Özet Hızlı bir değişim içerisinde olan dünyada sosyal medya ve kullanım biçimleri değişirken, çoc... more Özet Hızlı bir değişim içerisinde olan dünyada sosyal medya ve kullanım biçimleri değişirken, çocuğun konumu da sürekli olarak değişmektedir. Her bir kuşak, bir diğerinden daha dijital hale gelmeye başlamıştır. İnternetin içine doğan, büyüyen çocuklar ister istemez bu sanal ağın içerisindedir. "Sharenting" kelimesi İngilizce'de share (paylaşmak) ve parenting (ebeveynlik) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş, çocuğa dair hikaye ve görselleri sürekli sosyal medyada paylaşan bir ebeveynlik anlayışını ifade eder. Bu çalışmada ebeveynin çocuğunu sosyal medyada görünür hale getirmesi ve sharenting kavramı tartışılacaktır. Her anı sosyal medyada ebeveyn tarafından sergilenen çocuğun mahremiyet hakkının ihlali ile Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989) ve "unutulma hakkı" çerçevesinde çocuğun ihlal edilen hakları üzerine yoğunlaşılmıştır. Abstract In this rapidly changing world while social media and usage patterns change, the child's position is constantly changing as well. The next generation starts to become more digital than the previous one. The children who are born into the Internet and grown up in this environment are inevitably in this virtual network. Sharenting refers to a kind of parenting that is derived from the combination of the words "share" and "parenting" in English, where those types of parents constantly share the stories and the photos of their babies or children on social media. In this study, the concept of parents' overuse of social media to share photos and activities of their children and the concept of sharenting will be
EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ: “PROJE ÇOCUK” KAVRAMINA SOSYOLOJİK BAKIŞ
Cansu DURSUN
Öz... more EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ: “PROJE ÇOCUK” KAVRAMINA SOSYOLOJİK BAKIŞ Cansu DURSUN Özet: Çocuk, çocukluk ve çocukluk sosyolojisi kavramları ekseninde modern dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Çocukluğun sosyolojisinde çocuk bir birey olarak ele alınır. Çocukluk sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak meydana gelen değişimlerden etkilenmiştir. Modern dönemde ailenin değişim ve dönüşümüyle birlikte ebeveyn çocuk ilişkisi ve çocuğa bakış açısı farklılık göstermiştir. Tarihsel süreçte çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde durulmuş ve çocukluk toplumsal bir kategori olarak ele alınmıştır. Antik Yunan döneminden Ortaçağ’a kadar çocukluk kavramı görünür değildir. Çünkü bu dönemde çocukluk toplumsal bir sorun olarak görülmediği için çocukluk sorunsallaştırılmamıştır. Philippe Aries’in çalışmalarının ardından çocukluk 16. yüzyılda görünür hale gelmiş ve toplumsal bir olgu olarak kabul edilmiştir. Klasik dönemde çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ayrım gözetilmezken, modern dönemde çocuk ve yetişkin arasındaki sınırlar keskinleşmiştir. Toplumda yaşanan değişimler ilk olarak aileyi ve ailenin yapısını değiştirmektedir. Bu noktada aile içinde çocuğun konumunun da değiştiği görülmektedir. Geleneksel toplumlarda büyük ebeveynlerin aileye yön vermesi artık etkisini yitirmiş, günümüzde çocuk merkezli toplumları ortaya çıkarmıştır. Her toplumun ve toplumsal dönemin çocukluk anlayışının farklı olduğunu söylemek bu noktada yanlış olmayacaktır. Gelenekler çocuğa bakışı ve çocuğun bakımını yönlendirirken, ana baba tutumları çocuğun yetiştirilmesinde önemli olmaktadır. Dijital çağında getirdiği sokak yaşantısının yokluğu, çocuk-doğa etkileşiminin eksikliği ve çocuğun dünyadan kopuşu ile görünen çocukluk algısı değişmektedir. Çocuk merkezli ailelere geçişle “proje çocuk” kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu noktada çalışmanın amacı kentleşme, çalışma hayatındaki artan zorluklar ve esnek çalışma saatleri arasında sıkışan ebeveynlerin çocuk yetiştirmeleri üzerinde eğitim sisteminin rolünü ortaya koymaktır.