GELECEKTE MADENCİLİĞE İHTİYAÇ DUYULACAK MI?
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. ... more GELECEKTE MADENCİLİĞE İHTİYAÇ DUYULACAK MI?
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. Modern dünyamızın hemen hemen her bileşeni ve inşa ettiğimiz dünya için madenlerin kullanımına ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel madencilik endüstrisinin 2020’deki toplam geliri 692 milyar dolar olmuştur. Türkiye gibi, orta gelirli bir ülkede yaşıyorsanız, her yıl yaklaşık 17 ton hammadde kullanıyorsunuz. Her yıl 40-50 milyar ton/yıl agrega üretiliyor. Günümüzde sadece bir yıl içinde dünyanın yapısından yaklaşık 100 milyar ton madensel hammaddeyi üretiyor ve kullanıma sokuyoruz. Bu büyüklük, her 12 ayda bir Everest dağ kütlesinin üçte ikisini yok etmeye eşdeğerdir.
Dünyadaki en zor mesleklerden biri. Karanlık, yalnızlık, zamansız ve mekansız bir meslek. Ve bu i... more Dünyadaki en zor mesleklerden biri. Karanlık, yalnızlık, zamansız ve mekansız bir meslek. Ve bu insanların birbirleriyle dayanışarak oluşturdukları bir kültür. Anadolu madenci kültürü.
Bir ülkenin yeraltı kaynakları, o ülkenin milli güç unsurlarından biri olan ekonomik gücün en öne... more Bir ülkenin yeraltı kaynakları, o ülkenin milli güç unsurlarından biri olan ekonomik gücün en önemli ögelerinden birisini teşkil eder. Yeraltı kaynaklarını stratejik yapan en önemli faktör ülke ekonomisi ve güvenliğine katkısıdır. Askeri amaçlar için kullanılıyor olmaları ve ikame edilmelerinde yaşanan zorluklar da bu yeraltı kaynaklarını stratejik kılan diğer önemli faktörlerdir.
Bu çalışmada İkinci dünya savaşı yıllarında İngiltere ve Almanya’nın Türkiye kromlarına sahip olabilmek için girdikleri diplomatik girişimler ve İnönü hükümetlerinin izlediği stratejilere dair bir yazı kaleme alınmıştır.
Günümüz dünyasında, küresel karbon emisyonunu azaltabilmek adına yenilenebilir enerji kaynakların... more Günümüz dünyasında, küresel karbon emisyonunu azaltabilmek adına yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş tüm dünyada çok yakın gözüküyor. İklim krizinin etkilerini dengelemek adına yapılan bu dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını hızla arttırırken karbon salınımını da azaltmayı planlıyor.
Merkezi yönetim bütçesi hazırlık sürecini başlatan Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları,... more Merkezi yönetim bütçesi hazırlık sürecini başlatan Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma durumuna dair politikalar hafta başında (06.09.2023) açıklandı. Açıklanan programa göre hükümetin önümüzdeki üç yıldaki dört temel hedefi "afet yaralarının sarılması, enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahının güçlendirilmesi" olarak sıralanmıştır. Ekonomide 3 yıllık yol haritasını belirleyen Orta Vadeli Programa göre, enflasyonun 2026'da tek haneye düşürülmesi hedefleniyor. Büyümenin 2026'da % 5'e çıkarılması öngörülen programda kişi başı gelirin 14.855 dolara çıkarılması planlanıyor.
Zonguldak çalışma hayatını ve 1940'lara kadar madenciliği yasal bağlamında etkilemiş ve mükellefi... more Zonguldak çalışma hayatını ve 1940'lara kadar madenciliği yasal bağlamında etkilemiş ve mükellefiyet kavramı ile madenciliğimizin çalışma şartlarını belirlemiş bir Osmanlı Paşası ve onun yayınladığı madencilik tüzüğü.
2022 yılında üniversitelerin mühendislik-mimarlık programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bi... more 2022 yılında üniversitelerin mühendislik-mimarlık programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bilgiler.
2012 – 2022 yılları arasında üniversitelerin maden mühendisliği programlarına giren öğrenciler ha... more 2012 – 2022 yılları arasında üniversitelerin maden mühendisliği programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bilgiler.
Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) raporuna göre, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını kürese... more Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) raporuna göre, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını küresel enerji sistemine son 70 yılın en büyük şokunu yaşattı. IEA'nın Küresel Enerji Görünümü Raporu'nda, COVID-19 salgınının bu yıl kömür, petrol, doğal gaz, yenilenebilir enerji ve elektrik gibi kaynaklarla karbon emisyonlarına etkisi ele alındı. Rapora göre, bu yıl enerji talebi, 2008 küresel finansal krizi sonrasında yaşanan düşüşten 7 kat daha sert bir düşüşle % 6 gerileyecek. Bu düşüş, dünyanın en büyük üçüncü enerji tüketicilerinden biri olan Hindistan'ın enerji talebinin tamamıyla yok olması anlamına geliyor. Enerji talebindeki düşüş, en fazla gelişmiş ekonomileri etkileyecek. ABD'de % 9 ve Avrupa Birliği'nde % 11'lik talep düşüşü görülecek. Krizin enerji talebine etkisi, salgının yayılmasını önlemeye yönelik tedbirlerin süresine ve sertliğine bağlı olacak. Küresel olarak sokağa çıkma kısıtlamasının yıl boyunca nisan ayının başındaki seviyede devam etmesi halinde her ay % 1,5 düşüş olacak. Enerji Kullanımı Düştü IEA'nın Küresel Enerji Görünümü Raporu'nuna göre, küresel enerji talebi % 6.1 azalacak, bu düşüş Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere'nin 2019'daki toplam enerji taleplerine eşdeğer. Böylesine bir düşüşün 2008 krizinden 7 kat daha fazla etkiye sahip olacağı ve son 5 senedeki talep büyümesini tamamını sileceği tahmin ediliyor. Rystad Energy adlı araştırma şirketinin raporundan aktardığına göre, geçen yıl küresel ölçekte toplamda 2,47 trilyon dolar gelir elde eden petrol ve doğalgaz şirketlerinin, 2020'deki gelirinin 1 trilyon dolar düşüşle 1,47 trilyon dolara düşmesi öngörülüyor. Salgın öncesinde 2020 için beklenti 2,35 trilyon dolar düzeyindeydi. Rystad Energy, 2021 için de, daha önce 2,52 trilyon dolar olan eski beklentisini değiştirerek 1,79 trilyon dolara çekti. Bu duruma paralel olarak dünya üzerindeki elektrik talebi de önemli ölçüde azalmıştır. Pandemi günlerinde konutlarda kullanılan elektrik miktarlarında artışlar gözlenirken durma noktasına gelen ticari ve endüstriyel operasyonlardaki elektrik kullanımında ciddi düşüşler yaşandığından dünya genelinde toplam elektrik kullanımı % 20'ler civarında bir düşüş yaşamıştır. Uzun bir süre seyreden bu durumu araştırmacılar, uzun süren bir Pazar gününe benzetmiştir. Elektrik enerji kullanımında bir diğer önemli değişiklik de fosil yakıtlar ve HES'lerin yerine giderek yenilenebilir enerji ve doğalgazın alması olarak görülmelidir. Kömür Talebi En Düşük Seviyede Küresel kömür talebinin 2019'un ilk çeyreğine göre 2020 yılının ilk çeyreğine göre % 8 düşmesini bekleniyor. Bu önemli düşüş, kömürün üçte ikisinin tüketildiği elektrik sektöründeki düşük talepten kaynaklanıyor. Küresel elektrik üretiminde gaz ve kömürün toplam payının, 2020'de % 3 oranında düşerek 2001'den bu yana görülmeyen bir seviyeye gerilemesi bekleniyor. IEA'nın raporuna göre en olumsuz etki petrolün ardından kömürde yaşanacak. Küresel kömür talebinin % 8 oranında, kömür yakıtlı elektrik üretiminin de % 10 oranında azalması öngörülüyor. Küresel gaz talebinin de % 5 oranında azalması bekleniyor. Ülkeler bazında bakıldığında; Çin, dünyanın kömürün yarıdan fazlası tüketiyor. Çin'de COVID-19 salgını kömür temini ve kömür talebinde belirgin bir düşüş yaşandı. Kömür tüketimi, 2020 yılının ilk çeyreğinde 2019'a kıyasla % 8 azalırken, Çin ekonomisi % 6,8 daraldı ve kömür enerjisi üretimi % 9'a yakın düştü. ABD'nde hafif geçen kış şartları, doğalgaz bolluğu ve artan yenilenebilir enerji miktarı kömür tüketimini azaltmıştır. Tüm bu
Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Mill... more Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde birçok alanda farklı vaatlerde bulunurken, madencilik ve doğal kaynaklarının kullanımı konularında uygulanacakları politikalar konusunda da farklı yaklaşımlar gösteriyorlar. Seçimler öncesinde siyasi partilerimizin madencilik politikalarının ne olup ne olmadığını, kendi seçim bildirgelerinde bu konuların nasıl yer aldığını ve de iktidara geldiklerinde madencilik konusunda nasıl bir politika yürütecekleri bu çalışmada yer almaktadır. 24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde siyasi partilerimizde, madencilik, maden varlıklarının kullanımı, madencilik alanındaki özel sektör-kamu dengesi, madencilik alanındaki özelleştirmeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında alınacak önlemler, maden kazalarının önlenmesi ve madencilik mevzuatı gibi konularda da farklı bakış açıları mevcuttur. Bu çalışmada, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimlerine girecek olan AK Parti, CHP, İyi Parti, MHP, HDP, Saadet Partisi ve Vatan Partisi'nin seçim beyannamelerinden derlenen bilgilere göre, partilerin madencilik politikaları ele alınmıştır. ADALET ve KALKINMA PARTİSİ Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim bildirgesinde madencilik oldukça geniş bir biçimde ele alınmıştır. " Enerji ve Madencilik " konu başlığında toplam 7 sayfada vaatlerini sıralayan AK Parti, diğer bazı konu başlıklarında da madencilikle ilgili ifadelere yer vermiştir. Beyannamede; Enerji başlığı altında maden, petrol ve doğalgaz ruhsatlarına ilişkin başta arama ve üretim faaliyetlerinin teşviki olmak üzere kapsamlı değişiklikler içeren ilgili kanunların çıkarıldığı, ülkemizdeki jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını düzenleyen Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunun yürürlüğe girmesini sağladıkları ifade edilmiştir. Ulusal Madenlerde Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) ve Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası (TÜVEK)'in kurulduğu, maden, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynak arama, enerji altyapısının güçlendirilmesi ve enerji verimliliği yatırımları için ayrılan kaynaklarımızı önemli oranda artırdığı belirtilmiştir. Bu bağlamda; maden ve jeotermal kaynak aramaları için ayrılan ödenek 2002 yılında 17 milyon TL iken, bu tutarı 2018 yılında 451 milyon TL'ye çıkarıldığı, 2002-2017 döneminde gerçekleştirilen arama faaliyetleri sonucunda bilinen linyit kömürü rezervini 8,3 milyar tondan 17,3 milyar tona çıkarıldığı ifadeleri kullanılmıştır. 2005 sonrası ise tespit edilen linyit rezervleri toplamı 9 milyar tonun üzerinde olduğu ve altın, çinko, bakır, zeolit, feldspat, kuvars, mermer gibi birçok madende önemli rezervler ve jeotermal sahalar tespit edilmesinin sağlandığı bildirgede ifade edilmektedir. Kömür ile ilgili olarak; yeni nesil termik santrallerle yerli kömür kaynaklarını azami verimlilik esası göz önünde bulundurularak değerlendireceği, kamunun ruhsat sahibi olduğu kömür sahalarının uygun modellerle yatırıma açılacağı belirtilmiştir. Yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin artırılması ile birlikte en az 5.000 MW ilave kapasiteli yerli kömür yakıtlı tesis inşa edileceği, yıllık asgari 60 milyar kWh yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi gerçekleştireceği, Linyit Arama Projesi gibi Taşkömürü Arama Projesi hazırlanarak arama faaliyetlerine başlanılacağı, üretim ve istihdamı artıracak yeni iş modelleri ile birlikte taşkömürünün ülke ihtiyacını karşılayacak hale getirileceği planlanmaktadır.
Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hamma... more Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hammadde kaynakları olarak orman, maden ve ziraat ürünlerini görmüş ve bu doğrultuda adımlar atmıştır. Bu doğrultuda teknik eğitime de önem verilmiş ve 1857 yılında Maadin Mektebi ile 1873 yılında Orman ve Maadin mektebi açılarak teknik elemanlar ve mühendisler yetiştirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma bu iki okulu ve Osmanlının maden mühendisliği eğitimini ele almıştır.
Anadolu'da, bu topraklarda, yaklaşık 40.000 yıldır varlığını sürdüren madencilik faaliyetlerini d... more Anadolu'da, bu topraklarda, yaklaşık 40.000 yıldır varlığını sürdüren madencilik faaliyetlerini derlemeye çalıştım. Anadolu'da yaşamış insanlar ve çeşitli uygarlıklara ait madenciliğin tarihi.
Günümüzde yüksek öğretime girmek zor. Liseyi bitiren her beş gençten dördünün daha ileri bir eğit... more Günümüzde yüksek öğretime girmek zor. Liseyi bitiren her beş gençten dördünün daha ileri bir eğitim görme olanağı bulunmuyor. Her yıl yaklaşık 1,9 milyon genç üniversite kapılarına dayanıyor. Plansızlığın her alanda egemen olmaya başladığı ülkemizde, bunun en yaralayıcı sonuçlarından birisi, yüksek öğretimde ve onun bir parçası olan mühendislik öğretim/ eğitiminde gözlenmektedir. Yıllardır mühendislik eğitimi veren kurumlar " kriterlere uymuyor " denilerek kapatılırken, hangi kriterlere uygun olduğu belli olmayan üniversitelerin mühendislik bölümlerini giderek çoğalmaktadır. Dünya eğitim sektörü yıllık 2 trilyon dolarlık bir pazar durumundadır. Dünya toplam ticareti üzerinden dolaşıma giren paranın 1997 rakamları ile 5,47 trilyon dolar olduğu düşünülürse, eğitim üzerinden dolaşıma giren 2 trilyon doların çekiciliği kendiliğinden anlaşılır. Dünya ölçüsünde eğitim, sağlık vb. sosyal hizmet alanlarının geniş çaplı tasfiyesinin yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdeyiz. Bugün üniversitelerimizde yaşanılan yapısal dönüşümleri anlayabilmenin, bu politikalara karşı güçlü bir mücadele verebilmenin ön koşulu kuşkusuz, dünya ölçüsünde yaygınlaşan bu neo-liberal politikaları anlayabilmekten geçmektedir. Böylesine bir ortamda ülke gerçeğinin çok ötecinde ve çok üstünde bir grup genç insan her yıl ÖSS ile üniversitelerimizin mühendislik fakültelerine girmek istemektedir. İhtiyacın ve gereksinimin çok üzerinde bölüm ve kontenjan bulunan bu fakültelerde bir talep fazlalığı ve yığılma mevcuttur. Ülkemizde mühendislik eğitimiyle ilgili en önemli çarpıklık bu eğitimin yaklaşık 71 değişik dalda sürdürülüyor olmasıdır. Şu anda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nde kayıtlı 68 ayrı mühendislik diploması mevcuttur. Özellikle son yıllarda birtakım moda sözcüklerin öğrenciye daha çekici gelebileceği düşüncesiyle alışılmış tanımların çok dışına çıkılarak yeni mühendislik bölümleri açılmıştır. Bunlara büyük ölçüde Türkiye'ye özgü olan ve eskiden beri sürdürüle gelen matematik, fizik, işletme mühendislikleri gibi bölümleri de eklediğimizde ortaya sözü edilen çarpıklık daha açık ortaya çıkmaktadır. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının sayısında son on yılda büyük artışlar olmuş; buna karşın yükseköğretim kurumlarının fiziki altyapı ve makina-teçhizat ihtiyaçları aynı oranda karşılanamamıştır. Ayrıca mühendislik bölümlerine ait öğrenci kontenjanlarının sürekli artırılması sonucu mevcut altyapı giderek daha fazla zorlanmaya başlamıştır. Öte yandan mühendislik fakültelerinin karşı karşıya bulundukları çok daha ciddi bir tehdit vardır: bu tehdit öğretim elemanı temininde yaşanan güçlüktür. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde mühendislik eğitiminde batı toplumlarına göre çok önemli bir fark, Avrupa ve Amerika'da mühendislik fakültelerine kayıtlar büyük düşüşler gösterirken, Ülkemizde mühendislik hala en fazla istenilen meslek olmaktadır. Ancak bunun doğal sonucu olarak iyi yetişmiş kapasiteli öğrencilerimiz yurt dışında iyi imkanlarla iş bulabilmekte ve " beyin göçü " hızla sürmektedir. Ülkemizde genelde üniversite eğitimi, özelde ise mühendislik eğitimi, ekonominin gelişiminden üniversite idaresine, genel devlet politikalarından eğitim politikalarına pek çok sorunla birlikte gelişmiş, şekillenmiştir. Aşağıda sunulan bu çalışmada geleceğe yönelik bir takım sonuç ve hedefler çıkarmadan önce, bugünün bir fotoğrafını çekmeyi amaçlamaktadır. Mevcut durum verileri ve tabloları bu çalışmanın ana çatısını oluşturmaktadır. Bunun nedeni değerlendirme ve sonuçlarını oluşturabilmek için temel malzemeyi sağlamaktır. Bir diğer
