Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (Doktora), Cumhuriyet Tarihi Afyon Kocatepe Üniversitesi (Yüksek Lisans), Cumhuriyet Tarihi Afyon Kocatepe Üniversitesi (Lisans), Tarih
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Öz
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçüle... more Öz
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçülebilir hale getirmektir. 28 Kasım 1943’ten 1 Aralık 1943’e kadar liderler ve üst düzey kurmaylar arasında dört günde toplam on dokuz kez görüşme yapılmıştır. Jeopolitik ağırlığı tespit etmek için bu görüşmeler üzerinden üç yöntem geliştirilmiştir. Birinci yöntemde görüşmeler içerisinde tartışılan ana coğrafi bölgeler tespit edilmiş ve yüzde belirlenmiştir. İkinci yöntem olarak tutanaklarda coğrafi bölgelerin isminin kaç kez geçtiği tespit edilip bu veriler için de yüzde belirlenmiştir. Üçüncü yöntem ise konferans sonunda alınan kararlardır. Birinci yöntem genel analizin %40’ını, ikinci yöntem genel analizin %40’ını, son yöntem de genel analizin %20’sini oluşturmuştur. Üç analiz yöntemi birleştirildiğinde Tahran Konferansı’ndaki coğrafi ağırlık yüzdesi belirlenmiş ve ağırlık merkezleri harita üzerinde gösterilmiştir. Çalışmadaki bulgulara bakıldığında Tahran Konferansı’nda tartışılan konuların, Avrupa’daki mevcut çatışma bölgeleriyle tam anlamıyla örtüşmediği görülmüştür. Bu konferansta Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı, kendisi gibi savaş dışı kalmayı tercih etmiş ülkelerden çok daha fazla olmuştur. Konferansta ön plana çıkan konular; Türkiye’nin savaşa girmesi ve Overlord Harekâtı’dır. Bunun yanında Almanya da görüşmelerde sıklıkla tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Tahran Konferansı, Ölçülebilir Tarih, Ölçülebilir Dış Politika, Jeopolitik Ağırlık, Jeopolitik Frekans
Abstract
The main purpose of the study is to measure the geopolitical weight of Europe in the Tehran Conference process. From 28 November 1943 to 1 December 1943, a total of nineteen meetings were held in four days between leaders and senior staff. Three methods were designed based on these interviews to determine the geopolitical weight. In the first method, the main geographical regions discussed in the interviews were identified and the percentage was determined. In the second method, the number of times the names of geographical regions were mentioned in the minutes was determined and the percentage was determined for these data. The third method is the decisions taken at the end of the conference. The first method constitutes 40% of the overall analysis, the second method 40% of the overall analysis, and the last method 20% of the overall analysis. When the three analysis methods are combined, the geographical weight percentage in the Tehran Conference is determined and the centers of gravity are shown on the map. Looking at the findings in the study, it was seen that the topics discussed at the Tehran Conference did not fully overlap with the current conflict zones in Europe. In this conference, Turkey's geopolitical weight was much more than countries like itself that were out of the war. Featured topics; Turkey's entry into the war and Operation Overlord. In addition, it was frequently discussed in the negotiations in Germany.
Keywords: World War II, Tehran Conference, Measurable History, Measurable Foreign Policy, Geopolitical Weight, Geopolitical Frequency
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir’in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel bas... more İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir’in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel basına yansıyan reklamlar, ilanlar ve şehir haberleri temel alınarak yazılmıştır. İncelenen yerel basın organları; Kocatepe Gazetesi, Yeni Gazete, Porsuk Gazetesi, Türk’e Doğru Dergisi, Bozkır Dergisi ve Yeşilyurt Dergisi’dir. İkinci Dünya Savaşı hem şehrin ticari hayatını olumsuz etkilemiş, hem de yerel basının yayın hayatında ekonomik sorunlara yol açmıştır. Bütün bu zorluklara rağmen kent merkezinde ticari hayat savaş boyunca devam etmiştir. Kent merkezinin Köprübaşı Caddesi ve merkez çarşılarında ticarethaneler oldukça yoğundu. Sıcaksular, Taşbaşı, Hamamyolu gibi bölgelerin yanında İstasyon Caddesi, Sakarya Caddesi ve Sivrihisar Caddesi de ticari açıdan faal kalabilmişti. Yerel basın ağırlıklı olarak bu bölgelerdeki ticari faaliyetler hakkında haberler vermişti. Kent merkezindeki ticarethaneler çok çeşitli olmakla birlikte çoğunlukla bakkal, manav, lokanta, kuyumcu, tuhafiye, hırdavat, ...
