Obesity is often considered merely a medical problem with medical solutions. It is viewed as a ma... more Obesity is often considered merely a medical problem with medical solutions. It is viewed as a matter of changing one’s diet and increasing physical exercise. However, to understand and address this complex issue, its social determinants must also be deliberated, which include individual, socioeconomic, cultural and political factors. Therefore, obesity cannot be analyzed without acknowledging its socioeconomic, cultural and political underpinnings. In this review, the social determinants of obesity in Turkey will be used as an illustrative example. We will highlight the behavioral, social, and environmental factors, and argue that only by identifying actions through social policies beyond the health sector can obesity be clearly understood and tackled. Finally, we will analyze social, economic and political dimensions to show how the social conditions influence individuals’ health and well-being.
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Öz Gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranları artış göstermektedir. Bu ... more Öz Gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranları artış göstermektedir. Bu durum hem halk sağlığını tehdit etmekte hem de bağımlılığa bağlı çeşitli toplumsal sorunları beraberinde getirmektedir. Risk grubunda olan lise öğrencilerinin bağımlılık yapıcı maddeleri kullanma oranlarını tespit etmek sorunun boyutunu görmek ve mücadelede izlenecek yolları belirlemek için önemlidir. Bu araştırmanın amacı lise öğrencilerinin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım yaygınlığını ve madde kullanımıyla ilişkili sosyo-demografik faktörleri ele almaktır. Bu amaçla Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde altı lisede, 9. ve 10. sınıfa devam eden 679 öğrenciye anket uygulanmıştır. Anket formunda katılımcılara sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına dair soruların yanında, sınıf, cinsiyet, sosyoekonomik durum, sosyal çevresinde bulunan kişilerin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımları hakkında sorular sorulmuştur. Buna göre öğrencilerin bu maddeleri kullanımıyla cinsiyet, okul türü, sınıf, okul başarısı, aile ve yakın arkadaşların sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı arasında istatistiki olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin %22,1'i son 30 günde sigara içtiğini; %7,6'sı son 30 günde alkol içtiğini, %14,5'i hayatı boyunca en az bir kere nargile içtiğini ve %2,4'ü hayatı boyunca en az bir kere uyuşturucu madde kullandığını belirtmiştir. Katılımcıların %32'si ilk sigaralarını 7 ile 15 yaşları arasında denemiştir. Gençleri bağımlılık yapıcı maddelerden korumak için okul ve aile iş birliğini de içeren çok yönlü politikaların geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Özellikle sportif, sanatsal, kültürel ve topluma yararlı faaliyetler aracılığıyla gençlerin kendilerini gerçekleştirmesi teşvik edilmelidir.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 2019
Betimleyici tipte olan nitel araştırmada Otizm ve Zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocuğa sahip... more Betimleyici tipte olan nitel araştırmada Otizm ve Zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocuğa sahip ailelerin çocuklarının engel durumu ile ilgili sosyal ilişkilerinde karşılaştıkları sorunların ve bu sorunlarla baş etme yollarının saptanması amaçlanmıştır. Araştırma Malatya ilinde bulunan bir Nisan, 2018 yılında yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemi 6 anne ve 4 babadan oluşmuştur. Anne ve babalarla iki farklı odak grup görüşmesi yapılmıştır. Veriler betimsel analiz tekniklerini kullanarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda ortaya çıkan temalar iki ana başlık altında sınıflandırılmıştır: Sosyal dışlanma ve izolasyon ve baş etme yolları. Sosyal dışlanma ve izolasyon teması için yedi alt kategori belirlenmiştir. Bu kategorilerden bazıları: Sosyal kabul ve destek görmeme; bulaşıcı hastalık gibi görülmesi; damgalanma/etiketlenme; sorunun bireyselleştirilmesidir. Baş etme yolları teması için ise dört alt kategori belirlenmiştir: Dernekleşme; Özel gereksinimi olan çocuğa sahip diğer ail...
Bu calismanin amaci ulusal gazetelerdeki saglik haberlerinin iceriginin incelenmesidir. Bu baglam... more Bu calismanin amaci ulusal gazetelerdeki saglik haberlerinin iceriginin incelenmesidir. Bu baglamda, saglik haberlerinin icerikleri kadina nasil seslenildiginin ortaya konulmasi acisindan analiz edilmistir. Bununla birlikte, tuketime ozendirme, yasamin tibbilestirilmesi ve sagligin bireysellestirilmesi temalarinin toplum tarafindan kadina atfedilen rollerle baglantisi ortaya konulmaya calisilmistir. Ayrica, bu mesajlarin saglik sorunlarini bireyin sorumlulugu olarak mi, yoksa politikalar duzeyinde mi ele aldigi belirlenmeye calisilmistir. Arastirmanin orneklemini, 2011 yilinda yayinlanan tiraji en yuksek dort gazete (Posta, Sabah, Zaman, Hurriyet) olusturmaktadir. Bu gazetelerde degerlendirmeye alinan 518 haber, “bireysellestirilen saglik,” “yasamin tibbilestirilmesi” ve “tuketime ozendirme” temalari altinda incelenmistir. Veriler icerik analizi ile cozumlenmistir. Arastirmanin sonuclarina gore, gazetelerdeki saglik haberlerinin % 58’inin kadin okuyuculari hedef aldigi belirlenmisti...
ÖZET: Sağlığın korunması ve geliştirilmesi sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir soru... more ÖZET: Sağlığın korunması ve geliştirilmesi sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin sağlığı destekleyen davranışlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada öğrencilerin sosyo-ekonomik ve demografik özelliklerinin sağlığı destekleyen davranışları üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. Araştırma tarama modelinde desenlenmiştir. Araştırmanın örneklemini, Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 456 öğrenci oluşturmaktadır. Verileri toplama aracı olarak, Walker ve Hill-Polerecky tarafından geliştirilen (1997) Sağlığı Geliştirici Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği kullanılmıştır (SGYBDÖ). Verilerin analizinde, betimsel istatistikler, t-testi, ANOVA ve Pearson's korelasyonu tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; öğrencilerin sağlığı geliştirici yaşam biçimi davranışları orta düzeydedir. Öğrencilerin üniversitede geçirdikleri yıl arttıkça ...
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (SOBİDER), 2024
Madde bağımlılığı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sonuçları olan çok
katmanlı bir sorundur.... more Madde bağımlılığı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sonuçları olan çok katmanlı bir sorundur. Bu çalışmanın amacı; madde bağımlılığı tedavisi gören bireylerin bakış açısıyla madde bağımlılığının nedenlerini, sosyal çevre ve madde kullanımı arasındaki i lişkiyi ve tedavi deneyimlerini çok yönlü olarak bütüncül bir şekilde ele almaktır. Çalışma kapsamında AMATEM’de tedavi gören 18 katılımcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler betimsel analiz yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada e lde edilen bulgulara göre, bireyleri madde kullanımına iten bireysel ve toplumsal faktörler bulunmaktadır. Madde bağımlılığı tedavisi görmüş bireylerin farklı eğitim, meslek ve gelir durumuna sahip olması bağımlılığın toplumun bütün kesimleri için risk oluşturduğunu göstermektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu son yıllarda madde kullanımının yaygınlaştığını dile getirmiştir. Madde kullanan bireyler; aile, arkadaş çevresi, eğitim, iş, sağlık, ekonomi, suça karışma ve damgalanma alanında sorunlar yaşadıklar ını ifade etmişlerdir. Katılımcılar madde bağımlılığını önleme, bağımlılıktan kurtulma ve tedavi sonrası toplumla yeniden bütünleşmeye dair önerilerde bulunmuşlardır.
