Phone: 0905325561191 Address: İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Balatçık Çiğli İzmir
Bu çalışmada, Alevi inanç sistemin temel kurucu ve yaşatıcı sistemi olan ocakların siyasi, sosyal... more Bu çalışmada, Alevi inanç sistemin temel kurucu ve yaşatıcı sistemi olan ocakların siyasi, sosyal ve inançsal olaylarla geçirdiği evrilişe odaklanılacaktır. Bugün Alevi şemsiye kavramı içinde adlandırdığımız topluluklar tarihsel süreçte ve günümüzde farklı adlarla adlandırılmış ve adlandırılmaya devam etmektedir. Adlandırmaların nedenleri ve “Toplulukların birbirinden farkı nedir?” sorusu son yıllara kadar tartışılmamıştır. Oysa her adlandırma tarihî karizmatik şahsiyet, inançsal yapı (ritüel evreni, inançsal hiyerarşi), siyasi ve sosyal hadiseler gibi etkenleri içinde barındıran kompleks bir yapı sergilemektedir. Alevi inanç sisteminin kalıtsal yapısı ve ritüel evreni, topluluğun tanımlanmasında temel etken olmuştur. Topluluğun “öteki” olarak tanımlanmasında ritüeller başat rol üstlenmiştir. Böyle olmasına rağmen Alevilik hakkında yapılan çalışmalarda çoğu zaman ritüeller görmezden gelinmiş ya da kapalı topluluk özelliği ile görülememiştir. Oysa yaptığımız çalışmalarda vardığımız en önemli tespit, ritüel dünyasını anlamadan Aleviliği ve Aleviliğin kurumsal yapısını tam anlamıyla anlamanın mümkün olmadığı gerçekliğidir. Yine tarihsel süreçte verilen ritüelleri şekillendirme mücadeleleri de siyasi iktidarların güç savaşları gibi algılanmıştır. Osmanlı Devleti’nin Balım Sultan ile Alevi toplulukları kalıtsal yapıdan belirli ritüel sistemine tâbi tarikata dönüştürme, Şah İsmail ve Erdebil Tekkesinin “Buyruk” nüshaları ve “Erdebil Erkânı”na göre şekillendirme mücadeleleri de siyasi bir mücadele gibi ya da bir mezhep kavgası gibi görülerek arka planı anlaşılamadan kitaplarda yerini almıştır. Oysa her inanç sistemine bağlı toplulukta olduğu gibi Alevi topluluklar da evrilmiş, yeni adlar ve ritüellerle karşımıza çıkmıştır. Saha çalışmalarımızı yürüttüğümüz Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’daki Alevi yerleşim birimlerinde farklı adlandırmalar ve ritüel sistemleri tespit ettik. İki erkânlı cemlerini yürüten topluluklar, Rifaî, Kadirî ve Nakşibendi olarak adlandırılan ama Bektaşi ritüellerini ya da Rifâî-Bektaşi, Bektaşi- Kadiri, Nakşi-Bektaşi erkânlarının karşımı cemler ya da ritüeller tespit ettik. Bu bildiride öncelikle geleneksel ocak sisteminden Babagan Bektaşi tarikatına geçen topluluklar, ocak sisteminden “sürek”e geçişler, tekke ve dergâhlara atanan Babagan Babaların etkisi ile iki erkânlı cem sistemine geçen topluluklar, daha sonra bugün Rifâî ya da Kadirî gibi tarikat adlandırmaları ile anılmalarına rağmen Alevi kökenli topluluklar ile en son olarak da geleneksel yapısında Kadirî ya da Rifâî tarikatına tâbi olmasına rağmen bugün Bektaşi olarak tanımlanan topluluklar örnekleminde ritüelin evrimi ile geleneksel yapının evrimi analiz edilecektir. “Evriliş” olarak tanımladığımız değişim ve dönüşümü; saha çalışmalarımızda elde ettiğimiz veriler (ritüelik kayıtlar, sözlü tarih çalışmaları), tarihsel veriler (vesikalar, seçereler vb.) ve yazılı literatür rehberliğinde ritüellerin evrimini ve yeni adlarla tanımlanmasını da açıklamaya çalışan bir bakış açısı ile makale sınırlılıklarını dikkate alarak ele alıp analiz edeceğiz. This study’s focus will be on the evolution of ocaks, the basic constituent and sustaining system of the Alevi belief system, through political, social and religious events. The communities that we include today under the Alevi umbrella, have been and continue to be called with different names through history and nowadays. The question about the reasons for the naming, and the differences between communities was not discussed until recent years. However, each naming presents a complex structure which includes factors such as historical charismatic personage, religious structure (ritual system, religious hierarchy), political and social events. Hereditary structure and ritual system of the Alevi belief system have been the main factor in defining the community. The rituals played a dominant role in defining community as the “other”. Despite this, the studies on Alevism have often ignored rituals or not seen them due to the feature of closed community. However, the most important outcome of our studies is the fact that it is not possible to fully understand Alevism and its institutional structure without understanding the ritual system. Again, the struggles to shape the rituals through history have been perceived as power struggles of political powers. The efforts of the Ottoman Empire to transform Balım Sultan and Alevi communities from a hereditary structure into a certain ritual system of an order, and to shape them according to the “Ardabil Rule System (Erkan)” and the Buyruk copies of Shah Ismail and the Ardabil tekke, were also seen as a political struggle or a sectarian conflict, and were included, as such, into the books without understanding their background. However, as in the communities belonging to every belief system, Alevi communities too have evolved and new names, new rituals have emerged. We identified different nomenclatures and ritual systems in Alevi settlements in Turkey, Bulgaria and Greece, where we carried out our fieldwork. We also identified the communities that performed cems belonging to two rule systems (erkan), the Bektashi rituals but called Rifai, Kairi and Nakshibendi or cems and rituals which are mixture of Riafi-Bektashi, Bektashi-Kadiri, Nakshi-Bektashi rule systems. This paper will analyse the evolutions of ritual and traditional structure on the samples of the communities transformed from the traditional ocak system to the Babagan Bektashi order, transformations from the ocak system into surek ritual system, the communities transformed into the cem system with two rule systems (erkan) under the influence of the Babagan Babas (leaders) appointed to tekkes and derghas, the communities with the Alevi origin being known today by the names of orders such as Riafi and Kadiri, and finally, the communities defined today as Bektashi despite being affiliated with the Kadiri or Rifai orders in their traditional structure. In the limitations of study, we will address and analyse the change and transformation, which we defined as evolution, using data obtained during our fieldwork (records of rituals, oral history), historical information (documents, genealogy, etc.) and written literary sources, from the perspective that also tries to explain the evolution of rituals and their definition in new names.
Tercüman, Alevi-Bektaşi inanç sistemi içerisinde anlamlı olan ritüelik bir terimdir. Cem ritüeli... more Tercüman, Alevi-Bektaşi inanç sistemi içerisinde anlamlı olan ritüelik bir terimdir. Cem ritüeli içerisinde hizmet sahipleri tarafından söylenen nazım yahut nesir biçimde tertip edilmiş dualar, “tercüman” şeklinde adlandırılır. Söylenen tercümanların muhtevası, görülen hizmetin içeriğine göre değişir. Tercümanlar cem bağlamı içerisinde, görülen hizmetin ve hizmeti gören kişinin kutsanması talebini iletmeye yönelik bir işlev üstlenir. Böylelikle, hizmet sahibi, mikro düzeyde cemi yöneten inanç önderi dedeye; makro düzeyde Tanrı’ya seslenerek ahvalini bildirmiş, niyetini iletmiş olur. Tercümana dede tarafından gülbank söyleyerek yanıt verilir. Tercümana karşılık verilmesiyle hizmet sahibi ile dede arasında, kodları teolojik ve mitik karakter taşıyan bir iletişim olayı gerçekleşmiş olur. Cemlerde ritüelik olma özelliği gösteren iletişime ait kodlar, göndericiler ve alıcılar arasındaki inanç ve kültür ortaklığı tarafından biçimlendirilir. İki taraf arasında, üzerinde konuşulmadan uzlaşılan değerler ve inanmalar mevcuttur ve bunların oluşmasında belirleyici olan, doğrudan geleneksel yapının kendisidir. Ritüel bağlamı içerisinde, ortak inanç ve kültür kodlarına sahip olmanın doğurduğu her türlü pratik, zamanı ve mekânı gündelik olanın dışına çıkarmak amacıyladır. Cemlerin icracı kadrosunu oluşturan inanç önderleri ve hizmet sahipleri, cem süresince, birbirini tekrar eden birtakım sözler söylerler. Bu ifadeler, ritüellerin içeriğini tayin eder niteliktedir ve kuruluşlarında gündelik dil yerine sanatsal bir dil tercih edilmiştir. Cem ritüeli süresince, icracı-icracı, icracı-katılımcı arasında kurulan iletişim, inanca ait kodların şifrelendiği, diyalojik bir iletişimdir ve kimin hangi aşamada hangi ifadeleri kullanacağı, geleneksel yapı tarafından önceden tayin edilmiş durumdadır. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi tercümanları hakkında bilgi verildikten sonra, hizmet sahipleri tarafından söylenen tercümanların ritüel bağlamı içerisindeki anlamlarına odaklanılacak ve hizmet sahibi ile cemi yöneten dede arasında gelişen teolojik karakterli iletişim modeli, anlaşılır hale getirilmeye çalışılacaktır. Makalede kullanılan veri havuzu Alevi-Bektaşi tercümanları üzerine bütüncül bir yorum yapmaya imkân verecek şekilde, bağlam merkezli bir bakış açısı ile derlenip tasnif edilmiştir. Farklı ocak, sürek ve yörelerden ritüel kayıtları ve mülakatlarla toplanan veriler, makale sınırlılıkları kapsamında değerlendirilmiştir. Abstract “Tercuman” is a significant term related to ritual within the Alevi-Bektashi belief system. It refers to prayers in verse or prose, said by members who perform the twelve duties during “cem” ceremony. Their content depends on the content of the duty preformed. In the context of “cem”, “tercuman” prayers convey the request for blessing of the duty and person performing it. Thus, person who perform the duty expresses its conditions and conveys its intentions by speaking to religious leader “dede”, who leads “cem”, at the micro-level, and to God at the macro level. “Dede” responds with “gulbank” prayer. Consequently, a communicative event, whose codes have theological and mythical character, occurs between them. Belief and culture, common to both sender and receiver, shape communication codes, that have ritual character at “cem” ceremonies. There are values and beliefs among both sides that are reconciled without being discussed, and the decisive thing in their formation is the traditional structure itself. In the ritual context, the purpose of all practices, generated by the common belief and cultural codes, is to take time and space out of everyday life. Religious leaders and persons who perform the duties are saying certain words that repeat each other during “cem” ceremony. These expressions determine the content of rituals, and an artistic rather than everyday language is preferred in their formation. During the “cem” ritual, both performer-performer communication and performer-attendant communication are a dialog, in which the codes are encrypted, and the usage of expressions in this dialog has been predetermined by the traditional structure. This paper gives information about Alevi-Bektashi “tercuman” prayers, and focuses on their meanings within the ritual context. In the paper, we will try to make the theological communication in question comprehendible. We compiled and classified the database used in the paper, by the context of Alevi-Bektashi “tercüman” prayers, to allow a holistic interpretation of this subject. We also evaluated the data obtained by interviews and records of rituals from different “ocaks”, “surek” ritual systems and regions.
Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, Alevilik ve Bektaşilik üzerine bilimsel, kültürel ve inançsal çal... more Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, Alevilik ve Bektaşilik üzerine bilimsel, kültürel ve inançsal çalışmalar gerçekleştirmek amacıyla, 1997 yılında Prof. Dr. İrene Melikoff’un onursal başkanlığında Almanya’nın Köln kentinde kurulmuştur. Alevî-Bektaşî Kültür Enstitüsü’nün temel misyonu, “Alevi-Bektaşi inanç sisteminin düşünsel, tarihsel ve inançsal çizgisini koruyarak geleceğe taşınması ve bilimsel açıdan araştırılması” olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, kuruluşundan itibaren kuruluş amacına uygun bir biçimde bilimsel, kültürel ve inançsal içerikli faaliyetler gerçekleştirmiştir. Enstitü, yine bu çerçevede, bilimsel alanda sempozyum, panel, konferans, çalıştay ve seminerler düzenlemekte, kitaplar basmakta ve uluslararası indekslerce taranan “Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi” adlı akademik hakemli dergiyi yayımlamaktadır. Enstitü’nün bilimsel alanda en önemli birikimlerinden biri de Alevilik konulu özel bir arşiv içeren bir kütüphaneye sahip olmasıdır. Enstitü’nün bu kütüphanesi, yazma eserler arşivi ile Alevilik konulu basılı eserler ve dijital arşivden oluşmaktadır. Alevi-Bektaşilerin şahsi arşivlerinden toplanan yazma eserler ve belgeler, Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’nin yazılı ve görsel materyal dijital arşivi kopyası ile Ayhan Aydın’ın saha araştırmaları ile topladığı verilerden oluşan dijital arşivi Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde yer almaktadır. Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde bulunan yazma eserler, 2019 yılı Şubat ayından itibaren bu makalenin yazarları tarafından tespit ve tasnif edilmeye başlanmıştır. Eserlerin incelenmesi sırasında dijital kopyaları da bilgi formları oluşturularak kayıt altına alınmıştır. Bir dizi makalenin ilki olarak tasarlanan bu makale, enstitünün sahip olduğu yazma eser külliyatını; (-varsa- telif tarihi ve kaydı, -varsa- istinsah tarihi ve kaydı, fiziki durumu, yapısal özellikleri, içerik bilgisi vb.) bilim dünyasına tanıtmayı amaçlamaktadır. Enstitü arşivinde bulunan yazma eserlerin önemli bir bölümü Mehmet Yaman’ın ailesi tarafından Enstitü’ye bağışlanan eserlerden oluşmaktadır. Mehmet Yaman’ın şahsi arşivindeki bu eserler incelendiğinde, Erzincan yöresi başta olmak üzere Alevi toplulukların yaşadığı farklı yerleşim birimlerinden toplanmış bir şahsi arşiv olduğu anlaşılmaktadır. Enstitü kütüphanesinde, Yaman’ın şahsi arşivi dışında da Alevi bireylerin bağışladığı münferit yazmalar bulunmaktadır. Yazmaların tamamı Alevi-Bektaşi topluluklarının üyelerince kaleme alınmış eserlerdir. Eserlerin, inanç sistemince kutsal kabul edilen metinler olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tespit edilen eserlerin önemli bir kısmını cönkler oluşturmaktadır. Makale hacmi göz önünde bulundurularak bu çalışmada otuz yazma eserin tanıtımına yer verilmesi uygun görülmüştür.
ABSTRACT The Institute of Alevi-Bektashi Culture was founded in Cologne, Germany, in 1997 under the honorary presidency of Prof. Dr. Irene Melikoff with the goal to conduct scientific, cultural and religious studies on Alevism and Bektashism. The main mission of the Institute of Alevi-Bektashi Culture is “to carry into future the Alevi-Bektashi belief system by preserving its intellectual, historical and religious line and to research it scientifically”. In this context, the Institute of Alevi-Bektashi Culture, since its foundation, has carried out scientific, cultural and religious activities in accordance with its founding purpose. Within the same framework, the Institute organizes symposiums, panels, conferences, workshops and seminars in the scientific field, publishes books and an academic peer-reviewed journal, entitled Journal of Alevism-Bektashism Studies, covered by international indexes. One of the most important scientific accumulations of the Institute is a library containing a special archive on Alevism. The Institute’s library consists of a manuscript archive, printed works on Alevism and a digital archive. Manuscripts and documents obtained from the personal archives of Alevi-Bektashis, a copy of the digital archive of written and visual materials from the Haji Bektashi Veli Research Centre, Gazi University, and a digital archive of data collected in field works by Ayhan Aydin are in the library of the Institute of Alevi-Bektashi Culture. The authors of this paper have started to determine and classify manuscripts from this library since February, 2019. During the analysis of the scripts, they recorded their digital copies by creating information forms. Planed as the first of a series of papers, this paper aims to present the entire corpus of manuscripts (if available- copyright date and record, if available- copy date and record, material condition, structural features, content information, etc.) that belong to the Institute to the science world. An important part of the manuscripts in the Institute’s archive are the scripts donated to the Institute by Mehmet Yaman’s family. After the analysis of these manuscripts, it appears that it is a personal archive gathered from different places inhabited by Alevi communities, especially from the Erzincan region. Apart from Yaman’s personal archive, there are separate manuscripts donated to the Institute’s library by Alevi individuals. The authors of all manuscripts are members of Alevi-Bektashi communities. It can be easily said that the manuscripts are accepted as sacred texts by the belief system. An important part of these manuscripts are “conks”. Considering the length of the paper, its authors considered appropriate to present thirty manuscripts in this paper.
Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde Alevi-Bektaşi düşüncesinin karizmatik inanç önd... more Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde Alevi-Bektaşi düşüncesinin karizmatik inanç önderlerinin ve onlara tâbi derviş topluluklarının önemli katkılarının olduğu birçok bilimsel yayımla ortaya konulmuştur. Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” olarak tanımladığı inanç önderleri, Balkanların fethinde; hem savaşın kazanılmasında kılıçları ile hem de savaştan sonra gönüllerin fethinde düşünce sistemleri ile rol oynamışlardır. Fetih sonrası bölgenin iskanı ve İslamlaşması sürecinde adlarına kurulu Alevi ocakları önemli işlevler üstlenmişlerdir. Dede, Baba, Abdal, Ata ve Sultan gibi unvanlarla anılan inanç önderlerinin Alevi inanç sisteminin temsilcileri olarak yaptıkları faaliyetleri; adlarına yazılmış velayetnâme ve menakıpnâmelerden, arşiv belgelerinden, şahsi arşivlerinde sakladıkları şecere, icazet, ferman, berat vb. belgelerden ve karizmatik inanç önderlerinin soyundan geldiğine inanılan dede ve talip topluluklarının sözlü aktarımla günümüze taşıdıkları bilgilerden öğrenmekteyiz. Adı geçen inanç önderlerinden hakkında resmi arşivlerde bilgi ve belge bulunanlardan bir kısmı üzerine çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Yeterli olmamakla birlikte bu çalışmalar yeni araştırma ve yayımlara yön gösterici olmuştur. Son yirmi yılda karizmatik inanç önderlerinin dede ve talip topluluklarının şahsi arşivlerinde sakladıkları belgeler üzerine de yayımlar yapılmaya başlanmıştır. Bu makalede şahsi arşivlerde kayıt altına alınan yedi belgenin saha çalışmaları, arşiv ve literatür merkezli analizi konu edilmektedir. Niğbolu’da (Nikapol) medfun Ali Koç Baba’nın adına kurulduğuna inanılan Ali Koç Baba Ocağı’nın merkezi Bulgaristan İslimiye’ye bağlı (Sliven) Alvanlar (Yablanovo) köyüdür. Ali Koç Baba Ocağı’nın soyundan geldiğini belirten ocakzade Dedelerin tamamı tarihsel süreçte Alvanlar köyünde mukim iken siyasal ve sosyal gelişmelerle bir kısmı 20. yüzyılda Türkiye’de Trakya bölgesi başta olmak üzere Eskişehir’e göç etmişler. Ali Koç Baba Ocağı’na bağlı talip toplulukları da günümüzde Bulgaristan Alvanlar, Türkiye’de Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Yalova, İzmit, Eskişehir, Kütahya’da yerleşiktir. Ali Koç Baba Ocağı, ilmî mahfillerce çalışmalara konu olmuş bir Alevi ocağıdır. Bu çalışmada, Ali Koç Baba Ocaklılar üzerine Bulgaristan ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz saha çalışmalarımızda tespit edip kayıt altına aldığımız yedi belge, topladığımız sözlü veriler, arşiv kayıtları ve mevcut literatür bağlamında değerlendirilecektir. Belgeler Ali Koç Baba Ocağı Dedeleri kanalıyla bize ulaştırılmıştır. Dört belge Mehmet Ali Koç, üç belge Hasan Özyiğit Dede tarafından bize teslim edilmiştir. Bu belgelerin tarih ve içerikleri hakkında kısaca şu bilgiler verilebilir: 1. belge tarihsiz bir siyadetnâme olarak kabul edilebilecek içeriğe de sahip çok yıpranmış ve bir kısmı yırtılmıştır. Kağıt ve mevcut durumu ile eski tarihli bir metin özelliklerine sahiptir. 2. belge, iki siyadetnâme metninin alt alta yapıştırılması ile tek metin şeklinde muhafaza edilmiştir. Belgelerin her ikisi de Topuz Baba lakaplı Seyyid Nureddin’in soy şeceresidir. İlki Zilhicce 814 (Mart 1412), ikincisi Zilkade 840 (Mayıs 1437) tarihlidir. Her iki metin de orjinal metinden 18. yüzyılda yazıya geçirilmiş suretlerdir. 3. belge de siyadetnâmedir. Topuz Baba soyundan Seyyid Hasan’ın seyyidliğini tasdik için verilmiştir. 4 Ramazan 1038 (27 Nisan 1629) tarihlidir. 4. belge Topuz Baba soyundan Seyyid Ömer’in seyyidliğini konu edinen siyadetnâmedir. 29 Rebiülahir 1040 (5 Aralık 1630) tarihlidir. 5. belge, Topuz Baba soyundan Seyyid Saltık’ın seyyidliği ile ilgili siyadetnâmedir. 9 Zilkade 1309 (5 Haziran 1892) tarihlidir. 6. belge Koca Baba zaviyesinden imtiyazları görmezden gelinerek vergi talep edilmesi üzerine Şumnu kadılığına yazılan 17 Şevval 1139 (7 Haziran 1727) tarihli bir mürâsele belgesidir. 7. belge Şumnu kadısına gönderilen fermandır. Ferman, Elvanlar köyü merkezli Koca Baba Zaviyesi’nde alınan satılan ve zaviye için kesilen kurbanlardan vergi alınmaması emrini içermektedir. Belge 10 Ramazan 1229 (26 Ağustos 1814) tarihlidir. Dede ailelerinin şahsi arşivlerinden alınan yedi belgeden üçü Ali Koca Baba ve onun adına kurulan zaviye ile ilgilidir. Bu üç belgeden biri siyadetnâme içeriğine sahipken diğer ikisi Koca Baba Zaviyesi’nin imtiyazlarının tasdiğini içeren resmi evraklardır. Diğer dört belgenin hepsi Topuz Baba evlatlarının seyyidliklerinin farklı dönemlerde tasdiğini içeren siyadetnâmelerdir. Ali Koç Baba Ocaklılar hakkında bizim çalışmamızdan önce yayımlanan siyadetnâmelerde de görülen Seyyid Topuz’dan gelen seyyidlik silsileleri üzerinde yeterince durulmaması ya da görmezden gelinmesi Bulgaristan Alvanlar ve Topuzlar köyündeki inançsal örgütlenme hakkında birçok sorunun cevapsız kalmasına neden olmuştur. Bu çalışma, adı geçen belgeler ve saha çalışmamızda topladığımız veriler bağlamında Alvanlar köyünde Ali Koç Baba Ocağı dışında Topuz Baba Ocağı olarak tanımlayabileceğimiz bir Alevi ocağının varlığını ortaya çıkarmaktadır. Makalede elde ettiğimiz yeni belge bilgiler ışığında Alvanlar köyü ve Topuzlar köyünde yerleşik iki Alevi ocağının tarihsel süreçte tek köy ve tek ocak merkezli yapıya nasıl büründüğü eldeki verilerin bütünlükçü bir şekilde yorumlanması ile sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Alevilik, Ali Koç Baba, Topuz Baba, Ali Koç Baba Ocağı, Alvanlar (Yablonovo), Siyadetnâme.
Dede Korkut Kitabı, Türk kültürü, inançları ve geleneklerini içerisinde barındıran oldukça önemli... more Dede Korkut Kitabı, Türk kültürü, inançları ve geleneklerini içerisinde barındıran oldukça önemli bir eserdir. Bu yönüyle Dede Korkut Kitabı, farklı bilimsel disiplinlerin bakış açısıyla akademik yayınlara konu olmuştur. Bu yayınların bir kısmında Dede Korkut Kitabı’ndaki bazı hususlara Alevilik bağlamında oldukça sınırlı olarak değinilmişse de Dede Korkut Kitabı’nın Alevi inanç sisteminin sosyal hayat tarzı, ritüelleri, hiyerarşik yapılanması, toplumsal kabulü, geleneksel ve kültürel unsurları bağlamında doğrudan ele alındığı herhangi bir akademik çalışma yapılmamıştır. Bu makalemizde, sözünü ettiğimiz eksiklikler göz önünde bulundurularak Dede Korkut Kitabı, Alevi inanç sisteminin sosyal, kültürel, hiyerarşik ve ritüelik yapısı bağlamında analiz edilmiştir. Türkiye, İran ve Balkanlardaki Alevi dede ve talip toplulukları üzerine yaptığımız saha çalışmalarında, Dede Korkut Kitabı’ndaki hayat tarzı, inanç sistemi, ritüeller, toplumsal kabuller, motifler, kalıp ifadeler ve sosyal hiyerarşi gibi birçok unsurun Alevi topluluklarca yaşatıldığı tespit edilmiştir. Gerek Aleviliğin yazılı geleneğinde gerekse sözlü gelenekte yaptığımız tespitler, saha çalışmalarımızda topladığımız görsel verilerle desteklenerek Dede Korkut Kitabı mukayeseli olarak Alevilik penceresinden okunmaya çalışılmıştır.
The Book of Dede Korkut is a highly important work which incorporates Turkish culture, beliefs and traditions. Therefore, this book became the subject of academic studies from different scientific disciplines. Although some of these studies touched upon certain aspects of Alevism in the Book of Dede Korkut, there is not any academic research which directly analyses the Book of Dede Korkut within the context of social life, rituals, hierarchical structure, social recognition, traditional and cultural elements of the Alevi belief system. Taking into consideration mentioned inadequacies, this paper analyses the Book of Dede Korkut, within the context of social, cultural, hierarchical and ritual structure of the Alevi belief system. During our fieldwork done on Alevi “dede” and aspirant communities in Turkey, Iran and Balkans, we ascertained that many elements in the Book of Dede Korkut such as lifestyle, rituals, social recognition, motifs, idioms and social hierarchy, have been kept alive by Alevi communities. Also, we detected that there are many similarities between texts of “velayetname”, “menakıbname”, poems and “gülbenk”, used as a support to the theological background of the Alevi belief system, and the Book of Dede Korkut’s preface and narrations. This paper tries to read the Book of Dede Korkut through the perspective of Alevism by undergirding it with our findings on both written and oral tradition of Alevism and visual data collected on our fieldwork. Concepts and elements, such as lifestyle, belief system, rituals, social recognitions, titles, motifs, idioms and social hierarchy, from the Book of Dede Korkut are comparatively analysed within the context of the Alevi belief system under two main headings by taking into consideration the book’s preface and narrations. The similarities between aspects sustained within the Alevi belief system, and those in the Book of Dede Korkut are revealed with detailed examples in the comparative analysis. Thus, we determined that the reflections of the religious belief of Turks in the period when the Dresden copy of the Book of Dede Korkut was written, and the Alevi belief system share a host of similarities. Also, we observed that many aspects from both preface and narrations in the book continue to live among communities connected with the Alevi belief. In this sense, the meaning attached to the word “dede”, the common ground between Dede Korkut and “dede” of Alevi “ocak”, beliefs and practices sustained within Alevi rituals, similarities between pray forms and “gülbenk” expressions, the sacred similarity between “kopuz” and “saz”, the position of women in society, attitude towards alcohol, religious motifs in the narrations, formal expressions and numbers in poetical texts are all comparatively analysed under following subheadings: “Elements Determined in the Context of Social and Religious Hierarchy”, “Concepts and Rituals Belonging to the Alevi Theological Background”, “Social Recognition Among Alevi Communities and Turks from the Period when the Book of Dede Korkut Was Written” and “Motifs, Formal Expressions and Other Elements”. This comparative analysis shows that the religious attitude of the person who has written down the Book of Dede Korkut, and the belief nature in the narratives reveal a belief structure which we can call non-Sunni or heterodox Turkish Folk Islam considering the conditions of that period. This indicates that both scribe’s belief and Oghuz Turks’ life-style, which is the subject of the narratives, have much more similarities with communities that belong to the belief called Qizilbash in that period, or Alevi, as it’s called nowadays. Indeed, as it’s found that the elements and concepts of Sunni Islamic Sharia are in great minority, it occurs that drinking wine and attributing sacredness to it, which is unallowable and forbidden by Sunni Islamic Sharia, attributing sacredness to “kopuz”, clairvoyance and many more aspects are included in the book and that they reflect a way of life of the society.
This paper will discuss food cult in the Alevi belief system and rituals and belief practices for... more This paper will discuss food cult in the Alevi belief system and rituals and belief practices formed around this cult. Within Alevi communities, food offered at rituals are called lokma and this food is considered sacred. Therefore, many food-centered ritual practices are performed during process passed from getting food for ritual to eating it. Ritual food is a part of the sacred for Alevi individuals, moreover, food appears as a precondition for performing ritual. This explains the necessity of sacrificing an animal in order to perform the cem ritual. Traditional rituals of Alevi communities are formed around bringing for prayer, preparing and consuming food and drinks such as lokma, salt, dem (alcoholic drink), etc. For that reason, it wouldn’t be wrong to say that rituals within the Alevi belief system are formed around sharing lokma. Thus, an analysis of the Alevi rituals that excludes food and drinks produces problematical hypotheses. This paper will analyze food and sacred drinks offered at rituals performed by Alevi communities considering importance given to food, ritual meals, belief hierarchy formed around food, ritual meanings given to food and drinks, preparation and presentation of food and drinks. The first part of the paper explains how food and drinks became a part of ritual within the Alevi belief system, and the second part puts forth the differences in ritual meals by ocaks and regions. This analysis is grounded only on the examples of rituals that we attended in Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, Izmir, Çanakkale, Balıkesir, Istanbul, Tekirdağ in Turkey, Didymoteicho Rousa in Greece and Momchilgrad in Bulgaria, because the subject of food in Alevi communities, that cover large geographical areas, requires a larger study. In addition to data and analyses, the paper also includes photographs.
Bu makalede Alevi inanç sistemindeki yemek kültü ve bu kült çevresinde oluşan ritüel ve inanç pratikleri ele alınacaktır. Alevi topluluklar için ritüelllerde ikram edilen yiyeceklere “lokma” adı verilmekte ve bunlar kutsal birer yiyecek olarak görülmektedirler. Bu sebeple ritüel için alınmasından yenilmesine kadar geçen süreçte yiyecek merkezli birçok ritüelik uygulama icra edilmektedir. Alevi bireyler için ritüelik yemekler kutsalın bir parçası olmakta hatta bunun da ötesinde ritüelin yapılması için ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem ritüelinin gerçekleştirilebilmesi için bir hayvanın kurban edilmesi gerekliliği durumu açıklamaktadır. Alevi toplulukların geleneksel ritüelleri, kutsal olarak görülen lokma (kurban eti), tuz, dem (içki), vb. gibi yiyecek ve içeceklerin dua için meydana getirilmesi, pişirilmesi ve yenmesi sürecinin etrafında teşekkül etmektedir. Bu sebeple Alevi inanç sisteminde ritüellerin lokmanın paylaşılması etrafında teşekkül ettiğini söylemek yanlış olmaz. Alevi ritüellerini yiyecek ve içecekleri görmeden analiz etmek içinde problemler barındıran önermelerin sunulmasına neden olmaktadır. Bu makalede, Alevi topluluklar tarafından icra edilen ritüellerde ikram edilen yemek ve kutsal içecekler; yemeğe verilen önem, ritüelik yemekler, yemek etrafında teşekkül eden inançsal hiyerarşi, yiyecek ve içeceklere yüklenen ritüelik anlamlar, yiyecek ve içeceklerin hazırlanışı ve sunuşu dikkate alınarak analiz edilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde Alevi inanç sisteminde yiyecek ve içeceklerin nasıl ritüelin bir parçası olduğu açıklanacak, ikinci kısmında ritüelik yemekler ocak ve yörelere göre farklılıkları ile sunulacaktır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Alevi topluluklarındaki yiyecek konusunu içeren bir çalışmanın bir makale boyutunda incelenmesi mümkün olmadığı için örneklem olarak Türkiye’den Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Balıkesir, İstanbul, Tekirdağ; Yunanistan Dimetoka Ruşanlar ile Bulgaristan Kırcaali Mestanlı’da katıldığımız ritüeller esas alınacaktır. Makalede ortaya konan veri ve analizler fotoğraflarla desteklenecektir.
Although there is a significant literature on “conks” and “mecmuas”, a great majority of the stud... more Although there is a significant literature on “conks” and “mecmuas”, a great majority of the studies are text-centered. “Conks” are being seen as a text and are being analyzed with text-centered approaches. However many texts are being created for performance and are being written down. A high percentage of Alevi belief system-centered written texts are being created for performance and are being written down, too. There is a purpose and a function of writing down a text. Particularly the purpose of writing “conks”, being performance-centered what poems will be written down and by which order, is been varying according to performer or a person who is writing it down. Alevi belief system offers an “ocak”-centered institutionalized structure. Every “ocak” has its own internal dynamics and a ritual world shaped with related “ocaks”. In our studies done on Alevi belief system, we ascertained that the ritual world of “ocak” determines performed texts, too. In our records of ritual, we saw that there is a specified “ocak”-centered text repertoire performed with ritual order by “dede”, “zakir” and other “servants” in rituals of every “ocak”. These determinations revealed necessity to think about relations between ritual and text. Queries that will be done in the context of “conks”, the first examples of the transition from oral to writing transmission, will provide reliable suggestions about Alevi writing tradition. In this study, it will be analyzed Alevi writing tradition specific to “conks” trough the “conks” which we located in personal archives of Alevi communities based in Amasya, Kırıkkale, Çankırı, Çorum, Ankara, Eskişehir, and Isparta in Turkey, Didymoteicho Roussa in Greece, Razgrad in Bulgaria, and which we recorded. Firstly, in the context of data and manuscripts collected in the field, the matter of who knows old script, who writes “conk” in Alevi writing tradition will be clarified and it will be given a performance, creation and context-centered analysis of the “conks”. Afterwards, comparing “hizmet” records of “zakirs” with “erkan” records of “dedes” which are undertaking a similar function of “conks” nowadays, it will be analyzed the influence of the transition to the Latin alphabet to writing tradition in the context of “hizmet” records and social change.
Cönk ve mecmualar üzerine önemli bir literatür oluşmasına rağmen çalışmaların büyük çoğunluğu metin merkezlidir. Cönkler bir metin olarak görülmekte ve metin merkezli yöntemlerle analiz edilmektedir. Oysa birçok metin icra için yaratılmakta, yazıya aktarılmaktadır. Alevi inanç sistemi merkezli yazılı metinlerin önemli kısmı da icra için yaratılmakta ve yazıya geçirilmektedir. Metnin yazıya aktarılmasının bir amacı ve işlevi bulunmaktadır. Özellikle cönklerin yazılış amacı, icra merkezli olduğu için hangi şiirlerin yazılacağı ve şiirlerin yazılma sırası, icracısına veya yazıya aktarana göre değişebilmektedir. Alevi inanç sistemi ocak merkezli kurumsallaşmış bir yapı arz etmektedir. Her ocağın kendi iç dinamikleri ve bağlantılı olduğu ocaklarla şekillenen bir ritüel dünyası vardır. Alevi inanç sistemi üzerine yürüttüğümüz çalışmalarda ocağın ritüel dünyasının icra edilen metinleri de belirlediğini tespit ettik. Her ocağın ritüellerinde dede, zâkir ve diğer hizmetliler tarafından ritüel sırası ile icra edilen belirlenmiş bir ocak merkezli metin repertuarı olduğunu ritüel kayıtlarımızda gördük. Bu tespitler, ritüel ile metin arasındaki ilişki üzerine düşünülmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Sözlü aktarımın, yazılı aktarıma geçişini gösteren ilk örneklerden olan cönkler bağlamında yapılacak sorgulamalar Alevi yazma geleneği hakkında sağlıklı önermeler yapılmasını sağlayacaktır. Bu makalede, Türkiye’de Amasya, Kırıkkale, Çorum, Çankırı, Ankara, Eskişehir ve Isparta ile Yunanistan Dimetoka Babalar ve Bulgaristan Razgrad merkezli Alevi toplulukların şahsi arşivlerinde tespit edip kayıt altına aldığımız cönkler üzerinden Alevi yazma geleneği, cönkler özelinde analiz edilecektir. Öncelikli olarak Alevi yazma geleneğinde eski yazıyı kim bilir, kimler cönk yazar konusu sahadan topladığımız veriler ve yazmalar bağlamında açıklanıp cönkler icra, yaratım ve bağlam merkezli analiz edilecektir. Daha sonra günümüzde cönklerle benzer işlevi üstlenen zâkirlerin hizmet defterleri ve dedelerin erkân defterleri ile mukayese edilerek latin alfabesine geçişin yazma geleneğine etkisi hizmet defterleri ve toplumsal değişim bağlamında incelenecektir.
