Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi , 2020
Bu araştırma, modern edebi eleştiride ve edebiyat tarihinde “İslam Edebiyatı” ıstılahı ile eski v... more Bu araştırma, modern edebi eleştiride ve edebiyat tarihinde “İslam Edebiyatı” ıstılahı ile eski ve yeni dönemlere ait farklı anlayışlarının tanımları ve analizleriyle beraber bu ana kavramı oluşturan tüm terminolojik ve kavramsal araçları ele almaktadır. Bu kavramı destekleyen İslami düşüncenin hususiyetlerini tespit ediyor ve İslami akidenin de ayrıca vermiş olduğu ideolojisinin arkasındaki fikri çerçeveyi şekillendiriyor. Bu hususiyetleri ve hudutları belirlenmiş niteliklerden dolayı sürekli yenilenmeye açık bir edebiyat ve hedefine gayesine sıkı sıkıya bağlı ve yapısı itibariyle kompleks olan kemikleşmiş İslam edebiyatın temel karakteristik özelliklerini gösterir. Bu araştırma ayrıca şiir ve nesir gibi İslam edebiyatının önde gelen sanatlarına ve sürekli yenilenen deneyimsel sanatların en önemlileri olan; kaside, roman, kısa hikâyecilik ve tiyatro gibi alanlara da değiniyor. Yukarıdaki temel esasların ışığında, bu çalışma karmaşık ve sorunlu tüm dünya edebiyatlarına alternatif bir evrensel beşerî edebiyatın canlandırmasını teşvik eder ve bir İslami edebiyat çevre teorisi oluşturmak için yeni bir ufuk açar.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
There is no denying of the fact that Islam lays a great thrust on education but the duality in th... more There is no denying of the fact that Islam lays a great thrust on education but the duality in the education system has created a huge gulf between the secular and the sacred. Religious educational institutions have been cut off from the scientific knowledge and hence from the world altogether, and the secular educational institutions are cut off from the Wahi (the Divine guidance), hence cut off from the other world. Under the prevailing setup, both systems are inadequate to produce the desired man-the Khalifa. Therefore, Nursi views integration of both streams of knowledge as the only solution not only for the progress and development of the Muslim world but also for curbing and eliminating fundamentalism and religious intolerance. Nursi views Integration of knowledge as the only way forward for reviewing spiritualism and belief. His integrated system of knowledge aims to build a cohesive society based on values, spiritualism and morality. Said Nursi believes that the secular and the sacred should be taught under the same roof. His Medresetu’z-Zehra model presents a workable model for institutions to follow. The study focuses on presenting Said Nursi’s education thought as a solution to educational dualism faced by the entire Muslim world today. Said Nursi, unlike Said Qutub and Sayyed Maudoodiseems more concerned for building a progressive state, indeed Islamic, but did not seem much concerned about political Islam or the creation of Islamic state. Said Nursi’s approach is faith based rather than ideological. The paper begins with a short biographic note of Said Nursi. The second part deals with the educational thought of Said Nursi and its relevance today. In the third part of the study the main arguments are concluded.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
Şanlıurfa’da Badıllı aşiretinin ileri gelenlerinden ve Said Nursî’nin genç talebelerinden biri ol... more Şanlıurfa’da Badıllı aşiretinin ileri gelenlerinden ve Said Nursî’nin genç talebelerinden biri olan Abdulkadir Badıllı (1936-2016) çalışkanlığı, tevazuu, Risale-i Nur’un neşri konusunda ortaya koyduğu gayret ve fedakârlığı, Said Nursî’nin hayatını ve Risale-i Nur’da geçen hadislerin kaynaklarını araştırma konusundaki başarısı ile öne çıkan bir şahsiyettir. Doğru dürüst resmi bir tahsili olmamakla birlikte – diplomalarını dışarıdan sınavlara girerek almıştır- Türkçe, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde kitap yazabilecek seviyede öğrenmiş, özellikle Hadis alanında kendisini çok iyi yetiştirmiş, bu sebeple kendisine Harran Üniversitesi tarafından “fahri doktora” unvanı verilmiştir. Onun yazmış olduğu kitaplar, Said Nursi’yi tanıma ve onun yazdığı Risale-i Nur eserlerini anlama bakımından son derece önemli çalışmalardır. Badıllı’nın Risale-i Nur’da geçen hadislerin kaynak çalışması daha da önemlidir. Çünkü bunlar sayı bakımından bini aşmakta büyük çoğunluğu iman meseleleriyle ilgili bulunmaktadır. Bu çalışmada Badıllı’nın hayatı, Risale-i Nur mesleğine yaptığı hizmetleri, Risale-i Nur’un doğru anlaşılması için ortaya koyduğu çalışmalar ele alınmıştır. Bu makalenin başlıca kaynakları önce kendi eserleri, Said Nursi ile ilgili hatıraları, internette özellikle haber nitelikli olarak yer alan bilgiler ve benim de manevi bir ağabeyim olması münasebetiyle şahsi müşahedelerim ve tecrübelerimdir.
Kur’ân’a ve hadîslere dikkat edildiğinde; çalışarak, alın teri ve el
emeği ile helâl yollardan v... more Kur’ân’a ve hadîslere dikkat edildiğinde; çalışarak, alın teri ve el emeği ile helâl yollardan ve yapılan işin hakkını vererek kazanmanın, başkalarının haklarını haksız yere yememenin sıkça emredildiği ve konu üzerinde hassasiyetle durulduğu görülmektedir. Aynı zamanda haram kazanç elde etmenin dünyevî ve uhrevî olumsuz neticeleri belirtilerek helâl yolla kazanmanın hem dünyadaki hem de ahiretteki olumlu neticelerine dikkat çekilmiştir. İslâm’da çalışmak ve helâl yollardan kazanmak emredildiği gibi Allah için yapılan her türlü harcamanın da helâl kazançtan yapılması da çok açık şekilde emredilmektedir. Bu çalışmada, helâlinden kazanmanın ve her türlü maddî yardımlaşmanın da helâl kazançtan yapılması gerektiği konusu araştırılmıştır.
