Currently I am a member of Faculty of Political Science of Marmara University (Istanbul), I am a specialist in the history of Turkish Geography. My PhD focused on the trajectories of concepts and notions in the Turkish geography and their influence on the building of the nation. I was especially interested in studying the influence of the French and German conceptions of the territory and homeland on Turkish political thought during the dissolution of the Ottoman Empire and the foundation of the Turkish Republic. I am pursuing these researches around two themes: the first is related to the construction of the national territory in a perspective of political history of the space and the second is the space, cultural memory and politics. Address: Marmara University, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Anadolu Hisarı-Beykoz, Istanbul -TURKEY
Bu yazı entelektüel kavramını ve entelektüelin sosyal rolünü ulus kurucu dinamiklerin ışığında el... more Bu yazı entelektüel kavramını ve entelektüelin sosyal rolünü ulus kurucu dinamiklerin ışığında ele almaya çalışacaktır. Edward Said ve Antonio Gramsci’nin tanımladığı bağlamda entelektüelin toplumsal rollerini teorik bir çerçeve olarak ortaya koyduktan sonra Osmanlı-Türk siyasal hayatından bir portre ele alınarak konu tartışılacaktır. Özellikle İmparatorluk’tan ulus devlete geçiş döneminde, iki siyasal dönem, iki ideoloji ve iki zihniyet arasında köprüler kurmuş olan Faik Sabri Duran’ın (1882- 1943) bir entelektüel olarak portresine ve eserlerine bakılacaktır. Duran’ın hem Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ürettiği coğrafya anlatıları analiz edilecektir. Duran’ın idareci, yazar ve eğitimci vasıfları ile toplumsal dönüşümlere yön veren mevkilerde bulunmasından dolayı ulus inşa sürecindeki önemi irdelenecektir. İmparatorluk ulus devlet mantığına bürünürken coğrafyanın bir akademik disiplin olarak kuruluşu, Duran’ın ve kuşağının katkısı, iktidar ve entelektüel ilişkisi bağlamında değerlendirmeye alınacaktır
Türkiye Dünyanın Neresinde? Koç Üniversitesi yay., 2015
Bu çalışmada eleştirel jeopolitiğin izinden gidilerek ve Türkiye’deki coğrafi episteme üretimin t... more Bu çalışmada eleştirel jeopolitiğin izinden gidilerek ve Türkiye’deki coğrafi episteme üretimin temel kaynaklarından biri olan okul coğrafyasına bakılacaktır. Okul coğrafyası söylemi iktidarın kendini yeniden ürettiği alanlardan biri olarak ele alınacaktır. Öte yandan burada vurgulamak gerekir ki Foucaultcu anlamda bir iktidar analizini Türkiye okul söylemi çerçevesine birebir uygulamak kısmen sorunludur, zira yakından bakınca coğrafi episteme Foucault’da olduğu gibi sofistike bir iktidarın üretimi değildir, örneğin Foucault’nun iktidarı hükümranlık tekniklerini sistematik olarak uygulayan, toplumun gözetleme mekanizmalarını içselleştirmesine yol açan “rıza üretimi”ne hakimdir; oysa Türkiye’deki okul söyleminde böyle bir sofistike mekanizma göremiyoruz, iktidar ürettiği kalıplarının topluma nüfuz edip etmesiyle ilgilenmekten çok bu kalıp ve dogmaları tepeden aşağıya boca etmekle meşguldür.
This article concentrates on a distinct type of migration towards Turkey, which is the internatio... more This article concentrates on a distinct type of migration towards Turkey, which is the international retirement migration in Alanya, on the southern coast of Turkey. International retirement migration does not fit the conventional understanding of migration as these retired foreigners are far from the typical images of migrants moving due to economical or socio-political reasons. Durgun conducts a mapping of the perception and reactions of the local population towards the new resident foreigners followed by the analysis of the nationalist discourse emphasizing the security dimension of property sales to foreigners. In this study, the author gives an analysis based on the collection of written material and documents on a macro level exploring the attitudes for and against the property sales in the international retirement migration context. The findings here are then enriched by the mi-cro analysis, field work and in-depth interviews with the aim of bringing to-gether the local and national perspectives. While some existing studies focus on the subject of retirement migration in the south coast, this research is particularly notable because it explores the nationalist reactions in the local and national levels towards these migrants and foreigners’ ownership of prop-erty in Turkey. From the perspective of a single framework merging internal and international migration, it may be possible that this international migra-tion pattern can be triggering internal labor migration towards the south coast due to increasing needs in the service sector. While the impact of tourism on seasonal migration for employment in the service sector is already examined to some degree, the effect of retirement migration on internal migration re-mains to be studied.
