Dr. Öğretim Üyesi / Amasya Üniversitesi Tarih Bölümü Address: http://fenedebiyat.amasya.edu.tr/personel/akademik-personel?id=2370 https://www.facebook.com/ali.toraman.353 https://twitter.com/_alitoraman
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2024
Türk mitolojisinde doğadaki dağ, su, ateş, ağaç gibi doğal nesneler ile doğadaki kurt, at, ejder,... more Türk mitolojisinde doğadaki dağ, su, ateş, ağaç gibi doğal nesneler ile doğadaki kurt, at, ejder, kartal gibi bazı hayvanlar kutsal sayılmıştır. Bu nesne ve hayvanlar çerçevesinde kültler (inanışlar) oluşmuştur. Bu hayvanlar içinde kartal, Türk mitolojisinde, sosyal, dini ve sanat hayatında, devlet sembollerinde sıkça yer aldı. Aynı zamanda tüm Türk halklarının Şamanist motiflerinde de çok önemli bir yere sahip oldu. Kartal, Türk kültür ve mitolojisinde yüceliği, gücü, cesareti temsil eder. Bu yönleriyle ve ayrıca cesareti ve savaşçılık özelliği yönüyle Türk hükümdarları da zaman zaman kartal ile özdeşleştirilmiştir. Kartalın diğer kuş türlerine göre çok yükseklerde uçması, onun gökle ilişkilendirilmesine sebep olmuş ve gökyüzü de Türk inancında ilahi kaynağın mekânı olarak düşünüldüğünden, kartal da bu bağlamda kutsal sayılmıştır. Nitekim Türk boylarında olduğu gibi günümüz Hakas Türklerinin edebiyatlarında, sanatlarında, inanışlarında ve mitolojilerinde kartal ile ilgili motiflere sıklıkla yer verildi. Bu çalışmanın konusu günümüz Hakas Türklerinde kartal kültü ile ilgili inanışlardır. Konunun çerçevesini, Türklerde Kartal kültü ve inanışlarının Hakas Türklerinde tespiti oluşturur. Çalışmada; gözlem, yabancı kaynakların tercümesi, yerli kaynakların toplanması ve elde edilen bilgilerin incelenerek yorumlanması metodu izlenmiştir. Çalışmada, kartal kültünün Hakas Türklerinin edebi eserlerinde, şaman eşyalarında ve uygulamalarında, avcılık geleneklerinde, gökle ilgili inanışlarında, tarihi motiflerinde ve müzelerinde canlı bir şekilde yaşadığı görülmüştür.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2023
Tarihte büyük devletler kuran Türk boyları, geniş coğrafyalara yayılmışlar ve arkalarında sayısız... more Tarihte büyük devletler kuran Türk boyları, geniş coğrafyalara yayılmışlar ve arkalarında sayısız eserler bırakmışlardır. Bu eserler ise büyük oranda, maddi kültür mirasımızın temel unsurları olan arkeolojik kalıntılardan oluşur, bu kalıntılar içerisinde ise özellikle kurganlar büyük bir öneme sahiptir. Kurganlar somut varlıklar olarak, Türk kültürü, inancı, sosyal yapısı, ekonomik hayatı gibi birçok konuda değerli bilgiler verir, aynı zamanda Türk mimari yapısı ve konut anlayışı hakkında da fikir edinmemizi sağlarlar. Kurganlar Türk kültüründe, ölen bir kişinin ebedi hayatını geçireceği ikametgâhıdır, ölen bir insanın diğer dünyaya yolculuğunun başladığı ve son vedanın yapıldığı yerdir. Bundan dolayı belli bir öneme sahiptirler ve çeşitli tip ve türleri de vardır. Bunlardan birisi anıt mezar veya anıt kurgan olarak tarif edebileceğimiz, bir kişinin anısına yapılan yerlerdir. Türk kültüründe çeşitli sebeplerden dolayı cesedine ulaşılamayan veya cesedi uzak diyarlarda kalan insanların diğer dünyaya yolculukları, anıt kurganlar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Bunlar yapı ve uygulama olarak diğer kurgan türlerinden farksızdır, sadece içerisinde anısına yapılan insanın cesedi yoktur. Bu çalışmada söz konusu yapılar ve uygulama pratikleri ele alınacak ve örnekleriyle açıklanmaya çalışılacaktır.
Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD), 2022
Güney Sibirya'da yer alan Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir yönetimdir. İsmi... more Güney Sibirya'da yer alan Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir yönetimdir. İsmini Türk halklarından birisi olan Tuvalılardan alan bu devlet, batıda Altay Cumhuriyeti, kuzey batıda Hakas Cumhuriyeti, kuzeyde Rusya Federasyonu'na bağlı Krasnoyarsk bölgesi, doğuda Buryat Cumhuriyeti ve güneyde Moğolistan Cumhuriyeti ile sınırdaştır. Bu coğrafya tarih boyunca birçok Türk devletinin hakimiyeti altına girmiştir. Bunlardan birisi de en eski siyasi teşekküllerden biri olan İskitlerdir. Bu bağlamda Tuva, hem İskit dönemine hem de diğer Türk devletleri dönemine ait çok sayıda arkeolojik kalıntıları ve maddi kültür unsurlarını içerisinde barındırır. Zengin bir mirası oluşturan bu kalıntılar günümüze kadar ulaşmıştır. Söz konusu maddi kültür unsurları içerisinde en çok sayıya ve en zengin envantere sahip olanlar ise kurganlardır. Kurganlar vasıtasıyla eski medeniyetlerin kültürel özellikleri, inançları, araç gereçleri, günlük hayatlarına dair birçok eşyaları, ustalıkları, yapı ve mimari özellikleri öğrenilebilmektedir. Bununla birlikte kurganın içerisine gömülen insanın sosyal statüsü, ölmeden önceki hayatına dair kimliği ve yaşantısı az-çok tahmin edilebilmektedir. Tuva'nın merkezi bölgesinde yer alan ve genel manada Aldı-Bel olarak adlandırılan kültürel çevrede İskit
Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Amasya Özel Sayısı, 2022
Tarih boyunca milletlerin hayatını etkileyen, insanların gündelik yaşamlarında doğrudan etkili ol... more Tarih boyunca milletlerin hayatını etkileyen, insanların gündelik yaşamlarında doğrudan etkili olan ve onların davranışlarına, düşüncelerine, faaliyetlerine yön veren veya tesiri dokunan bazı uygulamalar ve kurallar mevcut olmuştur. Bunlar dini inanç veya halk inanışları olarak kendini gösterir ve birtakım ritüeller ve kültler çerçevesinde tezahür eder. Türk kültüründe doğadaki bazı varlıkların canlı kabul edilmesi veya onlara saygı ile yaklaşılması da su, ağaç, dağ, taş gibi birçok nesne etrafında kült oluşmasına sebep olmuş, Türk mitolojisine konu edilen bu kültler de çeşitli yönleriyle insanların davranış ve düşüncelerini şekillendirmiştir. Geleneksel Türk Dini bağlamında ifade edebileceğimiz Türk halk inanışları içerisinde önemli kültlerden birisini de ateş oluşturmuştur. Türk milleti en eski zamanlardan beri ateş etrafında veya ateş merkezli birtakım uygulamalar ve ritüeller gerçekleştirmiş ve bu inanışlarını değişen zaman ve mekâna bakmaksızın gittikleri her yere kendileri ile birlikte götürmüşlerdir. Türk kültür ve mitolojisinde ateş kültü kendisini çeşitli yönleriyle göstermiştir. Bazen temizleyici/arındırıcı bir unsur olarak kötü ruhlardan ve kötülüklerden koruyan; bazen hastalıklara karşı iyileştirici, tedavi edici bir unsur olarak; kimi zaman nazardan koruyan; genel anlamda ise aile-ocak-ev-atalar kültü ile bağlantılı olarak günümüze kadar ulaşan ve günümüzde halen varlığını devam ettiren bir kült olagelmiştir. Sahip olduğu bu özelliklerinden dolayı da ateşe saygıyla yaklaşılmış ve bazı davranışlardan onu kızdıracağı, kızdığı zaman da insanlara zarar vereceği düşüncesiyle uzak durulmuştur. Anahtar kelimeler: Türk mitolojisi, ateş, tarih, kültür, inanış
Throughout history, some practices and rules have affected the lives of nations and have been directly influential in people's daily lives, directing or affecting their behaviours, thoughts and activities. These show themselves in the form of religious or folk beliefs and within the framework of certain rituals and cults. In Turkish culture, the acceptance of particular beings in nature as living or approaching them with respect has also led to cults around many objects such as water, tree, mountain and stone. The cults that are the subject of Turkish mythology have also shaped the behaviour and thoughts of people in various aspects. One of the crucial cults among Turkish folk beliefs, which we can express in the context of traditional Turkish religion, is fire. The Turkish nation has carried out some practices and rituals around fire or fire-centred since the earliest times, and they have taken these beliefs with them wherever they go, regardless of the changing time and place. The fire cult showed itself in various aspects of Turkish culture and mythology. Sometimes as a cleansing element, it protects from evil spirits and evil; sometimes as a healing, therapeutic element against diseases; sometimes protecting from the evil eye; In general terms, it has been a cult that has survived until today in connection with the cult of family-hearth-houseancestors. Because of these characteristics, the fire was approached with respect and some behaviours were avoided with the thought that it would anger her and harm people when she was angry. Keywords: Turkish mythology, fire, history, culture, belief
Türk Kültüründe At Kuyruğu Bağlama ve Kesme Geleneği Üzerine Bazı Tetkikler, 2020
Öz: Türklerin tarihte atı evcilleştiren ilk toplum olduğu genel kabul gören bir nazariyedir. Bu d... more Öz: Türklerin tarihte atı evcilleştiren ilk toplum olduğu genel kabul gören bir nazariyedir. Bu durum hem yazılı ve sözlü kaynaklarla hem de arkeolojik verilerle desteklenmektedir. Özellikle arkeolojik verilerden elde edilen bilgiler, atın evcilleştirilmesini ve günlük hayatta kullanılmasını M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayandırmaktadır. Atı evcilleştiren Türkler maddi ve manevi kültürlerinin her alanında ata ayrı bir yer vermişlerdir. Kazılardaki ilk bilgilere göre başlangıçta gıda maddesi, binek hayvanı ve yük hayvanı olarak kullanılan atlar daha sonra inanç sistemi içerisinde de kendisine yer edinmiş, çeşitli dini uygulamaların başrollerinden birisi olma özelliğine sahip olmuştur. Türk tarihinde hanedanlar ve devletler zaman zaman değişmiştir ancak kültürel özellikler kendini korumuş ve Türk tarihi boyunca nesilden nesle aktarılmıştır. Bu bağlamda ilk Türkler arasında görülen adetlerin sonraki dönemlerde de devam ettiği aşikardır. Bu çalışmada tarihi süreç içerisinde Türk kültüründe uygulanan at kuyruğu bağlama ve kesme geleneği üzerinde durulacaktır. Anahtar kelimeler: At, kuyruk, süvari, Türk kültürü. Abstract: It is a widely accepted theory that Turks are the first society that domesticated horses. This theory is both supported by written and verbal sources and archaeological data. Especially the findings obtained from archaeological data, base the domestication and use of horses in daily life as far as B.C. 3000. Turks who domesticated horses attached significant importance to the horses in every field of their material and non-material cultures. According to the initial findings in the excavations, horses which were used as food products, mount, and beasts of burden then had their place in the belief system and became the leading roles of various religious practices. In Turkish history, dynasties and empires changed occasionally, however, cultural features preserved themselves and was passed down from generation to generation throughout the Turkish history. In this context, it is obvious that traditions observed in early Turkish societies continued in the following periods. In this study, horsetail tying and cutting tradition which was applied in Turkish culture throughout history will be discussed.