Cerîr b. Abdullah, Câhiliye döneminde Yemen taraflarında oturan
Becîle kabilesinin reisiydi. Sûr... more Cerîr b. Abdullah, Câhiliye döneminde Yemen taraflarında oturan Becîle kabilesinin reisiydi. Sûret ve sîret itibariyle güzel bir insandı. Hicretin onuncu yılı başlarında müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onu ehl-i beytinden saydı ve her zaman ona karşı güleryüzlü davrandı. Hz. Peygamber’in emriyle “Yemen Kâbesi” diye nitelendirilen Zülhalesa tapınağını yıktı. Hz. Ebû Bekir döneminde mürtedlerle savaştı. Hz. Ömer döneminde birçok şehri fethetti. Müslümanlara İran kapılarını açan Kâdisiye savaşında sağ kanat komutanı idi. Hz. Ali-Muâviye mücadelesinde tarafsız kalmakla birlikte Hz. Ali’nin talebi üzerine arabulucu olarak Muâviye ile görüştü. Muâviye’nin katı tutumu sebebiyle etkili olamadı. Daha sonra Fırat kenarındaki Karkîsiya’da uzlete çekilip burada vefat etmiştir. Cerîr’in rivayet ettiği hadisler başta Buhârî ve Müslim olmak üzere bütün hadis müellifleri tarafından tahric edilmiştir. Bir makale boyutunu aşması sebebiyle bu çalışmada Cerîr’in sadece ahkâm dışı rivayet ettiği hadisler incelenmiştir. Kütüb-i Sitte ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan hadisler birleştikleri ana metin ve bu kitaplardaki senedleriyle birlikte verilmiş, diğer kitaplardaki senedlerin sadece kaynaklarına işaret edilmiştir. Kütüb-i Sitte ve İbn Hanbel’in Müsned’inin dışındaki eserlerde yer alan hadîslerin senedleri verilecektir. Cerîr’in rivayet ettiği hadîslerin ise özellikle mana bakımından problemsiz olduklarını söylemek mümkündür. Çalışmamızda otuz iki ana konuda üç yüz yirmi bir farklı isnadla gelmiş olan hadisler incelenmiş ve sıhhat durumları belirtilmiştir.
Yasin suresinin otuz sekizinci ayetinde Yüce Allah Güneş’in
yörüngesinde cereyan etmesini, kendis... more Yasin suresinin otuz sekizinci ayetinde Yüce Allah Güneş’in yörüngesinde cereyan etmesini, kendisi için bir delil kılmıştır. Cereyanları ile Güneş’in Allah’ın varlığına ve kudretine bir delil olması, o koca kütlenin belli bir düzene itaat etmesidir. İnsanların Güneş’ten fayda görmesi Aziz ve bilen bir Allah’ın istemesi iledir. Ayette geçen ve “cereyan eder, akıp gider, döner” anlamlarına gelen “tecrî” kelimesi farklı anlamları içeren özel bir kelime olarak seçildiği anlaşılmaktadır. “Tecri” kelimesi, Güneş’in Dünya’daki bir gözlemciye göre doğup battığını, kış ve yaz konumlarını, Yer merkezli sistemde Yer etrafında Güneş küresi ile birlikte döndüğünü, Güneş merkezli sistemde sisteminin merkezinde çark gibi dönerek tüm gezegenleri ile birlikte bir saniyede beş saatlik mesafeyi kat eder tarzda Herkül burcu tarafına gittiğini, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında saniyede 250 km hızla dolandığını, bunu yaparken 33 milyon yılda bir Samanyolu diskinin bir tarafından diğer tarafına geçtiğini, yani osilasyon hareketi yaptığını, aynı zamanda pulsasyon gösterdiğini, dönmesinin katı cisim gibi değil, diferansiyel döndüğünü, bu sayede Dünya’daki dinamoyu çalıştıran çekirdek manyetik alanı ürettiğini, Dünya manyetik alanının Dünya’daki hayatı koruduğunu, Güneş’in merkezinde cereyan eden hızı kontrol edilmiş nükleer reaksiyonları ile Dünya’daki hayatı destekleyen, tahrip etmeyen bir enerjiyi ürettiğini anlatmaktadır.
Klasik Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli (öl.
