Is basinda degerlendirme hekimlerin is basinda gercekten ne yaptiklarin temelinde calisma uygulam... more Is basinda degerlendirme hekimlerin is basinda gercekten ne yaptiklarin temelinde calisma uygulamalarinin degerlendirilmesi anlamina gelir ve agirlikli olarak is yerinde uygulanir. Degerlendirme ogrenmeyi guduler ve bu nedenle is basinda degerlendirmenin degerlendirilmesi kolay olan yonlerden cok onemli ozelliklere odaklanmasi esastir. Is basinda degerlendirme genellikle yetkinlige dayalidir. Is basinda degerlendirme, egitim supervizyonlarinin yapi, siklik ve sure gibi cesitli yonlerini gelistirecek ve kolaylastiracaktir. Is basinda degerlendirmenin yapisi ve icerigi egitim alanin bireysel gereksinimlerine gore bicimlendirilerek faydalarinin en ust duzeye cikarilmasini saglayacak sekilde izlenmelidir. Is basinda degerlendirme bicimlendirici ve karar verdirici degerlendirme olarak kullanilabilir. Is basinda kullanilmak uzere mini klinik sinav, kanita dayali makale saati ve olguya dayali tartisma ve cok kaynakli geribildirim gibi bircok bicimlendirici degerlendirme yontemleri gelistirilmistir. Bu gozden gecirmede psikiyatri uzmanlik egitiminde is basinda degerlendirmeye duyulan ihtiyac tartisilmis ve bazi is basinda degerlendirme yontemleri tanitilmistir.
Objective: Whether or not psychological factors play an important role in the pathogenesis of alo... more Objective: Whether or not psychological factors play an important role in the pathogenesis of alopecia areata (AA) is a controversial issue. AA has had a tendency to be associated with high avoidance in attachment relationships, high alexithymic characteristics, and poor social support. Some studies have suggested that personality characteristics might modulate individual susceptibility to AA. The role of stressful life events in the appearance of AA is uncertain. In addition to reports associating anxiety and affective disorders with the onset of AA, there have also been studies that have not confirmed such an association. This case-control study was undertaken with the aim of determining the significance of stressful life events and other psychological factors in the etiopathogenesis of AA. Method: A total of 43 patients (26 male, 17 female) with AA and 53 age-and gender-matched healthy controls selected from hospital staff and their relatives (28 male, 25 female) were enrolled in the study. Both patients and controls were evaluated using the Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS), Stress Scale, and Toronto Alexithymia Scale (TAS). Results: There was no statistically significant difference between the patient and control groups with regard to the total scores of stressful major life events, depression, and anxiety (p>0.05). However, TAS scores in patients with AA were higher than in controls (p=0.013). Conclusion: The present study found no evidence that stressful major life events, depression, or anxiety have a role in the etiopathogenesis of AA, but AA tended to be associated with alexithymia. It has been suggested that alexithymics may suffer from unnoticed chronic stress with physiological, endocrine, and immune consequences, and that alexithymia is associated with impaired immune response. We suggest that alexithymia may play a role in the pathogenesis of AA via stress-induced immunological mechanisms.
Page 1. 198 ÖZET Duygu dışavurumu aile ortamıyla ilgili bir ölçüm olarak psikiyat-rik relapsların... more Page 1. 198 ÖZET Duygu dışavurumu aile ortamıyla ilgili bir ölçüm olarak psikiyat-rik relapsların önemli psikososyal yordayıcısıdır. Bu çalışmanın amacı; aile ortamı ve duygu dışavurumu değişkenlerinin psikopa-toloji şiddeti ile ilişkisinin araştırılmasıdır. ...