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir'in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel bas... more İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir'in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel basına yansıyan reklamlar, ilanlar ve şehir haberleri temel alınarak yazılmıştır. İncelenen yerel basın organları; Kocatepe Gazetesi, Yeni Gazete, Porsuk Gazetesi, Türk'e Doğru Dergisi, Bozkır Dergisi ve Yeşilyurt Dergisi'dir. İkinci Dünya Savaşı hem şehrin ticari hayatını olumsuz etkilemiş, hem de yerel basının yayın hayatında ekonomik sorunlara yol açmıştır. Bütün bu zorluklara rağmen kent merkezinde ticari hayat savaş boyunca devam etmiştir. Kent merkezinin Köprübaşı Caddesi ve merkez çarşılarında ticarethaneler oldukça yoğundu. Sıcaksular, Taşbaşı, Hamamyolu gibi bölgelerin yanında İstasyon Caddesi, Sakarya Caddesi ve Sivrihisar Caddesi de ticari açıdan faal kalabilmişti. Yerel basın ağırlıklı olarak bu bölgelerdeki ticari faaliyetler hakkında haberler vermişti. Kent merkezindeki ticarethaneler çok çeşitli olmakla birlikte çoğunlukla bakkal, manav, lokanta, kuyumcu, tuhafiye, hırdavat, ayakkabıcı, kahveci, elbiseci ve yerel pazarlardan oluşuyordu. Bunların yanında kırtasiye, demirci, otomobil levazımcısı, depocu, yakıt dükkânı, saatçi, emlakçı gibi işletmeler de kent merkezinde yerini almıştı.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: 24, Sayı: 100. Yılında Kocatepe-Büyük Taarruz Özel Sayısı, Kasım 2022, 86-95, 2022
Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 tarihinde Türk birliklerinin Yunan birliklerini kuşatıp bir kısmın... more Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 tarihinde Türk birliklerinin Yunan birliklerini kuşatıp bir kısmını imha etmesiyle sonuçlanan başarılı bir imha muharebesidir. Bu imha muharebesinin başarılı olmasında süvarilerin sızma hareketi, ordunun gizlice Afyonkarahisar güneyine kaydırılması, topçu birliklerinin etkili atışları gibi sebepler gösterilebilir. Nablus Muharebesi de 19 Eylül 1918‟de Britanya ordusunun Osmanlı birliklerini kuşatıp imha etmesi ve kuzeye sürmesiyle sonuçlanan başarılı bir imha muharebesidir. Buradaki başarının sırrı ise hem süvari birliklerinin geriye sızmaları, hem sayısal üstünlüğün fazla olması hem de uçak taarruzlarının yoğun olmasıyla açıklanabilir. Bu iki taarruz aynı zamanda Almanların İkinci Dünya Savaşı‟nda uyguladığı yıldırım harbi taktiğinin erken dönemdeki uygulamalarıdır. Bu çalışmadaki amaç Büyük Taarruz ile Nablus Harekâtı‟nı nicel verilerle karşılaştırmaktır. Bunun için her iki muharebede bulunan askeri birliklerin sayıları, sınıfları, konumları ve bulundukları coğrafyanın eğimi tespit edilmiş ve bunlar arasında bağlantılar kurularak imha muharebeleri için yeni ölçütler ortaya çıkarılmıştır. Bunun sonucunda ise Büyük Taarruz ile Nablus Muharebesi‟nin stratejik olarak birbirine çok benzediği ama zorluk dereceleri arasında ciddi anlamda farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Büyük Taarruz‟da Türk ordusunun büyük bir risk aldığı, asıl taarruzun yapıldığı yerde coğrafi şartların elverişsiz olduğu ve sayı avantajının olmadığı belirlenmiş, Nablus Muharebesi‟nde ise riskin az olduğu, sayı üstünlüğünün her alanda hissedildiği ve düz bir araziden taarruz edildiği tespit edilmiştir.
İKSAT, ANKARA II. ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, 2020
Döngüsel tarih, tarihsel olguların sistemli ve periyodik bir şekilde kendini tekrar
etmesidir. D... more Döngüsel tarih, tarihsel olguların sistemli ve periyodik bir şekilde kendini tekrar
etmesidir. Döngüsel tarih anlayışı, bilimsel anlamda İbn-i Haldun ile başlamıştır. Oswald Spengler, bu anlayış için yeni bir model kurmuş ve bu modeli sınıflandırmıştır. Arnold Toynbee de Spengler’ın modelindeki döngü yılını artırarak kendi modelini oluşturmuştur. Pitirim Sorokin ise hem modelin coğrafyasını genişletmiş hem de iki model üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Çalışmanın amacı bu modelleri geliştirmek ve yeni bir model kurmaktır. Çalışmanın kapsamı siyasi, iktisadi, diplomatik, sosyal sistemler çerçevesinde genel dünya tarihidir. Eski çağlardan günümüze kadar yaşanan tarihsel olgular ve uygarlıkların benzerlikleri esas konudur. Çalışmada, Dünya tarihinin değişken bir coğrafya içerisinde yaklaşık 2350 yıllık bir devirle kendisini tekrar ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu tekrar toplumların kültürel değerlerinden ziyade uygarlıkların iktisadi, sosyal ve politik yapıları üzerinde şekillenmiştir. Kurulan modele göre ele alınacak ilk periyot M.Ö. 2350 yılından M.S. 1 yılına kadardır. İkinci periyot ise M.S. 1 yılı itibariyle başlamıştır. Coğrafya olarak ikinci periyottaki Orta ve Batı Avrupa, ilk periyotta Mora yarımadasının ve Güney Ege havzasının karşılığı olmuştur. Buna göre ikinci periyottaki Güney Avrupa ilk periyottaki Girit’i, Doğu Avrupa da Fırat nehrine kadar olan Güney Anadolu bölgesini yansıtmıştır. Orta Doğu’nun ilk periyottaki karşılığı ise Levant ve Aşağı Mısır bölgesidir. Orta Asya ise Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’nın, Çin de Güney Mezopotamya’nın yansıması olmuştur. Dünya’nın yuvarlak olması sebebiyle coğrafi keşiflerden sonra her iki periyot içinde ilk periyottaki Sicilya ve Güney İtalya’nın karşılığı, Pasifik Okyanusu olmuştur. Sonuç olarak ilk periyotta Luvi ve Hurri istilaları Kavimler Göçü ile ilişkilendirilmiştir. Feodalitenin yaşandığı ve Yunan ortaçağı olarak adlandırılan dönem ile Avrupa ortaçağı eşleştirilmiştir. Hiksos fetihleri ile Arap fetihleri arasında benzerlikler kurulmuştur. Ege göçleri Haçlı seferleriyle, Arami göçleri Türk göçleriyle, Asur fetihleri de Moğol fetihleriyle ilişkilendirilmiştir. Yunan kolonileşmesi ile Avrupa’nın sömürge hareketleri arasında bağlantılar kurulmuş, Yunan şehir devletlerinin gelişmesi ile Avrupa devletlerinin gelişmesi aynı çerçevede değerlendirilmiş, Peloponnez savaşları ile Dünya savaşları arasında ise büyük benzerlikler kurulmuştur. Son olarak Makedon işgalleri ile Nato faaliyetleri ilişkilendirilmiştir. Kurulan model birçok tarihi olay ile örneklendirilerek detaylandırılmıştır. Dünya’nın yuvarlak olması sonucu ilk periyottaki bazı tarihi olaylar, 1450 yılından sonra Doğu Asya’da tekerrür etmemiş, bu da tekrarlarda sapmaların yaşanmadığı Avrupa merkezli tarih anlayışıyla paralel “etkileşim alanı” kavramını doğurmuştur. Etkileşim alanı, ayrıca iktisadi olarak incelenmiş ve bu alanın, zıtların birliği ilkesiyle hareket eden bir sistem olduğu anlaşılmıştır. Her iki periyotta da etkileşim alanı, sırasıyla globalizm, tersine kolonileşme, feodalizm, kolonileşme, bütünleşme ve yıkım çağlarını yaşamıştır.
Anahtar kelimeler: Döngüsel tarih, Spengler, Toynbee, İbn-i Haldun.
Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada amaç, dış politi... more Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada amaç, dış politika tarihi, siyasi tarih ve sosyal tarih gibi alanlarda olay – olgu ilişkisini ve olaylardaki sapmaları tespit etmektir. Kısaca, tarihsel olaylar arasındaki sapmaları, bu olayların sonuca ya da olguya etkisini ve tarihsel olaylara karşı oluşan tepkileri sistemli bir şekilde incelemektir. Bunun yanında değişen diplomatik, sosyal ya da askeri durum ve tepkilerin hangi olaylarda belirginleştiği de araştırmanın bir parçasını teşkil etmektedir. Ortaya çıkan tepkilerin incelenmesi, sınıflandırılması ve değerlendirilmesini de içeren bu araştırma, dış politika alanında Milli Mücadele’yi, siyasi alanda Osmanlı – Bizans Savaşı’nı, sosyal alanda da Milli Mücadele’de İtalyan kamuoyunu kapsamaktadır.
KONU BAŞLIKLARI
1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ
1.1. Siyasal Haklar Tezi
1.2. Siyasal Hakla... more KONU BAŞLIKLARI 1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ 1.1. Siyasal Haklar Tezi 1.2. Siyasal Haklarla Ekonomik Fırsatlar Arasındaki Bağ 1.3. Kurumsal Farklılıklar Tezi 1.4. Yaratıcı Yıkım Tezi 2. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN ELEŞTİRDİĞİ KURAMLAR 2.1. Coğrafya Kuramı 2.2. Kültür Kuramı 2.3. Cehalet Kuramı 3. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN DEĞERLENDİRİLMESİ 3.1. Tarihsel Eleştiriler 3.2. Metodolojik Eleştiriler 3.3. Kuramsal Eleştiriler
Bu liste, “Eskişehir’in Sosyal ve Kültürel Tarihi (1939 - 1945)” isimli yüksek lisans tezi çalışı... more Bu liste, “Eskişehir’in Sosyal ve Kültürel Tarihi (1939 - 1945)” isimli yüksek lisans tezi çalışılırken oluşturulmuş, ancak tezde kullanılmamıştır. Liste, soyadlarının alfabetik sıralaması ile oluşturulmuştur. Şahısların meslekleri ve bilgileri yerel basın tarafından belirtilmişse, listede de yer verilmiştir. Bir isim, gazetede geçmişse önce yıl, sonra ay, sonra gün, sayfa sayısı ve en sonunda da gazetenin ismi yazılmıştır. Dergide geçiyor ise önce derginin ismi, sonrasında da ay, yıl ve sayı yazılmıştır. Küçük harfle yazılan “s” sayfa anlamında kullanılmıştır (örnek s3, sayfa 3). İsim listesinden sonra da okullar başta olmak üzere Eskişehir’deki bazı kuruluşlar da ayrıca tablo ile gösterilmiştir.
İbn-i Haldun'a göre devletin geçirdiği evreler, çoğunlukla beş evreden oluşmaktadır. İlk evre, bi... more İbn-i Haldun'a göre devletin geçirdiği evreler, çoğunlukla beş evreden oluşmaktadır. İlk evre, bir zafer sonucu devlete sahip olma ve daha önceki yönetimlerden devleti ele geçirme evresidir. Bu devrede hükümdar devletin sınırlarını korur ve vergi toplamaya başlar. Zafer kazandığı kitle ile ortak hareket etmek zorundadır. Bağı kuvvetlendirmek için herhangi bir karar öncesi onların fikirlerini alır. İkinci evrede hükümdar, birlikte zafer kazandığı kitleyi saf dışı bırakmaya ve otoritesini artırmaya başlar. Ancak toplumsal bağ, halen kuvvetlidir. Hükümdar, bu evrede köleler edinmeye başlar ve ihsanda bulunarak onları yardımcı olarak atar. Buradaki amaç, zafer kazandığı kitleye karşı alternatif yaratmak ve kendisine bağlı yeni bir kitle oluşturmaktır. Üçüncü evre rahatlık çağıdır. Bu devirde hükümdar; büyük yapılar, büyük şehirler, yüksek heykeller yapar ve ülkede kalkınma hamlelerini başlatır. Kendisine sadık olan kitleyi güçlendirir. Dördüncü evrede barışçıl bir politika izlenmiş, hükümdarlar ise kendilerinden önce ülkeyi yönetenleri kendilerine örnek almışlardır. Politikada önceki yönetimler taklit edilmiştir. Bu yolun en doğru ve en hayırlı yol olduğu düşünülmüştür. Beşinci ve son evre ise israf devridir. Bunun yanında hükümdarlar, ülkenin zenginliğini kendi zevkleri için ve etrafındaki kötü kimseler için harcarlar. Liyakati terk ederek iş bilmez kimseleri mevki makam sahibi yapar. Ülkenin yaşadığı felaketi görenleri de bu işlerden uzaklaştırırlar. Ordu teşkilatı bozulur. Selefleri tarafından kurulan her düzeni yıkarlar ve böylece devlet ihtiyarlama devrine girer. Rüşvet, torpil gibi kurumsal hastalıklar da her alana yayılır.