963/1556) aynı zamanda âlim ... more Klasik Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli (öl. 963/1556) aynı zamanda âlim bir şahsiyettir. Ardından ilim ve hikmetle harmanlanmış birçok eser bırakmış, Türkçe, Farsça divanlarında Allah (c.c.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusunda türlü görüş, düşünce ve duygularını dile getirmiştir. Fuzuli’yi Türk edebiyatının en büyük simalarından biri yapan husus, onun sadece şiir alanındaki ifade kudreti değil, aynı zamanda derin bir tevhit coşkusu ve yüksek bir Peygamber sevgisi sahibi olmasıdır. Onu büyük şair yapan özelliklerin başında bu sevda gelir. Bu yazıda şairin Türkçe Divanı’nda Tevhit ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusundaki duygu ve düşünceleri incelenecektir. Tevhit manzumesi edebiyatımızın en önemli manzumeleri arasında yer almıştır. Zengin muhtevası ve başarılı şiir dili ile ilgi çekmiş nazireleri yazılmıştır. Türkçe Divan’da üzerinde önemle durulan konulardan biri de Hz. Muhammed (s.a.v.) sevgisidir. Fuzuli naat türünde kaside ve gazeller kaleme almış, bu şiirleriyle çok sevilmiş ve okunmuştur. Özellikle Su Kasidesi şaire önemli bir ün sağlamıştır. Şairin Tevhit ve Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi İslâmî temel iki konudaki duygu ve düşünceleri ilgi uyandırmaya devam etmekte ilmi yazılara konu olmaya devam etmektedir. Fuzuli, Tevhîd, Esma-i Hüsna, Naat, Hz. Muhammed
Bedîüzzaman Saîd Nursî, sürgün hayatında Barla’da telif ettiği
Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin b... more Bedîüzzaman Saîd Nursî, sürgün hayatında Barla’da telif ettiği Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin bir bölümünde Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten Hz. Peygamber’in (s.a.v.) geleceğini müjdeleyen yirmi üç delile yer vermiştir. Bunların dokuzu Tevrat’a, üçü Zebûr’a (Mezmurlar), dokuzu İncîl’e (Bunlardan sekizi Yuhanna’ya) atfen zikredilmiştir. İki delil ise yine Eski Ahit’in Eşʻıyâ ve Mîḥâîl (Yeşaya, Mika) bölümlerinde bulunmaktadır. Nursî’nin İslâmî kaynaklarda geçen ilgili bilgi ve analizleri, kaynak eserlere ulaşma imkânından mahrum olduğu halde, adeta zihnen süzüp rafine ederek en kısa ve öz şeklini kendi risâlesinde sunduğu görülmektedir. Eser bu yönüyle, telifi esnasında ilâhî bir inayetin var olduğunu teyit eder niteliktedir. Nursî genel anlamda önemli gördüğü delilleri yahut mahfûzâtından hatırlayabildiği kadarından gerekli gördüklerini eserine almış ve kadîm İslâm ulemasının izini takiben yorumlamıştır. Müellife göre geçmiş peygamberlerin Hz. Peygamber’den bahsetmemiş olması imkânsızdır. Çünkü beşeriyet tarihinin en önemli hadisesi son peygamberin ortaya çıkışıdır. Dolayısıyla enbiyanın ihbarı ve bunların elimizde bulunan kütüb-i sâbıkada mevcudiyeti şüphesizdir. Mevcut delillerin bir kısmının beraberce ve belli bir mantıksal örgü ile sunumu ise son derece ikna edici büyük bir delile dönüşmektedir. Bir makale boyutunu aşmamak adına bu çalışmada Nursî’nin, Mezmurlar (Zebûr) hariç Eski Ahit metinlerine müsteniden aktardığı delillerle ilgili analizlere yer verilecektir. Mezmurlar ve Yeni Ahit (Yuhanna İncîli) metinlerindeki deliller ise bunun devamı niteliğindeki ikinci makalede ele alınacaktır.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursî’nin 16. Lem’a ışığında, Ortadoğu hadiselerinin ve Filistin mes... more Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursî’nin 16. Lem’a ışığında, Ortadoğu hadiselerinin ve Filistin meselesinin bir tefsiridir. Umumen bütün Müslümanların, husussan İslâmî incelemelerde mütehassıs olanların, Osmanlı mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen risalelere karşı ilgileri açık bir hal almaktadır.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
This voluminous work is one of the biggest volumes published in English. As Nursi’s most works ar... more This voluminous work is one of the biggest volumes published in English. As Nursi’s most works are written in Ottoman Turkish and Arabic and afterward translated and written in Modern Turkish, this book might be a reference for those who do not have access to the aforementioned languages. Furthermore, this work may also prove important for them who would love to be acquainted with Risale, Said Nursi, the modern Islamic thought, modern scientific thematic exegesis, modern Islamic movement in Turkey, and modern Islamization process in Turkey.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi , 2020
Bu araştırma, modern edebi eleştiride ve edebiyat tarihinde “İslam Edebiyatı” ıstılahı ile eski v... more Bu araştırma, modern edebi eleştiride ve edebiyat tarihinde “İslam Edebiyatı” ıstılahı ile eski ve yeni dönemlere ait farklı anlayışlarının tanımları ve analizleriyle beraber bu ana kavramı oluşturan tüm terminolojik ve kavramsal araçları ele almaktadır. Bu kavramı destekleyen İslami düşüncenin hususiyetlerini tespit ediyor ve İslami akidenin de ayrıca vermiş olduğu ideolojisinin arkasındaki fikri çerçeveyi şekillendiriyor. Bu hususiyetleri ve hudutları belirlenmiş niteliklerden dolayı sürekli yenilenmeye açık bir edebiyat ve hedefine gayesine sıkı sıkıya bağlı ve yapısı itibariyle kompleks olan kemikleşmiş İslam edebiyatın temel karakteristik özelliklerini gösterir. Bu araştırma ayrıca şiir ve nesir gibi İslam edebiyatının önde gelen sanatlarına ve sürekli yenilenen deneyimsel sanatların en önemlileri olan; kaside, roman, kısa hikâyecilik ve tiyatro gibi alanlara da değiniyor. Yukarıdaki temel esasların ışığında, bu çalışma karmaşık ve sorunlu tüm dünya edebiyatlarına alternatif bir evrensel beşerî edebiyatın canlandırmasını teşvik eder ve bir İslami edebiyat çevre teorisi oluşturmak için yeni bir ufuk açar.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
