This study is about Rıza Tevfik Bölükbaşı's nefes. In the last period of the Ottoman Empire a... more This study is about Rıza Tevfik Bölükbaşı's nefes. In the last period of the Ottoman Empire and the first period of the Turkish Republic, Rıza Tevfik, who was influential with his poems and especially his nefes, relied on Bektashi Literature as a moral support. He established a spiritual way out and a safe space through his childhood and youth years and his philosophy readings, with the issues mentioned in the cönk and menakıbnames held by Bektashi community as a way out for his intellectual depressions and depressions. He also included nefes in his poems during the renewal period. nefes, which he wrote, started to be read and followed with interest in Bektashi community and lodges in a short time. Almost all of the nefes's were composed and sung in Bektashi meydan with their compositions. Language and literature studies have held a privileged place among the activities of the environment where the experience and experience they have gained around the changes and new demands...
Özet Bildiri, Erdebil Tekkesinin Rum diyarındaki faaliyetleri ve bu faaliyetlerini yürüttüğü hali... more Özet Bildiri, Erdebil Tekkesinin Rum diyarındaki faaliyetleri ve bu faaliyetlerini yürüttüğü halifelerinden Şeyh Hamidi Veli Somuncu Baba'yı konu edinmektedir. Erdebil Tekkesinin Şeyh Safiyüddin Erdebili silsilesinin Şeyh Zahidi Geylani ve Şeyh Sühreverdi'ye ulaşması ve fütüvvet esasının takip edildiği programın devamı olması nedeniyle çok dikkat çekmemiş ve bu konudaki çalışmalarda üzerinde durulmamıştır. Erdebil Tekkesi veya Şeyh Safiyüddin Erdebili ile ilgili kaynaklar ve çalışmalar, Şii bir karaktere sahip olduğu veya Türk – Kürt oluşuna dair yoğunlaşmaktadır. Diğer yandan Safevi sahasında Safevi ailesi veya Tekkenin tarihi hakkında var olan eserlerde de var olan bu silsile ve silsilenin takip ettiği erkânın da üzerinde durulmamıştır. İkinci olarak Safevi ailesinin siyasi bir teşekkül olarak devletleşmesinin ardından Tekke ve Şeyh Safiyüddin Erdebili hakkındaki değerlendirmelerin bütün çerçevesi sondan başa doğru işletilmiş ve tutarsızlık ya da farklı alanlarda var olan Tekke ile ilişkili unsurlar hakkında izah yapılamamıştır. Bunlar arasında Safevi kaynaklarında adına rastlanmayan Şeyh Hamidi Veli ve onun öğrencileri, Erdebil Tekkesinde okumuş orada icazet almış ve yine Tekkenin halifesi olarak Rum diyarına gelmiştir. Şeyh Hamidi Veli'nin silsilesinde yer alan Erdebil Tekkesi şeyhleri ve onun Erdebil Tekkesinde medresede eğitim görmüş olması Şeyh Cüneyt ile başlayan süreçte hem Safevi hem Osmanlı sahasında gözden düşmüştür. Her iki siyasi alanda farklı gerekçelerle dikkate alınmayıp yok sayılan Şeyh Hamidi Veli, tarikat anlayışı, erkânı ve zikrinin nasıl olduğuna dair hemen hiçbir ipucuna rastlanmamaktadır. Şeyh Hamidi Veli ardından halifesi Hacı Bayram Veli ve oğlu Yusuf Hakiki Baba onun programını yani Erdebil Tekkesi bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Lakin Osmanlı Devletinin siyasi bir tehdit olarak gördüğü Erdebil Tekkesi şeyhlerinin marifet mekrine düşüp saltanat yolunu tutmuş olmaları Rum diyarındaki halifelerinin hem tekke hem de Osmanlı devleti tarafından istenmeyen veya güvenilir olmadıkları alanlarını daraltmıştır. Her iki kesimin de buna dair tutumları nedeniyle etkileri uzun süre devam etmesine karşın iki ateş arasında kalmış olmaları nedeniyle Erdebil Tekkesi ile olan ilişkilerinin varlığı dile gelmemiş ve başka tarikat ile ilişkilendirilerek aktarılma yoluna gidilmiştir. Abstract Presentation lays emphasis on the activities of Erdebil Lodge in Anatolian land and Sheikh Hamdi Veli Somuncu Baba, who maintained these activities. The reach of Erdebil Lodge of Sheikh Safiyuddin by following Sheikh Zahidi Geylani and Sheikh Sühreverdi and because it becomes as the continuum of the program that is based on fütüvvet (Turkish-Islamic guild), it did ot draw too much attention and the discussions on this topic were not dealt with too much. Resources and studies on Erdebil Lodge or Sheikh Safiyüddin Erdebili are defined as having Shia characteristic or being Turkish-Kurdish-based. On the other hand, works given in Safavid area and about Safavid family and the history of the Lodge, these continuum and method followed by this continuum have not been dealt with too much. Secondly, after the state formation of Safavid family as a political initiation, the whole frame of evaluations regarding the Lodge and Sheikh Safiyüddin Erdebili have been operated back to front and no explanation about inconsistencies and elements in different areas about the Lodge. Among these, Sheikh
Bildiri, Koyun Baba etrafında Türkistan'da Ahmet Yesevi ocağında ucu tutuşturulan asanın ... more Bildiri, Koyun Baba etrafında Türkistan'da Ahmet Yesevi ocağında ucu tutuşturulan asanın Horasan, Rum ve Balkanlara ulaştırılmasını konu edinmektedir. Öncelikli olarak Koyun Baba adı ve onun temsil ettiği marifeti ele alınacak, ardından Koyun Baba'nın yolculuğu ve görüldüğü yerler aktarılacaktır. Horasan'dan Rum ve Balkan diyarına Türkistan marifetini taşıyıp getiren erenler ve çevrelerinin faaliyetleri de yine bildiri boyunca ele alınmaktadır. Yanı sıra Horasan'dan Rum'a ulaşan marifetin zaman içerisinde dikkatten kaçması veya terk edilmesi hususu da yine burada izah edilmeye çalışılacaktır. Yukarıda dile getirilen hususlar çerçevesinde nasıl oldu da Osmanlı'dan Cumhuriyete mekân bir varlık alanı olmaktan çıktı. Osmanlı dönemini kuruluş ardından birden fazla döneme ayırmak mümkün olmakla beraber asırlardır dikkatten kaçan bu varlık alanına yönelik açıklama yapılacak ve kevn ile mekân arasındaki köken bağlantısına işaret edilecektir. Bildiri bir başka konu başlığı olarak da Koyun