Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi dergisi, 2006
Ozet Pragmatizm, insan icin faydali olanin temele alindigi bir felsefi dusuncedir. Egitim ise yin... more Ozet Pragmatizm, insan icin faydali olanin temele alindigi bir felsefi dusuncedir. Egitim ise yine insanin nasil bir insan olmasi gerektigi konusunda, onun bicimlendirilme surecidir. Iste tam bu noktada egitimin nasilligim. belirleme isini kendine vazife bilen egitim felsefesi ve bu kapsamda yer alan akimlar devreye girer. Bu calismada, gunumuz egitim anlayisinda baskin bir sekilde etkili olan pragmatizm ve onun egitimdeki yansimalari uzerinde durularak etkileri aciklanmaya calisilacaktir. Anahtar Kelimeler: Pragmatizm, Egitim, Demokrasi, Demokratik Egitim, Egitim Felsefesi Abstract Pragmatism is a philosophical thought based on the basic principle of being beneficial for people. As for education, it is the training process of shaping people in hoiv people they should be. At this point, the philosophy of education, which aims to determine how an education process should be and the other schools in this context, come to the scene. This study aims to explain pragmatism that is dominantly effective on the conception of education of the age and its reflections to education. Key Words: Pragmatism, Education, Democracy, Democratic Education, Philosophy of Education
Ozgurlesme, vazgecilemez insan haklarindan biri olan ozgurlu- gun ve ondan tureyen diger hak ve o... more Ozgurlesme, vazgecilemez insan haklarindan biri olan ozgurlu- gun ve ondan tureyen diger hak ve ozgurluklerin kazanimini ifade eder. Bu baglamda insan ozgurlesmesinin uzun bir gecmisi vardir. Fakat toplumsal cinsiyete dayali bir ayrimla kadin ozgurlesmesinin tarihi, buyuk olcude feminizmin yaklasik iki yuz yillik cileli tarihiyle sinirlidir. Bu yonuyle de bir trajediyi andirir. Zira kadin ozgurlesmesini en ciddi bi- cimde problematize eden ve onu en cok gundeme tasiyan sosyal teori olarak feminizm, bu kisa gecmisinde pek cok engelle mucadele etmek zorunda kalmistir. Feminizmin, ozgurlukcu ve anti-otoriteryan bir teori olan anarsizm ile munasebeti de iste bu noktada baslamistir. Bu bag- lamda anarsist teorisyen Emma Goldman, kadin ozgurlesmesine yaptigi asiri vurguyla feminizme anarsist bir boyut katmis ve onu anarkofeminizm biciminde yorumlamistir. Goldman’in hedefledigi sey genelde insanligin ozelde ise kadinlarin ozgurlesmesini saglamaktir. Fakat kadin ozgurlesmesi problemi, onun ...
William James, pratik bir felsefe olan pragmatizmin kurucularindandir. James’in pragmatizmi, prat... more William James, pratik bir felsefe olan pragmatizmin kurucularindandir. James’in pragmatizmi, pratik deneyim ile insan hayatini anlamlandirmayi amaclayan bir yontem felsefesi ve bir dunya gorusudur. James, yasanilan dunyanin kusurlu oldugunu ve bunun ancak insan eliyle iyilestirilebilecegini iddia eder. Ona gore, bu, ahlâki bir sorumluluktur ve insan, bunu yapabilecek yetenek, egilim ve ozgurluge sahiptir. Ancak bunun gerceklesebilmesi icin insanin oncelikle buna inanmasi ve bunu istemesi gerekir. Bu yolda butun talepler “iyi”dir, dolayisiyla da ahlâkidir. Eger insan iyi talebi karsilayacak eylemlerde bulunursa hem bugunu hem gelecegi iyilestirecek ahlâki bir evren insa eder. Bu cercevede James’in pragmatizmi insani iyi eyleme sevk eden iyilestirici bir felsefedir. Bu calismanin amaci, William James’in ahlâk anlayisini, onun pragmatik felsefesi baglaminda ele alarak irdelemek ve boylece ahlâkin pratik/ameli karakterine dikkat cekmektir. Anahtar Kelimeler: Pragmatizm, Iyilestiricilik,...
Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da... more Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da davranışın ahlaken değerlendirilebilmesinin ön şartı, başkalarının varlığına rağmen failinin, onu özgürce, bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesidir. Zira ahlak, her zaman özgür istenci ve ötekini ya da ötekilerini dolayısıyla toplumu varsayar. Aklını kötü tutkulara ya da başkalarının iradesine esir kılan ve davranışlarında ötekini hesaba katmayan bir insan özgür, erdemli ve nihayetinde mutlu olamaz. Bu ise Kantçı bir söylemle ifade edilecek olursa insanın kendi suçudur. Ancak Rousseau’ya göre bu suç ve de günah sonradan ortaya çıkmış yapay bir durumdur. Zira insan, orijinalinde, doğası gereği iyi, özgür ve mutludur. O hâlde, insan, doğasına uygun olarak aklını bütün kötü etkilerden ve yapay bağımlılıklardan arındırarak öylece eyleyebilmelidir ki bu da yine bir eğitim meselesidir. Eğitim, modern dünyanın olanca çürümüşlüğüne rağmen insanın, kendi doğasını keşfetmesine imkân tanıyan, toplum içerisinde doğal özgürlüğünü ve mutluluğunu tesis edebilmesini mümkün kılan en etkili araçtır. Bu çerçevede Rousseau’nun natüralist eğitim teorisi, uygar toplum düzeninde, doğal ve bu anlamda özgür, erdemli ve mutlu insanlar yani yurttaşlar yetiştirerek çağının siyasi ve toplumsal davranışını kökten değiştirip ahlaki zemine oturtacak bir “yeni sivil toplum projesi”dir. Rousseau’da eğitimin toplumsal temelleri, insan doğasının akıl yoluyla ehlîleştirilmesine dayanırken ahlaki temelleri bizzat orijinal insan doğasına dayanır. Yurttaşlık, insan aklının ve doğasının eğitim yoluyla ahenkli bir şekilde işletilmesinden vücuda gelen bir mutluluk durumudur ve eğitimin de nihai ereğidir.
Özet: 19. yüzyılda Avrupa da yayılmaya başlayan milliyetçilik, bir taraftan milli devletlerin doğ... more Özet: 19. yüzyılda Avrupa da yayılmaya başlayan milliyetçilik, bir taraftan milli devletlerin doğuşuna yol açarken, diğer taraftan çok ulus-lu imparatorlukların yıkılmasına neden olmuştur. Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu da milliyetçi akımlardan etkilenmekte gecikmemiştir. Osmanlı ...
… EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/JOURNAL OF KÂZIM …, 2010
... 9 Walther Kranz, Antik Felsefe, çev: Suad Y. Baydur, istanbul, Sosyal Yay, 1994, s.58 ... Met... more ... 9 Walther Kranz, Antik Felsefe, çev: Suad Y. Baydur, istanbul, Sosyal Yay, 1994, s.58 ... Metinler: Pragmatizm, Edt: İsmail Doğu, İstanbuL, Üniversite Kitabevi, 2004,5.215 n Sarp Erk Ulaş ... Öncüleri, çev: Celal Türer, İstanbuL, Üniversite Kitilbevi, 2003, 5.26 18 Ellen KClppy Suckiel ...
… EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/JOURNAL OF KÂZIM …, 2010
... Kemal BAKIR i ... durarak eğilim aracılığıyla otantik, harikulade bir kişilik yaratmayı amaçl... more ... Kemal BAKIR i ... durarak eğilim aracılığıyla otantik, harikulade bir kişilik yaratmayı amaçlar.24 "Rousseau'ya göre, 'özgün bir biçimde insan olmaya, ancak yurttaş olduktan sonra başlanz'; yeni bir toplum, yani, yeni insanı doğuracak olan yeni bir siyasal düzen yaratma yolundaki ...