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yayınlanan haberlerde Hazine Müsteşarlığı'nın, 2015 sonu itibarıy... more Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yayınlanan haberlerde Hazine Müsteşarlığı'nın, 2015 sonu itibarıyla KİT'lerin ve özelleştirme programındaki kuruluşların cari fiyatlarla stok borçlarını açıkladığı ve bu duruma göre Türkiye Kömür İşletmeleri'nin (TKİ) en çok zarar eden kamu kuruluşu olduğu ifade edildi. Habere göre; TKİ 1.564.000 Türk Lirası ile en çok görev zararı oluşan kuruluş oldu. İkinci en çok zarar eden kamu kuruluşu ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları oldu. Görevleri; devletin genel enerji ve yakıt politikasına uygun olarak linyit, turp bitümlü şist, asfaltit gibi enerji hammaddelerini değerlendirmek, ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak, yurt ekonomisine katkıda bulunmak olarak tarif edilen Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu'nun faaliyet raporlarında dönem net karını 2013 yılında 94.845.878 TL kar olarak gösterilirken 2014 yılında 43.061.707 TL zarar olarak açıklanmıştı. Türkiye'de linyit ve taşkömürü dahil 2015 yılı itibarı ile 15 milyar tonu kamu elinde ve kesin olmamakla birlikte 800 milyon tonu da özel sektör uhdesinde olmak üzere 15,8 milyar ton kömür rezervi bulunuyor. Geçmiş yıllarda her yıl 30-35 milyon ton kömür üretimi gerçekleştiren TKİ, bazı üretim birimlerinin özelleştirilmeleri nedeniyle 2014 yılında rodövanslı sahalardan alınan kömür de dâhil toplam 21,6 milyon ton tuvönan üretilerek 14,9 milyon ton satılabilir kömür elde edildi. TKİ Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 2014 yılında; tuvönan (ocaktan çıktığı haliyle alınan) olarak 14,3 milyon ton, satılabilir olarak da 10,6 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirdiği belirtilen Sayıştay Raporu'nda, " Bu üretimler, bir önceki yıla göre tuvönan bazda % 8, satılabilir kömürde ise % 10 oranlarında daha eksiktir. " denildi. Açık işletme yöntemi ile yapılan üretimin dışında 1.280.000 tonu Ege Linyitleri İşletmesi'nden (ELİ), 1.188.000 tonu da Garp Linyit İşletmeleri'nden (GLİ) olmak üzere toplam 2.469.000 ton kömürün ağırlıklı olarak yüklenici marifetiyle olmak üzere yeraltı ocaklarından üretildiği vurgulanan raporda, " ELİ ve GLİ Müesseselerindeki Yeraltı ocaklarından sağlanan yaklaşık 2,5 milyon ton kömürün kriblaj ve lavvar (yıkama) tesislerinde zenginleştirilmesi sonucu toplam 1,2 milyon ton satılabilir kömür elde edilmiştir. " ifadelerine yer verildi. Sayıştay'ın hazırladığı Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu'nun 2014 yılı denetim raporuna göre üretilen her 100 ton kömürden 32 tonu pasa (yan kayaç) olarak atıldı. TKİ'nin 2014 yılında ocaktan çıktığı gibi 21,6 milyon tonluk üretiminden elde edilen satılabilir kömür miktarının 14,9 milyon ton olduğu belirtilen Sayıştay Raporu'nda, " Bu değerler aradaki fark olan 6,7 milyon ton kömürün değerlendirilemediğini ya da üretilen her 100 ton kömürden 32 tonunun atıldığını ifade etmektedir. Yine Sayıştay raporunda; TKİ'nin kendi imkanlarıyla yapmış olduğu üretimlerde tuvönan kömürün daha temiz üretildiği, üçüncü şahıslara yaptırılan üretimlerin daha çok yan kayaç içerdiği anlaşılmaktadır. " denildi. Sayıştay, 2013 yılında da 5,3 milyon ton kömürün yan kayaç (pasa) olarak atıldığı belirtti. Santrallere verilen kömürlerde dönüşüm oranlarının % 100'e yakınken zenginleştirilerek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na (SYDV) verilen ve teshin amaçlı olarak kullanılan kömürlerde bu oranın % 40-45 aralığına kadar düştüğü vurgulanan raporda, " Söz konusu kömürlerin ağırlıklı olarak yükleniciler tarafından üretildiği göz önüne alındığında yürürlükte olan ya da bundan sonra yapılacak sözleşmelerde bu hususun özellikle belirtilmesi ve takip edilmesi önem kazanmakta. TKİ uhdesindeki ocaklardan 2013 yılı içerisinde üretilmiş olan 22,2 milyon ton tuvönan kömürden sadece 16,9 milyon tonunun satılabilir
GELECEKTE MADENCİLİĞE İHTİYAÇ DUYULACAK MI?
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. ... more GELECEKTE MADENCİLİĞE İHTİYAÇ DUYULACAK MI?
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. Modern dünyamızın hemen hemen her bileşeni ve inşa ettiğimiz dünya için madenlerin kullanımına ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel madencilik endüstrisinin 2020’deki toplam geliri 692 milyar dolar olmuştur. Türkiye gibi, orta gelirli bir ülkede yaşıyorsanız, her yıl yaklaşık 17 ton hammadde kullanıyorsunuz. Her yıl 40-50 milyar ton/yıl agrega üretiliyor. Günümüzde sadece bir yıl içinde dünyanın yapısından yaklaşık 100 milyar ton madensel hammaddeyi üretiyor ve kullanıma sokuyoruz. Bu büyüklük, her 12 ayda bir Everest dağ kütlesinin üçte ikisini yok etmeye eşdeğerdir.
Dünyadaki en zor mesleklerden biri. Karanlık, yalnızlık, zamansız ve mekansız bir meslek. Ve bu i... more Dünyadaki en zor mesleklerden biri. Karanlık, yalnızlık, zamansız ve mekansız bir meslek. Ve bu insanların birbirleriyle dayanışarak oluşturdukları bir kültür. Anadolu madenci kültürü.
Bir ülkenin yeraltı kaynakları, o ülkenin milli güç unsurlarından biri olan ekonomik gücün en öne... more Bir ülkenin yeraltı kaynakları, o ülkenin milli güç unsurlarından biri olan ekonomik gücün en önemli ögelerinden birisini teşkil eder. Yeraltı kaynaklarını stratejik yapan en önemli faktör ülke ekonomisi ve güvenliğine katkısıdır. Askeri amaçlar için kullanılıyor olmaları ve ikame edilmelerinde yaşanan zorluklar da bu yeraltı kaynaklarını stratejik kılan diğer önemli faktörlerdir.
Bu çalışmada İkinci dünya savaşı yıllarında İngiltere ve Almanya’nın Türkiye kromlarına sahip olabilmek için girdikleri diplomatik girişimler ve İnönü hükümetlerinin izlediği stratejilere dair bir yazı kaleme alınmıştır.
Günümüz dünyasında, küresel karbon emisyonunu azaltabilmek adına yenilenebilir enerji kaynakların... more Günümüz dünyasında, küresel karbon emisyonunu azaltabilmek adına yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş tüm dünyada çok yakın gözüküyor. İklim krizinin etkilerini dengelemek adına yapılan bu dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını hızla arttırırken karbon salınımını da azaltmayı planlıyor.
Merkezi yönetim bütçesi hazırlık sürecini başlatan Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları,... more Merkezi yönetim bütçesi hazırlık sürecini başlatan Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma durumuna dair politikalar hafta başında (06.09.2023) açıklandı. Açıklanan programa göre hükümetin önümüzdeki üç yıldaki dört temel hedefi "afet yaralarının sarılması, enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahının güçlendirilmesi" olarak sıralanmıştır. Ekonomide 3 yıllık yol haritasını belirleyen Orta Vadeli Programa göre, enflasyonun 2026'da tek haneye düşürülmesi hedefleniyor. Büyümenin 2026'da % 5'e çıkarılması öngörülen programda kişi başı gelirin 14.855 dolara çıkarılması planlanıyor.
Zonguldak çalışma hayatını ve 1940'lara kadar madenciliği yasal bağlamında etkilemiş ve mükellefi... more Zonguldak çalışma hayatını ve 1940'lara kadar madenciliği yasal bağlamında etkilemiş ve mükellefiyet kavramı ile madenciliğimizin çalışma şartlarını belirlemiş bir Osmanlı Paşası ve onun yayınladığı madencilik tüzüğü.
2022 yılında üniversitelerin mühendislik-mimarlık programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bi... more 2022 yılında üniversitelerin mühendislik-mimarlık programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bilgiler.
2012 – 2022 yılları arasında üniversitelerin maden mühendisliği programlarına giren öğrenciler ha... more 2012 – 2022 yılları arasında üniversitelerin maden mühendisliği programlarına giren öğrenciler hakkında bazı bilgiler.
Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) raporuna göre, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını kürese... more Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) raporuna göre, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını küresel enerji sistemine son 70 yılın en büyük şokunu yaşattı. IEA'nın Küresel Enerji Görünümü Raporu'nda, COVID-19 salgınının bu yıl kömür, petrol, doğal gaz, yenilenebilir enerji ve elektrik gibi kaynaklarla karbon emisyonlarına etkisi ele alındı. Rapora göre, bu yıl enerji talebi, 2008 küresel finansal krizi sonrasında yaşanan düşüşten 7 kat daha sert bir düşüşle % 6 gerileyecek. Bu düşüş, dünyanın en büyük üçüncü enerji tüketicilerinden biri olan Hindistan'ın enerji talebinin tamamıyla yok olması anlamına geliyor. Enerji talebindeki düşüş, en fazla gelişmiş ekonomileri etkileyecek. ABD'de % 9 ve Avrupa Birliği'nde % 11'lik talep düşüşü görülecek. Krizin enerji talebine etkisi, salgının yayılmasını önlemeye yönelik tedbirlerin süresine ve sertliğine bağlı olacak. Küresel olarak sokağa çıkma kısıtlamasının yıl boyunca nisan ayının başındaki seviyede devam etmesi halinde her ay % 1,5 düşüş olacak. Enerji Kullanımı Düştü IEA'nın Küresel Enerji Görünümü Raporu'nuna göre, küresel enerji talebi % 6.1 azalacak, bu düşüş Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere'nin 2019'daki toplam enerji taleplerine eşdeğer. Böylesine bir düşüşün 2008 krizinden 7 kat daha fazla etkiye sahip olacağı ve son 5 senedeki talep büyümesini tamamını sileceği tahmin ediliyor. Rystad Energy adlı araştırma şirketinin raporundan aktardığına göre, geçen yıl küresel ölçekte toplamda 2,47 trilyon dolar gelir elde eden petrol ve doğalgaz şirketlerinin, 2020'deki gelirinin 1 trilyon dolar düşüşle 1,47 trilyon dolara düşmesi öngörülüyor. Salgın öncesinde 2020 için beklenti 2,35 trilyon dolar düzeyindeydi. Rystad Energy, 2021 için de, daha önce 2,52 trilyon dolar olan eski beklentisini değiştirerek 1,79 trilyon dolara çekti. Bu duruma paralel olarak dünya üzerindeki elektrik talebi de önemli ölçüde azalmıştır. Pandemi günlerinde konutlarda kullanılan elektrik miktarlarında artışlar gözlenirken durma noktasına gelen ticari ve endüstriyel operasyonlardaki elektrik kullanımında ciddi düşüşler yaşandığından dünya genelinde toplam elektrik kullanımı % 20'ler civarında bir düşüş yaşamıştır. Uzun bir süre seyreden bu durumu araştırmacılar, uzun süren bir Pazar gününe benzetmiştir. Elektrik enerji kullanımında bir diğer önemli değişiklik de fosil yakıtlar ve HES'lerin yerine giderek yenilenebilir enerji ve doğalgazın alması olarak görülmelidir. Kömür Talebi En Düşük Seviyede Küresel kömür talebinin 2019'un ilk çeyreğine göre 2020 yılının ilk çeyreğine göre % 8 düşmesini bekleniyor. Bu önemli düşüş, kömürün üçte ikisinin tüketildiği elektrik sektöründeki düşük talepten kaynaklanıyor. Küresel elektrik üretiminde gaz ve kömürün toplam payının, 2020'de % 3 oranında düşerek 2001'den bu yana görülmeyen bir seviyeye gerilemesi bekleniyor. IEA'nın raporuna göre en olumsuz etki petrolün ardından kömürde yaşanacak. Küresel kömür talebinin % 8 oranında, kömür yakıtlı elektrik üretiminin de % 10 oranında azalması öngörülüyor. Küresel gaz talebinin de % 5 oranında azalması bekleniyor. Ülkeler bazında bakıldığında; Çin, dünyanın kömürün yarıdan fazlası tüketiyor. Çin'de COVID-19 salgını kömür temini ve kömür talebinde belirgin bir düşüş yaşandı. Kömür tüketimi, 2020 yılının ilk çeyreğinde 2019'a kıyasla % 8 azalırken, Çin ekonomisi % 6,8 daraldı ve kömür enerjisi üretimi % 9'a yakın düştü. ABD'nde hafif geçen kış şartları, doğalgaz bolluğu ve artan yenilenebilir enerji miktarı kömür tüketimini azaltmıştır. Tüm bu
Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Mill... more Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde birçok alanda farklı vaatlerde bulunurken, madencilik ve doğal kaynaklarının kullanımı konularında uygulanacakları politikalar konusunda da farklı yaklaşımlar gösteriyorlar. Seçimler öncesinde siyasi partilerimizin madencilik politikalarının ne olup ne olmadığını, kendi seçim bildirgelerinde bu konuların nasıl yer aldığını ve de iktidara geldiklerinde madencilik konusunda nasıl bir politika yürütecekleri bu çalışmada yer almaktadır. 24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde siyasi partilerimizde, madencilik, maden varlıklarının kullanımı, madencilik alanındaki özel sektör-kamu dengesi, madencilik alanındaki özelleştirmeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında alınacak önlemler, maden kazalarının önlenmesi ve madencilik mevzuatı gibi konularda da farklı bakış açıları mevcuttur. Bu çalışmada, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimlerine girecek olan AK Parti, CHP, İyi Parti, MHP, HDP, Saadet Partisi ve Vatan Partisi'nin seçim beyannamelerinden derlenen bilgilere göre, partilerin madencilik politikaları ele alınmıştır. ADALET ve KALKINMA PARTİSİ Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim bildirgesinde madencilik oldukça geniş bir biçimde ele alınmıştır. " Enerji ve Madencilik " konu başlığında toplam 7 sayfada vaatlerini sıralayan AK Parti, diğer bazı konu başlıklarında da madencilikle ilgili ifadelere yer vermiştir. Beyannamede; Enerji başlığı altında maden, petrol ve doğalgaz ruhsatlarına ilişkin başta arama ve üretim faaliyetlerinin teşviki olmak üzere kapsamlı değişiklikler içeren ilgili kanunların çıkarıldığı, ülkemizdeki jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını düzenleyen Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunun yürürlüğe girmesini sağladıkları ifade edilmiştir. Ulusal Madenlerde Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) ve Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası (TÜVEK)'in kurulduğu, maden, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynak arama, enerji altyapısının güçlendirilmesi ve enerji verimliliği yatırımları için ayrılan kaynaklarımızı önemli oranda artırdığı belirtilmiştir. Bu bağlamda; maden ve jeotermal kaynak aramaları için ayrılan ödenek 2002 yılında 17 milyon TL iken, bu tutarı 2018 yılında 451 milyon TL'ye çıkarıldığı, 2002-2017 döneminde gerçekleştirilen arama faaliyetleri sonucunda bilinen linyit kömürü rezervini 8,3 milyar tondan 17,3 milyar tona çıkarıldığı ifadeleri kullanılmıştır. 2005 sonrası ise tespit edilen linyit rezervleri toplamı 9 milyar tonun üzerinde olduğu ve altın, çinko, bakır, zeolit, feldspat, kuvars, mermer gibi birçok madende önemli rezervler ve jeotermal sahalar tespit edilmesinin sağlandığı bildirgede ifade edilmektedir. Kömür ile ilgili olarak; yeni nesil termik santrallerle yerli kömür kaynaklarını azami verimlilik esası göz önünde bulundurularak değerlendireceği, kamunun ruhsat sahibi olduğu kömür sahalarının uygun modellerle yatırıma açılacağı belirtilmiştir. Yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin artırılması ile birlikte en az 5.000 MW ilave kapasiteli yerli kömür yakıtlı tesis inşa edileceği, yıllık asgari 60 milyar kWh yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi gerçekleştireceği, Linyit Arama Projesi gibi Taşkömürü Arama Projesi hazırlanarak arama faaliyetlerine başlanılacağı, üretim ve istihdamı artıracak yeni iş modelleri ile birlikte taşkömürünün ülke ihtiyacını karşılayacak hale getirileceği planlanmaktadır.
Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hamma... more Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hammadde kaynakları olarak orman, maden ve ziraat ürünlerini görmüş ve bu doğrultuda adımlar atmıştır. Bu doğrultuda teknik eğitime de önem verilmiş ve 1857 yılında Maadin Mektebi ile 1873 yılında Orman ve Maadin mektebi açılarak teknik elemanlar ve mühendisler yetiştirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma bu iki okulu ve Osmanlının maden mühendisliği eğitimini ele almıştır.
Anadolu'da, bu topraklarda, yaklaşık 40.000 yıldır varlığını sürdüren madencilik faaliyetlerini d... more Anadolu'da, bu topraklarda, yaklaşık 40.000 yıldır varlığını sürdüren madencilik faaliyetlerini derlemeye çalıştım. Anadolu'da yaşamış insanlar ve çeşitli uygarlıklara ait madenciliğin tarihi.
