After the foundation of the regular Turkish army on November 9, 1920,
the National Struggle in We... more After the foundation of the regular Turkish army on November 9, 1920, the National Struggle in Western Anatolia was led by the Western Front Command on behalf of the Grand National Assembly of Turkey. After the establishment of the Western Front Command, the Headquarters of the General Staff was first established in Ankara, and the Headquarters of the Commander-in-Chief was founded with the Commander-in-Chief Law on August 5, 1921. Thus, from then on, the Turkish army fought battles in a more organized manner. The main headquarters of the Turkish army (General Staff Headquarters and Commander-in-Chief Headquarters) operated together with the Western Front Headquarters in the Turkish War of Independence. Therefore, the Western Front Headquarters was purposely chosen as the sample in this study. After the Western Front Command was founded on June 24, 1920, it established its headquarters in 30 different centers in so far as it can be determined. And it commanded the battles on the Western Front from these centers and had to frequently switch its headquarters according to the conditions of the battle. In the centers where it was deployed, ease of transportation and nearness to supply centers were taken into consideration. Hence, as the command cadre of the Turkish army consolidated, the battles against the Greeks on the Western Front were successfully managed. It is possible to evaluate the Battle of Sakarya and the Great Offensive as a result of this. This study aims to introduce the headquarters centers of the Turkish army during the battles fought on the Western Front. Thus, it is assumed that it will be better understood how the fact that the Turkish army became organized in the War of Independence affected its success. In addition, in the study, the headquarters centers of the Western Front will be presented chronologically and 30 centers will be marked on the map.
On 28 July 1914, when the First World War started, the Russian Caucasian army attacked the Ottoma... more On 28 July 1914, when the First World War started, the Russian Caucasian army attacked the Ottoman lands in November 1914 and many Armenians joined the Russian army. Taking advantage of the this rebellion, Russian troops occupied Van on 20 May 1915 and dominated the region. With the occupation of Van, the Ottoman Government enacted the Law on Relocation and Resettlement on 27 May 1915 and relocated some Armenians in the war zones to the southern provinces of the Ottoman Empire for military reasons. In July 1915, the Russians, were forced to migrate the Armenians in the zone of occupation to the Caucasus. With the Russian occupation of Eastern Anatolia in 1916, the Armenians who had migrated returned. In 1917, with the withdrawal of the Russian Caucasian army, these Armenians had fled with the Russians. With the signing of the Armistice of Mudros, some Armenians came to Bitlis. In 1922, following the success of the Turkish War of Independence, Armenians who did not want to stay in Anatolia migrated to Istanbul and various Western countries. With the outbreak of the First World War, Armenians experienced a continuous migration movement due to the war conditions. Bitlis was one of the provinces where this migration movement took place. One of the main reasons for choosing Bitlis as a sample is that it is a province with a high Armenian population density. Secondly, the occupation of Bitlis by the Russians. It is assumed that the Armenian migrations in Bitlis were political in nature rather than war-related. In this respect, it was determined that the Armenian population mobility in Bitlis took place eight times. As a result, it is possible to say that the main reason for such frequent mobility was that the Armenians acted with the Allies.
During the First World War, the Ottoman Empire supported the Allied States (Germany, Austria-Hung... more During the First World War, the Ottoman Empire supported the Allied States (Germany, Austria-Hungary, and Bulgaria) by sending manpower abroad to the Romania, Galicia, and Macedonia fronts. The 6th Corps, consisting of the 15 th and 25 th Divisions, was transported from Edirne to the Romanian Front on 12 August 1916. The 15 th Division comprised the 38 th , 45 th , and 56 th Regiments, while the 25 th Division comprised the 56 th , 74 th and 75 th Regiments. The 15 th Division left the train at Varna Station, the 6 th Corps Headquarters and the 25 th Division at Pravadi Station. The 26 th Division was also deployed to the Romanian Front on 1 November 1916. The 26 th Division was composed of the 73 rd , 76 th , and 78 th Infantry and the 26 th Artillery Regiment. The division travelled from Edirne to Tarnova and participated in the Wallachian operation. Meanwhile, the 6 th Ottoman Corps either deployed or fought battles in the Romanian Front at 128 centres from Edirne to the Seret Line in Romania.
Öz: 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak Birinci Dünya Savaşı'ndan ... more Öz: 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilmişti. Mütareke ile birlikte İtilaf Devletleri kuvvetleri, Anadolu'nun çeşitli bölgelerini işgal etmeye başlamışlardı. Başlangıçta işgallere karşı Batı Cephesi ve Güney Cephesi'nde Kuvayımilliye birlikleri mücadele etmiş, sonrasında ise düzenli Türk ordusunun kurulmasıyla birlikte işgal kuvvetlerine karşı başarılı muharebeler verilmişti. Bunun sonucu olarak da önce Doğu Cephesi, sonrasında Güney Cephesi'nin kapanmasıyla birlikte burada bulunan birliklerin birçoğu, Batı Cephesi Komutanlığının emrine girmişti. Bunlardan biri de 3'üncü Kolordu ve sonrasında Merkez ordusu emrinde olan 5'inci Kafkas Tümeni idi. Çalışmada Sakarya Meydan Muharebesi'nde 4'üncü Grup Komutanlığına bağlı 5'inci Kafkas Tümeninin cephe faaliyetleri ele alınmıştır. Bu faaliyetler, Millî Savunma Bakanlığı Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi'nden tespit ve temin edilen arşiv belgeleri, Millî Savunma Bakanlığının Türk İstiklal Harbi Serisi'nde yer alan çalışmalar ve literatürde yer alan çeşitli çalışmalarla anlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmada nitel, nicel ve karşılaştırmalı yöntem kullanılarak kaynaklar analiz edilmiş ve çalışma ortaya konulmuştur.
