Öz: Bu araştırmanın amacı, PISA 2012 uygulamasına katılan farklı matematik yeterlik düzeyindeki T... more Öz: Bu araştırmanın amacı, PISA 2012 uygulamasına katılan farklı matematik yeterlik düzeyindeki Türkiye, Yunanistan, Portekiz ve Şanghay'daki 15 yaş grubu öğrencilerin bilgi iletişim teknolojileri aşinalıklarının; öğrencilerin okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlerine göre sınıflama doğruluklarını incelemektir. Araştırma korelasyonel olarak yürütülmüş olup, araştırma sorularını yanıtlamak için çok değişkenli varyans analizi (MANOVA) ve diskriminant fonksiyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; genel olarak BİT aşinalık düzeyinin en yüksek Portekiz'de olduğu, ikinci sırada bazı alt boyutlarda Türkiye'nin bazılarında Yunanistan'ın yer aldığı, son sırada Şanghay'ın yer aldığı bulunmuştur. Matematik dersinde bilgi iletişim teknolojileri kullanımında Türkiye'nin diğer ülkelere göre manidar olarak yüksek indeks değerlerine sahip olduğu bulunmuştur. Diskriminant fonksiyon analizi sonuçlarına göre; Türkiye, Yunanistan, Portekiz ve Şanghay'da sırasıyla okul türüne göre %60.9, %83.6, %61.2, %54; sosyo-ekonomik düzeye göre %56, %48.6, %50.2, %55.6; cinsiyetlere göre %64.2, %58.4, %65.2, %57.5 sınıflama doğruluğu elde edilmiştir. Her ülkede okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlere göre sınıflama doğruluğu maksimum şans kriterine eşit veya bu kriterin üzerindedir. Bu sonuçlar; her ülkede okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlere göre elde edilen farkları desteklemekte ve yordayıcıların manidar olduğunu göstermektedir.
Abstract The aim of this research is to examine the classification accuracy of the familiarity of information communication technologies of Turkey, Greece, Portugal and Shanghai at different mathematics competence levels of 15 years old students participating in PISA 2012 application according to school type, socioeconomic level and genders. The model of the research was correlational and multivariate analysis of variance (MANOVA) and discriminant function analysis were used to answer the research questions. According to the results of the research; it was found that the level of familiarity with ICT was the highest in Portugal in general, while in some sub-dimensions Turkey was found to be Greece in some sub-dimensions, and Shanghai in the last place. In the use of information communication technologies in mathematics lesson, it is found that Turkey has high index values according to the other countries. According to the results of discriminant function analysis; 60.9%, 83.6%, 61.2%, 54% in Turkey, Greece, Portugal and Shanghai, respectively. 56%, 48.6%, 50.2%, 55.6% according to the socioeconomic level; 64.2%, 58.4%, 65.2%, 57.5% classification accuracy was obtained according to gender. In each country, the classification accuracy by school type, socioeconomic level and gender is equal to or above the maximum chance criteria. These results; it supports the differences in school type, socioeconomic level and gender in each country and shows that predictors are the significant.
Öz. Bu araştırmanın amacı ortaokul öğretmenlerinin sınıf içi ölçme ve değerlendirmeler kapsamında... more Öz. Bu araştırmanın amacı ortaokul öğretmenlerinin sınıf içi ölçme ve değerlendirmeler kapsamında yazılı yoklamalarda kullandıkları açık uçlu maddeleri hazırlama yeterliklerini, açık uçlu madde yazımına yönelik kuramsal bilgileri ile kendi hazırladıkları maddeleri dikkate alarak değerlendirmektir. Araştırma, nicel araştırma yaklaşımı ile tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini 167 öğretmen oluşturmuştur. Örnekleme yöntemi olarak maksimum çeşitlik örneklemesi kullanılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen "Açık Uçlu Soru Hazırlama Bilgi Formu" ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzde ve sıklık dağılımları, ki-kare bağımsızlık testi ve doküman analizi kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, en yüksek yeterlik düzeyinin bulunduğu ölçüt %31,7 ile "maddenin yaş ve sınıf düzeyine uygunluğunu dikkate alınması" olarak belirlenmiştir. Belirlenen 18 ölçüt içerisinden yalnızca "maddenin yaş ve sınıf düzeyine uygunluğunun dikkate alınması" ölçütüne dair öğretmen yeterlikleri ile cinsiyet ve okul türü değişkenleri arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Sınıf içi ölçme ve değerlendirmelerde açık uçlu maddelerden oluşan testler yaygın bir şekilde kullanılıyor olmakla birlikte öğretmenlerin bu maddeleri hazırlamada genel olarak çok yetersiz oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Abstract. The aim of the study is to evaluate the competencies of middle school teachers in preparing open-ended items used in in-classroom assessment by examining the theoretical knowledge for writing open-ended items and the items they prepared. The study was conducted as a survey research with quantitive approach. The sample of the study is consisted of 167 teachers. To define participants, maximum variation sampling has been used. The data were collected by the questionnarie called "Information Form for Preparing Open-Ended Question" developed by the researchers. Percentage and frequency distributions, chi-square test of independence and document analysis were used in the analysis of the data. According to the findings of the study, it has been found that the criteria holding the highest competency level is "considering the appropriateness of the items with age and grade" with the rate 31,7%. Among determined 18 criteria, there found a relationship between the teacher competencies related with the criteria "considering the appropriateness of the items with age and grade" and both gender and school type. It has been concluded that the tests including open-ended items are commonly used for in-classroom assessment but the teachers are generally quite inadequte competency in preparing these items.
Öz:
Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya... more Öz: Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden "olgubilim" deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2016-2017 öğretim yılının güz döneminde farklı illerde ve farklı okul türlerinde öğrenim gören 85 öğrenci oluşturmuştur. Okul algısı formu aracılığıyla elde edilen veriler, doküman incelemesi yoluyla analiz edilmiştir. Öğrencilerin, okul olgusuna ilişkin yazılı metaforlarında, "ev", "aile", "güvende" ve "mutlu hissettiren bir yer"; görsel metaforlarında "oyun alanı", "eğlenceli bir yer" gibi olumlu algılara sahip oldukları belirlenmiştir. Yazılı metaforlarında az sayıda "esir", "hapishane", "sınav" metaforlarının kullanıldığı ancak görsel metaforlarında "sıkıcı bir yer" metaforunun da sıkça kullanıldığı görülmüştür. Ortaokulun ilk kademesi olan beşinci sınıf öğrencilerinin geliştirdikleri metaforlar, okulun öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlamak açısından önemli göstergeler olarak kabul edilebilir.
Abstract: The aim of this research is to reveal the perceptions of the 5th grade students towards school by using metaphors. The research is conducted with the "phenomenology" as a qualitative research pattern. The study group of the research consisted of 85 students studying in different provinces and different school types during the fall semester of 2016-2017 academic year. The data gathered by the “School Perception Form” was analyzed by using document analysis. The metaphors of students about school phenomenon such as "home", "family", "safety" and "a place that makes you happy" that were used in written materials and also "playground" and "fun place" in their visual metaphors show that the students have positive perceptions of school. The metaphors of "prisoners", "prisons" and "examinations" were used in a small number of written metaphors, but metaphors of "boring place" in visual metaphors were frequently used. The metaphors were developed by the fifth grade students, the first grade of middle school, can be regarded as important indicators to understand positive and negative effects of the school on the students.
Öz
Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler i... more Öz Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler ile sosyoekonomik düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel araştırma yaklaşımı doğrultusunda temel araştırma türünde ve ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışma, 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Ankara ilinin sosyoekonomik düzey açısından farklı bölgelerinde yer alan anaokullarına devam eden 207 çocuğun ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Ankette, ebeveynlerin sosyoekonomik düzeylerini ve okul öncesi eğitim kurumu tercih ölçütlerini önemli görme düzeylerini belirlemeye yönelik sorulara ve ifadelere yer verilmiştir. Veriler betimsel yöntemlerle analiz edilmiştir. Okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği, öğretmenin iletişim becerisi, okulun temizliği, öğretmenin mesleki yeterliliği ve çocukların farklı gelişim alanlarının desteklenmesi ölçütlerinin ebeveynler tarafından "çok önemli" görüldüğü saptanmıştır. Alt, orta ve üst SED olmak üzere her üç grupta da 'okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği ve temizliği' "en önemli" görülen; 'kurumun ebeveynlerin işlerine yakınlığı' da tercihlerde "önemsiz" olarak nitelendirilen ölçütler arasında yer aldığı görülmüştür.
Abstract: The purpose of this study was to examine the relationship between parents' criteria when choosing a preschool and their socioeconomic levels. It was conducted as basic quantitative research and used a correlational descriptive research model. This study was conducted with the parents of 207 preschool children at different socioeconomic levels whose children were students at preschools located in different regions of Ankara in the 2015-2016 school year. A questionnaire, developed by the researchers, was used as the data collection tool in this study. In the questionnaire, there were questions and statements about defining parents' socioeconomic levels and the level of importance for different preschool preference criteria. Data was analysed using descriptive methods. Criteria that were seen as "very important" were the security of the preschool, the teacher's communication skills, the hygiene of the preschool, the professional competence of teachers and the support given to children in terms of different developmental areas. For parents in the sub, middle and upper socioeconomic levels, the security and hygiene of the preschool were seen as "very important" in our study. The proximity of the preschool to the parents' work criterion was at the top of the criteria which were characterized as "slightly important".
Purpose: The answer-copying tendency has the potential to detect suspicious answer patterns for p... more Purpose: The answer-copying tendency has the potential to detect suspicious answer patterns for prior distributions of statistical detection techniques. The aim of this study is to develop a valid and reliable measurement tool as a scale in order to observe the tendency of university students' copying of answers. Also, it is aimed to provide evidence with more comprehensive validity and reliability studies than the previously available researches. Research Methods: This is a scale development study. The "Answer-Copying Tendency Scale in University Students (ACTS)" was developed under the "Classical Test Theory". Other theories were also considered, especially "Item Response Theory". After preliminary studies and item writing, a trial application with 711 students and main applications with 909 students was conducted. Structural validity, item and test descriptive statistics, item discriminations, inconsistency and test-retest reliability, classification accuracy, and item bias with differential item functioning were examined. Findings: The ACTS composed of 2 factor and 20 items. Total scores and item scores distributions are normal. Item discriminations are very high and over 0.40. α inconsistency coefficients are over 0.88 and test-retest reliability coefficient is 0.804. It provides highly correct classifications according to the students' answer-copying positions. There is no significant and serious DIF on items. Implications for Research and Practice: Unlike similar examples, it was studied on the large groups and used more comprehensive techniques to obtain evidences. Results show that the validity and reliability levels of the ACTS are very high. The ACTS can be used to understand the nature of the answer-copying. Also, and more importantly, it is thought that the ACTS can be used to detect suspicious answer patterns for prior distributions.
ÖZ
Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yöne... more ÖZ Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yönelik geliştirilmiş olan Çalışma Belleği Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ölçek sözel/görsel kısa süreli bellek ve sözel/görsel çalışma belleği olarak toplam dört boyutta dokuz alt ölçek ile değerlendirme yapmaktadır. İlişkisel tarama modellerinden korelasyonel türde desenlenen bu çalışmanın örneklemini toplam 1494 çocuk oluşturmaktadır. Çocukların 634’ü iki aşamada gerçekleştirilen deneme uygulamasında, 860’ı ise esas uygulamada yer almıştır. Tüm çocuklara Çalışma Belleği Ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin uzman görüşleri ile kapsam geçerliğine sahip olduğu belirlenmiş ve elde edilen veriler üzerinden yapı geçerliğini belirlemek amacıyla açımlayıcı çalışmalardan Temel Bileşenler Analizi (TBA) ile kümeleme analizi, doğrulayıcı çalışmalardan Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yürütülmüştür. Ayırıcılık çalışmalarında nokta çift serili korelasyon katsayısı ile maddelere ilişkin deneme toplam puan korelasyonları hesaplanmış, ölçüt geçerliği çalışmaları için akademik başarı ölçekleri kullanılmıştır. Çalışmanın güvenirliğine yönelik olarak test tekrar test yöntemine dayalı güvenirliğini incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, test yarılama yöntemine dayalı Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı hesaplanmıştır. Çalışmanın bulguları Çalışma Belleği Ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir araç olarak alanda kullanılabileceğini göstermiştir.
ÖZ
Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşi... more ÖZ Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşitli fakülte ve bölümlerinde öğrenim gören ve görme yetersizliğine sahip öğrencilerin sınıf içi ölçme-değerlendirme süreçlerini öğretim elemanı ve öğrenci görüşlerine göre incelemektir. Araştırma nitel araştırma yaklaşımıyla ve betimsel fenomenoloji deseninde yürütülmüştür. Çalışma grubunun oluşturulmasında kartopu örnekleme kullanılmıştır. Çalışma grubunu 17 görme yetersizliği olan öğrenci ile 3 öğretim elemanı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın öne çıkan bulgularına göre, görme yetersizliğine sahip öğrenciler ölçme-değerlendirme süreçlerinde zaman, uygulama, soru ve materyal anlamında güçlükler yaşamaktadır. Görme yetersizliğine sahip öğrencilerin öğretim elemanlarından ve üniversite yönetiminden çeşitli beklentileri vardır. Görme yetersizliği olan öğrencilerin ölçme-değerlendirme süreçlerinde güçlükler yaşadığı, bu güçlüklerin öğrencilerin görme düzeylerine göre farklılaştığı, bu öğrencilerin normal öğrenciler gibi değerlendirilmemesi gerektiği ve görme yetersizliği olan öğrencilerin gerçek başarılarını gösterebilmeleri için ölçme-değerlendirme süreçlerinde bu güçlükleri giderici ve nitelikli önlemler alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Abstract The aim of this research is to examine the classroom assessment and evaluation process of visually impaired students studying in various faculties and departments of university in Ankara during the 2015/2016 academic year based on the students’ and instructors’ opinions. The research was designed as a qualitative research and a descriptive phenomenology study. Snowball sampling was used in the formation of the study group. The study group consisted of 17 visually impaired students and 3 instructors. The research data was collected by the semistructured interview forms prepared by the researchers. Descriptive analysis method was used for data analysis. According to the findings of the research, students have difficulties in terms of time, implementation, questions and materials in the assessment and evaluation process. Students have various expectations from the instructors and university management. It can be concluded that the students have difficulties in the measurement and evaluation processes and these difficulties differ according to the students' vision levels. In addition, these students should not be treated as typically developing students and the precautions to remove difficulties should be taken in the assessment and evaluation processes in order to show the real success of students.
Öz
Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı
düşüncelerinin, öğ... more Öz Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı düşüncelerinin, öğrencilerin anksiyete düzeylerini yordamasının incelenmesidir. Bu yordayıcılığın öğrencilerin cinsiyetlerine, sınıflarına ve bölümlerine göre farlılık gösterip göstermediği araştırmanın alt amacı olarak belirlenmiştir. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğrenim görmekte olan 434 gönüllü lisans öğrencisine Kişisel Bilgi Formu, Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği, Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği Kısa Formu ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanarak elde edilen veriler çoklu regresyon analizi ile çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre akılcı olmayan düşünceler anksiyete düzeyini yordamazken, tekrarlı düşünceler anksiyeteyi yordamaktadır. Bu yordayıcılık cinsiyete, bölüme ve sınıf düzeyine göre değişmektedir. Elde edilen sonuçlar okul psikolojik danışmanların danışma sürecine yardım edecek niteliktedir.
Abstract The main purpose of the study is to examine the predictive power of the university students’ irrational thought and rumination levels to their anxiety levels. Whether this predictability differs according to the gender, classes and department of the students is determined as the sub-goal of the research. The data obtained by using the Personal Information Form, the Ruminational Scale, the Irrational Beliefs Scale Short Form and the Beck Anxiety Scale to 434 volunteer undergraduate students studying at the Faculty of Education of Ankara University. Analysed by multiple regression analysis. According to the results of the analysis, irrational thoughts cannot predict the level of anxiety but ruminational thoughts are predicting anxiety. This predictability varies by gender, department, and class level. The results obtained will help the counselling process of school psychological counsellors.
Bilim insanı olmanın bedeli ve gereği olarak, genellikle ancak bir avuç insanın tüm yönleriyle an... more Bilim insanı olmanın bedeli ve gereği olarak, genellikle ancak bir avuç insanın tüm yönleriyle anlayabildiği çok özel alanlarda çalışmak durumundayızdır. Bunu fark etmek, zaman zaman içimizi burkar. Onca yılın ve emeğin birikimini aktaramama, anlatamama ve anlaşılamama kaygılarıyla bir yalnızlık hissi geçer içimizden. Öyle ya, onca emekten sonra uzmanlaştığınız bir alanda, sizin geçtiğiniz yolların yanından dahi geçmemiş ve dahası uzmanlık alanınıza yönelik genel kültür düzeyinde dahi bilgisi olmayanlara, neyi, nasıl ve ne kadar anlatabilirsiniz? Bilim insanı olmak, bir taraftan yıllar süren emek ve çaba sonrasında bu yalnızlığa gönüllü ve bilinçli olarak ulaşmak diğer taraftan da bu yalnızlıkla başa çıkabilmek demektir. İşte bu yazı, yazarın kendince hissettiği ve fakat başkalarınca da hissedildiğini düşündüğü bu akademik yalnızlıkla başa çıkabilme çabasının bir yansımasıdır.
