1
Meclis Celse Zabıtlarında 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos ve 19 Mayıs’ın Millî Bayram Oluşu
Yaşar ÖZÜÇETİN*
Fatma ÇALIŞKAN**
Özet
Milletlerin geçmişlerinde onların kaderlerini değiştiren, geleceklerine istikamet veren, onları bir
değişim ve gelişime, yeni bir yapı ve oluşuma yönelten önemli olaylar ve tarihler bulunmaktadır. Bu
olaylar ve tarihler bir büyük inkılâbın, arzu edilen bir geleceğin hareket noktası olmuşlarsa, önem
kazanıp bayramlaşmışlar ve kalıcı bir hâle gelmişlerdir.
19 Mayıs 1919 Türk milletinin tarihinde geleceğin ve inkılâbın ilk adımı ve başlangıcı olmuş, 23
Nisan 1920 millî hâkimiyeti sağlamış, 30 Ağustos 1922 haksız işgale "dur" demiş ve ülkenin
savunulmasında azim ve kararlılık ispat edilmiş, 29 Ekim 1923 millet egemenliğinin demokratik kılıfına
sokulduğu birer tarih olmuşlardır.
Ülke yönetiminde en üst, yegâne güç olan TBMM’ inde alınan muhtelif sözlerle, Meclisin
üyeleri tarafından ortaya konulan düşünce ve fikirler oldukça önemli olup, yukarıda ifade edilen
tarihler, geçen zaman içerisinde, Türk milletinin geçmişine verdiği önem ve gösterdiği saygı, Meclis’te;
“mukaddes günleri takdir etmezsek o günlerin kıymeti kalmaz” denilerek, onun yâd edilmesi arzu
edilmiştir.
“…Zahirde nümayişle bayram olmaz. Ve zahirde nümayişle milletin kuvvei mâncviyesini
teyidetmek, takviye etmek istersek efendiler, bunlar arızidir. Bunlarla takviye olunmaz. ...Eğer milletin
kuvvetini tezyidetmek, itikadını yükseltmek istersek milleti itikat noktasından yukarı kaldırmak
çaresine bakalım” ifadeleriyle de bayramların milletin kalbinden doğmuş olmalarının önemi beyan
edilmiştir.
23 Nisan 1920, 23 Nisan 921’de 23 Nisan günü ülkenin ilk “millî bayramı”; 29 Ekim 1923, 19
Nisan 1925’de 29 Ekim günü “Cumhuriyet Bayramı”; 30 Ağustos 1922, 27 Mayıs1935’de 30 Ağustos
günü “Zafer Bayramı”; 19 Mayıs 1919, 20 Haziran1938’de 19 Mayıs günü “Gençlik ve Spor Bayramı”
olarak kabul olunmuştur.
Anahtar kelimeler: Meclis Celse Zabıtları, Millî Bayram, 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos, 19
Mayıs.
Acceptance of 23 April, 29 October, 30 August and 19 May as National Days in the Meetings
Minutes of the Parliament
Abstract
*
Doç. Dr. Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Kırşehir, yozucetin@ahievran.edu.tr ozucetiny@gmail.com
**
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Kırşehir, cls.mtf@hotmail.com
2
There are important events and dates that changed the history and fate of nations, steered
their future and directed them towards a development and change, a new structure and formation.
If such dates and events have been the starting point of a major revolution and desirable future, they
have become festivals gaining importance and become permanent.
May 19, 1919 became the first step and beginning of the future and revolution in the history
of the Turkish nation; April 23, 1920 provided the national sovereignty; August 30, 1922 said "stop"
to the unjustified invasion having proved the perseverance and determination in defending the
country; October 29, 1923 became a date inserting the nation's sovereignty in a democratic sheath.
Various speeches, thoughts and ideas put forward by the members of Turkish Grand National
Assembly, the most senior and sole power in the ruling of the country, are quite important
demonstrating the care and respect that Turkish nation showed to its history in the course of time,
and having said “those holy days lose value if we do not appreciate them” in the Assembly, the
above-mentioned dates were desired to be remembered.
The importance of the festivals that they were born in the heart of the nation was declared
with the following expressions“… National days can not be celebrated with public parades.” If we
wish to confirm and reinforce the inner resources of the nation with public parades, such acts are
incidental. It is not possible to be reinforced with such parades. “… If we wish to strengthen the
national power and raise the faith of the nation we need to strive for uplifting the nation from the
point of faith."
April 23, 1920, the day of 23rdApril, was accepted as the first national festival of the country
on April 23 921; October 29, 1923, the day of 29th October as the "Republic Day" on 19 April, 1925;
August 30, 1922, the day of 30th August, as the "Victory Day" on May 27, 1935; May 19, 1919, the day
of 19th May as the "Youth and Sports Day” on June 20, 1938.
Keywords: Meetings Minutes of the Parliament, National Festival, 23 April, 29 October, 30
August, 19 May.
Giriş
Bu araştırma ve incelemenin amacı, milletin karşı karşıya kaldığı varlık-yokluk mücadelesinde1
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hatırlanan, iftihar edilen, müzakerelerde içinde bulunulan durum ve
sonrası süreç için göndermede bulunulan 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos ve 19 Mayıs’ın millî bayram
oluşuna, tâbi tutulduğu mütalâa ve değerlendirmelere yer verip, bu günlerin algısını belirlemeye
yöneliktir.
Araştırma ve incelemede, 23 Nisan 1920, 29 Ekim 1923, 30 Ağustos 1922, 19 Mayıs 1919
tarihleri özellik ve nitelikleri ile ortaya konulmuş, bu tarihler geleceğe istikamet veren, arzu edilen bir
1
Tanzimat’tan bu yana modern harp teknik usulleriyle yetiştirilen Çanakkale ve Birinci Dünya Savaşını görmüş, çarpışmış,
artık silahı alınmış subaylar, erler İmparatorluktan umudunu kesmiş, bütün umutlarını Anadolu’daki kavgaya bağlamıştı.
Subaylardan başka, memurlar, öğretmenler, PTT memurları, basın mensupları, üniversite profesörleri, öğrenciler, Anadolu
eşrafı, yurtsever aydınlar ve köylüler de aynı düşüncedeydiler; Yücel Özkaya, “Ulusal Bağımsızlık Savaşında Anadolu’nun
Ve Kamu Oyunun Durumu”, AÜTİTE Atatürk Yolu, C. 2, S. 5, Ankara, 1990, s. 151, 152.
3
geleceğin hareket noktası olarak kabul edilerek çalışmanın adı “Meclis Celse Zabıtlarında 23Nisan, 29
Ekim, 30 Ağustos ve 19 Mayıs’ın Millî Bayram Oluşu” olarak belirlenmiştir.
Bu çalışmada, TBMM Zabıt Cerideleri, Meclis faaliyetlerinin yürütülmesi sırasındaki
bütün
konuşma ve davranışları ihtiva etmesi, zamanın politik şartları hakkında bilgiler vermesi nedeniyle
esas alınmış, telif ve tetkik eserlerden de istifade edilmiştir.
Kutlama veya anma, bir toplumun kıymet verdiği bir olayın yıldönümünde, onu temsil eden
sözcükler ve sembollerle hatırlaması olup, etkinlik ve faaliyetler, geçmişteki olayın temsili olması
münasebetiyle, geçmişin akılda tutulmasına hizmet edip, onun zihinlerde
kalıcılığnı
sağlamaktadır. Ayrıca bayramlar, kutlamalar ve anma toplumların, milletlerin kültür
unsurları
2
içerisinde önemli bir yer tutmaktadır .
En eski çağlardan beri insanlar tapınma, eğlenme, anma ile ilgili başlıca faaliyetler içinde
bulunmuşlar, bu faaliyetlerin tarihin muhtelif dilimlerinde ayin, tören, anma, karnaval, festival, şenlik
ve millî bayram gibi adlar altında devam ettiği görülmüştür. Her bir insan topluluğunun içinde
bulunduğu döneme ilişkin hayat tarzı, ortam ve şartlar birbirinden farklı olmuş, bu durum, birçok
alanda olduğu gibi sözü edilen kavramların esas alınıp, esinlenilen olay ve muhtevaya ilişkin farklılıklar
yaratmıştır3.
Böyle bir durum bir milletin geçmişinde onların kaderlerini değiştiren, geleceklerine istikamet
veren, onları bir değişim ve gelişime, yeni bir yapı ve oluşuma yönelten önemli olaylar, tarihler ve
arzu edilen bir geleceğin hareket
noktası olmuşlarsa, önem kazanıp bayramlaşmışlar ve kalıcı
4
bir hâle gelmişlerdir .
Yeni Türk Devletinin kuruluşunun bir safhasını oluşturan, maruz kalınan varlık
mücadelesinde 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi bir dönünüm noktası olmuş; ülkenin
canı yanmış, milletin kendi imkânlarıyla direnmesinden başka çare kalmamıştı5.
