Ortaçağda Batıda ortadoğuda Homeros alımlaması, ona dayalı Batı kanonu ile Hint Çin Japon şiir ge... more Ortaçağda Batıda ortadoğuda Homeros alımlaması, ona dayalı Batı kanonu ile Hint Çin Japon şiir geleneklerinin karşılaştırılması
Virgül , Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi, sayı 21, 1999, 1999
EOF’nin (1923-2014) çok sesli müzik verimi, eğiticiliği, şairliği, yazarlığı, ressamlığı üzerine ... more EOF’nin (1923-2014) çok sesli müzik verimi, eğiticiliği, şairliği, yazarlığı, ressamlığı üzerine toplu bakış.
YUNAN VE LATİN EDEBİYATI Amaçlar 1.Yunanca ve Latince yazılı ürünleri düşünce evrimi ve kültürel ... more YUNAN VE LATİN EDEBİYATI Amaçlar 1.Yunanca ve Latince yazılı ürünleri düşünce evrimi ve kültürel bağlamı içerisinde tanımak. 2. Yunan dünyasının edebiyat bakımından Roma dünyasında tuttuğu yeri kavramanın ilk adımlarını atmak, ortaçağ ile rönesans edebiyatlarını anlamak için altyapı oluşturmak.3.Yunanca edebiyat türlerinin ortaya çıkışı ile gelenek oluşturmasını tanımak 4. Latince edebiyat türlerini tanımak. anahtar kavramlar: destan, koro ve lirik şiir, felsefe, tragedya, komedya, söylev, bilim, filoloji, klasik, batı edebiyatı GİRİŞ Avrupa uygarlığını, büyük yazılı uygarlıklardan, Asya uygarlıklarından ya da başka kültür bölgelerinden ayıran önde gelen özellik onun geçmişle kurduğu özel bağda yatar. En genel çizgilerle, sanayi toplumu öncesinde Batı'nın anlamlar dünyasını kuran üç sacayağı vardır denebilir: Yunan-Roma dünyası, Ortaçağ feodal hukuku, Yahudi-Hıristiyan geleneği. Modern Batı uygarlığının siyaset düşüncesi, sanat düşüncesi (heykel, mimarlık), tiyatrosu, edebiyat, bilimsel düşüncesi ile felsefesi klasik Yunan tarihinden kaynaklanır. Dünya tarihinde, karmaşık toplumsal örgütlenmeler arasında Yunan uygarlığı, ruhban takımının yetkesi (otoritesi) ile krallığın işe karışmadığı biricik, tek örnektir. Yunan uygarlığı doğu Akdeniz uygarlığıdır. Roma imparatorluğu uygarlığı ise hukuk, mühendislik, devlet geleneği gibi alanlara yaptığı katkının yanı sıra asıl Yunan kültürel geleneğinin aktarılmasını sağlamıştır. Aslında Rönesans sonuna kadar Avrupa uygarlığı Akdeniz uygarlığı demektir. Yunan-Roma dünyasının aracılığıyla Batının yüksek kültüründe pek çok eskiçağ uygarlığının etkileri görülür: Sümer, Babil, Mısır, Fenike. Zaten bunların incelenmesi de, bilim haline gelmesi de Batı uygarlığında gerçekleşmiştir, tıpkı Hint Çin bilimleri gibi. Oysa Yunan-Roma klasik dünyası Batı için herhangi bir etkiden daha fazlasını ifade eder. Kısaca eski Yunan dünyası, Batı uygarlığına kendini ve içinde bulunduğu dünyayı anlaması için en temel araçları, kavramları, belirli ama değişken edebiyat tarzları sağlamıştır. Avrupa'nın sanatında, edebiyatında, düşünce tarihinde, tek kelimeyle yüksek kültürünün biçimlenmesinde, İÖ 800-İS 6. yy arasında 1400 yıl sürmüş Yunan-Roma dünyası ayrıcalıklı bir yeri tutar. Çünkü eski Yunanın edebiyat, akılcı araştırma, felsefe, tarih, hukuk, güzellik gibi ifade ve düşünce türleri, önce Roma dünyasını biçimlendirecek, Yunan-Roma dünyasının klasik hali ise Ortaçağ ile