Page 1. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (İSLAM MEZHEPLERİ ... more Page 1. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ) ANABİLİM DALI KARMATÎLER'İN DOĞUŞU VE GELİŞİM SÜRECİ DOKTORA TEZ Ali AVCU ANKARA 2009 Page 2. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ ...
Din ve ekonomi, toplumsal yasami yonlendiren ve gunluk siyaseti belirleyen iki onemli olgudur. To... more Din ve ekonomi, toplumsal yasami yonlendiren ve gunluk siyaseti belirleyen iki onemli olgudur. Toplumda onem atfedilen bu iki kavram sik sik arastirmalarin konusu olmaktadir. Bu iki kavramin birbiriyle olan iliskisi de ayri bir konu olarak arastirmaya degerdir. Bu calisma da bahse konu olan iliskiyi incelemek amaciyla yapilmistir. Bu calismada din ve ekonomi kavramlarinin birbiriyle iliskili oldugu ve iki kavramin da birbirini etkiledigi ve sekillendirdigi hipotezi konu edinilmistir. Bu baglamda ilkel dinler, antik inanislar ve Ibrahimi dinler arastirma kapsamina dâhil edilmistir. Mumkun oldugunca bu inanislarin kutsal saydigi metinlerden yararlanilmis, bunun yani sira hipotezde bahsedilen iliski tarihsel ve toplumsal acidan da degerlendirilmistir. Bu calisma, dinlerin ekonomik hayat bakisi ile ilgili karsilastirmali bir degerlendirme olarak tasarlanmamistir. Metinde her bir inancin ekonomik ogretileri, birbirinden bagimsiz olacak sekilde irdelenmistir. Bu baglamda ozellikle Musevil...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1960
In the article, it is aimed to give meaning to Sumer and Babylon art works by making use of the c... more In the article, it is aimed to give meaning to Sumer and Babylon art works by making use of the cuneiform sources. At the end of the article, twelve new symbol names and related gods were identified in addition to Walther's names.
The conception of humanity's destruction because of a flood plays an important role in the belief... more The conception of humanity's destruction because of a flood plays an important role in the beliefs of the most ancient people in Mesopotamia. One of the literary texts, which depicts the extinction of human kind as a result of a deluge sent by gods, is Gilgameš; and the other is Atra-hasis. The Atra-hasis epic, as in the example of Gilgameš, has been copied for many years and spread from Mesopotamia to the West. This epic begins with the creation of humans who toil instead of the gods. However, the population of the humans increase in number in time. Their noises disturb God Enlil very much and he gets annoyed at them. Thus, Enlil decides to wipe them out. His first attempt is a plague, the second is famine, and the third is a flood. Enki (Ea) saves the humans from those disasters with the orders given to Atra-hasis. The Atra-hasis epic can also be traced in the Hittites. There are some fragments of the Atra-hasis Epic in Hittite and Akkadian languages among the thousands of cuneiform tablets which were found in the archeological excavations dug in the capital city of the Hittites, Hattuša. Those fragments are broken in small pieces and small in number. The Bu makale, " Hitit Kültüründe Hurri Etkisi " adlı doktora tezinden hazırlanmıştır.
Bereketli Mezopotamya'nın ilk yerlilerinden olan Sümerler; daha
sonra bu topraklarda Dicle ve Fır... more Bereketli Mezopotamya'nın ilk yerlilerinden olan Sümerler; daha sonra bu topraklarda Dicle ve Fırat'a kaynaklık eden Anadolu ve Mısır' ın tarihsel gelişimini değiştirecek kent devleti, krallık, imparatorluklar; Babil, Asur, Hitit... Asur Uygarlığı; köy toplumundan kent devletine geçişin öncülerinden. Yazının ve tekerleğin mucidi Sümerler'den sonra Mezopotamya'da belirgin sınıflı toplum olgusu. Bu olgiınun zorunlu sonucu; yasalar, din ve bürokrasi... Kültürlerin birbiriyle etkileşimi salt coğrafi konumlarıyla değil, fakat ekonomik ve siyasal gelişmişlikle de içiçe geçer. Savaşlar, parçalanmalar ve ayaklanmalar ile yer değiştiren pazar ve ticaret merkezleri, kültür merkezleri. Günümüz inanç ve dinsel dogmalarının kaynakları bu tarihsel dönemde çıkıyor: Tufan, Yaratılış... Bu söylencelerin ilk metinleri, gündelik hayatta kullandığımız birçok deyimin kökenleri işte bu uygarlıklardan bize kalan miras. Erol Sever, Mezopotamya Uygarlığı içinde çok önemli bir yeri olan Asurların kapsamlı tarihini -İlk ve Ortaçağ Asur Tarihi ve Asur Kültürü- araştırdı.
This collection includes a compilation of thousands of published books ranging from family, local... more This collection includes a compilation of thousands of published books ranging from family, local and military histories, city and county directories, school, university and hospital reports, church and congregational minutes and much more. All records include images of the book's pages. We are continually growing this collection
THE excavations carried out in Babylonia and Assyria during the last few years have added immense... more THE excavations carried out in Babylonia and Assyria during the last few years have added immensely to our knowledge of the early history of those countries, and have revolutionized many of the ideas current with regard to the age and character of Babylonian civilization. In the present volume, which deals with the history of Sumer and Akkad, an attempt is made to present this new material in a connected form, and to furnish the reader with the results obtained by recent discovery and research, so far as they affect the earliest historical periods. An account is here given of the dawn of civilization in Mesopotamia, and of the early city-states which were formed from time to time in the lands of Sumer and Akkad, the two great divisions into which Babylonia was at that period divided. The primitive sculpture and other archaeological remains, discovered upon early Babylonian sites, enable us to form a fairly complete picture of the races which in those remote ages inhabited the country. By their help it is possible to realize how the primitive conditions of life were gradually modified, and how from rude beginnings there was developed the comparatively advanced civilization, which was inherited by the later Babylonians and Assyrians and exerted a remarkable influence upon other races of the ancient world. In the course of this history points are noted at which early contact with other lands took place, and it has been found possible in the historic period to trace the paths by which Sumerian culture was carried beyond the limits of Babylonia. Even in prehistoric times it is probable that the great trade routes of the later epoch were already open to traffic, and cultural connections may well have taken place at a time when political contact cannot be historically proved. This fact must be borne in mind in any treatment of the early relations of Babylonia with Egypt. As a result of recent excavation and research it has been found necessary to modify the view that Egyptian culture in its earlier stages was strongly influenced by that of Babylonia. But certain parallels are too striking to be the result of coincidence, and, although the southern Sumerian sites have yielded traces of no prehistoric culture as early as that of the Neolithic and predynastic Egyptians, yet the Egyptian evidence suggests that some contact may have taken place between the prehistoric peoples of North Africa and Western Asia
Çalışmamızın amacı, tarihte yazılı hukukun ilk örneklerini vermiş
olan Mezopotamya Uygarlıkları'n... more Çalışmamızın amacı, tarihte yazılı hukukun ilk örneklerini vermiş olan Mezopotamya Uygarlıkları'nın hukuk sistemleri hakkında araştırma yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan çalışma, esas olarak Sümer, Babil ve Eski İsrail toplumlarının hukuk anlayışları ve hukuk düzenlemelerine ilişkin inceleme ve değerlendirmeleri içermektedir. Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Eski Mezopotamya tarihine ve buna bağlı olarak Eski Mezopotamya toplumlarının sosyal ve ekonomik yapıları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukuku'nun temel ilkeleri ve hukuk anlayışları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukukları'nda yer alan hukuksal düzenlemeler ana hatlarıyla incelenmiştir.
Batı dünyasında, Sümer kültüründen Tevrat’a, geçen konular üzerinde bazı çalışmalar yapıldı. Faka... more Batı dünyasında, Sümer kültüründen Tevrat’a, geçen konular üzerinde bazı çalışmalar yapıldı. Fakat bunlar hakkında Türkçe bir yayın yoktu. Diğer taraftan bu konulardan Kur’an’da var mıdır, varsa ne şekilde bulunuyordum şimdiye kadar araştırılmamıştı. Bu nedenle, Sümer inanış ve efsanelerinden tektanrılı dinlere gelen etkileri ve Tevrat ve Kur’an’da bulunan konuları birlikte araştırmaya karar verdim. Kur’an’da bulunan ilgili ayetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, (Ankara, 1991) ile İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Müdürü Dr. Ali Özek başkanlığında 5 kişi tarafından hazırlanıp, 1987 tarihinde Medine’de basılmış Kuran ı Kerim ve Açıklamalı Meal’i karşılaştırmak suretiyle aldım. Kur’an’da; Tevrat’ta olan konuların hemen hepsinden söz edilmişse de daha kısa, yüzeysel ve bir konu çeşitli surelere dağılmış. Gelecekte yeni bulunacak metinlerle bunlara daha ilaveler yapılabilecektir. Çünkü Sümer din veya edebiyatına ait henüz bilinmeyen ve kırıklıkları dolayısıyla tam çözülemeyen metinler de olduğu gibi, hâlâ toprak altında da pek çok tabletin bulunduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte eldeki malzeme bile Sümer kültürünün daha sonraki dinler üzerine olan etkisini okuyuculara göstermeye yeterlidir, kanısındayım. Bize, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunan ve kendi topraklarımızdan yığınlarla çıkmakta olan çiviyazılı belgeler üzerinde araştırma yapmayı, birçok geleneğimizin, inançlarımızın, bilgilerimizin kaynağını arayıp bulma olanağını sağlayan Ulu Atamızı burada şükranla anmayı bir borç biliyorum. Ruhu kıvansın.
İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezopotamya’da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda k... more İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezopotamya’da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda keşfedilinceye inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur. Türkistan bozkırlarından Dicle'yle Fırat deltasına inen bu çok becerikli ve bilgili ulus, bölgelerinin kuzeyinde yaşayan Akad’ları da etkileyerek, olağan üstü bir uygarlık geliştirmiştir. Sümer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrıları yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı. Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aynı zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralarında bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sümerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.
Kramer, Tarih Sümer‘de başlar der. Aynı adı taşıyan kitabı incelendiğinde anlaşılır ki yalnızca t... more Kramer, Tarih Sümer‘de başlar der. Aynı adı taşıyan kitabı incelendiğinde anlaşılır ki yalnızca tarih değil, insanlığa ait pek çok olgu da orada başlar. Toprak altından öbek öbek çıkan kil tabletler, insanoğlunun ilkleri hakkında inanılmaz bilgiler verir. Bu çalışma, ilklerin yaratıcısı bu gizemli uygarlığın tabletlere sinmiş dil özelliklerine sözdizimsel ve biçimbilimsel bir dokunuştur. Diller arası yapı birliğini göstermede aynı sözcüklere sahip olmak yeterli değildir. Çünkü en aykırı diller arasında bile sözcük değişimi son derece olağandır. Dildeki doku ve örgüyü biçimbilimsel yapıda aramak ve sözcükler arası bağlantıyı sağlayan sözdizimsel birimleri çözümlemek gereklidir. Bu çalışma Sümerce uzmanlarınca okunmuş tabletlerdeki metinlerin dilbilimsel özelliklerini tarihsel ve çağdaş Türkçe verilerle karşılaştırmayı amaçlamıştır. Binyılların ve bölgelerin ayırdığı diller arasında sözdizim ve biçimbilim ilkelerinin ışığında karşılaştırmalar yapıldı. Her iki dile ait tipolojik veriler de sunuldu. Sümerce hakkında bugüne kadar araştırma yapan dilbilimcilerin başında; S. Noah Kramer, O. D. Edzard, B. Landsberger, Marıe L. Thomsen, Anton Deimel, Arno Poebel, Jeremy Black, şabor Zolyomi gibi isimler gelmektedir. Türkiye‘de akla gelen isimlerin en başında ise Muazzez şlmiye Çığ, Sümer tabletlerinin okunması ve yorumlanması konusunda başı çekmektedir. Bu dilin grameri ile ilgili çalışan kişilerin başında da; Mebrure Tosun ve Kadriye Yalvaç gibi önemli isimler akla gelmektedir. Başlama aşamasından bitimine kadar her zaman yanımda olan, değerli fikirleriyle çalışmama yön veren, ihtiyaç duyduğum her anımda yardımını esirgemeyen değerli Danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARICA‘ya teşekkür ederim.
Medeniyetlerin doğup gelişebilmesi için uygun coğrafi şartlara ihtiyaç vardır. Nitekim insanoğlun... more Medeniyetlerin doğup gelişebilmesi için uygun coğrafi şartlara ihtiyaç vardır. Nitekim insanoğlunun yerleşiminde ve kendi sosyal ihtiyaçlarını karşılamada ırmak havzaları, göl kenarları ve ulaşım bakımından uygun yerler sürekli tercih edilen yerler olmuştur. Bu şekilde Önasya?da Fırat ve Dicle nehirlerinin beslediği bereketli ovalar, Mezopotamya'da ilk uygarlıkların doğup gelişmesini sağlamıştır. Bu bölge, insanoğlunun geçirmiş olduğu tarihsel süreçte ilk yazılı kültürün başlamasına sebep olmuş son derece önemli bir yerdir. Özellikle Sümerler?in ilk çivi yazısını keşfedişi, uygarlık tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Çivi yazısının Sümerler tarafından icadıyla Mezopotamya dünyasında kültürel ve sosyal hayatta önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Günümüz bilgi ve medeniyet dünyasının temelini oluşturan eğitim ve öğretim de hiç şüphesiz Sümer dünyasının önemli bir parçasını oluşturmaktaydı. Modern dünyanın kurumlarının temelleri Sümerlere dayanır. Nasıl ki İlk devlet teşkilatlanması, ilk yasaların yapılması, ilk meclisin oluşturulması Sümerlerle beraber ortaya çıkmışsa; eğitimin temel direklerinden olan okullar da bu dönemde ortaya çıkmaya başlayarak toplum hayatının önemli bir parçasını oluşturmuştur.
Eski Mezopotamya kavimlerinden Sümer ve Babil'lilerin kültürleri üzerindeki bu araştırmada bilhas... more Eski Mezopotamya kavimlerinden Sümer ve Babil'lilerin kültürleri üzerindeki bu araştırmada bilhassa üzerinde durduğum husus, çivi yazılı kaynaklardan faydalanmak suretiyle, san'at eserlerine mânâ' vermede bir az daha ileriye gitmeğe çalışmaktır. Bu suretle arkeoloji sahasında şimdiye kadar temamen isimsiz kalmış tanrı sembollerine, ilgili metinleri taramak suretiyle, isim vermeğe çalıştım. Dolayısiyle sembollerinin isimleri bilinen tanrıların hangi tanrı oldukları daha kat'i olarak bilinecek ve hüviyetleri de bu şekilde tereddüde yer bırakmıyacak şekilde, tahminler üzerine değil, mümkün olduğu kadar sağlam ve değişmiyecek esaslara dayanarak tesbit edilmiş olacaktır. Konunun ve bizim konuya kattıklarımızın önemini belirtebilmek gayesiyle, bizden evvel yapılan çalışmaları gözden geçirmek icab etmiştir. Bu bahiste görüleceği gibi, bu konu bizim ele aldığımız açıdan ilk defa olarak işlenmektedir. A, Walther, Eski Babil'lilerin hukuk müessesesini incelerken, 'Yemin' dolayısıyla, vakıa, bir kaç tanrı sembolünün adını ele almıştır. Biz, bunlardan başka, yalnız yeni isimler bulmuş değil, bunların arkeolojideki örneklerini de tesbit etmiş bulunuyoruz.
Aşağıda kısa bir hülâsası sunulacak olan bu konu, aynı adlı doktora tezi olarak incelenmiştir. Bu... more Aşağıda kısa bir hülâsası sunulacak olan bu konu, aynı adlı doktora tezi olarak incelenmiştir. Burada bilhassa önemle üzerinde durduğum mesele, yazılı vesikalarla arkeolojik tipler arasında tam bir ayniyet bulmağa çalışıp, şimdiye kadar ilim âleminde isimsiz kalmış veya yanlış isimlendirilmiş olan tiplerin hüviyet tesbitlerini, tahminler üzerine değil, mümkün olduğu kadar sağlam ve değişmiyecek esaslara dayanacak şekilde yapabilmeğe gayret etmek olmuştur. Yukarıda anlatılan ana çerçeveyi esas tutarak yapmış olduğum bu araştırma aslında 145 sayfa tutmaktadır. Burada Önsöz ve Girişten sonra asıl metin başlıca üç bölüme ayrılmaktadır: I — Moortgat'ın Tanrı - Kral nazariyesinin incelenmesi; II — Eski Babil silindir mühürlerinde bulunan bazı önemli mythologique tipler; III — Mezopotamya ve civarında Boğa Kültünün san'attaki izleri, (bu münasebetle bu bölgedeki Bo ğa Kültü genel olarak incelenmiştir).
