Ankara Hacı Bayram Veli University
Ancient History
İnsanlığın ortak değerlerinden olan bahar bayramlarının kutlama biçimleri coğrafi, tarihsel, toplumsal, ekonomik ve siyasal koşullara bağlı olarak farklılıklar gösterse de temaları hatta sembolleri neredeyse aynıdır: “Bereket, bolluk,... more
İnsanlığın ortak değerlerinden olan bahar bayramlarının kutlama biçimleri coğrafi, tarihsel, toplumsal, ekonomik ve siyasal koşullara bağlı olarak farklılıklar gösterse de temaları hatta sembolleri neredeyse aynıdır: “Bereket, bolluk, yeni bir yılın başlaması, doğanın canlanması/yeniden doğuş; toprak, su, ateş gibi ”. Bunlar Anadolu’da Tunç Çağı boyunca hüküm sürmüş Hititler’in Kaybolan Tanrı Telipinu Efsanesinde de konu edilen sembol ve temalardır. Telipinu Efsanesi, bir bahar festivali olan Purulliya Bayramı’nda okunan ve bereketi temsil eden bir tanrının, Telipinu’nun ortadan kaybolmasını konu edinen anlatıdır. Telipinu, Hitit panteonunun başındaki Fırtına Tanrısı’nın oğludur. Hitit inancına göre
toprağı işleyen, tahılları büyüten odur. Tanrı öfkelenip her kaybolduğunda Hitit ülkesinin bereketi kaçar.
Tanrılar onu bulması için bir arı gönderir, bir ayin düzenleyerek öfkesini dindirmeye çalışır. Ayini yapan Tanrıça Kamrušepa’dır ve bu ayin için bir ateş yakar. Bu çalışma, Anadolu’nun yazıya geçirilmiş en eski efsanelerden biri olan Kaybolan Tanrı Telipinu Efsanesinde “baharı ve bereketi” konu edinen tema ve sembolleri incelemek amacıyla kaleme alınmıştır
toprağı işleyen, tahılları büyüten odur. Tanrı öfkelenip her kaybolduğunda Hitit ülkesinin bereketi kaçar.
Tanrılar onu bulması için bir arı gönderir, bir ayin düzenleyerek öfkesini dindirmeye çalışır. Ayini yapan Tanrıça Kamrušepa’dır ve bu ayin için bir ateş yakar. Bu çalışma, Anadolu’nun yazıya geçirilmiş en eski efsanelerden biri olan Kaybolan Tanrı Telipinu Efsanesinde “baharı ve bereketi” konu edinen tema ve sembolleri incelemek amacıyla kaleme alınmıştır
Özet Fransızca dichotomie, İngilizce dichotomy olarak kullanılan dikotomy kavramı Yunanca dikha (ayrı) ve tomos (kesme) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Kullanıldığı disipline göre anlamı çeşitlense de kavramın özünü oluşturan... more
Özet
Fransızca dichotomie, İngilizce dichotomy olarak kullanılan dikotomy
kavramı Yunanca dikha (ayrı) ve tomos (kesme) kelimelerinin birleşmesinden
oluşmuştur. Kullanıldığı disipline göre anlamı çeşitlense de kavramın özünü
oluşturan “ikililik”,”çift başlılık”, “iki eşit parçaya ayrılma” oluşturur. “Hitit
Çağı’nda Anadolu’da Anaerkil İzler”, başlığını taşıyan bu çalışmada dikotomy,
MÖ. II. bin yıl boyunca Anadolu’ya egemen olan Hitit toplumunun din, hanedanlık
ve aile ilişkilerinin analizindeki “ikililiği” vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. Hitit
toplumundaki ikililik, yani kadın ve erkek cinsinin birbirini bütünlemesi,
tamamlaması kendisini “tanrı-tanrıça”; “kral, kraliçe” ve “anne, baba”
ilişkilerinde açığa vurmaktadır. Evreni yöneten tanrılar topluluğunun başı olan eril
Fırtına Tanrısı’nın yanında eşit yer yer daha fazla yetkiye sahip (Arinna’nın)
“Güneş Tanrıçası”; Yeryüzü hâkimiyetine sahip olduğu varsayılan bir kralın
yanında yönetime ortak olan bir “kraliçe”; hane halkı üzerinde egemen babanın
yanında üretime doğrudan katılan hak sahibi “anne” figürü, Hititlerin ne kadar
ataerkil oldukları sorgulamasını zorunlu kılmaktadır. . Bu çalışmada amaçlanan
yazılı belgelerin ışığında Hitit kralı ve kraliçesi arasındaki dikotomik eşitliği
incelemektir.
Abstract
The duality concept in Hittite society, i.e. becoming integrated of woman and man,
appears itself as a few relationship forms like “god-goddess”, King-queen” and
“father-mother”. Some facts that the sun goddess of Arinna has an equal place near
Storm god, the head of assembly of gods ruling the universe, and more authority
than him; the “queen” joined to the administrative issues near king, who was the
owner of earth domination; the “mother” participated directly to the production
near father, the sovereign over households, make us to think how Hittites were
patriarchal. In this study, we aim to investigate dichotomic parity between Hittite
king and queen in the light of written sources.
Fransızca dichotomie, İngilizce dichotomy olarak kullanılan dikotomy
kavramı Yunanca dikha (ayrı) ve tomos (kesme) kelimelerinin birleşmesinden
oluşmuştur. Kullanıldığı disipline göre anlamı çeşitlense de kavramın özünü
oluşturan “ikililik”,”çift başlılık”, “iki eşit parçaya ayrılma” oluşturur. “Hitit
Çağı’nda Anadolu’da Anaerkil İzler”, başlığını taşıyan bu çalışmada dikotomy,
MÖ. II. bin yıl boyunca Anadolu’ya egemen olan Hitit toplumunun din, hanedanlık
ve aile ilişkilerinin analizindeki “ikililiği” vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. Hitit
toplumundaki ikililik, yani kadın ve erkek cinsinin birbirini bütünlemesi,
tamamlaması kendisini “tanrı-tanrıça”; “kral, kraliçe” ve “anne, baba”
ilişkilerinde açığa vurmaktadır. Evreni yöneten tanrılar topluluğunun başı olan eril
Fırtına Tanrısı’nın yanında eşit yer yer daha fazla yetkiye sahip (Arinna’nın)
“Güneş Tanrıçası”; Yeryüzü hâkimiyetine sahip olduğu varsayılan bir kralın
yanında yönetime ortak olan bir “kraliçe”; hane halkı üzerinde egemen babanın
yanında üretime doğrudan katılan hak sahibi “anne” figürü, Hititlerin ne kadar
ataerkil oldukları sorgulamasını zorunlu kılmaktadır. . Bu çalışmada amaçlanan
yazılı belgelerin ışığında Hitit kralı ve kraliçesi arasındaki dikotomik eşitliği
incelemektir.
Abstract
The duality concept in Hittite society, i.e. becoming integrated of woman and man,
appears itself as a few relationship forms like “god-goddess”, King-queen” and
“father-mother”. Some facts that the sun goddess of Arinna has an equal place near
Storm god, the head of assembly of gods ruling the universe, and more authority
than him; the “queen” joined to the administrative issues near king, who was the
owner of earth domination; the “mother” participated directly to the production
near father, the sovereign over households, make us to think how Hittites were
patriarchal. In this study, we aim to investigate dichotomic parity between Hittite
king and queen in the light of written sources.
