ÖZ
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanı... more ÖZ
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanın zor olduğu varoluş düşüncesi, var olma olgusunu genel olarak karamsar bir tarzda ele alan, felsefe tarihi açısından önemli düşünce akımıdır. Birçok farklı tema etrafında şekillenen varoluş düşüncesini, edebî ve sanatsal akımların yanı sıra bir kültür ekolü olan âşıklık geleneği içerisinde de görmek mümkündür. Çoğu âşık, yaşadığı varoluşsal kaygılara şiirlerinde yer vererek âdeta varoluş düşüncesinin toplumsal niteliğine ışık tutmaktadır. Bu çalışmada Kars âşık ekolünün kurucu âşığı Şenlik’in şiirlerinde yer alan varoluşçu temalar, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla incelemeye tabi tutulmuştur. İnceleme; “yalnızlık ve yabancılaşma”, başkaldırı”, “ölüm”, “hiçlik”, “kaygı-acı çekme” temaları ışığında ele alınmış ve Âşık Şenlik’te varoluş düşüncesinin geniş bir şekilde yer bulduğu tespit edilmiştir. Şenlik’te görülen gurbet kaynaklı yalnızlık, içsel sıkıntılar, sosyal hayata karşı yapılan eleştiriler ve nihayet bir kurtuluş parolası olarak ölüm gibi varoluşsal izler, yaşadığı toplumun bilinçdışının yansıması olarak ortaya çıkmakta ve toplumsal bir boyuta dönüşmektedir. Şenlik’te yer alan varoluşsal kaygıların yaşadığı toplumun düşüncelerine uygun bir şekilde ateist değil teist bir yapıda olduğu görülmektedir. Yine Âşık Şenlik üzerinden, varoluş düşüncesinin toplumsal ve psikolojik boyutunun incelendiği bu çalışmadaki sonuçların, âşık edebiyatına mensup birçok âşık için söylenebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ABSTRACT
The idea of existence is an idea that it is difficult to meet at a common point in terms of definition and quality, as well as its scope and limitations. Existentialism is an important movement of thought in terms of the history of philosophy, which deals with the phenomenon of existence in a generally pessimistic way. It is possible to see the idea of existence shaped around a different theme in the tradition of minstrelsy, which is a culture school as well as literary and artistic movements. Most of the minstrels shed light on the social quality of the idea of existence by including the existential concerns they experienced in their poems. In this study, the existential themes contained in the poems of Şenlik, the founding minstrel of the Kars aşık (minstrel) school, were subjected to examination with their social and psychological dimensions. The review was considered in the light of the themes of “loneliness and alienation”, “rebellion”, “death”, “nothingness”, “anxiety-suffering” and it was found that the idea of existence found a wide place in Âşık Şenlik. The loneliness caused by expatriation seen in Şenlik, internal problems, criticisms against social life and existential traces like death as the motto of salvation emerge as a reflection of the unconscious of the society in which they live and turn into a social dimension. It is seen that the existential concerns in Şenlik are in a theist structure, not atheistic, in accordance with the thoughts of the society in which he lives. It has been concluded that the results of this study, in which the social and psychological dimension of the idea of existence is examined through Âşık Şenlik, can be said for many minstrels belonging to minstrel literature.
