Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023
In line with the recommendations of the World Bank, the Health Transformation Program [Sağlıkta D... more In line with the recommendations of the World Bank, the Health Transformation Program [Sağlıkta Dönüşüm Programı] was accepted in Türkiye in 2003. Within this scope, reform movements in healthcare delivery were initiated. A universal health insurance model (named general health insurance) was accepted with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510 [5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu] adopted in 2006. General health insurance, which came into effect gradually since 2008, fundamentally changed the system of benefiting from health services, which had been built as employment-oriented until then. General health insurance aimed to cover not only those included by social insurance but also all citizens or foreigners residing in Türkiye. In the general health insurance system, the principle of purchasing health services from health service providers (providing the financing of health services) has been adopted instead of providing them by the Social Security Institution [Sosyal Güvenlik Kurumu]. This study aims to evaluate the healthcare reform carried out in Türkiye through general health insurance. Therefore, the study first includes the healthcare (and social security) reform in Türkiye and then explains the implementation of general health insurance. Afterward, the study evaluates whether general health insurance meets the healthcare reform targets today and determines the problematic aspects of general health insurance.
Türk hukukunda ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kabul e... more Türk hukukunda ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kabul edilen genel sağlık sigortası, diğer sosyal sigortaların aksine çalışma temelli değil ikamet temelli oluşturulmuştur. Böylelikle Türkiye’de ikamet eden ve (zorunlu veya isteğe bağlı olarak) sosyal sigorta kapsamında bulunmayan diğer kişilerin de genel sağlık sigortası kapsamına alınması amaçlanmıştır. Türk vatandaşı olsun ya da olmasın Türkiye’de ikamet etmeyen kişiler kural olarak genel sağlık sigortasının kapsamı dışındadır. Ancak bu kurala zaman içinde çeşitli istisnalar getirilmiş ve genel sağlık sigortasının kapsamı Türkiye’de ikamet etmeyen kişiler yönünden genişletilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de ikamet etme koşuluna getirilen istisnalara yer verilecek ve devamında Türkiye dışında bir ülkede ikamet etmekte olan Türk vatandaşlarının, Türkiye’de bulundukları süre zarfında genel sağlık sigortası hükümlerine göre sağlık hizmetlerinden yararlanma durumları inceleme konusu yapılacaktır. Bu doğrultuda inceleme, Türk vatandaşlarının ikamet ettikleri ülke ile Türkiye arasında sağlık hizmetlerini kapsama alan bir sosyal güvenlik sözleşmesi bulunup bulunmadığına göre ayrı ayrı ele alınacaktır.
General health insurance, accepted for the first time in Turkish law with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510, was created based on residence, not work-based, unlike other social insurance. Thus, it aims to include other people residing in Türkiye who are not covered by the (compulsory or optional) social insurance under general health insurance. As a rule, people who do not reside in Türkiye, whether Turkish citizens or not, are not covered by general health insurance. However, various exceptions have been accepted to this rule over time, and the scope of general health insurance has been expanded for people who do not reside in Türkiye. This study aims to include the exceptions to the condition of residing in Türkiye. It examines the status of Turkish citizens residing in a country other than Türkiye, benefiting from health services according to general health insurance provisions during their stay in Türkiye. In this context, the examination will be handled according to whether there is a social security agreement covering health services between the country of residence of Turkish citizens and Türkiye.
Kitle iletişim araçlarında ortaya çıkan teknolojik gelişmeler, gazetecilik ve medya alanında kökl... more Kitle iletişim araçlarında ortaya çıkan teknolojik gelişmeler, gazetecilik ve medya alanında köklü değişikliklere neden olmuştur. İnternet teknolojisiyle birlikte, geleneksel medya ve gazetecilik anlayışı biçim değiştirmiştir. Haberlere ulaşmak yönünden geleneksel gazeteciliğin (basılı yayın, radyo ve televizyon) yerini dijital uygulamalar (internet haber siteleri, sosyal medya platformları vb.) almaya başlamıştır. Gazetecilik faaliyetleri başta olmak üzere çeşitli amaçlara hizmet eden çok sayıda dijital yayın platformu ortaya çıkmıştır. Medya ve gazetecilik alanında yaşanan bu gelişmeler, Türk basın mevzuatında bir süre kendine karşılık bulamamıştır. Bu eksikliği gidermek ve mevzuatta gerekli değişiklikleri yapmak adına düzenlenen ve 12.03.2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Başkanlığına sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” taslağı ise hükümsüz kalmıştır. Nihayet 18.10.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7418 sayılı Kanunla, 5187 sayılı Basın Kanununa ve 5953 sayılı Basın İş Kanununa internet haber sitelerine ilişkin çeşitli hükümler eklenmiştir. Böylelikle öngörülen koşulları yerine getiren internet haber siteleri Basın Kanunu kapsamına; internet haber sitelerinde fikir ve sanat işlerinde çalışan kimseler ise Basın İş Kanununun kapsamına alınmıştır. Bu çalışmada, Basın Kanununa eklenen internet haber sitelerine ilişkin düzenlemeleri incelemek, Basın İş Kanununa eklenen “internet haber siteleri” ibaresinin kapsamına aldığı işyerleri ve gazetecilerin kimler olduğunu tespit etmek; devamla, ilgili değişikliklerin güncel gelişmeler ışığında ihtiyaçları karşılamakta yeterli olup olmadığı hususunu incelemek amaçlanmaktadır.
İş sözleşmelerinin işçi ve işveren arasında sürekli ve güvene dayalı kişisel ilişkiler kurmasının... more İş sözleşmelerinin işçi ve işveren arasında sürekli ve güvene dayalı kişisel ilişkiler kurmasının bir sonucu olarak, tarafların birbirlerini daha iyi tanıyabilmek ve işçinin işe, işyerine ve çalışma ortamına olan yatkınlığını ölçmek adına iş sözleşmesinde deneme süresi kararlaştırmaları mümkündür. Bu imkân doğrultusunda taraflara deneme süresi içinde veya sonunda iş sözleşmesini bildirim sürelerine uymaksızın feshetme ya da deneme süresinin sonunda iş sözleşmesine devam etme seçeneği sunulmuştur. Deneme süresi içinde veya sonunda yapılan fesihler yönünden fesih hakkını genel fesih kurallarına göre kolaylaştıran bu hükümler, uygulamada özellikle işverenlerin fesih hakkını kötüniyetli, ölçüsüz ya da hukukun genel ilkelerine aykırı kullanmalarının önünü açmıştır. Bu çalışmada deneme süresi içinde yapılan fesihler yönünden işverenin fesih hakkını ve bu hakkın sınırlarını ele almak; deneme kaydının geçerliliği, süresi, bireysel veya toplu iş sözleşmesiyle getirilen sınırlara uygunluk, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygunluk ve eşitlik ilkesine uygunluk yönünden işveren fesihlerini incelemek amaçlanmaktadır.
