bilimname 51, 2024/1, 457-484
Araştırma Makalesi
Geliş Tarihi: 22.11.2023, Kabul Tarihi: 24.04.2024, Yayın Tarihi: 30.04.2024
doi: 10.28949/bilimname.1394681
DİNİN BİREYSELLEŞMESİ ÜZERİNE
NİCELİKSEL BİR ARAŞTIRMA
Ekber Şah AHMEDİ a
Büşra KILIÇ AHMEDİ b
Öz
Sekülerleşme teorileri modernleşme sürecinde dinsel olanın yeknesak biçimde
zayıflayacağını belirterek modernleşme ve din arasında ters orantılı bir ilişkinin
olduğunu ileri sürmektedir. Bu sebeple literatürde modernleşme ve din
ilişkisinin mahiyeti hararetli tartışmalara neden olmuş ve modern toplumlarda
dini değişimi açıklamak üzere varoluşsal güvenlik teorisi gibi sekülerleşme
paradigmasının yeni versiyonlarının yanı sıra dini pazar kuramı gibi farklı
modeller geliştirilmiştir. Bu bağlamda sosyal bilim araştırmalarında dini
bireyselleşme teorisi de alternatif bir çerçeve olarak ortaya atılmıştır. Bu kuram
özellikle Batı Avrupa gibi toplumlarda kurumsal din ve dini otoritelerden
bağımsızlaşan ve aracısız deneyimlenen dindarlık formlarının betimlenmesini
hedeflemektedir. Yani kuram modernleşme süreciyle insanın geleneğin ve
kurumsal yapıların etkisinden sıyrılarak adeta kendi kaderini çizen bir varlık
olarak aracısız dinsel yaşama yöneleceğine işaret etmektedir. Böylelikle dini
bireyselleşme kuramı eski paradigmadan farklı olarak modern toplumlarda dini
olanın etkinliğini tamamen yitirmesinden ziyade özelleşeceğini varsaymaktadır.
Nicel desende tasarlanan ve Bursa’da ikamet eden 18 yaş üstü 403 katılımcı ile
gerçekleştirilen mevcut araştırma dini bireyselleşme eğilimini ölçmeyi
amaçlamaktadır. Elde edilen bulgulara göre, siyasi görüş/ideoloji/dünya görüşü,
eğitim düzeyi, dini bilginin kaynağı ve dini grup üyeliği gibi faktörler dinsel
bireyselleşmeyi etkilemektedir. Bir başka ifade ile araştırma, komünist, solcu ve
Atatürkçü olarak nitelendirilen siyasi görüş ile eğitim düzeyinin, geleneksel dini
otoritelerden bağımsız bir dini hayata eğilimi artırdığını göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Din Sosyolojisi, Modernleşme, Dini Değişim, Dini
Bireyselleşme.
a
b
Dr. Öğr. Üyesi, Bursa Teknik Üniversitesi, ekber.ahmedi@btu.edu.tr
Dr. Öğr. Üyesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, ahmedibusra@gmail.com
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
A QUANTITATIVE RESEARCH ON THE INDIVIDUALIZATION OF RELIGION
Abstract
Secularization theories argue that there is an inverse relationship between
modernization and religion by stating that the religiosity will uniformly weaken
in the process of modernization. For this reason, the nature of the relationship
between modernization and religion has been hotly debated in the literature, and
new versions of the secularization paradigm such as existential security theory
as well as different models such as religious market theory have been developed
to explain religious change in modern societies. In this context, the theory of
religious individualization has also been put forward as an alternative
framework in social science research. This theory aims to describe the forms of
religiosity that have become independent from institutional religion and
religious authorities and experienced as unmediated, especially in societies such
as Western Europe. In other words, the theory points out that with the process
of modernization, human beings will be freed from the influence of tradition and
institutional structures and will turn towards unmediated religious life as a selfdetermining being. Thus, unlike the old paradigm, the theory of religious
individualization assumes that in modern societies, the religious will be
privatized rather than losing its effectiveness completely. The current study,
which was designed in quantitative format and conducted with 403 participants
over the age of 18 residing in Bursa, aims to measure the tendency towards
religious individualization. According to the findings, factors such as political
opinion/ideology/worldview, educational level, source of religious knowledge
and religious group membership affect religious individualization. In other
words, the research shows that political views characterized as communist,
leftist and Kemalist and educational level increase the tendency towards a
religious life independent from traditional religious authorities.
[The Extended Abstract is at the end of the article.]
Keywords: Sociology of Religion, Modernization, Religious Change, Religious
Individualization.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Giriş
|458|
Sözlükte “kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık”
(TDK, 1998, s. 308) şeklinde tanımlanan bireyin karşılığı olarak Batı
dillerinde Latince kökenli individual kavramı kullanılmaktadır. Alanyazında
literal olarak bölünemeyen şeklinde tercüme edilen individual 17. yüzyıla
kadar fizikte bölünemeyen en küçük madde manasında atom kavramı yerine
kullanılmıştır. 18. yüzyıldan itibaren individual’ın sosyal bilimlerde
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
kullanılmaya başlandığı görülmektedir (Williams, 1985, ss. 161-165). Doğal
olarak sosyal bilimin alt disiplinlerinde bireye yüklenen anlamın farklılık
gösterdiği söylenebilir. Ancak fen bilimlerinde tıpkı atomun maddeyi
oluşturduğu gibi sosyal bilimlerde de bireyin toplumu oluşturduğu
düşünülmektedir (Lindsay, 1935, s. 677). Dolayısıyla sosyal bilimsel
düzlemde fen bilimlerindeki atoma karşılık olarak bireyin toplumun en
küçük birimi olduğunun genel bir kanı olduğu ileri sürülebilir. Buradan
hareketle birey “insan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını
kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan fert”
(TDK, 1998, s. 308) şeklinde tanımlanabilir. Ancak sosyal bilimlerde bireyin
toplumla münasebeti konusunda bir uzlaşıdan söz etmek mümkün değildir.
Örneğin sosyolojik düşüncede bu dikotomide bireye metodolojik olarak
öncelik veren Weberyan perspektifin yanı sıra, sosyolojist olarak ifade edilen
topluma öncelik veren Durkheimci paradigmadan da bahsedilebilir. Bireyi
toplum karşısında önceleyen paradigma bireycilik düşüncesinde çerçevesini
bulmuştur.
Bireyciliğe evriliş süreci olarak tanımlanabilen bireyselleşme ise
sosyolojik bir kuram olarak geleneğin birey üzerinde etkisini yitirmesi ve
bireysel tercihin ön plana çıkarak bireylerin adeta kendi yaşamlarının
yazarları haline gelme vetiresine ışık tutmaktadır(Turner, 2006, s. 284). Dini
bireycilik de birey ile Tanrı arasında aracısız olarak yaşanan tinsel bir
deneyime işaret etmektedir. Lukes’e göre “dini bireycilik, inançlı bireyin
aracılara ihtiyaç duymadığı, spiritüel yazgısının birincil sorumluluğunun
kendisinde olduğu, Tanrısıyla kendi tercih ettiği yoldan ve kendi çabalarıyla
ilişki kurma hak ve görevinin olduğuna dair bir görüştür” (Lukes, 1973, s.
94). Dini bireyselleşme ise modernleşme sürecinde kurumsal dinin
zayıflaması ile bireysel dindarlıkların yükseleceğini iddia eden sosyolojik bir
kuramdır. Buna göre modernleşme mutlak anlamda sekülerleştirici bir
etkiye sahip olmayıp dinin yaşanma biçiminin dönüşümüne yol
açabilmektedir. Yani modern birey dindarlığı geleneksel dini otoritelerden
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Felsefi bir öğreti olarak bireycilik, toplum ve toplumsal kurumlar,
bilhassa siyaset, ekonomi ve din karşısında bireyin önceliğini ve üstünlüğünü
savunmaktadır. Bu da toplumsal kurumların bireyin önceliği esas alınarak
bir bütün olarak onun istek ve taleplerine göre şekillendirilmesi anlamına
gelir. Bireyciliğin insanın yüceliği, özerklik, mahremiyet, kendini geliştirme
gibi düşünceler üzerine inşa edildiğini belirten Lukes onu politika, ekonomi,
din, ahlak, epistemoloji ve metodoloji gibi temalar çerçevesinde
incelemektedir. Yani Lukes politik, ekonomik, dini, etik, epistemolojik ve
metodolojik bireycilik türlerine işaret etmektedir (Lukes, 1973, ss. 79-124).
|459|
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
|460|
bağımsız bir şekilde yaşamaktadır. Dolayısıyla dini bireyselleşme
kuramcılarına göre salt dini çöküşten ziyade, dini yaşayış biçiminde değişim
ve dönüşümden söz etmek daha isabetli olur. Batı’da din, modernleşme ve
sekülerleşme tartışmaları bağlamında gündeme gelen dini bireyselleşmenin
günümüz modern bireyin dindarlık biçimini anlamada bir imkân tanıdığı
iddia edilebilir. Dolayısıyla modern dinselliği anlamada alternatif sunan dini
bireyselleşmenin niteliksel ve niceliksel olarak incelenmesi önem arz
etmektedir. Ancak literatürdeki dini bireyselleşme araştırma ve
tartışmalarına göz atıldığında bunların çoğunlukla Batılı toplumların
dinamikleri, özellikle Hıristiyan kültür esas alınarak yapıldığı görülmektedir.
