Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan
sosyal ... more Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları bağlamında tartışmaya açılmaktadır. Çalışmada yer verilen insan hakları ve sosyal adalet kavramları için çağımızın önemli filozofları arasında yer alan İoanna Kuçuradi tarafından ortaya konan kuramsal çerçeve temel alınmıştır. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleşme ihtiyacının dayandırıldığı avantajlar ile bu değişime içkin kılınmış olan finansal hedeflerin görünür kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece günümüz refah devletlerinde sunulan sosyal yardım ve hizmetlerde yaşanan dijitalleşme ile insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması idealinin çağın gereklerine uygun bir yenilikle sürdürülmesine mi yoksa finansal hizmet sağlayıcısı kurumların sağladıkları yararın artırılmasına mı hizmet edildiği sorusuna yanıt aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
İnsanların yalnızca insan olmaktan dolayı sahip olduğu değeri korumak ve insana özgü olanakların... more İnsanların yalnızca insan olmaktan dolayı sahip olduğu değeri korumak ve insana özgü olanakların herkes için eşit biçimde geliştirilmesini sağlamak için erişilebilir ve kapsayıcı bakım hizmetlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle sosyal adaleti sağlamak üzere bakımın, temel bir hak olarak herkes için korunması hedefiyle bakım hizmetlerinin planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Zira bakım hizmetlerinin sosyal ve ekonomik bir hak olarak tanınmaması ve bakım hizmetleriyle, bakım hakkının tüm insanlar için korunmasının hedeflenmemesi bir insan hakkı olan bakım hakkının ihlaline yol açmaktadır. Bu çalışmada bakımın değersizleştirildiği günümüz kapitalist rejimlerinde kamusal bakım hizmetlerinin yokluğunda, söz konusu ihlalin sonucu olarak ortaya çıkan “bakım açığı” ve “bakım krizi” gibi sorunlar ele alınmaktadır. Çalışmada öncelikle bakıma gereksinim duyanlar ve bakım verenler açısından bu sorunlar irdelenerek, toplumsal cinsiyet ve sınıfsal boyutu ortaya çıkartılmaya çalışılmaktadır. Ardından son yıllarda uluslararası gündemin odağında gittikçe daha fazla yer alan çocuk bakımı, iş-yaşam dengesi, uzun süreli bakım ve evde bakım gibi düzenlemelere yönelik uluslararası politika önerileri incelenmektedir. Çalışma, etik bir bakış açısıyla geliştirilecek bakım hizmetlerinin neliğine ilişkin bir değerlendirmeyle sonuçlandırılmaktadır.
MATERIALS OF THE INTERNATIONAL SCIENTIFIC-PRACTICAL CONFERENCE ON THE IMPLEMENTATION OF SOCIAL WORK IN THE FIELD OF PREVENTION OF DOMESTIC VIOLENCE, 2021
Kadına karşı şiddet tüm biçimleriyle, eşitsiz güç ilişkilerinden köklenen, nerede gerçekleştiği... more Kadına karşı şiddet tüm biçimleriyle, eşitsiz güç ilişkilerinden köklenen, nerede gerçekleştiği fark etmeksizin kadınların insan haklarının ihlal edilmesiyle sonuçlanan politik ve toplumsal bir sorundur. Bu çalışma kadına karşı şiddetle mücadelede, farkındalık gelişimi ve bilinç yükseltmeye odaklanan grup çalışmalarının önemli bir araç olduğu kabulü üzerine temellendirilmiştir. Bu nedenle çalışmada öncelikle sosyal hizmette bilinç yükseltme hedefiyle gerçekleştirilen grup çalışmalarına, ardından kadın hareketi tarafından yürütülen bilinç yükseltme gruplarına yer verilmiştir. Sonuç olarak, tarihsel süreçte üzerinde önemli bir deneyim biriktirilen grup çalışmalarının, şiddetten arınmış bir toplum idealine ulaşmada bugün de etkili bir araç olarak kullanılabileceği iddia edilmiştir.
Madde kullanım bozukluğu sorunu, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve ergenler açısından da risk... more Madde kullanım bozukluğu sorunu, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve ergenler açısından da riskleri değerlendirilmesi gereken çok boyutlu sosyal bir sorundur. Okullarda, soruna yönelik ailelerin farkındalığını artıracak önleyici eğitimlerin yaygınlaştırılması önemlidir. Bu çalışma kapsamında Ankara'da bir ortaokulda madde kullanım bozukluğu sorununa dair ebeveynlere yönelik gerçekleştirilen seminer öncesinde katılımcıların görüşlerini ortaya çıkartmaya yönelik olarak bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada sosyo-demografik anketin yanı sıra Polat ve Kök (2019) tarafından geliştirilen "Toplumda Madde Bağımlılığı Algısı Ölçeği" kullanılarak ebeveynlerin, madde kullanım bozukluğu sorununda "bireysel koşullar ve ailenin etkisi", "çevre ve toplumun etkisi", soruna ilişkin "toplumsal duyarlılık" ve "kurumsal duyarlılık ve mücadele" konusundaki görüşleri ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda, katılımcıların büyük bölümünün yakın çevrelerinde madde kullanım bozukluğu sorunu yaşayan birinin bulunmamasına rağmen madde kullanım bozukluğu sorununu kendi çocukları için bir tehdit olarak değerlendirdikleri ve tüm katılımcıların, bu sorununa ilişkin olarak okullarda kendilerine yönelik eğitimlerin düzenlenmesi gerektiğini belirttikleri görülmüştür. Ebeveynlerin, madde kullanımında psikolojik sorunların, ailenin, arkadaş çevresinin, sosyal medyanın önemli bir etkisi olduğuna yönelik değerlendirmelerine ulaşılmıştır. Katılımcılar kamu kurumlarında, yerel yönetimlerde ve sivil toplum örgütlerinde madde kullanım bozukluğu tedavisine ve madde kullanımıyla mücadeleye yönelik olarak yürütülen çalışmaların kamuoyuyla paylaşılması, bu konuda yurttaşlardan gelen talep ve şikayetlerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamışlardır.
Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Dergisi, 2021
Eğitim hakkı, diğer herkes gibi engelli kişiler için de korunması gereken temel insan haklarından... more Eğitim hakkı, diğer herkes gibi engelli kişiler için de korunması gereken temel insan haklarındandır. Ancak engelli kişiler ile engelli olmayan kişilerin eğitime katılım oranları arasındaki fark, bu temel hakkın engelliler için korunmasının önünde sorunlar olduğunu göstermektedir. Bu sorunların önemli bir bölümünü, engelli kişileri eğitim alanında sosyal dışlanmaya ve ayrımcılıkla karşı karşıya bırakan olumsuz tutumlar oluşturmaktadır. Ankara ilinde ikamet eden 120 ortaokul velisinin katılımıyla, Kösterelioğlu tarafından geliştirilen Engelli Bireylerin Eğitilmesine İlişkin Tutum Ölçeği kullanılarak gerçekleştirilen bu araştırmayla velilerin, engellilerin eğitimine ilişkin tutumları, engelli bir tanıdığa sahip olma değişkeni bağlamında incelenmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların yarısından fazlasının aynı veya başka hanede yaşayan bir engelli akrabası ya da akrabalık ilişkisi bulunmayan engelli bir yakını olduğu görülmüştür. Katılımcıların genel itibariyle engelli bireylerin eğitimine ilişkin tutumlarının olumlu yönde olduğu, engelli bir tanıdığa sahip olan katılımcıların tutumlarının ise engelli tanıdığı bulunmayanlara kıyasla daha olumlu olduğu görülmüştür. Araştırma sonucundan hareketle engelli kişileri eğitime dahil edecek, eğitimin her aşamasını sürdürmelerini sağlayacak, nitelikli eğitim olanaklarından yararlanmalarını mümkün kılacak fiziksel erişilebilirliğe ilişkin düzenlemelerin yapılmasının son derece önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte eğitim hakkının önünde engel oluşturan olumsuz tutumları ortadan kaldıracak ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak hak temelli çalışmaları yaygınlaştıracak yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması, engelli kişilerin eğitim hakkının korunması için atılması gereken adımların başında gelmektedir. Anahtar Kelimeler: Engellilik, engelli hakları, insan hakları, eğitim hakkı, tutum ölçeği.