Öz
Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili... more Öz Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili alandaki eğilimler ve katkıların yanı sıra eksiklikleri de görmek açısından önemlidir. Bu tür çalışmalardan yola çıkan araştırmacılar, yapacakları akademik çalışmalar için kendilerine yol haritası oluşturabilir ve böylece ilgili alana daha fazla katkı sağlayabilirler. Bahsedilen kazanımlar doğrultusunda hazırlanan bu çalışmada, akademik hayatın önemli bir geçiş evresi olan lisansüstü eğitimler esnasında hazırlanan tezler inceleme konusu olarak seçilmiştir. Çalışmada, Kafkas Üniversitesi özelinde halk bilimi içerikli tezlere yoğunlaşılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanından yapılan aramalarla Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırlanan 885 tez değerlendirilmiş ve bunlardan halk bilimi içerikli olduğu düşünülen 36 tez incelemeye dâhil edilmiştir. Bu tezler önce içerikleri açısından değerlendirilmiş daha sonra yapıldığı yıllara, ana bilim dallarına, danışmanlara ve konularına göre sınıflandırılarak istatistiksel veriler elde edilmiştir. Makaledeki temel çıkarımlar bu veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışma boyunca yer verilen çıkarım ve sonuçların; odak noktasındaki disiplin ile akademisyenlerin çalışmalarında yol gösterici bir niteliğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract Statistical studies prepared within a discipline or within a specific subject are important in terms of seeing the trends and contributions as well as the deficiencies in the relevant field. Based on such studies, researchers can create a roadmap for their academic studies and thus contribute more to the related field. In this study, prepared in accordance with the mentioned achievements, theses prepared during graduate education, which is an important transition phase of academic life, were selected as the subject of examination. In the study focused on folklore theses prepared at Kafkas University. By searching the Ulusal Tez Merkezi (National Thesis Center) database, 885 theses prepared at the Kafkas University Social Sciences Institute were evaluated and 36 theses containing folklore content were included in the review. These theses were first evaluated in terms of their content and then classified according to the years, main branches of science advisors and subjects and statistical data were obtained. The main conclusions in the article are based on this data. It is concluded that the inferences and conclusions made throughout the study are of a guiding nature for academics in the relevant discipline.
ÖZ
Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisin... more ÖZ Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisinde yükselmesine ve toplum üzerine araştırma yapan birçok disiplinin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır. Sosyal bilimler içerisinde, insan ve toplum üzerine araştırma yapan disiplinlerden biri olan halk bilimi, “yok olan kültürü” koruma misyonuyla ortaya çıkmış ve ilk dönem çalışmalarında kültürü derleme yaparak korumaya çalışmıştır. Fakat halk biliminin ilerleyen dönem çalışmaları göstermiştir ki, kültür derlenerek değil yaşatılarak korunabilmektedir. Bu durum halk bilimi çalışmalarında, kültürün korunması açısından yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bahsedilen yaklaşımlardan biri ilk çıkışını İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapan uygulamalı halk bilimi yaklaşımıdır. Halk bilimine dair verilerin sosyal yaşamda aktif bir şekilde kullanılmasını amaçlayan uygulamalı halk bilimi yaklaşımı, yüklendiği misyon ile kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir noktada durmaktadır. Aynı zamanda bu yaklaşımın, halk bilimini toplumsal bir fayda sağlayacak şekilde güncellemeyi amaç edindiğini de söyleyebiliriz. Dolayısıyla uygulamalı halk bilimi çalışmalarını müzik, sinema, hediyelik eşya sektörü, görsel sanatlar vb. birçok farklı alan üzerinden okumak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları bilinçli bir şekilde gerçekleştirilebileceği gibi, bilinçsizce de ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında çağdaş sanatçıların da kimi zaman uygulamalı halk bilimi çalışmalarına örnek oluşturabilecek eserler ürettiği görülmektedir. Çağdaş sanatçıların ürettiği bu eserler hem kendi sanat güçlerine hem de geleneğin popülerleşmesine katkı sağlamaktadır. Bu cümleden yola çıkarak sanatçı, eser ve uygulamalı halk bilimi yaklaşımı arasında, popülarite açısından, karşılıklı bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları ışığında geleneğin popülerleştirilmesini müzik sektörü üzerinden ele alan bu çalışmada, Ayna