Dijital platform çalışmaya ve bu platformlarda çalışanların hukuki statüsüne yönelik tartışmalar ... more Dijital platform çalışmaya ve bu platformlarda çalışanların hukuki statüsüne yönelik tartışmalar son yıllardaki en önemli konulardan biridir. Bu yeni çalışma ilişkilerinin geleneksel bağımlı çalışma ilişkilerinden farklılıklar içermesi, platform çalışanlarının hukuki statüsüne yönelik farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çeşitli sosyo-kültürel ve ekonomik sebeplerle platform çalışma, İspanya'da çoğu Avrupa ülkesine kıyasla kısa sürede oldukça büyük bir yaygınlık kazanmış; İspanya, son yıllarda dijital platformlarda çalışanların çalışan nüfusa oranı en yüksek Avrupa ülkesi konumuna ulaşmıştır. Bu dijital platformların en yaygın olanlarından biri ise teslimat platformları olmuştur. Bu yaygınlığın da etkisiyle teslimat platformu çalışanlarının hukuki statüsü, İspanyol Hukukundaki en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Özellikle teslimat platformu çalışanı kuryelerin hukuki statüsüne yönelik farklı yönde yargı kararlarına hükmedilmesiyle birlikte, konunun içtihadı birleştirme kararıyla çözülmesi bir gereklilik halini almıştır. 2020 yılında İspanyol Yüksek Mahkemesi, vermiş olduğu kararla teslimat platformu kuryelerinin İspanyol Hukukuna göre işçi statüsünde olduklarına karar vermiştir. Bu kararın ardından 9/2021 sayılı İspanyol Kraliyet Kararnamesiyle 2/2015 sayılı İşçi Kanununa teslimat platformu çalışanı kuryelerin işçi kabul edilmesine ilişkin adi bir karine eklenmiştir. Devamla, çalışma koşullarını düzenlemek adına algoritmalar kullanan işverenlere ve platformlara, işçi temsilcilerini kullanılan algoritmalar hakkında bilgilendirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu kanun değişikliği ile birlikte İspanya, teslimat platformu kuryelerini kanuni bir düzenlemeyle işçi olarak kabul eden ilk Avrupa ülkesi olmuştur. Bu çalışmada öncelikle İspanyol Yüksek Mahkemesinin içtihadı birleştirme kararına yer verilecek, ardından 9/2021 sayılı İspanyol Kraliyet Kararnamesiyle getirilen düzenlemeler incelenecektir.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
Çalışma hayatındaki dezavantajlı gruplardan biri olarak kabul edilen engellilerin çalışma hayatın... more Çalışma hayatındaki dezavantajlı gruplardan biri olarak kabul edilen engellilerin çalışma hayatına aktif olarak katılımlarını sağlamak ve istihdam oranlarını arttırmak amacıyla engelli istihdamına yönelik çeşitli yöntemler geliştirilmiş olup koruyucu istihdam (korumalı işyerleri) yöntemi bunlardan biridir. Ülkelerin dinamikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda uygulama biçimleri ülkeden ülkeye farklılık gösteren koruyucu istihdam yönteminde, çalışma koşulları engellilere özel olarak düzenlenmekte ve rekabetten uzak bir çalışma ortamı oluşturulmaktadır. Korumalı işyeri uygulaması, Türk hukukunda ilk olarak 2005 yılında 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (şimdiki adıyla Engelliler Hakkında Kanun) ile getirilmiş; korumalı işyerlerinin işleyişine ve denetimine ilişkin usul ve esaslar 27.01.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelikle düzenlenmiştir. Ayrıca çeşitli mevzuatlarda korumalı işyerlerinde çalışan engellilerin ücretleri ve adlarına ödenecek sosyal sigorta primlerine ilişkin teşvikler, korumalı işyeri işvereninin ödemekle yükümlü olduğu bazı vergiler bakımından indirim ve muafiyetler ve korumalı işyeri proje destekleri düzenlenmiştir. Korumalı işyeri uygulaması ile işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel ve ruhsal engelli bireylere, devlet tarafından teknik ve mali yönden desteklenen ve çalışma ortamı özel olarak düzenlenen (korumalı) işyerleri aracılığıyla istihdam oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, engellilere yönelik düzenlenen bir istihdam yöntemi olarak korumalı işyerlerini ele almak; korumalı işyeri yönteminin uygulama esaslarına ve Türk hukukundaki tarihsel gelişimine değinmek; yürürlükteki düzenlemeler ışığında Türk hukukunda engellilerin korumalı işyerlerinde istihdamına ilişkin usul ve esasları incelemek ve son olarak korumalı istihdam yöntemlerinin Türk hukuku uygulamasındaki işlevselliğini arttırmak adına belli başlı çözüm önerileri sunmak amaçlanmaktadır.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
Türk hukukunda cinsiyet değişikliğinin hangi esaslara göre gerçekleştirileceği ve cinsiyetini değ... more Türk hukukunda cinsiyet değişikliğinin hangi esaslara göre gerçekleştirileceği ve cinsiyetini değiştiren kimsenin yeni cinsiyetinin hukuk düzeninde tanınmasının koşulları Türk Medeni Kanununun 40. maddesiyle düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre cinsiyet değişikliği operasyonu geçirebilmek için mahkemeden izin almak, bu izinle birlikte cinsiyet değişikliği operasyonunu geçirmek ve ardından mahkemeden yeni cinsiyetin nüfus kütüğüne tescilini talep etmek gerekir. Cinsiyet değişikliğinin hüküm ve sonuçları kural olarak ileriye etkili ortaya çıkar ve cinsiyet değiştiren kimse, cinsiyetini değiştirdiği andan itibaren yeni cinsiyeti uyarınca hukuki işleme tabi olur. Ancak bu aşamada cinsiyet değiştiren kişinin önceki cinsiyetine göre kazanmış olduğu haklarının ya da sahip olduğu yükümlülüklerin yeni cinsiyetine göre uyarlanması sorunu ortaya çıkar. Cinsiyet değişikliğinin sosyal sigorta ilişkisindeki etkisi cinsiyet değişikliği operasyonunun sosyal sigorta kapsamına asli sigortalı olarak girmeden önce gerçekleşip gerçekleşmemesine göre belirlenir. Sosyal sigorta kapsamına asli sigortalı olarak girdikten sonra gerçekleşen cinsiyet değişikliklerinde ise sigortalının haklarının kazanılmış veya beklenen hak niteliğinde olup olmamasına göre ayrım yapılır. Bu çalışmada cinsiyet değişikliğinin sosyal sigorta ilişkisine ilişkin etkisi asli ve bağlı sigortalılar bakımından incelenmiş ve Türk sosyal sigorta hukukunda cinsiyet değiştirenlere yönelik mevcut düzenlemeler eşitlik ilkesi yönünden değerlendirilmiştir.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019