This is a work on the Turkish conception o homeland and teritory-building in geography textbooks ... more This is a work on the Turkish conception o homeland and teritory-building in geography textbooks between 1930-1950.
Bu tez ulusçuluk, mekân ve siyaset arasındaki bağdan yola çıkarak 1920–1950 yılları arasındaki Cu... more Bu tez ulusçuluk, mekân ve siyaset arasındaki bağdan yola çıkarak 1920–1950 yılları arasındaki Cumhuriyet söyleminde “vatan” kavramını incelemektedir. Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde yaşanan süreklilik ve kopuşlar bu kavramın şekillenmesinde rol oynamıştır. Toprak öğesinin ve yaşanan mekansal kaymaların Türk ulusçuluğunun şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı açıktır. Bu süreçler farklılık ve çeşitlilikler barındırmakla beraber, hepsine içkin olan bir anlam göze çarpmaktadır: Devlet vatanseverliği. Bu bağlamda tezin ana sorunsalı devlet söyleminde “vatan” kavramının kronolojik olarak nasıl tanımlandığı ve bu tanımlamalarda içerisi ve dışarısının hangi ölçütlere göre belirlendiğidir. Araştırma üç ana süreç üzerinden yürütülmüştür: “Dış mekânın belirlenmesi”; “İç mekânın vatanlaşması” ve “Vatan söyleminin yeniden üretimi”. Bu süreçler üzerinden ulusçuluk, mekân ve iktidar arasındaki ilişki irdelenmekte ve “coğrafyanın vatanlaşma” süreci tartışılmakta...
A1. NIETZSCHE’S ACCOUNT AND TERMINOLOGY............................................................. more A1. NIETZSCHE’S ACCOUNT AND TERMINOLOGY.................................................................................. 11 1.A) TWO TYPES OF RESSENTIMENT: MASTER AND SLAVE............................................................................... 16
Bu eser 5846 sayili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun EK 11. maddesi uyarinca Istanbul Şehir Uni... more Bu eser 5846 sayili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun EK 11. maddesi uyarinca Istanbul Şehir Universitesi gorme engelli ogrencileri icin yayinevinden temin edilmistir. Diger kisiler tarafindan kullanimi kanuna aykiridir.
Anadolu Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
As the population in world cities grow and urban transformation processes (gentrification, vitali... more As the population in world cities grow and urban transformation processes (gentrification, vitalization etc.) gain speed, it seems that both local and global dynamics intermingle. The term "glocal" has been used as the simultaneous occurrence of both universalizing and particularizing trends in contemporary socio-political, and socioeconomic systems. Since 1990, many scholars argued that the welfare policies of urbanism are superseded by the "neo-urban politics". This process ended up with a new focus on local economy and competitiveness that is empowered by the process of glocalisation. As far the as urban transformation/renewal/revitalization is concerned it seems impossible to isolate the process from the global market, city branding and the rising new middle class. In this article the term glocalization will be utilized in the context of İstanbul and it will be employed for having a better understanding the two general problematics: Firstly, how does local politics and competitive processes work under the pressure of globalization (i.e special attractions, branding, organizing international events); secondly how urban politics and local actors get influenced by it. The specific focus in this research will be the case of Yeldeğirmeni in Kadıköy which seems to be known as a positive and participatory model for revitalization in Asian side of İstanbul. However according to the findings of this study %90 percent of the people who reside here about 35-40 years neighborhood have negative responses to it. The results of this study will be discussed in the context of new urban politics and its glocal consequences.
