Despite some differences of opinion in the fight against the political and economic crisis caused... more Despite some differences of opinion in the fight against the political and economic crisis caused by the Russia-Ukraine War, the European Union (EU) is trying to carry out the process within the framework of cooperation. In this period when geopolitical concerns have risen again, the perceived threat to the border security and the crisis caused by dependence on Russia for energy have made it necessary for the EU to determine short, medium and long-term strategies. The Union, which has committed to achieving climate neutrality by 2050 by fulfilling its commitments under the Paris Agreement with the European Green Deal adopted in 2019, has updated its energy policies with the start of the Russia-Ukraine War. The new policies include many topics, from saving energy to a gradual transition to green energy, from taking measures in order to ensure the price control to making new agreements with alternative exporters. Turkic States are among the prominent actors in ensuring the EU's energy security during this crisis period. This study focuses on the energy crisis that emerged from the Russia-Ukraine War and the role of the Turkic States in the measures taken by the EU to combat the crisis.
Sovyetlerin dağılması ile yeniden gündeme gelen 'Türk Dünyası' kavramı, Türkiye'nin bölge ülkeler... more Sovyetlerin dağılması ile yeniden gündeme gelen 'Türk Dünyası' kavramı, Türkiye'nin bölge ülkelerini bir araya getirme çabalarının bir sonucu olarak sağlam temeller üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. Türk devletleri arasında 1990'lı yıllardan bu yana ikili ilişkilerin yanı sıra siyasi, ekonomik, kültürel başta olmak üzere bir çok alanda iş birliğini teşvik eden mekanizma ve örgütler oluşturulmuştur. Bu kapsamda 1992 yılında bağımsız Türk Devletleri başkanlarını bir araya getiren Zirveler'e 2009 yılındaki Nahcivan Anlaşması ile kurumsal bir nitelik kazandırılmıştır. Zaman içinde çeşitli aksamalar yaşansa da Özbekistan'ın Türk Keneşi'ne asli üyeliği, Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gözlemci üyeliği Birliğin gücünü artırmıştır. Dahası Türk Keneşi'nin Türk Devletleri Teşkilatı adını alması ile üye ülkeler arasındaki iş birliğinin daha da genişlemesi, derinleşmesi ve Türk Dünyası söyleminin güçlenmesi beklenmektedir. Bu çalışma Türk Devletleri Teşkilatının Türk dünyası söylemi içerisindeki rolü ve önemine odaklanmaktadır.
KomissiyasıЧıЧ Rəyasət Heyətinin 06 iyul 2012-ci il (ProtoФШХ №10-R) tarixli qərarı ilə КşКğıНК Р... more KomissiyasıЧıЧ Rəyasət Heyətinin 06 iyul 2012-ci il (ProtoФШХ №10-R) tarixli qərarı ilə КşКğıНК Рöstərilən elm sahələrТ üгrə dissertasiyalarıЧ əsas nəticələrinin dərc olunması ЭöЯsiyə edilən elmi nəşrlərin siyaСısına daxil edilmТşdir: Tarix, Antropologiya və Siyasi elmlər; Fəlsəfə və Sosiologiya elmləri; Filologiya elmləri; SənətşünasХıq sКhəsi. Directory of Research Journals Indexing (DRJI) ilə indeksləЧЦТşНТЫ.
