Bu araştırma, 6. sınıf Türkçe dersinde yaratıcı yazma yaklaşımının öğrencilerin yazmaya yönelik t... more Bu araştırma, 6. sınıf Türkçe dersinde yaratıcı yazma yaklaşımının öğrencilerin yazmaya yönelik tutumlarına ve yazma becerilerine etkisini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma 2021-2022 eğitim-öğretim yılı 2. Dönem içerisinde Mardin ili Artuklu ilçesine bağlı bir ortaokulun 6. Sınıfında okuyan 20 öğrenciyle yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama aracı olarak yarı deneysel yöntemle tek grup ön test/son test modeli uygulanmıştır. Etkinlikler haftada iki saat olmak üzere 8 hafta boyunca toplam 16 saat uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak deneysel işlem öncesinde ve sonrasında yazmaya yönelik tutum ölçeği kullanılmıştır. Deneysel çalışma boyunca yaratıcı yazma etkinlik yaprakları kullanılmıştır. Veri toplama araçları çalışma grubunda ön test ve son test olarak uygulanmıştır. Çalışma kapsamında nicel verilerin analizinde SPSS 22.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Araştırma boyunca uygulanan yaratıcı yazma çalışmaları, betimsel analiz yöntemiyle analiz ed...
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR)
Değişim ve ilerlemenin çok hızlı bir ivmede olduğu yirmi birinci yüzyılda en çok ihtiyaç duyulan ... more Değişim ve ilerlemenin çok hızlı bir ivmede olduğu yirmi birinci yüzyılda en çok ihtiyaç duyulan alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. İnsanın sosyal, kültürel ve toplumsal bir çevrede yaşarken psikolojik şartları ve biyolojik gelişiminin önemi dikkate değer bir hal almıştır. Özellikle eğitim boyutunda; bireyin bütünsel gelişimi, çocukluk deneyimleri, davranış kalıpları ileride ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı olabilmesi adına önem teşkil eder. Bireyin bütünsel gelişimi adına fikir insanlarının düşünceleri eğitsel manada dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda; Freud ile Freud’ un eğitime yönelik düşünceleri analiz edilmeli; eğitim uygulamalarına dahil edilmelidir. Günümüze kadar Freud’ un zihin dünyasını keşfetmeye çabalayan bilim adamları da dahil, azınlıkta olan bir kesim onun orijinal çalışmalarını okuyarak yorumlamaya çalışmıştır. Freud’ un kendi dünyasında belirli bir zihin şablonu içerisinde kalmasına rağmen mücadeleci kişiliği ve ömrünün sonuna kadar sürekli çalışması, karşıt gö...
İnsanın dünyaya gözlerini açması ile birlikte içinde yaşayacağı toplumla uyumlu bir yaşam sürebil... more İnsanın dünyaya gözlerini açması ile birlikte içinde yaşayacağı toplumla uyumlu bir yaşam sürebilmesi için o toplumun kültürel yapısına ve belli başlı normlarına uygun davranışlar sergilemesi beklenmektedir. Toplumun bir arada yaşamasına imkan sağlayan bu normlar da o toplumun kültürel yapısından, dini inanışından, gelenek, görenek gibi birçok etkenden payını almaktadır. Kişideki ah-lak oluşumu tüm bu süreçlerden elde edilen birikimle şekillenir. Ahlak gelişimini çalışma alanları arasına alanlardan biri de Lawrance Kohlberg’dir. Kohlberg, ahla-kı bilişsel bir beceri olarak ele almıştır. Ayrıca insanın herhangi bir olay karşısında iyi veya kötü, haklı veya haksız olması durumlarında bilişsel süreçlerini harekete geçirerek bir yargıda bulunmasını, verilen yargı neticesinde ise harekete geçilme-sini oluşturan bir bütün olarak ele almıştır. Kohlberg, ahlaki konularla mikro dü-zeyde değil makro düzeyde ilgilenmiştir. Ortaya konulan gelişim kuramında kişi, tüm yaşamı boyunca en özgül ve yüzeysel ahlak anlayışından en soyut ve en derin ahlak anlayışına doğru gelişmiştir. Bu çalışma Kohlberg’in Ahlak Gelişimi için or-taya koyduğu yaklaşımlara odaklanmaktadır.
Bu çalışma ortaokul öğrencilerinin okula bağlılık durumlarına ilişkin
görüşlerini ortaya koymak a... more Bu çalışma ortaokul öğrencilerinin okula bağlılık durumlarına ilişkin görüşlerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim deseni ile yürütülmüştür. Çalışma 2021-2022 eğitim öğretim yılında Mardin ilinin Artuklu ilçesine bağlı ortaokullarda öğrenim gören 40 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan anket formu kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırma kapsamında ulaşılan bulgular beş tema altında değerlendirilip yorumlanmıştır. Bu temalar: Duyuşsal bağlılık, bilişsel bağlılık, davranışsal bağlılık, ailelerin okula yönelik tutumu ve istenilen okul. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler okula yönelik olumlu duygularla arkadaş ve öğretmen etmenini daha çok ilişkilendirmişlerdir. Öğrenciler okula geliş amaçlarının yeni bilgiler öğrenmek ve meslek sahibi olmak olduğunu belirtmiştir. Öğrenciler kendilerini öğretmenlerine rahat ifade edebilirken okul yöneticilerine rahat ifade edemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca öğrencilerin fiziksel olarak daha donanımlı okullar arzu ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlar literatür çerçevesinde tartışılıp bu sonuçlara ilişkin araştırmacı ve uygulayıcılara öneriler verilmiştir.
Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin çok hızlı olduğu
bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç d... more Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin çok hızlı olduğu bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç duyulan alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. Eğitimi farklı bakış açılarıyla yeniden ele almak çeşitli düşünce paradigmaları doğurabilir. Eğitimde anahtar paradigmalardan biri, bireyin psikoanalitik yapısıyla bağlantılıdır. Bu bağlamda, araştırmanın amacı; Sigmund Freud’ u, hayatını, fikir dünyasını, kuramlarını eğitimin çeşitli boyutlarıyla ilişkilendirmektir. Bu çalışmada, Freud’ un topografik kuramı ve yapısal kişilik kuramı; kişilik, kimlik eğitimi gibi eğitimin bazı boyutlarıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, psikoseksüel gelişim kuramı, cinsel eğitim, erken çocukluk dönemi eğitimi ve pedagoji alanları ile örneklendirilerek sunulmuştur. Çalışmanın amacı, Ödip kompleksi, bastırma, kastrasyon gibi Freudyen kavramların eğitimin çeşitli boyutlarıyla nasıl ilişkilendirilebildiğini açıklamaya çalışmak ve Psikoanalitik kavramların eğitim için nasıl faydalı olabileceğini göstermektir. Bu çalışma; kuramsal doküman analizi kullanılarak yapılmıştır. Psikoanalitik kuramlar ve Freudyen kavramların eğitim çerçevesinde insanı nasıl etkileyebildiğini göstermek araştırmanın önemini vurgular. Ayrıca, Freudyen kuram ve eğitimi bütünleştirmek için örnekler vererek eğitim yeniden ele alınmıştır. Bu çalışmanın eğitimcilere ışık tutabileceği ve örnekler sunabileceği düşünülmektedir.
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim içindedir. Felsefeler, eğitimi hem program he... more Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim içindedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de yönetimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en önemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en önemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. Çalışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu amaçla iki felsefenin tarihsel geçmişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. Çalışma alanyazın taramasına dayalı bir çalışmadır. İdealist felsefeye göre bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi amaçlar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, gözlem, deney gibi yöntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu biçimde özetlenebilir: Toplumun eğitimi önceliklidir. Öğretmen merkezlidir. Çalışmada, İdealist ve realist felsefelerin öğretim programının ögeleri amaç, içerik, öğretim süreci ve ölçme ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar önerilmiştir.
Zan, dini literatürde sıkça ifade edilen bir kavramdır. Tek başına mutlak iyi ya da kötü bir anla... more Zan, dini literatürde sıkça ifade edilen bir kavramdır. Tek başına mutlak iyi ya da kötü bir anlam taşımayan zan kavramı, daha çok nötr olarak bir şey hakkına bir kanaate sahip olmaktır. Sahip olunan kanaate göre iyi ve kötü anlamlar yüklenmiştir. Kur’ân’ın nüzulü ile birlikte İslâmi literatürde dikkat çeken zan, bireysel ve toplumsal anlamda taşıdığı iyi ve kötü anlamlarından dolayı, hadislerde de çokça zikredilmiştir. Kur’ân’da daha çok kötü veya iyi kanaat besleme anlamında kullanılan zan, hadislerde ise hüsn-ü zan ve su-i zan olarak da kullanılmıştır. Hem Kur’ân’da hem de hadislerde zannın kullanıldığı bağlamlar dikkate alındığında su-i zanna ve ondan kaçınmaya çokça vurgu yapıldığı dikkat çekmektedir. Kur’ân ve hadislerde ya lafzen ya da mânâ itibariyle geçen hüsn-ü zan çok ifade edilmemiştir. Hüsn-ü zannın geçtiği yerler ve ona olan yönlendirmelerde yine su-i zandan kaçınmak üzere hüsn-ü zanna sığınmak olarak yorumlamak yanlış olmaz. Çalışmada bunlara dikkat çekilmiş ve iki kavramın da kullanıldıkları bağlamlar âyet ve hadis örnekleri üzerinden yorumlanmıştır. Bu iki kavram hakkında analizler yapılarak çalışma sonlandırılmıştır.
This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This artic... more This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article is under the Creative Commons license. Bu makale Creative Commons lisansı altındadır.
The Journal of International Education Science, 2022
This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This artic... more This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article is under the Creative Commons license. Bu makale Creative Commons lisansı altındadır.
Bu çalışmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerlerlerin Müslüman ve Hristiyanlar arasında ger... more Bu çalışmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerlerlerin Müslüman ve Hristiyanlar arasında gerçekleşme imkanının belirlenmesidir. Araştırmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerler olarak nitelendirilen değerlerin Müslümanlar ve Hristiyanların birlikte yaşadığı bir coğrafyada gerçekleşme imkânı açısından anlamlı ilişkisinin olup olmadığını sınamaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. İlgili analizlerde değişkenlerle ilgili ki-kare testi uygulanmıştır. Ki-kare analiz sonuçları incelendiğinde tüm değer maddeleri için katılımcıların sözkonusu değerlerin gerçekleşme imkânı hakkındaki görüşleri ile mensup oldukları din arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmuştur (tüm değer maddeleri için p<0.05). Bulgular zaman zaman paradoksal tutarsızlıkları da yansıtmaktadır. Burada önemi vurgulanması gereken, Müslümanlar ve Hristiyanların gerek söylemleri gerekse yaşama anlam veren değerler hakkındaki tercihleridir. Söylem ve tercihte...
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi/The Journal of International Social Research, 2021
Eğitimi yaşam boyunca toplumsal koşullar ve toplumsal ihtiya lar etkilemektedir. Tarihsel süre te... more Eğitimi yaşam boyunca toplumsal koşullar ve toplumsal ihtiya lar etkilemektedir. Tarihsel süre te yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi değişimler yanında, ağın düşünce, inan ve felsefi zellikleri de eğitim üzerinde etkili olmaktadır. Orta ağ ve Aydınlanma d neminde yaşanan değişimler eğitim anlayışı üzerinde nemli bir değişim yaratmaktadır. Bu alışma Orta ağ’da eğitimde benimsenen felsefi g rüş olarak Spiritüalizmin ve Aydınlanma d neminde eğitimde benimsenen felsefi g rüşlerden biri olan Natüralizmi karşılaştırmaktadır. alışmamız ncelikle Spiritüalizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Aurelius Augustinus ve Thomas Aquinas ’i, Natüralizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau’ n eğitim g rüşleri ele alınarak her iki eğitim felsefesinin benzerlik ve farklıklarına ulaşılmaya alışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Eğitim Felsefesi, Spiritüalizm, Natüralizm, Aurelius Augustinus, Thomas Aquinas, Jean-Jacques Rousseau. Abstract Social conditions and needs affect education throughout life. In addition to the economic, social and political changes experienced in the historical process, the thought, belief and philosophical features of the age have an effect on education. The changes in the middle age and enlightenment period create an important change on the understanding of education. This study compares Spiritualism as the philosophical view adopted in education in the Middle Ages and Naturalism, which is one of the philosophical views adopted in education during the Enlightenment. In our study, first of all, the educational views of Aurelius Augustinus and Thomas Aquinas, one of the thinkers of Spiritualism Educational Philosophy, and Jean-Jacques Rousseau, one of the thinkers of Naturalism Educational Philosophy, were tried to reach the similarities and differences of both educational philosophies. Keywords: educational philosophy, spiritualism, Naturalism, Aurelius, Augustinus, Thomas Aqinus, Jean-Jacques Rousseau.
z
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program... more z Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de y netimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en nemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en nemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. alışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu ama la iki felsefenin tarihsel ge mişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. alışma alanyazın taramasına dayalı bir alışmadır. İdealist felsefeye g re bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi ama lar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, g zlem, deney gibi y ntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu bi imde zetlenebilir: Toplumun eğitimi nceliklidir. ğretmen merkezlidir. alışmada, İdealist ve realist felsefelerin ğretim programının geleri ama , i erik, ğretim süreci ve l me ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar nerilmiştir. Anahtar Kelimeler: İdealizm, realizm, eğitim, Platon, Aristoteles Abstract Education is closely related and interacted with philosophical currents. Philosophies affect education in both program and management contexts. There are currents that affect the educational philosophy. Idealism and realism are among the most important of these trends. The most important representatives of idealist and realist philosophy are Plato and Aristotle, two great philosophers who lived in Ancient Greece. In this study, the similarities and differences of idealist and realist philosophies about education are discussed. For this purpose, the historical backgrounds of two philosophies are included; then the similarities and differences were revealed. The study is based on literature review. According to the idealist philosophy, knowledge is in the human mind. Education should lead the individual to the ideal. It aims to educate people as they should be. Knowledge comes from birth. The realist educational philosophy, on the other hand, advocates an objective education. Methods such as research, observation and experiment should be included. Some of the common characteristics of the two philosophies can be summarized as follows: The education of the society has priority. It is teacher-centered. In the study, it has been proposed that the elements of the curriculum of idealist and realist philosophies will be examined in more detail in terms of purpose, content, teaching process, and measurement and evaluation. Keywords: Idealism, realism, education, Plato, Aristotle
Şarkiyat İ L M İ A R A Ş T I R M A L A R D E R G İ S İ) JOURNAL OF ORIENTAL SCIENTIFIC RESEARCH , 2021
PAULO FREIRE VE EĞITIM FELSEFESI
Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden
bir etkinliktir. Bi... more PAULO FREIRE VE EĞITIM FELSEFESI Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden bir etkinliktir. Bireylere, tüm y nleri ile gelişebilme imk nı sunan bu faaliyet tarih boyunca farklı uygarlıklar ve düşünce insanları tarafından ele alınmıştır. İnsanın bilme ihtiyacından doğmuş bir disiplin olan felsefe de insanı konu alır ve zünde sorgulama, analiz etme gibi kavramları barındıran zihinsel bir süre tir. ‘’Ne i in, nasıl ve ne tür bir insan yetiştirmeliyiz?’’ soruları eğitim ve felsefeyi bir araya getiren nemli bir k prüdür. Felsefe, eğitimin düşünsel yapısını oluşturmaktadır. Eğitimin tüm y nleri ile düşünülmesi ve ideolojik, politik, sosyolojik ve felsefi a ılardan ele alınması i in eleştirel bir yaklaşıma ihtiya vardır. Bireyin hayatında geniş bir yer tutan eğitim kavramını sorgulaması, onun toplumsal kurumlarla ilişkisini anlamaya alışması ve bu ilişkiler sonucunda ortaya ıkan sorunları fark etmesi onu kendi yaşamında s z sahibi yapar. Eğitime eleştirel bir pencereden bakan eleştirel pedagoji de bunu ama lar. Eğitimin daha demokratik ve insani bir şekle bürünmesi, bireyin doğasını ve zgürlüğünü merkeze alması bakımından eleştirel pedagoji alanının eğitim anlayışını iyi kavramak ve bu alanın en nemli temsilcilerinden biri olan Paulo Freire’in eğitim konusundaki g rüşlerini ortaya koymak gerekmektedir. Freire’nin klasik eğitime y nelttiği eleştiriler ve kişinin bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olacak eğitimin nasıl ger ekleştirilebileceğine dair g rüşlerinin incelenmesi ile okuyuculara eğitim kavramı ile ilgili yeni bir bakış a ısı kazandırmak hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Eğitim, felsefe, Paulo Freire, eğitim felsefesi, eleştirel pedagoji
PAULO FREİRE AND PHILOSOPHY OF EDUCATION ABSTRACT Education is an activity that has been proceeding since human existence. This activity, which offers individuals the opportunity to develop themselves in all aspects, has been handled by different civilizations and philosophers throughout history. Philosophy, which is a discipline born out of the human need for knowing, also focuses on human and it is a mental process that includes concepts such as questioning and analyzing in its essence. The question of “What, how and what kind of person should we raise?” is an important bridge that brings education and philosophy together. Philosophy forms the intellectual structure of education. A critical approach is needed to consider education from all views and to be addressed from ideological, political, sociological and philosophical perspectives. The individual’s questioning the concept of education, which has a wide place in his life, trying to understand his relationship with social institutions and noticing the problems that arise as a result of these relations make him have a say in his own life. Critical pedagogy, which looks at education through a critical perspective, aims at this. It is necessary to understand the educational understanding of the field of critical pedagogy well. Paulo Freire, who is one of the most significant representatives of this field, studied on education, in terms of making education more democratic and humane and centered on the nature and freedom of the individual. It is aimed to give readers a new perspective on the concept of education by examining Freire’s criticisms of traditional education and her/his views on how education that will help the development of a free individual be. Keywords: Education, philosophy, Paulo Freire, philosophy of education, critical pedagogy
MODERN DONEM ULUS DEVLETLER’DE DEĞERLER EĞITIMI VE OKUL: ELEŞTIREL BIR YAKLAŞIM VE BIRKAC ONERI o... more MODERN DONEM ULUS DEVLETLER’DE DEĞERLER EĞITIMI VE OKUL: ELEŞTIREL BIR YAKLAŞIM VE BIRKAC ONERI oz Bu calisma, “modern okul”un, hem evrensel degerlerin hem de her kulturun kendine ve inancina ozgu kabul ettigi degerlerin egitim alanini sinirlandirarak, degerlerin buyuk oranda okullarda formel bir egitim yontemi icerisinde aktarilmasini on gormesi ve bu egitim kurumlarinda egitici olan ogretmenlerin buyuk olcude degerleri anlatan ve aktaran bir konumda olmalari yeni degerler egitimi modelinin elestirisi acisindan bir tartisma alani acmayi amaclamaktadir. Ayrica deger aktarimin daha genisletilebilir bir egitim alani cercevesinde degerler egitimine vurgu yapilacaktir. Bati’da yeni bir insan modelini uretecek egitimin hedeflenmesi, buna uygun bir ogretim programinin benimsenmesi, bu baglamda modern merkezi devletlerin gelisimi ve egitimin donusturucu rolunun yonetici seckinlerce fark edilmesi beraberinde yeni bir surec insa etmistir. Bu surec, Bati dunyasinda 18. y.y.’in ikinci yarisind...