Demokrasi Platformu Dergisi International Refereed Journal, 2023
Yüksek Askerî Şura, ilk olarak II. Mahmut döneminde 7 Şubat 1837 tarihinde Dâr-ı
Şûrâ-yı Askerî a... more Yüksek Askerî Şura, ilk olarak II. Mahmut döneminde 7 Şubat 1837 tarihinde Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî adıyla kurulmuştu. 19 Şubat 1837’de de ilk nizamnamesi yayınlanmıştı. Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’nin başlıca görevi, askerî alandaki yeni düzenlemeler hakkında fikirler üretmek, kişilerin askerlik ile ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmak, Batılı devletlerin askerlik usul ve kurallarını tercüme edip Osmanlı ordusunda uygun düzenlemeler yapmak ve tüm bu konularda merkezi örgüte teklifler sunmaktı. Dolayısıyla şura, Osmanlı askerî sistemini modern ordu sisteminde yeniden düzenlemek üzere kurulmuş bir kuruluş idi. Cumhuriyet döneminde ise Ali Şura-yı Askerî adıyla 29 Nisan 1925 tarihinde 636 sayılı kanunla kurulmuştu. Şuranın kuruluş amacı, “Kuvvet Komutanlıklarında terfi ve taltif usulleri, savaş ve barışta askerî teşkilat, konuş, askerî inşaat faaliyetleri, silahlanma, eğitim-öğretim faaliyetleri, askerî kıyafet ve teçhizatı, askerî kanunlar gibi konuları müzakere etmektir. Netice itibariyle Türkiye Cumhuriyeti döneminde Yüksek Askerî Şura’nın üç kanunla yeniden düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca 2017 yılında ilk defa Yüksek Askerî Şura Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Çalışmada Yüksek Askerî Şura’nın kuruluşu, işleyişi, işleyişinde meydana gelen değişiklikler kanunlar bağlamında karşılaştırma yöntemi ile ortaya konulacaktır. Ayrıca Yüksek Askerî Şura’ya dair yapılan yasal düzenlemeler, tablo şeklinde ek kısmında sunulmuştur.
24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanarak dünya
nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ... more 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanarak dünya nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ve yeni Türk devletinin varlığı kabul edilmişti. Lozan Konferansı’nda beklediklerini bulamayan Ermeniler ise Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam)’ne başvurmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan göç problemini çözmek için Milletler Cemiyeti tarafından 1921’de bir konferans yapılmış ve Rus Mültecileri Komiserliği kurulmuştu. 1922’de ise Rus mültecilere kimlik belgesi verilmesi kabul edilmişti. Bu kimlik belgesine “Nansen Pasaportu” denilmekteydi. 1924 yılında Ermeni mültecilerin de bu pasaporttan yararlanmasına karar verilmiş ve Ermeni kaynaklarına göre, 7.000 Ermeni, bu pasaporttan yararlanmıştı. Ayrıca Nansen, 50.000 Ermeni mültecinin Ermenistan’da Serdarabad şehrine yerleştirilmesi için çaba sarf etmiş ancak üye devletlerden yeteri kadar destek bulamamıştı. Ermeni mültecileri meselesinin sözde Ermeni soykırım iddialarının bir uzantısı olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmada Milletler Cemiyeti’nde gündeme gelen Ermeni mültecilerin durumu ve Sovyet Ermenistan’a yapılan göçler ele alınmıştır.
Due to its geographical location, Van was a province bordering
Iran and in close proximity to Rus... more Due to its geographical location, Van was a province bordering Iran and in close proximity to Russia in the north. Additionally, the provincial center had one of the highest Armenian populations among the settlements of those lands. Consequently, the geographical location and population factor facilitated the easy organization of Armenians in Van. When the First World War broke out in the Ottoman lands, the Armenians in the province initiated a mass revolt. The revolt initially started in various parts of Van in December 1914 and spread from the surrounding areas to the city of Van. On 20 April 1915, Armenians began the revolt in Van proper by opening fire on Muslim neighborhoods. Fierce battles between the Armenians and Ottoman troops lasted for 26 days. During these battles, numerous Muslims were massacred. According to archival documents, the massacre committed by Armenians in the center of Van on May 17, 1915, was unprecedented in history. From 17 May until the evening of 18 May, the massacre of Muslims continued, and many Muslims who were unable to escape from Van were brutally slaughtered with axes and saws. Finally, on 20 May 1915, Russian detachments entered Van. As a result of the occupation, approximately 100,000 Muslims from Van became refugees and started migrating towards Bitlis. In this study, the daily progression of the revolt initiated by the Armenians in the city of Van will be examined, shedding light on military history documents (war reports), and the impact of this revolt on both Muslims and Armenians will be revealed. The primary sources of the study will be the documents belonging to the Department of Archives and Military History of the Turkish Ministry of National Defense, Armenian documents, and various studies in the literature. These mentioned sources will be analyzed using a comparative method.