Bu araştırmanın amacı 1996- 2015 yılları arasında Türkiye’de eğitim bilimleri alanında yapılan ya... more Bu araştırmanın amacı 1996- 2015 yılları arasında Türkiye’de eğitim bilimleri alanında yapılan yayınların atıf alma düzeyleri ve h indeksi bağlamında yıllara göre incelenmesidir. Bu bağlamda yayın sayısı, ulusal ve uluslararası atıf sayısı, yayın başına düşen ulusal ve uluslararası atıf sayısı ve H indeksi değişkenleri dikkate alınarak yıllar içerisindeki değişim izlenmiştir. Araştırma betimsel araştırma türlerinden boylamsal tarama modelinde yürütülmüştür. Türkiye’de 1996-2015 yılları arasında eğitim bilimleri alanında uluslararası tarama indekslerinde taranabilen toplam 28.756 yayın üzerinden gerçekleştirilmiştir. Ulusal ve uluslararası veriler “SCImago Journal&Country Ranks” internet sitesinden elde edilmiştir. Verilerin analizinde gerekli betimsel istatistikler hesaplanmış ve bulgular grafiklerle ifade edilmiştir. Araştırma sonucunda Türkiye’deki akademik yayın sayıları ve atıf sayılarındaki değişiminin, aralarında bilimsel anlamda gelişmiş ülkelerin olduğu ülkelerle benzer olduğu görüşmüştür. Ayrıca yıldan yıla yayın sayısı artarken atıf alma düzeylerinde ise hızlı bir düşüşün olduğu görülmektedir. Ülkemizin eğitim bilimleri alanında akademik yayınlarının artmasına rağmen eğitim alanında yaşanan sorunların çözülememiş olması üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir boyuttur.
Eğitimde ve Psikolojide Ölçme ve Değerlendirme Dergisi, , 2017
Öz
Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil ed... more Öz Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil eden sorun alanlarının önem düzeyini ikili karşılaştırma yöntemi ile ölçeklemek amaçlanmıştır. Çalışma tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini Türkiye'de 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na (M.E.B.) bağlı devlet okullarında görev yapmakta olan 484 öğretmen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan " Öğretmenlik Mesleği Mesleki Sorunlar Formu " kullanılmıştır. Verilerin analizinde, Thurstone'nun karşılaştırmalı yargılar kanununun III. Hal denklemi ile ölçekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre öğretmenlerin mesleki sorunları, öğretmen yetiştirme sorunları ve öğretmen niteliği, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, mesleki saygının azalması, M.E.B. politikaları ile ilgili sorunlar, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar, iş yükünün fazlalığı, okuldaki idari sorunlar, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, ve öğrenci ile ilgili sorunlar temaları altında toplanmıştır. Öğretmenlere göre en önemli sorun alanı M.E.B. eğitim politikaları olarak görülmüştür. Bunu sırası ile mesleki saygınlığın azalması, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, öğrenci ile yaşanan sorunlar, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, okuldaki idari sorunlar, öğretmen yetiştirme ve öğretmen niteliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, iş yükü fazlalığı, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar takip etmiştir. Öğretmenlerin mesleki sorun alanları kıdem değişkenine göre incelendiğinde 0-10 yıllık öğretmenler mesleki saygınlığı en önemli sorun alanı olarak görürken, 11-45 yıllık öğretmenler MEB politikalarını en önemli sorun alanı olarak görmüştür.
Abstract In this study, teachers' professional problems was investigated and the significance level of them was measured with the paired comparison method. The study was carried out in survey model. The study group consisted of 484 teachers working in public schools which are accredited by Ministry of National Education (MEB) in Turkey. " The Teacher Professional Problems Survey " developed by the researchers was used as a data collection tool. In data analysis , the scaling method with the third conditional equation of Thurstone's law of comparative judgement was used. According to the results of study, the teachers' professional problems include teacher training and the quality of teacher, employee rights and financial problems, decrease of professional reputation, the problems with MEB policies, the problems with union activities, workload, the problems with administration in school, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with parents, the problems with students. According to teachers, the most significant problem is MEB educational policies. This is followed by decrease of professional reputation, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with students, employee rights and financial problems, the problems with administration in school, teacher training and the quality of teacher, the problems with parents, workload, and the problems with union activities. When teachers' professional problems were analyzed seniority variable, there was little difference in scale values. While the teachers with 0-10 years experience consider decrease of professional reputation as the most important problem, the teachers with 11-45 years experience put the problems with MEB policies at the first place.
Bu çalışma, 2015-2016 Eğitim Öğretim yılı I.Dönem Merkezi Ortak Sınavı matematik alt testi maddel... more Bu çalışma, 2015-2016 Eğitim Öğretim yılı I.Dönem Merkezi Ortak Sınavı matematik alt testi maddeleri için değişen madde fonksiyonunun(DMF), bireylerin görme engeli durumuna göre incelenmesi amacıyla yapılmıştır. DMF belirleme yöntemlerinden Mantel-Heanszel yöntemi kullanılmıştır. Çalışma, 583’ü hiçbir engel durumu olmayan, 282’si hafif düzeyde görme engeli olan ve 152’si hiç görmeyen olmak üzere 1017 öğrenci üzerinden yürütülmüştür. Matematik alt testini alan, hiç görmeyen ve hafif düzeyde görme engeli olan öğrencilerin tamamı çalışmaya dâhil edilmiştir. Matematik alt testinde dört seçenekli çoktan seçmeli yirmi madde bulunmaktadır. Verilerin tek boyutluluk varsayımını sağlayıp sağlamadığını kontrol etmek amacıyla tetrakorik korelasyona dayalı faktör analizi uygulanmıştır. Analiz sonucu 14 madde tek boyutlu bir yapıyı temsil etmiştir. Araştırmanın sonucunda, Matematik alt testi; a) görme engeli olan ve olmayan bireylere göre b) görme engeli olmayan ve hiç görmeyen bireylere göre c)görme engeli olmayan ve hafif düzeyde görme engeli olan bireylere göre d) hiç görmeyen ve hafif düzeyde görme engeli olan bireylere göre ihmal edilebilir düzeyde (A düzeyinde) DMF içerdiği belirlenmiştir.
The aim of this study is to investigate differential item functioning (DIF) according to the visually handicapped situation of the individual for the math subtest in 2015-2016 academic year 1st term Central Joint Exam. Mantel-Haenszel (MH) method was used to determine the DIF. Study was carried out with 1017 students, including 583 without handicap; 282 with a low level of visually handicapped and 152 with total visual handicapped. All students with a low level of visually handicapped and total visual handicapped taking math subtest were included in this study. There are four choices in mathematics subtest 20 multiple-choice item. Tetrachoric correlation based on a factor analysis was performed in order to check that the data satisfies the one-dimensional assumption. At the end of the factor analysis, 14 items represented a one-dimensional structure. As a result of the research, math subtest a) according to individuals with visually handicapped and without handicapped b) according to individuals with total visual handicapped and without handicapped c) according to individuals with a low level of visually handicapped and without handicapped d) according to individuals with total visual handicapped and a low level of visually handicapped was found in ignorable level of DIF (A level).
In this study, the aim was to construct a significant structural measurement model comparing stud... more In this study, the aim was to construct a significant structural measurement model comparing students’ affective characteristics with their mathematic achievement. According to this model, the aim was to test the measurement invariances between gender sub-groups hierarchically. This study was conducted as basic and descriptive research. Secondary level analyses were conducted on the Program for International Student Assessment (PISA) 2012 Turkish student questionnaire data. The sample consisted of 4,848 fifteen-year-old students from 170 schools and 12 statistical territories. For analysis techniques, regression analysis, exploratory, and confirmatory factor analyses were executed in order to construct a significant initial measurement model. Multi-group confirmatory factor analysis was executed to analyse the invariance between gender sub-groups. According to the results, taking into consideration the limitations of the model which was constructed in this study, it was observed that strong invariance between gender sub-groups was provided. This finding indicates that there are similarities of affective characteristics for fifteen-year-old Turkish students across gender sub-groups. The results can be evaluated as evidence that the possibility of bias or prejudice in students’ affective characteristics toward mathematics is not high.
The aim of this study is to investigate the effect of using the interactive whiteboard in mathema... more The aim of this study is to investigate the effect of using the interactive whiteboard in mathematics teaching process on the 7 th-grade students' achievement. This study was conducted as experimental design. Experimental and control groups were composed of 58 7 th-grade students from one school in the 2015-2016 educational year in Ankara. As a measurement tool, an achievement test developed by the researchers was used as the pre-test and post-test. An education program which included the activities with the interactive whiteboard was developed by researchers. And, this program was implemented to the experimental group 12 hours over 3 weeks. On the other hand, activities for the control group were limited to the blackboard usage. In the analysis of the data, " analysis of covariance (ANCOVA) " was used by defining the pre-test scores as " covariate " variable. According to the findings, it was observed that there was a significant difference between experimental and control groups pre-test average scores. When the difference of pre-test scores under control, it was observed the significant difference between the average post-test scores in favor of the experimental group. These findings show that using the interactive whiteboard in mathematics teaching process has positive effects on the students' mathematical achievement. These results are supported by some other researchers' findings.
In this study, it was aimed to model the school characteristics in multivariate structure, and ac... more In this study, it was aimed to model the school characteristics in multivariate structure, and according to this model, aimed to test the invariance of this model across five randomly selected countries and economies from PISA 2012 sample. It is thought that significant differences across group in the context of school characteristics have the potential to explain the effectiveness of schools and educational systems. This study was conducted with correlational model as a basic research. Secondary level analyses were conducted on PISA 2012 School Questionnaire data. To construct " school characteristics model " , whole data from 65 participant countries and economies were considered. One country from each proficiency level and totally 5 countries were randomly selected for the research sample. These countries and economies are Shanghai-China, Korea, Ireland, Turkey and Uruguay. In this way sample was composed of totally 835 schools. Multi-group confirmatory factor analysis was used to test the invariance of school characteristics across countries. According to the results, Shanghai and Uruguay differed from each other and other countries. Across Korea, Ireland and Turkey, School characteristics provide strong invariance. These three cultures were more similar. Main result of this study is that school characteristics cannot be invariant across some cultural groups or subgroups. In order to provide equal opportunity to all stakeholders of the educational system, and also provide school effectiveness, such kinds of differences are considered carefully.
Bu çalışmanın amacı; istatistiksel analiz süreçleri içeren eğitim araştırmalarında normallik vars... more Bu çalışmanın amacı; istatistiksel analiz süreçleri içeren eğitim araştırmalarında normallik varsayımlarının, kullanılacak istatistiksel yöntemin belirlenmesinde ve uygulanmasında dikkate alınıp alınmadığının, bu varsayımların hangi yöntem ve tekniklerle test edildiğinin ve bu değerlendirmelere bağlı olarak kullanılacak istatistiksel yönteme yönelik ne tür kararlar verildiğinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda, seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden elverişlilik/uygunluk örneklemesine göre belirlenen uluslararası hakemli 5 dergide, 2013-2015 yılları arasında yayımlanan toplam 788 makale incelenmiştir. Temel araştırma türünde betimsel bir araştırma olarak yürütülen bu araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından geliştirilen bir makale inceleme formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde sıklık ve yüzde hesaplamaları ile kontenjans dağılımlarına yönelik χ2 bağımsızlık testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre incelenen makalelerin 340'ında normallik varsayımının test edilmesi gerektiği, bu 340 araştırmanın 133'ünde normallik varsayımının test edildiği, fakat bu 133 araştırmanın 40'ında normallik varsayımının hangi yöntem ve tekniklerle test edildiğine yönelik herhangi bir açıklama yapılmadığı görülmüştür. Normallik varsayımının test edilmesinde sırasıyla betimsel yöntemler, grafiksel yöntemler ve hipotez testleri en sık kullanılan yöntemlerdir. Hipotez testleri içerisinde en sık kullanılanlar sırasıyla Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleridir. Normallik varsayımının test edilmesine bağlı olarak verilen kararlar içerisinde normallik varsayımının sağlanması durumunda parametrik yöntem ve tekniklerin kullanılması en sık gözlenen karar olmuştur. Diğer taraftan normallik varsayımı sağlanmamasına rağmen parametrik yöntem kullanılan araştırmalar da belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda normallik varsayımının test edilmesi gereken eğitim araştırmalarında, normallik varsayımlarının test edilmesi ve buna bağlı olarak kullanılacak istatistiksel yöntem ve tekniklere karar verilmesi açısından önemli eksiklikler ve hatalar bulunabildiği görülmüştür.
Since 2003, Turkey regularly participates in PISA. According to the PISA 2012 results, 15-year-ol... more Since 2003, Turkey regularly participates in PISA. According to the PISA 2012 results, 15-year-old students in Turkey performed below both OECD countries and participating countries. Defining the relations between students' characteristics and their scientific literacy skills is thought to provide deeper understanding for the nature of this situation in Turkey. The main aim of this study was to construct a significant multivariate model with secondary level structural equating modelling which includes relations between students' characteristics and their scientific literacy performance by using PISA 2012 Turkey data. Also, according to this model, it was aimed to define and interpret the predictive level of these characteristics to the scientific literacy skills of students. This study was designed as a basic research and secondary level analyses were conducted on PISA 2012 Turkey student questionnaire data. PISA 2012 Turkey sample was composed of 4.848 students. A secondary-level structural model was constructed by using PISA data. Limitations of the model, best predictor of scientific literacy skills were 'socio-economic status'. Students' 'opinions for teacher' shows negative correlation with scientific literacy skills. Students' 'attitudes for school' have low but positive correlation with scientific literacy skills. Among indicators, best predictor of scientific literacy skills is 'home possessions'. It is followed by 'index of economic, social and cultural status' and 'wealth'. Lowest predictors among indicators are 'attitude towards school: learning outcomes', 'attitude towards school: learning activities' and 'sense of belonging to school' respectively. All these variables are positively correlated with scientific literacy skills.
Problem Statement: Although teacher support is important for many student outcomes, including aca... more Problem Statement: Although teacher support is important for many student outcomes, including academic achievement, attendance, well-being, and dropout, related factors remain unexamined.
The Purpose of the Study: The aim of this study was to investigate predictors of perceived teacher support of 15-year-old students who participated in the 2012 Programme for İnternational Student Assessment in either Turkey or Shanghai.
Method: In this basic research, secondary analyses were performed with PISA 2012 data, and multiple linear regression analyses were used to predict the variables that affect teacher support as perceived by students.
Findings: Results show that a sense of belonging at school, instrumental motivation for mathematics, mathematics self-efficacy, and attitudes toward school in terms of learning outcomes and learning activities are predictors of teacher support in Turkey. İn Shanghai, teacher support was predicted by a different set of variables, including mathematics teacher’s classroom management, teacher behavior in terms of student orientation, interest in mathematics, attitude toward school in terms of learning outcomes, mathematics self-efficacy, and educational resources at home.İn Turkey, the five affective variables explained only 13% of the variance, whereas in Shanghai, the six affective variables explained 24% of the variance.
Conclusion and Recommendations: In models of teacher support, Turkey and Shanghai differ, particularly in terms of total prediction levels, as the model constructed for Shanghai was more predictive than that for Turkey. The most predictive variable in Shanghai was teacher classroom management and, in Turkey, sense of belonging at school. Similarities did emerge, however; mathematics self-efficacy and attitudes toward school in terms of learning outcomes were predictors of teacher support in both countries. Since teacher support is important to students’ personal development, academic achievement, and well-being, the results can support the execution of educational activities in schools and the investigation of ways to increase such support.
The aim of this research is determination of ‘Faculty Development Program (FDP)’ research assista... more The aim of this research is determination of ‘Faculty Development Program (FDP)’ research assistants’ socio-economic variables that is associated with the preferences of academic field and the university and examination of the accuracy of classification of the choice of these variables according to academic field and university preferences. In this research, conducted in relational screening model from fundamental research, observations were carried out on 60 FDP research assistant in the Department of Educational Sciences of Hacettepe, Ankara and Gazi Universities. A questionnaire developed by researchers totally consists of 20 items as socio-economic characteristics and regional preferences. The logistic regression analysis from classification accuracy analysis was used in the analysis of data. According to the findings, out of FDP research assistants’ criteria taken into account in the choice of field, effectiveness of preferred section in the academic field and degree to graduation section have been determined to be significant. According to these criteria and also preferred order of academic field and assigned academic field, four logistic models with 16 socioeconomic variables were produced. Three of them are meaningful. It is shown that the percentage of the total classification accuracy of each of the three models is more than calculated relative percentage value and these models make accurate classification beyond chance. Accordingly, it was observed that the variables of high school and section type, the current educational status, maternal and paternal education level, marital status and working condition prior FDP are meaningful classifiers in the classification for FDP research assistant according to their preferred academic field.
Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında, çoktan seçmeli testlerde, farklı kayıp veri yöntemleri ... more Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında, çoktan seçmeli testlerde, farklı kayıp veri yöntemleri kullanılarak kestirilen madde ve test parametreleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi ve bu tür testlerde kullanılması uygun olan kayıp veri yöntemlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Temel araştırma türünde, ilişkisel tarama modelinde bir araştırma olarak tasarlanan bu çalışmada, analizler 527517 yanıtlayıcıya yönelik SBS (Seviye Belirleme Sınavı) 2011 Matematik Testi A Kitapçığı verileri üzerinde yürütülmüştür. Veri analizlerinde silmeye dayalı yöntemlerden ‘dizin silme yöntemi’, basit atama yöntemlerinden ‘0 atama’, ‘seri ortalamaları ataması’, ‘gözlem birimi ortalaması ataması’, ‘yakın noktalar ortalama ataması’, ‘yakın noktalar medyan ataması’, ‘doğrusal interpolasyon’ ve ‘dorusal eğilim noktası ataması’ yöntemleri, en çok olabilirlik yöntemlerinden ‘regresyon atama’, ‘beklenti-maksimizasyon algoritması’ ve ‘veri çoğaltma’ yöntemleri, çoklu veri atama yöntemlerinden ise ‘Markov zincirleri Monte Carlo’ yöntemi olmak üzere 12 farklı kayıp veri yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, kayıp verilerin ihmal edilebilir olmaması durumunda çoktan seçmeli testlere yönelik istatistiksel kestirimlerde, uygun bir kayıp veri yönteminin kullanılmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Silmeye dayalı yöntemler ve 0 Atama yöntemi, bu tür veriler için uygun yöntemler değildir. Basit atama yöntemlerinin ise yanlı kestirimler üretme olasılığı yüksektir. En çok olabilirlik ve çoklu veri atama yöntemleri, bu tür verilerde kullanılması en uygun kayıp veri yöntemleri olarak değerlendirilmektedir.