Öz 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kolektif Güv... more Öz 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) gibi siyasi, askeri ve ekonomik oluşumlar yoluyla eski Sovyet coğrafyasında bağımsızlığını kazanan ülkeleri etki alanında tutmaya çalışmıştır. Bölgedeki nüfuzunu kaybetmenin küresel alandaki konumunu zayıflatacağını bilen Moskova, bu ülkelerin Batılı kurum ve kuruluşlarla entegre olmasını istememiştir. Nitekim son yıllarda Gürcistan ve Ukrayna'nın olası NATO üyeliklerine engel olmak için her türlü girişimde bulunulmuş ve en uzun sınırı paylaştığı Kazakistan'da yaşanan olaylara uzun yıllar etkinsizliği ile eleştirilen KGAÖ aracılığıyla müdahale etmiştir. Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgalinden sonra Finlandiya ve İsveç, uzun yıllardır benimsedikleri askeri tarafsızlığı terk ederek NATO'ya üyelik başvurusu yapmayı kararlaştırmıştır. Bu kapsamda Rusya-Ukrayna Savaşı yeni üyelikleri gündeme getirerek NATO'nun genişlemesine yönelik bir durum ortaya çıkarırken Orta Asya ve Kafkasya bölgesindeki gelişmeler benzer bir ihtimalin KGAÖ için de söz konusu olabileceğine işaret etmektedir. Öyle ki, NATO gibi açık kapı politikası uygulayan KGAÖ'ne zaman zaman İran'ın üye olacağına yönelik açıklamalar gündeme gelmektedir. Yine Avrasya Ekonomik Birliği'ne gözlemci üye olması sonrasında Özbekistan, 2021 yılında Rusya ile ikili bir askeri tatbikat ve Rusya ve Tacikistan ile üçlü bir askeri tatbikat gerçekleştirmiştir. Bunun yanında aynı yıl çevrimiçi formatta gerçekleştirilen KGAÖ toplantısına Özbekistan Cumhurbaşkanı Şövket Mirziyoyev konuk olarak katılmıştır. Kazakistan'da yaşanan olaylar nedeni ile gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko'nun olayların Özbekistan'a sıçraması ihtimali olduğunu ifade etmesi ise Taşkent'in 2012 yılında askıya aldığı üyeliğini önümüzdeki günlerde yeniden aktifleştirebilir mi sorusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çalışmanın temel tezi NATO'nun genişlemesinin ve Kazakistan olaylarının KGAÖ'nün faaliyet alanlarını genişletebileceği ve yeni üyelikleri gündeme getirebileceğidir. Bu kapsamda çalışma Avrasya'nın NATO'su olarak addedilen KGAÖ'nün 30 yıllık serüvenine odaklanmaktadır. Çalışmada örgütün yapısı, işleyişi ve faaliyetleri üzerinde durulmuş ve özellikle son gelişmeler ışığında KGAÖ'nün etkinliği ve geleceği değerlendirilmiştir.
Küreselleşme sürecinde artan nüfus, genişleyen sınırlar ve güçlenen yerel eğilimler kentlerin öne... more Küreselleşme sürecinde artan nüfus, genişleyen sınırlar ve güçlenen yerel eğilimler kentlerin önemli aktörler olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır. Sakinlerini ve dışarıdan gelenleri belirli bir ideolojik fikir altında toplamayı amaç edinen yerel yönetimler, kentsel planlamayı ve kent içi ulaşımı bu amaç doğrultusunda şekillendirebilme imkânına sahiptir. Siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal ve işlevsel bir bakış açısı ile planlanan kentler aynı zamanda ideolojik bir anlatıyı da içerebilmektedirler. Bu çalışma kent içi ulaşımın ulus kent kimliğinin oluşturulmasında etkili olduğunu savunmaktadır. Tarihi ve siyasi koşulların etkisi ile etnik kimliğe yapılan vurgunun oldukça güçlü olduğu Azerbaycan’da, kent içi ulaşımın merkezi yönetimin ideolojik kimliğine uygun insan tipi oluşturmada bir araç olarak kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu kapsamda çalışmada kent içi ulaşımın sağlandığı güzergâhların ulusal kimlik oluşturma sürecine olan etkisi Bakü örneği üzerinden ele alınmış olup kentin en çok kullanılan hatlarından biri olması sebebiyle 18 numaralı otobüs güzergâhı örneklem olarak incelenmiştir. Sonuçta durak isimlerinden hat güzergâhına, güzergâh etrafındaki kent mobilyalarından otobüs üzerindeki yazılara kadar çoğu isim, simge ve görselin siyasi iktidarın kendi egemenliğini meşrulaştırmada bir araç niteliği taşıdığı gözlemlenmiştir.