The literature concerning the history of ideas usually takes Ancient Greek thought as the startin... more The literature concerning the history of ideas usually takes Ancient Greek thought as the starting point and moves forward towards contemporary thought. In this timeline it is a common attitude to focus on male philosophers and underwrite about the contribution of female philosophers. However, it should be noted that if Diotima of Mantinea never existed we would not have the doctrine which is known as Socratic method. The major works of mathematicians such as Euclid and Ptolemaeus have reached the present age due to the intellectual efforts of Hypatia from Alexandria and his father Theon. Also we would not have a complete human account of political and civil rights without the contributions of female thinkers such as Christine de Pizan and Marguerite Porete, Olympe de Gouges, Mary Wollstonecraft. Therefore, the aim of this article is to vitalize the scholarly attention to female thinkers and their works as well as to open up a path for future studies on female thinkers. Specifically, this article focuses on three female philosophers: Diotima, Hannah Arendt ve Simone de Beauvoir. The first part will discuss the bond between Socrates-Diotima during the re-building of Athenian Democracy; second part will discuss ideas of Hannah Arendt during Nazi period in Europe and the last part will cover the ideas of Simone de Beauvior who is well known with her ideas on existentialism and gender. The main target of this study is to focus on the common points of the above mentioned female thinkers rather than to present a full account of their philosophy. The common denominator that cuts across the accounts of these female philosophers seems to be the approach that they develop towards “birth and death”. This approach feeds up the argument that constitutes an alternative to the mainstream/male dominated perspective that “philosophy is training for death”. As it will be discussed in the conclusion part of this article the alternative female approach that would highlight birth rather than death, unity rather than polarity, possibility rather than absolute understanding of the world that would have serious political implications. All three female thinkers have birth and death as common themes in their approach which has a decisive impact on social & political philosophy of their age
Bu yazı entelektüel kavramını ve entelektüelin sosyal rolünü ulus kurucu dinamiklerin ışığında el... more Bu yazı entelektüel kavramını ve entelektüelin sosyal rolünü ulus kurucu dinamiklerin ışığında ele almaya çalışacaktır. Edward Said ve Antonio Gramsci’nin tanımladığı bağlamda entelektüelin toplumsal rollerini teorik bir çerçeve olarak ortaya koyduktan sonra Osmanlı-Türk siyasal hayatından bir portre ele alınarak konu tartışılacaktır. Özellikle İmparatorluk’tan ulus devlete geçiş döneminde, iki siyasal dönem, iki ideoloji ve iki zihniyet arasında köprüler kurmuş olan Faik Sabri Duran’ın (1882- 1943) bir entelektüel olarak portresine ve eserlerine bakılacaktır. Duran’ın hem Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ve hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ürettiği coğrafya anlatıları analiz edilecektir. Duran’ın idareci, yazar ve eğitimci vasıfları ile toplumsal dönüşümlere yön veren mevkilerde bulunmasından dolayı ulus inşa sürecindeki önemi irdelenecektir. İmparatorluk ulus devlet mantığına bürünürken coğrafyanın bir akademik disiplin olarak kuruluşu, Duran’ın ve kuşağının katkısı, iktidar ve entelektüel ilişkisi bağlamında değerlendirmeye alınacaktır
Türkiye Dünyanın Neresinde? Koç Üniversitesi yay., 2015
Bu çalışmada eleştirel jeopolitiğin izinden gidilerek ve Türkiye’deki coğrafi episteme üretimin t... more Bu çalışmada eleştirel jeopolitiğin izinden gidilerek ve Türkiye’deki coğrafi episteme üretimin temel kaynaklarından biri olan okul coğrafyasına bakılacaktır. Okul coğrafyası söylemi iktidarın kendini yeniden ürettiği alanlardan biri olarak ele alınacaktır. Öte yandan burada vurgulamak gerekir ki Foucaultcu anlamda bir iktidar analizini Türkiye okul söylemi çerçevesine birebir uygulamak kısmen sorunludur, zira yakından bakınca coğrafi episteme Foucault’da olduğu gibi sofistike bir iktidarın üretimi değildir, örneğin Foucault’nun iktidarı hükümranlık tekniklerini sistematik olarak uygulayan, toplumun gözetleme mekanizmalarını içselleştirmesine yol açan “rıza üretimi”ne hakimdir; oysa Türkiye’deki okul söyleminde böyle bir sofistike mekanizma göremiyoruz, iktidar ürettiği kalıplarının topluma nüfuz edip etmesiyle ilgilenmekten çok bu kalıp ve dogmaları tepeden aşağıya boca etmekle meşguldür.