“Proje çocuk” ebeveynin planlamasına göre yaşamaktadır. Ebeveynin eğitim seviyesi ve sosyal statüsü çocuğa karşı tavrını da etkilemektedir. Bu noktada yapılan derinlemesine görüşmelerde çocuğun yetiştirilmesinde “başarılı mı?”,“mutlu mu?” olması konusunda belirgin ayrımlara gidilen sorular sorulmuş verilerden hareketle çocukluğun yeniden üretimi ilgili kuramlar ışığında tartışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kapsamında “Proje Çocuk” kavramının daha çok eğitim seviyesi yüksek, üst sosyal sınıf tarafından yaratıldığı görülmüştür. Çalışmanın örneklemini Antalya ili özelinde bir devlet (Dr. Galip Kahraman Ortaokulu) ve bir özel (Uğur Okulları Çallı Kampüsü) okul oluşturmaktadır. Okul idaresinin izni ve rehber öğretmenin yardımıyla 11-15 yaş arasında çocuğu olan ebeveynler ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Deşifre metinleri üzerinden belirlenen temalar ekseninde analizler yapılmış, teoriler çerçevesinde analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çocukluk, Ebeveyn, Ebeveyn Çocuk İlişkisi, Proje Çocuk, Çocuk Merkezli Toplum.
Sosyoloji çalışmaları Türkiye’de iki farklı siyasi görüşün temsilcisi olan Ziya Gökalp ve Prens ... more Sosyoloji çalışmaları Türkiye’de iki farklı siyasi görüşün temsilcisi olan Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin ile başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun şekilsel olarak dağılmasıyla birlikte yaşanan toplumsal, siyasal ekonomik sorunlar ve kargaşanın hakim olduğu bir dönemde sosyoloji fark edilmiştir. Türkiye’de Ziya Gökalp’in önderliğinde kurulan sosyoloji, Cumhuriyet’in yeni değerlerle inşa edilmesinde önemli bir kilit noktası olmuştur. Bu noktada sosyoloji toplumu anlama ve çözümlemede bir araç vazifesi görmüştür. Türkiye’de sosyolojiyi ele alırken toplum yapısına ve olaylara bütüncül bakmamız gerekir. Sadece sosyoloji alanındaki değişmeler değil, Türk toplumunda tarihsel şerit içerisinde yaşadığı dönüşümler önemlidir. Bu çalışmada sosyolojinin Türkiye’ye gelişi ve 1940’lara kadar olan dönem göz önüne alınarak, Türkiye’deki sosyoloji çalışmalarına etkileri bağlamında bir değerlendirme yapılmıştır
Antalya Kitabı-Selçukludan Cumhuriyete Sosyal Bilimlerde Antalya, 2018
Gelişen bilgi ekonomilerinin küresel bağlantıları haline gelen üniversiteler, kuruldukları kentle... more Gelişen bilgi ekonomilerinin küresel bağlantıları haline gelen üniversiteler, kuruldukları kentlerle girift bir sosyokültürel ilişki içerisindedir. Üniversiteler kuruldukları kentlerin demografik, ekonomik, mekânsal, sosyal ve kültürel yapısına olan etkileri nedeniyle sosyolojik bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda kent kültürünün ve kentlilik bilincinin gelişmesinde üniversite-kent iş birliği ve bütünleşmesi de her zamankinden önemli hale gelmiştir. Ülkemizde de her kentte en az bir üniversitenin açılmasıyla birlikte üniversite kent ilişkisini inceleyen çalışmalar ivme kazanmıştır. Buradan hareketle bu çalışma, bir üniversite kenti olma yolunda ilerleyen Antalya’nın 5 üniversitesinden en eskisi olan ve bu yıl itibariyle öğrenci sayısı yaklaşık 74.000’e ulaşan Akdeniz Üniversitesi’nin Antalya kent toplumundaki ve Antalya kentinin Akdeniz Üniversitesi’ndeki algılanma biçimini, üniversitenin Antalya kentindeki toplumsal katkı payını ortaya koymayı, üniversite ve kent bütünleşmesi için gereken temel verileri sağlamayı amaçlamıştır. Araştırma, Akdeniz Üniversitesi’nden 100 öğrenci, 50 akademik ve idari personel ve de 150 Antalya kent sakini üzerinde anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiş, veriler SPSS programı yardımıyla analiz edilmiş, bulgular alıntılarla da desteklenerek yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kent, Kent Kültürü, Toplumsal Etkileşim, Akdeniz Üniversitesi, Antalya
