Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2022
Suyun insan yaşamının temel ihtiyaçlarından biri olması nedeniyle ilk yerleşimlerin tatlı su kayn... more Suyun insan yaşamının temel ihtiyaçlarından biri olması nedeniyle ilk yerleşimlerin tatlı su kaynaklarının civarında başladığı bilinmektedir. Zamanla şehirlerin büyümesi, su kaynaklarından uzaklaşılması veya mevcut su kaynaklarının yetersiz kalmasıyla suyu yerleşimlere getirme teknikleri gelişmiştir. Yerleşim yerlerine gelen suyu insanların ihtiyacına sunmak ve ihtiyaç fazlasını saklamak için yapılan yapılar su mimarisi kavramıyla tasnif edilmektedir. Su mimarisi, insanın temel ihtiyacı olan suya ulaşmasını, kullanımını ve diğer niteliklerini yansıtan yapılar olarak inşa edilen dönemin kültürü hakkında fikir vermektedir. Bu makale kapsamında suyla ilişkili mimari eserlerin bütüncül bir tasnifi yapılarak, Muğla’nın Ula ilçesindeki sarnıçlar incelenmiştir. Çatı formları itibariyle Küre, Sivri ve Kubbeli, suya ulaşımlarına göre çatı başlangıcında savaklı ve zeminde kapaklı sarnıç tipolojileri tespit edilmiştir. Yerel yönetim kararı ile restore edilerek yeniden işlev kazandırılmak isten...
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi
İnsanlar zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat hadiselerinin süreçler... more İnsanlar zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekanla ilişkilendirilerek anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekanla ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
Improvised Explosive Devices (IEDs) are proving to be significant threats in modern asymmetric wa... more Improvised Explosive Devices (IEDs) are proving to be significant threats in modern asymmetric warfare. The United States is investigating and pressing into service numerous techniques to counter this threat. One approach is employment of jammer equipment to disrupt signals used to detonate the devices from some stand-off position. The purpose of this paper is investigate the use of agent-based models
Modernleşmenin Sembolü Tarihi Muğla Saat Kulesi ve Muvakkithanesi, 2022
İnsanlar, zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat
hadiselerinin süreçl... more İnsanlar, zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat
hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekânla ilişkilendirilerek
anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam
dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekânla
ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı
tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam
Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı
mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine
yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna
yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın
Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi
ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi
taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür
hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık in... more Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık inşasına önem verilmiştir. Mezarlar, ya oda veya odacıklar şeklinde inşa edilmiş ve mevta ile mevtanın öbür dünyada kullanılacağı at, silah ve lazım olan diğer gereçlerle üzeri toprakla örtülerek tümsekler oluşmuştur. Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte bu kadim gelenek devam etmiş ve türbe ismini almıştır. Yahya Kemal'in "biz ölülerimizle bir yaşarız" anlayışı, yani toprağın altındakilerle üstündekilerin barışıklığı kadim geleneğimizin devamı olup, onu mimari dile aktarabilen milletlerden olmuşuz. Bu mimari dil mezarlıktan türbeye ve anıt mezara evirilişinde bir hikayesidir. Çalışmamızın konusu Türk mimarisinin çeşitli dönemlerinin simgesi olan türbeler hem anı hem de sosyal işlevi olan yapılar olup, benzerine rastlanmayan 'İkiz Kubbeli Türbe' 1 konu edilmiştir. Bu çalışmanın amacı mezar yapılarındaki mekânsal düzenlemeyi anlamak amaçlanmıştır.
In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the... more In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the international arena by turning to diplomacy and being a party. Diplomacy, in a sense, is based on an agreement between the parties. In the beginning, states established relations with the interlocutor states for a short time by means of ambassadors, and this situation was replaced by permanent ambassadors towards the end of the 17th century. Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.
