AFETLERE MÜDAHALE İÇİN MODEL ÖNERİSİ: MUHTEMEL İSTANBUL DEPREMİ UYGULAMASI İstanbul, Türkiye’nin ... more AFETLERE MÜDAHALE İÇİN MODEL ÖNERİSİ: MUHTEMEL İSTANBUL DEPREMİ UYGULAMASI İstanbul, Türkiye’nin en önemli kentidir. İstanbul, yalnız Türkiye sınırları içerisinde değil, bölgesinde ve küresel ölçekte çok yönlü ilişkileri geliştirmiş, dünya ile entegrasyon sağlamış bir kenttir. Bu derece önemi haiz bir yerleşim yeri olan İstanbul, aynı zamanda bilimsel verilere göre büyük bir deprem riskiyle de karşı karşıyadır. Gerçekleşmesi muhtemel olan bu depremin sonuçları; oluş yerlerinin özellikleri ve jeolojik yapının benzerliğinden ötürü daha önce meydana gelen 99’Marmara Depremi ile benzerlikler arz edebilecektir. Bu nedenle 99’Marmara Depremi ve sonrasında yaşananlar, Muhtemel İstanbul Depremi için yapılan araştırmalara yol gösterecektir. Türkiye’de 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da yaşanan depremler sonrası afet riskinin azaltılması için birçok çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar istenen ve beklenen düzeye ulaşamamıştır. Bununla birlikte, her geçen gün, kurumsal ve toplumsal teyakkuz ha...
The Journal of Social Science (Sosyal Bilimler Dergisi - SOBİDER) , 2015
Nükleer enerji Türkiye’de ve Dünya’da günümüzün en çok tartışılan konularından biridir. Bu enerji... more Nükleer enerji Türkiye’de ve Dünya’da günümüzün en çok tartışılan konularından biridir. Bu enerji türü birbirleriyle iç içe geçmiş olan; enerji üretimi, ekonomik verimlilik, teknolojik ilerleme, enerji arz güvenliği, stratejik ve askeri hedefleri gerçekleştirebilme gibi birçok konuyla ilişkilendirilmektedir. Nükleer teknoloji önce askeri alanda kullanılmış ancak bunun sonuçları insanlık için tam bir felaket olmuştur. Uluslararası platformda bu vahim tablonun görülmesinden sonra nükleer teknoloji daha çok sivil alanda, enerji üretimi istikametinde gelişim göstermiştir. Nükleer reaktör kazaları da dâhil olmak üzere yaşanan birçok tecrübeden sonra ortaya konulan hukuksal düzenlemelerle nükleer teknoloji kullanımı belirli bir çerçeveye oturtulmuştur. Nükleer enerji devletlere cazip ve gerekli bir kaynak olarak görünmekte ancak üretim/işletme maliyetlerinin, öncesi ve sonrasıyla çok iyi analiz edilmesi gerektiği bazı somut örnekler ışığında daha net görülmektedir. Türkiye’nin son dönemde izlediği enerji politikaları bağlamında dikkat çeken nükleer enerji açılımının, nükleer teknoloji konusunda birikim sahibi olan Almanya üzerinden ele alınması konuya çok yönlü ve reel bir bakış imkânı verebilecektir. Nükleer enerjinin Türkiye’deki geleceği farklı yaklaşımların da ele alınmasıyla makul bir zemine oturtulabilecektir.