Günümüzde yüksek öğretime girmek zor. Liseyi bitiren her beş gençten dördünün daha ileri bir eğit... more Günümüzde yüksek öğretime girmek zor. Liseyi bitiren her beş gençten dördünün daha ileri bir eğitim görme olanağı bulunmuyor. Her yıl yaklaşık 1,9 milyon genç üniversite kapılarına dayanıyor. Plansızlığın her alanda egemen olmaya başladığı ülkemizde, bunun en yaralayıcı sonuçlarından birisi, yüksek öğretimde ve onun bir parçası olan mühendislik öğretim/ eğitiminde gözlenmektedir. Yıllardır mühendislik eğitimi veren kurumlar " kriterlere uymuyor " denilerek kapatılırken, hangi kriterlere uygun olduğu belli olmayan üniversitelerin mühendislik bölümlerini giderek çoğalmaktadır. Dünya eğitim sektörü yıllık 2 trilyon dolarlık bir pazar durumundadır. Dünya toplam ticareti üzerinden dolaşıma giren paranın 1997 rakamları ile 5,47 trilyon dolar olduğu düşünülürse, eğitim üzerinden dolaşıma giren 2 trilyon doların çekiciliği kendiliğinden anlaşılır. Dünya ölçüsünde eğitim, sağlık vb. sosyal hizmet alanlarının geniş çaplı tasfiyesinin yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdeyiz. Bugün üniversitelerimizde yaşanılan yapısal dönüşümleri anlayabilmenin, bu politikalara karşı güçlü bir mücadele verebilmenin ön koşulu kuşkusuz, dünya ölçüsünde yaygınlaşan bu neo-liberal politikaları anlayabilmekten geçmektedir. Böylesine bir ortamda ülke gerçeğinin çok ötecinde ve çok üstünde bir grup genç insan her yıl ÖSS ile üniversitelerimizin mühendislik fakültelerine girmek istemektedir. İhtiyacın ve gereksinimin çok üzerinde bölüm ve kontenjan bulunan bu fakültelerde bir talep fazlalığı ve yığılma mevcuttur. Ülkemizde mühendislik eğitimiyle ilgili en önemli çarpıklık bu eğitimin yaklaşık 71 değişik dalda sürdürülüyor olmasıdır. Şu anda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nde kayıtlı 68 ayrı mühendislik diploması mevcuttur. Özellikle son yıllarda birtakım moda sözcüklerin öğrenciye daha çekici gelebileceği düşüncesiyle alışılmış tanımların çok dışına çıkılarak yeni mühendislik bölümleri açılmıştır. Bunlara büyük ölçüde Türkiye'ye özgü olan ve eskiden beri sürdürüle gelen matematik, fizik, işletme mühendislikleri gibi bölümleri de eklediğimizde ortaya sözü edilen çarpıklık daha açık ortaya çıkmaktadır. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının sayısında son on yılda büyük artışlar olmuş; buna karşın yükseköğretim kurumlarının fiziki altyapı ve makina-teçhizat ihtiyaçları aynı oranda karşılanamamıştır. Ayrıca mühendislik bölümlerine ait öğrenci kontenjanlarının sürekli artırılması sonucu mevcut altyapı giderek daha fazla zorlanmaya başlamıştır. Öte yandan mühendislik fakültelerinin karşı karşıya bulundukları çok daha ciddi bir tehdit vardır: bu tehdit öğretim elemanı temininde yaşanan güçlüktür. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde mühendislik eğitiminde batı toplumlarına göre çok önemli bir fark, Avrupa ve Amerika'da mühendislik fakültelerine kayıtlar büyük düşüşler gösterirken, Ülkemizde mühendislik hala en fazla istenilen meslek olmaktadır. Ancak bunun doğal sonucu olarak iyi yetişmiş kapasiteli öğrencilerimiz yurt dışında iyi imkanlarla iş bulabilmekte ve " beyin göçü " hızla sürmektedir. Ülkemizde genelde üniversite eğitimi, özelde ise mühendislik eğitimi, ekonominin gelişiminden üniversite idaresine, genel devlet politikalarından eğitim politikalarına pek çok sorunla birlikte gelişmiş, şekillenmiştir. Aşağıda sunulan bu çalışmada geleceğe yönelik bir takım sonuç ve hedefler çıkarmadan önce, bugünün bir fotoğrafını çekmeyi amaçlamaktadır. Mevcut durum verileri ve tabloları bu çalışmanın ana çatısını oluşturmaktadır. Bunun nedeni değerlendirme ve sonuçlarını oluşturabilmek için temel malzemeyi sağlamaktır. Bir diğer
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yayınlanan haberlerde Hazine Müsteşarlığı'nın, 2015 sonu itibarıy... more Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yayınlanan haberlerde Hazine Müsteşarlığı'nın, 2015 sonu itibarıyla KİT'lerin ve özelleştirme programındaki kuruluşların cari fiyatlarla stok borçlarını açıkladığı ve bu duruma göre Türkiye Kömür İşletmeleri'nin (TKİ) en çok zarar eden kamu kuruluşu olduğu ifade edildi. Habere göre; TKİ 1.564.000 Türk Lirası ile en çok görev zararı oluşan kuruluş oldu. İkinci en çok zarar eden kamu kuruluşu ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları oldu. Görevleri; devletin genel enerji ve yakıt politikasına uygun olarak linyit, turp bitümlü şist, asfaltit gibi enerji hammaddelerini değerlendirmek, ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak, yurt ekonomisine katkıda bulunmak olarak tarif edilen Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu'nun faaliyet raporlarında dönem net karını 2013 yılında 94.845.878 TL kar olarak gösterilirken 2014 yılında 43.061.707 TL zarar olarak açıklanmıştı. Türkiye'de linyit ve taşkömürü dahil 2015 yılı itibarı ile 15 milyar tonu kamu elinde ve kesin olmamakla birlikte 800 milyon tonu da özel sektör uhdesinde olmak üzere 15,8 milyar ton kömür rezervi bulunuyor. Geçmiş yıllarda her yıl 30-35 milyon ton kömür üretimi gerçekleştiren TKİ, bazı üretim birimlerinin özelleştirilmeleri nedeniyle 2014 yılında rodövanslı sahalardan alınan kömür de dâhil toplam 21,6 milyon ton tuvönan üretilerek 14,9 milyon ton satılabilir kömür elde edildi. TKİ Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 2014 yılında; tuvönan (ocaktan çıktığı haliyle alınan) olarak 14,3 milyon ton, satılabilir olarak da 10,6 milyon ton kömür üretimi gerçekleştirdiği belirtilen Sayıştay Raporu'nda, " Bu üretimler, bir önceki yıla göre tuvönan bazda % 8, satılabilir kömürde ise % 10 oranlarında daha eksiktir. " denildi. Açık işletme yöntemi ile yapılan üretimin dışında 1.280.000 tonu Ege Linyitleri İşletmesi'nden (ELİ), 1.188.000 tonu da Garp Linyit İşletmeleri'nden (GLİ) olmak üzere toplam 2.469.000 ton kömürün ağırlıklı olarak yüklenici marifetiyle olmak üzere yeraltı ocaklarından üretildiği vurgulanan raporda, " ELİ ve GLİ Müesseselerindeki Yeraltı ocaklarından sağlanan yaklaşık 2,5 milyon ton kömürün kriblaj ve lavvar (yıkama) tesislerinde zenginleştirilmesi sonucu toplam 1,2 milyon ton satılabilir kömür elde edilmiştir. " ifadelerine yer verildi. Sayıştay'ın hazırladığı Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu'nun 2014 yılı denetim raporuna göre üretilen her 100 ton kömürden 32 tonu pasa (yan kayaç) olarak atıldı. TKİ'nin 2014 yılında ocaktan çıktığı gibi 21,6 milyon tonluk üretiminden elde edilen satılabilir kömür miktarının 14,9 milyon ton olduğu belirtilen Sayıştay Raporu'nda, " Bu değerler aradaki fark olan 6,7 milyon ton kömürün değerlendirilemediğini ya da üretilen her 100 ton kömürden 32 tonunun atıldığını ifade etmektedir. Yine Sayıştay raporunda; TKİ'nin kendi imkanlarıyla yapmış olduğu üretimlerde tuvönan kömürün daha temiz üretildiği, üçüncü şahıslara yaptırılan üretimlerin daha çok yan kayaç içerdiği anlaşılmaktadır. " denildi. Sayıştay, 2013 yılında da 5,3 milyon ton kömürün yan kayaç (pasa) olarak atıldığı belirtti. Santrallere verilen kömürlerde dönüşüm oranlarının % 100'e yakınken zenginleştirilerek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na (SYDV) verilen ve teshin amaçlı olarak kullanılan kömürlerde bu oranın % 40-45 aralığına kadar düştüğü vurgulanan raporda, " Söz konusu kömürlerin ağırlıklı olarak yükleniciler tarafından üretildiği göz önüne alındığında yürürlükte olan ya da bundan sonra yapılacak sözleşmelerde bu hususun özellikle belirtilmesi ve takip edilmesi önem kazanmakta. TKİ uhdesindeki ocaklardan 2013 yılı içerisinde üretilmiş olan 22,2 milyon ton tuvönan kömürden sadece 16,9 milyon tonunun satılabilir
Cumhuriyetin 100. yılında, 100 yıllık madencilik serüvenini özetlemeye çalıştım. Rakamlar ve graf... more Cumhuriyetin 100. yılında, 100 yıllık madencilik serüvenini özetlemeye çalıştım. Rakamlar ve grafiklerden ziyade ülkemizin siyasi tercihleri ve ekonomik koşullarına paralel olarak incelemeye çalıştım. Bir arşiv belgesi niteliğinde
Küçük yaşlarımdan bu yana meramım olan mitoloji ile mesleğim olan madenciliği birleştirerek kitap... more Küçük yaşlarımdan bu yana meramım olan mitoloji ile mesleğim olan madenciliği birleştirerek kitap, makale ve araştırmaları inceliyor, değerlendiriyorum. Mitoloji ve Madencilik, Demirin Tanrıları, Destanlarda Madenler ve Madencilik, Santa Barbara’nın ardından bu serinin 5. Çalışması Yeraltının Ruhlarını da tamamladım.
