I graduated from Marmara University Faculty of Theology in 2008. After teaching for a while, I started working at Sivas Cumhuriyet University in 2015. Ibn Arabi, Islamic Philosophy and Linguistics are my areas of interest.
Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan ... more Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan besmele-hamdele-salvele terkipleri, İslamî ilimler sahasında yazılan hemen hemen her eserin başında yer almaktadır. Burası yalnızca söz sanatlarından ibaret olmayıp; müelliflerin Allah ismi hakkındaki görüşleri, hamdi hangi sebeplere bağladıkları ve Allah resûlüne hangi vasıflarıyla salât ettikleri ile Resûlullah’ın âlinin kapsamında kimleri gördükleri gibi konular hakkında da bilgi verici görünmektedir. Esere besmele, hamdele ve salvele ile başlama geleneğini takip eden müelliflerden biri de Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’dir. Müellifin Fusûsu'l-hikem’in başında zikrettiği ifadeler, eseri şerh eden şârihlerin, üzerinde dikkatle durdukları konular arasında yer almıştır. Bu çalışmada Fusûs şârihlerinin besmele-hamdele-salvele yorumları yedi şerh özelinde değerlendirilmiştir. Bunlar Müeyyed Cendî, Abdürrezzak Kāşânî, Dâvûd-ı Kayserî, Abdurrahmân Câmî, Bâlî Efendi, Abdullah Bosnevî ve Abdülganî Nablusî şerhleridir. Bu şerhlerde umûmiyetle ağırlık verilen bölümün hamdele kısmı olduğu görülmüştür. Besmele ile ilgili Nablusî dışında açıklama yapan görülmemektedir. O, besmelenin önemi ve hamdele ile ilişkisini mümkünlerin varlığını açıklamak üzere ele almıştır. Gerek besmelede gerekse hamdele ve salvele terkiplerinde yer alan Allah lafzına ise yalnızca Cendî ve Bosnevî temas etmişlerdir. Bosnevî’nin burada Cendî şerhinden büyük ölçüde yararlandığı görülmektedir. Hamdele ve salvele kısımlarında yer alan kelimeler üzerine ise tüm şârihlerin yorum yaptığı görülmektedir. Berâet-i istihlâl bölümündeki yorumlarından hareketle şârihlerin bir kısım yorumlarının yeni izahlara ihtiyaç duyurmayacak ölçüde açık olduğu söylenebilirken; bir kısım yorumlarının ise, ana metnin temel vurgusundan bağımsız yeni konuları ele aldığı ve yeni şerhlere gereksinim gösterdiği ifade edilebilir. Tüm bunlarla birlikte her bir şârihin meseleleri bazen birbirine benzer ama çoğu kez daha önce temas edilmeyen boyutlarıyla ele aldıkları da görülmektedir.
Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan ... more Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan besmele-hamdele-salvele terkipleri, İslamî ilimler sahasında yazılan hemen hemen her eserin başında yer almaktadır. Burası yalnızca söz sanatlarından ibaret olmayıp; müelliflerin Allah ismi hakkındaki görüşleri, hamdi hangi sebeplere bağladıkları ve Allah resûlüne hangi vasıflarıyla salât ettikleri ile Resûlullah’ın âlinin kapsamında kimleri gördükleri gibi konular hakkında da bilgi verici görünmektedir. Esere besmele, hamdele ve salvele ile başlama geleneğini takip eden müelliflerden biri de Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’dir. Müellifin Fusûsu'l-hikem’in başında zikrettiği ifadeler, eseri şerh eden şârihlerin, üzerinde dikkatle durdukları konular arasında yer almıştır. Bu çalışmada Fusûs şârihlerinin besmele-hamdele-salvele yorumları yedi şerh özelinde değerlendirilmiştir. Bunlar Müeyyed Cendî, Abdürrezzak Kāşânî, Dâvûd-ı Kayserî, Abdurrahmân Câmî, Bâlî Efendi, Abdullah Bosnevî ve Abdülganî Nablusî şerhleridir. Bu şerhlerde umûmiyetle ağırlık verilen bölümün hamdele kısmı olduğu görülmüştür. Besmele ile ilgili Nablusî dışında açıklama yapan görülmemektedir. O, besmelenin önemi ve hamdele ile ilişkisini mümkünlerin varlığını açıklamak üzere ele almıştır. Gerek besmelede gerekse hamdele ve salvele terkiplerinde yer alan Allah lafzına ise yalnızca Cendî ve Bosnevî temas etmişlerdir. Bosnevî’nin burada Cendî şerhinden büyük ölçüde yararlandığı görülmektedir. Hamdele ve salvele kısımlarında yer alan kelimeler üzerine ise tüm şârihlerin yorum yaptığı görülmektedir. Berâet-i istihlâl bölümündeki yorumlarından hareketle şârihlerin bir kısım yorumlarının yeni izahlara ihtiyaç duyurmayacak ölçüde açık olduğu söylenebilirken; bir kısım yorumlarının ise, ana metnin temel vurgusundan bağımsız yeni konuları ele aldığı ve yeni şerhlere gereksinim gösterdiği ifade edilebilir. Tüm bunlarla birlikte her bir şârihin meseleleri bazen birbirine benzer ama çoğu kez daha önce temas edilmeyen boyutlarıyla ele aldıkları da görülmektedir.
Dergiabant’ta 10.05.2019 tarihinde kabul edilip Cilt 7/Sayı 13, Bahar 2017 sayısında yayımlanan “... more Dergiabant’ta 10.05.2019 tarihinde kabul edilip Cilt 7/Sayı 13, Bahar 2017 sayısında yayımlanan “Abdullah Bosnevî’nin Allah İsminin Harfleriyle İlgili Bir Risâlesi: Tahlîl, Tahkīk ve Tercüme” başlıklı makalenin düzeltmesidir.
The concept of barzakh is used for things that distinguish between two things/situations/levels i... more The concept of barzakh is used for things that distinguish between two things/situations/levels in the thought of Ibn al-‘Arabī and carry some characteristics of both, as well as the meaning of "life in the grave" which is widely known in the literature of Islamic sciences. This use of Ibn al-‘Arabī is not limited, according to the researchers it is impossible to identify the barzakhs that unite and separate (jāmī and fāsıl) in his works because they are quite numerous. This original structure of the concept of barzakh in Ibn al-‘Arabī makes it easier for us to understand his views. One of the things that Ibn al-‘Arabī describes as barzakh is the letter wāw. Ibn al-‘Arabī 's attributing a barzakh function to the letter wāw is based on two reasons: First of all, the fact that a letter is barzakh not only in the literal plane, but in a way that performs an ontological task is directly related to the ontological functions that Ibn al-‘Arabī ascribes to the letters. Secondly, the barzakh of this letter is due to its phonetic, morphological and syntactic features. In our study, first of all, the concept of barzakh and Ibn al-Arabi's thought of barzakh were discussed, then it is mentioned that the ontological character of the letters, the pronunciation of the letter wāw, its position in the word or sentence, its function as a barzakh with these states and which other entities it corresponds to in Ibn al-‘Arabī's metaphysical system. In this context, it is seen that the letter wāw is in the middle of the word ‘kun’, which brings the possible beings into existence. There is also a wāw between the last letter of the word kun, nūn, which shows that there is a separation between the realms of visible and the unseen. If the universe is a sign that is both a veil for Allah and points to Him, it is not a coincidence that the number of days in which it was created, 6, is the abjad equivalent of wāw. Wāw also symbolizes the perfect human being in many respects and the perfect human being is a barzakh between Allah and other people. According to some researchers, the division of Futūhāt into six main parts is because the number of aspects and the days of creation is 6 or because the wāw refers to the inclusiveness of the work because of the characterization of the perfect human being. Likewise, Ḥaqīqat al-Muḥammadiyya has an intermediate feature, and in this respect, it also characterizes the Muḥammadan truth.
Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son dönemleriyle Cumhuriyet devrinin ilk yılları arasında yaşamış ... more Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son dönemleriyle Cumhuriyet devrinin ilk yılları arasında yaşamış kadı/hakim Ali Himmet Berki’nin hayatı ve bilhassa İslam hukukuyla ilgili eserleriyle hukuk anlayışı hakkındadır. Berki, kitaplarında sık sık ifade ettiği gibi eserlerini yeni kabul edilen Medenî Kanun’un temas etmediği noktalarda hukukta doğan boşluğu giderme gayesiyle yazmıştır. Telif ettiği eserler bugün de istifade edilebilecek niteliktedir. ABSTRACT This study is about Ali Himmet Berki’s life and works about especially Islamic Law, who lived between the last periods of Ottoman State and the period of Republic. As he often expressed in his books, he wrote them to fill the gap at the points in the newly adopted law (Medenî Kanun). It’s possible to benefit from his works today, as well
14. ve 15. Yüzyıl İslam Düşüncesinde Felsefe, Kelam ve Tasavvuf Sempozyumu, 2020
Abdürrezzak Kāşânî (öl. 736/1335), metafizik dönem tasavvufunun önde gelen temsilcilerinden birid... more Abdürrezzak Kāşânî (öl. 736/1335), metafizik dönem tasavvufunun önde gelen temsilcilerinden biridir. İran’ın Kāşân şehrinde doğmuş ve İlhanlılar döneminde İran coğrafyasında hayatını sürdürmüştür. Bilinen ilk şeyhi bir Sühreverdî olan Abdüssamed en-Natanzî’dir. Onun İbnü'l-Arabî’ye ilgi duymasının şeyhinin teşvik ve işaretiyle olduğu kabul edilir. Kāşânî, Osmanlı Devleti’nin ilk müderrisi olan Dâvûd-ı Kayserî’nin hocası olması ve medreselerde eserlerinin okutulması bakımından Osmanlı düşüncesi üzerinde müessir olduğu gibi, tasavvuf felsefesine dâir bugün de başvurulan pek çok önemli eseri kaleme almış olmasından dolayı da İbnü'l-Arabî araştırmacılarının kendisinden bîgâne kalamayacağı bir şahsiyettir. Onun özellikle Fusûsu'l-hikem şerhi, sonraki şerhlere olduğu kadar, pek çok modern araştırmaya da kaynaklık etmiştir. Mesela Afîfî’nin Fusûs üzerine yazdığı talikatı ya da Toshihiko Izutsu’nun İbn Arabî'nin Fusûs'undaki Anahtar Kavramlar adlı eseri Kāşânî şerhi esas alınarak hazırlanan çalışmalardır. Ne var ki Kāşânî’nin bu eseri esasında Müeyyed Cendî’nin (öl. 711/1312) şerhine dayanır ve bu bakımdan birinciyi ikincinin özeti olarak niteleyen İbnü'l-Arabî araştırmacıları da mevcuttur. Cendî şerhi, Konevî’nin işaretiyle ve Fusûsu'l-hikem metninin tamamına yönelik olarak yazılmıştır ve bu bakımdan önem arz eder. Abdurrahman Câmî bu eseri “kendisinden sonra yazılan tüm şerhlerin mehazı” olarak nitelemektedir. Câmî’nin bu ifadesi ilk bakışta mübalağalı görünebilir ancak şerhler arasında yapılacak mukayeseli bir okuma Câmî’nin görüşünün ne denli doğru olduğunu da göstermektedir. Kāşânî şerhine bakıldığında Cendî’nin tesirinin bazen bir benzerlik düzeyinde olduğu, bazense kaynak gösterilmeden doğrudan alıntı şekline dönüştüğü görülmektedir. Çalışmamızda, tespit edilen örneklerden hareketle Kāşânî şerhindeki Cendî tesirlerini ele almayı hedefliyoruz. ‘Abd al-Razzāq al-Qāshānī (d. 736/1335) is one of the leading representatives of the metaphysical period of tasawwuf. He was born in the city of Qāshān in Iran and lived in Iran during the period of Ilkhanians. His first known shaykh is ‘Abd al-Ṣamad al-Natanzī who was a Suhrawardī. It is accepted that his interest in Ibn al-‘Arabī was with the encouragement and signal of his sheikh. Qāshānī was influential on Ottoman thought as he was the teacher of Dāvūd al-Qayserī, the first professor of the Ottoman State and his works were taught in madrasahs, he also a person that Ibn al-‘Arabī researchers cannot keep from him because he has written many important works which are used today in tasawwuf philosophy. His commentary on Fuṣūṣ al-ḥikam, as well as subsequent commentaries, has been the source of many modern researches. For example, Afīfī's instruction on Fuṣūṣ or Toshihiko Izutsu's A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism Ibn ‘Arabī and Lao Tzu Chuang Tzu are studies based on Qāshānī’s commentary. However, this work of Qashānī is based on the commentary of Muayyad al-Jandī (d. 711/1312) and there are also Ibn al-‘Arabī researchers who describe the first as a summary of the second. The commentary of Jandī is important because it is written with the sign of Qunawī and includes the whole text of Fuṣūṣ al-ḥikam. ‘Abd al-Raḥmān al-Jāmī describes this work as “the source of all the commentaries written after him”. This statement of Jāmī may seem exaggerated at first glance, but a comparative reading among the commentaries shows how accurate the Jāmī's view is. Looking at the Qāshānī’s commentary, it is seen that Jandī's influence is sometimes at a similarity level, and sometimes it becomes a direct quote without reference. In our study, we aim to examine the effects of Jandī in Qāshānī’s commentary on the basis of the identified examples.
The Life, Works and Place of Muayyad al-Jandī in Akbarī Tradition Abstract The life and works of ... more The Life, Works and Place of Muayyad al-Jandī in Akbarī Tradition Abstract The life and works of Muayyad al-Jandī, who wrote the first complete commentary on Muḥyī al-Dīn Ibn al-'Arabī's Fuṣūṣ al-ḥikam, contain incompleteness and some inaccuracies due to the fact that it was prepared based on his work is titled Nafḥa al-Rūḥ and Tuḥfe al-Futūḥ in which he gave information about his biography. The author's views on metaphysical issues have not been mentioned, except for the short work, which was written by Ab-dullaḥ al-Bosnawī upon a question asked to him, named Sharḥ li ba'ḍi kelām al-Shaykh Muay-yad al-Jandī fī Sharḥ Fuṣūṣ al-ḥikam. However, Jandī's being the first Fuṣūṣ al-ḥikam commentator and writing this commentory with the help and signs of Qūnawī made him an important name in the determination of how Ibn al-'Arabī's views must be understood and made him an important person that later commentators could not remain unaware of. And also almost all of commentators sometimes made quotations from the his works explicitly and sometimes without naming them. Jandī was born in Jand, which is a historical city located in the north east of the Aral Lake, possibly in the second quarter of the seventh century (hijri). When he wanted to take the path of Sūfism, his friends and relatives, including his father, opposed him and nevertheless he went to the pilgrimage with a spiritual sign he received, and then joined Ṣadr al-Dīn Qūnawī, whom he described as "the perfect human of his century" to completed his spiritual journey. During the time the author was in Konya, there were many important sūfīs and scholars in the city such as Mawlānā D̲ j ̲ alāl al-Dīn al-Rūmī. Jandī stayed here until 674, the year his shaykh died; he then visit Baghdad, Sinop, Kenger and Tabriz and died in Tabriz in 711 according to Sharḥ Fuṣūṣ al-ḥikam's copying record in Lāleli /1417.