Ailevi sorumlulukların anne yerine her iki ebeveyn tarafından üstlenilmesi gerektiğine yönelik ge... more Ailevi sorumlulukların anne yerine her iki ebeveyn tarafından üstlenilmesi gerektiğine yönelik gelişmeler, ebeveyn izinlerinin uluslararası alanda yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Günümüzde çocuk bakım sorumluluğuna ilişkin politikaların sadece kadın üzerinden yürütülmesinin faydadan çok zarara sebep olduğu çeşitli biçimlerde ortaya koyulmuştur. Bu sebeple yakın süreçte erkek ebeveynleri hedef alan çok sayıda ebeveyn izni kabul edilmiş; ayrıca, erkeklerin bu izinlere başvurmasını teşvik edecek düzenlemeler oluşturulmuştur. Henüz gelişimini tamamlamayan bu süreç, hemen hemen her ülkede toplum yapısına uygun olarak farklı şekillerde ele alınmaktadır. İspanyol Hukukunda erkek ebeveynlerin çocuk bakımı sorumluluğuna katılımına yönelik bu süreç, ücretli babalık izninin düzenlenmesiyle hız kazanmıştır. Her ne kadar Türk Hukukunda doğrudan erkek ebeveyni hedef alan ve bakım sorumluluğunda kendisine aktif bir rol yükleyen ebeveyn izinlerine rastlanmasa da, bu yönde olumlu sayılabilecek gelişmelerin varlığından söz etmek mümkündür.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016
Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 14. yüzyıldan itiba... more Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 14. yüzyıldan itiba-ren yoksullukla mücadele şeklinde ortaya çıkmıştır. Konuya ilişkin çeşitli yasalarla devlet, yoksulluğun önlenmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 20. yüzyılın ortaların-da Beveridge raporundan da yararlanarak özgün halini almış; ancak bu sistem günümüzde de halen süren bir değişim ve dönüşümün muhatabı olmuştur. 1980'lere kadar yapılan irili ufaklı değişiklikler, Muhafazakâr Parti'nin on sekiz yıllık iktidarı boyunca yeni bir seyir izlemiş ve sistemin özelleştirilme-si yönünde çeşitli girişimlere rastlanmıştır. 1990'lı yıllar, yapısıyla oynanan sistemin hatalı veya eksik politikalarını düzeltme dönemi olmuştur. 1997 yılında iktidara gelen İşçi Partisi hükümetiyle sosyal güvenlik sisteminin değişimi yeni bir ivme kazanmış; üçüncü yol anlayışıyla sosyal güvenliğe ilişkin reform hareketleri gerçekleştirilmiştir. Bugün itibariyle Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi primli sistem, primsiz sistem ve sağlık hizmetleri olmak üzere üç ana koldan faaliyet göstermektedir. Primli ve primsiz sistem kapsamında yapılan ödemeler ve yardımlar yaşlılık, malullük, ölüm, hastalık, analık, iş kazası ve işsizlik riskleri bakımından şekillenmektedir. Aile yardımları ise tamamen primsiz rejim uygulaması ile gerçekleştirilmektedir. Zamanla kısmi özelleştirme hamlelerine muhatap olan sağlık hiz-metleri ise genel olarak vergilerle finanse edilmekte ve bu kapsamda sağlanan hizmetler iki basamaklı olarak gerçekleştirilmektedir.
2012 yılında kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak ç... more 2012 yılında kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan yönetmelikler bu alanda yepyeni bir dönemi başlatmıştır. Belirtilen Kanunla yeni bir iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu ve bu organizasyona dayalı biçimde yeni yükümler ve sorumluluklar getirilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı faaliyetlerin yaptırımı kural olarak idari para cezalarıdır. Hukuki ve cezai sorumluluk yanında idari para cezasından sorumluluk, idari para cezasına itiraz ve idari para cezasının ödenmesi birçok uygulama sorununu da beraberinde getirmektedir. Çalışmamız bu süreci açıklığa kavuşturma ve sorunları ele alma amacındadır.
Problems About the Administrative Fines Related to the Action Against Occupational Health and Safety Legislation Abstract: Occupational Health and SafetyAct Nr.6331 and regulations based on this Act started a new era in the field of occupational health and safety. The Act brought a new organisation of occupational health and safety for the workplaces and new responsibilities to the parties as well. The primary punishment for the action against the Act Nr.6331 is administrative fines. Beside the legal and criminal responsibility, the responsibility for he fines causes problems especially about the objections in front of the courts and the payments. This study aims to clarify all this process.
Kişisel Durum Değişikliklerinin Sosyal Güvenlik Hukukundaki Etkileri, TAEM Yayınları, 2021
Kişisel durum, kişinin kişilik kazanmasıyla birlikte ortaya çıkan ve ölümüyle sona eren statüyü i... more Kişisel durum, kişinin kişilik kazanmasıyla birlikte ortaya çıkan ve ölümüyle sona eren statüyü ifade eder. Kişisel durum değişikliği ise kişisel durumda kişinin kendi eylem veya işlemleriyle yahut başka kimselerin aktif veya pasif eylem ve işlemleri sonucu ortaya çıkan süreli ya da sürekli nitelikteki değişiklikleri ifade eder. Kişisel durum kavramı, kişisel durum verilerinin bir tür gözetim aracı olarak kullanılmasıyla tarihsel süreç içerisinde önem kazanmıştır. Bu veriler bireylerin devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin tespitinde ve bireyleri kontrol altında tutmak amacıyla kullanılmıştır. Ancak zaman içerisinde sosyal devlet anlayışının da ortaya çıkmasıyla birlikte kişisel durum kavramının kullanımı genişlemiş ve değişmiştir. Sosyal devlet anlayışının bir getirisi olarak kişisel durumlar, bireylerin devlete yönelttikleri taleplerine karşılık verilmesinde de işlevsel hale gelmiştir. Böylelikle kişisel durum, hem kamu çıkarına hem de bireylerin çıkarlarına hizmet eden çok işlevli bir kavrama dönüşmüştür. Türk Hukukunda da kişisel durum değişikliklerinden ve bu kapsamda kişisel durum sicilinden sosyal güvenlik hakkının gerçekleştirilmesinde yararlanılmaktadır. Sosyal güvenlik hukuku bakımından kişisel durum değişiklikleri, bir yandan bireylere sosyal haklarını talep etme imkânını tanırken; diğer yandan devlete, bu talepleri üstlendiği sorumluluk ölçüsünde yerine getirme yükümlülüğünü veya reddetme imkânını verir. Ayrıca devlete, sistemi kontrol altında tutarak işleyişinin sürdürülmesi görev ve yetkisini tanır. Buna göre kişisel durum değişiklikleri, sosyal sigorta sisteminin, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin sigortalıların veya yararlanıcıların kişisel durumlarına göre özelleştirilmesine imkân tanımaktadır.