This article concentrates on a distinct type of migration towards Turkey, which is the internatio... more This article concentrates on a distinct type of migration towards Turkey, which is the international retirement migration in Alanya, on the southern coast of Turkey. International retirement migration does not fit the conventional understanding of migration as these retired foreigners are far from the typical images of migrants moving due to economical or socio-political reasons. Durgun conducts a mapping of the perception and reactions of the local population towards the new resident foreigners followed by the analysis of the nationalist discourse emphasizing the security dimension of property sales to foreigners. In this study, the author gives an analysis based on the collection of written material and documents on a macro level exploring the attitudes for and against the property sales in the international retirement migration context. The findings here are then enriched by the mi-cro analysis, field work and in-depth interviews with the aim of bringing to-gether the local and national perspectives. While some existing studies focus on the subject of retirement migration in the south coast, this research is particularly notable because it explores the nationalist reactions in the local and national levels towards these migrants and foreigners’ ownership of prop-erty in Turkey. From the perspective of a single framework merging internal and international migration, it may be possible that this international migra-tion pattern can be triggering internal labor migration towards the south coast due to increasing needs in the service sector. While the impact of tourism on seasonal migration for employment in the service sector is already examined to some degree, the effect of retirement migration on internal migration re-mains to be studied.
This is a work on the Turkish conception o homeland and teritory-building in geography textbooks ... more This is a work on the Turkish conception o homeland and teritory-building in geography textbooks between 1930-1950.
Bu tez ulusçuluk, mekân ve siyaset arasındaki bağdan yola çıkarak 1920–1950 yılları arasındaki Cu... more Bu tez ulusçuluk, mekân ve siyaset arasındaki bağdan yola çıkarak 1920–1950 yılları arasındaki Cumhuriyet söyleminde “vatan” kavramını incelemektedir. Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde yaşanan süreklilik ve kopuşlar bu kavramın şekillenmesinde rol oynamıştır. Toprak öğesinin ve yaşanan mekansal kaymaların Türk ulusçuluğunun şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı açıktır. Bu süreçler farklılık ve çeşitlilikler barındırmakla beraber, hepsine içkin olan bir anlam göze çarpmaktadır: Devlet vatanseverliği. Bu bağlamda tezin ana sorunsalı devlet söyleminde “vatan” kavramının kronolojik olarak nasıl tanımlandığı ve bu tanımlamalarda içerisi ve dışarısının hangi ölçütlere göre belirlendiğidir. Araştırma üç ana süreç üzerinden yürütülmüştür: “Dış mekânın belirlenmesi”; “İç mekânın vatanlaşması” ve “Vatan söyleminin yeniden üretimi”. Bu süreçler üzerinden ulusçuluk, mekân ve iktidar arasındaki ilişki irdelenmekte ve “coğrafyanın vatanlaşma” süreci tartışılmakta...
A1. NIETZSCHE’S ACCOUNT AND TERMINOLOGY............................................................. more A1. NIETZSCHE’S ACCOUNT AND TERMINOLOGY.................................................................................. 11 1.A) TWO TYPES OF RESSENTIMENT: MASTER AND SLAVE............................................................................... 16
Bu eser 5846 sayili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun EK 11. maddesi uyarinca Istanbul Şehir Uni... more Bu eser 5846 sayili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun EK 11. maddesi uyarinca Istanbul Şehir Universitesi gorme engelli ogrencileri icin yayinevinden temin edilmistir. Diger kisiler tarafindan kullanimi kanuna aykiridir.