Mehmet İzzet (1891-1930), Türkiye’de, Cumhuriyet Dönemi felsefecileri arasında farklı mizaca ve d... more Mehmet İzzet (1891-1930), Türkiye’de, Cumhuriyet Dönemi felsefecileri arasında farklı mizaca ve düşüncelere sahip bir entelektüeldir. O, yaşadığı dönem itibariyle Türkiye’de, felsefi bütünlüğü bozacak ve düşünsel tıkanıklığa yol açacak şekilde farklı felsefi akımlara kurtarıcı olarak bel bağlanılmasına ve felsefenin teoriden kopuk salt pratiğe dönük bir biçimde ele alınmasına karşı çıkarak Türk düşüncesine yeni bir soluk getirmek istemiştir. Bu bağlamda, İzzet, özellikle o dönemde Türkiye’de oldukça kabul gören sosyal felsefenin ve milliyet teorisinin hem teorik hem de pratik açıdan sorunlu olduğunu iddia etmiş ve geliştirdiği yeni milliyet teorisiyle Türk düşüncesine evrensel bir ahlâkî kavrayış ve işlerlik kazandırmaya çalışmıştır.
Şiddetin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olsa da, onun bireysel ya da kü-çük çaplı bir olgu ol... more Şiddetin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olsa da, onun bireysel ya da kü-çük çaplı bir olgu olmaktan çıkıp toplumu, toplumları ve hattâ bütün in-sanlığı kuşatma süreci ilk uygarlıkların ortaya çıkmasıyla başlar. Ancak dünyayı tamamıyla sarmalayarak küresel bir fenomen haline gelmesi son iki yüz yıllık zaman dilimi içinde olmuştur. Kuşkusuz bir insan eylemi olarak şiddetin örgütlenmiş en devasa biçimi savaştır ki, bunun bile sını-rını ortadan kaldıran " dünya savaşı " kavramı da gene bu son dönemde ortaya çıkmıştır. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin yanısıra toplumların siyasal ve sosyal yapılarındaki değişimler şiddetin yaygınlaşmasına, sa-vaşın dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılabilmesine imkân tanımış-tır. Bilim, insanın önündeki fiziksel engelleri bertaraf etmede önemli bir araç işlevi görürken, düşüncesinin ve siyasetinin sınırlarını da genişlet-miştir. Artık dünya küçülmüştür ve tarih boyunca hiçbir şekilde savaş-maktan vazgeçmeyen insanoğlu her yere kolayca ulaşabilmektedir. Böy-lece şiddet küresel bir boyut kazanmıştır. Bu gidişle dünya bir tarafa ge-lecekte uzay ve evren savaşları bile mümkün gibi görünmektedir. Hattâ * Erzurum Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi dergisi, 2006
Ozet Pragmatizm, insan icin faydali olanin temele alindigi bir felsefi dusuncedir. Egitim ise yin... more Ozet Pragmatizm, insan icin faydali olanin temele alindigi bir felsefi dusuncedir. Egitim ise yine insanin nasil bir insan olmasi gerektigi konusunda, onun bicimlendirilme surecidir. Iste tam bu noktada egitimin nasilligim. belirleme isini kendine vazife bilen egitim felsefesi ve bu kapsamda yer alan akimlar devreye girer. Bu calismada, gunumuz egitim anlayisinda baskin bir sekilde etkili olan pragmatizm ve onun egitimdeki yansimalari uzerinde durularak etkileri aciklanmaya calisilacaktir. Anahtar Kelimeler: Pragmatizm, Egitim, Demokrasi, Demokratik Egitim, Egitim Felsefesi Abstract Pragmatism is a philosophical thought based on the basic principle of being beneficial for people. As for education, it is the training process of shaping people in hoiv people they should be. At this point, the philosophy of education, which aims to determine how an education process should be and the other schools in this context, come to the scene. This study aims to explain pragmatism that is dominantly effective on the conception of education of the age and its reflections to education. Key Words: Pragmatism, Education, Democracy, Democratic Education, Philosophy of Education
Ozgurlesme, vazgecilemez insan haklarindan biri olan ozgurlu- gun ve ondan tureyen diger hak ve o... more Ozgurlesme, vazgecilemez insan haklarindan biri olan ozgurlu- gun ve ondan tureyen diger hak ve ozgurluklerin kazanimini ifade eder. Bu baglamda insan ozgurlesmesinin uzun bir gecmisi vardir. Fakat toplumsal cinsiyete dayali bir ayrimla kadin ozgurlesmesinin tarihi, buyuk olcude feminizmin yaklasik iki yuz yillik cileli tarihiyle sinirlidir. Bu yonuyle de bir trajediyi andirir. Zira kadin ozgurlesmesini en ciddi bi- cimde problematize eden ve onu en cok gundeme tasiyan sosyal teori olarak feminizm, bu kisa gecmisinde pek cok engelle mucadele etmek zorunda kalmistir. Feminizmin, ozgurlukcu ve anti-otoriteryan bir teori olan anarsizm ile munasebeti de iste bu noktada baslamistir. Bu bag- lamda anarsist teorisyen Emma Goldman, kadin ozgurlesmesine yaptigi asiri vurguyla feminizme anarsist bir boyut katmis ve onu anarkofeminizm biciminde yorumlamistir. Goldman’in hedefledigi sey genelde insanligin ozelde ise kadinlarin ozgurlesmesini saglamaktir. Fakat kadin ozgurlesmesi problemi, onun ...
