Papers by Murat Cevik
Öz: Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, gündeme geldiği 1980‘lerden günümüze, yaşanan gelişmeler d... more Öz: Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, gündeme geldiği 1980‘lerden günümüze, yaşanan gelişmeler doğrultusunda
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir.
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Conference Presentations by Murat Cevik
“IArcSAS” 1st INTERNATIONALARCHITECTURAL SCIENCESAND APPLICATIONSYMPOSIUM - CONFERENCE PANNEL BOOK, 2021
Kentsel toplumsal dönüşüm araştırmalarında önemli bir yere sahip olan sosyo- mekânsal yaklaşım, t... more Kentsel toplumsal dönüşüm araştırmalarında önemli bir yere sahip olan sosyo- mekânsal yaklaşım, toplumsal olgu ve süreçlerin, aynı zamanda mekânsal olduğunu vurgular. Benzer şekilde sosyo-ekolojik yaklaşım, “toplumsal”, “yönetsel” ve “iktisadi” olanın doğal-ekolojik yapılar ile etkileşim ve ilişkilerine atıf yaparak, iki temel düzeyde değişkenlerden oluşan bir sistem çözümlemesi yöntemi önerir. Ağırlıklı olarak kırsal alanlarla yakın etkileşim içinde olan doğal yapıların insan yerleşimleri ve toplumsal yapılar ile etkileşiminin anlaşılması, yalnızca kırsal değil aynı zamanda kentsel toplum ve insan hareketliliğinin çözümlenmesi için de önemli olanaklar sağlayacaktır. Bu bakışla, bilinen anlamda “göç” başta olmak üzere, bölge içi ve yerleşimler arasındaki insan hareketliliğinin, sosyo-ekolojik sistemlerdeki değişim ve dönüşümler ile ilişkili olarak ortaya çıktığı varsayımı üzerinden bir çözümleme yönteminin geliştirilmesi yarar taşımaktadır. Sosyo-ekolojik dönüşümün, neden ve sonuç olarak kentsel ve kırsal alanlardaki göç olgusuyla etkileşiminin çözümlenmesi ile kentsel ve kırsal alanlara yönelik strateji ve planlama çalışmalarında çok düzeyli bir araç geliştirilmiş olacaktır.
Caucasus Mountain Forum 2019: The Caucasus Research Agenda – a Key for Sustainable Regional Development, 2019
Upper Kura River Basin defines the Turkish part of the larger basin, located in the North-Estern ... more Upper Kura River Basin defines the Turkish part of the larger basin, located in the North-Estern Anatolia, which also covers the land of the Ardahan Province of Republic of Turkiye, neigbouring Georgia. The region is an important part of the Caucasus Ecoregion and one of the most important regions of the country with key biodiversity areas and conservation landscapes, such as Yalnızçam Mountains, Ardahan Plain and Forests, Posof Forests, Çıldır and Aktaş Lakes and Kura River itself. Given this important position in biodiversity conservation, Kura Basin needs to be considered as a priority basin, by means of its rural structure and the socio-ecological systems and production landscapes, as the main resource for the rural life and sustainable development. The study is the main component of the "Kura Basin Ecology Atlas Project", funded by UNDP-GEF Small Grants Programme and implemented by IMECE Association, in cooperation with Akademia Consulting Co.Ltd. and relevant stakeholders. Kura Basin (Socio-) ecological Atlas is the first study specifically focusing on the basin, with its methodology developed using socio-ecological system analysis and ecoregion conservation approach, powered by GIS analysis and participatory design activities. The idea and aim of the study is to provide a compiled information and analysis on the socio-ecological system of the basin with its biotic and abiotic resources, production landscapes, that are highly important for decision-making and strategic planning for sustainable regional and rural development, especially for local administrations and nature conservation institutions in the region. Also, it is proposed to contribute to the Caucasus Ecoregion Conservation Plan and its associated activites, as well as other national and Caucasus ecoregion related research and policy making initiatives. The paper/presentation will cover the methodology, process, findings followed by comments and practical recommendations for socio-ecological system based analysis for sustainable regional development, relevant policy and strategic planning processes.