Troia'dan Çanakkale'ye İnsanın, İnancın ve Mekânın İnşası: Değerler ve Şehir Uluslararası Kongresi, 2018
Yazıcızâde Mehmed’in Müntehâ adını verdiği Fusûsu'l-hikem şerhi, içindeki İbnü'l-Arabî’ye muhalif... more Yazıcızâde Mehmed’in Müntehâ adını verdiği Fusûsu'l-hikem şerhi, içindeki İbnü'l-Arabî’ye muhalif görünen bazı cümleler sebebiyle kimi biyografi yazarları tarafından kardeşi Ahmed Bîcan’a atfedilir. Oysa Ahmed Bîcan’ın aynı adlı eseri, ağabeyinin Arapça Müntehâ’sının bazı ekleme ve çıkarmalarla oluşturulmuş bir tercümesidir. Ahmed Bîcan’ın Türkçe tercümesini “beğenmeyen” Bahâîzâde Abdurrahîm Efendi de daha sonra bu eseri Lübb-i Müntehâ-yı Fusûs adıyla ihtisâr etmiştir. Çalışmamız bu üç eser hakkında muhtasar bir tanıtımı hedeflemektedir. Commentary of Fusūs al-hikem, written by Yazicizāde Mehmed in the name of Muntehā, is refered to his brother Ahmed Bïcan by some biographers due to some sentences that appear to be opposed to Ibn al-Arabï. However, the book in the same name of Ahmed Bïcan, is a translation of his brother's Arabic Muntehā with some additions and subtractions. Bahāïzāde Abdurrahïm Efendi, who "disliked" Ahmed Bïcan's Turkish translation, later summarized this work as Lubb-i Muntehā-yi Fusūs. Our work aims to provide a brief introduction to these three works.
Uluslararası İbnü'l-Arabî Sempozyumu İnsanlığın Hakikat Arayışı ve İbnü'l-Arabî, 2018
İbnü'l-Arabî’nin Hak-âlem irtibâtına giriş yaparken Âdem Fassı’nda ele aldığı umûr-ı külliyye (tü... more İbnü'l-Arabî’nin Hak-âlem irtibâtına giriş yaparken Âdem Fassı’nda ele aldığı umûr-ı külliyye (tümeller) konusu şârihlerin de üzerinde durduğu, tümellerin küllîlikleri ve hakikatleri bakımından ele alındığı bir bölümdür. İbnü'l-Arabî’nin tümellerin bâtın oluşları ve aynî mevcûdâtla ilişkilerini anlatırken kullandığı ibâre farklı nüshalarda farklı şekillerde yer almış, şârihler de ibâreyi bütün mânâlarıyla inceleyerek müellifin tümeller-aynî mevcûdât ilişkisi konusundaki görüşlerini tesbit etmeye çalışmışlardır. Çalışmamızda şârihlerin konuya yaklaşımları mukayeseli olarak ele alınacaktır. While Ibn ‘Arabī entering the God-universe contact in the first section of Fuṣūṣ al-ḥikem (Adam section), he discusses the universals. This passage is a section where commentators also emphasize, in terms of the universality and reality of the universals. Ibn ‘Arabī’s expressions about the hidden nature of the universals and their relations with the concrete existents (mawjūdāt ‘aynīya) took different copies in different forms. By examining the expression in all its meanings, the commentators tried to determine the views of the author on the relations of the universals-concrete existents. In our study, the approaches of the commentators will be discussed comparatively.
Hem bir Fusûsul-hikem şârihi hem de XIII. yüzyıl Anadolu’sunu ahlâkî açıdan tenvîr edenlerden bir... more Hem bir Fusûsul-hikem şârihi hem de XIII. yüzyıl Anadolu’sunu ahlâkî açıdan tenvîr edenlerden biri olan Müeyyed Cendî, Konevî mektebinde yetişmiştir. Konevî’nin Cendî’ye tesiri de bu iki açıdandır: Cendî’nin esas olarak Fusûs şerhinde yer alan metafiziğe dair görüşleri ve şeyhinin nezaretinde tamamladığı seyrü sülûküyle ilgili pratikler. Konevî’nin Cendî şerhine tesiri kullanılan örneklerde ve meselelerin izahındaki yaklaşımlarda kendini gösterir. Şerhte geçen pek çok ifadenin benzerini Konevî’nin eserlerinde görmek mümkündür. Esasında bu benzerliğin Ekberî ekolün meselelere ortak bakış açısından kaynaklandığı söylenebilir ancak bu ortak bakış açısını tesis eden de gelenekte kurucu metin kabul edilen Konevî’nin ve onun talebelerinin eserleridir. Cendî’nin, şeyhinin yanında geçirdiği on yıl ve seyrü sülûküyle ilgili eserlerinde verdiği bilgiler de Konevî’nin mürîd yetiştirirken nasıl bir yol takip ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Çalışmamızda Konevî’nin Cendî’ye bahsolunan iki açıdan etkilerini örneklerle incelemeye çalışacağız. Mueyyed al-Jandī, one of the commentators of Fuṣūṣ al-ḥikem and one of the moral illuminators of the 13th century Anatolia, was trained at the Qunawī school. The influence of Qunawī on al-Jandī is in these two perspectives: al-Jandī’s views on metaphysics which are mainly took place in the commentary of Fuṣūṣ and the practices on seyru sulūk completed under the supervision of his shaykh. Qunawi’s influence on the commentary of al-Jandī shows itself in the samples used and in the approaches of the explanations of the problems. It is possible to see similar expressions in the commentary of Fuṣūṣ to Qunawī’s works. In fact, it can be said that this similarity is due to the common views on the issues of the Akbarian school but the establishment of these common views is also Qunawī’s and his students’ works, which are accepted as founding texts. Ten years spent near his shaykh and the information given by al-Jandī in his works about his seyr is also important to show how Qunawī educates his murīds. In our work, we will try to examine the effects of Qunawī on al-Jandī in these two sides.
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’nin (ö. 638/1240) Fusûsu’l-hikem adlı eseri tasavvuf tarihinde üzerine en ... more Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’nin (ö. 638/1240) Fusûsu’l-hikem adlı eseri tasavvuf tarihinde üzerine en çok şerh yazılan eserlerin başında gelir. Bu şerhlerin içinde, Fusûs metninin tamamına yönelik olan Müeyyed Cendî’nin (ö. 711/1311) şerhi İbnü'l-Arabî’nin metafizik görüşlerinin ağırlıklı olarak incelendiği bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Cendî’nin, şerhinin mukaddimesinde geniş bir biçimde ele aldığı konulardan biri Allah isminin harflerinin sırları ve hakîkatleridir. Allah isminin kökenini de ele alan müellif, bu ismin harflerinin İbnü'l-Arabî’nin kabul ettiği sistemde hangi mertebelere karşılık geldiğine değinir. Cendî’nin konuları oldukça dağınık işlemesi ve üslûbunun zorluğu sebebiyle Allah isminin harf sayısı ve karşılık geldiği mertebeler hakkında Şeyh’in kabul ettiğinin aksine bir görüşte olduğu zehâbına kapılan Muhammed el-Bakkānî eş-Şâmî, konuyu devrinde “Şârihu’l-Fusûs” olarak tanınan Abdullah Bosnevî’ye sormuş, Bosnevî de meselenin izâhı için Arapça olarak bir risâle kaleme almıştır. Çalışmamızda Cendî ve Bosnevî’nin konuyla ilgili görüşlerini doğru olarak tespit etmeyi ve risâlenin tahkīkli olarak gün yüzüne çıkmasını hedefledik. Muḥyiddīn Ibn al-‘Arabī’s (d. 638/1240) Fuṣūṣ al-ḥikem is one of the most annotated works in the history of mysticism. In these commentaries, we see Muayyed al-Jandī’s (d. 711/1311) work is about all the text of Fuṣuṣ and analiyses ‘Arabī’s metaphysical views. One of the subjects which Jandī deals in the introduction is the secrets and truths of the letters of Allah. The author touches on the order in which the letters of this name correspond in which is accepted by Ibn al-‘Arabī. Muḥammed al-Baqqānī al-Shamī thought that Jandī was thinking differently from the Sheikh and asked the problem to ‘Abdullah al-Bosnawī who is known as ‘Shārih al-Fuṣuṣ” in his period. Bosnawī writed a treatise in Arabic for the explanation of the matter. In our study, we aimed to determine the views of Jandī and Bosnawī on the subject and to reveal the critical edition of the manuscript.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü lisansüstü öğrencilerinin zorunlu ders ol... more Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü lisansüstü öğrencilerinin zorunlu ders olarak aldıkları Bilimsel Araştırma Teknikleri ve Yayın Etiği dersinin izlencesidir.
Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan ... more Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan besmele-hamdele-salvele terkipleri, İslamî ilimler sahasında yazılan hemen hemen her eserin başında yer almaktadır. Burası yalnızca söz sanatlarından ibaret olmayıp; müelliflerin Allah ismi hakkındaki görüşleri, hamdi hangi sebeplere bağladıkları ve Allah resûlüne hangi vasıflarıyla salât ettikleri ile Resûlullah’ın âlinin kapsamında kimleri gördükleri gibi konular hakkında da bilgi verici görünmektedir. Esere besmele, hamdele ve salvele ile başlama geleneğini takip eden müelliflerden biri de Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’dir. Müellifin Fusûsu'l-hikem’in başında zikrettiği ifadeler, eseri şerh eden şârihlerin, üzerinde dikkatle durdukları konular arasında yer almıştır. Bu çalışmada Fusûs şârihlerinin besmele-hamdele-salvele yorumları yedi şerh özelinde değerlendirilmiştir. Bunlar Müeyyed Cendî, Abdürrezzak Kāşânî, Dâvûd-ı Kayserî, Abdurrahmân Câmî, Bâlî Efendi, Abdullah Bosnevî ve Abdülganî Nablusî şerhleridir. Bu şerhlerde umûmiyetle ağırlık verilen bölümün hamdele kısmı olduğu görülmüştür. Besmele ile ilgili Nablusî dışında açıklama yapan görülmemektedir. O, besmelenin önemi ve hamdele ile ilişkisini mümkünlerin varlığını açıklamak üzere ele almıştır. Gerek besmelede gerekse hamdele ve salvele terkiplerinde yer alan Allah lafzına ise yalnızca Cendî ve Bosnevî temas etmişlerdir. Bosnevî’nin burada Cendî şerhinden büyük ölçüde yararlandığı görülmektedir. Hamdele ve salvele kısımlarında yer alan kelimeler üzerine ise tüm şârihlerin yorum yaptığı görülmektedir. Berâet-i istihlâl bölümündeki yorumlarından hareketle şârihlerin bir kısım yorumlarının yeni izahlara ihtiyaç duyurmayacak ölçüde açık olduğu söylenebilirken; bir kısım yorumlarının ise, ana metnin temel vurgusundan bağımsız yeni konuları ele aldığı ve yeni şerhlere gereksinim gösterdiği ifade edilebilir. Tüm bunlarla birlikte her bir şârihin meseleleri bazen birbirine benzer ama çoğu kez daha önce temas edilmeyen boyutlarıyla ele aldıkları da görülmektedir.
Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan ... more Sanatsal bir gelenek haline dönüşmüş ve edebiyatta berâet-i istihlâl adını almış bölümde bulunan besmele-hamdele-salvele terkipleri, İslamî ilimler sahasında yazılan hemen hemen her eserin başında yer almaktadır. Burası yalnızca söz sanatlarından ibaret olmayıp; müelliflerin Allah ismi hakkındaki görüşleri, hamdi hangi sebeplere bağladıkları ve Allah resûlüne hangi vasıflarıyla salât ettikleri ile Resûlullah’ın âlinin kapsamında kimleri gördükleri gibi konular hakkında da bilgi verici görünmektedir. Esere besmele, hamdele ve salvele ile başlama geleneğini takip eden müelliflerden biri de Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’dir. Müellifin Fusûsu'l-hikem’in başında zikrettiği ifadeler, eseri şerh eden şârihlerin, üzerinde dikkatle durdukları konular arasında yer almıştır. Bu çalışmada Fusûs şârihlerinin besmele-hamdele-salvele yorumları yedi şerh özelinde değerlendirilmiştir. Bunlar Müeyyed Cendî, Abdürrezzak Kāşânî, Dâvûd-ı Kayserî, Abdurrahmân Câmî, Bâlî Efendi, Abdullah Bosnevî ve Abdülganî Nablusî şerhleridir. Bu şerhlerde umûmiyetle ağırlık verilen bölümün hamdele kısmı olduğu görülmüştür. Besmele ile ilgili Nablusî dışında açıklama yapan görülmemektedir. O, besmelenin önemi ve hamdele ile ilişkisini mümkünlerin varlığını açıklamak üzere ele almıştır. Gerek besmelede gerekse hamdele ve salvele terkiplerinde yer alan Allah lafzına ise yalnızca Cendî ve Bosnevî temas etmişlerdir. Bosnevî’nin burada Cendî şerhinden büyük ölçüde yararlandığı görülmektedir. Hamdele ve salvele kısımlarında yer alan kelimeler üzerine ise tüm şârihlerin yorum yaptığı görülmektedir. Berâet-i istihlâl bölümündeki yorumlarından hareketle şârihlerin bir kısım yorumlarının yeni izahlara ihtiyaç duyurmayacak ölçüde açık olduğu söylenebilirken; bir kısım yorumlarının ise, ana metnin temel vurgusundan bağımsız yeni konuları ele aldığı ve yeni şerhlere gereksinim gösterdiği ifade edilebilir. Tüm bunlarla birlikte her bir şârihin meseleleri bazen birbirine benzer ama çoğu kez daha önce temas edilmeyen boyutlarıyla ele aldıkları da görülmektedir.
Dergiabant’ta 10.05.2019 tarihinde kabul edilip Cilt 7/Sayı 13, Bahar 2017 sayısında yayımlanan “... more Dergiabant’ta 10.05.2019 tarihinde kabul edilip Cilt 7/Sayı 13, Bahar 2017 sayısında yayımlanan “Abdullah Bosnevî’nin Allah İsminin Harfleriyle İlgili Bir Risâlesi: Tahlîl, Tahkīk ve Tercüme” başlıklı makalenin düzeltmesidir.