Öz 1994 yılında Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ateşkes anlaşması imzalansa da sınır hattın... more Öz 1994 yılında Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ateşkes anlaşması imzalansa da sınır hattında zaman zaman şiddeti artan çatışmalar yaşanmaya devam etmiştir. Bu çatışmaların en kapsamlı olanı 2-5 Nisan 2016 tarihlerinde gerçekleşen Dört Gün Savaşları'dır. Dört Gün Savaşları, Azerbaycan-Ermenistan sorununun çözümüne yönelik ilginin azaldığı bir dönemde Karabağ meselesini uluslararası alanda yeniden gündeme getirerek savaş seçeneğinin aslında ortadan kalkmadığına dikkat çekmiştir. Nitekim 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında yaşanan savaşta Azerbaycan'ın topraklarının büyük bir kısmını Ermeni işgalinden kurtarmayı başarması ile bölge sakinlerinin geri dönüşü için çalışmalar başlatılmıştır. Dört Gün Savaşları sonrasında Azerbaycan kamuoyunda "Böyük Qayıdış" olarak nitelendirilen Çocuq Mərcanlı köyünün yerleşime açılması, İkinci Karabağ Savaşı'nda işgalden kurtarılan kentlerin yeniden yapılandırılması için bir pilot proje görevi görmüştür. Bu çalışmada, Çocuq Mərcanlı köyünün sözü edilen simgesel anlamından hareketle, savaş sonrası süreçte işgalden kurtarılan toprakların yerleşime açılması için yürütülen faaliyetler ve geri dönüş politikasının, bir yeniden doğuş öyküsüne dönüştürülebilirliği analiz edilmektedir.
Sovyetlerin dağılması ile etnik temelli çatışma alanlarından birine dönüşen Kafkasya'da Azerbayca... more Sovyetlerin dağılması ile etnik temelli çatışma alanlarından birine dönüşen Kafkasya'da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorun 1992 yılında AGİT'in konuya müdahil olmasıyla uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Çok geçmeden imzalanan anlaşmayla soruna barışçıl yollardan çözüm aranmasına karşın gerek tarafların ortak paydada buluşamaması gerekse de Temas Hattında zaman zaman artan sıcak çatışmalar bölgede savaş ihtimalini her daim canlı tutmuştur. Nitekim, üzerine onlarca senaryo yazılan bu ihtimal 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleşmiş ve Minsk Grubu'nun masada sağlayamadığı çözüm sahada Azerbaycan'ın üstünlüğü ile sağlanmıştır. Çalışma, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunun çözümünde arzu edilmeyen seçenek olan savaş ihtimalinin gerçekleşmesinde en büyük sorumluluğu Minsk Grubu'nun taşıdığını iddia etmektedir. Bu kapsamda çalışmada, Dağlık Karabağ meselesinin bölgesel bir sorun iken tarafların AGİT'e üye olması ile küresel çözümsüzlüğe, oradan da Vatan Muharebesine dönüşmesinde Minsk Grubu'nun etkisi ele alınmaktadır. Ayrıca çalışmanın son bölümünde 44 günlük savaşa giden süreç ve imzalanan anlaşmaya yer verilerek Savaşın taraflar üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir.
Özet Sovyet sisteminin çökmesi ile birlikte 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan ülkeler siyasi, e... more Özet Sovyet sisteminin çökmesi ile birlikte 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan ülkeler siyasi, ekonomik, toplumsal alanda çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmış; özellikle Türk Cumhuriyetleri bulundukları coğrafya itibariyle söz konusu süreci daha sancılı geçirmiştir. 90'lı yılların ilk yarısında öncelikle ulusal sorunlara yönelen Türk devletleri, sonraki dönemde uluslararası sisteme adapte olmuş; karşılıklı ilişkileri ikili ve çok taraflı bir zeminde geliştirmeyi başarmışlardır. Kafkasya'nın en güçlü ve en büyük devleti olarak öne çıkan Azerbaycan Cumhuriyeti, uzun yıllar aynı kaderi paylaştığı Orta Asya'nın Türk Cumhuriyetleri ile bağımsızlık sonrası dostluk ve işbirliğine dayalı bir dış politika stratejisi geliştirmiştir. Söz konusu ülkelerden biri olan Kırgızistan Cumhuriyeti ile ilişkiler çeşitli bölgesel ve küresel kuruluşlar çerçevesinde geliştirilmesine karşın ikili ilişkilerin resmi bir nitelik kazanması ancak 2000'li yıllarla birlikte mümkün olabilmiştir. Çalışma'nın temel amacı Türk devletleri arasındaki ilişkilere yer veren kısıtlı literatüre Azerbaycan ve Kırgızistan ilişkileri bağlamında katkı sağlamaktır. Bu kapsamda çalışmada bağımsızlık sonrası Azerbaycan-Kırgızistan ilişkilerinin ekonomik ve siyasi boyutu ele alınmış ve ikili ilişkilerin geleceğine yönelik değerlendirmelere yer verilmiştir. Abstract With the collapse of the Soviet system, the countries which gained their independence in 1991 faced various problems in the political, economic and public sphere; especially the Turkic Republics were more painful in terms of their geography. In the first half of the 1
Despite some differences of opinion in the fight against the political and economic crisis caused... more Despite some differences of opinion in the fight against the political and economic crisis caused by the Russia-Ukraine War, the European Union (EU) is trying to carry out the process within the framework of cooperation. In this period when geopolitical concerns have risen again, the perceived threat to the border security and the crisis caused by dependence on Russia for energy have made it necessary for the EU to determine short, medium and long-term strategies. The Union, which has committed to achieving climate neutrality by 2050 by fulfilling its commitments under the Paris Agreement with the European Green Deal adopted in 2019, has updated its energy policies with the start of the Russia-Ukraine War. The new policies include many topics, from saving energy to a gradual transition to green energy, from taking measures in order to ensure the price control to making new agreements with alternative exporters. Turkic States are among the prominent actors in ensuring the EU's energy security during this crisis period. This study focuses on the energy crisis that emerged from the Russia-Ukraine War and the role of the Turkic States in the measures taken by the EU to combat the crisis.