Grev Hakkına İlişkin Sınırlama ve Yasaklar, Seçkin Yayıncılık, 2016
Grev hakkı, insan haklarına ilişkin ayrımlarda sosyal haklar arasında yer almaktadır. Sosyal hakl... more Grev hakkı, insan haklarına ilişkin ayrımlarda sosyal haklar arasında yer almaktadır. Sosyal hakların büyük çoğunluğunun aksine, grev hakkının devlete olumlu edim yüklemeyen yanı baskındır. Özünde tepkisellik barındıran grev hakkının amacı; işverene baskı uygulayarak çalışma ilişkilerine dair taleplerin yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu bağlamda grev hakkı; bağımlı çalışanların işverene karşı emek güçlerini kullanmak suretiyle karşı koymaları anlamına gelmektedir.
Sözleşme ilişkisi bağlamında görülmekte olan işin durdurulmasına neden olan grev eylemi; işverenin yanı sıra üçüncü kişileri de etkilemektedir. Üstelik grev; işçi sınıfının en önemli aracı olması nedeniyle siyasi iktidar tarafından da tehdit olarak algılanan bir mücadele aracı niteliğindedir. Özellikle görülmekte olan işin temel nitelik taşıması halinde, grevin belli şartlar çerçevesinde kullanılması şarttır. Tüm bu sebepler grev eyleminin hukuki zemine oturtulmasını ve sınırlarının çizilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Grevin hak olarak kabulü ve sınırlandırılması, sosyal hakların hukuk dünyasında kabulüyle benzer bir seyir izlemiştir. Önce devletlerin hukuk sistemlerinde hak veya özgürlük olarak yer alan grev; zamanla uluslararası hukukta da hukuki güvence altına alınmıştır. Türk Hukukunda da grev hakkı, işçilere toplu iş uyuşmazlıklarında başvurabilecekleri bir mücadele aracı olarak tanınmıştır. Ancak hakkın kullanılması şekil şartlarına tabi tutulmuş ve greve son çare olarak başvurulması prensibi benimsenmiştir.
The right to strike takes place in the scope of social rights in human rights classification. Contrary to other social rights, states rarely take positive action when it comes to the right to strike. Strike action consists of reactiveness and its aim is to put employer’s feet to the fire to be indulged demands about worker’s labour relations. Stated in other words, the right to strike is to withstand against employers through the instrument of their power which comes from their positions in labour relations.
A strike action doesn’t have an influence only on employers but also on third parties because it causes the work transacting under the contractual relationship to be stopped. Moreover, states regard strike action as a threat on their political power because it is the most important instrument for class consciousness. It is a necessity to use strike action in certain circumstances especially if there is an essential service. All these reasons make constituting legal basis for strike action necessary.
Legitimizing legal status of strike action and restricting it have been followed the similiar process likewise other social rights. First of all, strike action been adopted as right or as liberty on legal systems of the states. Afterwards it was put under protection by legislation in international law. In Turkish legal system, the right to strike legitimatised only for workers on labor dispute-disagreements. However it is limited through some rule of procedure and ultima ratio principle.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023
In line with the recommendations of the World Bank, the Health Transformation Program [Sağlıkta D... more In line with the recommendations of the World Bank, the Health Transformation Program [Sağlıkta Dönüşüm Programı] was accepted in Türkiye in 2003. Within this scope, reform movements in healthcare delivery were initiated. A universal health insurance model (named general health insurance) was accepted with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510 [5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu] adopted in 2006. General health insurance, which came into effect gradually since 2008, fundamentally changed the system of benefiting from health services, which had been built as employment-oriented until then. General health insurance aimed to cover not only those included by social insurance but also all citizens or foreigners residing in Türkiye. In the general health insurance system, the principle of purchasing health services from health service providers (providing the financing of health services) has been adopted instead of providing them by the Social Security Institution [Sosyal Güvenlik Kurumu]. This study aims to evaluate the healthcare reform carried out in Türkiye through general health insurance. Therefore, the study first includes the healthcare (and social security) reform in Türkiye and then explains the implementation of general health insurance. Afterward, the study evaluates whether general health insurance meets the healthcare reform targets today and determines the problematic aspects of general health insurance.
Türk hukukunda ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kabul e... more Türk hukukunda ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile kabul edilen genel sağlık sigortası, diğer sosyal sigortaların aksine çalışma temelli değil ikamet temelli oluşturulmuştur. Böylelikle Türkiye’de ikamet eden ve (zorunlu veya isteğe bağlı olarak) sosyal sigorta kapsamında bulunmayan diğer kişilerin de genel sağlık sigortası kapsamına alınması amaçlanmıştır. Türk vatandaşı olsun ya da olmasın Türkiye’de ikamet etmeyen kişiler kural olarak genel sağlık sigortasının kapsamı dışındadır. Ancak bu kurala zaman içinde çeşitli istisnalar getirilmiş ve genel sağlık sigortasının kapsamı Türkiye’de ikamet etmeyen kişiler yönünden genişletilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de ikamet etme koşuluna getirilen istisnalara yer verilecek ve devamında Türkiye dışında bir ülkede ikamet etmekte olan Türk vatandaşlarının, Türkiye’de bulundukları süre zarfında genel sağlık sigortası hükümlerine göre sağlık hizmetlerinden yararlanma durumları inceleme konusu yapılacaktır. Bu doğrultuda inceleme, Türk vatandaşlarının ikamet ettikleri ülke ile Türkiye arasında sağlık hizmetlerini kapsama alan bir sosyal güvenlik sözleşmesi bulunup bulunmadığına göre ayrı ayrı ele alınacaktır.
General health insurance, accepted for the first time in Turkish law with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510, was created based on residence, not work-based, unlike other social insurance. Thus, it aims to include other people residing in Türkiye who are not covered by the (compulsory or optional) social insurance under general health insurance. As a rule, people who do not reside in Türkiye, whether Turkish citizens or not, are not covered by general health insurance. However, various exceptions have been accepted to this rule over time, and the scope of general health insurance has been expanded for people who do not reside in Türkiye. This study aims to include the exceptions to the condition of residing in Türkiye. It examines the status of Turkish citizens residing in a country other than Türkiye, benefiting from health services according to general health insurance provisions during their stay in Türkiye. In this context, the examination will be handled according to whether there is a social security agreement covering health services between the country of residence of Turkish citizens and Türkiye.