William James, pratik bir felsefe olan pragmatizmin kurucularindandir. James’in pragmatizmi, prat... more William James, pratik bir felsefe olan pragmatizmin kurucularindandir. James’in pragmatizmi, pratik deneyim ile insan hayatini anlamlandirmayi amaclayan bir yontem felsefesi ve bir dunya gorusudur. James, yasanilan dunyanin kusurlu oldugunu ve bunun ancak insan eliyle iyilestirilebilecegini iddia eder. Ona gore, bu, ahlâki bir sorumluluktur ve insan, bunu yapabilecek yetenek, egilim ve ozgurluge sahiptir. Ancak bunun gerceklesebilmesi icin insanin oncelikle buna inanmasi ve bunu istemesi gerekir. Bu yolda butun talepler “iyi”dir, dolayisiyla da ahlâkidir. Eger insan iyi talebi karsilayacak eylemlerde bulunursa hem bugunu hem gelecegi iyilestirecek ahlâki bir evren insa eder. Bu cercevede James’in pragmatizmi insani iyi eyleme sevk eden iyilestirici bir felsefedir. Bu calismanin amaci, William James’in ahlâk anlayisini, onun pragmatik felsefesi baglaminda ele alarak irdelemek ve boylece ahlâkin pratik/ameli karakterine dikkat cekmektir. Anahtar Kelimeler: Pragmatizm, Iyilestiricilik,...
Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da... more Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da davranışın ahlaken değerlendirilebilmesinin ön şartı, başkalarının varlığına rağmen failinin, onu özgürce, bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesidir. Zira ahlak, her zaman özgür istenci ve ötekini ya da ötekilerini dolayısıyla toplumu varsayar. Aklını kötü tutkulara ya da başkalarının iradesine esir kılan ve davranışlarında ötekini hesaba katmayan bir insan özgür, erdemli ve nihayetinde mutlu olamaz. Bu ise Kantçı bir söylemle ifade edilecek olursa insanın kendi suçudur. Ancak Rousseau’ya göre bu suç ve de günah sonradan ortaya çıkmış yapay bir durumdur. Zira insan, orijinalinde, doğası gereği iyi, özgür ve mutludur. O hâlde, insan, doğasına uygun olarak aklını bütün kötü etkilerden ve yapay bağımlılıklardan arındırarak öylece eyleyebilmelidir ki bu da yine bir eğitim meselesidir. Eğitim, modern dünyanın olanca çürümüşlüğüne rağmen insanın, kendi doğasını keşfetmesine imkân tanıyan, toplum içerisinde doğal özgürlüğünü ve mutluluğunu tesis edebilmesini mümkün kılan en etkili araçtır. Bu çerçevede Rousseau’nun natüralist eğitim teorisi, uygar toplum düzeninde, doğal ve bu anlamda özgür, erdemli ve mutlu insanlar yani yurttaşlar yetiştirerek çağının siyasi ve toplumsal davranışını kökten değiştirip ahlaki zemine oturtacak bir “yeni sivil toplum projesi”dir. Rousseau’da eğitimin toplumsal temelleri, insan doğasının akıl yoluyla ehlîleştirilmesine dayanırken ahlaki temelleri bizzat orijinal insan doğasına dayanır. Yurttaşlık, insan aklının ve doğasının eğitim yoluyla ahenkli bir şekilde işletilmesinden vücuda gelen bir mutluluk durumudur ve eğitimin de nihai ereğidir.