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Yazar bu çalışmasında, folklorik materyallerin de katkısıyla geleneksel törenlerdeki kurt semboll... more Yazar bu çalışmasında, folklorik materyallerin de katkısıyla geleneksel törenlerdeki kurt sembollerinin kapsamlı araştırmasını yapmış ve onun Gagauzların sosyo-kültürel geleneklerindeki evrimini incelemiştir.
Güney Sibirya’da yer alan Altay Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir devlettir. Rusy... more Güney Sibirya’da yer alan Altay Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir devlettir. Rusya’nın güneyinde bulunan cumhuriyetin kuzey sınırını Rusya’ya bağlı Altay bölgesi ve Kemerova bölgesi oluşturur. Bununla birlikte batıda Kazakistan, doğuda Tuva Cumhuriyeti ve Hakas Cumhuriyeti, güneyde Doğu Türkistan ve Moğolistan gibi devletler sınır komşusudur. Tarih boyunca İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar vd. birçok Türk devletinin hâkimiyeti altına giren bölgede günümüze kadar ulaşan büyük bir maddi kültür mirası mevcuttur. Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan bu kültür varlıkları, tarihi arka plan olarak değerlendirildiğinde tüm Türk dünyasının ortak mirası olarak kabul edilmelidir. Bu miras büyük oranda arkeolojik eserlere dayanır ve başta kurganlar olmak üzere kaya resimleri, balballar, dikili taşlar, taş heykeller, yerleşke olarak kabul edilebilecek kültürel katmanlar gibi çeşitli kaynaklardan ve kalıntılardan oluşur. Yüzyılı aşkın bir süredir devam eden arkeolojik kazılarda ve araştırmalarda birçok eser ve kalıntı gün yüzüne çıkarılmış, incelenmiş ve raporlarıyla birlikte yayınlanmıştır. Bununla birlikte henüz incelenmemiş ve kazılmamış birçok eser ve kalıntı da hala araştırmacısını beklemektedir. Bu çalışmada Türk Dünyası ortak mirası olarak, Altay Cumhuriyeti’nde yer alan maddi kültür unsurlarının önde gelenleri ana hatlarıyla belirtilecek, bu mirasın araştırılması ve incelenmesindeki sorunsal ifade edilecek ve birtakım öneriler dile getirilecektir. Anahtar Kelimeler: Maddi kültür, Türk dünyası, tarih, arkeoloji.
Located in Southern Siberia, the Altai Republic is an autonomous state under the Russian Federation. The northern border of the republic is formed by the Altai region and the Kemerova region of Russia. It is bordered by Kazakhstan in the west, the Republic of Tuva and Khakass in the east, East Turkestan and Mongolia in the south. Throughout history, it came under the rule of many Turkish states such as Scythians, Huns, Göktürks, Uyghurs. There is a great material cultural heritage that has survived here. When these cultural assets within the borders of the Altai are evaluated as a historical background, they should be accepted as the common heritage of the Turkish world. This heritage is largely archaeological and is diverse, such as kurgans, rock paintings, balbals, stelae, stone statues, cultural layers. Many relics have been unearthed, studied and published in archaeological excavations that have continued for more than a century. However, many remains that have not yet been studied and excavated await researchers. In this study, as the common heritage of the Turkish World, material culture in Altai will be outlined, some problems will be expressed and suggestions will be made. Keywords: Material culture, Turkish world, history, archeology.
I. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu (Yol), 2022
Altayların tarihi çok eskilere dayanmakta, hatta birçok bilim adamı tarafından Türklerin en eski ... more Altayların tarihi çok eskilere dayanmakta, hatta birçok bilim adamı tarafından Türklerin en eski yurdu olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte günümüz Altay Türkleri konu edildiğinde genellikle Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk nüfus akla gelir. Günümüzde Rusya’ya bağlı özerk bir siyasi yapıya sahip olan Altay Cumhuriyeti, Rusya’nın güneyinde yer alır ve Kazakistan, Moğolistan, Çin, Hakas Özerk Cumhuriyeti, Tuva Özerk Cumhuriyeti ile sınırdaştır. Çarlık Rusya iktidarının yıkılıp, Sovyet Rusya iktidarının kurulduğu ilk yıllarda, Altay Türkleri de bağımsızlık yolunda mücadeleler vermiştir. Bu mücadelelerde Altay Türkleri arasında öne çıkan isimlerden birisi de Grigoriy İvanoviç Çoros-Gurkin’dir. Çoros-Gurkin günümüz Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde doğmuş, Altayların Çoros boyuna mensup bir Altay Türkü’dür. Kendisi tüm Güney Sibirya’nın ilk Türk ressamı olmakla birlikte, eğitim ve siyasi alanlarda da faaliyet göstermiştir. ÇorosGurkin, hem sanat eserlerinde hem eğitim-öğretim faaliyetlerinde hem de Altay Duması’nda Altayların ve Altay Türklerinin bağımsızlığı için çalışmalar yürütmüştür. Siyasi bir organ olarak kurulan Altay Duması’nın liderliğini yapmış, bağımsız bir Altay Cumhuriyeti için faaliyetler yürütmüştür. Yaptığı faaliyetlerden dolayı Sovyet Rusya iktidarı tarafından önce “halk düşmanı” ilan edilmiş, ardından tutuklanarak hapse atılmıştır. Daha sonra Moğolistan’a sürgün edilen Çoros-Gurkin, tekrar Altay’a döndükten sonra Stalin zamanında yeniden tutuklanmış ve katledilmiştir.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2024