Öz: Bu araştırmanın amacı, PISA 2012 uygulamasına katılan farklı matematik yeterlik düzeyindeki T... more Öz: Bu araştırmanın amacı, PISA 2012 uygulamasına katılan farklı matematik yeterlik düzeyindeki Türkiye, Yunanistan, Portekiz ve Şanghay'daki 15 yaş grubu öğrencilerin bilgi iletişim teknolojileri aşinalıklarının; öğrencilerin okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlerine göre sınıflama doğruluklarını incelemektir. Araştırma korelasyonel olarak yürütülmüş olup, araştırma sorularını yanıtlamak için çok değişkenli varyans analizi (MANOVA) ve diskriminant fonksiyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; genel olarak BİT aşinalık düzeyinin en yüksek Portekiz'de olduğu, ikinci sırada bazı alt boyutlarda Türkiye'nin bazılarında Yunanistan'ın yer aldığı, son sırada Şanghay'ın yer aldığı bulunmuştur. Matematik dersinde bilgi iletişim teknolojileri kullanımında Türkiye'nin diğer ülkelere göre manidar olarak yüksek indeks değerlerine sahip olduğu bulunmuştur. Diskriminant fonksiyon analizi sonuçlarına göre; Türkiye, Yunanistan, Portekiz ve Şanghay'da sırasıyla okul türüne göre %60.9, %83.6, %61.2, %54; sosyo-ekonomik düzeye göre %56, %48.6, %50.2, %55.6; cinsiyetlere göre %64.2, %58.4, %65.2, %57.5 sınıflama doğruluğu elde edilmiştir. Her ülkede okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlere göre sınıflama doğruluğu maksimum şans kriterine eşit veya bu kriterin üzerindedir. Bu sonuçlar; her ülkede okul türü, sosyo-ekonomik düzey ve cinsiyetlere göre elde edilen farkları desteklemekte ve yordayıcıların manidar olduğunu göstermektedir.
Abstract The aim of this research is to examine the classification accuracy of the familiarity of information communication technologies of Turkey, Greece, Portugal and Shanghai at different mathematics competence levels of 15 years old students participating in PISA 2012 application according to school type, socioeconomic level and genders. The model of the research was correlational and multivariate analysis of variance (MANOVA) and discriminant function analysis were used to answer the research questions. According to the results of the research; it was found that the level of familiarity with ICT was the highest in Portugal in general, while in some sub-dimensions Turkey was found to be Greece in some sub-dimensions, and Shanghai in the last place. In the use of information communication technologies in mathematics lesson, it is found that Turkey has high index values according to the other countries. According to the results of discriminant function analysis; 60.9%, 83.6%, 61.2%, 54% in Turkey, Greece, Portugal and Shanghai, respectively. 56%, 48.6%, 50.2%, 55.6% according to the socioeconomic level; 64.2%, 58.4%, 65.2%, 57.5% classification accuracy was obtained according to gender. In each country, the classification accuracy by school type, socioeconomic level and gender is equal to or above the maximum chance criteria. These results; it supports the differences in school type, socioeconomic level and gender in each country and shows that predictors are the significant.
Öz. Bu araştırmanın amacı ortaokul öğretmenlerinin sınıf içi ölçme ve değerlendirmeler kapsamında... more Öz. Bu araştırmanın amacı ortaokul öğretmenlerinin sınıf içi ölçme ve değerlendirmeler kapsamında yazılı yoklamalarda kullandıkları açık uçlu maddeleri hazırlama yeterliklerini, açık uçlu madde yazımına yönelik kuramsal bilgileri ile kendi hazırladıkları maddeleri dikkate alarak değerlendirmektir. Araştırma, nicel araştırma yaklaşımı ile tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini 167 öğretmen oluşturmuştur. Örnekleme yöntemi olarak maksimum çeşitlik örneklemesi kullanılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen "Açık Uçlu Soru Hazırlama Bilgi Formu" ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzde ve sıklık dağılımları, ki-kare bağımsızlık testi ve doküman analizi kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, en yüksek yeterlik düzeyinin bulunduğu ölçüt %31,7 ile "maddenin yaş ve sınıf düzeyine uygunluğunu dikkate alınması" olarak belirlenmiştir. Belirlenen 18 ölçüt içerisinden yalnızca "maddenin yaş ve sınıf düzeyine uygunluğunun dikkate alınması" ölçütüne dair öğretmen yeterlikleri ile cinsiyet ve okul türü değişkenleri arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Sınıf içi ölçme ve değerlendirmelerde açık uçlu maddelerden oluşan testler yaygın bir şekilde kullanılıyor olmakla birlikte öğretmenlerin bu maddeleri hazırlamada genel olarak çok yetersiz oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Abstract. The aim of the study is to evaluate the competencies of middle school teachers in preparing open-ended items used in in-classroom assessment by examining the theoretical knowledge for writing open-ended items and the items they prepared. The study was conducted as a survey research with quantitive approach. The sample of the study is consisted of 167 teachers. To define participants, maximum variation sampling has been used. The data were collected by the questionnarie called "Information Form for Preparing Open-Ended Question" developed by the researchers. Percentage and frequency distributions, chi-square test of independence and document analysis were used in the analysis of the data. According to the findings of the study, it has been found that the criteria holding the highest competency level is "considering the appropriateness of the items with age and grade" with the rate 31,7%. Among determined 18 criteria, there found a relationship between the teacher competencies related with the criteria "considering the appropriateness of the items with age and grade" and both gender and school type. It has been concluded that the tests including open-ended items are commonly used for in-classroom assessment but the teachers are generally quite inadequte competency in preparing these items.
Öz:
Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya... more Öz: Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden "olgubilim" deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2016-2017 öğretim yılının güz döneminde farklı illerde ve farklı okul türlerinde öğrenim gören 85 öğrenci oluşturmuştur. Okul algısı formu aracılığıyla elde edilen veriler, doküman incelemesi yoluyla analiz edilmiştir. Öğrencilerin, okul olgusuna ilişkin yazılı metaforlarında, "ev", "aile", "güvende" ve "mutlu hissettiren bir yer"; görsel metaforlarında "oyun alanı", "eğlenceli bir yer" gibi olumlu algılara sahip oldukları belirlenmiştir. Yazılı metaforlarında az sayıda "esir", "hapishane", "sınav" metaforlarının kullanıldığı ancak görsel metaforlarında "sıkıcı bir yer" metaforunun da sıkça kullanıldığı görülmüştür. Ortaokulun ilk kademesi olan beşinci sınıf öğrencilerinin geliştirdikleri metaforlar, okulun öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlamak açısından önemli göstergeler olarak kabul edilebilir.
Abstract: The aim of this research is to reveal the perceptions of the 5th grade students towards school by using metaphors. The research is conducted with the "phenomenology" as a qualitative research pattern. The study group of the research consisted of 85 students studying in different provinces and different school types during the fall semester of 2016-2017 academic year. The data gathered by the “School Perception Form” was analyzed by using document analysis. The metaphors of students about school phenomenon such as "home", "family", "safety" and "a place that makes you happy" that were used in written materials and also "playground" and "fun place" in their visual metaphors show that the students have positive perceptions of school. The metaphors of "prisoners", "prisons" and "examinations" were used in a small number of written metaphors, but metaphors of "boring place" in visual metaphors were frequently used. The metaphors were developed by the fifth grade students, the first grade of middle school, can be regarded as important indicators to understand positive and negative effects of the school on the students.
Öz
Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler i... more Öz Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler ile sosyoekonomik düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel araştırma yaklaşımı doğrultusunda temel araştırma türünde ve ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışma, 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Ankara ilinin sosyoekonomik düzey açısından farklı bölgelerinde yer alan anaokullarına devam eden 207 çocuğun ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Ankette, ebeveynlerin sosyoekonomik düzeylerini ve okul öncesi eğitim kurumu tercih ölçütlerini önemli görme düzeylerini belirlemeye yönelik sorulara ve ifadelere yer verilmiştir. Veriler betimsel yöntemlerle analiz edilmiştir. Okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği, öğretmenin iletişim becerisi, okulun temizliği, öğretmenin mesleki yeterliliği ve çocukların farklı gelişim alanlarının desteklenmesi ölçütlerinin ebeveynler tarafından "çok önemli" görüldüğü saptanmıştır. Alt, orta ve üst SED olmak üzere her üç grupta da 'okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği ve temizliği' "en önemli" görülen; 'kurumun ebeveynlerin işlerine yakınlığı' da tercihlerde "önemsiz" olarak nitelendirilen ölçütler arasında yer aldığı görülmüştür.
Abstract: The purpose of this study was to examine the relationship between parents' criteria when choosing a preschool and their socioeconomic levels. It was conducted as basic quantitative research and used a correlational descriptive research model. This study was conducted with the parents of 207 preschool children at different socioeconomic levels whose children were students at preschools located in different regions of Ankara in the 2015-2016 school year. A questionnaire, developed by the researchers, was used as the data collection tool in this study. In the questionnaire, there were questions and statements about defining parents' socioeconomic levels and the level of importance for different preschool preference criteria. Data was analysed using descriptive methods. Criteria that were seen as "very important" were the security of the preschool, the teacher's communication skills, the hygiene of the preschool, the professional competence of teachers and the support given to children in terms of different developmental areas. For parents in the sub, middle and upper socioeconomic levels, the security and hygiene of the preschool were seen as "very important" in our study. The proximity of the preschool to the parents' work criterion was at the top of the criteria which were characterized as "slightly important".
Purpose: The answer-copying tendency has the potential to detect suspicious answer patterns for p... more Purpose: The answer-copying tendency has the potential to detect suspicious answer patterns for prior distributions of statistical detection techniques. The aim of this study is to develop a valid and reliable measurement tool as a scale in order to observe the tendency of university students' copying of answers. Also, it is aimed to provide evidence with more comprehensive validity and reliability studies than the previously available researches. Research Methods: This is a scale development study. The "Answer-Copying Tendency Scale in University Students (ACTS)" was developed under the "Classical Test Theory". Other theories were also considered, especially "Item Response Theory". After preliminary studies and item writing, a trial application with 711 students and main applications with 909 students was conducted. Structural validity, item and test descriptive statistics, item discriminations, inconsistency and test-retest reliability, classification accuracy, and item bias with differential item functioning were examined. Findings: The ACTS composed of 2 factor and 20 items. Total scores and item scores distributions are normal. Item discriminations are very high and over 0.40. α inconsistency coefficients are over 0.88 and test-retest reliability coefficient is 0.804. It provides highly correct classifications according to the students' answer-copying positions. There is no significant and serious DIF on items. Implications for Research and Practice: Unlike similar examples, it was studied on the large groups and used more comprehensive techniques to obtain evidences. Results show that the validity and reliability levels of the ACTS are very high. The ACTS can be used to understand the nature of the answer-copying. Also, and more importantly, it is thought that the ACTS can be used to detect suspicious answer patterns for prior distributions.
ÖZ
Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yöne... more ÖZ Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yönelik geliştirilmiş olan Çalışma Belleği Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ölçek sözel/görsel kısa süreli bellek ve sözel/görsel çalışma belleği olarak toplam dört boyutta dokuz alt ölçek ile değerlendirme yapmaktadır. İlişkisel tarama modellerinden korelasyonel türde desenlenen bu çalışmanın örneklemini toplam 1494 çocuk oluşturmaktadır. Çocukların 634’ü iki aşamada gerçekleştirilen deneme uygulamasında, 860’ı ise esas uygulamada yer almıştır. Tüm çocuklara Çalışma Belleği Ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin uzman görüşleri ile kapsam geçerliğine sahip olduğu belirlenmiş ve elde edilen veriler üzerinden yapı geçerliğini belirlemek amacıyla açımlayıcı çalışmalardan Temel Bileşenler Analizi (TBA) ile kümeleme analizi, doğrulayıcı çalışmalardan Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yürütülmüştür. Ayırıcılık çalışmalarında nokta çift serili korelasyon katsayısı ile maddelere ilişkin deneme toplam puan korelasyonları hesaplanmış, ölçüt geçerliği çalışmaları için akademik başarı ölçekleri kullanılmıştır. Çalışmanın güvenirliğine yönelik olarak test tekrar test yöntemine dayalı güvenirliğini incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, test yarılama yöntemine dayalı Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı hesaplanmıştır. Çalışmanın bulguları Çalışma Belleği Ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir araç olarak alanda kullanılabileceğini göstermiştir.
ÖZ
Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşi... more ÖZ Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşitli fakülte ve bölümlerinde öğrenim gören ve görme yetersizliğine sahip öğrencilerin sınıf içi ölçme-değerlendirme süreçlerini öğretim elemanı ve öğrenci görüşlerine göre incelemektir. Araştırma nitel araştırma yaklaşımıyla ve betimsel fenomenoloji deseninde yürütülmüştür. Çalışma grubunun oluşturulmasında kartopu örnekleme kullanılmıştır. Çalışma grubunu 17 görme yetersizliği olan öğrenci ile 3 öğretim elemanı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın öne çıkan bulgularına göre, görme yetersizliğine sahip öğrenciler ölçme-değerlendirme süreçlerinde zaman, uygulama, soru ve materyal anlamında güçlükler yaşamaktadır. Görme yetersizliğine sahip öğrencilerin öğretim elemanlarından ve üniversite yönetiminden çeşitli beklentileri vardır. Görme yetersizliği olan öğrencilerin ölçme-değerlendirme süreçlerinde güçlükler yaşadığı, bu güçlüklerin öğrencilerin görme düzeylerine göre farklılaştığı, bu öğrencilerin normal öğrenciler gibi değerlendirilmemesi gerektiği ve görme yetersizliği olan öğrencilerin gerçek başarılarını gösterebilmeleri için ölçme-değerlendirme süreçlerinde bu güçlükleri giderici ve nitelikli önlemler alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Abstract The aim of this research is to examine the classroom assessment and evaluation process of visually impaired students studying in various faculties and departments of university in Ankara during the 2015/2016 academic year based on the students’ and instructors’ opinions. The research was designed as a qualitative research and a descriptive phenomenology study. Snowball sampling was used in the formation of the study group. The study group consisted of 17 visually impaired students and 3 instructors. The research data was collected by the semistructured interview forms prepared by the researchers. Descriptive analysis method was used for data analysis. According to the findings of the research, students have difficulties in terms of time, implementation, questions and materials in the assessment and evaluation process. Students have various expectations from the instructors and university management. It can be concluded that the students have difficulties in the measurement and evaluation processes and these difficulties differ according to the students' vision levels. In addition, these students should not be treated as typically developing students and the precautions to remove difficulties should be taken in the assessment and evaluation processes in order to show the real success of students.
Öz
Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı
düşüncelerinin, öğ... more Öz Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı düşüncelerinin, öğrencilerin anksiyete düzeylerini yordamasının incelenmesidir. Bu yordayıcılığın öğrencilerin cinsiyetlerine, sınıflarına ve bölümlerine göre farlılık gösterip göstermediği araştırmanın alt amacı olarak belirlenmiştir. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğrenim görmekte olan 434 gönüllü lisans öğrencisine Kişisel Bilgi Formu, Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği, Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği Kısa Formu ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanarak elde edilen veriler çoklu regresyon analizi ile çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre akılcı olmayan düşünceler anksiyete düzeyini yordamazken, tekrarlı düşünceler anksiyeteyi yordamaktadır. Bu yordayıcılık cinsiyete, bölüme ve sınıf düzeyine göre değişmektedir. Elde edilen sonuçlar okul psikolojik danışmanların danışma sürecine yardım edecek niteliktedir.
Abstract The main purpose of the study is to examine the predictive power of the university students’ irrational thought and rumination levels to their anxiety levels. Whether this predictability differs according to the gender, classes and department of the students is determined as the sub-goal of the research. The data obtained by using the Personal Information Form, the Ruminational Scale, the Irrational Beliefs Scale Short Form and the Beck Anxiety Scale to 434 volunteer undergraduate students studying at the Faculty of Education of Ankara University. Analysed by multiple regression analysis. According to the results of the analysis, irrational thoughts cannot predict the level of anxiety but ruminational thoughts are predicting anxiety. This predictability varies by gender, department, and class level. The results obtained will help the counselling process of school psychological counsellors.