There is no denying of the fact that Islam lays a great thrust on education but the duality in th... more There is no denying of the fact that Islam lays a great thrust on education but the duality in the education system has created a huge gulf between the secular and the sacred. Religious educational institutions have been cut off from the scientific knowledge and hence from the world altogether, and the secular educational institutions are cut off from the Wahi (the Divine guidance), hence cut off from the other world. Under the prevailing setup, both systems are inadequate to produce the desired man-the Khalifa. Therefore, Nursi views integration of both streams of knowledge as the only solution not only for the progress and development of the Muslim world but also for curbing and eliminating fundamentalism and religious intolerance. Nursi views Integration of knowledge as the only way forward for reviewing spiritualism and belief. His integrated system of knowledge aims to build a cohesive society based on values, spiritualism and morality. Said Nursi believes that the secular and the sacred should be taught under the same roof. His Medresetu’z-Zehra model presents a workable model for institutions to follow. The study focuses on presenting Said Nursi’s education thought as a solution to educational dualism faced by the entire Muslim world today. Said Nursi, unlike Said Qutub and Sayyed Maudoodiseems more concerned for building a progressive state, indeed Islamic, but did not seem much concerned about political Islam or the creation of Islamic state. Said Nursi’s approach is faith based rather than ideological. The paper begins with a short biographic note of Said Nursi. The second part deals with the educational thought of Said Nursi and its relevance today. In the third part of the study the main arguments are concluded.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
Şanlıurfa’da Badıllı aşiretinin ileri gelenlerinden ve Said Nursî’nin genç talebelerinden biri ol... more Şanlıurfa’da Badıllı aşiretinin ileri gelenlerinden ve Said Nursî’nin genç talebelerinden biri olan Abdulkadir Badıllı (1936-2016) çalışkanlığı, tevazuu, Risale-i Nur’un neşri konusunda ortaya koyduğu gayret ve fedakârlığı, Said Nursî’nin hayatını ve Risale-i Nur’da geçen hadislerin kaynaklarını araştırma konusundaki başarısı ile öne çıkan bir şahsiyettir. Doğru dürüst resmi bir tahsili olmamakla birlikte – diplomalarını dışarıdan sınavlara girerek almıştır- Türkçe, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde kitap yazabilecek seviyede öğrenmiş, özellikle Hadis alanında kendisini çok iyi yetiştirmiş, bu sebeple kendisine Harran Üniversitesi tarafından “fahri doktora” unvanı verilmiştir. Onun yazmış olduğu kitaplar, Said Nursi’yi tanıma ve onun yazdığı Risale-i Nur eserlerini anlama bakımından son derece önemli çalışmalardır. Badıllı’nın Risale-i Nur’da geçen hadislerin kaynak çalışması daha da önemlidir. Çünkü bunlar sayı bakımından bini aşmakta büyük çoğunluğu iman meseleleriyle ilgili bulunmaktadır. Bu çalışmada Badıllı’nın hayatı, Risale-i Nur mesleğine yaptığı hizmetleri, Risale-i Nur’un doğru anlaşılması için ortaya koyduğu çalışmalar ele alınmıştır. Bu makalenin başlıca kaynakları önce kendi eserleri, Said Nursi ile ilgili hatıraları, internette özellikle haber nitelikli olarak yer alan bilgiler ve benim de manevi bir ağabeyim olması münasebetiyle şahsi müşahedelerim ve tecrübelerimdir.
Kur’ân’a ve hadîslere dikkat edildiğinde; çalışarak, alın teri ve el
emeği ile helâl yollardan v... more Kur’ân’a ve hadîslere dikkat edildiğinde; çalışarak, alın teri ve el emeği ile helâl yollardan ve yapılan işin hakkını vererek kazanmanın, başkalarının haklarını haksız yere yememenin sıkça emredildiği ve konu üzerinde hassasiyetle durulduğu görülmektedir. Aynı zamanda haram kazanç elde etmenin dünyevî ve uhrevî olumsuz neticeleri belirtilerek helâl yolla kazanmanın hem dünyadaki hem de ahiretteki olumlu neticelerine dikkat çekilmiştir. İslâm’da çalışmak ve helâl yollardan kazanmak emredildiği gibi Allah için yapılan her türlü harcamanın da helâl kazançtan yapılması da çok açık şekilde emredilmektedir. Bu çalışmada, helâlinden kazanmanın ve her türlü maddî yardımlaşmanın da helâl kazançtan yapılması gerektiği konusu araştırılmıştır.
Cerîr b. Abdullah, Câhiliye döneminde Yemen taraflarında oturan
Becîle kabilesinin reisiydi. Sûr... more Cerîr b. Abdullah, Câhiliye döneminde Yemen taraflarında oturan Becîle kabilesinin reisiydi. Sûret ve sîret itibariyle güzel bir insandı. Hicretin onuncu yılı başlarında müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onu ehl-i beytinden saydı ve her zaman ona karşı güleryüzlü davrandı. Hz. Peygamber’in emriyle “Yemen Kâbesi” diye nitelendirilen Zülhalesa tapınağını yıktı. Hz. Ebû Bekir döneminde mürtedlerle savaştı. Hz. Ömer döneminde birçok şehri fethetti. Müslümanlara İran kapılarını açan Kâdisiye savaşında sağ kanat komutanı idi. Hz. Ali-Muâviye mücadelesinde tarafsız kalmakla birlikte Hz. Ali’nin talebi üzerine arabulucu olarak Muâviye ile görüştü. Muâviye’nin katı tutumu sebebiyle etkili olamadı. Daha sonra Fırat kenarındaki Karkîsiya’da uzlete çekilip burada vefat etmiştir. Cerîr’in rivayet ettiği hadisler başta Buhârî ve Müslim olmak üzere bütün hadis müellifleri tarafından tahric edilmiştir. Bir makale boyutunu aşması sebebiyle bu çalışmada Cerîr’in sadece ahkâm dışı rivayet ettiği hadisler incelenmiştir. Kütüb-i Sitte ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer alan hadisler birleştikleri ana metin ve bu kitaplardaki senedleriyle birlikte verilmiş, diğer kitaplardaki senedlerin sadece kaynaklarına işaret edilmiştir. Kütüb-i Sitte ve İbn Hanbel’in Müsned’inin dışındaki eserlerde yer alan hadîslerin senedleri verilecektir. Cerîr’in rivayet ettiği hadîslerin ise özellikle mana bakımından problemsiz olduklarını söylemek mümkündür. Çalışmamızda otuz iki ana konuda üç yüz yirmi bir farklı isnadla gelmiş olan hadisler incelenmiş ve sıhhat durumları belirtilmiştir.