Mircea Eliade (1907-1986) önde gelen din tarihçilerindendir. Çeşitli dinsel geleneklerdeki simges... more Mircea Eliade (1907-1986) önde gelen din tarihçilerindendir. Çeşitli dinsel geleneklerdeki simgesel dile ilişkin araştırmalar yapmış ve mistik görüngünün temelini oluşturan mitlerin anlamını çözümleyip birleştirmeye çalışmıştır. 1928'de Bükreş Üniversitesinde felsefe dalında yüksek lisans yaptı. 1928-31 yıllarında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe ve Hint felsefesi okudu ve altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. 1933'te Yoga: Essai sur les origines de la mystique indienne adlı çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1933-39 yıllarında Bükreş'te Hint felsefesi ve din tarihi okuttu. 1945'te konuk profesör olarak Ecole de Hautes Etudes'e gitti. 1951' de, alanındaki en önemli eserlerden birisi olan Şamanizm'i yayımladı. 1956'da Chicago Üniversitesi'ne geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 16 ciltlik Encyclopedia of Religion'un (1987) baş editörlüğünü yapmıştır. Eliade geleneksel ve çağdaş toplumlardaki dinsel deneyimi, hiyerofani'ler diye isimlendirdiği görüngüleri incelemiş, dünyanın çeşitli dinlerindeki izini sürmüş ve çözümlemiştir. Eliade düşüncelerini yazdığı roman ve güncelerde de ifade etmiştir. Bu tür eserlerinden de bazıları dilimize çevrilmiştir.
Din ve ekonomi, toplumsal yaşamı yönlendiren ve günlük siyaseti belirleyen iki önemli olgudur. To... more Din ve ekonomi, toplumsal yaşamı yönlendiren ve günlük siyaseti belirleyen iki önemli olgudur. Toplumda önem atfedilen bu iki kavram sık sık araştırmaların konusu olmaktadır. Bu iki kavramın birbiriyle olan ilişkisi de ayrı bir konu olarak araştırmaya değerdir. Bu çalışma da bahse konu olan ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada din ve ekonomi kavramlarının birbiriyle ilişkili olduğu ve iki kavramın da birbirini etkilediği ve şekillendirdiği hipotezi konu edinilmiştir. Bu bağlamda ilkel dinler, antik inanışlar ve İbrahimi dinler araştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Mümkün olduğunca bu inanışların kutsal saydığı metinlerden yararlanılmış, bunun yanı sıra hipotezde bahsedilen ilişki tarihsel ve toplumsal açıdan da değerlendirilmiştir. Bu çalışma, dinlerin ekonomik hayat bakışı ile ilgili karşılaştırmalı bir değerlendirme olarak tasarlanmamıştır. Metinde her bir inancın ekonomik öğretileri, birbirinden bağımsız olacak şekilde irdelenmiştir. Bu bağlamda özellikle Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ön plana çıkarılmıştır.
Sanatın başlıca bir konusu olan “aşk”, bireysel-toplumsal bir mit niteliği de göstermektedir. “Aş... more Sanatın başlıca bir konusu olan “aşk”, bireysel-toplumsal bir mit niteliği de göstermektedir. “Aşk”ın ilgili olduğu kadın-erkek ilişkisinin temel olgu ve kavramlarının kaynağı; ahlakî gelenek ve görüşlerin köken ve nitelikleri; mitolojilerin, kutsal kitapların ve çeşitli öğretilerin “yaradılış” anlatılarında izlenebilmektedir. Bazı “yaradılış” anlatı ve mitleri Havva’dan önce Lilith adında bir kadın yaratıldığından bahsetmektedir. İlk kez görüldüğü İÖ 2000’lere ait bir Sümer yaradılış öyküsünde; anaerkil dönemin bir tanrıçası olup ataerkil Sümer dünyasından kovulan Lilith; çok sonra, Kabala öğretisinin metinlerinde de dışlanan bir karakter durumundadır. “Güçlü-özne” olan kadın imgesini toplumsal yaşamdan dışlayıp, Tanrı-devlet-erkek bireşimi bir “erk’e tâbi” kadın kimliğini ‘makbul’ sayan anlatı ve sanat yapıtlarında Lilith ile Havva, kadın kimliğinin ve “ahlak”ın karşıt kutuplarını simgeleyen mitolojik figür özellikleri göstermektedir. Kutsal metinlerde yılan-İbliskadın (Lilith) katışımı canlının Havva’yı “yasak meyve”ye ikna etmesiyle gelişen olayları işleyen sanat eserlerinde iki karakter, birbirine düşman olmalarına vesile bir karşıtlıklar imgelemiyle yansıtılmıştır. Sanatın “cinsiyet ideolojisi”nin hizmetinde rol oynadığını örnekleyen bazı sanat eserlerindeki betimlerde ve çağdaş dijital-fantastik betimlerde kadınlarla kötülük arasında bir bağ, yılan-kadın bileşimi figürlerle belirginleştirilmiştir. Evrenle bir mülkiyet ilişkisi geliştiren insan türünün erkek cinsi, “egemenliği” dişisine karşı daha komplike şekilde geliştirmiş, kadını Lilith veya Havva olmaya zorlamış; kendisi de gerçekdışı “kuvvet-kudret” imgeleminin gölgesinde ezik kalmıştır. “Yarar değerleriyle” şekillendirilmiş dünyada, tarafları özgür-gerçek özneler olamayan “aşk”, gerçek olmaktan çok, olanaksız bir mit haline gelmiştir.
Mezhepler, dini, siyasî, toplumsal ve itikadî şartların etkisiyle ortaya çıkan
kurumsallaşmış beş... more Mezhepler, dini, siyasî, toplumsal ve itikadî şartların etkisiyle ortaya çıkan kurumsallaşmış beşerî oluşumlardır. İslâm toplumunda mezheplerin etkisi sadece ortaya çıktıkları toplumsal çevre ve zaman dilimiyle sınırlı kalmamış, günümüze kadar devam ede gelen tarihi süreç içerisinde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu sebeple Müslüman coğrafyada ortaya çıkmış siyasî-dinî hareketleri doğru ve sağlıklı bir şekilde anlamak, geleceğin sağlam temeller üzerine inşa edilebilmesi açısından son derece önemlidir. Karmatîlik konusu ülkemizde genel olarak ihmal edilmiş, bu ihmal neticesinde hareketin dünü ve günümüze yansımaları noktasında doğru ya da yanlış pek çok iddia gündeme getirilmiştir. Bu sebeple hicri üçüncü asrın ortalarından itibaren yaklaşık yüzelli yıllık bir süreç içerisinde İslam âlemini ciddi anlamda etkilemiş olan Karmatîliğin doğuş ve gelişim sürecinin açığa çıkarılması, İslam düşünce hayatında kapalı kalmış birtakım noktaların aydınlatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Kaynaklarda Karmatî hareketin kurucusu olarak gösterilen Hamdan Karmat, hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında İsmâilî davetin Irak bölgesinde baş dâî olarak görev yapmış, ona nispet edilen Karmatî hareket hicrî dördüncü asrın sonlarına kadar İslâm âleminin çeşitli bölgelerinde önemli faaliliyetlerde bulunmuştur. Bu nedenle tezimizin sınırları genel olarak bu zaman dilimini ve bu dönemde Karmatîler’in etkin oldukları bölgeleri kapsayacaktır.
Page 1. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (İSLAM MEZHEPLERİ ... more Page 1. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ) ANABİLİM DALI KARMATÎLER'İN DOĞUŞU VE GELİŞİM SÜRECİ DOKTORA TEZ Ali AVCU ANKARA 2009 Page 2. TC ANKARA ÜNİVERSİTESİ ...
Din ve ekonomi, toplumsal yasami yonlendiren ve gunluk siyaseti belirleyen iki onemli olgudur. To... more Din ve ekonomi, toplumsal yasami yonlendiren ve gunluk siyaseti belirleyen iki onemli olgudur. Toplumda onem atfedilen bu iki kavram sik sik arastirmalarin konusu olmaktadir. Bu iki kavramin birbiriyle olan iliskisi de ayri bir konu olarak arastirmaya degerdir. Bu calisma da bahse konu olan iliskiyi incelemek amaciyla yapilmistir. Bu calismada din ve ekonomi kavramlarinin birbiriyle iliskili oldugu ve iki kavramin da birbirini etkiledigi ve sekillendirdigi hipotezi konu edinilmistir. Bu baglamda ilkel dinler, antik inanislar ve Ibrahimi dinler arastirma kapsamina dâhil edilmistir. Mumkun oldugunca bu inanislarin kutsal saydigi metinlerden yararlanilmis, bunun yani sira hipotezde bahsedilen iliski tarihsel ve toplumsal acidan da degerlendirilmistir. Bu calisma, dinlerin ekonomik hayat bakisi ile ilgili karsilastirmali bir degerlendirme olarak tasarlanmamistir. Metinde her bir inancin ekonomik ogretileri, birbirinden bagimsiz olacak sekilde irdelenmistir. Bu baglamda ozellikle Musevil...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1960
In the article, it is aimed to give meaning to Sumer and Babylon art works by making use of the c... more In the article, it is aimed to give meaning to Sumer and Babylon art works by making use of the cuneiform sources. At the end of the article, twelve new symbol names and related gods were identified in addition to Walther's names.