Türk mitolojisinde doğadaki dağ, su, ateş, ağaç gibi doğal nesneler ile doğadaki kurt, at, ejder,... more Türk mitolojisinde doğadaki dağ, su, ateş, ağaç gibi doğal nesneler ile doğadaki kurt, at, ejder, kartal gibi bazı hayvanlar kutsal sayılmıştır. Bu nesne ve hayvanlar çerçevesinde kültler (inanışlar) oluşmuştur. Bu hayvanlar içinde kartal, Türk mitolojisinde, sosyal, dini ve sanat hayatında, devlet sembollerinde sıkça yer aldı. Aynı zamanda tüm Türk halklarının Şamanist motiflerinde de çok önemli bir yere sahip oldu. Kartal, Türk kültür ve mitolojisinde yüceliği, gücü, cesareti temsil eder. Bu yönleriyle ve ayrıca cesareti ve savaşçılık özelliği yönüyle Türk hükümdarları da zaman zaman kartal ile özdeşleştirilmiştir. Kartalın diğer kuş türlerine göre çok yükseklerde uçması, onun gökle ilişkilendirilmesine sebep olmuş ve gökyüzü de Türk inancında ilahi kaynağın mekânı olarak düşünüldüğünden, kartal da bu bağlamda kutsal sayılmıştır. Nitekim Türk boylarında olduğu gibi günümüz Hakas Türklerinin edebiyatlarında, sanatlarında, inanışlarında ve mitolojilerinde kartal ile ilgili motiflere sıklıkla yer verildi. Bu çalışmanın konusu günümüz Hakas Türklerinde kartal kültü ile ilgili inanışlardır. Konunun çerçevesini, Türklerde Kartal kültü ve inanışlarının Hakas Türklerinde tespiti oluşturur. Çalışmada; gözlem, yabancı kaynakların tercümesi, yerli kaynakların toplanması ve elde edilen bilgilerin incelenerek yorumlanması metodu izlenmiştir. Çalışmada, kartal kültünün Hakas Türklerinin edebi eserlerinde, şaman eşyalarında ve uygulamalarında, avcılık geleneklerinde, gökle ilgili inanışlarında, tarihi motiflerinde ve müzelerinde canlı bir şekilde yaşadığı görülmüştür.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2023
Tarihte büyük devletler kuran Türk boyları, geniş coğrafyalara yayılmışlar ve arkalarında sayısız... more Tarihte büyük devletler kuran Türk boyları, geniş coğrafyalara yayılmışlar ve arkalarında sayısız eserler bırakmışlardır. Bu eserler ise büyük oranda, maddi kültür mirasımızın temel unsurları olan arkeolojik kalıntılardan oluşur, bu kalıntılar içerisinde ise özellikle kurganlar büyük bir öneme sahiptir. Kurganlar somut varlıklar olarak, Türk kültürü, inancı, sosyal yapısı, ekonomik hayatı gibi birçok konuda değerli bilgiler verir, aynı zamanda Türk mimari yapısı ve konut anlayışı hakkında da fikir edinmemizi sağlarlar. Kurganlar Türk kültüründe, ölen bir kişinin ebedi hayatını geçireceği ikametgâhıdır, ölen bir insanın diğer dünyaya yolculuğunun başladığı ve son vedanın yapıldığı yerdir. Bundan dolayı belli bir öneme sahiptirler ve çeşitli tip ve türleri de vardır. Bunlardan birisi anıt mezar veya anıt kurgan olarak tarif edebileceğimiz, bir kişinin anısına yapılan yerlerdir. Türk kültüründe çeşitli sebeplerden dolayı cesedine ulaşılamayan veya cesedi uzak diyarlarda kalan insanların diğer dünyaya yolculukları, anıt kurganlar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Bunlar yapı ve uygulama olarak diğer kurgan türlerinden farksızdır, sadece içerisinde anısına yapılan insanın cesedi yoktur. Bu çalışmada söz konusu yapılar ve uygulama pratikleri ele alınacak ve örnekleriyle açıklanmaya çalışılacaktır.
Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD), 2022
Güney Sibirya'da yer alan Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir yönetimdir. İsmi... more Güney Sibirya'da yer alan Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir yönetimdir. İsmini Türk halklarından birisi olan Tuvalılardan alan bu devlet, batıda Altay Cumhuriyeti, kuzey batıda Hakas Cumhuriyeti, kuzeyde Rusya Federasyonu'na bağlı Krasnoyarsk bölgesi, doğuda Buryat Cumhuriyeti ve güneyde Moğolistan Cumhuriyeti ile sınırdaştır. Bu coğrafya tarih boyunca birçok Türk devletinin hakimiyeti altına girmiştir. Bunlardan birisi de en eski siyasi teşekküllerden biri olan İskitlerdir. Bu bağlamda Tuva, hem İskit dönemine hem de diğer Türk devletleri dönemine ait çok sayıda arkeolojik kalıntıları ve maddi kültür unsurlarını içerisinde barındırır. Zengin bir mirası oluşturan bu kalıntılar günümüze kadar ulaşmıştır. Söz konusu maddi kültür unsurları içerisinde en çok sayıya ve en zengin envantere sahip olanlar ise kurganlardır. Kurganlar vasıtasıyla eski medeniyetlerin kültürel özellikleri, inançları, araç gereçleri, günlük hayatlarına dair birçok eşyaları, ustalıkları, yapı ve mimari özellikleri öğrenilebilmektedir. Bununla birlikte kurganın içerisine gömülen insanın sosyal statüsü, ölmeden önceki hayatına dair kimliği ve yaşantısı az-çok tahmin edilebilmektedir. Tuva'nın merkezi bölgesinde yer alan ve genel manada Aldı-Bel olarak adlandırılan kültürel çevrede İskit
Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Amasya Özel Sayısı, 2022
Tarih boyunca milletlerin hayatını etkileyen, insanların gündelik yaşamlarında doğrudan etkili ol... more Tarih boyunca milletlerin hayatını etkileyen, insanların gündelik yaşamlarında doğrudan etkili olan ve onların davranışlarına, düşüncelerine, faaliyetlerine yön veren veya tesiri dokunan bazı uygulamalar ve kurallar mevcut olmuştur. Bunlar dini inanç veya halk inanışları olarak kendini gösterir ve birtakım ritüeller ve kültler çerçevesinde tezahür eder. Türk kültüründe doğadaki bazı varlıkların canlı kabul edilmesi veya onlara saygı ile yaklaşılması da su, ağaç, dağ, taş gibi birçok nesne etrafında kült oluşmasına sebep olmuş, Türk mitolojisine konu edilen bu kültler de çeşitli yönleriyle insanların davranış ve düşüncelerini şekillendirmiştir. Geleneksel Türk Dini bağlamında ifade edebileceğimiz Türk halk inanışları içerisinde önemli kültlerden birisini de ateş