Anadolu Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
As the population in world cities grow and urban transformation processes (gentrification, vitali... more As the population in world cities grow and urban transformation processes (gentrification, vitalization etc.) gain speed, it seems that both local and global dynamics intermingle. The term "glocal" has been used as the simultaneous occurrence of both universalizing and particularizing trends in contemporary socio-political, and socioeconomic systems. Since 1990, many scholars argued that the welfare policies of urbanism are superseded by the "neo-urban politics". This process ended up with a new focus on local economy and competitiveness that is empowered by the process of glocalisation. As far the as urban transformation/renewal/revitalization is concerned it seems impossible to isolate the process from the global market, city branding and the rising new middle class. In this article the term glocalization will be utilized in the context of İstanbul and it will be employed for having a better understanding the two general problematics: Firstly, how does local politics and competitive processes work under the pressure of globalization (i.e special attractions, branding, organizing international events); secondly how urban politics and local actors get influenced by it. The specific focus in this research will be the case of Yeldeğirmeni in Kadıköy which seems to be known as a positive and participatory model for revitalization in Asian side of İstanbul. However according to the findings of this study %90 percent of the people who reside here about 35-40 years neighborhood have negative responses to it. The results of this study will be discussed in the context of new urban politics and its glocal consequences.
The literature concerning the history of ideas usually takes Ancient Greek thought as the startin... more The literature concerning the history of ideas usually takes Ancient Greek thought as the starting point and moves forward towards contemporary thought. In this timeline it is a common attitude to focus on male philosophers and underwrite about the contribution of female philosophers. However, it should be noted that if Diotima of Mantinea never existed we would not have the doctrine which is known as Socratic method. The major works of mathematicians such as Euclid and Ptolemaeus have reached the present age due to the intellectual efforts of Hypatia from Alexandria and his father Theon. Also we would not have a complete human account of political and civil rights without the contributions of female thinkers such as Christine de Pizan and Marguerite Porete, Olympe de Gouges, Mary Wollstonecraft. Therefore, the aim of this article is to vitalize the scholarly attention to female thinkers and their works as well as to open up a path for future studies on female thinkers. Specifically, this article focuses on three female philosophers: Diotima, Hannah Arendt ve Simone de Beauvoir. The first part will discuss the bond between Socrates-Diotima during the re-building of Athenian Democracy; second part will discuss ideas of Hannah Arendt during Nazi period in Europe and the last part will cover the ideas of Simone de Beauvior who is well known with her ideas on existentialism and gender. The main target of this study is to focus on the common points of the above mentioned female thinkers rather than to present a full account of their philosophy. The common denominator that cuts across the accounts of these female philosophers seems to be the approach that they develop towards “birth and death”. This approach feeds up the argument that constitutes an alternative to the mainstream/male dominated perspective that “philosophy is training for death”. As it will be discussed in the conclusion part of this article the alternative female approach that would highlight birth rather than death, unity rather than polarity, possibility rather than absolute understanding of the world that would have serious political implications. All three female thinkers have birth and death as common themes in their approach which has a decisive impact on social & political philosophy of their age
Bu yazıda Siyasi Partiler doğuşundan günümüze yapısal özellikleri ve tarihçesiyle ele alınıyor. F... more Bu yazıda Siyasi Partiler doğuşundan günümüze yapısal özellikleri ve tarihçesiyle ele alınıyor. Farklı parti tipolojileri inceleniyor.