Baba örneğinde olduğu gibi kurucu veya anlamı yeniden açıcı kişilerin hayatı ve hayatlarını konu alan menakıpnamelerinin nasıl anlaşılacağına ilişkin de tartışma yapacaktır. Müzakere edilen bu konuların günümüze kadar ulaşan anlam kaybı ve yine bu şahıs ve bu şahısları konu alan metinlerin anlamlarında meydana gelen belirsizliğin de güncelliğini muhafaza ettiğini ortaya koymaya gayret edecektir. Koyun Baba, ilk planda Türkmen ya da Oğuz boylarının Kızılırmak ile belirginleşen farklılaşmaya işaret eden ya da bu farklılaşmanın tartışmasını yapan birisi olarak görülmelidir. Koyun Baba, Selçuklu sonrası ortaya çıkan beylikler ve ardından beylikler siyasi coğrafyasına hâkim olan Osmanlı Devleti döneminde belirgin hale gelen ve adlandırmaya da yansıyan farklılaşmanın merkezinde durmaktadır. Koyun Baba, Kızılırmak nehrinin başladığı yerden itibaren nehir boyunca Sinop şehrine kadar sağlı sollu önemli merkezlerde faaliyet yürütmüştür. Bu cümleden olmak üzere Koyun Baba'nın Kızılırmak boyunca yürüttüğü faaliyetin izlerini gösteren yer adlarından ulaşılabilmektedir. Yerleşim yerlerinin ötesinde nehir boyunca yaşayan Türkmenlerin özellikle Çepnilerin bulunduğu alanda zaviye, tekke ve talip toplulukları arasında faaliyet yürütmüştür. Fatih Sultan ve Beyazıt döneminde Türkmen topluluklarının giderek ayrışan ve derinleşen sıkıntılarına yönelik yaptığı öneri dikkate değerdir. Bu bakımdan da Koyun Baba, iyice görülen soruna yönelik önerdiği çözüm önerisi, beylikler arasında, devlet dışında kalan toplulukların devlet ile topluluklar arasında giderek açılan mesafenin görülüp giderilmesine de gayret etmiştir. Bu hususta Koyun Baba bazı izahlarla bu gerilimin anlaşılmasına çalışıp çabalamıştır. Bununla da kalmayarak Osmanlı Devleti nezdinde farklılaşmanın kavramsal alanına ilişkin gönderme ve yaptığı izahlarla, geleneksel sosyal, siyasi ve dini yapısından terk edilen yerin görülmesini de sağlamıştır. Koyun Baba, bir bakıma Selçuklu sonrası toparlanmaya çalışan Beyliklerin hangi nedenlerle toparlanamadıkları veya toparlayıcı olamadıkları hakkında izahlarda bulunmuştur. Sonuç olarak Koyun Baba farklı iki sosyo-kültürel ayrışmanın tarihsel, kültürel, sosyal, iktisadi ve dini yarılmanın merkezinde olmuş ve meydana gelen farklılaşmanın oluşturduğu yıkımlara karşı dini, sosyal ve siyasi parçasının anlaşılması ve birleştirilmesi için çaba gösteren Horasan eridir. Horasan erenlerinin Türkistan referansıyla Rum'a yönelik Rum erenlerini irşat etmeleri Rum'un fethiyle başlamaktadır. Bir bakıma Horasan erenlerinin Rum'u irşadını Selçuklu ve Osmanlı dönemi olmak üzere iki devreye ayırmak mümkündür. Horasan erenlerinin yeniden irşadına muhatap olan Rum erenleri ikinci döneminde Koyun Baba vb. pirlerin arasında bulunduğu halkayla sağlamış oldu. Koyun Baba, Horasan marifetiyle Rum'a bir önceki göç dalgasıyla gelip yerleşen, faaliyet yürüten zaviye ve dışında kalan irfan topluluklarına yönelmiş ve marifetten düştükleri hususlarda onları irşat etmiştir. Koyun Baba metni, Koyun Baba ekolü üzerinden iki farklı anlayışın ayrıştırılabilmesi ve farklı iki dönemin aynı düzlem üzerinden takibini kolaylaştırmakta ve her iki dönemin temel dinamikleri arasındaki bağlantıyı görünür kılmaktadır. Bu metin bir şekilde Selçuklu göçerlerinin yurt edindikleri dönem ile Osmanlı
Özet Bildiri, faaliyetleri Anadolu sahasına da yayılıp birçok topluluğu bünyesine dâhil eden Erde... more Özet Bildiri, faaliyetleri Anadolu sahasına da yayılıp birçok topluluğu bünyesine dâhil eden Erdebil Tekkesi ve tekkenin Karamanoğulları ve Osmanlı coğrafyasındaki halifesi Yusuf Hakiki Baba'yı konu edindi. Yusuf Hakiki Baba, Somuncu Baba olarak meşhur olan Şeyh Hamidi Aksarayi'nin oğludur. Erdebil Tekkesinin Rum'da irtibatını sağlayan ve aynı zamanda Erdebil Tekkesinin halifesi olan Somuncu Baba, Şeyh Sadreddin ve Hoca Ali döneminde yaşadı. Somuncu Baba, Erdebil Tekkesi şeyhlerinden Şeyh Sadreddin ve Hoca Ali'nin yanında zahiri ve batini ilimleri öğrendi. Şeyh Hamidi Veli, Erdebil'den Hocası ve Şeyhi olan Hoca Ali işaretiyle Rum diyarına geldi. Bir süre Bursa'da kalıp Ekmekçi Koca veya Somuncu Baba olarak tanındıktan sonra Kayseri ve Aksaray'a geldi. Aksaray'a yerleşen Somuncu Baba, tekke ve medresesini burada kurdu. Somuncu Baba'nın yanında birçok kişi yetişti ve bunlar arasında Hacı Bayram Veli kendisinden sonra posta oturdu. Somuncu Baba'nın vefatından sonra oğlu Yusuf Hakiki Baba'nın zahiri ve batini eğitimi de Hacı Bayram Veli'ye kaldı. Böylece Yusuf Hakiki Baba da hem babası hem de Hacı Bayram Veli yanında yetişti. Erdebil Tekkesinde Hoca Ali'nin vefatının ardından Şeyh Şah İbrahim postnişin oldu. Şeyh Şah olarak adlandırılan İbrahim'in vefatı ardından da kardeşi Şeyh Cafer, Şeyh Şah İbrahim'in oğlu Şeyh Cüneyt yerine geçip posta oturdu. Bu durum Erdebil Tekkesi postnişini Şeyh Cafer ile yeğeni Şeyh Cüneyt arasında anlaşmazlığa neden oldu ve uzun süre devam edecek çatışmayı da başlattı. Amca yeğen arasında ortaya çıkan tarikat usulü etrafında şekillenen post anlaşmazlığı üzerine Şeyh Cüneyt, Erdebil'i terke zorlandı. Şeyh Cüneyt'in Erdebil'i terkinde Şeyh Cafer'in Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ile olan yakınlığı da rol oynadı. Böylece Karakoyunlu Devletinin siyasi desteğini de alan Şeyh Cafer, yeğeni üzerindeki baskıyı artırdı. Post kavgası etrafında şekillenen anlaşmazlık, yeni talepler olarak algılandı. Artan baskılar ardından Şeyh Cüneyt, Erdebil'i terk etti. Erdebil Tekkesinin uzantıları ve siyasi faaliyetleri için uygun gördüğü yerlere yönelen Şeyh Cüneyt, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Karamanoğlu, Memlüklü, Gürcistan ve Trabzon Rum Devleti dâhil çok geniş bir alanı dolaştı. Şeyh Cüneyt, yeni faaliyet alanına kattığı Karamanoğlu ve Osmanlı siyasi sınırlarını içerisinde