oluşturmuştur. Türk milleti en eski zamanlardan beri ateş etrafında veya ateş merkezli birtakım uygulamalar ve ritüeller gerçekleştirmiş ve bu inanışlarını değişen zaman ve mekâna bakmaksızın gittikleri her yere kendileri ile birlikte götürmüşlerdir. Türk kültür ve mitolojisinde ateş kültü kendisini çeşitli yönleriyle göstermiştir. Bazen temizleyici/arındırıcı bir unsur olarak kötü ruhlardan ve kötülüklerden koruyan; bazen hastalıklara karşı iyileştirici, tedavi edici bir unsur olarak; kimi zaman nazardan koruyan; genel anlamda ise aile-ocak-ev-atalar kültü ile bağlantılı olarak günümüze kadar ulaşan ve günümüzde halen varlığını devam ettiren bir kült olagelmiştir. Sahip olduğu bu özelliklerinden dolayı da ateşe saygıyla yaklaşılmış ve bazı davranışlardan onu kızdıracağı, kızdığı zaman da insanlara zarar vereceği düşüncesiyle uzak durulmuştur. Anahtar kelimeler: Türk mitolojisi, ateş, tarih, kültür, inanış
Throughout history, some practices and rules have affected the lives of nations and have been directly influential in people's daily lives, directing or affecting their behaviours, thoughts and activities. These show themselves in the form of religious or folk beliefs and within the framework of certain rituals and cults. In Turkish culture, the acceptance of particular beings in nature as living or approaching them with respect has also led to cults around many objects such as water, tree, mountain and stone. The cults that are the subject of Turkish mythology have also shaped the behaviour and thoughts of people in various aspects. One of the crucial cults among Turkish folk beliefs, which we can express in the context of traditional Turkish religion, is fire. The Turkish nation has carried out some practices and rituals around fire or fire-centred since the earliest times, and they have taken these beliefs with them wherever they go, regardless of the changing time and place. The fire cult showed itself in various aspects of Turkish culture and mythology. Sometimes as a cleansing element, it protects from evil spirits and evil; sometimes as a healing, therapeutic element against diseases; sometimes protecting from the evil eye; In general terms, it has been a cult that has survived until today in connection with the cult of family-hearth-houseancestors. Because of these characteristics, the fire was approached with respect and some behaviours were avoided with the thought that it would anger her and harm people when she was angry. Keywords: Turkish mythology, fire, history, culture, belief
Türk Kültüründe At Kuyruğu Bağlama ve Kesme Geleneği Üzerine Bazı Tetkikler, 2020
Öz: Türklerin tarihte atı evcilleştiren ilk toplum olduğu genel kabul gören bir nazariyedir. Bu d... more Öz: Türklerin tarihte atı evcilleştiren ilk toplum olduğu genel kabul gören bir nazariyedir. Bu durum hem yazılı ve sözlü kaynaklarla hem de arkeolojik verilerle desteklenmektedir. Özellikle arkeolojik verilerden elde edilen bilgiler, atın evcilleştirilmesini ve günlük hayatta kullanılmasını M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayandırmaktadır. Atı evcilleştiren Türkler maddi ve manevi kültürlerinin her alanında ata ayrı bir yer vermişlerdir. Kazılardaki ilk bilgilere göre başlangıçta gıda maddesi, binek hayvanı ve yük hayvanı olarak kullanılan atlar daha sonra inanç sistemi içerisinde de kendisine yer edinmiş, çeşitli dini uygulamaların başrollerinden birisi olma özelliğine sahip olmuştur. Türk tarihinde hanedanlar ve devletler zaman zaman değişmiştir ancak kültürel özellikler kendini korumuş ve Türk tarihi boyunca nesilden nesle aktarılmıştır. Bu bağlamda ilk Türkler arasında görülen adetlerin sonraki dönemlerde de devam ettiği aşikardır. Bu çalışmada tarihi süreç içerisinde Türk kültüründe uygulanan at kuyruğu bağlama ve kesme geleneği üzerinde durulacaktır. Anahtar kelimeler: At, kuyruk, süvari, Türk kültürü. Abstract: It is a widely accepted theory that Turks are the first society that domesticated horses. This theory is both supported by written and verbal sources and archaeological data. Especially the findings obtained from archaeological data, base the domestication and use of horses in daily life as far as B.C. 3000. Turks who domesticated horses attached significant importance to the horses in every field of their material and non-material cultures. According to the initial findings in the excavations, horses which were used as food products, mount, and beasts of burden then had their place in the belief system and became the leading roles of various religious practices. In Turkish history, dynasties and empires changed occasionally, however, cultural features preserved themselves and was passed down from generation to generation throughout the Turkish history. In this context, it is obvious that traditions observed in early Turkish societies continued in the following periods. In this study, horsetail tying and cutting tradition which was applied in Turkish culture throughout history will be discussed.
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Yazar bu çalışmasında, folklorik materyallerin de katkısıyla geleneksel törenlerdeki kurt semboll... more Yazar bu çalışmasında, folklorik materyallerin de katkısıyla geleneksel törenlerdeki kurt sembollerinin kapsamlı araştırmasını yapmış ve onun Gagauzların sosyo-kültürel geleneklerindeki evrimini incelemiştir.
