I was graduated from Department of Agricultural Engineering at Adnan Menderes University in 2008. During my undergradute, I had readings on philosophy, psychology and sociology, and I started writing on those subjects. Some of my articles and my poets have been published in several magazines. After my graduation, I continue my career as the founder and the executive editor of Dusunbil, Libido and GodFather journals in Turkey. Besides, I am the founder and the organizator in Dusunbil Academia in which I have organized several events, including Exhibition on Evolution, Symposium on Theology, Symposium on Mind, Mythology Days, etc.
I lectured and moderated several seminars on Freudien and Lacanian psychoanalysis. I have three books published in Turkish: “Woman and Penis” on evolutionary psychoanalysis, “At the Absence of God” on theology, “Ideology as an Opium” on Lacanian psychoanalysis. I am currently a continuing student in philosophy and the executive editor of Dusunbil, a philosophy journal and Libido, a journal of popular social sciences.
Lacan'a göre insan Dil'in içinde doğar. Biz buna kabaca aile ideolojisi diyebiliriz. Birey, yeti... more Lacan'a göre insan Dil'in içinde doğar. Biz buna kabaca aile ideolojisi diyebiliriz. Birey, yetişkinlik çağına doğru bu aile ideolojisinden çıkmak ve bu kabuğu kırmak ister. Bu kabuğu kıramayanlar ve kendi öz yeteneklerinin farkına varıp onu kullanamayanlar başka bir kabuğa (ideoloji) girerler. Siyasî/dinî ideolojinin içinde bir ideolojik özne olarak yaşamaya devam ederler. " İnsanlar yalnız yaşarlar; kendi içlerinde koca bir evreni taşıyarak… Bu evreni anlamlandırmak kolay değildir. İnsan zihnini yönlendiren dinamikler nelerdir? Zihnimizin karanlık dünyasında neler olup bitmektedir? Bu kitapta iç dünyanızda olup bitenlere dair bir ışık tutuluyor ve Lacan'ın terimlerinden yola çıkılarak ideoloji kavramı irdeleniyor.
Darwin, oğlu Francis'e bir gün şöyle der: "Tavus kuşu kuyruğunun üzerindeki tüyler, her gördüğümd... more Darwin, oğlu Francis'e bir gün şöyle der: "Tavus kuşu kuyruğunun üzerindeki tüyler, her gördüğümde beni hasta ediyor." Tavus kuşunun tüyleri yararsız görünmektedir ve aynı zamanda bu tüyler tavus kuşunun hayatta kalabilmesini zorlaştırmakta ve bu durum doğal seçilime ters görünmektedir. Öyle bir mekanizma olmalı ki bu tüylerin evrimsel süreçteki varlığını açıklayabilsin. İşte Darwin bu noktada, eş seçimine dayalı olan bu mekanizmayı çözdü ve adına "eşeysel seçilim" dedi. Peki, evrimsel süreçte, özellikle insanlarda eş seçimi nasıl gerçekleşti?
Aşk, insanlara özgü bir yetenektir. Freud, aşkın kökenini çocukluğa dayandırır. Çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yok olmadığını ve bilinçaltında durduğunu söyler. Romantik imgemizin de çocukluk çağında oluşarak aşk ile bilinçaltında ortaya çıkmayı beklediğini ileri sürer. Peki, aşk, insanın eşeysel evriminin bir mekanizması olabilir mi? İnsan evrimine psikanalitik bakışla bakarsak karşımıza neler çıkar? Eğer Charles Darwin'in "eşeysel seçimi" ve Sigmund Freud'un "bilinçaltı kuramı" ile ilgileniyorsanız 'aşk'ın insan evriminde olası bir mekanizma olacağını siz de görebilirsiniz. Hatta 'aşk'ın bu evrimsel mekanizmasını formüle bile edebilirsiniz.
Sigmund Freud'un "kara kıta" dediği kadının ruhsal dünyasına girmek ve bu ruhsal dünyayı çözümlemek kuşkusuz zor. Ancak bu ruhsal dünyayı Freud zaten büyük ölçüde çözmüştü. Bu kitap "kara kıta"ya tutulmuş bir ışıktır.