“Herhangi bir olguya yaklaşırken o olgunun karakteristik özellikleri üzerinden yola çıkmak ve ins... more “Herhangi bir olguya yaklaşırken o olgunun karakteristik özellikleri üzerinden yola çıkmak ve insanların eylemlerini dikkate alarak olguyu çözümlemek geçerli ve kullanışlı bir usuldür. Yazar bu eserinde modernist mimar Egli üzerinden yola çıkarak ve onun 1930’lar Türkiye’sinde yaptıklarını dikkate alarak somut deliller vasıtasıyla Türk modernleşmesine bir açıklama getirmekte, ona ışık tutmaktadır. Genel olarak değişimi ya da devrimi öngören bir siyasi erk, bu öngörüsünü ülkesinin coğrafyasında anıt niteliğinde mimari yapılar inşa ederek gerçekleştirir. Türkiye’de de Cumhuriyetle başlayan devrim süreci o zamanlar mütevazı bir kasaba olan Ankara’yı, modernitenin karakteristik bir başkenti haline getirmek istemiştir. Bu arzu istikametinde İsviçreli mimar Egli ülkeye davet edilerek, ona modern mimarinin uygulamalarını yapmak yolu açılmıştır. Egli önce genç Cumhuriyet’in önemli bir işlev alanı olan köy okulları projesini, akabinde o zamanki adıyla Sanayi-i Nefise Mektebi olan mimarlık okulunu, yepyeni bir müfredatla modernist mimariyi tedris etmeye başlamıştır. Egli, köy okullarından sonraki eylem alanı mütevazı bir Anadolu kasabasından modern bir başkente dönüşmekte olan Ankara olup, mimar bu şehirde modernitenin usullerine uygun bir şekilde birçok lise ve fakülte binası yanında resmi daire de tasarlamıştır.
1927-1936 yılları arasında geçen dokuz yılda modernitenin görünür hale gelmesini sağlayan Egli, 1936’da ülkeden ayrılmak istemiş ise de bu isteği kabul edilmemiş ve kendisine Atatürk Orman Çiftliği’ni düzenlemesi işi verilmiş ancak İsviçre'ye 1940’da dönmüştür.
Yazarın bu eserini özgün kılan husus, kendisinin ETH-Zürich ve TU-Berlin arşivlerini tarayarak Egli’nin hayat hikâyesiyle Türkiye’deki faaliyetine ışık tutması yanında Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’ya ait bilgi ve belgeleri incelemiş olmasıdır. Böylece bu modernist mimarın yetişmesi, duygu ve düşünce dünyası ve bunların ürünü olan eserleri üzerinde bütüncül bir görüş sahibi olabilmekteyiz. Eser bu bakımdan çok önemli ve ufuk açıcıdır.”
(Sadettin Ökten’in kitaptaki Takdim yazısından)
Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık in... more Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık inşasına önem verilmiştir. Mezarlar, ya oda veya odacıklar şeklinde inşa edilmiş ve mevta ile mevtanın öbür dünyada kullanılacağı at, silah ve lazım olan diğer gereçlerle üzeri toprakla örtülerek tümsekler oluşmuştur. Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte bu kadim gelenek devam etmiş ve türbe ismini almıştır. Yahya Kemal'in "biz ölülerimizle bir yaşarız" anlayışı, yani toprağın altındakilerle üstündekilerin barışıklığı kadim geleneğimizin devamı olup, onu mimari dile aktarabilen milletlerden olmuşuz. Bu mimari dil mezarlıktan türbeye ve anıt mezara evirilişinde bir hikayesidir. Çalışmamızın konusu Türk mimarisinin çeşitli dönemlerinin simgesi olan türbeler hem anı hem de sosyal işlevi olan yapılar olup, benzerine rastlanmayan 'İkiz Kubbeli Türbe' 1 konu edilmiştir. Bu çalışmanın amacı mezar yapılarındaki mekânsal düzenlemeyi anlamak amaçlanmıştır.