- by Tülin CENGİZ
- •
Eskiçağ Tarihi, M.Ö. 3. bin yıldan MS 7. yüzyıla kadar olan zaman dilimi içinde, en genel hatlarıyla, Akdeniz ve Önasya kültür çevreleri ve bu kültür çevreleriyle doğrudan ilişkisi olan komşu bölgelerin yazı ile başlayan en eski... more
Eskiçağ Tarihi, M.Ö. 3. bin yıldan MS 7. yüzyıla kadar olan zaman dilimi içinde, en genel hatlarıyla, Akdeniz ve Önasya kültür çevreleri ve bu kültür çevreleriyle doğrudan ilişkisi olan komşu bölgelerin yazı ile başlayan en eski devirlerinden, Roma’nın Akdeniz’de kurduğu siyasal coğrafyanın çöküşüne ve Avrupa Ortaçağı’na kadar olan süreyi kapsamaktadır. Bu disiplin kapsadığı zaman diliminin genişliği, coğrafyasının büyüklüğü ve coğrafyası üzerinde yaşamış insanların çeşitliliği nedeniyle Eski Batı ve Eski Doğu olmak üzere iki kategoride incelenmektedir. Eski Doğu, Mezopotamya, Anadolu, Suriye, Filistin,İran ve Mısır tarihini kapsarken Eski Batı, Ege dâhil Eski Hellen ve Roma tarihini içine almaktadır.Bir de bu kültürlerle aynı tarihlerde boy
göstermelerine rağmen Çin, Japon, Hint ya da Amerikan kültürleri gibi nispeten etkileşimin az olduğu genelde Eskiçağ tarihinin sınırlarının dışında tutulan kültürler de vardır.
göstermelerine rağmen Çin, Japon, Hint ya da Amerikan kültürleri gibi nispeten etkileşimin az olduğu genelde Eskiçağ tarihinin sınırlarının dışında tutulan kültürler de vardır.
- by E. An and +1
- •
Abstract The excavations undertaken at Salat Tepe on the Upper Tigris region provided several contexts indicating ritual practices performed during the Middle Bronze Age. At the corners of a chamber in Level 1 antlers were placed... more
Abstract
The excavations undertaken at Salat Tepe on the Upper Tigris region provided several contexts indicating ritual practices performed during the Middle Bronze Age. At the corners of a chamber in Level 1 antlers were placed probably for avoiding misfortune. Broken figurines, rhytha, incence burners and model ox-chariots found in several rooms of Level 2 is also interpreted as evidence of ritual behaviour. Broken human or animal figurines thrown away or buried in pits are frequently interpreted as incantation rituals for getting rid of malice and harmful events. Sacrificed animals or pieces of these animals placed on ruins of the collapsed building and those buried in mud filled pits dug into these ruins seem to have been remnants of several rituals sealing the damage of earthquake and fire in Level 2. Similar findings from earlier levels seem to have placed for sealing levels 3 and 4 of which the reason is not cleared, yet. Pebble idols were placed under the foundations of Level 5 indicating a foundation ritual, probably for ensuring fruitfulness of the settlement. Some of these ritual activities are described in cuneiform and later archives of the ancient Near East and its wide environment throughout the ages. Ethnological research point to the practice of similar incantaion rituals untill recent times.
The excavations undertaken at Salat Tepe on the Upper Tigris region provided several contexts indicating ritual practices performed during the Middle Bronze Age. At the corners of a chamber in Level 1 antlers were placed probably for avoiding misfortune. Broken figurines, rhytha, incence burners and model ox-chariots found in several rooms of Level 2 is also interpreted as evidence of ritual behaviour. Broken human or animal figurines thrown away or buried in pits are frequently interpreted as incantation rituals for getting rid of malice and harmful events. Sacrificed animals or pieces of these animals placed on ruins of the collapsed building and those buried in mud filled pits dug into these ruins seem to have been remnants of several rituals sealing the damage of earthquake and fire in Level 2. Similar findings from earlier levels seem to have placed for sealing levels 3 and 4 of which the reason is not cleared, yet. Pebble idols were placed under the foundations of Level 5 indicating a foundation ritual, probably for ensuring fruitfulness of the settlement. Some of these ritual activities are described in cuneiform and later archives of the ancient Near East and its wide environment throughout the ages. Ethnological research point to the practice of similar incantaion rituals untill recent times.
- by Tülin CENGİZ and +1
- •
- Anatolian Archaeology, Ritual, Bronze Age, Ethnologie
Özet Büyü, insanların doğaüstü, mistik yöntemlerle doğal dünyayı etkileyebildiklerini öne sürdükleri uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel bir sistemdir. Bu sistemin, din ile birlikte ilkçağ toplumları üzerine ciddi... more
Özet
Büyü, insanların doğaüstü, mistik yöntemlerle doğal dünyayı etkileyebildiklerini öne sürdükleri uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel bir sistemdir. Bu sistemin, din ile birlikte ilkçağ toplumları üzerine ciddi etkileri olmuştur. Öyleki bu dönemde büyü ile din arasındaki sınırları çizmek kolay değildir. Din mensup olanlar açısından “maharet” gerektirmeyen bir bireysel ruhani süreç ve inanç meselesi iken büyü, büyücülük ehli olmayı gerektiren, bilimin insan yaşantısına henüz nüfuz ettiği dönemlerde, önemli bir boşluğu dolduran teknik bir organizasyondur. Günümüzdeki modern tıp, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlerin ilgi alanına giren hemen hemen bütün konular İlkçağ dünyasında, büyü sisteminin kapsamındadır.
Hititler, “baş ağrısından öksürük, ses kısıklığı, göz hastalıkları, yaralanma, sarılık, ağız hastalıklarına; kalp krizinden depresyon, kısırlık, kâbus görme, doğum-hamilelik sorunlarına; salgın hastalıklardan cinayet, şiddet, dedikodu, kral ve kraliçeyi arındırmaya; arkadaşlar arasındaki kavga, ağız yıkama, üzüm bağlarının verimsizliğinden orduda salgına bireysel, ruhsal, toplumsal ve tıbbi konuda büyünün gücünden en fazla yararlanan uygarlıklardan biridir. Hitit Devlet Arşivi’nde bulunan “Kizzuvatna Kökenli Ritüel Metinler” büyünün toplumda ne kadar kabul gördüğünü gösteren çarpıcı örneklerle doludur. Büyünün bu kadar önemli ve işlevsel olduğu Hitit toplumunda büyücülük özellikle başkent Hattuşa’da adeta kamusal işlevi olan bir meslek konumundadır ve büyü faaliyetlerinde özellikle, olağanüstü yetkilere sahip olduğuna inanılan kadınlar etkindir. Bu “kadınlar” güç ve şifa veren ritüellerin yaratıcısı ve uygulayıcısıdırlar. Bu bildiride, Hititler’de insana ve doğaya ilişkin olayları gözlemleyerek, günlük hayatın problemlerine pratik çözümler üreten bilge kadınların/büyücülerin bir kente, modern bilimlere ve uygarlığa katkıları ele alınacaktır.
HEALING WOMEN OF THE CAPITAL HATTUSA: MAGICIANS
Abstract
Magic is a cultural system centred round the practices whereby men suggest they can affect the natural world by using the supernatural and mystic methods. This system has had profound effects on the ancient societies together with the religion. So much so that it is not easy to draw the boundaries between the magic and religion in this age. While religion is an individual spiritual process and belief system for its members that do not require any skill or ability, magic is a technical organization that requires being a master of magic and fills an important gap in the ages when the science had just penetrated into human life. Almost all the subjects and fields that are included in the scope of modern medicine, psychology, sociology, and such disciplines today were within the scope of magic system in the ancient world.