Alevi inanç sisteminde dem, dolu gibi isimlerle adlandırılan ve Alevi cemlerinde önemli bir yere ... more Alevi inanç sisteminde dem, dolu gibi isimlerle adlandırılan ve Alevi cemlerinde önemli bir yere olan içki kültü üzerine oluşturulan ritüeller ve inanç pratikleri mevcuttur. Alevi inanç sistemindeki içki kültüne bazı yayınlarda değinilmiştir. Fakat bu yayınlar doğrudan konuya odaklanmadıkları için geneli ortaya koymaktan uzak bir tablo çizmektedir. Mevcut yayınların temel eksikliklerinden biri de görsel unsurlarla desteklenememiş olmasıdır. Bu çalışmada Anadolu ve Balkan coğrafyasında yerleşik Alevi topluluklarında yaşamaya devam eden dem merkezli ritüellerden tespit edilenler farklılıkları ile birlikte analiz edilerek sunulacaktır. Dem kültü merkezli icra edilen ritüellerden biri olan “Dem Geldi Semahları” makalede farklı yörelerden örneklerle görsel unsurlarla desteklenerek analiz edilecektir. Dem Geldi Semahları farklı yerleşim birimlerinde cem ritüeli içerisinde dem hizmeti ile birlikte icra edilen semah ritüellerinden birisidir. Çalışmada Türkiye’nin muhtelif yerleşim birimlerinde yaptığımız alan araştırmalarında kayıt altına aldığımız Dem Geldi Semahları, semahların icra şekilleri, ritüel içerisindeki yeri, icra edilen eserler ve notaları ile mukayeseli bir şekilde verilecektir. Analizlerde, sadece semah merkezli bir bakış açısı ile odaklanılmadan inanç zümresinin içki kültüne bakışı da gerekli yerlerde içki ile ilgili diğer inanç pratiklerine atıflar yapılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
In the Alevi belief system, there are rituals and belief activities known as dem or dolu formed around the cult of drink which has an important place in the Alevi cems. Some publications have mentioned this cult within the Alevi belief system. However, those publications are far from revealing the overall of this subject because they aren’t focusing directly on the subject. Also, one of the basic lacks of available publications is that they don’t include visual elements. In this paper, determinations from dem based rituals that are continuing to live in the Alevi communities in Anatolia and Balkans, together with differences between them will be analyzed and presented. It will be made an analysis of “Dem Geldi Semahs”, one of the rituals that are dem based practiced, supported with examples from different regions and visual elements. “Dem Geldi Semahs” is one of semah rituals which are performed together with dem service within cem ritual on different locations. In the study, “Dem Geldi Semahs” which we recorded during our fieldwork on the various locations in Turkey, and the forms of semahs performance, its place in the ritual, musical works with notes will be presented comparatively. In the analyses, without just focusing on the semah basic aspect, it will be also presented the view of the belief community on the cult of drink by referring, when it is necessary, to other belief activities related to drink.
Alevî-Bektaşî inanç sisteminin kendi içinde hukuki yaptırımlara sahip olduğu bilinmektedir. Bu ya... more Alevî-Bektaşî inanç sisteminin kendi içinde hukuki yaptırımlara sahip olduğu bilinmektedir. Bu yaptırımlar, genel olarak sözlü gelenekle devam ettirilmektedir. Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı Uluğbey beldesinde bulunan Veli Baba Sultan Ocağı’nda, yaptırımlar yazıya aktarılarak bir ahitnâme meydana getirilmiştir. Ahitnâme metninin farklı tarihlerde hazırlanmış üç nüshası bulunmaktadır. Çalışmamızda tarihi süreç içerisinde Ahitnâmenin kurallarındaki ve uygulamalarındaki değişimi örneklerle aktarmaya çalışacağız.
Alevi inanç sistemi, Türk dili ve kültürünün önemli zenginliklerindendir. GeniĢ bir
coğrafyaya ya... more Alevi inanç sistemi, Türk dili ve kültürünün önemli zenginliklerindendir. GeniĢ bir coğrafyaya yayılan inanç zümresi birçok ritüel ve inanç pratiğini de kendi dinamikleri ile ĢekillendirmiĢtir. Bu sayede zengin bir ritüelik terim dünyası da Türk diline ve kültürüne kazandırılmıĢtır. Alevi inanç sistemine dair ritüelik terimlerin büyük bir çoğunluğu özellikle de inanç sisteminden kaynaklanan gizlilik sebebiyle görsel unsurlarla tespit edilememiĢtir. Son yıllarda tespit edilen terimleri de Aleviliğin tümüne genellendirme gibi bir hataya düĢülmektedir. Oysaki bir köy içerisinde bile aynı terim farklı anlamlandırmalarla kullanılmaktadır. Bu sebeple bir yazma veya bir Ģiirde geçen ritüelik bir terime yanlıĢ anlamlar yüklenebilmektedir. Bu makalede Alevi inanç sisteminin sır ibadeti olarak kabul edilen musahip cemi ritüeli, dokuz ilde derlediğimiz malzeme paralelinde ritüel sırasına uygun olarak görsel unsurlarla desteklenerek açıklanacaktır. Açıklamalar yapılırken aynı inanç pratiğine verilen farklı terminolojik adlandırmalar da verilecektir.
Bu makalede, Batı Anadolu ve Balkan Aleviliğinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan Şücaeddin V... more Bu makalede, Batı Anadolu ve Balkan Aleviliğinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan Şücaeddin Veli Ocağı’nın, geçmişte ve günümüzdeki inanç örgütlenmesi üzerinde durulacaktır. Ocağın Türkiye’de ve Balkan coğrafyasındaki hiyerarşik örgütlenmesi ve inançsal hinterlandı ortaya konularak talip ve dede topluklarının dağılımı verilecektir. İnançsal teşkilatlanma Türkiye ve Bulgaristan merkezli olmak üzere iki bölümde incelenecektir. Birinci bölümde Şücaeddin Veli Ocağı’nın Anadolu coğrafyasında Alevi inanç zümresi içindeki geçmişten bugüne gelinceye kadar üstlendiği rollere değinilerek hiyerarşik ve inançsal hinterlandı verilecektir. İkinci bölümde ise Bulgaristan’da “Otman Babalı” , “Babaî” olarak adlandırılan ve Şücaeddin Veli Ocağı’na bağlı topluluğun 1912 ve 1924 yıllarında Şücaeddin Veli Ocaklı Dedelerin bölgedeki gezilerinde tuttukları defter ve alan araştırmalarımızda elde ettiğimiz verilerden hareketle Balkan Aleviğindeki yeri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bunun yanında Balkanlardan Anadolu’ya göç hareketleri, inançsal değişim, talip ve baba topluluğunun iskânı tablolar halinde gösterilecektir. Çalışmada Şücaeddin Veli Ocağı ve Balkanlardaki Alevi varlığı üzerine yapılan yayınlardan yararlanılmakla birlikte bu yayınlardaki veriler, alan araştırmalarımız sonucunda elde ettiğimiz verilerle karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılacaktır. Böylece Alevi ocakları üzerine yapılan çalışmalarda çoğu zaman ihmal edilen ocak sistemi bir bütün olarak incelecek, sistem içindeki farklılıklar ve değişimler sözlü ve tarihsel bağlamda değerlendirecektir.
Türk halk şiirinin ortaya çıkış ve yaşamasında Alevî-Bektaşî âşıklık – zâkirlik geleneğinin öneml... more Türk halk şiirinin ortaya çıkış ve yaşamasında Alevî-Bektaşî âşıklık – zâkirlik geleneğinin önemli bir payı vardır. Alevî-Bektaşî âşıklarının şiirleri üzerine metin merkezli birçok çalışma ortaya konulmuştur. Bu makalede, metin merkezli çalışmalarda ihmal edilen bir yön olan şairin yaratımını etkileyen şartlar üzerine odaklanılacaktır. Alevî âşık ve zâkiri olan Battal Dalkılıç örnekleminde, inanç sisteminin ve icra ortamının sanatçının yaratımına etkisi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Âşık- zâkir kelimelerinin kelime anlamlarına değinilerek, zâkirlerin sanatını icra ettiği cem ritüllerindeki hizmetleri ve bu hizmetlerde icra edilmek üzere yaratılmış şiirleri incelenecektir.. Bu incelemede, Battal Dalkılıç’ın zâkirlik hizmeti yaptığı Çubuk Havzası Alevî Ocakları’nda icra edilen cem ritüellerindeki zâkirlik hizmetleri temel alınacaktır.
Publications on Alevi-Bektashi belief system indicates that the belief system is organized in lin... more Publications on Alevi-Bektashi belief system indicates that the belief system is organized in lineages and each lineages have different cem rituals based on their own dynamics. The differences of rituals among lineages have reflections over the contexts of gulbengs and it is determined that gulbengs have a basic structure. This determination stresses the necessity of publishing particular publications on gulbengs just as the substantive ones on lineages. In this paper, the basic structure of Alevi gulbengs is tried to be put forward according to the gulbengs of hierarchically bonded five lineages centralized in Çubuk (Ankara) and Şabanözü (Çankırı) which are performed in cem rituals and prepared by Erdebil cem rituals. A data base that consists of nearly two thousand gulbeng texts was set for this aim. This text pool was created by deciphering of 46 cem rituals of 42 different settlements in 5 cities. The analysis of gulbengs in the data base shows that traditional gulbeng structure consists of three main parts which are introduction, pray and closure. In this paper, beside from the three part structure the differences, changes, deformation of gulbengs, their reasons and consequences are also evaluated.
Bu çalışmada, Alevi inanç sistemin temel kurucu ve yaşatıcı sistemi olan ocakların siyasi, sosyal... more Bu çalışmada, Alevi inanç sistemin temel kurucu ve yaşatıcı sistemi olan ocakların siyasi, sosyal ve inançsal olaylarla geçirdiği evrilişe odaklanılacaktır. Bugün Alevi şemsiye kavramı içinde adlandırdığımız topluluklar tarihsel süreçte ve günümüzde farklı adlarla adlandırılmış ve adlandırılmaya devam etmektedir. Adlandırmaların nedenleri ve “Toplulukların birbirinden farkı nedir?” sorusu son yıllara kadar tartışılmamıştır. Oysa her adlandırma tarihî karizmatik şahsiyet, inançsal yapı (ritüel evreni, inançsal hiyerarşi), siyasi ve sosyal hadiseler gibi etkenleri içinde barındıran kompleks bir yapı sergilemektedir. Alevi inanç sisteminin kalıtsal yapısı ve ritüel evreni, topluluğun tanımlanmasında temel etken olmuştur. Topluluğun “öteki” olarak tanımlanmasında ritüeller başat rol üstlenmiştir. Böyle olmasına rağmen Alevilik hakkında yapılan çalışmalarda çoğu zaman ritüeller görmezden gelinmiş ya da kapalı topluluk özelliği ile görülememiştir. Oysa yaptığımız çalışmalarda vardığımız en önemli tespit, ritüel dünyasını anlamadan Aleviliği ve Aleviliğin kurumsal yapısını tam anlamıyla anlamanın mümkün olmadığı gerçekliğidir. Yine tarihsel süreçte verilen ritüelleri şekillendirme mücadeleleri de siyasi iktidarların güç savaşları gibi algılanmıştır. Osmanlı Devleti’nin Balım Sultan ile Alevi toplulukları kalıtsal yapıdan belirli ritüel sistemine tâbi tarikata dönüştürme, Şah İsmail ve Erdebil Tekkesinin “Buyruk” nüshaları ve “Erdebil Erkânı”na göre şekillendirme mücadeleleri de siyasi bir mücadele gibi ya da bir mezhep kavgası gibi görülerek arka planı anlaşılamadan kitaplarda yerini almıştır. Oysa her inanç sistemine bağlı toplulukta olduğu gibi Alevi topluluklar da evrilmiş, yeni adlar ve ritüellerle karşımıza çıkmıştır. Saha çalışmalarımızı yürüttüğümüz Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’daki Alevi yerleşim birimlerinde farklı adlandırmalar ve ritüel sistemleri tespit ettik. İki erkânlı cemlerini yürüten topluluklar, Rifaî, Kadirî ve Nakşibendi olarak adlandırılan ama Bektaşi ritüellerini ya da Rifâî-Bektaşi, Bektaşi- Kadiri, Nakşi-Bektaşi erkânlarının karşımı cemler ya da ritüeller tespit ettik. Bu bildiride öncelikle geleneksel ocak sisteminden Babagan Bektaşi tarikatına geçen topluluklar, ocak sisteminden “sürek”e geçişler, tekke ve dergâhlara atanan Babagan Babaların etkisi ile iki erkânlı cem sistemine geçen topluluklar, daha sonra bugün Rifâî ya da Kadirî gibi tarikat adlandırmaları ile anılmalarına rağmen Alevi kökenli topluluklar ile en son olarak da geleneksel yapısında Kadirî ya da Rifâî tarikatına tâbi olmasına rağmen bugün Bektaşi olarak tanımlanan topluluklar örnekleminde ritüelin evrimi ile geleneksel yapının evrimi analiz edilecektir. “Evriliş” olarak tanımladığımız değişim ve dönüşümü; saha çalışmalarımızda elde ettiğimiz veriler (ritüelik kayıtlar, sözlü tarih çalışmaları), tarihsel veriler (vesikalar, seçereler vb.) ve yazılı literatür rehberliğinde ritüellerin evrimini ve yeni adlarla tanımlanmasını da açıklamaya çalışan bir bakış açısı ile makale sınırlılıklarını dikkate alarak ele alıp analiz edeceğiz. This study’s focus will be on the evolution of ocaks, the basic constituent and sustaining system of the Alevi belief system, through political, social and religious events. The communities that we include today under the Alevi umbrella, have been and continue to be called with different names through history and nowadays. The question about the reasons for the naming, and the differences between communities was not discussed until recent years. However, each naming presents a complex structure which includes factors such as historical charismatic personage, religious structure (ritual system, religious hierarchy), political and social events. Hereditary structure and ritual system of the Alevi belief system have been the main factor in defining the community. The rituals played a dominant role in defining community as the “other”. Despite this, the studies on Alevism have often ignored rituals or not seen them due to the feature of closed community. However, the most important outcome of our studies is the fact that it is not possible to fully understand Alevism and its institutional structure without understanding the ritual system. Again, the struggles to shape the rituals through history have been perceived as power struggles of political powers. The efforts of the Ottoman Empire to transform Balım Sultan and Alevi communities from a hereditary structure into a certain ritual system of an order, and to shape them according to the “Ardabil Rule System (Erkan)” and the Buyruk copies of Shah Ismail and the Ardabil tekke, were also seen as a political struggle or a sectarian conflict, and were included, as such, into the books without understanding their background. However, as in the communities belonging to every belief system, Alevi communities too have evolved and new names, new rituals have emerged. We identified different nomenclatures and ritual systems in Alevi settlements in Turkey, Bulgaria and Greece, where we carried out our fieldwork. We also identified the communities that performed cems belonging to two rule systems (erkan), the Bektashi rituals but called Rifai, Kairi and Nakshibendi or cems and rituals which are mixture of Riafi-Bektashi, Bektashi-Kadiri, Nakshi-Bektashi rule systems. This paper will analyse the evolutions of ritual and traditional structure on the samples of the communities transformed from the traditional ocak system to the Babagan Bektashi order, transformations from the ocak system into surek ritual system, the communities transformed into the cem system with two rule systems (erkan) under the influence of the Babagan Babas (leaders) appointed to tekkes and derghas, the communities with the Alevi origin being known today by the names of orders such as Riafi and Kadiri, and finally, the communities defined today as Bektashi despite being affiliated with the Kadiri or Rifai orders in their traditional structure. In the limitations of study, we will address and analyse the change and transformation, which we defined as evolution, using data obtained during our fieldwork (records of rituals, oral history), historical information (documents, genealogy, etc.) and written literary sources, from the perspective that also tries to explain the evolution of rituals and their definition in new names.
Tercüman, Alevi-Bektaşi inanç sistemi içerisinde anlamlı olan ritüelik bir terimdir. Cem ritüeli... more Tercüman, Alevi-Bektaşi inanç sistemi içerisinde anlamlı olan ritüelik bir terimdir. Cem ritüeli içerisinde hizmet sahipleri tarafından söylenen nazım yahut nesir biçimde tertip edilmiş dualar, “tercüman” şeklinde adlandırılır. Söylenen tercümanların muhtevası, görülen hizmetin içeriğine göre değişir. Tercümanlar cem bağlamı içerisinde, görülen hizmetin ve hizmeti gören kişinin kutsanması talebini iletmeye yönelik bir işlev üstlenir. Böylelikle, hizmet sahibi, mikro düzeyde cemi yöneten inanç önderi dedeye; makro düzeyde Tanrı’ya seslenerek ahvalini bildirmiş, niyetini iletmiş olur. Tercümana dede tarafından gülbank söyleyerek yanıt verilir. Tercümana karşılık verilmesiyle hizmet sahibi ile dede arasında, kodları teolojik ve mitik karakter taşıyan bir iletişim olayı gerçekleşmiş olur. Cemlerde ritüelik olma özelliği gösteren iletişime ait kodlar, göndericiler ve alıcılar arasındaki inanç ve kültür ortaklığı tarafından biçimlendirilir. İki taraf arasında, üzerinde konuşulmadan uzlaşılan değerler ve inanmalar mevcuttur ve bunların oluşmasında belirleyici olan, doğrudan geleneksel yapının kendisidir. Ritüel bağlamı içerisinde, ortak inanç ve kültür kodlarına sahip olmanın doğurduğu her türlü pratik, zamanı ve mekânı gündelik olanın dışına çıkarmak amacıyladır. Cemlerin icracı kadrosunu oluşturan inanç önderleri ve hizmet sahipleri, cem süresince, birbirini tekrar eden birtakım sözler söylerler. Bu ifadeler, ritüellerin içeriğini tayin eder niteliktedir ve kuruluşlarında gündelik dil yerine sanatsal bir dil tercih edilmiştir. Cem ritüeli süresince, icracı-icracı, icracı-katılımcı arasında kurulan iletişim, inanca ait kodların şifrelendiği, diyalojik bir iletişimdir ve kimin hangi aşamada hangi ifadeleri kullanacağı, geleneksel yapı tarafından önceden tayin edilmiş durumdadır. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi tercümanları hakkında bilgi verildikten sonra, hizmet sahipleri tarafından söylenen tercümanların ritüel bağlamı içerisindeki anlamlarına odaklanılacak ve hizmet sahibi ile cemi yöneten dede arasında gelişen teolojik karakterli iletişim modeli, anlaşılır hale getirilmeye çalışılacaktır. Makalede kullanılan veri havuzu Alevi-Bektaşi tercümanları üzerine bütüncül bir yorum yapmaya imkân verecek şekilde, bağlam merkezli bir bakış açısı ile derlenip tasnif edilmiştir. Farklı ocak, sürek ve yörelerden ritüel kayıtları ve mülakatlarla toplanan veriler, makale sınırlılıkları kapsamında değerlendirilmiştir. Abstract “Tercuman” is a significant term related to ritual within the Alevi-Bektashi belief system. It refers to prayers in verse or prose, said by members who perform the twelve duties during “cem” ceremony. Their content depends on the content of the duty preformed. In the context of “cem”, “tercuman” prayers convey the request for blessing of the duty and person performing it. Thus, person who perform the duty expresses its conditions and conveys its intentions by speaking to religious leader “dede”, who leads “cem”, at the micro-level, and to God at the macro level. “Dede” responds with “gulbank” prayer. Consequently, a communicative event, whose codes have theological and mythical character, occurs between them. Belief and culture, common to both sender and receiver, shape communication codes, that have ritual character at “cem” ceremonies. There are values and beliefs among both sides that are reconciled without being discussed, and the decisive thing in their formation is the traditional structure itself. In the ritual context, the purpose of all practices, generated by the common belief and cultural codes, is to take time and space out of everyday life. Religious leaders and persons who perform the duties are saying certain words that repeat each other during “cem” ceremony. These expressions determine the content of rituals, and an artistic rather than everyday language is preferred in their formation. During the “cem” ritual, both performer-performer communication and performer-attendant communication are a dialog, in which the codes are encrypted, and the usage of expressions in this dialog has been predetermined by the traditional structure. This paper gives information about Alevi-Bektashi “tercuman” prayers, and focuses on their meanings within the ritual context. In the paper, we will try to make the theological communication in question comprehendible. We compiled and classified the database used in the paper, by the context of Alevi-Bektashi “tercüman” prayers, to allow a holistic interpretation of this subject. We also evaluated the data obtained by interviews and records of rituals from different “ocaks”, “surek” ritual systems and regions.
Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, Alevilik ve Bektaşilik üzerine bilimsel, kültürel ve inançsal çal... more Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, Alevilik ve Bektaşilik üzerine bilimsel, kültürel ve inançsal çalışmalar gerçekleştirmek amacıyla, 1997 yılında Prof. Dr. İrene Melikoff’un onursal başkanlığında Almanya’nın Köln kentinde kurulmuştur. Alevî-Bektaşî Kültür Enstitüsü’nün temel misyonu, “Alevi-Bektaşi inanç sisteminin düşünsel, tarihsel ve inançsal çizgisini koruyarak geleceğe taşınması ve bilimsel açıdan araştırılması” olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, kuruluşundan itibaren kuruluş amacına uygun bir biçimde bilimsel, kültürel ve inançsal içerikli faaliyetler gerçekleştirmiştir. Enstitü, yine bu çerçevede, bilimsel alanda sempozyum, panel, konferans, çalıştay ve seminerler düzenlemekte, kitaplar basmakta ve uluslararası indekslerce taranan “Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi” adlı akademik hakemli dergiyi yayımlamaktadır. Enstitü’nün bilimsel alanda en önemli birikimlerinden biri de Alevilik konulu özel bir arşiv içeren bir kütüphaneye sahip olmasıdır. Enstitü’nün bu kütüphanesi, yazma eserler arşivi ile Alevilik konulu basılı eserler ve dijital arşivden oluşmaktadır. Alevi-Bektaşilerin şahsi arşivlerinden toplanan yazma eserler ve belgeler, Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’nin yazılı ve görsel materyal dijital arşivi kopyası ile Ayhan Aydın’ın saha araştırmaları ile topladığı verilerden oluşan dijital arşivi Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde yer almaktadır. Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde bulunan yazma eserler, 2019 yılı Şubat ayından itibaren bu makalenin yazarları tarafından tespit ve tasnif edilmeye başlanmıştır. Eserlerin incelenmesi sırasında dijital kopyaları da bilgi formları oluşturularak kayıt altına alınmıştır. Bir dizi makalenin ilki olarak tasarlanan bu makale, enstitünün sahip olduğu yazma eser külliyatını; (-varsa- telif tarihi ve kaydı, -varsa- istinsah tarihi ve kaydı, fiziki durumu, yapısal özellikleri, içerik bilgisi vb.) bilim dünyasına tanıtmayı amaçlamaktadır. Enstitü arşivinde bulunan yazma eserlerin önemli bir bölümü Mehmet Yaman’ın ailesi tarafından Enstitü’ye bağışlanan eserlerden oluşmaktadır. Mehmet Yaman’ın şahsi arşivindeki bu eserler incelendiğinde, Erzincan yöresi başta olmak üzere Alevi toplulukların yaşadığı farklı yerleşim birimlerinden toplanmış bir şahsi arşiv olduğu anlaşılmaktadır. Enstitü kütüphanesinde, Yaman’ın şahsi arşivi dışında da Alevi bireylerin bağışladığı münferit yazmalar bulunmaktadır. Yazmaların tamamı Alevi-Bektaşi topluluklarının üyelerince kaleme alınmış eserlerdir. Eserlerin, inanç sistemince kutsal kabul edilen metinler olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tespit edilen eserlerin önemli bir kısmını cönkler oluşturmaktadır. Makale hacmi göz önünde bulundurularak bu çalışmada otuz yazma eserin tanıtımına yer verilmesi uygun görülmüştür.
ABSTRACT The Institute of Alevi-Bektashi Culture was founded in Cologne, Germany, in 1997 under the honorary presidency of Prof. Dr. Irene Melikoff with the goal to conduct scientific, cultural and religious studies on Alevism and Bektashism. The main mission of the Institute of Alevi-Bektashi Culture is “to carry into future the Alevi-Bektashi belief system by preserving its intellectual, historical and religious line and to research it scientifically”. In this context, the Institute of Alevi-Bektashi Culture, since its foundation, has carried out scientific, cultural and religious activities in accordance with its founding purpose. Within the same framework, the Institute organizes symposiums, panels, conferences, workshops and seminars in the scientific field, publishes books and an academic peer-reviewed journal, entitled Journal of Alevism-Bektashism Studies, covered by international indexes. One of the most important scientific accumulations of the Institute is a library containing a special archive on Alevism. The Institute’s library consists of a manuscript archive, printed works on Alevism and a digital archive. Manuscripts and documents obtained from the personal archives of Alevi-Bektashis, a copy of the digital archive of written and visual materials from the Haji Bektashi Veli Research Centre, Gazi University, and a digital archive of data collected in field works by Ayhan Aydin are in the library of the Institute of Alevi-Bektashi Culture. The authors of this paper have started to determine and classify manuscripts from this library since February, 2019. During the analysis of the scripts, they recorded their digital copies by creating information forms. Planed as the first of a series of papers, this paper aims to present the entire corpus of manuscripts (if available- copyright date and record, if available- copy date and record, material condition, structural features, content information, etc.) that belong to the Institute to the science world. An important part of the manuscripts in the Institute’s archive are the scripts donated to the Institute by Mehmet Yaman’s family. After the analysis of these manuscripts, it appears that it is a personal archive gathered from different places inhabited by Alevi communities, especially from the Erzincan region. Apart from Yaman’s personal archive, there are separate manuscripts donated to the Institute’s library by Alevi individuals. The authors of all manuscripts are members of Alevi-Bektashi communities. It can be easily said that the manuscripts are accepted as sacred texts by the belief system. An important part of these manuscripts are “conks”. Considering the length of the paper, its authors considered appropriate to present thirty manuscripts in this paper.
Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde Alevi-Bektaşi düşüncesinin karizmatik inanç önd... more Balkanların Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde Alevi-Bektaşi düşüncesinin karizmatik inanç önderlerinin ve onlara tâbi derviş topluluklarının önemli katkılarının olduğu birçok bilimsel yayımla ortaya konulmuştur. Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” olarak tanımladığı inanç önderleri, Balkanların fethinde; hem savaşın kazanılmasında kılıçları ile hem de savaştan sonra gönüllerin fethinde düşünce sistemleri ile rol oynamışlardır. Fetih sonrası bölgenin iskanı ve İslamlaşması sürecinde adlarına kurulu Alevi ocakları önemli işlevler üstlenmişlerdir. Dede, Baba, Abdal, Ata ve Sultan gibi unvanlarla anılan inanç önderlerinin Alevi inanç sisteminin temsilcileri olarak yaptıkları faaliyetleri; adlarına yazılmış velayetnâme ve menakıpnâmelerden, arşiv belgelerinden, şahsi arşivlerinde sakladıkları şecere, icazet, ferman, berat vb. belgelerden ve karizmatik inanç önderlerinin soyundan geldiğine inanılan dede ve talip topluluklarının sözlü aktarımla günümüze taşıdıkları bilgilerden öğrenmekteyiz. Adı geçen inanç önderlerinden hakkında resmi arşivlerde bilgi ve belge bulunanlardan bir kısmı üzerine çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Yeterli olmamakla birlikte bu çalışmalar yeni araştırma ve yayımlara yön gösterici olmuştur. Son yirmi yılda karizmatik inanç önderlerinin dede ve talip topluluklarının şahsi arşivlerinde sakladıkları belgeler üzerine de yayımlar yapılmaya başlanmıştır. Bu makalede şahsi arşivlerde kayıt altına alınan yedi belgenin saha çalışmaları, arşiv ve literatür merkezli analizi konu edilmektedir. Niğbolu’da (Nikapol) medfun Ali Koç Baba’nın adına kurulduğuna inanılan Ali Koç Baba Ocağı’nın merkezi Bulgaristan İslimiye’ye bağlı (Sliven) Alvanlar (Yablanovo) köyüdür. Ali Koç Baba Ocağı’nın soyundan geldiğini belirten ocakzade Dedelerin tamamı tarihsel süreçte Alvanlar köyünde mukim iken siyasal ve sosyal gelişmelerle bir kısmı 20. yüzyılda Türkiye’de Trakya bölgesi başta olmak üzere Eskişehir’e göç etmişler. Ali Koç Baba Ocağı’na bağlı talip toplulukları da günümüzde Bulgaristan Alvanlar, Türkiye’de Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Yalova, İzmit, Eskişehir, Kütahya’da yerleşiktir. Ali Koç Baba Ocağı, ilmî mahfillerce çalışmalara konu olmuş bir Alevi ocağıdır. Bu çalışmada, Ali Koç Baba Ocaklılar üzerine Bulgaristan ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz saha çalışmalarımızda tespit edip kayıt altına aldığımız yedi belge, topladığımız sözlü veriler, arşiv kayıtları ve mevcut literatür bağlamında değerlendirilecektir. Belgeler Ali Koç Baba Ocağı Dedeleri kanalıyla bize ulaştırılmıştır. Dört belge Mehmet Ali Koç, üç belge Hasan Özyiğit Dede tarafından bize teslim edilmiştir. Bu belgelerin tarih ve içerikleri hakkında kısaca şu bilgiler verilebilir: 1. belge tarihsiz bir siyadetnâme olarak kabul edilebilecek içeriğe de sahip çok yıpranmış ve bir kısmı yırtılmıştır. Kağıt ve mevcut durumu ile eski tarihli bir metin özelliklerine sahiptir. 2. belge, iki siyadetnâme metninin alt alta yapıştırılması ile tek metin şeklinde muhafaza edilmiştir. Belgelerin her ikisi de Topuz Baba lakaplı Seyyid Nureddin’in soy şeceresidir. İlki Zilhicce 814 (Mart 1412), ikincisi Zilkade 840 (Mayıs 1437) tarihlidir. Her iki metin de orjinal metinden 18. yüzyılda yazıya geçirilmiş suretlerdir. 3. belge de siyadetnâmedir. Topuz Baba soyundan Seyyid Hasan’ın seyyidliğini tasdik için verilmiştir. 4 Ramazan 1038 (27 Nisan 1629) tarihlidir. 4. belge Topuz Baba soyundan Seyyid Ömer’in seyyidliğini konu edinen siyadetnâmedir. 29 Rebiülahir 1040 (5 Aralık 1630) tarihlidir. 5. belge, Topuz Baba soyundan Seyyid Saltık’ın seyyidliği ile ilgili siyadetnâmedir. 9 Zilkade 1309 (5 Haziran 1892) tarihlidir. 6. belge Koca Baba zaviyesinden imtiyazları görmezden gelinerek vergi talep edilmesi üzerine Şumnu kadılığına yazılan 17 Şevval 1139 (7 Haziran 1727) tarihli bir mürâsele belgesidir. 7. belge Şumnu kadısına gönderilen fermandır. Ferman, Elvanlar köyü merkezli Koca Baba Zaviyesi’nde alınan satılan ve zaviye için kesilen kurbanlardan vergi alınmaması emrini içermektedir. Belge 10 Ramazan 1229 (26 Ağustos 1814) tarihlidir. Dede ailelerinin şahsi arşivlerinden alınan yedi belgeden üçü Ali Koca Baba ve onun adına kurulan zaviye ile ilgilidir. Bu üç belgeden biri siyadetnâme içeriğine sahipken diğer ikisi Koca Baba Zaviyesi’nin imtiyazlarının tasdiğini içeren resmi evraklardır. Diğer dört belgenin hepsi Topuz Baba evlatlarının seyyidliklerinin farklı dönemlerde tasdiğini içeren siyadetnâmelerdir. Ali Koç Baba Ocaklılar hakkında bizim çalışmamızdan önce yayımlanan siyadetnâmelerde de görülen Seyyid Topuz’dan gelen seyyidlik silsileleri üzerinde yeterince durulmaması ya da görmezden gelinmesi Bulgaristan Alvanlar ve Topuzlar köyündeki inançsal örgütlenme hakkında birçok sorunun cevapsız kalmasına neden olmuştur. Bu çalışma, adı geçen belgeler ve saha çalışmamızda topladığımız veriler bağlamında Alvanlar köyünde Ali Koç Baba Ocağı dışında Topuz Baba Ocağı olarak tanımlayabileceğimiz bir Alevi ocağının varlığını ortaya çıkarmaktadır. Makalede elde ettiğimiz yeni belge bilgiler ışığında Alvanlar köyü ve Topuzlar köyünde yerleşik iki Alevi ocağının tarihsel süreçte tek köy ve tek ocak merkezli yapıya nasıl büründüğü eldeki verilerin bütünlükçü bir şekilde yorumlanması ile sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Alevilik, Ali Koç Baba, Topuz Baba, Ali Koç Baba Ocağı, Alvanlar (Yablonovo), Siyadetnâme.
Dede Korkut Kitabı, Türk kültürü, inançları ve geleneklerini içerisinde barındıran oldukça önemli... more Dede Korkut Kitabı, Türk kültürü, inançları ve geleneklerini içerisinde barındıran oldukça önemli bir eserdir. Bu yönüyle Dede Korkut Kitabı, farklı bilimsel disiplinlerin bakış açısıyla akademik yayınlara konu olmuştur. Bu yayınların bir kısmında Dede Korkut Kitabı’ndaki bazı hususlara Alevilik bağlamında oldukça sınırlı olarak değinilmişse de Dede Korkut Kitabı’nın Alevi inanç sisteminin sosyal hayat tarzı, ritüelleri, hiyerarşik yapılanması, toplumsal kabulü, geleneksel ve kültürel unsurları bağlamında doğrudan ele alındığı herhangi bir akademik çalışma yapılmamıştır. Bu makalemizde, sözünü ettiğimiz eksiklikler göz önünde bulundurularak Dede Korkut Kitabı, Alevi inanç sisteminin sosyal, kültürel, hiyerarşik ve ritüelik yapısı bağlamında analiz edilmiştir. Türkiye, İran ve Balkanlardaki Alevi dede ve talip toplulukları üzerine yaptığımız saha çalışmalarında, Dede Korkut Kitabı’ndaki hayat tarzı, inanç sistemi, ritüeller, toplumsal kabuller, motifler, kalıp ifadeler ve sosyal hiyerarşi gibi birçok unsurun Alevi topluluklarca yaşatıldığı tespit edilmiştir. Gerek Aleviliğin yazılı geleneğinde gerekse sözlü gelenekte yaptığımız tespitler, saha çalışmalarımızda topladığımız görsel verilerle desteklenerek Dede Korkut Kitabı mukayeseli olarak Alevilik penceresinden okunmaya çalışılmıştır.
The Book of Dede Korkut is a highly important work which incorporates Turkish culture, beliefs and traditions. Therefore, this book became the subject of academic studies from different scientific disciplines. Although some of these studies touched upon certain aspects of Alevism in the Book of Dede Korkut, there is not any academic research which directly analyses the Book of Dede Korkut within the context of social life, rituals, hierarchical structure, social recognition, traditional and cultural elements of the Alevi belief system. Taking into consideration mentioned inadequacies, this paper analyses the Book of Dede Korkut, within the context of social, cultural, hierarchical and ritual structure of the Alevi belief system. During our fieldwork done on Alevi “dede” and aspirant communities in Turkey, Iran and Balkans, we ascertained that many elements in the Book of Dede Korkut such as lifestyle, rituals, social recognition, motifs, idioms and social hierarchy, have been kept alive by Alevi communities. Also, we detected that there are many similarities between texts of “velayetname”, “menakıbname”, poems and “gülbenk”, used as a support to the theological background of the Alevi belief system, and the Book of Dede Korkut’s preface and narrations. This paper tries to read the Book of Dede Korkut through the perspective of Alevism by undergirding it with our findings on both written and oral tradition of Alevism and visual data collected on our fieldwork. Concepts and elements, such as lifestyle, belief system, rituals, social recognitions, titles, motifs, idioms and social hierarchy, from the Book of Dede Korkut are comparatively analysed within the context of the Alevi belief system under two main headings by taking into consideration the book’s preface and narrations. The similarities between aspects sustained within the Alevi belief system, and those in the Book of Dede Korkut are revealed with detailed examples in the comparative analysis. Thus, we determined that the reflections of the religious belief of Turks in the period when the Dresden copy of the Book of Dede Korkut was written, and the Alevi belief system share a host of similarities. Also, we observed that many aspects from both preface and narrations in the book continue to live among communities connected with the Alevi belief. In this sense, the meaning attached to the word “dede”, the common ground between Dede Korkut and “dede” of Alevi “ocak”, beliefs and practices sustained within Alevi rituals, similarities between pray forms and “gülbenk” expressions, the sacred similarity between “kopuz” and “saz”, the position of women in society, attitude towards alcohol, religious motifs in the narrations, formal expressions and numbers in poetical texts are all comparatively analysed under following subheadings: “Elements Determined in the Context of Social and Religious Hierarchy”, “Concepts and Rituals Belonging to the Alevi Theological Background”, “Social Recognition Among Alevi Communities and Turks from the Period when the Book of Dede Korkut Was Written” and “Motifs, Formal Expressions and Other Elements”. This comparative analysis shows that the religious attitude of the person who has written down the Book of Dede Korkut, and the belief nature in the narratives reveal a belief structure which we can call non-Sunni or heterodox Turkish Folk Islam considering the conditions of that period. This indicates that both scribe’s belief and Oghuz Turks’ life-style, which is the subject of the narratives, have much more similarities with communities that belong to the belief called Qizilbash in that period, or Alevi, as it’s called nowadays. Indeed, as it’s found that the elements and concepts of Sunni Islamic Sharia are in great minority, it occurs that drinking wine and attributing sacredness to it, which is unallowable and forbidden by Sunni Islamic Sharia, attributing sacredness to “kopuz”, clairvoyance and many more aspects are included in the book and that they reflect a way of life of the society.