Kitle iletişim araçlarında ortaya çıkan teknolojik gelişmeler, gazetecilik ve medya alanında kökl... more Kitle iletişim araçlarında ortaya çıkan teknolojik gelişmeler, gazetecilik ve medya alanında köklü değişikliklere neden olmuştur. İnternet teknolojisiyle birlikte, geleneksel medya ve gazetecilik anlayışı biçim değiştirmiştir. Haberlere ulaşmak yönünden geleneksel gazeteciliğin (basılı yayın, radyo ve televizyon) yerini dijital uygulamalar (internet haber siteleri, sosyal medya platformları vb.) almaya başlamıştır. Gazetecilik faaliyetleri başta olmak üzere çeşitli amaçlara hizmet eden çok sayıda dijital yayın platformu ortaya çıkmıştır. Medya ve gazetecilik alanında yaşanan bu gelişmeler, Türk basın mevzuatında bir süre kendine karşılık bulamamıştır. Bu eksikliği gidermek ve mevzuatta gerekli değişiklikleri yapmak adına düzenlenen ve 12.03.2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Başkanlığına sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” taslağı ise hükümsüz kalmıştır. Nihayet 18.10.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7418 sayılı Kanunla, 5187 sayılı Basın Kanununa ve 5953 sayılı Basın İş Kanununa internet haber sitelerine ilişkin çeşitli hükümler eklenmiştir. Böylelikle öngörülen koşulları yerine getiren internet haber siteleri Basın Kanunu kapsamına; internet haber sitelerinde fikir ve sanat işlerinde çalışan kimseler ise Basın İş Kanununun kapsamına alınmıştır. Bu çalışmada, Basın Kanununa eklenen internet haber sitelerine ilişkin düzenlemeleri incelemek, Basın İş Kanununa eklenen “internet haber siteleri” ibaresinin kapsamına aldığı işyerleri ve gazetecilerin kimler olduğunu tespit etmek; devamla, ilgili değişikliklerin güncel gelişmeler ışığında ihtiyaçları karşılamakta yeterli olup olmadığı hususunu incelemek amaçlanmaktadır.
İş sözleşmelerinin işçi ve işveren arasında sürekli ve güvene dayalı kişisel ilişkiler kurmasının... more İş sözleşmelerinin işçi ve işveren arasında sürekli ve güvene dayalı kişisel ilişkiler kurmasının bir sonucu olarak, tarafların birbirlerini daha iyi tanıyabilmek ve işçinin işe, işyerine ve çalışma ortamına olan yatkınlığını ölçmek adına iş sözleşmesinde deneme süresi kararlaştırmaları mümkündür. Bu imkân doğrultusunda taraflara deneme süresi içinde veya sonunda iş sözleşmesini bildirim sürelerine uymaksızın feshetme ya da deneme süresinin sonunda iş sözleşmesine devam etme seçeneği sunulmuştur. Deneme süresi içinde veya sonunda yapılan fesihler yönünden fesih hakkını genel fesih kurallarına göre kolaylaştıran bu hükümler, uygulamada özellikle işverenlerin fesih hakkını kötüniyetli, ölçüsüz ya da hukukun genel ilkelerine aykırı kullanmalarının önünü açmıştır. Bu çalışmada deneme süresi içinde yapılan fesihler yönünden işverenin fesih hakkını ve bu hakkın sınırlarını ele almak; deneme kaydının geçerliliği, süresi, bireysel veya toplu iş sözleşmesiyle getirilen sınırlara uygunluk, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygunluk ve eşitlik ilkesine uygunluk yönünden işveren fesihlerini incelemek amaçlanmaktadır.
Dijital platform çalışmaya ve bu platformlarda çalışanların hukuki statüsüne yönelik tartışmalar ... more Dijital platform çalışmaya ve bu platformlarda çalışanların hukuki statüsüne yönelik tartışmalar son yıllardaki en önemli konulardan biridir. Bu yeni çalışma ilişkilerinin geleneksel bağımlı çalışma ilişkilerinden farklılıklar içermesi, platform çalışanlarının hukuki statüsüne yönelik farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çeşitli sosyo-kültürel ve ekonomik sebeplerle platform çalışma, İspanya'da çoğu Avrupa ülkesine kıyasla kısa sürede oldukça büyük bir yaygınlık kazanmış; İspanya, son yıllarda dijital platformlarda çalışanların çalışan nüfusa oranı en yüksek Avrupa ülkesi konumuna ulaşmıştır. Bu dijital platformların en yaygın olanlarından biri ise teslimat platformları olmuştur. Bu yaygınlığın da etkisiyle teslimat platformu çalışanlarının hukuki statüsü, İspanyol Hukukundaki en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Özellikle teslimat platformu çalışanı kuryelerin hukuki statüsüne yönelik farklı yönde yargı kararlarına hükmedilmesiyle birlikte, konunun içtihadı birleştirme kararıyla çözülmesi bir gereklilik halini almıştır. 2020 yılında İspanyol Yüksek Mahkemesi, vermiş olduğu kararla teslimat platformu kuryelerinin İspanyol Hukukuna göre işçi statüsünde olduklarına karar vermiştir. Bu kararın ardından 9/2021 sayılı İspanyol Kraliyet Kararnamesiyle 2/2015 sayılı İşçi Kanununa teslimat platformu çalışanı kuryelerin işçi kabul edilmesine ilişkin adi bir karine eklenmiştir. Devamla, çalışma koşullarını düzenlemek adına algoritmalar kullanan işverenlere ve platformlara, işçi temsilcilerini kullanılan algoritmalar hakkında bilgilendirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu kanun değişikliği ile birlikte İspanya, teslimat platformu kuryelerini kanuni bir düzenlemeyle işçi olarak kabul eden ilk Avrupa ülkesi olmuştur. Bu çalışmada öncelikle İspanyol Yüksek Mahkemesinin içtihadı birleştirme kararına yer verilecek, ardından 9/2021 sayılı İspanyol Kraliyet Kararnamesiyle getirilen düzenlemeler incelenecektir.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