In recent years, major depressive disorder (MDD) has began to become a very heavy burden for the ... more In recent years, major depressive disorder (MDD) has began to become a very heavy burden for the public health system due to its various aspects like chronicity, resistant and debilitating symptomatology and apart from that, the eventual health care expenses. Reported comorbid psychiatric diseases are also suspected to be responsible for this burden. The objective of this study is to contribute the epidemiological data pool of MDD and subsequent researches to identify etiological factors of MDD and provide basis for resource managment studies for MDD. In this paper, we present the results of our study concerning the psychiatric comorbidity and sociodemographic aspects of MDD patients in Mersin region of Turkey, a seaside town on Mediterranean peninsula. The archives of our psychiatry department were searched thoroughly for the records of outpatients with established MDD diagnoses for the data about age, sex, marital status, education level, occupation, their HAM-A (Hamilton Anxiety Scale) and HAM-D (Hamilton Depression Rating Scale) scores and comorbidity. A total of 311 patient records 64 male (20%), 247 female (80%) were included in the study. Our results revealed that 80.7% of the subjects (251) were diagnosed as being affected from pure major depressive disorder, while the remaining 19.3% (60) were presented a comorbid psychiatric disorder along with the MDD. Results of this study point out that a decline in MDD diagnoses accompanies the decrease of education levels and MDD’s most frequent comorbid psychiatric disorder is panic disorder. Comorbidity in depressive disorder affects the duration of depressive episode, functionality in general, and response to treatment. Hence, it is very important to notify major depressive disorder and its comorbid disorders.
Kapı, girişe veya çıkışa ve geçişe getirilen bir denetim aygıtı, mahrem olanla kamusal olan arası... more Kapı, girişe veya çıkışa ve geçişe getirilen bir denetim aygıtı, mahrem olanla kamusal olan arasında bir sınır çizgisi, ardına kadar açılan ve güm diye yüze kapanan, çok zamansa aralığından konuşulan; ancak, zihinlerde o ilk ev resimlerindeki iki boyutu ile resmedilen bir dikdörtgen. Kapılarla insanların ilişkisini düşünmeye başlarken evle ilgili ne çok şey gelebilir akla. Eğer ev dünyadaki kendi köşemizse, kapı da yuvanın başladığı alanın, yani kendi mahrem alanımızın kontrolünü elimizde tutmamızı sağlayan bir nesne. Gaston Bachelard, “Ev insana istikrarlı olması için nedenler ve yanılsamalar sunan hayaller yekûnudur” (2013: 48) der meşhur Mekânın Poetikası’nda. İstikrarlı bir yaşam için hayal kuracağımız alanımızla, eylediğimiz alan arasındaki geçişin, tabiri yerindeyse, kapısını tutan evimizin kapısı, içimizle dışımızın kesiştiği ve değiştiği bir pasaj da değil mi bir yandan? Freud’a göre eve girerken yetişkin paltomuzu girişe asar, yeniden geçiririz çıkarken üstümüze. Aşık Veysel’in uzun ince bir yolunun iki kapılı hanını anarak, kapının başlangıca ve bitişe işaret ettiğini anmadan başlamayalım.
Ev kapılarının ardının sıcaklığı, sesi, rayihası, ahengi dış dünyanın keşmekeşinden iç dünyanın keşmekeşine taşımakla kalmaz bizleri, bir yandan da kendimize ait mekânın başladığını ve bittiğini imleyen bir sınır olarak işlev görür. Oda kapıları daha da mahrem olanın, bize kapalı olanın ardından ne olup bittiğini “merakla” bilmeye çalıştığımız alanın koruyucularıdır. “Bu evde kapılar açık duracak, kapatma odanın kapısını!” diye bağıran babanın odasının kapısı sımsıkı kapalıdır. Aslında kapı ne tam kapanır ne ardına kadar açıktır; onun hep aralık olduğunu biliriz içten içe. Bachelard ile devam edersek, “Kapı bütün bir aralık kalma kozmosudur. En azından bu kozmosun birincil hayallerinden biridir, arzuların ve yasak olana duyulan eğilimlerin, varlığı en gizli yerine varıncaya kadar açma eğiliminin, sesi çıkmayan tüm varlıkları fethetme arzusunun biriktiği bir düşlemenin kökenidir” ....
2nd Biennial Conference of the International-Society-for-Bipolar-Disorders -- AUG 02-04, 2006 -- ... more 2nd Biennial Conference of the International-Society-for-Bipolar-Disorders -- AUG 02-04, 2006 -- Edinburgh, SCOTLANDWOS: 00023918630015
Sekme Dergi'nin Kenar Etkisi sayısından ulaşabilirsiniz
https://www.sekme.fugamundi.org/sayi5ke... more Sekme Dergi'nin Kenar Etkisi sayısından ulaşabilirsiniz
Freud 'tekinsiz' kavramının ruhsallığını tanımlamaya etimolojisine bakarak başlar: Almanca tekinsiz (unheimlich) kelimesi evcil ya da yerli olan anlamına gelen 'heimlich' in karşıtıdır, yeni ve aşina olunmayan şeyler tekinsizdir. Merkezin aşinalığına karşın, kenar...