Rönesans'ta, Aydınlanma çağında Avrupa'daki yaratıcılığı başka başka tarzlarda besleyecektir. İşte bu, dönem dönem farklı tarzlarda karşımıza çıkan geçmişle yaratıcı bağlar kurmak, Avrupa'nın düşüncesinde, sanatında değişmez bir kurucu etken olarak saptanabilir. Dolayısıyla Yunan Roma dünyası sadece geçmişte kalmış bir kaynak, köken olarak da ele alınamaz, çünkü sürekli bir yorum konusu olup devingen gelenekler oluşturagelmiştir. Yunan-Roma dünyasının Avrupa'nın başka başka çağlarında yitip yeniden yeniden keşfedilmesinin oluşturduğu ritim dünya uygarlıkları arasında benzersizdir. Her uygarlıkta üstün nitelikli ürünlerin verildiği dönemler vardır ancak geçmişle bu türlü bir bağ kurmanın benzerine rastlamayız. Bu bağ kurma tarzını, Avrupa'yı kuran bir ritim formu olarak görebiliriz; büyük yazılı uygarlıklar arasında bu sadece Avrupa'ya özgüdür. Bunu olanaklı kılan koşulları anlamaya çalışacağız. Edebiyatı geniş anlamıyla, gündelik işler, pratik amaçlar dışında üretilmiş yazılı ürünlerin toplamı anlamında alıyoruz. Zaten bugünkü anlamıyla aşkın kavramlar olarak ''sanat, edebiyat' ' çok sonraları aydınlanma çağında 18.yy'da yaratılmıştır. Yunanlılardan beri tek tek yazılı edebiyat türlerinin adı kullanılıyordu, hepsini kapsayacak ortak bir terim yoktu, ortak terim ancak düşünürlerin ürünü olabilirdi. Burada tek tek metinler üzerinde durmayacağımıza göre, bu ifade türlerini, daha çok Yunan, Roma uygarlığı Avrupa ortaçağı, Rönesansı içerisinde tuttuğu yere yerleştirerek, uzun vadede gelenek oluşturma gücünü vurgulayarak ele alacağız. Yunan dünyası başlangıçların yeridir, aynı zamanda çok üstün insan yaratılarının yeridir. Biz 19. yyda oluşan modern devlet kurumları içerisinde, teknoloji toplumunda yaşıyoruz: ulus devletler, belirli bir dünya görüşü aşılayan zorunlu öğretim, her tarafta, elimizde, evimizde makinalar, teknoloji vs. Bunların hiçbirisinin bulunmadığı bizimkinden temelde çok başka bir dünya tasarlamamız gerek, bunun için toplumsal siyasal yapıyla ilgili ek bilgiler edinmemiz gerekir. Yunan Roma çağı bizimkinden kökten başka bir uygarlık olmakla birlikte, düşünce ifade tarzları çok modern olabilmektedir. Modern öncesi toplumlarda edebiyat çok farklı işlevler üstlenmiştir, örneğin toplulukların kimliğini belirler; davranış, düşünüş modellerinin baş
Kebikeç İnsanbilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi’nin 2018 yılı 44. Sayısında yayımlanan y... more Kebikeç İnsanbilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi’nin 2018 yılı 44. Sayısında yayımlanan yazının biraz genişletilmiş biçimidir.
Ortaçağda Batıda ortadoğuda Homeros alımlaması, ona dayalı Batı kanonu ile Hint Çin Japon şiir ge... more Ortaçağda Batıda ortadoğuda Homeros alımlaması, ona dayalı Batı kanonu ile Hint Çin Japon şiir geleneklerinin karşılaştırılması
Virgül , Aylık Kitap ve Eleştiri Dergisi, sayı 21, 1999, 1999
EOF’nin (1923-2014) çok sesli müzik verimi, eğiticiliği, şairliği, yazarlığı, ressamlığı üzerine ... more EOF’nin (1923-2014) çok sesli müzik verimi, eğiticiliği, şairliği, yazarlığı, ressamlığı üzerine toplu bakış.