Eş seçiminde aşk, evrimsel bir mekanizma ise bu mekanizma nasıl çalışmaktadır? Bu mekanizmanın bilinçaltında yatan nedenleri nelerdir? Oedipus karmaşası bu mekanizmanın neresinde durmaktadır? Penis kıskançlığı kadın ve erkeği bir araya nasıl getirir? Eş seçiminde hangi özellikler çekici bulunmaktadır? Bu özelliklerin seçiminde rol oynayan genetik ve bilinçaltı nedenler nelerdir? Genleri bencil olanlar mı seçilmektedir? Aşk, kadının erkekten öç almasının bir aracı mıdır? Bunun gibi birçok sorunun yanıtını bu kitapta sağlam kaynaklara dayandırılmış biçimde bulabilirsiniz.
İnsanoğlu olay ve olgulara bakarken bir dayanak noktası arar. Kişinin sonradan gördüğü olay ve ol... more İnsanoğlu olay ve olgulara bakarken bir dayanak noktası arar. Kişinin sonradan gördüğü olay ve olgular kendi yaşamında karşılaştığı olay ve olgulara göre algılanır. Örneğin bir çocuk gerçek bir arabayı ilk kez gördüğünde kendi oyuncağı olan araba ile özdeştirebilir. Oysa oyuncak araba ile gerçek araba birbirlerinden çok farklıdırlar. Ancak bu durum, evrim sürecini içine aldığında karşımıza birkaç sorun çıkmaktadır. Örneğin kişi evrim sürecini ilk kez okuduğunda kendi yaşamı ile evrimi karşılaştırabilir. Ancak bu durum her zaman olanaklı olamamaktadır. Çünkü insanın kendi yaşam süreci ile evrim sürecini karşılaştırdığında kendi ile çatışmaya girebilmektedir. Bireyci çıkarlar bu iki karşılaştırmayı olanaksız kılar ve kişi böyle bir karşılaştırmadan vazgeçer. Çünkü evrim doğal süreçlerin ürünüdür, oysa kişi bir tanrının ürünü olduğunu düşlemektedir. ‘Doğa mı, tanrı mı’ derseniz birçok kişi ‘tanrı’ diyecektir. Çünkü doğanın ölümden sonrasına dair kimseye faydası yoktur. Nasıl yani; bize oksijeni sağlayan, yiyeceğimizi, içeceğimizi bize sunan doğanın nasıl olur da bize faydası olmaz? Olmaz, çünkü doğa acımasızdır ve bizi yok etmektedir. Oysa tanrı hem bizi yaşatan doğayı yaratmış hem de bizi öteki yaşamda sonsuza dek yaşatacak olan güçtür.
Lacan'a göre insan Dil'in içinde doğar. Biz buna kabaca aile ideolojisi diyebiliriz. Birey, yeti... more Lacan'a göre insan Dil'in içinde doğar. Biz buna kabaca aile ideolojisi diyebiliriz. Birey, yetişkinlik çağına doğru bu aile ideolojisinden çıkmak ve bu kabuğu kırmak ister. Bu kabuğu kıramayanlar ve kendi öz yeteneklerinin farkına varıp onu kullanamayanlar başka bir kabuğa (ideoloji) girerler. Siyasî/dinî ideolojinin içinde bir ideolojik özne olarak yaşamaya devam ederler. " İnsanlar yalnız yaşarlar; kendi içlerinde koca bir evreni taşıyarak… Bu evreni anlamlandırmak kolay değildir. İnsan zihnini yönlendiren dinamikler nelerdir? Zihnimizin karanlık dünyasında neler olup bitmektedir? Bu kitapta iç dünyanızda olup bitenlere dair bir ışık tutuluyor ve Lacan'ın terimlerinden yola çıkılarak ideoloji kavramı irdeleniyor.
Darwin, oğlu Francis'e bir gün şöyle der: "Tavus kuşu kuyruğunun üzerindeki tüyler, her gördüğümd... more Darwin, oğlu Francis'e bir gün şöyle der: "Tavus kuşu kuyruğunun üzerindeki tüyler, her gördüğümde beni hasta ediyor." Tavus kuşunun tüyleri yararsız görünmektedir ve aynı zamanda bu tüyler tavus kuşunun hayatta kalabilmesini zorlaştırmakta ve bu durum doğal seçilime ters görünmektedir. Öyle bir mekanizma olmalı ki bu tüylerin evrimsel süreçteki varlığını açıklayabilsin. İşte Darwin bu noktada, eş seçimine dayalı olan bu mekanizmayı çözdü ve adına "eşeysel seçilim" dedi. Peki, evrimsel süreçte, özellikle insanlarda eş seçimi nasıl gerçekleşti?
Aşk, insanlara özgü bir yetenektir. Freud, aşkın kökenini çocukluğa dayandırır. Çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yok olmadığını ve bilinçaltında durduğunu söyler. Romantik imgemizin de çocukluk çağında oluşarak aşk ile bilinçaltında ortaya çıkmayı beklediğini ileri sürer. Peki, aşk, insanın eşeysel evriminin bir mekanizması olabilir mi? İnsan evrimine psikanalitik bakışla bakarsak karşımıza neler çıkar? Eğer Charles Darwin'in "eşeysel seçimi" ve Sigmund Freud'un "bilinçaltı kuramı" ile ilgileniyorsanız 'aşk'ın insan evriminde olası bir mekanizma olacağını siz de görebilirsiniz. Hatta 'aşk'ın bu evrimsel mekanizmasını formüle bile edebilirsiniz.
Sigmund Freud'un "kara kıta" dediği kadının ruhsal dünyasına girmek ve bu ruhsal dünyayı çözümlemek kuşkusuz zor. Ancak bu ruhsal dünyayı Freud zaten büyük ölçüde çözmüştü. Bu kitap "kara kıta"ya tutulmuş bir ışıktır.
Eş seçiminde aşk, evrimsel bir mekanizma ise bu mekanizma nasıl çalışmaktadır? Bu mekanizmanın bilinçaltında yatan nedenleri nelerdir? Oedipus karmaşası bu mekanizmanın neresinde durmaktadır? Penis kıskançlığı kadın ve erkeği bir araya nasıl getirir? Eş seçiminde hangi özellikler çekici bulunmaktadır? Bu özelliklerin seçiminde rol oynayan genetik ve bilinçaltı nedenler nelerdir? Genleri bencil olanlar mı seçilmektedir? Aşk, kadının erkekten öç almasının bir aracı mıdır? Bunun gibi birçok sorunun yanıtını bu kitapta sağlam kaynaklara dayandırılmış biçimde bulabilirsiniz.
İnsanoğlu olay ve olgulara bakarken bir dayanak noktası arar. Kişinin sonradan gördüğü olay ve ol... more İnsanoğlu olay ve olgulara bakarken bir dayanak noktası arar. Kişinin sonradan gördüğü olay ve olgular kendi yaşamında karşılaştığı olay ve olgulara göre algılanır. Örneğin bir çocuk gerçek bir arabayı ilk kez gördüğünde kendi oyuncağı olan araba ile özdeştirebilir. Oysa oyuncak araba ile gerçek araba birbirlerinden çok farklıdırlar. Ancak bu durum, evrim sürecini içine aldığında karşımıza birkaç sorun çıkmaktadır. Örneğin kişi evrim sürecini ilk kez okuduğunda kendi yaşamı ile evrimi karşılaştırabilir. Ancak bu durum her zaman olanaklı olamamaktadır. Çünkü insanın kendi yaşam süreci ile evrim sürecini karşılaştırdığında kendi ile çatışmaya girebilmektedir. Bireyci çıkarlar bu iki karşılaştırmayı olanaksız kılar ve kişi böyle bir karşılaştırmadan vazgeçer. Çünkü evrim doğal süreçlerin ürünüdür, oysa kişi bir tanrının ürünü olduğunu düşlemektedir. ‘Doğa mı, tanrı mı’ derseniz birçok kişi ‘tanrı’ diyecektir. Çünkü doğanın ölümden sonrasına dair kimseye faydası yoktur. Nasıl yani; bize oksijeni sağlayan, yiyeceğimizi, içeceğimizi bize sunan doğanın nasıl olur da bize faydası olmaz? Olmaz, çünkü doğa acımasızdır ve bizi yok etmektedir. Oysa tanrı hem bizi yaşatan doğayı yaratmış hem de bizi öteki yaşamda sonsuza dek yaşatacak olan güçtür.