Is basinda degerlendirme hekimlerin is basinda gercekten ne yaptiklarin temelinde calisma uygulam... more Is basinda degerlendirme hekimlerin is basinda gercekten ne yaptiklarin temelinde calisma uygulamalarinin degerlendirilmesi anlamina gelir ve agirlikli olarak is yerinde uygulanir. Degerlendirme ogrenmeyi guduler ve bu nedenle is basinda degerlendirmenin degerlendirilmesi kolay olan yonlerden cok onemli ozelliklere odaklanmasi esastir. Is basinda degerlendirme genellikle yetkinlige dayalidir. Is basinda degerlendirme, egitim supervizyonlarinin yapi, siklik ve sure gibi cesitli yonlerini gelistirecek ve kolaylastiracaktir. Is basinda degerlendirmenin yapisi ve icerigi egitim alanin bireysel gereksinimlerine gore bicimlendirilerek faydalarinin en ust duzeye cikarilmasini saglayacak sekilde izlenmelidir. Is basinda degerlendirme bicimlendirici ve karar verdirici degerlendirme olarak kullanilabilir. Is basinda kullanilmak uzere mini klinik sinav, kanita dayali makale saati ve olguya dayali tartisma ve cok kaynakli geribildirim gibi bircok bicimlendirici degerlendirme yontemleri gelistirilmistir. Bu gozden gecirmede psikiyatri uzmanlik egitiminde is basinda degerlendirmeye duyulan ihtiyac tartisilmis ve bazi is basinda degerlendirme yontemleri tanitilmistir.
Objective: Whether or not psychological factors play an important role in the pathogenesis of alo... more Objective: Whether or not psychological factors play an important role in the pathogenesis of alopecia areata (AA) is a controversial issue. AA has had a tendency to be associated with high avoidance in attachment relationships, high alexithymic characteristics, and poor social support. Some studies have suggested that personality characteristics might modulate individual susceptibility to AA. The role of stressful life events in the appearance of AA is uncertain. In addition to reports associating anxiety and affective disorders with the onset of AA, there have also been studies that have not confirmed such an association. This case-control study was undertaken with the aim of determining the significance of stressful life events and other psychological factors in the etiopathogenesis of AA. Method: A total of 43 patients (26 male, 17 female) with AA and 53 age-and gender-matched healthy controls selected from hospital staff and their relatives (28 male, 25 female) were enrolled in the study. Both patients and controls were evaluated using the Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS), Stress Scale, and Toronto Alexithymia Scale (TAS). Results: There was no statistically significant difference between the patient and control groups with regard to the total scores of stressful major life events, depression, and anxiety (p>0.05). However, TAS scores in patients with AA were higher than in controls (p=0.013). Conclusion: The present study found no evidence that stressful major life events, depression, or anxiety have a role in the etiopathogenesis of AA, but AA tended to be associated with alexithymia. It has been suggested that alexithymics may suffer from unnoticed chronic stress with physiological, endocrine, and immune consequences, and that alexithymia is associated with impaired immune response. We suggest that alexithymia may play a role in the pathogenesis of AA via stress-induced immunological mechanisms.
Page 1. 198 ÖZET Duygu dışavurumu aile ortamıyla ilgili bir ölçüm olarak psikiyat-rik relapsların... more Page 1. 198 ÖZET Duygu dışavurumu aile ortamıyla ilgili bir ölçüm olarak psikiyat-rik relapsların önemli psikososyal yordayıcısıdır. Bu çalışmanın amacı; aile ortamı ve duygu dışavurumu değişkenlerinin psikopa-toloji şiddeti ile ilişkisinin araştırılmasıdır. ...