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Öz
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçüle... more Öz
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçülebilir hale getirmektir. 28 Kasım 1943’ten 1 Aralık 1943’e kadar liderler ve üst düzey kurmaylar arasında dört günde toplam on dokuz kez görüşme yapılmıştır. Jeopolitik ağırlığı tespit etmek için bu görüşmeler üzerinden üç yöntem geliştirilmiştir. Birinci yöntemde görüşmeler içerisinde tartışılan ana coğrafi bölgeler tespit edilmiş ve yüzde belirlenmiştir. İkinci yöntem olarak tutanaklarda coğrafi bölgelerin isminin kaç kez geçtiği tespit edilip bu veriler için de yüzde belirlenmiştir. Üçüncü yöntem ise konferans sonunda alınan kararlardır. Birinci yöntem genel analizin %40’ını, ikinci yöntem genel analizin %40’ını, son yöntem de genel analizin %20’sini oluşturmuştur. Üç analiz yöntemi birleştirildiğinde Tahran Konferansı’ndaki coğrafi ağırlık yüzdesi belirlenmiş ve ağırlık merkezleri harita üzerinde gösterilmiştir. Çalışmadaki bulgulara bakıldığında Tahran Konferansı’nda tartışılan konuların, Avrupa’daki mevcut çatışma bölgeleriyle tam anlamıyla örtüşmediği görülmüştür. Bu konferansta Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı, kendisi gibi savaş dışı kalmayı tercih etmiş ülkelerden çok daha fazla olmuştur. Konferansta ön plana çıkan konular; Türkiye’nin savaşa girmesi ve Overlord Harekâtı’dır. Bunun yanında Almanya da görüşmelerde sıklıkla tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Tahran Konferansı, Ölçülebilir Tarih, Ölçülebilir Dış Politika, Jeopolitik Ağırlık, Jeopolitik Frekans
Abstract
The main purpose of the study is to measure the geopolitical weight of Europe in the Tehran Conference process. From 28 November 1943 to 1 December 1943, a total of nineteen meetings were held in four days between leaders and senior staff. Three methods were designed based on these interviews to determine the geopolitical weight. In the first method, the main geographical regions discussed in the interviews were identified and the percentage was determined. In the second method, the number of times the names of geographical regions were mentioned in the minutes was determined and the percentage was determined for these data. The third method is the decisions taken at the end of the conference. The first method constitutes 40% of the overall analysis, the second method 40% of the overall analysis, and the last method 20% of the overall analysis. When the three analysis methods are combined, the geographical weight percentage in the Tehran Conference is determined and the centers of gravity are shown on the map. Looking at the findings in the study, it was seen that the topics discussed at the Tehran Conference did not fully overlap with the current conflict zones in Europe. In this conference, Turkey's geopolitical weight was much more than countries like itself that were out of the war. Featured topics; Turkey's entry into the war and Operation Overlord. In addition, it was frequently discussed in the negotiations in Germany.
Keywords: World War II, Tehran Conference, Measurable History, Measurable Foreign Policy, Geopolitical Weight, Geopolitical Frequency
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir’in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel bas... more İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir’in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel basına yansıyan reklamlar, ilanlar ve şehir haberleri temel alınarak yazılmıştır. İncelenen yerel basın organları; Kocatepe Gazetesi, Yeni Gazete, Porsuk Gazetesi, Türk’e Doğru Dergisi, Bozkır Dergisi ve Yeşilyurt Dergisi’dir. İkinci Dünya Savaşı hem şehrin ticari hayatını olumsuz etkilemiş, hem de yerel basının yayın hayatında ekonomik sorunlara yol açmıştır. Bütün bu zorluklara rağmen kent merkezinde ticari hayat savaş boyunca devam etmiştir. Kent merkezinin Köprübaşı Caddesi ve merkez çarşılarında ticarethaneler oldukça yoğundu. Sıcaksular, Taşbaşı, Hamamyolu gibi bölgelerin yanında İstasyon Caddesi, Sakarya Caddesi ve Sivrihisar Caddesi de ticari açıdan faal kalabilmişti. Yerel basın ağırlıklı olarak bu bölgelerdeki ticari faaliyetler hakkında haberler vermişti. Kent merkezindeki ticarethaneler çok çeşitli olmakla birlikte çoğunlukla bakkal, manav, lokanta, kuyumcu, tuhafiye, hırdavat, ...
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir'in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel bas... more İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir'in ticari dokusunu ön plana çıkaran bu makale, yerel basına yansıyan reklamlar, ilanlar ve şehir haberleri temel alınarak yazılmıştır. İncelenen yerel basın organları; Kocatepe Gazetesi, Yeni Gazete, Porsuk Gazetesi, Türk'e Doğru Dergisi, Bozkır Dergisi ve Yeşilyurt Dergisi'dir. İkinci Dünya Savaşı hem şehrin ticari hayatını olumsuz etkilemiş, hem de yerel basının yayın hayatında ekonomik sorunlara yol açmıştır. Bütün bu zorluklara rağmen kent merkezinde ticari hayat savaş boyunca devam etmiştir. Kent merkezinin Köprübaşı Caddesi ve merkez çarşılarında ticarethaneler oldukça yoğundu. Sıcaksular, Taşbaşı, Hamamyolu gibi bölgelerin yanında İstasyon Caddesi, Sakarya Caddesi ve Sivrihisar Caddesi de ticari açıdan faal kalabilmişti. Yerel basın ağırlıklı olarak bu bölgelerdeki ticari faaliyetler hakkında haberler vermişti. Kent merkezindeki ticarethaneler çok çeşitli olmakla birlikte çoğunlukla bakkal, manav, lokanta, kuyumcu, tuhafiye, hırdavat, ayakkabıcı, kahveci, elbiseci ve yerel pazarlardan oluşuyordu. Bunların yanında kırtasiye, demirci, otomobil levazımcısı, depocu, yakıt dükkânı, saatçi, emlakçı gibi işletmeler de kent merkezinde yerini almıştı.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: 24, Sayı: 100. Yılında Kocatepe-Büyük Taarruz Özel Sayısı, Kasım 2022, 86-95, 2022
Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 tarihinde Türk birliklerinin Yunan birliklerini kuşatıp bir kısmın... more Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 tarihinde Türk birliklerinin Yunan birliklerini kuşatıp bir kısmını imha etmesiyle sonuçlanan başarılı bir imha muharebesidir. Bu imha muharebesinin başarılı olmasında süvarilerin sızma hareketi, ordunun gizlice Afyonkarahisar güneyine kaydırılması, topçu birliklerinin etkili atışları gibi sebepler gösterilebilir. Nablus Muharebesi de 19 Eylül 1918‟de Britanya ordusunun Osmanlı birliklerini kuşatıp imha etmesi ve kuzeye sürmesiyle sonuçlanan başarılı bir imha muharebesidir. Buradaki başarının sırrı ise hem süvari birliklerinin geriye sızmaları, hem sayısal üstünlüğün fazla olması hem de uçak taarruzlarının yoğun olmasıyla açıklanabilir. Bu iki taarruz aynı zamanda Almanların İkinci Dünya Savaşı‟nda uyguladığı yıldırım harbi taktiğinin erken dönemdeki uygulamalarıdır. Bu çalışmadaki amaç Büyük Taarruz ile Nablus Harekâtı‟nı nicel verilerle karşılaştırmaktır. Bunun için her iki muharebede bulunan askeri birliklerin sayıları, sınıfları, konumları ve bulundukları coğrafyanın eğimi tespit edilmiş ve bunlar arasında bağlantılar kurularak imha muharebeleri için yeni ölçütler ortaya çıkarılmıştır. Bunun sonucunda ise Büyük Taarruz ile Nablus Muharebesi‟nin stratejik olarak birbirine çok benzediği ama zorluk dereceleri arasında ciddi anlamda farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Büyük Taarruz‟da Türk ordusunun büyük bir risk aldığı, asıl taarruzun yapıldığı yerde coğrafi şartların elverişsiz olduğu ve sayı avantajının olmadığı belirlenmiş, Nablus Muharebesi‟nde ise riskin az olduğu, sayı üstünlüğünün her alanda hissedildiği ve düz bir araziden taarruz edildiği tespit edilmiştir.