8 KASIM DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 41. KOLOKYUMU, 2017
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in ilanının ardından modernleşme sürecine giren Türkiye’nin tarihinde... more Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in ilanının ardından modernleşme sürecine giren Türkiye’nin tarihinde, eğitim yoluyla ve kırdan başlayan bir kalkınma vizyonuna sahip örnek eğitim kurumları olarak yer almaktadırlar. Uzun yıllar süren bir ulusal savaşın ardından, yüksek oranda bir kırsal nüfusa ve düşük bir eğitim düzeyine sahip olan bir ülkenin mevcut durumu göz önünde bulundurularak, kıra öncelik veren eğitim odaklı bir kalkınma anlayışı benimsenmiştir. O dönemin aydınlanma ruhu ile köy enstitüleri vizyonu bir araya gelerek ülke sathında 22 bölgede köy enstitüleri kurulmuştur. Köy enstitüleri kuruluş kararının arkasında, bu yorgun fakat kararlı ülkenin içinde bulunduğu koşulların geniş bir analizinin izleri bulunmaktadır. Tüm köy enstitüleri; çağdaş kültürel, bilimsel ve uygulamalı bilgilerin sağlandığı ortamlar olmalarının yanısıra yere özgü içsel kaynaklardan beslenmeleri ile kalkınmanın lokomotiflerinden biri olarak planlanmışlardır.
Köy enstitüleri; işbirliği ile gerçekleşen yapım süreçleri, teorinin yanısıra uygulamaya ve üretime verdikleri yer, kampus organizasyonları, bulundukları yöreye ve ülkeye olan katkıları ile, diğer alışılmış eğitim kurumlarına kıyasla ayırıcı niteliklere sahiptirler. Ülkesel ve bölgesel planlamadan sorumlu bir kuruluşun olmadığı bir dönemde, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı; eğitim kurumlarının yer seçimlerinde bölge tabanlı bir öngörüyü geliştirmiş olmanın yanısıra, dünya için çok yeni bir eğitim anlayışını da ülkeye tanıtmıştır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, köy enstitülerinin kuruluşunda gözetilmiş olan, kırsal alandan kaynak alan bölgeleme yaklaşımını ve birlikte üretim temelli eğitim anlayışını kalkınma ekseni üzerinden değerlendirmektir. Araştırma; köy enstitüleri üzerine yapılmış çalışmalardan derlenen yazılı ve görsel belgeler ışığında sürdürülmektedir. Ortaya çıkan sonuçlar; yere özgü dinamiklerinin ortaya çıkarılmasını bekleyen kırsal alanlar için, günümüzün ağ odaklı işbirliklerine yer açmayı hedefleyen pratiklerine, bugün de yol gösterici niteliktedir.
13. Ulusal Bölge Bilimi-Bölge Planlama Kongresi, 2010
Sürdürülebilir Kalkınma kavramı, farklı boyutlarıyla gündeme geldiği 1980’lerden
günümüze geçen y... more Sürdürülebilir Kalkınma kavramı, farklı boyutlarıyla gündeme geldiği 1980’lerden
günümüze geçen yaklaşık 30 yıllık süreçte gelişim ve dönüşüme uğramıştır. Özellikle
kavramın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında etkin rol oynayan Birleşmiş Milletler
Örgütünün mali ve teknik desteğiyle çeşitli düzeylerde müdahil olduğu, merkezi ve yerel
yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde yürütülen proje
çalışmalarıyla, uygulama boyutu üzerinde tartışılabilecek somut örnekler ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde, iç dinamiklerin yanında küresel iktisadi ve siyasal değişim ve gelişmelerin de
etkisiyle farklı dönemsel uygulamaların görüldüğü yerel kalkınma çalışmaları, özellikle
Avrupa Birliği üyelik süreci ile birlikte, çevre ve sürdürülebilir kalkınma odaklı
uluslararası sözleşmelere taraf olunmasının gerekleri çerçevesinde yeni bir boyut
kazanmıştır. BM başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlar ve özel sektörün yerel kalkınma
çabalarında giderek artan mali ve teknik destekleriyle birlikte, çok müdahilli ve bileşenli
kalkınma faaliyetleri ve kamu dışı örgütlenmelerinin gelişerek yaygınlaşması, ulusal
düzeyde “sürdürülebilir kalkınma”nın bütünleştirileceği kalkınma stratejileri ve öngördüğü
üst yapılanmaların kurumsallaşması çalışmaları, bu süreç ve dönemin yansımalarından
bazıları olarak belirtilebilir.