Hittites’ society is one of the civilizations that made the utmost use of magic in a wide range of subjects including headache, cough, hoarseness, eye diseases, injuries, jaundice, mouth diseases, heart diseases, depression, infertility, nightmare, birth-pregnancy problems, epidemics, murders, violence, gossip, purification of the king and queen, quarrels and fights between friends, unproductiveness of vineyards, individual, psychological, social and medical problems. In the Archives of the Hittites, “Kizzuvatna-Origin Ritual Texts” are full of striking examples that show how well the magic was approved and accepted in that society. In the Hittites society, where magic was so important and functional, magic is almost a public profession in Hattusa in particular, and especially women were effective in magical activities as they were believed to have supernatural powers. These women were the creators and practitioners of the rituals providing strength, power and health.
This presentation is intended to deal with the contributions of wise women/magicians to a city, modern sciences and civilizations by observing the natural events and humans around them and thus offering practical solutions to the problems of daily life.
Büyü, insanların doğaüstü, mistik yöntemlerle doğal dünyayı etkileyebildiklerini öne sürdükleri uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel bir sistemdir. Bu sistemin, din ile birlikte ilkçağ toplumları üzerine ciddi etkileri olmuştur. Öyleki bu dönemde büyü ile din arasındaki sınırları çizmek kolay değildir. Din mensup olanlar açısından “maharet” gerektirmeyen bir bireysel ruhani süreç ve inanç meselesi iken büyü, büyücülük ehli olmayı gerektiren, bilimin insan yaşantısına henüz nüfuz ettiği dönemlerde, önemli bir boşluğu dolduran teknik bir organizasyondur. Günümüzdeki modern tıp, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlerin ilgi alanına giren hemen hemen bütün konular İlkçağ dünyasında, büyü sisteminin kapsamındadır.
Hititler, “baş ağrısından öksürük, ses kısıklığı, göz hastalıkları, yaralanma, sarılık, ağız hastalıklarına; kalp krizinden depresyon, kısırlık, kâbus görme, doğum-hamilelik sorunlarına; salgın hastalıklardan cinayet, şiddet, dedikodu, kral ve kraliçeyi arındırmaya; arkadaşlar arasındaki kavga, ağız yıkama, üzüm bağlarının verimsizliğinden orduda salgına bireysel, ruhsal, toplumsal ve tıbbi konuda büyünün gücünden en fazla yararlanan uygarlıklardan biridir. Hitit Devlet Arşivi’nde bulunan “Kizzuvatna Kökenli Ritüel Metinler” büyünün toplumda ne kadar kabul gördüğünü gösteren çarpıcı örneklerle doludur. Büyünün bu kadar önemli ve işlevsel olduğu Hitit toplumunda büyücülük özellikle başkent Hattuşa’da adeta kamusal işlevi olan bir meslek konumundadır ve büyü faaliyetlerinde özellikle, olağanüstü yetkilere sahip olduğuna inanılan kadınlar etkindir. Bu “kadınlar” güç ve şifa veren ritüellerin yaratıcısı ve uygulayıcısıdırlar. Bu bildiride, Hititler’de insana ve doğaya ilişkin olayları gözlemleyerek, günlük hayatın problemlerine pratik çözümler üreten bilge kadınların/büyücülerin bir kente, modern bilimlere ve uygarlığa katkıları ele alınacaktır.
HEALING WOMEN OF THE CAPITAL HATTUSA: MAGICIANS
Abstract
Magic is a cultural system centred round the practices whereby men suggest they can affect the natural world by using the supernatural and mystic methods. This system has had profound effects on the ancient societies together with the religion. So much so that it is not easy to draw the boundaries between the magic and religion in this age. While religion is an individual spiritual process and belief system for its members that do not require any skill or ability, magic is a technical organization that requires being a master of magic and fills an important gap in the ages when the science had just penetrated into human life. Almost all the subjects and fields that are included in the scope of modern medicine, psychology, sociology, and such disciplines today were within the scope of magic system in the ancient world.
Hittites’ society is one of the civilizations that made the utmost use of magic in a wide range of subjects including headache, cough, hoarseness, eye diseases, injuries, jaundice, mouth diseases, heart diseases, depression, infertility, nightmare, birth-pregnancy problems, epidemics, murders, violence, gossip, purification of the king and queen, quarrels and fights between friends, unproductiveness of vineyards, individual, psychological, social and medical problems. In the Archives of the Hittites, “Kizzuvatna-Origin Ritual Texts” are full of striking examples that show how well the magic was approved and accepted in that society. In the Hittites society, where magic was so important and functional, magic is almost a public profession in Hattusa in particular, and especially women were effective in magical activities as they were believed to have supernatural powers. These women were the creators and practitioners of the rituals providing strength, power and health.
This presentation is intended to deal with the contributions of wise women/magicians to a city, modern sciences and civilizations by observing the natural events and humans around them and thus offering practical solutions to the problems of daily life.
- by Tülin CENGİZ
- •
ÖZET “(Öldüğüm zaman) [beni] iyice [yıka! ? Beni ğöğ]sünde [tut] Beni göğsünde [toprağa taşı!] (Beni) toprakta ko[r]u!” (I. Hattušili) Anadolu’da yazıya geçirilmiş en eski vasiyetname Hitit Krallığının kurucusu olarak kabul edilen I.... more
ÖZET
“(Öldüğüm zaman) [beni] iyice [yıka! ? Beni ğöğ]sünde [tut] Beni göğsünde [toprağa taşı!] (Beni) toprakta ko[r]u!” (I. Hattušili)
Anadolu’da yazıya geçirilmiş en eski vasiyetname Hitit Krallığının kurucusu olarak kabul edilen I. Hattušili tarafından yazdırılan çivi yazılı bir metindir (KUB I 16) . Bu vasiyetname, Kuššara kentinde hastalanan büyük kralın soylular topluluğu ve ailesi ile ilişkilerinden, veliaht tayini sırasında kendisine karşı yapılan ihanetlere, dönemin sosyal ve siyasal yapısı hakkında çok değerli bilgiler içerir. Boğazkale kazılarında ele geçen, Hititçe ve Akadca olmak üzere çift dilli olarak yazılan bu belge Büyük Kralın ölmeden önce geride bıraktığı son izdir.
“(Öldüğüm zaman) [beni] iyice [yıka! ? Beni ğöğ]sünde [tut] Beni göğsünde [toprağa taşı!] (Beni) toprakta ko[r]u!” (I. Hattušili)
Anadolu’da yazıya geçirilmiş en eski vasiyetname Hitit Krallığının kurucusu olarak kabul edilen I. Hattušili tarafından yazdırılan çivi yazılı bir metindir (KUB I 16) . Bu vasiyetname, Kuššara kentinde hastalanan büyük kralın soylular topluluğu ve ailesi ile ilişkilerinden, veliaht tayini sırasında kendisine karşı yapılan ihanetlere, dönemin sosyal ve siyasal yapısı hakkında çok değerli bilgiler içerir. Boğazkale kazılarında ele geçen, Hititçe ve Akadca olmak üzere çift dilli olarak yazılan bu belge Büyük Kralın ölmeden önce geride bıraktığı son izdir.