müzik gurubu örnek olarak seçilmiştir. Çalışmada; Ayna Grubu’na ait toplam 9 albüm ve bu albümlerde yer alan 126 şarkı ile klipler incelenerek yaptığı yorumlarda gelenekten ne şekilde yararlandığı, bunun sonucunda geleneğin popülerleştirilmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bütün bu sürecin uygulamalı halk bilimi çalışmaları ile bağlantısı yorumlanmaktadır. Ayna Grubu eserlerinde kimi zaman folklorik bir ögeyi (türkü), elektrogitar gibi popüler müzik aletleri ile yorumlarken kimi zaman ise bir türkünün müziğinden esinlenerek orijinal bir şarkı üretmektedir. Yine Ayna Grubu kimi şarkılarında bir âşığın sözlerine kendi sözlerini de ekleyerek yeni bir şarkı oluştururken kimi şarkıların da ise Ezo Gelin gibi bir halk hikâyesine atıfla orijinal şarkılar üretebilmektedir. Ayrıca incelenen şarkıların birçoğunda geleneksel hikâye ve kahramanlara da atıf yapıldığı görülmektedir. Ayna Grubu’nun birçok çalışmasında folklorik bir altyapıyı kullanması sanat başarısının artmasını sağlarken bu durum aynı zamanda folklorik ögelerin de popülerleşmesine olanak tanımaktadır. Benzer şekilde Ayna ve müzik sektörü üzerinden yapılan bu yorumları, birçok farklı sanat dalı için de yapmak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi çalışmalarının, geleneğin güncellenerek yaşatılmasında ve genç kuşaklara aktarılmasındaki önemi makalede sıklıkla vurgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
ABSTRACT The increased interest in human along with modernism has allowed the rise of social sciences within the fields of science and the emergence of many disciplines that conduct research on society. Folklore, one of the disciplines that conducts research on people and society within the social sciences, emerged with the mission of protecting the “disappearing culture” and tried to protect the culture by compiling it in its early studies. However, later studies of folklore have shown that culture can be preserved not by compiling, but by keeping it alive. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. One of the approaches mentioned is the applied folklore approach, which made its debut after the Second World War. The applied folklore approach, which aims at the active use of data on folk science in social life, stands at an important point in transferring culture to future generations with the mission it is loaded with. At the same time, we can say that this approach aims to update folklore in a way that provides a social benefit. Therefore, it is possible to study applied folklore studies through many different fields such as music, cinema, souvenir sector, visual arts. Applied folklore approaches can be realized consciously, as well as arise unconsciously. From this point of view, it can be seen that contemporary artists also sometimes produce works that can serve as examples of applied folklore studies. These works produced by contemporary artists contribute to the popularization of both their own artistic powers and of tradition. Proceeding from this sentence, it can be said that there is a mutual relationship between the artist, the work and the applied folklore approach, in terms of popularity. In this study, which considers the popularization of the tradition in the light of applied folklore approaches through the music sector, the Ayna music group was chosen as an example. In the study; A total of 9 albums belonging to Ayna Group and 126 songs and clips in these albums are examined and how he benefited from the tradition in his comments, how it plays a role in popularizing the tradition as a result, and the connection of this whole process with applied folklore studies. While Ayna Group sometimes interprets a folkloric element (folk song) with popular musical instruments such as an electric guitar in its works, and sometimes produces an original song inspired by the music of a folk song. Again, Ayna Group creates a new song by adding its own words to the lyrics of a minstrel in some of its songs, while in some songs it can produce original songs with reference to a folk story such as Ezo Gelin. In addition, it is seen that many of the songs examined also refer to traditional stories and heroes. The fact that the Ayna Group uses a folkloric infrastructure in many of its works increases the success of art, while at the same time allowing the popularization of folkloric elements. Similarly, it is possible to make these comments made through the Ayna and the music sector for many different branches of art. The importance of applied folklore studies in updating the tradition and transferring it to the younger generations is another topic that is often emphasized in the article.