Halbuki hem teolojik hem de politik ve sosyokültürel bakımdan İslamiyet ve
Müslüman toplumların farklılıklarından söz edilebilir. Teolojik olarak
İslamiyet genel anlamda Hıristiyanlık özel anlamda Katoliklikle
karşılaştırıldığında İslamiyet’in bireysel yönünün daha ağır bastığı
söylenebilir. Zira İslamiyet teolojik manada aracısız dindarlığın önünü açık
bırakarak metin bağımlı bir bireysel dindarlığın yaşanmasını olanaklı
kılmıştır. Yani teolojik olarak Sünni gelenek dikkate alındığında, Kur’an-ı
Kerim ve Sünnet merkezli bir din anlayışının zemininin mevcut olduğu
söylenebilir. Buna karşın Katoliklik’te papa Tanrının yeryüzündeki vekili
konumunda olup yanılmaz kabul edilmekte ve Asli Günah ile günah çıkarma
gibi din adamlarının otoritesini perçinleyen bir yapının mevcut olduğu
görülmektedir. Dolayısıyla Avrupa’da Reform hareketleriyle elde edilen
dinsel bireyselleşme olgusu Müslüman gelenekte teorik ve göreceli olarak
mevcuttur1. Bununla beraber İslamiyet’te de 5 vakit namaz gibi cemaatle
kılınması teşvik edilen ve Cuma namazı gibi cemaatle kılınması farz olan
örgütlü dini pratiklerin yanı sıra temel dini bilgilerin öğretiminin yapıldığı
medrese gibi kurumsal yapılar mevcuttur. Bir başka ifade ile Müslüman
toplumlarda Katolik toplumlar düzeyinde olmasa da dini hayatın
düzenlenmesi ve şekillenmesinde başta ulema olmak üzere kurumsallaşmış
dini yapılardan da söz edilebilir. Dolayısıyla burada Müslüman bir bağlamda
dini bireyselleşmeden kastedilen, modernleşme sürecinde sözü edilen
kurumsallaşmış dini yapıların denetim ve etkisinden vareste şekilde
deneyimlenen dindarlıklardır. Bu bilgiler ışığında Türkçe literatür
incelendiğinde dini bireyselleşme konusu ile ilgili az sayıda çalışmanın
yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda Ünal’ın doktora tezi olarak hazırladığı
öncü kuramsal çalışmasının yanı sıra Ağçoban’ın doktora tezi dikkat
çekmektedir. Ünal çalışmasında dini bireycilik konusunu Kierkegaard,
Müslüman toplumların Orta Çağ Avrupası ile karşılaştırması için bk: (Bauer, 2021);
İslam’da bireyleşme tartışmaları için bk: (Rahman, 1966; Ağçoban, 2022).
1
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
Buber, Berger ve Luckmann üzerinden ele almıştır (2011). Ağçoban ise dini
bireyselleşmeyi İslami bir bağlamda tartışmaya çalışmıştır (2022). Ayrıca
nicel olarak hazırlanan ve Müslüman bir toplumda dini bireyselleşme
ölçeğini geliştiren Paker-Akçalı’nın çalışması dikkate şayandır (2012). Bu
araştırmaların dışında Yıldırım (2016), Günerigök (2017), Batur (2020) ve
Bozkurt’un (2022) makale çalışmaları zikredilebilir.
Nicel desende
hazırlanan mevcut araştırmada ise Paker ve Akçalı tarafından geliştirilen
dini bireyselleşme ölçeği, Bursa’da ikamet eden 18 yaş üstü 403 kişiye
uygulanmıştır. Böylelikle araştırmanın temel amacı, Batı’da sıklıkla gündeme
gelen dini bireyselleşme kuramını Müslüman bir bağlamda uygulayarak
kuramın imkanını tartışmaktır. Yani araştırma modernleşen ülkemizde
modernite ve din arasında yaşanan ilişki çerçevesinde geliştirilen dini
bireyselleşme olgusunu nicel olarak inceleyerek literatüre katkı sunmayı
hedeflemektedir.
Modernite “yaklaşık olarak 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ortaya
çıkan ve daha sonra tüm dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaşam veya
örgütlenme biçimlerine” işaret eder (Giddens, 1996, s. 1). Yani modernite
Avrupa’da Rönesans, Reformasyon, bilimsel, sosyal ve siyasal devrimlerin
sonucunda ortaya çıkan yeni bir zihniyet ve yaşam tarzı olarak
tanımlanabilir. Bu zihniyet veya yaşam tarzını besleyen temel unsurlardan
biri kuşkusuz bireycilik öğretisidir. Bir başka deyişle modernite ve bireycilik
arasında karşılıklı bir etkileşimden söz edilebilir. Bir taraftan yaşam tarzı
olarak moderniteyi besleyen unsurlar arasında bireycilik öğretisi yer alırken
diğer taraftan bireycilik, bir zihniyet olarak modernitenin bir sonucu
mesabesinde görülebilir. Bu çerçevede tarihsel arka planı incelendiğinde
modern koşulların, bireyciliğin oluşumunda başat rol oynadığı görülebilir.
Bu sebeple bireycilik öğretisi 19. yüzyılda tıpkı sosyalizm ve komünizm gibi
ortaya çıkmış modern bir kavram olarak değerlendirilir (Lukes, 1971, s. 45).
Felsefi anlamda bireyciliğin temelleri İtalya’da atılmışsa da kavram olarak
bireycilik (individualisme) Avrupa’da geleneksel toplum bağlarının
kırılmaya başladığı ve modern yaşam koşullarının etkisini göstermeye
başladığı 19. yüzyılda ilk defa Fransızca metinlerde görülmektedir.
Tocqueville’in Amerika’da Demokrasi adlı kitabının İngilizce mütercimi
Henry Reeve bireyciliğe İngilizce bir karşılık bulamadığı için individualisme
kavramını Fransızcadan iktibas ettiğini belirtmiştir (Moulin, 1955, s. 184;
Urbinati, 2015, s. 50). Dolayısıyla bireyciliğin kavram olarak Fransız kültürel
havzasında icat edildiği iddia edilebilir. Fransızcadaki ilk kullanımlarına
bakıldığında kavrama olumsuz bir anlamın yüklendiği de görülmektedir.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
A. Modernite ve Bireycilik
|461|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Örneğin, bireycilik kavramının ilk kullananları arasında yer alan ve onu
ahlaki anarşi ve egoizmin kâbusu olarak nitelendiren Joseph de Maistre
bireyciliği Fransız Devrimi’nin yol açtığı toplumsal sorunları ve Fransız
toplumundaki kaotik durumu betimlemek için kullanmıştır (McClay, 2001, s.
393). Ona göre siyasal istikrarsızlık ile derin zihinsel ve toplumsal
bölünmeler bireyciliğe kaymaya neden olmuştur (Lukes, 1973, s. 4).
Tocqueville de geleneksel toplum bağlarının çözülmesine yol açtığını
düşündüğü bireyciliğin demokratik düzenin doğal sonucu olduğunu
belirterek, onu modern bir sorun olarak telakki etmiştir (Lukes, 1973, ss. 1315). Bireyciliğe yüklenen bu olumsuz anlam ağı sadece bahsi geçen
düşünürler ile sınırlı olmayıp, Saint Simon ve onun takipçileri, Comte ve
Durkheim gibi sosyolojinin kurucularına ait metinlerde de görülebilir.
Örneğin, devrim karşıtlarının Aydınlanma’nın özellikle insanı yüceltme
fikrine eleştirilerini paylaşan Saint Simon takipçileri bireyciliği Fransız
Devrimi’nden sonra tebarüz eden düzensizlik, tanrıtanımazlık ve egoizm gibi
sorunlara göndermede bulunmak için kullanmışlardır. Ancak Lukes’un ifade
ettiği gibi Saint Simon’un öğrencilerinin bireycilik kavramının kullanımının
yaygınlaştırılmasında ve literatürde yer edinmesinde ciddi rol oynadıkları
iddia edilebilir. Zira kavramın ilk sistematik kullanımı Saint Simon’un
takipçilerinin metinlerinde görülmektedir (Lukes, 1971, ss. 47-48; 1973, ss.
6-7). Fransız muhafazakârların yanı sıra Fransız romantik düşünürlerin de
bireyciliğe olumsuz bir anlam yükledikleri görülmektedir. Bireyciliğin
karşıtlarının dışında taraftarlarından da söz etmek mümkündür. Bunların
başında Louis Blanc, Jean Jouris ve Proudhon ile Renan ve Ferron gibi Fransız
sosyalist ve liberal düşünürler gelmektedir. Ancak bireyciliğin egoizm gibi
olumsuz anlam ağından kurtulup bireysel gelişim odaklı insana evrilmesi
Almanya’da gerçekleşmiştir (Khan, 1987, ss. 126-127).
|462|
Kısaca bir düşünce tarzı olarak bireyciliğin, yeşerme zeminini modern
koşullarda bulduğu ve modern bir olgu olarak ele alınması gerektiği
söylenebilir. The Civilization of Renaissance in Italy adlı kitabın yazarı
Burckhardt’e göre modern anlamda Avrupa’da bireyciliğin keşfi ilkin
Rönesans İtalyası’nda olmuştur. Burckhardt bireyciliğin daha önce Yunan
kültürünün yanı sıra Arap kültüründe de görüldüğünü belirtmektedir.