Sovyetlerin dağılması ile yeniden gündeme gelen 'Türk Dünyası' kavramı, Türkiye'nin bölge ülkeler... more Sovyetlerin dağılması ile yeniden gündeme gelen 'Türk Dünyası' kavramı, Türkiye'nin bölge ülkelerini bir araya getirme çabalarının bir sonucu olarak sağlam temeller üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. Türk devletleri arasında 1990'lı yıllardan bu yana ikili ilişkilerin yanı sıra siyasi, ekonomik, kültürel başta olmak üzere bir çok alanda iş birliğini teşvik eden mekanizma ve örgütler oluşturulmuştur. Bu kapsamda 1992 yılında bağımsız Türk Devletleri başkanlarını bir araya getiren Zirveler'e 2009 yılındaki Nahcivan Anlaşması ile kurumsal bir nitelik kazandırılmıştır. Zaman içinde çeşitli aksamalar yaşansa da Özbekistan'ın Türk Keneşi'ne asli üyeliği, Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gözlemci üyeliği Birliğin gücünü artırmıştır. Dahası Türk Keneşi'nin Türk Devletleri Teşkilatı adını alması ile üye ülkeler arasındaki iş birliğinin daha da genişlemesi, derinleşmesi ve Türk Dünyası söyleminin güçlenmesi beklenmektedir. Bu çalışma Türk Devletleri Teşkilatının Türk dünyası söylemi içerisindeki rolü ve önemine odaklanmaktadır.
KomissiyasıЧıЧ Rəyasət Heyətinin 06 iyul 2012-ci il (ProtoФШХ №10-R) tarixli qərarı ilə КşКğıНК Р... more KomissiyasıЧıЧ Rəyasət Heyətinin 06 iyul 2012-ci il (ProtoФШХ №10-R) tarixli qərarı ilə КşКğıНК Рöstərilən elm sahələrТ üгrə dissertasiyalarıЧ əsas nəticələrinin dərc olunması ЭöЯsiyə edilən elmi nəşrlərin siyaСısına daxil edilmТşdir: Tarix, Antropologiya və Siyasi elmlər; Fəlsəfə və Sosiologiya elmləri; Filologiya elmləri; SənətşünasХıq sКhəsi. Directory of Research Journals Indexing (DRJI) ilə indeksləЧЦТşНТЫ.