İKSAT, ANKARA II. ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, 2020
Döngüsel tarih, tarihsel olguların sistemli ve periyodik bir şekilde kendini tekrar
etmesidir. D... more Döngüsel tarih, tarihsel olguların sistemli ve periyodik bir şekilde kendini tekrar
etmesidir. Döngüsel tarih anlayışı, bilimsel anlamda İbn-i Haldun ile başlamıştır. Oswald Spengler, bu anlayış için yeni bir model kurmuş ve bu modeli sınıflandırmıştır. Arnold Toynbee de Spengler’ın modelindeki döngü yılını artırarak kendi modelini oluşturmuştur. Pitirim Sorokin ise hem modelin coğrafyasını genişletmiş hem de iki model üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Çalışmanın amacı bu modelleri geliştirmek ve yeni bir model kurmaktır. Çalışmanın kapsamı siyasi, iktisadi, diplomatik, sosyal sistemler çerçevesinde genel dünya tarihidir. Eski çağlardan günümüze kadar yaşanan tarihsel olgular ve uygarlıkların benzerlikleri esas konudur. Çalışmada, Dünya tarihinin değişken bir coğrafya içerisinde yaklaşık 2350 yıllık bir devirle kendisini tekrar ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu tekrar toplumların kültürel değerlerinden ziyade uygarlıkların iktisadi, sosyal ve politik yapıları üzerinde şekillenmiştir. Kurulan modele göre ele alınacak ilk periyot M.Ö. 2350 yılından M.S. 1 yılına kadardır. İkinci periyot ise M.S. 1 yılı itibariyle başlamıştır. Coğrafya olarak ikinci periyottaki Orta ve Batı Avrupa, ilk periyotta Mora yarımadasının ve Güney Ege havzasının karşılığı olmuştur. Buna göre ikinci periyottaki Güney Avrupa ilk periyottaki Girit’i, Doğu Avrupa da Fırat nehrine kadar olan Güney Anadolu bölgesini yansıtmıştır. Orta Doğu’nun ilk periyottaki karşılığı ise Levant ve Aşağı Mısır bölgesidir. Orta Asya ise Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’nın, Çin de Güney Mezopotamya’nın yansıması olmuştur. Dünya’nın yuvarlak olması sebebiyle coğrafi keşiflerden sonra her iki periyot içinde ilk periyottaki Sicilya ve Güney İtalya’nın karşılığı, Pasifik Okyanusu olmuştur. Sonuç olarak ilk periyotta Luvi ve Hurri istilaları Kavimler Göçü ile ilişkilendirilmiştir. Feodalitenin yaşandığı ve Yunan ortaçağı olarak adlandırılan dönem ile Avrupa ortaçağı eşleştirilmiştir. Hiksos fetihleri ile Arap fetihleri arasında benzerlikler kurulmuştur. Ege göçleri Haçlı seferleriyle, Arami göçleri Türk göçleriyle, Asur fetihleri de Moğol fetihleriyle ilişkilendirilmiştir. Yunan kolonileşmesi ile Avrupa’nın sömürge hareketleri arasında bağlantılar kurulmuş, Yunan şehir devletlerinin gelişmesi ile Avrupa devletlerinin gelişmesi aynı çerçevede değerlendirilmiş, Peloponnez savaşları ile Dünya savaşları arasında ise büyük benzerlikler kurulmuştur. Son olarak Makedon işgalleri ile Nato faaliyetleri ilişkilendirilmiştir. Kurulan model birçok tarihi olay ile örneklendirilerek detaylandırılmıştır. Dünya’nın yuvarlak olması sonucu ilk periyottaki bazı tarihi olaylar, 1450 yılından sonra Doğu Asya’da tekerrür etmemiş, bu da tekrarlarda sapmaların yaşanmadığı Avrupa merkezli tarih anlayışıyla paralel “etkileşim alanı” kavramını doğurmuştur. Etkileşim alanı, ayrıca iktisadi olarak incelenmiş ve bu alanın, zıtların birliği ilkesiyle hareket eden bir sistem olduğu anlaşılmıştır. Her iki periyotta da etkileşim alanı, sırasıyla globalizm, tersine kolonileşme, feodalizm, kolonileşme, bütünleşme ve yıkım çağlarını yaşamıştır.
Anahtar kelimeler: Döngüsel tarih, Spengler, Toynbee, İbn-i Haldun.
Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada amaç, dış politi... more Oyun teorisinin tarih biliminde uygulanmasını ve analizini içeren bu araştırmada amaç, dış politika tarihi, siyasi tarih ve sosyal tarih gibi alanlarda olay – olgu ilişkisini ve olaylardaki sapmaları tespit etmektir. Kısaca, tarihsel olaylar arasındaki sapmaları, bu olayların sonuca ya da olguya etkisini ve tarihsel olaylara karşı oluşan tepkileri sistemli bir şekilde incelemektir. Bunun yanında değişen diplomatik, sosyal ya da askeri durum ve tepkilerin hangi olaylarda belirginleştiği de araştırmanın bir parçasını teşkil etmektedir. Ortaya çıkan tepkilerin incelenmesi, sınıflandırılması ve değerlendirilmesini de içeren bu araştırma, dış politika alanında Milli Mücadele’yi, siyasi alanda Osmanlı – Bizans Savaşı’nı, sosyal alanda da Milli Mücadele’de İtalyan kamuoyunu kapsamaktadır.