Bu çerçevede, özellikle uluslararası kuruluşların ve özel sektörün farklı boyutlarda müdahil
olduğu “sürdürülebilir” bölgesel kalkınma çalışmalarının gözlemlenen ve olası çevresel,
toplumsal ve mekansal etkileri ışığında, bir yerel-bölgesel “sürdürülebilir” kalkınma
stratejisinin temel ilke ve uygulama yöntemlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
TÜCAUM 6. Ulusal Coğrafya Kongresi, 367-376, 2010
Öz: Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, gündeme geldiği 1980‘lerden günümüze, yaşanan gelişmeler d... more Öz: Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, gündeme geldiği 1980‘lerden günümüze, yaşanan gelişmeler doğrultusunda
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir./
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Thesis Chapters by Murat Cevik
The main objective of this study is to evaluate the socio-spatial impacts of the restructuring of... more The main objective of this study is to evaluate the socio-spatial impacts of the restructuring of a locality, Karabük, which was shaped under a different development strategy, namely, import substitution industrialization strategy.
Karabük case shows that establishment of Karabük Iron and Steal Factories was decided on the basis of political and social priorities of a period when there was limited competitive environment and such priorities have lost their primacy under the export oriented growth strategy in a highly competitive international environment. The recent experience shows that Karabük fails to cope with this reality and the industrial base of the locality ever increasingly fails to support the economy of the city. The thesis is also an attempt to show the socio-spatial repercussions of this failure on the locality. It will be shown that, closing down the Factories would have important negative impacts upon the whole city, rather moderate policies have been followed by various governments during the recent decades by partly placing the burden on
the workers themselves. In the long term, however, survival of the factory seems to be difficult, if not impossible. Therefore, the future for the city itself looks quite bleak.
Uploads
Papers by Murat Cevik
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir.
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Conference Presentations by Murat Cevik
Köy enstitüleri; işbirliği ile gerçekleşen yapım süreçleri, teorinin yanısıra uygulamaya ve üretime verdikleri yer, kampus organizasyonları, bulundukları yöreye ve ülkeye olan katkıları ile, diğer alışılmış eğitim kurumlarına kıyasla ayırıcı niteliklere sahiptirler. Ülkesel ve bölgesel planlamadan sorumlu bir kuruluşun olmadığı bir dönemde, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı; eğitim kurumlarının yer seçimlerinde bölge tabanlı bir öngörüyü geliştirmiş olmanın yanısıra, dünya için çok yeni bir eğitim anlayışını da ülkeye tanıtmıştır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, köy enstitülerinin kuruluşunda gözetilmiş olan, kırsal alandan kaynak alan bölgeleme yaklaşımını ve birlikte üretim temelli eğitim anlayışını kalkınma ekseni üzerinden değerlendirmektir. Araştırma; köy enstitüleri üzerine yapılmış çalışmalardan derlenen yazılı ve görsel belgeler ışığında sürdürülmektedir. Ortaya çıkan sonuçlar; yere özgü dinamiklerinin ortaya çıkarılmasını bekleyen kırsal alanlar için, günümüzün ağ odaklı işbirliklerine yer açmayı hedefleyen pratiklerine, bugün de yol gösterici niteliktedir.