This paper will discuss food cult in the Alevi belief system and rituals and belief practices for... more This paper will discuss food cult in the Alevi belief system and rituals and belief practices formed around this cult. Within Alevi communities, food offered at rituals are called lokma and this food is considered sacred. Therefore, many food-centered ritual practices are performed during process passed from getting food for ritual to eating it. Ritual food is a part of the sacred for Alevi individuals, moreover, food appears as a precondition for performing ritual. This explains the necessity of sacrificing an animal in order to perform the cem ritual. Traditional rituals of Alevi communities are formed around bringing for prayer, preparing and consuming food and drinks such as lokma, salt, dem (alcoholic drink), etc. For that reason, it wouldn’t be wrong to say that rituals within the Alevi belief system are formed around sharing lokma. Thus, an analysis of the Alevi rituals that excludes food and drinks produces problematical hypotheses. This paper will analyze food and sacred drinks offered at rituals performed by Alevi communities considering importance given to food, ritual meals, belief hierarchy formed around food, ritual meanings given to food and drinks, preparation and presentation of food and drinks. The first part of the paper explains how food and drinks became a part of ritual within the Alevi belief system, and the second part puts forth the differences in ritual meals by ocaks and regions. This analysis is grounded only on the examples of rituals that we attended in Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, Izmir, Çanakkale, Balıkesir, Istanbul, Tekirdağ in Turkey, Didymoteicho Rousa in Greece and Momchilgrad in Bulgaria, because the subject of food in Alevi communities, that cover large geographical areas, requires a larger study. In addition to data and analyses, the paper also includes photographs.
Bu makalede Alevi inanç sistemindeki yemek kültü ve bu kült çevresinde oluşan ritüel ve inanç pratikleri ele alınacaktır. Alevi topluluklar için ritüelllerde ikram edilen yiyeceklere “lokma” adı verilmekte ve bunlar kutsal birer yiyecek olarak görülmektedirler. Bu sebeple ritüel için alınmasından yenilmesine kadar geçen süreçte yiyecek merkezli birçok ritüelik uygulama icra edilmektedir. Alevi bireyler için ritüelik yemekler kutsalın bir parçası olmakta hatta bunun da ötesinde ritüelin yapılması için ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem ritüelinin gerçekleştirilebilmesi için bir hayvanın kurban edilmesi gerekliliği durumu açıklamaktadır. Alevi toplulukların geleneksel ritüelleri, kutsal olarak görülen lokma (kurban eti), tuz, dem (içki), vb. gibi yiyecek ve içeceklerin dua için meydana getirilmesi, pişirilmesi ve yenmesi sürecinin etrafında teşekkül etmektedir. Bu sebeple Alevi inanç sisteminde ritüellerin lokmanın paylaşılması etrafında teşekkül ettiğini söylemek yanlış olmaz. Alevi ritüellerini yiyecek ve içecekleri görmeden analiz etmek içinde problemler barındıran önermelerin sunulmasına neden olmaktadır. Bu makalede, Alevi topluluklar tarafından icra edilen ritüellerde ikram edilen yemek ve kutsal içecekler; yemeğe verilen önem, ritüelik yemekler, yemek etrafında teşekkül eden inançsal hiyerarşi, yiyecek ve içeceklere yüklenen ritüelik anlamlar, yiyecek ve içeceklerin hazırlanışı ve sunuşu dikkate alınarak analiz edilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde Alevi inanç sisteminde yiyecek ve içeceklerin nasıl ritüelin bir parçası olduğu açıklanacak, ikinci kısmında ritüelik yemekler ocak ve yörelere göre farklılıkları ile sunulacaktır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Alevi topluluklarındaki yiyecek konusunu içeren bir çalışmanın bir makale boyutunda incelenmesi mümkün olmadığı için örneklem olarak Türkiye’den Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Balıkesir, İstanbul, Tekirdağ; Yunanistan Dimetoka Ruşanlar ile Bulgaristan Kırcaali Mestanlı’da katıldığımız ritüeller esas alınacaktır. Makalede ortaya konan veri ve analizler fotoğraflarla desteklenecektir.
Although there is a significant literature on “conks” and “mecmuas”, a great majority of the stud... more Although there is a significant literature on “conks” and “mecmuas”, a great majority of the studies are text-centered. “Conks” are being seen as a text and are being analyzed with text-centered approaches. However many texts are being created for performance and are being written down. A high percentage of Alevi belief system-centered written texts are being created for performance and are being written down, too. There is a purpose and a function of writing down a text. Particularly the purpose of writing “conks”, being performance-centered what poems will be written down and by which order, is been varying according to performer or a person who is writing it down. Alevi belief system offers an “ocak”-centered institutionalized structure. Every “ocak” has its own internal dynamics and a ritual world shaped with related “ocaks”. In our studies done on Alevi belief system, we ascertained that the ritual world of “ocak” determines performed texts, too. In our records of ritual, we saw that there is a specified “ocak”-centered text repertoire performed with ritual order by “dede”, “zakir” and other “servants” in rituals of every “ocak”. These determinations revealed necessity to think about relations between ritual and text. Queries that will be done in the context of “conks”, the first examples of the transition from oral to writing transmission, will provide reliable suggestions about Alevi writing tradition. In this study, it will be analyzed Alevi writing tradition specific to “conks” trough the “conks” which we located in personal archives of Alevi communities based in Amasya, Kırıkkale, Çankırı, Çorum, Ankara, Eskişehir, and Isparta in Turkey, Didymoteicho Roussa in Greece, Razgrad in Bulgaria, and which we recorded. Firstly, in the context of data and manuscripts collected in the field, the matter of who knows old script, who writes “conk” in Alevi writing tradition will be clarified and it will be given a performance, creation and context-centered analysis of the “conks”. Afterwards, comparing “hizmet” records of “zakirs” with “erkan” records of “dedes” which are undertaking a similar function of “conks” nowadays, it will be analyzed the influence of the transition to the Latin alphabet to writing tradition in the context of “hizmet” records and social change.
Cönk ve mecmualar üzerine önemli bir literatür oluşmasına rağmen çalışmaların büyük çoğunluğu metin merkezlidir. Cönkler bir metin olarak görülmekte ve metin merkezli yöntemlerle analiz edilmektedir. Oysa birçok metin icra için yaratılmakta, yazıya aktarılmaktadır. Alevi inanç sistemi merkezli yazılı metinlerin önemli kısmı da icra için yaratılmakta ve yazıya geçirilmektedir. Metnin yazıya aktarılmasının bir amacı ve işlevi bulunmaktadır. Özellikle cönklerin yazılış amacı, icra merkezli olduğu için hangi şiirlerin yazılacağı ve şiirlerin yazılma sırası, icracısına veya yazıya aktarana göre değişebilmektedir. Alevi inanç sistemi ocak merkezli kurumsallaşmış bir yapı arz etmektedir. Her ocağın kendi iç dinamikleri ve bağlantılı olduğu ocaklarla şekillenen bir ritüel dünyası vardır. Alevi inanç sistemi üzerine yürüttüğümüz çalışmalarda ocağın ritüel dünyasının icra edilen metinleri de belirlediğini tespit ettik. Her ocağın ritüellerinde dede, zâkir ve diğer hizmetliler tarafından ritüel sırası ile icra edilen belirlenmiş bir ocak merkezli metin repertuarı olduğunu ritüel kayıtlarımızda gördük. Bu tespitler, ritüel ile metin arasındaki ilişki üzerine düşünülmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Sözlü aktarımın, yazılı aktarıma geçişini gösteren ilk örneklerden olan cönkler bağlamında yapılacak sorgulamalar Alevi yazma geleneği hakkında sağlıklı önermeler yapılmasını sağlayacaktır. Bu makalede, Türkiye’de Amasya, Kırıkkale, Çorum, Çankırı, Ankara, Eskişehir ve Isparta ile Yunanistan Dimetoka Babalar ve Bulgaristan Razgrad merkezli Alevi toplulukların şahsi arşivlerinde tespit edip kayıt altına aldığımız cönkler üzerinden Alevi yazma geleneği, cönkler özelinde analiz edilecektir. Öncelikli olarak Alevi yazma geleneğinde eski yazıyı kim bilir, kimler cönk yazar konusu sahadan topladığımız veriler ve yazmalar bağlamında açıklanıp cönkler icra, yaratım ve bağlam merkezli analiz edilecektir. Daha sonra günümüzde cönklerle benzer işlevi üstlenen zâkirlerin hizmet defterleri ve dedelerin erkân defterleri ile mukayese edilerek latin alfabesine geçişin yazma geleneğine etkisi hizmet defterleri ve toplumsal değişim bağlamında incelenecektir.
Alevi inanç sisteminde dem, dolu gibi isimlerle adlandırılan ve Alevi cemlerinde önemli bir yere ... more Alevi inanç sisteminde dem, dolu gibi isimlerle adlandırılan ve Alevi cemlerinde önemli bir yere olan içki kültü üzerine oluşturulan ritüeller ve inanç pratikleri mevcuttur. Alevi inanç sistemindeki içki kültüne bazı yayınlarda değinilmiştir. Fakat bu yayınlar doğrudan konuya odaklanmadıkları için geneli ortaya koymaktan uzak bir tablo çizmektedir. Mevcut yayınların temel eksikliklerinden biri de görsel unsurlarla desteklenememiş olmasıdır. Bu çalışmada Anadolu ve Balkan coğrafyasında yerleşik Alevi topluluklarında yaşamaya devam eden dem merkezli ritüellerden tespit edilenler farklılıkları ile birlikte analiz edilerek sunulacaktır. Dem kültü merkezli icra edilen ritüellerden biri olan “Dem Geldi Semahları” makalede farklı yörelerden örneklerle görsel unsurlarla desteklenerek analiz edilecektir. Dem Geldi Semahları farklı yerleşim birimlerinde cem ritüeli içerisinde dem hizmeti ile birlikte icra edilen semah ritüellerinden birisidir. Çalışmada Türkiye’nin muhtelif yerleşim birimlerinde yaptığımız alan araştırmalarında kayıt altına aldığımız Dem Geldi Semahları, semahların icra şekilleri, ritüel içerisindeki yeri, icra edilen eserler ve notaları ile mukayeseli bir şekilde verilecektir. Analizlerde, sadece semah merkezli bir bakış açısı ile odaklanılmadan inanç zümresinin içki kültüne bakışı da gerekli yerlerde içki ile ilgili diğer inanç pratiklerine atıflar yapılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
In the Alevi belief system, there are rituals and belief activities known as dem or dolu formed around the cult of drink which has an important place in the Alevi cems. Some publications have mentioned this cult within the Alevi belief system. However, those publications are far from revealing the overall of this subject because they aren’t focusing directly on the subject. Also, one of the basic lacks of available publications is that they don’t include visual elements. In this paper, determinations from dem based rituals that are continuing to live in the Alevi communities in Anatolia and Balkans, together with differences between them will be analyzed and presented. It will be made an analysis of “Dem Geldi Semahs”, one of the rituals that are dem based practiced, supported with examples from different regions and visual elements. “Dem Geldi Semahs” is one of semah rituals which are performed together with dem service within cem ritual on different locations. In the study, “Dem Geldi Semahs” which we recorded during our fieldwork on the various locations in Turkey, and the forms of semahs performance, its place in the ritual, musical works with notes will be presented comparatively. In the analyses, without just focusing on the semah basic aspect, it will be also presented the view of the belief community on the cult of drink by referring, when it is necessary, to other belief activities related to drink.
Alevî-Bektaşî inanç sisteminin kendi içinde hukuki yaptırımlara sahip olduğu bilinmektedir. Bu ya... more Alevî-Bektaşî inanç sisteminin kendi içinde hukuki yaptırımlara sahip olduğu bilinmektedir. Bu yaptırımlar, genel olarak sözlü gelenekle devam ettirilmektedir. Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı Uluğbey beldesinde bulunan Veli Baba Sultan Ocağı’nda, yaptırımlar yazıya aktarılarak bir ahitnâme meydana getirilmiştir. Ahitnâme metninin farklı tarihlerde hazırlanmış üç nüshası bulunmaktadır. Çalışmamızda tarihi süreç içerisinde Ahitnâmenin kurallarındaki ve uygulamalarındaki değişimi örneklerle aktarmaya çalışacağız.
Alevi inanç sistemi, Türk dili ve kültürünün önemli zenginliklerindendir. GeniĢ bir
coğrafyaya ya... more Alevi inanç sistemi, Türk dili ve kültürünün önemli zenginliklerindendir. GeniĢ bir coğrafyaya yayılan inanç zümresi birçok ritüel ve inanç pratiğini de kendi dinamikleri ile ĢekillendirmiĢtir. Bu sayede zengin bir ritüelik terim dünyası da Türk diline ve kültürüne kazandırılmıĢtır. Alevi inanç sistemine dair ritüelik terimlerin büyük bir çoğunluğu özellikle de inanç sisteminden kaynaklanan gizlilik sebebiyle görsel unsurlarla tespit edilememiĢtir. Son yıllarda tespit edilen terimleri de Aleviliğin tümüne genellendirme gibi bir hataya düĢülmektedir. Oysaki bir köy içerisinde bile aynı terim farklı anlamlandırmalarla kullanılmaktadır. Bu sebeple bir yazma veya bir Ģiirde geçen ritüelik bir terime yanlıĢ anlamlar yüklenebilmektedir. Bu makalede Alevi inanç sisteminin sır ibadeti olarak kabul edilen musahip cemi ritüeli, dokuz ilde derlediğimiz malzeme paralelinde ritüel sırasına uygun olarak görsel unsurlarla desteklenerek açıklanacaktır. Açıklamalar yapılırken aynı inanç pratiğine verilen farklı terminolojik adlandırmalar da verilecektir.
Bu makalede, Batı Anadolu ve Balkan Aleviliğinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan Şücaeddin V... more Bu makalede, Batı Anadolu ve Balkan Aleviliğinin şekillenmesinde önemli bir yeri olan Şücaeddin Veli Ocağı’nın, geçmişte ve günümüzdeki inanç örgütlenmesi üzerinde durulacaktır. Ocağın Türkiye’de ve Balkan coğrafyasındaki hiyerarşik örgütlenmesi ve inançsal hinterlandı ortaya konularak talip ve dede topluklarının dağılımı verilecektir. İnançsal teşkilatlanma Türkiye ve Bulgaristan merkezli olmak üzere iki bölümde incelenecektir. Birinci bölümde Şücaeddin Veli Ocağı’nın Anadolu coğrafyasında Alevi inanç zümresi içindeki geçmişten bugüne gelinceye kadar üstlendiği rollere değinilerek hiyerarşik ve inançsal hinterlandı verilecektir. İkinci bölümde ise Bulgaristan’da “Otman Babalı” , “Babaî” olarak adlandırılan ve Şücaeddin Veli Ocağı’na bağlı topluluğun 1912 ve 1924 yıllarında Şücaeddin Veli Ocaklı Dedelerin bölgedeki gezilerinde tuttukları defter ve alan araştırmalarımızda elde ettiğimiz verilerden hareketle Balkan Aleviğindeki yeri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bunun yanında Balkanlardan Anadolu’ya göç hareketleri, inançsal değişim, talip ve baba topluluğunun iskânı tablolar halinde gösterilecektir. Çalışmada Şücaeddin Veli Ocağı ve Balkanlardaki Alevi varlığı üzerine yapılan yayınlardan yararlanılmakla birlikte bu yayınlardaki veriler, alan araştırmalarımız sonucunda elde ettiğimiz verilerle karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılacaktır. Böylece Alevi ocakları üzerine yapılan çalışmalarda çoğu zaman ihmal edilen ocak sistemi bir bütün olarak incelecek, sistem içindeki farklılıklar ve değişimler sözlü ve tarihsel bağlamda değerlendirecektir.
Türk halk şiirinin ortaya çıkış ve yaşamasında Alevî-Bektaşî âşıklık – zâkirlik geleneğinin öneml... more Türk halk şiirinin ortaya çıkış ve yaşamasında Alevî-Bektaşî âşıklık – zâkirlik geleneğinin önemli bir payı vardır. Alevî-Bektaşî âşıklarının şiirleri üzerine metin merkezli birçok çalışma ortaya konulmuştur. Bu makalede, metin merkezli çalışmalarda ihmal edilen bir yön olan şairin yaratımını etkileyen şartlar üzerine odaklanılacaktır. Alevî âşık ve zâkiri olan Battal Dalkılıç örnekleminde, inanç sisteminin ve icra ortamının sanatçının yaratımına etkisi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Âşık- zâkir kelimelerinin kelime anlamlarına değinilerek, zâkirlerin sanatını icra ettiği cem ritüllerindeki hizmetleri ve bu hizmetlerde icra edilmek üzere yaratılmış şiirleri incelenecektir.. Bu incelemede, Battal Dalkılıç’ın zâkirlik hizmeti yaptığı Çubuk Havzası Alevî Ocakları’nda icra edilen cem ritüellerindeki zâkirlik hizmetleri temel alınacaktır.
Publications on Alevi-Bektashi belief system indicates that the belief system is organized in lin... more Publications on Alevi-Bektashi belief system indicates that the belief system is organized in lineages and each lineages have different cem rituals based on their own dynamics. The differences of rituals among lineages have reflections over the contexts of gulbengs and it is determined that gulbengs have a basic structure. This determination stresses the necessity of publishing particular publications on gulbengs just as the substantive ones on lineages. In this paper, the basic structure of Alevi gulbengs is tried to be put forward according to the gulbengs of hierarchically bonded five lineages centralized in Çubuk (Ankara) and Şabanözü (Çankırı) which are performed in cem rituals and prepared by Erdebil cem rituals. A data base that consists of nearly two thousand gulbeng texts was set for this aim. This text pool was created by deciphering of 46 cem rituals of 42 different settlements in 5 cities. The analysis of gulbengs in the data base shows that traditional gulbeng structure consists of three main parts which are introduction, pray and closure. In this paper, beside from the three part structure the differences, changes, deformation of gulbengs, their reasons and consequences are also evaluated.
Uploads
This study’s focus will be on the evolution of ocaks, the basic constituent and sustaining system of the Alevi belief system, through political, social and religious events. The communities that we include today under the Alevi umbrella, have been and continue to be called with different names through history and nowadays. The question about the reasons for the naming, and the differences between communities was not discussed until recent years. However, each naming presents a complex structure which includes factors such as historical charismatic personage, religious structure (ritual system, religious hierarchy), political and social events. Hereditary structure and ritual system of the Alevi belief system have been the main factor in defining the community. The rituals played a dominant role in defining community as the “other”. Despite this, the studies on Alevism have often ignored rituals or not seen them due to the feature of closed community. However, the most important outcome of our studies is the fact that it is not possible to fully understand Alevism and its institutional structure without understanding the ritual system. Again, the struggles to shape the rituals through history have been perceived as power struggles of political powers. The efforts of the Ottoman Empire to transform Balım Sultan and Alevi communities from a hereditary structure into a certain ritual system of an order, and to shape them according to the “Ardabil Rule System (Erkan)” and the Buyruk copies of Shah Ismail and the Ardabil tekke, were also seen as a political struggle or a sectarian conflict, and were included, as such, into the books without understanding their background. However, as in the communities belonging to every belief system, Alevi communities too have evolved and new names, new rituals have emerged. We identified different nomenclatures and ritual systems in Alevi settlements in Turkey, Bulgaria and Greece, where we carried out our fieldwork. We also identified the communities that performed cems belonging to two rule systems (erkan), the Bektashi rituals but called Rifai, Kairi and Nakshibendi or cems and rituals which are mixture of Riafi-Bektashi, Bektashi-Kadiri, Nakshi-Bektashi rule systems. This paper will analyse the evolutions of ritual and traditional structure on the samples of the communities transformed from the traditional ocak system to the Babagan Bektashi order, transformations from the ocak system into surek ritual system, the communities transformed into the cem system with two rule systems (erkan) under the influence of the Babagan Babas (leaders) appointed to tekkes and derghas, the communities with the Alevi origin being known today by the names of orders such as Riafi and Kadiri, and finally, the communities defined today as Bektashi despite being affiliated with the Kadiri or Rifai orders in their traditional structure. In the limitations of study, we will address and analyse the change and transformation, which we defined as evolution, using data obtained during our fieldwork (records of rituals, oral history), historical information (documents, genealogy, etc.) and written literary sources, from the perspective that also tries to explain the evolution of rituals and their definition in new names.