Bu çalışma sosyoloji ve edebiyatı birleştirerek Türkiye’de popüler romanların içerik analizi üzer... more Bu çalışma sosyoloji ve edebiyatı birleştirerek Türkiye’de popüler romanların içerik analizi üzerine odaklanır. Edebiyat, sosyolojik açıdan toplumsal bir olgudur. Sosyoloji romanların nesnel ve öznel haritalarının çıkarılmasıyla sosyo-ekonomik yapı ve toplumsal değişimin anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Toplumsal yapı ve toplumsal meseleler edebiyata yansımıştır. Bireylerin dünyayı sorgulamaktan ziyade karşılaştıkları problemlerden uzaklaşmak için popüler romanları tercih etmeleri, bu tür romanların “kaçış edebiyatı” olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bireyler mutlu olmak için aradıkları çıkışı popüler romanlarda bulmuştur. Romanların okuma ve üretilme ortamı farklıdır. Toplumun üst kesiminde üretilirken, alt ve orta kesimde tüketildiği gözlemlenmiştir. Böylece bazı kesimler tarafından üstünkörü kaleme alınan ve sadece ticari kaygı güden eserler olarak nitelendirilse de aslında varlığını koruyan bir toplumsal gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Popüler romanların edebi değerini tartışmaktan ziyade, onların toplumsal bir olgu olarak ele alınıp incelenmesi yapılacaktır. Türkiye’de popüler kabul edilen roman türleri tespit edilmiş ve bu eserlerin edebi değer özellikleri ortaya konulmuştur. Hippolyte Taine’nin dediği gibi; “Roman öyle bir aynadır ki, hayat ve tabiatın bütün yüzleri onda yansır” cümlesinden hareketle, içerik analizinin yardımıyla eserlerin topluma yansıması ile ilgili nitel bir yorumlama yapılmıştır. Popüler romanların sosyal yaşamı yansıtma biçimi eleştirel bir perspektif ile popüler roman türleri üzerinden açıklanacak ve bunların toplumsal izdüşümleri saptanacaktır.. Anahtar Kelimeler: Edebiyat Sosyolojisi, Popüler Roman, Tüketim, Kültür
Özet Hızlı bir değişim içerisinde olan dünyada sosyal medya ve kullanım biçimleri değişirken, çoc... more Özet Hızlı bir değişim içerisinde olan dünyada sosyal medya ve kullanım biçimleri değişirken, çocuğun konumu da sürekli olarak değişmektedir. Her bir kuşak, bir diğerinden daha dijital hale gelmeye başlamıştır. İnternetin içine doğan, büyüyen çocuklar ister istemez bu sanal ağın içerisindedir. "Sharenting" kelimesi İngilizce'de share (paylaşmak) ve parenting (ebeveynlik) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş, çocuğa dair hikaye ve görselleri sürekli sosyal medyada paylaşan bir ebeveynlik anlayışını ifade eder. Bu çalışmada ebeveynin çocuğunu sosyal medyada görünür hale getirmesi ve sharenting kavramı tartışılacaktır. Her anı sosyal medyada ebeveyn tarafından sergilenen çocuğun mahremiyet hakkının ihlali ile Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989) ve "unutulma hakkı" çerçevesinde çocuğun ihlal edilen hakları üzerine yoğunlaşılmıştır. Abstract In this rapidly changing world while social media and usage patterns change, the child's position is constantly changing as well. The next generation starts to become more digital than the previous one. The children who are born into the Internet and grown up in this environment are inevitably in this virtual network. Sharenting refers to a kind of parenting that is derived from the combination of the words "share" and "parenting" in English, where those types of parents constantly share the stories and the photos of their babies or children on social media. In this study, the concept of parents' overuse of social media to share photos and activities of their children and the concept of sharenting will be
EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ: “PROJE ÇOCUK” KAVRAMINA SOSYOLOJİK BAKIŞ
Cansu DURSUN
Öz... more EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ: “PROJE ÇOCUK” KAVRAMINA SOSYOLOJİK BAKIŞ Cansu DURSUN Özet: Çocuk, çocukluk ve çocukluk sosyolojisi kavramları ekseninde modern dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Çocukluğun sosyolojisinde çocuk bir birey olarak ele alınır. Çocukluk sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak meydana gelen değişimlerden etkilenmiştir. Modern dönemde ailenin değişim ve dönüşümüyle birlikte ebeveyn çocuk ilişkisi ve çocuğa bakış açısı farklılık göstermiştir. Tarihsel süreçte çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde durulmuş ve çocukluk toplumsal bir kategori olarak ele alınmıştır. Antik Yunan döneminden Ortaçağ’a kadar çocukluk kavramı görünür değildir. Çünkü bu dönemde çocukluk toplumsal bir sorun olarak görülmediği için çocukluk sorunsallaştırılmamıştır. Philippe Aries’in çalışmalarının ardından çocukluk 16. yüzyılda görünür hale gelmiş ve toplumsal bir olgu olarak kabul edilmiştir. Klasik dönemde çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ayrım gözetilmezken, modern dönemde çocuk ve yetişkin arasındaki sınırlar keskinleşmiştir. Toplumda yaşanan değişimler ilk olarak aileyi ve ailenin yapısını değiştirmektedir. Bu noktada aile içinde çocuğun konumunun da değiştiği görülmektedir. Geleneksel toplumlarda büyük ebeveynlerin aileye yön vermesi artık etkisini yitirmiş, günümüzde çocuk merkezli toplumları ortaya çıkarmıştır. Her toplumun ve toplumsal dönemin çocukluk anlayışının farklı olduğunu söylemek bu noktada yanlış olmayacaktır. Gelenekler çocuğa bakışı ve çocuğun bakımını yönlendirirken, ana baba tutumları çocuğun yetiştirilmesinde önemli olmaktadır. Dijital çağında getirdiği sokak yaşantısının yokluğu, çocuk-doğa etkileşiminin eksikliği ve çocuğun dünyadan kopuşu ile görünen çocukluk algısı değişmektedir. Çocuk merkezli ailelere geçişle “proje çocuk” kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu noktada çalışmanın amacı kentleşme, çalışma hayatındaki artan zorluklar ve esnek çalışma saatleri arasında sıkışan ebeveynlerin çocuk yetiştirmeleri üzerinde eğitim sisteminin rolünü ortaya koymaktır.“Proje çocuk” ebeveynin planlamasına göre yaşamaktadır. Ebeveynin eğitim seviyesi ve sosyal statüsü çocuğa karşı tavrını da etkilemektedir. Bu noktada yapılan derinlemesine görüşmelerde çocuğun yetiştirilmesinde “başarılı mı?”,“mutlu mu?” olması konusunda belirgin ayrımlara gidilen sorular sorulmuş verilerden hareketle çocukluğun yeniden üretimi ilgili kuramlar ışığında tartışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kapsamında “Proje Çocuk” kavramının daha çok eğitim seviyesi yüksek, üst sosyal sınıf tarafından yaratıldığı görülmüştür. Çalışmanın örneklemini Antalya ili özelinde bir devlet (Dr. Galip Kahraman Ortaokulu) ve bir özel (Uğur Okulları Çallı Kampüsü) okul oluşturmaktadır. Okul idaresinin izni ve rehber öğretmenin yardımıyla 11-15 yaş arasında çocuğu olan ebeveynler ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Deşifre metinleri üzerinden belirlenen temalar ekseninde analizler yapılmış, teoriler çerçevesinde analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çocukluk, Ebeveyn, Ebeveyn Çocuk İlişkisi, Proje Çocuk, Çocuk Merkezli Toplum.