GÜZİN ÇAYKIRAN* ÖZ Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı zaman Millî Mücadel... more GÜZİN ÇAYKIRAN* ÖZ Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı zaman Millî Mücadele'nin askerî ve siyasi safhasını da başlatmış oluyordu. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'dan Ankara'ya kadar örgütlü bir direniş için mücadele etmiş ve toplamda 16 farklı merkeze uğramış veya bu merkezlerde kalmıştır. Merkezler dikkate alındığında bugünkü mesafe cetveline göre tespit edilebildiği kadarıyla Mustafa Kemal Paşa, yaklaşık 2.819 kilometre yol kat etmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelmesinden sonra ise istikameti artık Batı Cephesi'dir. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Mustafa Kemal Paşa, Meclis adına Türk İstiklal Harbi'ni komuta etmeye başlamıştır. Özellikle Yunanlara karşı yapılan muharebeler sırasında ana istikameti Batı Cephesi karargâhının konuşlandığı merkezler olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın 20 Haziran 1920'de Eskişehir'den 10 Eylül 1922'ye İzmir'e kadar Türk İstiklal Harbi'ndeki cephe yolcuğu, uğradığı merkezler dikkate alındığında kat ettiği kilometre 11.898'dir. Ve bu tarih aralığında tespit edilebildiği kadarıyla 53 farklı merkeze uğramıştır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele'de toplamda 14.717 km yol kat etmiş ve 69 farklı merkeze seyahat etmiştir. Bu kilometre, Türkiye'den çok uzakta bulunan Avusturalya kıtası ile Türkiye arasındaki kilometreden daha fazladır. Belli başlı merkezler üzerinden yapılan bu hesaplama esasen yaklaşık bir sayıyı vermektedir. Zira Mustafa Kemal Paşa, bu kilometrenin çok daha üstünde bir sayıyla Anadolu'daki yolculuğunu tamamlamıştır. Çalış
After the foundation of the regular Turkish army on November 9, 1920,
the National Struggle in We... more After the foundation of the regular Turkish army on November 9, 1920, the National Struggle in Western Anatolia was led by the Western Front Command on behalf of the Grand National Assembly of Turkey. After the establishment of the Western Front Command, the Headquarters of the General Staff was first established in Ankara, and the Headquarters of the Commander-in-Chief was founded with the Commander-in-Chief Law on August 5, 1921. Thus, from then on, the Turkish army fought battles in a more organized manner. The main headquarters of the Turkish army (General Staff Headquarters and Commander-in-Chief Headquarters) operated together with the Western Front Headquarters in the Turkish War of Independence. Therefore, the Western Front Headquarters was purposely chosen as the sample in this study. After the Western Front Command was founded on June 24, 1920, it established its headquarters in 30 different centers in so far as it can be determined. And it commanded the battles on the Western Front from these centers and had to frequently switch its headquarters according to the conditions of the battle. In the centers where it was deployed, ease of transportation and nearness to supply centers were taken into consideration. Hence, as the command cadre of the Turkish army consolidated, the battles against the Greeks on the Western Front were successfully managed. It is possible to evaluate the Battle of Sakarya and the Great Offensive as a result of this. This study aims to introduce the headquarters centers of the Turkish army during the battles fought on the Western Front. Thus, it is assumed that it will be better understood how the fact that the Turkish army became organized in the War of Independence affected its success. In addition, in the study, the headquarters centers of the Western Front will be presented chronologically and 30 centers will be marked on the map.
On 28 July 1914, when the First World War started, the Russian Caucasian army attacked the Ottoma... more On 28 July 1914, when the First World War started, the Russian Caucasian army attacked the Ottoman lands in November 1914 and many Armenians joined the Russian army. Taking advantage of the this rebellion, Russian troops occupied Van on 20 May 1915 and dominated the region. With the occupation of Van, the Ottoman Government enacted the Law on Relocation and Resettlement on 27 May 1915 and relocated some Armenians in the war zones to the southern provinces of the Ottoman Empire for military reasons. In July 1915, the Russians, were forced to migrate the Armenians in the zone of occupation to the Caucasus. With the Russian occupation of Eastern Anatolia in 1916, the Armenians who had migrated returned. In 1917, with the withdrawal of the Russian Caucasian army, these Armenians had fled with the Russians. With the signing of the Armistice of Mudros, some Armenians came to Bitlis. In 1922, following the success of the Turkish War of Independence, Armenians who did not want to stay in Anatolia migrated to Istanbul and various Western countries. With the outbreak of the First World War, Armenians experienced a continuous migration movement due to the war conditions. Bitlis was one of the provinces where this migration movement took place. One of the main reasons for choosing Bitlis as a sample is that it is a province with a high Armenian population density. Secondly, the occupation of Bitlis by the Russians. It is assumed that the Armenian migrations in Bitlis were political in nature rather than war-related. In this respect, it was determined that the Armenian population mobility in Bitlis took place eight times. As a result, it is possible to say that the main reason for such frequent mobility was that the Armenians acted with the Allies.
During the First World War, the Ottoman Empire supported the Allied States (Germany, Austria-Hung... more During the First World War, the Ottoman Empire supported the Allied States (Germany, Austria-Hungary, and Bulgaria) by sending manpower abroad to the Romania, Galicia, and Macedonia fronts. The 6th Corps, consisting of the 15 th and 25 th Divisions, was transported from Edirne to the Romanian Front on 12 August 1916. The 15 th Division comprised the 38 th , 45 th , and 56 th Regiments, while the 25 th Division comprised the 56 th , 74 th and 75 th Regiments. The 15 th Division left the train at Varna Station, the 6 th Corps Headquarters and the 25 th Division at Pravadi Station. The 26 th Division was also deployed to the Romanian Front on 1 November 1916. The 26 th Division was composed of the 73 rd , 76 th , and 78 th Infantry and the 26 th Artillery Regiment. The division travelled from Edirne to Tarnova and participated in the Wallachian operation. Meanwhile, the 6 th Ottoman Corps either deployed or fought battles in the Romanian Front at 128 centres from Edirne to the Seret Line in Romania.
Öz: 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak Birinci Dünya Savaşı'ndan ... more Öz: 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilmişti. Mütareke ile birlikte İtilaf Devletleri kuvvetleri, Anadolu'nun çeşitli bölgelerini işgal etmeye başlamışlardı. Başlangıçta işgallere karşı Batı Cephesi ve Güney Cephesi'nde Kuvayımilliye birlikleri mücadele etmiş, sonrasında ise düzenli Türk ordusunun kurulmasıyla birlikte işgal kuvvetlerine karşı başarılı muharebeler verilmişti. Bunun sonucu olarak da önce Doğu Cephesi, sonrasında Güney Cephesi'nin kapanmasıyla birlikte burada bulunan birliklerin birçoğu, Batı Cephesi Komutanlığının emrine girmişti. Bunlardan biri de 3'üncü Kolordu ve sonrasında Merkez ordusu emrinde olan 5'inci Kafkas Tümeni idi. Çalışmada Sakarya Meydan Muharebesi'nde 4'üncü Grup Komutanlığına bağlı 5'inci Kafkas Tümeninin cephe faaliyetleri ele alınmıştır. Bu faaliyetler, Millî Savunma Bakanlığı Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi'nden tespit ve temin edilen arşiv belgeleri, Millî Savunma Bakanlığının Türk İstiklal Harbi Serisi'nde yer alan çalışmalar ve literatürde yer alan çeşitli çalışmalarla anlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmada nitel, nicel ve karşılaştırmalı yöntem kullanılarak kaynaklar analiz edilmiş ve çalışma ortaya konulmuştur.
Demokrasi Platformu Dergisi International Refereed Journal, 2023
Yüksek Askerî Şura, ilk olarak II. Mahmut döneminde 7 Şubat 1837 tarihinde Dâr-ı
Şûrâ-yı Askerî a... more Yüksek Askerî Şura, ilk olarak II. Mahmut döneminde 7 Şubat 1837 tarihinde Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî adıyla kurulmuştu. 19 Şubat 1837’de de ilk nizamnamesi yayınlanmıştı. Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’nin başlıca görevi, askerî alandaki yeni düzenlemeler hakkında fikirler üretmek, kişilerin askerlik ile ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmak, Batılı devletlerin askerlik usul ve kurallarını tercüme edip Osmanlı ordusunda uygun düzenlemeler yapmak ve tüm bu konularda merkezi örgüte teklifler sunmaktı. Dolayısıyla şura, Osmanlı askerî sistemini modern ordu sisteminde yeniden düzenlemek üzere kurulmuş bir kuruluş idi. Cumhuriyet döneminde ise Ali Şura-yı Askerî adıyla 29 Nisan 1925 tarihinde 636 sayılı kanunla kurulmuştu. Şuranın kuruluş amacı, “Kuvvet Komutanlıklarında terfi ve taltif usulleri, savaş ve barışta askerî teşkilat, konuş, askerî inşaat faaliyetleri, silahlanma, eğitim-öğretim faaliyetleri, askerî kıyafet ve teçhizatı, askerî kanunlar gibi konuları müzakere etmektir. Netice itibariyle Türkiye Cumhuriyeti döneminde Yüksek Askerî Şura’nın üç kanunla yeniden düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca 2017 yılında ilk defa Yüksek Askerî Şura Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Çalışmada Yüksek Askerî Şura’nın kuruluşu, işleyişi, işleyişinde meydana gelen değişiklikler kanunlar bağlamında karşılaştırma yöntemi ile ortaya konulacaktır. Ayrıca Yüksek Askerî Şura’ya dair yapılan yasal düzenlemeler, tablo şeklinde ek kısmında sunulmuştur.