Cemlerde ritüelik olma özelliği gösteren iletişime ait kodlar, göndericiler ve alıcılar arasındaki inanç ve kültür ortaklığı tarafından biçimlendirilir. İki taraf arasında, üzerinde konuşulmadan uzlaşılan değerler ve inanmalar mevcuttur ve bunların oluşmasında belirleyici olan, doğrudan geleneksel yapının kendisidir. Ritüel bağlamı içerisinde, ortak inanç ve kültür kodlarına sahip olmanın doğurduğu her türlü pratik, zamanı ve mekânı gündelik olanın dışına çıkarmak amacıyladır. Cemlerin icracı kadrosunu oluşturan inanç önderleri ve hizmet sahipleri, cem süresince, birbirini tekrar eden birtakım sözler söylerler. Bu ifadeler, ritüellerin içeriğini tayin eder niteliktedir ve kuruluşlarında gündelik dil yerine sanatsal bir dil tercih edilmiştir.
Cem ritüeli süresince, icracı-icracı, icracı-katılımcı arasında kurulan iletişim, inanca ait kodların şifrelendiği, diyalojik bir iletişimdir ve kimin hangi aşamada hangi ifadeleri kullanacağı, geleneksel yapı tarafından önceden tayin edilmiş durumdadır. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi tercümanları hakkında bilgi verildikten sonra, hizmet sahipleri tarafından söylenen tercümanların ritüel bağlamı içerisindeki anlamlarına odaklanılacak ve hizmet sahibi ile cemi yöneten dede arasında gelişen teolojik karakterli iletişim modeli, anlaşılır hale getirilmeye çalışılacaktır.
Makalede kullanılan veri havuzu Alevi-Bektaşi tercümanları üzerine bütüncül bir yorum yapmaya imkân verecek şekilde, bağlam merkezli bir bakış açısı ile derlenip tasnif edilmiştir. Farklı ocak, sürek ve yörelerden ritüel kayıtları ve mülakatlarla toplanan veriler, makale sınırlılıkları kapsamında değerlendirilmiştir.
Abstract
“Tercuman” is a significant term related to ritual within the Alevi-Bektashi belief system. It refers to prayers in verse or prose, said by members who perform the twelve duties during “cem” ceremony. Their content depends on the content of the duty preformed. In the context of “cem”, “tercuman” prayers convey the request for blessing of the duty and person performing it. Thus, person who perform the duty expresses its conditions and conveys its intentions by speaking to religious leader “dede”, who leads “cem”, at the micro-level, and to God at the macro level. “Dede” responds with “gulbank” prayer. Consequently, a communicative event, whose codes have theological and mythical character, occurs between them.
Belief and culture, common to both sender and receiver, shape communication codes, that have ritual character at “cem” ceremonies. There are values and beliefs among both sides that are reconciled without being discussed, and the decisive thing in their formation is the traditional structure itself. In the ritual context, the purpose of all practices, generated by the common belief and cultural codes, is to take time and space out of everyday life. Religious leaders and persons who perform the duties are saying certain words that repeat each other during “cem” ceremony. These expressions determine the content of rituals, and an artistic rather than everyday language is preferred in their formation. During the “cem” ritual, both performer-performer communication and performer-attendant communication are a dialog, in which the codes are encrypted, and the usage of expressions in this dialog has been predetermined by the traditional structure. This paper gives information about Alevi-Bektashi “tercuman” prayers, and focuses on their meanings within the ritual context. In the paper, we will try to make the theological communication in question comprehendible.
We compiled and classified the database used in the paper, by the context of Alevi-Bektashi “tercüman” prayers, to allow a holistic interpretation of this subject. We also evaluated the data obtained by interviews and records of rituals from different “ocaks”, “surek” ritual systems and regions.
Enstitü’nün bilimsel alanda en önemli birikimlerinden biri de Alevilik konulu özel bir arşiv içeren bir kütüphaneye sahip olmasıdır. Enstitü’nün bu kütüphanesi, yazma eserler arşivi ile Alevilik konulu basılı eserler ve dijital arşivden oluşmaktadır. Alevi-Bektaşilerin şahsi arşivlerinden toplanan yazma eserler ve belgeler, Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’nin yazılı ve görsel materyal dijital arşivi kopyası ile Ayhan Aydın’ın saha araştırmaları ile topladığı verilerden oluşan dijital arşivi Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde yer almaktadır. Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde bulunan yazma eserler, 2019 yılı Şubat ayından itibaren bu makalenin yazarları tarafından tespit ve tasnif edilmeye başlanmıştır. Eserlerin incelenmesi sırasında dijital kopyaları da bilgi formları oluşturularak kayıt altına alınmıştır. Bir dizi makalenin ilki olarak tasarlanan bu makale, enstitünün sahip olduğu yazma eser külliyatını; (-varsa- telif tarihi ve kaydı, -varsa- istinsah tarihi ve kaydı, fiziki durumu, yapısal özellikleri, içerik bilgisi vb.) bilim dünyasına tanıtmayı amaçlamaktadır.
Enstitü arşivinde bulunan yazma eserlerin önemli bir bölümü Mehmet Yaman’ın ailesi tarafından Enstitü’ye bağışlanan eserlerden oluşmaktadır. Mehmet Yaman’ın şahsi arşivindeki bu eserler incelendiğinde, Erzincan yöresi başta olmak üzere Alevi toplulukların yaşadığı farklı yerleşim birimlerinden toplanmış bir şahsi arşiv olduğu anlaşılmaktadır. Enstitü kütüphanesinde, Yaman’ın şahsi arşivi dışında da Alevi bireylerin bağışladığı münferit yazmalar bulunmaktadır. Yazmaların tamamı Alevi-Bektaşi topluluklarının üyelerince kaleme alınmış eserlerdir. Eserlerin, inanç sistemince kutsal kabul edilen metinler olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tespit edilen eserlerin önemli bir kısmını cönkler oluşturmaktadır. Makale hacmi göz önünde bulundurularak bu çalışmada otuz yazma eserin tanıtımına yer verilmesi uygun görülmüştür.
ABSTRACT
The Institute of Alevi-Bektashi Culture was founded in Cologne, Germany, in 1997 under the honorary presidency of Prof. Dr. Irene Melikoff with the goal to conduct scientific, cultural and religious studies on Alevism and Bektashism. The main mission of the Institute of Alevi-Bektashi Culture is “to carry into future the Alevi-Bektashi belief system by preserving its intellectual, historical and religious line and to research it scientifically”. In this context, the Institute of Alevi-Bektashi Culture, since its foundation, has carried out scientific, cultural and religious activities in accordance with its founding purpose. Within the same framework, the Institute organizes symposiums, panels, conferences, workshops and seminars in the scientific field, publishes books and an academic peer-reviewed journal, entitled Journal of Alevism-Bektashism Studies, covered by international indexes.
One of the most important scientific accumulations of the Institute is a library containing a special archive on Alevism. The Institute’s library consists of a manuscript archive, printed works on Alevism and a digital archive. Manuscripts and documents obtained from the personal archives of Alevi-Bektashis, a copy of the digital archive of written and visual materials from the Haji Bektashi Veli Research Centre, Gazi University, and a digital archive of data collected in field works by Ayhan Aydin are in the library of the Institute of Alevi-Bektashi Culture. The authors of this paper have started to determine and classify manuscripts from this library since February, 2019. During the analysis of the scripts, they recorded their digital copies by creating information forms. Planed as the first of a series of papers, this paper aims to present the entire corpus of manuscripts (if available- copyright date and record, if available- copy date and record, material condition, structural features, content information, etc.) that belong to the Institute to the science world.
An important part of the manuscripts in the Institute’s archive are the scripts donated to the Institute by Mehmet Yaman’s family. After the analysis of these manuscripts, it appears that it is a personal archive gathered from different places inhabited by Alevi communities, especially from the Erzincan region. Apart from Yaman’s personal archive, there are separate manuscripts donated to the Institute’s library by Alevi individuals. The authors of all manuscripts are members of Alevi-Bektashi communities. It can be easily said that the manuscripts are accepted as sacred texts by the belief system. An important part of these manuscripts are “conks”. Considering the length of the paper, its authors considered appropriate to present thirty manuscripts in this paper.
Niğbolu’da (Nikapol) medfun Ali Koç Baba’nın adına kurulduğuna inanılan Ali Koç Baba Ocağı’nın merkezi Bulgaristan İslimiye’ye bağlı (Sliven) Alvanlar (Yablanovo) köyüdür. Ali Koç Baba Ocağı’nın soyundan geldiğini belirten ocakzade Dedelerin tamamı tarihsel süreçte Alvanlar köyünde mukim iken siyasal ve sosyal gelişmelerle bir kısmı 20. yüzyılda Türkiye’de Trakya bölgesi başta olmak üzere Eskişehir’e göç etmişler. Ali Koç Baba Ocağı’na bağlı talip toplulukları da günümüzde Bulgaristan Alvanlar, Türkiye’de Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Yalova, İzmit, Eskişehir, Kütahya’da yerleşiktir. Ali Koç Baba Ocağı, ilmî mahfillerce çalışmalara konu olmuş bir Alevi ocağıdır. Bu çalışmada, Ali Koç Baba Ocaklılar üzerine Bulgaristan ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz saha çalışmalarımızda tespit edip kayıt altına aldığımız yedi belge, topladığımız sözlü veriler, arşiv kayıtları ve mevcut literatür bağlamında değerlendirilecektir. Belgeler Ali Koç Baba Ocağı Dedeleri kanalıyla bize ulaştırılmıştır. Dört belge Mehmet Ali Koç, üç belge Hasan Özyiğit Dede tarafından bize teslim edilmiştir.
Bu belgelerin tarih ve içerikleri hakkında kısaca şu bilgiler verilebilir: 1. belge tarihsiz bir siyadetnâme olarak kabul edilebilecek içeriğe de sahip çok yıpranmış ve bir kısmı yırtılmıştır. Kağıt ve mevcut durumu ile eski tarihli bir metin özelliklerine sahiptir. 2. belge, iki siyadetnâme metninin alt alta yapıştırılması ile tek metin şeklinde muhafaza edilmiştir. Belgelerin her ikisi de Topuz Baba lakaplı Seyyid Nureddin’in soy şeceresidir. İlki Zilhicce 814 (Mart 1412), ikincisi Zilkade 840 (Mayıs 1437) tarihlidir. Her iki metin de orjinal metinden 18. yüzyılda yazıya geçirilmiş suretlerdir. 3. belge de siyadetnâmedir. Topuz Baba soyundan Seyyid Hasan’ın seyyidliğini tasdik için verilmiştir. 4 Ramazan 1038 (27 Nisan 1629) tarihlidir. 4. belge Topuz Baba soyundan Seyyid Ömer’in seyyidliğini konu edinen siyadetnâmedir. 29 Rebiülahir 1040 (5 Aralık 1630) tarihlidir. 5. belge, Topuz Baba soyundan Seyyid Saltık’ın seyyidliği ile ilgili siyadetnâmedir. 9 Zilkade 1309 (5 Haziran 1892) tarihlidir. 6. belge Koca Baba zaviyesinden imtiyazları görmezden gelinerek vergi talep edilmesi üzerine Şumnu kadılığına yazılan 17 Şevval 1139 (7 Haziran 1727) tarihli bir mürâsele belgesidir. 7. belge Şumnu kadısına gönderilen fermandır. Ferman, Elvanlar köyü merkezli Koca Baba Zaviyesi’nde alınan satılan ve zaviye için kesilen kurbanlardan vergi alınmaması emrini içermektedir. Belge 10 Ramazan 1229 (26 Ağustos 1814) tarihlidir.
Dede ailelerinin şahsi arşivlerinden alınan yedi belgeden üçü Ali Koca Baba ve onun adına kurulan zaviye ile ilgilidir. Bu üç belgeden biri siyadetnâme içeriğine sahipken diğer ikisi Koca Baba Zaviyesi’nin imtiyazlarının tasdiğini içeren resmi evraklardır. Diğer dört belgenin hepsi Topuz Baba evlatlarının seyyidliklerinin farklı dönemlerde tasdiğini içeren siyadetnâmelerdir. Ali Koç Baba Ocaklılar hakkında bizim çalışmamızdan önce yayımlanan siyadetnâmelerde de görülen Seyyid Topuz’dan gelen seyyidlik silsileleri üzerinde yeterince durulmaması ya da görmezden gelinmesi Bulgaristan Alvanlar ve Topuzlar köyündeki inançsal örgütlenme hakkında birçok sorunun cevapsız kalmasına neden olmuştur. Bu çalışma, adı geçen belgeler ve saha çalışmamızda topladığımız veriler bağlamında Alvanlar köyünde Ali Koç Baba Ocağı dışında Topuz Baba Ocağı olarak tanımlayabileceğimiz bir Alevi ocağının varlığını ortaya çıkarmaktadır. Makalede elde ettiğimiz yeni belge bilgiler ışığında Alvanlar köyü ve Topuzlar köyünde yerleşik iki Alevi ocağının tarihsel süreçte tek köy ve tek ocak merkezli yapıya nasıl büründüğü eldeki verilerin bütünlükçü bir şekilde yorumlanması ile sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik, Ali Koç Baba, Topuz Baba, Ali Koç Baba Ocağı, Alvanlar (Yablonovo), Siyadetnâme.
Bu makalemizde, sözünü ettiğimiz eksiklikler göz önünde bulundurularak Dede Korkut Kitabı, Alevi inanç sisteminin sosyal, kültürel, hiyerarşik ve ritüelik yapısı bağlamında analiz edilmiştir. Türkiye, İran ve Balkanlardaki Alevi dede ve talip toplulukları üzerine yaptığımız saha çalışmalarında, Dede Korkut Kitabı’ndaki hayat tarzı, inanç sistemi, ritüeller, toplumsal kabuller, motifler, kalıp ifadeler ve sosyal hiyerarşi gibi birçok unsurun Alevi topluluklarca yaşatıldığı tespit edilmiştir. Gerek Aleviliğin yazılı geleneğinde gerekse sözlü gelenekte yaptığımız tespitler, saha çalışmalarımızda topladığımız görsel verilerle desteklenerek Dede Korkut Kitabı mukayeseli olarak Alevilik penceresinden okunmaya çalışılmıştır.
The Book of Dede Korkut is a highly important work which incorporates Turkish culture, beliefs and traditions. Therefore, this book became the subject of academic studies from different scientific disciplines. Although some of these studies touched upon certain aspects of Alevism in the Book of Dede Korkut, there is not any academic research which directly analyses the Book of Dede Korkut within the context of social life, rituals, hierarchical structure, social recognition, traditional and cultural elements of the Alevi belief system.
Taking into consideration mentioned inadequacies, this paper analyses the Book of Dede Korkut, within the context of social, cultural, hierarchical and ritual structure of the Alevi belief system. During our fieldwork done on Alevi “dede” and aspirant communities in Turkey, Iran and Balkans, we ascertained that many elements in the Book of Dede Korkut such as lifestyle, rituals, social recognition, motifs, idioms and social hierarchy, have been kept alive by Alevi communities. Also, we detected that there are many similarities between texts of “velayetname”, “menakıbname”, poems and “gülbenk”, used as a support to the theological background of the Alevi belief system, and the Book of Dede Korkut’s preface and narrations. This paper tries to read the Book of Dede Korkut through the perspective of Alevism by undergirding it with our findings on both written and oral tradition of Alevism and visual data collected on our fieldwork.
Concepts and elements, such as lifestyle, belief system, rituals, social recognitions, titles, motifs, idioms and social hierarchy, from the Book of Dede Korkut are comparatively analysed within the context of the Alevi belief system under two main headings by taking into consideration the book’s preface and narrations. The similarities between aspects sustained within the Alevi belief system, and those in the Book of Dede Korkut are revealed with detailed examples in the comparative analysis. Thus, we determined that the reflections of the religious belief of Turks in the period when the Dresden copy of the Book of Dede Korkut was written, and the Alevi belief system share a host of similarities. Also, we observed that many aspects from both preface and narrations in the book continue to live among communities connected with the Alevi belief. In this sense, the meaning attached to the word “dede”, the common ground between Dede Korkut and “dede” of Alevi “ocak”, beliefs and practices sustained within Alevi rituals, similarities between pray forms and “gülbenk” expressions, the sacred similarity between “kopuz” and “saz”, the position of women in society, attitude towards alcohol, religious motifs in the narrations, formal expressions and numbers in poetical texts are all comparatively analysed under following subheadings: “Elements Determined in the Context of Social and Religious Hierarchy”, “Concepts and Rituals Belonging to the Alevi Theological Background”, “Social Recognition Among Alevi Communities and Turks from the Period when the Book of Dede Korkut Was Written” and “Motifs, Formal Expressions and Other Elements”.
This comparative analysis shows that the religious attitude of the person who has written down the Book of Dede Korkut, and the belief nature in the narratives reveal a belief structure which we can call non-Sunni or heterodox Turkish Folk Islam considering the conditions of that period. This indicates that both scribe’s belief and Oghuz Turks’ life-style, which is the subject of the narratives, have much more similarities with communities that belong to the belief called Qizilbash in that period, or Alevi, as it’s called nowadays. Indeed, as it’s found that the elements and concepts of Sunni Islamic Sharia are in great minority, it occurs that drinking wine and attributing sacredness to it, which is unallowable and forbidden by Sunni Islamic Sharia, attributing sacredness to “kopuz”, clairvoyance and many more aspects are included in the book and that they reflect a way of life of the society.
This paper will analyze food and sacred drinks offered at rituals performed by Alevi communities considering importance given to food, ritual meals, belief hierarchy formed around food, ritual meanings given to food and drinks, preparation and presentation of food and drinks. The first part of the paper explains how food and drinks became a part of ritual within the Alevi belief system, and the second part puts forth the differences in ritual meals by ocaks and regions. This analysis is grounded only on the examples of rituals that we attended in Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, Izmir, Çanakkale, Balıkesir, Istanbul, Tekirdağ in Turkey, Didymoteicho Rousa in Greece and Momchilgrad in Bulgaria, because the subject of food in Alevi communities, that cover large geographical areas, requires a larger study. In addition to data and analyses, the paper also includes photographs.