SDÜ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 2022
In the 19th century, new types of buildings began to appear in the Ottoman lands according to the... more In the 19th century, new types of buildings began to appear in the Ottoman lands according to the conditions. In addition to this, the construction of buildings whose examples have been going on for a long time has continued. One of these is the derelict structure located in the Dalyan Bosporus area of the Köyceğiz district of Muğla province, approximately 7 km west of the Çandır Village. The structure is located on a small peninsula close to the beach. The building, which is still standing today, has a rectangular plan in the east-west direction and is adjacent to each other. It is difficult to determine the function of the building requiring restoration at the beginning. However, it can be understood when looking at the features location some official correspondence from the Ottoman period of the building. It is thought that the building was a designed for the storage of goods transported for small-scale maritime trade and for the stay of the officials who was carry out these duties.
In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the... more In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the international arena by turning to diplomacy and being a party. Diplomacy, in a sense, is based on an agreement between the parties. In the beginning, states established relations with the interlocutor states for a short time by means of ambassadors, and this situation was replaced by permanent ambassadors towards the end of the 17th century. Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.
Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, Dec 31, 2020
Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte modern ulus devletin inşa edilmesi için eğitim, m... more Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte modern ulus devletin inşa edilmesi için eğitim, mimari, hukuk, kamu yönetimi gibi pek çok alanda önemli projeler hayata geçirilmiştir. Ülke nüfusunun büyük oranda kırsal alanlarda yaşıyor olması köylerde eğitimi gündeme getirmiştir. Erken Cumhuriyet olarak anılan bu dönemde başkent Ankara merkezli kent planı ve modern mimari uygulamalarıyla modern (Batılı) kentlerin kurulması için ülkemize davet edilen mimarlardan İsviçreli Ernst A. Egli, köy ilkokul planları yapması için görevlendirilmiştir. Ernst A. Egli genç denebilecek yaşta Türkiye’ye gelerek gerek mimari eserleriyle gerek Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki mimarlık eğitiminde yapmış olduğu sade ve akılcı reform hamleleriyle gerekse Millî Eğitim Bakanlığındaki Danışmanlığı esnasında Anadolu’nun en ücra köylerinde dahi inşa edilmesi kolay ilkokul tip projeleri hazırlamasıyla genç rejimin ülküsünün gerçekleşmesine katkılarda bulunmuştur. Erken Cumhuriyet Döneminde yeni ulusun inşasında eğitim, öğretime büyük önem verilmiş, bu hizmetlerin yürütüleceği mekânların planlanmasında modern mimari öne çıkmıştır. Bu çalışmada dönemin ideolojik ve siyasi yaklaşımlarını yansıtan eğitim kurumlarından Ernst A. Egli’nin köy ilkokul planları ve eğitime verilen önem tartışılmıştır.
Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2022
Since water is one of the basic human needs, it is known that the first settlements began near fr... more Since water is one of the basic human needs, it is known that the first settlements began near freshwater sources. Over time, techniques for providing water to settlements have evolved as cities grow, move away from water sources, or when existing water resources are insufficient. The structures built to provide the water coming to the settlements for people's needs and to store the surplus are classified with the concept of water architecture. The water architecture gives an idea of the culture of the time, built as structures that reflect the basic need of people to access water, its uses and other qualities. Within the scope of this article, a holistic classification of water-related architectural works has been made and the cisterns in the city of Muğla, Ula district have been examined. Dome, pointed and dome cistern typologies were determined for the roof shapes, depending on the water access, weir at the beginning of the roof and covered cistern on the ground. One of the domed cisterns with a sluice at the beginning of the roof is the Bozyer cistern, which the local government has decided to restore and put back into service. The aim of the article is to use this cistern example to contribute to cultural heritage by making it new functions today, along with knowing how water architecture worked throughout history. The typologies of the cisterns were made using the documentation method, and the restitution and restoration projects of the Bozyer cistern were prepared using the method of traces from a similar structure.
Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2022
Suyun insan yaşamının temel ihtiyaçlarından biri olması nedeniyle ilk yerleşimlerin tatlı su kayn... more Suyun insan yaşamının temel ihtiyaçlarından biri olması nedeniyle ilk yerleşimlerin tatlı su kaynaklarının civarında başladığı bilinmektedir. Zamanla şehirlerin büyümesi, su kaynaklarından uzaklaşılması veya mevcut su kaynaklarının yetersiz kalmasıyla suyu yerleşimlere getirme teknikleri gelişmiştir. Yerleşim yerlerine gelen suyu insanların ihtiyacına sunmak ve ihtiyaç fazlasını saklamak için yapılan yapılar su mimarisi kavramıyla tasnif edilmektedir. Su mimarisi, insanın temel ihtiyacı olan suya ulaşmasını, kullanımını ve diğer niteliklerini yansıtan yapılar olarak inşa edilen dönemin kültürü hakkında fikir vermektedir. Bu makale kapsamında suyla ilişkili mimari eserlerin bütüncül bir tasnifi yapılarak, Muğla’nın Ula ilçesindeki sarnıçlar incelenmiştir. Çatı formları itibariyle Küre, Sivri ve Kubbeli, suya ulaşımlarına göre çatı başlangıcında savaklı ve zeminde kapaklı sarnıç tipolojileri tespit edilmiştir. Yerel yönetim kararı ile restore edilerek yeniden işlev kazandırılmak isten...
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi
İnsanlar zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat hadiselerinin süreçler... more İnsanlar zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekanla ilişkilendirilerek anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekanla ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
Improvised Explosive Devices (IEDs) are proving to be significant threats in modern asymmetric wa... more Improvised Explosive Devices (IEDs) are proving to be significant threats in modern asymmetric warfare. The United States is investigating and pressing into service numerous techniques to counter this threat. One approach is employment of jammer equipment to disrupt signals used to detonate the devices from some stand-off position. The purpose of this paper is investigate the use of agent-based models
Modernleşmenin Sembolü Tarihi Muğla Saat Kulesi ve Muvakkithanesi, 2022
İnsanlar, zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat
hadiselerinin süreçl... more İnsanlar, zamanı var olmalarından itibaren, yeryüzünde meydana gelen tabiat
hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekânla ilişkilendirilerek
anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam
dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekânla
ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı
tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam
Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı
mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine
yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna
yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın
Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi
ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi
taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür
hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık in... more Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık inşasına önem verilmiştir. Mezarlar, ya oda veya odacıklar şeklinde inşa edilmiş ve mevta ile mevtanın öbür dünyada kullanılacağı at, silah ve lazım olan diğer gereçlerle üzeri toprakla örtülerek tümsekler oluşmuştur. Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte bu kadim gelenek devam etmiş ve türbe ismini almıştır. Yahya Kemal'in "biz ölülerimizle bir yaşarız" anlayışı, yani toprağın altındakilerle üstündekilerin barışıklığı kadim geleneğimizin devamı olup, onu mimari dile aktarabilen milletlerden olmuşuz. Bu mimari dil mezarlıktan türbeye ve anıt mezara evirilişinde bir hikayesidir. Çalışmamızın konusu Türk mimarisinin çeşitli dönemlerinin simgesi olan türbeler hem anı hem de sosyal işlevi olan yapılar olup, benzerine rastlanmayan 'İkiz Kubbeli Türbe' 1 konu edilmiştir. Bu çalışmanın amacı mezar yapılarındaki mekânsal düzenlemeyi anlamak amaçlanmıştır.
In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the... more In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the international arena by turning to diplomacy and being a party. Diplomacy, in a sense, is based on an agreement between the parties. In the beginning, states established relations with the interlocutor states for a short time by means of ambassadors, and this situation was replaced by permanent ambassadors towards the end of the 17th century. Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.
“Herhangi bir olguya yaklaşırken o olgunun karakteristik özellikleri üzerinden yola çıkmak ve ins... more “Herhangi bir olguya yaklaşırken o olgunun karakteristik özellikleri üzerinden yola çıkmak ve insanların eylemlerini dikkate alarak olguyu çözümlemek geçerli ve kullanışlı bir usuldür. Yazar bu eserinde modernist mimar Egli üzerinden yola çıkarak ve onun 1930’lar Türkiye’sinde yaptıklarını dikkate alarak somut deliller vasıtasıyla Türk modernleşmesine bir açıklama getirmekte, ona ışık tutmaktadır. Genel olarak değişimi ya da devrimi öngören bir siyasi erk, bu öngörüsünü ülkesinin coğrafyasında anıt niteliğinde mimari yapılar inşa ederek gerçekleştirir. Türkiye’de de Cumhuriyetle başlayan devrim süreci o zamanlar mütevazı bir kasaba olan Ankara’yı, modernitenin karakteristik bir başkenti haline getirmek istemiştir. Bu arzu istikametinde İsviçreli mimar Egli ülkeye davet edilerek, ona modern mimarinin uygulamalarını yapmak yolu açılmıştır. Egli önce genç Cumhuriyet’in önemli bir işlev alanı olan köy okulları projesini, akabinde o zamanki adıyla Sanayi-i Nefise Mektebi olan mimarlık okulunu, yepyeni bir müfredatla modernist mimariyi tedris etmeye başlamıştır. Egli, köy okullarından sonraki eylem alanı mütevazı bir Anadolu kasabasından modern bir başkente dönüşmekte olan Ankara olup, mimar bu şehirde modernitenin usullerine uygun bir şekilde birçok lise ve fakülte binası yanında resmi daire de tasarlamıştır.
1927-1936 yılları arasında geçen dokuz yılda modernitenin görünür hale gelmesini sağlayan Egli, 1936’da ülkeden ayrılmak istemiş ise de bu isteği kabul edilmemiş ve kendisine Atatürk Orman Çiftliği’ni düzenlemesi işi verilmiş ancak İsviçre'ye 1940’da dönmüştür.
Yazarın bu eserini özgün kılan husus, kendisinin ETH-Zürich ve TU-Berlin arşivlerini tarayarak Egli’nin hayat hikâyesiyle Türkiye’deki faaliyetine ışık tutması yanında Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’ya ait bilgi ve belgeleri incelemiş olmasıdır. Böylece bu modernist mimarın yetişmesi, duygu ve düşünce dünyası ve bunların ürünü olan eserleri üzerinde bütüncül bir görüş sahibi olabilmekteyiz. Eser bu bakımdan çok önemli ve ufuk açıcıdır.”
(Sadettin Ökten’in kitaptaki Takdim yazısından)
Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık in... more Kadim Türk geleneğinde yaşam sonrası başka bir hayatın varlığına olan inanç sebebiyle mezarlık inşasına önem verilmiştir. Mezarlar, ya oda veya odacıklar şeklinde inşa edilmiş ve mevta ile mevtanın öbür dünyada kullanılacağı at, silah ve lazım olan diğer gereçlerle üzeri toprakla örtülerek tümsekler oluşmuştur. Türklerin Müslüman olmasıyla birlikte bu kadim gelenek devam etmiş ve türbe ismini almıştır. Yahya Kemal'in "biz ölülerimizle bir yaşarız" anlayışı, yani toprağın altındakilerle üstündekilerin barışıklığı kadim geleneğimizin devamı olup, onu mimari dile aktarabilen milletlerden olmuşuz. Bu mimari dil mezarlıktan türbeye ve anıt mezara evirilişinde bir hikayesidir. Çalışmamızın konusu Türk mimarisinin çeşitli dönemlerinin simgesi olan türbeler hem anı hem de sosyal işlevi olan yapılar olup, benzerine rastlanmayan 'İkiz Kubbeli Türbe' 1 konu edilmiştir. Bu çalışmanın amacı mezar yapılarındaki mekânsal düzenlemeyi anlamak amaçlanmıştır.