Bilim insanı olmanın bedeli ve gereği olarak, genellikle ancak bir avuç insanın tüm yönleriyle an... more Bilim insanı olmanın bedeli ve gereği olarak, genellikle ancak bir avuç insanın tüm yönleriyle anlayabildiği çok özel alanlarda çalışmak durumundayızdır. Bunu fark etmek, zaman zaman içimizi burkar. Onca yılın ve emeğin birikimini aktaramama, anlatamama ve anlaşılamama kaygılarıyla bir yalnızlık hissi geçer içimizden. Öyle ya, onca emekten sonra uzmanlaştığınız bir alanda, sizin geçtiğiniz yolların yanından dahi geçmemiş ve dahası uzmanlık alanınıza yönelik genel kültür düzeyinde dahi bilgisi olmayanlara, neyi, nasıl ve ne kadar anlatabilirsiniz? Bilim insanı olmak, bir taraftan yıllar süren emek ve çaba sonrasında bu yalnızlığa gönüllü ve bilinçli olarak ulaşmak diğer taraftan da bu yalnızlıkla başa çıkabilmek demektir. İşte bu yazı, yazarın kendince hissettiği ve fakat başkalarınca da hissedildiğini düşündüğü bu akademik yalnızlıkla başa çıkabilme çabasının bir yansımasıdır.
Bu araştırmanın amacı 1996- 2015 yılları arasında Türkiye’de eğitim bilimleri alanında yapılan ya... more Bu araştırmanın amacı 1996- 2015 yılları arasında Türkiye’de eğitim bilimleri alanında yapılan yayınların atıf alma düzeyleri ve h indeksi bağlamında yıllara göre incelenmesidir. Bu bağlamda yayın sayısı, ulusal ve uluslararası atıf sayısı, yayın başına düşen ulusal ve uluslararası atıf sayısı ve H indeksi değişkenleri dikkate alınarak yıllar içerisindeki değişim izlenmiştir. Araştırma betimsel araştırma türlerinden boylamsal tarama modelinde yürütülmüştür. Türkiye’de 1996-2015 yılları arasında eğitim bilimleri alanında uluslararası tarama indekslerinde taranabilen toplam 28.756 yayın üzerinden gerçekleştirilmiştir. Ulusal ve uluslararası veriler “SCImago Journal&Country Ranks” internet sitesinden elde edilmiştir. Verilerin analizinde gerekli betimsel istatistikler hesaplanmış ve bulgular grafiklerle ifade edilmiştir. Araştırma sonucunda Türkiye’deki akademik yayın sayıları ve atıf sayılarındaki değişiminin, aralarında bilimsel anlamda gelişmiş ülkelerin olduğu ülkelerle benzer olduğu görüşmüştür. Ayrıca yıldan yıla yayın sayısı artarken atıf alma düzeylerinde ise hızlı bir düşüşün olduğu görülmektedir. Ülkemizin eğitim bilimleri alanında akademik yayınlarının artmasına rağmen eğitim alanında yaşanan sorunların çözülememiş olması üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir boyuttur.
Eğitimde ve Psikolojide Ölçme ve Değerlendirme Dergisi, , 2017
Öz
Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil ed... more Öz Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil eden sorun alanlarının önem düzeyini ikili karşılaştırma yöntemi ile ölçeklemek amaçlanmıştır. Çalışma tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini Türkiye'de 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na (M.E.B.) bağlı devlet okullarında görev yapmakta olan 484 öğretmen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan " Öğretmenlik Mesleği Mesleki Sorunlar Formu " kullanılmıştır. Verilerin analizinde, Thurstone'nun karşılaştırmalı yargılar kanununun III. Hal denklemi ile ölçekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre öğretmenlerin mesleki sorunları, öğretmen yetiştirme sorunları ve öğretmen niteliği, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, mesleki saygının azalması, M.E.B. politikaları ile ilgili sorunlar, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar, iş yükünün fazlalığı, okuldaki idari sorunlar, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, ve öğrenci ile ilgili sorunlar temaları altında toplanmıştır. Öğretmenlere göre en önemli sorun alanı M.E.B. eğitim politikaları olarak görülmüştür. Bunu sırası ile mesleki saygınlığın azalması, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, öğrenci ile yaşanan sorunlar, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, okuldaki idari sorunlar, öğretmen yetiştirme ve öğretmen niteliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, iş yükü fazlalığı, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar takip etmiştir. Öğretmenlerin mesleki sorun alanları kıdem değişkenine göre incelendiğinde 0-10 yıllık öğretmenler mesleki saygınlığı en önemli sorun alanı olarak görürken, 11-45 yıllık öğretmenler MEB politikalarını en önemli sorun alanı olarak görmüştür.
Abstract In this study, teachers' professional problems was investigated and the significance level of them was measured with the paired comparison method. The study was carried out in survey model. The study group consisted of 484 teachers working in public schools which are accredited by Ministry of National Education (MEB) in Turkey. " The Teacher Professional Problems Survey " developed by the researchers was used as a data collection tool. In data analysis , the scaling method with the third conditional equation of Thurstone's law of comparative judgement was used. According to the results of study, the teachers' professional problems include teacher training and the quality of teacher, employee rights and financial problems, decrease of professional reputation, the problems with MEB policies, the problems with union activities, workload, the problems with administration in school, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with parents, the problems with students. According to teachers, the most significant problem is MEB educational policies. This is followed by decrease of professional reputation, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with students, employee rights and financial problems, the problems with administration in school, teacher training and the quality of teacher, the problems with parents, workload, and the problems with union activities. When teachers' professional problems were analyzed seniority variable, there was little difference in scale values. While the teachers with 0-10 years experience consider decrease of professional reputation as the most important problem, the teachers with 11-45 years experience put the problems with MEB policies at the first place.
Bu çalışma, 2015-2016 Eğitim Öğretim yılı I.Dönem Merkezi Ortak Sınavı matematik alt testi maddel... more Bu çalışma, 2015-2016 Eğitim Öğretim yılı I.Dönem Merkezi Ortak Sınavı matematik alt testi maddeleri için değişen madde fonksiyonunun(DMF), bireylerin görme engeli durumuna göre incelenmesi amacıyla yapılmıştır. DMF belirleme yöntemlerinden Mantel-Heanszel yöntemi kullanılmıştır. Çalışma, 583’ü hiçbir engel durumu olmayan, 282’si hafif düzeyde görme engeli olan ve 152’si hiç görmeyen olmak üzere 1017 öğrenci üzerinden yürütülmüştür. Matematik alt testini alan, hiç görmeyen ve hafif düzeyde görme engeli olan öğrencilerin tamamı çalışmaya dâhil edilmiştir. Matematik alt testinde dört seçenekli çoktan seçmeli yirmi madde bulunmaktadır. Verilerin tek boyutluluk varsayımını sağlayıp sağlamadığını kontrol etmek amacıyla tetrakorik korelasyona dayalı faktör analizi uygulanmıştır. Analiz sonucu 14 madde tek boyutlu bir yapıyı temsil etmiştir. Araştırmanın sonucunda, Matematik alt testi; a) görme engeli olan ve olmayan bireylere göre b) görme engeli olmayan ve hiç görmeyen bireylere göre c)görme engeli olmayan ve hafif düzeyde görme engeli olan bireylere göre d) hiç görmeyen ve hafif düzeyde görme engeli olan bireylere göre ihmal edilebilir düzeyde (A düzeyinde) DMF içerdiği belirlenmiştir.
The aim of this study is to investigate differential item functioning (DIF) according to the visually handicapped situation of the individual for the math subtest in 2015-2016 academic year 1st term Central Joint Exam. Mantel-Haenszel (MH) method was used to determine the DIF. Study was carried out with 1017 students, including 583 without handicap; 282 with a low level of visually handicapped and 152 with total visual handicapped. All students with a low level of visually handicapped and total visual handicapped taking math subtest were included in this study. There are four choices in mathematics subtest 20 multiple-choice item. Tetrachoric correlation based on a factor analysis was performed in order to check that the data satisfies the one-dimensional assumption. At the end of the factor analysis, 14 items represented a one-dimensional structure. As a result of the research, math subtest a) according to individuals with visually handicapped and without handicapped b) according to individuals with total visual handicapped and without handicapped c) according to individuals with a low level of visually handicapped and without handicapped d) according to individuals with total visual handicapped and a low level of visually handicapped was found in ignorable level of DIF (A level).
In this study, the aim was to construct a significant structural measurement model comparing stud... more In this study, the aim was to construct a significant structural measurement model comparing students’ affective characteristics with their mathematic achievement. According to this model, the aim was to test the measurement invariances between gender sub-groups hierarchically. This study was conducted as basic and descriptive research. Secondary level analyses were conducted on the Program for International Student Assessment (PISA) 2012 Turkish student questionnaire data. The sample consisted of 4,848 fifteen-year-old students from 170 schools and 12 statistical territories. For analysis techniques, regression analysis, exploratory, and confirmatory factor analyses were executed in order to construct a significant initial measurement model. Multi-group confirmatory factor analysis was executed to analyse the invariance between gender sub-groups. According to the results, taking into consideration the limitations of the model which was constructed in this study, it was observed that strong invariance between gender sub-groups was provided. This finding indicates that there are similarities of affective characteristics for fifteen-year-old Turkish students across gender sub-groups. The results can be evaluated as evidence that the possibility of bias or prejudice in students’ affective characteristics toward mathematics is not high.
The aim of this study is to investigate the effect of using the interactive whiteboard in mathema... more The aim of this study is to investigate the effect of using the interactive whiteboard in mathematics teaching process on the 7 th-grade students' achievement. This study was conducted as experimental design. Experimental and control groups were composed of 58 7 th-grade students from one school in the 2015-2016 educational year in Ankara. As a measurement tool, an achievement test developed by the researchers was used as the pre-test and post-test. An education program which included the activities with the interactive whiteboard was developed by researchers. And, this program was implemented to the experimental group 12 hours over 3 weeks. On the other hand, activities for the control group were limited to the blackboard usage. In the analysis of the data, " analysis of covariance (ANCOVA) " was used by defining the pre-test scores as " covariate " variable. According to the findings, it was observed that there was a significant difference between experimental and control groups pre-test average scores. When the difference of pre-test scores under control, it was observed the significant difference between the average post-test scores in favor of the experimental group. These findings show that using the interactive whiteboard in mathematics teaching process has positive effects on the students' mathematical achievement. These results are supported by some other researchers' findings.
In this study, it was aimed to model the school characteristics in multivariate structure, and ac... more In this study, it was aimed to model the school characteristics in multivariate structure, and according to this model, aimed to test the invariance of this model across five randomly selected countries and economies from PISA 2012 sample. It is thought that significant differences across group in the context of school characteristics have the potential to explain the effectiveness of schools and educational systems. This study was conducted with correlational model as a basic research. Secondary level analyses were conducted on PISA 2012 School Questionnaire data. To construct " school characteristics model " , whole data from 65 participant countries and economies were considered. One country from each proficiency level and totally 5 countries were randomly selected for the research sample. These countries and economies are Shanghai-China, Korea, Ireland, Turkey and Uruguay. In this way sample was composed of totally 835 schools. Multi-group confirmatory factor analysis was used to test the invariance of school characteristics across countries. According to the results, Shanghai and Uruguay differed from each other and other countries. Across Korea, Ireland and Turkey, School characteristics provide strong invariance. These three cultures were more similar. Main result of this study is that school characteristics cannot be invariant across some cultural groups or subgroups. In order to provide equal opportunity to all stakeholders of the educational system, and also provide school effectiveness, such kinds of differences are considered carefully.
Bu çalışmanın amacı; istatistiksel analiz süreçleri içeren eğitim araştırmalarında normallik vars... more Bu çalışmanın amacı; istatistiksel analiz süreçleri içeren eğitim araştırmalarında normallik varsayımlarının, kullanılacak istatistiksel yöntemin belirlenmesinde ve uygulanmasında dikkate alınıp alınmadığının, bu varsayımların hangi yöntem ve tekniklerle test edildiğinin ve bu değerlendirmelere bağlı olarak kullanılacak istatistiksel yönteme yönelik ne tür kararlar verildiğinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda, seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden elverişlilik/uygunluk örneklemesine göre belirlenen uluslararası hakemli 5 dergide, 2013-2015 yılları arasında yayımlanan toplam 788 makale incelenmiştir. Temel araştırma türünde betimsel bir araştırma olarak yürütülen bu araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından geliştirilen bir makale inceleme formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde sıklık ve yüzde hesaplamaları ile kontenjans dağılımlarına yönelik χ2 bağımsızlık testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre incelenen makalelerin 340'ında normallik varsayımının test edilmesi gerektiği, bu 340 araştırmanın 133'ünde normallik varsayımının test edildiği, fakat bu 133 araştırmanın 40'ında normallik varsayımının hangi yöntem ve tekniklerle test edildiğine yönelik herhangi bir açıklama yapılmadığı görülmüştür. Normallik varsayımının test edilmesinde sırasıyla betimsel yöntemler, grafiksel yöntemler ve hipotez testleri en sık kullanılan yöntemlerdir. Hipotez testleri içerisinde en sık kullanılanlar sırasıyla Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleridir. Normallik varsayımının test edilmesine bağlı olarak verilen kararlar içerisinde normallik varsayımının sağlanması durumunda parametrik yöntem ve tekniklerin kullanılması en sık gözlenen karar olmuştur. Diğer taraftan normallik varsayımı sağlanmamasına rağmen parametrik yöntem kullanılan araştırmalar da belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda normallik varsayımının test edilmesi gereken eğitim araştırmalarında, normallik varsayımlarının test edilmesi ve buna bağlı olarak kullanılacak istatistiksel yöntem ve tekniklere karar verilmesi açısından önemli eksiklikler ve hatalar bulunabildiği görülmüştür.
Since 2003, Turkey regularly participates in PISA. According to the PISA 2012 results, 15-year-ol... more Since 2003, Turkey regularly participates in PISA. According to the PISA 2012 results, 15-year-old students in Turkey performed below both OECD countries and participating countries. Defining the relations between students' characteristics and their scientific literacy skills is thought to provide deeper understanding for the nature of this situation in Turkey. The main aim of this study was to construct a significant multivariate model with secondary level structural equating modelling which includes relations between students' characteristics and their scientific literacy performance by using PISA 2012 Turkey data. Also, according to this model, it was aimed to define and interpret the predictive level of these characteristics to the scientific literacy skills of students. This study was designed as a basic research and secondary level analyses were conducted on PISA 2012 Turkey student questionnaire data. PISA 2012 Turkey sample was composed of 4.848 students. A secondary-level structural model was constructed by using PISA data. Limitations of the model, best predictor of scientific literacy skills were 'socio-economic status'. Students' 'opinions for teacher' shows negative correlation with scientific literacy skills. Students' 'attitudes for school' have low but positive correlation with scientific literacy skills. Among indicators, best predictor of scientific literacy skills is 'home possessions'. It is followed by 'index of economic, social and cultural status' and 'wealth'. Lowest predictors among indicators are 'attitude towards school: learning outcomes', 'attitude towards school: learning activities' and 'sense of belonging to school' respectively. All these variables are positively correlated with scientific literacy skills.
Problem Statement: Although teacher support is important for many student outcomes, including aca... more Problem Statement: Although teacher support is important for many student outcomes, including academic achievement, attendance, well-being, and dropout, related factors remain unexamined.
The Purpose of the Study: The aim of this study was to investigate predictors of perceived teacher support of 15-year-old students who participated in the 2012 Programme for İnternational Student Assessment in either Turkey or Shanghai.
Method: In this basic research, secondary analyses were performed with PISA 2012 data, and multiple linear regression analyses were used to predict the variables that affect teacher support as perceived by students.
Findings: Results show that a sense of belonging at school, instrumental motivation for mathematics, mathematics self-efficacy, and attitudes toward school in terms of learning outcomes and learning activities are predictors of teacher support in Turkey. İn Shanghai, teacher support was predicted by a different set of variables, including mathematics teacher’s classroom management, teacher behavior in terms of student orientation, interest in mathematics, attitude toward school in terms of learning outcomes, mathematics self-efficacy, and educational resources at home.İn Turkey, the five affective variables explained only 13% of the variance, whereas in Shanghai, the six affective variables explained 24% of the variance.
Conclusion and Recommendations: In models of teacher support, Turkey and Shanghai differ, particularly in terms of total prediction levels, as the model constructed for Shanghai was more predictive than that for Turkey. The most predictive variable in Shanghai was teacher classroom management and, in Turkey, sense of belonging at school. Similarities did emerge, however; mathematics self-efficacy and attitudes toward school in terms of learning outcomes were predictors of teacher support in both countries. Since teacher support is important to students’ personal development, academic achievement, and well-being, the results can support the execution of educational activities in schools and the investigation of ways to increase such support.
The aim of this research is determination of ‘Faculty Development Program (FDP)’ research assista... more The aim of this research is determination of ‘Faculty Development Program (FDP)’ research assistants’ socio-economic variables that is associated with the preferences of academic field and the university and examination of the accuracy of classification of the choice of these variables according to academic field and university preferences. In this research, conducted in relational screening model from fundamental research, observations were carried out on 60 FDP research assistant in the Department of Educational Sciences of Hacettepe, Ankara and Gazi Universities. A questionnaire developed by researchers totally consists of 20 items as socio-economic characteristics and regional preferences. The logistic regression analysis from classification accuracy analysis was used in the analysis of data. According to the findings, out of FDP research assistants’ criteria taken into account in the choice of field, effectiveness of preferred section in the academic field and degree to graduation section have been determined to be significant. According to these criteria and also preferred order of academic field and assigned academic field, four logistic models with 16 socioeconomic variables were produced. Three of them are meaningful. It is shown that the percentage of the total classification accuracy of each of the three models is more than calculated relative percentage value and these models make accurate classification beyond chance. Accordingly, it was observed that the variables of high school and section type, the current educational status, maternal and paternal education level, marital status and working condition prior FDP are meaningful classifiers in the classification for FDP research assistant according to their preferred academic field.
Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında, çoktan seçmeli testlerde, farklı kayıp veri yöntemleri ... more Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında, çoktan seçmeli testlerde, farklı kayıp veri yöntemleri kullanılarak kestirilen madde ve test parametreleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi ve bu tür testlerde kullanılması uygun olan kayıp veri yöntemlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Temel araştırma türünde, ilişkisel tarama modelinde bir araştırma olarak tasarlanan bu çalışmada, analizler 527517 yanıtlayıcıya yönelik SBS (Seviye Belirleme Sınavı) 2011 Matematik Testi A Kitapçığı verileri üzerinde yürütülmüştür. Veri analizlerinde silmeye dayalı yöntemlerden ‘dizin silme yöntemi’, basit atama yöntemlerinden ‘0 atama’, ‘seri ortalamaları ataması’, ‘gözlem birimi ortalaması ataması’, ‘yakın noktalar ortalama ataması’, ‘yakın noktalar medyan ataması’, ‘doğrusal interpolasyon’ ve ‘dorusal eğilim noktası ataması’ yöntemleri, en çok olabilirlik yöntemlerinden ‘regresyon atama’, ‘beklenti-maksimizasyon algoritması’ ve ‘veri çoğaltma’ yöntemleri, çoklu veri atama yöntemlerinden ise ‘Markov zincirleri Monte Carlo’ yöntemi olmak üzere 12 farklı kayıp veri yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, kayıp verilerin ihmal edilebilir olmaması durumunda çoktan seçmeli testlere yönelik istatistiksel kestirimlerde, uygun bir kayıp veri yönteminin kullanılmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Silmeye dayalı yöntemler ve 0 Atama yöntemi, bu tür veriler için uygun yöntemler değildir. Basit atama yöntemlerinin ise yanlı kestirimler üretme olasılığı yüksektir. En çok olabilirlik ve çoklu veri atama yöntemleri, bu tür verilerde kullanılması en uygun kayıp veri yöntemleri olarak değerlendirilmektedir.
Bu ve benzeri kitaplarla ilgileniyorsanız, muhtemelen, R diliyle istatistiği yeniden ve farklı bi... more Bu ve benzeri kitaplarla ilgileniyorsanız, muhtemelen, R diliyle istatistiği yeniden ve farklı bir gözle öğrenmeye gönüllüsünüz ya da açıksınız demektir. Bu kitabın hipotezi budur; “istatistiği yeniden ve farklı bir gözle okumak”! Bir gerçeğin farkına varalım; “yapay zekâ (artificial intelligence)”, “sanal gerçeklik (virtual reality)”, “artırılmış gerçeklik (augmented reality)”, “makine öğrenmesi (machine learning)”, “robotik (robotics)” gibi uygulamalarla kendini gösteren teknolojik sıçrama, evrendeki konumumuzun ve göreli kontrolümüzün sınırlarını zorluyor. Bu sıçramada geleneksel istatistik çoktan “veri bilimine (data science)” evrildi ya da en azından evrilme sürecine girdi. Artık verilerle uğraşmak, özel ve disiplinler arası bir bilim alanı. Artık paket program kullanabilme becerilerinin ötesinde bunların geri planında çalışan yazılım dilinin kullanılmasına ve böylece sürece güçlü bir şekilde hâkim olunmasına yönelik beceriler önem kazanmış durumda. Bu noktada R dili ve benzer araçlar ön plana çıkıyor ve kaçınılmaz bir gerekliliği tanımlıyor. Şimdi bir de etrafınıza ve alanınıza bakınız. Araştırmacıların ve bilim insanlarının birçoğu çoktan R dili gibi yazılımları kullanmaya başladılar. Gelinen noktada dünyanın her köşesinden, milyonlarca kullanıcısı olan devasa bir R ailesi oluşmuş durumda. Bu devasa ailenin üyeleri çalışmalarını R tabanlı yürütüyor, R ortamında geliştiriyor ve güncelliyor, R ortamında raporlaştırıyor, R ortamında paylaşıyor ve hatta R ortamında yayımlıyor. O halde, günceli yakalamak ve alanınızda etkin olmak istiyorsanız, bu sürecin bir parçası olmayı ciddi biçimde düşünmelisiniz. Yalnız, dikkat ediniz; R, bir araçtır. Bu aracın etkin bir şekilde kullanılabilmesi, gerekli istatistiksel bilgi ve becerilere sahip olmaya, daha önemlisi gerekli alan uzmanlığına sahip olmaya bağlıdır. Bunu açıkça ifade etmiş olalım!
Bu çalışmada, eğitimde ölçme ve değerlendirmenin temel ilke, kavram, yöntem ve tekniklerinin, sın... more Bu çalışmada, eğitimde ölçme ve değerlendirmenin temel ilke, kavram, yöntem ve tekniklerinin, sınıf içinde Türkçenin yabancı dil olarak öğretilmesine indirgenmesi ve özelleştirilmesi amaçlanmaktadır. Sınıf içi öğrenme yaşantıları ile sınırlandırılmış bu çalışmanın, özellikle Türkçeyi yabancı dil olarak öğretme sürecinde görev yapan okutmanlara yol gösterici olması beklenmektedir. Bu amaç ve beklenti doğrultusunda, Türkçenin yabancı dil olarak sınıf içerisinde öğretiminde ölçme ve değerlendirme ile ilgili olarak üzerinde durulması gerekli görülen bazı temel konular, aşağıda başlıklar halinde tartışılmaktadır.
Bu araştırma, MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürülüğü tarafından "PISA 2012... more Bu araştırma, MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürülüğü tarafından "PISA 2012 Türkiye ulusal nihai raporu" olarak yayımlanmıştır.
Bu araştırma, Türkiye’de 2008 yılından itibaren uygulanmaya başlayan ve 2010 yılında kademeli ola... more Bu araştırma, Türkiye’de 2008 yılından itibaren uygulanmaya başlayan ve 2010 yılında kademeli olarak kaldırılması kararı alınan Seviye Belirleme Sınavı (SBS)’nın çok boyutlu bir değerlendirmesidir. Araştırma kapsamında SBS’nin ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve fiziksel etkileri ile akademik başarı, okul başarısı, öğretme süreçleri üzerindeki genel etkilerinin değerlendirilmesi, SBS’nin içerik ve yapısı ile ortaöğretime geçişte mevcut ve olası modellerin irdelenmesi amaçlanmıştır. SBS, Türkiye’de eğitim alanında ulusal ölçekte gerçekleştirilen önemli ölçme ve değerlendirme çalışmalarından biri olmuştur. Bu yönüyle konu araştırmaya değer olmanın ötesinde oldukça önemli görülmektedir. Araştırma, karma modele uygun olarak nicel ve nitel modellerin birlikte kullanılması ile yürütülmüştür. Araştırma kapsamında gerekli veriler, okul paydaşları olarak yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilerden zenginleştirilmiş veri toplama araçları ile, eğitim paydaşları olarak Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları, eğitim fakülteleri ve sivil toplum kuruluşlarından görüş formu ile sağlanmıştır. Nicel boyutta İBBS Düzey 1 sınıflaması dikkate alınarak belirlenen on iki ilden toplam 100 ilköğretim okulu ile bu okullardan 4000’e yakın katılımcı araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Nitel boyutta ise Türkiye genelinde tanınan ve bilinen köklü eğitim fakülteleri ile bu üniversitelerin bulunduğu illerin Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları’na, ayrıca eğitim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına ulaşılmıştır. Bu kapsamda 22 Eğitim Müfettişleri Başkanlığı, 24 eğitim fakültesi ve 7 sivil toplum kuruluşu araştırmaya görüş ve önerileri ile katkı sağlamıştır. Araştırmada SBS’nin eğitim sistemi üzerindeki genel etkileri ile öğrenci, veli, öğretmen ve okullar üzerindeki etkilerine yönelik önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca SBS’nin yapı ve içeriği ile ortaöğretime geçiş sistemine yönelik görüş ve öneriler, mevcut durumun olumlu ve olumsuz yanları ile olası bir yeni modelin nasıl olması gerektiği konularında eğitim paydaşlarını ilgilendiren önemli sonuçları da ortaya koymaktadır.
Bu kılavuz Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Baş... more Bu kılavuz Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (EARGED) bünyesinde yürütülen araştırmaların raporlaştırılmasında uyulacak biçimsel ve içerik standartlarını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.
Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında iki kategorili puanlanan maddelerden oluşan testlerin ps... more Bu çalışmada, kayıp verilerin varlığında iki kategorili puanlanan maddelerden oluşan testlerin psikometrik özellikleri, farklı kayıp veri yöntemleri kullanılarak incelenmektedir. Bu tür testlerde psikometrik özelliklerin kestiriminde uygun olan ve uygun olmayan kayıp veri yöntemlerinin belirlenebilmesi amaçlanmaktadır. Temel araştırma türünde, ayrıntı ve ilişki saptamaya yönelik bir çalışmadır. Testin psikometrik özelliklerine yönelik incelemeler ve kayıp veri analizlerinde, SBS 2011 Matematik Testi A Kitapçığı verileri kullanılmıştır. Bu veriler 527517 yanıtlayıcıya yönelik yanıt örüntüleri ile cinsiyet, okul türü ve il değişkenlerini içermektedir. Veri analizlerinde 12 farklı kayıp veri yöntemi kullanılmıştır. Kayıp veri yöntemleri olarak silmeye dayalı yöntemlerden ‘dizin silme yöntemi’, basit atama yöntemlerinden ‘0 atama’, ‘seri ortalamaları ataması’, ‘gözlem birimi ortalaması ataması’, ‘yakın noktalar ortalama ataması’, ‘yakın noktalar medyan ataması’, ‘doğrusal interpolasyon’ ve ‘dorusal eğilim noktası ataması’ yöntemleri, en çok olabilirlik yöntemlerinden ‘regresyon atama’, ‘beklenti-maksimizasyon algoritması’ ve ‘veri çoğaltma’ yöntemleri, çoklu veri atama yöntemlerinden ise ‘MarkovChain Monte Carlo’ yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, ihmal edilebilir olmayan kayıp verilerin varlığında, iki kategorili puanlanan maddelerden oluşan testlerin psikometrik özelliklerine yönelik inceleme ve analizlerde, uygun bir kayıp veri yönteminin kullanılmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Silmeye dayalı yöntemler ve 0 Atama yöntemi, bu tür veriler için uygun yöntemler değildir. Basit atama yöntemlerinin ise yanlı kestirimler üretme olasılığı yüksektir. En çok olabilirlik ve çoklu veri atama yöntemleri, bu tür verilerde kullanılması en uygun kayıp veri yöntemleri olarak değerlendirilmektedir.
Bu çalışma, küreselleşme sürecinin temel eğilimleri doğrultusunda şekillenen toplumsal yapı içeri... more Bu çalışma, küreselleşme sürecinin temel eğilimleri doğrultusunda şekillenen toplumsal yapı içerisinde eğitimin konumlanışı ve buna bağlı olarak küresel dönemde Türkiye’de yeniden şekillenen eğitim alanının niteliği üzerine yürütülen bir tez çalışmasıdır. İki ana bölüm olarak kurgulanan bu çalışmanın ilk bölümünde küresel dönemde işgücü-mekân ilişkisi, kuramsal bir temelde ele alınmıştır. Birinci bölümde yürütülen kuramsal irdeleme, ‘küresel dönem’ olarak adlandırılan olgunun bu çalışma kapsamında anlamlandırılması, bu anlamlandırma bağlamında işgücünün konumunun belirlenmesi ve işgücünün söz konusu bu konumunu betimleyen bazı temel değişkenlerin mekân üzerinden hareketle ortaya konmasına yöneliktir. İkinci bölümde ise oluşturulan kuramsal çerçeve ve belirlenen değişkenlere bağlı olarak, işgücü-mekân ilişkileri temelinde genelde küresel dönemde eğitim alanının, özelde ise küresel dönemde Türkiye’de eğitim sisteminin konum, yapı ve özellikleri ele alınmıştır.
Bu tezin amacı; PISA 2003 ve PISA 2006 uygulamaları kapsamında, Türkiye’de öğrencilerin bilişsel ... more Bu tezin amacı; PISA 2003 ve PISA 2006 uygulamaları kapsamında, Türkiye’de öğrencilerin bilişsel alan testlerinde yer alan soru tiplerinden hangilerinde başarı yüzdelerinin daha yüksek ve hangilerinde başarı yüzdelerinin daha düşük olduğunun belirlenmesidir. Bu çalışmada öngörülen araştırma modeli; ikincil düzeyde analizler üzerinden yürütülen bir nicel araştırma olarak betimleme amaçlı bir tarama araştırmasıdır. Araştırma evreni; Türkiye’de 2003 ve 2006 yıllarında örgün öğrenimlerine devam etmekte olan 15 yaş grubu öğrencilerin tamamından oluşmaktadır. Araştırma örneklemi; Türkiye’de PISA 2003 ve PISA 2006 uygulamalarına katılan 15 yaş grubu öğrencilerden oluşmaktadır. Bu çalışmada PISA 2003 ve PISA 2006 ulusal veri tabanlarının yeniden düzenlenmesiyle hazırlanan ikincil veri tabanları kullanılarak, belirlenen problem ve alt problemlere uygun analizler yürütülmüştür. Yürütülen analizler sonucunda ulaşılan bulgular göstermektedir ki; Türkiye’de öğrencilerin soru tiplerine göre tepkileri, alt alanlara ve soru tiplerine göre farklılık göstermektedir. Okuma becerileri ve fen bilimleri okuryazarlığı alt alanlarında Türkiye’de öğrencilerin başarı yüzdelerinin en yüksek olduğu soru tipi ‘çoktan seçmeli’ sorular olmuştur. Matematik okuryazarlığı ve problem çözme becerileri alt alanlarında ise bu durum farklılık göstermektedir. Türkiye’de öğrencilerin, yapılandırılmış (çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli ve yarı yapılandırılmış sorular) soru tiplerinde, yanıtları kendilerinin oluşturması beklenen diğer soru tiplerine (kısa cevaplı, açık uçlu) göre başarı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.
Bir bilim alanı olan psikometrinin;
(i) Tarihsel kökenleri ve kuramsal altyapısının,
(ii) Uygula... more Bir bilim alanı olan psikometrinin; (i) Tarihsel kökenleri ve kuramsal altyapısının, (ii) Uygulama alan ve örneklerinin açıklandığı ve tartışıldığı ders notlarıdır.
Psikometrinin, bir bilim alanı olarak gelşim ve evrim süreçlerinin tanıtılması, tartışılması ve d... more Psikometrinin, bir bilim alanı olarak gelşim ve evrim süreçlerinin tanıtılması, tartışılması ve değerlendirilmesi amacıyla, ilgili kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmış bir ders materyalidir.
Ders Notlarım_ Doğrusal Korelasyon Katsayıları
Lisans ve lisansüstü programlarında öğrenim gören ... more Ders Notlarım_ Doğrusal Korelasyon Katsayıları Lisans ve lisansüstü programlarında öğrenim gören öğrencilere, istatistik öğrenmeleri kapsamında katkı sağlamak amacıyla hazırlanmış ders notlarıdır.Yaygın olarak kullanılan doğrusal korelasyon katsayıları ve örnekler içermektedir.
My hypothetical data set for linear regression analysis Main research questions: 1. What are the ... more My hypothetical data set for linear regression analysis Main research questions: 1. What are the significant predictors of the students' statistical achievement? 2. What is the prediction level of each predictors? 3. Are there any mediation effect? Data set: - N=70 - DV: Achievement (Statistics class, academic achievement) - IV's: STUDY (Weekly personal study time); ATTITUDE (Attitudes towards statistics class); CUTE (Students' oppinions: How cute the teacher is?); GRAIN (The ratio for grain-weighted nutirtion); SLEEPLESS (Frequency of the sleeplees at last month (how many days?))
Bu ders notları, lisans ve yükseklisans programlarında öğrenim görmekte olan öğrencilerin ölçme v... more Bu ders notları, lisans ve yükseklisans programlarında öğrenim görmekte olan öğrencilerin ölçme ve değerlendirme alanının temel kavram, ilke, yöntem ve tekniklerine yönelik öğrenmelerini desteklemek amacıyla hazırlanmıştır.
Bu ders notları, lisans ve yükeklisans programlarında öğrenim görmekte olan öğrencilerin, bilimse... more Bu ders notları, lisans ve yükeklisans programlarında öğrenim görmekte olan öğrencilerin, bilimsel araştırma metodolojisinin temel kavram, ilke, yöntem ve tekniklerine yönelik öğrenmelerini desteklemek üzere hazırlanmıştır.
Bu ders notları, eğitim bilimleri, sosyal bilimler ve davranış bilimleri alanlarında, lisans ve l... more Bu ders notları, eğitim bilimleri, sosyal bilimler ve davranış bilimleri alanlarında, lisans ve lisansüstü programlarda öğrenim görmekte olan öğrencilere ve araştırmacılara temel istatistik kapsamında katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Kavramsal anlatımın ve tartışmaların yanı sıra uygulama örneklerine de yer verilmiştir. Uygulamalarda elle hesaplamaların yanı sıra excell ve SPSS yazılımlarının kullanımı da örneklendirilmiştir.