Sosyoloji çalışmaları Türkiye’de iki farklı siyasi görüşün temsilcisi olan Ziya Gökalp ve Prens ... more Sosyoloji çalışmaları Türkiye’de iki farklı siyasi görüşün temsilcisi olan Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin ile başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun şekilsel olarak dağılmasıyla birlikte yaşanan toplumsal, siyasal ekonomik sorunlar ve kargaşanın hakim olduğu bir dönemde sosyoloji fark edilmiştir. Türkiye’de Ziya Gökalp’in önderliğinde kurulan sosyoloji, Cumhuriyet’in yeni değerlerle inşa edilmesinde önemli bir kilit noktası olmuştur. Bu noktada sosyoloji toplumu anlama ve çözümlemede bir araç vazifesi görmüştür. Türkiye’de sosyolojiyi ele alırken toplum yapısına ve olaylara bütüncül bakmamız gerekir. Sadece sosyoloji alanındaki değişmeler değil, Türk toplumunda tarihsel şerit içerisinde yaşadığı dönüşümler önemlidir. Bu çalışmada sosyolojinin Türkiye’ye gelişi ve 1940’lara kadar olan dönem göz önüne alınarak, Türkiye’deki sosyoloji çalışmalarına etkileri bağlamında bir değerlendirme yapılmıştır
Antalya Kitabı-Selçukludan Cumhuriyete Sosyal Bilimlerde Antalya, 2018
Gelişen bilgi ekonomilerinin küresel bağlantıları haline gelen üniversiteler, kuruldukları kentle... more Gelişen bilgi ekonomilerinin küresel bağlantıları haline gelen üniversiteler, kuruldukları kentlerle girift bir sosyokültürel ilişki içerisindedir. Üniversiteler kuruldukları kentlerin demografik, ekonomik, mekânsal, sosyal ve kültürel yapısına olan etkileri nedeniyle sosyolojik bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda kent kültürünün ve kentlilik bilincinin gelişmesinde üniversite-kent iş birliği ve bütünleşmesi de her zamankinden önemli hale gelmiştir. Ülkemizde de her kentte en az bir üniversitenin açılmasıyla birlikte üniversite kent ilişkisini inceleyen çalışmalar ivme kazanmıştır. Buradan hareketle bu çalışma, bir üniversite kenti olma yolunda ilerleyen Antalya’nın 5 üniversitesinden en eskisi olan ve bu yıl itibariyle öğrenci sayısı yaklaşık 74.000’e ulaşan Akdeniz Üniversitesi’nin Antalya kent toplumundaki ve Antalya kentinin Akdeniz Üniversitesi’ndeki algılanma biçimini, üniversitenin Antalya kentindeki toplumsal katkı payını ortaya koymayı, üniversite ve kent bütünleşmesi için gereken temel verileri sağlamayı amaçlamıştır. Araştırma, Akdeniz Üniversitesi’nden 100 öğrenci, 50 akademik ve idari personel ve de 150 Antalya kent sakini üzerinde anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiş, veriler SPSS programı yardımıyla analiz edilmiş, bulgular alıntılarla da desteklenerek yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kent, Kent Kültürü, Toplumsal Etkileşim, Akdeniz Üniversitesi, Antalya
Bu çalışma sosyoloji ve edebiyatı birleştirerek Türkiye’de popüler romanların içerik analizi üzer... more Bu çalışma sosyoloji ve edebiyatı birleştirerek Türkiye’de popüler romanların içerik analizi üzerine odaklanır. Edebiyat, sosyolojik açıdan toplumsal bir olgudur. Sosyoloji romanların nesnel ve öznel haritalarının çıkarılmasıyla sosyo-ekonomik yapı ve toplumsal değişimin anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Toplumsal yapı ve toplumsal meseleler edebiyata yansımıştır. Bireylerin dünyayı sorgulamaktan ziyade karşılaştıkları problemlerden uzaklaşmak için popüler romanları tercih etmeleri, bu tür romanların “kaçış