YUNAN VE LATİN EDEBİYATI Amaçlar 1.Yunanca ve Latince yazılı ürünleri düşünce evrimi ve kültürel ... more YUNAN VE LATİN EDEBİYATI Amaçlar 1.Yunanca ve Latince yazılı ürünleri düşünce evrimi ve kültürel bağlamı içerisinde tanımak. 2. Yunan dünyasının edebiyat bakımından Roma dünyasında tuttuğu yeri kavramanın ilk adımlarını atmak, ortaçağ ile rönesans edebiyatlarını anlamak için altyapı oluşturmak.3.Yunanca edebiyat türlerinin ortaya çıkışı ile gelenek oluşturmasını tanımak 4. Latince edebiyat türlerini tanımak. anahtar kavramlar: destan, koro ve lirik şiir, felsefe, tragedya, komedya, söylev, bilim, filoloji, klasik, batı edebiyatı GİRİŞ Avrupa uygarlığını, büyük yazılı uygarlıklardan, Asya uygarlıklarından ya da başka kültür bölgelerinden ayıran önde gelen özellik onun geçmişle kurduğu özel bağda yatar. En genel çizgilerle, sanayi toplumu öncesinde Batı'nın anlamlar dünyasını kuran üç sacayağı vardır denebilir: Yunan-Roma dünyası, Ortaçağ feodal hukuku, Yahudi-Hıristiyan geleneği. Modern Batı uygarlığının siyaset düşüncesi, sanat düşüncesi (heykel, mimarlık), tiyatrosu, edebiyat, bilimsel düşüncesi ile felsefesi klasik Yunan tarihinden kaynaklanır. Dünya tarihinde, karmaşık toplumsal örgütlenmeler arasında Yunan uygarlığı, ruhban takımının yetkesi (otoritesi) ile krallığın işe karışmadığı biricik, tek örnektir. Yunan uygarlığı doğu Akdeniz uygarlığıdır. Roma imparatorluğu uygarlığı ise hukuk, mühendislik, devlet geleneği gibi alanlara yaptığı katkının yanı sıra asıl Yunan kültürel geleneğinin aktarılmasını sağlamıştır. Aslında Rönesans sonuna kadar Avrupa uygarlığı Akdeniz uygarlığı demektir. Yunan-Roma dünyasının aracılığıyla Batının yüksek kültüründe pek çok eskiçağ uygarlığının etkileri görülür: Sümer, Babil, Mısır, Fenike. Zaten bunların incelenmesi de, bilim haline gelmesi de Batı uygarlığında gerçekleşmiştir, tıpkı Hint Çin bilimleri gibi. Oysa Yunan-Roma klasik dünyası Batı için herhangi bir etkiden daha fazlasını ifade eder. Kısaca eski Yunan dünyası, Batı uygarlığına kendini ve içinde bulunduğu dünyayı anlaması için en temel araçları, kavramları, belirli ama değişken edebiyat tarzları sağlamıştır. Avrupa'nın sanatında, edebiyatında, düşünce tarihinde, tek kelimeyle yüksek kültürünün biçimlenmesinde, İÖ 800-İS 6. yy arasında 1400 yıl sürmüş Yunan-Roma dünyası ayrıcalıklı bir yeri tutar. Çünkü eski Yunanın edebiyat, akılcı araştırma, felsefe, tarih, hukuk, güzellik gibi ifade ve düşünce türleri, önce Roma dünyasını biçimlendirecek, Yunan-Roma dünyasının klasik hali ise Ortaçağ ile Rönesans'ta, Aydınlanma çağında Avrupa'daki yaratıcılığı başka başka tarzlarda besleyecektir. İşte bu, dönem dönem farklı tarzlarda karşımıza çıkan geçmişle yaratıcı bağlar kurmak, Avrupa'nın düşüncesinde, sanatında değişmez bir kurucu etken olarak saptanabilir. Dolayısıyla Yunan Roma dünyası sadece geçmişte kalmış bir kaynak, köken olarak da ele alınamaz, çünkü sürekli bir yorum konusu olup devingen gelenekler oluşturagelmiştir. Yunan-Roma dünyasının Avrupa'nın başka başka çağlarında yitip yeniden yeniden keşfedilmesinin oluşturduğu ritim dünya uygarlıkları arasında benzersizdir. Her uygarlıkta üstün nitelikli ürünlerin verildiği dönemler vardır ancak geçmişle bu türlü bir bağ kurmanın benzerine rastlamayız. Bu bağ kurma tarzını, Avrupa'yı kuran bir ritim formu olarak görebiliriz; büyük yazılı uygarlıklar arasında bu sadece Avrupa'ya özgüdür. Bunu olanaklı kılan koşulları anlamaya çalışacağız. Edebiyatı geniş anlamıyla, gündelik işler, pratik amaçlar dışında üretilmiş yazılı ürünlerin toplamı anlamında alıyoruz. Zaten bugünkü anlamıyla aşkın kavramlar olarak ''sanat, edebiyat' ' çok sonraları aydınlanma çağında 18.yy'da yaratılmıştır. Yunanlılardan beri tek tek yazılı edebiyat türlerinin adı kullanılıyordu, hepsini kapsayacak ortak bir terim yoktu, ortak terim ancak düşünürlerin ürünü olabilirdi. Burada tek tek metinler üzerinde durmayacağımıza göre, bu ifade türlerini, daha çok Yunan, Roma uygarlığı Avrupa ortaçağı, Rönesansı içerisinde tuttuğu yere yerleştirerek, uzun vadede gelenek oluşturma gücünü vurgulayarak ele alacağız. Yunan dünyası başlangıçların yeridir, aynı zamanda çok üstün insan yaratılarının yeridir. Biz 19. yyda oluşan modern devlet kurumları içerisinde, teknoloji toplumunda yaşıyoruz: ulus devletler, belirli bir dünya görüşü aşılayan zorunlu öğretim, her tarafta, elimizde, evimizde makinalar, teknoloji vs. Bunların hiçbirisinin bulunmadığı bizimkinden temelde çok başka bir dünya tasarlamamız gerek, bunun için toplumsal siyasal yapıyla ilgili ek bilgiler edinmemiz gerekir. Yunan Roma çağı bizimkinden kökten başka bir uygarlık olmakla birlikte, düşünce ifade tarzları çok modern olabilmektedir. Modern öncesi toplumlarda edebiyat çok farklı işlevler üstlenmiştir, örneğin toplulukların kimliğini belirler; davranış, düşünüş modellerinin baş
Kebikeç İnsanbilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi’nin 2018 yılı 44. Sayısında yayımlanan y... more Kebikeç İnsanbilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi’nin 2018 yılı 44. Sayısında yayımlanan yazının biraz genişletilmiş biçimidir.