- by Tülin CENGİZ
- •
Özet Güneş kültü, kutsal bir figür olarak kabul edilen güneşe karşı dinsel hürmet ve bağlılığın gösterildiği bir sistemdir. Karşılaştırmalı mit incelemeleri ve etnolojik çalışmalar, Antik Çağ uygarlıklarında yaygın olarak rastlanılan... more
Özet Güneş kültü, kutsal bir figür olarak kabul edilen güneşe karşı dinsel hürmet ve bağlılığın gösterildiği bir sistemdir. Karşılaştırmalı mit incelemeleri ve etnolojik çalışmalar, Antik Çağ uygarlıklarında yaygın olarak rastlanılan güneş kültünün diğer kültlerden farklı olarak toplumun geneline değil sadece seçilmiş bir azınlığa ait bir tapınım olduğu yönünde bilgiler içerir. Bu kültün hâkim olduğu toplumlarda güneş ile yönetici erki temsil eden belli bir sınıfın insanları arasında soy ve şecere ilişkisi kurulur, güneş şifanın, bereketin sembolü olur. Bu durumu Hitit Krallığında da izlemek mümkündür. Hitit panteonunun başında bulunan Arinna'nın Güneş Tanrıçası, kraliyet çiftinin koruyucusu, yol göstericisi, insan soyunun yaratıcısı, dölleyici ve şifacı bir tanrıdır. Bu çalışmada, MÖ. II. bin yıl boyunca Anadolu'ya egemen olan Hitit Krallığının baş tanrıçası olan Arinna'nın Güneş Tanrıçası, bir güneş kültü figürü olarak ele alınmıştır. Abstract The cult of Sun is a system, where religious respect & loyalty is displayed for the sun, which is accepted as a sacred figure. Comparative myth analyses and ethnological studies suggest that the cult of sun, widely seen in Ancient Age civilizations, is not a worshipping of the general public unlike other cults, but rather it is the worshipping of a chosen minority, only. In societies dominated with this cult, a generational and genealogical relation is constituted between the sun itself and the people in the class representing the managing power, and the sun is smybolized as the healing and abundance. It is possible to see this situation in
- by Tülin CENGİZ
- •
Kadın söz konusu olduğunda geçmişe doğru iz sürüldüğünde arkeolojinin karşılaştığı en eski veriler Üst Paleolitik Çağın venüs heykelcikleridir. Avrupa'dan Sibirya'ya geniş bir alanda bulunmuş olan bu heykelcikler genellikle dişilik... more
Kadın söz konusu olduğunda geçmişe doğru iz sürüldüğünde arkeolojinin karşılaştığı en eski veriler Üst Paleolitik Çağın venüs heykelcikleridir. Avrupa'dan Sibirya'ya geniş bir alanda bulunmuş olan bu heykelcikler genellikle dişilik organları abartılmış kadın temsilleridir. En ünlüleri kireçtaşından yapılmış Willendorf venüsüdür. Genelde saç ve yüz detayları olmayan Venüs heykelciklerde saçın ve yüzün detaylandırıldığı örnekler de vardır. Bu heykelciklerin varlığı prehistorik insanın ilgisinin neden kadın ya da kadın bedeninin belli noktalarına bu kadar odaklandığı sorusunu gündeme getirmiştir. Toplumsal, ekonomik ya da kültürel işlevleri üzerine araştırmacıların uzlaştığı ortak bir cevap bulunmamakla birlikte farklı yorumlar yapılmıştır. Heykelcikler kadınlık, annelik, doğurganlık, bereket, hayatta kalma, yeniden doğuş, büyü, ve Şamanizm'le ilişkilendirildikleri gibi basit bir oyuncak ya da işaret nesnesi olarak da nitelendirilmişlerdir. Kadın heykelcikleri sadece Paleolitik Çağda değil tüm maden çağları boyunca kile, kemiğe, taşa, mermere işlenmiştir. Bu heykelciklerin kültürel/ekonomik/ekolojik çeşitlilik göz önüne alınmadan, çoğunlukla tek tip olarak aynı kategoride değerlendirilmiş olmaları kadınlarının tarihsel rollerinin ve geçirdikleri değişim sürecinin anlaşılmasını zorlaştıran unsurlardan biri olmuştur. Bir diğer unsur da Anadolu özelinde Tunç Çağına kadar arkeolojik verileri destekleyecek filolojik verilerin olmayışıdır. Tarihinin yazı ile takip edilebildiği Tunç Çağında Anadolu'da arkeolojik çalışmaların gün yüzüne çıkardığı yazılı tabletler siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamda kadınların yeri ve önemi hakkında önceki dönemlere oranla daha ayrıntılı veriler sunabilmiştir.
Özet Aile, temelde türün devamlılığını sağlamak için kurulmuş en küçük toplumsal birim olarak kabul edilse de içerisinde üretim, dağıtım ve mülkiyet ilişkilerinin gerçekleşmesi nedeniyle bir dayanışma ve ekonomi birliğidir. Bunun yanı... more
Özet
Aile, temelde türün devamlılığını sağlamak için kurulmuş en küçük toplumsal birim olarak kabul edilse de içerisinde üretim, dağıtım ve mülkiyet ilişkilerinin gerçekleşmesi nedeniyle bir dayanışma ve ekonomi birliğidir. Bunun yanı sıra aile, çocuğun içine doğduğu toplumsal çevreye uyumunu sağ layan kural, norm, değer, dil ve semboller sisteminin öğrenildiği ilk yerdir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Hitit ailesi ile ilgili olarak doğrudan Hitit arşivlerinde bilgi veren yazılı metinler yoktur fakat eğitimden, hukuk sistemine, masallardan tarihi belgelere, büyü ritüellerinden fal metinlerine göz atıldığında fikir sahibi olmamızı sağlayacak nitelikte veri mevcuttur. Çalışmada bu veriler üç farklı aile kategorisini analiz etmek amacıyla kullanılmıştır: Arinna’nın güneş tanrıçası ve fırtına tanrısı çiftinin yönettiği bir panteon (tanrılar ailesi); kral ve kraliçe tarafından yönetilen kraliyet ailesi ve halktan evli bir çiftin yönettiği çekirdek aile. Her üç aile yapısı da “anne-baba-çocuklar” üçlüsünden oluşmakta dır. Hititlerde soy ve veraset sisteminin erkek merkezli olması; tanrının kral, kralın ülkesi, ülkedeki babaların çocukları ve ailesi üzerindeki tahakkümü ataerkil bir aile sisteminin varlığına işaret etse de panteonun başındaki tanrıyla benzer güç ilişkisinde olan tanrıça; kralla birbirini tamamlayan bir ilişki içinde olan kraliçe; kocası ile birlikte aileyi yöneten ve hak sahibi olan kadınların varlığı Hitit ailesinin çağına göre dengeli ve eşitlikçi yapısıyla ilgilidir. Bu dengeli ilişki kendisini aile ve çocuk arasındaki ilişkide de göstermektedir. Hitit ailesi metinlerde çocuklarının eğitimine bütçe ayıran; şefkatli anne ve babalar olarak belirmekte, Hitit kanunları anne, çocuk ve gençlerin haklarını koruyucu hükümler içermektedir. Büyü ritüelleri aile içi bütünlüğün ve birliğin önemsendiğini göstermektedir. Tarihi metinlerde, kurucu kral I.Hattušili, tahtı devredeceği veliahttan ülkeler fetheden korkusuz bir savaşçı olmasını değil iyi ve merhametli bir insan olmasını beklemekte, II.Muršili, intikam duygusundan, kendisine ihanet eden kralın annesi ayaklarına kapandığı için vazgeçmektedir.
Abstract
Although the family is considered as the smallest social unit that is established to ensure the continuity of the humankind , it is a solidarity and economic union owing to the realization of production, distribution and property relations within it. Besides, the family is the first place where the system of rules, norms, values, language and symbols that ensures the child's adaptation to the social environment in which he is born is learned. There is no cuneiform document in the Hittite archives about the Hittite family, that is the subject of this study, but there are a number of evidences that enable us to have an idea when looking at education, legal system, fairy tales, historical documents, magic rituals and oracular texts. In this study, these evidences were used to analyse three different kinds of family categories: a pantheon (family of gods) ruled by pair of deities called the Sun Goddess of Arinna and the Storm God the royal family ruled by the king and queen, and the elementary family led by an ordinary married couple. All three family structures consist of the "mother-father-children" trio. Although the genealogical and succession system in the Hittite society has a malestream structure, and the domination of the god over the king, the king's country, the father's children and family in the country indicates the existence of a patriarchal family system The goddess, who is in a similar power relationship with the god at the head of the pantheon; the queen, who is in a complementary relationship with the king; and the ordinary women who manage the family together with their husbands and have rights, all these suggest the balanced and equitable structure of the Hittite family in this period. However, this balanced relationship also manifests itself in the relationship between family and child. The cuneiform texts indicate that the Hittite family including caring parents allocates a budget for the education of their children; Hittite laws contain provisions protecting the rights of mothers, children and young people. The magic rituals indicate that family integrity and unity are important for Hittites. In historical texts, I.Hattušili, the constitutive ruler of Hittite Kingdom, does not expect him to be a fearless warrior who conquers countries from the heir to the throne, but a good and merciful person. II.Muršili gives up his sense of vengeance because the mother of the king who betrayed him fell at his feet.