Yasin suresinin otuz sekizinci ayetinde Yüce Allah Güneş’in
yörüngesinde cereyan etmesini, kendis... more Yasin suresinin otuz sekizinci ayetinde Yüce Allah Güneş’in yörüngesinde cereyan etmesini, kendisi için bir delil kılmıştır. Cereyanları ile Güneş’in Allah’ın varlığına ve kudretine bir delil olması, o koca kütlenin belli bir düzene itaat etmesidir. İnsanların Güneş’ten fayda görmesi Aziz ve bilen bir Allah’ın istemesi iledir. Ayette geçen ve “cereyan eder, akıp gider, döner” anlamlarına gelen “tecrî” kelimesi farklı anlamları içeren özel bir kelime olarak seçildiği anlaşılmaktadır. “Tecri” kelimesi, Güneş’in Dünya’daki bir gözlemciye göre doğup battığını, kış ve yaz konumlarını, Yer merkezli sistemde Yer etrafında Güneş küresi ile birlikte döndüğünü, Güneş merkezli sistemde sisteminin merkezinde çark gibi dönerek tüm gezegenleri ile birlikte bir saniyede beş saatlik mesafeyi kat eder tarzda Herkül burcu tarafına gittiğini, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında saniyede 250 km hızla dolandığını, bunu yaparken 33 milyon yılda bir Samanyolu diskinin bir tarafından diğer tarafına geçtiğini, yani osilasyon hareketi yaptığını, aynı zamanda pulsasyon gösterdiğini, dönmesinin katı cisim gibi değil, diferansiyel döndüğünü, bu sayede Dünya’daki dinamoyu çalıştıran çekirdek manyetik alanı ürettiğini, Dünya manyetik alanının Dünya’daki hayatı koruduğunu, Güneş’in merkezinde cereyan eden hızı kontrol edilmiş nükleer reaksiyonları ile Dünya’daki hayatı destekleyen, tahrip etmeyen bir enerjiyi ürettiğini anlatmaktadır.
Klasik Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli (öl.
963/1556) aynı zamanda âlim ... more Klasik Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Fuzuli (öl. 963/1556) aynı zamanda âlim bir şahsiyettir. Ardından ilim ve hikmetle harmanlanmış birçok eser bırakmış, Türkçe, Farsça divanlarında Allah (c.c.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusunda türlü görüş, düşünce ve duygularını dile getirmiştir. Fuzuli’yi Türk edebiyatının en büyük simalarından biri yapan husus, onun sadece şiir alanındaki ifade kudreti değil, aynı zamanda derin bir tevhit coşkusu ve yüksek bir Peygamber sevgisi sahibi olmasıdır. Onu büyük şair yapan özelliklerin başında bu sevda gelir. Bu yazıda şairin Türkçe Divanı’nda Tevhit ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusundaki duygu ve düşünceleri incelenecektir. Tevhit manzumesi edebiyatımızın en önemli manzumeleri arasında yer almıştır. Zengin muhtevası ve başarılı şiir dili ile ilgi çekmiş nazireleri yazılmıştır. Türkçe Divan’da üzerinde önemle durulan konulardan biri de Hz. Muhammed (s.a.v.) sevgisidir. Fuzuli naat türünde kaside ve gazeller kaleme almış, bu şiirleriyle çok sevilmiş ve okunmuştur. Özellikle Su Kasidesi şaire önemli bir ün sağlamıştır. Şairin Tevhit ve Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi İslâmî temel iki konudaki duygu ve düşünceleri ilgi uyandırmaya devam etmekte ilmi yazılara konu olmaya devam etmektedir. Fuzuli, Tevhîd, Esma-i Hüsna, Naat, Hz. Muhammed
Bedîüzzaman Saîd Nursî, sürgün hayatında Barla’da telif ettiği
Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin b... more Bedîüzzaman Saîd Nursî, sürgün hayatında Barla’da telif ettiği Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin bir bölümünde Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten Hz. Peygamber’in (s.a.v.) geleceğini müjdeleyen yirmi üç delile yer vermiştir. Bunların dokuzu Tevrat’a, üçü Zebûr’a (Mezmurlar), dokuzu İncîl’e (Bunlardan sekizi Yuhanna’ya) atfen zikredilmiştir. İki delil ise yine Eski Ahit’in Eşʻıyâ ve Mîḥâîl (Yeşaya, Mika) bölümlerinde bulunmaktadır. Nursî’nin İslâmî kaynaklarda geçen ilgili bilgi ve analizleri, kaynak eserlere ulaşma imkânından mahrum olduğu halde, adeta zihnen süzüp rafine ederek en kısa ve öz şeklini kendi risâlesinde sunduğu görülmektedir. Eser bu yönüyle, telifi esnasında ilâhî bir inayetin var olduğunu teyit eder niteliktedir. Nursî genel anlamda önemli gördüğü delilleri yahut mahfûzâtından hatırlayabildiği kadarından gerekli gördüklerini eserine almış ve kadîm İslâm ulemasının izini takiben yorumlamıştır. Müellife göre geçmiş peygamberlerin Hz. Peygamber’den bahsetmemiş olması imkânsızdır. Çünkü beşeriyet tarihinin en önemli hadisesi son peygamberin ortaya çıkışıdır. Dolayısıyla enbiyanın ihbarı ve bunların elimizde bulunan kütüb-i sâbıkada mevcudiyeti şüphesizdir. Mevcut delillerin bir kısmının beraberce ve belli bir mantıksal örgü ile sunumu ise son derece ikna edici büyük bir delile dönüşmektedir. Bir makale boyutunu aşmamak adına bu çalışmada Nursî’nin, Mezmurlar (Zebûr) hariç Eski Ahit metinlerine müsteniden aktardığı delillerle ilgili analizlere yer verilecektir. Mezmurlar ve Yeni Ahit (Yuhanna İncîli) metinlerindeki deliller ise bunun devamı niteliğindeki ikinci makalede ele alınacaktır.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursî’nin 16. Lem’a ışığında, Ortadoğu hadiselerinin ve Filistin mes... more Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursî’nin 16. Lem’a ışığında, Ortadoğu hadiselerinin ve Filistin meselesinin bir tefsiridir. Umumen bütün Müslümanların, husussan İslâmî incelemelerde mütehassıs olanların, Osmanlı mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen risalelere karşı ilgileri açık bir hal almaktadır.
Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020
This voluminous work is one of the biggest volumes published in English. As Nursi’s most works ar... more This voluminous work is one of the biggest volumes published in English. As Nursi’s most works are written in Ottoman Turkish and Arabic and afterward translated and written in Modern Turkish, this book might be a reference for those who do not have access to the aforementioned languages. Furthermore, this work may also prove important for them who would love to be acquainted with Risale, Said Nursi, the modern Islamic thought, modern scientific thematic exegesis, modern Islamic movement in Turkey, and modern Islamization process in Turkey.
Uploads
Papers by Katre Dergisi
emeği ile helâl yollardan ve yapılan işin hakkını vererek kazanmanın,
başkalarının haklarını haksız yere yememenin sıkça emredildiği ve konu
üzerinde hassasiyetle durulduğu görülmektedir. Aynı zamanda haram
kazanç elde etmenin dünyevî ve uhrevî olumsuz neticeleri belirtilerek
helâl yolla kazanmanın hem dünyadaki hem de ahiretteki olumlu
neticelerine dikkat çekilmiştir. İslâm’da çalışmak ve helâl yollardan
kazanmak emredildiği gibi Allah için yapılan her türlü harcamanın da
helâl kazançtan yapılması da çok açık şekilde emredilmektedir. Bu
çalışmada, helâlinden kazanmanın ve her türlü maddî yardımlaşmanın
da helâl kazançtan yapılması gerektiği konusu araştırılmıştır.
Becîle kabilesinin reisiydi. Sûret ve sîret itibariyle güzel bir insandı.
Hicretin onuncu yılı başlarında müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.)
onu ehl-i beytinden saydı ve her zaman ona karşı güleryüzlü davrandı. Hz.
Peygamber’in emriyle “Yemen Kâbesi” diye nitelendirilen Zülhalesa
tapınağını yıktı. Hz. Ebû Bekir döneminde mürtedlerle savaştı. Hz. Ömer
döneminde birçok şehri fethetti. Müslümanlara İran kapılarını açan
Kâdisiye savaşında sağ kanat komutanı idi. Hz. Ali-Muâviye
mücadelesinde tarafsız kalmakla birlikte Hz. Ali’nin talebi üzerine
arabulucu olarak Muâviye ile görüştü. Muâviye’nin katı tutumu sebebiyle
etkili olamadı. Daha sonra Fırat kenarındaki Karkîsiya’da uzlete çekilip
burada vefat etmiştir. Cerîr’in rivayet ettiği hadisler başta Buhârî ve
Müslim olmak üzere bütün hadis müellifleri tarafından tahric edilmiştir.
Bir makale boyutunu aşması sebebiyle bu çalışmada Cerîr’in sadece
ahkâm dışı rivayet ettiği hadisler incelenmiştir. Kütüb-i Sitte ve Ahmed b.
Hanbel’in Müsned’inde yer alan hadisler birleştikleri ana metin ve bu
kitaplardaki senedleriyle birlikte verilmiş, diğer kitaplardaki senedlerin
sadece kaynaklarına işaret edilmiştir. Kütüb-i Sitte ve İbn Hanbel’in
Müsned’inin dışındaki eserlerde yer alan hadîslerin senedleri verilecektir.
Cerîr’in rivayet ettiği hadîslerin ise özellikle mana bakımından problemsiz
olduklarını söylemek mümkündür. Çalışmamızda otuz iki ana konuda üç
yüz yirmi bir farklı isnadla gelmiş olan hadisler incelenmiş ve sıhhat
durumları belirtilmiştir.
yörüngesinde cereyan etmesini, kendisi için bir delil kılmıştır. Cereyanları
ile Güneş’in Allah’ın varlığına ve kudretine bir delil olması, o koca kütlenin
belli bir düzene itaat etmesidir. İnsanların Güneş’ten fayda görmesi Aziz
ve bilen bir Allah’ın istemesi iledir. Ayette geçen ve “cereyan eder, akıp
gider, döner” anlamlarına gelen “tecrî” kelimesi farklı anlamları içeren
özel bir kelime olarak seçildiği anlaşılmaktadır. “Tecri” kelimesi, Güneş’in
Dünya’daki bir gözlemciye göre doğup battığını, kış ve yaz konumlarını,
Yer merkezli sistemde Yer etrafında Güneş küresi ile birlikte döndüğünü,
Güneş merkezli sistemde sisteminin merkezinde çark gibi dönerek tüm
gezegenleri ile birlikte bir saniyede beş saatlik mesafeyi kat eder tarzda
Herkül burcu tarafına gittiğini, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında
saniyede 250 km hızla dolandığını, bunu yaparken 33 milyon yılda bir
Samanyolu diskinin bir tarafından diğer tarafına geçtiğini, yani osilasyon
hareketi yaptığını, aynı zamanda pulsasyon gösterdiğini, dönmesinin katı
cisim gibi değil, diferansiyel döndüğünü, bu sayede Dünya’daki dinamoyu
çalıştıran çekirdek manyetik alanı ürettiğini, Dünya manyetik alanının
Dünya’daki hayatı koruduğunu, Güneş’in merkezinde cereyan eden hızı
kontrol edilmiş nükleer reaksiyonları ile Dünya’daki hayatı destekleyen,
tahrip etmeyen bir enerjiyi ürettiğini anlatmaktadır.
963/1556) aynı zamanda âlim bir şahsiyettir. Ardından ilim ve hikmetle
harmanlanmış birçok eser bırakmış, Türkçe, Farsça divanlarında Allah
(c.c.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusunda türlü görüş, düşünce ve
duygularını dile getirmiştir. Fuzuli’yi Türk edebiyatının en büyük
simalarından biri yapan husus, onun sadece şiir alanındaki ifade kudreti
değil, aynı zamanda derin bir tevhit coşkusu ve yüksek bir Peygamber
sevgisi sahibi olmasıdır. Onu büyük şair yapan özelliklerin başında bu
sevda gelir. Bu yazıda şairin Türkçe Divanı’nda Tevhit ve Hz. Muhammed
(s.a.v.) konusundaki duygu ve düşünceleri incelenecektir. Tevhit
manzumesi edebiyatımızın en önemli manzumeleri arasında yer almıştır.
