Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle Batı siyaset bilimi yazın çevresi liberalizm ve oto... more Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle Batı siyaset bilimi yazın çevresi liberalizm ve otoriteryanizm savaşında bir kazanan ilan ederken, bugün 1990 sonrası bu iddiaların çürütüldüğü yeni tartışma alanları meydana gelmektedir. Türkiye literatürü ise bu yeni tartışma sahalarını yakalamakta zorlanmıştır. Türkiye'de belli kısıtlıklar içeren Doğu Avrupa karşılaştırmalı siyasal çalışmaları, uluslararası yayınlarda ortaya atılan yeni kavramsal çeşitliliği anlamak ve yeni ampirik tanımlar üretmek için geç kalmaktadır. Uluslararası yayınlara göz atıldığında özellikle Avrupa Birliği üyeliği sonrası siyasal rejimlerinden kurumsal sistemlerine kadar değişim gösteren ya da değişimde zorlanan Doğu Avrupa devletlerinin ağırlık kazandığı bir literatürün meydana geldiğini görmek mümkündür. Bu devletler yeni yönetim biçimleri, çıkmaza giren siyasal pratikleri ve reform süreçlerindeki başarı düzeyleri ile modern siyaset bilimcilerin dikkatini çekmiştir. Bu çalışmanın ilk bölümü bu tartışmaların merkezindeki ülkelerden biri olan Çekya'nın Avrupa Birliği üyeliği sonrası siyasal değişimlerini kısaca açıklamaya çalışırken ikinci bölümü uluslararası akademi dünyasındaki kavramsal çeşitliliğin içerisinde popülist siyasetin Çekya'da meydana gelen türünü ifade etmeye çalışacaktır.
Sovyet sonrası küresel literatürün siyaset bilimi akademisinde en hararetle tartışılan meselesi, ... more Sovyet sonrası küresel literatürün siyaset bilimi akademisinde en hararetle tartışılan meselesi, demokratik değerlerin yeni oluşan devletlere nasıl entegre edileceğine yönelikti. 1990'lı yıllara karşılık gelen bu dönem, SSCB'nin dağılması ile meydana gelen yeni ulus devletlerin demokrasi ve bağımsızlık hikayelerini oluşturdukları ve buna bağlı olarak uluslararası ortamın siyasal sistem ve siyasal rejim tartışmalarını da beraberinde gündeme getirmişti. Batı kaynaklarının iddiası bir barış döneminin başladığı, devamında demokrasi düzeninin oturacağı ve dahası liberal demokrasinin ön plana çıktığı küresel bir zafer kazanıldığı yönündeydi. Bu öngörü özellikle SSCB'den ayrılan ve Batı ile kültürel ya da coğrafi anlamda entegre olabilecek devletler için düşünülmüş bir projeydi. Gürcistan hem bu nitelikte bir devlet olması hem de kuruluşundan itibaren Rusya ve Batı arasında kurduğu denge siyaseti dolayısıyla çalışmanın merkezine alınmıştır. Bu çalışma Gürcistan hakkında bu öngörülerin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair bir yorumu içerirken, Gürcistan'ın siyasi kurumlarını, sosyal ve siyasi yapısını, seçim sistemleriyle beraber bir Batı ülkesi olup olmadığını ortaya koymaya çalışacaktır.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra klasik karşılaştırmalı siyaset bilimciler liberalizm ve otori... more Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra klasik karşılaştırmalı siyaset bilimciler liberalizm ve otoriteryanizm savaşında bir kazanan ilan ederken, bugün 1990 sonrası bu iddiaların çürütüldüğü yeni tartışma alanları meydana gelmektedir. Türkiye literatürü ise bu yeni tartışma sahalarını yakalamakta zorlanmıştır. Türkiye'de belli kısıtlıklar içeren Doğu Avrupa karşılaştırmalı siyasal çalışmaları, uluslararası yayınlarda ortaya atılan yeni kavramsal çeşitliliği anlamak ve yeni ampirik tanımlar üretmek için geç kalmaktadır.