The concept of barzakh is used for things that distinguish between two things/situations/levels i... more The concept of barzakh is used for things that distinguish between two things/situations/levels in the thought of Ibn al-‘Arabī and carry some characteristics of both, as well as the meaning of "life in the grave" which is widely known in the literature of Islamic sciences. This use of Ibn al-‘Arabī is not limited, according to the researchers it is impossible to identify the barzakhs that unite and separate (jāmī and fāsıl) in his works because they are quite numerous. This original structure of the concept of barzakh in Ibn al-‘Arabī makes it easier for us to understand his views. One of the things that Ibn al-‘Arabī describes as barzakh is the letter wāw. Ibn al-‘Arabī 's attributing a barzakh function to the letter wāw is based on two reasons: First of all, the fact that a letter is barzakh not only in the literal plane, but in a way that performs an ontological task is directly related to the ontological functions that Ibn al-‘Arabī ascribes to the letters. Secondly, the barzakh of this letter is due to its phonetic, morphological and syntactic features. In our study, first of all, the concept of barzakh and Ibn al-Arabi's thought of barzakh were discussed, then it is mentioned that the ontological character of the letters, the pronunciation of the letter wāw, its position in the word or sentence, its function as a barzakh with these states and which other entities it corresponds to in Ibn al-‘Arabī's metaphysical system. In this context, it is seen that the letter wāw is in the middle of the word ‘kun’, which brings the possible beings into existence. There is also a wāw between the last letter of the word kun, nūn, which shows that there is a separation between the realms of visible and the unseen. If the universe is a sign that is both a veil for Allah and points to Him, it is not a coincidence that the number of days in which it was created, 6, is the abjad equivalent of wāw. Wāw also symbolizes the perfect human being in many respects and the perfect human being is a barzakh between Allah and other people. According to some researchers, the division of Futūhāt into six main parts is because the number of aspects and the days of creation is 6 or because the wāw refers to the inclusiveness of the work because of the characterization of the perfect human being. Likewise, Ḥaqīqat al-Muḥammadiyya has an intermediate feature, and in this respect, it also characterizes the Muḥammadan truth.
Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son dönemleriyle Cumhuriyet devrinin ilk yılları arasında yaşamış ... more Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin son dönemleriyle Cumhuriyet devrinin ilk yılları arasında yaşamış kadı/hakim Ali Himmet Berki’nin hayatı ve bilhassa İslam hukukuyla ilgili eserleriyle hukuk anlayışı hakkındadır. Berki, kitaplarında sık sık ifade ettiği gibi eserlerini yeni kabul edilen Medenî Kanun’un temas etmediği noktalarda hukukta doğan boşluğu giderme gayesiyle yazmıştır. Telif ettiği eserler bugün de istifade edilebilecek niteliktedir. ABSTRACT This study is about Ali Himmet Berki’s life and works about especially Islamic Law, who lived between the last periods of Ottoman State and the period of Republic. As he often expressed in his books, he wrote them to fill the gap at the points in the newly adopted law (Medenî Kanun). It’s possible to benefit from his works today, as well
14. ve 15. Yüzyıl İslam Düşüncesinde Felsefe, Kelam ve Tasavvuf Sempozyumu, 2020
Abdürrezzak Kāşânî (öl. 736/1335), metafizik dönem tasavvufunun önde gelen temsilcilerinden birid... more Abdürrezzak Kāşânî (öl. 736/1335), metafizik dönem tasavvufunun önde gelen temsilcilerinden biridir. İran’ın Kāşân şehrinde doğmuş ve İlhanlılar döneminde İran coğrafyasında hayatını sürdürmüştür. Bilinen ilk şeyhi bir Sühreverdî olan Abdüssamed en-Natanzî’dir. Onun İbnü'l-Arabî’ye ilgi duymasının şeyhinin teşvik ve işaretiyle olduğu kabul edilir. Kāşânî, Osmanlı Devleti’nin ilk müderrisi olan Dâvûd-ı Kayserî’nin hocası olması ve medreselerde eserlerinin okutulması bakımından Osmanlı düşüncesi üzerinde müessir olduğu gibi, tasavvuf felsefesine dâir bugün de başvurulan pek çok önemli eseri kaleme almış olmasından dolayı da İbnü'l-Arabî araştırmacılarının kendisinden bîgâne kalamayacağı bir şahsiyettir. Onun özellikle Fusûsu'l-hikem şerhi, sonraki şerhlere olduğu kadar, pek çok modern araştırmaya da kaynaklık etmiştir. Mesela Afîfî’nin Fusûs üzerine yazdığı talikatı ya da Toshihiko Izutsu’nun İbn Arabî'nin Fusûs'undaki Anahtar Kavramlar adlı eseri Kāşânî şerhi esas alınarak hazırlanan çalışmalardır. Ne var ki Kāşânî’nin bu eseri esasında Müeyyed Cendî’nin (öl. 711/1312) şerhine dayanır ve bu bakımdan birinciyi ikincinin özeti olarak niteleyen İbnü'l-Arabî araştırmacıları da mevcuttur. Cendî şerhi, Konevî’nin işaretiyle ve Fusûsu'l-hikem metninin tamamına yönelik olarak yazılmıştır ve bu bakımdan önem arz eder. Abdurrahman Câmî bu eseri “kendisinden sonra yazılan tüm şerhlerin mehazı” olarak nitelemektedir. Câmî’nin bu ifadesi ilk bakışta mübalağalı görünebilir ancak şerhler arasında yapılacak mukayeseli bir okuma Câmî’nin görüşünün ne denli doğru olduğunu da göstermektedir. Kāşânî şerhine bakıldığında Cendî’nin tesirinin bazen bir benzerlik düzeyinde olduğu, bazense kaynak gösterilmeden doğrudan alıntı şekline dönüştüğü görülmektedir. Çalışmamızda, tespit edilen örneklerden hareketle Kāşânî şerhindeki Cendî tesirlerini ele almayı hedefliyoruz. ‘Abd al-Razzāq al-Qāshānī (d. 736/1335) is one of the leading representatives of the metaphysical period of tasawwuf. He was born in the city of Qāshān in Iran and lived in Iran during the period of Ilkhanians. His first known shaykh is ‘Abd al-Ṣamad al-Natanzī who was a Suhrawardī. It is accepted that his interest in Ibn al-‘Arabī was with the encouragement and signal of his sheikh. Qāshānī was influential on Ottoman thought as he was the teacher of Dāvūd al-Qayserī, the first professor of the Ottoman State and his works were taught in madrasahs, he also a person that Ibn al-‘Arabī researchers cannot keep from him because he has written many important works which are used today in tasawwuf philosophy. His commentary on Fuṣūṣ al-ḥikam, as well as subsequent commentaries, has been the source of many modern researches. For example, Afīfī's instruction on Fuṣūṣ or Toshihiko Izutsu's A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism Ibn ‘Arabī and Lao Tzu Chuang Tzu are studies based on Qāshānī’s commentary. However, this work of Qashānī is based on the commentary of Muayyad al-Jandī (d. 711/1312) and there are also Ibn al-‘Arabī researchers who describe the first as a summary of the second. The commentary of Jandī is important because it is written with the sign of Qunawī and includes the whole text of Fuṣūṣ al-ḥikam. ‘Abd al-Raḥmān al-Jāmī describes this work as “the source of all the commentaries written after him”. This statement of Jāmī may seem exaggerated at first glance, but a comparative reading among the commentaries shows how accurate the Jāmī's view is. Looking at the Qāshānī’s commentary, it is seen that Jandī's influence is sometimes at a similarity level, and sometimes it becomes a direct quote without reference. In our study, we aim to examine the effects of Jandī in Qāshānī’s commentary on the basis of the identified examples.