In recent years, major depressive disorder (MDD) has began to become a very heavy burden for the ... more In recent years, major depressive disorder (MDD) has began to become a very heavy burden for the public health system due to its various aspects like chronicity, resistant and debilitating symptomatology and apart from that, the eventual health care expenses. Reported comorbid psychiatric diseases are also suspected to be responsible for this burden. The objective of this study is to contribute the epidemiological data pool of MDD and subsequent researches to identify etiological factors of MDD and provide basis for resource managment studies for MDD. In this paper, we present the results of our study concerning the psychiatric comorbidity and sociodemographic aspects of MDD patients in Mersin region of Turkey, a seaside town on Mediterranean peninsula. The archives of our psychiatry department were searched thoroughly for the records of outpatients with established MDD diagnoses for the data about age, sex, marital status, education level, occupation, their HAM-A (Hamilton Anxiety Scale) and HAM-D (Hamilton Depression Rating Scale) scores and comorbidity. A total of 311 patient records 64 male (20%), 247 female (80%) were included in the study. Our results revealed that 80.7% of the subjects (251) were diagnosed as being affected from pure major depressive disorder, while the remaining 19.3% (60) were presented a comorbid psychiatric disorder along with the MDD. Results of this study point out that a decline in MDD diagnoses accompanies the decrease of education levels and MDD’s most frequent comorbid psychiatric disorder is panic disorder. Comorbidity in depressive disorder affects the duration of depressive episode, functionality in general, and response to treatment. Hence, it is very important to notify major depressive disorder and its comorbid disorders.
Kapı, girişe veya çıkışa ve geçişe getirilen bir denetim aygıtı, mahrem olanla kamusal olan arası... more Kapı, girişe veya çıkışa ve geçişe getirilen bir denetim aygıtı, mahrem olanla kamusal olan arasında bir sınır çizgisi, ardına kadar açılan ve güm diye yüze kapanan, çok zamansa aralığından konuşulan; ancak, zihinlerde o ilk ev resimlerindeki iki boyutu ile resmedilen bir dikdörtgen. Kapılarla insanların ilişkisini düşünmeye başlarken evle ilgili ne çok şey gelebilir akla. Eğer ev dünyadaki kendi köşemizse, kapı da yuvanın başladığı alanın, yani kendi mahrem alanımızın kontrolünü elimizde tutmamızı sağlayan bir nesne. Gaston Bachelard, “Ev insana istikrarlı olması için nedenler ve yanılsamalar sunan hayaller yekûnudur” (2013: 48) der meşhur Mekânın Poetikası’nda. İstikrarlı bir yaşam için hayal kuracağımız alanımızla, eylediğimiz alan arasındaki geçişin, tabiri yerindeyse, kapısını tutan evimizin kapısı, içimizle dışımızın kesiştiği ve değiştiği bir pasaj da değil mi bir yandan? Freud’a göre eve girerken yetişkin paltomuzu girişe asar, yeniden geçiririz çıkarken üstümüze. Aşık Veysel’in uzun ince bir yolunun iki kapılı hanını anarak, kapının başlangıca ve bitişe işaret ettiğini anmadan başlamayalım.
Ev kapılarının ardının sıcaklığı, sesi, rayihası, ahengi dış dünyanın keşmekeşinden iç dünyanın keşmekeşine taşımakla kalmaz bizleri, bir yandan da kendimize ait mekânın başladığını ve bittiğini imleyen bir sınır olarak işlev görür. Oda kapıları daha da mahrem olanın, bize kapalı olanın ardından ne olup bittiğini “merakla” bilmeye çalıştığımız alanın koruyucularıdır. “Bu evde kapılar açık duracak, kapatma odanın kapısını!” diye bağıran babanın odasının kapısı sımsıkı kapalıdır. Aslında kapı ne tam kapanır ne ardına kadar açıktır; onun hep aralık olduğunu biliriz içten içe. Bachelard ile devam edersek, “Kapı bütün bir aralık kalma kozmosudur. En azından bu kozmosun birincil hayallerinden biridir, arzuların ve yasak olana duyulan eğilimlerin, varlığı en gizli yerine varıncaya kadar açma eğiliminin, sesi çıkmayan tüm varlıkları fethetme arzusunun biriktiği bir düşlemenin kökenidir” ....