Cumhuriyetin 100. Yılına Armağan: Sosyal Bilimler Çerçevesinde Güncel Araştırmalar, 2023
Göçün ülkeler üzerindeki etkileri ekonomik ve demografik tartışmalar etrafında yoğunlaşmıştır. Dü... more Göçün ülkeler üzerindeki etkileri ekonomik ve demografik tartışmalar etrafında yoğunlaşmıştır. Dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu barındıran ülke Türkiye’dir. Türkiye, Suriyelileri kabul ederek onların temel ihtiyaçlarını karşılamayı bir insani sorumluluk olarak değerlendirmiştir. Bununla birlikte kitlesel Suriyeli göçünün yol açtığı sonuçlarla ilgili yapılan tartışmalarda ekonomi üzerindeki etkiler merkezi önemde olmuştur. Bu çalışmada çoğu düşük vasıflı olan Suriyeli göçmenlerin düşük vasıf gerektiren işlerde istihdam edilmesi halinde ülke üretimine fayda sağlamaktan çok mevcut yoksulluğu artırabileceği resmi veriler ve çeşitli araştırma sonuçları ile desteklenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomistler geç de olsa kitlesel göçün gelişmiş ülkelerde de gelir eşitsizliğini şiddetlendirdiğini kabul etmişlerdir. Ekonomi prensiplerine göre, daha fazla göçmen daha fazla işgücü anlamına gelmektedir. Çoğu düşük vasıflı olan göçmenin, istihdamdaki payının artması düşük vasıflı yerli çalışanların ortalama ücretlerini düşürecektir. Göçmenler işgücü piyasasına dahil olduklarında ülkenin toplam üretimini gösteren gayrisafi milli hasılası şüphesiz yükselecektir. Fakat bir ülkenin yaşam standardının en iyi göstergesi toplam hasıladan ziyade nüfusu da içeren kişi başına düşen gayri safi milli hasılasıdır. Göçün en büyük kazananları varlıklı yerliler iken en büyük kaybedenleri yoksul ve orta sınıf olmaktadır. Açıkçası, göç yoksullar ile varlıklılar arasındaki ekonomik farkı artırmaktadır. Dolayısıyla bu durum, geçici koruma altındaki Suriyelilerin işgücüne dahil edilme sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve hızla küresel bir pandemiye dönüşen COVID-19 salgını, bulaşıcı ... more Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve hızla küresel bir pandemiye dönüşen COVID-19 salgını, bulaşıcı bir hastalık olarak dünya gündemine damgasını vurmuştur. Salgınla beraber ekonomiden sosyal yaşama dair birçok değişim yaşanmış ve salgın kapsamında çeşitli önlemler alınmıştır. Alınan tedbirler sonucu, salgının olumsuz etkilediği gruplardan biri de gençler olmuştur. Araştırma, COVID-19 salgını ve kısıtlamalarının üniversite öğrencilerinin yaşamları üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Bu bağlamda üniversite öğrencilerinin sosyal hayatlarında, tüketim alışkanlıklarında, serbest zamanı kullanma biçimlerinde oluşan değişimler yanında, yüz yüze eğitimden uzaktan eğitim modeline geçişi nasıl deneyimledikleri, fiziksel hareketsizlik, sağlık sorunları ve bu sorunlarla baş etme süreçlerini gençlerin perspektifinden aktarmayı amaçlamaktadır. Öğrencilerin yaşadığı bu deneyimler sonucunda, geliştirdikleri baş etme pratikleri incelenerek, yaşanan sorunlara çözüm önerileri geliştirilmesi de amaçlanmıştır. Çalışmada, İzmir Demokrasi Üniversitesinde eğitim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme tekniği kullanılarak seçilen 21 öğrenciyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmada, salgın sürecinde özgürlükleri kısıtlanan üniversite öğrencilerinin aile ilişkilerinin zedelendiği, sosyal ilişkilerinde tahammülsüzlükle baş ettikleri, serbest zaman kullanımlarında değişiklikler olduğu ve hasta olmaktan ziyade hastalık bulaştırma korkusu yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle, benzer bir kriz durumunda gençlere zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri ortamların sağlanmasının, gençlerin biyopsikososyal durumları üzerinde daha olumlu bir etki yaratacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 2023
COVID-19 salgını küresel ölçekte bütün toplumları etkilemiştir. Salgın toplumun bütün katmanların... more COVID-19 salgını küresel ölçekte bütün toplumları etkilemiştir. Salgın toplumun bütün katmanlarını ve yaş gruplarını çeşitli şekillerde etkilediği gibi, 3-6 yaş arası okul öncesi çocukların yaşamlarını da derinden etkilemiştir. Bu çalışmada okul öncesi çocukların, COVID-19 salgını sürecindeki deneyimleri ve yaşadıkları sorunlar okul müdürü, öğretmen ve velilerin bakış açısından incelenmiştir. Salgın, çocuklar üzerinde kaygı, korku, panik ve beslenme alışkanlıklarında değişiklikler gibi olumsuz etkiler yaratmıştır. Bunun yanında, karantina süreçleri ile sosyal ilişkilerin azalması sonucunda iletişim becerilerinde zayıflamaya neden olarak; fiziksel, bilişsel ve dil gelişiminde sorunlar meydana getirmiştir. Ayrıca çocukların oyun oynama biçimlerinde ve oyun arkadaşlıklarında değişimler yaşanmış, telefon, tablet ve televizyon gibi teknolojik araçların kullanımında artış gözlemlenmiştir. Çalışmanın sonucunda okul öncesi çocukların, COVID-19 salgını sürecinden olumsuz etkilenmesindeki temel unsurun "sosyal izolasyon" olduğu tespit edilmiştir.
Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Türkiye'nin Toplumsal Yapısı, 2022
Giriş
Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal
değişmeler hasta... more Giriş Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal değişmeler hastalık ve sağlığın nasıl ele alındığı üzerinde oldukça etkili faktörlerdir. Sağlık sistemi sadece hükümetleri ve sağlık çalışanlarını değil, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir konudur. Günümüzde sağlık sistemleri evrensel standartlara göre organize olmakla birlikte, toplumsal dinamikler de sağlık anlayışı üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Moderniteyle birlikte ulus devletlerin örgütlenme biçimleri sağlık sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Böylece sağlık sistemi toplumların gelişmişlik düzeyini gösteren bir araç haline gelmiştir. Batı toplumlarında 18.yüzyıl Aydınlanma döneminde ilerleme anlayışının hâkim paradigma haline gelmesiyle birlikte, bilimsel ve tıbbi yöntemleri kullanarak sistematik bir şekilde sağlık ve hastalıkla ilgili konular ele alınmaya başlanmıştır. Cumhuriyet Dönemi Sağlık Sistemi 1941-1960 Dönemi 1961-1980 Dönemi 1981-2003 Dönemi 2003 Sonrası Türkiye'nin Sağlık Göstergeleri Sağlık Harcamaları Sağlık Hizmeti Veren Kurumlar ve Sağlık Hizmeti Personeli Sayısı Sonuç Çizgi Kitabevi Yayınları: 1440 ISBN: 978-605-196-921-3 Yayıncı Sertifika No: 52493
Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Türkiye'ye kitleler halinde gelen Suriyeliler... more Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Türkiye'ye kitleler halinde gelen Suriyeliler, toplumsal ve siyasi arenada tartışmaların ve kutuplaşmaların kaynağı olmuştur. Toplumsal sorunların inşasında kitle iletişim araçlarının gücü düşünüldüğünde Suriyeli çocukların medyada nasıl çerçevelendiğini ortaya koymak, halkın algı ve yorumlama eğilimlerini anlamak bakımından son derece önemlidir. Bu çalışmanın amacı, birbirine karşıt görüşlü iki gazete olan Sabah ve Sözcü Gazetesi'nde Suriyeli çocukların nasıl çerçevelendiğini ortaya koymaktır. Bu amaçla, 1 Ağustos 2018-1 Ağustos 2019 tarihleri arasında her iki gazetede Suriyeli çocuklara dair yer alan haberler taranarak içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Haber çerçeveleri metin içinde ilk bakışta görünür olmadıkları için, bu çerçeveleri belirleyebilmek amacıyla niteliksel ve niceliksel içerik analizi tekniğinden yararlanılmıştır. Gazete haberlerinin ve ilgili literatürün incelenmesi sonucunda beş tema belirlenmiştir: Uyum ve toplumsal kabul, Destek ve koruma, Trajedi, Güvenlik sorunları ve Göçmen politikaları. Tema ve kategorilerin belirlenmesinden sonra literatürden de yararlanarak bu tema ve kategorilerin içinde yer aldığı dört haber çerçevesi belirlenmiştir: (1) Çözüm çerçevesi, (2) Yardım ve güçlendirme çerçevesi, (3) Mağduriyet çerçevesi ve (4) Politika çerçevesi. İncelenen haberlerde çocuklar sıklıkla eğitime dair konularda haberlerde yer almışlardır. Temel bir hak olarak çocukların eğitimi; hem topluma uyumları ve bu konuda yapılan destek çalışmaları açısından hem de yaşadıkları sorunların çözümü bağlamında, en temel yorumlama çerçevesini oluşturmaktadır.
Sosyal Bilimler Perspektifinden Salgın Hastalıklar ve Toplumsal Dönüşüm , 2021
The lives of people have been adversely affected due to the uncertainty, social-economic problems... more The lives of people have been adversely affected due to the uncertainty, social-economic problems and fear of disease experienced during the global Covid-19 pandemic. As a result of quarantine practices and restrictions, some groups have suffered more. Women and children are two of the groups most negatively impacted by the quarantine practices and restrictions. The purpose of this research is to determine if there is a relationship between the Covid-19 pandemic and violence towards women. This qualitative research was conducted in Izmir between July 2021 and September 2021 and consists of semi-structured, in-depth interviews The interviews were carried out face-to-face and online when conditions did not allow for in-person interviews. The sample consisted of 11 people working in women's counseling centers, shelters and related non-governmental organizations. The people participating in the research were identified by the snowball method. The research data were analyzed with descriptive and content analysis techniques. The research findings revealed that women face a greater risk of violence during the epidemic process, that the intensity of violence increased, and that they become more susceptible to all kinds of violence due to the difficulties they experience in accessing economic and social opportunities. In addition, this analysis indicates that it is difficult to generalize about the profile of women who have been exposed to violence during the epidemic and the profile of the perpetrator.