Bu makalede Alevi inanç sistemindeki yemek kültü ve bu kült çevresinde oluşan ritüel ve inanç pratikleri ele alınacaktır. Alevi topluluklar için ritüelllerde ikram edilen yiyeceklere “lokma” adı verilmekte ve bunlar kutsal birer yiyecek olarak görülmektedirler. Bu sebeple ritüel için alınmasından yenilmesine kadar geçen süreçte yiyecek merkezli birçok ritüelik uygulama icra edilmektedir. Alevi bireyler için ritüelik yemekler kutsalın bir parçası olmakta hatta bunun da ötesinde ritüelin yapılması için ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem ritüelinin gerçekleştirilebilmesi için bir hayvanın kurban edilmesi gerekliliği durumu açıklamaktadır. Alevi toplulukların geleneksel ritüelleri, kutsal olarak görülen lokma (kurban eti), tuz, dem (içki), vb. gibi yiyecek ve içeceklerin dua için meydana getirilmesi, pişirilmesi ve yenmesi sürecinin etrafında teşekkül etmektedir. Bu sebeple Alevi inanç sisteminde ritüellerin lokmanın paylaşılması etrafında teşekkül ettiğini söylemek yanlış olmaz. Alevi ritüellerini yiyecek ve içecekleri görmeden analiz etmek içinde problemler barındıran önermelerin sunulmasına neden olmaktadır.
Bu makalede, Alevi topluluklar tarafından icra edilen ritüellerde ikram edilen yemek ve kutsal içecekler; yemeğe verilen önem, ritüelik yemekler, yemek etrafında teşekkül eden inançsal hiyerarşi, yiyecek ve içeceklere yüklenen ritüelik anlamlar, yiyecek ve içeceklerin hazırlanışı ve sunuşu dikkate alınarak analiz edilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde Alevi inanç sisteminde yiyecek ve içeceklerin nasıl ritüelin bir parçası olduğu açıklanacak, ikinci kısmında ritüelik yemekler ocak ve yörelere göre farklılıkları ile sunulacaktır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Alevi topluluklarındaki yiyecek konusunu içeren bir çalışmanın bir makale boyutunda incelenmesi mümkün olmadığı için örneklem olarak Türkiye’den Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Balıkesir, İstanbul, Tekirdağ; Yunanistan Dimetoka Ruşanlar ile Bulgaristan Kırcaali Mestanlı’da katıldığımız ritüeller esas alınacaktır. Makalede ortaya konan veri ve analizler fotoğraflarla desteklenecektir.
Alevi belief system offers an “ocak”-centered institutionalized structure. Every “ocak” has its own internal dynamics and a ritual world shaped with related “ocaks”. In our studies done on Alevi belief system, we ascertained that the ritual world of “ocak” determines performed texts, too. In our records of ritual, we saw that there is a specified “ocak”-centered text repertoire performed with ritual order by “dede”, “zakir” and other “servants” in rituals of every “ocak”. These determinations revealed necessity to think about relations between ritual and text. Queries that will be done in the context of “conks”, the first examples of the transition from oral to writing transmission, will provide reliable suggestions about Alevi writing tradition.
In this study, it will be analyzed Alevi writing tradition specific to “conks” trough the “conks” which we located in personal archives of Alevi communities based in Amasya, Kırıkkale, Çankırı, Çorum, Ankara, Eskişehir, and Isparta in Turkey, Didymoteicho Roussa in Greece, Razgrad in Bulgaria, and which we recorded. Firstly, in the context of data and manuscripts collected in the field, the matter of who knows old script, who writes “conk” in Alevi writing tradition will be clarified and it will be given a performance, creation and context-centered analysis of the “conks”. Afterwards, comparing “hizmet” records of “zakirs” with “erkan” records of “dedes” which are undertaking a similar function of “conks” nowadays, it will be analyzed the influence of the transition to the Latin alphabet to writing tradition in the context of “hizmet” records and social change.
Cönk ve mecmualar üzerine önemli bir literatür oluşmasına rağmen çalışmaların büyük çoğunluğu metin merkezlidir. Cönkler bir metin olarak görülmekte ve metin merkezli yöntemlerle analiz edilmektedir. Oysa birçok metin icra için yaratılmakta, yazıya aktarılmaktadır. Alevi inanç sistemi merkezli yazılı metinlerin önemli kısmı da icra için yaratılmakta ve yazıya geçirilmektedir. Metnin yazıya aktarılmasının bir amacı ve işlevi bulunmaktadır. Özellikle cönklerin yazılış amacı, icra merkezli olduğu için hangi şiirlerin yazılacağı ve şiirlerin yazılma sırası, icracısına veya yazıya aktarana göre değişebilmektedir.
Alevi inanç sistemi ocak merkezli kurumsallaşmış bir yapı arz etmektedir. Her ocağın kendi iç dinamikleri ve bağlantılı olduğu ocaklarla şekillenen bir ritüel dünyası vardır. Alevi inanç sistemi üzerine yürüttüğümüz çalışmalarda ocağın ritüel dünyasının icra edilen metinleri de belirlediğini tespit ettik. Her ocağın ritüellerinde dede, zâkir ve diğer hizmetliler tarafından ritüel sırası ile icra edilen belirlenmiş bir ocak merkezli metin repertuarı olduğunu ritüel kayıtlarımızda gördük. Bu tespitler, ritüel ile metin arasındaki ilişki üzerine düşünülmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Sözlü aktarımın, yazılı aktarıma geçişini gösteren ilk örneklerden olan cönkler bağlamında yapılacak sorgulamalar Alevi yazma geleneği hakkında sağlıklı önermeler yapılmasını sağlayacaktır.
Bu makalede, Türkiye’de Amasya, Kırıkkale, Çorum, Çankırı, Ankara, Eskişehir ve Isparta ile Yunanistan Dimetoka Babalar ve Bulgaristan Razgrad merkezli Alevi toplulukların şahsi arşivlerinde tespit edip kayıt altına aldığımız cönkler üzerinden Alevi yazma geleneği, cönkler özelinde analiz edilecektir. Öncelikli olarak Alevi yazma geleneğinde eski yazıyı kim bilir, kimler cönk yazar konusu sahadan topladığımız veriler ve yazmalar bağlamında açıklanıp cönkler icra, yaratım ve bağlam merkezli analiz edilecektir. Daha sonra günümüzde cönklerle benzer işlevi üstlenen zâkirlerin hizmet defterleri ve dedelerin erkân defterleri ile mukayese edilerek latin alfabesine geçişin yazma geleneğine etkisi hizmet defterleri ve toplumsal değişim bağlamında incelenecektir.
In the Alevi belief system, there are rituals and belief activities known as dem or dolu formed around the cult of drink which has an important place in the Alevi cems. Some publications have mentioned this cult within the Alevi belief system. However, those publications are far from revealing the overall of this subject because they aren’t focusing directly on the subject. Also, one of the basic lacks of available publications is that they don’t include visual elements. In this paper, determinations from dem based rituals that are continuing to live in the Alevi communities in Anatolia and Balkans, together with differences between them will be analyzed and presented. It will be made an analysis of “Dem Geldi Semahs”, one of the rituals that are dem based practiced, supported with examples from different regions and visual elements. “Dem Geldi Semahs” is one of semah rituals which are performed together with dem service within cem ritual on different locations. In the study, “Dem Geldi Semahs” which we recorded during our fieldwork on the various locations in Turkey, and the forms of semahs performance, its place in the ritual, musical works with notes will be presented comparatively. In the analyses, without just focusing on the semah basic aspect, it will be also presented the view of the belief community on the cult of drink by referring, when it is necessary, to other belief activities related to drink.
coğrafyaya yayılan inanç zümresi birçok ritüel ve inanç pratiğini de kendi dinamikleri ile
ĢekillendirmiĢtir. Bu sayede zengin bir ritüelik terim dünyası da Türk diline ve kültürüne
kazandırılmıĢtır. Alevi inanç sistemine dair ritüelik terimlerin büyük bir çoğunluğu özellikle de
inanç sisteminden kaynaklanan gizlilik sebebiyle görsel unsurlarla tespit edilememiĢtir. Son
yıllarda tespit edilen terimleri de Aleviliğin tümüne genellendirme gibi bir hataya
düĢülmektedir. Oysaki bir köy içerisinde bile aynı terim farklı anlamlandırmalarla
kullanılmaktadır. Bu sebeple bir yazma veya bir Ģiirde geçen ritüelik bir terime yanlıĢ anlamlar
yüklenebilmektedir. Bu makalede Alevi inanç sisteminin sır ibadeti olarak kabul edilen
musahip cemi ritüeli, dokuz ilde derlediğimiz malzeme paralelinde ritüel sırasına uygun olarak
görsel unsurlarla desteklenerek açıklanacaktır. Açıklamalar yapılırken aynı inanç pratiğine
verilen farklı terminolojik adlandırmalar da verilecektir.
This study’s focus will be on the evolution of ocaks, the basic constituent and sustaining system of the Alevi belief system, through political, social and religious events. The communities that we include today under the Alevi umbrella, have been and continue to be called with different names through history and nowadays. The question about the reasons for the naming, and the differences between communities was not discussed until recent years. However, each naming presents a complex structure which includes factors such as historical charismatic personage, religious structure (ritual system, religious hierarchy), political and social events. Hereditary structure and ritual system of the Alevi belief system have been the main factor in defining the community. The rituals played a dominant role in defining community as the “other”. Despite this, the studies on Alevism have often ignored rituals or not seen them due to the feature of closed community. However, the most important outcome of our studies is the fact that it is not possible to fully understand Alevism and its institutional structure without understanding the ritual system. Again, the struggles to shape the rituals through history have been perceived as power struggles of political powers. The efforts of the Ottoman Empire to transform Balım Sultan and Alevi communities from a hereditary structure into a certain ritual system of an order, and to shape them according to the “Ardabil Rule System (Erkan)” and the Buyruk copies of Shah Ismail and the Ardabil tekke, were also seen as a political struggle or a sectarian conflict, and were included, as such, into the books without understanding their background. However, as in the communities belonging to every belief system, Alevi communities too have evolved and new names, new rituals have emerged. We identified different nomenclatures and ritual systems in Alevi settlements in Turkey, Bulgaria and Greece, where we carried out our fieldwork. We also identified the communities that performed cems belonging to two rule systems (erkan), the Bektashi rituals but called Rifai, Kairi and Nakshibendi or cems and rituals which are mixture of Riafi-Bektashi, Bektashi-Kadiri, Nakshi-Bektashi rule systems. This paper will analyse the evolutions of ritual and traditional structure on the samples of the communities transformed from the traditional ocak system to the Babagan Bektashi order, transformations from the ocak system into surek ritual system, the communities transformed into the cem system with two rule systems (erkan) under the influence of the Babagan Babas (leaders) appointed to tekkes and derghas, the communities with the Alevi origin being known today by the names of orders such as Riafi and Kadiri, and finally, the communities defined today as Bektashi despite being affiliated with the Kadiri or Rifai orders in their traditional structure. In the limitations of study, we will address and analyse the change and transformation, which we defined as evolution, using data obtained during our fieldwork (records of rituals, oral history), historical information (documents, genealogy, etc.) and written literary sources, from the perspective that also tries to explain the evolution of rituals and their definition in new names.
Cemlerde ritüelik olma özelliği gösteren iletişime ait kodlar, göndericiler ve alıcılar arasındaki inanç ve kültür ortaklığı tarafından biçimlendirilir. İki taraf arasında, üzerinde konuşulmadan uzlaşılan değerler ve inanmalar mevcuttur ve bunların oluşmasında belirleyici olan, doğrudan geleneksel yapının kendisidir. Ritüel bağlamı içerisinde, ortak inanç ve kültür kodlarına sahip olmanın doğurduğu her türlü pratik, zamanı ve mekânı gündelik olanın dışına çıkarmak amacıyladır. Cemlerin icracı kadrosunu oluşturan inanç önderleri ve hizmet sahipleri, cem süresince, birbirini tekrar eden birtakım sözler söylerler. Bu ifadeler, ritüellerin içeriğini tayin eder niteliktedir ve kuruluşlarında gündelik dil yerine sanatsal bir dil tercih edilmiştir.
Cem ritüeli süresince, icracı-icracı, icracı-katılımcı arasında kurulan iletişim, inanca ait kodların şifrelendiği, diyalojik bir iletişimdir ve kimin hangi aşamada hangi ifadeleri kullanacağı, geleneksel yapı tarafından önceden tayin edilmiş durumdadır. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi tercümanları hakkında bilgi verildikten sonra, hizmet sahipleri tarafından söylenen tercümanların ritüel bağlamı içerisindeki anlamlarına odaklanılacak ve hizmet sahibi ile cemi yöneten dede arasında gelişen teolojik karakterli iletişim modeli, anlaşılır hale getirilmeye çalışılacaktır.
Makalede kullanılan veri havuzu Alevi-Bektaşi tercümanları üzerine bütüncül bir yorum yapmaya imkân verecek şekilde, bağlam merkezli bir bakış açısı ile derlenip tasnif edilmiştir. Farklı ocak, sürek ve yörelerden ritüel kayıtları ve mülakatlarla toplanan veriler, makale sınırlılıkları kapsamında değerlendirilmiştir.
Abstract
“Tercuman” is a significant term related to ritual within the Alevi-Bektashi belief system. It refers to prayers in verse or prose, said by members who perform the twelve duties during “cem” ceremony. Their content depends on the content of the duty preformed. In the context of “cem”, “tercuman” prayers convey the request for blessing of the duty and person performing it. Thus, person who perform the duty expresses its conditions and conveys its intentions by speaking to religious leader “dede”, who leads “cem”, at the micro-level, and to God at the macro level. “Dede” responds with “gulbank” prayer. Consequently, a communicative event, whose codes have theological and mythical character, occurs between them.
Belief and culture, common to both sender and receiver, shape communication codes, that have ritual character at “cem” ceremonies. There are values and beliefs among both sides that are reconciled without being discussed, and the decisive thing in their formation is the traditional structure itself. In the ritual context, the purpose of all practices, generated by the common belief and cultural codes, is to take time and space out of everyday life. Religious leaders and persons who perform the duties are saying certain words that repeat each other during “cem” ceremony. These expressions determine the content of rituals, and an artistic rather than everyday language is preferred in their formation. During the “cem” ritual, both performer-performer communication and performer-attendant communication are a dialog, in which the codes are encrypted, and the usage of expressions in this dialog has been predetermined by the traditional structure. This paper gives information about Alevi-Bektashi “tercuman” prayers, and focuses on their meanings within the ritual context. In the paper, we will try to make the theological communication in question comprehendible.
We compiled and classified the database used in the paper, by the context of Alevi-Bektashi “tercüman” prayers, to allow a holistic interpretation of this subject. We also evaluated the data obtained by interviews and records of rituals from different “ocaks”, “surek” ritual systems and regions.
Enstitü’nün bilimsel alanda en önemli birikimlerinden biri de Alevilik konulu özel bir arşiv içeren bir kütüphaneye sahip olmasıdır. Enstitü’nün bu kütüphanesi, yazma eserler arşivi ile Alevilik konulu basılı eserler ve dijital arşivden oluşmaktadır. Alevi-Bektaşilerin şahsi arşivlerinden toplanan yazma eserler ve belgeler, Gazi Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi’nin yazılı ve görsel materyal dijital arşivi kopyası ile Ayhan Aydın’ın saha araştırmaları ile topladığı verilerden oluşan dijital arşivi Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde yer almaktadır. Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün kütüphanesinde bulunan yazma eserler, 2019 yılı Şubat ayından itibaren bu makalenin yazarları tarafından tespit ve tasnif edilmeye başlanmıştır. Eserlerin incelenmesi sırasında dijital kopyaları da bilgi formları oluşturularak kayıt altına alınmıştır. Bir dizi makalenin ilki olarak tasarlanan bu makale, enstitünün sahip olduğu yazma eser külliyatını; (-varsa- telif tarihi ve kaydı, -varsa- istinsah tarihi ve kaydı, fiziki durumu, yapısal özellikleri, içerik bilgisi vb.) bilim dünyasına tanıtmayı amaçlamaktadır.
Enstitü arşivinde bulunan yazma eserlerin önemli bir bölümü Mehmet Yaman’ın ailesi tarafından Enstitü’ye bağışlanan eserlerden oluşmaktadır. Mehmet Yaman’ın şahsi arşivindeki bu eserler incelendiğinde, Erzincan yöresi başta olmak üzere Alevi toplulukların yaşadığı farklı yerleşim birimlerinden toplanmış bir şahsi arşiv olduğu anlaşılmaktadır. Enstitü kütüphanesinde, Yaman’ın şahsi arşivi dışında da Alevi bireylerin bağışladığı münferit yazmalar bulunmaktadır. Yazmaların tamamı Alevi-Bektaşi topluluklarının üyelerince kaleme alınmış eserlerdir. Eserlerin, inanç sistemince kutsal kabul edilen metinler olduğu rahatlıkla söylenebilir. Tespit edilen eserlerin önemli bir kısmını cönkler oluşturmaktadır. Makale hacmi göz önünde bulundurularak bu çalışmada otuz yazma eserin tanıtımına yer verilmesi uygun görülmüştür.
ABSTRACT
The Institute of Alevi-Bektashi Culture was founded in Cologne, Germany, in 1997 under the honorary presidency of Prof. Dr. Irene Melikoff with the goal to conduct scientific, cultural and religious studies on Alevism and Bektashism. The main mission of the Institute of Alevi-Bektashi Culture is “to carry into future the Alevi-Bektashi belief system by preserving its intellectual, historical and religious line and to research it scientifically”. In this context, the Institute of Alevi-Bektashi Culture, since its foundation, has carried out scientific, cultural and religious activities in accordance with its founding purpose. Within the same framework, the Institute organizes symposiums, panels, conferences, workshops and seminars in the scientific field, publishes books and an academic peer-reviewed journal, entitled Journal of Alevism-Bektashism Studies, covered by international indexes.
One of the most important scientific accumulations of the Institute is a library containing a special archive on Alevism. The Institute’s library consists of a manuscript archive, printed works on Alevism and a digital archive. Manuscripts and documents obtained from the personal archives of Alevi-Bektashis, a copy of the digital archive of written and visual materials from the Haji Bektashi Veli Research Centre, Gazi University, and a digital archive of data collected in field works by Ayhan Aydin are in the library of the Institute of Alevi-Bektashi Culture. The authors of this paper have started to determine and classify manuscripts from this library since February, 2019. During the analysis of the scripts, they recorded their digital copies by creating information forms. Planed as the first of a series of papers, this paper aims to present the entire corpus of manuscripts (if available- copyright date and record, if available- copy date and record, material condition, structural features, content information, etc.) that belong to the Institute to the science world.
An important part of the manuscripts in the Institute’s archive are the scripts donated to the Institute by Mehmet Yaman’s family. After the analysis of these manuscripts, it appears that it is a personal archive gathered from different places inhabited by Alevi communities, especially from the Erzincan region. Apart from Yaman’s personal archive, there are separate manuscripts donated to the Institute’s library by Alevi individuals. The authors of all manuscripts are members of Alevi-Bektashi communities. It can be easily said that the manuscripts are accepted as sacred texts by the belief system. An important part of these manuscripts are “conks”. Considering the length of the paper, its authors considered appropriate to present thirty manuscripts in this paper.