Güney Sibirya’da yer alan Altay Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir devlettir. Rusy... more Güney Sibirya’da yer alan Altay Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir devlettir. Rusya’nın güneyinde bulunan cumhuriyetin kuzey sınırını Rusya’ya bağlı Altay bölgesi ve Kemerova bölgesi oluşturur. Bununla birlikte batıda Kazakistan, doğuda Tuva Cumhuriyeti ve Hakas Cumhuriyeti, güneyde Doğu Türkistan ve Moğolistan gibi devletler sınır komşusudur. Tarih boyunca İskitler, Hunlar, Göktürkler, Uygurlar vd. birçok Türk devletinin hâkimiyeti altına giren bölgede günümüze kadar ulaşan büyük bir maddi kültür mirası mevcuttur. Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan bu kültür varlıkları, tarihi arka plan olarak değerlendirildiğinde tüm Türk dünyasının ortak mirası olarak kabul edilmelidir. Bu miras büyük oranda arkeolojik eserlere dayanır ve başta kurganlar olmak üzere kaya resimleri, balballar, dikili taşlar, taş heykeller, yerleşke olarak kabul edilebilecek kültürel katmanlar gibi çeşitli kaynaklardan ve kalıntılardan oluşur. Yüzyılı aşkın bir süredir devam eden arkeolojik kazılarda ve araştırmalarda birçok eser ve kalıntı gün yüzüne çıkarılmış, incelenmiş ve raporlarıyla birlikte yayınlanmıştır. Bununla birlikte henüz incelenmemiş ve kazılmamış birçok eser ve kalıntı da hala araştırmacısını beklemektedir. Bu çalışmada Türk Dünyası ortak mirası olarak, Altay Cumhuriyeti’nde yer alan maddi kültür unsurlarının önde gelenleri ana hatlarıyla belirtilecek, bu mirasın araştırılması ve incelenmesindeki sorunsal ifade edilecek ve birtakım öneriler dile getirilecektir. Anahtar Kelimeler: Maddi kültür, Türk dünyası, tarih, arkeoloji.
Located in Southern Siberia, the Altai Republic is an autonomous state under the Russian Federation. The northern border of the republic is formed by the Altai region and the Kemerova region of Russia. It is bordered by Kazakhstan in the west, the Republic of Tuva and Khakass in the east, East Turkestan and Mongolia in the south. Throughout history, it came under the rule of many Turkish states such as Scythians, Huns, Göktürks, Uyghurs. There is a great material cultural heritage that has survived here. When these cultural assets within the borders of the Altai are evaluated as a historical background, they should be accepted as the common heritage of the Turkish world. This heritage is largely archaeological and is diverse, such as kurgans, rock paintings, balbals, stelae, stone statues, cultural layers. Many relics have been unearthed, studied and published in archaeological excavations that have continued for more than a century. However, many remains that have not yet been studied and excavated await researchers. In this study, as the common heritage of the Turkish World, material culture in Altai will be outlined, some problems will be expressed and suggestions will be made. Keywords: Material culture, Turkish world, history, archeology.
I. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu (Yol), 2022
Altayların tarihi çok eskilere dayanmakta, hatta birçok bilim adamı tarafından Türklerin en eski ... more Altayların tarihi çok eskilere dayanmakta, hatta birçok bilim adamı tarafından Türklerin en eski yurdu olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte günümüz Altay Türkleri konu edildiğinde genellikle Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk nüfus akla gelir. Günümüzde Rusya’ya bağlı özerk bir siyasi yapıya sahip olan Altay Cumhuriyeti, Rusya’nın güneyinde yer alır ve Kazakistan, Moğolistan, Çin, Hakas Özerk Cumhuriyeti, Tuva Özerk Cumhuriyeti ile sınırdaştır. Çarlık Rusya iktidarının yıkılıp, Sovyet Rusya iktidarının kurulduğu ilk yıllarda, Altay Türkleri de bağımsızlık yolunda mücadeleler vermiştir. Bu mücadelelerde Altay Türkleri arasında öne çıkan isimlerden birisi de Grigoriy İvanoviç Çoros-Gurkin’dir. Çoros-Gurkin günümüz Altay Cumhuriyeti sınırları içerisinde doğmuş, Altayların Çoros boyuna mensup bir Altay Türkü’dür. Kendisi tüm Güney Sibirya’nın ilk Türk ressamı olmakla birlikte, eğitim ve siyasi alanlarda da faaliyet göstermiştir. ÇorosGurkin, hem sanat eserlerinde hem eğitim-öğretim faaliyetlerinde hem de Altay Duması’nda Altayların ve Altay Türklerinin bağımsızlığı için çalışmalar yürütmüştür. Siyasi bir organ olarak kurulan Altay Duması’nın liderliğini yapmış, bağımsız bir Altay Cumhuriyeti için faaliyetler yürütmüştür. Yaptığı faaliyetlerden dolayı Sovyet Rusya iktidarı tarafından önce “halk düşmanı” ilan edilmiş, ardından tutuklanarak hapse atılmıştır. Daha sonra Moğolistan’a sürgün edilen Çoros-Gurkin, tekrar Altay’a döndükten sonra Stalin zamanında yeniden tutuklanmış ve katledilmiştir.