İzmir’in işgali, işgalden bir gün sonra İstanbul’dan Samsun’a hareket edecek olan
Mustafa Kemal Paşa açısından, Milli Mücadele’nin bir strateji olarak benimsenip, içinde
bulunulan durumdan kurtulmak için bir imkân ve fırsat olmuş, Müdafa-ı Hukuk cemiyetleri ve
kongrelerle halkın teşkilâtlandırılması imkân dâhiline girmişti.
2
Türk milleti, “Türk Millî Kültürü”nü yaratmış, Türk millî kültürü de Türk millî varlığını günümüze kadar korumuştur.
Gelecekte var olmak azminde ve kararında olan her millet, bunu ancak millî kültürü sayesinde yapabilecektir. Bu da millî
kültürün bilinçli bir şekilde benimsenmesi, korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılmasıyla mümkün olacaktır;
Salim Koca, Türk Kültürünün Temelleri, II. Cilt, Başkent Matbaacılık, Genişletilmiş II. Baskı, Ankara, 2003, s. 2.
3
Bengül Salman Bolat, Millî Bayram Olgusu ve Türkiye’de Yapılan Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları (1923-1960),
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2012, s. 1.
4
Koca, “Türklerde Bayram Anlayışı ve Nevruz”, Ufuk, Sayı 3, (Kasım-Aralık1998), s. 2; Abdulaziz Bey, Osmanlı Âdet,
Merasim ve Tabirleri, (Yay. Haz. Prof. Dr. Kâzım Arısan, Duygu Arısan Güney), İstanbul, 2002, s. 3; Yaşar Özüçetin,
“Milli Mücadele İçerisinde ‘19 Mayıs 1919” Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), C.5, S. 5,
(Kırşehir 2004), s. 66.
5
İsmet İnönü, Hatıralar, (Haz. Sabahattin Selek), C. 1, İstanbul, 1985, s.164; Anadolu halkı tarafından ise İstanbul
Hükümeti ve Sarayın, İtilaf devletlerinin tutumuna karşılık, ülkesini ve namusunu muhafaza etmek amacıyla ülkenin muhtelif
yerlerinde “Redd-i İlhak”, “Redd-i İşgal”, “Muhafaza-ı Hukuk”, “İstihlas-ı Vatan” ve “Müdafa-ı Hukuk” gibi siyasî
“Kuvâ-yı Milliye” adı altında da askerî ve silahlı direniş teşkilâtları oluşturulmakta, kongreler toplanmaktaydı; Fethi
Tevetoğlu, Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, TTK Basımevi, Ankara, 1991, s. (Önsöz IX); Şevket Süreyya
Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal, C. I, 1881-1919, İstanbul, 1976, s. 412-413; Kâzım Karabekir, Birinci Cihan
Harbine Neden Girdik, C. I, İstanbul, 1994, s.75-76.
4
Heyet-i Temsiliye tarafından fiilî bir hükümet olarak millî irade ele alınmış millî ve mahallî
kongrelerde alınan kararları titizlikle yerine getirilip, geçici hükümet görevi ifâ edilmiş ve 19 Mart
1920 tarihli İntihâbât Tebliği yayınlanmış netice itibarıyla 23 Nisan 1920 Cuma günü, “Makamı
muallâyi hilâfet ve saltanatı ve memaliki mahrusai şahaneyi yed-i ecanipden tahlis ve taarruzatı defi
maksadına matuf olarak teşekkül eden…”6 Büyük Millet Meclisi toplanmıştı7.
Türk milletinin kendi egemenliğini bütünüyle kendi eline aldığının ilk açıklaması ve
müjdecisi olan açılış konuşmasını en yaşlı üye olması nedeniyle Mehmet Şerif (Sinop) Bey
8
yapmış , TBMM, İstanbul’dan gelen mebuslarla birlikte toplam 337 milletvekili bulunması gerekirken
115 mebusun katılımıyla çalışmalarına başlamıştı9. TBMM, ölüm-kalım savaşının, hukuk açısından her
şeye yetkili, uygulamada da denetim yetkilerini titizlik ve kıskançlıkla kullanan demokratik bir meclis
olmuştu.
Yeni Türk Devletinin kuruluşu, kurumlaşması ve büyük inkılâbın tamamlanması safhalarında
23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos ve 19 Mayıs önemli muhtelif olaylar ve tarihler arzu
edilen
bir
geleceğin hareket noktası olarak genel kabul gören günler olmuştu.
1.23 Nisan 1920
23 Nisan 1920, Türk tarihinde ilk kez millî hâkimiyet ilkesinin, siyasî ve hukukî temel edinildiği
bu günkü devlet ve hükümet şekil ve sisteminin açık bir şekilde belirlendiği10, her konuda hesap
soran, eleştiren, milletin haklarına sahip çıkan, Millî Mücadele’yi millet adına idare eden bir Meclisin
açıldığı tarihtir11. Meclis’in amaç ve işlevi; “…Müslümanlar hayatı kavimini ikmal edesiye kadar biz
Türkler, bilfiil kıyam ettik ve hukuku meşruamızı istihsale çalıştık ve şu Büyük Millet Meclisinin Türk
Hükümetini vücuda getirdik” şeklinde ortaya konulmuş, bahsi geçen bu Meclis, içinde bulunulan en
elverişsiz ortamlarda tanık olunan olay ve her tür gelişmeden millet adına sorumlu olmuştur12.
Özellik ve nitelikleriyle yukarıda ortaya konulan 23 Nisan 1920 günü, içinde bulunulan durum
ve sonrası süreç için göndermede bulunulan, geleceğe istikamet veren ve arzu edilen bir geleceğin
hareket noktası olarak görülmüş ve bu bağlamda Refik Şevket (Saruhan) Bey ve arkadaşları, 23
Nisan’ın “iyd-i millî addi” (millî bayram) olarak kutlanması için Meclis’te müzakere edilmesini teklif
etmişlerdi.
6
Bkz. 2 Sayılı Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun Birinci Maddesi; TBMM Kavanin Mecmuası, D. I, C. I, No: 2, TBMM
Matbaası (üçüncü basılış), Ankara, 1943, s. 2.
7
Son Osmanlı Mebusân Meclisi’nde Misâk-ı Millî’nin ilân edilmesi, akabinde İstanbul’un İtilâf kuvvetleri tarafından işgal
edilmesi, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin meşruluğu yönünde önemli adımlar
olmuştu.
8
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.1, TBMM Matbaası, Ankara, 1954, s. 2.
Doğu Ergil, Millî Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1981, s. 193.
10
Tarık Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, 2. B. İstanbul, 1981, s. 208-209.
11
23 Nisan 1920’de TBMM, saat 13.45’te en yaşlı üye Şerif Bey (Sinop)’in “Bu yüce meclisin en yaşlı başkanı sıfatıyla ve
Allahın izniyle milletimizin iç ve dış tam istiklâl dâhilinde mukadderatını doğrudan üstlendiğini ve idare etmeye başlandığını
bütün dünyaya ilân ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum” sözleriyle çalışmalarına başlamıştı; TBMM Zabıt Ceridesi,
D.1, C.1, TBMM Matbaası, Ankara, 1958, s.1.
12
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, 1960, s. 364; Müfid Efendi (Kırşehir), Büyük Millet
Meclisi’nin hangi amaçla kurulduğunu ve yapılanı şu şekilde dile getirmekte idi; “…Bizim idama mahkûm olmamamızı ve
bizim mahvolmamamızı arzu eden ve belki imza edenler de isyan ederek yaşayacağımızı ve ilelebet Kuran-ı Kerîmi muhafaza
edeceğimizi ilân etmiştik. Bu Müslümanlar hayatı kavimini ikmal edesiye kadar biz Türkler, bilfiil kıyam ettik ve hukuku
meşruamızı istihsale çalıştık ve şu Büyük Millet Meclisinin Türk Hükümetini vücuda getirdik”.
9
5
Refik Şevket Bey (Saruhan) ve arkadaşlarının verdiği, 23 Nisan’ın “Millî Addi Hakkında Kanun
Teklifi” üzerine mevcut iki takrir Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesi tarafından okunmuş, Meclise
sunulan maddeler şunlar olmuştu;
Madde1 “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk yevmi küşadı olan 23 Nisan âyadı millîyedendir”.
Madde2 “Tarihi kabulünden muteber olan işbu kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi
memurdur”13.