ETNO-SEMBOLİST KURAMA BİR ÖRNEK: FUAT KÖPRÜLÜ’NÜN ETNİK KÖKEN ANLATISI, 2020
In the early Republican era, the most important pillar of the nation-building Project was histori... more In the early Republican era, the most important pillar of the nation-building Project was historiography. Undoubtedly, one of the most prominent figures in this field was Fuat Köprülü and her contributions to nationalist historiography with his research.It is possible to see the traces of the ethno-symbolist approach that starts with John Armstrong and continues with Anthony Smith in his historical narrative which he tries to create with the emphasis on historical my than national spirit by emphasizing the primitive periods of the Turks in the history boks created in the present period.This studyaimstoexplainthesimilaritybetween Fuat Köprülü's nationalist approach and the approaches of ethno-symbolist theory. It also claims that Köprülü nationalism is an important example that can be included in the ethno-symbolist classification based on the similarities between them. The focus of this paper is on the ethno-symbolist point of view of the meeting point of history and ethnicity, while opening a discussion on how Fuat Köprülü's nationalism sets an example. Finally, this study does not contain an anachronistic error since it does not intend to explain the Köprülü nationalist approach through Ethno-symbolism.
Öz: Batı dünyasında "hak ve özgürlük talepleri", "parlamentoculuk hareketleri (demokrasi)" temeli... more Öz: Batı dünyasında "hak ve özgürlük talepleri", "parlamentoculuk hareketleri (demokrasi)" temelinde devrimler yaşanırken, Osmanlı İmparatorluğu da 19. yüzyılda, imparatorluğun yapısına uyacak birtakım yenileşme girişimlerinde bulunmuştu. Literatürde Tanzimat dönemi olarak adlandırılan ve geniş radikal reformların yapıldığı bu dönemde, en heyecan verici deneyim taşra örgütlenmelerindeki meclislerin varlığı ve meclis üyelerinin seçildiği sistemin yapısıydı. Makalede, Türk demokrasi tarihinin kristalleşmesine de zemin hazırlayan bu deneyimi açıklarken, 20. Yüzyılın ABD'li siyaset bilimcisi Arend Lijphart'ın literatüre kazandırdığı Ortaklıkçı demokrasi sisteminin Osmanlı'da "meşveret sistemi" yapısı altında kurulmuş olan taşra idare meclisleriyle benzerlikleri açıklanmaya çalışılacaktır. Son olarak çalışmamız, 20. yüzyıldaki bir teoriyi 19. yüzyıldaki bir siyasi deneyim üzerinden açıklamayı değil, farklı yüzyıllarda farklı coğrafyalarda doğup farklı isimlerle adlandırılmış benzer iki sistemi araştırmayı amaç edinmiştir dolayısıyla anakronik bir hataya düştüğümüz düşünülmemelidir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Ortaklıkçı Demokrasi, Taşra Meclisleri, Tanzimat, Arend Lijhpart. OTTOMAN LOCAL ASSEMBLIES AND CONSOCIATIONAL DEMOCRACY Abstract: While revolutions were taking place on the basis of "right and freedom demands", "parliamentary movements (democracy)" in the Western world, the Ottoman Empireal so made some reform attempts in the 19th century to fit the structure of the empire. The most exciting experience in this period, called the Tanzimat period in the literature and in the context of the wide spread radical reforms, was the existence of assemblies in the provincial organizations and the structure of the system in which council members were selected. In explaining this experience, which prepared the basis for the crystallization of the history of Turkishdemocracy, will try to explain the similarities of thesystem of consociational democracy, which the American political scientist of the 20th century Arend Lijphart earned, and to the provincial administrative councils established under the structure of "Meşveret system" in the Ottoman Empire. Finally, our work does not aim to explain a theory of the 20th century through a political experience of the 19th century. Our basic concern is about of two similar systems, which were born in different times and geographies named with different names, so we should not be thinking of falling into an anachronistic fault.
Academic Review of Humanities and Social Sciences, 2019
Osmanlı İmparatorluğu için XVII. Yüzyıl, karakteristik bir kargaşa yüzyılıdır.