The conception of humanity's destruction because of a flood plays an important role in the belief... more The conception of humanity's destruction because of a flood plays an important role in the beliefs of the most ancient people in Mesopotamia. One of the literary texts, which depicts the extinction of human kind as a result of a deluge sent by gods, is Gilgameš; and the other is Atra-hasis. The Atra-hasis epic, as in the example of Gilgameš, has been copied for many years and spread from Mesopotamia to the West. This epic begins with the creation of humans who toil instead of the gods. However, the population of the humans increase in number in time. Their noises disturb God Enlil very much and he gets annoyed at them. Thus, Enlil decides to wipe them out. His first attempt is a plague, the second is famine, and the third is a flood. Enki (Ea) saves the humans from those disasters with the orders given to Atra-hasis. The Atra-hasis epic can also be traced in the Hittites. There are some fragments of the Atra-hasis Epic in Hittite and Akkadian languages among the thousands of cuneiform tablets which were found in the archeological excavations dug in the capital city of the Hittites, Hattuša. Those fragments are broken in small pieces and small in number. The Bu makale, " Hitit Kültüründe Hurri Etkisi " adlı doktora tezinden hazırlanmıştır.
Bereketli Mezopotamya'nın ilk yerlilerinden olan Sümerler; daha
sonra bu topraklarda Dicle ve Fır... more Bereketli Mezopotamya'nın ilk yerlilerinden olan Sümerler; daha sonra bu topraklarda Dicle ve Fırat'a kaynaklık eden Anadolu ve Mısır' ın tarihsel gelişimini değiştirecek kent devleti, krallık, imparatorluklar; Babil, Asur, Hitit... Asur Uygarlığı; köy toplumundan kent devletine geçişin öncülerinden. Yazının ve tekerleğin mucidi Sümerler'den sonra Mezopotamya'da belirgin sınıflı toplum olgusu. Bu olgiınun zorunlu sonucu; yasalar, din ve bürokrasi... Kültürlerin birbiriyle etkileşimi salt coğrafi konumlarıyla değil, fakat ekonomik ve siyasal gelişmişlikle de içiçe geçer. Savaşlar, parçalanmalar ve ayaklanmalar ile yer değiştiren pazar ve ticaret merkezleri, kültür merkezleri. Günümüz inanç ve dinsel dogmalarının kaynakları bu tarihsel dönemde çıkıyor: Tufan, Yaratılış... Bu söylencelerin ilk metinleri, gündelik hayatta kullandığımız birçok deyimin kökenleri işte bu uygarlıklardan bize kalan miras. Erol Sever, Mezopotamya Uygarlığı içinde çok önemli bir yeri olan Asurların kapsamlı tarihini -İlk ve Ortaçağ Asur Tarihi ve Asur Kültürü- araştırdı.
This collection includes a compilation of thousands of published books ranging from family, local... more This collection includes a compilation of thousands of published books ranging from family, local and military histories, city and county directories, school, university and hospital reports, church and congregational minutes and much more. All records include images of the book's pages. We are continually growing this collection
THE excavations carried out in Babylonia and Assyria during the last few years have added immense... more THE excavations carried out in Babylonia and Assyria during the last few years have added immensely to our knowledge of the early history of those countries, and have revolutionized many of the ideas current with regard to the age and character of Babylonian civilization. In the present volume, which deals with the history of Sumer and Akkad, an attempt is made to present this new material in a connected form, and to furnish the reader with the results obtained by recent discovery and research, so far as they affect the earliest historical periods. An account is here given of the dawn of civilization in Mesopotamia, and of the early city-states which were formed from time to time in the lands of Sumer and Akkad, the two great divisions into which Babylonia was at that period divided. The primitive sculpture and other archaeological remains, discovered upon early Babylonian sites, enable us to form a fairly complete picture of the races which in those remote ages inhabited the country. By their help it is possible to realize how the primitive conditions of life were gradually modified, and how from rude beginnings there was developed the comparatively advanced civilization, which was inherited by the later Babylonians and Assyrians and exerted a remarkable influence upon other races of the ancient world. In the course of this history points are noted at which early contact with other lands took place, and it has been found possible in the historic period to trace the paths by which Sumerian culture was carried beyond the limits of Babylonia. Even in prehistoric times it is probable that the great trade routes of the later epoch were already open to traffic, and cultural connections may well have taken place at a time when political contact cannot be historically proved. This fact must be borne in mind in any treatment of the early relations of Babylonia with Egypt. As a result of recent excavation and research it has been found necessary to modify the view that Egyptian culture in its earlier stages was strongly influenced by that of Babylonia. But certain parallels are too striking to be the result of coincidence, and, although the southern Sumerian sites have yielded traces of no prehistoric culture as early as that of the Neolithic and predynastic Egyptians, yet the Egyptian evidence suggests that some contact may have taken place between the prehistoric peoples of North Africa and Western Asia
Çalışmamızın amacı, tarihte yazılı hukukun ilk örneklerini vermiş
olan Mezopotamya Uygarlıkları'n... more Çalışmamızın amacı, tarihte yazılı hukukun ilk örneklerini vermiş olan Mezopotamya Uygarlıkları'nın hukuk sistemleri hakkında araştırma yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan çalışma, esas olarak Sümer, Babil ve Eski İsrail toplumlarının hukuk anlayışları ve hukuk düzenlemelerine ilişkin inceleme ve değerlendirmeleri içermektedir. Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Eski Mezopotamya tarihine ve buna bağlı olarak Eski Mezopotamya toplumlarının sosyal ve ekonomik yapıları üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukuku'nun temel ilkeleri ve hukuk anlayışları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukukları'nda yer alan hukuksal düzenlemeler ana hatlarıyla incelenmiştir.
Batı dünyasında, Sümer kültüründen Tevrat’a, geçen konular üzerinde bazı çalışmalar yapıldı. Faka... more Batı dünyasında, Sümer kültüründen Tevrat’a, geçen konular üzerinde bazı çalışmalar yapıldı. Fakat bunlar hakkında Türkçe bir yayın yoktu. Diğer taraftan bu konulardan Kur’an’da var mıdır, varsa ne şekilde bulunuyordum şimdiye kadar araştırılmamıştı. Bu nedenle, Sümer inanış ve efsanelerinden tektanrılı dinlere gelen etkileri ve Tevrat ve Kur’an’da bulunan konuları birlikte araştırmaya karar verdim. Kur’an’da bulunan ilgili ayetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı, (Ankara, 1991) ile İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Müdürü Dr. Ali Özek başkanlığında 5 kişi tarafından hazırlanıp, 1987 tarihinde Medine’de basılmış Kuran ı Kerim ve Açıklamalı Meal’i karşılaştırmak suretiyle aldım. Kur’an’da; Tevrat’ta olan konuların hemen hepsinden söz edilmişse de daha kısa, yüzeysel ve bir konu çeşitli surelere dağılmış. Gelecekte yeni bulunacak metinlerle bunlara daha ilaveler yapılabilecektir. Çünkü Sümer din veya edebiyatına ait henüz bilinmeyen ve kırıklıkları dolayısıyla tam çözülemeyen metinler de olduğu gibi, hâlâ toprak altında da pek çok tabletin bulunduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte eldeki malzeme bile Sümer kültürünün daha sonraki dinler üzerine olan etkisini okuyuculara göstermeye yeterlidir, kanısındayım. Bize, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunan ve kendi topraklarımızdan yığınlarla çıkmakta olan çiviyazılı belgeler üzerinde araştırma yapmayı, birçok geleneğimizin, inançlarımızın, bilgilerimizin kaynağını arayıp bulma olanağını sağlayan Ulu Atamızı burada şükranla anmayı bir borç biliyorum. Ruhu kıvansın.
İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezopotamya’da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda k... more İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezopotamya’da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda keşfedilinceye inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur. Türkistan bozkırlarından Dicle'yle Fırat deltasına inen bu çok becerikli ve bilgili ulus, bölgelerinin kuzeyinde yaşayan Akad’ları da etkileyerek, olağan üstü bir uygarlık geliştirmiştir. Sümer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrıları yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı. Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aynı zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralarında bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sümerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.