Çalışma hayatındaki dezavantajlı gruplardan biri olarak kabul edilen engellilerin çalışma hayatın... more Çalışma hayatındaki dezavantajlı gruplardan biri olarak kabul edilen engellilerin çalışma hayatına aktif olarak katılımlarını sağlamak ve istihdam oranlarını arttırmak amacıyla engelli istihdamına yönelik çeşitli yöntemler geliştirilmiş olup koruyucu istihdam (korumalı işyerleri) yöntemi bunlardan biridir. Ülkelerin dinamikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda uygulama biçimleri ülkeden ülkeye farklılık gösteren koruyucu istihdam yönteminde, çalışma koşulları engellilere özel olarak düzenlenmekte ve rekabetten uzak bir çalışma ortamı oluşturulmaktadır. Korumalı işyeri uygulaması, Türk hukukunda ilk olarak 2005 yılında 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (şimdiki adıyla Engelliler Hakkında Kanun) ile getirilmiş; korumalı işyerlerinin işleyişine ve denetimine ilişkin usul ve esaslar 27.01.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelikle düzenlenmiştir. Ayrıca çeşitli mevzuatlarda korumalı işyerlerinde çalışan engellilerin ücretleri ve adlarına ödenecek sosyal sigorta primlerine ilişkin teşvikler, korumalı işyeri işvereninin ödemekle yükümlü olduğu bazı vergiler bakımından indirim ve muafiyetler ve korumalı işyeri proje destekleri düzenlenmiştir. Korumalı işyeri uygulaması ile işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel ve ruhsal engelli bireylere, devlet tarafından teknik ve mali yönden desteklenen ve çalışma ortamı özel olarak düzenlenen (korumalı) işyerleri aracılığıyla istihdam oluşturmak amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, engellilere yönelik düzenlenen bir istihdam yöntemi olarak korumalı işyerlerini ele almak; korumalı işyeri yönteminin uygulama esaslarına ve Türk hukukundaki tarihsel gelişimine değinmek; yürürlükteki düzenlemeler ışığında Türk hukukunda engellilerin korumalı işyerlerinde istihdamına ilişkin usul ve esasları incelemek ve son olarak korumalı istihdam yöntemlerinin Türk hukuku uygulamasındaki işlevselliğini arttırmak adına belli başlı çözüm önerileri sunmak amaçlanmaktadır.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
Türk hukukunda cinsiyet değişikliğinin hangi esaslara göre gerçekleştirileceği ve cinsiyetini değ... more Türk hukukunda cinsiyet değişikliğinin hangi esaslara göre gerçekleştirileceği ve cinsiyetini değiştiren kimsenin yeni cinsiyetinin hukuk düzeninde tanınmasının koşulları Türk Medeni Kanununun 40. maddesiyle düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre cinsiyet değişikliği operasyonu geçirebilmek için mahkemeden izin almak, bu izinle birlikte cinsiyet değişikliği operasyonunu geçirmek ve ardından mahkemeden yeni cinsiyetin nüfus kütüğüne tescilini talep etmek gerekir. Cinsiyet değişikliğinin hüküm ve sonuçları kural olarak ileriye etkili ortaya çıkar ve cinsiyet değiştiren kimse, cinsiyetini değiştirdiği andan itibaren yeni cinsiyeti uyarınca hukuki işleme tabi olur. Ancak bu aşamada cinsiyet değiştiren kişinin önceki cinsiyetine göre kazanmış olduğu haklarının ya da sahip olduğu yükümlülüklerin yeni cinsiyetine göre uyarlanması sorunu ortaya çıkar. Cinsiyet değişikliğinin sosyal sigorta ilişkisindeki etkisi cinsiyet değişikliği operasyonunun sosyal sigorta kapsamına asli sigortalı olarak girmeden önce gerçekleşip gerçekleşmemesine göre belirlenir. Sosyal sigorta kapsamına asli sigortalı olarak girdikten sonra gerçekleşen cinsiyet değişikliklerinde ise sigortalının haklarının kazanılmış veya beklenen hak niteliğinde olup olmamasına göre ayrım yapılır. Bu çalışmada cinsiyet değişikliğinin sosyal sigorta ilişkisine ilişkin etkisi asli ve bağlı sigortalılar bakımından incelenmiş ve Türk sosyal sigorta hukukunda cinsiyet değiştirenlere yönelik mevcut düzenlemeler eşitlik ilkesi yönünden değerlendirilmiştir.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019
Ailevi sorumlulukların anne yerine her iki ebeveyn tarafından üstlenilmesi gerektiğine yönelik ge... more Ailevi sorumlulukların anne yerine her iki ebeveyn tarafından üstlenilmesi gerektiğine yönelik gelişmeler, ebeveyn izinlerinin uluslararası alanda yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Günümüzde çocuk bakım sorumluluğuna ilişkin politikaların sadece kadın üzerinden yürütülmesinin faydadan çok zarara sebep olduğu çeşitli biçimlerde ortaya koyulmuştur. Bu sebeple yakın süreçte erkek ebeveynleri hedef alan çok sayıda ebeveyn izni kabul edilmiş; ayrıca, erkeklerin bu izinlere başvurmasını teşvik edecek düzenlemeler oluşturulmuştur. Henüz gelişimini tamamlamayan bu süreç, hemen hemen her ülkede toplum yapısına uygun olarak farklı şekillerde ele alınmaktadır. İspanyol Hukukunda erkek ebeveynlerin çocuk bakımı sorumluluğuna katılımına yönelik bu süreç, ücretli babalık izninin düzenlenmesiyle hız kazanmıştır. Her ne kadar Türk Hukukunda doğrudan erkek ebeveyni hedef alan ve bakım sorumluluğunda kendisine aktif bir rol yükleyen ebeveyn izinlerine rastlanmasa da, bu yönde olumlu sayılabilecek gelişmelerin varlığından söz etmek mümkündür.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016
Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 14. yüzyıldan itiba... more Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 14. yüzyıldan itiba-ren yoksullukla mücadele şeklinde ortaya çıkmıştır. Konuya ilişkin çeşitli yasalarla devlet, yoksulluğun önlenmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi 20. yüzyılın ortaların-da Beveridge raporundan da yararlanarak özgün halini almış; ancak bu sistem günümüzde de halen süren bir değişim ve dönüşümün muhatabı olmuştur. 1980'lere kadar yapılan irili ufaklı değişiklikler, Muhafazakâr Parti'nin on sekiz yıllık iktidarı boyunca yeni bir seyir izlemiş ve sistemin özelleştirilme-si yönünde çeşitli girişimlere rastlanmıştır. 1990'lı yıllar, yapısıyla oynanan sistemin hatalı veya eksik politikalarını düzeltme dönemi olmuştur. 1997 yılında iktidara gelen İşçi Partisi hükümetiyle sosyal güvenlik sisteminin değişimi yeni bir ivme kazanmış; üçüncü yol anlayışıyla sosyal güvenliğe ilişkin reform hareketleri gerçekleştirilmiştir. Bugün itibariyle Birleşik Krallık sosyal güvenlik sistemi primli sistem, primsiz sistem ve sağlık hizmetleri olmak üzere üç ana koldan faaliyet göstermektedir. Primli ve primsiz sistem kapsamında yapılan ödemeler ve yardımlar yaşlılık, malullük, ölüm, hastalık, analık, iş kazası ve işsizlik riskleri bakımından şekillenmektedir. Aile yardımları ise tamamen primsiz rejim uygulaması ile gerçekleştirilmektedir. Zamanla kısmi özelleştirme hamlelerine muhatap olan sağlık hiz-metleri ise genel olarak vergilerle finanse edilmekte ve bu kapsamda sağlanan hizmetler iki basamaklı olarak gerçekleştirilmektedir.