24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanarak dünya
nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ... more 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanarak dünya nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ve yeni Türk devletinin varlığı kabul edilmişti. Lozan Konferansı’nda beklediklerini bulamayan Ermeniler ise Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam)’ne başvurmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan göç problemini çözmek için Milletler Cemiyeti tarafından 1921’de bir konferans yapılmış ve Rus Mültecileri Komiserliği kurulmuştu. 1922’de ise Rus mültecilere kimlik belgesi verilmesi kabul edilmişti. Bu kimlik belgesine “Nansen Pasaportu” denilmekteydi. 1924 yılında Ermeni mültecilerin de bu pasaporttan yararlanmasına karar verilmiş ve Ermeni kaynaklarına göre, 7.000 Ermeni, bu pasaporttan yararlanmıştı. Ayrıca Nansen, 50.000 Ermeni mültecinin Ermenistan’da Serdarabad şehrine yerleştirilmesi için çaba sarf etmiş ancak üye devletlerden yeteri kadar destek bulamamıştı. Ermeni mültecileri meselesinin sözde Ermeni soykırım iddialarının bir uzantısı olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmada Milletler Cemiyeti’nde gündeme gelen Ermeni mültecilerin durumu ve Sovyet Ermenistan’a yapılan göçler ele alınmıştır.
Due to its geographical location, Van was a province bordering
Iran and in close proximity to Rus... more Due to its geographical location, Van was a province bordering Iran and in close proximity to Russia in the north. Additionally, the provincial center had one of the highest Armenian populations among the settlements of those lands. Consequently, the geographical location and population factor facilitated the easy organization of Armenians in Van. When the First World War broke out in the Ottoman lands, the Armenians in the province initiated a mass revolt. The revolt initially started in various parts of Van in December 1914 and spread from the surrounding areas to the city of Van. On 20 April 1915, Armenians began the revolt in Van proper by opening fire on Muslim neighborhoods. Fierce battles between the Armenians and Ottoman troops lasted for 26 days. During these battles, numerous Muslims were massacred. According to archival documents, the massacre committed by Armenians in the center of Van on May 17, 1915, was unprecedented in history. From 17 May until the evening of 18 May, the massacre of Muslims continued, and many Muslims who were unable to escape from Van were brutally slaughtered with axes and saws. Finally, on 20 May 1915, Russian detachments entered Van. As a result of the occupation, approximately 100,000 Muslims from Van became refugees and started migrating towards Bitlis. In this study, the daily progression of the revolt initiated by the Armenians in the city of Van will be examined, shedding light on military history documents (war reports), and the impact of this revolt on both Muslims and Armenians will be revealed. The primary sources of the study will be the documents belonging to the Department of Archives and Military History of the Turkish Ministry of National Defense, Armenian documents, and various studies in the literature. These mentioned sources will be analyzed using a comparative method.
GÜZİN ÇAYKIRAN* ÖZ Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı zaman Millî Mücadel... more GÜZİN ÇAYKIRAN* ÖZ Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı zaman Millî Mücadele'nin askerî ve siyasi safhasını da başlatmış oluyordu. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'dan Ankara'ya kadar örgütlü bir direniş için mücadele etmiş ve toplamda 16 farklı merkeze uğramış veya bu merkezlerde kalmıştır. Merkezler dikkate alındığında bugünkü mesafe cetveline göre tespit edilebildiği kadarıyla Mustafa Kemal Paşa, yaklaşık 2.819 kilometre yol kat etmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelmesinden sonra ise istikameti artık Batı Cephesi'dir. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Mustafa Kemal Paşa, Meclis adına Türk İstiklal Harbi'ni komuta etmeye başlamıştır. Özellikle Yunanlara karşı yapılan muharebeler sırasında ana istikameti Batı Cephesi karargâhının konuşlandığı merkezler olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın 20 Haziran 1920'de Eskişehir'den 10 Eylül 1922'ye İzmir'e kadar Türk İstiklal Harbi'ndeki cephe yolcuğu, uğradığı merkezler dikkate alındığında kat ettiği kilometre 11.898'dir. Ve bu tarih aralığında tespit edilebildiği kadarıyla 53 farklı merkeze uğramıştır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele'de toplamda 14.717 km yol kat etmiş ve 69 farklı merkeze seyahat etmiştir. Bu kilometre, Türkiye'den çok uzakta bulunan Avusturalya kıtası ile Türkiye arasındaki kilometreden daha fazladır. Belli başlı merkezler üzerinden yapılan bu hesaplama esasen yaklaşık bir sayıyı vermektedir. Zira Mustafa Kemal Paşa, bu kilometrenin çok daha üstünde bir sayıyla Anadolu'daki yolculuğunu tamamlamıştır. Çalış
PRACTICING HERMENEUTIC APPROACH IN HISTORIOGRAPHY TO