Özet: 19. yüzyılda Avrupa da yayılmaya başlayan milliyetçilik, bir taraftan milli devletlerin doğ... more Özet: 19. yüzyılda Avrupa da yayılmaya başlayan milliyetçilik, bir taraftan milli devletlerin doğuşuna yol açarken, diğer taraftan çok ulus-lu imparatorlukların yıkılmasına neden olmuştur. Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu da milliyetçi akımlardan etkilenmekte gecikmemiştir. Osmanlı ...
… EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/JOURNAL OF KÂZIM …, 2010
... 9 Walther Kranz, Antik Felsefe, çev: Suad Y. Baydur, istanbul, Sosyal Yay, 1994, s.58 ... Met... more ... 9 Walther Kranz, Antik Felsefe, çev: Suad Y. Baydur, istanbul, Sosyal Yay, 1994, s.58 ... Metinler: Pragmatizm, Edt: İsmail Doğu, İstanbuL, Üniversite Kitabevi, 2004,5.215 n Sarp Erk Ulaş ... Öncüleri, çev: Celal Türer, İstanbuL, Üniversite Kitilbevi, 2003, 5.26 18 Ellen KClppy Suckiel ...
… EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ/JOURNAL OF KÂZIM …, 2010
... Kemal BAKIR i ... durarak eğilim aracılığıyla otantik, harikulade bir kişilik yaratmayı amaçl... more ... Kemal BAKIR i ... durarak eğilim aracılığıyla otantik, harikulade bir kişilik yaratmayı amaçlar.24 "Rousseau'ya göre, 'özgün bir biçimde insan olmaya, ancak yurttaş olduktan sonra başlanz'; yeni bir toplum, yani, yeni insanı doğuracak olan yeni bir siyasal düzen yaratma yolundaki ...
Mehmet İzzet (1891-1930), Türkiye’de, Cumhuriyet Dönemi felsefecileri arasında farklı mizaca ve d... more Mehmet İzzet (1891-1930), Türkiye’de, Cumhuriyet Dönemi felsefecileri arasında farklı mizaca ve düşüncelere sahip bir entelektüeldir. O, yaşadığı dönem itibariyle Türkiye’de, felsefi bütünlüğü bozacak ve düşünsel tıkanıklığa yol açacak şekilde farklı felsefi akımlara kurtarıcı olarak bel bağlanılmasına ve felsefenin teoriden kopuk salt pratiğe dönük bir biçimde ele alınmasına karşı çıkarak Türk düşüncesine yeni bir soluk getirmek istemiştir. Bu bağlamda, İzzet, özellikle o dönemde Türkiye’de oldukça kabul gören sosyal felsefenin ve milliyet teorisinin hem teorik hem de pratik açıdan sorunlu olduğunu iddia etmiş ve geliştirdiği yeni milliyet teorisiyle Türk düşüncesine evrensel bir ahlâkî kavrayış ve işlerlik kazandırmaya çalışmıştır.