KONU BAŞLIKLARI
1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ
1.1. Siyasal Haklar Tezi
1.2. Siyasal Hakla... more KONU BAŞLIKLARI 1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ 1.1. Siyasal Haklar Tezi 1.2. Siyasal Haklarla Ekonomik Fırsatlar Arasındaki Bağ 1.3. Kurumsal Farklılıklar Tezi 1.4. Yaratıcı Yıkım Tezi 2. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN ELEŞTİRDİĞİ KURAMLAR 2.1. Coğrafya Kuramı 2.2. Kültür Kuramı 2.3. Cehalet Kuramı 3. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN DEĞERLENDİRİLMESİ 3.1. Tarihsel Eleştiriler 3.2. Metodolojik Eleştiriler 3.3. Kuramsal Eleştiriler
Bu liste, “Eskişehir’in Sosyal ve Kültürel Tarihi (1939 - 1945)” isimli yüksek lisans tezi çalışı... more Bu liste, “Eskişehir’in Sosyal ve Kültürel Tarihi (1939 - 1945)” isimli yüksek lisans tezi çalışılırken oluşturulmuş, ancak tezde kullanılmamıştır. Liste, soyadlarının alfabetik sıralaması ile oluşturulmuştur. Şahısların meslekleri ve bilgileri yerel basın tarafından belirtilmişse, listede de yer verilmiştir. Bir isim, gazetede geçmişse önce yıl, sonra ay, sonra gün, sayfa sayısı ve en sonunda da gazetenin ismi yazılmıştır. Dergide geçiyor ise önce derginin ismi, sonrasında da ay, yıl ve sayı yazılmıştır. Küçük harfle yazılan “s” sayfa anlamında kullanılmıştır (örnek s3, sayfa 3). İsim listesinden sonra da okullar başta olmak üzere Eskişehir’deki bazı kuruluşlar da ayrıca tablo ile gösterilmiştir.
İbn-i Haldun'a göre devletin geçirdiği evreler, çoğunlukla beş evreden oluşmaktadır. İlk evre, bi... more İbn-i Haldun'a göre devletin geçirdiği evreler, çoğunlukla beş evreden oluşmaktadır. İlk evre, bir zafer sonucu devlete sahip olma ve daha önceki yönetimlerden devleti ele geçirme evresidir. Bu devrede hükümdar devletin sınırlarını korur ve vergi toplamaya başlar. Zafer kazandığı kitle ile ortak hareket etmek zorundadır. Bağı kuvvetlendirmek için herhangi bir karar öncesi onların fikirlerini alır. İkinci evrede hükümdar, birlikte zafer kazandığı kitleyi saf dışı bırakmaya ve otoritesini artırmaya başlar. Ancak toplumsal bağ, halen kuvvetlidir. Hükümdar, bu evrede köleler edinmeye başlar ve ihsanda bulunarak onları yardımcı olarak atar. Buradaki amaç, zafer kazandığı kitleye karşı alternatif yaratmak ve kendisine bağlı yeni bir kitle oluşturmaktır. Üçüncü evre rahatlık çağıdır. Bu devirde hükümdar; büyük yapılar, büyük şehirler, yüksek heykeller yapar ve ülkede kalkınma hamlelerini başlatır. Kendisine sadık olan kitleyi güçlendirir. Dördüncü evrede barışçıl bir politika izlenmiş, hükümdarlar ise kendilerinden önce ülkeyi yönetenleri kendilerine örnek almışlardır. Politikada önceki yönetimler taklit edilmiştir. Bu yolun en doğru ve en hayırlı yol olduğu düşünülmüştür. Beşinci ve son evre ise israf devridir. Bunun yanında hükümdarlar, ülkenin zenginliğini kendi zevkleri için ve etrafındaki kötü kimseler için harcarlar. Liyakati terk ederek iş bilmez kimseleri mevki makam sahibi yapar. Ülkenin yaşadığı felaketi görenleri de bu işlerden uzaklaştırırlar. Ordu teşkilatı bozulur. Selefleri tarafından kurulan her düzeni yıkarlar ve böylece devlet ihtiyarlama devrine girer. Rüşvet, torpil gibi kurumsal hastalıklar da her alana yayılır.
Uploads
Videos by onur köse
Papers by onur köse
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçülebilir hale getirmektir. 28 Kasım 1943’ten 1 Aralık 1943’e kadar liderler ve üst düzey kurmaylar arasında dört günde toplam on dokuz kez görüşme yapılmıştır. Jeopolitik ağırlığı tespit etmek için bu görüşmeler üzerinden üç yöntem geliştirilmiştir. Birinci yöntemde görüşmeler içerisinde tartışılan ana coğrafi bölgeler tespit edilmiş ve yüzde belirlenmiştir. İkinci yöntem olarak tutanaklarda coğrafi bölgelerin isminin kaç kez geçtiği tespit edilip bu veriler için de yüzde belirlenmiştir. Üçüncü yöntem ise konferans sonunda alınan kararlardır. Birinci yöntem genel analizin %40’ını, ikinci yöntem genel analizin %40’ını, son yöntem de genel analizin %20’sini oluşturmuştur. Üç analiz yöntemi birleştirildiğinde Tahran Konferansı’ndaki coğrafi ağırlık yüzdesi belirlenmiş ve ağırlık merkezleri harita üzerinde gösterilmiştir. Çalışmadaki bulgulara bakıldığında Tahran Konferansı’nda tartışılan konuların, Avrupa’daki mevcut çatışma bölgeleriyle tam anlamıyla örtüşmediği görülmüştür. Bu konferansta Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı, kendisi gibi savaş dışı kalmayı tercih etmiş ülkelerden çok daha fazla olmuştur. Konferansta ön plana çıkan konular; Türkiye’nin savaşa girmesi ve Overlord Harekâtı’dır. Bunun yanında Almanya da görüşmelerde sıklıkla tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Tahran Konferansı, Ölçülebilir Tarih, Ölçülebilir Dış Politika, Jeopolitik Ağırlık, Jeopolitik Frekans
Abstract
The main purpose of the study is to measure the geopolitical weight of Europe in the Tehran Conference process. From 28 November 1943 to 1 December 1943, a total of nineteen meetings were held in four days between leaders and senior staff. Three methods were designed based on these interviews to determine the geopolitical weight. In the first method, the main geographical regions discussed in the interviews were identified and the percentage was determined. In the second method, the number of times the names of geographical regions were mentioned in the minutes was determined and the percentage was determined for these data. The third method is the decisions taken at the end of the conference. The first method constitutes 40% of the overall analysis, the second method 40% of the overall analysis, and the last method 20% of the overall analysis. When the three analysis methods are combined, the geographical weight percentage in the Tehran Conference is determined and the centers of gravity are shown on the map. Looking at the findings in the study, it was seen that the topics discussed at the Tehran Conference did not fully overlap with the current conflict zones in Europe. In this conference, Turkey's geopolitical weight was much more than countries like itself that were out of the war. Featured topics; Turkey's entry into the war and Operation Overlord. In addition, it was frequently discussed in the negotiations in Germany.