Öz
Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosya... more Öz Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosyal sağlıkları üzerinde göz ardı edilemeyecek büyüklükte bir tahribat yaratmıştır. Bu süreçte gençler salgın nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak yaşadıkları sorunların yanında, salgının yayılımının önlenmesi için 102 üzerlerine düşeni yerine getirmedikleri ve sorumsuzca davrandıkları ithamlarıyla da karşı karşıya kalmışlardır. Ancak gençler bir yandan sosyal hizmet ve sağlık çalışanları olarak salgına karşı yürütülen mücadelenin ön saflarında yer almış, öte yandan salgının yayılım hızını yavaşlatacak tedbirlerin alınmasından, salgına bağlı ortaya çıkan sorunların hafifletilmesine kadar oldukça geniş bir yelpazede iyi uygulama örneklerine imza atmışlardır. Bu çalışmada, gençlerin salgından nasıl etkilendikleri ve salgına karşı verilen mücadelede gençlerden nelerin beklendiği konuları tartışıldıktan sonra, gençler tarafından yürütülen iyi uygulama örneklerinin görünür kılınmasına odaklanılmaktadır. Böylece gençler hakkında bu süreçte yayılan olumsuz genellemelerin önüne geçmek ve salgınla mücadelede yürütülebilecek yeni uygulamalara ilham kaynağı yaratabilmek hedeflenmektedir. Sonuç ve öneriler: Bu çalışmada gençlerin dört kıta, on altı farklı ülkede salgına karşı yürüttüğü iyi uygulama örneklerine mercek tutulmuştur. Dünyanın pek çok yerinde gençler, salgına karşı sağlık ve sosyal hizmet alanında yürüttükleri özverili çalışmaların yanında kendilerinden beklenenin çok ötesinde bir çabayla salgının yayılım hızının yavaşlatılması ve insanların yaşamlarında olumlu değişimler yaratılabilmesi için yiyecek ve ilaç dağıtımı, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, önleyici tedbirlerin yaygınlaştırılması gibi önemli uygulamalar gerçekleştirmişlerdir. Bu süreçte salgına karşı verilen mücadeleye hergün daha fazla sayıda gencin katılabilmesi için onların güçlerine ve becerilerine güvenilmesi ve çalışmalarının teşvik edilmesi önemlidir.
Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradi... more Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradigma, Neoliberal paradigma ve Post-Neoliberal paradigma. Bu paradigmaların inşa süreçlerinde yer alan temel aktörleri incelemek, hem her bir paradigmayı kavramak, hem de paradigmalar arası geçişi değerlendirebilmek açısından önemlidir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, bu süreçlerin temel aktörlerinden biri olduğu varsayımından hareketle, söz konusu paradigmaların oluşum ve gelişim süreçlerinde 'kadın'ın yerini sorgulamaktır. Çalışmada, farklı paradigma dönemlerinin kadın hareketlerinden nasıl etkilendiği ve kadın hare-ketini nasıl etkilediği ile sözü edilen dönemlerde kadın emeğinin nasıl görüldüğü ve kullanıldığı tartışılacaktır. Bir başka ifadeyle çalışmada farklı sermaye birikim rejimleri ile kadın emeği ve kadın hareketi arasındaki karşılıklı ilişki açığa çıka-rılmaya çalışılacaktır. Abstract It is possible to classify capital accumulation regimes under three main paradigms: The postwar Fordist paradigm, the Neoliberal paradigm and the Post-Neo-liberal paradigm. It is essential to examine the main actors involved in the construction processes of these paradigms in order to understand each paradigm
Purpose: The widespread use of information and communications technologies (ICT) among
adolescent... more Purpose: The widespread use of information and communications technologies (ICT) among adolescents brings both opportunities and risks. Cyberbullying is a serious problem for middleschool adolescents. The most effective step in combating cyberbullying is to develop a sensibility to it. The aim of this study, therefore, is to analyze middle school students’ sensibility to cyberbullying. Methods: A total of 217 middle school students were administered a questionnaire consisting of socio-demographic questions in addition to the Cyberbullying Sensibility Scale during this research.. The resulting data were then analyzed using descriptive statistics and an independent sample t- test. Results: A total of 96.3% of the students were found to use mobile phones. Most of the students (84.3%) stated that they used their mobile phones to connect to the Internet. The findings indicate that the students are highly sensitive to cyberbullying (X̄ = 30.2), that female students are significantly more sensitive than their male counterparts, and that seventh-grade students were more sensitive than eighth-grade students. Recommendations: Middle-school adolescents should be included in all stages of any policies developed against cyberbullying. It is necessary to practice micro- and mezzo-level social work to make more informed use of ICT, and ethics education should be carried out to allow for discussion on how students should behave in their in-school interpersonal relationships. Families and teachers should also be included. Keywords: Cyberbullying, Adolescence, Information and Communication Technology, School Social Work
Öz Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist par... more Öz Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradigma, Neoliberal paradigma ve Post-Neoliberal paradigma. Bu paradigmaların inşa süreçlerinde yer alan temel aktörleri incelemek, hem her bir paradigmayı kavramak, hem de paradigmalar arası geçişi değerlendirebilmek açısından önemlidir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, bu süreçlerin temel aktörlerinden biri olduğu varsayımından hareketle, söz konusu paradigmaların oluşum ve gelişim süreçlerinde 'kadın'ın yerini sorgulamaktır. Çalışmada, farklı paradigma dönemlerinin kadın hareketlerinden nasıl etkilendiği ve kadın hare-ketini nasıl etkilediği ile sözü edilen dönemlerde kadın emeğinin nasıl görüldüğü ve kullanıldığı tartışılacaktır. Bir başka ifadeyle çalışmada farklı sermaye birikim rejimleri ile kadın emeği ve kadın hareketi arasındaki karşılıklı ilişki açığa çıka-rılmaya çalışılacaktır. Abstract It is possible to classify capital accumulation regimes under three main paradigms: The postwar Fordist paradigm, the Neoliberal paradigm and the Post-Neo-liberal paradigm. It is essential to examine the main actors involved in the construction processes of these paradigms in order to understand each paradigm
Amaç: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının ergenler arasında giderek yaygınlaşması, fı... more Amaç: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının ergenler arasında giderek yaygınlaşması, fırsatlar kadar riskleri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu gelişmenin ergenler açısından ortaya çıkarttığı sorunların başında siber zorbalık gelmektedir. Siber zorbalıkla mücadelenin en etkili adımı, bu konuda duyarlılığın geliştirilmesidir. Bu bağlamda araştırmanın amacı, ortaokul yedinci ve sekizinci sınıfa devam eden öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının incelenmesidir. Yöntem: 217 ortaokul öğrencisiyle gerçekleştirilen bu araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik sorulardan oluşan anket ile Siber Zorbalığa İlişkin Duyarlılık Ölçeği uygulanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistiklerin, frekans ve yüzdelerin yanı sıra öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılık düzeylerini cinsiyet ve sınıf değişkenleri bazında karşılaştırmak amacıyla bağımsız örneklem t testi kullanılmıştır. Sonuçlar: Araştırmaya katılan öğrencilerin %96.3’ünün cep telefonu kullandığı ve cep telefonlarının %84.3 oranıyla internete girmek için kullanıldığı oraya çıkartılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının yüksek düzeyde (X̄= 30.2) olduğu, kız öğrencilerin duyarlılık düzeylerinin erkek öğrencilere göre anlamlı oranda yüksek olduğu, yedinci sınıfa devam eden öğrencilerin duyarlılıklarının, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Öneriler: Siber zorbalıkla mücadele için geliştirilecek çalışmaların planlanmasından, uygulanmasına kadar her aşamasına ergenlerin dahil edilmeleri gerekmektedir. Okullarda kişiler arası ilişkilerde nasıl davranılması gerektiğini tartışmaya açacak etik eğitiminin, bilgi ve iletişim teknolojilerinin akıllıca kullanımının alışkanlığa dönüştürülmesini sağlayacak mikro ve mezzo düzeyde sosyal hizmet uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ergenlerin yanı sıra öğretmenler ve ailelerle de çalışmalar yapılmalıdır. Anahtar Kelimeler: Siber Zorbalık, Ergenlik, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Okul Sosyal Hizmeti.