bulunan Erdebil Tekkesi bağlılarına yöneldi. Erdebil Tekkesinde Şeyh Cüneyt ile daha belirgin hale gelen farklılaşma, amca yeğen arasındaki post anlaşmazlığı olarak aktarılıp izah edildi. Oysa Şeyh Cüneyt, Erdebil Tekkesinde yapısal bir değişiklik yapmış ve bu değişiklik bir seri olarak Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile devam ettirilip tamamlandı. Erdebil Tekkesinde meydana gelen değişim ve öncüleri ile Erdebil Tekkesinin Karamanoğlu ve Osmanlı sahasındaki halifeleri ve faaliyetleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konularak konuya açıklık kazandırıldı. Bu farklılık Somuncu Baba, Hacı Bayram ve Yusuf Hakki Baba ile Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile bu iki farklı siyasi coğrafyada ortaya çıkan temsiliyet bu iki alan üzerinden aktarıldı. Osmanlı sahasında giderek artan faaliyet ve tanınmışlığıyla Somuncu Baba, Hacı Bayram ve her ikisinin öğrenci ve halifeleri çok fazla tanınıp itibar gördü. Buna karşın Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile temsil edilen Erdebil Tekkesi, Safeviler adıyla siyasi bir organizasyona dönüştü ve bağlı toplulukları da Şiileştirdi. Doğal olarak siyasi faaliyetleri nedeniyle Osmanlı siyasileri Safeviler veya Erdebil Tekkesi bağlılarına karşı önlem aldı ve onların Erdebil Tekkesinin faaliyetleri Osmanlı yöneticileri nezdinde olumsuz karşılık buldu. Sonuç olarak Yusuf Hakiki Baba, Şeyh Cüneyt ile görüşmüş ve onun hakkında şiir dahi yazmıştı. Acaba Yusuf Hakiki, Şeyh Cüneyt ile hangi düzlem ve bağlamda ilişkilerini sürdürmüştü? Diğer yandan Osmanlı Devleti nezdinde olumsuz karşılığı olan Şeyh Cüneyt ve ardıllarına mukabil, aynı tekkeye bağlı Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli, halifeleri ve öğrencileri nasıl bir bağlantı ve ilişkiye sahipti? Erdebil Tekkesinin, sadece tasavvufi eğitimin yanı sıra verdiği medrese eğitimiyle de Rum'a ulaşan bir şöhreti bulunmaktaydı. Erdebil Tekkesinin verdiği medrese eğitimi ve bu eğitimin siyasallaşma sürecine katkısı ne
Bildiri, Yesevi irfani geleneğinin yayıldığı çok geniş coğrafya ve temsilcisine rağmen anlam kayb... more Bildiri, Yesevi irfani geleneğinin yayıldığı çok geniş coğrafya ve temsilcisine rağmen anlam kaybı ve anlamın belirsizliğine uğradığını ele almaktadır. Bu çerçevede bildiri, irfan geleneğine sahip toplulukların uygulayıcı ve uygulamanın gerçekleştiği mekânın kaybı sonrasında anlam kaybına uğradığını ileri sürmektedir. Anlamın kazanımında başvurulan yöntemin uygulamaya dayalı olması ve her bir uygulayıcının elde edilen verileri yine alıcısına doğrudan aktardığı ortam ya da mekânla mümkün kılınmaktadır. Adeta alıcının zihin ve ruh dünyası kendisine yönelen ilim ve hikmete dayalı bilginin yazıldığı sayfaya dönüşmektedir. Böylece mekân ve mesajın birlikte kazandığı anlam, varlığın görülme alanı olarak alıcıyı ön plana çıkarmaktadır. Yanı sıra bu faaliyetin gerçekleştiği diğer alan ise toparlanma yeri veya buluşma yeri yani “âlem”dir. Bildiri, mekân, kevn, âlem, kitap, sayfa, cilt gibi temel kavramsallaştırmalar üzerinden Yesevi irfanının temel prensiplerinden birisi olan sofrayı anlatacaktır. Sofra Tutmak, pirin kendisi eliyle yetiştirilmiş olan halifesinin görevlendirilmesi anlamına gelmektedir. Yani eğitim, yetişme sürecini tamamlayan alıcı, ardından kendisi için tayin edilen yere vazifelendirildiğinde, bu görevi Sofra Tut emriyle almaktadır. Sofra, yine olgunlaşmanın işareti olarak alıcıya verilen altı emanet içerisinde yer almaktadır. Sofra, sefer kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Buna göre yolculuk ve örtü anlamı taşımaktadır. Yolculuğun başlatıldığı yer olarak görevin verilmesi ya da insanı kaplayan örtünün varlığı etrafında kazandığı anlam, İnsan Suresi etrafında şekillenmektedir. Sofra tutmak, miskin, yetim ve esir için gereklidir. Sofra açmak, miskin, yetim ve esirin üzerindeki örtüyü açmak anlamına gelmektedir. Sonuç olarak Yesevi irfanının kayıp anlam dünyasının önemli hususlarından bir tanesi Sofra Tutmaktadır. Bildiri, “Sofra Tutmak” anlam ve gerekçeleri üzerinde durarak fütüvvet erbabının birinci vazifesi olarak Allah’ın kullarına geri düştükleri yolculuklarını hatırlatmak ve hakikatlerini gizleyen örtüyü üzerlerinden kaldırmak anlamına gelmektedir. Bu husus hem İnsan Suresi hem de Maide Suresinde açık olarak aktarılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ahmet Yesevi, Türkistan, Horasan, Sofra, Marifet
Alevi-Bektaşi toplulukları arasında ayırıcı erkandan bir tanesi musahipliktir. Alevi-Bektaşi adıy... more Alevi-Bektaşi toplulukları arasında ayırıcı erkandan bir tanesi musahipliktir. Alevi-Bektaşi adıyla anılan toplulukların bir kısmında Musahiplik erkanı yoktur veya uygulama ve zamanında bazı farklıklar bulunmaktadır. Musahiplik, Alevi Bektaşi toplulukları arasında "talibin seyr ü sülükunda" yerine getirilen son aşamadır. Buna göre Musahiplik, Hakikat ya da Hakikat'e ulaşılan son aşamadır. Musahip, iki evli çiftin uzun süre birbirlerini tanımaları ve yol kardeşi olmaları anlamına gelmektedir. Alevi-Bektaşi erkanı içerisinde musahip çiftler birbirlerinin her hallerinden karşılıklı sorumludur. Bunun için de birbirlerine her bakımdan denk bireylerden seçilmesine dikkat edildiği gibi çiftlerden birisinin diğerinden· yaş olarak büyük olmasına özen gösterilir. Alevi-Bektaşi irfanının son aşamasına ulaşmaları anlamına gelmektedir. Diyarbakır Türkmen Alevilerinde çocuklar için yapılan irşat ve kuşanma ceminden sonra yıllık olarak bireylerin görgülerinin yapıldığı cem ile son olarak musahip cemi yapılır. Böylece Alevi Bektaşi birey hayatının bütün aşamalarında erkana uygun olarak yolun her aşamasını öğreneceği, göreceği, tecrübe edeceği erkanı yerine getirir. Anahtar kelimeler: Alevi, Bektaşi, Musahiplik, Yol Kardeşliği, Diyarbakır, Türkmerı.