The aim of this study was to examine the affective characteristics of the 15-year-old students in... more The aim of this study was to examine the affective characteristics of the 15-year-old students in Turkey, significantly predicting their mathematical literacy skills and competencies, according to the PISA 2012 results.According to modeling studies ongoing, it can be possible to determine a significant secondary-level structural equation modeling. The Programme for International Student Assessment (PISA) is a worldwide study by the Organisation for Economic Cooperation and Development (OECD) in member and non-member nations of 15-year-old students' performance on reading skills and mathematical literacy and science literacy. It was first performed in 2000 and then repeated every three years. In each study, one of these three areas is determined main theme. PISA 2012 was the fifth survey of the PISA. In PISA 2012, nearly 510 000 students around age 15 in 65 countries and economies were tested. 34 of these countries and economies was the member of OECD. PISA 2012 had a special focus on mathematical literacy. Since 2003, Turkey regularly participates in PISA. According to the PISA 2012 results, 15-year-old students in Turkey showed a success close to the average in terms of mathematical literacy. However, they performed below both OECD countries and participating countries In PISA studies, different measurement tools are used to collect data about student characteristics related with the performance and forming the background of performance. Student questionnaire is one of these tools. Student questionnaire is a well-structured tool in terms of psychometrics. It provides important information about students' affective characteristics correlated with mathematical literacy and predicting mathematical literacy. Aim The aim of this study was to examine the affective characteristics of the 15-year-old students in Turkey, significantly predicting their mathematical literacy skills and competencies, according to the PISA 2012 results. For this purpose, the following questions are considered:
ÖZET
9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Planı, Avrupa Birliği'nin resmi başlangıç tarihi olarak kabul e... more ÖZET 9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Planı, Avrupa Birliği'nin resmi başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Güvenlik, savunma ve dış ticaret kaygılarının etkili olduğu kuruluş sürecinde eğitimin ele alındığı ilk önemli belge 1957 tarihli Roma Antlaşmasıdır. Roma Antlaşması Avrupa Birliğini kuran temel antlaşmalar arasındadır. Avrupa Birliği eğitim siyasalarının temel kavramlarının hemen tamamı 1957 tarihli bu antlaşmada genel olarak ele alınmıştır. Elli yıldan fazla süredir devam eden genişleme ve gelişme döneminde AB müktesebatının pek çok önemli belgesi eğitimle ilgili maddelere yer vermiştir. Eğitimin ele alınış biçimi dikkate değerdir. Daha da ötesinde bu maddeler doğrultusunda eğitim siyasalarının belirlenmesi ve uygulanması oldukça sistematik ve kararlı bir şekilde sağlanmıştır. Avrupa Birliğinin henüz bir Anayasası bulunmamaktadır. 2003 yılından beri devam eden Anayasa hazırlık süreci Fransa ve Hollanda'nın vetosu ile uzamıştır. Taslak metni yayımlanan AB Anayasası'nın 2009 yılında yürürlüğe girmesi planlanmaktadır. AB Anayasası'nın taslak metninde eğitimle ilgili maddelerin genişletildiğini görmekteyiz. Temel kavramlar korunurken bazı açılımların da sağlandığı dikkati çekmektedir. Küreselleşme sürecinde Türkiye'ye yansımaları ayrı bir önem taşıyan AB eğitim siyasaları ve bu siyasaların karakteristiği, özellikle eğitim yönetimi açısından dikkatle takip edilmelidir. AB eğitim siyasalarını şekillendiren ve taşıyan temel kavram ve olgular vardır. Bunlar arasında en öne çıkanlardan biri; hareketliliktir. AB, hemen her alanda geliştirdiği siyasaları, ‘hareketlilik’ olgusu temelinde hayata geçirmiş ve yayılmasını sağlamıştır. Hareketlilik, özellikle ve ayrıca ele alınması gereken önemli bir unsurdur. Hareketlilik olgusu, Türk Eğitim Sistemi’ne uyumlaştırılmalıdır. Bu uyumlaştırma, AB eğitim siyasalarına ve bu siyasaların uygulamaya dönüşmesi sürecine hâkim olan bilinçli karar vericiler ve eğitim aktörleri eliyle olacaktır.
ABSTRACT Schuman Declaration signed in 1950 is considered as the official start date of EU. During the establishment of EU, first important document that education was appeared is Treaty of Rome signed in 1957. Treaty of Rome is one of the basic documents which established the EU. Most of the educational policies was handled in this treaty. In the process of expansion and development more than 50 yuears, many important documents of the EU acquis is given to education. The way how the education is handled should be considered. Moreover defining and applying the education policies has been made with quite stable and sistematic way. The European Union does not yet have a Constitution. Since 2003 the ongoing preparatory process of the Constitution has been prolonged by France and the Netherlands’s veto. EU Constitution which draft text was released is planned to enter into force in 2009. It seem that education-related materials has been widening in the text of the draft text of EU Constitution. There are some basic concepts that have shaped the EU's education policies. One of the most prominent of these include is mobility. In almost every area, the EU has developed important policies based on, 'mobility'. Mobility is an important element that need to be addressed. Mobilization phenomenon should be adapted to the Turkish Education System. This alignment will take place via education actors and managers who aware of the EU education policy and return to the application of this policy to dominate the conscious decision process and training.
Uploads
Papers by Ergul Demir
Abstract The aim of this research is to examine the classification accuracy of the familiarity of information communication technologies of Turkey, Greece, Portugal and Shanghai at different mathematics competence levels of 15 years old students participating in PISA 2012 application according to school type, socioeconomic level and genders. The model of the research was correlational and multivariate analysis of variance (MANOVA) and discriminant function analysis were used to answer the research questions. According to the results of the research; it was found that the level of familiarity with ICT was the highest in Portugal in general, while in some sub-dimensions Turkey was found to be Greece in some sub-dimensions, and Shanghai in the last place. In the use of information communication technologies in mathematics lesson, it is found that Turkey has high index values according to the other countries. According to the results of discriminant function analysis; 60.9%, 83.6%, 61.2%, 54% in Turkey, Greece, Portugal and Shanghai, respectively. 56%, 48.6%, 50.2%, 55.6% according to the socioeconomic level; 64.2%, 58.4%, 65.2%, 57.5% classification accuracy was obtained according to gender. In each country, the classification accuracy by school type, socioeconomic level and gender is equal to or above the maximum chance criteria. These results; it supports the differences in school type, socioeconomic level and gender in each country and shows that predictors are the significant.
Abstract. The aim of the study is to evaluate the competencies of middle school teachers in preparing open-ended items used in in-classroom assessment by examining the theoretical knowledge for writing open-ended items and the items they prepared. The study was conducted as a survey research with quantitive approach. The sample of the study is consisted of 167 teachers. To define participants, maximum variation sampling has been used. The data were collected by the questionnarie called "Information Form for Preparing Open-Ended Question" developed by the researchers. Percentage and frequency distributions, chi-square test of independence and document analysis were used in the analysis of the data. According to the findings of the study, it has been found that the criteria holding the highest competency level is "considering the appropriateness of the items with age and grade" with the rate 31,7%. Among determined 18 criteria, there found a relationship between the teacher competencies related with the criteria "considering the appropriateness of the items with age and grade" and both gender and school type. It has been concluded that the tests including open-ended items are commonly used for in-classroom assessment but the teachers are generally quite inadequte competency in preparing these items.
Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden "olgubilim" deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2016-2017 öğretim yılının güz döneminde farklı illerde ve farklı okul türlerinde öğrenim gören 85 öğrenci oluşturmuştur. Okul algısı formu aracılığıyla elde edilen veriler, doküman incelemesi yoluyla analiz edilmiştir. Öğrencilerin, okul olgusuna ilişkin yazılı metaforlarında, "ev", "aile", "güvende" ve "mutlu hissettiren bir yer"; görsel metaforlarında "oyun alanı", "eğlenceli bir yer" gibi olumlu algılara sahip oldukları belirlenmiştir. Yazılı metaforlarında az sayıda "esir", "hapishane", "sınav" metaforlarının kullanıldığı ancak görsel metaforlarında "sıkıcı bir yer" metaforunun da sıkça kullanıldığı görülmüştür. Ortaokulun ilk kademesi olan beşinci sınıf öğrencilerinin geliştirdikleri metaforlar, okulun öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlamak açısından önemli göstergeler olarak kabul edilebilir.
Abstract:
The aim of this research is to reveal the perceptions of the 5th grade students towards school by using metaphors. The research is conducted with the "phenomenology" as a qualitative research pattern. The study group of the research consisted of 85 students studying in different
provinces and different school types during the fall semester of 2016-2017 academic year. The data gathered by the “School Perception Form” was analyzed by using document analysis. The metaphors of students about school phenomenon such as "home", "family", "safety" and "a
place that makes you happy" that were used in written materials and also "playground" and "fun place" in their visual metaphors show that the students have positive perceptions of school. The metaphors of "prisoners", "prisons" and "examinations" were used in a small number of written metaphors, but metaphors of "boring place" in visual metaphors were frequently used. The metaphors were developed by the fifth grade students, the first grade of middle school, can be regarded as important indicators to understand positive and negative effects of the school on
the students.
Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler ile sosyoekonomik düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel araştırma yaklaşımı doğrultusunda temel araştırma türünde ve ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışma, 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Ankara ilinin sosyoekonomik düzey açısından farklı bölgelerinde yer alan anaokullarına devam eden 207 çocuğun ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Ankette, ebeveynlerin sosyoekonomik düzeylerini ve okul öncesi eğitim kurumu tercih ölçütlerini önemli görme düzeylerini belirlemeye yönelik sorulara ve ifadelere yer verilmiştir. Veriler betimsel yöntemlerle analiz edilmiştir. Okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği, öğretmenin iletişim becerisi, okulun temizliği, öğretmenin mesleki yeterliliği ve çocukların farklı gelişim alanlarının desteklenmesi ölçütlerinin ebeveynler tarafından "çok önemli" görüldüğü saptanmıştır. Alt, orta ve üst SED olmak üzere her üç grupta da 'okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği ve temizliği' "en önemli" görülen; 'kurumun ebeveynlerin işlerine yakınlığı' da tercihlerde "önemsiz" olarak nitelendirilen ölçütler arasında yer aldığı görülmüştür.
Abstract:
The purpose of this study was to examine the relationship between parents' criteria when choosing a preschool and their socioeconomic levels. It was conducted as basic quantitative research and used a correlational descriptive research model. This study was conducted with the parents of 207 preschool children at different socioeconomic levels whose children were students at preschools located in different regions of Ankara in the 2015-2016 school year. A questionnaire, developed by the researchers, was used as the data collection tool in this study. In the questionnaire, there were questions and statements about defining parents' socioeconomic levels and the level of importance for different preschool preference criteria. Data was analysed using descriptive methods. Criteria that were seen as "very important" were the security of the preschool, the teacher's communication skills, the hygiene of the preschool, the professional competence of teachers and the support given to children in terms of different developmental areas. For parents in the sub, middle and upper socioeconomic levels, the security and hygiene of the preschool were seen as "very important" in our study. The proximity of the preschool to the parents' work criterion was at the top of the criteria which were characterized as "slightly important".
Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yönelik geliştirilmiş olan Çalışma Belleği Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ölçek sözel/görsel kısa süreli bellek ve sözel/görsel çalışma belleği olarak toplam dört boyutta dokuz alt ölçek ile değerlendirme yapmaktadır. İlişkisel tarama modellerinden korelasyonel türde desenlenen bu
çalışmanın örneklemini toplam 1494 çocuk oluşturmaktadır. Çocukların 634’ü iki aşamada gerçekleştirilen deneme uygulamasında, 860’ı ise esas uygulamada yer almıştır. Tüm çocuklara Çalışma Belleği Ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin uzman görüşleri ile kapsam geçerliğine sahip olduğu belirlenmiş ve elde edilen veriler üzerinden yapı geçerliğini
belirlemek amacıyla açımlayıcı çalışmalardan Temel Bileşenler Analizi (TBA) ile kümeleme analizi, doğrulayıcı çalışmalardan Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yürütülmüştür. Ayırıcılık çalışmalarında nokta çift serili korelasyon katsayısı ile maddelere ilişkin deneme toplam puan korelasyonları hesaplanmış, ölçüt geçerliği çalışmaları için akademik başarı ölçekleri kullanılmıştır. Çalışmanın güvenirliğine yönelik
olarak test tekrar test yöntemine dayalı güvenirliğini incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, test yarılama yöntemine dayalı Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı hesaplanmıştır. Çalışmanın bulguları Çalışma Belleği Ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir araç olarak alanda kullanılabileceğini göstermiştir.
Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşitli fakülte ve bölümlerinde öğrenim gören ve görme yetersizliğine sahip öğrencilerin sınıf içi ölçme-değerlendirme süreçlerini öğretim elemanı ve öğrenci görüşlerine göre incelemektir. Araştırma nitel araştırma yaklaşımıyla ve betimsel fenomenoloji deseninde yürütülmüştür. Çalışma grubunun oluşturulmasında kartopu örnekleme kullanılmıştır. Çalışma grubunu 17 görme yetersizliği olan öğrenci ile 3 öğretim elemanı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın öne çıkan bulgularına göre, görme yetersizliğine sahip öğrenciler ölçme-değerlendirme süreçlerinde zaman, uygulama, soru ve materyal anlamında güçlükler yaşamaktadır. Görme yetersizliğine sahip öğrencilerin öğretim elemanlarından ve üniversite yönetiminden çeşitli beklentileri vardır. Görme yetersizliği olan öğrencilerin ölçme-değerlendirme süreçlerinde güçlükler yaşadığı, bu güçlüklerin öğrencilerin görme düzeylerine göre farklılaştığı, bu öğrencilerin normal öğrenciler gibi değerlendirilmemesi gerektiği ve görme yetersizliği olan öğrencilerin gerçek başarılarını gösterebilmeleri için ölçme-değerlendirme süreçlerinde bu güçlükleri giderici ve nitelikli önlemler alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Abstract
The aim of this research is to examine the classroom assessment and evaluation process of visually impaired students studying in various faculties and departments of university in Ankara during the 2015/2016 academic year based on the students’ and instructors’ opinions. The research was designed as a qualitative research and a descriptive phenomenology study. Snowball sampling was used in the formation of the study group. The study group consisted of 17 visually impaired students and 3 instructors. The research data was collected by the semistructured interview forms prepared by the researchers. Descriptive analysis method was used for data analysis. According to the findings of the research, students have difficulties in terms of time, implementation, questions and materials in the assessment and evaluation process. Students have various expectations from the instructors and university management. It can be concluded that the students have difficulties in the measurement and evaluation processes and these difficulties differ according to the students' vision levels. In addition, these students should not be treated as typically developing students and the precautions to remove difficulties should be taken in the assessment and evaluation processes in order to show the real success of students.
Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı
düşüncelerinin, öğrencilerin anksiyete düzeylerini yordamasının incelenmesidir. Bu yordayıcılığın öğrencilerin cinsiyetlerine, sınıflarına ve bölümlerine göre farlılık gösterip göstermediği araştırmanın alt amacı olarak belirlenmiştir. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğrenim görmekte olan 434 gönüllü lisans öğrencisine Kişisel Bilgi Formu, Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği, Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği Kısa Formu ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanarak elde edilen veriler çoklu regresyon analizi ile çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre akılcı olmayan düşünceler anksiyete düzeyini yordamazken, tekrarlı düşünceler
anksiyeteyi yordamaktadır. Bu yordayıcılık cinsiyete, bölüme ve sınıf düzeyine göre değişmektedir. Elde edilen sonuçlar okul psikolojik danışmanların danışma sürecine yardım edecek niteliktedir.
Abstract
The main purpose of the study is to examine the predictive power of the university students’ irrational thought and rumination levels to their anxiety levels. Whether this predictability differs according to the gender, classes and department of the students is determined as the sub-goal of the research. The data obtained by using the Personal Information Form, the Ruminational Scale, the Irrational Beliefs Scale Short Form and the Beck Anxiety Scale to 434 volunteer undergraduate students studying at the Faculty of Education of Ankara University. Analysed by multiple regression analysis. According to the results of the analysis, irrational thoughts cannot predict the level of anxiety but ruminational thoughts are predicting anxiety.
This predictability varies by gender, department, and class level. The results
obtained will help the counselling process of school psychological counsellors.
Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil eden sorun alanlarının önem düzeyini ikili karşılaştırma yöntemi ile ölçeklemek amaçlanmıştır. Çalışma tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini Türkiye'de 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na (M.E.B.) bağlı devlet okullarında görev yapmakta olan 484 öğretmen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan " Öğretmenlik Mesleği Mesleki Sorunlar Formu " kullanılmıştır. Verilerin analizinde, Thurstone'nun karşılaştırmalı yargılar kanununun III. Hal denklemi ile ölçekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre öğretmenlerin mesleki sorunları, öğretmen yetiştirme sorunları ve öğretmen niteliği, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, mesleki saygının azalması, M.E.B. politikaları ile ilgili sorunlar, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar, iş yükünün fazlalığı, okuldaki idari sorunlar, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, ve öğrenci ile ilgili sorunlar temaları altında toplanmıştır. Öğretmenlere göre en önemli sorun alanı M.E.B. eğitim politikaları olarak görülmüştür. Bunu sırası ile mesleki saygınlığın azalması, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, öğrenci ile yaşanan sorunlar, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, okuldaki idari sorunlar, öğretmen yetiştirme ve öğretmen niteliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, iş yükü fazlalığı, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar takip etmiştir. Öğretmenlerin mesleki sorun alanları kıdem değişkenine göre incelendiğinde 0-10 yıllık öğretmenler mesleki saygınlığı en önemli sorun alanı olarak görürken, 11-45 yıllık öğretmenler MEB politikalarını en önemli sorun alanı olarak görmüştür.