Öz Zaman kullanımı araştırmaları, insanların belirli etkinlikler için ne kadar zaman harcadıkları... more Öz Zaman kullanımı araştırmaları, insanların belirli etkinlikler için ne kadar zaman harcadıklarına ilişkin veri sağlar. Söz konusu araştırma tekniği, insanların yaşam kalitesinin arttırılması, yoksulluk hesaplamalarında yeni yöntemlerin geliştirilmesi, daha adaletli politika stratejilerinin hazırlanması gibi amaçlarla giderek daha fazla kullanılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ölçülmesinde de önemli veriler sağ-layan zaman kullanımı araştırmaları, özellikle kadınların ücretli çalışmaya ve ücret-siz çalışmaya katılımının boyutlarının ortaya çıkartılabilmesi için son yıllarda baş-vurulan önemli araştırma teknikleri arasındadır. Bu çalışmada, evde bakım olarak adlandırılan sosyal yardım uygulamasından yararlanan hanelerde gerçekleştirilen zaman kullanımı araştırmasının sonuçları paylaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: kadın emeği, ücretli çalışma, ücretsiz çalışma, zaman kullanımı araştırmaları, evde bakım uygulaması Abstract Time use surveys provide data on how much time people spend on specific activities. This research technique is increasingly being used for purposes such as increasing the quality of life, developing new methods in poverty calculations, preparing more equitable policy strategies. Time use surveys, which also provides important data in measuring gender equality, are among the important research techniques that has been applied in recent years to reveal the dimensions of women's participation in paid work and unpaid work. In this study, the results of the time use survey conducted at the households benefiting from home care practice as an social aid application, are shared.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2018
ÖZET Dünya üzerinde bir milyardan fazla insanın farklı engel biçimlerini yaşadıkları bilinmektedi... more ÖZET Dünya üzerinde bir milyardan fazla insanın farklı engel biçimlerini yaşadıkları bilinmektedir. Engelli bireylerin yaşadıkları sorunların temelinde ise toplumun, engellilik biçimlerine uyumlarının sağlanamamasının bulunduğu kabul edilmektedir. Engelli bireylerin, yaşamın farklı alanına katılımlarının, sağlık ve eğitim gibi temel haklara ulaşımlarının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için öncelikle, engelliliğin bir sorun olarak görülmesine neden olan anlayışın dönüşümü gerekmektedir. Son yıllarda gerek uluslararası alanda kabul edilen sözleşme ve belgelerde gerekse ulusal düzeyde hazırlanan ve uygulamaya konulan mevzuatta, engelli bireylerin haklarının korunması ve engelli bireylerin maruz kaldığı ayrımcılıkla mücadele edilmesi vurgusunun ön plana çıktığı görülmektedir. Engellilik alanında çalışan önemli mesleklerden birinin üyesi olan sosyal hizmet uzmanlarının mesleki sorumlulukları arasında, engelli bireylerin haklarına ulaşımını engelleyici, ayrımcı söylem ve uygulamalarla mücadele edilmesi bulunmaktadır. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanı adaylarının, lisans eğitimlerinin henüz başında engelliliğe dair toplumdaki yanlış varsayımları keşfetmeleri, söz konusu mücadelenin içeriğinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu amaçla Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü lisans programında alınması gereken zorunlu dersler arasında yer alan Sosyal Hizmet Ortamlarında İnceleme dersi kapsamında öğrencilerin, farkındalık kazanmaları hedeflenen alanlardan biri de engellilik olarak belirlenmiştir. Engellilik konusunun ele alındığı ders haftasının ardından, öğrencilerden toplanan yansıtıcı günlüklerle nitel araştırma verilerine ulaşılmıştır. Bu çalışmada paylaşılacak olan araştırma sonuçlarında, öğrencilerin engelliliğe ilişkin toplumdaki yaygın varsayımlara ilişkin değerlendirmeleri, "norm dışı olmak" ve "görünmez olmak" olarak iki başlık altında ele alınmaktadır.
Öz Madde kullanım bozukluğu, dünya üzerinde giderek daha fazla insanın karşı kaşıya kaldığı öneml... more Öz Madde kullanım bozukluğu, dünya üzerinde giderek daha fazla insanın karşı kaşıya kaldığı önemli halk sağlığı sorunlarından birisi olarak kabul edilmektedir. Bu sorunla mücadelede gerek madde kullanımının önlenmesi gerekse bu sorunu yaşayan kişilerle çalışılarak sağaltımın gerçekleştirilmesi için sosyal hizmet mesleğinin önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Bu alanda çalışan sosyal hizmet uzmanlarının söz konusu mücadelede yer alabilmesi için madde kullanım bozukluğu olan kişilerle çalışırken genelleyici olmaması ve dışlayıcı varsayımlarla hareket etmemesi gerekmektedir. Yaşadıkları sorunlar ya da farklılıkları nedeniyle dezavantajlı kılınmış olan, toplumdan soyutlanan pek çok grup gibi madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilere karşı da önyargılar üretilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Sosyal hizmet uzmanlarının mesleki çalışmalarını, sosyal hizmetin değer temeline uygun olarak yapabilmeleri için ise çalıştıkları kişi, grup ve topluluklara karşı önyargılı olmamaları gerekmektedir. Bu bakış açısından hareketle, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü lisans programında yer alan Sosyal Hizmet Ortamlarında İnceleme dersinde madde kullanım bozukluğu ele alınan konulardan birisi olarak belirlenmiştir. Derste öğrencilerin konuya ilişkin temel düzeyde bilgi edinmelerinin yanı sıra madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilere ilişkin taşıdıkları önyargılarla karşılaşmaları hedeflenmiştir. İlgili ders haftasının ardından öğrencilerden madde kullanım bozukluğuna ilişkin yansıtıcı günlükleri yazmaları beklenmiştir. Bu çalışmanın nitel araştırma tekniğini oluşturan yansıtıcı günlüklerin analizinden elde edilen sonuçlar dört tema altında toplanmıştır. Öğrencilerin, derste konunun ele alınmasından sonra fark ettikleri önyargıları içeren bu temaların ortak noktası, madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilerin niteliklerine ilişkin önyargılar içermesidir.
Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet eğitimine devam etmekte olan lisans öğrencilerinin, insan hakl... more Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet eğitimine devam etmekte olan lisans öğrencilerinin, insan haklarını ve sosyal adaleti gerçekleştirme hedeflerini nasıl kavramlaştırdıklarını metafor analizi aracılığıyla anlamaktır. Öğrencilerin bu iki kavram çerçevesinde ürettikleri metaforlar analiz edilerek, hakim kültürel değer yargılarının insanı odak alan mesleklerin temel becerilerinden biri olan iletişimi nasıl etkileyebileceği değerlendirilmiştir. Böylece mesleki iletişimin insan hakları dilini kullanmasının önemi tartışmaya açılmıştır. Öğrencilerin insan haklarına ilişkin ürettikleri metaforlar; insan haklarının neliği, insan haklarının korun[a]maması, ve insan haklarında ısrar etme şeklindedir. Öğrencilerin sosyal adalet kavramına dair ürettikleri metaforlar ise benzer biçimde sosyal adaletin neliği, sosyal adaletin sağlan[a]maması ve sosyal adalette ısrar etme temaları altında ele alınmıştır. Araştırma sosyal hizmet bölümü lisans öğrencilerinin, birey, grup ve toplulukları dezavantajlı ve incinebilir kılan ekonomik, toplumsal, politik, kültürel koşullar konusunda bilgi sahibi olduklarını ve insan hakları perspektifini, sosyal adalet bağlantısıyla ele aldıklarını göstermektedir. Böyle bir perspektifin gelişmiş olması, mesleki iletişimde insan hakları dilinin kullanılacağına dair umutvar bir öngörüde bulunmayı sağlamaktadır. Ancak öğrencilerin geliştirdiği kimi metaforlarda, mesleki iletişimde insan hakları dilinden hayırseverlik diline kayılmasına zemin hazırlayabilecek hakim kültürel değer yargılarının izlerine de rastlanmaktadır. Bu açıdan öğrencilerin, insan hakları dilinin önündeki tuzaklara ilişkin farkındalık geliştirerek insan hakları ve sosyal adalet değerlerini içselleştirmelerini ve kültürel yetkinliklerini geliştirmelerini hedefleyen bir eğitime ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Anahtar Sözcükler: İnsan hakları, sosyal adalet, mesleki iletişim, insan hakları dili, metafor analizi.
Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan
sosyal ... more Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları bağlamında tartışmaya açılmaktadır. Çalışmada yer verilen insan hakları ve sosyal adalet kavramları için çağımızın önemli filozofları arasında yer alan İoanna Kuçuradi tarafından ortaya konan kuramsal çerçeve temel alınmıştır. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleşme ihtiyacının dayandırıldığı avantajlar ile bu değişime içkin kılınmış olan finansal hedeflerin görünür kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece günümüz refah devletlerinde sunulan sosyal yardım ve hizmetlerde yaşanan dijitalleşme ile insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması idealinin çağın gereklerine uygun bir yenilikle sürdürülmesine mi yoksa finansal hizmet sağlayıcısı kurumların sağladıkları yararın artırılmasına mı hizmet edildiği sorusuna yanıt aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
İnsanların yalnızca insan olmaktan dolayı sahip olduğu değeri korumak ve insana özgü olanakların... more İnsanların yalnızca insan olmaktan dolayı sahip olduğu değeri korumak ve insana özgü olanakların herkes için eşit biçimde geliştirilmesini sağlamak için erişilebilir ve kapsayıcı bakım hizmetlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle sosyal adaleti sağlamak üzere bakımın, temel bir hak olarak herkes için korunması hedefiyle bakım hizmetlerinin planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Zira bakım hizmetlerinin sosyal ve ekonomik bir hak olarak tanınmaması ve bakım hizmetleriyle, bakım hakkının tüm insanlar için korunmasının hedeflenmemesi bir insan hakkı olan bakım hakkının ihlaline yol açmaktadır. Bu çalışmada bakımın değersizleştirildiği günümüz kapitalist rejimlerinde kamusal bakım hizmetlerinin yokluğunda, söz konusu ihlalin sonucu olarak ortaya çıkan “bakım açığı” ve “bakım krizi” gibi sorunlar ele alınmaktadır. Çalışmada öncelikle bakıma gereksinim duyanlar ve bakım verenler açısından bu sorunlar irdelenerek, toplumsal cinsiyet ve sınıfsal boyutu ortaya çıkartılmaya çalışılmaktadır. Ardından son yıllarda uluslararası gündemin odağında gittikçe daha fazla yer alan çocuk bakımı, iş-yaşam dengesi, uzun süreli bakım ve evde bakım gibi düzenlemelere yönelik uluslararası politika önerileri incelenmektedir. Çalışma, etik bir bakış açısıyla geliştirilecek bakım hizmetlerinin neliğine ilişkin bir değerlendirmeyle sonuçlandırılmaktadır.
MATERIALS OF THE INTERNATIONAL SCIENTIFIC-PRACTICAL CONFERENCE ON THE IMPLEMENTATION OF SOCIAL WORK IN THE FIELD OF PREVENTION OF DOMESTIC VIOLENCE, 2021
Kadına karşı şiddet tüm biçimleriyle, eşitsiz güç ilişkilerinden köklenen, nerede gerçekleştiği... more Kadına karşı şiddet tüm biçimleriyle, eşitsiz güç ilişkilerinden köklenen, nerede gerçekleştiği fark etmeksizin kadınların insan haklarının ihlal edilmesiyle sonuçlanan politik ve toplumsal bir sorundur. Bu çalışma kadına karşı şiddetle mücadelede, farkındalık gelişimi ve bilinç yükseltmeye odaklanan grup çalışmalarının önemli bir araç olduğu kabulü üzerine temellendirilmiştir. Bu nedenle çalışmada öncelikle sosyal hizmette bilinç yükseltme hedefiyle gerçekleştirilen grup çalışmalarına, ardından kadın hareketi tarafından yürütülen bilinç yükseltme gruplarına yer verilmiştir. Sonuç olarak, tarihsel süreçte üzerinde önemli bir deneyim biriktirilen grup çalışmalarının, şiddetten arınmış bir toplum idealine ulaşmada bugün de etkili bir araç olarak kullanılabileceği iddia edilmiştir.
Madde kullanım bozukluğu sorunu, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve ergenler açısından da risk... more Madde kullanım bozukluğu sorunu, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve ergenler açısından da riskleri değerlendirilmesi gereken çok boyutlu sosyal bir sorundur. Okullarda, soruna yönelik ailelerin farkındalığını artıracak önleyici eğitimlerin yaygınlaştırılması önemlidir. Bu çalışma kapsamında Ankara'da bir ortaokulda madde kullanım bozukluğu sorununa dair ebeveynlere yönelik gerçekleştirilen seminer öncesinde katılımcıların görüşlerini ortaya çıkartmaya yönelik olarak bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada sosyo-demografik anketin yanı sıra Polat ve Kök (2019) tarafından geliştirilen "Toplumda Madde Bağımlılığı Algısı Ölçeği" kullanılarak ebeveynlerin, madde kullanım bozukluğu sorununda "bireysel koşullar ve ailenin etkisi", "çevre ve toplumun etkisi", soruna ilişkin "toplumsal duyarlılık" ve "kurumsal duyarlılık ve mücadele" konusundaki görüşleri ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda, katılımcıların büyük bölümünün yakın çevrelerinde madde kullanım bozukluğu sorunu yaşayan birinin bulunmamasına rağmen madde kullanım bozukluğu sorununu kendi çocukları için bir tehdit olarak değerlendirdikleri ve tüm katılımcıların, bu sorununa ilişkin olarak okullarda kendilerine yönelik eğitimlerin düzenlenmesi gerektiğini belirttikleri görülmüştür. Ebeveynlerin, madde kullanımında psikolojik sorunların, ailenin, arkadaş çevresinin, sosyal medyanın önemli bir etkisi olduğuna yönelik değerlendirmelerine ulaşılmıştır. Katılımcılar kamu kurumlarında, yerel yönetimlerde ve sivil toplum örgütlerinde madde kullanım bozukluğu tedavisine ve madde kullanımıyla mücadeleye yönelik olarak yürütülen çalışmaların kamuoyuyla paylaşılması, bu konuda yurttaşlardan gelen talep ve şikayetlerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamışlardır.
Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Dergisi, 2021
Eğitim hakkı, diğer herkes gibi engelli kişiler için de korunması gereken temel insan haklarından... more Eğitim hakkı, diğer herkes gibi engelli kişiler için de korunması gereken temel insan haklarındandır. Ancak engelli kişiler ile engelli olmayan kişilerin eğitime katılım oranları arasındaki fark, bu temel hakkın engelliler için korunmasının önünde sorunlar olduğunu göstermektedir. Bu sorunların önemli bir bölümünü, engelli kişileri eğitim alanında sosyal dışlanmaya ve ayrımcılıkla karşı karşıya bırakan olumsuz tutumlar oluşturmaktadır. Ankara ilinde ikamet eden 120 ortaokul velisinin katılımıyla, Kösterelioğlu tarafından geliştirilen Engelli Bireylerin Eğitilmesine İlişkin Tutum Ölçeği kullanılarak gerçekleştirilen bu araştırmayla velilerin, engellilerin eğitimine ilişkin tutumları, engelli bir tanıdığa sahip olma değişkeni bağlamında incelenmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların yarısından fazlasının aynı veya başka hanede yaşayan bir engelli akrabası ya da akrabalık ilişkisi bulunmayan engelli bir yakını olduğu görülmüştür. Katılımcıların genel itibariyle engelli bireylerin eğitimine ilişkin tutumlarının olumlu yönde olduğu, engelli bir tanıdığa sahip olan katılımcıların tutumlarının ise engelli tanıdığı bulunmayanlara kıyasla daha olumlu olduğu görülmüştür. Araştırma sonucundan hareketle engelli kişileri eğitime dahil edecek, eğitimin her aşamasını sürdürmelerini sağlayacak, nitelikli eğitim olanaklarından yararlanmalarını mümkün kılacak fiziksel erişilebilirliğe ilişkin düzenlemelerin yapılmasının son derece önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte eğitim hakkının önünde engel oluşturan olumsuz tutumları ortadan kaldıracak ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak hak temelli çalışmaları yaygınlaştıracak yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması, engelli kişilerin eğitim hakkının korunması için atılması gereken adımların başında gelmektedir. Anahtar Kelimeler: Engellilik, engelli hakları, insan hakları, eğitim hakkı, tutum ölçeği.