Vehbi Efendi (Konya), ülkenin tam anlamıyla henüz kurtulmuş olmadığını, bayramların
milletin kalbinden doğmuş olmalarının gereği ve önemini;“…gaye-i millîmizin husulüne mukaddime
addolunan bugün, hakikaten bizim milletimiz için bir mübeceel gün olacaktır. …Fakat hakiki gayemize
vâsıl olduğumuz, düşmanlarımıza tamamen kuvvetimizi gösterip bilhassa İzmir'e, o mübarek
Bayrağımızı diktiğimiz günde …İzmir’e vardıktan sonra hepsi onların içinde dâhildir. Efendiler, bu gibi
bayramlar milletin kalbinden doğar. Zahirde nümayişle bayram olmaz. Ve zahirde nümayişle milletin
kuvvei mâneviyesini teyidetmek, takviye etmek istersek efendiler, bunlar arızidir. Bunlarla takviye
olunmaz rica ederim. …Eğer milletin kuvvetini tezyidetmek, itikadını yükseltmek istersek milleti itikat
noktasından yukarı kaldırmak çaresine bakalım” 14 şeklinde bayan etmiş, Yahya Galip (Kırşehir) Bey,
“Beyefendiler rica ederim ne vakit böyle îydi millî olur? Memleketin meserreti! Anları olur, bunun içine
ahlâkı islâmiye sokarlar. Biz bunu temenni ederiz ki, ahlâkı islâmiye tamamiyle tecelli etsin”15 diyerek,
Vehbi Bey’in söylediklerinin esas alınması halinde Meclisin açılamamış olacağını dile getirmişti.
İktisat Vekili Mahmut Celal Bey (Saruhan), Anadolu’da ortaya çıkan kuvvetin İslâm dünyasının
bütününün öcüsü olduğunu, Anadolu’nun istiklâl hakkına kavuşacağını; “…lâyihai kanuniye okununca
Meclisin içtimaına saik olan hakiki vaziyeti gözümün önünden geçirdim. Ve ondan evvel bir an için
mütarekenin akdi tarihine kadar icrayı nazar eyledim. Orada gördüm ki, mütarekenin akdi anından
itibaren milletin hayatına, milletin namusuna, milletin mukaddesatına tecavüz edilmiş ve orada
Müslüman âlemi bu tecavüzle esir edilmek istenilmişti. Anadolu’da zuhur eden bir kuvvet; bütün âlemi
İslâmn pişvası olan Anadolu, hakkı istiklâline mazhar olacaktır 16 sözleriyle, Meclisin açılmasının önemi
ve geleceğe yönelik ümidini ifade etmiş, devamla; “…bütün âlemi İslâmın raptı kalb eylediği o büyük
payitaht salibiyyun tarafından esir edilmek istenildi. İstanbul'da bulunanlar hatırlar ki, 16 Mart günü
bütün caddelerde Düveli İtilâf iyenin askerleri mümayiş yapıyor, bütün diritnavutları mukaddes
camilere doğru topu çevirmiş, tayyareleri bütün İstanbul'un âfakında cevelân ediyor, memleketimize
karşı kalben merbut olanlar ağlıyor, düşmanlarımız seviniyordu” sözleriyle, mevcut durumu ortaya
koyuyor, “biz esareti sureti katiyede reddediyoruz, müstakil olarak yaşadık ve yaşayacağız; bu bizim
hakkımızdır”17 diyerek, 23 Nisan’ın bütün Müslümanlar için önemli bir gün olduğunu, lâyık olduğu
mevkiye getirilmesin gereğini beyan ediyordu.
Ali Şükrü Bey (Trabzon); “…Arkadaşlarımızın bir kısmı bugünü memleket için bir millî bayram
yapmak istiyor. Bunların içtihadını ve bugünün büyüklüğünü hepimiz tasdik ederiz. … Buraya herkesi
millet göndermiştir ve herkes burada vazifei vataniyesini ifa edecektir. Daha zannediyorum ki, biz
mücahedemizin bidayetindeyiz. Boynumuza takılmak istenilen esaret halkasını atmak istiyoruz ve
13
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, TBMM Matbaası, Ankara, 1958, (23.04.1921), s. 69.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, TBMM Matbaası, Ankara, 1958, (23.04.1921), s. 70.
15
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 70.
16
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 70, 71.
17
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 71, 72.
14
6
atacağız. Fakat bugün ınü Yarın mı? Bir sene sonra mı? Onu Allah bilir… Efendiler; bunu millet
esaretten kurtulup İstanbul'a kavuştuğu, Edirne'sine, İzmir'ine kavuştuğu, Bursa'sına kavuştuğu
zaman kendisi yapacaktır. Bizi bu muzafferiyetlere, bu muvaffakiyetlere nail eden 23 Nisan’da şurada
toplayan millettir. Bunu millet yapacaktır. Millet kadirşinastır. Kendimiz bunu-teklif etmek muvafık
değildir. Kendi kendimize teselliden başka bir şey değildir” 18 diyerek, 23 Nisan’ın büyüklüğünün
herkes tarafından kabul edildiğini ancak, henüz mücadelenin başlangıcında olduklarını, mücadelenin
arzu edildiği şekli ile sona ermesi halinde 23 Nisan’da burada toplanıldığı gibi, bayramın da
yapılacağını ifade etmişti.
Meclisin açılmasından önce ülkenin yönetimine ilişkin belli başlı tespitlerde bulunarak,
milletin tâbi olduğu bir hükümetinin bulunmadığını ne olacağına hususunda millet endişe içerisinde
iken 23 Nisan’da mebuslarının toplanarak milletin efkârına tercüman olduklarını ifade eden Muhittin
Baha Bey (Bursa);“…22 Nisan ile 23 Nisan arasındaki farkı düşünmek bugünün millî bir îyd günü olup
olmadığına dair katî karar vermek için iyi bir vesile olmuştur. 22 Nisanda bize hıyanet etmiş, Makamı
Âli Hilâfet ve Saltanata tasallut etmiş bir adam ve onun avenesi vardı. Millet başsızdı. Hariçteki
hükümetler, milleti kurtarmak için öne atılan, ortaya atılan kimselere, kahramanlara âsi diyorlardı,
mevki kapmak için ortaya atılmış birtakım adamlar, diyorlardı. Binaenaleyh, milletin başında kimse
yoktu. Millet resmen tanınmış bir Hükümete malik değildi” 19 şeklinde, 23 Nisan gününün önemini
ortaya koymuş, Muhittin Baha Bey devamla; kaderi hakkında söz söyleme hakkı olmayan bu milletin
23 Nisan’la birlikte bu hakka sahip olduğunu, milletin yapılacak olanları takdir ettiğini ve bir senedir
bunu yaptığını, bir ordu çıkardığını, dağılan milleti tekrar toparladığını, temsilcilerini Meclis’e
gönderdiklerini, sadece Türklerin, Anadolu’nun değil, bütün İslâm dünyasının hayatını ve istiklâlini
kurtaracak temellerin 23 Nisan’da atıldığını belirtmiş ayrıca, bu günün millî bayram olması hususunda
şerefin kendilerine değil yalnızca millete ait olacağı, halkın karşısında mahcup olmamalarının kendileri
için bir iftihar meselesi olduğu, neticenin muhakkak zafer olacağı, 23 Nisan gününün bu milletin hür
ve bağımsız Anadolu’nun bir ömür millî bayramı olacağı üzerinde durmuştu20.
Söz söylenilen kürsünün bir içtihat kürsüsü olması münasebetiyle kürsüye çıkıp söz söyleyen
mebusların içtihatlarının hatalı olması halinde dahi takdir edilmesi gerektiğini ifade eden
Müfid
Efendi (Kırşehir); “…Bugün katiyen ve katıbeten mütehassıs olmak lüzumu yoktur. Ancak arz edeceğim
bir nokta vardır ki; bu nokta buraya 23 Nisanda içtima eden ve Büyük Millet Meclisini teşkil eden
muhterem âza karar verdi ki: Bu millet istiklâlini inayeti bari ve imdadı Peygamberiyle kurtaracak,
binaenaleyh bunu kurtarmadıkça dağ başında bir ferdi kalasıya kadar çalışacaktır, dedi” 21 diyerek,
günün önemini belirtmekte ve ortaya konulan kararlılık üzerinde durarak bu günün millî bir bayram
olarak takdis edilmesi ve her bayramdan daha muteber kabul edilmesi lâzım geldiğini ifade etmişti.
Refik Şevket Bey (Saruhan), en ufak meselelerde uzun münakaşalar yaptıklarını ancak hiçbir
meseleden dolayı asla birlikten ve uzlaşmaktan hiçbir zaman ayrılmadıklarını belirtip;“…Bu kubbenin
altında ne zaman ki, millete hayat bahşedecek bir mesele mevzuubahsoldu ise hiçbir kimse el
kaldırmak zahmetinden kendini esirgemedi. Aynı ümit ve aynı maksat idi ki, koca tarihi ihya etmek
şerefini, koca bir tarihi tecdiden yaşatmak vazifesini üzerine alan Meclisimiz bugünü elbette ve elbette
takdir ve takdis edecek ve bunu ahfadına yadigâr bırakacaktır. O kanaatle idi ki, Heyeti Celileye
18
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 72.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 72, 73.
20
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 73.
21
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 73.