Marmara University Journal of Political Science, 2018
This article endeavours to analyse the European and Turkish discourses regarding the concept of t... more This article endeavours to analyse the European and Turkish discourses regarding the concept of the " Mediterranean " and its variations both in temporal and spatial terms. The theoretical inspiration of this article comes from the " geographical imagination as a way of thinking about world politics and considering the relative importance of places and the relationships between contested narratives of a specific region or territory ". Hence this study will examine different geographical imaginations of the Mediterranean region that are projected onto both Turkish and European political discourse. The perspective which is engaged here involves the historical geography, or geosophy put forward by J. K. Wright (1946) who assumed that geographical knowledge is not only a knowledge of physical characteristics and natural resources, but is also something being defined and redefined by the political imagination of the perceiver. So in this article a " geosophical " perspective will be applied to the Mediterranean region that plays both a historical and strategic role in Euro-Turkish relations. Öz Bu makalede Avrupa Birliği ve Türkiye'nin siyasal söyleminde " Akdeniz " kavramı mekânsal ve tarihsel boyutlarıyla ele alınıyor. Makalenin teorik zemini dünya siyasetinde coğrafi imgelemin oynadığı rollerden ilham alıyor. Bir tahayyül olarak coğrafi anlatılar zaman zaman örtüşen zaman zaman çatışan eksenlerde karşımıza çıkabiliyor; makalede Akdeniz örneğine bakarak Avrupa ve Türk söyleminin bu bölgeyi nasıl tahayyül ettiği tarihsel ve siyasal anlatıların nerelerde çakışıp nerelerde birbirinden ayrıldığı konu edilmekte. Konuya yaklaşım şekli J.K Wright'in " jeozofi " olarak adlandırabileceğimiz perspektifinden güç alıyor. Jeozofik yaklaşım sayesinde coğrafi epistemolojinin sadece fiziksel ve doğal kaynaklardan ibaret olmadığı, insan tahayyülünün de coğrafi bilginin şekillendirici bir parçası olduğu tartışılıyor. Böylelikle AB – Türkiye ilişkilerinde önemli rol oynayan " Akdeniz " anlatısı ve bu bölgeye dair stratejiler iki farklı açıdan tartışmaya açılıyor.
In this interdisciplinary work, “geosophy” will be discussed
as a concept that links philosophy, ... more In this interdisciplinary work, “geosophy” will be discussed as a concept that links philosophy, politics and space. The focus of the article will be on the development of possible geosophical approaches both in Turkey and worldwide. This article argues that geosophical understanding hybridized with the historical approach, would release a new discussion how politics, human and space are interconnected. This is how the concept “imagined geographies” makes sense in understanding different nationalisms, “exceptionalisms” or geopolitical roles / identitifications assumed by various political actors. Along with the analysis of the rising power of spatiality in the social sciences, this article will evaluate the possible geosophical approaches in Turkish context mostly arising from the emerging critical literature on geopolitics.
Melte: İzmir Akdeniz Akademisi Dergisi No. 4, Kış 2018, 69-76, 2018
İzmir Enternasyonal Fuarı'nın öncelikle "Soğuk Savaş'ın mikrokozmosu" olarak ele alan Durgun, ulu... more İzmir Enternasyonal Fuarı'nın öncelikle "Soğuk Savaş'ın mikrokozmosu" olarak ele alan Durgun, ulus kimliği inşasında bir "Halk Okulu" olarak Kültürpark'ı da değerlendiriyor. Söz konusu dönemde, bu devasa sergilerin ulusal ve uluslararası boyutta siyasi, kültürel ve sosyolojik etkilerinin yanı sıra, bireylerin günlük hayatlarına yansımaları analiz ediliyor. Soğuk Savaş döneminden bugüne kalan "Propaganda atom bombasından daha güçlüdür" mesajının 1950'ler ile 1970'lerin sonu arasında en renkli vitrini hiç kuşkusuz dünya fuarları olur. Ulusların güç gösterisi yaptığı sergi alanlarına eşlik eden karnaval ortamıyla İzmir Enternasyonal Fuarı, bu yıllarda gitgide daha çok rağbet görmeye başlar. Cubana ve Mogambo gibi sosyetik gece kulüpleri; kadın ve erkeğin birlikte eğlendiği, eşli dansların yapıldığı caz barlar; Zeki Müren'in efsane mini eteğiyle boy gösterdiği kadın matineleri; orta sınıf ve işçi ailelerinin çocuklarıyla gezip eğlendiği lunaparklar başlı başına bir kozmos oluşturur. Apollon ve Sputnik'in Kültürpark'taki düellosu karşısında Türkiye, bir yandan "küçük Amerika" olma yolunda ilerlerken aynı zamanda SSCB ile ticari ilişkilerini korumuş; iki süper gücün uzay yarışı maceralı bir seyirlik olmuştur.
This book examines the cultural and ideological dimensions of the Cold War in Turkey. Departing f... more This book examines the cultural and ideological dimensions of the Cold War in Turkey. Departing from the conventional focus on diplomacy and military, the collection focuses on Cold War's impact on Turkish society and intellectuals. My article on İzmir Fair focuses on the cultural War between USA and USSR and how they recreate the cold war in the microcosm of the fair in İzmir, where consumer goods worked better than the explosives.