Kramer, Tarih Sümer‘de başlar der. Aynı adı taşıyan kitabı incelendiğinde anlaşılır ki yalnızca t... more Kramer, Tarih Sümer‘de başlar der. Aynı adı taşıyan kitabı incelendiğinde anlaşılır ki yalnızca tarih değil, insanlığa ait pek çok olgu da orada başlar. Toprak altından öbek öbek çıkan kil tabletler, insanoğlunun ilkleri hakkında inanılmaz bilgiler verir. Bu çalışma, ilklerin yaratıcısı bu gizemli uygarlığın tabletlere sinmiş dil özelliklerine sözdizimsel ve biçimbilimsel bir dokunuştur. Diller arası yapı birliğini göstermede aynı sözcüklere sahip olmak yeterli değildir. Çünkü en aykırı diller arasında bile sözcük değişimi son derece olağandır. Dildeki doku ve örgüyü biçimbilimsel yapıda aramak ve sözcükler arası bağlantıyı sağlayan sözdizimsel birimleri çözümlemek gereklidir. Bu çalışma Sümerce uzmanlarınca okunmuş tabletlerdeki metinlerin dilbilimsel özelliklerini tarihsel ve çağdaş Türkçe verilerle karşılaştırmayı amaçlamıştır. Binyılların ve bölgelerin ayırdığı diller arasında sözdizim ve biçimbilim ilkelerinin ışığında karşılaştırmalar yapıldı. Her iki dile ait tipolojik veriler de sunuldu. Sümerce hakkında bugüne kadar araştırma yapan dilbilimcilerin başında; S. Noah Kramer, O. D. Edzard, B. Landsberger, Marıe L. Thomsen, Anton Deimel, Arno Poebel, Jeremy Black, şabor Zolyomi gibi isimler gelmektedir. Türkiye‘de akla gelen isimlerin en başında ise Muazzez şlmiye Çığ, Sümer tabletlerinin okunması ve yorumlanması konusunda başı çekmektedir. Bu dilin grameri ile ilgili çalışan kişilerin başında da; Mebrure Tosun ve Kadriye Yalvaç gibi önemli isimler akla gelmektedir. Başlama aşamasından bitimine kadar her zaman yanımda olan, değerli fikirleriyle çalışmama yön veren, ihtiyaç duyduğum her anımda yardımını esirgemeyen değerli Danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARICA‘ya teşekkür ederim.
Medeniyetlerin doğup gelişebilmesi için uygun coğrafi şartlara ihtiyaç vardır. Nitekim insanoğlun... more Medeniyetlerin doğup gelişebilmesi için uygun coğrafi şartlara ihtiyaç vardır. Nitekim insanoğlunun yerleşiminde ve kendi sosyal ihtiyaçlarını karşılamada ırmak havzaları, göl kenarları ve ulaşım bakımından uygun yerler sürekli tercih edilen yerler olmuştur. Bu şekilde Önasya?da Fırat ve Dicle nehirlerinin beslediği bereketli ovalar, Mezopotamya'da ilk uygarlıkların doğup gelişmesini sağlamıştır. Bu bölge, insanoğlunun geçirmiş olduğu tarihsel süreçte ilk yazılı kültürün başlamasına sebep olmuş son derece önemli bir yerdir. Özellikle Sümerler?in ilk çivi yazısını keşfedişi, uygarlık tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Çivi yazısının Sümerler tarafından icadıyla Mezopotamya dünyasında kültürel ve sosyal hayatta önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Günümüz bilgi ve medeniyet dünyasının temelini oluşturan eğitim ve öğretim de hiç şüphesiz Sümer dünyasının önemli bir parçasını oluşturmaktaydı. Modern dünyanın kurumlarının temelleri Sümerlere dayanır. Nasıl ki İlk devlet teşkilatlanması, ilk yasaların yapılması, ilk meclisin oluşturulması Sümerlerle beraber ortaya çıkmışsa; eğitimin temel direklerinden olan okullar da bu dönemde ortaya çıkmaya başlayarak toplum hayatının önemli bir parçasını oluşturmuştur.
Eski Mezopotamya kavimlerinden Sümer ve Babil'lilerin kültürleri üzerindeki bu araştırmada bilhas... more Eski Mezopotamya kavimlerinden Sümer ve Babil'lilerin kültürleri üzerindeki bu araştırmada bilhassa üzerinde durduğum husus, çivi yazılı kaynaklardan faydalanmak suretiyle, san'at eserlerine mânâ' vermede bir az daha ileriye gitmeğe çalışmaktır. Bu suretle arkeoloji sahasında şimdiye kadar temamen isimsiz kalmış tanrı sembollerine, ilgili metinleri taramak suretiyle, isim vermeğe çalıştım. Dolayısiyle sembollerinin isimleri bilinen tanrıların hangi tanrı oldukları daha kat'i olarak bilinecek ve hüviyetleri de bu şekilde tereddüde yer bırakmıyacak şekilde, tahminler üzerine değil, mümkün olduğu kadar sağlam ve değişmiyecek esaslara dayanarak tesbit edilmiş olacaktır. Konunun ve bizim konuya kattıklarımızın önemini belirtebilmek gayesiyle, bizden evvel yapılan çalışmaları gözden geçirmek icab etmiştir. Bu bahiste görüleceği gibi, bu konu bizim ele aldığımız açıdan ilk defa olarak işlenmektedir. A, Walther, Eski Babil'lilerin hukuk müessesesini incelerken, 'Yemin' dolayısıyla, vakıa, bir kaç tanrı sembolünün adını ele almıştır. Biz, bunlardan başka, yalnız yeni isimler bulmuş değil, bunların arkeolojideki örneklerini de tesbit etmiş bulunuyoruz.
Aşağıda kısa bir hülâsası sunulacak olan bu konu, aynı adlı doktora tezi olarak incelenmiştir. Bu... more Aşağıda kısa bir hülâsası sunulacak olan bu konu, aynı adlı doktora tezi olarak incelenmiştir. Burada bilhassa önemle üzerinde durduğum mesele, yazılı vesikalarla arkeolojik tipler arasında tam bir ayniyet bulmağa çalışıp, şimdiye kadar ilim âleminde isimsiz kalmış veya yanlış isimlendirilmiş olan tiplerin hüviyet tesbitlerini, tahminler üzerine değil, mümkün olduğu kadar sağlam ve değişmiyecek esaslara dayanacak şekilde yapabilmeğe gayret etmek olmuştur. Yukarıda anlatılan ana çerçeveyi esas tutarak yapmış olduğum bu araştırma aslında 145 sayfa tutmaktadır. Burada Önsöz ve Girişten sonra asıl metin başlıca üç bölüme ayrılmaktadır: I — Moortgat'ın Tanrı - Kral nazariyesinin incelenmesi; II — Eski Babil silindir mühürlerinde bulunan bazı önemli mythologique tipler; III — Mezopotamya ve civarında Boğa Kültünün san'attaki izleri, (bu münasebetle bu bölgedeki Bo ğa Kültü genel olarak incelenmiştir).
Mircea Eliade (1907-1986) önde gelen din tarihçilerindendir. Çeşitli dinsel geleneklerdeki simges... more Mircea Eliade (1907-1986) önde gelen din tarihçilerindendir. Çeşitli dinsel geleneklerdeki simgesel dile ilişkin araştırmalar yapmış ve mistik görüngünün temelini oluşturan mitlerin anlamını çözümleyip birleştirmeye çalışmıştır. 1928'de Bükreş Üniversitesinde felsefe dalında yüksek lisans yaptı. 1928-31 yıllarında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe ve Hint felsefesi okudu ve altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. 1933'te Yoga: Essai sur les origines de la mystique indienne adlı çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1933-39 yıllarında Bükreş'te Hint felsefesi ve din tarihi okuttu. 1945'te konuk profesör olarak Ecole de Hautes Etudes'e gitti. 1951' de, alanındaki en önemli eserlerden birisi olan Şamanizm'i yayımladı. 1956'da Chicago Üniversitesi'ne geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 16 ciltlik Encyclopedia of Religion'un (1987) baş editörlüğünü yapmıştır. Eliade geleneksel ve çağdaş toplumlardaki dinsel deneyimi, hiyerofani'ler diye isimlendirdiği görüngüleri incelemiş, dünyanın çeşitli dinlerindeki izini sürmüş ve çözümlemiştir. Eliade düşüncelerini yazdığı roman ve güncelerde de ifade etmiştir. Bu tür eserlerinden de bazıları dilimize çevrilmiştir.