2012 yılında kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak ç... more 2012 yılında kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan yönetmelikler bu alanda yepyeni bir dönemi başlatmıştır. Belirtilen Kanunla yeni bir iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu ve bu organizasyona dayalı biçimde yeni yükümler ve sorumluluklar getirilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı faaliyetlerin yaptırımı kural olarak idari para cezalarıdır. Hukuki ve cezai sorumluluk yanında idari para cezasından sorumluluk, idari para cezasına itiraz ve idari para cezasının ödenmesi birçok uygulama sorununu da beraberinde getirmektedir. Çalışmamız bu süreci açıklığa kavuşturma ve sorunları ele alma amacındadır.
Problems About the Administrative Fines Related to the Action Against Occupational Health and Safety Legislation Abstract: Occupational Health and SafetyAct Nr.6331 and regulations based on this Act started a new era in the field of occupational health and safety. The Act brought a new organisation of occupational health and safety for the workplaces and new responsibilities to the parties as well. The primary punishment for the action against the Act Nr.6331 is administrative fines. Beside the legal and criminal responsibility, the responsibility for he fines causes problems especially about the objections in front of the courts and the payments. This study aims to clarify all this process.
Kişisel Durum Değişikliklerinin Sosyal Güvenlik Hukukundaki Etkileri, TAEM Yayınları, 2021
Kişisel durum, kişinin kişilik kazanmasıyla birlikte ortaya çıkan ve ölümüyle sona eren statüyü i... more Kişisel durum, kişinin kişilik kazanmasıyla birlikte ortaya çıkan ve ölümüyle sona eren statüyü ifade eder. Kişisel durum değişikliği ise kişisel durumda kişinin kendi eylem veya işlemleriyle yahut başka kimselerin aktif veya pasif eylem ve işlemleri sonucu ortaya çıkan süreli ya da sürekli nitelikteki değişiklikleri ifade eder. Kişisel durum kavramı, kişisel durum verilerinin bir tür gözetim aracı olarak kullanılmasıyla tarihsel süreç içerisinde önem kazanmıştır. Bu veriler bireylerin devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin tespitinde ve bireyleri kontrol altında tutmak amacıyla kullanılmıştır. Ancak zaman içerisinde sosyal devlet anlayışının da ortaya çıkmasıyla birlikte kişisel durum kavramının kullanımı genişlemiş ve değişmiştir. Sosyal devlet anlayışının bir getirisi olarak kişisel durumlar, bireylerin devlete yönelttikleri taleplerine karşılık verilmesinde de işlevsel hale gelmiştir. Böylelikle kişisel durum, hem kamu çıkarına hem de bireylerin çıkarlarına hizmet eden çok işlevli bir kavrama dönüşmüştür. Türk Hukukunda da kişisel durum değişikliklerinden ve bu kapsamda kişisel durum sicilinden sosyal güvenlik hakkının gerçekleştirilmesinde yararlanılmaktadır. Sosyal güvenlik hukuku bakımından kişisel durum değişiklikleri, bir yandan bireylere sosyal haklarını talep etme imkânını tanırken; diğer yandan devlete, bu talepleri üstlendiği sorumluluk ölçüsünde yerine getirme yükümlülüğünü veya reddetme imkânını verir. Ayrıca devlete, sistemi kontrol altında tutarak işleyişinin sürdürülmesi görev ve yetkisini tanır. Buna göre kişisel durum değişiklikleri, sosyal sigorta sisteminin, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin sigortalıların veya yararlanıcıların kişisel durumlarına göre özelleştirilmesine imkân tanımaktadır.
Grev Hakkına İlişkin Sınırlama ve Yasaklar, Seçkin Yayıncılık, 2016
Grev hakkı, insan haklarına ilişkin ayrımlarda sosyal haklar arasında yer almaktadır. Sosyal hakl... more Grev hakkı, insan haklarına ilişkin ayrımlarda sosyal haklar arasında yer almaktadır. Sosyal hakların büyük çoğunluğunun aksine, grev hakkının devlete olumlu edim yüklemeyen yanı baskındır. Özünde tepkisellik barındıran grev hakkının amacı; işverene baskı uygulayarak çalışma ilişkilerine dair taleplerin yerine getirilmesini sağlamaktır. Bu bağlamda grev hakkı; bağımlı çalışanların işverene karşı emek güçlerini kullanmak suretiyle karşı koymaları anlamına gelmektedir.
Sözleşme ilişkisi bağlamında görülmekte olan işin durdurulmasına neden olan grev eylemi; işverenin yanı sıra üçüncü kişileri de etkilemektedir. Üstelik grev; işçi sınıfının en önemli aracı olması nedeniyle siyasi iktidar tarafından da tehdit olarak algılanan bir mücadele aracı niteliğindedir. Özellikle görülmekte olan işin temel nitelik taşıması halinde, grevin belli şartlar çerçevesinde kullanılması şarttır. Tüm bu sebepler grev eyleminin hukuki zemine oturtulmasını ve sınırlarının çizilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Grevin hak olarak kabulü ve sınırlandırılması, sosyal hakların hukuk dünyasında kabulüyle benzer bir seyir izlemiştir. Önce devletlerin hukuk sistemlerinde hak veya özgürlük olarak yer alan grev; zamanla uluslararası hukukta da hukuki güvence altına alınmıştır. Türk Hukukunda da grev hakkı, işçilere toplu iş uyuşmazlıklarında başvurabilecekleri bir mücadele aracı olarak tanınmıştır. Ancak hakkın kullanılması şekil şartlarına tabi tutulmuş ve greve son çare olarak başvurulması prensibi benimsenmiştir.
The right to strike takes place in the scope of social rights in human rights classification. Contrary to other social rights, states rarely take positive action when it comes to the right to strike. Strike action consists of reactiveness and its aim is to put employer’s feet to the fire to be indulged demands about worker’s labour relations. Stated in other words, the right to strike is to withstand against employers through the instrument of their power which comes from their positions in labour relations.
A strike action doesn’t have an influence only on employers but also on third parties because it causes the work transacting under the contractual relationship to be stopped. Moreover, states regard strike action as a threat on their political power because it is the most important instrument for class consciousness. It is a necessity to use strike action in certain circumstances especially if there is an essential service. All these reasons make constituting legal basis for strike action necessary.
Legitimizing legal status of strike action and restricting it have been followed the similiar process likewise other social rights. First of all, strike action been adopted as right or as liberty on legal systems of the states. Afterwards it was put under protection by legislation in international law. In Turkish legal system, the right to strike legitimatised only for workers on labor dispute-disagreements. However it is limited through some rule of procedure and ultima ratio principle.