Ideolojiler belirli bir dünya görüşünü yansıtıır. Ideoloji içinde yaşadığımız dünyanın, yani top... more Ideolojiler belirli bir dünya görüşünü yansıtıır. Ideoloji içinde yaşadığımız dünyanın, yani toplumsal gerçekliğin nasıl oluştuğunu bunun nereye gideceğini açıklamak ister. Toplumsal gerçeklik, her ideolojiye farklı görünür. Çünkü her ideoloji toplumsal gerçekliği açıklamak için belirli bir sebep-sonuç ekseni kurar. Bir düşünce dizgesinden beslenir ve onun da ötesine geçerek, bir siyasal pozisyon, eylem planı, hatta yol haritası çizer. Bu haritalar toplumsal gerçekliğin ne tür bağlantılarla örüldüğünü, bunların do¤ğru mu yanllış mı olduklarını ve “en iyi yol”un hangisi olduğunu anlatır.19. ve 20. yüzyılda Türkiye’de hangi ideolojik çeşitlenmelerin oluştuğunu görebilmek için Osmanlı mirasından başlamak önemlidir.
Uploads
Books by Sezgi Durgun
almaya çalışacaktır. Edward Said ve Antonio Gramsci’nin tanımladığı bağlamda entelektüelin
toplumsal rollerini teorik bir çerçeve olarak ortaya koyduktan sonra Osmanlı-Türk siyasal hayatından
bir portre ele alınarak konu tartışılacaktır. Özellikle İmparatorluk’tan ulus devlete geçiş döneminde, iki
siyasal dönem, iki ideoloji ve iki zihniyet arasında köprüler kurmuş olan Faik Sabri Duran’ın (1882-
1943) bir entelektüel olarak portresine ve eserlerine bakılacaktır. Duran’ın hem Osmanlı
İmparatorluğu’nun son döneminde ve hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ürettiği coğrafya
anlatıları analiz edilecektir. Duran’ın idareci, yazar ve eğitimci vasıfları ile toplumsal dönüşümlere
yön veren mevkilerde bulunmasından dolayı ulus inşa sürecindeki önemi irdelenecektir. İmparatorluk
ulus devlet mantığına bürünürken coğrafyanın bir akademik disiplin olarak kuruluşu, Duran’ın ve
kuşağının katkısı, iktidar ve entelektüel ilişkisi bağlamında değerlendirmeye alınacaktır
Papers by Sezgi Durgun
and moves forward towards contemporary thought. In this timeline it is a common attitude to focus on male
philosophers and underwrite about the contribution of female philosophers. However, it should be noted that
if Diotima of Mantinea never existed we would not have the doctrine which is known as Socratic method.
The major works of mathematicians such as Euclid and Ptolemaeus have reached the present age due to the
intellectual efforts of Hypatia from Alexandria and his father Theon. Also we would not have a complete human
account of political and civil rights without the contributions of female thinkers such as Christine de Pizan and
Marguerite Porete, Olympe de Gouges, Mary Wollstonecraft. Therefore, the aim of this article is to vitalize the
scholarly attention to female thinkers and their works as well as to open up a path for future studies on female
thinkers. Specifically, this article focuses on three female philosophers: Diotima, Hannah Arendt ve Simone de
Beauvoir. The first part will discuss the bond between Socrates-Diotima during the re-building of Athenian
Democracy; second part will discuss ideas of Hannah Arendt during Nazi period in Europe and the last part
will cover the ideas of Simone de Beauvior who is well known with her ideas on existentialism and gender.