Aile, temelde türün devamlılığını sağlamak için kurulmuş en küçük toplumsal birim olarak kabul edilse de içerisinde üretim, dağıtım ve mülkiyet ilişkilerinin gerçekleşmesi nedeniyle bir dayanışma ve ekonomi birliğidir. Bunun yanı sıra aile, çocuğun içine doğduğu toplumsal çevreye uyumunu sağ layan kural, norm, değer, dil ve semboller sisteminin öğrenildiği ilk yerdir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Hitit ailesi ile ilgili olarak doğrudan Hitit arşivlerinde bilgi veren yazılı metinler yoktur fakat eğitimden, hukuk sistemine, masallardan tarihi belgelere, büyü ritüellerinden fal metinlerine göz atıldığında fikir sahibi olmamızı sağlayacak nitelikte veri mevcuttur. Çalışmada bu veriler üç farklı aile kategorisini analiz etmek amacıyla kullanılmıştır: Arinna’nın güneş tanrıçası ve fırtına tanrısı çiftinin yönettiği bir panteon (tanrılar ailesi); kral ve kraliçe tarafından yönetilen kraliyet ailesi ve halktan evli bir çiftin yönettiği çekirdek aile. Her üç aile yapısı da “anne-baba-çocuklar” üçlüsünden oluşmakta dır. Hititlerde soy ve veraset sisteminin erkek merkezli olması; tanrının kral, kralın ülkesi, ülkedeki babaların çocukları ve ailesi üzerindeki tahakkümü ataerkil bir aile sisteminin varlığına işaret etse de panteonun başındaki tanrıyla benzer güç ilişkisinde olan tanrıça; kralla birbirini tamamlayan bir ilişki içinde olan kraliçe; kocası ile birlikte aileyi yöneten ve hak sahibi olan kadınların varlığı Hitit ailesinin çağına göre dengeli ve eşitlikçi yapısıyla ilgilidir. Bu dengeli ilişki kendisini aile ve çocuk arasındaki ilişkide de göstermektedir. Hitit ailesi metinlerde çocuklarının eğitimine bütçe ayıran; şefkatli anne ve babalar olarak belirmekte, Hitit kanunları anne, çocuk ve gençlerin haklarını koruyucu hükümler içermektedir. Büyü ritüelleri aile içi bütünlüğün ve birliğin önemsendiğini göstermektedir. Tarihi metinlerde, kurucu kral I.Hattušili, tahtı devredeceği veliahttan ülkeler fetheden korkusuz bir savaşçı olmasını değil iyi ve merhametli bir insan olmasını beklemekte, II.Muršili, intikam duygusundan, kendisine ihanet eden kralın annesi ayaklarına kapandığı için vazgeçmektedir.
Abstract
Although the family is considered as the smallest social unit that is established to ensure the continuity of the humankind , it is a solidarity and economic union owing to the realization of production, distribution and property relations within it. Besides, the family is the first place where the system of rules, norms, values, language and symbols that ensures the child's adaptation to the social environment in which he is born is learned. There is no cuneiform document in the Hittite archives about the Hittite family, that is the subject of this study, but there are a number of evidences that enable us to have an idea when looking at education, legal system, fairy tales, historical documents, magic rituals and oracular texts. In this study, these evidences were used to analyse three different kinds of family categories: a pantheon (family of gods) ruled by pair of deities called the Sun Goddess of Arinna and the Storm God the royal family ruled by the king and queen, and the elementary family led by an ordinary married couple. All three family structures consist of the "mother-father-children" trio. Although the genealogical and succession system in the Hittite society has a malestream structure, and the domination of the god over the king, the king's country, the father's children and family in the country indicates the existence of a patriarchal family system The goddess, who is in a similar power relationship with the god at the head of the pantheon; the queen, who is in a complementary relationship with the king; and the ordinary women who manage the family together with their husbands and have rights, all these suggest the balanced and equitable structure of the Hittite family in this period. However, this balanced relationship also manifests itself in the relationship between family and child. The cuneiform texts indicate that the Hittite family including caring parents allocates a budget for the education of their children; Hittite laws contain provisions protecting the rights of mothers, children and young people. The magic rituals indicate that family integrity and unity are important for Hittites. In historical texts, I.Hattušili, the constitutive ruler of Hittite Kingdom, does not expect him to be a fearless warrior who conquers countries from the heir to the throne, but a good and merciful person. II.Muršili gives up his sense of vengeance because the mother of the king who betrayed him fell at his feet.
- by Tülin CENGİZ
- •
ÖZET Anadolu’nun yazıya geçirilmiş en eski masallarından biri, Hitit Çağı’na tarihlenen Avcı Kešši masalıdır. Hititlerin başkenti Hattuša’da Hititçe ve Hurrice, Mısır’da El Amarna’da Akadca bir paçası ele geçirilen bu masal, gerek... more
ÖZET
Anadolu’nun yazıya geçirilmiş en eski masallarından biri, Hitit Çağı’na tarihlenen Avcı Kešši masalıdır. Hititlerin başkenti Hattuša’da Hititçe ve Hurrice, Mısır’da El Amarna’da Akadca bir paçası ele geçirilen bu masal, gerek eğiticiliği gerekse yaratıldığı çağın ve toplumun kurallarını, kodlarını, kültürel değerlerini, baskın
düşüncelerini yansıtması sebebiyle tarih ve halk bilimi çalışmaları açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.
ABSTRACT
One of the oldest tales of Anatolia put into letters is that of “Hunter Kešši”, dating back to the Age of Hittite. A Hittite and Hurrian version of the tale was obtained in Hattuša, the capital of Hittites, and an Akadian version was obtained in El Amarna of Egypt. As such, the tale is of much importance for the historical and folk studiesin that it reflects the rules, codes, cultural values and dominant thoughts of the age and society in which it wascreated. It is also important in terms of its didactic role.
Anadolu’nun yazıya geçirilmiş en eski masallarından biri, Hitit Çağı’na tarihlenen Avcı Kešši masalıdır. Hititlerin başkenti Hattuša’da Hititçe ve Hurrice, Mısır’da El Amarna’da Akadca bir paçası ele geçirilen bu masal, gerek eğiticiliği gerekse yaratıldığı çağın ve toplumun kurallarını, kodlarını, kültürel değerlerini, baskın
düşüncelerini yansıtması sebebiyle tarih ve halk bilimi çalışmaları açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.
ABSTRACT
One of the oldest tales of Anatolia put into letters is that of “Hunter Kešši”, dating back to the Age of Hittite. A Hittite and Hurrian version of the tale was obtained in Hattuša, the capital of Hittites, and an Akadian version was obtained in El Amarna of Egypt. As such, the tale is of much importance for the historical and folk studiesin that it reflects the rules, codes, cultural values and dominant thoughts of the age and society in which it wascreated. It is also important in terms of its didactic role.