The Journal of International Social Research, 2020
Toplum ve aile i in değerler, düzen-nizam ve intizam a ısından nem arzetmektedir. Ahlaki ve dini... more Toplum ve aile i in değerler, düzen-nizam ve intizam a ısından nem arzetmektedir. Ahlaki ve dini değerler insanları bir
arada tutan bir mahiyete sahiptirler. Günümüzde değerler a ısından yaşanan problemlere çözüm noktasında, özellikle okulöncesi
ağda başlanarak değerlerin verilmesi nemlidir. Bunun i in de bilin li ve planlı bir değer aktarımına ihtiya vardır. zellikle okul
ncesinde değerler eğitimi planlı, programlı bir şekilde yürütülmelidir. Erken ocukluk d nemi tüm gelişim evrelerinde ocukları
akademik eğitim ve beceriler a ısından koruyup kollamanın yanında toplum i in nemli olan değerlere yer vermek de ama lamaktadır.
ocukların gelişim d nemleri süresince birtakım beceriler kazanması okul ncesinde sorumluluk taşıma, güven, takım alışması,
dürüstlük, iletişim, aldığı g revin hakkını verme ve adab-ı muaşeret gibi nezaket kurallarını kazanmasıyla doğrudan orantılıdır.
Nitekim daha nce okul ncesinde değerler eğitimine yer vermek daha ok ğretmenlerin inisiyatifine bırakılırken en son 19. Milli
Eğitim Şurada kesin olarak değerler eğitimine yer verilmesi konusu kabul edilmiştir. Okul ncesi eğitim programında eğitime dahil
edilen temel değerler, “sorumluluk, saygı, iyilik ve hoşg rü, sevgi, zgüven, yardımlaşma-işbirliği, dürüstlük ve barış”tır. Bu değerler
okul ncesinde değerler eğitimi i in temel teşkil etmektedir. Bu değerler tek tek ele alıp a ıklanarak, erken ocukluk d nemiyle
ilişkilendirmeye alışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Erken ocukluk ve Değerler Eğitimi, Değerler, Değerler Eğitimi, Okul ncesi.
Abstract
Values for society and family are important in terms of order and order. Moral and religious values have a nature that keeps
people together. It is important to give values to the problems experienced in terms of values, especially starting from the preschool age.
For this, a conscious and planned value transfer is needed. Especially pre-school values education should be carried out in a planned
and programmed manner. In addition to protecting and protecting children in terms of academic education and skills in all stages of
early childhood, it also aims to include values that are important for the society. The acquisition of certain skills during the
development period of children is directly proportional to gaining the rules of courtesy such as taking responsibility, trust, teamwork,
honesty, communication, giving the right to the task and manners in preschool. As a matter of fact, while giving place to values
education in pre-school was mostly left to the initiative of teachers, it was accepted that the subject of values education was definitely
included in the 19th National Education Council. The basic values included in the pre-school education program are "responsibility,
respect, goodness and tolerance, love, self-confidence, solidarity-cooperation, honesty and peace". These values constitute the basis for
values education in preschool. These values will be discussed one by one and explained, and it will be tried to be associated with the
early childhood period.
Keywords: Religious Education, Early Childhood and Values Education, Values, Values Education, Preschool.
Bu araştırma, 6. sınıf Türkçe dersinde yaratıcı yazma yaklaşımının öğrencilerin yazmaya yönelik t... more Bu araştırma, 6. sınıf Türkçe dersinde yaratıcı yazma yaklaşımının öğrencilerin yazmaya yönelik tutumlarına ve yazma becerilerine etkisini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma 2021-2022 eğitim-öğretim yılı 2. Dönem içerisinde Mardin ili Artuklu ilçesine bağlı bir ortaokulun 6. Sınıfında okuyan 20 öğrenciyle yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama aracı olarak yarı deneysel yöntemle tek grup ön test/son test modeli uygulanmıştır. Etkinlikler haftada iki saat olmak üzere 8 hafta boyunca toplam 16 saat uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak deneysel işlem öncesinde ve sonrasında yazmaya yönelik tutum ölçeği kullanılmıştır. Deneysel çalışma boyunca yaratıcı yazma etkinlik yaprakları kullanılmıştır. Veri toplama araçları çalışma grubunda ön test ve son test olarak uygulanmıştır. Çalışma kapsamında nicel verilerin analizinde SPSS 22.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Araştırma boyunca uygulanan yaratıcı yazma çalışmaları, betimsel analiz yöntemiyle analiz ed...
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR)
Değişim ve ilerlemenin çok hızlı bir ivmede olduğu yirmi birinci yüzyılda en çok ihtiyaç duyulan ... more Değişim ve ilerlemenin çok hızlı bir ivmede olduğu yirmi birinci yüzyılda en çok ihtiyaç duyulan alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. İnsanın sosyal, kültürel ve toplumsal bir çevrede yaşarken psikolojik şartları ve biyolojik gelişiminin önemi dikkate değer bir hal almıştır. Özellikle eğitim boyutunda; bireyin bütünsel gelişimi, çocukluk deneyimleri, davranış kalıpları ileride ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı olabilmesi adına önem teşkil eder. Bireyin bütünsel gelişimi adına fikir insanlarının düşünceleri eğitsel manada dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda; Freud ile Freud’ un eğitime yönelik düşünceleri analiz edilmeli; eğitim uygulamalarına dahil edilmelidir. Günümüze kadar Freud’ un zihin dünyasını keşfetmeye çabalayan bilim adamları da dahil, azınlıkta olan bir kesim onun orijinal çalışmalarını okuyarak yorumlamaya çalışmıştır. Freud’ un kendi dünyasında belirli bir zihin şablonu içerisinde kalmasına rağmen mücadeleci kişiliği ve ömrünün sonuna kadar sürekli çalışması, karşıt gö...
İnsanın dünyaya gözlerini açması ile birlikte içinde yaşayacağı toplumla uyumlu bir yaşam sürebil... more İnsanın dünyaya gözlerini açması ile birlikte içinde yaşayacağı toplumla uyumlu bir yaşam sürebilmesi için o toplumun kültürel yapısına ve belli başlı normlarına uygun davranışlar sergilemesi beklenmektedir. Toplumun bir arada yaşamasına imkan sağlayan bu normlar da o toplumun kültürel yapısından, dini inanışından, gelenek, görenek gibi birçok etkenden payını almaktadır. Kişideki ah-lak oluşumu tüm bu süreçlerden elde edilen birikimle şekillenir. Ahlak gelişimini çalışma alanları arasına alanlardan biri de Lawrance Kohlberg’dir. Kohlberg, ahla-kı bilişsel bir beceri olarak ele almıştır. Ayrıca insanın herhangi bir olay karşısında iyi veya kötü, haklı veya haksız olması durumlarında bilişsel süreçlerini harekete geçirerek bir yargıda bulunmasını, verilen yargı neticesinde ise harekete geçilme-sini oluşturan bir bütün olarak ele almıştır. Kohlberg, ahlaki konularla mikro dü-zeyde değil makro düzeyde ilgilenmiştir. Ortaya konulan gelişim kuramında kişi, tüm yaşamı boyunca en özgül ve yüzeysel ahlak anlayışından en soyut ve en derin ahlak anlayışına doğru gelişmiştir. Bu çalışma Kohlberg’in Ahlak Gelişimi için or-taya koyduğu yaklaşımlara odaklanmaktadır.
Bu çalışma ortaokul öğrencilerinin okula bağlılık durumlarına ilişkin
görüşlerini ortaya koymak a... more Bu çalışma ortaokul öğrencilerinin okula bağlılık durumlarına ilişkin görüşlerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim deseni ile yürütülmüştür. Çalışma 2021-2022 eğitim öğretim yılında Mardin ilinin Artuklu ilçesine bağlı ortaokullarda öğrenim gören 40 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan anket formu kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırma kapsamında ulaşılan bulgular beş tema altında değerlendirilip yorumlanmıştır. Bu temalar: Duyuşsal bağlılık, bilişsel bağlılık, davranışsal bağlılık, ailelerin okula yönelik tutumu ve istenilen okul. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler okula yönelik olumlu duygularla arkadaş ve öğretmen etmenini daha çok ilişkilendirmişlerdir. Öğrenciler okula geliş amaçlarının yeni bilgiler öğrenmek ve meslek sahibi olmak olduğunu belirtmiştir. Öğrenciler kendilerini öğretmenlerine rahat ifade edebilirken okul yöneticilerine rahat ifade edemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca öğrencilerin fiziksel olarak daha donanımlı okullar arzu ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlar literatür çerçevesinde tartışılıp bu sonuçlara ilişkin araştırmacı ve uygulayıcılara öneriler verilmiştir.
Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin çok hızlı olduğu
bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç d... more Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin çok hızlı olduğu bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç duyulan alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. Eğitimi farklı bakış açılarıyla yeniden ele almak çeşitli düşünce paradigmaları doğurabilir. Eğitimde anahtar paradigmalardan biri, bireyin psikoanalitik yapısıyla bağlantılıdır. Bu bağlamda, araştırmanın amacı; Sigmund Freud’ u, hayatını, fikir dünyasını, kuramlarını eğitimin çeşitli boyutlarıyla ilişkilendirmektir. Bu çalışmada, Freud’ un topografik kuramı ve yapısal kişilik kuramı; kişilik, kimlik eğitimi gibi eğitimin bazı boyutlarıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, psikoseksüel gelişim kuramı, cinsel eğitim, erken çocukluk dönemi eğitimi ve pedagoji alanları ile örneklendirilerek sunulmuştur. Çalışmanın amacı, Ödip kompleksi, bastırma, kastrasyon gibi Freudyen kavramların eğitimin çeşitli boyutlarıyla nasıl ilişkilendirilebildiğini açıklamaya çalışmak ve Psikoanalitik kavramların eğitim için nasıl faydalı olabileceğini göstermektir. Bu çalışma; kuramsal doküman analizi kullanılarak yapılmıştır. Psikoanalitik kuramlar ve Freudyen kavramların eğitim çerçevesinde insanı nasıl etkileyebildiğini göstermek araştırmanın önemini vurgular. Ayrıca, Freudyen kuram ve eğitimi bütünleştirmek için örnekler vererek eğitim yeniden ele alınmıştır. Bu çalışmanın eğitimcilere ışık tutabileceği ve örnekler sunabileceği düşünülmektedir.
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim içindedir. Felsefeler, eğitimi hem program he... more Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim içindedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de yönetimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en önemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en önemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. Çalışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu amaçla iki felsefenin tarihsel geçmişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. Çalışma alanyazın taramasına dayalı bir çalışmadır. İdealist felsefeye göre bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi amaçlar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, gözlem, deney gibi yöntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu biçimde özetlenebilir: Toplumun eğitimi önceliklidir. Öğretmen merkezlidir. Çalışmada, İdealist ve realist felsefelerin öğretim programının ögeleri amaç, içerik, öğretim süreci ve ölçme ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar önerilmiştir.
Zan, dini literatürde sıkça ifade edilen bir kavramdır. Tek başına mutlak iyi ya da kötü bir anla... more Zan, dini literatürde sıkça ifade edilen bir kavramdır. Tek başına mutlak iyi ya da kötü bir anlam taşımayan zan kavramı, daha çok nötr olarak bir şey hakkına bir kanaate sahip olmaktır. Sahip olunan kanaate göre iyi ve kötü anlamlar yüklenmiştir. Kur’ân’ın nüzulü ile birlikte İslâmi literatürde dikkat çeken zan, bireysel ve toplumsal anlamda taşıdığı iyi ve kötü anlamlarından dolayı, hadislerde de çokça zikredilmiştir. Kur’ân’da daha çok kötü veya iyi kanaat besleme anlamında kullanılan zan, hadislerde ise hüsn-ü zan ve su-i zan olarak da kullanılmıştır. Hem Kur’ân’da hem de hadislerde zannın kullanıldığı bağlamlar dikkate alındığında su-i zanna ve ondan kaçınmaya çokça vurgu yapıldığı dikkat çekmektedir. Kur’ân ve hadislerde ya lafzen ya da mânâ itibariyle geçen hüsn-ü zan çok ifade edilmemiştir. Hüsn-ü zannın geçtiği yerler ve ona olan yönlendirmelerde yine su-i zandan kaçınmak üzere hüsn-ü zanna sığınmak olarak yorumlamak yanlış olmaz. Çalışmada bunlara dikkat çekilmiş ve iki kavramın da kullanıldıkları bağlamlar âyet ve hadis örnekleri üzerinden yorumlanmıştır. Bu iki kavram hakkında analizler yapılarak çalışma sonlandırılmıştır.
This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This artic... more This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article is under the Creative Commons license. Bu makale Creative Commons lisansı altındadır.
The Journal of International Education Science, 2022
This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This artic... more This article was checked by Intihal.net. Bu makale İntihal.net tarafından taranmıştır. This article is under the Creative Commons license. Bu makale Creative Commons lisansı altındadır.