THE 1915 EVENTS ANDS CONTRIBTION TO HISTORY ... more PRACTICING HERMENEUTIC APPROACH IN HISTORIOGRAPHY TO THE 1915 EVENTS ANDS CONTRIBTION TO HISTORY EDUCATION ABSTRACT The most important factorin historiography is to consider each document emerged by historical events, according to the conditions of the period. This approach, which will prevent historical illusions, is undoubtedly a prerequisite for grounding the science of history as a discipline. The method of history does not accept to understand and evaluate any event by isolating from the internal and external conditions of the period, the decisions and determination of the determinants as an indicator of competence. This approach of history called as Hermeneutics means that understanding, explaining and interpreting texts would not mean anything without considering the conditions of the period. Therefore, the events of 1915 should be evaluated with a hermeneutic perspective in history education and a better understanding over the historical events must be provided by explaining the to the target group the conditions of the period. In particular, the necessity of the Law of Temporary Transfer and Relocation should be explained by considering conditions of the Ottoman Empire. Thus, prejudices of the target group over the approach to the facts can be prevented. In this study, it will be handled how 1915 Events can be explained more efficiently to the target group in the history education by means of the contribution of hermeneutic history approach to historiography. On the other hand, the findings are analyzed by qualitative methods and the methods which are followed in the application of 1915 Events over the history education are revealed. Keys words: Historiography, Hermeneutic Approach in History, the 1915 Events, Law of Temporary Transfer and Relocation, History Education.
Uploads
Papers by Doç. Dr. Güzin ÇAYKIRAN
the National Struggle in Western Anatolia was led by the Western Front
Command on behalf of the Grand National Assembly of Turkey. After the
establishment of the Western Front Command, the Headquarters of the
General Staff was first established in Ankara, and the Headquarters of the
Commander-in-Chief was founded with the Commander-in-Chief Law on
August 5, 1921. Thus, from then on, the Turkish army fought battles in a
more organized manner. The main headquarters of the Turkish army
(General Staff Headquarters and Commander-in-Chief Headquarters)
operated together with the Western Front Headquarters in the Turkish War
of Independence. Therefore, the Western Front Headquarters was purposely chosen as the sample in this study. After the Western Front Command was founded on June 24, 1920, it established its headquarters in 30 different centers in so far as it can be determined. And it commanded the battles on the Western Front from these centers and had to frequently switch its headquarters according to the conditions of the battle. In the centers where it
was deployed, ease of transportation and nearness to supply centers were
taken into consideration. Hence, as the command cadre of the Turkish army consolidated, the battles against the Greeks on the Western Front were successfully managed. It is possible to evaluate the Battle of Sakarya and the Great Offensive as a result of this. This study aims to introduce the headquarters centers of the Turkish army during the battles fought on the Western Front. Thus, it is assumed that it will be better understood how the fact that the Turkish army became organized in the War of Independence affected its success. In addition, in the study, the headquarters centers of the Western Front will be presented chronologically and 30 centers will be marked on the map.
Şûrâ-yı Askerî adıyla kurulmuştu. 19 Şubat 1837’de de ilk nizamnamesi yayınlanmıştı.
Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’nin başlıca görevi, askerî alandaki yeni düzenlemeler hakkında
fikirler üretmek, kişilerin askerlik ile ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmak, Batılı
devletlerin askerlik usul ve kurallarını tercüme edip Osmanlı ordusunda uygun
düzenlemeler yapmak ve tüm bu konularda merkezi örgüte teklifler sunmaktı.
Dolayısıyla şura, Osmanlı askerî sistemini modern ordu sisteminde yeniden
düzenlemek üzere kurulmuş bir kuruluş idi. Cumhuriyet döneminde ise Ali Şura-yı
Askerî adıyla 29 Nisan 1925 tarihinde 636 sayılı kanunla kurulmuştu. Şuranın kuruluş
amacı, “Kuvvet Komutanlıklarında terfi ve taltif usulleri, savaş ve barışta askerî
teşkilat, konuş, askerî inşaat faaliyetleri, silahlanma, eğitim-öğretim faaliyetleri, askerî
kıyafet ve teçhizatı, askerî kanunlar gibi konuları müzakere etmektir. Netice itibariyle
Türkiye Cumhuriyeti döneminde Yüksek Askerî Şura’nın üç kanunla yeniden
düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca 2017 yılında ilk defa Yüksek Askerî Şura
Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Çalışmada Yüksek Askerî Şura’nın kuruluşu, işleyişi,
işleyişinde meydana gelen değişiklikler kanunlar bağlamında karşılaştırma yöntemi ile
ortaya konulacaktır. Ayrıca Yüksek Askerî Şura’ya dair yapılan yasal düzenlemeler,
tablo şeklinde ek kısmında sunulmuştur.
nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ve yeni Türk devletinin
varlığı kabul edilmişti. Lozan Konferansı’nda beklediklerini
bulamayan Ermeniler ise Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i
Akvam)’ne başvurmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında
ortaya çıkan göç problemini çözmek için Milletler Cemiyeti
tarafından 1921’de bir konferans yapılmış ve Rus Mültecileri
Komiserliği kurulmuştu. 1922’de ise Rus mültecilere kimlik
belgesi verilmesi kabul edilmişti. Bu kimlik belgesine “Nansen
Pasaportu” denilmekteydi. 1924
yılında Ermeni mültecilerin de bu pasaporttan yararlanmasına
karar verilmiş ve Ermeni kaynaklarına göre, 7.000 Ermeni,
bu pasaporttan yararlanmıştı. Ayrıca Nansen, 50.000 Ermeni
mültecinin Ermenistan’da Serdarabad şehrine yerleştirilmesi
için çaba sarf etmiş ancak üye devletlerden yeteri kadar destek
bulamamıştı. Ermeni mültecileri meselesinin sözde Ermeni
soykırım iddialarının bir uzantısı olduğu anlaşılmaktadır.
Çalışmada Milletler Cemiyeti’nde gündeme gelen Ermeni
mültecilerin durumu ve Sovyet Ermenistan’a yapılan göçler ele
alınmıştır.
Iran and in close proximity to Russia in the north. Additionally, the
provincial center had one of the highest Armenian populations among the
settlements of those lands. Consequently, the geographical location and
population factor facilitated the easy organization of Armenians in Van.
When the First World War broke out in the Ottoman lands, the Armenians
in the province initiated a mass revolt. The revolt initially started in various
parts of Van in December 1914 and spread from the surrounding areas to
the city of Van. On 20 April 1915, Armenians began the revolt in Van proper
by opening fire on Muslim neighborhoods. Fierce battles between the
Armenians and Ottoman troops lasted for 26 days. During these battles,
numerous Muslims were massacred. According to archival documents, the massacre committed by Armenians in the center of Van on May 17, 1915, was unprecedented in history. From 17 May until the evening of 18 May, the massacre of Muslims continued, and many Muslims who were unable to escape from Van were brutally slaughtered with axes and saws. Finally, on
20 May 1915, Russian detachments entered Van. As a result of the occupation,
approximately 100,000 Muslims from Van became refugees and started
migrating towards Bitlis. In this study, the daily progression of the revolt
initiated by the Armenians in the city of Van will be examined, shedding light on military history documents (war reports), and the impact of this revolt on both Muslims and Armenians will be revealed. The primary sources of the study will be the documents belonging to the Department of Archives and Military History of the Turkish Ministry of National Defense, Armenian documents, and various studies in the literature. These mentioned sources will be analyzed using a comparative method.
the National Struggle in Western Anatolia was led by the Western Front
Command on behalf of the Grand National Assembly of Turkey. After the
establishment of the Western Front Command, the Headquarters of the
General Staff was first established in Ankara, and the Headquarters of the
Commander-in-Chief was founded with the Commander-in-Chief Law on
August 5, 1921. Thus, from then on, the Turkish army fought battles in a
more organized manner. The main headquarters of the Turkish army
(General Staff Headquarters and Commander-in-Chief Headquarters)
operated together with the Western Front Headquarters in the Turkish War
of Independence. Therefore, the Western Front Headquarters was purposely chosen as the sample in this study. After the Western Front Command was founded on June 24, 1920, it established its headquarters in 30 different centers in so far as it can be determined. And it commanded the battles on the Western Front from these centers and had to frequently switch its headquarters according to the conditions of the battle. In the centers where it
was deployed, ease of transportation and nearness to supply centers were
taken into consideration. Hence, as the command cadre of the Turkish army consolidated, the battles against the Greeks on the Western Front were successfully managed. It is possible to evaluate the Battle of Sakarya and the Great Offensive as a result of this. This study aims to introduce the headquarters centers of the Turkish army during the battles fought on the Western Front. Thus, it is assumed that it will be better understood how the fact that the Turkish army became organized in the War of Independence affected its success. In addition, in the study, the headquarters centers of the Western Front will be presented chronologically and 30 centers will be marked on the map.
Şûrâ-yı Askerî adıyla kurulmuştu. 19 Şubat 1837’de de ilk nizamnamesi yayınlanmıştı.
Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’nin başlıca görevi, askerî alandaki yeni düzenlemeler hakkında
fikirler üretmek, kişilerin askerlik ile ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmak, Batılı
devletlerin askerlik usul ve kurallarını tercüme edip Osmanlı ordusunda uygun
düzenlemeler yapmak ve tüm bu konularda merkezi örgüte teklifler sunmaktı.