Zengin muhtevası ve başarılı şiir dili ile ilgi çekmiş nazireleri yazılmıştır.
Türkçe Divan’da üzerinde önemle durulan konulardan biri de Hz.
Muhammed (s.a.v.) sevgisidir. Fuzuli naat türünde kaside ve gazeller
kaleme almış, bu şiirleriyle çok sevilmiş ve okunmuştur. Özellikle Su
Kasidesi şaire önemli bir ün sağlamıştır. Şairin Tevhit ve Hz. Muhammed
(s.a.v.) gibi İslâmî temel iki konudaki duygu ve düşünceleri ilgi
uyandırmaya devam etmekte ilmi yazılara konu olmaya devam
etmektedir.
Fuzuli, Tevhîd, Esma-i Hüsna, Naat, Hz. Muhammed
Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin bir bölümünde Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) geleceğini müjdeleyen yirmi üç delile yer
vermiştir. Bunların dokuzu Tevrat’a, üçü Zebûr’a (Mezmurlar), dokuzu
İncîl’e (Bunlardan sekizi Yuhanna’ya) atfen zikredilmiştir. İki delil ise yine
Eski Ahit’in Eşʻıyâ ve Mîḥâîl (Yeşaya, Mika) bölümlerinde bulunmaktadır.
Nursî’nin İslâmî kaynaklarda geçen ilgili bilgi ve analizleri, kaynak
eserlere ulaşma imkânından mahrum olduğu halde, adeta zihnen süzüp
rafine ederek en kısa ve öz şeklini kendi risâlesinde sunduğu
görülmektedir. Eser bu yönüyle, telifi esnasında ilâhî bir inayetin var
olduğunu teyit eder niteliktedir. Nursî genel anlamda önemli gördüğü
delilleri yahut mahfûzâtından hatırlayabildiği kadarından gerekli
gördüklerini eserine almış ve kadîm İslâm ulemasının izini takiben
yorumlamıştır. Müellife göre geçmiş peygamberlerin Hz. Peygamber’den
bahsetmemiş olması imkânsızdır. Çünkü beşeriyet tarihinin en önemli
hadisesi son peygamberin ortaya çıkışıdır. Dolayısıyla enbiyanın ihbarı ve
bunların elimizde bulunan kütüb-i sâbıkada mevcudiyeti şüphesizdir.
Mevcut delillerin bir kısmının beraberce ve belli bir mantıksal örgü ile
sunumu ise son derece ikna edici büyük bir delile dönüşmektedir. Bir
makale boyutunu aşmamak adına bu çalışmada Nursî’nin, Mezmurlar
(Zebûr) hariç Eski Ahit metinlerine müsteniden aktardığı delillerle ilgili
analizlere yer verilecektir. Mezmurlar ve Yeni Ahit (Yuhanna İncîli)
metinlerindeki deliller ise bunun devamı niteliğindeki ikinci makalede ele
alınacaktır.
Talks by Katre Dergisi
Umumen bütün Müslümanların, husussan İslâmî incelemelerde mütehassıs olanların, Osmanlı mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen risalelere karşı ilgileri açık bir hal almaktadır.
Book Reviews by Katre Dergisi
emeği ile helâl yollardan ve yapılan işin hakkını vererek kazanmanın,
başkalarının haklarını haksız yere yememenin sıkça emredildiği ve konu
üzerinde hassasiyetle durulduğu görülmektedir. Aynı zamanda haram
kazanç elde etmenin dünyevî ve uhrevî olumsuz neticeleri belirtilerek
helâl yolla kazanmanın hem dünyadaki hem de ahiretteki olumlu
neticelerine dikkat çekilmiştir. İslâm’da çalışmak ve helâl yollardan
kazanmak emredildiği gibi Allah için yapılan her türlü harcamanın da
helâl kazançtan yapılması da çok açık şekilde emredilmektedir. Bu
çalışmada, helâlinden kazanmanın ve her türlü maddî yardımlaşmanın
da helâl kazançtan yapılması gerektiği konusu araştırılmıştır.
Becîle kabilesinin reisiydi. Sûret ve sîret itibariyle güzel bir insandı.
Hicretin onuncu yılı başlarında müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.)
onu ehl-i beytinden saydı ve her zaman ona karşı güleryüzlü davrandı. Hz.
Peygamber’in emriyle “Yemen Kâbesi” diye nitelendirilen Zülhalesa
tapınağını yıktı. Hz. Ebû Bekir döneminde mürtedlerle savaştı. Hz. Ömer
döneminde birçok şehri fethetti. Müslümanlara İran kapılarını açan
Kâdisiye savaşında sağ kanat komutanı idi. Hz. Ali-Muâviye
mücadelesinde tarafsız kalmakla birlikte Hz. Ali’nin talebi üzerine
arabulucu olarak Muâviye ile görüştü. Muâviye’nin katı tutumu sebebiyle
etkili olamadı. Daha sonra Fırat kenarındaki Karkîsiya’da uzlete çekilip
burada vefat etmiştir. Cerîr’in rivayet ettiği hadisler başta Buhârî ve
Müslim olmak üzere bütün hadis müellifleri tarafından tahric edilmiştir.
Bir makale boyutunu aşması sebebiyle bu çalışmada Cerîr’in sadece
ahkâm dışı rivayet ettiği hadisler incelenmiştir. Kütüb-i Sitte ve Ahmed b.
Hanbel’in Müsned’inde yer alan hadisler birleştikleri ana metin ve bu
kitaplardaki senedleriyle birlikte verilmiş, diğer kitaplardaki senedlerin
sadece kaynaklarına işaret edilmiştir. Kütüb-i Sitte ve İbn Hanbel’in
Müsned’inin dışındaki eserlerde yer alan hadîslerin senedleri verilecektir.