Have you a pushee on your head? Was it made in Diyarbekir? (Popular ballad from Diyarbakir) Pushe... more Have you a pushee on your head? Was it made in Diyarbekir? (Popular ballad from Diyarbakir) Pushee weavers (Syrian Christian weavers of traditional silk cloth) have always been part and parcel of t...
... 4-Urbaba, Meslek-i Fakr ve Fena, s.5-6. 5-Ali Seyfi, Takvim-i Beden ve İbadet, s.6. 6-Abd... more ... 4-Urbaba, Meslek-i Fakr ve Fena, s.5-6. 5-Ali Seyfi, Takvim-i Beden ve İbadet, s.6. 6-Abdal Musa, Dervişin Ayarı, s.6-7. ... ERGİN Osman, Türk Maarif Tarihi c. I-II, İstanbul: Osmanbey Matbaası,1939. ESAD EFENDİ, Üss-i Zafer, İstanbul: Süleyman Efendi Matbaası, 1243. ...
The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on... more The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on the axis of the Ardabil tekke. One of them was the traditional method and erkan of the Ardabil tekke, which was followed by Somuncu Baba / Şeyh Hamid Veli (d. 1412), Hacı Bayram Veli (d. 1430) and Yusuf Hakiki Baba (d. 1488). The other was the new method and erkan that had a political and ideological character starting with Şeyh Cüneyt (d. 1460). Both method and erkan marched at the same time and place, causing discord and struggle between the two. The Ardabil tekke tried to get rid of the past and its extensions connected with the past by changing its erkan, procedures and structure. The different program of the Ardabil tekke gradually expanded with the Şeyh Cüneyt (d. 1460), and with Şeyh Cüneyt followed by Şeyh Haydar (d. 1488) and his son Şah İsmail (d. 1524), the tekke turned into a separate state. On the other hand, after Hacı Bayram Veli and his successors, Ardabil tekke started ...
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Feb 4, 2023
The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on... more The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on the axis of the Ardabil tekke. One of them was the traditional method and erkan of the Ardabil tekke, which was followed by Somuncu Baba / Şeyh Hamid Veli (d. 1412), Hacı Bayram Veli (d. 1430) and Yusuf Hakiki Baba (d. 1488). The other was the new method and erkan that had a political and ideological character starting with Şeyh Cüneyt (d. 1460). Both method and erkan marched at the same time and place, causing discord and struggle between the two. The Ardabil tekke tried to get rid of the past and its extensions connected with the past by changing its erkan, procedures and structure. The different program of the Ardabil tekke gradually expanded with the Şeyh Cüneyt (d. 1460), and with Şeyh Cüneyt followed by Şeyh Haydar (d. 1488) and his son Şah İsmail (d. 1524), the tekke turned into a separate state. On the other hand, after Hacı Bayram Veli and his successors, Ardabil tekke started its activities under the name of more than one sect and became part of the erkan represented by these sects. When two different understandings emerged as a result of this conflict and struggle, the communities affiliated to the Ardabil tekke were left between the two main methods and erkan within themselves. Keywords: Hacı Bayram Veli, Somuncu Baba, Şeyh Hamid Veli, Yusuf Hakiki, Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar, Tac, Kızılbaş.
ÖZET Çalışma, Irak'ın Musul kentinin doğusunda yaşayan Şebekleri konu edindi. Çalışmada, daha... more ÖZET Çalışma, Irak'ın Musul kentinin doğusunda yaşayan Şebekleri konu edindi. Çalışmada, daha çok Şebekler konusundaki literatüre yer verildi. Çalışma hazırlanmadan önce, genel olarak Şebeklerle ilgili çalışmalar tarandı ve bundan sonra Şebeklerin yaşadığı Musul köy-lerine gidildi. Şebek köylerinde cemaatin üyeleri ve pirlerle görüşmeler yapıldı. Gözlem ve görüşmelerden elde edilen bilgilerle literatür yeniden değerlendirildi. Şebekler, silsile olarak Hacı Bektaş'a bağlanan pirler vasıtasıyla kendilerini Bektaşî ola-rak sayarlar. Oniki imam soyundan gelen din adamlarına pîr denilmekte, cem başta olmak üzere bütün ritüeller pîr tarafından yürütülmektedir. Gülbank, nefes ve cemler Türkçe olarak okunmaktadır. Şebekler, Şebekçe adı verdikleri bir dili kullanmanın yanı sıra Arapça, Türkçe ve Kürtçe de konuşmaktadırlar. Şebekler, uzun süreden beri Sünnîlik ve Şiîlik kıskacında kalarak Sünnîleşmekte veya Şiîleşmektedirler. Bu kıskacın bir sonucu olarak Bektaşî olan Şebeklerin sayıl...