- by Tülin CENGİZ
- •
Özet Monarşik devlet yapıları, organize tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomik sistemleri, askeri teşkilatlanmaları, erkek soyuna dayalı veraset sistemleriyle ataerkil bir görüntü çizen Hitit Krallığı’nda özellikle Eski Hitit Çağı’na... more
Özet
Monarşik devlet yapıları, organize tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomik sistemleri, askeri teşkilatlanmaları, erkek soyuna dayalı veraset sistemleriyle ataerkil bir görüntü çizen Hitit Krallığı’nda özellikle Eski Hitit Çağı’na tarihlendirilen belgeler, Hitit sarayında Hitit kralından sonra neredeyse en nüfuzlu ve etkili kişi olarak Egemen Kraliçe adıyla anılan Tavananna unvanlı kadınların varlığına işaret etmektedir. Mevcut belgeler Tavannaların devlet üzerinde güçlü etkileri olduğuna işaret etmekte fakat Hitit Kralı ile soy ilişkileri, görevleri ve misyonları ile ilgili bilgi vermemektedirler. Krallar, Eskiçağ dünyasında devletin içte ve dışta tek meşru temsilcisi, kanun yapıcı, kural koyucu, veliahdı belirleyici, tanrısal kudrete sahip, halkın geleceği ve kaderini tayin edici mutlak bir güçtür. I.Hattušili’nin böyle bir dünyada taht üzerindeki hakkına meşruiyet kazandırmak için kendisini Tavananna’nın yeğeni olarak tanıtması, yine aynı kralın ömrünün son zamanlarında devlet için çok büyük bir tehlike olarak gördüğü Tavananna’nın adının anılmasını yasaklaması, ardından Hattušili’den uzunca bir zaman sonrasına kadar Tavanannalık ve Tavananna adının geçtiği belgelere rastlanılmaması bile Tavanannalarınkrallık üzerindeki etkilerinin sade bir kraliçeden çok farklı ve fazla olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, Hitit Çağı’nda Anadolu’daki siyasal ve sosyal yaşama dair önemli tartışmalardan biri olan Tavananna ve Tavanannalık kurumunu mevcut belgeler ve tartışmalar ekseninde ele alarak incelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Abstract
In the Hittite Kingdom, which has a patriarchal image with its monarchic state structures, economic systems based on organized agriculture and animal husbandry, military organizations, and inheritance systems based on male ancestry, documents dated especially to the Old Hittite Age indicate the existence of women by the name of the Sovereign queen, Tawananna as almost the most influential and influential person in the Hittite palace after the Hittite king. Existing documents indicate that the Tawannas had a strong influence on the state, but they did not provide information about their lineage relations, duties and missions with the Hittite King. Kings are the only legitimate representatives of the state inside and outside in the ancient world, law maker, rule maker, the heir determiner, an absolute power with divine power, determining the future and destiny of the people. Even Hattušili I introducing himself as Tawananna's nephew in order to legitimize his right on the throne in such a world, him banning the mention of Tawananna, whom the same king regarded as a great danger to the state at the end of his life, and then the absence of documents with the names of Tawananna and Tawanannaship for a long time from even long after Hattušili show that the influence of Tawananna on the kingdom is much different and more than a plain queen. This study has been written in order to examine the institution of Tawananna and Tawanannaship, which is one of the important debates on political and social life in Anatolia in the Hittite Age, in the axis of existing documents and discussions.
Monarşik devlet yapıları, organize tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomik sistemleri, askeri teşkilatlanmaları, erkek soyuna dayalı veraset sistemleriyle ataerkil bir görüntü çizen Hitit Krallığı’nda özellikle Eski Hitit Çağı’na tarihlendirilen belgeler, Hitit sarayında Hitit kralından sonra neredeyse en nüfuzlu ve etkili kişi olarak Egemen Kraliçe adıyla anılan Tavananna unvanlı kadınların varlığına işaret etmektedir. Mevcut belgeler Tavannaların devlet üzerinde güçlü etkileri olduğuna işaret etmekte fakat Hitit Kralı ile soy ilişkileri, görevleri ve misyonları ile ilgili bilgi vermemektedirler. Krallar, Eskiçağ dünyasında devletin içte ve dışta tek meşru temsilcisi, kanun yapıcı, kural koyucu, veliahdı belirleyici, tanrısal kudrete sahip, halkın geleceği ve kaderini tayin edici mutlak bir güçtür. I.Hattušili’nin böyle bir dünyada taht üzerindeki hakkına meşruiyet kazandırmak için kendisini Tavananna’nın yeğeni olarak tanıtması, yine aynı kralın ömrünün son zamanlarında devlet için çok büyük bir tehlike olarak gördüğü Tavananna’nın adının anılmasını yasaklaması, ardından Hattušili’den uzunca bir zaman sonrasına kadar Tavanannalık ve Tavananna adının geçtiği belgelere rastlanılmaması bile Tavanannalarınkrallık üzerindeki etkilerinin sade bir kraliçeden çok farklı ve fazla olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, Hitit Çağı’nda Anadolu’daki siyasal ve sosyal yaşama dair önemli tartışmalardan biri olan Tavananna ve Tavanannalık kurumunu mevcut belgeler ve tartışmalar ekseninde ele alarak incelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Abstract
In the Hittite Kingdom, which has a patriarchal image with its monarchic state structures, economic systems based on organized agriculture and animal husbandry, military organizations, and inheritance systems based on male ancestry, documents dated especially to the Old Hittite Age indicate the existence of women by the name of the Sovereign queen, Tawananna as almost the most influential and influential person in the Hittite palace after the Hittite king. Existing documents indicate that the Tawannas had a strong influence on the state, but they did not provide information about their lineage relations, duties and missions with the Hittite King. Kings are the only legitimate representatives of the state inside and outside in the ancient world, law maker, rule maker, the heir determiner, an absolute power with divine power, determining the future and destiny of the people. Even Hattušili I introducing himself as Tawananna's nephew in order to legitimize his right on the throne in such a world, him banning the mention of Tawananna, whom the same king regarded as a great danger to the state at the end of his life, and then the absence of documents with the names of Tawananna and Tawanannaship for a long time from even long after Hattušili show that the influence of Tawananna on the kingdom is much different and more than a plain queen. This study has been written in order to examine the institution of Tawananna and Tawanannaship, which is one of the important debates on political and social life in Anatolia in the Hittite Age, in the axis of existing documents and discussions.
- by Tülin CENGİZ
- •
Öz Toplumsal yapının en küçük birimi olan ailenin oluşabilmesi için gerekli bir organizasyon olan evlilik, dini, hukuki, ekonomik yönleri, kuralları ve ritüelleri olan bir kurumdur. Bu kurumun Hitit çağındaki işlevi ve işleyişi ile ilgili... more
Öz Toplumsal yapının en küçük birimi olan ailenin oluşabilmesi için gerekli bir organizasyon olan evlilik, dini, hukuki, ekonomik yönleri, kuralları ve ritüelleri olan bir kurumdur. Bu kurumun Hitit çağındaki işlevi ve işleyişi ile ilgili bilgilere ağırlıklı olarak kanun metinlerinden ulaşılabilmektedir. Söz konusu siyasi evlilikler olduğunda ise başvurulacak ilk belgeler siyasi antlaşma metinleridir. Çünkü Hitit krallarının diplomatik başarıları yazılı antlaşmalar yoluyla vasallıklar sağlamaları, karşılıklı askeri ve ekonomik işbirlikleri gerçekleştirmelerine bağlıydı ve bu antlaşmaları pekiştirmenin araçlarından biri de siyasi evliliklerdi. Bu çalışma, Hitit hanedanlığı ile komşu krallıklar arasında gerçekleştirilen siyasi evlilikleri dönemin politik ilişkileri çerçevesinde ele almak amacıyla kaleme alınmıştır.