Abstract
In this study, teachers' professional problems was investigated and the significance level of them was measured with the paired comparison method. The study was carried out in survey model. The study group consisted of 484 teachers working in public schools which are accredited by Ministry of National Education (MEB) in Turkey. " The Teacher Professional Problems Survey " developed by the researchers was used as a data collection tool. In data analysis , the scaling method with the third conditional equation of Thurstone's law of comparative judgement was used. According to the results of study, the teachers' professional problems include teacher training and the quality of teacher, employee rights and financial problems, decrease of professional reputation, the problems with MEB policies, the problems with union activities, workload, the problems with administration in school, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with parents, the problems with students. According to teachers, the most significant problem is MEB educational policies. This is followed by decrease of professional reputation, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with students, employee rights and financial problems, the problems with administration in school, teacher training and the quality of teacher, the problems with parents, workload, and the problems with union activities. When teachers' professional problems were analyzed seniority variable, there was little difference in scale values. While the teachers with 0-10 years experience consider decrease of professional reputation as the most important problem, the teachers with 11-45 years experience put the problems with MEB policies at the first place.
The aim of this study is to investigate differential item functioning (DIF) according to the visually handicapped situation of the individual for the math subtest in 2015-2016 academic year 1st term Central Joint Exam. Mantel-Haenszel (MH) method was used to determine the DIF. Study was carried out with 1017 students, including 583 without handicap; 282 with a low level of visually handicapped and 152 with total visual handicapped. All students with a low level of visually handicapped and total visual handicapped taking math subtest were included in this study. There are four choices in mathematics subtest 20 multiple-choice item. Tetrachoric correlation based on a factor analysis was performed in order to check that the data satisfies the one-dimensional assumption. At the end of the factor analysis, 14 items represented a one-dimensional structure. As a result of the research, math subtest a) according to individuals with visually handicapped and without handicapped b) according to individuals with total visual handicapped and without handicapped c) according to individuals with a low level of visually handicapped and without handicapped d) according to individuals with total visual handicapped and a low level of visually handicapped was found in ignorable level of DIF (A level).
students from 170 schools and 12 statistical territories. For analysis techniques, regression analysis, exploratory, and confirmatory factor analyses were executed in order to construct a significant initial measurement model. Multi-group confirmatory factor analysis was executed to analyse the invariance between gender sub-groups. According to the results, taking into consideration the limitations of the model which was constructed in this study, it was observed that strong invariance between gender sub-groups was provided. This finding indicates that there are similarities of affective characteristics for fifteen-year-old Turkish students across gender sub-groups. The results can be evaluated as evidence that the possibility of bias or prejudice
in students’ affective characteristics toward mathematics is not high.
The Purpose of the Study: The aim of this study was to investigate predictors of perceived teacher support of 15-year-old students who participated in the 2012 Programme for İnternational Student Assessment in either Turkey or Shanghai.
Method: In this basic research, secondary analyses were performed with PISA 2012 data, and multiple linear regression analyses were used to predict the variables that affect teacher support as perceived by students.
Findings: Results show that a sense of belonging at school, instrumental motivation for mathematics, mathematics self-efficacy, and attitudes toward school in terms of learning outcomes and learning activities are predictors of teacher support in Turkey. İn Shanghai, teacher support was predicted by a different set of variables, including mathematics teacher’s classroom management, teacher behavior in terms of student orientation, interest in mathematics, attitude toward school in terms of learning outcomes, mathematics self-efficacy, and educational resources at home.İn Turkey, the five affective variables explained only 13% of the variance, whereas in Shanghai, the six affective variables explained 24% of the variance.
Conclusion and Recommendations: In models of teacher support, Turkey and Shanghai differ, particularly in terms of total prediction levels, as the model constructed for Shanghai was more predictive than that for Turkey. The most predictive variable in Shanghai was teacher classroom management and, in Turkey, sense of belonging at school. Similarities did emerge, however; mathematics self-efficacy and attitudes toward school in terms of learning outcomes were predictors of teacher support in both countries. Since teacher support is important to students’ personal development, academic achievement, and well-being, the results can support the execution of educational activities in schools and the investigation of ways to increase such support.
examination of the accuracy of classification of the choice of these variables according to academic field and university preferences. In this research, conducted in relational screening model from fundamental research, observations were carried out on 60 FDP research assistant in the Department of Educational Sciences of Hacettepe, Ankara and Gazi Universities. A questionnaire developed by researchers totally consists of 20 items as socio-economic characteristics and regional preferences. The logistic regression analysis from classification accuracy analysis was used in the analysis of data. According to the findings, out of FDP
research assistants’ criteria taken into account in the choice of field, effectiveness of preferred section in the academic field and degree to graduation section have been determined to be significant. According to these criteria and also preferred order of academic field and assigned academic field, four logistic models with 16 socioeconomic variables were produced. Three of them are meaningful. It is shown that the percentage of the total classification accuracy of each of the three models is more than calculated relative percentage value and these models make accurate classification beyond chance. Accordingly, it was observed that the variables of high school and section type, the current educational status, maternal and paternal education level, marital status and working condition prior FDP are meaningful classifiers in the classification for FDP research assistant according to their preferred academic field.
Abstract The aim of this research is to examine the classification accuracy of the familiarity of information communication technologies of Turkey, Greece, Portugal and Shanghai at different mathematics competence levels of 15 years old students participating in PISA 2012 application according to school type, socioeconomic level and genders. The model of the research was correlational and multivariate analysis of variance (MANOVA) and discriminant function analysis were used to answer the research questions. According to the results of the research; it was found that the level of familiarity with ICT was the highest in Portugal in general, while in some sub-dimensions Turkey was found to be Greece in some sub-dimensions, and Shanghai in the last place. In the use of information communication technologies in mathematics lesson, it is found that Turkey has high index values according to the other countries. According to the results of discriminant function analysis; 60.9%, 83.6%, 61.2%, 54% in Turkey, Greece, Portugal and Shanghai, respectively. 56%, 48.6%, 50.2%, 55.6% according to the socioeconomic level; 64.2%, 58.4%, 65.2%, 57.5% classification accuracy was obtained according to gender. In each country, the classification accuracy by school type, socioeconomic level and gender is equal to or above the maximum chance criteria. These results; it supports the differences in school type, socioeconomic level and gender in each country and shows that predictors are the significant.
Abstract. The aim of the study is to evaluate the competencies of middle school teachers in preparing open-ended items used in in-classroom assessment by examining the theoretical knowledge for writing open-ended items and the items they prepared. The study was conducted as a survey research with quantitive approach. The sample of the study is consisted of 167 teachers. To define participants, maximum variation sampling has been used. The data were collected by the questionnarie called "Information Form for Preparing Open-Ended Question" developed by the researchers. Percentage and frequency distributions, chi-square test of independence and document analysis were used in the analysis of the data. According to the findings of the study, it has been found that the criteria holding the highest competency level is "considering the appropriateness of the items with age and grade" with the rate 31,7%. Among determined 18 criteria, there found a relationship between the teacher competencies related with the criteria "considering the appropriateness of the items with age and grade" and both gender and school type. It has been concluded that the tests including open-ended items are commonly used for in-classroom assessment but the teachers are generally quite inadequte competency in preparing these items.
Bu araştırmada, 5. sınıf öğrencilerinin okul olgusuna yönelik algılarının metaforlarla ortaya çıkartılması amaçlanmıştır. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden "olgubilim" deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2016-2017 öğretim yılının güz döneminde farklı illerde ve farklı okul türlerinde öğrenim gören 85 öğrenci oluşturmuştur. Okul algısı formu aracılığıyla elde edilen veriler, doküman incelemesi yoluyla analiz edilmiştir. Öğrencilerin, okul olgusuna ilişkin yazılı metaforlarında, "ev", "aile", "güvende" ve "mutlu hissettiren bir yer"; görsel metaforlarında "oyun alanı", "eğlenceli bir yer" gibi olumlu algılara sahip oldukları belirlenmiştir. Yazılı metaforlarında az sayıda "esir", "hapishane", "sınav" metaforlarının kullanıldığı ancak görsel metaforlarında "sıkıcı bir yer" metaforunun da sıkça kullanıldığı görülmüştür. Ortaokulun ilk kademesi olan beşinci sınıf öğrencilerinin geliştirdikleri metaforlar, okulun öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini anlamak açısından önemli göstergeler olarak kabul edilebilir.
Abstract:
The aim of this research is to reveal the perceptions of the 5th grade students towards school by using metaphors. The research is conducted with the "phenomenology" as a qualitative research pattern. The study group of the research consisted of 85 students studying in different
provinces and different school types during the fall semester of 2016-2017 academic year. The data gathered by the “School Perception Form” was analyzed by using document analysis. The metaphors of students about school phenomenon such as "home", "family", "safety" and "a
place that makes you happy" that were used in written materials and also "playground" and "fun place" in their visual metaphors show that the students have positive perceptions of school. The metaphors of "prisoners", "prisons" and "examinations" were used in a small number of written metaphors, but metaphors of "boring place" in visual metaphors were frequently used. The metaphors were developed by the fifth grade students, the first grade of middle school, can be regarded as important indicators to understand positive and negative effects of the school on
the students.
Bu çalışmada ebeveynlerin okul öncesi eğitim kurumu tercihlerinde dikkate aldıkları ölçütler ile sosyoekonomik düzeyleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel araştırma yaklaşımı doğrultusunda temel araştırma türünde ve ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışma, 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Ankara ilinin sosyoekonomik düzey açısından farklı bölgelerinde yer alan anaokullarına devam eden 207 çocuğun ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Ankette, ebeveynlerin sosyoekonomik düzeylerini ve okul öncesi eğitim kurumu tercih ölçütlerini önemli görme düzeylerini belirlemeye yönelik sorulara ve ifadelere yer verilmiştir. Veriler betimsel yöntemlerle analiz edilmiştir. Okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği, öğretmenin iletişim becerisi, okulun temizliği, öğretmenin mesleki yeterliliği ve çocukların farklı gelişim alanlarının desteklenmesi ölçütlerinin ebeveynler tarafından "çok önemli" görüldüğü saptanmıştır. Alt, orta ve üst SED olmak üzere her üç grupta da 'okul öncesi eğitim kurumunun güvenliği ve temizliği' "en önemli" görülen; 'kurumun ebeveynlerin işlerine yakınlığı' da tercihlerde "önemsiz" olarak nitelendirilen ölçütler arasında yer aldığı görülmüştür.
Abstract:
The purpose of this study was to examine the relationship between parents' criteria when choosing a preschool and their socioeconomic levels. It was conducted as basic quantitative research and used a correlational descriptive research model. This study was conducted with the parents of 207 preschool children at different socioeconomic levels whose children were students at preschools located in different regions of Ankara in the 2015-2016 school year. A questionnaire, developed by the researchers, was used as the data collection tool in this study. In the questionnaire, there were questions and statements about defining parents' socioeconomic levels and the level of importance for different preschool preference criteria. Data was analysed using descriptive methods. Criteria that were seen as "very important" were the security of the preschool, the teacher's communication skills, the hygiene of the preschool, the professional competence of teachers and the support given to children in terms of different developmental areas. For parents in the sub, middle and upper socioeconomic levels, the security and hygiene of the preschool were seen as "very important" in our study. The proximity of the preschool to the parents' work criterion was at the top of the criteria which were characterized as "slightly important".
Bu çalışmada 5-10 yaş grubundaki çocukların çalışma belleği performansının belirlenmesine yönelik geliştirilmiş olan Çalışma Belleği Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ölçek sözel/görsel kısa süreli bellek ve sözel/görsel çalışma belleği olarak toplam dört boyutta dokuz alt ölçek ile değerlendirme yapmaktadır. İlişkisel tarama modellerinden korelasyonel türde desenlenen bu
çalışmanın örneklemini toplam 1494 çocuk oluşturmaktadır. Çocukların 634’ü iki aşamada gerçekleştirilen deneme uygulamasında, 860’ı ise esas uygulamada yer almıştır. Tüm çocuklara Çalışma Belleği Ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin uzman görüşleri ile kapsam geçerliğine sahip olduğu belirlenmiş ve elde edilen veriler üzerinden yapı geçerliğini
belirlemek amacıyla açımlayıcı çalışmalardan Temel Bileşenler Analizi (TBA) ile kümeleme analizi, doğrulayıcı çalışmalardan Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yürütülmüştür. Ayırıcılık çalışmalarında nokta çift serili korelasyon katsayısı ile maddelere ilişkin deneme toplam puan korelasyonları hesaplanmış, ölçüt geçerliği çalışmaları için akademik başarı ölçekleri kullanılmıştır. Çalışmanın güvenirliğine yönelik
olarak test tekrar test yöntemine dayalı güvenirliğini incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı, test yarılama yöntemine dayalı Cronbach Alpha iç tutarlık katsayısı hesaplanmıştır. Çalışmanın bulguları Çalışma Belleği Ölçeğinin geçerli ve güvenilir bir araç olarak alanda kullanılabileceğini göstermiştir.
Bu araştırmanın amacı, 2015/2016 eğitim öğretim döneminde Ankara ilindeki üniversitelerin çeşitli fakülte ve bölümlerinde öğrenim gören ve görme yetersizliğine sahip öğrencilerin sınıf içi ölçme-değerlendirme süreçlerini öğretim elemanı ve öğrenci görüşlerine göre incelemektir. Araştırma nitel araştırma yaklaşımıyla ve betimsel fenomenoloji deseninde yürütülmüştür. Çalışma grubunun oluşturulmasında kartopu örnekleme kullanılmıştır. Çalışma grubunu 17 görme yetersizliği olan öğrenci ile 3 öğretim elemanı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın öne çıkan bulgularına göre, görme yetersizliğine sahip öğrenciler ölçme-değerlendirme süreçlerinde zaman, uygulama, soru ve materyal anlamında güçlükler yaşamaktadır. Görme yetersizliğine sahip öğrencilerin öğretim elemanlarından ve üniversite yönetiminden çeşitli beklentileri vardır. Görme yetersizliği olan öğrencilerin ölçme-değerlendirme süreçlerinde güçlükler yaşadığı, bu güçlüklerin öğrencilerin görme düzeylerine göre farklılaştığı, bu öğrencilerin normal öğrenciler gibi değerlendirilmemesi gerektiği ve görme yetersizliği olan öğrencilerin gerçek başarılarını gösterebilmeleri için ölçme-değerlendirme süreçlerinde bu güçlükleri giderici ve nitelikli önlemler alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Abstract
The aim of this research is to examine the classroom assessment and evaluation process of visually impaired students studying in various faculties and departments of university in Ankara during the 2015/2016 academic year based on the students’ and instructors’ opinions. The research was designed as a qualitative research and a descriptive phenomenology study. Snowball sampling was used in the formation of the study group. The study group consisted of 17 visually impaired students and 3 instructors. The research data was collected by the semistructured interview forms prepared by the researchers. Descriptive analysis method was used for data analysis. According to the findings of the research, students have difficulties in terms of time, implementation, questions and materials in the assessment and evaluation process. Students have various expectations from the instructors and university management. It can be concluded that the students have difficulties in the measurement and evaluation processes and these difficulties differ according to the students' vision levels. In addition, these students should not be treated as typically developing students and the precautions to remove difficulties should be taken in the assessment and evaluation processes in order to show the real success of students.
Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerinin tekrarlı ve mantık dışı
düşüncelerinin, öğrencilerin anksiyete düzeylerini yordamasının incelenmesidir. Bu yordayıcılığın öğrencilerin cinsiyetlerine, sınıflarına ve bölümlerine göre farlılık gösterip göstermediği araştırmanın alt amacı olarak belirlenmiştir. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğrenim görmekte olan 434 gönüllü lisans öğrencisine Kişisel Bilgi Formu, Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği, Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği Kısa Formu ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulanarak elde edilen veriler çoklu regresyon analizi ile çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre akılcı olmayan düşünceler anksiyete düzeyini yordamazken, tekrarlı düşünceler
anksiyeteyi yordamaktadır. Bu yordayıcılık cinsiyete, bölüme ve sınıf düzeyine göre değişmektedir. Elde edilen sonuçlar okul psikolojik danışmanların danışma sürecine yardım edecek niteliktedir.
Abstract
The main purpose of the study is to examine the predictive power of the university students’ irrational thought and rumination levels to their anxiety levels. Whether this predictability differs according to the gender, classes and department of the students is determined as the sub-goal of the research. The data obtained by using the Personal Information Form, the Ruminational Scale, the Irrational Beliefs Scale Short Form and the Beck Anxiety Scale to 434 volunteer undergraduate students studying at the Faculty of Education of Ankara University. Analysed by multiple regression analysis. According to the results of the analysis, irrational thoughts cannot predict the level of anxiety but ruminational thoughts are predicting anxiety.
This predictability varies by gender, department, and class level. The results
obtained will help the counselling process of school psychological counsellors.
Bu çalışmada öğretmenlerin yaşadıkları mesleki sorunları belirlemek ve bu sorunları temsil eden sorun alanlarının önem düzeyini ikili karşılaştırma yöntemi ile ölçeklemek amaçlanmıştır. Çalışma tarama modelinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini Türkiye'de 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na (M.E.B.) bağlı devlet okullarında görev yapmakta olan 484 öğretmen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan " Öğretmenlik Mesleği Mesleki Sorunlar Formu " kullanılmıştır. Verilerin analizinde, Thurstone'nun karşılaştırmalı yargılar kanununun III. Hal denklemi ile ölçekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre öğretmenlerin mesleki sorunları, öğretmen yetiştirme sorunları ve öğretmen niteliği, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, mesleki saygının azalması, M.E.B. politikaları ile ilgili sorunlar, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar, iş yükünün fazlalığı, okuldaki idari sorunlar, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, ve öğrenci ile ilgili sorunlar temaları altında toplanmıştır. Öğretmenlere göre en önemli sorun alanı M.E.B. eğitim politikaları olarak görülmüştür. Bunu sırası ile mesleki saygınlığın azalması, fiziki koşullar ve alt yapı yetersizliği, öğrenci ile yaşanan sorunlar, özlük hakları ve ekonomik sorunlar, okuldaki idari sorunlar, öğretmen yetiştirme ve öğretmen niteliği, veli ile ilgili yaşanan sorunlar, iş yükü fazlalığı, sendikal faaliyetlerle ilgili sorunlar takip etmiştir. Öğretmenlerin mesleki sorun alanları kıdem değişkenine göre incelendiğinde 0-10 yıllık öğretmenler mesleki saygınlığı en önemli sorun alanı olarak görürken, 11-45 yıllık öğretmenler MEB politikalarını en önemli sorun alanı olarak görmüştür.