Uploads
Papers by Burcu Ezer
General health insurance, accepted for the first time in Turkish law with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510, was created based on residence, not work-based, unlike other social insurance. Thus, it aims to include other people residing in Türkiye who are not covered by the (compulsory or optional) social insurance under general health insurance. As a rule, people who do not reside in Türkiye, whether Turkish citizens or not, are not covered by general health insurance. However, various exceptions have been accepted to this rule over time, and the scope of general health insurance has been expanded for people who do not reside in Türkiye. This study aims to include the exceptions to the condition of residing in Türkiye. It examines the status of Turkish citizens residing in a country other than Türkiye, benefiting from health services according to general health insurance provisions during their stay in Türkiye. In this context, the examination will be handled according to whether there is a social security agreement covering health services between the country of residence of Turkish citizens and Türkiye.
Problems About the Administrative Fines Related to the Action Against Occupational Health and Safety Legislation Abstract: Occupational Health and SafetyAct Nr.6331 and regulations based on this Act started a new era in the field of occupational health and safety. The Act brought a new organisation of occupational health and safety for the workplaces and new responsibilities to the parties as well. The primary punishment for the action against the Act Nr.6331 is administrative fines. Beside the legal and criminal responsibility, the responsibility for he fines causes problems especially about the objections in front of the courts and the payments. This study aims to clarify all this process.
Books by Burcu Ezer
Sözleşme ilişkisi bağlamında görülmekte olan işin durdurulmasına neden olan grev eylemi; işverenin yanı sıra üçüncü kişileri de etkilemektedir. Üstelik grev; işçi sınıfının en önemli aracı olması nedeniyle siyasi iktidar tarafından da tehdit olarak algılanan bir mücadele aracı niteliğindedir. Özellikle görülmekte olan işin temel nitelik taşıması halinde, grevin belli şartlar çerçevesinde kullanılması şarttır. Tüm bu sebepler grev eyleminin hukuki zemine oturtulmasını ve sınırlarının çizilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Grevin hak olarak kabulü ve sınırlandırılması, sosyal hakların hukuk dünyasında kabulüyle benzer bir seyir izlemiştir. Önce devletlerin hukuk sistemlerinde hak veya özgürlük olarak yer alan grev; zamanla uluslararası hukukta da hukuki güvence altına alınmıştır. Türk Hukukunda da grev hakkı, işçilere toplu iş uyuşmazlıklarında başvurabilecekleri bir mücadele aracı olarak tanınmıştır. Ancak hakkın kullanılması şekil şartlarına tabi tutulmuş ve greve son çare olarak başvurulması prensibi benimsenmiştir.
The right to strike takes place in the scope of social rights in human rights classification. Contrary to other social rights, states rarely take positive action when it comes to the right to strike. Strike action consists of reactiveness and its aim is to put employer’s feet to the fire to be indulged demands about worker’s labour relations. Stated in other words, the right to strike is to withstand against employers through the instrument of their power which comes from their positions in labour relations.
A strike action doesn’t have an influence only on employers but also on third parties because it causes the work transacting under the contractual relationship to be stopped. Moreover, states regard strike action as a threat on their political power because it is the most important instrument for class consciousness. It is a necessity to use strike action in certain circumstances especially if there is an essential service. All these reasons make constituting legal basis for strike action necessary.
Legitimizing legal status of strike action and restricting it have been followed the similiar process likewise other social rights. First of all, strike action been adopted as right or as liberty on legal systems of the states. Afterwards it was put under protection by legislation in international law. In Turkish legal system, the right to strike legitimatised only for workers on labor dispute-disagreements. However it is limited through some rule of procedure and ultima ratio principle.
General health insurance, accepted for the first time in Turkish law with the Social Insurance and General Health Insurance Act No. 5510, was created based on residence, not work-based, unlike other social insurance. Thus, it aims to include other people residing in Türkiye who are not covered by the (compulsory or optional) social insurance under general health insurance. As a rule, people who do not reside in Türkiye, whether Turkish citizens or not, are not covered by general health insurance. However, various exceptions have been accepted to this rule over time, and the scope of general health insurance has been expanded for people who do not reside in Türkiye. This study aims to include the exceptions to the condition of residing in Türkiye. It examines the status of Turkish citizens residing in a country other than Türkiye, benefiting from health services according to general health insurance provisions during their stay in Türkiye. In this context, the examination will be handled according to whether there is a social security agreement covering health services between the country of residence of Turkish citizens and Türkiye.
Problems About the Administrative Fines Related to the Action Against Occupational Health and Safety Legislation Abstract: Occupational Health and SafetyAct Nr.6331 and regulations based on this Act started a new era in the field of occupational health and safety. The Act brought a new organisation of occupational health and safety for the workplaces and new responsibilities to the parties as well. The primary punishment for the action against the Act Nr.6331 is administrative fines. Beside the legal and criminal responsibility, the responsibility for he fines causes problems especially about the objections in front of the courts and the payments. This study aims to clarify all this process.
Sözleşme ilişkisi bağlamında görülmekte olan işin durdurulmasına neden olan grev eylemi; işverenin yanı sıra üçüncü kişileri de etkilemektedir. Üstelik grev; işçi sınıfının en önemli aracı olması nedeniyle siyasi iktidar tarafından da tehdit olarak algılanan bir mücadele aracı niteliğindedir. Özellikle görülmekte olan işin temel nitelik taşıması halinde, grevin belli şartlar çerçevesinde kullanılması şarttır. Tüm bu sebepler grev eyleminin hukuki zemine oturtulmasını ve sınırlarının çizilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Grevin hak olarak kabulü ve sınırlandırılması, sosyal hakların hukuk dünyasında kabulüyle benzer bir seyir izlemiştir. Önce devletlerin hukuk sistemlerinde hak veya özgürlük olarak yer alan grev; zamanla uluslararası hukukta da hukuki güvence altına alınmıştır. Türk Hukukunda da grev hakkı, işçilere toplu iş uyuşmazlıklarında başvurabilecekleri bir mücadele aracı olarak tanınmıştır. Ancak hakkın kullanılması şekil şartlarına tabi tutulmuş ve greve son çare olarak başvurulması prensibi benimsenmiştir.
The right to strike takes place in the scope of social rights in human rights classification. Contrary to other social rights, states rarely take positive action when it comes to the right to strike. Strike action consists of reactiveness and its aim is to put employer’s feet to the fire to be indulged demands about worker’s labour relations. Stated in other words, the right to strike is to withstand against employers through the instrument of their power which comes from their positions in labour relations.
A strike action doesn’t have an influence only on employers but also on third parties because it causes the work transacting under the contractual relationship to be stopped. Moreover, states regard strike action as a threat on their political power because it is the most important instrument for class consciousness. It is a necessity to use strike action in certain circumstances especially if there is an essential service. All these reasons make constituting legal basis for strike action necessary.
Legitimizing legal status of strike action and restricting it have been followed the similiar process likewise other social rights. First of all, strike action been adopted as right or as liberty on legal systems of the states. Afterwards it was put under protection by legislation in international law. In Turkish legal system, the right to strike legitimatised only for workers on labor dispute-disagreements. However it is limited through some rule of procedure and ultima ratio principle.