This study is about Rıza Tevfik Bölükbaşı's nefes. In the last period of the Ottoman Empire a... more This study is about Rıza Tevfik Bölükbaşı's nefes. In the last period of the Ottoman Empire and the first period of the Turkish Republic, Rıza Tevfik, who was influential with his poems and especially his nefes, relied on Bektashi Literature as a moral support. He established a spiritual way out and a safe space through his childhood and youth years and his philosophy readings, with the issues mentioned in the cönk and menakıbnames held by Bektashi community as a way out for his intellectual depressions and depressions. He also included nefes in his poems during the renewal period. nefes, which he wrote, started to be read and followed with interest in Bektashi community and lodges in a short time. Almost all of the nefes's were composed and sung in Bektashi meydan with their compositions. Language and literature studies have held a privileged place among the activities of the environment where the experience and experience they have gained around the changes and new demands...
Özet Bildiri, Erdebil Tekkesinin Rum diyarındaki faaliyetleri ve bu faaliyetlerini yürüttüğü hali... more Özet Bildiri, Erdebil Tekkesinin Rum diyarındaki faaliyetleri ve bu faaliyetlerini yürüttüğü halifelerinden Şeyh Hamidi Veli Somuncu Baba'yı konu edinmektedir. Erdebil Tekkesinin Şeyh Safiyüddin Erdebili silsilesinin Şeyh Zahidi Geylani ve Şeyh Sühreverdi'ye ulaşması ve fütüvvet esasının takip edildiği programın devamı olması nedeniyle çok dikkat çekmemiş ve bu konudaki çalışmalarda üzerinde durulmamıştır. Erdebil Tekkesi veya Şeyh Safiyüddin Erdebili ile ilgili kaynaklar ve çalışmalar, Şii bir karaktere sahip olduğu veya Türk – Kürt oluşuna dair yoğunlaşmaktadır. Diğer yandan Safevi sahasında Safevi ailesi veya Tekkenin tarihi hakkında var olan eserlerde de var olan bu silsile ve silsilenin takip ettiği erkânın da üzerinde durulmamıştır. İkinci olarak Safevi ailesinin siyasi bir teşekkül olarak devletleşmesinin ardından Tekke ve Şeyh Safiyüddin Erdebili hakkındaki değerlendirmelerin bütün çerçevesi sondan başa doğru işletilmiş ve tutarsızlık ya da farklı alanlarda var olan Tekke ile ilişkili unsurlar hakkında izah yapılamamıştır. Bunlar arasında Safevi kaynaklarında adına rastlanmayan Şeyh Hamidi Veli ve onun öğrencileri, Erdebil Tekkesinde okumuş orada icazet almış ve yine Tekkenin halifesi olarak Rum diyarına gelmiştir. Şeyh Hamidi Veli'nin silsilesinde yer alan Erdebil Tekkesi şeyhleri ve onun Erdebil Tekkesinde medresede eğitim görmüş olması Şeyh Cüneyt ile başlayan süreçte hem Safevi hem Osmanlı sahasında gözden düşmüştür. Her iki siyasi alanda farklı gerekçelerle dikkate alınmayıp yok sayılan Şeyh Hamidi Veli, tarikat anlayışı, erkânı ve zikrinin nasıl olduğuna dair hemen hiçbir ipucuna rastlanmamaktadır. Şeyh Hamidi Veli ardından halifesi Hacı Bayram Veli ve oğlu Yusuf Hakiki Baba onun programını yani Erdebil Tekkesi bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Lakin Osmanlı Devletinin siyasi bir tehdit olarak gördüğü Erdebil Tekkesi şeyhlerinin marifet mekrine düşüp saltanat yolunu tutmuş olmaları Rum diyarındaki halifelerinin hem tekke hem de Osmanlı devleti tarafından istenmeyen veya güvenilir olmadıkları alanlarını daraltmıştır. Her iki kesimin de buna dair tutumları nedeniyle etkileri uzun süre devam etmesine karşın iki ateş arasında kalmış olmaları nedeniyle Erdebil Tekkesi ile olan ilişkilerinin varlığı dile gelmemiş ve başka tarikat ile ilişkilendirilerek aktarılma yoluna gidilmiştir. Abstract Presentation lays emphasis on the activities of Erdebil Lodge in Anatolian land and Sheikh Hamdi Veli Somuncu Baba, who maintained these activities. The reach of Erdebil Lodge of Sheikh Safiyuddin by following Sheikh Zahidi Geylani and Sheikh Sühreverdi and because it becomes as the continuum of the program that is based on fütüvvet (Turkish-Islamic guild), it did ot draw too much attention and the discussions on this topic were not dealt with too much. Resources and studies on Erdebil Lodge or Sheikh Safiyüddin Erdebili are defined as having Shia characteristic or being Turkish-Kurdish-based. On the other hand, works given in Safavid area and about Safavid family and the history of the Lodge, these continuum and method followed by this continuum have not been dealt with too much. Secondly, after the state formation of Safavid family as a political initiation, the whole frame of evaluations regarding the Lodge and Sheikh Safiyüddin Erdebili have been operated back to front and no explanation about inconsistencies and elements in different areas about the Lodge. Among these, Sheikh
Bildiri, Koyun Baba etrafında Türkistan'da Ahmet Yesevi ocağında ucu tutuşturulan asanın ... more Bildiri, Koyun Baba etrafında Türkistan'da Ahmet Yesevi ocağında ucu tutuşturulan asanın Horasan, Rum ve Balkanlara ulaştırılmasını konu edinmektedir. Öncelikli olarak Koyun Baba adı ve onun temsil ettiği marifeti ele alınacak, ardından Koyun Baba'nın yolculuğu ve görüldüğü yerler aktarılacaktır. Horasan'dan Rum ve Balkan diyarına Türkistan marifetini taşıyıp getiren erenler ve çevrelerinin faaliyetleri de yine bildiri boyunca ele alınmaktadır. Yanı sıra Horasan'dan Rum'a ulaşan marifetin zaman içerisinde dikkatten kaçması veya terk edilmesi hususu da yine burada izah edilmeye çalışılacaktır. Yukarıda dile getirilen hususlar çerçevesinde nasıl oldu da Osmanlı'dan Cumhuriyete mekân bir varlık alanı olmaktan çıktı. Osmanlı dönemini kuruluş ardından birden fazla döneme ayırmak mümkün olmakla beraber asırlardır dikkatten kaçan bu varlık alanına yönelik açıklama yapılacak ve kevn ile mekân arasındaki köken bağlantısına işaret edilecektir. Bildiri bir başka konu başlığı olarak da Koyun Baba