Abstract
In this study, teachers' professional problems was investigated and the significance level of them was measured with the paired comparison method. The study was carried out in survey model. The study group consisted of 484 teachers working in public schools which are accredited by Ministry of National Education (MEB) in Turkey. " The Teacher Professional Problems Survey " developed by the researchers was used as a data collection tool. In data analysis , the scaling method with the third conditional equation of Thurstone's law of comparative judgement was used. According to the results of study, the teachers' professional problems include teacher training and the quality of teacher, employee rights and financial problems, decrease of professional reputation, the problems with MEB policies, the problems with union activities, workload, the problems with administration in school, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with parents, the problems with students. According to teachers, the most significant problem is MEB educational policies. This is followed by decrease of professional reputation, physical conditions and the lack of infrastructure, the problems with students, employee rights and financial problems, the problems with administration in school, teacher training and the quality of teacher, the problems with parents, workload, and the problems with union activities. When teachers' professional problems were analyzed seniority variable, there was little difference in scale values. While the teachers with 0-10 years experience consider decrease of professional reputation as the most important problem, the teachers with 11-45 years experience put the problems with MEB policies at the first place.
The aim of this study is to investigate differential item functioning (DIF) according to the visually handicapped situation of the individual for the math subtest in 2015-2016 academic year 1st term Central Joint Exam. Mantel-Haenszel (MH) method was used to determine the DIF. Study was carried out with 1017 students, including 583 without handicap; 282 with a low level of visually handicapped and 152 with total visual handicapped. All students with a low level of visually handicapped and total visual handicapped taking math subtest were included in this study. There are four choices in mathematics subtest 20 multiple-choice item. Tetrachoric correlation based on a factor analysis was performed in order to check that the data satisfies the one-dimensional assumption. At the end of the factor analysis, 14 items represented a one-dimensional structure. As a result of the research, math subtest a) according to individuals with visually handicapped and without handicapped b) according to individuals with total visual handicapped and without handicapped c) according to individuals with a low level of visually handicapped and without handicapped d) according to individuals with total visual handicapped and a low level of visually handicapped was found in ignorable level of DIF (A level).
students from 170 schools and 12 statistical territories. For analysis techniques, regression analysis, exploratory, and confirmatory factor analyses were executed in order to construct a significant initial measurement model. Multi-group confirmatory factor analysis was executed to analyse the invariance between gender sub-groups. According to the results, taking into consideration the limitations of the model which was constructed in this study, it was observed that strong invariance between gender sub-groups was provided. This finding indicates that there are similarities of affective characteristics for fifteen-year-old Turkish students across gender sub-groups. The results can be evaluated as evidence that the possibility of bias or prejudice
in students’ affective characteristics toward mathematics is not high.
The Purpose of the Study: The aim of this study was to investigate predictors of perceived teacher support of 15-year-old students who participated in the 2012 Programme for İnternational Student Assessment in either Turkey or Shanghai.
Method: In this basic research, secondary analyses were performed with PISA 2012 data, and multiple linear regression analyses were used to predict the variables that affect teacher support as perceived by students.
Findings: Results show that a sense of belonging at school, instrumental motivation for mathematics, mathematics self-efficacy, and attitudes toward school in terms of learning outcomes and learning activities are predictors of teacher support in Turkey. İn Shanghai, teacher support was predicted by a different set of variables, including mathematics teacher’s classroom management, teacher behavior in terms of student orientation, interest in mathematics, attitude toward school in terms of learning outcomes, mathematics self-efficacy, and educational resources at home.İn Turkey, the five affective variables explained only 13% of the variance, whereas in Shanghai, the six affective variables explained 24% of the variance.
Conclusion and Recommendations: In models of teacher support, Turkey and Shanghai differ, particularly in terms of total prediction levels, as the model constructed for Shanghai was more predictive than that for Turkey. The most predictive variable in Shanghai was teacher classroom management and, in Turkey, sense of belonging at school. Similarities did emerge, however; mathematics self-efficacy and attitudes toward school in terms of learning outcomes were predictors of teacher support in both countries. Since teacher support is important to students’ personal development, academic achievement, and well-being, the results can support the execution of educational activities in schools and the investigation of ways to increase such support.
examination of the accuracy of classification of the choice of these variables according to academic field and university preferences. In this research, conducted in relational screening model from fundamental research, observations were carried out on 60 FDP research assistant in the Department of Educational Sciences of Hacettepe, Ankara and Gazi Universities. A questionnaire developed by researchers totally consists of 20 items as socio-economic characteristics and regional preferences. The logistic regression analysis from classification accuracy analysis was used in the analysis of data. According to the findings, out of FDP
research assistants’ criteria taken into account in the choice of field, effectiveness of preferred section in the academic field and degree to graduation section have been determined to be significant. According to these criteria and also preferred order of academic field and assigned academic field, four logistic models with 16 socioeconomic variables were produced. Three of them are meaningful. It is shown that the percentage of the total classification accuracy of each of the three models is more than calculated relative percentage value and these models make accurate classification beyond chance. Accordingly, it was observed that the variables of high school and section type, the current educational status, maternal and paternal education level, marital status and working condition prior FDP are meaningful classifiers in the classification for FDP research assistant according to their preferred academic field.
Bir gerçeğin farkına varalım; “yapay zekâ (artificial intelligence)”, “sanal gerçeklik (virtual reality)”, “artırılmış gerçeklik (augmented reality)”, “makine öğrenmesi (machine learning)”, “robotik (robotics)” gibi uygulamalarla kendini gösteren teknolojik sıçrama, evrendeki konumumuzun ve göreli kontrolümüzün sınırlarını zorluyor. Bu sıçramada geleneksel istatistik çoktan “veri bilimine (data science)” evrildi ya da en azından evrilme sürecine girdi. Artık verilerle uğraşmak, özel ve disiplinler arası bir bilim alanı. Artık paket program kullanabilme becerilerinin ötesinde bunların geri planında çalışan yazılım dilinin kullanılmasına ve böylece sürece güçlü bir şekilde hâkim olunmasına yönelik beceriler önem kazanmış durumda. Bu noktada R dili ve benzer araçlar ön plana çıkıyor ve kaçınılmaz bir gerekliliği tanımlıyor.
Şimdi bir de etrafınıza ve alanınıza bakınız. Araştırmacıların ve bilim insanlarının birçoğu çoktan R dili gibi yazılımları kullanmaya başladılar. Gelinen noktada dünyanın her köşesinden, milyonlarca kullanıcısı olan devasa bir R ailesi oluşmuş durumda. Bu devasa ailenin üyeleri çalışmalarını R tabanlı yürütüyor, R ortamında geliştiriyor ve güncelliyor, R ortamında raporlaştırıyor, R ortamında paylaşıyor ve hatta R ortamında yayımlıyor. O halde, günceli yakalamak ve alanınızda etkin olmak istiyorsanız, bu sürecin bir parçası olmayı ciddi biçimde düşünmelisiniz.
Yalnız, dikkat ediniz; R, bir araçtır. Bu aracın etkin bir şekilde kullanılabilmesi, gerekli istatistiksel bilgi ve becerilere sahip olmaya, daha önemlisi gerekli alan uzmanlığına sahip olmaya bağlıdır. Bunu açıkça ifade etmiş olalım!
etkilerinin değerlendirilmesi, SBS’nin içerik ve yapısı ile ortaöğretime geçişte mevcut ve olası modellerin irdelenmesi amaçlanmıştır. SBS, Türkiye’de eğitim alanında ulusal ölçekte gerçekleştirilen önemli ölçme ve değerlendirme çalışmalarından biri olmuştur. Bu yönüyle konu araştırmaya değer olmanın ötesinde oldukça önemli görülmektedir.
Araştırma, karma modele uygun olarak nicel ve nitel modellerin birlikte kullanılması ile yürütülmüştür. Araştırma kapsamında gerekli veriler, okul paydaşları olarak yönetici, öğretmen, veli ve öğrencilerden zenginleştirilmiş veri toplama araçları ile, eğitim paydaşları olarak Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları, eğitim fakülteleri ve sivil toplum kuruluşlarından görüş formu ile sağlanmıştır. Nicel boyutta İBBS Düzey 1 sınıflaması dikkate alınarak belirlenen on iki ilden toplam 100 ilköğretim okulu ile bu okullardan 4000’e yakın katılımcı araştırmanın örneklemini
oluşturmuştur. Nitel boyutta ise Türkiye genelinde tanınan ve bilinen köklü eğitim fakülteleri ile bu üniversitelerin bulunduğu illerin Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları’na, ayrıca eğitim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına ulaşılmıştır. Bu kapsamda 22 Eğitim Müfettişleri Başkanlığı, 24 eğitim fakültesi ve 7 sivil toplum kuruluşu araştırmaya görüş ve önerileri ile katkı sağlamıştır. Araştırmada SBS’nin eğitim sistemi üzerindeki genel etkileri ile öğrenci, veli, öğretmen ve okullar üzerindeki etkilerine yönelik önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca SBS’nin yapı ve içeriği ile ortaöğretime geçiş sistemine yönelik görüş ve öneriler, mevcut durumun olumlu ve olumsuz yanları ile olası bir yeni modelin nasıl olması gerektiği konularında eğitim paydaşlarını ilgilendiren önemli sonuçları da ortaya koymaktadır.
Temel araştırma türünde, ayrıntı ve ilişki saptamaya yönelik bir çalışmadır. Testin psikometrik özelliklerine yönelik incelemeler ve kayıp veri analizlerinde, SBS 2011 Matematik Testi A Kitapçığı verileri kullanılmıştır. Bu veriler 527517 yanıtlayıcıya yönelik yanıt örüntüleri ile cinsiyet, okul türü ve il değişkenlerini içermektedir.
Veri analizlerinde 12 farklı kayıp veri yöntemi kullanılmıştır. Kayıp veri yöntemleri olarak silmeye dayalı yöntemlerden ‘dizin silme yöntemi’, basit atama yöntemlerinden ‘0 atama’, ‘seri ortalamaları ataması’, ‘gözlem birimi ortalaması ataması’, ‘yakın noktalar ortalama ataması’, ‘yakın noktalar medyan ataması’, ‘doğrusal interpolasyon’ ve ‘dorusal eğilim noktası ataması’ yöntemleri, en çok olabilirlik yöntemlerinden ‘regresyon atama’, ‘beklenti-maksimizasyon algoritması’ ve ‘veri çoğaltma’ yöntemleri, çoklu veri atama yöntemlerinden ise ‘MarkovChain Monte Carlo’ yöntemi kullanılmıştır.
Elde edilen bulgular, ihmal edilebilir olmayan kayıp verilerin varlığında, iki kategorili puanlanan maddelerden oluşan testlerin psikometrik özelliklerine yönelik inceleme ve analizlerde, uygun bir kayıp veri yönteminin kullanılmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Silmeye dayalı yöntemler ve 0 Atama yöntemi, bu tür veriler için uygun yöntemler değildir. Basit atama yöntemlerinin ise yanlı kestirimler üretme olasılığı yüksektir. En çok olabilirlik ve çoklu veri atama yöntemleri, bu tür verilerde kullanılması en uygun kayıp veri yöntemleri olarak değerlendirilmektedir.
yürütülen kuramsal irdeleme, ‘küresel dönem’ olarak adlandırılan olgunun bu çalışma kapsamında anlamlandırılması, bu anlamlandırma bağlamında işgücünün konumunun belirlenmesi ve işgücünün söz konusu bu konumunu betimleyen bazı temel değişkenlerin mekân üzerinden hareketle ortaya konmasına yöneliktir. İkinci bölümde ise oluşturulan kuramsal çerçeve ve belirlenen değişkenlere bağlı olarak,
işgücü-mekân ilişkileri temelinde genelde küresel dönemde eğitim alanının, özelde ise küresel dönemde Türkiye’de eğitim sisteminin konum, yapı ve özellikleri ele alınmıştır.
analizler sonucunda ulaşılan bulgular göstermektedir ki; Türkiye’de öğrencilerin soru tiplerine göre tepkileri, alt alanlara ve soru tiplerine göre farklılık göstermektedir. Okuma becerileri ve fen bilimleri okuryazarlığı alt alanlarında Türkiye’de öğrencilerin başarı yüzdelerinin en yüksek olduğu soru tipi ‘çoktan seçmeli’ sorular olmuştur. Matematik okuryazarlığı ve problem çözme becerileri alt alanlarında ise bu durum farklılık göstermektedir. Türkiye’de öğrencilerin, yapılandırılmış (çoktan seçmeli,
karmaşık çoktan seçmeli ve yarı yapılandırılmış sorular) soru tiplerinde, yanıtları kendilerinin oluşturması beklenen diğer soru tiplerine (kısa cevaplı, açık uçlu) göre başarı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.
(i) Tarihsel kökenleri ve kuramsal altyapısının,
(ii) Uygulama alan ve örneklerinin açıklandığı ve tartışıldığı ders notlarıdır.
Lisans ve lisansüstü programlarında öğrenim gören öğrencilere, istatistik öğrenmeleri kapsamında katkı sağlamak amacıyla hazırlanmış ders notlarıdır.Yaygın olarak kullanılan doğrusal korelasyon katsayıları ve örnekler içermektedir.
9 Mayıs 1950 tarihli Schuman Planı, Avrupa Birliği'nin resmi başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Güvenlik, savunma ve dış ticaret kaygılarının etkili olduğu kuruluş sürecinde eğitimin ele alındığı ilk önemli belge 1957 tarihli Roma Antlaşmasıdır. Roma Antlaşması Avrupa Birliğini kuran temel antlaşmalar arasındadır. Avrupa Birliği eğitim siyasalarının temel kavramlarının hemen tamamı 1957 tarihli bu antlaşmada genel olarak ele alınmıştır.
Elli yıldan fazla süredir devam eden genişleme ve gelişme döneminde AB müktesebatının pek çok önemli belgesi eğitimle ilgili maddelere yer vermiştir. Eğitimin ele alınış biçimi dikkate değerdir. Daha da ötesinde bu maddeler doğrultusunda eğitim siyasalarının belirlenmesi ve uygulanması oldukça sistematik ve kararlı bir şekilde sağlanmıştır.
Avrupa Birliğinin henüz bir Anayasası bulunmamaktadır. 2003 yılından beri devam eden Anayasa hazırlık süreci Fransa ve Hollanda'nın vetosu ile uzamıştır. Taslak metni yayımlanan AB Anayasası'nın 2009 yılında yürürlüğe girmesi planlanmaktadır. AB Anayasası'nın taslak metninde eğitimle ilgili maddelerin genişletildiğini görmekteyiz. Temel kavramlar korunurken bazı açılımların da sağlandığı dikkati çekmektedir.
Küreselleşme sürecinde Türkiye'ye yansımaları ayrı bir önem taşıyan AB eğitim siyasaları ve bu siyasaların karakteristiği, özellikle eğitim yönetimi açısından dikkatle takip edilmelidir.
AB eğitim siyasalarını şekillendiren ve taşıyan temel kavram ve olgular vardır. Bunlar arasında en öne çıkanlardan biri; hareketliliktir.
AB, hemen her alanda geliştirdiği siyasaları, ‘hareketlilik’ olgusu temelinde hayata geçirmiş ve yayılmasını sağlamıştır. Hareketlilik, özellikle ve ayrıca ele alınması gereken önemli bir unsurdur.
Hareketlilik olgusu, Türk Eğitim Sistemi’ne uyumlaştırılmalıdır. Bu uyumlaştırma, AB eğitim siyasalarına ve bu siyasaların uygulamaya dönüşmesi sürecine hâkim olan bilinçli karar vericiler ve eğitim aktörleri eliyle olacaktır.
ABSTRACT
Schuman Declaration signed in 1950 is considered as the official start date of EU. During the establishment of EU, first important document that education was appeared is Treaty of Rome signed in 1957. Treaty of Rome is one of the basic documents which established the EU. Most of the educational policies was handled in this treaty.
In the process of expansion and development more than 50 yuears, many important documents of the EU acquis is given to education. The way how the education is handled should be considered. Moreover defining and applying the education policies has been made with quite stable and sistematic way.
The European Union does not yet have a Constitution. Since 2003 the ongoing preparatory process of the Constitution has been prolonged by France and the Netherlands’s veto. EU Constitution which draft text was released is planned to enter into force in 2009. It seem that education-related materials has been widening in the text of the draft text of EU Constitution.
There are some basic concepts that have shaped the EU's education policies. One of the most prominent of these include is mobility. In almost every area, the EU has developed important policies based on, 'mobility'. Mobility is an important element that need to be addressed.
Mobilization phenomenon should be adapted to the Turkish Education System. This alignment will take place via education actors and managers who aware of the EU education policy and return to the application of this policy to dominate the conscious decision process and training.