Makale by Suat Alan
Bir aşiretin varlığını sürdürmesinin müştereklerinden olan ortak tarih, ortak soy ve ortak coğraf... more Bir aşiretin varlığını sürdürmesinin müştereklerinden olan ortak tarih, ortak soy ve ortak coğrafya aşiretin aynı zamanda varoluş şartlarındandır. Bingöl'de varlığını sürdüren Tavz aşireti bu müşterekler bağlamında değerlendirildiğinde ortak soy, ortak tarih anlatısı ve ortak coğrafyanın varlığı dikkat çekmektedir. Tavz aşiretinin bu yönünü ele almayı amaç edinen bu çalışmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiştir. Bu bağlamda 6 kişi ile derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiş, ikincil veri kaynağı olarak da doküman incelemesi yapılmış, tarih ve coğrafya bağlamında Tavz aşiretinin durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Çokkültürlülük Deneyimleri ve Alternatif Bir Model Olarak "Halat Kültür", 2022
Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen
kalın duvarlar, post-mod... more Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen
kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler
birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların
aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü
politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları
başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları
barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında
“Mermer kültür”, “Mozaik kültür”, “Salata kasesi” gibi farklı metaforlar
kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu
da dâhil edilmiştir. Ertan Özensel’in önerdiği halat kültür metaforunun
Türkiye’deki çokkültürlülük tartışmaları için teorik zemin sunacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada halat kültür kavramının Türkiye’nin kültürel çeşitliliği açısından uygulanabilirliği ele alınmaktadır.
Kitap Bölümü by Suat Alan
Bingöl'de Gündelik Hayat -Boş Vakit Değerlendirme Faaliyetleri Üzerine Bazı Gözlemler-, 2021
Medyada Aşiretin Sunum Biçimleri, 2021
Bildiriler by Suat Alan
Korkut Tuna'nın Türk Sosyoloji Tarihindeki Yeri, 2017
Türk sosyoloji tarihi, bir asrı aşan tarihi birikime sahiptir. Bu bir asırlık birikim, Türk sosyo... more Türk sosyoloji tarihi, bir asrı aşan tarihi birikime sahiptir. Bu bir asırlık birikim, Türk sosyoloji tarihinin bir külliyatını da oluşturmuştur. Bu külliyatın sayfaları arasında, İstanbul sosyoloji geleneğini ve bu geleneğin önemli bir halkası olarak da Korkut Tuna’yı görmek mümkündür. Bu bağlamda, Korkut Tuna’nın Türk sosyoloji tarihindeki yeri incelemeye değerdir. Korkut Tuna’nın Türk sosyoloji tarihindeki yeri ele alınırken, Türk sosyoloji tarihinde İstanbul ekolü diye nitelendirilen sosyoloji geleneğine önemli ölçüde değinilmektedir. Çünkü Tuna’nın sosyoloji çalışmaları, İstanbul ekolünün bir gelenek olarak varlığını sürdürmesinde ve yeni anlayışlar kazanmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bunun yanında, Tuna’nın İstanbul sosyoloji geleneğinin serüvenine tanık olan Sosyoloji Dergisi ile olan münasebetine de değinilmektedir. Zira Ziya Gökalp tarafından yayın hayatına başlanan Sosyoloji Dergisi, Türkiye’nin en uzun süreli yayın yapan dergileri arasında yer almaktadır. Bunun yanında, bir asırlık sosyoloji birikimine de tanıklık etmesi bu dergiyi önemli kılmaktadır. Tuna’nın, Türk sosyoloji tarihindeki yeri ele alınırken, sosyoloji anlayışı da önemli bir başlık olarak değerlendirilmektedir. Tuna’nın sosyoloji anlayışı tarihsel ve eleştirel bir özellik sergilemektedir. Makro sosyolojik anlayışa tekabül eden bu özellik ile birlikte, Tuna mikro sosyolojik çözümlemelerin de önemine vurgu yapmaktadır. Onun Yeniden Sosyoloji çağrısında bu durumu görmek mümkündür. Bunun yanında teori ve pratik birlikteliği, aidiyet ve ön kabullerde Tuna’nın sosyoloji anlayışında dikkat çeken noktalardır. Korkut Tuna’nın Türk sosyoloji tarihindeki yerine ışık tutan bu çalışma, kuramsal bir çalışma olup, çalışmada tarihsel ve karşılaştırmalı yöntem kullanılmaktadır. Literatürde, Tuna’nın Türk sosyoloji tarihindeki yerini ele alan sınırlı sayıda çalışmanın bulunması, bu çalışmayı ayrıca anlamlı kılmaktadır.