örneğinde olduğu gibi kurucu veya anlamı yeniden açıcı kişilerin hayatı ve hayatlarını konu alan menakıpnamelerinin nasıl anlaşılacağına ilişkin de tartışma yapacaktır. Müzakere edilen bu konuların günümüze kadar ulaşan anlam kaybı ve yine bu şahıs ve bu şahısları konu alan metinlerin anlamlarında meydana gelen belirsizliğin de güncelliğini muhafaza ettiğini ortaya koymaya gayret edecektir. Koyun Baba, ilk planda Türkmen ya da Oğuz boylarının Kızılırmak ile belirginleşen farklılaşmaya işaret eden ya da bu farklılaşmanın tartışmasını yapan birisi olarak görülmelidir. Koyun Baba, Selçuklu sonrası ortaya çıkan beylikler ve ardından beylikler siyasi coğrafyasına hâkim olan Osmanlı Devleti döneminde belirgin hale gelen ve adlandırmaya da yansıyan farklılaşmanın merkezinde durmaktadır. Koyun Baba, Kızılırmak nehrinin başladığı yerden itibaren nehir boyunca Sinop şehrine kadar sağlı sollu önemli merkezlerde faaliyet yürütmüştür. Bu cümleden olmak üzere Koyun Baba'nın Kızılırmak boyunca yürüttüğü faaliyetin izlerini gösteren yer adlarından ulaşılabilmektedir. Yerleşim yerlerinin ötesinde nehir boyunca yaşayan Türkmenlerin özellikle Çepnilerin bulunduğu alanda zaviye, tekke ve talip toplulukları arasında faaliyet yürütmüştür. Fatih Sultan ve Beyazıt döneminde Türkmen topluluklarının giderek ayrışan ve derinleşen sıkıntılarına yönelik yaptığı öneri dikkate değerdir. Bu bakımdan da Koyun Baba, iyice görülen soruna yönelik önerdiği çözüm önerisi, beylikler arasında, devlet dışında kalan toplulukların devlet ile topluluklar arasında giderek açılan mesafenin görülüp giderilmesine de gayret etmiştir. Bu hususta Koyun Baba bazı izahlarla bu gerilimin anlaşılmasına çalışıp çabalamıştır. Bununla da kalmayarak Osmanlı Devleti nezdinde farklılaşmanın kavramsal alanına ilişkin gönderme ve yaptığı izahlarla, geleneksel sosyal, siyasi ve dini yapısından terk edilen yerin görülmesini de sağlamıştır. Koyun Baba, bir bakıma Selçuklu sonrası toparlanmaya çalışan Beyliklerin hangi nedenlerle toparlanamadıkları veya toparlayıcı olamadıkları hakkında izahlarda bulunmuştur. Sonuç olarak Koyun Baba farklı iki sosyo-kültürel ayrışmanın tarihsel, kültürel, sosyal, iktisadi ve dini yarılmanın merkezinde olmuş ve meydana gelen farklılaşmanın oluşturduğu yıkımlara karşı dini, sosyal ve siyasi parçasının anlaşılması ve birleştirilmesi için çaba gösteren Horasan eridir. Horasan erenlerinin Türkistan referansıyla Rum'a yönelik Rum erenlerini irşat etmeleri Rum'un fethiyle başlamaktadır. Bir bakıma Horasan erenlerinin Rum'u irşadını Selçuklu ve Osmanlı dönemi olmak üzere iki devreye ayırmak mümkündür. Horasan erenlerinin yeniden irşadına muhatap olan Rum erenleri ikinci döneminde Koyun Baba vb. pirlerin arasında bulunduğu halkayla sağlamış oldu. Koyun Baba, Horasan marifetiyle Rum'a bir önceki göç dalgasıyla gelip yerleşen, faaliyet yürüten zaviye ve dışında kalan irfan topluluklarına yönelmiş ve marifetten düştükleri hususlarda onları irşat etmiştir. Koyun Baba metni, Koyun Baba ekolü üzerinden iki farklı anlayışın ayrıştırılabilmesi ve farklı iki dönemin aynı düzlem üzerinden takibini kolaylaştırmakta ve her iki dönemin temel dinamikleri arasındaki bağlantıyı görünür kılmaktadır. Bu metin bir şekilde Selçuklu göçerlerinin yurt edindikleri dönem ile Osmanlı
Özet Bildiri, faaliyetleri Anadolu sahasına da yayılıp birçok topluluğu bünyesine dâhil eden Erde... more Özet Bildiri, faaliyetleri Anadolu sahasına da yayılıp birçok topluluğu bünyesine dâhil eden Erdebil Tekkesi ve tekkenin Karamanoğulları ve Osmanlı coğrafyasındaki halifesi Yusuf Hakiki Baba'yı konu edindi. Yusuf Hakiki Baba, Somuncu Baba olarak meşhur olan Şeyh Hamidi Aksarayi'nin oğludur. Erdebil Tekkesinin Rum'da irtibatını sağlayan ve aynı zamanda Erdebil Tekkesinin halifesi olan Somuncu Baba, Şeyh Sadreddin ve Hoca Ali döneminde yaşadı. Somuncu Baba, Erdebil Tekkesi şeyhlerinden Şeyh Sadreddin ve Hoca Ali'nin yanında zahiri ve batini ilimleri öğrendi. Şeyh Hamidi Veli, Erdebil'den Hocası ve Şeyhi olan Hoca Ali işaretiyle Rum diyarına geldi. Bir süre Bursa'da kalıp Ekmekçi Koca veya Somuncu Baba olarak tanındıktan sonra Kayseri ve Aksaray'a geldi. Aksaray'a yerleşen Somuncu Baba, tekke ve medresesini burada kurdu. Somuncu Baba'nın yanında birçok kişi yetişti ve bunlar arasında Hacı Bayram Veli kendisinden sonra posta oturdu. Somuncu Baba'nın vefatından sonra oğlu Yusuf Hakiki Baba'nın zahiri ve batini eğitimi de Hacı Bayram Veli'ye kaldı. Böylece Yusuf Hakiki Baba da hem babası hem de Hacı Bayram Veli yanında yetişti. Erdebil Tekkesinde Hoca Ali'nin vefatının ardından Şeyh Şah İbrahim postnişin oldu. Şeyh Şah olarak adlandırılan İbrahim'in vefatı ardından da kardeşi Şeyh Cafer, Şeyh Şah İbrahim'in oğlu Şeyh Cüneyt yerine geçip posta oturdu. Bu durum Erdebil Tekkesi postnişini Şeyh Cafer ile yeğeni Şeyh Cüneyt arasında anlaşmazlığa neden oldu ve uzun süre devam edecek çatışmayı da başlattı. Amca yeğen arasında ortaya çıkan tarikat usulü etrafında şekillenen post anlaşmazlığı üzerine Şeyh Cüneyt, Erdebil'i terke zorlandı. Şeyh Cüneyt'in Erdebil'i terkinde Şeyh Cafer'in Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ile olan yakınlığı da rol oynadı. Böylece Karakoyunlu Devletinin siyasi desteğini de alan Şeyh Cafer, yeğeni üzerindeki baskıyı artırdı. Post kavgası etrafında şekillenen anlaşmazlık, yeni talepler olarak algılandı. Artan baskılar ardından Şeyh Cüneyt, Erdebil'i terk etti. Erdebil Tekkesinin uzantıları ve siyasi faaliyetleri için uygun gördüğü yerlere yönelen Şeyh Cüneyt, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Karamanoğlu, Memlüklü, Gürcistan ve Trabzon Rum Devleti dâhil çok geniş bir alanı dolaştı. Şeyh Cüneyt, yeni faaliyet alanına kattığı Karamanoğlu ve Osmanlı siyasi sınırlarını içerisinde bulunan Erdebil