Cerîr’in rivayet ettiği hadîslerin ise özellikle mana bakımından problemsiz
olduklarını söylemek mümkündür. Çalışmamızda otuz iki ana konuda üç
yüz yirmi bir farklı isnadla gelmiş olan hadisler incelenmiş ve sıhhat
durumları belirtilmiştir.
yörüngesinde cereyan etmesini, kendisi için bir delil kılmıştır. Cereyanları
ile Güneş’in Allah’ın varlığına ve kudretine bir delil olması, o koca kütlenin
belli bir düzene itaat etmesidir. İnsanların Güneş’ten fayda görmesi Aziz
ve bilen bir Allah’ın istemesi iledir. Ayette geçen ve “cereyan eder, akıp
gider, döner” anlamlarına gelen “tecrî” kelimesi farklı anlamları içeren
özel bir kelime olarak seçildiği anlaşılmaktadır. “Tecri” kelimesi, Güneş’in
Dünya’daki bir gözlemciye göre doğup battığını, kış ve yaz konumlarını,
Yer merkezli sistemde Yer etrafında Güneş küresi ile birlikte döndüğünü,
Güneş merkezli sistemde sisteminin merkezinde çark gibi dönerek tüm
gezegenleri ile birlikte bir saniyede beş saatlik mesafeyi kat eder tarzda
Herkül burcu tarafına gittiğini, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında
saniyede 250 km hızla dolandığını, bunu yaparken 33 milyon yılda bir
Samanyolu diskinin bir tarafından diğer tarafına geçtiğini, yani osilasyon
hareketi yaptığını, aynı zamanda pulsasyon gösterdiğini, dönmesinin katı
cisim gibi değil, diferansiyel döndüğünü, bu sayede Dünya’daki dinamoyu
çalıştıran çekirdek manyetik alanı ürettiğini, Dünya manyetik alanının
Dünya’daki hayatı koruduğunu, Güneş’in merkezinde cereyan eden hızı
kontrol edilmiş nükleer reaksiyonları ile Dünya’daki hayatı destekleyen,
tahrip etmeyen bir enerjiyi ürettiğini anlatmaktadır.
963/1556) aynı zamanda âlim bir şahsiyettir. Ardından ilim ve hikmetle
harmanlanmış birçok eser bırakmış, Türkçe, Farsça divanlarında Allah
(c.c.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.) konusunda türlü görüş, düşünce ve
duygularını dile getirmiştir. Fuzuli’yi Türk edebiyatının en büyük
simalarından biri yapan husus, onun sadece şiir alanındaki ifade kudreti
değil, aynı zamanda derin bir tevhit coşkusu ve yüksek bir Peygamber
sevgisi sahibi olmasıdır. Onu büyük şair yapan özelliklerin başında bu
sevda gelir. Bu yazıda şairin Türkçe Divanı’nda Tevhit ve Hz. Muhammed
(s.a.v.) konusundaki duygu ve düşünceleri incelenecektir. Tevhit
manzumesi edebiyatımızın en önemli manzumeleri arasında yer almıştır.
Zengin muhtevası ve başarılı şiir dili ile ilgi çekmiş nazireleri yazılmıştır.
Türkçe Divan’da üzerinde önemle durulan konulardan biri de Hz.
Muhammed (s.a.v.) sevgisidir. Fuzuli naat türünde kaside ve gazeller
kaleme almış, bu şiirleriyle çok sevilmiş ve okunmuştur. Özellikle Su
Kasidesi şaire önemli bir ün sağlamıştır. Şairin Tevhit ve Hz. Muhammed
(s.a.v.) gibi İslâmî temel iki konudaki duygu ve düşünceleri ilgi
uyandırmaya devam etmekte ilmi yazılara konu olmaya devam
etmektedir.
Fuzuli, Tevhîd, Esma-i Hüsna, Naat, Hz. Muhammed
Muʻcizât-ı Ahmediye risalesinin bir bölümünde Eski Ahit ve Yeni Ahit’ten
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) geleceğini müjdeleyen yirmi üç delile yer
vermiştir. Bunların dokuzu Tevrat’a, üçü Zebûr’a (Mezmurlar), dokuzu
İncîl’e (Bunlardan sekizi Yuhanna’ya) atfen zikredilmiştir. İki delil ise yine
Eski Ahit’in Eşʻıyâ ve Mîḥâîl (Yeşaya, Mika) bölümlerinde bulunmaktadır.
Nursî’nin İslâmî kaynaklarda geçen ilgili bilgi ve analizleri, kaynak
eserlere ulaşma imkânından mahrum olduğu halde, adeta zihnen süzüp
rafine ederek en kısa ve öz şeklini kendi risâlesinde sunduğu
görülmektedir. Eser bu yönüyle, telifi esnasında ilâhî bir inayetin var
olduğunu teyit eder niteliktedir. Nursî genel anlamda önemli gördüğü
delilleri yahut mahfûzâtından hatırlayabildiği kadarından gerekli
gördüklerini eserine almış ve kadîm İslâm ulemasının izini takiben
yorumlamıştır. Müellife göre geçmiş peygamberlerin Hz. Peygamber’den
bahsetmemiş olması imkânsızdır. Çünkü beşeriyet tarihinin en önemli
hadisesi son peygamberin ortaya çıkışıdır. Dolayısıyla enbiyanın ihbarı ve
bunların elimizde bulunan kütüb-i sâbıkada mevcudiyeti şüphesizdir.
Mevcut delillerin bir kısmının beraberce ve belli bir mantıksal örgü ile
sunumu ise son derece ikna edici büyük bir delile dönüşmektedir. Bir
makale boyutunu aşmamak adına bu çalışmada Nursî’nin, Mezmurlar
(Zebûr) hariç Eski Ahit metinlerine müsteniden aktardığı delillerle ilgili
analizlere yer verilecektir. Mezmurlar ve Yeni Ahit (Yuhanna İncîli)
metinlerindeki deliller ise bunun devamı niteliğindeki ikinci makalede ele
alınacaktır.
Umumen bütün Müslümanların, husussan İslâmî incelemelerde mütehassıs olanların, Osmanlı mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilen risalelere karşı ilgileri açık bir hal almaktadır.