Azerbaycan, tarih boyunca birçok devlet ve millete ev sahipliği yapan, önemli yol kavşağında ve ö... more Azerbaycan, tarih boyunca birçok devlet ve millete ev sahipliği yapan, önemli yol kavşağında ve özellikle kuzey-güney yol güzergahında bulunan bir coğrafyadadır. 18. yüzyıla kadar genel olarak güçlü ve merkezi devletlerin hakimiyetinde kalan bu coğrafya, bu yüzyılın ikinci yarısından sonra parçalanma sürecine girmiş ve birçok hanlığın kurulduğu siyasi bir yapıya dönüşmüştür. 19. yüzyılda ise Çarlık Rusya’nın istilasına maruz kalmış ve kuzey-güney olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzey Azerbaycan, Çarlık Rusya hakimiyetine girerken, Güney Azerbaycan da İran ile birleştirilmiştir. Çarlık Rusya, Kuzey Azerbaycan’ı işgal ettikten sonra diğer coğrafyalarda uyguladığı sömürge düzenini burada da hayata geçirmiştir. Çarlık Rusya’nın bu politikası 19. yüzyılda Azerbaycan Türkleri için aydınlanma ve millileşme hareketlerini tetiklemiş, maruz kaldıkları sömürge siyaseti hayatlarının her alanına sirayet ederek onları çareler aramaya itmiştir ve bu durum milli uyanışın temellerini atmıştır. Bu yüzyılda yetişen çağdaş Türk aydınları eğitim, yazı, dil ve edebiyat, bilim ve kültür gibi alanlarda modernleşme ve yenileşmeye önem vermişler ve toplumu bu konularda eğitmek için büyük çabalar harcamışlardır. Bu yaşananlar milli uyanışın temellerini atarken, cedit harekatının Azerbaycan topraklarında yayılmasını da kolaylaştırmıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, usul-i cedit, milli uyanış, kültür, tarih.
Köklü bir geçmişe sahip olan Buhara, dünya tarihinde önemli bir rol oynayan Türkistan’da yer alır... more Köklü bir geçmişe sahip olan Buhara, dünya tarihinde önemli bir rol oynayan Türkistan’da yer alır ve bu coğrafyanın önde gelen siyasi ve sosyal merkezlerinden birisidir. Buhara aynı zamanda bir bilim ve kültür şehridir. Tarihte birçok siyasi yapının hâkimiyetinde kalan bu şehir 16. yüzyıla gelindiğinde Türkistan’da kurulan Türk hanlıklarının hâkimiyet sahasına dâhil olmuştur. Bunlardan birisi olan Buhara Hanlığı, ismini hem bu şehirden almış hem de bu şehri kendisine başkent yapmıştır. Hanlıkların hüküm sürdüğü bu dönemlerde ve özellikle 19. yüzyılda bölgeye yabancı güçlerin ilgisi artmıştır. Türkistan’ın coğrafi konumu, stratejik önemi, yeraltı kaynakları ve diğer zenginlikleri, başta Rusya ve İngiltere olmak üzere, sömürgeci devletlerin dikkatini çekmiş ve hâkimiyet mücadelesi başlatmıştır. Bu amaç uğruna faaliyetlerde bulunan Çarlık Rusya, Türkistan’ı keşfetmek ve tanımak için birçok diplomat, seyyah, bilim adamı göndermiştir. Bu diplomatlardan birisi olan Lev Feofiloviç Kostenko, 19. yüzyılın ikinci yarısında Buhara’ya gelmiştir. Kostenko, bu görev sırasında yaptığı gezilerini daha sonra seyahatname olarak kitaplaştırmıştır. Onun gördüğü ve kaleme aldığı olaylar, o dönem Buhara hakkında değerli bilgiler verir. Bu çalışmada onun görüp aktardığı bilgilerden faydalanılarak Buhara’nın dini hayatından bahsedilecektir.
Anahtar Kelimeler: Buhara, din, kültür, seyahatname, tarih.
Bukhara, which has a deep-rooted history, is located in Turkestan, which plays an important role in world history, and is one of the leading political and social centers of this geography. Bukhara is also a city of science and culture. This city, which was under the dominance of many political structures in history, was included in the dominance of the Turkish khanates established in Turkestan in the 16th century. One of them, the Khanate of Bukhara, took its name from this city and made this city its capital. In these periods when the khanates ruled, and especially in the 19th century, the interest of foreign powers in the region increased. The geographical location, strategic importance, underground resources and other riches of Turkestan attracted the attention of colonialist states, especially Russia and England, and a struggle for dominance began. Tsarist Russia, which carried out activities for this purpose, sent many diplomats, travelers and scientists to discover and get to know Turkestan. One of these diplomats, Lev Feofilovich Kostenko, came to Bukhara in the second half of the 19th century. Kostenko later wrote a book about his travels during this mission. The events he saw and wrote down give valuable information about Bukhara at that time. In this study, it will be tried to talk about the religious life of Bukhara in line with the information he saw and transferred.
Uploads
Anahtar kelimeler: Türk mitolojisi, ateş, tarih, kültür, inanış
Throughout history, some practices and rules have affected the lives of nations and have been directly influential in people's daily lives, directing or affecting their behaviours, thoughts and activities. These show themselves in the form of religious or folk beliefs and within the framework of certain rituals and cults. In Turkish culture, the acceptance of particular beings in nature as living or approaching them with respect has also led to cults around many objects such as water, tree, mountain and stone. The cults that are the subject of Turkish mythology have also shaped the behaviour and thoughts of people in various aspects. One of the crucial cults among Turkish folk beliefs, which we can express in the context of traditional Turkish religion, is fire. The Turkish nation has carried out some practices and rituals around fire or fire-centred since the earliest times, and they have taken these beliefs with them wherever they go, regardless of the changing time and place. The fire cult showed itself in various aspects of Turkish culture and mythology. Sometimes as a cleansing element, it protects from evil spirits and evil; sometimes as a healing, therapeutic element against diseases; sometimes protecting from the evil eye; In general terms, it has been a cult that has survived until today in connection with the cult of family-hearth-houseancestors. Because of these characteristics, the fire was approached with respect and some behaviours were avoided with the thought that it would anger her and harm people when she was angry.
Keywords: Turkish mythology, fire, history, culture, belief
Anahtar kelimeler: At, kuyruk, süvari, Türk kültürü.
Abstract: It is a widely accepted theory that Turks are the first society that domesticated horses. This theory is both supported by written and verbal sources and archaeological data. Especially the findings obtained from archaeological data, base the domestication and use of horses in daily life as far as B.C. 3000. Turks who domesticated horses attached significant importance to the horses in every field of their material and non-material cultures. According to the initial findings in the excavations, horses which were used as food products, mount, and beasts of burden then had their place in the belief system and became the leading roles of various religious practices. In Turkish history, dynasties and empires changed occasionally, however, cultural features preserved themselves and was passed down from generation to generation throughout the Turkish history. In this context, it is obvious that traditions observed in early Turkish societies continued in the following periods. In this study, horsetail tying and cutting tradition which was applied in Turkish culture throughout history will be discussed.