The main target of this study is to focus on the common points of the above mentioned female thinkers rather
than to present a full account of their philosophy. The common denominator that cuts across the accounts of
these female philosophers seems to be the approach that they develop towards “birth and death”. This approach
feeds up the argument that constitutes an alternative to the mainstream/male dominated perspective that
“philosophy is training for death”. As it will be discussed in the conclusion part of this article the alternative
female approach that would highlight birth rather than death, unity rather than polarity, possibility rather than
absolute understanding of the world that would have serious political implications. All three female thinkers
have birth and death as common themes in their approach which has a decisive impact on social & political
philosophy of their age
almaya çalışacaktır. Edward Said ve Antonio Gramsci’nin tanımladığı bağlamda entelektüelin
toplumsal rollerini teorik bir çerçeve olarak ortaya koyduktan sonra Osmanlı-Türk siyasal hayatından
bir portre ele alınarak konu tartışılacaktır. Özellikle İmparatorluk’tan ulus devlete geçiş döneminde, iki
siyasal dönem, iki ideoloji ve iki zihniyet arasında köprüler kurmuş olan Faik Sabri Duran’ın (1882-
1943) bir entelektüel olarak portresine ve eserlerine bakılacaktır. Duran’ın hem Osmanlı
İmparatorluğu’nun son döneminde ve hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ürettiği coğrafya
anlatıları analiz edilecektir. Duran’ın idareci, yazar ve eğitimci vasıfları ile toplumsal dönüşümlere
yön veren mevkilerde bulunmasından dolayı ulus inşa sürecindeki önemi irdelenecektir. İmparatorluk
ulus devlet mantığına bürünürken coğrafyanın bir akademik disiplin olarak kuruluşu, Duran’ın ve
kuşağının katkısı, iktidar ve entelektüel ilişkisi bağlamında değerlendirmeye alınacaktır
and moves forward towards contemporary thought. In this timeline it is a common attitude to focus on male
philosophers and underwrite about the contribution of female philosophers. However, it should be noted that
if Diotima of Mantinea never existed we would not have the doctrine which is known as Socratic method.
The major works of mathematicians such as Euclid and Ptolemaeus have reached the present age due to the
intellectual efforts of Hypatia from Alexandria and his father Theon. Also we would not have a complete human
account of political and civil rights without the contributions of female thinkers such as Christine de Pizan and
Marguerite Porete, Olympe de Gouges, Mary Wollstonecraft. Therefore, the aim of this article is to vitalize the
scholarly attention to female thinkers and their works as well as to open up a path for future studies on female
thinkers. Specifically, this article focuses on three female philosophers: Diotima, Hannah Arendt ve Simone de
Beauvoir. The first part will discuss the bond between Socrates-Diotima during the re-building of Athenian
Democracy; second part will discuss ideas of Hannah Arendt during Nazi period in Europe and the last part
will cover the ideas of Simone de Beauvior who is well known with her ideas on existentialism and gender.
The main target of this study is to focus on the common points of the above mentioned female thinkers rather
than to present a full account of their philosophy. The common denominator that cuts across the accounts of
these female philosophers seems to be the approach that they develop towards “birth and death”. This approach
feeds up the argument that constitutes an alternative to the mainstream/male dominated perspective that
“philosophy is training for death”. As it will be discussed in the conclusion part of this article the alternative
female approach that would highlight birth rather than death, unity rather than polarity, possibility rather than
absolute understanding of the world that would have serious political implications. All three female thinkers
have birth and death as common themes in their approach which has a decisive impact on social & political
philosophy of their age
as a concept that links philosophy, politics and space. The
focus of the article will be on the development of possible
geosophical approaches both in Turkey and worldwide. This
article argues that geosophical understanding hybridized with
the historical approach, would release a new discussion how
politics, human and space are interconnected. This is how the
concept “imagined geographies” makes sense in
understanding different nationalisms, “exceptionalisms” or
geopolitical roles / identitifications assumed by various
political actors. Along with the analysis of the rising power
of spatiality in the social sciences, this article will evaluate
the possible geosophical approaches in Turkish context
mostly arising from the emerging critical literature on
geopolitics.
onun da ötesine geçerek, bir siyasal pozisyon, eylem planı, hatta yol haritası
çizer. Bu haritalar toplumsal gerçekliğin ne tür bağlantılarla örüldüğünü, bunların
do¤ğru mu yanllış mı olduklarını ve “en iyi yol”un hangisi olduğunu anlatır.19. ve
20. yüzyılda Türkiye’de hangi ideolojik çeşitlenmelerin oluştuğunu görebilmek için Osmanlı mirasından başlamak önemlidir.