Bu çalışmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerlerlerin Müslüman ve Hristiyanlar arasında ger... more Bu çalışmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerlerlerin Müslüman ve Hristiyanlar arasında gerçekleşme imkanının belirlenmesidir. Araştırmanın amacı birlikte yaşamaya yönelik değerler olarak nitelendirilen değerlerin Müslümanlar ve Hristiyanların birlikte yaşadığı bir coğrafyada gerçekleşme imkânı açısından anlamlı ilişkisinin olup olmadığını sınamaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. İlgili analizlerde değişkenlerle ilgili ki-kare testi uygulanmıştır. Ki-kare analiz sonuçları incelendiğinde tüm değer maddeleri için katılımcıların sözkonusu değerlerin gerçekleşme imkânı hakkındaki görüşleri ile mensup oldukları din arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmuştur (tüm değer maddeleri için p<0.05). Bulgular zaman zaman paradoksal tutarsızlıkları da yansıtmaktadır. Burada önemi vurgulanması gereken, Müslümanlar ve Hristiyanların gerek söylemleri gerekse yaşama anlam veren değerler hakkındaki tercihleridir. Söylem ve tercihte...
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi/The Journal of International Social Research, 2021
Eğitimi yaşam boyunca toplumsal koşullar ve toplumsal ihtiya lar etkilemektedir. Tarihsel süre te... more Eğitimi yaşam boyunca toplumsal koşullar ve toplumsal ihtiya lar etkilemektedir. Tarihsel süre te yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi değişimler yanında, ağın düşünce, inan ve felsefi zellikleri de eğitim üzerinde etkili olmaktadır. Orta ağ ve Aydınlanma d neminde yaşanan değişimler eğitim anlayışı üzerinde nemli bir değişim yaratmaktadır. Bu alışma Orta ağ’da eğitimde benimsenen felsefi g rüş olarak Spiritüalizmin ve Aydınlanma d neminde eğitimde benimsenen felsefi g rüşlerden biri olan Natüralizmi karşılaştırmaktadır. alışmamız ncelikle Spiritüalizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Aurelius Augustinus ve Thomas Aquinas ’i, Natüralizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau’ n eğitim g rüşleri ele alınarak her iki eğitim felsefesinin benzerlik ve farklıklarına ulaşılmaya alışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Eğitim Felsefesi, Spiritüalizm, Natüralizm, Aurelius Augustinus, Thomas Aquinas, Jean-Jacques Rousseau. Abstract Social conditions and needs affect education throughout life. In addition to the economic, social and political changes experienced in the historical process, the thought, belief and philosophical features of the age have an effect on education. The changes in the middle age and enlightenment period create an important change on the understanding of education. This study compares Spiritualism as the philosophical view adopted in education in the Middle Ages and Naturalism, which is one of the philosophical views adopted in education during the Enlightenment. In our study, first of all, the educational views of Aurelius Augustinus and Thomas Aquinas, one of the thinkers of Spiritualism Educational Philosophy, and Jean-Jacques Rousseau, one of the thinkers of Naturalism Educational Philosophy, were tried to reach the similarities and differences of both educational philosophies. Keywords: educational philosophy, spiritualism, Naturalism, Aurelius, Augustinus, Thomas Aqinus, Jean-Jacques Rousseau.
z
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program... more z Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de y netimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en nemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en nemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. alışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu ama la iki felsefenin tarihsel ge mişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. alışma alanyazın taramasına dayalı bir alışmadır. İdealist felsefeye g re bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi ama lar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, g zlem, deney gibi y ntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu bi imde zetlenebilir: Toplumun eğitimi nceliklidir. ğretmen merkezlidir. alışmada, İdealist ve realist felsefelerin ğretim programının geleri ama , i erik, ğretim süreci ve l me ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar nerilmiştir. Anahtar Kelimeler: İdealizm, realizm, eğitim, Platon, Aristoteles Abstract Education is closely related and interacted with philosophical currents. Philosophies affect education in both program and management contexts. There are currents that affect the educational philosophy. Idealism and realism are among the most important of these trends. The most important representatives of idealist and realist philosophy are Plato and Aristotle, two great philosophers who lived in Ancient Greece. In this study, the similarities and differences of idealist and realist philosophies about education are discussed. For this purpose, the historical backgrounds of two philosophies are included; then the similarities and differences were revealed. The study is based on literature review. According to the idealist philosophy, knowledge is in the human mind. Education should lead the individual to the ideal. It aims to educate people as they should be. Knowledge comes from birth. The realist educational philosophy, on the other hand, advocates an objective education. Methods such as research, observation and experiment should be included. Some of the common characteristics of the two philosophies can be summarized as follows: The education of the society has priority. It is teacher-centered. In the study, it has been proposed that the elements of the curriculum of idealist and realist philosophies will be examined in more detail in terms of purpose, content, teaching process, and measurement and evaluation. Keywords: Idealism, realism, education, Plato, Aristotle
Şarkiyat İ L M İ A R A Ş T I R M A L A R D E R G İ S İ) JOURNAL OF ORIENTAL SCIENTIFIC RESEARCH , 2021
PAULO FREIRE VE EĞITIM FELSEFESI
Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden
bir etkinliktir. Bi... more PAULO FREIRE VE EĞITIM FELSEFESI Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden bir etkinliktir. Bireylere, tüm y nleri ile gelişebilme imk nı sunan bu faaliyet tarih boyunca farklı uygarlıklar ve düşünce insanları tarafından ele alınmıştır. İnsanın bilme ihtiyacından doğmuş bir disiplin olan felsefe de insanı konu alır ve zünde sorgulama, analiz etme gibi kavramları barındıran zihinsel bir süre tir. ‘’Ne i in, nasıl ve ne tür bir insan yetiştirmeliyiz?’’ soruları eğitim ve felsefeyi bir araya getiren nemli bir k prüdür. Felsefe, eğitimin düşünsel yapısını oluşturmaktadır. Eğitimin tüm y nleri ile düşünülmesi ve ideolojik, politik, sosyolojik ve felsefi a ılardan ele alınması i in eleştirel bir yaklaşıma ihtiya vardır. Bireyin hayatında geniş bir yer tutan eğitim kavramını sorgulaması, onun toplumsal kurumlarla ilişkisini anlamaya alışması ve bu ilişkiler sonucunda ortaya ıkan sorunları fark etmesi onu kendi yaşamında s z sahibi yapar. Eğitime eleştirel bir pencereden bakan eleştirel pedagoji de bunu ama lar. Eğitimin daha demokratik ve insani bir şekle bürünmesi, bireyin doğasını ve zgürlüğünü merkeze alması bakımından eleştirel pedagoji alanının eğitim anlayışını iyi kavramak ve bu alanın en nemli temsilcilerinden biri olan Paulo Freire’in eğitim konusundaki g rüşlerini ortaya koymak gerekmektedir. Freire’nin klasik eğitime y nelttiği eleştiriler ve kişinin bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olacak eğitimin nasıl ger ekleştirilebileceğine dair g rüşlerinin incelenmesi ile okuyuculara eğitim kavramı ile ilgili yeni bir bakış a ısı kazandırmak hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Eğitim, felsefe, Paulo Freire, eğitim felsefesi, eleştirel pedagoji
PAULO FREİRE AND PHILOSOPHY OF EDUCATION ABSTRACT Education is an activity that has been proceeding since human existence. This activity, which offers individuals the opportunity to develop themselves in all aspects, has been handled by different civilizations and philosophers throughout history. Philosophy, which is a discipline born out of the human need for knowing, also focuses on human and it is a mental process that includes concepts such as questioning and analyzing in its essence. The question of “What, how and what kind of person should we raise?” is an important bridge that brings education and philosophy together. Philosophy forms the intellectual structure of education. A critical approach is needed to consider education from all views and to be addressed from ideological, political, sociological and philosophical perspectives. The individual’s questioning the concept of education, which has a wide place in his life, trying to understand his relationship with social institutions and noticing the problems that arise as a result of these relations make him have a say in his own life. Critical pedagogy, which looks at education through a critical perspective, aims at this. It is necessary to understand the educational understanding of the field of critical pedagogy well. Paulo Freire, who is one of the most significant representatives of this field, studied on education, in terms of making education more democratic and humane and centered on the nature and freedom of the individual. It is aimed to give readers a new perspective on the concept of education by examining Freire’s criticisms of traditional education and her/his views on how education that will help the development of a free individual be. Keywords: Education, philosophy, Paulo Freire, philosophy of education, critical pedagogy
MODERN DONEM ULUS DEVLETLER’DE DEĞERLER EĞITIMI VE OKUL: ELEŞTIREL BIR YAKLAŞIM VE BIRKAC ONERI o... more MODERN DONEM ULUS DEVLETLER’DE DEĞERLER EĞITIMI VE OKUL: ELEŞTIREL BIR YAKLAŞIM VE BIRKAC ONERI oz Bu calisma, “modern okul”un, hem evrensel degerlerin hem de her kulturun kendine ve inancina ozgu kabul ettigi degerlerin egitim alanini sinirlandirarak, degerlerin buyuk oranda okullarda formel bir egitim yontemi icerisinde aktarilmasini on gormesi ve bu egitim kurumlarinda egitici olan ogretmenlerin buyuk olcude degerleri anlatan ve aktaran bir konumda olmalari yeni degerler egitimi modelinin elestirisi acisindan bir tartisma alani acmayi amaclamaktadir. Ayrica deger aktarimin daha genisletilebilir bir egitim alani cercevesinde degerler egitimine vurgu yapilacaktir. Bati’da yeni bir insan modelini uretecek egitimin hedeflenmesi, buna uygun bir ogretim programinin benimsenmesi, bu baglamda modern merkezi devletlerin gelisimi ve egitimin donusturucu rolunun yonetici seckinlerce fark edilmesi beraberinde yeni bir surec insa etmistir. Bu surec, Bati dunyasinda 18. y.y.’in ikinci yarisind...
The Journal of International Social Research, 2020
Toplum ve aile i in değerler, düzen-nizam ve intizam a ısından nem arzetmektedir. Ahlaki ve dini... more Toplum ve aile i in değerler, düzen-nizam ve intizam a ısından nem arzetmektedir. Ahlaki ve dini değerler insanları bir
arada tutan bir mahiyete sahiptirler. Günümüzde değerler a ısından yaşanan problemlere çözüm noktasında, özellikle okulöncesi
ağda başlanarak değerlerin verilmesi nemlidir. Bunun i in de bilin li ve planlı bir değer aktarımına ihtiya vardır. zellikle okul
ncesinde değerler eğitimi planlı, programlı bir şekilde yürütülmelidir. Erken ocukluk d nemi tüm gelişim evrelerinde ocukları
akademik eğitim ve beceriler a ısından koruyup kollamanın yanında toplum i in nemli olan değerlere yer vermek de ama lamaktadır.
ocukların gelişim d nemleri süresince birtakım beceriler kazanması okul ncesinde sorumluluk taşıma, güven, takım alışması,
dürüstlük, iletişim, aldığı g revin hakkını verme ve adab-ı muaşeret gibi nezaket kurallarını kazanmasıyla doğrudan orantılıdır.
Nitekim daha nce okul ncesinde değerler eğitimine yer vermek daha ok ğretmenlerin inisiyatifine bırakılırken en son 19. Milli
Eğitim Şurada kesin olarak değerler eğitimine yer verilmesi konusu kabul edilmiştir. Okul ncesi eğitim programında eğitime dahil
edilen temel değerler, “sorumluluk, saygı, iyilik ve hoşg rü, sevgi, zgüven, yardımlaşma-işbirliği, dürüstlük ve barış”tır. Bu değerler
okul ncesinde değerler eğitimi i in temel teşkil etmektedir. Bu değerler tek tek ele alıp a ıklanarak, erken ocukluk d nemiyle
ilişkilendirmeye alışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Erken ocukluk ve Değerler Eğitimi, Değerler, Değerler Eğitimi, Okul ncesi.
Abstract
Values for society and family are important in terms of order and order. Moral and religious values have a nature that keeps
people together. It is important to give values to the problems experienced in terms of values, especially starting from the preschool age.
For this, a conscious and planned value transfer is needed. Especially pre-school values education should be carried out in a planned
and programmed manner. In addition to protecting and protecting children in terms of academic education and skills in all stages of
early childhood, it also aims to include values that are important for the society. The acquisition of certain skills during the
development period of children is directly proportional to gaining the rules of courtesy such as taking responsibility, trust, teamwork,
honesty, communication, giving the right to the task and manners in preschool. As a matter of fact, while giving place to values
education in pre-school was mostly left to the initiative of teachers, it was accepted that the subject of values education was definitely
included in the 19th National Education Council. The basic values included in the pre-school education program are "responsibility,
respect, goodness and tolerance, love, self-confidence, solidarity-cooperation, honesty and peace". These values constitute the basis for
values education in preschool. These values will be discussed one by one and explained, and it will be tried to be associated with the
early childhood period.
Keywords: Religious Education, Early Childhood and Values Education, Values, Values Education, Preschool.
Hicret olgusunun tarihi geçmişi insanlık tarihiyle eşdeğer olan hem bireysel hem de toplumsal bir... more Hicret olgusunun tarihi geçmişi insanlık tarihiyle eşdeğer olan hem bireysel hem de toplumsal bir olgudur. Hicret, bir bireyin ya da bir toplumun farklı amaçlar doğrultusunda gerçekleştirdiği insani bir harekettir. Bu tür insani hicret hareketleri hicret edenlerin bireysel ve toplumsal yapılarını etkilediği gibi hicret edilen toplumların da bireysel ve toplumsal yapılarını etkilemiştir. Bu hareketlilik kültürel, siyasi, çevresel, iktisadi, eğitimsel ve dini faktörlere bağlı olarak gerçekleşebilmektedir. Bireysel ve toplumsal değişimlere yol açan söz konusu faktörler, sosyolojik bir olgu olarak hicret üzerinde düşünmeyi ve tartışmayı mümkün kılmaktadır. Çünkü hicret, bireylerin kendi bireysel ve inançsal dünyalarında bir anlam tartışmasını doğurduğu gibi toplumların da pragmatik ve inançsal dünyalarında hem anlam tartışmalarını doğurmakta hem de birtakım etkileşimlere neden olmaktadır. Bu nedensellikler beraberinde hicret olgusuna bir çeşit motivasyon ve dinamizm de kazandırmaktadır. Hicret olgusuna yönelik yapılacak anlam tartışmalarını ve etkileşimleri kategorize etmek oldukça zordur. Çünkü söz konusu olgu çok yönlü olduğu kadar çok derin felsefi tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Bu çalışma hicret olgusunu değer felsefesi bağlamında analiz etmekle sınırlandırılmıştır.
Elimizdeki kitap alışması okkültürlülük
yaklaşımı ve sorunsalları üzerinde odaklanmaktadır.
ok... more Elimizdeki kitap alışması okkültürlülük yaklaşımı ve sorunsalları üzerinde odaklanmaktadır. okkültürlü ya da oketnikli bir yapıda olmak demek salt kuru bir zenginliği ve eşitliliği barındırmak anlamında değildir. okkültürlü ya da oketnikli olmak farklı olarak bilinen ve beraber yaşanılan nüfusun i inde g rünür olmak demektir. ünkü bu topluluklar, daha ncesinde birlikte yaşadıkları toplum/toplumlar tarafından g zetim altında tutulmuş ve kendileriyle kurulan iletişim olması gereken değeri taşımamış okkültürlü ya da oketnikli gruplardır. Ancak dünyada demokratikleşme süre lerinin başlanmasıyla farklı kimliklere ve kültürlere yaklaşım genişletilmiş ve onlar hakkında tartışmalar başlatılmış ve bununla ilişkili olarak da yaklaşımlar değişmiştir. Bu alışma tam da bu noktaları ele almak ve onlara a ıklık getirmek i in düşünülmüştür. alışma iki b lümde ele alınmıştır. İlk b lümde “Kültür ve okkültürlülük” ana başlığının altında kültür olgusu ve kültürel haklar, kültürel eşitlilik, batıda kültürel politikalar, okkültürlülük ve yayılma süre leri, okkültürlülük’ü doğuran koşullar ve desteklenmesi, ulusal kültür politikaları ve okkültürcülük atl başlıkları üzerinde durulmuştur. İkinci b lümde ise “ okkültürlülük Yaklaşımı ve Sorunsalları” ana başlıktır. Bu b lümün 4 OKK LT RL L K YAKLAŞIMI VE SORUNSALLARI altında okkültürlülük’ün tersine d nmesi, okkültürlü atışmalar, okkültürlülük’ün sorunsalları (eleştiriler) ve okkültürlü yaklaşımları analiz etmek alt başlıkları ele alınmıştır. Bu alışmada ama okkültürlülük’ü destekleyen ve eleştiren yaklaşımları gerek eleriyle birlikte ortaya koymak ve anlamaya alışmaktır. okkültürlülüğü temelde ele alıp işleyen iki temel yaklaşımdan s z etmek mümkündür. Biri kabullenici yaklaşım diğeri ise bu kabullenişi eleştiren yaklaşımdır. alışmanın, okkültürlülük’e y nelik yaklaşımlar hakkında bilgilendirici olmasını ve onun hakkındaki eleştiriler i in de düşündürmeye kapı aralamasını temenni ediyorum. Ayrıca alışmanın yayınlanmasını sağlayan İksad Yayınevi’ne teşekkür ediyorum.