The Life, Works and Place of Muayyad al-Jandī in Akbarī Tradition Abstract The life and works of ... more The Life, Works and Place of Muayyad al-Jandī in Akbarī Tradition Abstract The life and works of Muayyad al-Jandī, who wrote the first complete commentary on Muḥyī al-Dīn Ibn al-'Arabī's Fuṣūṣ al-ḥikam, contain incompleteness and some inaccuracies due to the fact that it was prepared based on his work is titled Nafḥa al-Rūḥ and Tuḥfe al-Futūḥ in which he gave information about his biography. The author's views on metaphysical issues have not been mentioned, except for the short work, which was written by Ab-dullaḥ al-Bosnawī upon a question asked to him, named Sharḥ li ba'ḍi kelām al-Shaykh Muay-yad al-Jandī fī Sharḥ Fuṣūṣ al-ḥikam. However, Jandī's being the first Fuṣūṣ al-ḥikam commentator and writing this commentory with the help and signs of Qūnawī made him an important name in the determination of how Ibn al-'Arabī's views must be understood and made him an important person that later commentators could not remain unaware of. And also almost all of commentators sometimes made quotations from the his works explicitly and sometimes without naming them. Jandī was born in Jand, which is a historical city located in the north east of the Aral Lake, possibly in the second quarter of the seventh century (hijri). When he wanted to take the path of Sūfism, his friends and relatives, including his father, opposed him and nevertheless he went to the pilgrimage with a spiritual sign he received, and then joined Ṣadr al-Dīn Qūnawī, whom he described as "the perfect human of his century" to completed his spiritual journey. During the time the author was in Konya, there were many important sūfīs and scholars in the city such as Mawlānā D̲ j ̲ alāl al-Dīn al-Rūmī. Jandī stayed here until 674, the year his shaykh died; he then visit Baghdad, Sinop, Kenger and Tabriz and died in Tabriz in 711 according to Sharḥ Fuṣūṣ al-ḥikam's copying record in Lāleli /1417.
Troia'dan Çanakkale'ye İnsanın, İnancın ve Mekânın İnşası: Değerler ve Şehir Uluslararası Kongresi, 2018
Yazıcızâde Mehmed’in Müntehâ adını verdiği Fusûsu'l-hikem şerhi, içindeki İbnü'l-Arabî’ye muhalif... more Yazıcızâde Mehmed’in Müntehâ adını verdiği Fusûsu'l-hikem şerhi, içindeki İbnü'l-Arabî’ye muhalif görünen bazı cümleler sebebiyle kimi biyografi yazarları tarafından kardeşi Ahmed Bîcan’a atfedilir. Oysa Ahmed Bîcan’ın aynı adlı eseri, ağabeyinin Arapça Müntehâ’sının bazı ekleme ve çıkarmalarla oluşturulmuş bir tercümesidir. Ahmed Bîcan’ın Türkçe tercümesini “beğenmeyen” Bahâîzâde Abdurrahîm Efendi de daha sonra bu eseri Lübb-i Müntehâ-yı Fusûs adıyla ihtisâr etmiştir. Çalışmamız bu üç eser hakkında muhtasar bir tanıtımı hedeflemektedir. Commentary of Fusūs al-hikem, written by Yazicizāde Mehmed in the name of Muntehā, is refered to his brother Ahmed Bïcan by some biographers due to some sentences that appear to be opposed to Ibn al-Arabï. However, the book in the same name of Ahmed Bïcan, is a translation of his brother's Arabic Muntehā with some additions and subtractions. Bahāïzāde Abdurrahïm Efendi, who "disliked" Ahmed Bïcan's Turkish translation, later summarized this work as Lubb-i Muntehā-yi Fusūs. Our work aims to provide a brief introduction to these three works.
Uluslararası İbnü'l-Arabî Sempozyumu İnsanlığın Hakikat Arayışı ve İbnü'l-Arabî, 2018
İbnü'l-Arabî’nin Hak-âlem irtibâtına giriş yaparken Âdem Fassı’nda ele aldığı umûr-ı külliyye (tü... more İbnü'l-Arabî’nin Hak-âlem irtibâtına giriş yaparken Âdem Fassı’nda ele aldığı umûr-ı külliyye (tümeller) konusu şârihlerin de üzerinde durduğu, tümellerin küllîlikleri ve hakikatleri bakımından ele alındığı bir bölümdür. İbnü'l-Arabî’nin tümellerin bâtın oluşları ve aynî mevcûdâtla ilişkilerini anlatırken kullandığı ibâre farklı nüshalarda farklı şekillerde yer almış, şârihler de ibâreyi bütün mânâlarıyla inceleyerek müellifin tümeller-aynî mevcûdât ilişkisi konusundaki görüşlerini tesbit etmeye çalışmışlardır. Çalışmamızda şârihlerin konuya yaklaşımları mukayeseli olarak ele alınacaktır. While Ibn ‘Arabī entering the God-universe contact in the first section of Fuṣūṣ al-ḥikem (Adam section), he discusses the universals. This passage is a section where commentators also emphasize, in terms of the universality and reality of the universals. Ibn ‘Arabī’s expressions about the hidden nature of the universals and their relations with the concrete existents (mawjūdāt ‘aynīya) took different copies in different forms. By examining the expression in all its meanings, the commentators tried to determine the views of the author on the relations of the universals-concrete existents. In our study, the approaches of the commentators will be discussed comparatively.
Hem bir Fusûsul-hikem şârihi hem de XIII. yüzyıl Anadolu’sunu ahlâkî açıdan tenvîr edenlerden bir... more Hem bir Fusûsul-hikem şârihi hem de XIII. yüzyıl Anadolu’sunu ahlâkî açıdan tenvîr edenlerden biri olan Müeyyed Cendî, Konevî mektebinde yetişmiştir. Konevî’nin Cendî’ye tesiri de bu iki açıdandır: Cendî’nin esas olarak Fusûs şerhinde yer alan metafiziğe dair görüşleri ve şeyhinin nezaretinde tamamladığı seyrü sülûküyle ilgili pratikler. Konevî’nin Cendî şerhine tesiri kullanılan örneklerde ve meselelerin izahındaki yaklaşımlarda kendini gösterir. Şerhte geçen pek çok ifadenin benzerini Konevî’nin eserlerinde görmek mümkündür. Esasında bu benzerliğin Ekberî ekolün meselelere ortak bakış açısından kaynaklandığı söylenebilir ancak bu ortak bakış açısını tesis eden de gelenekte kurucu metin kabul edilen Konevî’nin ve onun talebelerinin eserleridir. Cendî’nin, şeyhinin yanında geçirdiği on yıl ve seyrü sülûküyle ilgili eserlerinde verdiği bilgiler de Konevî’nin mürîd yetiştirirken nasıl bir yol takip ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Çalışmamızda Konevî’nin Cendî’ye bahsolunan iki açıdan etkilerini örneklerle incelemeye çalışacağız. Mueyyed al-Jandī, one of the commentators of Fuṣūṣ al-ḥikem and one of the moral illuminators of the 13th century Anatolia, was trained at the Qunawī school. The influence of Qunawī on al-Jandī is in these two perspectives: al-Jandī’s views on metaphysics which are mainly took place in the commentary of Fuṣūṣ and the practices on seyru sulūk completed under the supervision of his shaykh. Qunawi’s influence on the commentary of al-Jandī shows itself in the samples used and in the approaches of the explanations of the problems. It is possible to see similar expressions in the commentary of Fuṣūṣ to Qunawī’s works. In fact, it can be said that this similarity is due to the common views on the issues of the Akbarian school but the establishment of these common views is also Qunawī’s and his students’ works, which are accepted as founding texts. Ten years spent near his shaykh and the information given by al-Jandī in his works about his seyr is also important to show how Qunawī educates his murīds. In our work, we will try to examine the effects of Qunawī on al-Jandī in these two sides.
Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’nin (ö. 638/1240) Fusûsu’l-hikem adlı eseri tasavvuf tarihinde üzerine en ... more Muhyiddîn İbnü'l-Arabî’nin (ö. 638/1240) Fusûsu’l-hikem adlı eseri tasavvuf tarihinde üzerine en çok şerh yazılan eserlerin başında gelir. Bu şerhlerin içinde, Fusûs metninin tamamına yönelik olan Müeyyed Cendî’nin (ö. 711/1311) şerhi İbnü'l-Arabî’nin metafizik görüşlerinin ağırlıklı olarak incelendiği bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Cendî’nin, şerhinin mukaddimesinde geniş bir biçimde ele aldığı konulardan biri Allah isminin harflerinin sırları ve hakîkatleridir. Allah isminin kökenini de ele alan müellif, bu ismin harflerinin İbnü'l-Arabî’nin kabul ettiği sistemde hangi mertebelere karşılık geldiğine değinir. Cendî’nin konuları oldukça dağınık işlemesi ve üslûbunun zorluğu sebebiyle Allah isminin harf sayısı ve karşılık geldiği mertebeler hakkında Şeyh’in kabul ettiğinin aksine bir görüşte olduğu zehâbına kapılan Muhammed el-Bakkānî eş-Şâmî, konuyu devrinde “Şârihu’l-Fusûs” olarak tanınan Abdullah Bosnevî’ye sormuş, Bosnevî de meselenin izâhı için Arapça olarak bir risâle kaleme almıştır. Çalışmamızda Cendî ve Bosnevî’nin konuyla ilgili görüşlerini doğru olarak tespit etmeyi ve risâlenin tahkīkli olarak gün yüzüne çıkmasını hedefledik. Muḥyiddīn Ibn al-‘Arabī’s (d. 638/1240) Fuṣūṣ al-ḥikem is one of the most annotated works in the history of mysticism. In these commentaries, we see Muayyed al-Jandī’s (d. 711/1311) work is about all the text of Fuṣuṣ and analiyses ‘Arabī’s metaphysical views. One of the subjects which Jandī deals in the introduction is the secrets and truths of the letters of Allah. The author touches on the order in which the letters of this name correspond in which is accepted by Ibn al-‘Arabī. Muḥammed al-Baqqānī al-Shamī thought that Jandī was thinking differently from the Sheikh and asked the problem to ‘Abdullah al-Bosnawī who is known as ‘Shārih al-Fuṣuṣ” in his period. Bosnawī writed a treatise in Arabic for the explanation of the matter. In our study, we aimed to determine the views of Jandī and Bosnawī on the subject and to reveal the critical edition of the manuscript.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü lisansüstü öğrencilerinin zorunlu ders ol... more Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü lisansüstü öğrencilerinin zorunlu ders olarak aldıkları Bilimsel Araştırma Teknikleri ve Yayın Etiği dersinin izlencesidir.
Uploads
Papers by Ayşe Mine Akar
Cendî şerhi, Konevî’nin işaretiyle ve Fusûsu'l-hikem metninin tamamına yönelik olarak yazılmıştır ve bu bakımdan önem arz eder. Abdurrahman Câmî bu eseri “kendisinden sonra yazılan tüm şerhlerin mehazı” olarak nitelemektedir. Câmî’nin bu ifadesi ilk bakışta mübalağalı görünebilir ancak şerhler arasında yapılacak mukayeseli bir okuma Câmî’nin görüşünün ne denli doğru olduğunu da göstermektedir. Kāşânî şerhine bakıldığında Cendî’nin tesirinin bazen bir benzerlik düzeyinde olduğu, bazense kaynak gösterilmeden doğrudan alıntı şekline dönüştüğü görülmektedir. Çalışmamızda, tespit edilen örneklerden hareketle Kāşânî şerhindeki Cendî tesirlerini ele almayı hedefliyoruz.
‘Abd al-Razzāq al-Qāshānī (d. 736/1335) is one of the leading representatives of the metaphysical period of tasawwuf. He was born in the city of Qāshān in Iran and lived in Iran during the period of Ilkhanians. His first known shaykh is ‘Abd al-Ṣamad al-Natanzī who was a Suhrawardī. It is accepted that his interest in Ibn al-‘Arabī was with the encouragement and signal of his sheikh. Qāshānī was influential on Ottoman thought as he was the teacher of Dāvūd al-Qayserī, the first professor of the Ottoman State and his works were taught in madrasahs, he also a person that Ibn al-‘Arabī researchers cannot keep from him because he has written many important works which are used today in tasawwuf philosophy. His commentary on Fuṣūṣ al-ḥikam, as well as subsequent commentaries, has been the source of many modern researches. For example, Afīfī's instruction on Fuṣūṣ or Toshihiko Izutsu's A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism Ibn ‘Arabī and Lao Tzu Chuang Tzu are studies based on Qāshānī’s commentary. However, this work of Qashānī is based on the commentary of Muayyad al-Jandī (d. 711/1312) and there are also Ibn al-‘Arabī researchers who describe the first as a summary of the second.
The commentary of Jandī is important because it is written with the sign of Qunawī and includes the whole text of Fuṣūṣ al-ḥikam. ‘Abd al-Raḥmān al-Jāmī describes this work as “the source of all the commentaries written after him”. This statement of Jāmī may seem exaggerated at first glance, but a comparative reading among the commentaries shows how accurate the Jāmī's view is. Looking at the Qāshānī’s commentary, it is seen that Jandī's influence is sometimes at a similarity level, and sometimes it becomes a direct quote without reference. In our study, we aim to examine the effects of Jandī in Qāshānī’s commentary on the basis of the identified examples.
Commentary of Fusūs al-hikem, written by Yazicizāde Mehmed in the name of Muntehā, is refered to his brother Ahmed Bïcan by some biographers due to some sentences that appear to be opposed to Ibn al-Arabï. However, the book in the same name of Ahmed Bïcan, is a translation of his brother's Arabic Muntehā with some additions and subtractions. Bahāïzāde Abdurrahïm Efendi, who "disliked" Ahmed Bïcan's Turkish translation, later summarized this work as Lubb-i Muntehā-yi Fusūs. Our work aims to provide a brief introduction to these three works.
While Ibn ‘Arabī entering the God-universe contact in the first section of Fuṣūṣ al-ḥikem (Adam section), he discusses the universals. This passage is a section where commentators also emphasize, in terms of the universality and reality of the universals. Ibn ‘Arabī’s expressions about the hidden nature of the universals and their relations with the concrete existents (mawjūdāt ‘aynīya) took different copies in different forms. By examining the expression in all its meanings, the commentators tried to determine the views of the author on the relations of the universals-concrete existents. In our study, the approaches of the commentators will be discussed comparatively.
Konevî’nin Cendî şerhine tesiri kullanılan örneklerde ve meselelerin izahındaki yaklaşımlarda kendini gösterir. Şerhte geçen pek çok ifadenin benzerini Konevî’nin eserlerinde görmek mümkündür. Esasında bu benzerliğin Ekberî ekolün meselelere ortak bakış açısından kaynaklandığı söylenebilir ancak bu ortak bakış açısını tesis eden de gelenekte kurucu metin kabul edilen Konevî’nin ve onun talebelerinin eserleridir. Cendî’nin, şeyhinin yanında geçirdiği on yıl ve seyrü sülûküyle ilgili eserlerinde verdiği bilgiler de Konevî’nin mürîd yetiştirirken nasıl bir yol takip ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Çalışmamızda Konevî’nin Cendî’ye bahsolunan iki açıdan etkilerini örneklerle incelemeye çalışacağız.
Mueyyed al-Jandī, one of the commentators of Fuṣūṣ al-ḥikem and one of the moral illuminators of the 13th century Anatolia, was trained at the Qunawī school. The influence of Qunawī on al-Jandī is in these two perspectives: al-Jandī’s views on metaphysics which are mainly took place in the commentary of Fuṣūṣ and the practices on seyru sulūk completed under the supervision of his shaykh.
Qunawi’s influence on the commentary of al-Jandī shows itself in the samples used and in the approaches of the explanations of the problems. It is possible to see similar expressions in the commentary of Fuṣūṣ to Qunawī’s works. In fact, it can be said that this similarity is due to the common views on the issues of the Akbarian school but the establishment of these common views is also Qunawī’s and his students’ works, which are accepted as founding texts. Ten years spent near his shaykh and the information given by al-Jandī in his works about his seyr is also important to show how Qunawī educates his murīds. In our work, we will try to examine the effects of Qunawī on al-Jandī in these two sides.