Din ve ekonomi, toplumsal yaşamı yönlendiren ve günlük siyaseti belirleyen iki önemli olgudur. To... more Din ve ekonomi, toplumsal yaşamı yönlendiren ve günlük siyaseti belirleyen iki önemli olgudur. Toplumda önem atfedilen bu iki kavram sık sık araştırmaların konusu olmaktadır. Bu iki kavramın birbiriyle olan ilişkisi de ayrı bir konu olarak araştırmaya değerdir. Bu çalışma da bahse konu olan ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada din ve ekonomi kavramlarının birbiriyle ilişkili olduğu ve iki kavramın da birbirini etkilediği ve şekillendirdiği hipotezi konu edinilmiştir. Bu bağlamda ilkel dinler, antik inanışlar ve İbrahimi dinler araştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Mümkün olduğunca bu inanışların kutsal saydığı metinlerden yararlanılmış, bunun yanı sıra hipotezde bahsedilen ilişki tarihsel ve toplumsal açıdan da değerlendirilmiştir. Bu çalışma, dinlerin ekonomik hayat bakışı ile ilgili karşılaştırmalı bir değerlendirme olarak tasarlanmamıştır. Metinde her bir inancın ekonomik öğretileri, birbirinden bağımsız olacak şekilde irdelenmiştir. Bu bağlamda özellikle Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ön plana çıkarılmıştır.
Sanatın başlıca bir konusu olan “aşk”, bireysel-toplumsal bir mit niteliği de göstermektedir. “Aş... more Sanatın başlıca bir konusu olan “aşk”, bireysel-toplumsal bir mit niteliği de göstermektedir. “Aşk”ın ilgili olduğu kadın-erkek ilişkisinin temel olgu ve kavramlarının kaynağı; ahlakî gelenek ve görüşlerin köken ve nitelikleri; mitolojilerin, kutsal kitapların ve çeşitli öğretilerin “yaradılış” anlatılarında izlenebilmektedir. Bazı “yaradılış” anlatı ve mitleri Havva’dan önce Lilith adında bir kadın yaratıldığından bahsetmektedir. İlk kez görüldüğü İÖ 2000’lere ait bir Sümer yaradılış öyküsünde; anaerkil dönemin bir tanrıçası olup ataerkil Sümer dünyasından kovulan Lilith; çok sonra, Kabala öğretisinin metinlerinde de dışlanan bir karakter durumundadır. “Güçlü-özne” olan kadın imgesini toplumsal yaşamdan dışlayıp, Tanrı-devlet-erkek bireşimi bir “erk’e tâbi” kadın kimliğini ‘makbul’ sayan anlatı ve sanat yapıtlarında Lilith ile Havva, kadın kimliğinin ve “ahlak”ın karşıt kutuplarını simgeleyen mitolojik figür özellikleri göstermektedir. Kutsal metinlerde yılan-İbliskadın (Lilith) katışımı canlının Havva’yı “yasak meyve”ye ikna etmesiyle gelişen olayları işleyen sanat eserlerinde iki karakter, birbirine düşman olmalarına vesile bir karşıtlıklar imgelemiyle yansıtılmıştır. Sanatın “cinsiyet ideolojisi”nin hizmetinde rol oynadığını örnekleyen bazı sanat eserlerindeki betimlerde ve çağdaş dijital-fantastik betimlerde kadınlarla kötülük arasında bir bağ, yılan-kadın bileşimi figürlerle belirginleştirilmiştir. Evrenle bir mülkiyet ilişkisi geliştiren insan türünün erkek cinsi, “egemenliği” dişisine karşı daha komplike şekilde geliştirmiş, kadını Lilith veya Havva olmaya zorlamış; kendisi de gerçekdışı “kuvvet-kudret” imgeleminin gölgesinde ezik kalmıştır. “Yarar değerleriyle” şekillendirilmiş dünyada, tarafları özgür-gerçek özneler olamayan “aşk”, gerçek olmaktan çok, olanaksız bir mit haline gelmiştir.
Mezhepler, dini, siyasî, toplumsal ve itikadî şartların etkisiyle ortaya çıkan
kurumsallaşmış beş... more Mezhepler, dini, siyasî, toplumsal ve itikadî şartların etkisiyle ortaya çıkan kurumsallaşmış beşerî oluşumlardır. İslâm toplumunda mezheplerin etkisi sadece ortaya çıktıkları toplumsal çevre ve zaman dilimiyle sınırlı kalmamış, günümüze kadar devam ede gelen tarihi süreç içerisinde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu sebeple Müslüman coğrafyada ortaya çıkmış siyasî-dinî hareketleri doğru ve sağlıklı bir şekilde anlamak, geleceğin sağlam temeller üzerine inşa edilebilmesi açısından son derece önemlidir. Karmatîlik konusu ülkemizde genel olarak ihmal edilmiş, bu ihmal neticesinde hareketin dünü ve günümüze yansımaları noktasında doğru ya da yanlış pek çok iddia gündeme getirilmiştir. Bu sebeple hicri üçüncü asrın ortalarından itibaren yaklaşık yüzelli yıllık bir süreç içerisinde İslam âlemini ciddi anlamda etkilemiş olan Karmatîliğin doğuş ve gelişim sürecinin açığa çıkarılması, İslam düşünce hayatında kapalı kalmış birtakım noktaların aydınlatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Kaynaklarda Karmatî hareketin kurucusu olarak gösterilen Hamdan Karmat, hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında İsmâilî davetin Irak bölgesinde baş dâî olarak görev yapmış, ona nispet edilen Karmatî hareket hicrî dördüncü asrın sonlarına kadar İslâm âleminin çeşitli bölgelerinde önemli faaliliyetlerde bulunmuştur. Bu nedenle tezimizin sınırları genel olarak bu zaman dilimini ve bu dönemde Karmatîler’in etkin oldukları bölgeleri kapsayacaktır.
Uploads
Papers by Hasan Turakine
Bu makale, " Hitit Kültüründe Hurri Etkisi " adlı doktora tezinden hazırlanmıştır.
sonra bu topraklarda Dicle ve Fırat'a kaynaklık eden Anadolu ve
Mısır' ın tarihsel gelişimini değiştirecek kent devleti, krallık, imparatorluklar; Babil, Asur, Hitit...
Asur Uygarlığı; köy toplumundan kent devletine geçişin öncülerinden. Yazının ve tekerleğin mucidi Sümerler'den sonra Mezopotamya'da belirgin sınıflı toplum olgusu. Bu olgiınun zorunlu sonucu; yasalar, din ve bürokrasi...
Kültürlerin birbiriyle etkileşimi salt coğrafi konumlarıyla değil,
fakat ekonomik ve siyasal gelişmişlikle de içiçe geçer. Savaşlar, parçalanmalar ve ayaklanmalar ile yer değiştiren pazar ve ticaret merkezleri, kültür merkezleri.
Günümüz inanç ve dinsel dogmalarının kaynakları bu tarihsel dönemde çıkıyor: Tufan, Yaratılış... Bu söylencelerin ilk metinleri, gündelik hayatta kullandığımız birçok deyimin kökenleri işte bu uygarlıklardan bize kalan miras.
Erol Sever, Mezopotamya Uygarlığı içinde çok önemli bir yeri olan Asurların kapsamlı tarihini -İlk ve Ortaçağ Asur Tarihi ve Asur Kültürü- araştırdı.
olan Mezopotamya Uygarlıkları'nın hukuk sistemleri hakkında araştırma
yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan çalışma, esas olarak Sümer, Babil ve Eski İsrail toplumlarının hukuk anlayışları ve hukuk
düzenlemelerine ilişkin inceleme ve değerlendirmeleri içermektedir.
Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Eski
Mezopotamya tarihine ve buna bağlı olarak Eski Mezopotamya
toplumlarının sosyal ve ekonomik yapıları üzerinde durulmuştur. İkinci
bölümde, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukuku'nun temel ilkeleri ve
hukuk anlayışları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Eski Mezopotamya
ve Eski İsrail Hukukları'nda yer alan hukuksal düzenlemeler ana hatlarıyla
incelenmiştir.
Gelecekte yeni bulunacak metinlerle bunlara daha ilaveler yapılabilecektir. Çünkü Sümer din veya edebiyatına ait henüz bilinmeyen ve kırıklıkları dolayısıyla tam çözülemeyen metinler de olduğu gibi, hâlâ toprak altında da pek çok tabletin bulunduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte eldeki malzeme bile Sümer kültürünün daha sonraki dinler üzerine olan etkisini okuyuculara göstermeye yeterlidir, kanısındayım.
Bize, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunan ve kendi topraklarımızdan yığınlarla çıkmakta olan çiviyazılı belgeler üzerinde araştırma yapmayı, birçok geleneğimizin, inançlarımızın, bilgilerimizin kaynağını arayıp bulma olanağını sağlayan Ulu Atamızı burada şükranla anmayı bir borç biliyorum. Ruhu kıvansın.