Bu bölümde aşağıdaki yeterlikleri kazanmanız beklenmektedir:
• Toplumsal etki kavramını tanımlaya... more Bu bölümde aşağıdaki yeterlikleri kazanmanız beklenmektedir: • Toplumsal etki kavramını tanımlayabilme; • Toplumsal etki türlerini örneklerle açıklayabilme; • Uyma davranışının nedenlerini tartışabilme; • Uyma davranışının türlerini belirtebilme; • Uyma ile ilgili araştırmaları değerlendirebilme; • Otoriteye itaat kavramını tanımlayabilme; • İtaat davranışının temel nedenlerini tartışabilme; • Azınlık etkisinin oluşumunu açıklayabilme.
Sosyal Bilimler Perspektifinden Salgın Hastalıklar ve Toplumsal Dönüşüm, 2021
Covid-19 salgını 2019 yılının sonunda Çin’de ortaya çıkarak, tüm dünyayı etkisi altına almış ve D... more Covid-19 salgını 2019 yılının sonunda Çin’de ortaya çıkarak, tüm dünyayı etkisi altına almış ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Türkiye’deki ilk vaka ise 11 Mart 2020 tarihinde bildirilmiştir. Salgın nedeniyle gerçekleşen ilk ölümler yaşlı ve kronik hastalıklara sahip kişiler arasında olmuştur. Bu süreçte, yüksek risk grubunda olmaları sebebiyle 65 yaş ve üstü bireyler salgın kaynaklı kısıtlamalara maruz kalan ilk grubu oluşturmuştur. Salgının getirdiği sosyal izolasyon sürecinin uzamasıyla Covid-19’un 65 yaş ve üstü bireyler üzerinde farklı etkilere sebep olacağı düşünülmüştür. Bu çalışmanın amacı; küresel bir kriz olarak görülen Covid-19 salgın sürecinin ve salgın sürecinde getirilen kısıtlamaların 65 yaş ve üstü bireylerin yaşamı üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, İzmir ilinde yaşayan 65 yaş ve üstü bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri derinlemesine görüşme tekniğiyle toplanmış ve araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Derinlemesine görüşmeler 2021 yılının Temmuz-Eylül ayları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında, 13 kadın 8 erkek olmak üzere toplam 21 katılımcıyla görüşülmüştür. Katılımcılar amaçlı örneklemeye uygun bir şekilde kartopu yöntemiyle belirlenmiştir. Görüşmeler; salgın kurallarına uygun şekilde ve bireylerin istekleri doğrultusunda yüz yüze, online veya telefon aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar farklı sosyo-ekonomik statü seviyelerinden gelmektedir. Araştırmanın veri analizinde nitel veri analizlerinden betimsel analiz kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, katılımcılar salgın sürecinde getirilen kısıtlamalara dair farklı görüşler bildirmiştir. Ayrıca Covid-19 salgın sürecini, yaşlıların sosyo-ekonomik düzeylerine göre farklı deneyimledikleri ortaya çıkmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Yaşlılık, Sosyal Etkiler, Kısıtlama, Salgın
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2021
Çevre sorunlarının her geçen gün artması ve bu durumun canlıların yaşamını
tehlikeye sokması; bi... more Çevre sorunlarının her geçen gün artması ve bu durumun canlıların yaşamını tehlikeye sokması; bireylerin gezegeni korumak, yaşanılabilir hale getirmek ve gezegenin yaşam ömrünü uzatabilmek adına çevreye karşı olan tutum ve davranışlarını, görev ve sorumluluklarını, çevre bilinçlerini tekrar gözden geçirmelerini gerektirmektedir. Bu anlamda dünyanın doğal kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından toplumun bütün bireylerinin sorumlulukları bulunmaktadır. Özellikle üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları doğal ve sosyal çevreye dair sorumluluk geliştirmeleri sadece üniversiteleri ve kendileri açısından değil, tüm toplum için büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda çevre bilincinin artması, sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi çerçevesinde adımlar atılması önemlidir. Bu çalışmanın amacı; gelecekte üretime işgücü olarak katılacak, topluma ve çevresindeki bireylere etkisi yüksek olacak üniversite öğrencilerinin çevreye karşı duyarlılıklarını belirlemek üzere çevre davranışlarını saptamaktır. Bu kapsamda, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 411 kişiye online anket uygulanmıştır. Yapılan faktör analizi sonucu; “çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunma”, “geri dönüşüm çabaları”, “sorumlu vatandaş olma”, “kaynak koruma çabaları” olmak üzere dört faktör elde edilmiştir. Bu faktörler açısından öğrencilerin demografik özelliklerine göre farklılıkları analiz edebilmek ve bu faktörlerle öğrencilerin sigara kullanım durumları ve sigara kullanım sıklıkları arasındaki ilişkileri ortaya koyabilmek amacıyla hipotezler geliştirilmiştir. Sonuçlar; öğrencilerin sorumlu vatandaş olmaları açısından cinsiyetlerine, annelerinin eğitim düzeylerine, mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirlerine göre, geri dönüşüm çabaları açısından babalarının mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirine göre farklılıklar olduğunu göstermiştir. Öğrencilerin çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunmaları babalarının eğitim düzeylerine göre, kaynak koruma çabaları ise kişisel gelirlerine göre farklılık göstermektedir. Anahtar kelimeler: Çevre, Çevre Davranışı, Çevre Bilinci, Geri Dönüşüm, Sosyal Pazarlama
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2020
Neoliberal politikaların etkisi ve refah devletinin çıkmaza girmesiyle birlikte düzensiz göç olgu... more Neoliberal politikaların etkisi ve refah devletinin çıkmaza girmesiyle birlikte düzensiz göç olgusu, Avrupa ülkelerinin resmî söylemlerinde bir kriz olarak yer almaya başlamıştır. Bu bağlamda, düzensiz göç ve göçmen tanımlamaları da devletlerin çıkarları etrafında şekillenen göç politikalarının bir aracı haline gelmiştir. Bununla birlikte düzensiz göçü ortaya çıkaran yapısal etkenler göz ardı edilmiştir. Bulundukları ülkelerde, yasal izne sahip olmadan yaşayan bu kişiler, yasa dışı olarak adlandırılmış ve kontrol altına alınması gereken unsurlar olarak devletlerin en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmuştur. Ancak sorunun göçmen krizi bağlamında tartışılması, düzensiz göçmenlerin yaşadığı sorunları gölgelemiştir. Bu sorunlardan biri de sağlık hizmetlerine erişimdir. Sağlık hizmetlerine erişim ise her birey için temel bir sağlık hakkıdır. Bu çalışmanın amacı, Avrupa ülkelerinde yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimde karşılaştıkları engelleri ortaya koymaktır. Bu amaçla, alanyazında bu konuda yer alan makaleler kategorik içerik analiz tekniğiyle analiz edilip, tema ve alt kategoriler oluşturulmuştur. Çalışma boyunca hâkim olan yaklaşım, sağlığın bir insan hakkı olarak ele alınması gerekliliğidir. Refah devletinin yaşadığı krizin sonucunda, Avrupa ülkelerinde düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi artık temel bir insan hakkı olarak ele alınmamaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, düzensiz göçmenler sağlık hizmetlerine erişimin önündeki yapısal ve bireysel engeller nedeniyle, diğer göçmen gruplarına kıyasla sağlık hizmetlerine erişimde en dezavantajlı konumda bulunan grubu oluşturmaktadır. Düzensiz göçmen sağlığı, birçok Avrupa ülkesinde, bir insan hakkı olmaktan ziyade, ulusal çıkarlar tarafından sınırlandırılmış bir politika alanı olarak ele alınmaktadır. Sonuç ve öneriler kısmında ise, Avrupa‟da yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişiminin sağlık hakkı perspektifinde yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya konulmuştur
Obesity is often considered merely a medical problem with medical solutions. It is viewed as a ma... more Obesity is often considered merely a medical problem with medical solutions. It is viewed as a matter of changing one’s diet and increasing physical exercise. However, to understand and address this complex issue, its social determinants must also be deliberated, which include individual, socioeconomic, cultural and political factors. Therefore, obesity cannot be analyzed without acknowledging its socioeconomic, cultural and political underpinnings. In this review, the social determinants of obesity in Turkey will be used as an illustrative example. We will highlight the behavioral, social, and environmental factors, and argue that only by identifying actions through social policies beyond the health sector can obesity be clearly understood and tackled. Finally, we will analyze social, economic and political dimensions to show how the social conditions influence individuals’ health and well-being.
