Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Modern sosyolojideki ekollerden iki tanesi birbiriyle çatışma halindedir. Bu ekollerden "yapısal işlevselci ekol", zaman zaman aralarında çatışmalar yaşasa da toplumun farklı kurum ve gruplarının daima bir uzlaşma geliştiren tümleşik... more
Modern sosyolojideki ekollerden iki tanesi birbiriyle çatışma halindedir. Bu ekollerden "yapısal işlevselci ekol", zaman zaman aralarında çatışmalar yaşasa da toplumun farklı kurum ve gruplarının daima bir uzlaşma geliştiren tümleşik yapılardan oluştuğunu kabul eder. "Çatışmacı ekol" olarak bilinen ve 1968'den itibaren bir takım değişik anlayışların da eklendiği Marksist çatışma anlayışı ise toplumda ekonomik olarak sömürülen sınıflar olduğu müddetçe sınıflar arası çatışmayı kaçınılmaz bir olgu olarak kabul eder. Bu iki ekol zaman içinde birbirlerine yaklaşmış olsalar da birbirlerine farklı açılardan eleştiriler getirmektedir. Klasik sosyoloji döneminde pozitivist düşünürler, Darwin Teorisinden esinlenerek toplumu bir bedene, toplumsal kurum ve yapıları da bedenin sağlıklı yaşamını sağlayan organlara benzetmişler ve organların birbirleriyle uyum içerisinde çalıştıklarını savunmuşlardır. O devrin önde gelen düşünürleri olan Spencer, Weber ve Durkheim bu görüşü oluştururlarken farklı çıkarlara sahip olsalar da toplum yapılarının sonunda uzlaşacağını toplum sağlığı açısından zorunlu görüyorlardı.
Bilindiği üzere daha ziyade doğuya ait bir ülke olarak görülen Türkiye gibi ülkeler türlü vaatlerle Avrupa Birliği'ne üyelik beklentisine sokulmuş ancak üyelik asla gerçekleştirilmemiştir. Bu tutum batının tek taraflı faydacılık... more
Bilindiği üzere daha ziyade doğuya ait bir ülke olarak görülen Türkiye gibi ülkeler türlü vaatlerle Avrupa Birliği'ne üyelik beklentisine sokulmuş ancak üyelik asla gerçekleştirilmemiştir. Bu tutum batının tek taraflı faydacılık (kommensalizm) anlayışından kaynaklanmaktadır. İşte Türkiye'yi kapının önünde bekleten ve iç siyasetini yönlendiren önemli merkezlerden biri de Bilderberg toplantılarıdır. Bu toplantıların amacı Amerika, Avrupa Birliği ve AB'nin etrafında bulunan ülkelerin temsilcilerini bir araya getiren Bilderberg Toplantılarına başta Türk sermayesinin temsilcileri, gazeteciler, muhalefet partilerinin temsilcileri ve hükümet temsilcileri katılmakta ve Türkiye siyaseti etkin bir şekilde yönlendirilmektedir. Türkiye'nin ekonomi yönetimi, komşularıyla izleyeceği siyaset ve gireceği ittifaklar bu toplantılarda ortaya konulan fikir fırtınaları ve projelere paralel bir şekilde uygulamaya konulmaktadır. Bu durum doğal olarak ülke bağımsızlık ve bekasını doğrudan etkilemektedir. Bilderberg Toplantılarının sonucunda da bir karar ve herhangi bir bilgilendirme yapılmamakta, kamuoyu toplantılardan sızan haber ve dedikodularla yetinmek zorunda bırakılmaktadır.