Eğitim ve kimlik ilişkisi, eğitim, felsefe, sosyoloji ve antropolojiden siyaset bilimine sosyal ... more Eğitim ve kimlik ilişkisi, eğitim, felsefe, sosyoloji ve antropolojiden siyaset bilimine sosyal bilimlerin neredeyse tümünde ilgiye mazhar olmuş ve bu konuda önemli bir literatür oluşmuştur. Buna karşın eğitim bilimleri özellikle anaakım bu konuyu çalışma alanı dışında tutmuştur. Çünkü eğitim ve kimlik ilişkisini çözümlemek bu iki kavramın ideolojik bir alana çekilen boyutuyla yüzleşmek olduğu gibi aynı zamanda eğitimin iktidara bakan yüzünü de deşifre etmek demektir. Eğitime yüklenen vatandaş ve işgücü yetiştirmek işlevi aslında bir kimlik üretim sürecidir ve iktidarların talepleri ile ilgilidir. Bu nedenle anaakım eğitim bilimlerinin sözde politiklikten arındırılmış bilimsel literatüründe eğitim ve kimlik ilişkisi ile ilgili temalar genelde eğitimin işlevleri arasında yer verilmiştir. Bu yönde yapılan tüm çalışmalar eğitim üzerinde söz hakkı olan özneleri ihmal eden anaakım eğitim bilimleri yaklaşımları ile yapılmıştır. Anaakım eğitim bilimleri yaklaşımları, eğitimsel gerçekliğin bazı boyutlarını ihmal eden bilimsel yöntemler kullanarak aslında konuyu depolitize etmekte ya da depolitizasyonuna neden olmaktadır. Siyasal ve ideolojik süreçlerin inşasında kullanılan eğitimin anlaşılması ve açıklanması öncellikle alan üzerindeki depolitizasyonun kaldırılması ile mümkün olmaktadır. Eğitim ve kimlik ilişkisini farklı alanları da katıp çeşitli perspektiflerle açıklamayı amaçlayan bu çalışma konuya önemli katkılar sunacaktır. Çünkü sosyal bilimlerin diğer alanlarının eğitim ve kimlik meselesine ilişkin örnek çözümlemelerine yer verdiğinden konunun çok boyutluluğunun görülmesine ve disiplinlerarası yaklaşımlarla yapılmasına ilişkin katkılar sunması da beklenmektedir. Eğitim ve kimlik ilişkisinin ele alındığı bu çalışma, daha çok konu ile ilgili farklı disiplinlerin teorik çözümlemelerine yer vermektedir. Semra Akto, “Erken Çocukluk Eğitimi ve Kimlik Oluşumunun Çeşitli Yaklaşımlar Açısından Değerlendirilmesi” adlı çalışmasında erken çocukluk eğitimi ve kimlik ilişkisini farklı yaklaşımlar açısından ele almıştır. Çalışmada, erken çocukluk eğitimi ve kimlik ilişkisi açıklayan teorik yaklaşımlar merkeze alınarak değerlendirilmiştir. Nurettin Beltekin, “Eğitim Örgütleri ve Kimlik” adlı çalışmasında eğitim yoluyla kimliğin üretilmesine ilişkin imkânın teorik arkaplanını araştırmıştır. Çalışmada modern örgütlerin homojen kimlik üretebilme yanılsamasının teorik kökenlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Serdar Şengül, “Sömürgecilik Bağlamında Eğitim ve Kimlik İlişkisi” başlıklı çalışmasında postkolonyal bir perspektifle sömürgecilerin eğitim-kimlik üretme süreçlerini çözümlemektedir. Çalışmada edebi eserler ve akademik çalışmalar temel alınarak sömürgeci eğitimin sömürgeleştirilen halkların kendilik algıları ve evren tasavvurları üzerinde yarattığı etkilere dair bir çerçeve sunulmaya çalışılmıştır. Ebru Dündar ile Metin Dündar, “Müzik, Eğitim ve Kimlik” çalışmasında eğitimsel süreçlerin kimlik bağlamında çözümlenmesini müzik eğitimi bağlamında yapmışlar ve kimlik oluşumunda müzik eğitiminin etkisini araştırmışlardır. Çalışma, müzik eğitimi alan bireylerin müziğin kimlik oluşumuna etkisini nasıl ilişkilendirdiklerini ortaya koyabilme ve böylece müzik eğitimine farklı bir bakış açısı kazandırabilmeyi amaçlamıştır. Yalçın Özdemir, “Eğitim, Emekgücünün Yeniden Üretimi ve Sınıfsal Kimlikler: Kuramsal Yaklaşımların Analizi” adlı çalışmasında eğitimin temel işlevlerinden sayılan emekgücü üretimi ile eğitim arasındaki ilişkiyi ele alan kuramsal yaklaşımlara yer vermektedir. Çalışma eğitim yolu ile sınıf kimliğinin üretilmesi konusunda eleştirel teorinin yaklaşımları betimlenmiştir. Şehmus Kurt, “Azınlık Kimliği ve Eğitim: Ulusal Kimlik İnşa Aracı Olarak Türkiye’de Kürtçe Öğretimi” adlı çalışmasında eğitim ve azınlık kimliği ilişkisini araştırmıştır. Çalışma bir alan araştırmasına dayanmaktadır. Türkiye’de dil öğretimi faaliyetleri yoluyla Kürtlerin, Türkiye’de nasıl bir kimlik oluşturmaya çalıştıklarına odaklanılmıştır. Nejdet Taşkın, “Kişilik Kuramları ve Çocukların Kimlik Edinimi” adlı çalışmasında kişilik kuramlarını izah etmiş ve çocukların kimlik edinimini süreçlerini söz konusu kuramlar bağlamında irdelemiştir. Çalışma teorik bir çalışmadır. Kişilik kuramları bağlamında kimliğe ilişkin teorik çerçeve betimlenmiştir. Akif Akto ise, “Din, Eğitim ve Kimlik” adlı çalışmasında din, eğitim ve kimlik arasındaki etkileşimi araştırma konusu etmiştir. Çalışmada dinin ya da dini eğitimin kimliğe olan etkisi üzerinde durduğu gibi, kimliğin de dini anlayışların ve yorumlamaların etkisi üzerinde durmuştur. Din, eğitim ve kimlik kavramları arasındaki ilişki etkileşimsel bir yaklaşımla ele alınmıştır. Değerli katkıları ile kitabın ortaya çıkmasını sağlayan Semra Akto, Ebru Dündar ile Metin Dündar, Yalçın Özdemir, Şehmus Kurt ve Nejdet Taşkın’a teşekkür ederiz. Eğitim ve kimlik konusunda kaleme alınan kitabın alandaki boşluğun doldurulmasına küçük bir katkı sunmasını temenni ederiz.
Çalışmada İslami literatürde kullanılan hüsn-ü zan ve su-i zan ile psikoloji literatüründe kullan... more Çalışmada İslami literatürde kullanılan hüsn-ü zan ve su-i zan ile psikoloji literatüründe kullanılan sosyal psikoloji kuramının veri-leri ele alınmıştır. Hüsn-ü zan ve su-i zan kavramlarının insanın hem zihinsel doğasının hem de kültürel doğasının bir yansıması olduğunu sosyal psikoloji kuramı üzerinden izah edilmiş ve analize tabi tutul-muştur. Öncelikle hüsn-ü zan ve su-i zan kavramları anlaşılmaya çalışılmış ve geçtikleri kaynaklardan örnekler verilerek temellendi-rilmiştir. Sonra sosyal biliş kuramında önemli başlıklardan olan ka-lıpyargı, önyargı ve kendini doğrulayan kehanet yine örnekler verile-rek bir temel oluşturulmuştur. En son olarak hüsn-ü zan ve su-i zan kavramları, kalıpyargı, önyargı ve kendini doğrulayan kehanet kav-ramları üzerinden analizleri yapılmıştır. Çalışmanın asıl temasını oluşturan bu analizin sonuçlarına bakıldığında İslami literatürde yer alan özellikle su-i zannın oluşum sürecinin psikolojisi literatüründe yer alan kalıpyargı, önyargı ve kendini doğrulayan kehanet’in oluşum süreçleriyle çok benzerlik arz ettiğine değinilmiştir. Bu açıdan özel-likle su-i zannın yaygın olarak kullanıldığı kültürlerde sosyal psikoloji kuramının verileri dikkate alınmalıdır. Bu kuram üzerinden öncelikle su-i zannın doğurduğu sorunsal alan daha belirginlik kazanacak, sonrasında ise söz konusu sorunsalların çözümüne yöntemler gelişti-rilebilecektir.
Bu çalışma “Fahreddin Er-Râzî’nin Tefsiri Kebirine Göre Zan ve
Mahiyeti”’ni konu edinmektedir. Za... more Bu çalışma “Fahreddin Er-Râzî’nin Tefsiri Kebirine Göre Zan ve Mahiyeti”’ni konu edinmektedir. Zan, tercih edilmeye yakîn, zıddının da mümkün olduğu görüş, kanaat, hüküm gibi anlamlarla açıklanmıştır. Zan bazen şüphe ve vehim anlamlarını çağrıştırmayı, bazen kendisiyle ulaşılan hükmün kesinlik taşımadığını vurgulamayı, bazen de onu ilim ve yakînden ayırmayı doğuran renkli bir kavramdır. Zan bu anlamlarının yanısıra ilim, yakîn bilgi, kesin bilgi gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Zannın bir yüzü ilim ise diğer yüzü ise cehildir. Zannın olumlu ve olumsuz anlamlar barındırması göz önüne alınarak Müslüman kültürde birinin bir başkası hakkında güzel düşünmesine hüsn-ü zan, kötü düşünmesine de su-i zan denilmiştir. Kur’an’da hüsn-ü zan ve su-i zan terkipleri birebir yer almasa da bir kimse ya da bir şey hakkında iyi kötü kanaat etmeyi ifade edecek ya da çağrıştıracak şekilde geçmektedir. Hadislerde ise zanla ilgili hem söz konusu terkiplere hem de daha ayrıntılı bir şekilde bilgiye ulaşmak mümkündür. Fahrûddin er-Râzî, zanla ilgili bu türde kavramsal düzeyde ayrıntılı bir görüş ortaya koymuş olmasa da el-Mahsul adlı eserinde zanla ilgili şu görüşü paylaşır. Râzî, bir hükümde kesinlik yoksa mevcut alternatifler arasında doğruluk şüphesi eşit ise şek, tercih edilmeye en uygun olana zan, tercih edilmeye uygun olmayana da vehim demiştir. Ancak mevcut çalışmamız Râzî’nin Tefsir-i Kebiri’nde zan ve mahiyetini ele almak olduğu için zannın geçtiği âyetlerde onun farklı ve zengin yorumları bu çalışmanın asıl amacını oluşturmuştur. Tefsir-i Kebir’de Râzî’nin zan ile ilgili yorumları özgün yorumlardır. Bu özgünlük zannın hem ilim, kıyas, hevâ-heves, yalan, taklit, birey ve toplum gibi birtakım kavramlarla ilişkisini içermekte hem İblîsin, kafirlerin, müşriklerin, putperestlerin, münafıkların, Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların zannını içermekte hem de bu grupların tümünün Allah’a karşı olan zanlarını içermektedir. Râzî Tefsir-i Kebir’de zanla ilgili âyetleri tefsir ederken Arapça dil ve belağatın muktezasını dikkate alarak tefsir etmiştir.
Felsefe tarihinde, kendine özgü felsefesiyle bir dönüm noktasını
gerçekleştiren Sokrates, hakkınd... more Felsefe tarihinde, kendine özgü felsefesiyle bir dönüm noktasını gerçekleştiren Sokrates, hakkında araştırmaların yapılabileceği ender bir filozoftur. Sokrates’in felsefi görüşlerinin dinamiklerini konu edinen bu çalışma, üç temel saç ayak üzerine inşa edilmiştir. Sokrates felsefesinin ilk dinamiği kendisinden önceki dönemin felsefi anlayışıdır. Bu dönemde felsefi hakikat arayışı doğa ve evrene odaklanarak yapılmıştır. Evrenin ilk maddesinin ne olduğu üzerine uzun yıllar kafa yorulmuş ve varlığın kaynağına cevaplar aranmıştır. Evrenin ilk maddesi ile varlığın kaynağı merak edilen en önemli felsefi argüman haline gelmiştir. Bu arayışları arka planda tetikleyen ve besleyen temel düşünce ise kültürel yapılar olmuştur. Kültürel yapılar ile inanç yapılarının iç içe geçtiği Yunan toplumunda Tanrı ile doğa arasında doğrusal bir ilişki kurulmuştur. Öte taraftan doğa ile akıl arasında anlam benzerliği gündeme taşınmıştır. Bu benzerlikten Tanrı ile insan arasındaki ilişkisinin benzerliğine vurgu yapılmıştır. Bu ilişkinin merkezine ise akıl yerleştirilmiştir. Buradan hareketle de Tanrı’ya ulaşmak ya da hakikate ulaşmak için olmazsa olmaz muharrik güç akıl kabul edilmiştir. Akıl eylemleriyle kaosu doğuran iken, Tanrı ise bu kaosa müdahale etmek ve ona şekil vermek suretiyle kaosu ortadan kaldırandır. İkinci dinamik ise, sofistlerin felsefi anlayış ve yöntemlerdir. Sokrates, sofistlerin felsefi anlayışlarına eleştirel yaklaşmıştır. Mesela, sofistler bilgi ve ahlakın göreceli olabileceğini dile getirmişlerdir. Sokrates ise bu konuda sofistleri eleştirmiştir. Ona göre bilgi ve ahlaka dair hakikatler genel geçerdir, rölatif olamazlar. Sokrates, sofistlerin yöntemlerini de eleştirmiştir. Öğretimi para karşılığında yapan sofistleri eleştirmiş ve öğretimin para ile yapılamayacağını ifade etmiştir. Sofistler, hakikatin peşinde koşmamış, hakikat bildikleri şeyi muhataplarına ikna ile öğretme peşinde koşmuşlardır. Sokrates ise buna karşılık hakikat arayışını bütün bir yaşama yaymıştır. Benzer şekilde erdemin öğretilip öğretilemeyeceği konusunda da Sokrates, sofistlerden ayrılmıştır. Sofistlere göre, erdem öğretilebilir. Sokrates de erdemin öğretilebileceğini söylemiştir. Ancak sofistlere göre erdemin öğretilebilmesi için bilgisine ihtiyaç yoktur, çünkü herhangi bir şeyin bilgisi yoktur ve olması da mümkün değildir. Sokrates’e göre ise, erdemin bilgisi onun öğretilmesi için temel gerekçedir. Eğer erdemin bilgisine sahip değilseniz onu öğretemezsiniz. Sokrates, erdemin bilgisinin var olduğunu, sadece onu arayıp bulmak gerektiğini söylemektedir. Hatta Sokrates, erdemin bilgisini, erdemi öğretmenin önüne koymuştur. Üçüncü dinamik ise, aile mesleğidir. Sokrates, heykeltıraş bir babanın ve ebe olan bir annenin oğludur. Baba mesleğine ilgi duymuş olan Sokrates bir dönem taş işçisi olarak heykeltıraşlık yapmıştır. Ailenin mesleği ya da uğraş alanı insanın düşünce yapısına etki ettiği gibi, kişinin çalıştığı meslekler de onun düşüncesi üzerine etkiler bırakmaktadır. Sokrates’in gerek aile mesleği gerek kendisinin o meslekte bir süre çalışmış olması kendi felsefesi üzerine kalıcı izler bırakmıştır. Baba mesleği ve kendisinin de çalışmış olduğu heykeltıraşlık, doğası gereği taşlara şekil verme sanatıdır. Heykeltıraşlıkta taşlardaki kabalıklar yontulup törpülenmekte ve estetik bir güzellik vermek için çaba harcanmaktadır. Sokrates felsefesine etki eden bir dinamik olarak, bu mesleğin yansıması insanları düzeltme ve onlara form verme şeklinde olduğunu söylemek mümkündür. Sokrates, söz konusu yöntemle hem insanlardaki cehaleti hem de onlardaki kabalıkları ortaya çıkaracak sorgulamayı geliştirmiştir. Şu durumda heykeltıraşlık sanatıyla Sokrates, insanların bilge olduklarını düşündükleri kibirlerini ve onların biliyoruz diye zannettiği görüşlerini yontmuştur. Yontma süreci sonunda insanlardaki ortaya çıkarılmak istenen fikirsel güzellik ile sorgulama sonrasında onlarda ortaya çıkarılmak istenen öz arasında benzerlik kurulabilir. Bu çerçevede usta bir heykeltıraş gibi bilge bir filozof insanları işlemekte ve onlara yeni bir hayat vermektedir. Sokrates’in annesinin ebelik mesleği gereği çaresiz, darda kalmış ve sıkıntılar içinde kıvranan gebe kadınlara çare olmuş, sıkıntılarını gideren ve bebeklerini sağlıklı olarak doğurtan doğum sanatkarı denilebilir. Bu açıdan Sokrates de doğrudan ya da dolaylı olarak bilmediğinin bile farkına varamayan ama bildiklerini zanneden insanların cehaletlerinin çaresizliğine onların içinde var olan hakikatin bilgisine ulaşmalarını sağlayarak çare olmuştur. Adeta bir ebenin bebeği doğurtması gibi Sokrates de insanların içindeki hakikatin bilgisini doğurtmuştur. Bu şekilde insanlar, doğmalarından kurtulmuşlardır.