Öz 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kolektif Güv... more Öz 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) gibi siyasi, askeri ve ekonomik oluşumlar yoluyla eski Sovyet coğrafyasında bağımsızlığını kazanan ülkeleri etki alanında tutmaya çalışmıştır. Bölgedeki nüfuzunu kaybetmenin küresel alandaki konumunu zayıflatacağını bilen Moskova, bu ülkelerin Batılı kurum ve kuruluşlarla entegre olmasını istememiştir. Nitekim son yıllarda Gürcistan ve Ukrayna'nın olası NATO üyeliklerine engel olmak için her türlü girişimde bulunulmuş ve en uzun sınırı paylaştığı Kazakistan'da yaşanan olaylara uzun yıllar etkinsizliği ile eleştirilen KGAÖ aracılığıyla müdahale etmiştir. Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgalinden sonra Finlandiya ve İsveç, uzun yıllardır benimsedikleri askeri tarafsızlığı terk ederek NATO'ya üyelik başvurusu yapmayı kararlaştırmıştır. Bu kapsamda Rusya-Ukrayna Savaşı yeni üyelikleri gündeme getirerek NATO'nun genişlemesine yönelik bir durum ortaya çıkarırken Orta Asya ve Kafkasya bölgesindeki gelişmeler benzer bir ihtimalin KGAÖ için de söz konusu olabileceğine işaret etmektedir. Öyle ki, NATO gibi açık kapı politikası uygulayan KGAÖ'ne zaman zaman İran'ın üye olacağına yönelik açıklamalar gündeme gelmektedir. Yine Avrasya Ekonomik Birliği'ne gözlemci üye olması sonrasında Özbekistan, 2021 yılında Rusya ile ikili bir askeri tatbikat ve Rusya ve Tacikistan ile üçlü bir askeri tatbikat gerçekleştirmiştir. Bunun yanında aynı yıl çevrimiçi formatta gerçekleştirilen KGAÖ toplantısına Özbekistan Cumhurbaşkanı Şövket Mirziyoyev konuk olarak katılmıştır. Kazakistan'da yaşanan olaylar nedeni ile gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko'nun olayların Özbekistan'a sıçraması ihtimali olduğunu ifade etmesi ise Taşkent'in 2012 yılında askıya aldığı üyeliğini önümüzdeki günlerde yeniden aktifleştirebilir mi sorusunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çalışmanın temel tezi NATO'nun genişlemesinin ve Kazakistan olaylarının KGAÖ'nün faaliyet alanlarını genişletebileceği ve yeni üyelikleri gündeme getirebileceğidir. Bu kapsamda çalışma Avrasya'nın NATO'su olarak addedilen KGAÖ'nün 30 yıllık serüvenine odaklanmaktadır. Çalışmada örgütün yapısı, işleyişi ve faaliyetleri üzerinde durulmuş ve özellikle son gelişmeler ışığında KGAÖ'nün etkinliği ve geleceği değerlendirilmiştir.
Küreselleşme sürecinde artan nüfus, genişleyen sınırlar ve güçlenen yerel eğilimler kentlerin öne... more Küreselleşme sürecinde artan nüfus, genişleyen sınırlar ve güçlenen yerel eğilimler kentlerin önemli aktörler olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır. Sakinlerini ve dışarıdan gelenleri belirli bir ideolojik fikir altında toplamayı amaç edinen yerel yönetimler, kentsel planlamayı ve kent içi ulaşımı bu amaç doğrultusunda şekillendirebilme imkânına sahiptir. Siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal ve işlevsel bir bakış açısı ile planlanan kentler aynı zamanda ideolojik bir anlatıyı da içerebilmektedirler. Bu çalışma kent içi ulaşımın ulus kent kimliğinin oluşturulmasında etkili olduğunu savunmaktadır. Tarihi ve siyasi koşulların etkisi ile etnik kimliğe yapılan vurgunun oldukça güçlü olduğu Azerbaycan’da, kent içi ulaşımın merkezi yönetimin ideolojik kimliğine uygun insan tipi oluşturmada bir araç olarak kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu kapsamda çalışmada kent içi ulaşımın sağlandığı güzergâhların ulusal kimlik oluşturma sürecine olan etkisi Bakü örneği üzerinden ele alınmış olup kentin en çok kullanılan hatlarından biri olması sebebiyle 18 numaralı otobüs güzergâhı örneklem olarak incelenmiştir. Sonuçta durak isimlerinden hat güzergâhına, güzergâh etrafındaki kent mobilyalarından otobüs üzerindeki yazılara kadar çoğu isim, simge ve görselin siyasi iktidarın kendi egemenliğini meşrulaştırmada bir araç niteliği taşıdığı gözlemlenmiştir.