19
7
bilittifak kabulünü teklif ettim. Bu teklifi kabul etmiyen aramızda bir kimse yok. Yalnız muvaffak
olalım, gayemize vâsıl olalım, ondan sonra; deniyor. …millî gayelerin sınırlarının belirlenemeyeceğini,
millî gayeye sınır çizenlerin bilgilerinin oldukça eksik olduğunu ve kendilerinin yukarıda ifade edilen
emellerle kavuşulması halinde sınırlı bir dairede kalıp kalmayacaklarını sormakta, gayelerinde bir
sonsuzluğun mevcut olduğunu ifade etmekte ve; “ …gayei millîmizi istihsal için attığımız adımın şerefi
hürmetine bunu bir tarihi kutsi ile tesbit etmekle mükellefiz” 22 diyerek, 23 Nisan’ın isabetliliği ve bu
kanunun kabulünde büyük fayda gördüğünü belirtmişti.
Refik Bey (Konya), kendilerine karşı söylenen; “Türk milletinin istiklâle lâyık olmadığı” na
yönelik karşı ifade edilecek en doğru sözün bu gün alınacak bu karar olduğunu dile getirmiş ve
mevcudiyetlerini korumak hususunda her şeyi yaptıklarını dile getirmişti23.
Netice itibariyle müzakere kâfi görülmüş ve yapılan oylamalar sonucunda 23 Nisan “millî
bayram” olarak kabul edilmişti24.
Daha sonra 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanat kaldırılmış ve Saltanatın kaldırılması Türk
insanının millî iradesini eline aldığı gün olarak görülmesi münasebetiyle 1Kasım gününün millî bayram
olarak kutlanması gerektiğine yönelik Hüseyin Rauf (Sivas) ve İsmail Suphi (Burdur) Beyler, bir kanun
teklifinde bulunmuşlar, 1 Kasım gününün "Hâkimiyet-i Milliye Bayramı" olarak kutlanmasını talep
etmişlerdi25. Kanun, 24 Ekim 1923 günü çıkarılmış ve 2 Teşrinisani 1338 tarihinden itibaren geçerli
olduğu; “Misak-ı Millî hudutları dâhilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinden başka şekli
hükümet tanımadığını ve hilafetin Âli Osman’a aid olup Halifenin Büyük Millet Meclisi tarafından
intihap kılınacağını ve Türkiye Devletinin makamı Hilafetin istingâhı olduğunu mübeyyin
beyannamenin kabul ve neşir ve ilânına müsadif 2 Teşrinisani gecesi ve günü Millî Saltanat
Bayramıdır” denilerek, 1 Kasım günü“Millî Hâkimiyet Bayramı” olarak kabul ve ilân edilmişti26.
1 Kasım günü saltanatın kaldırılıp, millet egemenliğine geçiş ve bunun ifade edilerek
kutlanması söz konusu olmuş ancak, daha sonra 23 Nisan günü kutlanan bayramın
da
"Hâkimiyet-i Milliye Bayramı" olarak adlandırılıp kutlanması, 1 Kasım gününün ikincil kalmasına yol
açmıştı. Nitekim 27 Mayıs 1935 tarihinde kabul edilen; “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanun” ile 23 Nisan günü “Ulusal Egemenlik” bayramı olmuştu27.
Görüldüğü üzere 23 Nisan 1922 tarihi “millî bayram” olarak kabul edilmiş ancak, kanun
içerisinde her ne kadar millî hâkimiyet kavramı yer almamış olsa da milletin omurgasını oluşturan
Meclis’in açılışı, bu kavram odaklı cümlelerle milletvekillerince değerlendirilerek kabul edilmişti. 1
Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması ile 1 Kasım’ın “Millî Hâkimiyet Bayramı” olarak kabul
22
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 73.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 73, 74.
24
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, (23.04.1921), s. 74; Mustafa Kemal Paşa 23 Nisan 1922 tarihinde; “23 Nisan
Türkiye millî tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir cihanı husumete karşı kıyam eden Türkiye
halkının Türkiye Büyük Millet Meclisini vücuda getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder” diyerek, 23 Nisan
gününün arzu edilen bir geleceğin hareket noktası olarak gördüğünü ifade etmekte idi; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri,
TİTE Yay., Ankara, 1972, s. 96; 23 Nisan’ın Bayram Addine Dair Kanun, Kanun No.112, 23 Nisan 1337; Düstur 3.
Tertip, Cilt II, s. 29.
25
Teklifte, Hz. Muhammed’in doğum günü ile Saltanatın kaldırılmasının aynı güne denk gelmesi de belirtilmekte idi;
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C. 3, (24.10.1923), s. 14-15.
26
Düstur 3.Tertip, Cilt 5, s. 395.
27
Resmi Gazete, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun, Kabul Tarihi 27.5.1935, Kanun No, 2739, s. 5262;
Hasan Albayrak, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Millî Bayramlar”, Tarih ve Toplum, S. 43 (Temmuz 1987), s. 37.
23
8
edilmesine28 rağmen bu tarihten itibaren Meclis’in açılış tarihi olan 23 Nisan, “Millî Hâkimiyet
Bayramı” olarak kutlanmış ve zamanla 1 Kasım tarihi unutulmuştu29. “Çocuk Bayramı” terimi
belirtilen gelişmelerin dışında, bir kanun çıkarılmaksızın gerçekleşmişti. Himaye-i Etfal Cemiyeti
(Çocuk Esirgeme Kurumu) nin, 23 Nisan 1927’de bu günü “Çocuk Bayramı” ilân etmesi ile
başlatılmıştı30. 23 Nisan’ın Çocuk Günü olarak ilân edilmesinde savaş sonrasında Türkiye’de bakıma
muhtaç çocukların fazla olması, çocuk ölüm oranının yüksek seyretmesi ve ülkenin geleceğinin
teminatını nüfus artışında gören bir anlayışın mevcudiyeti belirleyici olmuştu31. Çocukların
sorunlarına çözüm getirecek önlemlerin alınması için kaynak oluşturma çabasına geniş yer verilmiş,
bir yandan bu amaçlarla büyüklere seslenilirken, diğer yandan da küçüklere yaşamlarında yeri olacak
bir gün geçirtmeyi amaçlayan programlar esas alınmıştı32. 1929 yılında ilk kez olarak 23 Nisan günü
“Çocuk Bayramı” olarak kutlanmıştı. Himâye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kendi
teşkilâtına gönderdiği bir genelge ile 23-29 Nisan günlerini “Çocuk Haftası” olarak belirlemiş ve 23
Nisan’ı Hâkimiyet-i Milliye Bayramı’na ek olarak çocuk Bayramı olarak ilân etmişti33. 1935 yılında
bayramlar ve tatil günleriyle ilgili kanun değiştirilirken 23 Nisan “Millî Bayramı”, “Millî Hâkimiyet
Bayramı” olarak değiştirilmişti.
27.05.1935 tarihli oturumda yukarıda da belirtildiği üzere “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller
Hakkında Kanun Layihası ve dâhiliye Encümeni Mazbatası” kapsamında görüşmeler sürmüş ve 23
Nisan Millî Bayramı, Millî Hâkimiyet Bayramı olarak değiştirilmişti. Yapılan Müzakereler34 neticesi
“Ulusal bayram yalnız Cumhuriyetin ilân edildiği 29 ilk teşrin günüdür. Türkiye’nin içinde ve dışında
Devlet adına yalnız; o gün tören yapılır. Bayram 28 ilk teşrin öğleden sonra başlamak üzere 29 ve 30
günleri devam eder” maddesi, oylama sonucunda kabul edilmişti35.
Genel tatil günleri toplam altı madde üzerinde şekillendirilmiş ve millî hâkimiyet (ulusal
egemenlik) kavramı şu şekilde geçmekte idi;
A - Zafer havramı; istiklâl savasında son zaferin kazanıldığı 30 ağustos günü (bu gün Millî
Müdafaa vekilliği tarafından hazırlanacak programa göre süel tören yapılır).
B - Ulusal egemenlik bayramı; 22 nisan öğleden sonra ve 23 nisan günü,
C - Bahar bayramı; mayısın birinci günü,
D - Şeker bayramı; üç gün,
28
Hasan Albayrak, “23 Nisan Nasıl Çocuk Bayramı Oldu?”, Tarih ve Toplum, S. 43 (Temmuz 1987), s. 48.
Veysi Akın, “23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı’nın Tarihçesi”, PAÜ Eğitim Fakültesi Dergisi (1997), S. 3,
s. 91, 92.
30
Cumhuriyet 22 Nisan 1927; Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 23 Nisan tarihini “Çocuk Günü” ilân ettiği yazı; “Millet
Meclisimizle millî devletimizin, Ankara’da ilk teşkili günü olan millî bayram cemiyetimizce çocuk günü olarak tespit
edilmiştir. Bize yeni bir vatan ve yeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlere fedakâr gazilerin yavruları fakir ve
ıstırabın evlatları ve nihayet alelıtlak bütün muhtac-ı himaye vatan çocukları namına milletin şefkatli ve alinecap
hissiyatına müracaat ediyoruz. Kadın erkek genç ihtiyar ve hatta vakti ve hali müsait çocuklardan mini mini vatandaşlar
için yardım bekliyoruz. Her sayfası başka bir şan ve muvaffakiyetle tetevvüç eden milletimizin, yarın azamî derecede
muavenet göstermekle beraber çocuk gününün layıkı vechile neşeli ve parlak geçirilmesi için aynı derecede alaka ve
muzaharet göstereceğinden emin olan Himaye-i Etfal Cemiyeti şimdiden arz-ı şükran eder”.