edebiyatı” olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bireyler mutlu olmak için aradıkları çıkışı popüler romanlarda bulmuştur. Romanların okuma ve üretilme ortamı farklıdır. Toplumun üst kesiminde üretilirken, alt ve orta kesimde tüketildiği gözlemlenmiştir. Böylece bazı kesimler tarafından üstünkörü kaleme alınan ve sadece ticari kaygı güden eserler olarak nitelendirilse de aslında varlığını koruyan bir toplumsal gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Popüler romanların edebi değerini tartışmaktan ziyade, onların toplumsal bir olgu olarak ele alınıp incelenmesi yapılacaktır. Türkiye’de popüler kabul edilen roman türleri tespit edilmiş ve bu eserlerin edebi değer özellikleri ortaya konulmuştur. Hippolyte Taine’nin dediği gibi; “Roman öyle bir aynadır ki, hayat ve tabiatın bütün yüzleri onda yansır” cümlesinden hareketle, içerik analizinin yardımıyla eserlerin topluma yansıması ile ilgili nitel bir yorumlama yapılmıştır. Popüler romanların sosyal yaşamı yansıtma biçimi eleştirel bir perspektif ile popüler roman türleri üzerinden açıklanacak ve bunların toplumsal izdüşümleri saptanacaktır.. Anahtar Kelimeler: Edebiyat Sosyolojisi, Popüler Roman, Tüketim, Kültür
Uploads
Papers by Cansu Dursun
Cansu DURSUN
Özet:
Çocuk, çocukluk ve çocukluk sosyolojisi kavramları ekseninde modern dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Çocukluğun sosyolojisinde çocuk bir birey olarak ele alınır. Çocukluk sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak meydana gelen değişimlerden etkilenmiştir. Modern dönemde ailenin değişim ve dönüşümüyle birlikte ebeveyn çocuk ilişkisi ve çocuğa bakış açısı farklılık göstermiştir. Tarihsel süreçte çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde durulmuş ve çocukluk toplumsal bir kategori olarak ele alınmıştır. Antik Yunan döneminden Ortaçağ’a kadar çocukluk kavramı görünür değildir. Çünkü bu dönemde çocukluk toplumsal bir sorun olarak görülmediği için çocukluk sorunsallaştırılmamıştır. Philippe Aries’in çalışmalarının ardından çocukluk 16. yüzyılda görünür hale gelmiş ve toplumsal bir olgu olarak kabul edilmiştir. Klasik dönemde çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ayrım gözetilmezken, modern dönemde çocuk ve yetişkin arasındaki sınırlar keskinleşmiştir. Toplumda yaşanan değişimler ilk olarak aileyi ve ailenin yapısını değiştirmektedir. Bu noktada aile içinde çocuğun konumunun da değiştiği görülmektedir. Geleneksel toplumlarda büyük ebeveynlerin aileye yön vermesi artık etkisini yitirmiş, günümüzde çocuk merkezli toplumları ortaya çıkarmıştır. Her toplumun ve toplumsal dönemin çocukluk anlayışının farklı olduğunu söylemek bu noktada yanlış olmayacaktır. Gelenekler çocuğa bakışı ve çocuğun bakımını yönlendirirken, ana baba tutumları çocuğun yetiştirilmesinde önemli olmaktadır. Dijital çağında getirdiği sokak yaşantısının yokluğu, çocuk-doğa etkileşiminin eksikliği ve çocuğun dünyadan kopuşu ile görünen çocukluk algısı değişmektedir. Çocuk merkezli ailelere geçişle “proje çocuk” kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu noktada çalışmanın amacı kentleşme, çalışma hayatındaki artan zorluklar ve esnek çalışma saatleri arasında sıkışan ebeveynlerin çocuk yetiştirmeleri üzerinde eğitim sisteminin rolünü ortaya koymaktır.