ilim dallarının düşünce temellerini araştırma enstitüsü yayınları, 2019
Kâdî Abdülcebbâr’ın entelektüel bir düşünce yapısına sahip
olması, farklı düşünce ve yorumları to... more Kâdî Abdülcebbâr’ın entelektüel bir düşünce yapısına sahip olması, farklı düşünce ve yorumları toparlayarak bir bütün halinde değerlendirebilen geniş bir perspektif ve potansiyele sahip olması mezhebinin görüşlerini sistematize etmesinde çok büyük katkı sunmuştur. Bu perspektifle Kur’ân’ı anlmaya çalışan Kâdî Abdülcebbâr’a göre Kur’ān'da manası anlaşılmayacak türden hiçbir ifade yoktur. Çünkü Allah onu biz insanlara okuyup anlamamız, anladıklarımızı fiilen yaşamamız için, anlaşılır bir kitap olarak göndermiştir. Tam da bu noktada Kâdî Abdülcebbâr, “Tenzihu’l- Kur’ân Ani’l-Matâin” ve “Müteşabihü'l- Kur’ân” adlı iki tefsir eseri telif etmiştir. Kâdî Abdülcebbâr, yazmış olduğu tefsir eserlerini dirayet ve rivayet açısından ele almıştır. Dirâyet tefsir metodu kısaca, rivayetlere münhasır kalmadan, dil, edebiyat, din ve çeşitli bilgilerden yararlanılarak yapılan tefsir yöntemi iken, Rivâyet tefsir metodu ise; bazı ayetlerin beyan ve tefsirini bizzat yine Kur’ân’daki başka ayetlerle, Hz. peygamber’in, sahâbenin ve tabiin’in sözleriyle açıklamaktır.
Eleştiri kavramının kökü, Arapça’da “nakd” kelimesinden türemiş olan “tenkid” kelimesine dayanmak... more Eleştiri kavramının kökü, Arapça’da “nakd” kelimesinden türemiş olan “tenkid” kelimesine dayanmaktadır. Sözlükte, gümüş paraları sahte olanlardan ve değersizlerden ayırarak gerçek olanları seçmek anlamında kullanılmıştır. Terim olarak daha çok edebi eserlerde, eser ve konunun doğru ve yanlışlarını ortaya çıkarmak amacıyla yazılan metinlere denir. Yapılan eleştirinin kabul görmesi dayandığı delillerle ilişkilendirilir. Eleştiri ile ilgili bu ilkesellik ilkin Kur’an tarafından inşa edilmiştir. Bu bağlamda Kur’an, eleştirel düşünceyi inşa etmektedir. Kur’an’ın inşa ettiği eleştiri bilinçli, faal bir aklın ve kalbin inşası içindir. Kur’an bu inşayı Âdem (a.s)’e ve ona tanınan ayrıcalık üzerinde Allah’a itaat eden meleklerin taaccüpleri ve Allah’a isyan eden isyan meleğinin endişesiyle-isyanıyla başlatmıştır. Varlık aleminde eleştirel düşünce o kadar önemli ki Kur’an’ın örneklem olarak gösterdiği ilk eleştiri bırakın eleştiri kabiliyetine haiz insanla eleştiri kabiliyetine haiz olmayan melekle inşa edilmiştir. Kur’an’daki eleştirel düşünce varlıktaki eleştiriye muhatap olan tüm varlıkları kuşatmaktadır. Kur’an’da müşriklere, ehl-i kitaba ve münafıklara eleştiri yapıldığı gibi, Peygambere ve Müslümanlara da eleştiri yapılmıştır. Hakkı yüceltmek ve batılın iç yüzünü göstermenin etkin yöntemlerinden olan eleştirel düşünce ilk insanla inşa edilmiş ve insan varlık aleminde varlığını devam ettirdiği sürece devam edecektir. Bu anlamda eleştirel düşüncenin temel dinamiklerinden birinin Kur’an olduğu iddiası bu çalışmanın temel amacıdır. Bu iddiayı desteklemek için Kur’an’daki ayetlerden örnekler verilecek ve yorumlanacaktır. Ayetlerle ilgili yapılacak yorumlar bazı müfessirlerin yorumlarıyla desteklenecektir. Bu çalışmada eleştirel düşünce ile ilgili ayetlerin müfessirlerin görüşleri dikkate alınarak güncel yorumlanması eleştirel düşüncenin bir kültür haline gelmesi açısından önem arzetmektedir. Bu çerçevede şekillenecek olan bu çalışmanın konusu “Eleştirel Düşüncenin İnşasında Temel Bir Dinamik Olarak Kur’an” olarak belirlenmiştir.
Bu çalışmada ele alınan “din eğitimi” kavramı, üniversitelerde ilmi bir disiplin olarak kurulan “... more Bu çalışmada ele alınan “din eğitimi” kavramı, üniversitelerde ilmi bir disiplin olarak kurulan “din eğitimi anabilim dalı”yla sınırlı tutulmamıştır. Bu çalışmanın temel amacı daha çok hem “din”in hem de “eğitim”in felsefi temellerini irdelemek ve “din eğitimi”nin akademik bir disiplin olarak üniversitelerde, yaygın din eğitimi modelinde ise medreselerde gerçekleştirilen “din eğitimi”nin felsefi temellerini araştırmaktır. Dini doğanın kendi bütünlüğü eğitimsel araçlarla gerçekleşebildiği gibi, eğitimin doğasının kendi bütünlüğü, amaç ve hedefleri de doğru bilgi ve doğru bilginin kaynağı ile gerçekleşebilmektedir. Doğru bilgi ve doğru bilginin kaynağının ne olduğu sorusuna dini ve hümanist geleneğin verdiği cevap ikiyi geçmemektedir. Dini gelenek doğru bilginin kaynağını vahiy ve bazen de akıl olarak ele alırken hümanist gelenek ise sadece aklı doğru bilginin kaynağı olarak kabul etmiştir. Oysaki insanın tabiî aklı veya hakikatin peşinde giden aklı vasıtasıyla elde ettiği felsefî bilgi ile vahiy vasıtasıyla insana ulaşan kutsal öğreti arasında bir çelişkinin olması mümkün değildir. Çünkü her şeyden önce insanın fıtrî olarak sahip olduğu prensipler de Tanrı tarafından onun tabiatına yerleştirilmişlerdir. İlâhî bilgiye dâhil olan bu prensiplerle çelişen şey ilâhî bilgi ile çelişiyor demektir. Dolayısıyla ilâhî olarak vahyedilmiş iman esasları olarak kabul edilen prensiplerle tabiî olarak elde edilen bilginin çelişmesi imkânsızdır. Bu durumda iman prensipleriyle çelişik bir delil öne sürüldüğünde bu delilin insan fıtratına yerleştirilen ilk prensiplerden yanlış bir çıkarımla elde edildiği, dolayısıyla da burhânî bir güce sahip olmadığı söylenebilir. Bundan hareketle din eğitiminin felsefi temelleri denildiğinde “din” ve “eğitim”in kaçınılmaz varoluşsal bir ilişki içinde oldukları iddiası öne sürülebilir. Öncelikle din olan ile dini olanın felsefi temellendirme açısından ayırt edilmesi gerekmektedir. Din nedir? Dini olan nedir? sorgusu temellendirme için ayrı bir öneme sahiptir. Din ve dini olanı ayırt etmeksizin eğitime tabi tutmak felsefi temellendirme için doğru sonuçlara ulaştırmayacaktır. Çünkü din vahyedilende bulunan temel öğreti iken, dini olan ise bu temel öğreti üzerine yapılan yorumlardır. Kaldı ki temel öğreti ve yorumunun dışında bir de yaşanılan din vardır. Bu da apayrı bir durumu ortaya koymaktadır. Onun için din eğitiminin felsefi temelleri irdelenirken din’in mi, dini olanın mı yoksa din olarak bilinip yaşanılan realitenin mi irdelendiği vuzuha kavuşması gerekmektedir. Ayrıca böylesi bir problematik karşısında felsefi doğanın bütünlüğü hangisinin temellendirilmesi ile uğraşması gerektiği de vuzuha kavuşmalıdır. Aksi takdirde verilecek uğraş ve gösterilecek olan çaba felsefi bir temellendirmeyi değil, var olan probleme/problemlere yenisini eklemekten başka bir işe yaramayacaktır. O vakit din eğitimin felsefi temelleri denildiğinde, felsefe yoluyla dinin, eğitimin ve din eğitiminin ne olduğu sorusunun açıklığa kavuşturulması yanında bunların amaç ve hedeflerinin ne olduğu ve ne olması gerektiği üzerine düşünmek, tartışmak ve düşünsel üretimler yapılmalıdır. Felsefi temellendirme için din eğitimi adına var olan din eğitimi kürsüsü ile medreseleri felsefi bir sorgulamaya tabi tutarak dinin ve eğitimin doğasal bütünlüğü açısından yeniden sorgulanmadır. Ayrıca bu iki alanın ilmi eleştirisi ve müzakeresi yapılmalıdır. Bu yaklaşımların güncel eğitim pratiğine ve 2023 eğitim vizyonuna yeni ufuklar katacağı düşünülmektedir.
İnsan, varlıkla tanıştığı ilk günden beri kendi gerçekliğini merak ettiği gibi, kendini
tanıyıp g... more İnsan, varlıkla tanıştığı ilk günden beri kendi gerçekliğini merak ettiği gibi, kendini tanıyıp gerçekleştirmeyi de merak etmiştir. Bu iki durum için de eğitim gibi bir araçsala ihtiyaç duyduğu kabul edilir bir realitedir. Eğitimin araçsallığı genellikle kabul edilir bir durum iken, ancak beslendiği kaynaklar açısından birden fazla yaklaşımın olduğu görülmektedir. Özellike eğitime malzeme olan doğru bilginin kaynağı dikkate alındığında biri akli diğeri de nakli olmak üzere birbirinden farklı iki paradigmanın varlığı dikkat çekmektedir. Asliyeti itibariyle iki paradigma, temel hedef ve amaçlar, ilke ve yöntemler, uygulama pratikleri açısından birbirinin bazen aynı bazen de benzer yaklaşımlar sergiledikleri söylenebilir. Ancak bu çalışma bu tür tartışmalara yer vermek için kurgulanmamıştır. Bu çalışmanın kurgusu, eğitimin nakli kaynaklarından olan Kur’an’ın eğitim ile ilgili ne tür bir dil kullandığını Fahreddin Razi’nin Tefsir-i Kebir’i üzerinden anlamaya çalışmaktır. Fahrettin Razi, İslam âleminin yetiştirdiği on ikinci yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Tefsir ve kelam başta olmak üzere çağının önde gelen ilim alanlarında eserler vermiştir. Bundan dolayı “allame” olarak tanınan Razi, Kur’an’dan aldığı ilhamla asırların eskitemeyeceği fikirleri miras bırakmıştır. Fahrettin Razi’nin eserleri içerisinde en meşhuru Tefsir-i Kebir’dir. Bu eser kendisinden sonra gelen tefsirlere kaynaklık teşkil etmiştir. Razi Tefsir-i Kebir’de, Kur’an’ın eğitim ile ilgili kullandığı dili dağınık bir biçimde ele almıştır. Razi, Kur’an’ın eğitim dilini, eğitimle ilgili birçok argümanı dikkate alarak yorumlamıştır. Ancak bu çalışmanın özellikle yoğunlaştığı eğitim dili, eğitimle ilişkili ayetlerin felsefi ilkelerine dikkat çekmektir. Bu çalışmanın asıl amacı eğitiminin gereklilik ve zorunluluğunu Razi’nin dağınık yorumladığı, Rab İsmiyle Eğitmek, Müjdelemek-Korkutmak/Cezalandırmak-Ödüllendirmek, Varoluşun Anlam ve Mahiyeti, Yumuşak Üslup ve Affedici Olmak, Nankör Olmamak-Şükredici Olmak, Tedricilik (Aşamalılık) ve Güzel Ahlakı Teşvik gibi eğitim ilkeleri etrafında derleyip sunmaktır. Ayrıca Razi’nin tefsirinde yorumladığı eğitim dili, öğrenme-öğretme kuram ve yaklaşımlarından olan bilişsel, duyuşsal ve davranışsal yaklaşımları içermektedir. Bu açıdan modern dönemin eğitim anlayışlarına katkı sunabileceği düşünülmüştür.
İlim Dallarının Düşünce Temellerinin Araştırma Enstitüsü Yayınları, 2016
Etnik ve dinî kimlikler karşılıklı gereksinimlerinden dolayı bir yandan kültürel ve sosyal alışve... more Etnik ve dinî kimlikler karşılıklı gereksinimlerinden dolayı bir yandan kültürel ve sosyal alışverişlerde bulunurken, öte yandan kültürel ve sosyal farklıklarından dolayı birbirlerini dışlamakta, aralarına sınırlar koymaktadır. Bu sınırlar etnik ve dinî kimlikler arasında çatışmalara, toplumsal bellekte kısa vadede onarılamaz yaraların açılmasına neden olabilmektedir. Ancak etnisite ve din ile ilgili konular incelendiğinde, insanlar arasındaki bu sınırların kaçınılmaz ve statik olmadığı bilinmektedir. Farklı kimlikleri tanımayı ve tanıtmayı amaçlayan, bu nedenle ‘farklı olanın bilgisi’ ya da ‘öteki insanların dünyaları’nı inceleyen ilmî disiplin olarak da tanımlanabilen saha araştırmaları ve bu araştırmaların nesnesi olan etnik ve dinî kimliklerin içine girerek ve onlarla aynı toplumsal koşullarda yaşayarak –bazen içerde olup dışarıdan bakarak, bazen de dışarıdan içeriye bakarak- o kimlikleri tanımaya ve anlamaya çalışır. Bu bağlamda çalışma, etnik ve dinî kimliklerin değer algılarını çeşitli değişkenler açısından ortaya koymayı amaçlar. Ayrıca eser, Türkiye sınırları içinde farklı öğeler ile zengin bir yapı oluşturan kimliklerin etnik, dinî ve sosyo-kültürel değerler açısından genel olarak tercihlerinin çeşitliliği ile ilgilidir. Ortak etnik, dinî ve sosyo-kültürel kimlik boyutları ve bu kimliklerin özellikle değerler açısından algılarının belirlenmesi bize, zengin bir mozaik özelliğine sahip ve karşılaştırmalı bir resmini sunması bakımından oldukça önem arz etmektedir. Türkiye’nin (Mardin ili örneğinde) değer algılarını daha açık ve karşılaştırmalı bir resmini sunması bakımından oldukça önem arzetmektedir.