Marmara University Journal of Political Science, 2018
Denizyolu taşımacılığı dünya ticaretinde çok önemli bir işlev görmektedir. Maliyetlerin düşük olm... more Denizyolu taşımacılığı dünya ticaretinde çok önemli bir işlev görmektedir. Maliyetlerin düşük olması ve nakliye sürecinde bürokratik engellerin olmaması bu taşımacılık türüne fonksiyonellik kazandırmaktadır. Ancak denizyolu taşımacılığı aynı zamanda deniz ve hava kirliliğine neden olmakta, çeşitli nedenlerle ekosistemlere zarar vermektedir. Günümüzde denizler sadece taşımacılık faaliyetleri nedeniyle değil karasal boşaltımlar ve denizlerde meydana gelen kazalar gibi nedenlerle de ciddi bir kirlilik tehdidi ile karşı karşıyadırlar. Küresel nitelik taşıyan bu sorunun çözümü için özellikle IMO öncülüğünde çalışmalar yapılmaktadır. Deniz kirliliği Türkiye'nin de gündeminde bulunmaktadır. Deniz kirliliği sorununun çözümü doğrultusunda ulusal düzeyde çalışmalar yapılmakta ve uluslararası katılımlar gerçekleştirilmektedir. Türkiye ve özellikle de Türk Boğazları bu yoğun deniz trafiği ve deniz kirliliğinden etkilenmektedir. İstanbul Boğazı ele alındığında ise onun denizyolu taşımacılığı açısından öneminin gittikçe arttığı ve buna bağlı olarak deniz kirliliği sorunuyla artan bir şekilde yüzleştiği görülmektedir. İstanbul Boğazı'nın uluslararası statüsü Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin revize edilmiş hali olan 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Montrö Sözleşmesinin imzalandığı 1936 yılından bu yana boğazlardaki yoğunluk önemli bir artış göstermiştir. İstanbul Boğazı'ndan yılda yaklaşık 50.000 geminin geçiş yaptığı bilinmektedir. Yoğun gemi trafiği, çevre üzerinde oluşan olumsuz etkiyi her geçen gün arttırmaktadır. Bu çalışma kapsamında İstanbul Boğazı'nda yaşanan çevresel sorunlar çeşitli boyutlarıyla ele alınmıştır. Bu sorunların ortaya konulmasında deniz kirliliği ve hava kirliliğine ilişkin araştırmalar son derece önem taşımaktadır. Ancak gemilerden kaynaklanan negatif çevresel etkilerin tam anlaşılmasında deniz kirliliği ve hava kirliliğine ilişkin incelemeler yeterli olmamaktadır. Denizyolu taşımacılığı ve özellikle de gemilerin teknik özelliklerinden kaynaklanan bazı işlemler deniz çevresi üzerinde çözülmesi oldukça güç problemlere sebebiyet vermektedir. Çalışma kapsamında farklı gemi tiplerinin farklı negatif çevresel tesirler meydana getirdiği ortaya konulmuştur. Araştırmada gemi kaynaklı çevre kirliliğinin tespit edilmesi ve çevre yönetiminin planlanması sürecinde, farklı gemi tiplerine göre yapılacak analizlerin önem taşıdığı öne sürülmektedir. Bu yaklaşımın ortaya konulacak politikalar ve geliştirilecek ulusal strateji için yeni bir bakış açısı kazandıracağı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede Ro-Ro Gemilerinin hava kirliliği açısından diğer birçok gemi tipine göre daha az olumsuzluğa neden olduğu belirtilmiştir. Ancak deniz kirliliği ve diğer negatif çevresel etkiler bağlamında dolaylı da olsa bu gemilerden kaynaklanan birçok olumsuzluğun ortaya çıkabileceği neticesine varılmış; pratik işleyişte ve yapılacak düzenlemelerde bu hususa dikkat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ , 2015
‘İnsan’ kaynağı, organizasyonun hedefine ulaşması noktasında yöneticilerin göz önünde bulundurmas... more ‘İnsan’ kaynağı, organizasyonun hedefine ulaşması noktasında yöneticilerin göz önünde bulundurması gereken en önemli unsurdur. Yönetim bilimi, bu açıdan bakıldığında özü itibariyle bir davranış bilimi olarak nitelendirilebilir. Stratejik hedeflere ulaşmak isteyen tepe yöneticileri bu zaman diliminde yaşanabilecek krizlerde ‘insan unsuru’nun ‘psikolojik boyutu’nu örgütsel dayanıklılık bağlamında eşsiz bir alan olarak görebilecektir. Bu anlayış, krizlerin etki ve sonuçlarının organizasyon ve çalışanların üzerinde, gerekli eğitimin de verilmesiyle kabul edilebilir bir düzeye indirilmesine katkı sağlayabilir. Stratejik yönetim sürecini yürüten yöneticilerin kriz ve çatışma alanlarını öngörerek doğru tahminlerde bulunması ve örgüt psikolojisinin de bu duruma uyum sağlayabilecek bir esneklikte olması amaçlara ulaşılmasını sağlayabilecektir. Stratejik yönetimin yönetim ve örgüt psikolojisi bağlamında dikkatle ele alınması organizasyona bir açılım ve vizyon kazandıracaktır.