“Proje çocuk” ebeveynin planlamasına göre yaşamaktadır. Ebeveynin eğitim seviyesi ve sosyal statüsü çocuğa karşı tavrını da etkilemektedir. Bu noktada yapılan derinlemesine görüşmelerde çocuğun yetiştirilmesinde “başarılı mı?”,“mutlu mu?” olması konusunda belirgin ayrımlara gidilen sorular sorulmuş verilerden hareketle çocukluğun yeniden üretimi ilgili kuramlar ışığında tartışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kapsamında “Proje Çocuk” kavramının daha çok eğitim seviyesi yüksek, üst sosyal sınıf tarafından yaratıldığı görülmüştür. Çalışmanın örneklemini Antalya ili özelinde bir devlet (Dr. Galip Kahraman Ortaokulu) ve bir özel (Uğur Okulları Çallı Kampüsü) okul oluşturmaktadır. Okul idaresinin izni ve rehber öğretmenin yardımıyla 11-15 yaş arasında çocuğu olan ebeveynler ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Deşifre metinleri üzerinden belirlenen temalar ekseninde analizler yapılmış, teoriler çerçevesinde analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çocukluk, Ebeveyn, Ebeveyn Çocuk İlişkisi, Proje Çocuk, Çocuk Merkezli Toplum.
kültürel yapısına olan etkileri nedeniyle sosyolojik bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda kent kültürünün
ve kentlilik bilincinin gelişmesinde üniversite-kent iş birliği ve bütünleşmesi de her zamankinden önemli hale
gelmiştir. Ülkemizde de her kentte en az bir üniversitenin açılmasıyla birlikte üniversite kent ilişkisini inceleyen
çalışmalar ivme kazanmıştır. Buradan hareketle bu çalışma, bir üniversite kenti olma yolunda ilerleyen
Antalya’nın 5 üniversitesinden en eskisi olan ve bu yıl itibariyle öğrenci sayısı yaklaşık 74.000’e ulaşan Akdeniz
Üniversitesi’nin Antalya kent toplumundaki ve Antalya kentinin Akdeniz Üniversitesi’ndeki algılanma biçimini,
üniversitenin Antalya kentindeki toplumsal katkı payını ortaya koymayı, üniversite ve kent bütünleşmesi için
gereken temel verileri sağlamayı amaçlamıştır. Araştırma, Akdeniz Üniversitesi’nden 100 öğrenci, 50 akademik
ve idari personel ve de 150 Antalya kent sakini üzerinde anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiş, veriler SPSS
programı yardımıyla analiz edilmiş, bulgular alıntılarla da desteklenerek yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kent, Kent Kültürü, Toplumsal Etkileşim, Akdeniz Üniversitesi, Antalya
Anahtar Kelimeler: Edebiyat Sosyolojisi, Popüler Roman, Tüketim, Kültür
Cansu DURSUN
Özet:
Çocuk, çocukluk ve çocukluk sosyolojisi kavramları ekseninde modern dönemde ebeveyn-çocuk ilişkisi ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Çocukluğun sosyolojisinde çocuk bir birey olarak ele alınır. Çocukluk sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak meydana gelen değişimlerden etkilenmiştir. Modern dönemde ailenin değişim ve dönüşümüyle birlikte ebeveyn çocuk ilişkisi ve çocuğa bakış açısı farklılık göstermiştir. Tarihsel süreçte çocuk ve çocukluk kavramları üzerinde durulmuş ve çocukluk toplumsal bir kategori olarak ele alınmıştır. Antik Yunan döneminden Ortaçağ’a kadar çocukluk kavramı görünür değildir. Çünkü bu dönemde çocukluk toplumsal bir sorun olarak görülmediği için çocukluk sorunsallaştırılmamıştır. Philippe Aries’in çalışmalarının ardından çocukluk 16. yüzyılda görünür hale gelmiş ve toplumsal bir olgu olarak kabul edilmiştir. Klasik dönemde çocukluk ve yetişkinlik arasında bir ayrım gözetilmezken, modern dönemde çocuk ve yetişkin arasındaki sınırlar keskinleşmiştir. Toplumda yaşanan değişimler