Öz 1994 yılında Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ateşkes anlaşması imzalansa da sınır hattın... more Öz 1994 yılında Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir ateşkes anlaşması imzalansa da sınır hattında zaman zaman şiddeti artan çatışmalar yaşanmaya devam etmiştir. Bu çatışmaların en kapsamlı olanı 2-5 Nisan 2016 tarihlerinde gerçekleşen Dört Gün Savaşları'dır. Dört Gün Savaşları, Azerbaycan-Ermenistan sorununun çözümüne yönelik ilginin azaldığı bir dönemde Karabağ meselesini uluslararası alanda yeniden gündeme getirerek savaş seçeneğinin aslında ortadan kalkmadığına dikkat çekmiştir. Nitekim 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında yaşanan savaşta Azerbaycan'ın topraklarının büyük bir kısmını Ermeni işgalinden kurtarmayı başarması ile bölge sakinlerinin geri dönüşü için çalışmalar başlatılmıştır. Dört Gün Savaşları sonrasında Azerbaycan kamuoyunda "Böyük Qayıdış" olarak nitelendirilen Çocuq Mərcanlı köyünün yerleşime açılması, İkinci Karabağ Savaşı'nda işgalden kurtarılan kentlerin yeniden yapılandırılması için bir pilot proje görevi görmüştür. Bu çalışmada, Çocuq Mərcanlı köyünün sözü edilen simgesel anlamından hareketle, savaş sonrası süreçte işgalden kurtarılan toprakların yerleşime açılması için yürütülen faaliyetler ve geri dönüş politikasının, bir yeniden doğuş öyküsüne dönüştürülebilirliği analiz edilmektedir.
Sovyetlerin dağılması ile etnik temelli çatışma alanlarından birine dönüşen Kafkasya'da Azerbayca... more Sovyetlerin dağılması ile etnik temelli çatışma alanlarından birine dönüşen Kafkasya'da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorun 1992 yılında AGİT'in konuya müdahil olmasıyla uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Çok geçmeden imzalanan anlaşmayla soruna barışçıl yollardan çözüm aranmasına karşın gerek tarafların ortak paydada buluşamaması gerekse de Temas Hattında zaman zaman artan sıcak çatışmalar bölgede savaş ihtimalini her daim canlı tutmuştur. Nitekim, üzerine onlarca senaryo yazılan bu ihtimal 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleşmiş ve Minsk Grubu'nun masada sağlayamadığı çözüm sahada Azerbaycan'ın üstünlüğü ile sağlanmıştır. Çalışma, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunun çözümünde arzu edilmeyen seçenek olan savaş ihtimalinin gerçekleşmesinde en büyük sorumluluğu Minsk Grubu'nun taşıdığını iddia etmektedir. Bu kapsamda çalışmada, Dağlık Karabağ meselesinin bölgesel bir sorun iken tarafların AGİT'e üye olması ile küresel çözümsüzlüğe, oradan da Vatan Muharebesine dönüşmesinde Minsk Grubu'nun etkisi ele alınmaktadır. Ayrıca çalışmanın son bölümünde 44 günlük savaşa giden süreç ve imzalanan anlaşmaya yer verilerek Savaşın taraflar üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir.
Özet Sovyet sisteminin çökmesi ile birlikte 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan ülkeler siyasi, e... more Özet Sovyet sisteminin çökmesi ile birlikte 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan ülkeler siyasi, ekonomik, toplumsal alanda çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmış; özellikle Türk Cumhuriyetleri bulundukları coğrafya itibariyle söz konusu süreci daha sancılı geçirmiştir. 90'lı yılların ilk yarısında öncelikle ulusal sorunlara yönelen Türk devletleri, sonraki dönemde uluslararası sisteme adapte olmuş; karşılıklı ilişkileri ikili ve çok taraflı bir zeminde geliştirmeyi başarmışlardır. Kafkasya'nın en güçlü ve en büyük devleti olarak öne çıkan Azerbaycan Cumhuriyeti, uzun yıllar aynı kaderi paylaştığı Orta Asya'nın Türk Cumhuriyetleri ile bağımsızlık sonrası dostluk ve işbirliğine dayalı bir dış politika stratejisi geliştirmiştir. Söz konusu ülkelerden biri olan Kırgızistan Cumhuriyeti ile ilişkiler çeşitli bölgesel ve küresel kuruluşlar çerçevesinde geliştirilmesine karşın ikili ilişkilerin resmi bir nitelik kazanması ancak 2000'li yıllarla birlikte mümkün olabilmiştir. Çalışma'nın temel amacı Türk devletleri arasındaki ilişkilere yer veren kısıtlı literatüre Azerbaycan ve Kırgızistan ilişkileri bağlamında katkı sağlamaktır. Bu kapsamda çalışmada bağımsızlık sonrası Azerbaycan-Kırgızistan ilişkilerinin ekonomik ve siyasi boyutu ele alınmış ve ikili ilişkilerin geleceğine yönelik değerlendirmelere yer verilmiştir. Abstract With the collapse of the Soviet system, the countries which gained their independence in 1991 faced various problems in the political, economic and public sphere; especially the Turkic Republics were more painful in terms of their geography. In the first half of the 1
Uploads