Keywords: World War II, Tehran Conference, Measurable History, Measurable Foreign Policy, Geopolitical Weight, Geopolitical Frequency
etmesidir. Döngüsel tarih anlayışı, bilimsel anlamda İbn-i Haldun ile başlamıştır. Oswald Spengler, bu anlayış için yeni bir model kurmuş ve bu modeli sınıflandırmıştır. Arnold Toynbee de Spengler’ın modelindeki döngü yılını artırarak kendi modelini oluşturmuştur. Pitirim Sorokin ise hem modelin coğrafyasını genişletmiş hem de iki model üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Çalışmanın amacı bu modelleri geliştirmek ve yeni bir model kurmaktır. Çalışmanın kapsamı siyasi, iktisadi, diplomatik, sosyal sistemler çerçevesinde genel dünya tarihidir. Eski çağlardan günümüze kadar yaşanan tarihsel olgular ve uygarlıkların benzerlikleri esas konudur. Çalışmada, Dünya tarihinin değişken bir coğrafya içerisinde yaklaşık 2350 yıllık bir devirle kendisini tekrar ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu tekrar toplumların kültürel değerlerinden ziyade uygarlıkların iktisadi, sosyal ve politik yapıları üzerinde şekillenmiştir. Kurulan modele göre ele alınacak ilk periyot M.Ö. 2350 yılından M.S. 1 yılına kadardır. İkinci periyot ise M.S. 1 yılı itibariyle başlamıştır. Coğrafya olarak ikinci periyottaki Orta ve Batı Avrupa, ilk periyotta Mora yarımadasının ve Güney Ege havzasının karşılığı olmuştur. Buna göre ikinci periyottaki Güney Avrupa ilk periyottaki Girit’i, Doğu Avrupa da Fırat nehrine kadar olan Güney Anadolu bölgesini yansıtmıştır. Orta Doğu’nun ilk periyottaki karşılığı ise Levant ve Aşağı Mısır bölgesidir. Orta Asya ise Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’nın, Çin de Güney Mezopotamya’nın yansıması olmuştur. Dünya’nın yuvarlak olması sebebiyle coğrafi keşiflerden sonra her iki periyot içinde ilk periyottaki Sicilya ve Güney İtalya’nın karşılığı, Pasifik Okyanusu olmuştur. Sonuç olarak ilk periyotta Luvi ve Hurri istilaları Kavimler Göçü ile ilişkilendirilmiştir. Feodalitenin yaşandığı ve Yunan ortaçağı olarak adlandırılan dönem ile Avrupa ortaçağı eşleştirilmiştir. Hiksos fetihleri ile Arap fetihleri arasında benzerlikler kurulmuştur. Ege göçleri Haçlı seferleriyle, Arami göçleri Türk göçleriyle, Asur fetihleri de Moğol fetihleriyle ilişkilendirilmiştir. Yunan kolonileşmesi ile Avrupa’nın sömürge hareketleri arasında bağlantılar kurulmuş, Yunan şehir devletlerinin gelişmesi ile Avrupa devletlerinin gelişmesi aynı çerçevede değerlendirilmiş, Peloponnez savaşları ile Dünya savaşları arasında ise büyük benzerlikler kurulmuştur. Son olarak Makedon işgalleri ile Nato faaliyetleri ilişkilendirilmiştir. Kurulan model birçok tarihi olay ile örneklendirilerek detaylandırılmıştır. Dünya’nın yuvarlak olması sonucu ilk periyottaki bazı tarihi olaylar, 1450 yılından sonra Doğu Asya’da tekerrür etmemiş, bu da tekrarlarda sapmaların yaşanmadığı Avrupa merkezli tarih anlayışıyla paralel “etkileşim alanı” kavramını doğurmuştur. Etkileşim alanı, ayrıca iktisadi olarak incelenmiş ve bu alanın, zıtların birliği ilkesiyle hareket eden bir sistem olduğu anlaşılmıştır. Her iki periyotta da etkileşim alanı, sırasıyla globalizm, tersine kolonileşme, feodalizm, kolonileşme, bütünleşme ve yıkım çağlarını yaşamıştır.
Anahtar kelimeler: Döngüsel tarih, Spengler, Toynbee, İbn-i Haldun.
Books by onur köse
Book Reviews by onur köse
1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ
1.1. Siyasal Haklar Tezi
1.2. Siyasal Haklarla Ekonomik Fırsatlar Arasındaki Bağ
1.3. Kurumsal Farklılıklar Tezi
1.4. Yaratıcı Yıkım Tezi
2. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN ELEŞTİRDİĞİ KURAMLAR
2.1. Coğrafya Kuramı
2.2. Kültür Kuramı
2.3. Cehalet Kuramı
3. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.1. Tarihsel Eleştiriler
3.2. Metodolojik Eleştiriler
3.3. Kuramsal Eleştiriler
Drafts by onur köse
Çalışmanın temel amacı, Avrupa’nın Tahran Konferansı sürecindeki jeopolitik ağırlığını ölçülebilir hale getirmektir. 28 Kasım 1943’ten 1 Aralık 1943’e kadar liderler ve üst düzey kurmaylar arasında dört günde toplam on dokuz kez görüşme yapılmıştır. Jeopolitik ağırlığı tespit etmek için bu görüşmeler üzerinden üç yöntem geliştirilmiştir. Birinci yöntemde görüşmeler içerisinde tartışılan ana coğrafi bölgeler tespit edilmiş ve yüzde belirlenmiştir. İkinci yöntem olarak tutanaklarda coğrafi bölgelerin isminin kaç kez geçtiği tespit edilip bu veriler için de yüzde belirlenmiştir. Üçüncü yöntem ise konferans sonunda alınan kararlardır. Birinci yöntem genel analizin %40’ını, ikinci yöntem genel analizin %40’ını, son yöntem de genel analizin %20’sini oluşturmuştur. Üç analiz yöntemi birleştirildiğinde Tahran Konferansı’ndaki coğrafi ağırlık yüzdesi belirlenmiş ve ağırlık merkezleri harita üzerinde gösterilmiştir. Çalışmadaki bulgulara bakıldığında Tahran Konferansı’nda tartışılan konuların, Avrupa’daki mevcut çatışma bölgeleriyle tam anlamıyla örtüşmediği görülmüştür. Bu konferansta Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı, kendisi gibi savaş dışı kalmayı tercih etmiş ülkelerden çok daha fazla olmuştur. Konferansta ön plana çıkan konular; Türkiye’nin savaşa girmesi ve Overlord Harekâtı’dır. Bunun yanında Almanya da görüşmelerde sıklıkla tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Tahran Konferansı, Ölçülebilir Tarih, Ölçülebilir Dış Politika, Jeopolitik Ağırlık, Jeopolitik Frekans
Abstract
The main purpose of the study is to measure the geopolitical weight of Europe in the Tehran Conference process. From 28 November 1943 to 1 December 1943, a total of nineteen meetings were held in four days between leaders and senior staff. Three methods were designed based on these interviews to determine the geopolitical weight. In the first method, the main geographical regions discussed in the interviews were identified and the percentage was determined. In the second method, the number of times the names of geographical regions were mentioned in the minutes was determined and the percentage was determined for these data. The third method is the decisions taken at the end of the conference. The first method constitutes 40% of the overall analysis, the second method 40% of the overall analysis, and the last method 20% of the overall analysis. When the three analysis methods are combined, the geographical weight percentage in the Tehran Conference is determined and the centers of gravity are shown on the map. Looking at the findings in the study, it was seen that the topics discussed at the Tehran Conference did not fully overlap with the current conflict zones in Europe. In this conference, Turkey's geopolitical weight was much more than countries like itself that were out of the war. Featured topics; Turkey's entry into the war and Operation Overlord. In addition, it was frequently discussed in the negotiations in Germany.