Uploads
Papers by akif akto
görüşlerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırma nitel araştırma
yöntemlerinden olgu bilim deseni ile yürütülmüştür. Çalışma 2021-2022
eğitim öğretim yılında Mardin ilinin Artuklu ilçesine bağlı ortaokullarda
öğrenim gören 40 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri
toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan anket formu kullanılmıştır.
Araştırmadan elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz
edilmiştir. Araştırma kapsamında ulaşılan bulgular beş tema altında değerlendirilip
yorumlanmıştır. Bu temalar: Duyuşsal bağlılık, bilişsel bağlılık,
davranışsal bağlılık, ailelerin okula yönelik tutumu ve istenilen okul.
Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler okula yönelik olumlu duygularla arkadaş
ve öğretmen etmenini daha çok ilişkilendirmişlerdir. Öğrenciler okula
geliş amaçlarının yeni bilgiler öğrenmek ve meslek sahibi olmak olduğunu
belirtmiştir. Öğrenciler kendilerini öğretmenlerine rahat ifade edebilirken
okul yöneticilerine rahat ifade edemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca
öğrencilerin fiziksel olarak daha donanımlı okullar arzu ettiği sonucuna
ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlar literatür çerçevesinde tartışılıp bu sonuçlara
ilişkin araştırmacı ve uygulayıcılara öneriler verilmiştir.
bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç duyulan
alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. Eğitimi
farklı bakış açılarıyla yeniden ele almak çeşitli düşünce
paradigmaları doğurabilir. Eğitimde anahtar
paradigmalardan biri, bireyin psikoanalitik yapısıyla
bağlantılıdır. Bu bağlamda, araştırmanın amacı; Sigmund
Freud’ u, hayatını, fikir dünyasını, kuramlarını
eğitimin çeşitli boyutlarıyla ilişkilendirmektir. Bu
çalışmada, Freud’ un topografik kuramı ve yapısal
kişilik kuramı; kişilik, kimlik eğitimi gibi eğitimin
bazı boyutlarıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, psikoseksüel
gelişim kuramı, cinsel eğitim, erken çocukluk
dönemi eğitimi ve pedagoji alanları ile örneklendirilerek
sunulmuştur. Çalışmanın amacı, Ödip
kompleksi, bastırma, kastrasyon gibi Freudyen kavramların
eğitimin çeşitli boyutlarıyla nasıl ilişkilendirilebildiğini
açıklamaya çalışmak ve Psikoanalitik
kavramların eğitim için nasıl faydalı olabileceğini
göstermektir. Bu çalışma; kuramsal doküman analizi
kullanılarak yapılmıştır. Psikoanalitik kuramlar
ve Freudyen kavramların eğitim çerçevesinde insanı
nasıl etkileyebildiğini göstermek araştırmanın önemini
vurgular. Ayrıca, Freudyen kuram ve eğitimi
bütünleştirmek için örnekler vererek eğitim yeniden
ele alınmıştır. Bu çalışmanın eğitimcilere ışık tutabileceği
ve örnekler sunabileceği düşünülmektedir.
siyasi değişimler yanında, ağın düşünce, inan ve felsefi zellikleri de eğitim üzerinde etkili olmaktadır. Orta ağ ve Aydınlanma
d neminde yaşanan değişimler eğitim anlayışı üzerinde nemli bir değişim yaratmaktadır. Bu alışma Orta ağ’da eğitimde benimsenen
felsefi g rüş olarak Spiritüalizmin ve Aydınlanma d neminde eğitimde benimsenen felsefi g rüşlerden biri olan Natüralizmi
karşılaştırmaktadır. alışmamız ncelikle Spiritüalizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Aurelius Augustinus ve Thomas Aquinas ’i,
Natüralizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau’ n eğitim g rüşleri ele alınarak her iki eğitim felsefesinin benzerlik ve
farklıklarına ulaşılmaya alışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Felsefesi, Spiritüalizm, Natüralizm, Aurelius Augustinus, Thomas Aquinas, Jean-Jacques Rousseau.
Abstract
Social conditions and needs affect education throughout life. In addition to the economic, social and political changes experienced
in the historical process, the thought, belief and philosophical features of the age have an effect on education. The changes in the middle age
and enlightenment period create an important change on the understanding of education. This study compares Spiritualism as the
philosophical view adopted in education in the Middle Ages and Naturalism, which is one of the philosophical views adopted in education
during the Enlightenment. In our study, first of all, the educational views of Aurelius Augustinus and Thomas Aquinas, one of the thinkers
of Spiritualism Educational Philosophy, and Jean-Jacques Rousseau, one of the thinkers of Naturalism Educational Philosophy, were tried
to reach the similarities and differences of both educational philosophies.
Keywords: educational philosophy, spiritualism, Naturalism, Aurelius, Augustinus, Thomas Aqinus, Jean-Jacques Rousseau.
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de y netimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en nemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en nemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. alışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu ama la iki felsefenin tarihsel ge mişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. alışma alanyazın taramasına dayalı bir alışmadır. İdealist felsefeye g re bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi ama lar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, g zlem, deney gibi y ntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu bi imde zetlenebilir: Toplumun eğitimi nceliklidir. ğretmen merkezlidir. alışmada, İdealist ve realist felsefelerin ğretim programının geleri ama , i erik, ğretim süreci ve l me ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar nerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İdealizm, realizm, eğitim, Platon, Aristoteles
Abstract
Education is closely related and interacted with philosophical currents. Philosophies affect education in both program and management contexts. There are currents that affect the educational philosophy. Idealism and realism are among the most important of these trends. The most important representatives of idealist and realist philosophy are Plato and Aristotle, two great philosophers who lived in Ancient Greece. In this study, the similarities and differences of idealist and realist philosophies about education are discussed. For this purpose, the historical backgrounds of two philosophies are included; then the similarities and differences were revealed. The study is based on literature review. According to the idealist philosophy, knowledge is in the human mind. Education should lead the individual to the ideal. It aims to educate people as they should be. Knowledge comes from birth. The realist educational philosophy, on the other hand, advocates an objective education. Methods such as research, observation and experiment should be included. Some of the common characteristics of the two philosophies can be summarized as follows: The education of the society has priority. It is teacher-centered. In the study, it has been proposed that the elements of the curriculum of idealist and realist philosophies will be examined in more detail in terms of purpose, content, teaching process, and measurement and evaluation.
Keywords: Idealism, realism, education, Plato, Aristotle
Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden
bir etkinliktir. Bireylere, tüm y nleri ile gelişebilme
imk nı sunan bu faaliyet tarih boyunca farklı
uygarlıklar ve düşünce insanları tarafından ele
alınmıştır. İnsanın bilme ihtiyacından doğmuş bir
disiplin olan felsefe de insanı konu alır ve zünde
sorgulama, analiz etme gibi kavramları barındıran
zihinsel bir süre tir. ‘’Ne i in, nasıl ve ne tür bir
insan yetiştirmeliyiz?’’ soruları eğitim ve felsefeyi
bir araya getiren nemli bir k prüdür. Felsefe, eğitimin
düşünsel yapısını oluşturmaktadır. Eğitimin
tüm y nleri ile düşünülmesi ve ideolojik, politik,
sosyolojik ve felsefi a ılardan ele alınması i in
eleştirel bir yaklaşıma ihtiya vardır. Bireyin hayatında
geniş bir yer tutan eğitim kavramını sorgulaması,
onun toplumsal kurumlarla ilişkisini anlamaya
alışması ve bu ilişkiler sonucunda ortaya
ıkan sorunları fark etmesi onu kendi yaşamında
s z sahibi yapar. Eğitime eleştirel bir pencereden
bakan eleştirel pedagoji de bunu ama lar. Eğitimin
daha demokratik ve insani bir şekle bürünmesi,
bireyin doğasını ve zgürlüğünü merkeze alması
bakımından eleştirel pedagoji alanının eğitim anlayışını
iyi kavramak ve bu alanın en nemli temsilcilerinden
biri olan Paulo Freire’in eğitim konusundaki
g rüşlerini ortaya koymak gerekmektedir.
Freire’nin klasik eğitime y nelttiği eleştiriler ve
kişinin bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olacak
eğitimin nasıl ger ekleştirilebileceğine dair
g rüşlerinin incelenmesi ile okuyuculara eğitim
kavramı ile ilgili yeni bir bakış a ısı kazandırmak
hedeflenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, felsefe, Paulo
Freire, eğitim felsefesi, eleştirel pedagoji
PAULO FREİRE AND PHILOSOPHY OF EDUCATION
ABSTRACT
Education is an activity that has been proceeding
since human existence. This activity, which
offers individuals the opportunity to develop
themselves in all aspects, has been handled by different
civilizations and philosophers throughout
history. Philosophy, which is a discipline born out
of the human need for knowing, also focuses on
human and it is a mental process that includes concepts
such as questioning and analyzing in its essence.
The question of “What, how and what kind
of person should we raise?” is an important bridge
that brings education and philosophy together.
Philosophy forms the intellectual structure of education.
A critical approach is needed to consider
education from all views and to be addressed from
ideological, political, sociological and philosophical
perspectives. The individual’s questioning the
concept of education, which has a wide place in
his life, trying to understand his relationship with
social institutions and noticing the problems that
arise as a result of these relations make him have
a say in his own life. Critical pedagogy, which
looks at education through a critical perspective,
aims at this. It is necessary to understand the educational
understanding of the field of critical pedagogy
well. Paulo Freire, who is one of the most
significant representatives of this field, studied on
education, in terms of making education more democratic
and humane and centered on the nature
and freedom of the individual. It is aimed to give
readers a new perspective on the concept of education
by examining Freire’s criticisms of traditional
education and her/his views on how education that
will help the development of a free individual be.
Keywords: Education, philosophy, Paulo Freire,
philosophy of education, critical pedagogy
arada tutan bir mahiyete sahiptirler. Günümüzde değerler a ısından yaşanan problemlere çözüm noktasında, özellikle okulöncesi
ağda başlanarak değerlerin verilmesi nemlidir. Bunun i in de bilin li ve planlı bir değer aktarımına ihtiya vardır. zellikle okul
ncesinde değerler eğitimi planlı, programlı bir şekilde yürütülmelidir. Erken ocukluk d nemi tüm gelişim evrelerinde ocukları
akademik eğitim ve beceriler a ısından koruyup kollamanın yanında toplum i in nemli olan değerlere yer vermek de ama lamaktadır.
ocukların gelişim d nemleri süresince birtakım beceriler kazanması okul ncesinde sorumluluk taşıma, güven, takım alışması,
dürüstlük, iletişim, aldığı g revin hakkını verme ve adab-ı muaşeret gibi nezaket kurallarını kazanmasıyla doğrudan orantılıdır.
Nitekim daha nce okul ncesinde değerler eğitimine yer vermek daha ok ğretmenlerin inisiyatifine bırakılırken en son 19. Milli
Eğitim Şurada kesin olarak değerler eğitimine yer verilmesi konusu kabul edilmiştir. Okul ncesi eğitim programında eğitime dahil
edilen temel değerler, “sorumluluk, saygı, iyilik ve hoşg rü, sevgi, zgüven, yardımlaşma-işbirliği, dürüstlük ve barış”tır. Bu değerler
okul ncesinde değerler eğitimi i in temel teşkil etmektedir. Bu değerler tek tek ele alıp a ıklanarak, erken ocukluk d nemiyle
ilişkilendirmeye alışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Erken ocukluk ve Değerler Eğitimi, Değerler, Değerler Eğitimi, Okul ncesi.
Abstract
Values for society and family are important in terms of order and order. Moral and religious values have a nature that keeps
people together. It is important to give values to the problems experienced in terms of values, especially starting from the preschool age.
For this, a conscious and planned value transfer is needed. Especially pre-school values education should be carried out in a planned
and programmed manner. In addition to protecting and protecting children in terms of academic education and skills in all stages of
early childhood, it also aims to include values that are important for the society. The acquisition of certain skills during the
development period of children is directly proportional to gaining the rules of courtesy such as taking responsibility, trust, teamwork,
honesty, communication, giving the right to the task and manners in preschool. As a matter of fact, while giving place to values
education in pre-school was mostly left to the initiative of teachers, it was accepted that the subject of values education was definitely
included in the 19th National Education Council. The basic values included in the pre-school education program are "responsibility,
respect, goodness and tolerance, love, self-confidence, solidarity-cooperation, honesty and peace". These values constitute the basis for
values education in preschool. These values will be discussed one by one and explained, and it will be tried to be associated with the
early childhood period.
Keywords: Religious Education, Early Childhood and Values Education, Values, Values Education, Preschool.
görüşlerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırma nitel araştırma
yöntemlerinden olgu bilim deseni ile yürütülmüştür. Çalışma 2021-2022
eğitim öğretim yılında Mardin ilinin Artuklu ilçesine bağlı ortaokullarda
öğrenim gören 40 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada veri
toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan anket formu kullanılmıştır.
Araştırmadan elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz
edilmiştir. Araştırma kapsamında ulaşılan bulgular beş tema altında değerlendirilip
yorumlanmıştır. Bu temalar: Duyuşsal bağlılık, bilişsel bağlılık,
davranışsal bağlılık, ailelerin okula yönelik tutumu ve istenilen okul.
Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler okula yönelik olumlu duygularla arkadaş
ve öğretmen etmenini daha çok ilişkilendirmişlerdir. Öğrenciler okula
geliş amaçlarının yeni bilgiler öğrenmek ve meslek sahibi olmak olduğunu
belirtmiştir. Öğrenciler kendilerini öğretmenlerine rahat ifade edebilirken
okul yöneticilerine rahat ifade edemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca
öğrencilerin fiziksel olarak daha donanımlı okullar arzu ettiği sonucuna
ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlar literatür çerçevesinde tartışılıp bu sonuçlara
ilişkin araştırmacı ve uygulayıcılara öneriler verilmiştir.
bu yüzyılda değişim ve yeniliklere ihtiyaç duyulan
alanlardan biri şüphesiz ki eğitimdir. Eğitimi
farklı bakış açılarıyla yeniden ele almak çeşitli düşünce
paradigmaları doğurabilir. Eğitimde anahtar
paradigmalardan biri, bireyin psikoanalitik yapısıyla
bağlantılıdır. Bu bağlamda, araştırmanın amacı; Sigmund
Freud’ u, hayatını, fikir dünyasını, kuramlarını
eğitimin çeşitli boyutlarıyla ilişkilendirmektir. Bu
çalışmada, Freud’ un topografik kuramı ve yapısal
kişilik kuramı; kişilik, kimlik eğitimi gibi eğitimin
bazı boyutlarıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, psikoseksüel
gelişim kuramı, cinsel eğitim, erken çocukluk
dönemi eğitimi ve pedagoji alanları ile örneklendirilerek
sunulmuştur. Çalışmanın amacı, Ödip
kompleksi, bastırma, kastrasyon gibi Freudyen kavramların
eğitimin çeşitli boyutlarıyla nasıl ilişkilendirilebildiğini
açıklamaya çalışmak ve Psikoanalitik
kavramların eğitim için nasıl faydalı olabileceğini
göstermektir. Bu çalışma; kuramsal doküman analizi
kullanılarak yapılmıştır. Psikoanalitik kuramlar
ve Freudyen kavramların eğitim çerçevesinde insanı
nasıl etkileyebildiğini göstermek araştırmanın önemini
vurgular. Ayrıca, Freudyen kuram ve eğitimi
bütünleştirmek için örnekler vererek eğitim yeniden
ele alınmıştır. Bu çalışmanın eğitimcilere ışık tutabileceği
ve örnekler sunabileceği düşünülmektedir.
siyasi değişimler yanında, ağın düşünce, inan ve felsefi zellikleri de eğitim üzerinde etkili olmaktadır. Orta ağ ve Aydınlanma
d neminde yaşanan değişimler eğitim anlayışı üzerinde nemli bir değişim yaratmaktadır. Bu alışma Orta ağ’da eğitimde benimsenen
felsefi g rüş olarak Spiritüalizmin ve Aydınlanma d neminde eğitimde benimsenen felsefi g rüşlerden biri olan Natüralizmi
karşılaştırmaktadır. alışmamız ncelikle Spiritüalizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Aurelius Augustinus ve Thomas Aquinas ’i,
Natüralizm Eğitim Felsefesi düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau’ n eğitim g rüşleri ele alınarak her iki eğitim felsefesinin benzerlik ve
farklıklarına ulaşılmaya alışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Felsefesi, Spiritüalizm, Natüralizm, Aurelius Augustinus, Thomas Aquinas, Jean-Jacques Rousseau.