Gelişen teknolojiye koşut olarak birçok disiplinin çalışma alanında köklü değişiklikler meydana g... more Gelişen teknolojiye koşut olarak birçok disiplinin çalışma alanında köklü değişiklikler meydana gelmektedir. Özellikle folklor gibi bilim dalları, veri toplama ve inceleme açısından, dijital alanlardan gün geçtikçe daha fazla yararlanmaktadır. Bu bağlamda, teknolojik gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan animasyon gibi türler, içerisinde barındırdığı kültürel ögeler nedeniyle, 21. yüzyılda çağdaş bir “folklor anlatısı” olarak işlev görmektedir. Yaklaşık 100 yıllık bir tarihe sahip olan animasyonun, özellikle Disney Stüdyosu’nun kurulmasıyla folklorik bir alt yapıya sahip olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında animasyonun, kültür aktarımı konusunda da önemli bir işleve sahip olduğu görülmektedir. Bu durumun belirgin bir örneğini Japonya oluşturmaktadır. Batı’dan aldığı tekniklere kendi kültürel unsurlarını katarak oluşturduğu animeler, Japon kültürünün popülerleşmesinde önemli bir aracıdır. Türkiye’de ise yaklaşık 60 yıllık bir tarihe sahip olan animasyon, özellikle TRT Çocuk kanalının kurulması ile büyük bir gelişme göstermiş ve Türk kültürünün bu alanda temsili sağlanmıştır. Son yıllarda animasyona aktarılan Dede Korkut Hikâyeleri ve Keloğlan gibi anlatılar, animasyon ile folklor ilişkisini yansıtan belirgin örneklerdir. Bununla birlikte üniversitelerde açılan animasyon bölümleri, profesyonel animatör yetişmesine olanak tanımıştır. Yine animasyon, yarattığı kültür ekonomisi ile büyük bir sektör durumundadır. Animasyonun bütün bu özellikleri göz önüne alındığında 21. yüzyılın en önemli kültür aktarım kanalından birisi olduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışmada animasyon ve kültür aktarımı arasındaki ilişki, animasyon tarihi üzerinden sorgulanmış ve animasyonun kültür aktarımı konusunda oldukça büyük bir etki gücüne sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract
As a result of technological developments, radical changes have taken place in the field of study of many disciplines. In particular, science branches like folklore are using more and more from digital fields in terms of data collection and analysis. In this context, genres such as animation, which arise due to technological developments, function as a contemporary “folklore narrative” in the 21st century due to the cultural element they contain. The animation, which has a history of about 100 years, has a folkloric infrastructure, especially with the establishment of the Disney Studio. From this point of view, it will be seen that animation also has a great deal of function on culture transfer. A clear example of this is Japan. The animations created by adding their own cultural elements to the techniques they acquire from the West are an important tool in the popularization of Japanese culture. Animation, which has a history of about 60 years in Turkey, has shown a great improvement especially with the establishment of TRT Children’s channel and it has been provided with the representation of Turkish culture. Dede Korkut Stories and Keloğlan, which have been transferred to animation in recent years, are examples that reflect the relationship between animation and folklore. Moreover, the animation departments at the universities allow the professional animator to train. When all these features of the animation are taken into consideration, it is possible to say that it is one of the most important cultural transmission channels of the 21st century. In this study the relationship between animation and culture transfer, was questioned on animation history and it has been concluded that animation has a great influence on cultural transfer.
Keywords: animation, animation history, cartoon, folklore, culture transfer
ÖZ
Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bö... more ÖZ Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bölgesinde varlığını sürdüren mevsimsel ritüelistik kutlamalardandır. Çoğunlukla 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan bu bayramın ismi, Hızır ve İlyas kelimelerinin halk ağzında birlikte söylenmesiyle oluşturulmuştur. İnanışa göre Hızır ve İlyas adında doğaüstü niteliklere sahip iki peygamber, evlere gelerek bolluk ve bereket getirmekte ve zaman zaman insanların yardımına koşmaktadır. Hızır bu görevi karada, İlyas ise denizde yapmaktadır. Hızır ve İlyas senede bir gün, 6 Mayıs tarihinde bir araya gelmekte ve bu birliktelikten kaynaklı olarak da Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır. Tarihi İslamiyet’ten önceki dönemlere uzanan Hıdırellez’in, son zamanlarda özellikle belediyeler tarafından yeniden canlandırılarak şehir merkezlerinde festival havası içerisinde kutlandığı görülmektedir. Çalışmada, bu kutlamalardan biri olan Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi ve Altındağ Belediyesi tarafından organize edilen Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri; fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi kavramları çerçevesinde ele alınmıştır. 2019 yılında dokuzuncusu düzenlenen şenlik, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü akademik personeli ile öğrencilerinin katkıları ve belediyenin desteğiyle Hamamönü’nde bulunan bir parkta 5 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Şenlik esnasında ateşten atlama, tuz ekmek hakkı, âşık çadırı, masal çadırı, orta oyunu, çocuk oyunları, nisan tası gibi birçok uygulamaya yer verilmektedir. İçerisinde, yukarıda bahsedilen ritüelleri barındıran bu tür kutlamalar, kimi zaman beraberinde fakelore tartışmalarını da getirmektedir. Fakelore, İngilizce “fake / sahte” ve “lore / bilgi” kelimelerinden oluşturulan ve sahte folkloru tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Çalışmada Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri, fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi bağlamında; geleneğin kutlanma zamanı, mekânı, ritüelistik özellikleri, işlevi ve katılımcıları açısından incelenmiştir. Şenliğin gelenek temelli olması ve herhangi bir maddi kaygı gözetmemesi, fakelore kavramından ziyade, çağdaş kente uyarlanmış bir uygulamalı halk bilimi örneği olarak ele alınması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur.