Anahtar Kelimeler: Maddi kültür, Türk dünyası, tarih, arkeoloji.
Located in Southern Siberia, the Altai Republic is an autonomous state under the Russian Federation. The northern border of the republic is formed by the Altai region and the Kemerova region of Russia. It is bordered by Kazakhstan in the west, the Republic of Tuva and Khakass in the east, East Turkestan and Mongolia in the south. Throughout history, it came under the rule of many Turkish states such as Scythians, Huns, Göktürks, Uyghurs. There is a great material cultural heritage that has survived here. When these cultural assets within the borders of the Altai are evaluated as a historical background, they should be accepted as the common heritage of the Turkish world. This heritage is largely archaeological and is diverse, such as kurgans, rock paintings, balbals, stelae, stone statues, cultural layers. Many relics have been unearthed, studied and published in archaeological excavations that have continued for more than a century. However, many remains that have not yet been studied and excavated await researchers. In this study, as the common heritage of the Turkish World, material culture in Altai will be outlined, some problems will be expressed and suggestions will be made.
Keywords: Material culture, Turkish world, history, archeology.
Anahtar kelimeler: Türk mitolojisi, ateş, tarih, kültür, inanış
Throughout history, some practices and rules have affected the lives of nations and have been directly influential in people's daily lives, directing or affecting their behaviours, thoughts and activities. These show themselves in the form of religious or folk beliefs and within the framework of certain rituals and cults. In Turkish culture, the acceptance of particular beings in nature as living or approaching them with respect has also led to cults around many objects such as water, tree, mountain and stone. The cults that are the subject of Turkish mythology have also shaped the behaviour and thoughts of people in various aspects. One of the crucial cults among Turkish folk beliefs, which we can express in the context of traditional Turkish religion, is fire. The Turkish nation has carried out some practices and rituals around fire or fire-centred since the earliest times, and they have taken these beliefs with them wherever they go, regardless of the changing time and place. The fire cult showed itself in various aspects of Turkish culture and mythology. Sometimes as a cleansing element, it protects from evil spirits and evil; sometimes as a healing, therapeutic element against diseases; sometimes protecting from the evil eye; In general terms, it has been a cult that has survived until today in connection with the cult of family-hearth-houseancestors. Because of these characteristics, the fire was approached with respect and some behaviours were avoided with the thought that it would anger her and harm people when she was angry.
Keywords: Turkish mythology, fire, history, culture, belief
Anahtar kelimeler: At, kuyruk, süvari, Türk kültürü.
Abstract: It is a widely accepted theory that Turks are the first society that domesticated horses. This theory is both supported by written and verbal sources and archaeological data. Especially the findings obtained from archaeological data, base the domestication and use of horses in daily life as far as B.C. 3000. Turks who domesticated horses attached significant importance to the horses in every field of their material and non-material cultures. According to the initial findings in the excavations, horses which were used as food products, mount, and beasts of burden then had their place in the belief system and became the leading roles of various religious practices. In Turkish history, dynasties and empires changed occasionally, however, cultural features preserved themselves and was passed down from generation to generation throughout the Turkish history. In this context, it is obvious that traditions observed in early Turkish societies continued in the following periods. In this study, horsetail tying and cutting tradition which was applied in Turkish culture throughout history will be discussed.
Anahtar Kelimeler: Maddi kültür, Türk dünyası, tarih, arkeoloji.
Located in Southern Siberia, the Altai Republic is an autonomous state under the Russian Federation. The northern border of the republic is formed by the Altai region and the Kemerova region of Russia. It is bordered by Kazakhstan in the west, the Republic of Tuva and Khakass in the east, East Turkestan and Mongolia in the south. Throughout history, it came under the rule of many Turkish states such as Scythians, Huns, Göktürks, Uyghurs. There is a great material cultural heritage that has survived here. When these cultural assets within the borders of the Altai are evaluated as a historical background, they should be accepted as the common heritage of the Turkish world. This heritage is largely archaeological and is diverse, such as kurgans, rock paintings, balbals, stelae, stone statues, cultural layers. Many relics have been unearthed, studied and published in archaeological excavations that have continued for more than a century. However, many remains that have not yet been studied and excavated await researchers. In this study, as the common heritage of the Turkish World, material culture in Altai will be outlined, some problems will be expressed and suggestions will be made.
Keywords: Material culture, Turkish world, history, archeology.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, usul-i cedit, milli uyanış, kültür, tarih.
Anahtar Kelimeler: Buhara, din, kültür, seyahatname, tarih.
Bukhara, which has a deep-rooted history, is located in Turkestan, which plays an important role in world history, and is one of the leading political and social centers of this geography. Bukhara is also a city of science and culture. This city, which was under the dominance of many political structures in history, was included in the dominance of the Turkish khanates established in Turkestan in the 16th century. One of them, the Khanate of Bukhara, took its name from this city and made this city its capital. In these periods when the khanates ruled, and especially in the 19th century, the interest of foreign powers in the region increased. The geographical location, strategic importance, underground resources and other riches of Turkestan attracted the attention of colonialist states, especially Russia and England, and a struggle for dominance began. Tsarist Russia, which carried out activities for this purpose, sent many diplomats, travelers and scientists to discover and get to know Turkestan. One of these diplomats, Lev Feofilovich Kostenko, came to Bukhara in the second half of the 19th century. Kostenko later wrote a book about his travels during this mission. The events he saw and wrote down give valuable information about Bukhara at that time. In this study, it will be tried to talk about the religious life of Bukhara in line with the information he saw and transferred.
Key Words: Bukhara, culture, history, religion, travelogue.