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Öz Gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranları artış göstermektedir. Bu ... more Öz Gençler arasında sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranları artış göstermektedir. Bu durum hem halk sağlığını tehdit etmekte hem de bağımlılığa bağlı çeşitli toplumsal sorunları beraberinde getirmektedir. Risk grubunda olan lise öğrencilerinin bağımlılık yapıcı maddeleri kullanma oranlarını tespit etmek sorunun boyutunu görmek ve mücadelede izlenecek yolları belirlemek için önemlidir. Bu araştırmanın amacı lise öğrencilerinin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanım yaygınlığını ve madde kullanımıyla ilişkili sosyo-demografik faktörleri ele almaktır. Bu amaçla Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde altı lisede, 9. ve 10. sınıfa devam eden 679 öğrenciye anket uygulanmıştır. Anket formunda katılımcılara sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına dair soruların yanında, sınıf, cinsiyet, sosyoekonomik durum, sosyal çevresinde bulunan kişilerin sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımları hakkında sorular sorulmuştur. Buna göre öğrencilerin bu maddeleri kullanımıyla cinsiyet, okul türü, sınıf, okul başarısı, aile ve yakın arkadaşların sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı arasında istatistiki olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin %22,1'i son 30 günde sigara içtiğini; %7,6'sı son 30 günde alkol içtiğini, %14,5'i hayatı boyunca en az bir kere nargile içtiğini ve %2,4'ü hayatı boyunca en az bir kere uyuşturucu madde kullandığını belirtmiştir. Katılımcıların %32'si ilk sigaralarını 7 ile 15 yaşları arasında denemiştir. Gençleri bağımlılık yapıcı maddelerden korumak için okul ve aile iş birliğini de içeren çok yönlü politikaların geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Özellikle sportif, sanatsal, kültürel ve topluma yararlı faaliyetler aracılığıyla gençlerin kendilerini gerçekleştirmesi teşvik edilmelidir.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 2019
Betimleyici tipte olan nitel araştırmada Otizm ve Zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocuğa sahip... more Betimleyici tipte olan nitel araştırmada Otizm ve Zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocuğa sahip ailelerin çocuklarının engel durumu ile ilgili sosyal ilişkilerinde karşılaştıkları sorunların ve bu sorunlarla baş etme yollarının saptanması amaçlanmıştır. Araştırma Malatya ilinde bulunan bir Nisan, 2018 yılında yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemi 6 anne ve 4 babadan oluşmuştur. Anne ve babalarla iki farklı odak grup görüşmesi yapılmıştır. Veriler betimsel analiz tekniklerini kullanarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda ortaya çıkan temalar iki ana başlık altında sınıflandırılmıştır: Sosyal dışlanma ve izolasyon ve baş etme yolları. Sosyal dışlanma ve izolasyon teması için yedi alt kategori belirlenmiştir. Bu kategorilerden bazıları: Sosyal kabul ve destek görmeme; bulaşıcı hastalık gibi görülmesi; damgalanma/etiketlenme; sorunun bireyselleştirilmesidir. Baş etme yolları teması için ise dört alt kategori belirlenmiştir: Dernekleşme; Özel gereksinimi olan çocuğa sahip diğer ail...
Bu calismanin amaci ulusal gazetelerdeki saglik haberlerinin iceriginin incelenmesidir. Bu baglam... more Bu calismanin amaci ulusal gazetelerdeki saglik haberlerinin iceriginin incelenmesidir. Bu baglamda, saglik haberlerinin icerikleri kadina nasil seslenildiginin ortaya konulmasi acisindan analiz edilmistir. Bununla birlikte, tuketime ozendirme, yasamin tibbilestirilmesi ve sagligin bireysellestirilmesi temalarinin toplum tarafindan kadina atfedilen rollerle baglantisi ortaya konulmaya calisilmistir. Ayrica, bu mesajlarin saglik sorunlarini bireyin sorumlulugu olarak mi, yoksa politikalar duzeyinde mi ele aldigi belirlenmeye calisilmistir. Arastirmanin orneklemini, 2011 yilinda yayinlanan tiraji en yuksek dort gazete (Posta, Sabah, Zaman, Hurriyet) olusturmaktadir. Bu gazetelerde degerlendirmeye alinan 518 haber, “bireysellestirilen saglik,” “yasamin tibbilestirilmesi” ve “tuketime ozendirme” temalari altinda incelenmistir. Veriler icerik analizi ile cozumlenmistir. Arastirmanin sonuclarina gore, gazetelerdeki saglik haberlerinin % 58’inin kadin okuyuculari hedef aldigi belirlenmisti...
ÖZET: Sağlığın korunması ve geliştirilmesi sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir soru... more ÖZET: Sağlığın korunması ve geliştirilmesi sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin sağlığı destekleyen davranışlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada öğrencilerin sosyo-ekonomik ve demografik özelliklerinin sağlığı destekleyen davranışları üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. Araştırma tarama modelinde desenlenmiştir. Araştırmanın örneklemini, Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğrenim gören ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 456 öğrenci oluşturmaktadır. Verileri toplama aracı olarak, Walker ve Hill-Polerecky tarafından geliştirilen (1997) Sağlığı Geliştirici Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği kullanılmıştır (SGYBDÖ). Verilerin analizinde, betimsel istatistikler, t-testi, ANOVA ve Pearson's korelasyonu tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; öğrencilerin sağlığı geliştirici yaşam biçimi davranışları orta düzeydedir. Öğrencilerin üniversitede geçirdikleri yıl arttıkça ...
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (SOBİDER), 2024
Madde bağımlılığı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sonuçları olan çok
katmanlı bir sorundur.... more Madde bağımlılığı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sonuçları olan çok katmanlı bir sorundur. Bu çalışmanın amacı; madde bağımlılığı tedavisi gören bireylerin bakış açısıyla madde bağımlılığının nedenlerini, sosyal çevre ve madde kullanımı arasındaki i lişkiyi ve tedavi deneyimlerini çok yönlü olarak bütüncül bir şekilde ele almaktır. Çalışma kapsamında AMATEM’de tedavi gören 18 katılımcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler betimsel analiz yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada e lde edilen bulgulara göre, bireyleri madde kullanımına iten bireysel ve toplumsal faktörler bulunmaktadır. Madde bağımlılığı tedavisi görmüş bireylerin farklı eğitim, meslek ve gelir durumuna sahip olması bağımlılığın toplumun bütün kesimleri için risk oluşturduğunu göstermektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu son yıllarda madde kullanımının yaygınlaştığını dile getirmiştir. Madde kullanan bireyler; aile, arkadaş çevresi, eğitim, iş, sağlık, ekonomi, suça karışma ve damgalanma alanında sorunlar yaşadıklar ını ifade etmişlerdir. Katılımcılar madde bağımlılığını önleme, bağımlılıktan kurtulma ve tedavi sonrası toplumla yeniden bütünleşmeye dair önerilerde bulunmuşlardır.