Tekkesi bağlılarına yöneldi. Erdebil Tekkesinde Şeyh Cüneyt ile daha belirgin hale gelen farklılaşma, amca yeğen arasındaki post anlaşmazlığı olarak aktarılıp izah edildi. Oysa Şeyh Cüneyt, Erdebil Tekkesinde yapısal bir değişiklik yapmış ve bu değişiklik bir seri olarak Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile devam ettirilip tamamlandı. Erdebil Tekkesinde meydana gelen değişim ve öncüleri ile Erdebil Tekkesinin Karamanoğlu ve Osmanlı sahasındaki halifeleri ve faaliyetleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konularak konuya açıklık kazandırıldı. Bu farklılık Somuncu Baba, Hacı Bayram ve Yusuf Hakki Baba ile Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile bu iki farklı siyasi coğrafyada ortaya çıkan temsiliyet bu iki alan üzerinden aktarıldı. Osmanlı sahasında giderek artan faaliyet ve tanınmışlığıyla Somuncu Baba, Hacı Bayram ve her ikisinin öğrenci ve halifeleri çok fazla tanınıp itibar gördü. Buna karşın Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar ve Şah İsmail ile temsil edilen Erdebil Tekkesi, Safeviler adıyla siyasi bir organizasyona dönüştü ve bağlı toplulukları da Şiileştirdi. Doğal olarak siyasi faaliyetleri nedeniyle Osmanlı siyasileri Safeviler veya Erdebil Tekkesi bağlılarına karşı önlem aldı ve onların Erdebil Tekkesinin faaliyetleri Osmanlı yöneticileri nezdinde olumsuz karşılık buldu. Sonuç olarak Yusuf Hakiki Baba, Şeyh Cüneyt ile görüşmüş ve onun hakkında şiir dahi yazmıştı. Acaba Yusuf Hakiki, Şeyh Cüneyt ile hangi düzlem ve bağlamda ilişkilerini sürdürmüştü? Diğer yandan Osmanlı Devleti nezdinde olumsuz karşılığı olan Şeyh Cüneyt ve ardıllarına mukabil, aynı tekkeye bağlı Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli, halifeleri ve öğrencileri nasıl bir bağlantı ve ilişkiye sahipti? Erdebil Tekkesinin, sadece tasavvufi eğitimin yanı sıra verdiği medrese eğitimiyle de Rum'a ulaşan bir şöhreti bulunmaktaydı. Erdebil Tekkesinin verdiği medrese eğitimi ve bu eğitimin siyasallaşma sürecine katkısı ne
Bildiri, Yesevi irfani geleneğinin yayıldığı çok geniş coğrafya ve temsilcisine rağmen anlam kayb... more Bildiri, Yesevi irfani geleneğinin yayıldığı çok geniş coğrafya ve temsilcisine rağmen anlam kaybı ve anlamın belirsizliğine uğradığını ele almaktadır. Bu çerçevede bildiri, irfan geleneğine sahip toplulukların uygulayıcı ve uygulamanın gerçekleştiği mekânın kaybı sonrasında anlam kaybına uğradığını ileri sürmektedir. Anlamın kazanımında başvurulan yöntemin uygulamaya dayalı olması ve her bir uygulayıcının elde edilen verileri yine alıcısına doğrudan aktardığı ortam ya da mekânla mümkün kılınmaktadır. Adeta alıcının zihin ve ruh dünyası kendisine yönelen ilim ve hikmete dayalı bilginin yazıldığı sayfaya dönüşmektedir. Böylece mekân ve mesajın birlikte kazandığı anlam, varlığın görülme alanı olarak alıcıyı ön plana çıkarmaktadır. Yanı sıra bu faaliyetin gerçekleştiği diğer alan ise toparlanma yeri veya buluşma yeri yani “âlem”dir. Bildiri, mekân, kevn, âlem, kitap, sayfa, cilt gibi temel kavramsallaştırmalar üzerinden Yesevi irfanının temel prensiplerinden birisi olan sofrayı anlatacaktır. Sofra Tutmak, pirin kendisi eliyle yetiştirilmiş olan halifesinin görevlendirilmesi anlamına gelmektedir. Yani eğitim, yetişme sürecini tamamlayan alıcı, ardından kendisi için tayin edilen yere vazifelendirildiğinde, bu görevi Sofra Tut emriyle almaktadır. Sofra, yine olgunlaşmanın işareti olarak alıcıya verilen altı emanet içerisinde yer almaktadır. Sofra, sefer kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Buna göre yolculuk ve örtü anlamı taşımaktadır. Yolculuğun başlatıldığı yer olarak görevin verilmesi ya da insanı kaplayan örtünün varlığı etrafında kazandığı anlam, İnsan Suresi etrafında şekillenmektedir. Sofra tutmak, miskin, yetim ve esir için gereklidir. Sofra açmak, miskin, yetim ve esirin üzerindeki örtüyü açmak anlamına gelmektedir. Sonuç olarak Yesevi irfanının kayıp anlam dünyasının önemli hususlarından bir tanesi Sofra Tutmaktadır. Bildiri, “Sofra Tutmak” anlam ve gerekçeleri üzerinde durarak fütüvvet erbabının birinci vazifesi olarak Allah’ın kullarına geri düştükleri yolculuklarını hatırlatmak ve hakikatlerini gizleyen örtüyü üzerlerinden kaldırmak anlamına gelmektedir. Bu husus hem İnsan Suresi hem de Maide Suresinde açık olarak aktarılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ahmet Yesevi, Türkistan, Horasan, Sofra, Marifet
Alevi-Bektaşi toplulukları arasında ayırıcı erkandan bir tanesi musahipliktir. Alevi-Bektaşi adıy... more Alevi-Bektaşi toplulukları arasında ayırıcı erkandan bir tanesi musahipliktir. Alevi-Bektaşi adıyla anılan toplulukların bir kısmında Musahiplik erkanı yoktur veya uygulama ve zamanında bazı farklıklar bulunmaktadır. Musahiplik, Alevi Bektaşi toplulukları arasında "talibin seyr ü sülükunda" yerine getirilen son aşamadır. Buna göre Musahiplik, Hakikat ya da Hakikat'e ulaşılan son aşamadır. Musahip, iki evli çiftin uzun süre birbirlerini tanımaları ve yol kardeşi olmaları anlamına gelmektedir. Alevi-Bektaşi erkanı içerisinde musahip çiftler birbirlerinin her hallerinden karşılıklı sorumludur. Bunun için de birbirlerine her bakımdan denk bireylerden seçilmesine dikkat edildiği gibi çiftlerden birisinin diğerinden· yaş olarak büyük olmasına özen gösterilir. Alevi-Bektaşi irfanının son aşamasına ulaşmaları anlamına gelmektedir. Diyarbakır Türkmen Alevilerinde çocuklar için yapılan irşat ve kuşanma ceminden sonra yıllık olarak bireylerin görgülerinin yapıldığı cem ile son olarak musahip cemi yapılır. Böylece Alevi Bektaşi birey hayatının bütün aşamalarında erkana uygun olarak yolun her aşamasını öğreneceği, göreceği, tecrübe edeceği erkanı yerine getirir. Anahtar kelimeler: Alevi, Bektaşi, Musahiplik, Yol Kardeşliği, Diyarbakır, Türkmerı.