Önsöz Yunanlıların en dikkate değer yaratısı kentlerinin siyasal düzenidir; ilk kez onlarla birli... more Önsöz Yunanlıların en dikkate değer yaratısı kentlerinin siyasal düzenidir; ilk kez onlarla birlikte yurttaşlık, özerk bir alan olarak siyaset kavramları, etkinlikleri icat edilmiştir. Kamusalla özelin, dinselle dindışının bu çok özel bileşimi aslında pek çok yüksek kültür başarılarının da tabanını oluşturur. Yani kentlerinin tasarımı, mimarisinin ardındaki belli fikirler, bu kentlerin içinde serpilen felsefe, tragedya, komedya gibi üstün nitelikteki bilme alanları doğrudan içine doğdukları Yunan kentine bağlıdır. Ne var ki Atina'yla birlikte demokrasiyi yaratmış bu kentlerin olgunluk ömrü aşağı yukarı ikiyüz yıldır, gerçi ardından büyük krallıkların, imparatorlukların içerisinde bir ölçüde özerkliklerini koruyarak yaşamlarını sürdürseler de kabaca Yunan klasik çağına denk gelen dönem, kültür yaratıları bakımından bir daha erişilemeyecek nitelikler içerir. Bu küçük incelemede eski Yunanlıların siyasal imgelemine ilişkin başlangıçtan 5.yy sonuna kadarki sürede Yunancanın dikkate değer bütün verileri kullanıldı, anlamlandırılmağa çalışıldı; dolayısıyla hukuksal, tarihsel bir serimleme yapmak amacı güdülmedi. Belli kavram süreklilikleri üzerinde daha çok duruldu, bu yüzden kaçınılmazlık havasında bir çizgisel ilerleme izlenimi doğmuş olabilir. Bu incelemenin konu kapsamına " egemenlik, devlet, meşruiyet, devletin çeşitli erkleri " gibi hepsi de Avrupa'nın son yüzyıllarda güçlü merkezi yönetimler oluşturma serüveni sırasında türetilip, asıl sanayii toplumunun modern devletinde kullanım bulmuş kavramların ne ölçüde eski Yunan'a uygulanabileceği konusundaki görüşler, tartışmalar girmiyor. Bu çalışma kendi başına anlamlı olduğu gibi aslında daha geniş bir araştırmanın bir evresini oluşturuyor. Tasarladığımız bu çalışma eldekini iki doğrultuda genişletecektir. İlkin Yunan kentinin yurttaşlık düzeninin özgün yanlarını aydınlatmak üzere eskiçağ Akdeniz toplumlarının, bir ölçüde de ortaçağ bağımsız kentlerinin sağladığı karşılaştırmalı malzeme, ele alınacaktır. Dolayısıyla burada Danimarkalı klasik filolog Mogens Herman Hansen'in öncülüğünde çalışmalarını sürdüren Kopenhag Polis Merkezi'nde 1993 yılından beri yayımlanan çalışmalara sınırlı ölçüde başvuruldu. Karşılaştırmalı çerçevelerde pek çok uzmanı belli sorular çerçevesinde bir araya getiren merkez, şimdiden bir düzineyi aşan kitap yayımıyla, Yunan kentinin eksiksiz dökümünü çıkartmak, Yunan örneğiyle aralarındaki benzerliklerle farkları aydınlatmak üzere dünya tarihindeki benzer oluşumları açıklamak amaçlarını güdüyor. İlerde sürdürmek istediğimiz ikinci araştırma doğrultusu, 4.yyın sağladığı yazılı malzemeyi de işe katacak, her şeyden önce Platon ile Aristoteles'in siyasal düşünüşlerini değerlendirmeye yönelecektir. Burada Platon ile Aristoteles'e yalnızca kimi tutamaklara tanıklık ettiği ölçüde başvuruldu. Yunanca yazı aktarımı (transkripsiyon) denilegelen oysa talihsiz bir seçimle Türkçe harflerin ses değerleri gözetilmeden Türkçeye uyarlamadan