Döneme karakterist... more Osmanlı İmparatorluğu için XVII. Yüzyıl, karakteristik bir kargaşa yüzyılıdır. Döneme karakteristik rengini veren olay, gelecek yüzyıllarda ortaya çıkacak siyasi ve dini hareketlerin şekillenmesinin önünü açan, dinî, sosyal ve siyasi sonuçları olan selefi özellik taşıyan vaaz hareketidir. Hareket, tarikat ehline karşı gerçekleşen katı muhalif iddialardan meydana gelmektedir. Osmanlı ilim ve fikir zihniyetinin dayandığı iki kurumu, tekke ve medreseyi karşı karşıya getiren bu kavga, elbette insanların zihinlerinde de bir tercih meselesine dönüşmüştür. Bu çalışmada hedeflenen, ilgili tartışmayı incelemek, toplumda ve sarayda yarattığı bölünmeyi tanıtmak ve bir Osmanlı örneği olarak Evliya Çelebi’nin bölünmenin neresinde olduğunu yorumlamaktır. Literatüre dair araştırmalar Evliya Çelebi’nin taraf olmamaya çalıştığını gösterse de, 1655-1656 yılları arasında üç defa Bitlis’te bulunan seyyahın orada Kadızadeliler fırkasından geçinen birine yönelik tenkidini anlattığı bir anekdot seyyahın görüşlerini yansıtmaktadır. Ayrıca araştırmalarımız bize Evliya Çelebi’nin sahip olduğu Osmanlı aydın kimliğini değerlendirme ve bu mücadeledeki tarafını onun zihniyetinin tahlilini yaparak yorumlama fırsatını sunmuştur.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle Batı siyaset bilimi yazın çevresi liberalizm ve oto... more Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle Batı siyaset bilimi yazın çevresi liberalizm ve otoriteryanizm savaşında bir kazanan ilan ederken, bugün 1990 sonrası bu iddiaların çürütüldüğü yeni tartışma alanları meydana gelmektedir. Türkiye literatürü ise bu yeni tartışma sahalarını yakalamakta zorlanmıştır. Türkiye'de belli kısıtlıklar içeren Doğu Avrupa karşılaştırmalı siyasal çalışmaları, uluslararası yayınlarda ortaya atılan yeni kavramsal çeşitliliği anlamak ve yeni ampirik tanımlar üretmek için geç kalmaktadır. Uluslararası yayınlara göz atıldığında özellikle Avrupa Birliği üyeliği sonrası siyasal rejimlerinden kurumsal sistemlerine kadar değişim gösteren ya da değişimde zorlanan Doğu Avrupa devletlerinin ağırlık kazandığı bir literatürün meydana geldiğini görmek mümkündür. Bu devletler yeni yönetim biçimleri, çıkmaza giren siyasal pratikleri ve reform süreçlerindeki başarı düzeyleri ile modern siyaset bilimcilerin dikkatini çekmiştir. Bu çalışmanın ilk bölümü bu tartışmaların merkezindeki ülkelerden biri olan Çekya'nın Avrupa Birliği üyeliği sonrası siyasal değişimlerini kısaca açıklamaya çalışırken ikinci bölümü uluslararası akademi dünyasındaki kavramsal çeşitliliğin içerisinde popülist siyasetin Çekya'da meydana gelen türünü ifade etmeye çalışacaktır.
Sovyet sonrası küresel literatürün siyaset bilimi akademisinde en hararetle tartışılan meselesi, ... more Sovyet sonrası küresel literatürün siyaset bilimi akademisinde en hararetle tartışılan meselesi, demokratik değerlerin yeni oluşan devletlere nasıl entegre edileceğine yönelikti. 1990'lı yıllara karşılık gelen bu dönem, SSCB'nin dağılması ile meydana gelen yeni ulus devletlerin demokrasi ve bağımsızlık hikayelerini oluşturdukları ve buna bağlı olarak uluslararası ortamın siyasal sistem ve siyasal rejim tartışmalarını da beraberinde gündeme getirmişti. Batı kaynaklarının iddiası bir barış döneminin başladığı, devamında demokrasi düzeninin oturacağı ve dahası liberal demokrasinin ön plana çıktığı küresel bir zafer kazanıldığı yönündeydi. Bu öngörü özellikle SSCB'den ayrılan ve Batı ile kültürel ya da coğrafi anlamda entegre olabilecek devletler için düşünülmüş bir projeydi. Gürcistan hem bu nitelikte bir devlet olması hem de kuruluşundan itibaren Rusya ve Batı arasında kurduğu denge siyaseti dolayısıyla çalışmanın merkezine alınmıştır. Bu çalışma Gürcistan hakkında bu öngörülerin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair bir yorumu içerirken, Gürcistan'ın siyasi kurumlarını, sosyal ve siyasi yapısını, seçim sistemleriyle beraber bir Batı ülkesi olup olmadığını ortaya koymaya çalışacaktır.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra klasik karşılaştırmalı siyaset bilimciler liberalizm ve otori... more Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra klasik karşılaştırmalı siyaset bilimciler liberalizm ve otoriteryanizm savaşında bir kazanan ilan ederken, bugün 1990 sonrası bu iddiaların çürütüldüğü yeni tartışma alanları meydana gelmektedir. Türkiye literatürü ise bu yeni tartışma sahalarını yakalamakta zorlanmıştır. Türkiye'de belli kısıtlıklar içeren Doğu Avrupa karşılaştırmalı siyasal çalışmaları, uluslararası yayınlarda ortaya atılan yeni kavramsal çeşitliliği anlamak ve yeni ampirik tanımlar üretmek için geç kalmaktadır.