Muazzez İlmiye Çığ
Sümer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrıları yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı.
Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aynı zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralarında bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sümerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.
Başlama aşamasından bitimine kadar her zaman yanımda olan, değerli fikirleriyle çalışmama yön veren, ihtiyaç duyduğum her anımda yardımını esirgemeyen değerli Danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARICA‘ya teşekkür ederim.
Konunun ve bizim konuya kattıklarımızın önemini belirtebilmek gayesiyle, bizden evvel yapılan çalışmaları gözden geçirmek icab etmiştir. Bu bahiste görüleceği gibi, bu konu bizim ele aldığımız açıdan ilk defa olarak işlenmektedir. A, Walther, Eski Babil'lilerin hukuk müessesesini incelerken, 'Yemin' dolayısıyla, vakıa, bir kaç tanrı sembolünün adını ele almıştır. Biz, bunlardan başka, yalnız yeni isimler bulmuş değil, bunların arkeolojideki örneklerini de tesbit etmiş bulunuyoruz.
Yukarıda anlatılan ana çerçeveyi esas tutarak yapmış olduğum bu araştırma aslında 145 sayfa tutmaktadır. Burada Önsöz ve Girişten sonra asıl metin başlıca üç bölüme ayrılmaktadır:
I — Moortgat'ın Tanrı - Kral nazariyesinin incelenmesi;
II — Eski Babil silindir mühürlerinde bulunan bazı önemli mythologique tipler;
III — Mezopotamya ve civarında Boğa Kültünün san'attaki izleri, (bu münasebetle bu bölgedeki Bo ğa Kültü genel olarak incelenmiştir).
yıllarında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe ve Hint felsefesi okudu ve altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. 1933'te Yoga: Essai sur les origines de la mystique indienne adlı
çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1933-39 yıllarında Bükreş'te Hint felsefesi ve din tarihi okuttu.
1945'te konuk profesör olarak Ecole de Hautes Etudes'e gitti. 1951' de, alanındaki en önemli eserlerden birisi olan Şamanizm'i yayımladı. 1956'da Chicago Üniversitesi'ne geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 16 ciltlik Encyclopedia of Religion'un (1987) baş editörlüğünü yapmıştır.
Eliade geleneksel ve çağdaş toplumlardaki dinsel deneyimi, hiyerofani'ler diye isimlendirdiği görüngüleri incelemiş, dünyanın çeşitli dinlerindeki izini sürmüş ve çözümlemiştir. Eliade düşüncelerini yazdığı roman ve güncelerde de ifade etmiştir. Bu tür eserlerinden de bazıları dilimize çevrilmiştir.
Bu çalışmada din ve ekonomi kavramlarının birbiriyle ilişkili olduğu ve iki kavramın da birbirini etkilediği ve şekillendirdiği hipotezi konu edinilmiştir. Bu bağlamda ilkel dinler, antik inanışlar ve İbrahimi dinler araştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Mümkün olduğunca bu inanışların kutsal saydığı metinlerden yararlanılmış, bunun yanı sıra hipotezde bahsedilen ilişki tarihsel ve toplumsal açıdan da değerlendirilmiştir.
Bu çalışma, dinlerin ekonomik hayat bakışı ile ilgili karşılaştırmalı bir değerlendirme olarak tasarlanmamıştır. Metinde her bir inancın ekonomik öğretileri, birbirinden bağımsız olacak şekilde irdelenmiştir. Bu bağlamda özellikle Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ön plana çıkarılmıştır.
kadın yaratıldığından bahsetmektedir. İlk kez görüldüğü İÖ 2000’lere ait bir Sümer yaradılış öyküsünde; anaerkil dönemin bir tanrıçası olup ataerkil Sümer dünyasından kovulan Lilith; çok sonra, Kabala öğretisinin metinlerinde de dışlanan bir karakter
durumundadır. “Güçlü-özne” olan kadın imgesini toplumsal yaşamdan dışlayıp, Tanrı-devlet-erkek bireşimi bir “erk’e tâbi” kadın kimliğini ‘makbul’ sayan anlatı ve sanat yapıtlarında Lilith ile Havva, kadın kimliğinin ve “ahlak”ın karşıt kutuplarını
simgeleyen mitolojik figür özellikleri göstermektedir. Kutsal metinlerde yılan-İbliskadın (Lilith) katışımı canlının Havva’yı “yasak meyve”ye ikna etmesiyle gelişen olayları işleyen sanat eserlerinde iki karakter, birbirine düşman olmalarına vesile bir
karşıtlıklar imgelemiyle yansıtılmıştır. Sanatın “cinsiyet ideolojisi”nin hizmetinde rol oynadığını örnekleyen bazı sanat eserlerindeki betimlerde ve çağdaş dijital-fantastik
betimlerde kadınlarla kötülük arasında bir bağ, yılan-kadın bileşimi figürlerle belirginleştirilmiştir. Evrenle bir mülkiyet ilişkisi geliştiren insan türünün erkek cinsi, “egemenliği” dişisine karşı daha komplike şekilde geliştirmiş, kadını Lilith veya
Havva olmaya zorlamış; kendisi de gerçekdışı “kuvvet-kudret” imgeleminin gölgesinde ezik kalmıştır. “Yarar değerleriyle” şekillendirilmiş dünyada, tarafları özgür-gerçek özneler olamayan “aşk”, gerçek olmaktan çok, olanaksız bir mit haline
gelmiştir.
Thesis Chapters by Hasan Turakine
kurumsallaşmış beşerî oluşumlardır. İslâm toplumunda mezheplerin etkisi sadece ortaya çıktıkları toplumsal çevre ve zaman dilimiyle sınırlı kalmamış, günümüze kadar devam ede gelen tarihi süreç içerisinde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu sebeple Müslüman coğrafyada ortaya çıkmış siyasî-dinî hareketleri doğru ve sağlıklı bir şekilde anlamak, geleceğin sağlam temeller üzerine inşa edilebilmesi açısından son derece önemlidir.
Karmatîlik konusu ülkemizde genel olarak ihmal edilmiş, bu ihmal neticesinde hareketin dünü ve günümüze yansımaları noktasında doğru ya da yanlış pek çok iddia gündeme getirilmiştir. Bu sebeple hicri üçüncü asrın ortalarından itibaren yaklaşık yüzelli yıllık bir süreç içerisinde İslam âlemini ciddi anlamda etkilemiş olan Karmatîliğin doğuş ve gelişim sürecinin açığa çıkarılması, İslam düşünce hayatında kapalı kalmış birtakım noktaların aydınlatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Kaynaklarda Karmatî hareketin kurucusu olarak gösterilen Hamdan Karmat,
hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında İsmâilî davetin Irak bölgesinde baş dâî olarak görev yapmış, ona nispet edilen Karmatî hareket hicrî dördüncü asrın sonlarına kadar İslâm âleminin çeşitli bölgelerinde önemli faaliliyetlerde bulunmuştur. Bu nedenle tezimizin sınırları genel olarak bu zaman dilimini ve bu dönemde Karmatîler’in etkin oldukları bölgeleri kapsayacaktır.
Bu makale, " Hitit Kültüründe Hurri Etkisi " adlı doktora tezinden hazırlanmıştır.
sonra bu topraklarda Dicle ve Fırat'a kaynaklık eden Anadolu ve
Mısır' ın tarihsel gelişimini değiştirecek kent devleti, krallık, imparatorluklar; Babil, Asur, Hitit...
Asur Uygarlığı; köy toplumundan kent devletine geçişin öncülerinden. Yazının ve tekerleğin mucidi Sümerler'den sonra Mezopotamya'da belirgin sınıflı toplum olgusu. Bu olgiınun zorunlu sonucu; yasalar, din ve bürokrasi...
Kültürlerin birbiriyle etkileşimi salt coğrafi konumlarıyla değil,
fakat ekonomik ve siyasal gelişmişlikle de içiçe geçer. Savaşlar, parçalanmalar ve ayaklanmalar ile yer değiştiren pazar ve ticaret merkezleri, kültür merkezleri.
Günümüz inanç ve dinsel dogmalarının kaynakları bu tarihsel dönemde çıkıyor: Tufan, Yaratılış... Bu söylencelerin ilk metinleri, gündelik hayatta kullandığımız birçok deyimin kökenleri işte bu uygarlıklardan bize kalan miras.
Erol Sever, Mezopotamya Uygarlığı içinde çok önemli bir yeri olan Asurların kapsamlı tarihini -İlk ve Ortaçağ Asur Tarihi ve Asur Kültürü- araştırdı.
olan Mezopotamya Uygarlıkları'nın hukuk sistemleri hakkında araştırma
yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda hazırlanan çalışma, esas olarak Sümer, Babil ve Eski İsrail toplumlarının hukuk anlayışları ve hukuk
düzenlemelerine ilişkin inceleme ve değerlendirmeleri içermektedir.
Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Eski
Mezopotamya tarihine ve buna bağlı olarak Eski Mezopotamya
toplumlarının sosyal ve ekonomik yapıları üzerinde durulmuştur. İkinci
bölümde, Eski Mezopotamya ve Eski İsrail Hukuku'nun temel ilkeleri ve
hukuk anlayışları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Eski Mezopotamya
ve Eski İsrail Hukukları'nda yer alan hukuksal düzenlemeler ana hatlarıyla
incelenmiştir.
Gelecekte yeni bulunacak metinlerle bunlara daha ilaveler yapılabilecektir. Çünkü Sümer din veya edebiyatına ait henüz bilinmeyen ve kırıklıkları dolayısıyla tam çözülemeyen metinler de olduğu gibi, hâlâ toprak altında da pek çok tabletin bulunduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte eldeki malzeme bile Sümer kültürünün daha sonraki dinler üzerine olan etkisini okuyuculara göstermeye yeterlidir, kanısındayım.
Bize, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunan ve kendi topraklarımızdan yığınlarla çıkmakta olan çiviyazılı belgeler üzerinde araştırma yapmayı, birçok geleneğimizin, inançlarımızın, bilgilerimizin kaynağını arayıp bulma olanağını sağlayan Ulu Atamızı burada şükranla anmayı bir borç biliyorum. Ruhu kıvansın.
Muazzez İlmiye Çığ
Sümer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer, Gök, Hava, Su Tanrıları yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı.
Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aynı zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralarında bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sümerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.
Başlama aşamasından bitimine kadar her zaman yanımda olan, değerli fikirleriyle çalışmama yön veren, ihtiyaç duyduğum her anımda yardımını esirgemeyen değerli Danışman Hocam Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARICA‘ya teşekkür ederim.
Konunun ve bizim konuya kattıklarımızın önemini belirtebilmek gayesiyle, bizden evvel yapılan çalışmaları gözden geçirmek icab etmiştir. Bu bahiste görüleceği gibi, bu konu bizim ele aldığımız açıdan ilk defa olarak işlenmektedir. A, Walther, Eski Babil'lilerin hukuk müessesesini incelerken, 'Yemin' dolayısıyla, vakıa, bir kaç tanrı sembolünün adını ele almıştır. Biz, bunlardan başka, yalnız yeni isimler bulmuş değil, bunların arkeolojideki örneklerini de tesbit etmiş bulunuyoruz.
Yukarıda anlatılan ana çerçeveyi esas tutarak yapmış olduğum bu araştırma aslında 145 sayfa tutmaktadır. Burada Önsöz ve Girişten sonra asıl metin başlıca üç bölüme ayrılmaktadır:
I — Moortgat'ın Tanrı - Kral nazariyesinin incelenmesi;
II — Eski Babil silindir mühürlerinde bulunan bazı önemli mythologique tipler;
III — Mezopotamya ve civarında Boğa Kültünün san'attaki izleri, (bu münasebetle bu bölgedeki Bo ğa Kültü genel olarak incelenmiştir).
yıllarında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe ve Hint felsefesi okudu ve altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. 1933'te Yoga: Essai sur les origines de la mystique indienne adlı
çalışmasıyla doktorasını tamamladı. 1933-39 yıllarında Bükreş'te Hint felsefesi ve din tarihi okuttu.
1945'te konuk profesör olarak Ecole de Hautes Etudes'e gitti. 1951' de, alanındaki en önemli eserlerden birisi olan Şamanizm'i yayımladı. 1956'da Chicago Üniversitesi'ne geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 16 ciltlik Encyclopedia of Religion'un (1987) baş editörlüğünü yapmıştır.
Eliade geleneksel ve çağdaş toplumlardaki dinsel deneyimi, hiyerofani'ler diye isimlendirdiği görüngüleri incelemiş, dünyanın çeşitli dinlerindeki izini sürmüş ve çözümlemiştir. Eliade düşüncelerini yazdığı roman ve güncelerde de ifade etmiştir. Bu tür eserlerinden de bazıları dilimize çevrilmiştir.
Bu çalışmada din ve ekonomi kavramlarının birbiriyle ilişkili olduğu ve iki kavramın da birbirini etkilediği ve şekillendirdiği hipotezi konu edinilmiştir. Bu bağlamda ilkel dinler, antik inanışlar ve İbrahimi dinler araştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Mümkün olduğunca bu inanışların kutsal saydığı metinlerden yararlanılmış, bunun yanı sıra hipotezde bahsedilen ilişki tarihsel ve toplumsal açıdan da değerlendirilmiştir.
Bu çalışma, dinlerin ekonomik hayat bakışı ile ilgili karşılaştırmalı bir değerlendirme olarak tasarlanmamıştır. Metinde her bir inancın ekonomik öğretileri, birbirinden bağımsız olacak şekilde irdelenmiştir. Bu bağlamda özellikle Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet ön plana çıkarılmıştır.
kadın yaratıldığından bahsetmektedir. İlk kez görüldüğü İÖ 2000’lere ait bir Sümer yaradılış öyküsünde; anaerkil dönemin bir tanrıçası olup ataerkil Sümer dünyasından kovulan Lilith; çok sonra, Kabala öğretisinin metinlerinde de dışlanan bir karakter
durumundadır. “Güçlü-özne” olan kadın imgesini toplumsal yaşamdan dışlayıp, Tanrı-devlet-erkek bireşimi bir “erk’e tâbi” kadın kimliğini ‘makbul’ sayan anlatı ve sanat yapıtlarında Lilith ile Havva, kadın kimliğinin ve “ahlak”ın karşıt kutuplarını
simgeleyen mitolojik figür özellikleri göstermektedir. Kutsal metinlerde yılan-İbliskadın (Lilith) katışımı canlının Havva’yı “yasak meyve”ye ikna etmesiyle gelişen olayları işleyen sanat eserlerinde iki karakter, birbirine düşman olmalarına vesile bir
karşıtlıklar imgelemiyle yansıtılmıştır. Sanatın “cinsiyet ideolojisi”nin hizmetinde rol oynadığını örnekleyen bazı sanat eserlerindeki betimlerde ve çağdaş dijital-fantastik
betimlerde kadınlarla kötülük arasında bir bağ, yılan-kadın bileşimi figürlerle belirginleştirilmiştir. Evrenle bir mülkiyet ilişkisi geliştiren insan türünün erkek cinsi, “egemenliği” dişisine karşı daha komplike şekilde geliştirmiş, kadını Lilith veya
Havva olmaya zorlamış; kendisi de gerçekdışı “kuvvet-kudret” imgeleminin gölgesinde ezik kalmıştır. “Yarar değerleriyle” şekillendirilmiş dünyada, tarafları özgür-gerçek özneler olamayan “aşk”, gerçek olmaktan çok, olanaksız bir mit haline
gelmiştir.
kurumsallaşmış beşerî oluşumlardır. İslâm toplumunda mezheplerin etkisi sadece ortaya çıktıkları toplumsal çevre ve zaman dilimiyle sınırlı kalmamış, günümüze kadar devam ede gelen tarihi süreç içerisinde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu sebeple Müslüman coğrafyada ortaya çıkmış siyasî-dinî hareketleri doğru ve sağlıklı bir şekilde anlamak, geleceğin sağlam temeller üzerine inşa edilebilmesi açısından son derece önemlidir.
Karmatîlik konusu ülkemizde genel olarak ihmal edilmiş, bu ihmal neticesinde hareketin dünü ve günümüze yansımaları noktasında doğru ya da yanlış pek çok iddia gündeme getirilmiştir. Bu sebeple hicri üçüncü asrın ortalarından itibaren yaklaşık yüzelli yıllık bir süreç içerisinde İslam âlemini ciddi anlamda etkilemiş olan Karmatîliğin doğuş ve gelişim sürecinin açığa çıkarılması, İslam düşünce hayatında kapalı kalmış birtakım noktaların aydınlatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Kaynaklarda Karmatî hareketin kurucusu olarak gösterilen Hamdan Karmat,
hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında İsmâilî davetin Irak bölgesinde baş dâî olarak görev yapmış, ona nispet edilen Karmatî hareket hicrî dördüncü asrın sonlarına kadar İslâm âleminin çeşitli bölgelerinde önemli faaliliyetlerde bulunmuştur. Bu nedenle tezimizin sınırları genel olarak bu zaman dilimini ve bu dönemde Karmatîler’in etkin oldukları bölgeleri kapsayacaktır.