SDÜ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 2022
In the 19th century, new types of buildings began to appear in the Ottoman lands according to the... more In the 19th century, new types of buildings began to appear in the Ottoman lands according to the conditions. In addition to this, the construction of buildings whose examples have been going on for a long time has continued. One of these is the derelict structure located in the Dalyan Bosporus area of the Köyceğiz district of Muğla province, approximately 7 km west of the Çandır Village. The structure is located on a small peninsula close to the beach. The building, which is still standing today, has a rectangular plan in the east-west direction and is adjacent to each other. It is difficult to determine the function of the building requiring restoration at the beginning. However, it can be understood when looking at the features location some official correspondence from the Ottoman period of the building. It is thought that the building was a designed for the storage of goods transported for small-scale maritime trade and for the stay of the officials who was carry out these duties.
In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the... more In order for the states to exist since their establishment, they have shown their presence in the international arena by turning to diplomacy and being a party. Diplomacy, in a sense, is based on an agreement between the parties. In the beginning, states established relations with the interlocutor states for a short time by means of ambassadors, and this situation was replaced by permanent ambassadors towards the end of the 17th century. Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.
Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, Dec 31, 2020
Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte modern ulus devletin inşa edilmesi için eğitim, m... more Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte modern ulus devletin inşa edilmesi için eğitim, mimari, hukuk, kamu yönetimi gibi pek çok alanda önemli projeler hayata geçirilmiştir. Ülke nüfusunun büyük oranda kırsal alanlarda yaşıyor olması köylerde eğitimi gündeme getirmiştir. Erken Cumhuriyet olarak anılan bu dönemde başkent Ankara merkezli kent planı ve modern mimari uygulamalarıyla modern (Batılı) kentlerin kurulması için ülkemize davet edilen mimarlardan İsviçreli Ernst A. Egli, köy ilkokul planları yapması için görevlendirilmiştir. Ernst A. Egli genç denebilecek yaşta Türkiye’ye gelerek gerek mimari eserleriyle gerek Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki mimarlık eğitiminde yapmış olduğu sade ve akılcı reform hamleleriyle gerekse Millî Eğitim Bakanlığındaki Danışmanlığı esnasında Anadolu’nun en ücra köylerinde dahi inşa edilmesi kolay ilkokul tip projeleri hazırlamasıyla genç rejimin ülküsünün gerçekleşmesine katkılarda bulunmuştur. Erken Cumhuriyet Döneminde yeni ulusun inşasında eğitim, öğretime büyük önem verilmiş, bu hizmetlerin yürütüleceği mekânların planlanmasında modern mimari öne çıkmıştır. Bu çalışmada dönemin ideolojik ve siyasi yaklaşımlarını yansıtan eğitim kurumlarından Ernst A. Egli’nin köy ilkokul planları ve eğitime verilen önem tartışılmıştır.
Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 2022
Since water is one of the basic human needs, it is known that the first settlements began near fr... more Since water is one of the basic human needs, it is known that the first settlements began near freshwater sources. Over time, techniques for providing water to settlements have evolved as cities grow, move away from water sources, or when existing water resources are insufficient. The structures built to provide the water coming to the settlements for people's needs and to store the surplus are classified with the concept of water architecture. The water architecture gives an idea of the culture of the time, built as structures that reflect the basic need of people to access water, its uses and other qualities. Within the scope of this article, a holistic classification of water-related architectural works has been made and the cisterns in the city of Muğla, Ula district have been examined. Dome, pointed and dome cistern typologies were determined for the roof shapes, depending on the water access, weir at the beginning of the roof and covered cistern on the ground. One of the domed cisterns with a sluice at the beginning of the roof is the Bozyer cistern, which the local government has decided to restore and put back into service. The aim of the article is to use this cistern example to contribute to cultural heritage by making it new functions today, along with knowing how water architecture worked throughout history. The typologies of the cisterns were made using the documentation method, and the restitution and restoration projects of the Bozyer cistern were prepared using the method of traces from a similar structure.