Öz
Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosya... more Öz Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosyal sağlıkları üzerinde göz ardı edilemeyecek büyüklükte bir tahribat yaratmıştır. Bu süreçte gençler salgın nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak yaşadıkları sorunların yanında, salgının yayılımının önlenmesi için 102 üzerlerine düşeni yerine getirmedikleri ve sorumsuzca davrandıkları ithamlarıyla da karşı karşıya kalmışlardır. Ancak gençler bir yandan sosyal hizmet ve sağlık çalışanları olarak salgına karşı yürütülen mücadelenin ön saflarında yer almış, öte yandan salgının yayılım hızını yavaşlatacak tedbirlerin alınmasından, salgına bağlı ortaya çıkan sorunların hafifletilmesine kadar oldukça geniş bir yelpazede iyi uygulama örneklerine imza atmışlardır. Bu çalışmada, gençlerin salgından nasıl etkilendikleri ve salgına karşı verilen mücadelede gençlerden nelerin beklendiği konuları tartışıldıktan sonra, gençler tarafından yürütülen iyi uygulama örneklerinin görünür kılınmasına odaklanılmaktadır. Böylece gençler hakkında bu süreçte yayılan olumsuz genellemelerin önüne geçmek ve salgınla mücadelede yürütülebilecek yeni uygulamalara ilham kaynağı yaratabilmek hedeflenmektedir. Sonuç ve öneriler: Bu çalışmada gençlerin dört kıta, on altı farklı ülkede salgına karşı yürüttüğü iyi uygulama örneklerine mercek tutulmuştur. Dünyanın pek çok yerinde gençler, salgına karşı sağlık ve sosyal hizmet alanında yürüttükleri özverili çalışmaların yanında kendilerinden beklenenin çok ötesinde bir çabayla salgının yayılım hızının yavaşlatılması ve insanların yaşamlarında olumlu değişimler yaratılabilmesi için yiyecek ve ilaç dağıtımı, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, önleyici tedbirlerin yaygınlaştırılması gibi önemli uygulamalar gerçekleştirmişlerdir. Bu süreçte salgına karşı verilen mücadeleye hergün daha fazla sayıda gencin katılabilmesi için onların güçlerine ve becerilerine güvenilmesi ve çalışmalarının teşvik edilmesi önemlidir.
Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradi... more Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradigma, Neoliberal paradigma ve Post-Neoliberal paradigma. Bu paradigmaların inşa süreçlerinde yer alan temel aktörleri incelemek, hem her bir paradigmayı kavramak, hem de paradigmalar arası geçişi değerlendirebilmek açısından önemlidir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, bu süreçlerin temel aktörlerinden biri olduğu varsayımından hareketle, söz konusu paradigmaların oluşum ve gelişim süreçlerinde 'kadın'ın yerini sorgulamaktır. Çalışmada, farklı paradigma dönemlerinin kadın hareketlerinden nasıl etkilendiği ve kadın hare-ketini nasıl etkilediği ile sözü edilen dönemlerde kadın emeğinin nasıl görüldüğü ve kullanıldığı tartışılacaktır. Bir başka ifadeyle çalışmada farklı sermaye birikim rejimleri ile kadın emeği ve kadın hareketi arasındaki karşılıklı ilişki açığa çıka-rılmaya çalışılacaktır. Abstract It is possible to classify capital accumulation regimes under three main paradigms: The postwar Fordist paradigm, the Neoliberal paradigm and the Post-Neo-liberal paradigm. It is essential to examine the main actors involved in the construction processes of these paradigms in order to understand each paradigm
Purpose: The widespread use of information and communications technologies (ICT) among
adolescent... more Purpose: The widespread use of information and communications technologies (ICT) among adolescents brings both opportunities and risks. Cyberbullying is a serious problem for middleschool adolescents. The most effective step in combating cyberbullying is to develop a sensibility to it. The aim of this study, therefore, is to analyze middle school students’ sensibility to cyberbullying. Methods: A total of 217 middle school students were administered a questionnaire consisting of socio-demographic questions in addition to the Cyberbullying Sensibility Scale during this research.. The resulting data were then analyzed using descriptive statistics and an independent sample t- test. Results: A total of 96.3% of the students were found to use mobile phones. Most of the students (84.3%) stated that they used their mobile phones to connect to the Internet. The findings indicate that the students are highly sensitive to cyberbullying (X̄ = 30.2), that female students are significantly more sensitive than their male counterparts, and that seventh-grade students were more sensitive than eighth-grade students. Recommendations: Middle-school adolescents should be included in all stages of any policies developed against cyberbullying. It is necessary to practice micro- and mezzo-level social work to make more informed use of ICT, and ethics education should be carried out to allow for discussion on how students should behave in their in-school interpersonal relationships. Families and teachers should also be included. Keywords: Cyberbullying, Adolescence, Information and Communication Technology, School Social Work
Öz Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist par... more Öz Sermaye birikim rejimlerini, üç temel paradigma altında sınıflandırmak müm-kündür: Fordist paradigma, Neoliberal paradigma ve Post-Neoliberal paradigma. Bu paradigmaların inşa süreçlerinde yer alan temel aktörleri incelemek, hem her bir paradigmayı kavramak, hem de paradigmalar arası geçişi değerlendirebilmek açısından önemlidir. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, bu süreçlerin temel aktörlerinden biri olduğu varsayımından hareketle, söz konusu paradigmaların oluşum ve gelişim süreçlerinde 'kadın'ın yerini sorgulamaktır. Çalışmada, farklı paradigma dönemlerinin kadın hareketlerinden nasıl etkilendiği ve kadın hare-ketini nasıl etkilediği ile sözü edilen dönemlerde kadın emeğinin nasıl görüldüğü ve kullanıldığı tartışılacaktır. Bir başka ifadeyle çalışmada farklı sermaye birikim rejimleri ile kadın emeği ve kadın hareketi arasındaki karşılıklı ilişki açığa çıka-rılmaya çalışılacaktır. Abstract It is possible to classify capital accumulation regimes under three main paradigms: The postwar Fordist paradigm, the Neoliberal paradigm and the Post-Neo-liberal paradigm. It is essential to examine the main actors involved in the construction processes of these paradigms in order to understand each paradigm
Amaç: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının ergenler arasında giderek yaygınlaşması, fı... more Amaç: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının ergenler arasında giderek yaygınlaşması, fırsatlar kadar riskleri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu gelişmenin ergenler açısından ortaya çıkarttığı sorunların başında siber zorbalık gelmektedir. Siber zorbalıkla mücadelenin en etkili adımı, bu konuda duyarlılığın geliştirilmesidir. Bu bağlamda araştırmanın amacı, ortaokul yedinci ve sekizinci sınıfa devam eden öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının incelenmesidir. Yöntem: 217 ortaokul öğrencisiyle gerçekleştirilen bu araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik sorulardan oluşan anket ile Siber Zorbalığa İlişkin Duyarlılık Ölçeği uygulanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistiklerin, frekans ve yüzdelerin yanı sıra öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılık düzeylerini cinsiyet ve sınıf değişkenleri bazında karşılaştırmak amacıyla bağımsız örneklem t testi kullanılmıştır. Sonuçlar: Araştırmaya katılan öğrencilerin %96.3’ünün cep telefonu kullandığı ve cep telefonlarının %84.3 oranıyla internete girmek için kullanıldığı oraya çıkartılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının yüksek düzeyde (X̄= 30.2) olduğu, kız öğrencilerin duyarlılık düzeylerinin erkek öğrencilere göre anlamlı oranda yüksek olduğu, yedinci sınıfa devam eden öğrencilerin duyarlılıklarının, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Öneriler: Siber zorbalıkla mücadele için geliştirilecek çalışmaların planlanmasından, uygulanmasına kadar her aşamasına ergenlerin dahil edilmeleri gerekmektedir. Okullarda kişiler arası ilişkilerde nasıl davranılması gerektiğini tartışmaya açacak etik eğitiminin, bilgi ve iletişim teknolojilerinin akıllıca kullanımının alışkanlığa dönüştürülmesini sağlayacak mikro ve mezzo düzeyde sosyal hizmet uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ergenlerin yanı sıra öğretmenler ve ailelerle de çalışmalar yapılmalıdır. Anahtar Kelimeler: Siber Zorbalık, Ergenlik, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Okul Sosyal Hizmeti.