bir kaç Avrupa dilindeki yazım kuralları, büyük bir olasılıkla G. Rhode'nin önerisiyle 1940 yılında benimsenmişti. Burada genel olarak buna uyuldu. Yalnız şurasını belirtmek gerekir, İngilizceden bir tanesi geçen yüzyıl başından (Cook, Zeus, 1914) ötekisi sonundan (R. K. Sinclair, Democracy and Participation in Athens, 1988) iki kitap ele alsak ikisinin de baş tarafında yazım konusundaki yeğlemelere ilişkin tümcelere rastlarız, dolayısıyla genelgeçer bir usül İngilizce için bile sözkonusu değildir. Bu çalışmada harf aktarımında (transliterasyon) son on yıllarda Avrupa'da uzmanlık kitaplarında görülen bir yazım türü Türkçeye uyarlandı. Bu usulde sözcükler Yunan abecesiyle değil, kimi örneklerde uzun ünlüleri belirterek kimisinde belirtmeyerek, üpsilonu " u " harfiyle karşılayarak Latin abecesiyle yazılmaktadır. Ancak o dillerde " u " harfi Türkçedeki " u " gibi okunmaz dolayısıyla biz burada onu " ü " ile karşıladık; uzun ünlüleri uzatma işareti ile belirttik. Aslında Türkçe abecenin okunuşuyla bütünüyle
Bildung kavramı, Alman Aydınlanma düşüncesinin gösterişsiz anahtar kavramlarından birisidir, Avr... more Bildung kavramı, Alman Aydınlanma düşüncesinin gösterişsiz anahtar kavramlarından birisidir, Avrupa dillerindeki ‘kültür’ kavramının kaynağıdır da. Hans-Georg Gadamer 1960 yılında başyapıtı Hakikat ve Yöntem (Wahrheit und Method) kitabında bu kavrama ayırdığı kısa bir kesimde onu 18yyın yarattığı en önemli kavram olarak nitelendiriyordu. Gadamer'den sonra, kavram tarihçisi Reinhardt Kosseleck ise nasıl 18.yy Aydınlanma çağı olarak nitelendiriliyorsa, 19.yya da Bildung çağı denebileceğini önesürmüştü. Bunlara daha sonra değineceğiz. Burada sadece Alman felsefesinin üretip kotardığı bir 19.yy eğitim ülküsü olmakla kalmayıp Avrupa'nın bütün bir yurttaş anlayışına nüfuz eden Bildung kavramı üzerinde bir kaç bakımdan durup onun ortaya çıkış koşullarına da değineceğiz. Bunu salt tarihsel bir araştırma olarak değil yaşadığımız süreçlerle olası ilgisi, ilintileri bakımından, bugün ortaöğretim üniversite büyük bir dönüşümden geçerken bu kavram ve uygulama alanının bize dayanak noktaları sağlayabilmesi ölçüsünde de ele alıyoruz. Kavram Alman felsefesinin, edebiyatının altın çağında felsefe söyleminin konusuydu, genel çerçevelerinden birisiydi, Humboldt’tan sonra bir ölçüde eğitsel anlamı baskın çıkacaktır.
Uploads
Papers by Tansu Açık (Acik)
Burada sadece Alman felsefesinin üretip kotardığı bir 19.yy eğitim ülküsü olmakla kalmayıp Avrupa'nın bütün bir yurttaş anlayışına nüfuz eden Bildung kavramı üzerinde bir kaç bakımdan durup onun ortaya çıkış koşullarına da değineceğiz. Bunu salt tarihsel bir araştırma olarak değil yaşadığımız süreçlerle olası ilgisi, ilintileri bakımından, bugün ortaöğretim üniversite büyük bir dönüşümden geçerken bu kavram ve uygulama alanının bize dayanak noktaları sağlayabilmesi ölçüsünde de ele alıyoruz. Kavram Alman felsefesinin, edebiyatının altın çağında felsefe söyleminin konusuydu, genel çerçevelerinden birisiydi, Humboldt’tan sonra bir ölçüde eğitsel anlamı baskın çıkacaktır.