ETNO-SEMBOLİST KURAMA BİR ÖRNEK: FUAT KÖPRÜLÜ’NÜN ETNİK KÖKEN ANLATISI, 2020
In the early Republican era, the most important pillar of the nation-building Project was histori... more In the early Republican era, the most important pillar of the nation-building Project was historiography. Undoubtedly, one of the most prominent figures in this field was Fuat Köprülü and her contributions to nationalist historiography with his research.It is possible to see the traces of the ethno-symbolist approach that starts with John Armstrong and continues with Anthony Smith in his historical narrative which he tries to create with the emphasis on historical my than national spirit by emphasizing the primitive periods of the Turks in the history boks created in the present period.This studyaimstoexplainthesimilaritybetween Fuat Köprülü's nationalist approach and the approaches of ethno-symbolist theory. It also claims that Köprülü nationalism is an important example that can be included in the ethno-symbolist classification based on the similarities between them. The focus of this paper is on the ethno-symbolist point of view of the meeting point of history and ethnicity, while opening a discussion on how Fuat Köprülü's nationalism sets an example. Finally, this study does not contain an anachronistic error since it does not intend to explain the Köprülü nationalist approach through Ethno-symbolism.
Öz: Batı dünyasında "hak ve özgürlük talepleri", "parlamentoculuk hareketleri (demokrasi)" temeli... more Öz: Batı dünyasında "hak ve özgürlük talepleri", "parlamentoculuk hareketleri (demokrasi)" temelinde devrimler yaşanırken, Osmanlı İmparatorluğu da 19. yüzyılda, imparatorluğun yapısına uyacak birtakım yenileşme girişimlerinde bulunmuştu. Literatürde Tanzimat dönemi olarak adlandırılan ve geniş radikal reformların yapıldığı bu dönemde, en heyecan verici deneyim taşra örgütlenmelerindeki meclislerin varlığı ve meclis üyelerinin seçildiği sistemin yapısıydı. Makalede, Türk demokrasi tarihinin kristalleşmesine de zemin hazırlayan bu deneyimi açıklarken, 20. Yüzyılın ABD'li siyaset bilimcisi Arend Lijphart'ın literatüre kazandırdığı Ortaklıkçı demokrasi sisteminin Osmanlı'da "meşveret sistemi" yapısı altında kurulmuş olan taşra idare meclisleriyle benzerlikleri açıklanmaya çalışılacaktır. Son olarak çalışmamız, 20. yüzyıldaki bir teoriyi 19. yüzyıldaki bir siyasi deneyim üzerinden açıklamayı değil, farklı yüzyıllarda farklı coğrafyalarda doğup farklı isimlerle adlandırılmış benzer iki sistemi araştırmayı amaç edinmiştir dolayısıyla anakronik bir hataya düştüğümüz düşünülmemelidir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Ortaklıkçı Demokrasi, Taşra Meclisleri, Tanzimat, Arend Lijhpart. OTTOMAN LOCAL ASSEMBLIES AND CONSOCIATIONAL DEMOCRACY Abstract: While revolutions were taking place on the basis of "right and freedom demands", "parliamentary movements (democracy)" in the Western world, the Ottoman Empireal so made some reform attempts in the 19th century to fit the structure of the empire. The most exciting experience in this period, called the Tanzimat period in the literature and in the context of the wide spread radical reforms, was the existence of assemblies in the provincial organizations and the structure of the system in which council members were selected. In explaining this experience, which prepared the basis for the crystallization of the history of Turkishdemocracy, will try to explain the similarities of thesystem of consociational democracy, which the American political scientist of the 20th century Arend Lijphart earned, and to the provincial administrative councils established under the structure of "Meşveret system" in the Ottoman Empire. Finally, our work does not aim to explain a theory of the 20th century through a political experience of the 19th century. Our basic concern is about of two similar systems, which were born in different times and geographies named with different names, so we should not be thinking of falling into an anachronistic fault.
Academic Review of Humanities and Social Sciences, 2019
Osmanlı İmparatorluğu için XVII. Yüzyıl, karakteristik bir kargaşa yüzyılıdır.