Şiddetin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olsa da, onun bireysel ya da kü-çük çaplı bir olgu ol... more Şiddetin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olsa da, onun bireysel ya da kü-çük çaplı bir olgu olmaktan çıkıp toplumu, toplumları ve hattâ bütün in-sanlığı kuşatma süreci ilk uygarlıkların ortaya çıkmasıyla başlar. Ancak dünyayı tamamıyla sarmalayarak küresel bir fenomen haline gelmesi son iki yüz yıllık zaman dilimi içinde olmuştur. Kuşkusuz bir insan eylemi olarak şiddetin örgütlenmiş en devasa biçimi savaştır ki, bunun bile sını-rını ortadan kaldıran " dünya savaşı " kavramı da gene bu son dönemde ortaya çıkmıştır. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin yanısıra toplumların siyasal ve sosyal yapılarındaki değişimler şiddetin yaygınlaşmasına, sa-vaşın dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılabilmesine imkân tanımış-tır. Bilim, insanın önündeki fiziksel engelleri bertaraf etmede önemli bir araç işlevi görürken, düşüncesinin ve siyasetinin sınırlarını da genişlet-miştir. Artık dünya küçülmüştür ve tarih boyunca hiçbir şekilde savaş-maktan vazgeçmeyen insanoğlu her yere kolayca ulaşabilmektedir. Böy-lece şiddet küresel bir boyut kazanmıştır. Bu gidişle dünya bir tarafa ge-lecekte uzay ve evren savaşları bile mümkün gibi görünmektedir. Hattâ * Erzurum Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
İskoç Aydınlanması’nın mimarlarından Francis Hutcheson, geliştirdiği ahlâk teorisiyle David Hume,... more İskoç Aydınlanması’nın mimarlarından Francis Hutcheson, geliştirdiği ahlâk teorisiyle David Hume, Adam Smith, Immanuel Kant ve pek çok diğer ünlü filozofa esin kaynağı olan bir düşünürdür. Hutcheson’ın “ahlâk duyusu” olarak nitelendirdiği şey ise kendisinin de ifade ettiği üzere “doğal vicdan”dır ve bu insanla birlikte varolmuştur. Ancak vicdanın, “ahlâk duyusu” adıyla, teolojik ve rasyonalist kavrayışlardan arındırılmış ahlâki perspektifte modern, seküler ve empirik bir kavram olarak ortaya çıkışı ve gelişimi, 18. yüzyılın ilk yarısına, yani Aydınlanma Çağı’nın başlangıcına denk gelir. Hutcheson, düşüncelerini 18. yüzyıl bireyci kapitalizminin doğurduğu sıkıntıları bertaraf edememekle itham ettiği teolojik ve rasyonalist ahlâk teorilerinin, özellikle de bu sıkıntıların, acıların ve sefaletin doğrudan sorumlusu olarak gördüğü Hobbescu egoist ahlâk, siyaset ve adalet teorilerinin karşısına koymuştur.
Hutcheson’ın amacı insan doğasını kötümser ya da tek yönlü ele alan ahlâk teorilerinin önünü keserek bu olumsuz durumları bertaraf etmektir ki, bunu da iyimser bir tarzda insan doğasının bilimsel analizini yaparak gerçekleştirmek istemiştir. Temelinde “insana güven” düşüncesi yatan Hutcheson’ın felsefesinde kışkırtıcı bir şeyler bulmak oldukça zordur. Çünkü o, “ahlâk duyusu teorisi” ile, kendine ve ötekilerine yabancılaşmamış, etik ve estetik duyarlılığını yitirmemiş her insanın gayet aşina olduğu ve yüreğinde hissettiği şeyleri, hayırseverlik, müşfiklik, merhamet, diğerkâmlık gibi insani duyguları olgusal/bilimsel bir temelde açıklamaya, Terry Eagleton’ın deyimiyle “yüreğin yasası”nı ortaya koymaya çalışmıştır.
Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da... more Eğitim, klasik tanımıyla, istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da davranışın ahlaken değerlendirilebilmesinin ön şartı, başkalarının varlığına rağmen failinin, onu özgürce, bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesidir. Zira ahlak, her zaman özgür istenci ve ötekini ya da ötekilerini dolayısıyla toplumu varsayar. Aklını kötü tutkulara ya da başkalarının iradesine esir kılan ve davranışlarında ötekini hesaba katmayan bir insan özgür, erdemli ve nihayetinde mutlu olamaz. Bu ise Kantçı bir söylemle ifade edilecek olursa insanın kendi suçudur. Ancak Rousseau’ya göre bu suç ve de günah sonradan ortaya çıkmış yapay bir durumdur. Zira insan, orijinalinde, doğası gereği iyi, özgür ve mutludur. O hâlde, insan, doğasına uygun olarak aklını bütün kötü etkilerden ve yapay bağımlılıklardan arındırarak öylece eyleyebilmelidir ki bu da yine bir eğitim meselesidir. Eğitim, modern dünyanın olanca çürümüşlüğüne rağmen insanın, kendi doğasını keşfetmesine imkân tanıyan, toplum içerisinde doğal özgürlüğünü ve mutluluğunu tesis edebilmesini mümkün kılan en etkili araçtır. Bu çerçevede Rousseau’nun natüralist eğitim teorisi, uygar toplum düzeninde, doğal ve bu anlamda özgür, erdemli ve mutlu insanlar yani yurttaşlar yetiştirerek çağının siyasi ve toplumsal davranışını kökten değiştirip ahlaki zemine oturtacak bir “yeni sivil toplum projesi”dir. Rousseau’da eğitimin toplumsal temelleri, insan doğasının akıl yoluyla ehlîleştirilmesine dayanırken ahlaki temelleri bizzat orijinal insan doğasına dayanır. Yurttaşlık, insan aklının ve doğasının eğitim yoluyla ahenkli bir şekilde işletilmesinden vücuda gelen bir mutluluk durumudur ve eğitimin de nihai ereğidir.