31
Albayrak, “23 Nisan…”, s. 48.
32
İffet Aslan, “Dünyanın ilk Çocuk Bayramı 23 Nisan ve Uluslar arası Çocuk Yılı”, Belleten, C.XLVI, S.181-184, s.
567- 593.
33
Necdet Sakaoğlu, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının Tarihinden”, Toplumsal Tarih, S. 52, (Nisan1998), s. 6;
Hâkimiyet-i Millîye 24 Nisan 1337.
34
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, TBMM Matbaası, Ankara 1958, (27.05.1935), s. 302-303.
35
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, (27.05.1935), s. 302-303.
29
9
E - Kurban bayramı; dörd gün,
F - Yılbaşı günü; her yıl birinci kânunun 31inci günü öğleden sonra ve ikinci kânunun birinci
36
günü .
20 Haziran 1938 tarihinde çıkarılan ek kanun37 ile “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı” olarak kabul edilmişti.
Bu tarihten itibaren bu üç kavram, aynı gün üzerinde birleşerek ve bu konuda bir kanunla
belirlenmiş resmî bir isim olmaksızın kutlanmaya başlanacaktı. Nihayet, bayramın adı; 1981yılında
Millî Güvenlik Konseyi’nin Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun Hükmündeki “23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır” kararı ile resmî bir isme ve statüye kavuşturulmuştu38.
2.29 Ekim 1923
29 Ekim 1923 günü, özellik ve nitelikleriyle içinde bulunulan durum ve sonrası süreç için
geleceğe istikamet veren ve arzu edilen bir geleceğin hareket noktası olarak Türk İnkılâbının hem
ürünü hem de başarısı olmuş, büyük bir mücadelenin neticesi ve yeni bir devrin başlangıcı olarak
görülmüştü.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti yeni devlet şekli olarak kabul eden TBMM, Cumhuriyetin ilânı ve
Gazi Mustafa Kemal’in Reisicumhur seçilmesini 101 pare top atışı ile her tarafta ilân edilmesi
kararlaştırılmış, İstanbul ve Ankara’da törenlerle kutlanmış, İstanbul’da 30 Ekim günü resmi tatil ilan
edilmişti. Vilâyet ve kumandanlıkta tebrik merasimi yapılmış, kutlamalar gece de fener alayları ile
sürdürülmüştü. 31 Ekim günü ise Sultan Ahmet Meydanı’nda bir miting düzenlenmişti. Daha sonra
yürüyüş alayları tarafından tramvay ve diğer araçların çalışmadığı caddelerde gösteriler yapılmıştı.
Ankara’da ise 30 Ekim günü Meclis’in önünde tezahüratta bulunulmuştu39. 29 Ekim gününün
Cumhuriyetin ilânı yıldönümü olması münasebetiyle 1924 yılında çıkarılan bir kararname ile özel bir
program hazırlanmış ve bütün yurtta o gün bayram olarak kutlanmıştı. Ancak, Cumhuriyet’in kişi ve
kurumların da katıldığı resmî törenlerle kutlanacağı tarih 1925 yılı olacaktı.
19 Nisan 1925 tarihinde Cumhuriyetin ilânı olan 29 Ekim gününün millî bayram olması
hakkında 616 Numaralı Kanun Lâyihası ve Kanunu Esasi Mazbatası hakkında Hakkı (Giresun) Bey;
Kanun Lâyihasının esasında bir maddelik olduğunu belirterek, bu kanunun görüşülmesini Darülfünun
bütçesinin görüşülmesinden sonraya bırakmasını teklif etmişti40. Refik (Konya) Bey’de bu teklifi
yerinde bulmuştu. Reis Bey’in bu kanun lâyihasının acele ve derhal müzakeresinin teklif edildiğini
söylemesi üzerine bu durum Meclis’te oylanmış ve “Cumhuriyetin İlânına Müsadif 29
36
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, (27.05.1935), s. 303.
Resmî Gazete, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun”, Kabul Tarihi 20 Haziran
1938, Karar No 3466, Sayı 3950.
38
Geniş bilgi için bkz., İffet Aslan, “Dünyanın…”, s. 367-592; Albayrak, “23 Nisan…”, s. 48; Akın, "23 Nisan…”, s. 9197.
39
Yasemin Doğaner, “Cunhuriyetin 10. Yıl Kutlamaları”, Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi, S. 9, (Şubat 2007), s.
119-143; Albayrak, “23 Nisan…”, s. 3.
40
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, TBMM Matbaası, Ankara 1958, (19.04.1925), s. 156.
37
10
Teşrinevvel(Ekim) Gününün Millî Bayram Addi Hakkında (1/616) Numaralı Kanun Lâyihası ve Kanunu
Esasi Encümeni Mazbatası”41 ‘nın hemen görüşülme kararı alınmıştı42.
Cumhuriyet’in ilânına rastlayan 29 Teşrinievvel (Ekim) gününün millî bayram addi hakkında
Hariciye Vekâleti Celilesince tanzim edilen ve İcra Vekilleri Heyetinin 8. 2. 1341 tarihli toplantısında
Meclis’e arz edilmesi kararlaştırılan kanun lâyihası ve esbabı mucibe mazbatasında; “…Memaliki
mütemeddineden her biri kendisi için millî bayram olmak üzere tek bir gün kabul etmiştir. Her millet o
veçhile tayin ettiği günü resmî yevmi mahsus addi ile yalnız o gün gerek memleket dâhilinde, gerek
memaliki ecnebiyedeki sefarethane ve şehbenderhanelerinde merasimi milliye icra eder. Ezcümle
Fransa'da ihtilâli kebirden beri birbirini velyeden muhtelif eşkâli devletin cümlesi (14 Temmuz tarihini
resmî yevmi mahsus olarak muhafaza ettikleri gibi Şimalî Amerika Cemahiri müttehidesinin yevmi
mahsusu da 24 Temmuz) a müsadiftir. Filhakika her millete resmî yevmi mahsustan maada dinî ve
millî bir takım itiyadı muayene ve eyyamı mahsusa vardır. Lâkin bugünlerde merasimi milliye icra
olunmayıp devair ve mekâtibin bir veya birkaç gün tatile veya hususî tebrikât ifası ile iktifa
olunmaktadır” denilerek, ülkelerin her birinin kendilerine sadece bir günü bayram olarak kabul
ettiklerini ve sadece o gün, ülke içi ve ülke dışında merasimlere yer verildiği ifade edilmişti.
Ülke haricinin de bilgilendirerek yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ve milletin resmî gününün
medenî ülkeler gibi bir gün olarak tayin edilmesinin lâzım geldiği, o günün ise Cumhuriyet’in ilânı olan
29 Teşrinievvel gününün olması gerektiği beyan edilmişti. Şayet, millî gün olarak 23 Nisan ile sözü
edilen 29 Ekim günü arasında bir tercih söz konusu olacaksa, bu tercihin 29 Ekim’den yana olması dile
getirilmişti. Zira inkılâbın bir safhasını 23 Nisan, tamamlanan safhasını ise 29 Ekim ifade etmekte idi.
Netice olarak Cumhuriyet’in ve milletin önemli bir günü olarak 29 Ekim, gerek dâhilde,
gerekse hariçte devlet ve hükümet adına millî merasimin yalnız bugün tatbik edileceği, millî bayram
olarak sadece Cumhuriyet Bayramının kabul edildiğine dair dört maddelik bir kanun düzenlenmişti.
Düzenlenen bu kanun şu şekilde idi;
Millî Bayram Merasiminin Yapılacağı Gün Hakkında Lâyihai Kanuniye:
Madde 1. Türkiye dâhil ve haricinde devlet namına yapılacak millî bayram merasimi
Cumhuriyetin ilân edildiği 29 Teşrinievvel günü icra edilir.
Madde 2. İşbu millî bayram merasiminin tarzı icrası ile sair bayramlarda icra olunacak
merasimin tarzı İcra Vekilleri Heyetince tayin olunur.
Madde 3. Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 4. Bu kanunun icrasına icra Vekilleri Heyeti memurdur43.
Kanuni Esasi Encümeni Mazbatasında, Türkiye’nin içte ve dışta devlet adına yapacağı millî
bayram merasiminin Cumhuriyet’in ilân edildiği 29 Ekim günü uygulanmasına dair kanun layihasının
“Esbabı Mucibe” mazbatası ile birlikte Encümenin 18 Nisan 1925 tarihli içtimasında okunduğu
belirtilmiş44, yapılan mütalâanın ardından Reis Bey, maddelerin oylanmasına ve söz isteyenlerin
41
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 164.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 157.
43
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 164-165.
44
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 165.
42
11
dinlenmesine karar vermiş ve birinci maddede söz alınmamış ve yapılan oylama sonucu bu madde
kabul edilmişti45.