Bireyciliği üstün bir meziyet olarak değerlendiren Burckhardt Rönesans’ın
bu keşfi sebebiyle ayrı bir dönem olarak değerlendirilmesi gerektiğini
savunmaktadır (Burckhardt, 1937, ss. 70-88, 146-185). Temelleri Rönesans
ve Reformasyon sürecinde atılan bireyciliğin Aydınlanma düşüncesinde asıl
gelişim zeminini bulduğu söylenebilir. Zira Rönesans ve hümanizm mirası
üzerine inşa edilen Aydınlanma felsefesinde yüceltilen insan adeta Tanrı
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
yerine konumlandırılır. Böylelikle Aydınlanma felsefesinin Tanrı inancı
dahil tüm olan bitenin insan aklı çerçevesinde anlaşılması gerektiği üzerinde
durarak hümanist bir hakikat inşa etmeye çalıştığı söylenebilir. Descartes’ın
cogitosu buna örnek gösterilebilir. Yanı sıra, Kant’ın “Aydınlanma Nedir” adlı
kısa makalesindeki Aydınlanma tanımı bireyciliğin felsefi zeminde inşa
edilmesi çabası olarak okunabilir. Zira Aydınlanmayı “insanın kendi
hatasıyla düşmüş olduğu ergin olmama durumundan kurtulması” şeklinde
tanımlayan Kant, insanın tarih boyunca başkalarının kılavuzluğunda
yaşadığını ve modern koşullarda ise insanın kendi akli yetilerine dayanarak
yaşamını şekillendireceğini ifade etmektedir (Kant, 2022, ss. 27-37). Burada
Kant’ın modern birey tarafından kabul görmeyeceğine işaret ettiği
kılavuzluk konumunda olan kurumlar arasında kurumsal dinin de olduğu
ifade edilebilir. Yani buna göre, erişkinliğe ulaşmış “Aydın” birey yaşamını
kurmak için din dahil herhangi bir otoriteye başvurmayacaktır (Bilgin, 2021,
ss. 36-37). Ezcümle, Aydınlanma felsefesinin doğal sonucu olarak bireycilik
düşüncesinin güçlendiği ve bir zihniyet olarak modernitenin alamet-i
farikası haline geldiği ifade edilebilir.
Aracısız olarak deneyimlenen dindarlık biçimine göndermede
bulunan dini bireycilik genellikle, Batı’da 16. yüzyılda ortaya çıkan
Hristiyanlıktaki Reform Hareketi’yle bağlantılı olarak ele alınmaktadır.
Bilindiği üzere Martin Luther liderliğinde başlatılan Reform Hareketi aşırı
derecede kurumsallaşmış ve aracılı dindarlığı savunan geleneksel Katolik din
anlayışına karşı bir meydan okuma olarak değerlendirilir. Bu çerçevede
Reformasyon’un, kilise kurumu ve ruhban sınıfını göreceli olarak devre dışı
bırakarak Kutsal Kitap merkezli yeni bir dindarlık önermesi dolayısıyla dini
bireyselleşmenin neşvünema bulması için gerekli zemini hazırladığı ifade
edilir. Hatta Reformasyon sürecinin sadece dini bireyciliğin değil, genel
manada insan merkezli düşünce, özel manada bireyciliğin gelişmesinde etkili
olduğu iddia edilmektedir (Turner, 2005, ss. 399-403; Lindsay, 1935, ss. 676677). Bu yaygın görüşün yanı sıra dini bireyselleşmeyi mistik yaşantılar
bağlamında ele alan bir başka görüşten de söz edilebilir. Buna göre dini
bireycilik Reform’dan önce de kurumsal dinlerde mevcuttu. Dolayısıyla dini
bireycilik düşüncesi salt modern bir olgudan ziyade farklı dini geleneklerde
kitabi dindarlığın yanında var olagelen bir olgu olarak düşünülebilir. Ancak
mistik yaşantı ışığında ele alınan dini bireyciliğin modern dini bireycilikten
farklı yönlerinden de söz edilebilir. Örneğin, mistik yaşam bireysel istek ve
dünyevi olan her şeyden uzaklaşmayı tavsiye ederken Protestanlıkla öne
çıkan dini bireycilik bu dünyayı onaylar (Hervieu-Léger, 2000, ss. 52-54).
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
B. Dini Bireycilik ve Dini Bireyselleşme Teorisi
|463|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
Yani manevi olanı maddi olana tercih eden geleneksel mistik dindarlık
biçiminin aksine modern dini bireycilik özerk ve dünyevi olanla barışık ve
kişisel tatmini kovalayan bir bireyin dinselliğine göndermede bulunur
(Hervieu-Léger, 2000, s. 57). Dolayısıyla sosyal bilim literatüründe tartışılan
dini bireycilik, mistisizm ve tasavvufi dinsellikten ziyade, modern koşullarda
ortaya çıkan özellikle Batı’da adeta her Hıristiyan bireyi din adamı
mesabesinde gören Protestanlık ve toplumsal kurumların modernleşmesiyle
ilişkilendirilmektedir. Zira Weber’in işaret ettiği gibi Reformasyon
sonucunda sonsuz kurtuluş için insanın kendi yolunu yalnız başına
çizmesinin önü açılmıştır (2013, ss. 98-99).
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Luther’in reformcu teolojisi öz olarak sola scriptura, sola fide, sola
gratia, solus Christus ve soli Deo gloria şeklinde ifade edilen 5 sola ile
özetlenebilir. Sadece metin, sadece iman, sadece lütuf, sadece Mesih ve sadece
Tanrıya Yücelik şeklinde tercüme edilen bu anlayışla (Williams, 2017, ss. 1320), Katolik gelenekte dindarlığın yaşanmasında adeta moderatör görevi
üstlenen ruhban sınıfı ve kilise kurumu gibi aracıların devre dışı bırakılarak
görece akide ve kitap merkezli diğer bir ifade ile bireyci bir dindarlığın
gelişmesine zemin hazırlandığı iddia edilebilir. Bilindiği üzere Weber bu
süreçte güç kazanan bu din anlayışının kapitalist sistemin inşa edilmesinde
önemi haiz bir rol oynadığını iddia etmektedir (2013).
|464|
Dini bireyciliğin yukarıda verilen bilgiler ışığında Batı’da modern
toplumun zeminini hazırlayan Rönesans, Reformasyon, Aydınlanma ve
Fransız Devrimi gibi felsefi, dini, toplumsal ve siyasi olayların neticesinde güç
kazanarak olgu haline geldiği görülmektedir. Özellikle söz konusu olayların
etkilerinin hissedilmeye başlandığı dönemden itibaren dini bireycilik felsefi
ve sosyal bilimsel çalışmaların konusu olmaya başlamıştır. Burada
Kierkegaard ve Buber’in dine yaklaşımı örnek verilebilir (Ünal, 2011). Ancak
dini değişimi açıklamada alternatif bir yaklaşım olarak ele alınması ise yakın
dönemde modernleşme ve sekülerleşme tartışmaları çerçevesinde gündeme
gelmiştir. Bu bağlamda Pollack ve Pickel sosyal bilim literatüründe dini
değişimi açıklama iddiasında olan üç yaklaşımdan bahsedileceğine işaret
eder. Buna göre modernleşme sürecinde dini çöküş veya dini azalmayı
savunan sekülerleşme teorileri, sekülerleşme teorilerinin karşıtı olarak
kabul edilen dinin ekonomik modeli olan dini pazar kuramı zikredilebilir.
Üçüncü bir yaklaşım olarak ise dini bireyselleşme teorisinden söz edilebilir
(Pollack & Pickel, 2007, ss. 603-604). Bu teorinin ilk formunu Thomas
Luckmann’ın çalışmalarında görmek mümkündür. Özellikle Invisible
Religion: The Problem of Religion in Modern Society adlı eseri dini
bireyselleşme teorisi açısından temel kaynak sayılabilir. Luckmann
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
Literatürde dini bireyselleşme tartışmalarında öne çıkan bir diğer isim
ise Grace Davie’dir. Davie tıpkı Luckmann gibi dini çöküş odaklı sekülerleşme
kuramlarına eleştiri yönelterek modern toplumlarda dinin özelleştiği, bir
başka deyişle bireyselleştiğini savunmaktadır. Bu çerçevede Davie dini
bireyselleşme teorisine ait olmadan inanma (believing without belonging)
kavramıyla katkı sunmuştur. Ait olmadan inanma yaklaşımına göre modern
insan geçmişten farklı olarak dindarlığını kurumsal dine bağlılık
çerçevesinde değil bireysel olarak sürdürmektedir. Avrupa’da kurumsal
dinin etkisini yitirmesi ve kiliseye katılımın düşüşüne paralel olarak yeni dini
eğilimler ya da yeni dindarlık formları yükselmiştir. Yani kilise üyeliği veya
kiliseye devam gibi kurumsal dini ibadet göstergelerinin azalmasına karşın,
bireysel düzlemde Tanrı veya metafiziksel bir güce inancın muhafaza edildiği
görülmektedir. Özcü bir perspektife sahip klasik din sosyal bilim
araştırmalarında,
dindarlık
genellikle
kurumsal
formuyla
özdeşleştirildiğinden dolayı işaret edilen bireysel düzlemde deneyimlenen
dinsellik ihmal edilmiş veya dinle ilişkisiz olarak değerlendirilmiştir. Davie
sözünü ettiğimiz durumu anlamaya çalışmış, bu durumu tasvir etmek için ait
olmadan inanma kavramını ortaya atmıştır (Davie, 1990, 1994). Kurumsal
din otoritesinden bağımsız şekilde gelişen bu yeni tip dinsellik Davie’ye göre
Avrupa’da dinin zorunlu bir seçenekten çıkıp tüketim nesnesi haline
geldiğini göstermektedir (Davie, 2007, ss. 96-98). Bu sebeple literatürde
bireysel dindarlık formları için brikoloj, yamalı bohça, à la carte dindarlığı,
açık büfe dindarlığı gibi ifadeler kullanılmaktadır (Ahmedi, 2023, s. 154). Dini
bireyselleşme konusunda Luckmann ve Davie dışında araştırma yapan
Heelas, Woodhead, Hervieu-Leger, Ciprani gibi pek çok sosyal bilimciden söz
edilebilir. Ancak mevcut çalışmada araştırmanın kapsam ve sınırları dikkate
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Görünmeyen Din (Invisible Religion) kuramı ile modernleşme ve din ilişkisi
kapsamında sekülerleşme teorilerine alternatif bir açıklama biçimi
sunmuştur. Zira Luckmann görünmeyen din metaforuyla modern Batı
Avrupa toplumlarında dinin yok olmasından ziyade ilk bakışta görünmeyen
formda yaşandığını kastetmektedir. Yani bu teoriye göre dindarlık
geleneksel toplumlardan farklı olarak günümüzde kilise gibi cemaatsel
yapılardan uzaklaşıp bireysel düzeyde yaşanmaktadır (Luckmann, 1967).