günümüze geçen yaklaşık 30 yıllık süreçte gelişim ve dönüşüme uğramıştır. Özellikle
kavramın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında etkin rol oynayan Birleşmiş Milletler
Örgütünün mali ve teknik desteğiyle çeşitli düzeylerde müdahil olduğu, merkezi ve yerel
yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde yürütülen proje
çalışmalarıyla, uygulama boyutu üzerinde tartışılabilecek somut örnekler ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde, iç dinamiklerin yanında küresel iktisadi ve siyasal değişim ve gelişmelerin de
etkisiyle farklı dönemsel uygulamaların görüldüğü yerel kalkınma çalışmaları, özellikle
Avrupa Birliği üyelik süreci ile birlikte, çevre ve sürdürülebilir kalkınma odaklı
uluslararası sözleşmelere taraf olunmasının gerekleri çerçevesinde yeni bir boyut
kazanmıştır. BM başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlar ve özel sektörün yerel kalkınma
çabalarında giderek artan mali ve teknik destekleriyle birlikte, çok müdahilli ve bileşenli
kalkınma faaliyetleri ve kamu dışı örgütlenmelerinin gelişerek yaygınlaşması, ulusal
düzeyde “sürdürülebilir kalkınma”nın bütünleştirileceği kalkınma stratejileri ve öngördüğü
üst yapılanmaların kurumsallaşması çalışmaları, bu süreç ve dönemin yansımalarından
bazıları olarak belirtilebilir.
Bu çerçevede, özellikle uluslararası kuruluşların ve özel sektörün farklı boyutlarda müdahil
olduğu “sürdürülebilir” bölgesel kalkınma çalışmalarının gözlemlenen ve olası çevresel,
toplumsal ve mekansal etkileri ışığında, bir yerel-bölgesel “sürdürülebilir” kalkınma
stratejisinin temel ilke ve uygulama yöntemlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir./
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Thesis Chapters by Murat Cevik
Karabük case shows that establishment of Karabük Iron and Steal Factories was decided on the basis of political and social priorities of a period when there was limited competitive environment and such priorities have lost their primacy under the export oriented growth strategy in a highly competitive international environment. The recent experience shows that Karabük fails to cope with this reality and the industrial base of the locality ever increasingly fails to support the economy of the city. The thesis is also an attempt to show the socio-spatial repercussions of this failure on the locality. It will be shown that, closing down the Factories would have important negative impacts upon the whole city, rather moderate policies have been followed by various governments during the recent decades by partly placing the burden on
the workers themselves. In the long term, however, survival of the factory seems to be difficult, if not impossible. Therefore, the future for the city itself looks quite bleak.
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir.
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Köy enstitüleri; işbirliği ile gerçekleşen yapım süreçleri, teorinin yanısıra uygulamaya ve üretime verdikleri yer, kampus organizasyonları, bulundukları yöreye ve ülkeye olan katkıları ile, diğer alışılmış eğitim kurumlarına kıyasla ayırıcı niteliklere sahiptirler. Ülkesel ve bölgesel planlamadan sorumlu bir kuruluşun olmadığı bir dönemde, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı; eğitim kurumlarının yer seçimlerinde bölge tabanlı bir öngörüyü geliştirmiş olmanın yanısıra, dünya için çok yeni bir eğitim anlayışını da ülkeye tanıtmıştır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı, köy enstitülerinin kuruluşunda gözetilmiş olan, kırsal alandan kaynak alan bölgeleme yaklaşımını ve birlikte üretim temelli eğitim anlayışını kalkınma ekseni üzerinden değerlendirmektir. Araştırma; köy enstitüleri üzerine yapılmış çalışmalardan derlenen yazılı ve görsel belgeler ışığında sürdürülmektedir. Ortaya çıkan sonuçlar; yere özgü dinamiklerinin ortaya çıkarılmasını bekleyen kırsal alanlar için, günümüzün ağ odaklı işbirliklerine yer açmayı hedefleyen pratiklerine, bugün de yol gösterici niteliktedir.