The Three Thinker from Erzurum (Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Nurettin Topçu) and Th... more The Three Thinker from Erzurum (Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Nurettin Topçu) and Their Contributions to Contemporary Turkish Thought: Scholarly Personality, Nationalism and Anatolianism Abstract: Erzurum is the heart of Anatolian culture and is also a cultural treasure that has all the moral and human qualities of integrity, generosity, valor, tolerance, humanity, philanthropy and patriotism as its representative. In this presentation, three csholar personalities, three thinkers, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Nurettin Topçu, who grew up with Erzurum’s culture which is a prominent representative of Anatolian culture, and their contributions to the contemporary Turkish thought are examined. These three thinkers from Erzurum devoted themselves to the development of the country with their beliefs and scholar personalities. Although they based their thoughts on Western thought, they tried to develop a large-scale, universal understanding by synthesizing it with local values and, by doing so, to find solutions to the problems of the country. They attached great importance to being a person, free thinking and moral choices within this freedom. In this way, neither they turned their face away from their own country nor they confined themselves only to their local identity ignoring the rest of the world. Their nationalism understanding and their being the advocates for Anatolianism was an ethical choice, which was a way for a nation to be itself in a modern world order and to have a bright future.
Uploads
Hutcheson’ın amacı insan doğasını kötümser ya da tek yönlü ele alan ahlâk teorilerinin önünü keserek bu olumsuz durumları bertaraf etmektir ki, bunu da iyimser bir tarzda insan doğasının bilimsel analizini yaparak gerçekleştirmek istemiştir. Temelinde “insana güven” düşüncesi yatan Hutcheson’ın felsefesinde kışkırtıcı bir şeyler bulmak oldukça zordur. Çünkü o, “ahlâk duyusu teorisi” ile, kendine ve ötekilerine yabancılaşmamış, etik ve estetik duyarlılığını yitirmemiş her insanın gayet aşina olduğu ve yüreğinde hissettiği şeyleri, hayırseverlik, müşfiklik, merhamet, diğerkâmlık gibi insani duyguları olgusal/bilimsel bir temelde açıklamaya, Terry Eagleton’ın deyimiyle “yüreğin yasası”nı ortaya koymaya çalışmıştır.
aklının ve doğasının eğitim yoluyla ahenkli bir şekilde işletilmesinden vücuda gelen bir mutluluk durumudur ve eğitimin de nihai ereğidir.
Abstract:
Erzurum is the heart of Anatolian culture and is also a cultural treasure that has all the moral and human qualities of integrity, generosity, valor, tolerance, humanity, philanthropy and patriotism as its representative. In this presentation, three csholar personalities, three thinkers, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Mümtaz Turhan, Nurettin Topçu, who grew up with Erzurum’s culture which is a prominent representative of Anatolian culture, and their contributions to the contemporary Turkish thought are examined. These three thinkers from Erzurum devoted themselves to the development of the country with their beliefs and scholar personalities. Although they based their thoughts on Western thought, they tried to develop a large-scale, universal understanding by synthesizing it with local values and, by doing so, to find solutions to the problems of the country. They attached great importance to being a person, free thinking and moral choices within this freedom. In this way, neither they turned their face away from their own country nor they confined themselves only to their local identity ignoring the rest of the world. Their nationalism understanding and their being the advocates for Anatolianism was an ethical choice, which was a way for a nation to be itself in a modern world order and to have a bright future.