2nd Biennial Conference of the International-Society-for-Bipolar-Disorders -- AUG 02-04, 2006 -- ... more 2nd Biennial Conference of the International-Society-for-Bipolar-Disorders -- AUG 02-04, 2006 -- Edinburgh, SCOTLANDWOS: 00023918630015
Sekme Dergi'nin Kenar Etkisi sayısından ulaşabilirsiniz
https://www.sekme.fugamundi.org/sayi5ke... more Sekme Dergi'nin Kenar Etkisi sayısından ulaşabilirsiniz
Freud 'tekinsiz' kavramının ruhsallığını tanımlamaya etimolojisine bakarak başlar: Almanca tekinsiz (unheimlich) kelimesi evcil ya da yerli olan anlamına gelen 'heimlich' in karşıtıdır, yeni ve aşina olunmayan şeyler tekinsizdir. Merkezin aşinalığına karşın, kenar...
Uploads
Papers by ayse devrim basterzi
Ev kapılarının ardının sıcaklığı, sesi, rayihası, ahengi dış dünyanın keşmekeşinden iç dünyanın keşmekeşine taşımakla kalmaz bizleri, bir yandan da kendimize ait mekânın başladığını ve bittiğini imleyen bir sınır olarak işlev görür. Oda kapıları daha da mahrem olanın, bize kapalı olanın ardından ne olup bittiğini “merakla” bilmeye çalıştığımız alanın koruyucularıdır. “Bu evde kapılar açık duracak, kapatma odanın kapısını!” diye bağıran babanın odasının kapısı sımsıkı kapalıdır. Aslında kapı ne tam kapanır ne ardına kadar açıktır; onun hep aralık olduğunu biliriz içten içe. Bachelard ile devam edersek, “Kapı bütün bir aralık kalma kozmosudur. En azından bu kozmosun birincil hayallerinden biridir, arzuların ve yasak olana duyulan eğilimlerin, varlığı en gizli yerine varıncaya kadar açma eğiliminin, sesi çıkmayan tüm varlıkları fethetme arzusunun biriktiği bir düşlemenin kökenidir” ....
https://www.sekme.fugamundi.org/sayi5kenaretkisi?goto=Ayse+Devrim+Basterzi
Freud 'tekinsiz' kavramının ruhsallığını tanımlamaya etimolojisine bakarak başlar: Almanca tekinsiz (unheimlich) kelimesi evcil ya da yerli olan anlamına gelen 'heimlich' in karşıtıdır, yeni ve aşina olunmayan şeyler tekinsizdir. Merkezin aşinalığına karşın, kenar...
Ev kapılarının ardının sıcaklığı, sesi, rayihası, ahengi dış dünyanın keşmekeşinden iç dünyanın keşmekeşine taşımakla kalmaz bizleri, bir yandan da kendimize ait mekânın başladığını ve bittiğini imleyen bir sınır olarak işlev görür. Oda kapıları daha da mahrem olanın, bize kapalı olanın ardından ne olup bittiğini “merakla” bilmeye çalıştığımız alanın koruyucularıdır. “Bu evde kapılar açık duracak, kapatma odanın kapısını!” diye bağıran babanın odasının kapısı sımsıkı kapalıdır. Aslında kapı ne tam kapanır ne ardına kadar açıktır; onun hep aralık olduğunu biliriz içten içe. Bachelard ile devam edersek, “Kapı bütün bir aralık kalma kozmosudur. En azından bu kozmosun birincil hayallerinden biridir, arzuların ve yasak olana duyulan eğilimlerin, varlığı en gizli yerine varıncaya kadar açma eğiliminin, sesi çıkmayan tüm varlıkları fethetme arzusunun biriktiği bir düşlemenin kökenidir” ....
https://www.sekme.fugamundi.org/sayi5kenaretkisi?goto=Ayse+Devrim+Basterzi
Freud 'tekinsiz' kavramının ruhsallığını tanımlamaya etimolojisine bakarak başlar: Almanca tekinsiz (unheimlich) kelimesi evcil ya da yerli olan anlamına gelen 'heimlich' in karşıtıdır, yeni ve aşina olunmayan şeyler tekinsizdir. Merkezin aşinalığına karşın, kenar...