Özet Modern dünyada şenlik denildiğinde ilk akla gelen vurgu eğlencedir. Eğlence, vakti hoşça geçirten eylem/etkinlikler için kullanılsa da bu, onun, tarihin her döneminde ve her coğrafyada aynı şekilde algılandığı ve tanımlandığı... more
Özet
Modern dünyada şenlik denildiğinde ilk akla gelen vurgu eğlencedir. Eğlence, vakti hoşça geçirten eylem/etkinlikler için kullanılsa da bu, onun, tarihin her döneminde ve her coğrafyada aynı şekilde algılandığı ve tanımlandığı anlamına gelmez. Eğlence, Ortaçağ kilisesi açısından bir sapkınlık, Roma arenalarında kitlesel kontrolü sağlamanın yollarından biri, Antik Yunan dünyasında bir çeşit propaganda aracı ya da Hitit Anadolusunda, tarımsal döngünün aksamaması için tanrılarla iletişim kurmaya yarayan bir dil olarak idrak edilebilir. Bu nedenle özellikle Eskiçağ söz konusu olduğunda, eğlence kültürünün bir parçası olan şenlikleri, toplumsal- ekonomik -siyasal yaşam ile bütünlük içinde ele almak gerekir.
Bu çalışmanın konusunu oluşturan Hitit Anadolusunda, “eğlence anlayışı” ile ilgili bilgilerin neredeyse tamamı devletin resmi şenliklerinin kaydedildiği yazılı belgelerden edinildiği için mevcut belgelerle sade Hititlinin kişisel eğlence anlayışı ve biçimini kestirmek zor görünmektedir. Dolayısıyla çalışma ile amaçlanan, Hitit dünyasının eğlence anlayışını tanımlamaktan ziyade şenliklerin iktidar tarafından ne amaçla ve nasıl kullanıldığını, çivi yazılı belgelerin yardımıyla aydınlatmaktır. Hattuša arşivine ait, bir çeşit şenlik programı niteliğindeki bu belgeler , şenliklerin kutlanış nedeni ve biçimi, katılımcıları, bütçesi gibi pek çok konuda fikir verebilecek nitelikte ve niceliktedir. Hitit coğrafyasının önde gelen tanrılarının onuruna düzenlenen bu şenlikler, her ne kadar tanrıların lütfünü kazanma, onları memnun etme güdüsüyle hayata geçiriliyormuş gibi görünse de arka planda kraliyet için son derece elverişli, toplumsal ve siyasal yatırımlardır: Tanrı ve kral arasındaki ilişkiyi pekiştirerek, kralın/iktidarın varlık nedenini meşrulaştıran ve gücünü somutlaştıran, büyük yatırımlar.
Abstract
The first emphasis that comes to mind when it comes to festival in the modern age is entertainment. Festivals, the organized form of entertainment, are events that are open to the participation of many individuals and the things that entertainment comes to the fore. Despite entertainment is actually a pleasant, desired situation, and if it is not, it is a situation where unhappiness is encountered, the perception and definition of entertainment is different in every period of human history: Besides being a language used to communicate with the gods in order to prevent the agricultural cycle from halting in the Hittites, whose existence was deeply dependent on the land, a political tool that intertwined with status symbols of kings and the political concerns of the state, one of the ways of controlling and manipulating the masses, as in the case of Rome, from the point of view of the medieval church, a heresy/a threat. So, it is necessary to consider and evaluate the festivals, which are a part of the entertainment culture, in unity with social, economic and political life. The aim of this paper is to examine the relationship between festivals and power in the Hittites, an ancient civilization that existed in Anatolian geography for two thousand years.
Modern dünyada şenlik denildiğinde ilk akla gelen vurgu eğlencedir. Eğlence, vakti hoşça geçirten eylem/etkinlikler için kullanılsa da bu, onun, tarihin her döneminde ve her coğrafyada aynı şekilde algılandığı ve tanımlandığı anlamına gelmez. Eğlence, Ortaçağ kilisesi açısından bir sapkınlık, Roma arenalarında kitlesel kontrolü sağlamanın yollarından biri, Antik Yunan dünyasında bir çeşit propaganda aracı ya da Hitit Anadolusunda, tarımsal döngünün aksamaması için tanrılarla iletişim kurmaya yarayan bir dil olarak idrak edilebilir. Bu nedenle özellikle Eskiçağ söz konusu olduğunda, eğlence kültürünün bir parçası olan şenlikleri, toplumsal- ekonomik -siyasal yaşam ile bütünlük içinde ele almak gerekir.
Bu çalışmanın konusunu oluşturan Hitit Anadolusunda, “eğlence anlayışı” ile ilgili bilgilerin neredeyse tamamı devletin resmi şenliklerinin kaydedildiği yazılı belgelerden edinildiği için mevcut belgelerle sade Hititlinin kişisel eğlence anlayışı ve biçimini kestirmek zor görünmektedir. Dolayısıyla çalışma ile amaçlanan, Hitit dünyasının eğlence anlayışını tanımlamaktan ziyade şenliklerin iktidar tarafından ne amaçla ve nasıl kullanıldığını, çivi yazılı belgelerin yardımıyla aydınlatmaktır. Hattuša arşivine ait, bir çeşit şenlik programı niteliğindeki bu belgeler , şenliklerin kutlanış nedeni ve biçimi, katılımcıları, bütçesi gibi pek çok konuda fikir verebilecek nitelikte ve niceliktedir. Hitit coğrafyasının önde gelen tanrılarının onuruna düzenlenen bu şenlikler, her ne kadar tanrıların lütfünü kazanma, onları memnun etme güdüsüyle hayata geçiriliyormuş gibi görünse de arka planda kraliyet için son derece elverişli, toplumsal ve siyasal yatırımlardır: Tanrı ve kral arasındaki ilişkiyi pekiştirerek, kralın/iktidarın varlık nedenini meşrulaştıran ve gücünü somutlaştıran, büyük yatırımlar.
Abstract
The first emphasis that comes to mind when it comes to festival in the modern age is entertainment. Festivals, the organized form of entertainment, are events that are open to the participation of many individuals and the things that entertainment comes to the fore. Despite entertainment is actually a pleasant, desired situation, and if it is not, it is a situation where unhappiness is encountered, the perception and definition of entertainment is different in every period of human history: Besides being a language used to communicate with the gods in order to prevent the agricultural cycle from halting in the Hittites, whose existence was deeply dependent on the land, a political tool that intertwined with status symbols of kings and the political concerns of the state, one of the ways of controlling and manipulating the masses, as in the case of Rome, from the point of view of the medieval church, a heresy/a threat. So, it is necessary to consider and evaluate the festivals, which are a part of the entertainment culture, in unity with social, economic and political life. The aim of this paper is to examine the relationship between festivals and power in the Hittites, an ancient civilization that existed in Anatolian geography for two thousand years.