İşlevsel farklılaşma sürecinin hız kazandığı modern toplumlarda dünya
görüşü, toplumsal yapı ve birey arasında sınır çizgilerinin net şekilde
çizilmesinden dolayı dindarlık söz konusu yapılardan özerkleşerek yeni
formlara kolaylıkla bürünebilmekte ve özelleşmektedir. Dolayısıyla
kurumsal dinin zayıflaması bireysel ve senkretik dindarlıkların ortaya
çıkmasına yol açmaktadır (Pollack, 2011, ss. 1-21).
|465|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
alınarak ismi geçen araştırmacıların kuramlarına yer verilmemiştir.
C. Araştırmanın Amacı ve Metodolojisi
1. Amaç ve Hipotezler
Bu çalışma, bireyin dinin gönderdiği mesajı anlama ve uygulamada
geleneksel dini otoritelerin yerine kendi yorumunu esas alması anlamına
gelen dini bireyselleşme konusunu ele almaktadır. Bu doğrultuda çalışma,
dini bireyselleşmenin siyasi görüş, eğitim, sosyo-ekonomik düzey, dine öznel
önem verme gibi çeşitli değişkenlerle ilişkisini incelemeyi amaçlamaktadır.
Temelde “Dini bireyselleşme sürecine etki eden faktörler nelerdir?”
sorusuna yanıt arayan bu çalışmanın hipotezleri şu şekilde sıralanabilir:
azalır.
H1: Dine öznel önem verme düzeyi arttıkça dinin bireyselleşmesi
H2: Dinin bireyselleşmesi a) cinsiyet ve b) yaşa göre farklılık gösterir.
H3: Dinin bireyselleşmesi eğitim durumuna göre farklılık gösterir.
H4: Dini grup üyesi olanların dinin bireyselleşmesi düzeyleri dini grup
üyesi olmayanlardan daha düşüktür.
H5: Gelir düzeyine göre dinin bireyselleşmesi skorları farklılaşır.
H6: Dinin bireyselleşmesi yaşanan yere göre farklılaşır.
H7: Kendisini Atatürkçü, solcu, ulusalcı olarak tanımlayan
katılımcıların dinin bireyselleşmesi puanları, kendisini dindar, muhafazakâr
ve milliyetçi olarak tanımlayan katılımcılardan daha yüksektir.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
2. Araştırmanın Örneklemi
|466|
Nicel araştırma yöntemini benimseyen bu çalışma, birden fazla
değişken arasındaki etkileşimin incelendiği ilişkisel tarama deseni üzerine
tasarlanmıştır. Çalışmanın örneklemini Bursa’da ikamet eden 18-65+ yaş
aralığında yer alan bireyler oluşturmaktadır. Örneklem grubu olasılığa dayalı
olmayan örnekleme tekniklerinden kolayda örnekleme tekniğiyle seçilmiş
olup 257’si kadın, 146’sı erkek olmak üzere 403 kişiden oluşmaktadır.
Katılımcılara ait sosyo-demografik bilgiler Tablo 1’de gösterilmektedir.
Tablo 1: Katılımcıların Sosyo-Demografik Özellikleri
Kategorik Değişkenler
Kategorik Değişkenler
Cinsiyet
n
%
Meslek
n
%
Kadın
Erkek
257
63.8
Memur
12
3
Yaş Grubu
n
%
Akademisyen
12
3
146
36.2
Öğretmen
73
18.1
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
61
35-44
133
25-34
15.1
Mühendis
24
6
113
28
Doktor
3
0.7
55-64
68
16.9
Emekli
18
4.5
65 ve Üstü
Eğitim Düzeyi
4
n
%
İlkokul
26
6.5
Lise
80
19.9
45-56
Ortaokul
Önlisans
Lisans
Yüksek Lisans
24
27
40
169
43
33
6
1
6.7
9.9
41.9
10.7
Avukat/Hakim/Savcı
Öğrenci
İşsiz
2
37
14
0.5
9.2
3.5
Ev Kadını
76
18.9
Sağlık Çalışanı
8
2
Polis/Asker/Güvenlik
Gör.
Serbest Meslek/Esnaf
Özel Sektör Çalışanı
Din Görevlisi
İşçi
3
21
37
11
27
0.7
5.2
9.2
2.7
6.7
Doktora
Algılanan Gelir
Düzeyi
18
n
4.5
%
Diğer
Yaşanan Yer
25
n
%
Ortanın Altı
85
21.1
Köy/Belde
14
3.5
Ortanın Üstü
Dini Grup Üyeliği
66
n
16.4
%
İlçe
36
8.9
Var
50
12.4
Orta
Yok
252
353
62.5
87.6
Kasaba
Şehir
Büyükşehir
1
98
254
6.2
0.2
24.3
63
Araştırmanın sosyo-demografik soruları arasında katılımcıların din
eğitimini nereden aldıklarını ortaya çıkarmaya yönelik bir madde de
bulunmaktadır. Buna göre katılımcılardan din eğitimlerini aldıkları kaynağı
işaretlemeleri istenirken birden fazla seçeneği işaretleme şansı tanınmıştır.
Katılımcıların din eğitimi aldıkları kaynaklara göre dağılımı Grafik 1’de
gösterilmektedir.
Grafik 1’den anlaşıldığı üzere katılımcıların 261’i birinci sırada din
eğitimini ailede aldığını belirtmiştir. Bu sayı katılımcıların %64.8’ine tekabül
etmekte ve katılımcıların büyük çoğunluğunun din eğitimini ailelerinden
aldığını göstermektedir. Bunu 149 kişi ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri,
145 kişiyle Kur’an-ı Kerim, 117 kişiyle İmam-Hatip okulları, 110 kişiyle basılı
yayınlar, 85 kişiyle İlahiyat Fakültesi, 84 kişiyle internet, 57 kişiyle dini
cemaat, 32 kişiyle diğer ve 29 kişiyle medrese takip etmektedir.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
18-24
|467|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
Grafik 1: Katılımcıların Din Eğitimi Aldıkları Kaynaklara Göre Dağılımı
DİN EĞİTİMİ KAYNAĞI
32
7,9
36
29
7,2
21,1
57
14,1
84
85
145
Yüzdesi
20,8
110
27,3
117
29
37
64,8
149
261
Sayısı
Yine örneklemin sosyo-demografik özelliklerini ortaya çıkartmak için
soru formuna eklenmiş maddelerden bir tanesi de “Aşağıdaki ifadelerden
hangisi/hangileri sizi siyasi/ideolojik anlamda en iyi şekilde
tanımlamaktadır?” şeklindedir. Bu soruya cevaben de katılımcılara birden
fazla seçeneği işaretleme imkanı verilmiştir. Katılımcıların siyasi görüşlerine
göre dağılımı Grafik 2’de sunulmuştur.
Grafik 2: Katılımcıların Siyasi Görüşlerine Göre Dağılımları
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Siyasi Görüş
|468|
Muhafazakar
Dindar
İslamcı
Demokrat
Solcu
Sağcı
Komünist
Milliyetçi
Atatürkçü
Ulusalcı
Diğer
0
50
Sayısı
38,2
37,5
16,9
37
9,2
8
2
34
8,4
3
0,7
16,4
9,9
2,711
12,7
40
68
66
51
Yüzdesi
100
150
154
151
200
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
Grafik 2’de görüldüğü üzere katılımcıların 154’ü “Siyasi görüşünüz
nedir?” sorusunu “Muhafazakâr” olarak yanıtlamıştır. Katılımcıların yanıtları
sırasıyla “Dindar” (151 kişi), “İslamcı” (68 kişi), “Milliyetçi” (66 kişi), “Diğer”
(51 kişi), “Atatürkçü” (40 kişi), “Demokrat” (37 kişi), “Sağcı” (34 kişi),
“Ulusalcı” (11 kişi), “Solcu” (8 kişi) ve “Komünist” (3 kişi) şeklindedir.
3. Veri Toplama Araçları
a. Kişisel Bilgi Formu
Kişisel bilgi formunda katılımcılara cinsiyet, yaş, eğitim durumu,
algılanan gelir durumu, meslek, yaşanılan yer, aldıkları din eğitiminin
kaynağı, siyasi görüş ve dini grup üyeliğine dair toplamda dokuz soru
yöneltilmiştir.