Niğbolu’da (Nikapol) medfun Ali Koç Baba’nın adına kurulduğuna inanılan Ali Koç Baba Ocağı’nın merkezi Bulgaristan İslimiye’ye bağlı (Sliven) Alvanlar (Yablanovo) köyüdür. Ali Koç Baba Ocağı’nın soyundan geldiğini belirten ocakzade Dedelerin tamamı tarihsel süreçte Alvanlar köyünde mukim iken siyasal ve sosyal gelişmelerle bir kısmı 20. yüzyılda Türkiye’de Trakya bölgesi başta olmak üzere Eskişehir’e göç etmişler. Ali Koç Baba Ocağı’na bağlı talip toplulukları da günümüzde Bulgaristan Alvanlar, Türkiye’de Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Yalova, İzmit, Eskişehir, Kütahya’da yerleşiktir. Ali Koç Baba Ocağı, ilmî mahfillerce çalışmalara konu olmuş bir Alevi ocağıdır. Bu çalışmada, Ali Koç Baba Ocaklılar üzerine Bulgaristan ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz saha çalışmalarımızda tespit edip kayıt altına aldığımız yedi belge, topladığımız sözlü veriler, arşiv kayıtları ve mevcut literatür bağlamında değerlendirilecektir. Belgeler Ali Koç Baba Ocağı Dedeleri kanalıyla bize ulaştırılmıştır. Dört belge Mehmet Ali Koç, üç belge Hasan Özyiğit Dede tarafından bize teslim edilmiştir.
Bu belgelerin tarih ve içerikleri hakkında kısaca şu bilgiler verilebilir: 1. belge tarihsiz bir siyadetnâme olarak kabul edilebilecek içeriğe de sahip çok yıpranmış ve bir kısmı yırtılmıştır. Kağıt ve mevcut durumu ile eski tarihli bir metin özelliklerine sahiptir. 2. belge, iki siyadetnâme metninin alt alta yapıştırılması ile tek metin şeklinde muhafaza edilmiştir. Belgelerin her ikisi de Topuz Baba lakaplı Seyyid Nureddin’in soy şeceresidir. İlki Zilhicce 814 (Mart 1412), ikincisi Zilkade 840 (Mayıs 1437) tarihlidir. Her iki metin de orjinal metinden 18. yüzyılda yazıya geçirilmiş suretlerdir. 3. belge de siyadetnâmedir. Topuz Baba soyundan Seyyid Hasan’ın seyyidliğini tasdik için verilmiştir. 4 Ramazan 1038 (27 Nisan 1629) tarihlidir. 4. belge Topuz Baba soyundan Seyyid Ömer’in seyyidliğini konu edinen siyadetnâmedir. 29 Rebiülahir 1040 (5 Aralık 1630) tarihlidir. 5. belge, Topuz Baba soyundan Seyyid Saltık’ın seyyidliği ile ilgili siyadetnâmedir. 9 Zilkade 1309 (5 Haziran 1892) tarihlidir. 6. belge Koca Baba zaviyesinden imtiyazları görmezden gelinerek vergi talep edilmesi üzerine Şumnu kadılığına yazılan 17 Şevval 1139 (7 Haziran 1727) tarihli bir mürâsele belgesidir. 7. belge Şumnu kadısına gönderilen fermandır. Ferman, Elvanlar köyü merkezli Koca Baba Zaviyesi’nde alınan satılan ve zaviye için kesilen kurbanlardan vergi alınmaması emrini içermektedir. Belge 10 Ramazan 1229 (26 Ağustos 1814) tarihlidir.
Dede ailelerinin şahsi arşivlerinden alınan yedi belgeden üçü Ali Koca Baba ve onun adına kurulan zaviye ile ilgilidir. Bu üç belgeden biri siyadetnâme içeriğine sahipken diğer ikisi Koca Baba Zaviyesi’nin imtiyazlarının tasdiğini içeren resmi evraklardır. Diğer dört belgenin hepsi Topuz Baba evlatlarının seyyidliklerinin farklı dönemlerde tasdiğini içeren siyadetnâmelerdir. Ali Koç Baba Ocaklılar hakkında bizim çalışmamızdan önce yayımlanan siyadetnâmelerde de görülen Seyyid Topuz’dan gelen seyyidlik silsileleri üzerinde yeterince durulmaması ya da görmezden gelinmesi Bulgaristan Alvanlar ve Topuzlar köyündeki inançsal örgütlenme hakkında birçok sorunun cevapsız kalmasına neden olmuştur. Bu çalışma, adı geçen belgeler ve saha çalışmamızda topladığımız veriler bağlamında Alvanlar köyünde Ali Koç Baba Ocağı dışında Topuz Baba Ocağı olarak tanımlayabileceğimiz bir Alevi ocağının varlığını ortaya çıkarmaktadır. Makalede elde ettiğimiz yeni belge bilgiler ışığında Alvanlar köyü ve Topuzlar köyünde yerleşik iki Alevi ocağının tarihsel süreçte tek köy ve tek ocak merkezli yapıya nasıl büründüğü eldeki verilerin bütünlükçü bir şekilde yorumlanması ile sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik, Ali Koç Baba, Topuz Baba, Ali Koç Baba Ocağı, Alvanlar (Yablonovo), Siyadetnâme.
Bu makalemizde, sözünü ettiğimiz eksiklikler göz önünde bulundurularak Dede Korkut Kitabı, Alevi inanç sisteminin sosyal, kültürel, hiyerarşik ve ritüelik yapısı bağlamında analiz edilmiştir. Türkiye, İran ve Balkanlardaki Alevi dede ve talip toplulukları üzerine yaptığımız saha çalışmalarında, Dede Korkut Kitabı’ndaki hayat tarzı, inanç sistemi, ritüeller, toplumsal kabuller, motifler, kalıp ifadeler ve sosyal hiyerarşi gibi birçok unsurun Alevi topluluklarca yaşatıldığı tespit edilmiştir. Gerek Aleviliğin yazılı geleneğinde gerekse sözlü gelenekte yaptığımız tespitler, saha çalışmalarımızda topladığımız görsel verilerle desteklenerek Dede Korkut Kitabı mukayeseli olarak Alevilik penceresinden okunmaya çalışılmıştır.
The Book of Dede Korkut is a highly important work which incorporates Turkish culture, beliefs and traditions. Therefore, this book became the subject of academic studies from different scientific disciplines. Although some of these studies touched upon certain aspects of Alevism in the Book of Dede Korkut, there is not any academic research which directly analyses the Book of Dede Korkut within the context of social life, rituals, hierarchical structure, social recognition, traditional and cultural elements of the Alevi belief system.
Taking into consideration mentioned inadequacies, this paper analyses the Book of Dede Korkut, within the context of social, cultural, hierarchical and ritual structure of the Alevi belief system. During our fieldwork done on Alevi “dede” and aspirant communities in Turkey, Iran and Balkans, we ascertained that many elements in the Book of Dede Korkut such as lifestyle, rituals, social recognition, motifs, idioms and social hierarchy, have been kept alive by Alevi communities. Also, we detected that there are many similarities between texts of “velayetname”, “menakıbname”, poems and “gülbenk”, used as a support to the theological background of the Alevi belief system, and the Book of Dede Korkut’s preface and narrations. This paper tries to read the Book of Dede Korkut through the perspective of Alevism by undergirding it with our findings on both written and oral tradition of Alevism and visual data collected on our fieldwork.
Concepts and elements, such as lifestyle, belief system, rituals, social recognitions, titles, motifs, idioms and social hierarchy, from the Book of Dede Korkut are comparatively analysed within the context of the Alevi belief system under two main headings by taking into consideration the book’s preface and narrations. The similarities between aspects sustained within the Alevi belief system, and those in the Book of Dede Korkut are revealed with detailed examples in the comparative analysis. Thus, we determined that the reflections of the religious belief of Turks in the period when the Dresden copy of the Book of Dede Korkut was written, and the Alevi belief system share a host of similarities. Also, we observed that many aspects from both preface and narrations in the book continue to live among communities connected with the Alevi belief. In this sense, the meaning attached to the word “dede”, the common ground between Dede Korkut and “dede” of Alevi “ocak”, beliefs and practices sustained within Alevi rituals, similarities between pray forms and “gülbenk” expressions, the sacred similarity between “kopuz” and “saz”, the position of women in society, attitude towards alcohol, religious motifs in the narrations, formal expressions and numbers in poetical texts are all comparatively analysed under following subheadings: “Elements Determined in the Context of Social and Religious Hierarchy”, “Concepts and Rituals Belonging to the Alevi Theological Background”, “Social Recognition Among Alevi Communities and Turks from the Period when the Book of Dede Korkut Was Written” and “Motifs, Formal Expressions and Other Elements”.
This comparative analysis shows that the religious attitude of the person who has written down the Book of Dede Korkut, and the belief nature in the narratives reveal a belief structure which we can call non-Sunni or heterodox Turkish Folk Islam considering the conditions of that period. This indicates that both scribe’s belief and Oghuz Turks’ life-style, which is the subject of the narratives, have much more similarities with communities that belong to the belief called Qizilbash in that period, or Alevi, as it’s called nowadays. Indeed, as it’s found that the elements and concepts of Sunni Islamic Sharia are in great minority, it occurs that drinking wine and attributing sacredness to it, which is unallowable and forbidden by Sunni Islamic Sharia, attributing sacredness to “kopuz”, clairvoyance and many more aspects are included in the book and that they reflect a way of life of the society.
This paper will analyze food and sacred drinks offered at rituals performed by Alevi communities considering importance given to food, ritual meals, belief hierarchy formed around food, ritual meanings given to food and drinks, preparation and presentation of food and drinks. The first part of the paper explains how food and drinks became a part of ritual within the Alevi belief system, and the second part puts forth the differences in ritual meals by ocaks and regions. This analysis is grounded only on the examples of rituals that we attended in Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, Izmir, Çanakkale, Balıkesir, Istanbul, Tekirdağ in Turkey, Didymoteicho Rousa in Greece and Momchilgrad in Bulgaria, because the subject of food in Alevi communities, that cover large geographical areas, requires a larger study. In addition to data and analyses, the paper also includes photographs.
Bu makalede Alevi inanç sistemindeki yemek kültü ve bu kült çevresinde oluşan ritüel ve inanç pratikleri ele alınacaktır. Alevi topluluklar için ritüelllerde ikram edilen yiyeceklere “lokma” adı verilmekte ve bunlar kutsal birer yiyecek olarak görülmektedirler. Bu sebeple ritüel için alınmasından yenilmesine kadar geçen süreçte yiyecek merkezli birçok ritüelik uygulama icra edilmektedir. Alevi bireyler için ritüelik yemekler kutsalın bir parçası olmakta hatta bunun da ötesinde ritüelin yapılması için ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem ritüelinin gerçekleştirilebilmesi için bir hayvanın kurban edilmesi gerekliliği durumu açıklamaktadır. Alevi toplulukların geleneksel ritüelleri, kutsal olarak görülen lokma (kurban eti), tuz, dem (içki), vb. gibi yiyecek ve içeceklerin dua için meydana getirilmesi, pişirilmesi ve yenmesi sürecinin etrafında teşekkül etmektedir. Bu sebeple Alevi inanç sisteminde ritüellerin lokmanın paylaşılması etrafında teşekkül ettiğini söylemek yanlış olmaz. Alevi ritüellerini yiyecek ve içecekleri görmeden analiz etmek içinde problemler barındıran önermelerin sunulmasına neden olmaktadır.
Bu makalede, Alevi topluluklar tarafından icra edilen ritüellerde ikram edilen yemek ve kutsal içecekler; yemeğe verilen önem, ritüelik yemekler, yemek etrafında teşekkül eden inançsal hiyerarşi, yiyecek ve içeceklere yüklenen ritüelik anlamlar, yiyecek ve içeceklerin hazırlanışı ve sunuşu dikkate alınarak analiz edilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde Alevi inanç sisteminde yiyecek ve içeceklerin nasıl ritüelin bir parçası olduğu açıklanacak, ikinci kısmında ritüelik yemekler ocak ve yörelere göre farklılıkları ile sunulacaktır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Alevi topluluklarındaki yiyecek konusunu içeren bir çalışmanın bir makale boyutunda incelenmesi mümkün olmadığı için örneklem olarak Türkiye’den Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Afyonkarahisar, Isparta, Eskişehir, Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Balıkesir, İstanbul, Tekirdağ; Yunanistan Dimetoka Ruşanlar ile Bulgaristan Kırcaali Mestanlı’da katıldığımız ritüeller esas alınacaktır. Makalede ortaya konan veri ve analizler fotoğraflarla desteklenecektir.
Alevi belief system offers an “ocak”-centered institutionalized structure. Every “ocak” has its own internal dynamics and a ritual world shaped with related “ocaks”. In our studies done on Alevi belief system, we ascertained that the ritual world of “ocak” determines performed texts, too. In our records of ritual, we saw that there is a specified “ocak”-centered text repertoire performed with ritual order by “dede”, “zakir” and other “servants” in rituals of every “ocak”. These determinations revealed necessity to think about relations between ritual and text. Queries that will be done in the context of “conks”, the first examples of the transition from oral to writing transmission, will provide reliable suggestions about Alevi writing tradition.
In this study, it will be analyzed Alevi writing tradition specific to “conks” trough the “conks” which we located in personal archives of Alevi communities based in Amasya, Kırıkkale, Çankırı, Çorum, Ankara, Eskişehir, and Isparta in Turkey, Didymoteicho Roussa in Greece, Razgrad in Bulgaria, and which we recorded. Firstly, in the context of data and manuscripts collected in the field, the matter of who knows old script, who writes “conk” in Alevi writing tradition will be clarified and it will be given a performance, creation and context-centered analysis of the “conks”. Afterwards, comparing “hizmet” records of “zakirs” with “erkan” records of “dedes” which are undertaking a similar function of “conks” nowadays, it will be analyzed the influence of the transition to the Latin alphabet to writing tradition in the context of “hizmet” records and social change.
Cönk ve mecmualar üzerine önemli bir literatür oluşmasına rağmen çalışmaların büyük çoğunluğu metin merkezlidir. Cönkler bir metin olarak görülmekte ve metin merkezli yöntemlerle analiz edilmektedir. Oysa birçok metin icra için yaratılmakta, yazıya aktarılmaktadır. Alevi inanç sistemi merkezli yazılı metinlerin önemli kısmı da icra için yaratılmakta ve yazıya geçirilmektedir. Metnin yazıya aktarılmasının bir amacı ve işlevi bulunmaktadır. Özellikle cönklerin yazılış amacı, icra merkezli olduğu için hangi şiirlerin yazılacağı ve şiirlerin yazılma sırası, icracısına veya yazıya aktarana göre değişebilmektedir.
Alevi inanç sistemi ocak merkezli kurumsallaşmış bir yapı arz etmektedir. Her ocağın kendi iç dinamikleri ve bağlantılı olduğu ocaklarla şekillenen bir ritüel dünyası vardır. Alevi inanç sistemi üzerine yürüttüğümüz çalışmalarda ocağın ritüel dünyasının icra edilen metinleri de belirlediğini tespit ettik. Her ocağın ritüellerinde dede, zâkir ve diğer hizmetliler tarafından ritüel sırası ile icra edilen belirlenmiş bir ocak merkezli metin repertuarı olduğunu ritüel kayıtlarımızda gördük. Bu tespitler, ritüel ile metin arasındaki ilişki üzerine düşünülmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Sözlü aktarımın, yazılı aktarıma geçişini gösteren ilk örneklerden olan cönkler bağlamında yapılacak sorgulamalar Alevi yazma geleneği hakkında sağlıklı önermeler yapılmasını sağlayacaktır.
Bu makalede, Türkiye’de Amasya, Kırıkkale, Çorum, Çankırı, Ankara, Eskişehir ve Isparta ile Yunanistan Dimetoka Babalar ve Bulgaristan Razgrad merkezli Alevi toplulukların şahsi arşivlerinde tespit edip kayıt altına aldığımız cönkler üzerinden Alevi yazma geleneği, cönkler özelinde analiz edilecektir. Öncelikli olarak Alevi yazma geleneğinde eski yazıyı kim bilir, kimler cönk yazar konusu sahadan topladığımız veriler ve yazmalar bağlamında açıklanıp cönkler icra, yaratım ve bağlam merkezli analiz edilecektir. Daha sonra günümüzde cönklerle benzer işlevi üstlenen zâkirlerin hizmet defterleri ve dedelerin erkân defterleri ile mukayese edilerek latin alfabesine geçişin yazma geleneğine etkisi hizmet defterleri ve toplumsal değişim bağlamında incelenecektir.
In the Alevi belief system, there are rituals and belief activities known as dem or dolu formed around the cult of drink which has an important place in the Alevi cems. Some publications have mentioned this cult within the Alevi belief system. However, those publications are far from revealing the overall of this subject because they aren’t focusing directly on the subject. Also, one of the basic lacks of available publications is that they don’t include visual elements. In this paper, determinations from dem based rituals that are continuing to live in the Alevi communities in Anatolia and Balkans, together with differences between them will be analyzed and presented. It will be made an analysis of “Dem Geldi Semahs”, one of the rituals that are dem based practiced, supported with examples from different regions and visual elements. “Dem Geldi Semahs” is one of semah rituals which are performed together with dem service within cem ritual on different locations. In the study, “Dem Geldi Semahs” which we recorded during our fieldwork on the various locations in Turkey, and the forms of semahs performance, its place in the ritual, musical works with notes will be presented comparatively. In the analyses, without just focusing on the semah basic aspect, it will be also presented the view of the belief community on the cult of drink by referring, when it is necessary, to other belief activities related to drink.
coğrafyaya yayılan inanç zümresi birçok ritüel ve inanç pratiğini de kendi dinamikleri ile
ĢekillendirmiĢtir. Bu sayede zengin bir ritüelik terim dünyası da Türk diline ve kültürüne
kazandırılmıĢtır. Alevi inanç sistemine dair ritüelik terimlerin büyük bir çoğunluğu özellikle de
inanç sisteminden kaynaklanan gizlilik sebebiyle görsel unsurlarla tespit edilememiĢtir. Son
yıllarda tespit edilen terimleri de Aleviliğin tümüne genellendirme gibi bir hataya
düĢülmektedir. Oysaki bir köy içerisinde bile aynı terim farklı anlamlandırmalarla
kullanılmaktadır. Bu sebeple bir yazma veya bir Ģiirde geçen ritüelik bir terime yanlıĢ anlamlar
yüklenebilmektedir. Bu makalede Alevi inanç sisteminin sır ibadeti olarak kabul edilen
musahip cemi ritüeli, dokuz ilde derlediğimiz malzeme paralelinde ritüel sırasına uygun olarak
görsel unsurlarla desteklenerek açıklanacaktır. Açıklamalar yapılırken aynı inanç pratiğine
verilen farklı terminolojik adlandırmalar da verilecektir.