Öz Zaman kullanımı araştırmaları, insanların belirli etkinlikler için ne kadar zaman harcadıkları... more Öz Zaman kullanımı araştırmaları, insanların belirli etkinlikler için ne kadar zaman harcadıklarına ilişkin veri sağlar. Söz konusu araştırma tekniği, insanların yaşam kalitesinin arttırılması, yoksulluk hesaplamalarında yeni yöntemlerin geliştirilmesi, daha adaletli politika stratejilerinin hazırlanması gibi amaçlarla giderek daha fazla kullanılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ölçülmesinde de önemli veriler sağ-layan zaman kullanımı araştırmaları, özellikle kadınların ücretli çalışmaya ve ücret-siz çalışmaya katılımının boyutlarının ortaya çıkartılabilmesi için son yıllarda baş-vurulan önemli araştırma teknikleri arasındadır. Bu çalışmada, evde bakım olarak adlandırılan sosyal yardım uygulamasından yararlanan hanelerde gerçekleştirilen zaman kullanımı araştırmasının sonuçları paylaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: kadın emeği, ücretli çalışma, ücretsiz çalışma, zaman kullanımı araştırmaları, evde bakım uygulaması Abstract Time use surveys provide data on how much time people spend on specific activities. This research technique is increasingly being used for purposes such as increasing the quality of life, developing new methods in poverty calculations, preparing more equitable policy strategies. Time use surveys, which also provides important data in measuring gender equality, are among the important research techniques that has been applied in recent years to reveal the dimensions of women's participation in paid work and unpaid work. In this study, the results of the time use survey conducted at the households benefiting from home care practice as an social aid application, are shared.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2018
ÖZET Dünya üzerinde bir milyardan fazla insanın farklı engel biçimlerini yaşadıkları bilinmektedi... more ÖZET Dünya üzerinde bir milyardan fazla insanın farklı engel biçimlerini yaşadıkları bilinmektedir. Engelli bireylerin yaşadıkları sorunların temelinde ise toplumun, engellilik biçimlerine uyumlarının sağlanamamasının bulunduğu kabul edilmektedir. Engelli bireylerin, yaşamın farklı alanına katılımlarının, sağlık ve eğitim gibi temel haklara ulaşımlarının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için öncelikle, engelliliğin bir sorun olarak görülmesine neden olan anlayışın dönüşümü gerekmektedir. Son yıllarda gerek uluslararası alanda kabul edilen sözleşme ve belgelerde gerekse ulusal düzeyde hazırlanan ve uygulamaya konulan mevzuatta, engelli bireylerin haklarının korunması ve engelli bireylerin maruz kaldığı ayrımcılıkla mücadele edilmesi vurgusunun ön plana çıktığı görülmektedir. Engellilik alanında çalışan önemli mesleklerden birinin üyesi olan sosyal hizmet uzmanlarının mesleki sorumlulukları arasında, engelli bireylerin haklarına ulaşımını engelleyici, ayrımcı söylem ve uygulamalarla mücadele edilmesi bulunmaktadır. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanı adaylarının, lisans eğitimlerinin henüz başında engelliliğe dair toplumdaki yanlış varsayımları keşfetmeleri, söz konusu mücadelenin içeriğinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu amaçla Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü lisans programında alınması gereken zorunlu dersler arasında yer alan Sosyal Hizmet Ortamlarında İnceleme dersi kapsamında öğrencilerin, farkındalık kazanmaları hedeflenen alanlardan biri de engellilik olarak belirlenmiştir. Engellilik konusunun ele alındığı ders haftasının ardından, öğrencilerden toplanan yansıtıcı günlüklerle nitel araştırma verilerine ulaşılmıştır. Bu çalışmada paylaşılacak olan araştırma sonuçlarında, öğrencilerin engelliliğe ilişkin toplumdaki yaygın varsayımlara ilişkin değerlendirmeleri, "norm dışı olmak" ve "görünmez olmak" olarak iki başlık altında ele alınmaktadır.
Öz Madde kullanım bozukluğu, dünya üzerinde giderek daha fazla insanın karşı kaşıya kaldığı öneml... more Öz Madde kullanım bozukluğu, dünya üzerinde giderek daha fazla insanın karşı kaşıya kaldığı önemli halk sağlığı sorunlarından birisi olarak kabul edilmektedir. Bu sorunla mücadelede gerek madde kullanımının önlenmesi gerekse bu sorunu yaşayan kişilerle çalışılarak sağaltımın gerçekleştirilmesi için sosyal hizmet mesleğinin önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Bu alanda çalışan sosyal hizmet uzmanlarının söz konusu mücadelede yer alabilmesi için madde kullanım bozukluğu olan kişilerle çalışırken genelleyici olmaması ve dışlayıcı varsayımlarla hareket etmemesi gerekmektedir. Yaşadıkları sorunlar ya da farklılıkları nedeniyle dezavantajlı kılınmış olan, toplumdan soyutlanan pek çok grup gibi madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilere karşı da önyargılar üretilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Sosyal hizmet uzmanlarının mesleki çalışmalarını, sosyal hizmetin değer temeline uygun olarak yapabilmeleri için ise çalıştıkları kişi, grup ve topluluklara karşı önyargılı olmamaları gerekmektedir. Bu bakış açısından hareketle, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü lisans programında yer alan Sosyal Hizmet Ortamlarında İnceleme dersinde madde kullanım bozukluğu ele alınan konulardan birisi olarak belirlenmiştir. Derste öğrencilerin konuya ilişkin temel düzeyde bilgi edinmelerinin yanı sıra madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilere ilişkin taşıdıkları önyargılarla karşılaşmaları hedeflenmiştir. İlgili ders haftasının ardından öğrencilerden madde kullanım bozukluğuna ilişkin yansıtıcı günlükleri yazmaları beklenmiştir. Bu çalışmanın nitel araştırma tekniğini oluşturan yansıtıcı günlüklerin analizinden elde edilen sonuçlar dört tema altında toplanmıştır. Öğrencilerin, derste konunun ele alınmasından sonra fark ettikleri önyargıları içeren bu temaların ortak noktası, madde kullanım bozukluğu sorunu olan kişilerin niteliklerine ilişkin önyargılar içermesidir.
Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet eğitimine devam etmekte olan lisans öğrencilerinin, insan hakl... more Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet eğitimine devam etmekte olan lisans öğrencilerinin, insan haklarını ve sosyal adaleti gerçekleştirme hedeflerini nasıl kavramlaştırdıklarını metafor analizi aracılığıyla anlamaktır. Öğrencilerin bu iki kavram çerçevesinde ürettikleri metaforlar analiz edilerek, hakim kültürel değer yargılarının insanı odak alan mesleklerin temel becerilerinden biri olan iletişimi nasıl etkileyebileceği değerlendirilmiştir. Böylece mesleki iletişimin insan hakları dilini kullanmasının önemi tartışmaya açılmıştır. Öğrencilerin insan haklarına ilişkin ürettikleri metaforlar; insan haklarının neliği, insan haklarının korun[a]maması, ve insan haklarında ısrar etme şeklindedir. Öğrencilerin sosyal adalet kavramına dair ürettikleri metaforlar ise benzer biçimde sosyal adaletin neliği, sosyal adaletin sağlan[a]maması ve sosyal adalette ısrar etme temaları altında ele alınmıştır. Araştırma sosyal hizmet bölümü lisans öğrencilerinin, birey, grup ve toplulukları dezavantajlı ve incinebilir kılan ekonomik, toplumsal, politik, kültürel koşullar konusunda bilgi sahibi olduklarını ve insan hakları perspektifini, sosyal adalet bağlantısıyla ele aldıklarını göstermektedir. Böyle bir perspektifin gelişmiş olması, mesleki iletişimde insan hakları dilinin kullanılacağına dair umutvar bir öngörüde bulunmayı sağlamaktadır. Ancak öğrencilerin geliştirdiği kimi metaforlarda, mesleki iletişimde insan hakları dilinden hayırseverlik diline kayılmasına zemin hazırlayabilecek hakim kültürel değer yargılarının izlerine de rastlanmaktadır. Bu açıdan öğrencilerin, insan hakları dilinin önündeki tuzaklara ilişkin farkındalık geliştirerek insan hakları ve sosyal adalet değerlerini içselleştirmelerini ve kültürel yetkinliklerini geliştirmelerini hedefleyen bir eğitime ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Anahtar Sözcükler: İnsan hakları, sosyal adalet, mesleki iletişim, insan hakları dili, metafor analizi.