Kamile Oya Paker ve Selda İçin Akçalı (2012) tarafından geliştirilen
ölçek ilk aşamada 2 boyut ve 14 madde olarak tasarlanmıştır. Daha sonra
yapılan faktör analizleri neticesinde kuramsal açıdan anlamlı faktör yapısı
sergilemeyen 2 madde dışarıda bırakılmış ve ölçek toplam varyansın %40’ını
açıklayan iki faktörlü 12 maddelik son şekline kavuşturulmuştur. Buna göre
“Dinsel gelenek ve ritüellerden ayrıştırma” alt boyutu 5 maddeden, “Dini
bireysel bir derinlik hissi olarak deneyimleme” alt boyutu ise 7 maddeden
oluşmaktadır. 7’li likert tipi yanıt sistemine sahip olan ölçekte puanlama
1=Kesinlikle katılmıyorum, 7=Kesinlikle katılıyorum olacak şekilde
yapılmaktadır. Ancak bu çalışma kapsamında cevaplamada oluşabilecek
zorluğu ortadan kaldırmak amacıyla puanlama yönü 1=Kesinlikle
katılmıyorum’dan 5=Kesinlikle katılıyorum’a olacak şekilde 5’li likert yanıt
sistemi kullanılmış olup yapılan doğrulayıcı faktör analizlerinin sonucu
(X2[47, N=403]=105.060; p<.01; X2/sd=2.235; RMSEA=.055; CFI=.90;
GFI=.95) ölçeğin bu şekliyle de Paker ve Akçalı tarafından öne sürülen
kuramsal yapıyı ölçmeye muktedir olduğunu göstermiştir. Ölçekten alınan
yüksek puanlar yüksek dinsel bireyselleşme olarak yorumlanmaktadır.
Paker ve Akçalı, ölçek genelinin güvenirlik katsayısını .73, “Dinsel gelenek ve
ritüellerden ayrıştırma” alt boyutunu .74 ve “Dini bireysel bir derinlik hissi
olarak deneyimleme” alt boyutunun güvenirlik katsayısını .68 olarak
bildirmiştir. Bu çalışmada ise ölçek geneline ait Cronbach alfa değeri .68,
“Dinsel gelenek ve ritüellerden ayrıştırma” alt boyutununki .63 ve “Dini
bireysel bir derinlik hissi olarak deneyimleme” alt boyutununki ise .61 olarak
tespit edilmiştir.
4. Verilerin Toplanması ve Analizi
Bursa Teknik Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığı’ndan 24.09.2021
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
b. Dinin Bireyselleşmesi Ölçeği
|469|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
tarihli ve E.4959 sayılı kararla etik onay alınmasının akabinde araştırma
verileri Eylül 2021-Aralık 2021 tarihleri arasında Google Forms üzerinden
toplanmıştır. Çalışmaya katılımda gönüllülük esası benimsenmiştir.
Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 28 kullanılarak analiz
edilmiştir. Çalışmada Pearson korelasyon analizi, t-testi ve ANOVA
kullanılmıştır. Ayrıca kullanılan ölçeğin yapı geçerliliğinin ortaya
çıkartılması için AMOS 21 programı kullanılmıştır.
D. Bulgular
Araştırmanın değişkenlerine ait ortalama ve standart sapma, çarpıklık
basıklık ve korelasyon değerleri Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2: Değişkenlere Ait Tanımlayıcı İstatistikler, Korelasyonlar ve Çarpıklık-Basıklık
Değerleri
1. Dinin Bireyselleşmesi
2. Dinsel Gelenek ve
Ritüellerden Ayrıştırma
3. Dini Bireysel Bir
Derinlik Hissi Olarak
Deneyimleme
Skewness
Kurtosis
Ort.
SS
1
2
3
6.01
1
(.68)
0.77**
0.83**
2.43
3.85
0.74
0.61
-.023
.062
(.63)
0.30**
.532
-.689
.159
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Not. **p<.01. Cronbach α güvenirlik katsayıları parantez içinde gösterilmiştir.
|470|
(.61)
1.276
Tablo 2’de görüldüğü üzere tüm çarpıklık basıklık değerleri normal
dağılım için kabul edilebilir sınırlar olan -1,5 ile +1,5 arasında yer almaktadır
(Tabachnick & Fidell, 2013). Bu da veri setinde normal dağılımın söz konusu
olduğu ve analizler için parametrik testlerin kullanılabileceği anlamına
gelmektedir. Alt boyutlarıyla birlikte ölçeğin Cronbach alfa katsayılarına
bakıldığında ise 0.60’ın üzerinde değerlere sahip olmaları sebebiyle
güvenirlik şartının sağlandığı anlaşılmaktadır. Ölçeğin yapı geçerliğinin
ortaya çıkartılması için ise doğrulayıcı faktör analizine başvurulmuştur. 2 alt
boyut ve toplamda 12 maddeden oluşan Dinin Bireyselleşmesi Ölçeğinin (5
maddelik dinsel gelenek ve ritüellerden ayrıştırma ve 7 maddelik dini
bireysel bir derinlik hissi olarak deneyimleme) birinci düzey faktöryel yapısı
AMOS 21 kullanılarak test edilmiştir. Veriler normal dağılım gösterdiği için
maximum likelihood hesaplama yöntemi kullanılmıştır. Birinci düzey DFA
neticesinde elde edilen uyum iyiliği değerleri (X2[47, N=403]=105.060;
p<.01; X2/sd=2.235; RMSEA=.055; CFI=.90; GFI=.95) önerilen iki faktörlü
modelin veri ile uyumlu ve kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. Bu
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
sonuçlar, araştırmadan elde edilen verilerin Dinin Bireyselleşmesi Ölçeğinin
öngörülen kuramsal yapısı ile uyuştuğunu göstermektedir.
1. Dinin Bireyselleşmesi ve Dine Öznel Önem Verme İlişkisi
Dinin bireyselleşmesi ve dine öznel önem verme arasındaki ilişkiyi
gösteren korelasyon analizinin sonuçları Tablo 3’te sunulmuştur.
1. Dinin Bireyselleşmesi
Ort.
SS
1
2
3
4
6.01
1
1
0.77**
0.83**
-0.48**
2. Dinsel Gelenek ve
Ritüellerden Ayrıştırma
2.43
0.61
4. Dine öznel önem
verme düzeyi
4.39
0.91
3. Dini Bireysel Bir
Derinlik Hissi Olarak
Deneyimleme
Not. **p<.01.
3.85
0.74
1
0.30**
1
-0.58**
-0.23**
1
Tablo 3’e göre dinin bireyselleşmesi ve dine öznel önem verme
arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönlü bir ilişki söz konusudur
(r=-0.48, p<0.01). Böylelikle “Dine öznel önem verme düzeyi arttıkça dinin
bireyselleşmesi azalır.” şeklindeki H1 hipotezinin desteklendiği
görülmektedir. Dinin bireyselleşmesi alt boyutları açısından bakıldığında,
dinsel gelenek ve ritüellerden ayrıştırma boyutu ile dine öznel önem verme
düzeyi arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki görülmektedir (r=-0.58,
p<0.01). Dini bireysel bir derinlik hissi olarak deneyimle alt boyutu ile öznel
dine önem verme arasında ise yine negatif yönlü ve istatistiksel açıdan
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (r=-0.23, p<0.01). Bu sonuç kendisini
dindar olarak tanımlamayanların kendisini dindar olarak değerlendirenlere
göre daha fazla dini bireyselleşmeye eğilim gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Hatırlanacağı üzere dini bireyselleşme kuramı kurumsal manada dinin
zayıflamasının onun ortadan kalktığı anlamına gelmediğini, dindarlığın daha
bireysel bir düzlemde yaşanacağını belirtmektedir. Dolayısıyla bu sonuç, dini
bireyselleşme teorisinin temel savı ve literatürdeki diğer verilerle uyumlu
görünmektedir.
2. Cinsiyete Göre Dinin Bireyselleşmesi
Araştırma grubunun cinsiyetine göre bireyselleşme puanlarında
anlamlı bir farklılık olup olmadığının tespiti için yapılan t-testinin sonuçları
Tablo 4’te gösterilmektedir.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Tablo 3: Dinin Bireyselleşmesi ve Dine Öznel Önem Verme Düzeyi İlişkisi
|471|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
Tablo 4: Cinsiyete Göre Dinin Bireyselleşmesi
Dinin Bireyselleşmesi
Dinsel Gelenek ve
Ritüellerden Ayrıştırma
Dini Bireysel Bir
Derinlik Hissi Olarak
Deneyimleme
Cinsiyet
N
X
SS
t
sd
p
Kadın
Erkek
257
6.07
1
1.461
401
>0.05
Kadın
Erkek
257
2.43
0.73
0.141
401
>0.05
Kadın
257
0.59
2.089
401
<0.05
Erkek
146
146
146
5.91
2.42
3.89
3.76
1
0.76
0.64
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Tablo 4’ten anlaşıldığı üzere, kadın ve erkekler arasında dinin
bireyselleşmesi puanları açısından anlamlı bir fark söz konusu değildir
(t(401)=1.461, p>0.05). Dolayısıyla “Dinin bireyselleşmesi cinsiyete göre
farklılık gösterir.” şeklindeki H2a hipotezinin doğrulanmadığı görülmektedir.