Have you a pushee on your head? Was it made in Diyarbekir? (Popular ballad from Diyarbakir) Pushe... more Have you a pushee on your head? Was it made in Diyarbekir? (Popular ballad from Diyarbakir) Pushee weavers (Syrian Christian weavers of traditional silk cloth) have always been part and parcel of t...
... 4-Urbaba, Meslek-i Fakr ve Fena, s.5-6. 5-Ali Seyfi, Takvim-i Beden ve İbadet, s.6. 6-Abd... more ... 4-Urbaba, Meslek-i Fakr ve Fena, s.5-6. 5-Ali Seyfi, Takvim-i Beden ve İbadet, s.6. 6-Abdal Musa, Dervişin Ayarı, s.6-7. ... ERGİN Osman, Türk Maarif Tarihi c. I-II, İstanbul: Osmanbey Matbaası,1939. ESAD EFENDİ, Üss-i Zafer, İstanbul: Süleyman Efendi Matbaası, 1243. ...
The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on... more The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on the axis of the Ardabil tekke. One of them was the traditional method and erkan of the Ardabil tekke, which was followed by Somuncu Baba / Şeyh Hamid Veli (d. 1412), Hacı Bayram Veli (d. 1430) and Yusuf Hakiki Baba (d. 1488). The other was the new method and erkan that had a political and ideological character starting with Şeyh Cüneyt (d. 1460). Both method and erkan marched at the same time and place, causing discord and struggle between the two. The Ardabil tekke tried to get rid of the past and its extensions connected with the past by changing its erkan, procedures and structure. The different program of the Ardabil tekke gradually expanded with the Şeyh Cüneyt (d. 1460), and with Şeyh Cüneyt followed by Şeyh Haydar (d. 1488) and his son Şah İsmail (d. 1524), the tekke turned into a separate state. On the other hand, after Hacı Bayram Veli and his successors, Ardabil tekke started ...
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Feb 4, 2023
The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on... more The Ottoman Empire carried out two different erkan and activities within its political borders on the axis of the Ardabil tekke. One of them was the traditional method and erkan of the Ardabil tekke, which was followed by Somuncu Baba / Şeyh Hamid Veli (d. 1412), Hacı Bayram Veli (d. 1430) and Yusuf Hakiki Baba (d. 1488). The other was the new method and erkan that had a political and ideological character starting with Şeyh Cüneyt (d. 1460). Both method and erkan marched at the same time and place, causing discord and struggle between the two. The Ardabil tekke tried to get rid of the past and its extensions connected with the past by changing its erkan, procedures and structure. The different program of the Ardabil tekke gradually expanded with the Şeyh Cüneyt (d. 1460), and with Şeyh Cüneyt followed by Şeyh Haydar (d. 1488) and his son Şah İsmail (d. 1524), the tekke turned into a separate state. On the other hand, after Hacı Bayram Veli and his successors, Ardabil tekke started its activities under the name of more than one sect and became part of the erkan represented by these sects. When two different understandings emerged as a result of this conflict and struggle, the communities affiliated to the Ardabil tekke were left between the two main methods and erkan within themselves. Keywords: Hacı Bayram Veli, Somuncu Baba, Şeyh Hamid Veli, Yusuf Hakiki, Şeyh Cüneyt, Şeyh Haydar, Tac, Kızılbaş.
ÖZET Çalışma, Irak'ın Musul kentinin doğusunda yaşayan Şebekleri konu edindi. Çalışmada, daha... more ÖZET Çalışma, Irak'ın Musul kentinin doğusunda yaşayan Şebekleri konu edindi. Çalışmada, daha çok Şebekler konusundaki literatüre yer verildi. Çalışma hazırlanmadan önce, genel olarak Şebeklerle ilgili çalışmalar tarandı ve bundan sonra Şebeklerin yaşadığı Musul köy-lerine gidildi. Şebek köylerinde cemaatin üyeleri ve pirlerle görüşmeler yapıldı. Gözlem ve görüşmelerden elde edilen bilgilerle literatür yeniden değerlendirildi. Şebekler, silsile olarak Hacı Bektaş'a bağlanan pirler vasıtasıyla kendilerini Bektaşî ola-rak sayarlar. Oniki imam soyundan gelen din adamlarına pîr denilmekte, cem başta olmak üzere bütün ritüeller pîr tarafından yürütülmektedir. Gülbank, nefes ve cemler Türkçe olarak okunmaktadır. Şebekler, Şebekçe adı verdikleri bir dili kullanmanın yanı sıra Arapça, Türkçe ve Kürtçe de konuşmaktadırlar. Şebekler, uzun süreden beri Sünnîlik ve Şiîlik kıskacında kalarak Sünnîleşmekte veya Şiîleşmektedirler. Bu kıskacın bir sonucu olarak Bektaşî olan Şebeklerin sayıl...
Uploads
Papers by Ahmet Taşğın