Dolayısıyla şura, Osmanlı askerî sistemini modern ordu sisteminde yeniden
düzenlemek üzere kurulmuş bir kuruluş idi. Cumhuriyet döneminde ise Ali Şura-yı
Askerî adıyla 29 Nisan 1925 tarihinde 636 sayılı kanunla kurulmuştu. Şuranın kuruluş
amacı, “Kuvvet Komutanlıklarında terfi ve taltif usulleri, savaş ve barışta askerî
teşkilat, konuş, askerî inşaat faaliyetleri, silahlanma, eğitim-öğretim faaliyetleri, askerî
kıyafet ve teçhizatı, askerî kanunlar gibi konuları müzakere etmektir. Netice itibariyle
Türkiye Cumhuriyeti döneminde Yüksek Askerî Şura’nın üç kanunla yeniden
düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca 2017 yılında ilk defa Yüksek Askerî Şura
Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Çalışmada Yüksek Askerî Şura’nın kuruluşu, işleyişi,
işleyişinde meydana gelen değişiklikler kanunlar bağlamında karşılaştırma yöntemi ile
ortaya konulacaktır. Ayrıca Yüksek Askerî Şura’ya dair yapılan yasal düzenlemeler,
tablo şeklinde ek kısmında sunulmuştur.
nezdinde Milli Mücadele’nin başarısı ve yeni Türk devletinin
varlığı kabul edilmişti. Lozan Konferansı’nda beklediklerini
bulamayan Ermeniler ise Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i
Akvam)’ne başvurmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında
ortaya çıkan göç problemini çözmek için Milletler Cemiyeti
tarafından 1921’de bir konferans yapılmış ve Rus Mültecileri
Komiserliği kurulmuştu. 1922’de ise Rus mültecilere kimlik
belgesi verilmesi kabul edilmişti. Bu kimlik belgesine “Nansen
Pasaportu” denilmekteydi. 1924
yılında Ermeni mültecilerin de bu pasaporttan yararlanmasına
karar verilmiş ve Ermeni kaynaklarına göre, 7.000 Ermeni,
bu pasaporttan yararlanmıştı. Ayrıca Nansen, 50.000 Ermeni
mültecinin Ermenistan’da Serdarabad şehrine yerleştirilmesi
için çaba sarf etmiş ancak üye devletlerden yeteri kadar destek
bulamamıştı. Ermeni mültecileri meselesinin sözde Ermeni
soykırım iddialarının bir uzantısı olduğu anlaşılmaktadır.
Çalışmada Milletler Cemiyeti’nde gündeme gelen Ermeni
mültecilerin durumu ve Sovyet Ermenistan’a yapılan göçler ele
alınmıştır.
Iran and in close proximity to Russia in the north. Additionally, the
provincial center had one of the highest Armenian populations among the
settlements of those lands. Consequently, the geographical location and
population factor facilitated the easy organization of Armenians in Van.
When the First World War broke out in the Ottoman lands, the Armenians
in the province initiated a mass revolt. The revolt initially started in various
parts of Van in December 1914 and spread from the surrounding areas to
the city of Van. On 20 April 1915, Armenians began the revolt in Van proper
by opening fire on Muslim neighborhoods. Fierce battles between the
Armenians and Ottoman troops lasted for 26 days. During these battles,
numerous Muslims were massacred. According to archival documents, the massacre committed by Armenians in the center of Van on May 17, 1915, was unprecedented in history. From 17 May until the evening of 18 May, the massacre of Muslims continued, and many Muslims who were unable to escape from Van were brutally slaughtered with axes and saws. Finally, on
20 May 1915, Russian detachments entered Van. As a result of the occupation,
approximately 100,000 Muslims from Van became refugees and started
migrating towards Bitlis. In this study, the daily progression of the revolt
initiated by the Armenians in the city of Van will be examined, shedding light on military history documents (war reports), and the impact of this revolt on both Muslims and Armenians will be revealed. The primary sources of the study will be the documents belonging to the Department of Archives and Military History of the Turkish Ministry of National Defense, Armenian documents, and various studies in the literature. These mentioned sources will be analyzed using a comparative method.
THE 1915 EVENTS ANDS CONTRIBTION TO HISTORY EDUCATION
ABSTRACT
The most important factorin historiography is to consider each document emerged
by historical events, according to the conditions of the period. This approach, which
will prevent historical illusions, is undoubtedly a prerequisite for grounding the science
of history as a discipline. The method of history does not accept to understand and
evaluate any event by isolating from the internal and external conditions of the period,
the decisions and determination of the determinants as an indicator of competence. This
approach of history called as Hermeneutics means that understanding, explaining and
interpreting texts would not mean anything without considering the conditions of the
period. Therefore, the events of 1915 should be evaluated with a hermeneutic perspective
in history education and a better understanding over the historical events must be provided
by explaining the to the target group the conditions of the period. In particular, the necessity of the Law of Temporary Transfer and Relocation should be explained by
considering conditions of the Ottoman Empire. Thus, prejudices of the target group over
the approach to the facts can be prevented.
In this study, it will be handled how 1915 Events can be explained more efficiently
to the target group in the history education by means of the contribution of hermeneutic
history approach to historiography. On the other hand, the findings are analyzed by
qualitative methods and the methods which are followed in the application of 1915 Events
over the history education are revealed.
Keys words: Historiography, Hermeneutic Approach in History, the 1915 Events,
Law of Temporary Transfer and Relocation, History Education.