ilk olarak aileyi ve ailenin yapısını değiştirmektedir. Bu noktada aile içinde çocuğun konumunun da değiştiği görülmektedir. Geleneksel toplumlarda büyük ebeveynlerin aileye yön vermesi artık etkisini yitirmiş, günümüzde çocuk merkezli toplumları ortaya çıkarmıştır. Her toplumun ve toplumsal dönemin çocukluk anlayışının farklı olduğunu söylemek bu noktada yanlış olmayacaktır. Gelenekler çocuğa bakışı ve çocuğun bakımını yönlendirirken, ana baba tutumları çocuğun yetiştirilmesinde önemli olmaktadır. Dijital çağında getirdiği sokak yaşantısının yokluğu, çocuk-doğa etkileşiminin eksikliği ve çocuğun dünyadan kopuşu ile görünen çocukluk algısı değişmektedir. Çocuk merkezli ailelere geçişle “proje çocuk” kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu noktada çalışmanın amacı kentleşme, çalışma hayatındaki artan zorluklar ve esnek çalışma saatleri arasında sıkışan ebeveynlerin çocuk yetiştirmeleri üzerinde eğitim sisteminin rolünü ortaya koymaktır.“Proje çocuk” ebeveynin planlamasına göre yaşamaktadır. Ebeveynin eğitim seviyesi ve sosyal statüsü çocuğa karşı tavrını da etkilemektedir. Bu noktada yapılan derinlemesine görüşmelerde çocuğun yetiştirilmesinde “başarılı mı?”,“mutlu mu?” olması konusunda belirgin ayrımlara gidilen sorular sorulmuş verilerden hareketle çocukluğun yeniden üretimi ilgili kuramlar ışığında tartışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kapsamında “Proje Çocuk” kavramının daha çok eğitim seviyesi yüksek, üst sosyal sınıf tarafından yaratıldığı görülmüştür. Çalışmanın örneklemini Antalya ili özelinde bir devlet (Dr. Galip Kahraman Ortaokulu) ve bir özel (Uğur Okulları Çallı Kampüsü) okul oluşturmaktadır. Okul idaresinin izni ve rehber öğretmenin yardımıyla 11-15 yaş arasında çocuğu olan ebeveynler ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Deşifre metinleri üzerinden belirlenen temalar ekseninde analizler yapılmış, teoriler çerçevesinde analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çocukluk, Ebeveyn, Ebeveyn Çocuk İlişkisi, Proje Çocuk, Çocuk Merkezli Toplum.
kültürel yapısına olan etkileri nedeniyle sosyolojik bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda kent kültürünün
ve kentlilik bilincinin gelişmesinde üniversite-kent iş birliği ve bütünleşmesi de her zamankinden önemli hale
gelmiştir. Ülkemizde de her kentte en az bir üniversitenin açılmasıyla birlikte üniversite kent ilişkisini inceleyen
çalışmalar ivme kazanmıştır. Buradan hareketle bu çalışma, bir üniversite kenti olma yolunda ilerleyen
Antalya’nın 5 üniversitesinden en eskisi olan ve bu yıl itibariyle öğrenci sayısı yaklaşık 74.000’e ulaşan Akdeniz
Üniversitesi’nin Antalya kent toplumundaki ve Antalya kentinin Akdeniz Üniversitesi’ndeki algılanma biçimini,
üniversitenin Antalya kentindeki toplumsal katkı payını ortaya koymayı, üniversite ve kent bütünleşmesi için
gereken temel verileri sağlamayı amaçlamıştır. Araştırma, Akdeniz Üniversitesi’nden 100 öğrenci, 50 akademik
ve idari personel ve de 150 Antalya kent sakini üzerinde anket tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiş, veriler SPSS
programı yardımıyla analiz edilmiş, bulgular alıntılarla da desteklenerek yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kent, Kent Kültürü, Toplumsal Etkileşim, Akdeniz Üniversitesi, Antalya
Anahtar Kelimeler: Edebiyat Sosyolojisi, Popüler Roman, Tüketim, Kültür