Ancak katılımcıların dini bireysel bir derinlik hissi olarak deneyimleme alt
boyutundan aldıkları puanların cinsiyetlerine göre anlamlı şekilde
farklılaştığı görülmektedir (t(401)=2.089, p<0.05). Buna göre söz konusu alt
boyuttan kadınların aldıkları puan (X= 3.89), erkeklerin aldıkları puandan
(X=3.76) anlamlı şekilde yüksektir. Literatürdeki dindarlık araştırmalarında
kadın dindarlığının erkeklere göre daha yüksek olduğunu gösteren
çalışmalar mevcuttur (Nişancı, 2023; Türkiye’de Dini Hayat Araştırması,
2014; Ahmedi�, 2022). Bu çalışma özelinde konu incelendiğinde ölçeğin “Dini
Bireysel Bir Derinlik Hissi Olarak Deneyimleme” alt boyutunda atıfta
bulunulan araştırmalara paralel bir sonuç ortaya çıktığı görülmektedir. Zira
bu sonuç kadınların erkeklere göre istatiksel olarak daha yüksek puan
aldıkları ve dini daha deruni olarak deneyimledikleri şeklinde
yorumlanabilir.
|472|
Katılımcıların dinin bireyselleşmesi skorlarının yaş gruplarına göre
farklılaşıp farklılaşmadığını tespit etmek için yapılan tek yönlü varyans
analizinin sonucunda istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın olmadığı
saptanmıştır (F=0.892; p>0,05). Bu da “dinin bireyselleşmesi yaşa göre
farklılık gösterir.” şeklindeki H2b hipotezinin desteklenmediğini ortaya
çıkartmaktadır. Aslında Türkiye’nin modernleşme serüveni dikkate
alındığında genç nesillerin daha fazla dini bireyselleşmeye eğilimli olması
beklenir. Zira 1980’li yıllardan itibaren Türkiye’de kentleşme ve eğitimin
yaygınlaşması dolayısıyla hızlı bir modernleşme yaşanmaktadır. Bu
minvalde literatürde dindarlık düzeyinin yaşa göre farklılaştığı özellikle yaş
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
ilerledikçe geleneksel dindarlık göstergelerinin yükseldiği görülmektedir
(Nişancı, 2023; Türkiye’de Dini Hayat Araştırması, 2014). Ancak araştırmada
yaşa göre dini bireyselleşme eğiliminin farklılaşmadığı ortaya çıkmıştır. Bu
sonuç bir ölçümleme sorunu olarak yorumlanabildiği gibi bilinenin aksine
tüm yaş gruplarının modernleşme sürecinden benzer düzeylerde etkilendiği
şeklinde de okunabilir.
3. Eğitim Durumuna Göre Dinin Bireyselleşmesi
Katılımcıların dinin bireyselleşmesi ölçeğinden aldıkları puanın eğitim
durumlarına göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya çıkartabilmek için
yapılan tek yönlü varyans analizinin sonuçları Tablo 4’te görüldüğü gibidir.
Tablo 5: Eğitim Durumuna Göre Dinin Bireyselleşmesi
Eğitim Durumu
N
X
sd
a. İlkokul
26
5.52
0.79
c. Lise
80
5.85
1
b. Ortaokul
d. Önlisans
27
40
e. Lisans
169
g. Doktora
18
f. Yüksek Lisans
Toplam
43
403
5.83
0.97
6.50
0.95
6.16
6.01
p
Farklar
3.677
***
a-f
0.79
5.89
6.08
F
0.99
1.32
1
Katılımcıların eğitim durumlarına göre dinin bireyselleşmesi
ortalamalarında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın söz konusu olduğu
Tablo 5’ten anlaşılmaktadır (F=3.677; p<0,01). Farklılığın hangi gruplar
arasında olduğunun tespiti için yapılan Scheffe testine göre ilkokul
mezunlarının bireyselleşme düzeyleri (X=5.52) yüksek lisans mezunlarından
(X=6.50) anlamlı şekilde daha düşüktür. Bu verilerden hareketle, “Dinin
bireyselleşmesi eğitim durumuna göre farklılık gösterir.” şeklindeki H3
hipotezinin desteklendiğini söylemek mümkündür. Eğitim düzeyi ile
dindarlık arasında ters orantılı ilişki pek çok çalışmada ortaya çıkmıştır
(Nişancı, 2023; Türkiye’de Dini Hayat Araştırması, 2014). Yani bu bulgu
modernleşme sürecinin önemli bir aparatı olarak kabul edilen modern
eğitimin geleneksel dindarlık üzerinde azaltıcı bir etkiye sahip olduğu
şeklinde okunabilir. Zira tablo eğitim düzeyinin artmasıyla dini
bireyselleşme eğiliminin de yükseldiğini ortaya koymaktadır.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Dinin Bireyselleşmesi
Faktör
|473|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
4. Dini Grup Üyeliğine Göre Dinin Bireyselleşmesi
Çalışma grubunun dinin bireyselleşmesinden aldıkları puanların dini
grup üyesi olup olmamalarına göre farklılaşma durumunu saptamak üzere
yapılan t-testi sonuçları tablo 6’da sunulmaktadır.
Tablo 6: Dini Grup Üyeliğine Göre Dinin Bireyselleşmesi
Dinin
Bireyselleşmesi
Dini Grup Üyeliği
N
X
SS
Var
50
5.31
0.87
Yok
353
6.11
0.98
t
sd
p
-5.49
401
***
Yapılan t-testi sonuçlarına göre katılımcıların dinin bireyselleşmesi
ölçeğinden aldıkları puanlar dini grup üyesi olup olmamalarına göre
istatistiksel olarak anlamlı şekilde farklılaşmaktadır (t(401)=-5.49, p<0.01).
Buna göre dini grup üyesi olan bireylerin bireyselleşme ortalamaları
(X=5.31) dini grup üyesi olmayanlardan (X=6.11) istatistiksel açıdan anlamlı
şekilde düşüktür. Dolayısıyla, “Dini grup üyesi olanların dinin
bireyselleşmesi düzeyleri dini grup üyesi olmayanlardan daha düşüktür.”
şeklindeki H4 hipotezinin doğrulandığı görülmektedir. Bu sonuç, bireylerin
geleneksel örgütlü dini yapılara bağlılıklarının genel manada
bireyselleşmeleri özel manada dini bireyselleşmelerini etkilediğini
göstermektedir.
Bunun dışında katılımcıların gelir düzeyi (F=0.538; p>0,05) ve
yaşanan yer (F=0.870; p>0,05) değişkenlerine göre bireyselleşme
düzeylerinde anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Buradan da H5 ve H6
hipotezlerinin doğrulanmadığı anlaşılmaktadır. Modernleşme sürecinin
önemli parametrelerinden birinin kentlileşme olduğu söylenebilir. Bu
sebeple, doğal olarak dini bireyselleşme eğiliminin kırsal kesimden ziyade
daha büyük yerleşim yerlerinde yaşayanlarda yüksek olması beklenir. Ancak
elde edilen bulgular yerleşim yerinin dini bireyselleşmeyi etkilemediğini
göstermektedir.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
5. Din Eğitiminin Kaynağına Göre Dinin Bireyselleşmesi
|474|
Katılımcıların din eğitimlerinin kaynağına göre dinin bireyselleşmesi
ölçeğinden aldıkları puanların dağılımı Grafik 3’te gösterilmiştir.
Grafik 3’te görüldüğü üzere, katılımcılar din eğitimini aldıkları
kaynaklara göre sınıflandırıldığında en yüksek dinsel bireyselleşme puanına
sahip olan grup dini bilgilerini din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde alan
kişilerden oluşmaktadır. Aldıkları bireyselleşme puanı açısından geride
kalan gruplar şöyle sıralanabilir: Basılı yayınlar, aile, internet, ilahiyat, diğer,
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
Grafik 3: Katılımcıların Din Eğitimi Kaynaklarına Göre Dinin Bireyselleşmesi Puanları
40
39,5
39
38,5
38
37,5
37
36,5
36
35,5
35
39,34
39,77
Bireyselleşme Puanı
38,74
39,64
39,32
39,06
36,62 36,63
38,35
38,81
imam-hatip okulları, Kur’an-ı Kerim, dini cemaat ve medrese. Burada dini
bilgiye erişimde modern yöntemlerin kullanılmasının benzer sonuçlar
doğurduğu dikkat çekmektedir. Bir başka ifade ile dini bireyselleşme
eğiliminin, din eğitiminin kaynağı din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, basılı
yayınlar, internet ve ilahiyat fakültesi olan bireylerde, dini bilgisini medrese
ve dini cemaat gibi geleneksel yollarla elde eden bireylere göre yüksek
olduğu görülmektedir. Bu da modern eğitimin geleneksel dindarlık biçimleri
üzerinde azaltıcı bir etkiye sahip olduğu şeklinde yorumlanabilir.
6. Siyasi
Bireyselleşmesi
Görüş/İdeoloji/Dünya
Görüşüne
Göre
Dinin
Katılımcılar sahip oldukları siyasi görüşe göre gruplandırıldığında dinin
bireyselleşmesi ölçeğinden aldıkları puan açısından ilk sırada kendilerini
“Solcu” olarak tanımlayan grubun yer aldığı görülmektedir. Daha sonra
sırasıyla “Komünist”, “Atatürkçü”, “Demokrat”, “Diğer”, “Ulusalcı”,
“Milliyetçi”, “Dindar”, “Muhafazakâr”, “Sağcı” ve “İslamcı” grup gelmektedir.