günümüze geçen yaklaşık 30 yıllık süreçte gelişim ve dönüşüme uğramıştır. Özellikle
kavramın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında etkin rol oynayan Birleşmiş Milletler
Örgütünün mali ve teknik desteğiyle çeşitli düzeylerde müdahil olduğu, merkezi ve yerel
yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde yürütülen proje
çalışmalarıyla, uygulama boyutu üzerinde tartışılabilecek somut örnekler ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde, iç dinamiklerin yanında küresel iktisadi ve siyasal değişim ve gelişmelerin de
etkisiyle farklı dönemsel uygulamaların görüldüğü yerel kalkınma çalışmaları, özellikle
Avrupa Birliği üyelik süreci ile birlikte, çevre ve sürdürülebilir kalkınma odaklı
uluslararası sözleşmelere taraf olunmasının gerekleri çerçevesinde yeni bir boyut
kazanmıştır. BM başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlar ve özel sektörün yerel kalkınma
çabalarında giderek artan mali ve teknik destekleriyle birlikte, çok müdahilli ve bileşenli
kalkınma faaliyetleri ve kamu dışı örgütlenmelerinin gelişerek yaygınlaşması, ulusal
düzeyde “sürdürülebilir kalkınma”nın bütünleştirileceği kalkınma stratejileri ve öngördüğü
üst yapılanmaların kurumsallaşması çalışmaları, bu süreç ve dönemin yansımalarından
bazıları olarak belirtilebilir.
Bu çerçevede, özellikle uluslararası kuruluşların ve özel sektörün farklı boyutlarda müdahil
olduğu “sürdürülebilir” bölgesel kalkınma çalışmalarının gözlemlenen ve olası çevresel,
toplumsal ve mekansal etkileri ışığında, bir yerel-bölgesel “sürdürülebilir” kalkınma
stratejisinin temel ilke ve uygulama yöntemlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
kurumsallaşmış ve küresel düzeyde yerleşmiş bir kapsam ve yapılanmaya kavuşmuştur. Bu süreçte, yerel ve
bölgesel düzeyde somut uygulamaları sayesinde etki ve sonuçları gözlemlenebilir ve ölçülebilir bir düzeye erişen
yaklaşımın, toplumsal, iktisadi ve çevresel yansımaları, mekansal boyutta da kendisini göstermektedir.
Uygulamaların sonuçlarının toplumsal ve doğal/çevresel yapılarla olan etkileşimleri, mekansal örgütlenme ve
süreçleri etkileyebilecek gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Küresel “müdahil”lerin teknik ve mali
destekleriyle, yerel ve ulusal “faydalanıcı”lar tarafından geliştirilen ve hayata geçirilen “proje” uygulamaları ile
ortaya çıkan bu süreçler, toplumsal-mekansal gelişmeleri çözümleme ve planlama yaklaşım ve süreçlerimizi gözden
geçirerek, güncelleme ve gerekirse yeniden tanımlamamız gereğini gündeme getirmektedir./
Abstract: Sustainable deveopment approach, has reached a globally institutionalised content and status today, in
line with the developments since 1980‘s, when it came to the agenda. In this process, the the social, economic
and environmental reflections of the approach, of which its impacts and results become observable and
measurable with the help of its implementations, also can be seen in the spatial dimension. The interactions of
the results of the implementations with the social and environmental/natural structures, also take the
developments which have impacts on spatial organisations and processes with them. These processes emerged
with the implementations of the “project”s and “programme”s, developed and implemented by the local and
national “beneficiaries”, with the technical and financial support of the global “intervenor”s, bring up the
necessity of re-thinking, revision or, if needed, re-defining of our approach for analysis and planning of sociospatial
developments.
Karabük case shows that establishment of Karabük Iron and Steal Factories was decided on the basis of political and social priorities of a period when there was limited competitive environment and such priorities have lost their primacy under the export oriented growth strategy in a highly competitive international environment. The recent experience shows that Karabük fails to cope with this reality and the industrial base of the locality ever increasingly fails to support the economy of the city. The thesis is also an attempt to show the socio-spatial repercussions of this failure on the locality. It will be shown that, closing down the Factories would have important negative impacts upon the whole city, rather moderate policies have been followed by various governments during the recent decades by partly placing the burden on
the workers themselves. In the long term, however, survival of the factory seems to be difficult, if not impossible. Therefore, the future for the city itself looks quite bleak.