Döneme karakterist... more Osmanlı İmparatorluğu için XVII. Yüzyıl, karakteristik bir kargaşa yüzyılıdır. Döneme karakteristik rengini veren olay, gelecek yüzyıllarda ortaya çıkacak siyasi ve dini hareketlerin şekillenmesinin önünü açan, dinî, sosyal ve siyasi sonuçları olan selefi özellik taşıyan vaaz hareketidir. Hareket, tarikat ehline karşı gerçekleşen katı muhalif iddialardan meydana gelmektedir. Osmanlı ilim ve fikir zihniyetinin dayandığı iki kurumu, tekke ve medreseyi karşı karşıya getiren bu kavga, elbette insanların zihinlerinde de bir tercih meselesine dönüşmüştür. Bu çalışmada hedeflenen, ilgili tartışmayı incelemek, toplumda ve sarayda yarattığı bölünmeyi tanıtmak ve bir Osmanlı örneği olarak Evliya Çelebi’nin bölünmenin neresinde olduğunu yorumlamaktır. Literatüre dair araştırmalar Evliya Çelebi’nin taraf olmamaya çalıştığını gösterse de, 1655-1656 yılları arasında üç defa Bitlis’te bulunan seyyahın orada Kadızadeliler fırkasından geçinen birine yönelik tenkidini anlattığı bir anekdot seyyahın görüşlerini yansıtmaktadır. Ayrıca araştırmalarımız bize Evliya Çelebi’nin sahip olduğu Osmanlı aydın kimliğini değerlendirme ve bu mücadeledeki tarafını onun zihniyetinin tahlilini yaparak yorumlama fırsatını sunmuştur.
Uploads
Papers by Seda Kaya Karabulut
Döneme karakteristik rengini veren olay, gelecek yüzyıllarda ortaya çıkacak
siyasi ve dini hareketlerin şekillenmesinin önünü açan, dinî, sosyal ve siyasi
sonuçları olan selefi özellik taşıyan vaaz hareketidir. Hareket, tarikat ehline karşı
gerçekleşen katı muhalif iddialardan meydana gelmektedir. Osmanlı ilim ve fikir
zihniyetinin dayandığı iki kurumu, tekke ve medreseyi karşı karşıya getiren bu
kavga, elbette insanların zihinlerinde de bir tercih meselesine dönüşmüştür. Bu
çalışmada hedeflenen, ilgili tartışmayı incelemek, toplumda ve sarayda yarattığı
bölünmeyi tanıtmak ve bir Osmanlı örneği olarak Evliya Çelebi’nin bölünmenin
neresinde olduğunu yorumlamaktır. Literatüre dair araştırmalar Evliya
Çelebi’nin taraf olmamaya çalıştığını gösterse de, 1655-1656 yılları arasında üç
defa Bitlis’te bulunan seyyahın orada Kadızadeliler fırkasından geçinen birine
yönelik tenkidini anlattığı bir anekdot seyyahın görüşlerini yansıtmaktadır.
Ayrıca araştırmalarımız bize Evliya Çelebi’nin sahip olduğu Osmanlı aydın
kimliğini değerlendirme ve bu mücadeledeki tarafını onun zihniyetinin tahlilini
yaparak yorumlama fırsatını sunmuştur.
Döneme karakteristik rengini veren olay, gelecek yüzyıllarda ortaya çıkacak
siyasi ve dini hareketlerin şekillenmesinin önünü açan, dinî, sosyal ve siyasi
sonuçları olan selefi özellik taşıyan vaaz hareketidir. Hareket, tarikat ehline karşı
gerçekleşen katı muhalif iddialardan meydana gelmektedir. Osmanlı ilim ve fikir
zihniyetinin dayandığı iki kurumu, tekke ve medreseyi karşı karşıya getiren bu
kavga, elbette insanların zihinlerinde de bir tercih meselesine dönüşmüştür. Bu
çalışmada hedeflenen, ilgili tartışmayı incelemek, toplumda ve sarayda yarattığı
bölünmeyi tanıtmak ve bir Osmanlı örneği olarak Evliya Çelebi’nin bölünmenin
neresinde olduğunu yorumlamaktır. Literatüre dair araştırmalar Evliya
Çelebi’nin taraf olmamaya çalıştığını gösterse de, 1655-1656 yılları arasında üç
defa Bitlis’te bulunan seyyahın orada Kadızadeliler fırkasından geçinen birine
yönelik tenkidini anlattığı bir anekdot seyyahın görüşlerini yansıtmaktadır.
Ayrıca araştırmalarımız bize Evliya Çelebi’nin sahip olduğu Osmanlı aydın
kimliğini değerlendirme ve bu mücadeledeki tarafını onun zihniyetinin tahlilini
yaparak yorumlama fırsatını sunmuştur.