Bu da “Kendisini Atatürkçü, solcu, ulusalcı olarak tanımlayan katılımcıların
dinin bireyselleşmesi puanları, kendisini dindar, muhafazakâr ve milliyetçi
olarak tanımlayan katılımcılardan daha yüksektir.” şeklindeki H7 hipotezinin
desteklendiğini göstermektedir. Bu bulgular modernite eğilimli dünya
görüşüne sahip bireylerin geleneksel dünya görüşünü benimseyen bireylere
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Katılımcıların sahip oldukları siyasi görüşe göre aldıkları
bireyselleşme puanlarının dağılımını gösteren grafik aşağıda yer almaktadır.
|475|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
göre aracısız dindarlık biçimine daha fazla eğildiğini ortaya koymaktadır.
Grafik 4: Katılımcıların Siyasi Görüşlerine Göre Dinin Bireyselleşmesi Puanları
Bireyselleşme Puanı
37,3
MUHAFAZAKAR
38,03
DİNDAR
36,41
İSLAMCI
43,05
DEMOKRAT
49,63
SOLCU
37,09
SAĞCI
47,67
KOMÜNİST
39,56
MİLLİYETÇİ
44,92
ATATÜRKÇÜ
41,36
ULUSALCI
DİĞER
41,82
0
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Sonuç
|476|
10
20
30
40
50
60
Dini bireyselleşme teorisinin, eski paradigmanın aksine, temel savını
dini çöküş üzerine değil görünmeyen din veya ait olmadan inanma
kuramlarında olduğu gibi dini olanın deneyimlenme biçiminin değiştiği fikri
üzerine inşa ettiği ifade edilebilir. Buna göre modernleşme sürecinde genel
manada bireyselleşen insanın dini deneyimleri de özelleşerek aracısız olarak
yaşanır. Dolayısıyla geleneksel dini kurumların denetim ve etkisinden uzak
dindarlıklar meydana gelebilir. Bu çerçevede tasarlanan mevcut çalışmada
modernleşme sürecinde geleneksel dindarlığın İslami bir bağlamda
kurumsal, cemaatsel ve örgütlü yapısının değişime uğrayıp uğramadığı ve
dini otoritelerden özerk bir dinsellik biçiminin güçlenip güçlenmediğinin
araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma sonuçları incelendiğinde eğitim
düzeyi, siyasi görüş/ideoloji/dünya görüşü, dini grup üyeliği ve geleneksel
din eğitimi gibi değişkenlerin doğrudan dini bireyselleşmeye eğilimi
etkilediği görülmektedir. Yani insanın kendini gerçekleştirmesini
bireyselleşmesinde gören modern siyasi görüş ve ideolojilere mensup ve
modern eğitimi yaşamın yegâne referansı olarak alan katılımcıların dinsellik
deneyimine bakıldığında cemaatsel ve örgütlü yaşamı tavsiye eden yaşam
tarzlarına nazaran bireyselleştiği söylenebilir. Örneğin kendisini komünist,
solcu, Atatürkçü veya ulusalcı olarak nitelendiren katılımcıların kendini
dindar, İslamcı muhafazakâr ve milliyetçi olarak gören katılımcılara göre dini
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
otoritelerden bağımsız bir dini yaşama daha fazla yöneldikleri
görülmektedir. Yanı sıra temel dini bilgilerini modern eğitim sistemi veya
internet vasıtasıyla elde eden katılımcıların bireyselleşme eğilimi, dini
eğitimini medrese ve dini cemaatler gibi geleneksel yollardan edinen
katılımcılara göre yüksek görünmektedir. Kısaca bu sonuç modernleşme
sürecinin Türkiye’de geleneksel dindarlıktan farklı bir dindarlık olarak
tanımlanan bireysel dindarlıklara eğilimi artırdığı şeklinde yorumlanabilir.
Buradan hareketle, dini bireyselleşme teorisi kanaatimizce modernleşen
toplumlardaki dini değişimi, bir başka deyişle modernleşme süreciyle
birlikte bireyselleşen toplumların dini değişimini betimlemede fonksiyonel
bir model gibi görünmektedir. Ezcümle mevcut ölçeğin farklı bağlamlarda
çeşitli değişkenlerle kullanılmasının yanında hem nicel hem nitel yöntemler
kullanılarak dini bireyselleşme eğiliminin betimlemesini sağlayacak daha
kapsamlı ölçek ve modellerin geliştirilmesi gerektiği ifade edilebilir.
Hakem: Dış, Bağımsız.
Teşekkür:
Beyanname:
1. Özgünlük Beyanı:
Bu çalışma özgündür.
2. Yazar Katkıları:
Fikir: EŞA-BKA; Kavramsallaştırma: EŞA-BKA; Literatür Taraması: EŞABKA; Veri Toplama: EŞA-BKA; Veri İşleme: EŞA-BKA; Analiz: EŞA-BKA;
Yazma – orijinal taslak: EŞA-BKA; Yazma – inceleme ve düzenleme: EŞABKA.
3. Etik Kurul İzni:
Bu çalışma için etik kurul izni, Bursa Teknik Üniversitesi Fen, Mühendislik ve
Sosyal Bilimleri Araştırmaları Etik Kurulu’nun 23.09.2021 tarihli ve 2021-11
numaralı kararı ile alınmıştır.
4. Finansman/Destek:
Bu çalışma herhangi bir finansman ya da destek almamıştır.
5. Çıkar Çatışması Beyanı:
Yazarlar, herhangi bir çıkar çatışması olmadığını beyan etmektedirler.
KAYNAKÇA
AĞÇOBAN, S. (2022). İslam ve Bireyselleşme. Astana Yayınları.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
|477|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
AHMEDI��, E. Ş. (2022). Yeni Çağ İnanışlarının Çeşitli Değişkenlerle İlişkisi
Üzerine Bir Araştırma: Bursa Örneği. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi,
26(1), Article 1. https://doi.org/10.18505/cuid.1080308
AHMEDİ, E. Ş. (2023). Varoluşsal Güvenlik ve Sekülerleşme: Modern Bir
Teorinin Eleştirisi. Nobel Yayıncılık.
BATUR, B. (2020). Toplumsaldan Bireysele: Modern Toplumda Dinin
Görünümü. Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, 4(3), Article 3.
https://doi.org/10.47525/ulasbid.789464
BAUER, T. (2021). Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu? Antik Çağ’ın Mirası ve
Doğu (H. Y. Akçay, Çev.). Runik Kitap.
BİLGİN, V. (2021). Din ve Toplum Din Sosyolojisine Giriş (2. bs). Beyan
Yayınları.
BOZKURT, R. (2022). Dinin Özelleşmesi. Din Sosyolojisi Araştırmaları, 2(2),
Article 2.
BURCKHARDT, J. (1937). The Civilization Of The Renaissance In Italy. The
Phaidon Press.
DAVIE, G. (1990). Believing without Belonging: Is This the Future of Religion
in
Britain?
Social
Compass,
37(4),
455-469.
https://doi.org/10.1177/003776890037004004
DAVIE, G. (1994). Religion in Britain since 1945: Believing without Belonging.
Blackwell Publ.
DAVIE, G. (2007). The Sociology of Religion. Sage Publications.
GIDDENS, A. (1996). The Consequences of Modernity. Polity Press.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
GÜNERİGÖK, M. (2017). Geç Modern Çağda Dinsel Bireycilikk ve Kimlik =
Religious Individualism and Identity in The Late Modern Age. Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 36, Article 36.
|478|
HERVIEU-LÉGER, D. (2000). Individualism
Religious and Modern:
Continuities and Discontinuities. Içinde D. A. Lyon & M. Van Die (Ed.),
Rethinking Church, State, and Modernity (ss. 52-65). University of
Toronto Press. https://doi.org/10.3138/9781442679306-toc
KANT, I. (2022). Aydınlanma Nedir? (M. B. Albayrak, Çev.). Albaraka Yayınları.
KHAN, Mohd. A. (1987). Individualism: Origin and Evolution. The Indian
Journal of Political Science, 48(1), 126-132.
LINDSAY, A. D. (1935). Individualism. İçinde Encyclopaedia of the Social
Sciences (C. 7, ss. 674-680). The Macmillan Company.
Dinin Bireyselleşmesi Üzerine Niceliksel Bir Araştırma
LUCKMANN, T. (1967). The Invisible Religion: The Problem of Religion in
Modern Society. The Macmillan Company.
LUKES, S. (1971). The Meanings of “Individualism”. Journal of the History of
Ideas, 32(1), 45-66.
LUKES, S. (1973). Individualism. Harper & Row Publishers.
MCCLAY, W. M. (2001). Individualism and its Discontents. The Virginia
Quarterly Review, 77(3), 391-405.
MOULIN, L. (1955). On the Evolution of the Meaning of the Word
Individualism. International Social Science Bulletin, 7(1).
NİŞANCI, Z. (2023). Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık. International
Institute of Islamic Thought & Mahya Yayıncılık.
PAKER, K. O., & AKÇALI, S. İ. (2012). Dinin Bireyselleşmesi: Üniversite
Gençliği ile bir Ölçek Çalışması. Gaziantep University Journal of Social
Sciences, 11(4), 1440-1459.
POLLACK, D. (2011). Introduction: Religious Change in Modern SocietiesPerspectives Offered by the Sociology of Religion. İçinde Detlef Pollack
& D. V. A. Olson (Ed.), The Role of Religion in Modern Societies (ss. 121). Routledge. https://doi.org/10.4324/9780203942239
POLLACK, D., & PICKEL, G. (2007). Religious individualization or
secularization? Testing hypotheses of religious change – the case of
Eastern and Western Germany. The British Journal of Sociology, 58(4),
603-632. https://doi.org/10.1111/j.1468-4446.2007.00168.x
RAHMAN, F. (1966). The Status of the Individual in Islam. Islamic Studies,
5(4), 319-330.
TABACHNICK, B. G., & FIDELL, L. S. (2013). Using Multivariate Statistics.
Pearson.
TURNER, B. S. (2005). Individualism. İçinde G. Ritzer (Ed.), Encyclopedia of
Social Theory (C. 1, ss. 399-403). SAGE Publications, Inc.
https://doi.org/10.4135/9781412952552
TURNER, B. S. (2006). Individualization Theory. Içinde The Cambridge
Dictionary of Sociology (s. 284). Cambridge University Press.
Türkiye’de Dini Hayat Araştırması. (2014). Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı.
URBINATI, N. (2015). The Tyranny of the Moderns (M. Thom, Çev.). Yale
University Press.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
TDK. (1998). İçinde Birey (1998. bs, C. 1, s. 308). Türk Tarih Kurumu Basım
Evi.
|479|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
ÜNAL, M. S. (2011). Dinsel Bireycilik. Açılım Kitap.
WEBER, M. (2013). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu (2. bs). BilgeSu
Yayıncılık.
WILLIAMS, G. (2017). The Five Solas of the Reformation: Then and Now.
International Journal of Reformed Theology and Life, 3(1), 13.
https://doi.org/10.35285/ucc3.1.2017.art1
WILLIAMS, R. (1985). Keywords: A Vocabulary of Culture and Society. Oxford
University Press.
YILDIRIM, Y. (2016). Bir Kültürel Kriz ve Kritik Konusu Olarak Dini Bireycilik.
Tarih Okulu Dergisi, 9(26), 569-594.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
|480|
bilimname 51, 2024/1, 481-484
Research Article
Received: 11.22.2023, Accepted: 04.24.2024, Published: 04.30.2024
doi: 10.28949/bilimname.1394681
A QUANTITATIVE RESEARCH ON THE
INDIVIDUALIZATION OF RELIGION
Ekber Şah AHMEDİ a
Büşra KILIÇ AHMEDİ b
Extended Abstract
The term individual, denoting "a unique entity that cannot be divided
without losing its distinctive qualities," (TDK, 1998) is a Latin origin term.
Until the 17th century, individual, translated literally as "indivisible," was
used in the context of physics to represent the smallest indivisible matter,
instead of the atom. From the 18th century onwards, the term individual
began to be used in social sciences (Williams, 1985, pp. 161-165). Naturally,
the meaning attributed to the individual in the sub-disciplines of social
science varies. However, similar to how atoms constitute matter in the
natural sciences, individuals are considered to constitute society in the social
sciences (Lindsay, 1935, p. 677). Therefore, in the social scientific context, it
can be argued that there is a general consensus that the individual is the
smallest unit of society, similar to the atom in the natural sciences.
Consequently, an individual can be defined as "an entity constituting human
communities, carrying similar traits to other humans while also possessing
distinctive features" (TDK, 1998). However, there is no consensus in the
social sciences regarding the relationship of the individual to society. For
example, in sociological thought, in addition to the Weberian perspective,
which prioritizes the individual methodologically in this dichotomy, there is
also the Durkheimian paradigm that prioritizes society, termed as
sociologism. Individualism, as a philosophical doctrine, advocates for the
priority and superiority of the individual over society and social institutions,
especially in politics, economics, and religion. It implies shaping social
institutions as a whole based on the individual's preferences and demands.
Lukes, who notes that individualism is built on ideas such as the nobility,
autonomy, privacy, and self-development of the individual, examines it in the
a
b
Asst. Prof., Bursa Technical University, ekber.ahmedi@btu.edu.tr
Asst. Prof., Bursa Uludağ University, ahmedibusra@gmail.com
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
|482|
context of politics, economics, religion, ethics, epistemology, and
methodology. Lukes refers to different types of individualism, including
political, economic, religious, ethical, epistemological, and methodological
individualism (Lukes, 1973, pp. 79-124). Individualization, defined as the
evolutionary process of individualism, sheds light on the trajectory where
tradition loses its influence on the individual, and individual choice takes
precedence, making individuals the authors of their own lives (Turner, 2006,
p. 284). Religious individualism signifies a direct, unmediated spiritual
experience between the individual and God. According to Lukes, "religious
individualism may be defined as the view that the individual believer does
not need intermediaries, that he has the primary responsibility for his own
spiritual destiny, that he has the right and the duty to come to his own
relationship with his God in his own way and by his own effort" (Lukes, 1973,
p. 94). Religious individualization, on the other hand, is a sociological theory
that asserts that, in the process of modernization, institutionalized religion
weakens, giving rise to individualized forms of religiosity. According to this
theory, modernization does not necessarily have an entirely secularizing
effect; rather, it can lead to a transformation in the way religion is lived.
Prominent representatives of this theory include Thomas Luckmann (1967)
and Grace Davie (1994). According to these theorists, religion in modern
societies has weakened at the institutional level and has become more
individualized. In other words, the modern individual practices religion
independently of traditional religious authorities. Therefore, according to
proponents of the theory of religious individualization, it is more accurate to
speak of a change and transformation in the mode of religious experience
rather than the complete collapse of religion. The phenomenon of religious
individualization, which has been discussed in the context of debates on
modernization and secularization in the West, could offer insights into the
form of religiosity of the contemporary modern individual. Therefore, it is
crucial to examine religious individualization both qualitatively and
quantitatively. In this regard, the current study, conducted with a
quantitative design, applied the religious individualization scale developed
by Paker and Akçalı to 403 participants over the age of 18 residing in Bursa.
The main objective of the study is to discuss the applicability of the theory of
religious individualization in a Muslim context by applying the theory
frequently discussed in the West. It is noteworthy that much of the literature
on religious individualization research and discussions primarily focus on
the dynamics of Western societies, especially based on Christian culture.
However, differences can be noted, both theologically and politically and
socio-culturally, between Muslim societies and Christian ones. Theologically,
Islam, when compared in a general sense to Christianity, particularly
Catholicism, can be said that it is more individual centered religion. Islam, in
theological terms, allows for a form of religious devotion that is more textcentric, enabling the possibility of an individual religious devotion that is
more text-dependent rather than directly unmediated. In Sunni tradition,
theologically speaking, there is a foundation for an understanding of religion
centered around the Quran and Sunnah. However, in Catholicism, the Pope is
considered the earthly representative of God, deemed infallible, and a
structure is in place that reinforces the authority of religious figures, such as
the concept of Original Sin and the sacrament of confession. Therefore, even
though religious individualism achieved through the Reform movements in
Europe is theoretically and relatively present in the Muslim tradition 1.
Besides, there are also some institutional structures in Islam, such as
organized religious practices like the five daily prayers and obligatory
congregational prayers like the Friday prayer, alongside traditional religious
education institutions like madrasas. In other words, in Muslim societies,
although not at the level of Catholic societies, there are organized religious
structures that play a role in regulating and shaping religious life. In this
context, what is meant by religious individualization in a Muslim context is
the experienced religiosity that is free from the control and influence of
institutionalized religious structures mentioned above, experienced in a way
that is distinct from communal and organized religious practices. Within this
framework, the present study aims to investigate whether the institutional,
communal, and organized structure of traditional religiosity in Islamic
tradition has undergone changes in the process of modernization and
whether a form of autonomous religiosity independent of religious
authorities has gained strength. In this context, when the research results are
examined, variables such as educational level, political views, religious group
membership, and traditional religious education are found to directly
influence the inclination towards religious individualization. In other words,
participants who identify themselves as communist, leftist, Kemalist, or ultra
nationalist are observed to lean more towards an individualized religious life
compared to those who identify themselves as devout, Islamist, conservative,
and nationalist. Additionally, participants who acquire their basic religious
knowledge through modern educational systems or the internet are found to
have a higher inclination towards religious individualization compared to
For a comparison of Muslim societies with medieval Europe, see: (Bauer, 2021); For
discussions on individualization in Islam, see: (Rahman, 1966; Ağçoban, 2022).
1
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
A Quantitative Research on the Individualization of Religion
|483|
Ekber Şah AHMEDİ & Büşra KILIÇ AHMEDİ
those who acquire religious education through traditional methods such as
madrasas and religious communities. In summary, these results can be
interpreted as indicating that the process of modernization increases the
tendency towards individualized forms of religiosity, described as different
from traditional religiosity, in Türkiye. Therefore, the theory of religious
individualization appears to be a functional model in describing religious
change in societies that undergo modernization.
Keywords: Sociology of Religion, Modernization, Religious Change,
Religious Individualization.
Peer-review: External, Independent.
Acknowledgements:
Declarations:
1. Statement of Originality:
This work is original.
2. Author Contributions:
Concept: EŞA-BKA; Conceptualization: EŞA-BKA; Literature Search: EŞABKA; Data Collection: EŞA-BKA; Data Processing: EŞA-BKA; Analysis: EŞABKA; Writing – original draft: EŞA-BKA; Writing – review & editing: EŞABKA.
3. Ethics approval:
Ethics Committee Approval for this study was obtained with the decision of
Bursa Technical University Science, Engineering and Social Sciences
Research Ethics Committee dated 9.23.2021 and numbered 2021-11.
4. Funding/Support:
This work has not received any funding or support.
5. Competing interests:
The authors declare no competing interests.
bilimname
51, 2024/1
BY-NC-ND 4.0
|484|