Cumhuriyetin 100. Yılına Armağan: Sosyal Bilimler Çerçevesinde Güncel Araştırmalar, 2023
Göçün ülkeler üzerindeki etkileri ekonomik ve demografik tartışmalar etrafında yoğunlaşmıştır. Dü... more Göçün ülkeler üzerindeki etkileri ekonomik ve demografik tartışmalar etrafında yoğunlaşmıştır. Dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu barındıran ülke Türkiye’dir. Türkiye, Suriyelileri kabul ederek onların temel ihtiyaçlarını karşılamayı bir insani sorumluluk olarak değerlendirmiştir. Bununla birlikte kitlesel Suriyeli göçünün yol açtığı sonuçlarla ilgili yapılan tartışmalarda ekonomi üzerindeki etkiler merkezi önemde olmuştur. Bu çalışmada çoğu düşük vasıflı olan Suriyeli göçmenlerin düşük vasıf gerektiren işlerde istihdam edilmesi halinde ülke üretimine fayda sağlamaktan çok mevcut yoksulluğu artırabileceği resmi veriler ve çeşitli araştırma sonuçları ile desteklenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomistler geç de olsa kitlesel göçün gelişmiş ülkelerde de gelir eşitsizliğini şiddetlendirdiğini kabul etmişlerdir. Ekonomi prensiplerine göre, daha fazla göçmen daha fazla işgücü anlamına gelmektedir. Çoğu düşük vasıflı olan göçmenin, istihdamdaki payının artması düşük vasıflı yerli çalışanların ortalama ücretlerini düşürecektir. Göçmenler işgücü piyasasına dahil olduklarında ülkenin toplam üretimini gösteren gayrisafi milli hasılası şüphesiz yükselecektir. Fakat bir ülkenin yaşam standardının en iyi göstergesi toplam hasıladan ziyade nüfusu da içeren kişi başına düşen gayri safi milli hasılasıdır. Göçün en büyük kazananları varlıklı yerliler iken en büyük kaybedenleri yoksul ve orta sınıf olmaktadır. Açıkçası, göç yoksullar ile varlıklılar arasındaki ekonomik farkı artırmaktadır. Dolayısıyla bu durum, geçici koruma altındaki Suriyelilerin işgücüne dahil edilme sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve hızla küresel bir pandemiye dönüşen COVID-19 salgını, bulaşıcı ... more Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve hızla küresel bir pandemiye dönüşen COVID-19 salgını, bulaşıcı bir hastalık olarak dünya gündemine damgasını vurmuştur. Salgınla beraber ekonomiden sosyal yaşama dair birçok değişim yaşanmış ve salgın kapsamında çeşitli önlemler alınmıştır. Alınan tedbirler sonucu, salgının olumsuz etkilediği gruplardan biri de gençler olmuştur. Araştırma, COVID-19 salgını ve kısıtlamalarının üniversite öğrencilerinin yaşamları üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Bu bağlamda üniversite öğrencilerinin sosyal hayatlarında, tüketim alışkanlıklarında, serbest zamanı kullanma biçimlerinde oluşan değişimler yanında, yüz yüze eğitimden uzaktan eğitim modeline geçişi nasıl deneyimledikleri, fiziksel hareketsizlik, sağlık sorunları ve bu sorunlarla baş etme süreçlerini gençlerin perspektifinden aktarmayı amaçlamaktadır. Öğrencilerin yaşadığı bu deneyimler sonucunda, geliştirdikleri baş etme pratikleri incelenerek, yaşanan sorunlara çözüm önerileri geliştirilmesi de amaçlanmıştır. Çalışmada, İzmir Demokrasi Üniversitesinde eğitim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme tekniği kullanılarak seçilen 21 öğrenciyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmada, salgın sürecinde özgürlükleri kısıtlanan üniversite öğrencilerinin aile ilişkilerinin zedelendiği, sosyal ilişkilerinde tahammülsüzlükle baş ettikleri, serbest zaman kullanımlarında değişiklikler olduğu ve hasta olmaktan ziyade hastalık bulaştırma korkusu yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle, benzer bir kriz durumunda gençlere zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri ortamların sağlanmasının, gençlerin biyopsikososyal durumları üzerinde daha olumlu bir etki yaratacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, 2023
COVID-19 salgını küresel ölçekte bütün toplumları etkilemiştir. Salgın toplumun bütün katmanların... more COVID-19 salgını küresel ölçekte bütün toplumları etkilemiştir. Salgın toplumun bütün katmanlarını ve yaş gruplarını çeşitli şekillerde etkilediği gibi, 3-6 yaş arası okul öncesi çocukların yaşamlarını da derinden etkilemiştir. Bu çalışmada okul öncesi çocukların, COVID-19 salgını sürecindeki deneyimleri ve yaşadıkları sorunlar okul müdürü, öğretmen ve velilerin bakış açısından incelenmiştir. Salgın, çocuklar üzerinde kaygı, korku, panik ve beslenme alışkanlıklarında değişiklikler gibi olumsuz etkiler yaratmıştır. Bunun yanında, karantina süreçleri ile sosyal ilişkilerin azalması sonucunda iletişim becerilerinde zayıflamaya neden olarak; fiziksel, bilişsel ve dil gelişiminde sorunlar meydana getirmiştir. Ayrıca çocukların oyun oynama biçimlerinde ve oyun arkadaşlıklarında değişimler yaşanmış, telefon, tablet ve televizyon gibi teknolojik araçların kullanımında artış gözlemlenmiştir. Çalışmanın sonucunda okul öncesi çocukların, COVID-19 salgını sürecinden olumsuz etkilenmesindeki temel unsurun "sosyal izolasyon" olduğu tespit edilmiştir.
Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Türkiye'nin Toplumsal Yapısı, 2022
Giriş
Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal
değişmeler hasta... more Giriş Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal değişmeler hastalık ve sağlığın nasıl ele alındığı üzerinde oldukça etkili faktörlerdir. Sağlık sistemi sadece hükümetleri ve sağlık çalışanlarını değil, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir konudur. Günümüzde sağlık sistemleri evrensel standartlara göre organize olmakla birlikte, toplumsal dinamikler de sağlık anlayışı üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Moderniteyle birlikte ulus devletlerin örgütlenme biçimleri sağlık sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Böylece sağlık sistemi toplumların gelişmişlik düzeyini gösteren bir araç haline gelmiştir. Batı toplumlarında 18.yüzyıl Aydınlanma döneminde ilerleme anlayışının hâkim paradigma haline gelmesiyle birlikte, bilimsel ve tıbbi yöntemleri kullanarak sistematik bir şekilde sağlık ve hastalıkla ilgili konular ele alınmaya başlanmıştır. Cumhuriyet Dönemi Sağlık Sistemi 1941-1960 Dönemi 1961-1980 Dönemi 1981-2003 Dönemi 2003 Sonrası Türkiye'nin Sağlık Göstergeleri Sağlık Harcamaları Sağlık Hizmeti Veren Kurumlar ve Sağlık Hizmeti Personeli Sayısı Sonuç Çizgi Kitabevi Yayınları: 1440 ISBN: 978-605-196-921-3 Yayıncı Sertifika No: 52493
Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Türkiye'ye kitleler halinde gelen Suriyeliler... more Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Türkiye'ye kitleler halinde gelen Suriyeliler, toplumsal ve siyasi arenada tartışmaların ve kutuplaşmaların kaynağı olmuştur. Toplumsal sorunların inşasında kitle iletişim araçlarının gücü düşünüldüğünde Suriyeli çocukların medyada nasıl çerçevelendiğini ortaya koymak, halkın algı ve yorumlama eğilimlerini anlamak bakımından son derece önemlidir. Bu çalışmanın amacı, birbirine karşıt görüşlü iki gazete olan Sabah ve Sözcü Gazetesi'nde Suriyeli çocukların nasıl çerçevelendiğini ortaya koymaktır. Bu amaçla, 1 Ağustos 2018-1 Ağustos 2019 tarihleri arasında her iki gazetede Suriyeli çocuklara dair yer alan haberler taranarak içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Haber çerçeveleri metin içinde ilk bakışta görünür olmadıkları için, bu çerçeveleri belirleyebilmek amacıyla niteliksel ve niceliksel içerik analizi tekniğinden yararlanılmıştır. Gazete haberlerinin ve ilgili literatürün incelenmesi sonucunda beş tema belirlenmiştir: Uyum ve toplumsal kabul, Destek ve koruma, Trajedi, Güvenlik sorunları ve Göçmen politikaları. Tema ve kategorilerin belirlenmesinden sonra literatürden de yararlanarak bu tema ve kategorilerin içinde yer aldığı dört haber çerçevesi belirlenmiştir: (1) Çözüm çerçevesi, (2) Yardım ve güçlendirme çerçevesi, (3) Mağduriyet çerçevesi ve (4) Politika çerçevesi. İncelenen haberlerde çocuklar sıklıkla eğitime dair konularda haberlerde yer almışlardır. Temel bir hak olarak çocukların eğitimi; hem topluma uyumları ve bu konuda yapılan destek çalışmaları açısından hem de yaşadıkları sorunların çözümü bağlamında, en temel yorumlama çerçevesini oluşturmaktadır.
Sosyal Bilimler Perspektifinden Salgın Hastalıklar ve Toplumsal Dönüşüm , 2021
The lives of people have been adversely affected due to the uncertainty, social-economic problems... more The lives of people have been adversely affected due to the uncertainty, social-economic problems and fear of disease experienced during the global Covid-19 pandemic. As a result of quarantine practices and restrictions, some groups have suffered more. Women and children are two of the groups most negatively impacted by the quarantine practices and restrictions. The purpose of this research is to determine if there is a relationship between the Covid-19 pandemic and violence towards women. This qualitative research was conducted in Izmir between July 2021 and September 2021 and consists of semi-structured, in-depth interviews The interviews were carried out face-to-face and online when conditions did not allow for in-person interviews. The sample consisted of 11 people working in women's counseling centers, shelters and related non-governmental organizations. The people participating in the research were identified by the snowball method. The research data were analyzed with descriptive and content analysis techniques. The research findings revealed that women face a greater risk of violence during the epidemic process, that the intensity of violence increased, and that they become more susceptible to all kinds of violence due to the difficulties they experience in accessing economic and social opportunities. In addition, this analysis indicates that it is difficult to generalize about the profile of women who have been exposed to violence during the epidemic and the profile of the perpetrator.
Bu bölümde aşağıdaki yeterlikleri kazanmanız beklenmektedir:
• Toplumsal etki kavramını tanımlaya... more Bu bölümde aşağıdaki yeterlikleri kazanmanız beklenmektedir: • Toplumsal etki kavramını tanımlayabilme; • Toplumsal etki türlerini örneklerle açıklayabilme; • Uyma davranışının nedenlerini tartışabilme; • Uyma davranışının türlerini belirtebilme; • Uyma ile ilgili araştırmaları değerlendirebilme; • Otoriteye itaat kavramını tanımlayabilme; • İtaat davranışının temel nedenlerini tartışabilme; • Azınlık etkisinin oluşumunu açıklayabilme.