“İşbu millî bayram merasiminin tarzı icrası ile sair bayramlarda icra olunacak merasimin tarzı
İcra Vekilleri Heyetince tayin olunur” şeklindeki ikinci maddeye, Feridun Fikri (Dersim) Bey, Heyeti
Vekile’ye bir nizamnâme yapmak salâhiyeti verdiği düşüncesiyle itirazda bulunmuş, bu durumun icra
olunacak merasimin tarzının İcra Vekilleri Heyetince değil bir nizamnâme ile tayin olunur denilmesi
gerektiği üzerinde durmuştu46.
Ruşen Eşref Bey (Karahisarı Sahip), bunun bir programın uygulanmasından ibaret olduğu,
nizamnâme ile bir ilgisinin bulunmadığını ifade etmiş47, Kanuni Esasi Encümeni adına Hakkı Tarık Bey
(Giresun), adı geçen maddenin içinde, Heyeti Vekile’ye verilen salâhiyetin, konunun tayininden ibaret
olduğu, bu durumun program yapma demek olduğu üzerinde durmuştu48. Besim Bey (Mersin),
maksat Heyeti Vekile’ye nizamnâme yetkisinden anlaşılan bir hak ve salâhiyet verilmiyorsa yani, zaten
yapabileceği bir şey ise maddeye gerek olmadığını dile getirmişti49.
Hakkı Tarık Bey (Giresun), bu tereddüdün kaynağının Esbabı Mucibe Mazbatasının henüz
okunmamış olmasından ileri geldiğine dikkat çekerek bu maddenin diğer bayram günlerinin kanunî
durumunu göstermek için hazırlandığını dile getirmiş, maddenin aynen kabulünü uygun bulmuştu50.
Madde, Meclis’te aynen oylanmış ve kabul edilmişti. Ardından üçüncü ve dördüncü maddeye
geçilmiş bu maddeler de üzerinde görüş beyan edilmeden19 Nisan 1925 tarihinde Genel
Kurulda“Cumhuriyet’in İlanına Müsadif 29 Teşrinevvel (Ekim) Gününün Millî Bayram Addi Hakkında
Kanun”51 ile 29 Ekim günü millî bayram olarak kabul edilmişti.
3.30 Ağustos 1922
30 Ağustos 1922, özellik ve nitelikleriyle içinde bulunulan durum ve sonrası süreç için
geleceğe istikamet veren ve arzu edilen bir geleceğin hareket noktası olarak millî matem alâmeti
olarak Meclis Başkanlığı Kürsüsüne 8 Temmuz 1920’de örtülen kara örtünün 6 Eylül 1922’de
kaldırıldığı, Türk İstiklal Mücadelesi’nin önemli bir safhasının oluştuğu mükemmel ve kuvvetli orduları
mağlup edebilmek için mevcut kuvvetin, davanın meşru oluşuna dayandırıldığı, askerî safhanın sona
erdiği, diplomasî savaşının yaşanacağı Lozan Barış Konferansı’nın yolunun açıldığı52 bir gün olarak
görülmüştü.
45
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 166.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 166.
47
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 166.
48
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 166.
49
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 166.
50
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s.166-167.
51
Ayrıntı için bkz., TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, (19.04.1925), s. 156-157, 164-167.
52
Bedrettin Tuncel, Atatürk ve 30 Ağustos Zaferi’nin İlk Kutlanışı, TTK Yay., Ankara, 1972, s.11; Ayrıntılı bilgi için
bkz., Nurer Uğurlu, Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Salih Bozok, Muzaffer Kılıç, Cevat Abbas Gürer, 30 Ağustos
Hatıraları, Çağdaş Yay., İstanbul, 2000; Ünsal Yavuz, İmparatorluktan Millî Devlete Atatürk “Mustafa Kemal’in 30
Ağustos 1924 tarihli Dumlupınar Söylevi ve Bir Fransız Belgesi” , TTK Yay., s. 112.
46
12
30 Ağustos’un ilk kutlanışı 1924 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın katılımı ile
Afyon’da gerçekleşmişti53. İlk olan bu kutlama; “Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin Tes’idi” başlığı
altında “Reisicumhur Hazretleri o gün Türk Milletinin takip edeceği yollara dair nutuk irad
edeceklerdir” cümlesi duyurulmakta idi54. Haberde tören için bir program hazırlanmasına memur
edilen Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi ve Müdafa-i Millîye Vekili Kâzım paşalar ile Maarif Vekili
Vasıf Bey’in 9 Ağustos’ta toplanıp programı tespit ettikleri ve bunun 10 Ağustos günü Vekiller
Heyeti’nde “tasdip ve tasdika iktiran” eylediği yazılmakta idi55. Dumlupınar töreni ile ilgili ilk haberin
ardından 18 Ağustos’ta Hâkimiyet-i Millîye’nin ilk sayfasında tören de dâhil olmak üzere programa,
kesin şekli verilmekteydi56. Mustafa Kemal Paşa, Dumlupınar töreninde konuşma yaparak bu kutlu
günün önemine dair halkı bilgilendirmişti57.
30 Ağustos gününün millî bayram olması ile ilgili kanun tasarısı, Müdafa-i Millîye Vekâleti
tarafından hazırlanarak, 7 Ocak 1926 tarihinde Vekiller Heyet’ine getirilmiş, 27 Ocak’da müzakeresi
yapılmış ve 3 Şubat günü “Zafer Bayramı” olarak kabul edilmiş ve 30 Ağustos gününün Cumhuriyet
ordu ve donanmasının zafer günü olduğu, kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı ve o
günün askerî dairelerde resmî tatil olacağı ifade edilmişti 58.
Çalışmanın 23 Nisan 1923 başlığı altında da belirtildiği gibi 27.05.1935 tarihli oturumda
“Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun Layihası ve dâhiliye Encümeni Mazbatası”
kapsamında yapılan müzakereler neticesi dile getirilenler, genel tatil günleri üzerine olmuş, 1935’te
hafta sonu tatilinin Cuma’dan Pazar gününe alınması kararlaştırılmıştı. Genel tatil günleri toplam altı
madde üzerinde şekillendirilmiş ve bu maddeler içerisinde“Zafer havramı; istiklâl savasında son
zaferin kazanıldığı 30 ağustos günü (bu gün Millî Müdafaa vekilliği tarafından hazırlanacak programa
göre süel tören yapılır)” şeklindeki kabul edilen madde ile 30 Ağustos günü bayram olarak tarih
içerisindeki yerini almıştı59.
Yapılacak etkinliklerin Millî Müdafaa Vekilliği (Millî Savunma Bakanlığı) tarafından
hazırlanacak programa göre yapılacağı belirtilmiş ve bu esasa göre kutlanmıştı60.
4.19 Mayıs 1919
19 Mayıs 1919 günü, özellik ve nitelikleriyle içinde bulunulan durum ve sonrası süreç için
geleceğe istikamet veren ve arzu edilen bir geleceğin hareket noktası olarak; 15 Mayıs’ta İzmir’in
53
Tuncel, Atatürk… s.12.
Hâkimiyet-i Millîye 12 Ağustos 1924.
55
Tuncel, Atatürk… s.12.
56
Tuncel, Atatürk… s. 14-16; İlk uygulanacak olan tören programı da şu şekilde açıklanmıştı; 1-Erkanı Harbiyeyi
Umumiye Başkanı Fevzi Paşa tarafından okunacak nutuk. 2-Meçhul asker için yapılacak abide ve heykelin vaz-ı esas
resmi. 3-Darulfünunu temsil eden bir zat tarafından nutuk. 4-Matbuatı temsil eden bir zat tarafından nutuk. 5-Türk
Ocakları temsilcisi tarafından nutuk. 6-Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Mümessili tarafından nutuk. 7-Hilal-i Ahmer’i
temsil eden bir zat tarafından nutuk. 8-Barolar mümessili tarafından nutuk. 9-Türkiye milleti namına TBMM Reisi Fethi
Beyefendi tarafından nutuk. 10-Reisicumhur hazretleri tarafından nutuk.
57
Geniş bilgi için bkz., Tuncel, Atatürk… s. 53-73; Cumhuriyet 31 Ağustos 1924; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Sırça
Köşkten: İstanbul’dan Dumlupınar’a”, Cumhuriyet 1 Eylül 1924.
58
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.24, s.7-9.
59
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, TBMM Matbaası, Ankara 1958, (27.05.1935), s. 303.
60
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, (27.05.1935), s. 303-304; Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, Cem Yay., İstanbul,
2003, s. 544; Dursun Ali Akbulut, “Samsun’un Gazi Günü Ya da 19 Mayıs Bayramı”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, C.XI, S.33, (Mart 1995), s.774.
54
13
Yunanlılar tarafından işgal edilmesi ve ertesi günü İstanbul’dan Samsun’a hareket edecek olan
Mustafa Kemal Paşa’nın Millî Mücadele’yi bir strateji olarak benimsediği, direnme ve meşrulaşma
çabalarının başlangıcı olduğu61 bir gün olarak görülmüştü.