Abstract
Social conditions and needs affect education throughout life. In addition to the economic, social and political changes experienced
in the historical process, the thought, belief and philosophical features of the age have an effect on education. The changes in the middle age
and enlightenment period create an important change on the understanding of education. This study compares Spiritualism as the
philosophical view adopted in education in the Middle Ages and Naturalism, which is one of the philosophical views adopted in education
during the Enlightenment. In our study, first of all, the educational views of Aurelius Augustinus and Thomas Aquinas, one of the thinkers
of Spiritualism Educational Philosophy, and Jean-Jacques Rousseau, one of the thinkers of Naturalism Educational Philosophy, were tried
to reach the similarities and differences of both educational philosophies.
Keywords: educational philosophy, spiritualism, Naturalism, Aurelius, Augustinus, Thomas Aqinus, Jean-Jacques Rousseau.
Eğitim, felsefi akımlarla yakın ilişki ve etkileşim i indedir. Felsefeler, eğitimi hem program hem de y netimi bağlamlarında etkiler. Eğitim felsefesini etkileyen akımlar vardır. Bu akımlardan en nemlileri arasında idealizm ve realizm yer almaktadır. İdealist ve realist felsefenin en nemli temsilcileri, Antik Yunan’da yaşamış iki büyük filozof olan Platon ve Aristoteles’tir. alışmada idealist ve realist felsefelerin eğitimle ilgili benzerlik ve farklılıkları tartışılmıştır. Bu ama la iki felsefenin tarihsel ge mişlerine yer verilmiş; ardından benzerlik ve farklılıkları ortaya konulmuştur. alışma alanyazın taramasına dayalı bir alışmadır. İdealist felsefeye g re bilgi insan zihnindedir. Eğitim bireyi ideale ulaştırmalıdır. İnsanı olması gerektiği gibi eğitmeyi ama lar. Bilgi doğuştan gelir. Realist eğitim felsefesi ise nesnel bir eğitimi savunur. Araştırma, g zlem, deney gibi y ntemlere yer verilmelidir. İki felsefenin ortak kimi nitelikleri ise şu bi imde zetlenebilir: Toplumun eğitimi nceliklidir. ğretmen merkezlidir. alışmada, İdealist ve realist felsefelerin ğretim programının geleri ama , i erik, ğretim süreci ve l me ve değerlendirme boyutlarında daha detaylı irdeleneceği araştırmalar nerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İdealizm, realizm, eğitim, Platon, Aristoteles
Abstract
Education is closely related and interacted with philosophical currents. Philosophies affect education in both program and management contexts. There are currents that affect the educational philosophy. Idealism and realism are among the most important of these trends. The most important representatives of idealist and realist philosophy are Plato and Aristotle, two great philosophers who lived in Ancient Greece. In this study, the similarities and differences of idealist and realist philosophies about education are discussed. For this purpose, the historical backgrounds of two philosophies are included; then the similarities and differences were revealed. The study is based on literature review. According to the idealist philosophy, knowledge is in the human mind. Education should lead the individual to the ideal. It aims to educate people as they should be. Knowledge comes from birth. The realist educational philosophy, on the other hand, advocates an objective education. Methods such as research, observation and experiment should be included. Some of the common characteristics of the two philosophies can be summarized as follows: The education of the society has priority. It is teacher-centered. In the study, it has been proposed that the elements of the curriculum of idealist and realist philosophies will be examined in more detail in terms of purpose, content, teaching process, and measurement and evaluation.
Keywords: Idealism, realism, education, Plato, Aristotle
Eğitim, insanın varoluşundan beri devam eden
bir etkinliktir. Bireylere, tüm y nleri ile gelişebilme
imk nı sunan bu faaliyet tarih boyunca farklı
uygarlıklar ve düşünce insanları tarafından ele
alınmıştır. İnsanın bilme ihtiyacından doğmuş bir
disiplin olan felsefe de insanı konu alır ve zünde
sorgulama, analiz etme gibi kavramları barındıran
zihinsel bir süre tir. ‘’Ne i in, nasıl ve ne tür bir
insan yetiştirmeliyiz?’’ soruları eğitim ve felsefeyi
bir araya getiren nemli bir k prüdür. Felsefe, eğitimin
düşünsel yapısını oluşturmaktadır. Eğitimin
tüm y nleri ile düşünülmesi ve ideolojik, politik,
sosyolojik ve felsefi a ılardan ele alınması i in
eleştirel bir yaklaşıma ihtiya vardır. Bireyin hayatında
geniş bir yer tutan eğitim kavramını sorgulaması,
onun toplumsal kurumlarla ilişkisini anlamaya
alışması ve bu ilişkiler sonucunda ortaya
ıkan sorunları fark etmesi onu kendi yaşamında
s z sahibi yapar. Eğitime eleştirel bir pencereden
bakan eleştirel pedagoji de bunu ama lar. Eğitimin
daha demokratik ve insani bir şekle bürünmesi,
bireyin doğasını ve zgürlüğünü merkeze alması
bakımından eleştirel pedagoji alanının eğitim anlayışını
iyi kavramak ve bu alanın en nemli temsilcilerinden
biri olan Paulo Freire’in eğitim konusundaki
g rüşlerini ortaya koymak gerekmektedir.
Freire’nin klasik eğitime y nelttiği eleştiriler ve
kişinin bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olacak
eğitimin nasıl ger ekleştirilebileceğine dair
g rüşlerinin incelenmesi ile okuyuculara eğitim
kavramı ile ilgili yeni bir bakış a ısı kazandırmak
hedeflenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, felsefe, Paulo
Freire, eğitim felsefesi, eleştirel pedagoji
PAULO FREİRE AND PHILOSOPHY OF EDUCATION
ABSTRACT
Education is an activity that has been proceeding
since human existence. This activity, which
offers individuals the opportunity to develop
themselves in all aspects, has been handled by different
civilizations and philosophers throughout
history. Philosophy, which is a discipline born out
of the human need for knowing, also focuses on
human and it is a mental process that includes concepts
such as questioning and analyzing in its essence.
The question of “What, how and what kind
of person should we raise?” is an important bridge
that brings education and philosophy together.
Philosophy forms the intellectual structure of education.
A critical approach is needed to consider
education from all views and to be addressed from
ideological, political, sociological and philosophical
perspectives. The individual’s questioning the
concept of education, which has a wide place in
his life, trying to understand his relationship with
social institutions and noticing the problems that
arise as a result of these relations make him have
a say in his own life. Critical pedagogy, which
looks at education through a critical perspective,
aims at this. It is necessary to understand the educational
understanding of the field of critical pedagogy
well. Paulo Freire, who is one of the most
significant representatives of this field, studied on
education, in terms of making education more democratic
and humane and centered on the nature
and freedom of the individual. It is aimed to give
readers a new perspective on the concept of education
by examining Freire’s criticisms of traditional
education and her/his views on how education that
will help the development of a free individual be.
Keywords: Education, philosophy, Paulo Freire,
philosophy of education, critical pedagogy
arada tutan bir mahiyete sahiptirler. Günümüzde değerler a ısından yaşanan problemlere çözüm noktasında, özellikle okulöncesi
ağda başlanarak değerlerin verilmesi nemlidir. Bunun i in de bilin li ve planlı bir değer aktarımına ihtiya vardır. zellikle okul
ncesinde değerler eğitimi planlı, programlı bir şekilde yürütülmelidir. Erken ocukluk d nemi tüm gelişim evrelerinde ocukları
akademik eğitim ve beceriler a ısından koruyup kollamanın yanında toplum i in nemli olan değerlere yer vermek de ama lamaktadır.
ocukların gelişim d nemleri süresince birtakım beceriler kazanması okul ncesinde sorumluluk taşıma, güven, takım alışması,
dürüstlük, iletişim, aldığı g revin hakkını verme ve adab-ı muaşeret gibi nezaket kurallarını kazanmasıyla doğrudan orantılıdır.
Nitekim daha nce okul ncesinde değerler eğitimine yer vermek daha ok ğretmenlerin inisiyatifine bırakılırken en son 19. Milli
Eğitim Şurada kesin olarak değerler eğitimine yer verilmesi konusu kabul edilmiştir. Okul ncesi eğitim programında eğitime dahil
edilen temel değerler, “sorumluluk, saygı, iyilik ve hoşg rü, sevgi, zgüven, yardımlaşma-işbirliği, dürüstlük ve barış”tır. Bu değerler
okul ncesinde değerler eğitimi i in temel teşkil etmektedir. Bu değerler tek tek ele alıp a ıklanarak, erken ocukluk d nemiyle
ilişkilendirmeye alışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Din Eğitimi, Erken ocukluk ve Değerler Eğitimi, Değerler, Değerler Eğitimi, Okul ncesi.
Abstract
Values for society and family are important in terms of order and order. Moral and religious values have a nature that keeps
people together. It is important to give values to the problems experienced in terms of values, especially starting from the preschool age.
For this, a conscious and planned value transfer is needed. Especially pre-school values education should be carried out in a planned
and programmed manner. In addition to protecting and protecting children in terms of academic education and skills in all stages of
early childhood, it also aims to include values that are important for the society. The acquisition of certain skills during the
development period of children is directly proportional to gaining the rules of courtesy such as taking responsibility, trust, teamwork,
honesty, communication, giving the right to the task and manners in preschool. As a matter of fact, while giving place to values
education in pre-school was mostly left to the initiative of teachers, it was accepted that the subject of values education was definitely
included in the 19th National Education Council. The basic values included in the pre-school education program are "responsibility,
respect, goodness and tolerance, love, self-confidence, solidarity-cooperation, honesty and peace". These values constitute the basis for
values education in preschool. These values will be discussed one by one and explained, and it will be tried to be associated with the
early childhood period.
Keywords: Religious Education, Early Childhood and Values Education, Values, Values Education, Preschool.
yaklaşımı ve sorunsalları üzerinde odaklanmaktadır.
okkültürlü ya da oketnikli bir yapıda olmak demek salt
kuru bir zenginliği ve eşitliliği barındırmak anlamında
değildir. okkültürlü ya da oketnikli olmak farklı olarak
bilinen ve beraber yaşanılan nüfusun i inde g rünür
olmak demektir. ünkü bu topluluklar, daha ncesinde
birlikte yaşadıkları toplum/toplumlar tarafından g zetim
altında tutulmuş ve kendileriyle kurulan iletişim olması
gereken değeri taşımamış okkültürlü ya da oketnikli
gruplardır. Ancak dünyada demokratikleşme süre lerinin
başlanmasıyla farklı kimliklere ve kültürlere yaklaşım
genişletilmiş ve onlar hakkında tartışmalar başlatılmış ve
bununla ilişkili olarak da yaklaşımlar değişmiştir. Bu
alışma tam da bu noktaları ele almak ve onlara a ıklık
getirmek i in düşünülmüştür. alışma iki b lümde ele
alınmıştır. İlk b lümde “Kültür ve okkültürlülük” ana
başlığının altında kültür olgusu ve kültürel haklar,
kültürel eşitlilik, batıda kültürel politikalar,
okkültürlülük ve yayılma süre leri, okkültürlülük’ü
doğuran koşullar ve desteklenmesi, ulusal kültür
politikaları ve okkültürcülük atl başlıkları üzerinde
durulmuştur. İkinci b lümde ise “ okkültürlülük
Yaklaşımı ve Sorunsalları” ana başlıktır. Bu b lümün
4 OKK LT RL L K YAKLAŞIMI VE SORUNSALLARI
altında okkültürlülük’ün tersine d nmesi, okkültürlü
atışmalar, okkültürlülük’ün sorunsalları (eleştiriler) ve
okkültürlü yaklaşımları analiz etmek alt başlıkları ele
alınmıştır.
Bu alışmada ama okkültürlülük’ü destekleyen
ve eleştiren yaklaşımları gerek eleriyle birlikte ortaya
koymak ve anlamaya alışmaktır. okkültürlülüğü temelde
ele alıp işleyen iki temel yaklaşımdan s z etmek
mümkündür. Biri kabullenici yaklaşım diğeri ise bu
kabullenişi eleştiren yaklaşımdır.
alışmanın, okkültürlülük’e y nelik yaklaşımlar
hakkında bilgilendirici olmasını ve onun hakkındaki
eleştiriler i in de düşündürmeye kapı aralamasını
temenni ediyorum. Ayrıca alışmanın yayınlanmasını
sağlayan İksad Yayınevi’ne teşekkür ediyorum.
Anaakım eğitim bilimleri yaklaşımları, eğitimsel gerçekliğin bazı boyutlarını ihmal eden bilimsel yöntemler kullanarak aslında konuyu depolitize etmekte ya da depolitizasyonuna neden olmaktadır. Siyasal ve ideolojik süreçlerin inşasında kullanılan eğitimin anlaşılması ve açıklanması öncellikle alan üzerindeki depolitizasyonun kaldırılması ile mümkün olmaktadır. Eğitim ve kimlik ilişkisini farklı alanları da katıp çeşitli perspektiflerle açıklamayı amaçlayan bu çalışma konuya önemli katkılar sunacaktır. Çünkü sosyal bilimlerin diğer alanlarının eğitim ve kimlik meselesine ilişkin örnek çözümlemelerine yer verdiğinden konunun çok boyutluluğunun görülmesine ve disiplinlerarası yaklaşımlarla yapılmasına ilişkin katkılar sunması da beklenmektedir. Eğitim ve kimlik ilişkisinin ele alındığı bu çalışma, daha çok konu ile ilgili farklı disiplinlerin teorik çözümlemelerine yer vermektedir.
Semra Akto, “Erken Çocukluk Eğitimi ve Kimlik Oluşumunun Çeşitli Yaklaşımlar Açısından Değerlendirilmesi” adlı çalışmasında erken çocukluk eğitimi ve kimlik ilişkisini farklı yaklaşımlar açısından ele almıştır. Çalışmada, erken çocukluk eğitimi ve kimlik ilişkisi açıklayan teorik yaklaşımlar merkeze alınarak değerlendirilmiştir.
Nurettin Beltekin, “Eğitim Örgütleri ve Kimlik” adlı çalışmasında eğitim yoluyla kimliğin üretilmesine ilişkin imkânın teorik arkaplanını araştırmıştır. Çalışmada modern örgütlerin homojen kimlik üretebilme yanılsamasının teorik kökenlerini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Serdar Şengül, “Sömürgecilik Bağlamında Eğitim ve Kimlik İlişkisi” başlıklı çalışmasında postkolonyal bir perspektifle sömürgecilerin eğitim-kimlik üretme süreçlerini çözümlemektedir. Çalışmada edebi eserler ve akademik çalışmalar temel alınarak sömürgeci eğitimin sömürgeleştirilen halkların kendilik algıları ve evren tasavvurları üzerinde yarattığı etkilere dair bir çerçeve sunulmaya çalışılmıştır.