Geç modern/post-modern topluma geçiş ile birlikte toplumun temel dinamiklerinde önemli değişmeler... more Geç modern/post-modern topluma geçiş ile birlikte toplumun temel dinamiklerinde önemli değişmeler baş göstermeye başlamıştır. Kapitalizmin ilk ortaya çıktığı dönemlerde üretim kavramı ön planda iken, geç modern/post-modern döneme geçiş ile birlikte üretim kavramı yerini tüketim kavramına bırakmıştır. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiş ile birlikte bu yeni toplumda, yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Tüketim toplumunun varlığını sürdürebilmesi için kitleleri üretilen ürünleri tüketmeye teşvik etmesi gerekir. Bunun için özellikle tüketim toplumunun baş aktörü sayılabilecek alışveriş merkezleri ile birlikte, kitle iletişim araçları, reklam, marka, moda, kredi kartı gibi yeni argümanlar ortaya çıkmıştır. Bu argümanlar aracılığıyla topluma üretilen ürünün tüketilmesi telkin edilmektedir. Tüketim toplumunda temel amaç tüketmek olduğu için salt maddi nesnelerin tüketimi değil, bir takım değerlerin de tüketime sunulduğu görülmektedir. Bu minvalde, tüketim toplumunda bedenin tüketilmesi, zamanın tüketilmesi ve mekânın tüketilmesi ön plana çıkmaktadır. Özellikle Jean Baudrillard’ın Tüketim Toplumu adlı çalışmasında bedenin tüketimine vurgu yapması, John Urry’nin Mekânları Tüketmek adlı eserinde mekânın değişen anlamına değinmesi ve David Harvey’in zaman-mekân sıkıştırılmasından bahsetmesi, tüketim toplumunda yaşanan değer dönüşümünün hangi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın temel amacı, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiş sürecinde yaşanan değer dönüşümünü, tüketim toplumunun temel parametrelerini dikkate alarak ve belli ideal tiplerden hareketle ortaya koymaktır. Bu bağlamda, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiş, tüketim toplumunun temel parametreleri ve tüketim toplumunda tüketilen değerler başlıkları altında yaşanan toplumsal değişim ve beraberinde gelen değer
dönüşümüne vurgu yapılmaktadır.