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
Sosyal Bilimler Alanında Teori, Uygulama, Tarihsel ve Güncel Tartışmalar, 2021
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nite... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
Sosyal Bilimler Alanında Teori, Uygulama, Tarihsel ve Güncel Tartışmalar, 2021
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
SOSYAL BİLİMLER ALANINDA TEORİ, UYGULAMA, TARİHSEL VE GÜNCEL TARTIŞMALAR, 2021
Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının nitel... more Bu bölümde, sosyal hizmet mesleği ile insan hakları ve sosyal adalet arasındaki bağlantının niteliği tartışmaya açılacaktır. Bu bağlamda, meslek ile söz konusu ilkeler arasında kurulabilecek bağlantının tesadüfi mi, yoksa zorunlu mu olduğu, olana mı, yoksa olması gerekene mi işaret ettiği, bir temenni mi, yoksa tarihsel açıdan kurulmuş bir bağlantı mı olduğu sorularına yanıt bulunmaya çalışılacaktır. Bu çabanın ardından, bu ilkeleri değersiz kılan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte, mesleğin önüne çıkartılan zorluklara değinilecektir. Bölüm, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen sosyal hizmet mesleğinin bir insan hakları ve sosyal adalet mesleği olarak sürdürülmesi gerektiği iddiasıyla, bu konuda sosyal hizmet uzmanlarına düşen sorumluluklara ilişkin değerlendirmeyle sonlandırılacaktır.
Uploads
Papers by özge sanem özateş gelmez
sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları
bağlamında tartışmaya açılmaktadır. Çalışmada yer verilen insan hakları ve sosyal adalet
kavramları için çağımızın önemli filozofları arasında yer alan İoanna Kuçuradi tarafından
ortaya konan kuramsal çerçeve temel alınmıştır. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt
edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleşme ihtiyacının
dayandırıldığı avantajlar ile bu değişime içkin kılınmış olan finansal hedeflerin görünür
kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece günümüz refah devletlerinde sunulan sosyal yardım ve
hizmetlerde yaşanan dijitalleşme ile insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması
idealinin çağın gereklerine uygun bir yenilikle sürdürülmesine mi yoksa finansal hizmet
sağlayıcısı kurumların sağladıkları yararın artırılmasına mı hizmet edildiği sorusuna yanıt
aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer
aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı
yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına
hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah
toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin
sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.
temellendirilmiştir. Bu nedenle çalışmada öncelikle sosyal hizmette bilinç yükseltme hedefiyle gerçekleştirilen grup çalışmalarına, ardından kadın hareketi tarafından yürütülen bilinç yükseltme gruplarına yer verilmiştir. Sonuç olarak, tarihsel süreçte üzerinde önemli bir deneyim biriktirilen grup çalışmalarının, şiddetten arınmış bir toplum idealine ulaşmada bugün de etkili bir araç olarak kullanılabileceği iddia edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Engellilik, engelli hakları, insan hakları, eğitim hakkı, tutum ölçeği.
Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosyal sağlıkları üzerinde göz ardı edilemeyecek büyüklükte bir tahribat yaratmıştır. Bu süreçte gençler salgın nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak yaşadıkları sorunların yanında, salgının yayılımının önlenmesi için
102 üzerlerine düşeni yerine getirmedikleri ve sorumsuzca davrandıkları ithamlarıyla da karşı karşıya kalmışlardır. Ancak gençler bir yandan sosyal hizmet ve sağlık çalışanları olarak salgına karşı yürütülen mücadelenin ön saflarında yer almış, öte yandan salgının yayılım hızını yavaşlatacak tedbirlerin alınmasından, salgına bağlı ortaya çıkan sorunların hafifletilmesine kadar oldukça geniş bir yelpazede iyi uygulama örneklerine imza atmışlardır. Bu çalışmada, gençlerin salgından nasıl etkilendikleri ve salgına karşı verilen mücadelede gençlerden nelerin beklendiği konuları tartışıldıktan sonra, gençler tarafından yürütülen iyi uygulama örneklerinin görünür kılınmasına odaklanılmaktadır. Böylece gençler hakkında bu süreçte yayılan olumsuz genellemelerin önüne geçmek ve salgınla mücadelede yürütülebilecek yeni uygulamalara ilham kaynağı yaratabilmek hedeflenmektedir.
Sonuç ve öneriler: Bu çalışmada gençlerin dört kıta, on altı farklı ülkede salgına karşı yürüttüğü iyi uygulama örneklerine mercek tutulmuştur. Dünyanın pek çok yerinde gençler, salgına karşı sağlık ve sosyal hizmet alanında yürüttükleri özverili çalışmaların yanında kendilerinden beklenenin çok ötesinde bir çabayla salgının yayılım hızının yavaşlatılması ve insanların yaşamlarında olumlu değişimler yaratılabilmesi için yiyecek ve ilaç dağıtımı, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, önleyici tedbirlerin yaygınlaştırılması gibi önemli uygulamalar gerçekleştirmişlerdir. Bu süreçte salgına karşı verilen mücadeleye hergün daha fazla sayıda gencin katılabilmesi için onların güçlerine ve becerilerine güvenilmesi ve çalışmalarının teşvik edilmesi önemlidir.
adolescents brings both opportunities and risks. Cyberbullying is a serious problem for middleschool
adolescents. The most effective step in combating cyberbullying is to develop a sensibility to
it. The aim of this study, therefore, is to analyze middle school students’ sensibility to cyberbullying.
Methods: A total of 217 middle school students were administered a questionnaire consisting of
socio-demographic questions in addition to the Cyberbullying Sensibility Scale during this research..
The resulting data were then analyzed using descriptive statistics and an independent sample t- test.
Results: A total of 96.3% of the students were found to use mobile phones. Most of the students
(84.3%) stated that they used their mobile phones to connect to the Internet. The findings indicate
that the students are highly sensitive to cyberbullying (X̄ = 30.2), that female students are significantly
more sensitive than their male counterparts, and that seventh-grade students were more sensitive
than eighth-grade students.
Recommendations: Middle-school adolescents should be included in all stages of any policies
developed against cyberbullying. It is necessary to practice micro- and mezzo-level social work to
make more informed use of ICT, and ethics education should be carried out to allow for discussion
on how students should behave in their in-school interpersonal relationships. Families and teachers
should also be included.
Keywords: Cyberbullying, Adolescence, Information and Communication Technology, School Social
Work
kadar riskleri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu gelişmenin ergenler açısından ortaya
çıkarttığı sorunların başında siber zorbalık gelmektedir. Siber zorbalıkla mücadelenin en etkili adımı,
bu konuda duyarlılığın geliştirilmesidir. Bu bağlamda araştırmanın amacı, ortaokul yedinci ve sekizinci
sınıfa devam eden öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının incelenmesidir.
Yöntem: 217 ortaokul öğrencisiyle gerçekleştirilen bu araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan
sosyodemografik sorulardan oluşan anket ile Siber Zorbalığa İlişkin Duyarlılık Ölçeği uygulanmıştır.
Verilerin analizinde betimsel istatistiklerin, frekans ve yüzdelerin yanı sıra öğrencilerin siber zorbalığa
ilişkin duyarlılık düzeylerini cinsiyet ve sınıf değişkenleri bazında karşılaştırmak amacıyla bağımsız
örneklem t testi kullanılmıştır.
Sonuçlar: Araştırmaya katılan öğrencilerin %96.3’ünün cep telefonu kullandığı ve cep telefonlarının
%84.3 oranıyla internete girmek için kullanıldığı oraya çıkartılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin
siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının yüksek düzeyde (X̄= 30.2) olduğu, kız öğrencilerin duyarlılık
düzeylerinin erkek öğrencilere göre anlamlı oranda yüksek olduğu, yedinci sınıfa devam eden
öğrencilerin duyarlılıklarının, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu
tespit edilmiştir.