Ebru Dündar ile Metin Dündar, “Müzik, Eğitim ve Kimlik” çalışmasında eğitimsel süreçlerin kimlik bağlamında çözümlenmesini müzik eğitimi bağlamında yapmışlar ve kimlik oluşumunda müzik eğitiminin etkisini araştırmışlardır. Çalışma, müzik eğitimi alan bireylerin müziğin kimlik oluşumuna etkisini nasıl ilişkilendirdiklerini ortaya koyabilme ve böylece müzik eğitimine farklı bir bakış açısı kazandırabilmeyi amaçlamıştır.
Yalçın Özdemir, “Eğitim, Emekgücünün Yeniden Üretimi ve Sınıfsal Kimlikler: Kuramsal Yaklaşımların Analizi” adlı çalışmasında eğitimin temel işlevlerinden sayılan emekgücü üretimi ile eğitim arasındaki ilişkiyi ele alan kuramsal yaklaşımlara yer vermektedir. Çalışma eğitim yolu ile sınıf kimliğinin üretilmesi konusunda eleştirel teorinin yaklaşımları betimlenmiştir.
Şehmus Kurt, “Azınlık Kimliği ve Eğitim: Ulusal Kimlik İnşa Aracı Olarak Türkiye’de Kürtçe Öğretimi” adlı çalışmasında eğitim ve azınlık kimliği ilişkisini araştırmıştır. Çalışma bir alan araştırmasına dayanmaktadır. Türkiye’de dil öğretimi faaliyetleri yoluyla Kürtlerin, Türkiye’de nasıl bir kimlik oluşturmaya çalıştıklarına odaklanılmıştır.
Nejdet Taşkın, “Kişilik Kuramları ve Çocukların Kimlik Edinimi” adlı çalışmasında kişilik kuramlarını izah etmiş ve çocukların kimlik edinimini süreçlerini söz konusu kuramlar bağlamında irdelemiştir. Çalışma teorik bir çalışmadır. Kişilik kuramları bağlamında kimliğe ilişkin teorik çerçeve betimlenmiştir.
Akif Akto ise, “Din, Eğitim ve Kimlik” adlı çalışmasında din, eğitim ve kimlik arasındaki etkileşimi araştırma konusu etmiştir. Çalışmada dinin ya da dini eğitimin kimliğe olan etkisi üzerinde durduğu gibi, kimliğin de dini anlayışların ve yorumlamaların etkisi üzerinde durmuştur. Din, eğitim ve kimlik kavramları arasındaki ilişki etkileşimsel bir yaklaşımla ele alınmıştır.
Değerli katkıları ile kitabın ortaya çıkmasını sağlayan Semra Akto, Ebru Dündar ile Metin Dündar, Yalçın Özdemir, Şehmus Kurt ve Nejdet Taşkın’a teşekkür ederiz. Eğitim ve kimlik konusunda kaleme alınan kitabın alandaki boşluğun doldurulmasına küçük bir katkı sunmasını temenni ederiz.
Editör Kurulu
2021
Mahiyeti”’ni konu edinmektedir. Zan, tercih edilmeye yakîn, zıddının
da mümkün olduğu görüş, kanaat, hüküm gibi anlamlarla açıklanmıştır.
Zan bazen şüphe ve vehim anlamlarını çağrıştırmayı, bazen kendisiyle
ulaşılan hükmün kesinlik taşımadığını vurgulamayı, bazen de onu ilim
ve yakînden ayırmayı doğuran renkli bir kavramdır. Zan bu anlamlarının
yanısıra ilim, yakîn bilgi, kesin bilgi gibi anlamlarda da kullanılmıştır.
Zannın bir yüzü ilim ise diğer yüzü ise cehildir. Zannın olumlu ve olumsuz
anlamlar barındırması göz önüne alınarak Müslüman kültürde birinin
bir başkası hakkında güzel düşünmesine hüsn-ü zan, kötü düşünmesine
de su-i zan denilmiştir. Kur’an’da hüsn-ü zan ve su-i zan terkipleri birebir
yer almasa da bir kimse ya da bir şey hakkında iyi kötü kanaat etmeyi
ifade edecek ya da çağrıştıracak şekilde geçmektedir. Hadislerde ise zanla
ilgili hem söz konusu terkiplere hem de daha ayrıntılı bir şekilde bilgiye
ulaşmak mümkündür.
Fahrûddin er-Râzî, zanla ilgili bu türde kavramsal düzeyde ayrıntılı
bir görüş ortaya koymuş olmasa da el-Mahsul adlı eserinde zanla ilgili
şu görüşü paylaşır. Râzî, bir hükümde kesinlik yoksa mevcut alternatifler
arasında doğruluk şüphesi eşit ise şek, tercih edilmeye en uygun olana
zan, tercih edilmeye uygun olmayana da vehim demiştir. Ancak mevcut
çalışmamız Râzî’nin Tefsir-i Kebiri’nde zan ve mahiyetini ele almak
olduğu için zannın geçtiği âyetlerde onun farklı ve zengin yorumları bu
çalışmanın asıl amacını oluşturmuştur. Tefsir-i Kebir’de Râzî’nin zan ile
ilgili yorumları özgün yorumlardır. Bu özgünlük zannın hem ilim, kıyas,
hevâ-heves, yalan, taklit, birey ve toplum gibi birtakım kavramlarla ilişkisini
içermekte hem İblîsin, kafirlerin, müşriklerin, putperestlerin, münafıkların,
Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların zannını içermekte
hem de bu grupların tümünün Allah’a karşı olan zanlarını içermektedir.
Râzî Tefsir-i Kebir’de zanla ilgili âyetleri tefsir ederken Arapça dil ve belağatın
muktezasını dikkate alarak tefsir etmiştir.
gerçekleştiren Sokrates, hakkında araştırmaların yapılabileceği ender bir
filozoftur. Sokrates’in felsefi görüşlerinin dinamiklerini konu edinen bu
çalışma, üç temel saç ayak üzerine inşa edilmiştir. Sokrates felsefesinin
ilk dinamiği kendisinden önceki dönemin felsefi anlayışıdır. Bu dönemde
felsefi hakikat arayışı doğa ve evrene odaklanarak yapılmıştır. Evrenin
ilk maddesinin ne olduğu üzerine uzun yıllar kafa yorulmuş ve varlığın
kaynağına cevaplar aranmıştır. Evrenin ilk maddesi ile varlığın kaynağı
merak edilen en önemli felsefi argüman haline gelmiştir. Bu arayışları arka
planda tetikleyen ve besleyen temel düşünce ise kültürel yapılar olmuştur.
Kültürel yapılar ile inanç yapılarının iç içe geçtiği Yunan toplumunda Tanrı
ile doğa arasında doğrusal bir ilişki kurulmuştur. Öte taraftan doğa ile
akıl arasında anlam benzerliği gündeme taşınmıştır. Bu benzerlikten Tanrı
ile insan arasındaki ilişkisinin benzerliğine vurgu yapılmıştır. Bu ilişkinin
merkezine ise akıl yerleştirilmiştir. Buradan hareketle de Tanrı’ya ulaşmak
ya da hakikate ulaşmak için olmazsa olmaz muharrik güç akıl kabul edilmiştir.
Akıl eylemleriyle kaosu doğuran iken, Tanrı ise bu kaosa müdahale
etmek ve ona şekil vermek suretiyle kaosu ortadan kaldırandır.
İkinci dinamik ise, sofistlerin felsefi anlayış ve yöntemlerdir. Sokrates,
sofistlerin felsefi anlayışlarına eleştirel yaklaşmıştır. Mesela, sofistler
bilgi ve ahlakın göreceli olabileceğini dile getirmişlerdir. Sokrates ise bu
konuda sofistleri eleştirmiştir. Ona göre bilgi ve ahlaka dair hakikatler genel
geçerdir, rölatif olamazlar. Sokrates, sofistlerin yöntemlerini de eleştirmiştir.
Öğretimi para karşılığında yapan sofistleri eleştirmiş ve öğretimin
para ile yapılamayacağını ifade etmiştir. Sofistler, hakikatin peşinde
koşmamış, hakikat bildikleri şeyi muhataplarına ikna ile öğretme peşinde
koşmuşlardır. Sokrates ise buna karşılık hakikat arayışını bütün bir yaşama
yaymıştır. Benzer şekilde erdemin öğretilip öğretilemeyeceği konusunda
da Sokrates, sofistlerden ayrılmıştır. Sofistlere göre, erdem öğretilebilir.
Sokrates de erdemin öğretilebileceğini söylemiştir. Ancak sofistlere göre
erdemin öğretilebilmesi için bilgisine ihtiyaç yoktur, çünkü herhangi bir
şeyin bilgisi yoktur ve olması da mümkün değildir. Sokrates’e göre ise,
erdemin bilgisi onun öğretilmesi için temel gerekçedir. Eğer erdemin bilgisine
sahip değilseniz onu öğretemezsiniz. Sokrates, erdemin bilgisinin
var olduğunu, sadece onu arayıp bulmak gerektiğini söylemektedir. Hatta
Sokrates, erdemin bilgisini, erdemi öğretmenin önüne koymuştur.
Üçüncü dinamik ise, aile mesleğidir. Sokrates, heykeltıraş bir babanın
ve ebe olan bir annenin oğludur. Baba mesleğine ilgi duymuş olan Sokrates
bir dönem taş işçisi olarak heykeltıraşlık yapmıştır. Ailenin mesleği
ya da uğraş alanı insanın düşünce yapısına etki ettiği gibi, kişinin çalıştığı
meslekler de onun düşüncesi üzerine etkiler bırakmaktadır. Sokrates’in
gerek aile mesleği gerek kendisinin o meslekte bir süre çalışmış olması
kendi felsefesi üzerine kalıcı izler bırakmıştır. Baba mesleği ve kendisinin
de çalışmış olduğu heykeltıraşlık, doğası gereği taşlara şekil verme
sanatıdır. Heykeltıraşlıkta taşlardaki kabalıklar yontulup törpülenmekte ve
estetik bir güzellik vermek için çaba harcanmaktadır. Sokrates felsefesine
etki eden bir dinamik olarak, bu mesleğin yansıması insanları düzeltme
ve onlara form verme şeklinde olduğunu söylemek mümkündür. Sokrates,
söz konusu yöntemle hem insanlardaki cehaleti hem de onlardaki kabalıkları
ortaya çıkaracak sorgulamayı geliştirmiştir. Şu durumda heykeltıraşlık
sanatıyla Sokrates, insanların bilge olduklarını düşündükleri kibirlerini ve
onların biliyoruz diye zannettiği görüşlerini yontmuştur. Yontma süreci
sonunda insanlardaki ortaya çıkarılmak istenen fikirsel güzellik ile sorgulama
sonrasında onlarda ortaya çıkarılmak istenen öz arasında benzerlik
kurulabilir. Bu çerçevede usta bir heykeltıraş gibi bilge bir filozof insanları
işlemekte ve onlara yeni bir hayat vermektedir. Sokrates’in annesinin
ebelik mesleği gereği çaresiz, darda kalmış ve sıkıntılar içinde kıvranan
gebe kadınlara çare olmuş, sıkıntılarını gideren ve bebeklerini sağlıklı olarak
doğurtan doğum sanatkarı denilebilir. Bu açıdan Sokrates de doğrudan
ya da dolaylı olarak bilmediğinin bile farkına varamayan ama bildiklerini
zanneden insanların cehaletlerinin çaresizliğine onların içinde var olan hakikatin
bilgisine ulaşmalarını sağlayarak çare olmuştur. Adeta bir ebenin
bebeği doğurtması gibi Sokrates de insanların içindeki hakikatin bilgisini
doğurtmuştur. Bu şekilde insanlar, doğmalarından kurtulmuşlardır.
olması, farklı düşünce ve yorumları toparlayarak bir bütün halinde
değerlendirebilen geniş bir perspektif ve potansiyele sahip olması
mezhebinin görüşlerini sistematize etmesinde çok büyük katkı
sunmuştur. Bu perspektifle Kur’ân’ı anlmaya çalışan Kâdî
Abdülcebbâr’a göre Kur’ān'da manası anlaşılmayacak türden hiçbir
ifade yoktur. Çünkü Allah onu biz insanlara okuyup anlamamız,
anladıklarımızı fiilen yaşamamız için, anlaşılır bir kitap olarak
göndermiştir. Tam da bu noktada Kâdî Abdülcebbâr, “Tenzihu’l-
Kur’ân Ani’l-Matâin” ve “Müteşabihü'l- Kur’ân” adlı iki tefsir eseri
telif etmiştir. Kâdî Abdülcebbâr, yazmış olduğu tefsir eserlerini
dirayet ve rivayet açısından ele almıştır. Dirâyet tefsir metodu kısaca,
rivayetlere münhasır kalmadan, dil, edebiyat, din ve çeşitli
bilgilerden yararlanılarak yapılan tefsir yöntemi iken, Rivâyet tefsir
metodu ise; bazı ayetlerin beyan ve tefsirini bizzat yine Kur’ân’daki
başka ayetlerle, Hz. peygamber’in, sahâbenin ve tabiin’in sözleriyle
açıklamaktır.
tanıyıp gerçekleştirmeyi de merak etmiştir. Bu iki durum için de eğitim gibi bir araçsala ihtiyaç
duyduğu kabul edilir bir realitedir. Eğitimin araçsallığı genellikle kabul edilir bir durum iken,
ancak beslendiği kaynaklar açısından birden fazla yaklaşımın olduğu görülmektedir. Özellike
eğitime malzeme olan doğru bilginin kaynağı dikkate alındığında biri akli diğeri de nakli olmak
üzere birbirinden farklı iki paradigmanın varlığı dikkat çekmektedir. Asliyeti itibariyle iki
paradigma, temel hedef ve amaçlar, ilke ve yöntemler, uygulama pratikleri açısından birbirinin
bazen aynı bazen de benzer yaklaşımlar sergiledikleri söylenebilir. Ancak bu çalışma bu tür
tartışmalara yer vermek için kurgulanmamıştır. Bu çalışmanın kurgusu, eğitimin nakli
kaynaklarından olan Kur’an’ın eğitim ile ilgili ne tür bir dil kullandığını Fahreddin Razi’nin
Tefsir-i Kebir’i üzerinden anlamaya çalışmaktır. Fahrettin Razi, İslam âleminin yetiştirdiği on
ikinci yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Tefsir ve kelam başta olmak
üzere çağının önde gelen ilim alanlarında eserler vermiştir. Bundan dolayı “allame” olarak
tanınan Razi, Kur’an’dan aldığı ilhamla asırların eskitemeyeceği fikirleri miras bırakmıştır.
Fahrettin Razi’nin eserleri içerisinde en meşhuru Tefsir-i Kebir’dir. Bu eser kendisinden sonra
gelen tefsirlere kaynaklık teşkil etmiştir. Razi Tefsir-i Kebir’de, Kur’an’ın eğitim ile ilgili
kullandığı dili dağınık bir biçimde ele almıştır. Razi, Kur’an’ın eğitim dilini, eğitimle ilgili
birçok argümanı dikkate alarak yorumlamıştır. Ancak bu çalışmanın özellikle yoğunlaştığı
eğitim dili, eğitimle ilişkili ayetlerin felsefi ilkelerine dikkat çekmektir. Bu çalışmanın asıl amacı
eğitiminin gereklilik ve zorunluluğunu Razi’nin dağınık yorumladığı, Rab İsmiyle Eğitmek,
Müjdelemek-Korkutmak/Cezalandırmak-Ödüllendirmek, Varoluşun Anlam ve Mahiyeti,
Yumuşak Üslup ve Affedici Olmak, Nankör Olmamak-Şükredici Olmak, Tedricilik (Aşamalılık)
ve Güzel Ahlakı Teşvik gibi eğitim ilkeleri etrafında derleyip sunmaktır. Ayrıca Razi’nin
tefsirinde yorumladığı eğitim dili, öğrenme-öğretme kuram ve yaklaşımlarından olan bilişsel,
duyuşsal ve davranışsal yaklaşımları içermektedir. Bu açıdan modern dönemin eğitim
anlayışlarına katkı sunabileceği düşünülmüştür.