Giriş XIX. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan sosyoloji bilimi, kısa süre içerisinde Osmanlı İmpara-... more Giriş XIX. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan sosyoloji bilimi, kısa süre içerisinde Osmanlı İmpara-torluğu'nda da etkisini göstermeye başlamıştır. Özellikle 2. Meşrutiyet döneminde etkisini gösteren sosyoloji, bu ülke nasıl kurtarılabilir? sorusuna cevap arayan dönem düşünürleri-nin başvurduğu temel bilimlerden biridir. Bu soruya cevap aramak için Cumhuriyet öncesi dönemde oldukça işlevsel görülen sosyoloji biliminin akıbeti, Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte ülkenin kurtarılması gibi temel bir problem çözüldüğü için, değişmeye başlamıştır. Türk sosyoloji tarihine ilişkin yapılan çalışmalarda, Cumhuriyet'in ilk yılları bir fetret devri olarak nitelendirilmektedir. Bunun temel sebebini, yönetim şeklinin değişmesi ve yeni bir Öz: Bu çalışmanın temel amacı, 1924 yılından, Darülfünun'un kapatılıp yerine İstanbul Üniversitesi'nin kurulduğu 1933 yılına kadar devam eden sosyoloji alanındaki gelişmeleri ortaya koymaktır. Batı kaynaklı bir bilim olarak Osmanlı Devleti'nde varlık bulan sosyoloji, Cumhuriyet öncesi dönemde siyasi sebeplere bağlı olarak oldukça işlevsel görülmüştür. Özellikle sosyolojik bakış açılarının ivme kazandığı 2. Meşrutiyet döneminde, Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin isimleri dikkat çekmektedir. 1924 yılında Gökalp'ın vefat etmesi ve Prens Sabahattin'in de yurt dışına sürülmesi, sosyolojinin gelişiminde önemli bir boşluğun oluşmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, ülke siyaseten kurtarıldığı için sosyoloji bilimine önceki dönem (2. Meşrutiye dönemi) olduğu gibi önemli bir misyon yüklenmemiştir. Bu anlamda, Cumhuriyet'in ilk yıllarında sosyoloji alanında yaşanan gelişmeler araştırmaya değerdir. Söz konusu döneme ilişkin sosyolojik çalışmalar sınırlı sayıdadır. Yapılan çalışmalar genel anlamda Türk sosyoloji tarihine ilişkin yapılan çalışmaların döneme vurgusundan ibarettir. Bu anlamda, başta Erişçi olmak üzere Sezer, Arlı ve Bulut, Özcan, Ünsaldı ve Geçgin söz konusu döneme vurgu yapmışlardır. Söz konusu döneme ilişkin daha kapsamlı çalışmanın ise Kaçmazoğlu tarafından yapıldığı görülmektedir. Bu çalışma, söz konusu dönemde, gerek akademik çalışmalar açısından, gerekse sosyoloji alanında yayınlanan dergiler açısından önemli uğraşın olduğunu ortaya koymaktadır. 1924-1933 yılları arasını kapsayan bu çalışma, kuramsal düzeyde bir çalışma olup, çalışmada tarihsel-karşılaştırmalı yöntem kullanılmıştır.
I. Uluslararası Sosyal Bilimler ve Müslümanlar Kongresi: "Hegemonya Karşı Hegemonya", 2016
Bilginin hikayesini kurgulayan sosyolojik çalışmalar, modern zamanlarda Batı coğrafyasında ve Bat... more Bilginin hikayesini kurgulayan sosyolojik çalışmalar, modern zamanlarda Batı coğrafyasında ve Batı egemenliğinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle bilgi sosyolojisi, aynı zamanda bir Batılı bilgi cemaati söylemidir. Çünkü bilgi sosyolojisi ve biliminin sosyolojisi Batılı sosyal bilimcilerin, Batı entelektüel coğrafyasında yaşayarak, düşünerek ve kurgulayarak geliştirdikleri bir etkinliktir. Bilgi ve bilimin Batı düşüncesinde kazandığı anlam, Batılı bilgiyi hegemonik bir yapıya büründürmüştür. Batılı bilginin bu yapısı, Korkut Tuna'nın da dikkatini çekmiş ve Batılı bilginin eleştirisini yapmıştır. Bu çalışmanın temel amacı, Korkut Tuna'nın Batılı bilginin eleştirisine ilişkin fikirlerinden hareketle, Batılı bilgi veya modern bilimin hegemonik yapısını ele almaktır. Korkut Tuna'nın bilgi sosyolojisi çalışmaları profesörlük takdim tezi olan Batılı Bilginin Eleştirisi Üzerine adlı eseri ve Yeniden Sosyoloji adlı eserinde yer alan bildiri metinleri ve makalelerinde vücut bulmaktadır. Korkut Tuna, bilgi konusunu ele alırken, Baykan Sezer'in Doğu-Batı çatışması teorisinden hareketle olaylara yaklaşmış, dolayısıyla tarihsel ve eleştirel bir sosyoloji tarzı ile hareket etmiştir. Korkut Tuna, Batılı bilginin üzerine konumlandığı ve meşruiyetini sağladığı iki noktaya dikkat çekmektedir. İlk dikkat çektiği nokta, egemenlik ve bilgi arasında kurulmak istenen bağ, diğer nokta ise dünya-bilim anlayışıdır. Bu çalışmada, Batılı bilginin eleştirisi Tuna'nın yukarıda sözü edilen çalışmalarından hareketle ele alınmaktadır. Bu bağlamda, bilgi nedir sorusuna cevap arandıktan sonra, Batılı bilginin yaygınlaştırılması açıklığa kavuşturulmaktadır. Devamında, Tuna'nın Batılı bilginin eleştirisini hangi argümanlar üzerinden yaptığı ortaya konulduktan sonra Batı-dışı toplumlar için ne tür bir çözüm önerisi geliştirildiği Tuna'nın fikirleri üzerinden temellendirilmektedir. Korkut Tuna'nın temel ilgi alanları şehir ve bilgi konusuna dayanmaktadır. Tuna'nın şehir çalışmalarına dair literatürde bir takım çalışmalar mevcut iken, bilgi konusuna dair herhangi bir çalışma mevcut değildir. Bu anlamda, bu çalışmanın literatüre önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir.
III. Uluslararası Bölgesel Kalkınma Konferansı Bildiriler Kitabı, 2015
2014 yılında Bingöl'ün yedi ilçesi, üç beldesi ve merkez ilçesinde yapılan çalıştaylar sonucu eld... more 2014 yılında Bingöl'ün yedi ilçesi, üç beldesi ve merkez ilçesinde yapılan çalıştaylar sonucu elde edilen veriler, II. Bingöl Kalkınma Çalıştayı adı altında Bingöl Üniversitesi'nde değerlendirildi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın da katılımı ile Bingöl Üniversitesi'nde beş oturumda gerçekleştirilen çalıştaylar zincirinin final bölümünde; eğitim, kültür, enerji, iletişim, ulaşım, sağlık, spor, sanat, turizm, tarım, hayvancılık, sanayi, şehir ve çevre konularında ortaya atılan fikirler üzerinde tartışıldı ve ortaya önemli veriler çıktı. Bir ilin kalkınma dinamikleri o ilin yerel unsurları göz önünde bulundurularak ele alınabilir. Bu temel ilkeye bağlı kalınarak gerçekleştirilen II. Bingöl Kalkınma Çalıştayı, Bingöl'ün kalkınma dinamiklerini yerel unsurları göz önünde bulundurarak ortaya koymayı amaçlayan bir çalışma. Uzun süreye yayılan çalışma Bingöl'ün avantaj ve dezavantajlarını ortaya koyarak kısa vadeli ve uzun vadeli çözüm önerileri geliştirmiştir. Bingöl ili kalkınma konusunda Türkiye ortalamasının oldukça altında olsa da kalkınma için önemli fırsatlar barındırmaktadır. Bu fırsatları ortaya koymak, bir yol haritasına dönüştürmek bu alanda atılacak önemli adımlardandır. Bu çalışmada, bu temel amaca bağlı kalınarak ve II. Bingöl Kalkınma Çalıştayı'nın verileri göz önünde bulundurularak Bingöl'ün kalkınma dinamikleri ortaya konulmaktadır.
Türk sosyoloji tarihi 2014 yılı itibari ile 100 yıllık serüvenini tamamlamıştır. Ziya Gökalp tara... more Türk sosyoloji tarihi 2014 yılı itibari ile 100 yıllık serüvenini tamamlamıştır. Ziya Gökalp tarafından 1914
yılında kurulan Türkiye’nin ilk sosyoloji kürsüsü olan İÜEF Sosyoloji Kürsüsü, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine
tanık olmuş ve Kıta Avrupa menşeli sosyoloji tarzını kuşaklar arası aktaran bir sosyoloji geleneğine zemin
olmuştur. Türk sosyoloji tarihinde iki ekolden bahsedilmektedir: İstanbul ekolü ve Ankara ekolü. İstanbul ekolü
makro ölçekli tarihsel sosyoloji yapan ekol olarak dikkat çekerken, Ankara ekolü mikro ölçekli uygulamaya dönük
araştırmalar yapan ekol olarak dikkat çekmektedir. İstanbul ekolü Gökalp’ın kurduğu kürsüde varlığını sürdüren
ve Gökalp’ın düşüncelerine de sahip çıkan bir ekol olarak dikkat çekmektedir. Sosyolojide makro ölçekli tarihsel
sosyoloji yapma tarzını önemli ölçüde sürdüren Hilmi Ziya Ülken, Gökalp’ten sonra İÜEF Sosyoloji Kürsüsü’nün
ikinci kurucusu olarak anılmaktadır. Ülken’den sonra bu geleneğin en canlı örneği olarak karşımıza çıkan isim Baykan
Sezer’dir. Sezer’in tüm çalışmalarında tarihsel sosyoloji yapma tarzı görülmektedir. Bu ekolün son halkasını
oluşturan isim ise Korkut Tuna’dır. Tuna, sosyoloji anlayışı ile hem İstanbul ekolünün önemli bir temsilcisi olarak
kabul edilmekte, hem de mikro ölçekli, uygulamaya dönük çalışmalar ile ekole yeni bir mecra açan isim olarak
dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine kısaca vurgu yapılmakta ve İstanbul
sosyoloji ekolünün temel özelliklerine değinilmektedir. Devamında İstanbul ekolünün önemli isimlerinden
Hilmi Ziya Ülken, Baykan Sezer ve Korkut Tuna örnekleri incelenmektedir.
Kitap Tanıtım/Değerlendirme by Suat Alan
40 yıl önce biten bir çalışmanın ürünü olarak 34 yıl önce kitap olarak
basılan ve yalnızca bir b... more 40 yıl önce biten bir çalışmanın ürünü olarak 34 yıl önce kitap olarak
basılan ve yalnızca bir baskısı yapılan Yurt Dışına İşçi Gönderme Olayının
Sosyolojik Eleştirisi adlı kitabın tanıtılma amacı, bugün özellikle kültür
çalışmalarında sıklıkla çalışma konusu olan Almanya’daki Türklerin
durumuna ilişkin yapılan ilk kapsamlı çalışmanın varlığına dikkat
çekmektir. Konuya ilişkin yapılacak çalışmalarda referans alınabilecek önemli argümanlarla dolu kitabın bugün yapılacak çalışmalar için
referans alınabilecek olmasının yanı sıra önemli eksikliklerinin olduğu
da belirtilmelidir. Bu eksiklikler ise bugünün şartları için geçerli olsa da
çalışmanın yapıldığı zamana göre değerlendirildiğinde eksiklik olarak
nitelendirilemez. Kitap, Türkiye ve Almanya açısından önemli bir sosyal
hareketlilik olan işçi göçünün sosyolojik izahını yapmaktadır. Bu anlamda
işçi göçünün sosyolojik analizini yapma amacı taşıyan çalışmalara ışık
tutacak özelliklerini dün olduğu gibi bugün de korumaktadır.
IV. TLCK-I. Cilt (Sosyoloji, Sehircilik ve Mimari) by Suat Alan
Papers by Suat Alan
Bingöl araştırmaları dergisi, Feb 18, 2024
Prof. Dr. Korkut Tuna'nin, Yurt Disina Isci Gonderme Olayinin Sosyolojik Elestirisi baslikli“... more Prof. Dr. Korkut Tuna'nin, Yurt Disina Isci Gonderme Olayinin Sosyolojik Elestirisi baslikli“doktora tezi”; 1974'te tamamlanip Eylul 1975'te de Prof. Dr. Cahit Tanyol, Prof. Dr. Erol Tumertekin, Prof. Dr. Nihat Nirun, Prof. Dr. Refia Şermin, Prof. Dr. Nephan Saran'dan kurulu juri onunde savunulmustur. 1981 yilinda, Istanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi yayini olarak kitap haline getirilen tez, 262 sayfa ve 102 kaynaktan olusmustur. Calisma, onceden beri Bati ile girilen iliskilerden farkli olarak, yeni turden iliskiler icine girilmesini, karsilikli istekle baslatilan isci gondermenin yol actigi toplumsal olaylar dizisini, Bati'ya katilma cabasinin gorunum ve imkanini, en yogun isci gonderilen ulke olan Almanya orneginden hareketle degerlendirmektedir. Bu degerlendirme ile yurdumuzdaki bir dizi toplumsal olaylarla, daha sonraki yillarda cesitli Bati ulkelerine, hatta Uzakdogu'ya yonelisle de oldukca karmasiklasan olaya kapsamli bir aciklama getirilmistir. P...
Bingöl Araştırmaları Dergisi
Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen kalın duvarlar, post-mode... more Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında "Mermer kültür", "Mozaik kültür", "Salata kasesi" gibi farklı metaforlar kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu da dâhil edilmiştir. Bir Türk profesör olan ...
5. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler kitabı, 2016
Temelde iki ana bolumden olusan kitabin alt basliklarinin icerigi hakkinda kisa da olsa bazi nokt... more Temelde iki ana bolumden olusan kitabin alt basliklarinin icerigi hakkinda kisa da olsa bazi noktalara deginmekte fayda var. Birinci bolumun ilk alt basliginda tarihin her devrinde ortaya cikan iktisadi ve siyasi duzenin hangi sosyal sini�lar uzerinden yukseldigi ve toplumlar arasinda ne tur iliskilere yol actigi ana hatlari ile ortaya konularak, calismanin yapildigi gunun mevcut olaylari ile benzer veya farkli yonleri tespit edilmistir. Dunyadaki iktisadi ve siyasi duzen somurgecilik, savas ve bunlarla birlikte is gucu olarak kolelerin kullanilmasi ekseninde surerken; yasanan iki dunya savasi ile birlikte kosullar degismis, sanayisi gelismis ulkeler isci ihtiyacini daha farkli yollardan karsilamaya baslamislardir. Calismada bilhassa dikkat cekilen Almanya’nin durumu bu noktada belirginlik kazanmaktadir. Tarihi boyunca hic bir zaman somurgecilik yapmayan ve iki dunya savasini da kaybederek onemli nufus kaybi da yasayan Almanya, hizli bir sekilde baslayan sanayilesme ile birlikte, sa...
Türk sosyolojisi, yüz yılı aşan tarihî birikime sahiptir. 19. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan sos... more Türk sosyolojisi, yüz yılı aşan tarihî birikime sahiptir. 19. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan sosyoloji bilimi, aynı yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu’nda da etkili olmaya başlamıştır. Sosyolojinin Osmanlı’ya aktarılması ve Cumhuriyet sonrası dönemde Türkiye’deki varlığı siyasî gelişmelere bağlı olarak gerçekleşmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde Fransa’da bulunan aydınlar, orada gördükleri sosyoloji bilimini Osmanlı’nın toplumsal sorunlarına uyarlamak için oldukça büyük gayretler göstermişlerdir. Temel amaçları Osmanlı İmparatorluğu’nu kurtarmak olan aydınlar, sosyoloji bilimini siyasî amaçları doğrultusunda kullanmaya başlamışlardır. Türk Sosyoloji Tarihinde İstanbul Ekolü
Uploads
Makale by Suat Alan
kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler
birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların
aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü
politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları
başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları
barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında
“Mermer kültür”, “Mozaik kültür”, “Salata kasesi” gibi farklı metaforlar
kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu
da dâhil edilmiştir. Ertan Özensel’in önerdiği halat kültür metaforunun
Türkiye’deki çokkültürlülük tartışmaları için teorik zemin sunacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada halat kültür kavramının Türkiye’nin kültürel çeşitliliği açısından uygulanabilirliği ele alınmaktadır.
Kitap Bölümü by Suat Alan
Bildiriler by Suat Alan
dönüşümüne vurgu yapılmaktadır.
yılında kurulan Türkiye’nin ilk sosyoloji kürsüsü olan İÜEF Sosyoloji Kürsüsü, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine
tanık olmuş ve Kıta Avrupa menşeli sosyoloji tarzını kuşaklar arası aktaran bir sosyoloji geleneğine zemin
olmuştur. Türk sosyoloji tarihinde iki ekolden bahsedilmektedir: İstanbul ekolü ve Ankara ekolü. İstanbul ekolü
makro ölçekli tarihsel sosyoloji yapan ekol olarak dikkat çekerken, Ankara ekolü mikro ölçekli uygulamaya dönük
araştırmalar yapan ekol olarak dikkat çekmektedir. İstanbul ekolü Gökalp’ın kurduğu kürsüde varlığını sürdüren
ve Gökalp’ın düşüncelerine de sahip çıkan bir ekol olarak dikkat çekmektedir. Sosyolojide makro ölçekli tarihsel
sosyoloji yapma tarzını önemli ölçüde sürdüren Hilmi Ziya Ülken, Gökalp’ten sonra İÜEF Sosyoloji Kürsüsü’nün
ikinci kurucusu olarak anılmaktadır. Ülken’den sonra bu geleneğin en canlı örneği olarak karşımıza çıkan isim Baykan
Sezer’dir. Sezer’in tüm çalışmalarında tarihsel sosyoloji yapma tarzı görülmektedir. Bu ekolün son halkasını
oluşturan isim ise Korkut Tuna’dır. Tuna, sosyoloji anlayışı ile hem İstanbul ekolünün önemli bir temsilcisi olarak
kabul edilmekte, hem de mikro ölçekli, uygulamaya dönük çalışmalar ile ekole yeni bir mecra açan isim olarak
dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine kısaca vurgu yapılmakta ve İstanbul
sosyoloji ekolünün temel özelliklerine değinilmektedir. Devamında İstanbul ekolünün önemli isimlerinden
Hilmi Ziya Ülken, Baykan Sezer ve Korkut Tuna örnekleri incelenmektedir.
Kitap Tanıtım/Değerlendirme by Suat Alan
basılan ve yalnızca bir baskısı yapılan Yurt Dışına İşçi Gönderme Olayının
Sosyolojik Eleştirisi adlı kitabın tanıtılma amacı, bugün özellikle kültür
çalışmalarında sıklıkla çalışma konusu olan Almanya’daki Türklerin
durumuna ilişkin yapılan ilk kapsamlı çalışmanın varlığına dikkat
çekmektir. Konuya ilişkin yapılacak çalışmalarda referans alınabilecek önemli argümanlarla dolu kitabın bugün yapılacak çalışmalar için
referans alınabilecek olmasının yanı sıra önemli eksikliklerinin olduğu
da belirtilmelidir. Bu eksiklikler ise bugünün şartları için geçerli olsa da
çalışmanın yapıldığı zamana göre değerlendirildiğinde eksiklik olarak
nitelendirilemez. Kitap, Türkiye ve Almanya açısından önemli bir sosyal
hareketlilik olan işçi göçünün sosyolojik izahını yapmaktadır. Bu anlamda
işçi göçünün sosyolojik analizini yapma amacı taşıyan çalışmalara ışık
tutacak özelliklerini dün olduğu gibi bugün de korumaktadır.
IV. TLCK-I. Cilt (Sosyoloji, Sehircilik ve Mimari) by Suat Alan
Papers by Suat Alan
kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler
birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların
aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü
politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları
başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları
barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında
“Mermer kültür”, “Mozaik kültür”, “Salata kasesi” gibi farklı metaforlar
kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu
da dâhil edilmiştir. Ertan Özensel’in önerdiği halat kültür metaforunun
Türkiye’deki çokkültürlülük tartışmaları için teorik zemin sunacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada halat kültür kavramının Türkiye’nin kültürel çeşitliliği açısından uygulanabilirliği ele alınmaktadır.
dönüşümüne vurgu yapılmaktadır.
yılında kurulan Türkiye’nin ilk sosyoloji kürsüsü olan İÜEF Sosyoloji Kürsüsü, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine
tanık olmuş ve Kıta Avrupa menşeli sosyoloji tarzını kuşaklar arası aktaran bir sosyoloji geleneğine zemin
olmuştur. Türk sosyoloji tarihinde iki ekolden bahsedilmektedir: İstanbul ekolü ve Ankara ekolü. İstanbul ekolü
makro ölçekli tarihsel sosyoloji yapan ekol olarak dikkat çekerken, Ankara ekolü mikro ölçekli uygulamaya dönük
araştırmalar yapan ekol olarak dikkat çekmektedir. İstanbul ekolü Gökalp’ın kurduğu kürsüde varlığını sürdüren
ve Gökalp’ın düşüncelerine de sahip çıkan bir ekol olarak dikkat çekmektedir. Sosyolojide makro ölçekli tarihsel
sosyoloji yapma tarzını önemli ölçüde sürdüren Hilmi Ziya Ülken, Gökalp’ten sonra İÜEF Sosyoloji Kürsüsü’nün
ikinci kurucusu olarak anılmaktadır. Ülken’den sonra bu geleneğin en canlı örneği olarak karşımıza çıkan isim Baykan
Sezer’dir. Sezer’in tüm çalışmalarında tarihsel sosyoloji yapma tarzı görülmektedir. Bu ekolün son halkasını
oluşturan isim ise Korkut Tuna’dır. Tuna, sosyoloji anlayışı ile hem İstanbul ekolünün önemli bir temsilcisi olarak
kabul edilmekte, hem de mikro ölçekli, uygulamaya dönük çalışmalar ile ekole yeni bir mecra açan isim olarak
dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Türk sosyoloji tarihinin 100 yıllık serüvenine kısaca vurgu yapılmakta ve İstanbul
sosyoloji ekolünün temel özelliklerine değinilmektedir. Devamında İstanbul ekolünün önemli isimlerinden
Hilmi Ziya Ülken, Baykan Sezer ve Korkut Tuna örnekleri incelenmektedir.
basılan ve yalnızca bir baskısı yapılan Yurt Dışına İşçi Gönderme Olayının
Sosyolojik Eleştirisi adlı kitabın tanıtılma amacı, bugün özellikle kültür
çalışmalarında sıklıkla çalışma konusu olan Almanya’daki Türklerin
durumuna ilişkin yapılan ilk kapsamlı çalışmanın varlığına dikkat
çekmektir. Konuya ilişkin yapılacak çalışmalarda referans alınabilecek önemli argümanlarla dolu kitabın bugün yapılacak çalışmalar için
referans alınabilecek olmasının yanı sıra önemli eksikliklerinin olduğu
da belirtilmelidir. Bu eksiklikler ise bugünün şartları için geçerli olsa da
çalışmanın yapıldığı zamana göre değerlendirildiğinde eksiklik olarak
nitelendirilemez. Kitap, Türkiye ve Almanya açısından önemli bir sosyal
hareketlilik olan işçi göçünün sosyolojik izahını yapmaktadır. Bu anlamda
işçi göçünün sosyolojik analizini yapma amacı taşıyan çalışmalara ışık
tutacak özelliklerini dün olduğu gibi bugün de korumaktadır.