Birçok kişiyi enteresan gelmeyebilir ama ben severek ve hissederek yazıyorum.
Çocukluğumun en önemli meramı futboldur. Benim yaş kuşağımın her erkek çocuğunun olduğu gibi çocu... more Çocukluğumun en önemli meramı futboldur. Benim yaş kuşağımın her erkek çocuğunun olduğu gibi çocukluk ve delikanlılık çağlarında sokak aralarında ve boş arsalarda futbol oynayarak büyüdüm. Bu durumunda bir sonucu olarak büyüdüğüm bölgenin yerel takımına gönül verdim ve bir fanı oldum ve hala öyleyim.
Taraftarı olduğum kulüp bir iş kolu ve mesleki yapıyı temsil eden ve o bölgenin saygınlığını arttırmayı hedef alan bir kulüp olmuştur. Adana’da demiryolu işçileri tarafından kurulan Adana Demirspor, 60 yaşına gelen ve 40 senedir o coğrafyada yaşamayan benim için hala bir tutku, hala bir özlem. Bu yaşımda dahi maçlarına ve deplasmanlara gider, gidemediğim maçlarını da iki elim kanda olsa televizyondan takip ederim.
Böylesine bir tutku, bu duyguyu yaşamayanlar için anlaşılması bir hayli zor. Ben de internet ortamında toparladığım ve mesleğim olan madencilikle, tutkum olan futbolu bir araya getirmek ve bu duyguyu sizlere de aktarabilmek için “Madenci Futbol Kulüpleri’ni kaleme almaya çalıştım.
Mesleki açıdan çok istisnai bir çalışma yapmış olabilirim. Hatta bir dostumun deyimi ile “başka işin mi yok” yaklaşımı da sarf edilebilir. Ancak bu çalışma ile mesleğimi ve en önemli tutkularımdan olan futbolu bir araya getirmeye çalıştım.
Eğitim; "kişinin zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının isteni... more Eğitim; "kişinin zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının istenilen doğrultuda geliştirilmesi ya da ona bir takım amaçlara dönük yeni yetenekler, davranışlar ve bilgilerin kazandırılması yolundaki çalışmaların tümü" olarak tanımlanabilir. İlk ve orta öğretimde genel bilgi, öğretim ve eğitimin verildiği varsayımından hareketle, gençlere meslek edindirmede en önemli dönem üniversite eğitimidir. Bu nedenle, özellikle mühendislik-mimarlık eğitiminde orta öğretimde alınan temel bilimlerin önemi yadsınamaz.1 Eğitim, toplumun her kesiminden insanı ortak paydada buluşturabilecek kadar önemli bir etmendir. Eğitimin tamamlanmasında önemli basamaklardan biri olan üniversite sınavına giriş, nüfusun artması ve üniversiteye olan talebin yükselmesiyle birlikte sınava tabi tutulmaya başlandı. 1960'lı yıllarda her üniversitenin kendi sınavını yapmasına karşın, 1974 tarihinde üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) kuruldu ve sınav tek elden yapılmaya başlandı. 1999 yılında iki basamaklı sınavın 2. basamağı kaldırılıp tek basamaklı bir öğrenci seçme sistemi oluşturuldu ve yapılan sınava da ÖSS ismi verildi. Bu sistemin de YÖK tarafından eksiklerinin olduğu düşünülüp 2009'daki kararla 2010 yılından itibaren uygulanacak ÖSS yerine YGS ve LYS isimli 2 kademeli bir sınav sistemine geçiş yapıldı. Ülkemizde; genelde eğitim alanı, özelde de mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitimi halen temel sorun alanlarından biri olma özelliğini sürdürmektedir. Niteliksel ve işlevsel özelliklerindeki eksikliklerin yanı sıra birçok alanda olduğu gibi plansızlığın da bir sonucu olarak ortaya çıkan bozulmalar sorunun katlanarak büyümesine neden olmaktadır. Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı eğitimini de bu sorunlu alanın tam ortasındadır. Ülke gereksinimi, iş ve istihdam olanakları düşünülmeksizin yapılan kapasite artışları, altyapı eksiklikleri, öğretim kadrosu yetersizlikleri ve düşen nitelikleri, öğrenci niteliklerinde meydana gelen düşüşler, müfredatın niteliği ve işlevselliği, üniversiteler arası birliktelik, akreditasyon, denklik, yeterlilik, meslek içi eğitim, lisans sonrası eğitim, eğitimin kalitesi, öğretme yol ve yöntemleri gibi çeşitli konular bu sorun yumağının parçalarını oluşturmaktadır. Bu çalışmaya konu olan 2020 sınavına yine öğrenciler TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) olmak üzere yapılan iki parçalı sınavla girmişlerdir. ÖSYM tarafından açıklanan bilgilere göre, 2020 yılında gerçekleştirilen YKS oturumlarına, 2 milyon 433 bin 219 kişi başvuruda bulunmuş ve sınava 2 milyon 390 bin 491 kişi katılmıştır. Bu kişilerden 1 milyon 761 bin 392150 barajını geçmiş, bu öğrencilerden de 1 milyon 275 bin 957 kişi 180 barajını geçerek mühendislik-mimarlık programlarını seçme hakkı kazanmışlardır. Dolayısıyla yapılacak araştırmalar açısından tüm adayların eşit bir sınava girdikleri bu sınav kıyaslamalar açısından önemlidir. Öğrencilerin başarılarını değerlendirmek açısından 2010 ve 2015 yıllarında elde edilen veriler de çalışma içinde kıyaslama açısından değerlendirmeye alınmıştır. 2019-20 öğretim yılında ülkemizde 131'u devlet, (onbir teknik üniversite, bir yüksek teknoloji enstitüsü ve iki güzel sanatlar üniversitesinin yanı sıra Millî Savunma Üniversitesi ve Polis Akademisi.) ve 78 vakıf üniversitesi bulunmaktadır. 2105 yılında; 1 TMMOB Mühendislik Eğitimi Sempozyumu 2005, TMMOB sunumu
Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hamma... more Avrupa’daki sanayileşmeyi yakalayamayan Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın ortalarında sanayinin hammadde kaynakları olarak orman, maden ve ziraat ürünlerini görmüş ve bu doğrultuda adımlar atmıştır. Bu doğrultuda teknik eğitime de önem verilmiş ve 1857 yılında Maadin Mektebi ile 1873 yılında Orman ve Maadin mektebi açılarak teknik elemanlar ve mühendisler yetiştirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma bu iki okulu ve Osmanlının maden mühendisliği eğitimini ele almıştır.
Despite having a range of minerals, some significant reserves and government support for investme... more Despite having a range of minerals, some significant reserves and government support for investment in mining activities, Turkey's mining potential is largely untapped. 77 out of the 90 minerals that are traded worldwide can be extracted in Turkey. Turkey has rich or very rich deposits for 50 of those minerals.
Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını ... more Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını yorumlayış biçimidir. Çocukluğumdan bu yana merakım olan mitoloji ile mesleğime olan saygımı birleştirerek, Dünya Mitolojilerinde (hikaye, destan, efsane, anlatı, öykü vs.) yer alan madenler ve madencilik konularını bağdaştırmaya çalıştım. İlginizi çekeceği umuduyla,
Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını ... more Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını yorumlayış biçimidir. Çocukluğumdan bu yana merakım olan mitoloji ile mesleğime olan saygımı birleştirerek, Dünya Mitolojilerinde (hikaye, destan, efsane, anlatı, öykü vs.) yer alan madenler ve madencilik konularını bağdaştırmaya çalıştım. İlginizi çekeceği umuduyla,
Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını ... more Mitoloji, söylencelerinden daha ziyade, geniş halk kitlelerinin doğa olaylarını ve yaşadıklarını yorumlayış biçimidir. Çocukluğumdan bu yana merakım olan mitoloji ile mesleğime olan saygımı birleştirerek, Dünya Mitolojilerinde (hikaye, destan, efsane, anlatı, öykü vs.) yer alan madenler ve madencilik konularını bağdaştırmaya çalıştım. İlginizi çekeceği umuduyla,
Madencilik sektörü içinde bulunan birçok kuruluş, önümüzdeki 50 yıl içinde başta metal madenleri ... more Madencilik sektörü içinde bulunan birçok kuruluş, önümüzdeki 50 yıl içinde başta metal madenleri olmak üzere birçok madenin tükeneceği kanaatinde. Madensel kaynaklar bilinen karasal rezervlere ve hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde artan tüketime dayalı olarak giderek azalıyor. Modern endüstri ve gıda üretimi için gerekli olan temel unsurların (fosfor, antimon, çinko, kalay, kurşun, indiyum, gümüş, altın ve bakır) 50-60 yıl içinde tükeneceği var sayılıyor. Bugün akıllı telefon, tablet, PC ve silah üretiminde kullanılan değerli metaller ile nadir elementler 45 yıl içinde tükenecek. Dünya ekonomisinin madencilik olmadan sürdürülemeyeceği düşünülürse, başka maden kaynaklarının bulunması gerekiyor. Bu nedenle dünya ekonomisinin ihtiyaç duyduğu madensel kaynaklar önümüzdeki yıllarda klasik yöntemlerin dışında geri dönüşüm, deniz madenciliği ve uzay madenciliği gibi yeni sayılabilecek yöntemlerle sağlanacak. Gümünüzde bu farklı 3 madencilik türü de giderek artan bir yoğunlukta kullanılmaktadır. Ancak özellikle ekonomik nedenlerle uzay madenciliği şirketlerin daha çok ilgisini çekmekte. Uzmanlar, 4 milyar yıl önce Dünya'ya Mars büyüklüğünde bir gezegenin çarptığı ve her iki gezegen de çarpışmanın şiddetiyle eridiği görüşündeler. Çarpışmanın etkisi ile Dünya'nın iç kesimlerindeki metaller bu felakette açığa çıkan enerjiyle eridi ve kayalardan daha ağır olduğu için toplu halde dibe çöktü. Böylece Dünya'nın merkezinde yaklaşık 3.500 km çapında dev bir metal topu oluştu. Bu nedenle Dünyada başta metaller olmak üzere birçok madenin asteroidlere oranla daha az erişilebilir olduğu ifade edilmektedir. Asteroidler ve Dünya başlangıçta aynı bileşime sahip olsalar dahi Dünya'nın daha güçlü bir yerçekimine sahip olması nedeniyle daha fazla maden içermektedirler. Asteroidlerin ağırlıklı olarak altın, kobalt, demir, manganez, molibden, nikel, osmiyum, paladyum, platin, renyum, rodyum, rutenyum ve tungsten içerdikleri bilinmektedir. Ancak farklı asteroid türlerinde farklı yapılar bulunmaktadır. Örneğin; bazı tip asteroidler nispeten daha az maden içerse de, uzayda en fazla ihtiyaç duyulacak yakıt olan su bulundurmaktadır. Bünyesindeki su oksijen ve hidrojen olarak ayrılabilmekte ve cevher taşımacılığı daha ekonomik olabilmektedir. Bazı asteroidlerde su bulunmamakla birlikte nikel, kobalt, altın, platin ve rodyum gibi daha değerli metaller içermektedir. Bazı asteroidler ise mega büyüklükte maden rezervlerine sahiptir. Bu noktada en çok merak edilen konulardan birisi de uygulanacak madencilik yöntemine dair. Uzmanlar birçok asteroidin moloz yığınlarından oluşması nedeniyle temel bir madencilik uygulaması yapılmadan maden kazanımı yapılabileceğini belirtiyorlar. Kayaç şeklindeki asteroidlerde ise burgu ve kepçe yöntemi ile madencilik yapılabileceği ifade ediliyor.1 Yüksek metal içeriğine sahip yapılarda ise bir mıknatıs aracılığı ile gevşek yapılar toplanabilecek. Yine uzmanlar, demir ve nikel içeriği zengin olan çoğu asteroidlerde Mond sistemi ile ısıl işlem yapılabileceği, nikel ekstraksiyonu için 50-60 0 C, demir için biraz daha yüksek sıcaklık ve basınçla pentakarbonillerin elde edileceğini belirtiyorlar.2 1 L. Wilson; K. Keil; S. J. Love (1999). "The internal structures and densities of asteroids". Meteoritics &
Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel s... more Türkiye'de siyasi partiler, 24 Haziran 2018'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde birçok alanda farklı vaatlerde bulunurken, madencilik ve doğal kaynaklarının kullanımı konularında uygulanacakları politikalar konusunda da farklı yaklaşımlar gösteriyorlar. Seçimler öncesinde siyasi partilerimizin madencilik politikalarının ne olup ne olmadığını, kendi seçim bildirgelerinde bu konuların nasıl yer aldığını ve de iktidara geldiklerinde madencilik konusunda nasıl bir politika yürütecekleri bu çalışmada yer almaktadır. 24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimleri öncesinde siyasi partilerimizde, madencilik, maden varlıklarının kullanımı, madencilik alanındaki özel sektör-kamu dengesi, madencilik alanındaki özelleştirmeler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında alınacak önlemler, maden kazalarının önlenmesi ve madencilik mevzuatı gibi konularda da farklı bakış açıları mevcuttur. Bu çalışmada, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimlerine girecek olan AK Parti, CHP, İyi Parti, MHP, HDP, Saadet Partisi ve Vatan Partisi'nin seçim beyannamelerinden derlenen bilgilere göre, partilerin madencilik politikaları ele alınmıştır. ADALET ve KALKINMA PARTİSİ Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim bildirgesinde madencilik oldukça geniş bir biçimde ele alınmıştır. " Enerji ve Madencilik " konu başlığında toplam 7 sayfada vaatlerini sıralayan AK Parti, diğer bazı konu başlıklarında da madencilikle ilgili ifadelere yer vermiştir. Beyannamede; Enerji başlığı altında maden, petrol ve doğalgaz ruhsatlarına ilişkin başta arama ve üretim faaliyetlerinin teşviki olmak üzere kapsamlı değişiklikler içeren ilgili kanunların çıkarıldığı, ülkemizdeki jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını düzenleyen Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunun yürürlüğe girmesini sağladıkları ifade edilmiştir. Ulusal Madenlerde Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) ve Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası (TÜVEK)'in kurulduğu, maden, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynak arama, enerji altyapısının güçlendirilmesi ve enerji verimliliği yatırımları için ayrılan kaynaklarımızı önemli oranda artırdığı belirtilmiştir. Bu bağlamda; maden ve jeotermal kaynak aramaları için ayrılan ödenek 2002 yılında 17 milyon TL iken, bu tutarı 2018 yılında 451 milyon TL'ye çıkarıldığı, 2002-2017 döneminde gerçekleştirilen arama faaliyetleri sonucunda bilinen linyit kömürü rezervini 8,3 milyar tondan 17,3 milyar tona çıkarıldığı ifadeleri kullanılmıştır. 2005 sonrası ise tespit edilen linyit rezervleri toplamı 9 milyar tonun üzerinde olduğu ve altın, çinko, bakır, zeolit, feldspat, kuvars, mermer gibi birçok madende önemli rezervler ve jeotermal sahalar tespit edilmesinin sağlandığı bildirgede ifade edilmektedir. Kömür ile ilgili olarak; yeni nesil termik santrallerle yerli kömür kaynaklarını azami verimlilik esası göz önünde bulundurularak değerlendireceği, kamunun ruhsat sahibi olduğu kömür sahalarının uygun modellerle yatırıma açılacağı belirtilmiştir. Yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin artırılması ile birlikte en az 5.000 MW ilave kapasiteli yerli kömür yakıtlı tesis inşa edileceği, yıllık asgari 60 milyar kWh yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi gerçekleştireceği, Linyit Arama Projesi gibi Taşkömürü Arama Projesi hazırlanarak arama faaliyetlerine başlanılacağı, üretim ve istihdamı artıracak yeni iş modelleri ile birlikte taşkömürünün ülke ihtiyacını karşılayacak hale getirileceği planlanmaktadır.
Türkiye'de, 24 Haziran 2018 tarihinde cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapılacak. Bu se... more Türkiye'de, 24 Haziran 2018 tarihinde cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapılacak. Bu seçimlerde toplam 10 parti iktidara gelmek için yarışacak ve bu seçimlerde yurt dışı ile birlikte 57 milyon seçmen oy kullanacak. Bu çalışmada, Haziran-2018 tarihinde yapılacak seçimlerden önce, partilerin seçim beyannamelerinde enerji başlığı altında seçmenlere neler vaat ettiklerini incelemeye çalıştım. Çalışmada, daha çok vitrinde olan ve söylemleri ile öne çıkan partilerin seçim beyannamesini inceledim. ADALET ve KALKINMA PARTİSİ-AKP AK Parti'nin seçim beyannamesinde 6 başlık altında toplanan seçim vaatlerinde Stratejik Sektörler ve Yenilikçi Üretim ekonomi başlığı altında "Enerji ve Madencilik" ile AK Parti'nin enerji konusunda seçim vaatleri ele alınmıştır. Seçim beyannamesinde 218-224 sayfaları arasında toplam 6 sayfada ele alının enerji konusu yer aldığı şekli ile aşağıdaki gibidir. Enerji ve Madencilik AK Parti olarak enerjiyi stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Arz güvenliği başta olmak üzere enerji politikalarına özel önem veriyor, ülkemizin uluslararası enerji ticaretinde stratejik konumunu güçlendiren rekabetçi bir enerji sistemine ulaşmayı hedefliyoruz. Enerji alanında daha düşük maliyetli girdi sağlanmasını; enerjinin nihai tüketiciye sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzını ve enerji temininde kaynak çeşitlendirmesini esas almaktayız. Önümüzdeki dönemde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı en üst düzeyde değerlendiren, enerji verimliliğini artırmayı önceleyen, nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanmayı öngören ve çevresel etkileri asgariye indiren enerji politikalarımıza ağırlık vermeye devam edeceğiz.