Political views such as Ottomanism, Islamism and Turanism (Turkism) were experienced by Ottoman E... more Political views such as Ottomanism, Islamism and Turanism (Turkism) were experienced by Ottoman Empire in last and longest century in order to protect his integration better. Newborn Republic took over ideological legacy of the Ottoman Empire largely and transformed it with a new style. Nationalist ideology, that continues its evolution in anti-communist conjuncture during the Cold War, has again changed its imagination with emerging the problem of ethnic nationalism after the 1980s. The traces of nationalism, which has a particular goal but does not have a way that is exactly certain, are tried to be followed from the Ottoman to Turkey. We carefully elected some important actors and their perceptions in order to understand and compare better the reality of national cases.
Siyaset, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler Bağlamında Yapay Zekâ Tartışmaları, 2022
Evaluation of Security Approaches in Public Administration in
the Context of Artificial Intellige... more Evaluation of Security Approaches in Public Administration in the Context of Artificial Intelligence
States prioritize the provision of security, with its structural and functional requirements. This orientation requires adapting to new conditions while tackling existing challenges. Technology plays a crucial role in states' quest for change and adaptation. Technology, especially information and communication technologies, is one of the main drivers of recent change and transformation in the world. Traditional security paradigms and previously successful methods may lose their effectiveness in the face of new technologies. Concepts, theories and practices are in constant need of revision. In this context, artificial intelligence, as a new development faced by states, requires careful consideration with its internal and external security dimensions. A technological orientation that mimics human beings may bring unpredictable and extraordinary threats with opportunities in the security context. This study focuses on the security category, which stands out among the areas where the multidimensional impact of artificial intelligence reaches, and the subject is discussed in the context of the impact of public administration on security approaches. Based on the main problematic of the book (the problematic of artificial intelligence in the context of political science, public administration and international relations), relevant studies are included in the scope and the results and findings are tried to make sense through analysis. Artificial intelligence is a technological innovation that forces the security perception of public administration to transform, which is already dizzying and will take time to be fully understood. Although the reflexes of states against this innovation differ, it is seen that opportunities and threats are tried to be evaluated at the same time, and new road maps in the field of security are wanted to be created from this perspective. In this context, along with security strategies and policies, administrative structures and processes are also changing. Essentially, all these developments point to a new era. In order to ensure internal and external security, this new era should be carried out with a multidisciplinary, dynamic and strategic perspective and with a holistic managerial approach. Keywords: Artificial Intelligence, New Technologies, Opportunities and Threats, Security, Public Administration, Strategic Management
AFETLERE MÜDAHALE İÇİN MODEL ÖNERİSİ: MUHTEMEL İSTANBUL DEPREMİ UYGULAMASI İstanbul, Türkiye’nin ... more AFETLERE MÜDAHALE İÇİN MODEL ÖNERİSİ: MUHTEMEL İSTANBUL DEPREMİ UYGULAMASI İstanbul, Türkiye’nin en önemli kentidir. İstanbul, yalnız Türkiye sınırları içerisinde değil, bölgesinde ve küresel ölçekte çok yönlü ilişkileri geliştirmiş, dünya ile entegrasyon sağlamış bir kenttir. Bu derece önemi haiz bir yerleşim yeri olan İstanbul, aynı zamanda bilimsel verilere göre büyük bir deprem riskiyle de karşı karşıyadır. Gerçekleşmesi muhtemel olan bu depremin sonuçları; oluş yerlerinin özellikleri ve jeolojik yapının benzerliğinden ötürü daha önce meydana gelen 99’Marmara Depremi ile benzerlikler arz edebilecektir. Bu nedenle 99’Marmara Depremi ve sonrasında yaşananlar, Muhtemel İstanbul Depremi için yapılan araştırmalara yol gösterecektir. Türkiye’de 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da yaşanan depremler sonrası afet riskinin azaltılması için birçok çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar istenen ve beklenen düzeye ulaşamamıştır. Bununla birlikte, her geçen gün, kurumsal ve toplumsal teyakkuz ha...
The Journal of Social Science (Sosyal Bilimler Dergisi - SOBİDER) , 2015
Nükleer enerji Türkiye’de ve Dünya’da günümüzün en çok tartışılan konularından biridir. Bu enerji... more Nükleer enerji Türkiye’de ve Dünya’da günümüzün en çok tartışılan konularından biridir. Bu enerji türü birbirleriyle iç içe geçmiş olan; enerji üretimi, ekonomik verimlilik, teknolojik ilerleme, enerji arz güvenliği, stratejik ve askeri hedefleri gerçekleştirebilme gibi birçok konuyla ilişkilendirilmektedir. Nükleer teknoloji önce askeri alanda kullanılmış ancak bunun sonuçları insanlık için tam bir felaket olmuştur. Uluslararası platformda bu vahim tablonun görülmesinden sonra nükleer teknoloji daha çok sivil alanda, enerji üretimi istikametinde gelişim göstermiştir. Nükleer reaktör kazaları da dâhil olmak üzere yaşanan birçok tecrübeden sonra ortaya konulan hukuksal düzenlemelerle nükleer teknoloji kullanımı belirli bir çerçeveye oturtulmuştur. Nükleer enerji devletlere cazip ve gerekli bir kaynak olarak görünmekte ancak üretim/işletme maliyetlerinin, öncesi ve sonrasıyla çok iyi analiz edilmesi gerektiği bazı somut örnekler ışığında daha net görülmektedir. Türkiye’nin son dönemde izlediği enerji politikaları bağlamında dikkat çeken nükleer enerji açılımının, nükleer teknoloji konusunda birikim sahibi olan Almanya üzerinden ele alınması konuya çok yönlü ve reel bir bakış imkânı verebilecektir. Nükleer enerjinin Türkiye’deki geleceği farklı yaklaşımların da ele alınmasıyla makul bir zemine oturtulabilecektir.
Marmara University Journal of Political Science, 2018
Denizyolu taşımacılığı dünya ticaretinde çok önemli bir işlev görmektedir. Maliyetlerin düşük olm... more Denizyolu taşımacılığı dünya ticaretinde çok önemli bir işlev görmektedir. Maliyetlerin düşük olması ve nakliye sürecinde bürokratik engellerin olmaması bu taşımacılık türüne fonksiyonellik kazandırmaktadır. Ancak denizyolu taşımacılığı aynı zamanda deniz ve hava kirliliğine neden olmakta, çeşitli nedenlerle ekosistemlere zarar vermektedir. Günümüzde denizler sadece taşımacılık faaliyetleri nedeniyle değil karasal boşaltımlar ve denizlerde meydana gelen kazalar gibi nedenlerle de ciddi bir kirlilik tehdidi ile karşı karşıyadırlar. Küresel nitelik taşıyan bu sorunun çözümü için özellikle IMO öncülüğünde çalışmalar yapılmaktadır. Deniz kirliliği Türkiye'nin de gündeminde bulunmaktadır. Deniz kirliliği sorununun çözümü doğrultusunda ulusal düzeyde çalışmalar yapılmakta ve uluslararası katılımlar gerçekleştirilmektedir. Türkiye ve özellikle de Türk Boğazları bu yoğun deniz trafiği ve deniz kirliliğinden etkilenmektedir. İstanbul Boğazı ele alındığında ise onun denizyolu taşımacılığı açısından öneminin gittikçe arttığı ve buna bağlı olarak deniz kirliliği sorunuyla artan bir şekilde yüzleştiği görülmektedir. İstanbul Boğazı'nın uluslararası statüsü Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin revize edilmiş hali olan 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Montrö Sözleşmesinin imzalandığı 1936 yılından bu yana boğazlardaki yoğunluk önemli bir artış göstermiştir. İstanbul Boğazı'ndan yılda yaklaşık 50.000 geminin geçiş yaptığı bilinmektedir. Yoğun gemi trafiği, çevre üzerinde oluşan olumsuz etkiyi her geçen gün arttırmaktadır. Bu çalışma kapsamında İstanbul Boğazı'nda yaşanan çevresel sorunlar çeşitli boyutlarıyla ele alınmıştır. Bu sorunların ortaya konulmasında deniz kirliliği ve hava kirliliğine ilişkin araştırmalar son derece önem taşımaktadır. Ancak gemilerden kaynaklanan negatif çevresel etkilerin tam anlaşılmasında deniz kirliliği ve hava kirliliğine ilişkin incelemeler yeterli olmamaktadır. Denizyolu taşımacılığı ve özellikle de gemilerin teknik özelliklerinden kaynaklanan bazı işlemler deniz çevresi üzerinde çözülmesi oldukça güç problemlere sebebiyet vermektedir. Çalışma kapsamında farklı gemi tiplerinin farklı negatif çevresel tesirler meydana getirdiği ortaya konulmuştur. Araştırmada gemi kaynaklı çevre kirliliğinin tespit edilmesi ve çevre yönetiminin planlanması sürecinde, farklı gemi tiplerine göre yapılacak analizlerin önem taşıdığı öne sürülmektedir. Bu yaklaşımın ortaya konulacak politikalar ve geliştirilecek ulusal strateji için yeni bir bakış açısı kazandıracağı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede Ro-Ro Gemilerinin hava kirliliği açısından diğer birçok gemi tipine göre daha az olumsuzluğa neden olduğu belirtilmiştir. Ancak deniz kirliliği ve diğer negatif çevresel etkiler bağlamında dolaylı da olsa bu gemilerden kaynaklanan birçok olumsuzluğun ortaya çıkabileceği neticesine varılmış; pratik işleyişte ve yapılacak düzenlemelerde bu hususa dikkat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
UFUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ , 2015
‘İnsan’ kaynağı, organizasyonun hedefine ulaşması noktasında yöneticilerin göz önünde bulundurmas... more ‘İnsan’ kaynağı, organizasyonun hedefine ulaşması noktasında yöneticilerin göz önünde bulundurması gereken en önemli unsurdur. Yönetim bilimi, bu açıdan bakıldığında özü itibariyle bir davranış bilimi olarak nitelendirilebilir. Stratejik hedeflere ulaşmak isteyen tepe yöneticileri bu zaman diliminde yaşanabilecek krizlerde ‘insan unsuru’nun ‘psikolojik boyutu’nu örgütsel dayanıklılık bağlamında eşsiz bir alan olarak görebilecektir. Bu anlayış, krizlerin etki ve sonuçlarının organizasyon ve çalışanların üzerinde, gerekli eğitimin de verilmesiyle kabul edilebilir bir düzeye indirilmesine katkı sağlayabilir. Stratejik yönetim sürecini yürüten yöneticilerin kriz ve çatışma alanlarını öngörerek doğru tahminlerde bulunması ve örgüt psikolojisinin de bu duruma uyum sağlayabilecek bir esneklikte olması amaçlara ulaşılmasını sağlayabilecektir. Stratejik yönetimin yönetim ve örgüt psikolojisi bağlamında dikkatle ele alınması organizasyona bir açılım ve vizyon kazandıracaktır.
Political views such as Ottomanism, Islamism and Turanism (Turkism) were experienced by Ottoman E... more Political views such as Ottomanism, Islamism and Turanism (Turkism) were experienced by Ottoman Empire in last and longest century in order to protect his integration better. Newborn Republic took over ideological legacy of the Ottoman Empire largely and transformed it with a new style. Nationalist ideology, that continues its evolution in anti-communist conjuncture during the Cold War, has again changed its imagination with emerging the problem of ethnic nationalism after the 1980s. The traces of nationalism, which has a particular goal but does not have a way that is exactly certain, are tried to be followed from the Ottoman to Turkey. We carefully elected some important actors and their perceptions in order to understand and compare better the reality of national cases.
Siyaset, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkiler Bağlamında Yapay Zekâ Tartışmaları, 2022
Evaluation of Security Approaches in Public Administration in
the Context of Artificial Intellige... more Evaluation of Security Approaches in Public Administration in the Context of Artificial Intelligence
States prioritize the provision of security, with its structural and functional requirements. This orientation requires adapting to new conditions while tackling existing challenges. Technology plays a crucial role in states' quest for change and adaptation. Technology, especially information and communication technologies, is one of the main drivers of recent change and transformation in the world. Traditional security paradigms and previously successful methods may lose their effectiveness in the face of new technologies. Concepts, theories and practices are in constant need of revision. In this context, artificial intelligence, as a new development faced by states, requires careful consideration with its internal and external security dimensions. A technological orientation that mimics human beings may bring unpredictable and extraordinary threats with opportunities in the security context. This study focuses on the security category, which stands out among the areas where the multidimensional impact of artificial intelligence reaches, and the subject is discussed in the context of the impact of public administration on security approaches. Based on the main problematic of the book (the problematic of artificial intelligence in the context of political science, public administration and international relations), relevant studies are included in the scope and the results and findings are tried to make sense through analysis. Artificial intelligence is a technological innovation that forces the security perception of public administration to transform, which is already dizzying and will take time to be fully understood. Although the reflexes of states against this innovation differ, it is seen that opportunities and threats are tried to be evaluated at the same time, and new road maps in the field of security are wanted to be created from this perspective. In this context, along with security strategies and policies, administrative structures and processes are also changing. Essentially, all these developments point to a new era. In order to ensure internal and external security, this new era should be carried out with a multidisciplinary, dynamic and strategic perspective and with a holistic managerial approach. Keywords: Artificial Intelligence, New Technologies, Opportunities and Threats, Security, Public Administration, Strategic Management
Uploads
Papers by Ersoy Kutluk
negatif çevresel etkiler bağlamında dolaylı da olsa bu gemilerden kaynaklanan birçok olumsuzluğun
ortaya çıkabileceği neticesine varılmış; pratik işleyişte ve yapılacak düzenlemelerde bu hususa dikkat
edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Books by Ersoy Kutluk
the Context of Artificial Intelligence
States prioritize the provision of security, with its structural and functional requirements. This orientation requires adapting to new conditions while tackling existing challenges. Technology plays a crucial role in states' quest for change and adaptation. Technology, especially information and communication technologies, is one of the main drivers of recent change and transformation in the world. Traditional security paradigms and previously successful methods may lose their effectiveness in the face of new technologies. Concepts, theories and practices are in constant need of revision. In this context, artificial intelligence, as a new development faced by states, requires careful consideration with its internal and external security dimensions. A technological orientation that mimics human beings may bring unpredictable and extraordinary threats with opportunities in the security context. This study focuses on the security category, which stands out among the areas where the multidimensional impact of artificial intelligence reaches, and the subject is discussed in the context of the impact of public administration on security approaches. Based on the main problematic of the book (the problematic of artificial intelligence in the context of political science, public administration
and international relations), relevant studies are included in the scope and the results and findings are tried to make sense through analysis. Artificial
intelligence is a technological innovation that forces the security perception of public administration to transform, which is already dizzying and will take time to be fully understood. Although the reflexes of states against this innovation differ, it is seen that opportunities and threats are tried to be evaluated at the same time, and new road maps in the field of security are wanted to be created from this perspective. In this context, along with security strategies and policies, administrative structures and processes are also changing. Essentially, all these developments point to a new era. In order to ensure internal and external security, this new era should be carried out with a multidisciplinary, dynamic and strategic perspective and with a holistic managerial approach.
Keywords: Artificial Intelligence, New Technologies, Opportunities and
Threats, Security, Public Administration, Strategic Management
negatif çevresel etkiler bağlamında dolaylı da olsa bu gemilerden kaynaklanan birçok olumsuzluğun
ortaya çıkabileceği neticesine varılmış; pratik işleyişte ve yapılacak düzenlemelerde bu hususa dikkat
edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
the Context of Artificial Intelligence
States prioritize the provision of security, with its structural and functional requirements. This orientation requires adapting to new conditions while tackling existing challenges. Technology plays a crucial role in states' quest for change and adaptation. Technology, especially information and communication technologies, is one of the main drivers of recent change and transformation in the world. Traditional security paradigms and previously successful methods may lose their effectiveness in the face of new technologies. Concepts, theories and practices are in constant need of revision. In this context, artificial intelligence, as a new development faced by states, requires careful consideration with its internal and external security dimensions. A technological orientation that mimics human beings may bring unpredictable and extraordinary threats with opportunities in the security context. This study focuses on the security category, which stands out among the areas where the multidimensional impact of artificial intelligence reaches, and the subject is discussed in the context of the impact of public administration on security approaches. Based on the main problematic of the book (the problematic of artificial intelligence in the context of political science, public administration
and international relations), relevant studies are included in the scope and the results and findings are tried to make sense through analysis. Artificial
intelligence is a technological innovation that forces the security perception of public administration to transform, which is already dizzying and will take time to be fully understood. Although the reflexes of states against this innovation differ, it is seen that opportunities and threats are tried to be evaluated at the same time, and new road maps in the field of security are wanted to be created from this perspective. In this context, along with security strategies and policies, administrative structures and processes are also changing. Essentially, all these developments point to a new era. In order to ensure internal and external security, this new era should be carried out with a multidisciplinary, dynamic and strategic perspective and with a holistic managerial approach.
Keywords: Artificial Intelligence, New Technologies, Opportunities and
Threats, Security, Public Administration, Strategic Management