Muḥyiddīn Ibn al-‘Arabī’s (d. 638/1240) Fuṣūṣ al-ḥikem is one of the most annotated works in the history of mysticism. In these commentaries, we see Muayyed al-Jandī’s (d. 711/1311) work is about all the text of Fuṣuṣ and analiyses ‘Arabī’s metaphysical views. One of the subjects which Jandī deals in the introduction is the secrets and truths of the letters of Allah. The author touches on the order in which the letters of this name correspond in which is accepted by Ibn al-‘Arabī. Muḥammed al-Baqqānī al-Shamī thought that Jandī was thinking differently from the Sheikh and asked the problem to ‘Abdullah al-Bosnawī who is known as ‘Shārih al-Fuṣuṣ” in his period. Bosnawī writed a treatise in Arabic for the explanation of the matter. In our study, we aimed to determine the views of Jandī and Bosnawī on the subject and to reveal the critical edition of the manuscript.
Drafts by Ayşe Mine Akar
Cendî şerhi, Konevî’nin işaretiyle ve Fusûsu'l-hikem metninin tamamına yönelik olarak yazılmıştır ve bu bakımdan önem arz eder. Abdurrahman Câmî bu eseri “kendisinden sonra yazılan tüm şerhlerin mehazı” olarak nitelemektedir. Câmî’nin bu ifadesi ilk bakışta mübalağalı görünebilir ancak şerhler arasında yapılacak mukayeseli bir okuma Câmî’nin görüşünün ne denli doğru olduğunu da göstermektedir. Kāşânî şerhine bakıldığında Cendî’nin tesirinin bazen bir benzerlik düzeyinde olduğu, bazense kaynak gösterilmeden doğrudan alıntı şekline dönüştüğü görülmektedir. Çalışmamızda, tespit edilen örneklerden hareketle Kāşânî şerhindeki Cendî tesirlerini ele almayı hedefliyoruz.
‘Abd al-Razzāq al-Qāshānī (d. 736/1335) is one of the leading representatives of the metaphysical period of tasawwuf. He was born in the city of Qāshān in Iran and lived in Iran during the period of Ilkhanians. His first known shaykh is ‘Abd al-Ṣamad al-Natanzī who was a Suhrawardī. It is accepted that his interest in Ibn al-‘Arabī was with the encouragement and signal of his sheikh. Qāshānī was influential on Ottoman thought as he was the teacher of Dāvūd al-Qayserī, the first professor of the Ottoman State and his works were taught in madrasahs, he also a person that Ibn al-‘Arabī researchers cannot keep from him because he has written many important works which are used today in tasawwuf philosophy. His commentary on Fuṣūṣ al-ḥikam, as well as subsequent commentaries, has been the source of many modern researches. For example, Afīfī's instruction on Fuṣūṣ or Toshihiko Izutsu's A Comparative Study of the Key Philosophical Concepts in Sufism and Taoism Ibn ‘Arabī and Lao Tzu Chuang Tzu are studies based on Qāshānī’s commentary. However, this work of Qashānī is based on the commentary of Muayyad al-Jandī (d. 711/1312) and there are also Ibn al-‘Arabī researchers who describe the first as a summary of the second.
The commentary of Jandī is important because it is written with the sign of Qunawī and includes the whole text of Fuṣūṣ al-ḥikam. ‘Abd al-Raḥmān al-Jāmī describes this work as “the source of all the commentaries written after him”. This statement of Jāmī may seem exaggerated at first glance, but a comparative reading among the commentaries shows how accurate the Jāmī's view is. Looking at the Qāshānī’s commentary, it is seen that Jandī's influence is sometimes at a similarity level, and sometimes it becomes a direct quote without reference. In our study, we aim to examine the effects of Jandī in Qāshānī’s commentary on the basis of the identified examples.
Commentary of Fusūs al-hikem, written by Yazicizāde Mehmed in the name of Muntehā, is refered to his brother Ahmed Bïcan by some biographers due to some sentences that appear to be opposed to Ibn al-Arabï. However, the book in the same name of Ahmed Bïcan, is a translation of his brother's Arabic Muntehā with some additions and subtractions. Bahāïzāde Abdurrahïm Efendi, who "disliked" Ahmed Bïcan's Turkish translation, later summarized this work as Lubb-i Muntehā-yi Fusūs. Our work aims to provide a brief introduction to these three works.
While Ibn ‘Arabī entering the God-universe contact in the first section of Fuṣūṣ al-ḥikem (Adam section), he discusses the universals. This passage is a section where commentators also emphasize, in terms of the universality and reality of the universals. Ibn ‘Arabī’s expressions about the hidden nature of the universals and their relations with the concrete existents (mawjūdāt ‘aynīya) took different copies in different forms. By examining the expression in all its meanings, the commentators tried to determine the views of the author on the relations of the universals-concrete existents. In our study, the approaches of the commentators will be discussed comparatively.
Konevî’nin Cendî şerhine tesiri kullanılan örneklerde ve meselelerin izahındaki yaklaşımlarda kendini gösterir. Şerhte geçen pek çok ifadenin benzerini Konevî’nin eserlerinde görmek mümkündür. Esasında bu benzerliğin Ekberî ekolün meselelere ortak bakış açısından kaynaklandığı söylenebilir ancak bu ortak bakış açısını tesis eden de gelenekte kurucu metin kabul edilen Konevî’nin ve onun talebelerinin eserleridir. Cendî’nin, şeyhinin yanında geçirdiği on yıl ve seyrü sülûküyle ilgili eserlerinde verdiği bilgiler de Konevî’nin mürîd yetiştirirken nasıl bir yol takip ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Çalışmamızda Konevî’nin Cendî’ye bahsolunan iki açıdan etkilerini örneklerle incelemeye çalışacağız.
Mueyyed al-Jandī, one of the commentators of Fuṣūṣ al-ḥikem and one of the moral illuminators of the 13th century Anatolia, was trained at the Qunawī school. The influence of Qunawī on al-Jandī is in these two perspectives: al-Jandī’s views on metaphysics which are mainly took place in the commentary of Fuṣūṣ and the practices on seyru sulūk completed under the supervision of his shaykh.
Qunawi’s influence on the commentary of al-Jandī shows itself in the samples used and in the approaches of the explanations of the problems. It is possible to see similar expressions in the commentary of Fuṣūṣ to Qunawī’s works. In fact, it can be said that this similarity is due to the common views on the issues of the Akbarian school but the establishment of these common views is also Qunawī’s and his students’ works, which are accepted as founding texts. Ten years spent near his shaykh and the information given by al-Jandī in his works about his seyr is also important to show how Qunawī educates his murīds. In our work, we will try to examine the effects of Qunawī on al-Jandī in these two sides.
Muḥyiddīn Ibn al-‘Arabī’s (d. 638/1240) Fuṣūṣ al-ḥikem is one of the most annotated works in the history of mysticism. In these commentaries, we see Muayyed al-Jandī’s (d. 711/1311) work is about all the text of Fuṣuṣ and analiyses ‘Arabī’s metaphysical views. One of the subjects which Jandī deals in the introduction is the secrets and truths of the letters of Allah. The author touches on the order in which the letters of this name correspond in which is accepted by Ibn al-‘Arabī. Muḥammed al-Baqqānī al-Shamī thought that Jandī was thinking differently from the Sheikh and asked the problem to ‘Abdullah al-Bosnawī who is known as ‘Shārih al-Fuṣuṣ” in his period. Bosnawī writed a treatise in Arabic for the explanation of the matter. In our study, we aimed to determine the views of Jandī and Bosnawī on the subject and to reveal the critical edition of the manuscript.