Geçtiğimiz yıllarda tüm Dünyanın gündeminde olan Avatar filminde insanların başka bir gezegene gi... more Geçtiğimiz yıllarda tüm Dünyanın gündeminde olan Avatar filminde insanların başka bir gezegene gidip oranın kaynaklarına sahip olabilmek için verdikleri savaşı izlemiştik. Eskiden hayal ettiğimiz çoğu şeyin günümüzde gerçekleşme fırsatını bulduğunu gördüğümüz bir çağdayız. ABD'nde yürürlüğe giren bu yasa ile Dünya'nın kaynakları bu kadar kısıtlıyken insanoğlunun başka kaynak arayışlarına ve başka Dünyalardaki doğal kaynaklara yönelmesine neden oluyor. Asteroit madenciliği 50'li yıllardan bu yana bilimkurgu ve popüler bilim kitaplarını süsleyen bir konu. Amaç dünyada az bulunan platin gibi altından bile değerli madenlerin çok daha bol olduğu " gökteki taşlara " ulaşmak ve dünya ekonomisini değiştirecek olan süper şanslı şirketlerden biri olmak. Öyleyse asteroitlerden maden çıkarmak ekonomik olarak mümkün mü, kârlı mı ve Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Rusya gibi devletlerin/ organizasyonların uzaya maden gemisi gönderecek teknolojisi var mı? Bu yazıda asteroit madenciliğinin mümkün olup olmayacağına ve bu yeni madencilik türü ile oluşabilecek yeni maden ekonomisine değinilecektir. Dünya'daki birçok savaşın asıl nedenlerinin doğal kaynakların paylaşımı üzerine olduğu düşünüldüğünde, sınırlı rezervlere sahip olduğu bilinen birçok madenin başka platformlarda aranması gayet doğal olduğu görülüyor. Göktaşlarındaki madenler, Dünya'daki nadir elementlerin en yoğun ve saf hâllerinde bulunabiliyor. Ayrıca Yerküre üzerindeki madencilik faaliyetleri, bulunduğu sınırlar içindeki ülkenin yasal denetimi altında yapılabiliyor. Dünyada mevcudiyeti gider ek azalan altın, gümüş, kobalt, manganez, molibden, demir, nikel, osmiyum, paladyum, platin, renyum, rodyum, rutenyum, tungsten ve nadir toprak elementleri gibi madenlerin uzayda asteroitlerde Dünya'dakinden çok daha fazla bulunduğu bilinmektedir. Uzmanlara göre modern endüstrinin ana elementleri olan antimuan, bakır, kalay, çinko, gümüş, kurşun ve altın gibi rezervler gelişmekte olan ülkelerin artan tüketimine paralel olarak 50-60 yıl içerisinde dünya üzerinde tükenmiş olacak. Başta platin gibi nadir elementleri içeren bu madenler asteroit kuşağında bol bulunuyor. Asteroit kuşağına ait teleskop görüntüleri ve Dünya'daki göktaşlarının kimyasal yapısını incelediğimizde gök taşlarının özellikle nadir bulunan madenler açısından oldukça zengin olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle asteroit madenciliğine oldukça ciddi yaklaşan ve bu konuda başta yasa çıkarımı olmak üzere birçok çalışması bulunan Lüksemburg menşeli Planetary Resources şirketi asteroit madenciliğine yatırımlarını giderek arttırmaktadır. Şirketçe yapılan bilimsel çalışmalarda dünyada üretimi giderek azalan platinyum ve kobalt gibi değerli elementlerin asteroitlerden çıkartılıp dünyaya gönderilmesinin daha doğru bir yatırım olacağı ifade ediliyor. Bundan dolayıdır ki ABD'nde yayınlanan asteroit madenciliği yasasının hemen ardından NASA Gelişmiş Kavramlar Enstitüsü (NASA Instituefor Advanced Concepts-NIAC), Kepler Enerji & Uzay Mühendisliği (Kepler Energy Space Engineering-LCC), Derin Uzay Endüstrileri (Deep Space Industries), Gezegen Kaynakları (Planetary Resources) gibi büyük şirketler uzay madenciliği için birbirleriyle yarışmaya başlamıştır. Yeraltında kilometrelerce derinlikte sondaj yapmak ve buralardaki maden potansiyelini ortaya koymak oldukça zor. Derinlere inildikçe değişiklik gösteren jeolojik formasyonlar ve bu
2020 yılı ile birlikte tüm dünyada etkili olan ve pandemi ilan edilen COVID-19 (corona virüsü) sa... more 2020 yılı ile birlikte tüm dünyada etkili olan ve pandemi ilan edilen COVID-19 (corona virüsü) salgınının dünya madenciliğine etkileri ve maden ürünlerinin fiyatlarını konu alan bir çalışma. Mart 2020
Uploads
Papers by Nadir AVŞAROĞLU
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. Modern dünyamızın hemen hemen her bileşeni ve inşa ettiğimiz dünya için madenlerin kullanımına ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel madencilik endüstrisinin 2020’deki toplam geliri 692 milyar dolar olmuştur. Türkiye gibi, orta gelirli bir ülkede yaşıyorsanız, her yıl yaklaşık 17 ton hammadde kullanıyorsunuz. Her yıl 40-50 milyar ton/yıl agrega üretiliyor. Günümüzde sadece bir yıl içinde dünyanın yapısından yaklaşık 100 milyar ton madensel hammaddeyi üretiyor ve kullanıma sokuyoruz. Bu büyüklük, her 12 ayda bir Everest dağ kütlesinin üçte ikisini yok etmeye eşdeğerdir.
Bu çalışmada İkinci dünya savaşı yıllarında İngiltere ve Almanya’nın Türkiye kromlarına sahip olabilmek için girdikleri diplomatik girişimler ve İnönü hükümetlerinin izlediği stratejilere dair bir yazı kaleme alınmıştır.
DİLAVER PAŞA ve NİZAMNAMESİ
Yardımcı olacağı umuduyla.
Günlük hayatımız minerallere ve metallere bağlıdır. Modern dünyamızın hemen hemen her bileşeni ve inşa ettiğimiz dünya için madenlerin kullanımına ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel madencilik endüstrisinin 2020’deki toplam geliri 692 milyar dolar olmuştur. Türkiye gibi, orta gelirli bir ülkede yaşıyorsanız, her yıl yaklaşık 17 ton hammadde kullanıyorsunuz. Her yıl 40-50 milyar ton/yıl agrega üretiliyor. Günümüzde sadece bir yıl içinde dünyanın yapısından yaklaşık 100 milyar ton madensel hammaddeyi üretiyor ve kullanıma sokuyoruz. Bu büyüklük, her 12 ayda bir Everest dağ kütlesinin üçte ikisini yok etmeye eşdeğerdir.
Bu çalışmada İkinci dünya savaşı yıllarında İngiltere ve Almanya’nın Türkiye kromlarına sahip olabilmek için girdikleri diplomatik girişimler ve İnönü hükümetlerinin izlediği stratejilere dair bir yazı kaleme alınmıştır.
DİLAVER PAŞA ve NİZAMNAMESİ
Yardımcı olacağı umuduyla.
İlginizi çekeceği umuduyla ….
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Birçok kişiyi enteresan gelmeyebilir ama ben severek ve hissederek yazıyorum.
İlginizi çekeceği umuduyla …
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Taraftarı olduğum kulüp bir iş kolu ve mesleki yapıyı temsil eden ve o bölgenin saygınlığını arttırmayı hedef alan bir kulüp olmuştur. Adana’da demiryolu işçileri tarafından kurulan Adana Demirspor, 60 yaşına gelen ve 40 senedir o coğrafyada yaşamayan benim için hala bir tutku, hala bir özlem. Bu yaşımda dahi maçlarına ve deplasmanlara gider, gidemediğim maçlarını da iki elim kanda olsa televizyondan takip ederim.
Böylesine bir tutku, bu duyguyu yaşamayanlar için anlaşılması bir hayli zor. Ben de internet ortamında toparladığım ve mesleğim olan madencilikle, tutkum olan futbolu bir araya getirmek ve bu duyguyu sizlere de aktarabilmek için “Madenci Futbol Kulüpleri’ni kaleme almaya çalıştım.
Mesleki açıdan çok istisnai bir çalışma yapmış olabilirim. Hatta bir dostumun deyimi ile “başka işin mi yok” yaklaşımı da sarf edilebilir. Ancak bu çalışma ile mesleğimi ve en önemli tutkularımdan olan futbolu bir araya getirmeye çalıştım.
İlginizi çekeceği umuduyla …
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi