Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Yazının Künyesi:Tonga, Necati(2010), “Mika Waltari’nin Bizanslı Âşıklar Romanında Fetih ve İstanbul”, Beykent Üniversitesi I.Uluslararası Dünya Edebiyatında İstanbul Sempozyumu, 06–07 Mayıs 2010, İstanbul.[Dünya Edebiyatında İstanbul Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Fatih Belediyesi Yay., İst., 2012, s.689-697] MİK“ W“LT“Rİ’NİN ”İZ“NSLI ÂŞIKL“R “DLI ROM“NIND“ FETİH VE İST“N”UL -Sayın Mervi Nousiainen’e- Necati TONGA The conquest and İstanbul in The Dark “ngel by Mika Waltari Abstract: Istanbul has an important place among the cities in the world with its ancient and rich history which hosted three big civilizations in time. İstanbul is a city about which poems have been written the most, it has often appeared in literary pieces as a scene or setting. The interest in İstanbul from the literary point of view is not just peculiar to Turkish poets and writers. A lot of authors such as; Alphonse de Lamartine, Pierré Loti, Edmondo de “micis and Gérard de Nerval mentioned about İstanbul in their works. Mika Waltari is one of these authors. Mika Waltari, who was born in Finland in 1908 and lived in Helsinki, is the most renowned writer of his country. He graduated from Helsinki University in 1929, worked at Helsinki radio station, founded a printing house and took charge in state information office during war. Then, he devoted himself to writing and wrote novels like The Egyptian, The Etruscan, The Secret of the Kingdom and The Wanderer. The Dark Angel whose original name is Johannes Angelos is accepted as the masterpiece of Mika Waltari. The author wrote about the love affair between Johannes Angelos and Anna Notaras, who is the daughter of Byzantium Duke Lukas Notaras. The events in the novel were written like a diary and they start in 12th December, 1452 and end in 30th May, . In this paper, how Mika Waltari dealt with İstanbul and the conquest in the novel named The Dark Angel. Keywords:  Setting, conquest, İstanbul, Mika Waltari, The Dark ‚ngel. Bilim Uzmanı, Kırıkkale, necati.tonga@gmail.com Özet: Tarihî seyri içinde (ç b(y(k medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul, kökl( ve zengin geçmi<iyle d(nya <ehirleri içerisinde önemli bir yere sahiptir. İstanbul, edebiyat tarihimiz boyunca (zerine en çok <iir yazılan, bir dekor, bir zemin olarak edebî metinlerde geni<çe yer bulan bir <ehir olmu<tur. Edebiyatta İstanbul’a olan bu ilgi, yalnız T(rk <air ve yazarlarıyla da sınırlı değildir. Alphonse de Lamartine, Pierré Loti, Edmondo de ‚micis, Gérard de Nerval gibi d(nya edebiyatından pek çok edebiyatçı edebî eserlerinde İstanbul’u ele alıp i<lemi<tir. ”u yazarlardan biri de Mika Waltari’dir. ’de Finlandiya’da doğan ve ömr( boyunca Helsinki’de ya<ayan Mika Waltari, (lkesinin en me<hur yazarıdır. ’da Helsinki Üniversitesi’nden mezun olan yazar, - ’de Helsinki Radyosu’nda çalı<mı<, matbaa kurmu<, sava< yıllarında devlet enformasyon b(rosunda görev almı<tır. Daha sonra kendisini yazmaya veren Mika Waltari art arda Mısırlı Sinuhe, Etr(skl(, Krallığın Gizi ve Seyyah adlı tarihî romanlarını yayınlamı<tır. Orijinal adı Johannes “ngelos olan ”izanslı Â<ıklar romanı ise Mika Waltari’nin ba<yapıtı kabul edilmektedir. Yazar, bu romanında Johannes “ngelos ve ”izans Dukası Lukas Notaras’ın kızı “nna Notaras arasındaki a<kı ele almı<tır. Romanda olaylar, g(nl(k tarzıyla kaleme alınmı<tır ve “ralık ’de ba<layan roman Mayıs ’te son bulur. Romanda fetih g(nlerinin İstanbul’u geni< bir <ekilde yer alır. ”ildirimizde Mika Waltari’nin ”izanslı Â<ıklar adlı romanında İstanbul ve fethin ele alını< <ekli değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Mekân, fetih, İstanbul, Mika Waltari, ‛izanslı Â<ıklar. I.Giriş: Mika Waltari, Hayatı ve Eserleri1 Mika Waltari gençlik yıllarında Lutheryen bir papaz ve öğretmen olan Toimi Armas Waltari ile Olga Maria Johanson’un oğlu olarak yılında Helsinki’de doğan Mika Waltari, be< ya<ındayken babasını kaybetti. Bir teolog olan Toivo Waltari ile makinist ustası olan Jolo Sihtolo adlı amcalarının yanında b(y(yen Waltari’nin ruh d(nyasının <ekillenmesinde, amcalarının b(y(k etkisi oldu. Çocukluğunda Finlandiya Sivil Sava<ı’na tarafından i<galine – ve Helsinki’nin Ruslar <ahit olan Waltari, daha sonra Helsinki Üniversitesi’nde teoloji okudu. “ilesinin isteğine rağmen yılında psikoloji, edebiyat ve estetik alanlarına yöneldi. Paul Morand’la birlikte hazırladığı din ve erotizm arasındaki ili<ki yi ele alan tezi ile master derecesi aldı. Waltari, ilk yazılarını öğrencilik yıllarında Urho Kekkonen’in editörl(ğ(nde çıkan Ylioppilaslenti adlı dergide yayınlamaya ba<layarak edebiyat hayatına adım attı. Kristian Mika Waltari’nin biyografisi ve eserleriyle ilgili Türkçede yayınlanmış bir çalışma tespit edemedim. Bu bölümü hazırlarken Finlandiya Büyükelçiliği Kültür Ataşesi Sayın Mervi Nousiainen’ın değerli katkıları oldu, kendilerine teşekkür ederim.(N.T.) 1 Waltari’nin hayatına ve eserlerine ilişkin özellikle şu internet kaynaklarından yararlandım: 1.http://www.ecml.at/html/finnish/html/Finnish_Literature.htm2.www.mikawaltariseura.fi/Waltarienglanniksi.pd f.3.http://www.uta.fi/~laura.from/MikaWaltari.html.4.http://www.kansalliskirjasto.fi/extra/vanhat_bulletinit/bull etin/article.html. 5.http://www.chain.to/?m3=11344 6.http://en.wikipedia.org/wiki/Mika_Waltari Korppi m(stearıyla yayınlanan Waltari’nin bu ilk edebî çalı<maları dinî <iirler ve Edgar “. Poe’dan m(lhem korku hikâyeleriydi. Waltari’nin edebî hayatının ilk döneminde Poe’nun etkisi altında kaldığı gör(l(r. Yazarın kullandığı Korppi takma adı, Fincede kuzgun anlamına gelir ki Waltari, bu m(stearla Poe’nun Kuzgun adlı me<hur eserine gönderme yapmı<tır. Mika Waltari’nin kullandığı diğer m(stear isimleri Elina Vaara <öyle sıralamı<tır Leo Arne, Nauticus, Leo Rainio, M.Ritvala. Mika Waltari, bir dinî hikâye olan Jumalaa Paossa adlı ilk kitabını yılında hen(z on yedi ya<ındayken yayınladı. Waltari, <iirlerinden yaptığı bir seçkiyi Nouret Runoilijat ve kısa hikâyelerini Korppi m(stearıyla Kuolleen Silmat adı altında yılında yayınladı. Waltari, Kuolleeen Silmat’ta yayınlanan bazı hikâyelerinde doğu mistisizmine olan ilgisinin ilk örneklerini ortaya koymu<tur. 5rneğin Muumio(Mumya adlı hikâyesinde yazarın “ntik Mısır hayatını i<lediği gör(l(r. yılında Paris’e bir gezi yapan Waltari, ilk romanı Suuri Illusioni’yi ”(y(k Yanılsama burada yazdı. Yazar, bu romanında genç neslin duygularının terc(manlığını yaptı. Helsinki’deki bohem bir hayat ya<ayan isyankâr gençlerin i<lendiği bu roman, kısa s(re sonra İsveç, Norveç ve Estonya dillerine çevrildi. Olavi Paavolainen’le birlikte yazdığı <iirlerini Valtatiet Waltari, Rus ve İtalyan Torchbearers’in Me<aleciler f(t(rizminden etkilenen bir adı altında yayınlayan edebiyat ileri gelen isimlerinden biri oldu. akımı olan The yılında Marjotta Luukkonen’le evlendi ve bu evlilikten yazar olan kızları Satu doğdu. ve ’larda Waltari, daha çok bir gazeteci ve edebiyat ele<tirmeni olarak çalı<tı. Çe<itli gazete ve dergilerde editör yardımcısı olarak görev alan Waltari, bu yıllar arasında edebî eserler kaleme almaya da devam etti. yılında yayınladığı ‚ıotko Kırjaılıjaski adlı romanı, Kalle Paatalo gibi dönemin genç romancılarını etkiledi. 1928– yılları arasında neredeyse b(t(n “vrupa’yı dola<an Mika Waltari, dergilerde bu gezilere ait izlenimlerini yayınladı. Sıkı çalı<ma ortamına paralel olarak ortaya çıkan uykusuzluk ve depresyon nedeniyle tedavi görd(. ”elli bir s(re edebiyat ve sanat çevrelerinden uzak kaldı. 1937– edebî ba<arısını, yılları arasında devlet radyosunda çalı<an Waltari gerçek anlamda ilk yılında ona ilk öd(l(n( kazandıran Vieras Mies Tuli Taloon(Çiftliğe Gelen Yabancı adlı romanı ile kazandı. Yayınlandığı yılı takiben on dile çevrilen bu roman, yılında filme aktarıldı. İkinci D(nya Sava<ı boyunca devlet enformasyon b(rosunda görev yapan ve bir matbaa kuran Waltari, ilerleyen yıllarda b(sb(t(n edebiyata yöneldi. yılında yayınladığı gizemli romanı Kuka Murhasi Rouva Skrofin ile Nordic dedektif hikâye yarı<masında birincilikle öd(llendirildi. ”u romanın ba<kahramanı alıngan m(fetti< Palmu, çok me<hurdur. ”u eser, yılında Matti Kassila tarafından filme çekildi ve bu filmi takiben m(fetti< Palmu filmlerinin ardı arkası kesilmedi. ’ların ortalarından itibaren Mika Waltari, Hıristiyan d(nyasının manzarasını ve kendi köt(mserliğini ifade etmek için uzun tarihî romanlar yazdı. Eski Mısır, Roma, ”izans ve Osmanlı hayatını ele alan bu romanlarıyla yazar (n(ne (n kattı. ”u tarihî romanlarında antik medeniyetler ve tarih, Waltari’ye d(<(ncelerini çekinmeden söyleyebileceği parlak ve renkli bir sahne sundu. Yazar, yılında kaleme aldığı Turms Kuolemotion’da Etr(skl( eski Roma hayatını anlatmı<tır. Waltari’nin tarihî romanları içerisinde özellikle iki cilt hâlinde yayınladığı Sınuhe Egyptılaınen(Mısırlı Sinuhe2, 1945) ve Johannes Angelos çok (nl(d(r. Yazarın yılında yayınlanan ve ”izans’ın son g(nlerindeki lirik bir a<k hikâyesini anlatıldığı Johannes Angelos(The Dark Angel), Waltari’nin ba<yapıtı kabul edilmektedir. Mika Waltari Romanlarına kaynak toplamak ve gezmek amacıyla birkaç defa T(rkiye’ye gelen yazar, özellikle Seyyah3 adlı romanında Osmanlı tarihinden esinlenmi<tir. T(rkiye’ye yaptığı yılındaki geziyi Lahdin İstanbuliin(Yola Çıktım İstanbul a adlı gezi kitabında anlatan Waltari’ye yılında T(rk Üniversitesi tarafından fahri doktora verildi. 4 ’den ’e kadar Finlandiya “kademisinin (yesi olarak çalı<an Mika Waltari, son çalı<malarında tekrar dinî konulara yönelmi<tir. Waltari, “ğustos ’da Helsinki’de öld(. Şiir, roman, hikâye, deneme, senaryo ve anı gibi edebiyatın pek çok t(r(nde eser veren Waltari, .y(zyılın en önemli Finli yazarı kabul edilmektedir. ”a<ta kendi (lkesi olmak (zere t(m d(nyada haklı bir (ne sahip olan Mika Waltari’nin eserleri otuzdan fazla dile çevrilmi<, pek çoğu filme uyarlanmı<tır. II. Mika Waltari’nin ”izanslı Âşıklar “dlı Romanında Fetih ve İstanbul İstanbul, ba<lı ba<ına bir simgedir ve d(nyada simgeye ihtiyacı olmayan bir tek <ehir varsa orası İstanbul dur. Peter Eisenman Mika Waltari’nin ba<yapıtı kabul edilen ”izanslı Â<ıklar, gerek kurgusu gerekse konusu bakımından yazarın en dikkat çekici romanıdır. Orijinal adı Johannes Angelos olan ‛izanslı Â<ıklar, T(rkçeye ilk defa yılında Hâdise Yayınevi tarafından İstanbul un Muhasarası G(nlerinin Romanı (st ba<lığında ve Kara Melek5 adıyla çevrilmi<tir. Waltari, Mika, Mısırlı Sinuhe(2 cilt), Çev: Hâle Kuntay, Türkiye Yay., İst., 1955, 506 s. Waltari, Mika, Seyyah, Çev:Gülşah Ayar-Bilge Ayar, Bilge Kültür Sanat Yay., İst., 2007, 464s. 4 http://en.wikipedia.org/wiki/Mika_Waltari 5 Waltari, Mika, İstanbul’un Muhasarası Günlerinin Romanı: Kara Melek, Çev:Yüksel Güneri, Hadise Yay., İst., 1957, 288 s. Roman, bu baskının dışında aşağıdaki kronolojik sırayla Türkçede beş defa yayınlanmıştır: 1. Waltari, Mika, Bizans’ın Son Nefesinde, Çev: Şevket Dilmaç, Halk Basımevi Yay., İst., 1958, 227s. 2. Waltari, Mika, Siyah Melek, Çev: Hâle Kuntay, Hamle Matbaası, İst., 1964, 288 s. 3. Waltari, Mika, Siyah Melek, Çev:Nazmi Aktan, Altın Kitaplar Yay., İst., 1964, 301s. 4. Waltari, Mika, Kara Melek, Çev: Hâle Kuntay, Pınar Yay., İst. 5. Waltari, Mika, Bizanslı Âşıklar, Çev: Hâle Kuntay, Cep Kitapları Yay., İst., 1992, 291s.(Yazımız boyunca yapılan alıntılar, romanın Hâle Kuntay tarafından çevirisi yapılan ve Cep Kitapları arasında yayınlanan bu son baskısına ait olacaktır.Yapılan alıntılarda romanın ismi BA şeklinde kısaltılacaktır.) 2 3 Eserin ilk baskılarından biri Mika Waltari, yılında sinemaya da aktarılan bu romanında6 İstanbul’un fethi sırasında Johannes “ngelos ile “nna Notoras arasında geçen ihtiraslı a<kı anlatmı<tır Ku<atma altında bir <ehir ve geleceği meçhul bu <ehrin surları içinde ya<anan bir a<k hikâyesi Romanın vak’a örg(s( <öyle özetlenebilir Romanın ba<kahramanı Johannes ‚ngelos, on (ç ya<ına kadar Fransa nın ‚vignon <ehrinde b(y(m(<t(r ve bir papaz mektebinde eğitim görm(<t(r. ‚ngelos un babası, oğlu on (ç ya<ındayken kayalıklardan atlayarak intihar eder. ‛u olay neticesinde babasını öld(rmekle suçlanan ve hapse atılan ‚ngelos, ilerleyen yıllarda karısıyla ya<amaya dayanamadığından Haçlı seferlerine katılmı<tır. O artık diyar diyar dola<an bir maceraperesttir. Varna Sava<ı sırasında Osmanlılar tarafından esir alınan Johannes ‚ngelos, yedi sene Sultan Murat ın yanında kalmı<, daha sonra Sultan Murat tarafından Fatih e hediye edilmi<tir. Fransızca, Latince ve İtalyancayı iyi derecede bilen Johannes ‚ngelos yedi yıl Fatih Sultan Mehmet e hizmet etmi<tir. Fatih, ‛oğaziçi ndeki kale in<aatını tamamlayıp Edirne ye dönerken ‚ngelos padi<ahın yanından kaçmı< ve Konstantinopolis e geçmi<tir. Romanda cereyan eden olaylar da tam bu noktada ba<lar. Roman, “Kuşatma Altında Aşk” adı altında 1997 yılında sinemaya aktarılmıştır. Yönetmenliğini Ersin Pertan’ın yaptığı filmde başrolleri Erdal Uğurlu ve Sevtap Çapan canlandırmıştır. 6 Kırk ya<ında kendi tabiriyle ömr(n(n son baharında biri olan Johannes ‚ngelos, Kiliseler ‛irliği toplantısının bitiminde toplanan kalabalığın içinde ‚nna Notoras ı gör(r ve ona â<ık olur. ‚nna Notoras, ‛izans Dukası Lukas Notoras ın kızıdır. ‛irkaç kez bulu<an ‚nna Notoras ile Johannes ‚ngelos, tutkulu bir <ekilde birbirlerini severler. Ne var ki Konstantinopolis ku<atılma altındadır. U<ağı Manuel ile birlikte ya<ayan Johannes e hem Rumlar hem de Latinler Osmanlı casusu göz(yle bakmaktadır. Romanın ilerleyen böl(m(nde ‚nna ile Johannes evlenirler. Fetih ba<lamadan ‚nna Notoras, babası Lukas Notoras ın yönlendirmesiyle Johannes ‚ngelos tan Osmanlı lehine casusluk yaparak Sultan Mehmet le anla<masını ister. Fakat Johannes ‚ngelos, ‚nna nın bu teklifini kabul etmez. Romanın sonlarına doğru ‚ngelos, sevgilisine önemli sırrını açıklar O, ‛izans hanedanının bir (yesidir. Johannes ‚ngelos un babası, ya<lı imparator Manuel in karde<idir ve İmparator Johannes de b(y(kbabasıdır. ‛izans imparatorluğunu kendi hakkı olarak gören ama iktidar pe<inde olmadığını belirten ‚ngelos un artık tek bir gayesi vardır Şehrinin surları (zerinde can vermek. Fetih ba<lar, ‚nna Notoras <ehri savunurken öl(r. İstanbul fethedilir, ‛izans ın pek çok önde geleni gibi Johannes ‚ngelos da Fatih Sultan Mehmet tarafından öld(r(l(r. Roman Johannes ‚ngelos un u<ağı Manuel in kaleme aldığı ‚ngelos un nasıl öld(r(ld(ğ(n( ve fetihten sora İstanbul da ya<ananları özetlediği son böl(m ile biter. Romanın ana teması a<k olmakla birlikte ”izanslı Â<ıklar, öncelikle tarihî bir roman olarak dikkat çeker. G(nl(k tarzında kaleme alınan romandaki olaylar, Mayıs “ralık ilâ tarihleri arasında geçer. ”u tarih aralığı, yakla<ık olarak y(z yetmi< g(n( kapsamaktadır. ”izanslı Â<ıklar’da Waltari, Johannes “ngelos ile “nna Notoras arasındaki a<kla birlikte İstanbul’un fetih öncesi durumunu ve fetih g(nlerinin buhranlı atmosferini de anlatmı<tır. Waltari, romanının ilk kısmında iç karı<ıklıklarla y(z y(ze, umutsuz bir ”izans (lkesi gözler ön(ne serer. “ralık g(n(n( anlatan böl(mde, ku<atma altındaki <ehirde ya<anan iktidar m(cadeleleri ele alınır. Kiliseler ”irliği toplantısı sonrasında “yasofya’nın bahçesinde toplanan Ortodoks Rumlar, Katolik Latinlerle birlik anla<ması imzalamaktan rahatsızdırlar. ”u rahatsızlık, romanın hemen ba<ında ”izans Dukası Lukas Notoras’ın7 “Lukas Notoras, Bizans’ın son baş veziridir. Kör Luka olarak da tanınır. Kuşatmadan önce Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamı Çandarlı Halil Paşa, Lukas Notoras’tan yüklüce rüşvet almıştır. Çandarlı Halil Paşa, kuşatmanın kısa süreceğine ve padişahın geri çekileceğine Notoras’ı ikna etmiştir. Kuşatma sırasında o da bilfiil 7 halka hitabındaki Papalığın serpu<undan, T(rk (n sarığı yeğdir. (BA:12 c(mleleriyle belirgin bir <ekilde verilir. ”izans’ta ya<anan bu Ortodoks-Latin çatı<ması, hemen hemen romanın b(t(n(ne sinmi<tir. Zira fetih g(nlerinde T(rkler gibi Katolik d(nyası da İstanbul’u ele geçirmek istemektedir ve Rumlar, (lkelerinin Katolikle<mesinden çok rahatsızdırlar. ”u sebeple romanda Konstantinopolis halkı, özellikle Lucas Notoras ve Rahip Gennadius’un ağzından Latinlerden nefret eden, T(rkleri seven insanlar olarak anlatılmı<tır Mademki kralları Papalıkla birle<mi<, kendi tebasına ihanet etmi<ti, varsın ustaba<ları da onu aldatsın! Konstantinopolis halkı Latinlerden nefret ediyor, Türkleri seviyordu. (BA:29) Lukas Notoras Latinler Türklerden beterdir. Dinimize bile karı<maya kalkı<ırlar, oysa T(rkler dinimize karı<mayacaklarına söz verdiler. Panayia bile, T(rklerin tarafında, bizim kararsız halimizi kanlı gözya<ları ile izlemekte. ”iz “vrupalılardan ve Latinlerden de boyumuzun ölç(s(n( aldık, bıktık onlardan. ”u barbarlarla kıyas edilince T(rkler uygardır. Sultanın idaresi altında Konstantinopolis taze bir bahar çiçeği gibi renklenecek. BA:98) Fetih g(nlerinin anlatıldığı kısımlarda Latin-Rum çatı<ması, adeta bir iç sava< <eklinde i<lenir. Fetih sırasında <ehirde tam bir karma<a vardır ve Rumlar zaman zaman Latinlere ta<larla saldırmaktadır Kilise çanlarının tehlike i<aretinden sonra Lukas Notoras ba<ta olmak (zere kalabalık bir atlı kafilesi yoku<tan a<ağıya indi. ‛unlar Venedikli ve Cenevizli ayırmadan ön(ne gelene vuruyor, çarpı<anları ayırmaya çalı<ıyordu. Civardaki evlere sığınan Rumlar, Notoras ın i<e el koymasından cesaretlenerek evlerin damlarından Latinlere ta< atıyordu. (BA:191) müdafaaya katılmış ancak tüm ailesiyle birlikte esir edilmişti. Sultan onu İstanbul valisi olarak atamayı planlıyordu. Ancak elindeki belgeleri açamadan tüm ailesi ile beraber Çandarlı tarafından idam edildi.” itüsözlük.com/goster.php/lukas notoras. (13. 02. 2010) Romanda Lukas Notoras da Rahip Gennadius gibi Türklerin şehri fethetmesinden yana bir insan olarak anlatılır ve eser bu bakımdan tarihî gerçeklerle örtüşmektedir. Fakat romanda yer alan Lukas Notoras ile ilgili bazı yorumlar, Waltari’nin tarihî gerçekleri, roman kurgusu içinde nasıl değiştirildiğine/dönüştürüldüğüne de güzel Yukarıya alıntılanan paragrafta gör(ld(ğ( (zere <ehir, fetih g(nlerinde iç kavgaların ve karma<anın sahnesi olarak kar<ımıza çıkar. ”ununla birlikte Konstantinopolis, romanın ilk böl(mlerinde fethe hazır bir şehir olarak da anlatılır. Şehrin yıllardır çök(< içerisinde olması ve genel gör(n(<( de bu durumu yansıtmaktadır Gene de bu <ehir göç(p gitmekteydi. ‛ir zamanlar kocaman surların içinde bir milyon insan ya<arken, bug(nse sönm(<, sadece merkezinde hayat kalmı<tı. ‛(y(k saraylardan arta kalan harabelerin içinde keçiler, e<ekler ve atlar otlamakta. Kurumu< otlar, dikenler, damları çökm(< bo< evler ve Marmara Denizi nden s(rekli esen bir r(zgâr. Çok, çok acıklı. BA:30) Yeniden parla benim <ehrim diye kalbimin derinliğinden gelen bir istekle bağırdım. Yeniden parla ve canlan. ‛inlerce yıl senin kalbini ta< gibi sertle<tirdi, ama ne olur bir gayret göster. Mukaddes yağınla kalbindeki ta<ı erit, ba<ına tacını oturt, sırtına son bir kez al atlastan kaftanını at ve sana layık olan bu kıyafetle bir kez daha gör(n. BA:59) Fetih öncesindeki Konstantinopolis’in durumu, Johannes “ngelos ile “nna Notoras arasındaki bir konu<mada “ngelos’un dilinden <öyle belirtilir ‛u sizin <ehriniz bir m(cevher kutusuna benziyor. ‚ma kutunun (zerindeki değerli ta<lar yok olmu<, kutunun kenarları kopmu<, yıpranmı<. İçindeyse geçmi<in b(t(n sihri saklı. En son Yunan filozofları, gerçek imanı ile dini, el yazmaları, altın mozaikler. ‛en b(t(n bunları (mitsiz, ıstırap çekerek ve b(t(n benliğimle seviyorum. ‛una rağmen çökmesine pek az kaldığını da gör(yorum. (BA:55) Romanda Konstantinopolis halkı, gergin bir bekleyi<in içerisindeki d(<(nceleri bulanık bir topluluk olarak tasvir edilmi<tir. Waltari ecel terleri döken bu <ehrin insanlarının huzursuzluğunu, özellikle kiliselerden hareketle anlatma yolunu seçmi<tir. 5rneğin romanda Apostol Kilisesi, yeis içinde kendinden geçmi< halde dua eden kadınlarla dolu olarak betimlenir: bir örnektir. Örneğin tarihte Çandarlı tarafından idam edildiği bilinen Lukas Notoras, romanda bizzat Fatih ‛u <ehirde artık tela< diye bir <ey kalmamı<tı. ‚vare avare gezen birine kimse hayretle bakmıyordu. Kilisedeki kadınlar kendilerinden geçmi<ler, diz çökm(< dua ediyorlardı. Sanki d(nya ile ilgilerini t(mden kesmi< gibiydiler. Göç(p gitmekte olan bu <ehrin her sakininde olduğu gibi bu kadınların bakı<ları da yeis doluydu. (BA:19) Waltari, fetih öncesindeki bu korkuyu ve (mitsizliği anlatmak için roman boyunca önemli bir imge kullanmı<tır Panayia . Panayia, mavi peleriniyle surlar (zerinde gezinen ve bu sayede <ehri koruduğuna inanılan bir melektir. Can çeki<en bir <ehri BA:27 koruduğuna inanılan bu melek, zaman zaman kanlı gözya<ları da döker. ”u böl(mlerde ”izans halkı, <ehirlerinin ku<atılı<ı kar<ısında hurafelerden ve hayallerden medet uman bir kitle olarak anlatılır. Şehrin gergin atmosferi içerisinde yine de ”izans halkında, <ehrin d(<meyeceğine dair bir umut ı<ığı vardır. ”u durum, havanın çok g(zel ve göky(z(n(n pırıl pırıl olduğu Nisan g(n( anlatılırken halkın yağmur duasına çıkmasında da gör(l(r. Zira halk, bu dua neticesinde sağanak halinde yağan bir yağmurun T(rklerin dökt(ğ( topları ziyan edeceğine inanmaktadır BA:158). Waltari, romanında <ehri anlatırken çoğunluğu kilise olmak (zere pek çok mimarî eser (zerine yoğunla<ır. Yazar, bu mimarî eserler içerisinde de özellikle Ayasofya (zerine odaklanmı<tır. Johannes “ngelos ile “nna Notoras’ın ilk kar<ıla<tıkları yer olan “yasofya, roman boyunca pek çok yerde kar<ımıza çıkar Y(ce ‚yasofya Kilisesi karanlığın içinde y(kseliyordu. (BA:57) Eliyle uzakları gösterdi. Orada b(t(n görkemiyle ‚yasofya Kilisesi nin kubbesi y(kseliyordu. (BA:120) Romanda kiliseler birliği tartı<masının ya<andığı yer olan “yasofya’ya bu tartı<madan sonra halkın pek gitmediği, sadece kral ve maiyetindekilerin bu kilisede ibadete devam ettikleri belirtilmi<tir. BA:42) Sultan Mehmet’in emriyle ve onun gözlerinin önünde öldürülmüştür. “yasofya gibi romanda kar<ımıza çıkan ve simgesel değer verilen bir diğer mimarî eser, bug(n Zeyrek Camii olan Pantakrator Manastırı’dır. Eserde Pantakrator Manastırı da iktidar m(cadelelerini gösteren mekânlardan biri olarak kar<ımıza çıkar. Romanda manastırın rahibi Gennadios, Lukas Notoras gibi T(rkler kar<ısında sava<manın gereksiz olduğunu savunan, Latinlere d(<man bir ki<i olarak anlatılmı<tır. Rahip Gennadios’a göre Sultan[Fatih Sultan Mehmet], Papa yı benimseyen kraldan çok daha iyidir. Sultana kar<ı sava<an, aslında Tanrısına meydan okumaktadır. ‚ma Latinleri bu <ehirden kovan, Tanrı nın takdirine layık olacaktır. (BA:171). Romanın ba<kahramanı Johannes “ngelos, Pantakrator Manastırı’nda Rahip Gennadios’un kendisini vaftiz etmesiyle tam bir Rum olur ve ilerleyen g(nlerde “nna ile yine bu mekânda nikâhlanarak evlenir. Romanın sonunda bu manastır, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle can g(venliği içinde ibadet etmeleri için Rahip Gennadios ve maiyetindeki yirmi piskoposa verilmi<tir. ”u iki önemli dinî yapının dı<ında ”izanslı Â<ıklar’da Aya Nikola Kilisesi, Marie Kilisesi, Sen Mi<el Kilisesi, Hora Manastırı bug(nk( Kariye M(zesi , Tekfur Sarayı, Hebdomon Sarayı, Galata Kulesi, Surlar, ‚yastefanos Kalesi, Sankt Romana Kapısı gibi pek çok mimarî esere göndermeler yapılmı<tır. Romanda i<lenen semtlerin isimleri, tarihteki adlandırmalarıyla yer almı<tır. ”izanslı Â<ıklar’a takriz yazan Engin “rdıç, bu konuda <u d(<(nceleri belirtir ‛u romanı okudukça, hayır, Eminön( Meydanı nda, ‛eyazıt ta, Kumkapı da gezinmeyeceksiniz, ç(nk( oraları, Neorion, Forum Taun, Kondoskalion dur. ‚ngelos la birlikte Harisios kapısı dolayında, Kserolophos ta dolanırsanız, biliniz ki Edirnekapı da, ‚ksaray dasınız. Eğer romanın sevgili kahramanı ‚ngelos size ‚rtopolia dan Strategion a doğru hadi gel <öyle bir uzanalım diyorsa Çar<ıkapı dan Divanyolu na doğru y(r(y(< yapıp Cağaloğlu nda soluklanalım. demek istiyor. 8 Romanda İstanbul, zaman zaman Johannes “ngelos’un duygu ve d(<(ncelerine paralel olarak ele alınmı<tır. Kalbim kur<un gibi ağır. Damarlarımdaki kan bile kur<un gibi. Dalgın dalgın geçmi<ine bakan ve ön(ndeki tehlikeyi göremeyen bu <ehirden nefret ediyorum. Nefret 8 Ardıç, Engin, Önsöz, Bizanslı Âşıklar, s.7 ediyorum, ç(nk( â<ığım. (BA:31 c(mlelerinde Waltari, kahramanının karamsar ruh hâli ile Konstantinopolis arasında bir ili<ki kurmu<tur. “<ağıdaki c(mlelerde ise Johannes “ngelos, “nna Notoras’a a<kını İstanbul’u kullanarak dile getirmi<tir Sevgilim, diye cevap verdim. Dolambaçlı sözlerle seni ne kadar çok sevdiğimi ele almak istiyorum. ‛en bu d(nyada her <eyden çok seni seviyorum. Sen benim vatanım, sen benim Konstantinopolis’imsin. Nasıl sen g(n(n birinde toza toprağa kavu<acaksın, Konstantinopolis de i<te böyle g(n(n birinde yok olacak. (BA:121) Şehrin g(zelliklerinin ve manzaralarının roman boyunca nadiren i<lendiği gör(l(r. Johannes ile Anna arasındaki a<k anlatılırken, özellikle kahramanların gezintilerinde Konstantinopolis’in g(zellikleri g(n y(z(ne çıkar. ”u böl(mlerde -ku<atma altında da olsaMarmara denizi g(m(< gibi parıldamakta ve <ehirde bahar çiçekleri açmaktadır Şehirde bahar çiçekleri açtı. Sokak kö<elerinde yoksul çocuklar çiçek satıyorlar. (BA:115) G(ne< ‛oğaz ın kar<ı sahilinden pırıl pırıl y(kselmekte, ‚sya sahilleri altın sarısı gibi ı<ıldıyor, Marmara Denizi nden tatlı bir meltem esmekte. (BA:151) “ma ku<atma altındaki bir <ehrin anlatıldığı romanda bahsedilen bu bahar manzaraları kısa tutulur. Ç(nk( Konstantinopolis son baharını ya<amaktadır, kısa s(re sonra T(rklerin eline geçecektir. Son Roma’nın öl(m çanları çalmakta BA:254) ve Stefan Zweig’n deyi<iyle yıldız <ehrin semalarında T(rkler için parıldamaktadır. Romanda fethin ba<langıcının anlatıldığı böl(mlerde <ehrin gör(n(<( ve ”izans surları oldukça canlı bir <ekilde tasvir edilmi<tir G(ne<in doğu<undan kısa bir s(re sonra <ehre varan b(t(n yollardan bir toz bulutu y(kseldi. Tozun arasından ilk T(rk askerleri gör(nd(. Duvarlarımızı görmeleri ile kılıçlarını sallamaları, ‚llahlarıyla peygamberlerine seslenmeleri bir oldu. Sallanan kılıçlarında sabah g(ne<i ı<ıl ı<ıl parlıyordu. (BA:142) Gözlerimi Konstantinopolis in kalın duvarlarına dikmi<tim. T(rk (n yerine kendimi koyarak baktım. Önc(lerin duvarı gör(r görmez, Tanrılarına seslenmelerine <a<mamak gerekirdi. En önde içi su dolu geni< çukurlar, arkasından dı< duvarlar, sonra ikinci kısım, ondan sonra da kuleleri ve mazgalları ile asılı duvarlar. ‚labildiğine uzanan, ucu bucağı gör(nmeyen bu muazzam duvarların bir benzerine bile ‛atı d(nyasında rastlamamı<tım. (BA:144) Konstantinopolis’in d(<(<(, Johannes “ngelos’un ağzından kanlı bir <ekilde anlatılmı<tır ‚LOSİS POLEOS!9 Şehir d(<t(. D(nya var oldukça bu ses daima semada çınlayacaktır. ‛a<ka bir çağda d(nyaya yeniden gelecek olursam, bu kelimeler gözlerimin ön(nde korkunç sahnelerin canlanıvermesine ve t(ylerimin diken diken olmasına sebep olacaktır. ‚LOSİS POLEOS! Ve ben daha ölmedim. Demek ki çilem hen(z dolmamı<, <ehrimin ve halkımın mahvını da görecekmi<im. ‛en de yazmaya devam ediyorum. Yazıma gereken deh<eti verebilmem için, kalemimi kana batırarak, devam ediyorum. ‛u ara <ehirde kandan bol bir <ey yok. Öl(lerin yaralarından akan kanlar, yer yer göl oldu. Sokaklardan oluk oluk kan akıyor. Hipodrom a giden ana caddenin (zerinde o kadar çok öl( var ki, (zerine basmadan kar<ıdan kar<ıya geçmek imkânsız. BA:254) Şehrin d(<(<(n(n anlatıldığı yukarıdaki böl(mlerde olduğu gibi, romanın hemen hemen b(t(n(nde Waltari -biraz da romanını ‛izanslı bir kahramanın ağzından anlatması ve kendisinin de bir Hıristiyan olması nedeniyle- İstanbul’un fethine ve Fatih’e kar<ı zaman zaman objektif olmayan bir tavır geli<tirmi<tir. Sempozyuma Atina Üniversitesi’nden katılan ve benimle aynı oturumda bildiri sunan Sayın Maria Mavropoulou, romanda geçen “Alosis Poleos” ifadesinin çağdaş Yunancada bu şekilde söylenebileceğini fakat orijinal şeklinin “Ealo i Polis” olduğunu, romanda da bu şekilde yer alması gerektiğini belirtmiştir.(N.T.) 9 Mika Waltari’nin fetih ve Fatih Sultan Mehmet ile ilgili değerlendirmelerde genel olarak satıhta kaldığı, gerçeğin izd(<(mlerini edebî esere yansıt a madığı gör(lmektedir. Eserde fetih ve Fatih Sultan Mehmet, tarihî gerçeklikten ziyade yazarının ruh d(nyasındaki akisleriyle i<lenmi<tir. Sonuç Ku<atma ‚ltında ‚<k filminin afi<i Finlandiya edebiyatının .y(zyılda yeti<tirdiği önemli isimlerden biri olan Mika Waltari, daha çok tarihî romanlarıyla (nl( bir yazardır. Mısırlı Sinuhe, Etr(skl( ve Seyyah, (lkesinde adeta millî bir kahraman kabul edilen Waltari’nin tarihî romanlarından bazılarıdır. Orijinal adı Johannes “ngelos olan ”izanslı Â<ıklar ya da T(rkçedeki yaygın ismiyle Kara Melek ise, yazarın ba<yapıtı kabul edilmektedir. Çe<itli isimler altında T(rkçeye be< kere çevrilen ve sinemaya da aktarılan bu tarihî romanında yazar, fethin hemen öncesinde ve fetih sırasında Konstantinopolis’te ya<anan tutkulu bir a<kı anlatmı<tır. Fetih g(nlerinin İstanbul’u, g(nl(k tarzıyla kaleme alınan eserde ku<atmanın doğurduğu gergin atmosfer içerisinde tasvir edilmi< ve anlatılmı<tır. İktidar m(cadelelerine ve karı<ıklıklara sahne olan İstanbul, eserde nadiren tabiî g(zellikleriyle i<lenir. Fatih Sultan Mehmet’in ve fethin bir oryantalist göz(yle –ve daha çok olumsuzlayıcı bir bakı< açısıylaanlatıldığı eserde Waltari, İstanbul’u resimsi g(zelliklerinden ziyade tarihî fon olarak kullanmı<tır diyebiliriz. Kaynakça a.Kitaplar, makaleler: “rdıç, Engin, ‛izanslı Â<ıklar a Önsöz, Çev Hâle Kuntay, Cep Kitapları Yay., İst., Waltari, Mika, ”izanslı Âşıklar, Çev Hâle Kuntay, Cep Kitapları Yay., İst., Waltari, Mika, Mısırlı Sinuhe, Çev Hâle Kuntay, T(rkiye Yay., İst., , , ,s. -9. s. s. Waltari, Mika, Seyyah, Çev G(l<ah “yar-”ilge “yar, ”ilge K(lt(r Sanat Yay., İst., , s. b.İnternette faydalanılan metinler ve erişim tarihleri: http://en.wikipedia.org/wiki/Mika_Waltari (13.02.2010) it(sözl(k.com/goster.php/lukas notoras. . . http://www.ecml.at/html/finnish/html/Finnish_Literature.htm (13.02.2010) www.mikawaltariseura.fi/Waltari%20englanniksi.pdf (13.02.2010) http://www.uta.fi/~laura.from/Mika%20Waltari.html. (13.02.2010) http://www.kansalliskirjasto.fi/extra/vanhat_bulletinit/bulletin08/article7.html. (13.02.2010) http://www.kirjasto.sci.fi./mwaltari.htm (13.02.2010) http://www.chain.to/?m3=11344 (13.02.2010)