Öneriler: Siber zorbalıkla mücadele için geliştirilecek çalışmaların planlanmasından, uygulanmasına
kadar her aşamasına ergenlerin dahil edilmeleri gerekmektedir. Okullarda kişiler arası ilişkilerde nasıl
davranılması gerektiğini tartışmaya açacak etik eğitiminin, bilgi ve iletişim teknolojilerinin akıllıca
kullanımının alışkanlığa dönüştürülmesini sağlayacak mikro ve mezzo düzeyde sosyal hizmet
uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ergenlerin yanı sıra öğretmenler ve ailelerle de
çalışmalar yapılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Siber Zorbalık, Ergenlik, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Okul Sosyal Hizmeti.
sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları
bağlamında tartışmaya açılmaktadır. Çalışmada yer verilen insan hakları ve sosyal adalet
kavramları için çağımızın önemli filozofları arasında yer alan İoanna Kuçuradi tarafından
ortaya konan kuramsal çerçeve temel alınmıştır. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt
edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleşme ihtiyacının
dayandırıldığı avantajlar ile bu değişime içkin kılınmış olan finansal hedeflerin görünür
kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece günümüz refah devletlerinde sunulan sosyal yardım ve
hizmetlerde yaşanan dijitalleşme ile insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması
idealinin çağın gereklerine uygun bir yenilikle sürdürülmesine mi yoksa finansal hizmet
sağlayıcısı kurumların sağladıkları yararın artırılmasına mı hizmet edildiği sorusuna yanıt
aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer
aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı
yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına
hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah
toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin
sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.
temellendirilmiştir. Bu nedenle çalışmada öncelikle sosyal hizmette bilinç yükseltme hedefiyle gerçekleştirilen grup çalışmalarına, ardından kadın hareketi tarafından yürütülen bilinç yükseltme gruplarına yer verilmiştir. Sonuç olarak, tarihsel süreçte üzerinde önemli bir deneyim biriktirilen grup çalışmalarının, şiddetten arınmış bir toplum idealine ulaşmada bugün de etkili bir araç olarak kullanılabileceği iddia edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Engellilik, engelli hakları, insan hakları, eğitim hakkı, tutum ölçeği.
Amaç: COVID-19 salgını, pek çok nüfus grubu gibi gençlerin de fiziksel, zihinsel ve sosyal sağlıkları üzerinde göz ardı edilemeyecek büyüklükte bir tahribat yaratmıştır. Bu süreçte gençler salgın nedeniyle doğrudan ya da dolaylı olarak yaşadıkları sorunların yanında, salgının yayılımının önlenmesi için
102 üzerlerine düşeni yerine getirmedikleri ve sorumsuzca davrandıkları ithamlarıyla da karşı karşıya kalmışlardır. Ancak gençler bir yandan sosyal hizmet ve sağlık çalışanları olarak salgına karşı yürütülen mücadelenin ön saflarında yer almış, öte yandan salgının yayılım hızını yavaşlatacak tedbirlerin alınmasından, salgına bağlı ortaya çıkan sorunların hafifletilmesine kadar oldukça geniş bir yelpazede iyi uygulama örneklerine imza atmışlardır. Bu çalışmada, gençlerin salgından nasıl etkilendikleri ve salgına karşı verilen mücadelede gençlerden nelerin beklendiği konuları tartışıldıktan sonra, gençler tarafından yürütülen iyi uygulama örneklerinin görünür kılınmasına odaklanılmaktadır. Böylece gençler hakkında bu süreçte yayılan olumsuz genellemelerin önüne geçmek ve salgınla mücadelede yürütülebilecek yeni uygulamalara ilham kaynağı yaratabilmek hedeflenmektedir.
Sonuç ve öneriler: Bu çalışmada gençlerin dört kıta, on altı farklı ülkede salgına karşı yürüttüğü iyi uygulama örneklerine mercek tutulmuştur. Dünyanın pek çok yerinde gençler, salgına karşı sağlık ve sosyal hizmet alanında yürüttükleri özverili çalışmaların yanında kendilerinden beklenenin çok ötesinde bir çabayla salgının yayılım hızının yavaşlatılması ve insanların yaşamlarında olumlu değişimler yaratılabilmesi için yiyecek ve ilaç dağıtımı, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, önleyici tedbirlerin yaygınlaştırılması gibi önemli uygulamalar gerçekleştirmişlerdir. Bu süreçte salgına karşı verilen mücadeleye hergün daha fazla sayıda gencin katılabilmesi için onların güçlerine ve becerilerine güvenilmesi ve çalışmalarının teşvik edilmesi önemlidir.
adolescents brings both opportunities and risks. Cyberbullying is a serious problem for middleschool
adolescents. The most effective step in combating cyberbullying is to develop a sensibility to
it. The aim of this study, therefore, is to analyze middle school students’ sensibility to cyberbullying.
Methods: A total of 217 middle school students were administered a questionnaire consisting of
socio-demographic questions in addition to the Cyberbullying Sensibility Scale during this research..
The resulting data were then analyzed using descriptive statistics and an independent sample t- test.
Results: A total of 96.3% of the students were found to use mobile phones. Most of the students
(84.3%) stated that they used their mobile phones to connect to the Internet. The findings indicate
that the students are highly sensitive to cyberbullying (X̄ = 30.2), that female students are significantly
more sensitive than their male counterparts, and that seventh-grade students were more sensitive
than eighth-grade students.
Recommendations: Middle-school adolescents should be included in all stages of any policies
developed against cyberbullying. It is necessary to practice micro- and mezzo-level social work to
make more informed use of ICT, and ethics education should be carried out to allow for discussion
on how students should behave in their in-school interpersonal relationships. Families and teachers
should also be included.
Keywords: Cyberbullying, Adolescence, Information and Communication Technology, School Social
Work
kadar riskleri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu gelişmenin ergenler açısından ortaya
çıkarttığı sorunların başında siber zorbalık gelmektedir. Siber zorbalıkla mücadelenin en etkili adımı,
bu konuda duyarlılığın geliştirilmesidir. Bu bağlamda araştırmanın amacı, ortaokul yedinci ve sekizinci
sınıfa devam eden öğrencilerin siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının incelenmesidir.
Yöntem: 217 ortaokul öğrencisiyle gerçekleştirilen bu araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan
sosyodemografik sorulardan oluşan anket ile Siber Zorbalığa İlişkin Duyarlılık Ölçeği uygulanmıştır.
Verilerin analizinde betimsel istatistiklerin, frekans ve yüzdelerin yanı sıra öğrencilerin siber zorbalığa
ilişkin duyarlılık düzeylerini cinsiyet ve sınıf değişkenleri bazında karşılaştırmak amacıyla bağımsız
örneklem t testi kullanılmıştır.
Sonuçlar: Araştırmaya katılan öğrencilerin %96.3’ünün cep telefonu kullandığı ve cep telefonlarının
%84.3 oranıyla internete girmek için kullanıldığı oraya çıkartılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin
siber zorbalığa ilişkin duyarlılıklarının yüksek düzeyde (X̄= 30.2) olduğu, kız öğrencilerin duyarlılık
düzeylerinin erkek öğrencilere göre anlamlı oranda yüksek olduğu, yedinci sınıfa devam eden
öğrencilerin duyarlılıklarının, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğu
tespit edilmiştir.
Öneriler: Siber zorbalıkla mücadele için geliştirilecek çalışmaların planlanmasından, uygulanmasına
kadar her aşamasına ergenlerin dahil edilmeleri gerekmektedir. Okullarda kişiler arası ilişkilerde nasıl
davranılması gerektiğini tartışmaya açacak etik eğitiminin, bilgi ve iletişim teknolojilerinin akıllıca
kullanımının alışkanlığa dönüştürülmesini sağlayacak mikro ve mezzo düzeyde sosyal hizmet
uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ergenlerin yanı sıra öğretmenler ve ailelerle de
çalışmalar yapılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Siber Zorbalık, Ergenlik, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Okul Sosyal Hizmeti.