“19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” resmî olmamakla beraber 1935 tarihinden itibaren
kutlanmaya başlanmış, İstanbul’da yapılan tören, gösteri ve spor müsabakalar, İzmir ve Samsun’da
yapılan kutlamalar gazetelerde tasvir edilmişti62.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs günü, 1926 tarihinden itibaren
Samsun’da “Gazi Günü” olarak anılıp kutlanmakta idi63. Sonrası yıllarda düzenli etkinliklerle
kutlanmaya devam edilmiş, millî bayram günü kutlamasında spora yönelik ilk teşebbüs Selim Sırrı
(Tarcan) Bey tarafından yapılmış, Maarif Vekâleti “Jimnastik Şenlikleri” ni resmî olarak kutlanmasını
kabul etmişti. Dolayısıyla 10-11 Mayıs 1928’de Ankara, İstanbul ve diğer muhtelif Anadolu
şehirlerinde sözü geçen bu jimnastik şenlikleri kutlanmıştı. Beşiktaş Jimnastik Kulübünün “Atatürk
Spor Günü” tertip etmek için Galatasaray ve Fenerbahçe kulüpleriyle hem fikir olarak 24 Mayıs 1935
tarihinde alınan karar ile günün isminin “Atatürk Günü” olması tasarlanmıştı. 1924 tarihinden bu yana
yapılmakta olan “Spor Kongresi”nin 1935 yılı toplantısında “Atatürk Günü”nün bütün geçliğe mal
edilmesi için “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” ismiyle her yıl kutlanması kabul edilmiş ve Mustafa
Kemal Paşa’ya sunulmuştu64. Halkın oldukça rağbet gösterdiği bu güne birçok spor dalı ve kulüp
temsilcileri katılmıştı. Yapılan konuşmalar bir yana bırakılırsa, o gün tamamen spor aktivitelerinin
sergilendiği bir gün olarak kutlanmıştı65.
1936 ve 1937 yılında kutlamalar, CHP’nin genelgesi doğrultusunda hazırlanarak yapılmıştı66.
19 Mayıs günü, 20 Haziran 1938 tarihinde resmî, “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki
2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun” olarak, “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmişti67.
1981 yılına gelindiğinde çıkarılan 2429 sayılı kanun ile bayramın ismi 19 Mayıs “Atatürk’ü
Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olacaktı68.
Kurmay Albay Cumhur Evcil (İhtisas Komisyonu Başkanı), 1938 yılında yürürlüğe konan 3466
sayılı Kanunla, 2739 Sayılı Kanuna ek yapıldığını 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının da bayram
olarak konulduğunu belirtmiş, 2739 Sayılı Kanuna ilave olarak 1963 yılında yürürlüğe konan 221 Sayılı
Kanunla da 26 Mayıs öğleden sonra ve 27 Mayıs, Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak genel tatil
günleri arasına alındığını dile getirmiş, ilk kanunun, 1935 yılında yürürlüğe konan 2739 Sayılı Kanun
61
Özüçetin, “Milli…”, s. 65-66; Mustafa Turan, “19 Mayıs’ın Türk İstiklâl Harbindeki Yeri ve Önemi”, Türk Yurdu,
C.18, S. 129,
(Mayıs 1998), s. 41; Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, Boğaziçi
Üni. Yay. 1980, İstanbul, s. 20;
Akbulut, “Samsun’un…”, s.771.
62
Cumhuriyet 24 Mayıs 1935; Cumhuriyet 20 Mayıs 1935; Hakan Uzun, “Milletin İradesiyle Oluşan Bir Bayram:
Atatürk’ü Anma 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Ve Atatürk Döneminde Kutlanışı”, Karadeniz Araştırmaları, C. 6,
S. 24, Kış 2010, s. 124.
63
Akbulut, “Samsun’un…”, s. 775.
64
Bolat, Millî…, s. 43; Sedat Özkol, Övünmekte Haklıyız Çünkü Beşiktaşlıyız, İstanbul, 1988, s. 73.
65
Uzun, “Milletin…”, s. 115.
Akbulut, “Samsun’un…”, s. 775.
67
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.18, s. 904; Düstur, 3. Tertip, C.19, Kanun No; 3466, Kabul Tarihi, 20 Haziran 1938;
Ayrıntı için bkz., TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.18, (20 Haziran 1938), s. 16, 55, 126, 217.
68
Ayrıntı için bkz., TBMM Zabıt Ceridesi, (17 Mart 1981), MGK, C.3, Kanun no 2429 s. 51-57.
66
14
olduğunu ve bu kanun hükümlerine göre, ulusal bayramın yalnız Cumhuriyet Bayramı olduğuna
dikkat çekmişti69.
Birinci madde olan 29 Ekim günü oylama sonucunda resmî tatil kabul edilmişti. Cumhur Evcil
tarafından; “ 2739 sayılı Kanunda ulusal bayram olarak yalnız Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim
gününü kabul etmiştir” denilerek, Türkiye’nin içinde ve dışında Devlet adına yalnız o gün tören
yapılması esasını getirildiğini ve aynı esprinin muhafaza edilmesinin öngörüldüğü belirtmişti70.
Maddenin kabul görmesinin ardından ikinci maddeye geçilmiş ve sayılan resmî ve dinî bayram
günleri ile yılbaşı günü genel tatil günleri olduğunun altı çizilmişti71.
1981 yılına gelindiğinde ise çıkarılan 2429 Sayılı Kanun ile bayramın adı “19 Mayıs Atatürk’ü
Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olmuştu72. 1 Ekim 1981 günü yayımlanan resmî gazetede de
bayramın nasıl kutlanacağına dair program yer almış ve bu kutlamaların Gençlik ve Spor Bakanlığınca
organize edileceği açıklanmıştı73.
Daha önce yalnızca “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan bayrama “Atatürk’ü anma”
terimi de ilave edilmişti74. Müzakerelerin muhtevasını bayram ve genel tatil günleri oluşturmuş ve
müzakerelerin bitiminde hafta sonu tatilinin Cuma’dan Pazar gününe alınmasına karar verilmişti75.
19 Mayıs 1919 “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” son şeklini almış ve günümüze
değin bu haliyle anılmaya başlanmış ve kutlanmıştır76. Zamanla bu bayram bir “Stadyum Bayramı”na
dönüşecekti77.
Sonuç
Milletlerin geçmişlerinde onların kaderlerini değiştiren, geleceklerine istikâmet veren, onları
bir değişim ve gelişime, yeni bir yapı ve oluşuma yönelten önemli olaylar ve tarihler bulunmaktadır.
69
Kurmay Albay Cumhur Evcil (İhtisas Komisyonu Başkanı) konuşmasında; “…1938 yılında yürürlüğe konan 3466
sayılı Kanunla, 2739 sayılı Kanuna ek yapılmış; bilahare, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı da, bayram olarak
konulmuştur. 2739 sayılı Kanuna ilave olarak. Bilahare 1963 yılında yürürlüğe konan 221 sayılı Kanunla da 26 Mayıs
öğleden sonra ve 27 Mayıs, Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak genel tatil günleri arasına alınmıştır. …Malumları, ilk
kanun, 1935 yılında yürürlüğe konan 2739 sayılı Kanundur. …ulusal bayram yalnız Cumhuriyet Bayramıdır. Bu bayram
nedeniyle 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim ve 30 Ekim günleri tatildir. Gene aynı kanun hükümlerine göre, 30 Ağustos
Zafer Bayramı; 22 Nisan öğleden sonra ve 23 Nisan tüm olmak üzere, Ulusal Egemenlik Bayramı, Mayıs’ın birinci günü
Bahar Bayramı; ayrıca Kurban Bayramıyla, Şeker Bayramları da genel tatili günleri içindedir” diyordu; TBMM Zabıt
Ceridesi, C.3, (17 Mart 1981), MGK, Kanun no 2429, s. 51.
70
TBMM Zabıt Ceridesi, C.3, (17 Mart 1981), MGK, Kanun no 2429, s. 52.
71
Bu günler, resmi bayram günleri şunlardır; 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır. Bugün ana ve
ilkokullar düzeyinde törenler yapılır. 19 Mayıs günü Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günüdür. 30 Ağustos
günü Zafer Bayramıdır. Bunun dışında dinî bayramlar şunlardır; Ramazan Bayramı; Arefe günü saat 13.00den itibaren 3,5
gündür. Kurban Bayramı; Arefe günü saat 13.00'ten itibaren 4,5 gündür. 1 Ocak günü yılbaşı tatilidir. Ulusal, resmî ve
dinî bayram günleri ile yılbaşı günü resmî daire ve kuruluşların tatil edileceği belirtilmiştir; TBMM Zabıt Ceridesi, C.3,
(17 Mart 1981), MGK, Kanun no 2429, s. 52.
72
Uzun, “Milletin…”, s. 110,111.
73
Resmî Gazete 1 Ekim 1981, Sayı 17475.
TBMM Zabıt Ceridesi, C.3, (17 Mart 1981), MGK, Kanun no 2429, s. 52.