Uploads
Papers by Murat Dere
hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekânla ilişkilendirilerek
anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam
dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekânla
ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı
tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam
Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı
mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine
yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna
yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın
Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi
ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi
taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür
hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
1927-1936 yılları arasında geçen dokuz yılda modernitenin görünür hale gelmesini sağlayan Egli, 1936’da ülkeden ayrılmak istemiş ise de bu isteği kabul edilmemiş ve kendisine Atatürk Orman Çiftliği’ni düzenlemesi işi verilmiş ancak İsviçre'ye 1940’da dönmüştür.
Yazarın bu eserini özgün kılan husus, kendisinin ETH-Zürich ve TU-Berlin arşivlerini tarayarak Egli’nin hayat hikâyesiyle Türkiye’deki faaliyetine ışık tutması yanında Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’ya ait bilgi ve belgeleri incelemiş olmasıdır. Böylece bu modernist mimarın yetişmesi, duygu ve düşünce dünyası ve bunların ürünü olan eserleri üzerinde bütüncül bir görüş sahibi olabilmekteyiz. Eser bu bakımdan çok önemli ve ufuk açıcıdır.”
(Sadettin Ökten’in kitaptaki Takdim yazısından)
Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.
hadiselerinin süreçler çerçevesinde vukuu bulduğu mekânla ilişkilendirilerek
anlamlandırmaya çalışmışlardır. Medeniyetler geliştikçe de kendi anlam
dünyalarından neşet eden bir varlık tasavvuru geliştirmiş ve zamanı mekânla
ilişkilendirerek onu dilimlemeye başlamışlardır. Bu dilimlemeyi yani zamanı
tayin etmeyi, zamanın mekâna yansıması olarak adlandırıyoruz. İslam
Medeniyetinin son temsilcisi Osmanlı Devleti muvakkithaneyle zamanı
mekâna yansıtmış ve modernleşmeyle de mekanik zamanı saat kulelerine
yansıtmıştır. Bu bağlamda kendi kültürümüzde zamanın mekâna
yansımalarını konu edinerek incelemiş ve çalışmamız kapsamında zamanın
Muğla’ya mekânsal olarak yansıması araştırılmıştır. Muğla Muvakkithanesi
ve Saat Kulesinden hareketle, tarihi muvakkithane ve saat kuleleri gibi
taşınamaz kültür varlığı mimari eserleri anlayarak yeni fonksiyonlarla kültür
hayatımıza tekrar kazandırılmaları amaçlanmıştır.
1927-1936 yılları arasında geçen dokuz yılda modernitenin görünür hale gelmesini sağlayan Egli, 1936’da ülkeden ayrılmak istemiş ise de bu isteği kabul edilmemiş ve kendisine Atatürk Orman Çiftliği’ni düzenlemesi işi verilmiş ancak İsviçre'ye 1940’da dönmüştür.
Yazarın bu eserini özgün kılan husus, kendisinin ETH-Zürich ve TU-Berlin arşivlerini tarayarak Egli’nin hayat hikâyesiyle Türkiye’deki faaliyetine ışık tutması yanında Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’ya ait bilgi ve belgeleri incelemiş olmasıdır. Böylece bu modernist mimarın yetişmesi, duygu ve düşünce dünyası ve bunların ürünü olan eserleri üzerinde bütüncül bir görüş sahibi olabilmekteyiz. Eser bu bakımdan çok önemli ve ufuk açıcıdır.”
(Sadettin Ökten’in kitaptaki Takdim yazısından)
Since the permanent envoy remained in the center of the state, where he was constantly dealing with, a building was needed for the diplomatic mission, whether it was called the embassy, the embassy or the chancellery. The aim of our study is to create a minimum size list of locations for the foreign mission representation structure based on today's conditions and to contribute to the development of a new architectural interpretation in the context of blending architectural elements from our own architectural culture with the architecture of the country where the Turkish representative will be located, suitable for the climate and geographical conditions of the country. Apart from this, German-Speaking Architects and Turkish architects who were educated in Germany in both the Ottoman and Republican periods were mentioned.