Sosyal Bilimler Perspektifinden Salgın Hastalıklar ve Toplumsal Dönüşüm, 2021
Covid-19 salgını 2019 yılının sonunda Çin’de ortaya çıkarak, tüm dünyayı etkisi altına almış ve D... more Covid-19 salgını 2019 yılının sonunda Çin’de ortaya çıkarak, tüm dünyayı etkisi altına almış ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Türkiye’deki ilk vaka ise 11 Mart 2020 tarihinde bildirilmiştir. Salgın nedeniyle gerçekleşen ilk ölümler yaşlı ve kronik hastalıklara sahip kişiler arasında olmuştur. Bu süreçte, yüksek risk grubunda olmaları sebebiyle 65 yaş ve üstü bireyler salgın kaynaklı kısıtlamalara maruz kalan ilk grubu oluşturmuştur. Salgının getirdiği sosyal izolasyon sürecinin uzamasıyla Covid-19’un 65 yaş ve üstü bireyler üzerinde farklı etkilere sebep olacağı düşünülmüştür. Bu çalışmanın amacı; küresel bir kriz olarak görülen Covid-19 salgın sürecinin ve salgın sürecinde getirilen kısıtlamaların 65 yaş ve üstü bireylerin yaşamı üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, İzmir ilinde yaşayan 65 yaş ve üstü bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri derinlemesine görüşme tekniğiyle toplanmış ve araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Derinlemesine görüşmeler 2021 yılının Temmuz-Eylül ayları arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında, 13 kadın 8 erkek olmak üzere toplam 21 katılımcıyla görüşülmüştür. Katılımcılar amaçlı örneklemeye uygun bir şekilde kartopu yöntemiyle belirlenmiştir. Görüşmeler; salgın kurallarına uygun şekilde ve bireylerin istekleri doğrultusunda yüz yüze, online veya telefon aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar farklı sosyo-ekonomik statü seviyelerinden gelmektedir. Araştırmanın veri analizinde nitel veri analizlerinden betimsel analiz kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, katılımcılar salgın sürecinde getirilen kısıtlamalara dair farklı görüşler bildirmiştir. Ayrıca Covid-19 salgın sürecini, yaşlıların sosyo-ekonomik düzeylerine göre farklı deneyimledikleri ortaya çıkmıştır.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Yaşlılık, Sosyal Etkiler, Kısıtlama, Salgın
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2021
Çevre sorunlarının her geçen gün artması ve bu durumun canlıların yaşamını
tehlikeye sokması; bi... more Çevre sorunlarının her geçen gün artması ve bu durumun canlıların yaşamını tehlikeye sokması; bireylerin gezegeni korumak, yaşanılabilir hale getirmek ve gezegenin yaşam ömrünü uzatabilmek adına çevreye karşı olan tutum ve davranışlarını, görev ve sorumluluklarını, çevre bilinçlerini tekrar gözden geçirmelerini gerektirmektedir. Bu anlamda dünyanın doğal kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından toplumun bütün bireylerinin sorumlulukları bulunmaktadır. Özellikle üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları doğal ve sosyal çevreye dair sorumluluk geliştirmeleri sadece üniversiteleri ve kendileri açısından değil, tüm toplum için büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda çevre bilincinin artması, sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi çerçevesinde adımlar atılması önemlidir. Bu çalışmanın amacı; gelecekte üretime işgücü olarak katılacak, topluma ve çevresindeki bireylere etkisi yüksek olacak üniversite öğrencilerinin çevreye karşı duyarlılıklarını belirlemek üzere çevre davranışlarını saptamaktır. Bu kapsamda, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 411 kişiye online anket uygulanmıştır. Yapılan faktör analizi sonucu; “çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunma”, “geri dönüşüm çabaları”, “sorumlu vatandaş olma”, “kaynak koruma çabaları” olmak üzere dört faktör elde edilmiştir. Bu faktörler açısından öğrencilerin demografik özelliklerine göre farklılıkları analiz edebilmek ve bu faktörlerle öğrencilerin sigara kullanım durumları ve sigara kullanım sıklıkları arasındaki ilişkileri ortaya koyabilmek amacıyla hipotezler geliştirilmiştir. Sonuçlar; öğrencilerin sorumlu vatandaş olmaları açısından cinsiyetlerine, annelerinin eğitim düzeylerine, mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirlerine göre, geri dönüşüm çabaları açısından babalarının mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirine göre farklılıklar olduğunu göstermiştir. Öğrencilerin çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunmaları babalarının eğitim düzeylerine göre, kaynak koruma çabaları ise kişisel gelirlerine göre farklılık göstermektedir. Anahtar kelimeler: Çevre, Çevre Davranışı, Çevre Bilinci, Geri Dönüşüm, Sosyal Pazarlama
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2020
Neoliberal politikaların etkisi ve refah devletinin çıkmaza girmesiyle birlikte düzensiz göç olgu... more Neoliberal politikaların etkisi ve refah devletinin çıkmaza girmesiyle birlikte düzensiz göç olgusu, Avrupa ülkelerinin resmî söylemlerinde bir kriz olarak yer almaya başlamıştır. Bu bağlamda, düzensiz göç ve göçmen tanımlamaları da devletlerin çıkarları etrafında şekillenen göç politikalarının bir aracı haline gelmiştir. Bununla birlikte düzensiz göçü ortaya çıkaran yapısal etkenler göz ardı edilmiştir. Bulundukları ülkelerde, yasal izne sahip olmadan yaşayan bu kişiler, yasa dışı olarak adlandırılmış ve kontrol altına alınması gereken unsurlar olarak devletlerin en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmuştur. Ancak sorunun göçmen krizi bağlamında tartışılması, düzensiz göçmenlerin yaşadığı sorunları gölgelemiştir. Bu sorunlardan biri de sağlık hizmetlerine erişimdir. Sağlık hizmetlerine erişim ise her birey için temel bir sağlık hakkıdır. Bu çalışmanın amacı, Avrupa ülkelerinde yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimde karşılaştıkları engelleri ortaya koymaktır. Bu amaçla, alanyazında bu konuda yer alan makaleler kategorik içerik analiz tekniğiyle analiz edilip, tema ve alt kategoriler oluşturulmuştur. Çalışma boyunca hâkim olan yaklaşım, sağlığın bir insan hakkı olarak ele alınması gerekliliğidir. Refah devletinin yaşadığı krizin sonucunda, Avrupa ülkelerinde düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi artık temel bir insan hakkı olarak ele alınmamaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, düzensiz göçmenler sağlık hizmetlerine erişimin önündeki yapısal ve bireysel engeller nedeniyle, diğer göçmen gruplarına kıyasla sağlık hizmetlerine erişimde en dezavantajlı konumda bulunan grubu oluşturmaktadır. Düzensiz göçmen sağlığı, birçok Avrupa ülkesinde, bir insan hakkı olmaktan ziyade, ulusal çıkarlar tarafından sınırlandırılmış bir politika alanı olarak ele alınmaktadır. Sonuç ve öneriler kısmında ise, Avrupa‟da yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişiminin sağlık hakkı perspektifinde yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya konulmuştur
Sosyal Bilimler Çerçevesinde Bağımsızlık ve Yeniden Kuruluş , 2022
Dijitalleşmenin artması ve internet üzerinden alışverişin yaygınlaşmasıyla birlikte mobil yemek s... more Dijitalleşmenin artması ve internet üzerinden alışverişin yaygınlaşmasıyla birlikte mobil yemek sipariş uygulamaları da bireylerin yeme-içme pratiklerinde yer edinmeye başlamıştır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte akıllı telefon kullanımının artması, yeme içme sektörünü ve sipariş verme şekillerini de dönüşüme uğratmıştır. Dijitalleşmenin pek çok alanda insanları ve toplumu çeşitli açılardan değiştirdiği bilinmektedir. Ancak literatürde mobil yemek sipariş uygulamaları ve yemek yeme alışkanlıkları üzerine yapılan çalışmalar sınırlıdır. Bu kapsamda araştırmamız, mobil yemek sipariş uygulamalarının neden kullanıldığını, bireylerin yeme-içme pratiklerine, yemek yeme tercih ve alışkanlıklarına nasıl etki ettiğini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda araştırmamızda şu sorulara cevap aranmıştır.