Uploads
Books by Olcay Yılmaz
Aşk, insanlara özgü bir yetenektir. Freud, aşkın kökenini çocukluğa dayandırır. Çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yok olmadığını ve bilinçaltında durduğunu söyler. Romantik imgemizin de çocukluk çağında oluşarak aşk ile bilinçaltında ortaya çıkmayı beklediğini ileri sürer. Peki, aşk, insanın eşeysel evriminin bir mekanizması olabilir mi? İnsan evrimine psikanalitik bakışla bakarsak karşımıza neler çıkar? Eğer Charles Darwin'in "eşeysel seçimi" ve Sigmund Freud'un "bilinçaltı kuramı" ile ilgileniyorsanız 'aşk'ın insan evriminde olası bir mekanizma olacağını siz de görebilirsiniz. Hatta 'aşk'ın bu evrimsel mekanizmasını formüle bile edebilirsiniz.
Sigmund Freud'un "kara kıta" dediği kadının ruhsal dünyasına girmek ve bu ruhsal dünyayı çözümlemek kuşkusuz zor. Ancak bu ruhsal dünyayı Freud zaten büyük ölçüde çözmüştü. Bu kitap "kara kıta"ya tutulmuş bir ışıktır.
Eş seçiminde aşk, evrimsel bir mekanizma ise bu mekanizma nasıl çalışmaktadır? Bu mekanizmanın bilinçaltında yatan nedenleri nelerdir? Oedipus karmaşası bu mekanizmanın neresinde durmaktadır? Penis kıskançlığı kadın ve erkeği bir araya nasıl getirir? Eş seçiminde hangi özellikler çekici bulunmaktadır? Bu özelliklerin seçiminde rol oynayan genetik ve bilinçaltı nedenler nelerdir? Genleri bencil olanlar mı seçilmektedir? Aşk, kadının erkekten öç almasının bir aracı mıdır? Bunun gibi birçok sorunun yanıtını bu kitapta sağlam kaynaklara dayandırılmış biçimde bulabilirsiniz.
Article by Olcay Yılmaz
Papers by Olcay Yılmaz
Aşk, insanlara özgü bir yetenektir. Freud, aşkın kökenini çocukluğa dayandırır. Çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yok olmadığını ve bilinçaltında durduğunu söyler. Romantik imgemizin de çocukluk çağında oluşarak aşk ile bilinçaltında ortaya çıkmayı beklediğini ileri sürer. Peki, aşk, insanın eşeysel evriminin bir mekanizması olabilir mi? İnsan evrimine psikanalitik bakışla bakarsak karşımıza neler çıkar? Eğer Charles Darwin'in "eşeysel seçimi" ve Sigmund Freud'un "bilinçaltı kuramı" ile ilgileniyorsanız 'aşk'ın insan evriminde olası bir mekanizma olacağını siz de görebilirsiniz. Hatta 'aşk'ın bu evrimsel mekanizmasını formüle bile edebilirsiniz.
Sigmund Freud'un "kara kıta" dediği kadının ruhsal dünyasına girmek ve bu ruhsal dünyayı çözümlemek kuşkusuz zor. Ancak bu ruhsal dünyayı Freud zaten büyük ölçüde çözmüştü. Bu kitap "kara kıta"ya tutulmuş bir ışıktır.
Eş seçiminde aşk, evrimsel bir mekanizma ise bu mekanizma nasıl çalışmaktadır? Bu mekanizmanın bilinçaltında yatan nedenleri nelerdir? Oedipus karmaşası bu mekanizmanın neresinde durmaktadır? Penis kıskançlığı kadın ve erkeği bir araya nasıl getirir? Eş seçiminde hangi özellikler çekici bulunmaktadır? Bu özelliklerin seçiminde rol oynayan genetik ve bilinçaltı nedenler nelerdir? Genleri bencil olanlar mı seçilmektedir? Aşk, kadının erkekten öç almasının bir aracı mıdır? Bunun gibi birçok sorunun yanıtını bu kitapta sağlam kaynaklara dayandırılmış biçimde bulabilirsiniz.