Psiko-kültürel bir kavram olarak rüyalar, fal metinlerinden dualara; mitolojik metinlerden masallara birçok çivi yazılı belge içersinde kendisine yer bulmuş; Hitit yaşamında tanrılardan haber almak ve tanrılarla iletişim halinde... more
Psiko-kültürel bir kavram olarak rüyalar, fal metinlerinden dualara; mitolojik metinlerden masallara birçok çivi yazılı belge içersinde kendisine yer bulmuş; Hitit yaşamında tanrılardan haber almak ve tanrılarla iletişim halinde bulunmak amacıyla sıklıkla kullanılmışlardır. Rüyaların, Hitit dünyasında böylesi bir karşılığının olması, III. Hattušili örneğinde olduğu gibi “iktidar-meşruiyet ilişkisi” çerçevesinde bir araç olarak kullanılmasına olanak tanımıştır. Kralın kendisine ait otobiyografik içerikli metinde (CTH 81) aktarılan beş rüya anlatısı, hayat hikayesinin bütünlüğü içinde, ihtiyaç
duyduğu kutsal desteğin beyanları gibidir. Söz konusu olan metinde Hattušili, yeğeni Urhi Tešup’u (III. Muršili) devirerek gasp ettiği iktidarının haklılığını savunabilmek için tüm eylemlerinin mesuliyetini koruyucu tanrıçası İštar’a havale etmiş görünmektedir. Üstelik bu durumu tanrıça, bizzat, kralın ve yakınlarının rüyalarına girerek itiraf edecek, kısacası tüm sorumluluğu üstlenecektir. Eskiçağ dünyası söz konusu olduğunda işin içine bir tanrının girmesi, şaibeli bir iktidarın, “varlığı ve gerekliliği” konusundaki iddiasının inandırıcılığının garantiye alınması anlamına gelmektedir. Bu da
rüyaların otobiyografik metin içine bilinçli bir şekilde yerleştirildiği yani bir meşruiyet aracı olarak kullanıldığı izlenimini vermektedir. Bu çalışma, “iktidar”, “meşruiyet” ve “rüya” arasındaki ilişkiyi, Hitit İmparatorluğunun etkili krallarından III. Hattušili örneği üzerinden ele alarak incelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Abstract
Dreams as a psycho-cultural concept gain a place in many cuneiform documents, fromoracle texts to prayers and also from mythological texts to fairy tales; They were frequently used in Hittite life to receive news from the deities and to communicate with them. The fact that dreams have such a appearance in the Hittite world, it set the stage for it to be used as a tool within the framework of the "power-legitimacy relationship", as in the example of HattušiliIII.. The five dream narratives which
were conveyed in the autobiographical text of the king by himself (CTH 81) are like declarations of the divine support that he needs, in the integrity of his life story. In this text, Hattušili seems to have delegated the responsibility of all his actions to his protective goddess, Ištar, in order to defend the justification of the power that he usurped by overthrowing his nephew Urhi Tešup (Mursili III). Furthermore, the goddess would confess this situation by entering the dreams of the king and his
relatives; i.e. she would take all the responsibility. In the ancient world, the involvement of a deity in a case means ensuring the credibility of a dubious power's claim about its "existence and necessity". This gives the impression that dreams are consciously placed in the autobiographical text, i.e., they are used as a means of legitimacy.
This study was written in order to examine the relationship between “power”, “legitimacy” and “dream” through the example of Hattušili III, one of the influential kings of the Hittite Kingdom.
duyduğu kutsal desteğin beyanları gibidir. Söz konusu olan metinde Hattušili, yeğeni Urhi Tešup’u (III. Muršili) devirerek gasp ettiği iktidarının haklılığını savunabilmek için tüm eylemlerinin mesuliyetini koruyucu tanrıçası İštar’a havale etmiş görünmektedir. Üstelik bu durumu tanrıça, bizzat, kralın ve yakınlarının rüyalarına girerek itiraf edecek, kısacası tüm sorumluluğu üstlenecektir. Eskiçağ dünyası söz konusu olduğunda işin içine bir tanrının girmesi, şaibeli bir iktidarın, “varlığı ve gerekliliği” konusundaki iddiasının inandırıcılığının garantiye alınması anlamına gelmektedir. Bu da
rüyaların otobiyografik metin içine bilinçli bir şekilde yerleştirildiği yani bir meşruiyet aracı olarak kullanıldığı izlenimini vermektedir. Bu çalışma, “iktidar”, “meşruiyet” ve “rüya” arasındaki ilişkiyi, Hitit İmparatorluğunun etkili krallarından III. Hattušili örneği üzerinden ele alarak incelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Abstract
Dreams as a psycho-cultural concept gain a place in many cuneiform documents, fromoracle texts to prayers and also from mythological texts to fairy tales; They were frequently used in Hittite life to receive news from the deities and to communicate with them. The fact that dreams have such a appearance in the Hittite world, it set the stage for it to be used as a tool within the framework of the "power-legitimacy relationship", as in the example of HattušiliIII.. The five dream narratives which
were conveyed in the autobiographical text of the king by himself (CTH 81) are like declarations of the divine support that he needs, in the integrity of his life story. In this text, Hattušili seems to have delegated the responsibility of all his actions to his protective goddess, Ištar, in order to defend the justification of the power that he usurped by overthrowing his nephew Urhi Tešup (Mursili III). Furthermore, the goddess would confess this situation by entering the dreams of the king and his
relatives; i.e. she would take all the responsibility. In the ancient world, the involvement of a deity in a case means ensuring the credibility of a dubious power's claim about its "existence and necessity". This gives the impression that dreams are consciously placed in the autobiographical text, i.e., they are used as a means of legitimacy.
This study was written in order to examine the relationship between “power”, “legitimacy” and “dream” through the example of Hattušili III, one of the influential kings of the Hittite Kingdom.
AN ANATOLİAN QUEEN: PUDUHEPA Abstract Since Herodotus and Thucydides, Western historiography has evolved as the narrative of political and military events, of great deeds done by great men. This historiography, that Spencer called... more
AN ANATOLİAN QUEEN: PUDUHEPA
Abstract
Since Herodotus and Thucydides, Western historiography has evolved as the narrative of political and military events, of great deeds done by great men. This historiography, that Spencer called "biographies of kings", is also valid for Anatolia. The Hittite comprehension of history, being received as the pioneer of historiography in Anatolia, was managed around the central power. However, "making" and "writing" history are two different things. The fact that history wrote enough does not mean that women did not shape the history. Traditional history is the history of institutions such as parliament, that women are not in the conqueringposition or the history of wars that women didn’t fight. It is natural that women do not take much place in this historiography of countries, wars and governments.
Puduhepa, a Hittite queen leaking through the cracks of traditional history, has taken her place on the stage of history as a symbol of power, ability to govern, knowledge and courage as a diplomat and a priestess, although thousands of years have passed since her time. Many ancient texts indicating the importance of her role have survivedfrom the Hittite archives. From these texts, it seems that Puduhepa's active participation in diplomacy, including interstate politics, by getting rid of the image of a woman who has limited roles such as mother, wife, servant, is considered as equal with the king of the land.
This paper is discussed in order to remind the contributions of an Anatolian queen, Puduhepa, to the shaping of the world we live, by transcending the stereotypical roles attributed to women on the way to civilization in the prehistoric period.
Abstract
Since Herodotus and Thucydides, Western historiography has evolved as the narrative of political and military events, of great deeds done by great men. This historiography, that Spencer called "biographies of kings", is also valid for Anatolia. The Hittite comprehension of history, being received as the pioneer of historiography in Anatolia, was managed around the central power. However, "making" and "writing" history are two different things. The fact that history wrote enough does not mean that women did not shape the history. Traditional history is the history of institutions such as parliament, that women are not in the conqueringposition or the history of wars that women didn’t fight. It is natural that women do not take much place in this historiography of countries, wars and governments.
Puduhepa, a Hittite queen leaking through the cracks of traditional history, has taken her place on the stage of history as a symbol of power, ability to govern, knowledge and courage as a diplomat and a priestess, although thousands of years have passed since her time. Many ancient texts indicating the importance of her role have survivedfrom the Hittite archives. From these texts, it seems that Puduhepa's active participation in diplomacy, including interstate politics, by getting rid of the image of a woman who has limited roles such as mother, wife, servant, is considered as equal with the king of the land.
This paper is discussed in order to remind the contributions of an Anatolian queen, Puduhepa, to the shaping of the world we live, by transcending the stereotypical roles attributed to women on the way to civilization in the prehistoric period.