Keywords: World War II, Tehran Conference, Measurable History, Measurable Foreign Policy, Geopolitical Weight, Geopolitical Frequency
etmesidir. Döngüsel tarih anlayışı, bilimsel anlamda İbn-i Haldun ile başlamıştır. Oswald Spengler, bu anlayış için yeni bir model kurmuş ve bu modeli sınıflandırmıştır. Arnold Toynbee de Spengler’ın modelindeki döngü yılını artırarak kendi modelini oluşturmuştur. Pitirim Sorokin ise hem modelin coğrafyasını genişletmiş hem de iki model üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Çalışmanın amacı bu modelleri geliştirmek ve yeni bir model kurmaktır. Çalışmanın kapsamı siyasi, iktisadi, diplomatik, sosyal sistemler çerçevesinde genel dünya tarihidir. Eski çağlardan günümüze kadar yaşanan tarihsel olgular ve uygarlıkların benzerlikleri esas konudur. Çalışmada, Dünya tarihinin değişken bir coğrafya içerisinde yaklaşık 2350 yıllık bir devirle kendisini tekrar ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu tekrar toplumların kültürel değerlerinden ziyade uygarlıkların iktisadi, sosyal ve politik yapıları üzerinde şekillenmiştir. Kurulan modele göre ele alınacak ilk periyot M.Ö. 2350 yılından M.S. 1 yılına kadardır. İkinci periyot ise M.S. 1 yılı itibariyle başlamıştır. Coğrafya olarak ikinci periyottaki Orta ve Batı Avrupa, ilk periyotta Mora yarımadasının ve Güney Ege havzasının karşılığı olmuştur. Buna göre ikinci periyottaki Güney Avrupa ilk periyottaki Girit’i, Doğu Avrupa da Fırat nehrine kadar olan Güney Anadolu bölgesini yansıtmıştır. Orta Doğu’nun ilk periyottaki karşılığı ise Levant ve Aşağı Mısır bölgesidir. Orta Asya ise Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’nın, Çin de Güney Mezopotamya’nın yansıması olmuştur. Dünya’nın yuvarlak olması sebebiyle coğrafi keşiflerden sonra her iki periyot içinde ilk periyottaki Sicilya ve Güney İtalya’nın karşılığı, Pasifik Okyanusu olmuştur. Sonuç olarak ilk periyotta Luvi ve Hurri istilaları Kavimler Göçü ile ilişkilendirilmiştir. Feodalitenin yaşandığı ve Yunan ortaçağı olarak adlandırılan dönem ile Avrupa ortaçağı eşleştirilmiştir. Hiksos fetihleri ile Arap fetihleri arasında benzerlikler kurulmuştur. Ege göçleri Haçlı seferleriyle, Arami göçleri Türk göçleriyle, Asur fetihleri de Moğol fetihleriyle ilişkilendirilmiştir. Yunan kolonileşmesi ile Avrupa’nın sömürge hareketleri arasında bağlantılar kurulmuş, Yunan şehir devletlerinin gelişmesi ile Avrupa devletlerinin gelişmesi aynı çerçevede değerlendirilmiş, Peloponnez savaşları ile Dünya savaşları arasında ise büyük benzerlikler kurulmuştur. Son olarak Makedon işgalleri ile Nato faaliyetleri ilişkilendirilmiştir. Kurulan model birçok tarihi olay ile örneklendirilerek detaylandırılmıştır. Dünya’nın yuvarlak olması sonucu ilk periyottaki bazı tarihi olaylar, 1450 yılından sonra Doğu Asya’da tekerrür etmemiş, bu da tekrarlarda sapmaların yaşanmadığı Avrupa merkezli tarih anlayışıyla paralel “etkileşim alanı” kavramını doğurmuştur. Etkileşim alanı, ayrıca iktisadi olarak incelenmiş ve bu alanın, zıtların birliği ilkesiyle hareket eden bir sistem olduğu anlaşılmıştır. Her iki periyotta da etkileşim alanı, sırasıyla globalizm, tersine kolonileşme, feodalizm, kolonileşme, bütünleşme ve yıkım çağlarını yaşamıştır.
Anahtar kelimeler: Döngüsel tarih, Spengler, Toynbee, İbn-i Haldun.
1. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN TEMEL TEZLERİ
1.1. Siyasal Haklar Tezi
1.2. Siyasal Haklarla Ekonomik Fırsatlar Arasındaki Bağ
1.3. Kurumsal Farklılıklar Tezi
1.4. Yaratıcı Yıkım Tezi
2. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN ELEŞTİRDİĞİ KURAMLAR
2.1. Coğrafya Kuramı
2.2. Kültür Kuramı
2.3. Cehalet Kuramı
3. ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ’NÜN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.1. Tarihsel Eleştiriler
3.2. Metodolojik Eleştiriler
3.3. Kuramsal Eleştiriler