Uploads
Papers by Hülya Yüksel
katmanlı bir sorundur. Bu çalışmanın amacı; madde bağımlılığı tedavisi gören
bireylerin bakış açısıyla madde bağımlılığının nedenlerini, sosyal çevre ve madde
kullanımı arasındaki i lişkiyi ve tedavi deneyimlerini çok yönlü olarak bütüncül bir
şekilde ele almaktır. Çalışma kapsamında AMATEM’de tedavi gören 18 katılımcı
ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler betimsel analiz yöntemi
kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada e lde edilen bulgulara göre, bireyleri
madde kullanımına iten bireysel ve toplumsal faktörler bulunmaktadır. Madde
bağımlılığı tedavisi görmüş bireylerin farklı eğitim, meslek ve gelir durumuna
sahip olması bağımlılığın toplumun bütün kesimleri için risk oluşturduğunu göstermektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu son yıllarda madde kullanımının
yaygınlaştığını dile getirmiştir. Madde kullanan bireyler; aile, arkadaş çevresi, eğitim, iş, sağlık, ekonomi, suça karışma ve damgalanma alanında sorunlar
yaşadıklar ını ifade etmişlerdir. Katılımcılar madde bağımlılığını önleme,
bağımlılıktan kurtulma ve tedavi sonrası toplumla yeniden bütünleşmeye dair
önerilerde bulunmuşlardır.
gerektiren işlerde istihdam edilmesi halinde ülke üretimine fayda sağlamaktan
çok mevcut yoksulluğu artırabileceği resmi veriler ve çeşitli araştırma sonuçları
ile desteklenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomistler geç de olsa kitlesel
göçün gelişmiş ülkelerde de gelir eşitsizliğini şiddetlendirdiğini kabul
etmişlerdir. Ekonomi prensiplerine göre, daha fazla göçmen daha fazla işgücü anlamına gelmektedir. Çoğu düşük vasıflı olan göçmenin, istihdamdaki payının artması düşük vasıflı yerli çalışanların ortalama ücretlerini düşürecektir. Göçmenler işgücü piyasasına dahil olduklarında ülkenin toplam üretimini gösteren gayrisafi milli hasılası şüphesiz yükselecektir. Fakat bir ülkenin yaşam standardının en iyi göstergesi toplam hasıladan ziyade nüfusu da içeren kişi başına düşen gayri safi milli hasılasıdır. Göçün en büyük kazananları varlıklı yerliler iken en büyük kaybedenleri yoksul ve orta sınıf olmaktadır. Açıkçası, göç yoksullar ile varlıklılar arasındaki ekonomik farkı artırmaktadır. Dolayısıyla bu durum, geçici koruma altındaki Suriyelilerin işgücüne dahil edilme sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.
Çalışmada, İzmir Demokrasi Üniversitesinde eğitim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme tekniği kullanılarak seçilen 21 öğrenciyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmada, salgın sürecinde özgürlükleri kısıtlanan üniversite öğrencilerinin aile ilişkilerinin zedelendiği, sosyal ilişkilerinde tahammülsüzlükle baş ettikleri, serbest zaman kullanımlarında değişiklikler olduğu ve hasta olmaktan ziyade hastalık bulaştırma korkusu yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle, benzer bir kriz durumunda gençlere zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri ortamların sağlanmasının, gençlerin biyopsikososyal durumları üzerinde daha olumlu bir etki yaratacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal
değişmeler hastalık ve sağlığın nasıl ele alındığı üzerinde oldukça etkili faktörlerdir. Sağlık sistemi sadece hükümetleri ve sağlık çalışanlarını değil, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir konudur. Günümüzde sağlık sistemleri evrensel standartlara göre organize olmakla birlikte, toplumsal dinamikler de sağlık anlayışı üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Moderniteyle birlikte ulus devletlerin örgütlenme biçimleri sağlık sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Böylece sağlık sistemi toplumların gelişmişlik düzeyini gösteren bir araç haline gelmiştir. Batı toplumlarında 18.yüzyıl Aydınlanma döneminde ilerleme anlayışının hâkim paradigma haline gelmesiyle birlikte, bilimsel ve tıbbi yöntemleri kullanarak sistematik bir şekilde sağlık ve hastalıkla ilgili konular ele alınmaya başlanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Sağlık Sistemi
1941-1960 Dönemi
1961-1980 Dönemi
1981-2003 Dönemi
2003 Sonrası
Türkiye'nin Sağlık Göstergeleri
Sağlık Harcamaları
Sağlık Hizmeti Veren Kurumlar ve Sağlık Hizmeti Personeli Sayısı
Sonuç
Çizgi Kitabevi Yayınları: 1440
ISBN: 978-605-196-921-3
Yayıncı Sertifika No: 52493
• Toplumsal etki kavramını tanımlayabilme;
• Toplumsal etki türlerini örneklerle açıklayabilme;
• Uyma davranışının nedenlerini tartışabilme;
• Uyma davranışının türlerini belirtebilme;
• Uyma ile ilgili araştırmaları değerlendirebilme;
• Otoriteye itaat kavramını tanımlayabilme;
• İtaat davranışının temel nedenlerini tartışabilme;
• Azınlık etkisinin oluşumunu açıklayabilme.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Yaşlılık, Sosyal Etkiler, Kısıtlama, Salgın
tehlikeye sokması; bireylerin gezegeni korumak, yaşanılabilir hale getirmek ve
gezegenin yaşam ömrünü uzatabilmek adına çevreye karşı olan tutum ve
davranışlarını, görev ve sorumluluklarını, çevre bilinçlerini tekrar gözden
geçirmelerini gerektirmektedir. Bu anlamda dünyanın doğal kaynaklarının
sürdürülebilirliği açısından toplumun bütün bireylerinin sorumlulukları
bulunmaktadır. Özellikle üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları doğal ve
sosyal çevreye dair sorumluluk geliştirmeleri sadece üniversiteleri ve kendileri açısından değil, tüm toplum için büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda çevre
bilincinin artması, sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi çerçevesinde adımlar atılması
önemlidir.
Bu çalışmanın amacı; gelecekte üretime işgücü olarak katılacak, topluma ve
çevresindeki bireylere etkisi yüksek olacak üniversite öğrencilerinin çevreye karşı
duyarlılıklarını belirlemek üzere çevre davranışlarını saptamaktır. Bu kapsamda,
İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler arasından kolayda
örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 411 kişiye online anket uygulanmıştır.
Yapılan faktör analizi sonucu; “çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunma”, “geri
dönüşüm çabaları”, “sorumlu vatandaş olma”, “kaynak koruma çabaları” olmak
üzere dört faktör elde edilmiştir. Bu faktörler açısından öğrencilerin demografik
özelliklerine göre farklılıkları analiz edebilmek ve bu faktörlerle öğrencilerin sigara
kullanım durumları ve sigara kullanım sıklıkları arasındaki ilişkileri ortaya
koyabilmek amacıyla hipotezler geliştirilmiştir. Sonuçlar; öğrencilerin sorumlu
vatandaş olmaları açısından cinsiyetlerine, annelerinin eğitim düzeylerine,
mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirlerine göre, geri dönüşüm çabaları açısından
babalarının mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirine göre farklılıklar olduğunu
göstermiştir. Öğrencilerin çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunmaları babalarının
eğitim düzeylerine göre, kaynak koruma çabaları ise kişisel gelirlerine göre
farklılık göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Çevre, Çevre Davranışı, Çevre Bilinci, Geri Dönüşüm, Sosyal
Pazarlama
olmadan yaşayan bu kişiler, yasa dışı olarak adlandırılmış ve kontrol altına alınması gereken unsurlar olarak
devletlerin en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmuştur. Ancak sorunun göçmen krizi bağlamında
tartışılması, düzensiz göçmenlerin yaşadığı sorunları gölgelemiştir. Bu sorunlardan biri de sağlık hizmetlerine
erişimdir. Sağlık hizmetlerine erişim ise her birey için temel bir sağlık hakkıdır. Bu çalışmanın amacı, Avrupa
ülkelerinde yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimde karşılaştıkları engelleri ortaya koymaktır.
Bu amaçla, alanyazında bu konuda yer alan makaleler kategorik içerik analiz tekniğiyle analiz edilip, tema ve alt
kategoriler oluşturulmuştur. Çalışma boyunca hâkim olan yaklaşım, sağlığın bir insan hakkı olarak ele alınması
gerekliliğidir. Refah devletinin yaşadığı krizin sonucunda, Avrupa ülkelerinde düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi artık temel bir insan hakkı olarak ele alınmamaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, düzensiz
göçmenler sağlık hizmetlerine erişimin önündeki yapısal ve bireysel engeller nedeniyle, diğer göçmen gruplarına
kıyasla sağlık hizmetlerine erişimde en dezavantajlı konumda bulunan grubu oluşturmaktadır. Düzensiz göçmen
sağlığı, birçok Avrupa ülkesinde, bir insan hakkı olmaktan ziyade, ulusal çıkarlar tarafından sınırlandırılmış bir
politika alanı olarak ele alınmaktadır. Sonuç ve öneriler kısmında ise, Avrupa‟da yaşayan düzensiz göçmenlerin
sağlık hizmetlerine erişiminin sağlık hakkı perspektifinde yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya konulmuştur
katmanlı bir sorundur. Bu çalışmanın amacı; madde bağımlılığı tedavisi gören
bireylerin bakış açısıyla madde bağımlılığının nedenlerini, sosyal çevre ve madde
kullanımı arasındaki i lişkiyi ve tedavi deneyimlerini çok yönlü olarak bütüncül bir
şekilde ele almaktır. Çalışma kapsamında AMATEM’de tedavi gören 18 katılımcı
ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler betimsel analiz yöntemi
kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada e lde edilen bulgulara göre, bireyleri
madde kullanımına iten bireysel ve toplumsal faktörler bulunmaktadır. Madde
bağımlılığı tedavisi görmüş bireylerin farklı eğitim, meslek ve gelir durumuna
sahip olması bağımlılığın toplumun bütün kesimleri için risk oluşturduğunu göstermektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu son yıllarda madde kullanımının
yaygınlaştığını dile getirmiştir. Madde kullanan bireyler; aile, arkadaş çevresi, eğitim, iş, sağlık, ekonomi, suça karışma ve damgalanma alanında sorunlar
yaşadıklar ını ifade etmişlerdir. Katılımcılar madde bağımlılığını önleme,
bağımlılıktan kurtulma ve tedavi sonrası toplumla yeniden bütünleşmeye dair
önerilerde bulunmuşlardır.
gerektiren işlerde istihdam edilmesi halinde ülke üretimine fayda sağlamaktan
çok mevcut yoksulluğu artırabileceği resmi veriler ve çeşitli araştırma sonuçları
ile desteklenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomistler geç de olsa kitlesel
göçün gelişmiş ülkelerde de gelir eşitsizliğini şiddetlendirdiğini kabul
etmişlerdir. Ekonomi prensiplerine göre, daha fazla göçmen daha fazla işgücü anlamına gelmektedir. Çoğu düşük vasıflı olan göçmenin, istihdamdaki payının artması düşük vasıflı yerli çalışanların ortalama ücretlerini düşürecektir. Göçmenler işgücü piyasasına dahil olduklarında ülkenin toplam üretimini gösteren gayrisafi milli hasılası şüphesiz yükselecektir. Fakat bir ülkenin yaşam standardının en iyi göstergesi toplam hasıladan ziyade nüfusu da içeren kişi başına düşen gayri safi milli hasılasıdır. Göçün en büyük kazananları varlıklı yerliler iken en büyük kaybedenleri yoksul ve orta sınıf olmaktadır. Açıkçası, göç yoksullar ile varlıklılar arasındaki ekonomik farkı artırmaktadır. Dolayısıyla bu durum, geçici koruma altındaki Suriyelilerin işgücüne dahil edilme sürecinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.
Çalışmada, İzmir Demokrasi Üniversitesinde eğitim gören öğrenciler arasından kolayda örnekleme tekniği kullanılarak seçilen 21 öğrenciyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmada, salgın sürecinde özgürlükleri kısıtlanan üniversite öğrencilerinin aile ilişkilerinin zedelendiği, sosyal ilişkilerinde tahammülsüzlükle baş ettikleri, serbest zaman kullanımlarında değişiklikler olduğu ve hasta olmaktan ziyade hastalık bulaştırma korkusu yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle, benzer bir kriz durumunda gençlere zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri ortamların sağlanmasının, gençlerin biyopsikososyal durumları üzerinde daha olumlu bir etki yaratacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Toplumların sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, devlet örgütlenmesi ve sosyal
değişmeler hastalık ve sağlığın nasıl ele alındığı üzerinde oldukça etkili faktörlerdir. Sağlık sistemi sadece hükümetleri ve sağlık çalışanlarını değil, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir konudur. Günümüzde sağlık sistemleri evrensel standartlara göre organize olmakla birlikte, toplumsal dinamikler de sağlık anlayışı üzerinde belirleyici rol oynamaktadır. Moderniteyle birlikte ulus devletlerin örgütlenme biçimleri sağlık sistemi üzerinde de etkili olmuştur. Böylece sağlık sistemi toplumların gelişmişlik düzeyini gösteren bir araç haline gelmiştir. Batı toplumlarında 18.yüzyıl Aydınlanma döneminde ilerleme anlayışının hâkim paradigma haline gelmesiyle birlikte, bilimsel ve tıbbi yöntemleri kullanarak sistematik bir şekilde sağlık ve hastalıkla ilgili konular ele alınmaya başlanmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Sağlık Sistemi
1941-1960 Dönemi
1961-1980 Dönemi
1981-2003 Dönemi
2003 Sonrası
Türkiye'nin Sağlık Göstergeleri
Sağlık Harcamaları
Sağlık Hizmeti Veren Kurumlar ve Sağlık Hizmeti Personeli Sayısı
Sonuç
Çizgi Kitabevi Yayınları: 1440
ISBN: 978-605-196-921-3
Yayıncı Sertifika No: 52493
• Toplumsal etki kavramını tanımlayabilme;
• Toplumsal etki türlerini örneklerle açıklayabilme;
• Uyma davranışının nedenlerini tartışabilme;
• Uyma davranışının türlerini belirtebilme;
• Uyma ile ilgili araştırmaları değerlendirebilme;
• Otoriteye itaat kavramını tanımlayabilme;
• İtaat davranışının temel nedenlerini tartışabilme;
• Azınlık etkisinin oluşumunu açıklayabilme.
Anahtar Kelimeler: Covid-19, Yaşlılık, Sosyal Etkiler, Kısıtlama, Salgın
tehlikeye sokması; bireylerin gezegeni korumak, yaşanılabilir hale getirmek ve
gezegenin yaşam ömrünü uzatabilmek adına çevreye karşı olan tutum ve
davranışlarını, görev ve sorumluluklarını, çevre bilinçlerini tekrar gözden
geçirmelerini gerektirmektedir. Bu anlamda dünyanın doğal kaynaklarının
sürdürülebilirliği açısından toplumun bütün bireylerinin sorumlulukları
bulunmaktadır. Özellikle üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları doğal ve
sosyal çevreye dair sorumluluk geliştirmeleri sadece üniversiteleri ve kendileri açısından değil, tüm toplum için büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda çevre
bilincinin artması, sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi çerçevesinde adımlar atılması
önemlidir.
Bu çalışmanın amacı; gelecekte üretime işgücü olarak katılacak, topluma ve
çevresindeki bireylere etkisi yüksek olacak üniversite öğrencilerinin çevreye karşı
duyarlılıklarını belirlemek üzere çevre davranışlarını saptamaktır. Bu kapsamda,
İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler arasından kolayda
örnekleme yöntemi ile seçilen toplam 411 kişiye online anket uygulanmıştır.
Yapılan faktör analizi sonucu; “çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunma”, “geri
dönüşüm çabaları”, “sorumlu vatandaş olma”, “kaynak koruma çabaları” olmak
üzere dört faktör elde edilmiştir. Bu faktörler açısından öğrencilerin demografik
özelliklerine göre farklılıkları analiz edebilmek ve bu faktörlerle öğrencilerin sigara
kullanım durumları ve sigara kullanım sıklıkları arasındaki ilişkileri ortaya
koyabilmek amacıyla hipotezler geliştirilmiştir. Sonuçlar; öğrencilerin sorumlu
vatandaş olmaları açısından cinsiyetlerine, annelerinin eğitim düzeylerine,
mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirlerine göre, geri dönüşüm çabaları açısından
babalarının mesleklerine ve ailelerinin aylık gelirine göre farklılıklar olduğunu
göstermiştir. Öğrencilerin çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunmaları babalarının
eğitim düzeylerine göre, kaynak koruma çabaları ise kişisel gelirlerine göre
farklılık göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Çevre, Çevre Davranışı, Çevre Bilinci, Geri Dönüşüm, Sosyal
Pazarlama
olmadan yaşayan bu kişiler, yasa dışı olarak adlandırılmış ve kontrol altına alınması gereken unsurlar olarak
devletlerin en önemli mücadele alanlarından birini oluşturmuştur. Ancak sorunun göçmen krizi bağlamında
tartışılması, düzensiz göçmenlerin yaşadığı sorunları gölgelemiştir. Bu sorunlardan biri de sağlık hizmetlerine
erişimdir. Sağlık hizmetlerine erişim ise her birey için temel bir sağlık hakkıdır. Bu çalışmanın amacı, Avrupa
ülkelerinde yaşayan düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimde karşılaştıkları engelleri ortaya koymaktır.
Bu amaçla, alanyazında bu konuda yer alan makaleler kategorik içerik analiz tekniğiyle analiz edilip, tema ve alt
kategoriler oluşturulmuştur. Çalışma boyunca hâkim olan yaklaşım, sağlığın bir insan hakkı olarak ele alınması
gerekliliğidir. Refah devletinin yaşadığı krizin sonucunda, Avrupa ülkelerinde düzensiz göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi artık temel bir insan hakkı olarak ele alınmamaktadır. Çalışmanın bulgularına göre, düzensiz
göçmenler sağlık hizmetlerine erişimin önündeki yapısal ve bireysel engeller nedeniyle, diğer göçmen gruplarına
kıyasla sağlık hizmetlerine erişimde en dezavantajlı konumda bulunan grubu oluşturmaktadır. Düzensiz göçmen
sağlığı, birçok Avrupa ülkesinde, bir insan hakkı olmaktan ziyade, ulusal çıkarlar tarafından sınırlandırılmış bir
politika alanı olarak ele alınmaktadır. Sonuç ve öneriler kısmında ise, Avrupa‟da yaşayan düzensiz göçmenlerin
sağlık hizmetlerine erişiminin sağlık hakkı perspektifinde yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya konulmuştur