75
TBMM Zabıt Ceridesi, C.3, (17 Mart 1981), MGK, Kanun no 2429, s. 57.
76
Özbay Güven, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gençlik ve Spor Bayramları”, Toplumsal Tarih, (Mayıs 1999), s. 38.
77
Akbulut, “Samsun’un…”, s. 771-775.
74
15
Türk milletinin geçmişinde de;
23 Nisan 1920; ilk kez millî hâkimiyet ilkesinin, siyasî ve hukukî temel edinildiği bu günkü
devlet ve hükümet şekil ve sisteminin açık bir şekilde belirlendiği, her konuda hesap soran, eleştiren,
milletin haklarına sahip çıkan, Millî Mücadele’yi millet adına idare eden bir Meclisin açıldığı,
29 Ekim 1923; Türk İnkılâbının ürünü ve başarısı olarak nitelendirilen Cumhuriyetin, büyük bir
mücadelenin sonucu ve yeni bir dönemin başlangıcı olduğu,
30 Ağustos 1922; millî matem alâmeti olarak Meclis Başkanlığı Kürsüsüne 8 Temmuz 1920’de
örtülen kara örtünün kaldırıldığı, mükemmel ve kuvvetli orduları mağlup edebilmek için mevcut
kuvvetin, davanın meşru oluşuna dayandırıldığı, askerî ve siyasî açılardan önemli bir safhayı
oluşturduğu,
19 Mayıs 1919; İstanbul’dan Samsun’a hareket edecek olan Mustafa Kemal Paşa tarafından
Millî Mücadele’nin bir strateji olarak benimsenerek direnmenin ve meşrulaşma çabalarının
başlangıcının olduğu bir tarih olmuştur.
Büyük bir savaşın, millet adına bir meclis tarafından yönetilip yürütüldüğü, gene Türk
milletinin geçmişine verdiği önem ve gösterdiği saygı TBMM’ inde; “mukaddes günleri takdir
etmezsek o günlerin kıymeti kalmaz” denilerek, 23 Nisan 1920, 23 Nisan 921’de 23 Nisan günü
ülkenin ilk “millî bayram”ı; 29 Ekim 1923, 19 Nisan 1925’de 29 Ekim günü “Cumhuriyet Bayramı”; 30
Ağustos 1922, 27 Mayıs1935’de 30 Ağustos günü “Zafer Bayramı”; 19 Mayıs 1919, 20 Haziran1938’de
19 Mayıs günü “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul olunmuş ve yâd edilmesi arzu edilmiştir.
Kaynakça
ABDULAZİZ BEY, Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri, (Yay. Haz. Prof. Dr. Kâzım Arısan,
Duygu Arısan Güney), İstanbul, 2002.
AKBULUT Dursun Ali, “Samsun’un Gazi Günü Ya da 19 Mayıs Bayramı”, Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, C.XI, S.33, (Mart 1995), (771-781).
AKIN Veysi, “23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı’nın Tarihçesi”, PAÜ Eğitim Fakültesi
Dergisi (1997), S. 3, (91-96).
ALBAYRAK Hasan, “23 Nisan Nasıl Çocuk Bayramı Oldu?”, Tarih ve Toplum, S. 43, (Temmuz
1987).
ALBAYRAK Hasan, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Millî Bayramlar”, Tarih ve Toplum, S. 43
(Temmuz 1987), (31-38).
ASLAN İffet, “Dünyanın ilk Çocuk Bayramı 23 Nisan ve Uluslar arası Çocuk Yılı”, Belleten,
C.XLVI, S.181-184, (567-593).
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, TİTE Yay., Ankara, 1972.
AYDEMİR Şevket Süreyya, Tek Adam, Mustafa Kemal, C. I, 1881-1919, İstanbul, 1976.
16
BOLAT Bengül Salman, Millî Bayram Olgusu ve Türkiye’de Yapılan Cumhuriyet Bayramı
Kutlamaları (1923-1960), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2012.
Cumhuriyet 20 Mayıs 1935.
Cumhuriyet 22 Nisan 1927.
Cumhuriyet 31 Ağustos 1924.
DOĞANER Yasemin, “Cunhuriyetin 10. Yıl Kutlamaları”, Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi, S.
9, (Şubat 2007), (119-143).
Düstur 3. Tertip, Cilt II.
Düstur 3.Tertip, Cilt 5.
Düstur, 3. Tertip, C.19, Kanun No; 3466, Kabul Tarihi, 20 Haziran 1938.
ERGİL Doğu, Millî Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1981.
GÜVEN Özbay, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gençlik ve Spor Bayramları”, Toplumsal Tarih,
(Mayıs 1999), (33-38).
Hâkimiyet-i Millîye 12 Ağustos 1924.
Hâkimiyet-i Millîye 24 Nisan 1337.
2 Sayılı Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun Birinci Maddesi; TBMM Kavanin Mecmuası, D. I, C. I,
No: 2, TBMM Matbaası (üçüncü basılış), Ankara, 1943.
İNÖNÜ İsmet, Hatıralar, (Haz. Sabahattin Selek), C. 1, İstanbul, 1985.
KARABEKİR Kâzım, Birinci Cihan Harbine Neden Girdik, C. I, İstanbul, 1994.
KARAOSMANOĞLU Yakup Kadri, “Sırça Köşkten: İstanbul’dan Dumlupınar’a”, Cumhuriyet 1
Eylül 1924.
KİLİ Suna, Türk Devrim Tarihi, Boğaziçi Üni. Yay., İstanbul, 1980.
Cumhuriyet 24 Mayıs 1935.
KOCA Salim, “Türklerde Bayram Anlayışı ve Nevruz”, Ufuk, Sayı 3, (Kasım-Aralık1998), (2-4).
……………., Türk Kültürünün Temelleri, II. Cilt, Başkent Matbaacılık, Genişletilmiş II. Baskı,
Ankara, 2003.
OZANKAYA Özer, Cumhuriyet Çınarı, Cem Yay., İstanbul, 2003.
ÖZKAYA Yücel, “Ulusal Bağımsızlık Savaşında Anadolu’nun Ve Kamu Oyunun
AÜTİTE Atatürk Yolu, C. 2, S. 5, Ankara, 1990, (151-165).
ÖZKOL Sedat, Övünmekte Haklıyız Çünkü Beşiktaşlıyız, İstanbul, 1988.
Durumu”,
17
ÖZÜÇETİN Yaşar, “Milli Mücadele İçerisinde ‘19 Mayıs 1919” Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim
Fakültesi Dergisi (KEFAD), C. 5, S. 5, (Kırşehir 2004), (65-74).
……………., “Milli Mücadele içerisinde 19 Mayıs 1919”, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim
Fakültesi Dergisi (KEFAD), C. 5, S. 2, (65-74).
Resmî Gazete 1 Ekim 1981, Sayı 17475.
Resmi Gazete, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun, Kabul Tarihi 27.5.1935,
Kanun No, 2739, s. 5262.
Resmî Gazete, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun,
Kabul Tarihi 20 Haziran 1938, Karar No 3466, Sayı 3950.
SAKAOĞLU Necdet, “Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramının Tarihinden”, Toplumsal Tarih, S. 52, (Nisan1998), (4-12).
TBMM Zabıt Ceridesi, (17 Mart 1981), MGK, C.3.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, 1960.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.1, TBMM Matbaası, Ankara, 1954.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.1, TBMM Matbaası, Ankara, 1958.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.1, C.10, TBMM Matbaası, Ankara, 1958, (23.04.1921).
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C. 3, (24.10.1923).
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.18, TBMM Matbaası, Ankara 1958.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.2, C.24.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.18.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, TBMM Matbaası, Ankara, 1958.
TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.3, TBMM Matbaası, Ankara, 1958.
TEVETOĞLU Fethi Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, TTK Basımevi, Ankara, 1991.
TUNAYA Tarık Zafer, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, 2. B. İstanbul, 1981.
TUNCEL Bedrettin, Atatürk ve 30 Ağustos Zaferi’nin İlk Kutlanışı, TTK Yay., Ankara, 1972.
TURAN Mustafa, “19 Mayıs’ın Türk İstiklâl Harbindeki Yeri ve Önemi”, Türk Yurdu, C.18, S.
129, (Mayıs 1998), (41-45).
UĞURLU Nurer, Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Salih Bozok, Muzaffer Kılıç, Cevat Abbas
Gürer, 30 Ağustos Hatıraları, Çağdaş Yay., İstanbul, 2000.
UZUN Hakan, “Milletin İradesiyle Oluşan Bir Bayram: Atatürk’ü Anma 19 Mayıs Gençlik ve
Spor Bayramı Ve Atatürk Döneminde Kutlanışı”, Karadeniz Araştırmaları, C. 6, S. 24, Kış 2010, (109125).
18
YAVUZ Ünsal, İmparatorluktan Millî Devlete Atatürk “Mustafa Kemal’in 30 Ağustos 1924
Tarihli Dumlupınar Söylevi ve Bir Fransız Belgesi” , TTK Yay., (111-119).