ABSTRACT Hıdırellez is one of the seasonal ritualistic celebrations that exist as a spring and abundance festival in many regions of Turkey and the Turkic world. The name of this festival which is mostly celebrated on May 5- 6, has been created by the words Hızır and İlyas together in colloquial speech. According to the belief, the two prophets who have supernatural qualities called Hızır and İlyas bring abundance and fertility coming to the houses and running to help people from time to time. Hızır does this task on land and İlyas on the sea. Hızır and İlyas meet on May 6 once a year. They are made of Hıdırellez celebration due to this meeting. It is seen that Hıdırellez, whose history goes back to the periods before Islam, is celebrated in the festival atmosphere in the city centres, recently revived especially by municipalities. In this study, one of these celebrations, Hamamönü Hıdırellez Festival organized by Ankara Intangible Cultural Heritage Museum and Altındağ Municipality, has been examined within the framework of fakelore, the invention of tradition and applied folklore. The festival, which was held for the ninth time in 2019, was held on May 5 at a park in Hamamönü, with the contributions of the academic staff and the students of Ankara Hacı Bayram Veli University, Department of Turkish Folklore and with the support of the Municipality. During the festival, there are many rituals such as jump from fire, tuz ekmek hakkı (salt and bread distribution), the poet tent, tent of tale, theatre in the round, children's games, nisan tası. Such celebrations, which include the above-mentioned rituals, sometimes bring fakelore discussions with it. Fakelore is a concept created from the words “fake / fake” and “lore / information” in English and is used to describe fake folklore. In the study, Hamamönü Hıdırellez festivals have been studied in terms of the time of celebration of tradition, place, ritualistic features, function and participants in the context of fakelore, tradition of invention and applied folklore. The fact that the festival is tradition-based and does not have any financial concerns has revealed the conclusion that it should be considered as an example of applied folklore adapted to the modern city rather than the concept of fakelore.
Gazi Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
ÖZET
Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Gri... more ÖZET Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Grimm Kardeşlerin derlediği Hansel ve Gratel masalı ile Kafkasya asıllı bir Türk boyu olan Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen Cırtdan masalı arasında çeşitli benzerlikler ve zıtlıklar tespit edilmiştir. Olay örgüsü ve konu bakımından büyük benzerlik gösteren bu iki masaldan, Hansel ve Gratel masalı daha po-pülerdir. Hansel ve Gratel masalının daha popüler olmasının nedeni, eğitim sisteminde yer alması ve animasyon gibi çağdaş uyarlamalarının yapılmasıdır. Bütün bu özellikler, uygulamalı folklorun çalışma alanına girmektedir. Derlenen folklorik ürünlerin, kuramlar doğrultusunda yalnızca akademik çevrelerde tartışılmasını olumsuzlayan uygulamalı folklor çalışmaları, bu ürünlerin toplumsal yaşama dâhil edilmesini de amaç edinir. Bunun yanı sıra uygulamalı folklor çalışmaları, folklorik ürünlerin yerelden ulusala, ulusaldan uluslararasına taşınmasında da büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmadaki temek amaç ise, masallar arasındaki benzerlikleri tespit edip uygulamalı folklor bağlamında iki masalı popülarite açısından karşılaştırarak Hansel ve Gratel masalının popüler olmasının nedenleri üzerinde durmaktır.
ABSTRACT While Cırtdan fairy tale belongs to Turkish folk literature, Hansel and Gratel fairy tale belongs to German folk literature. It is determined that there are a variety of similarities and differences between Hansel and Gratel fairy tale compiled by Grimm Brothers and Cırtdan fairy tale compiled by a Turk tribe called Karapapak-Terekeme Turks with Caucasian origin. Than these two tales showing great similarities in terms of plot and issues, Hansel and Gratel fairy tale is more popular. The reason of is it more popular than the fairy tale Hansel and Gratel, take part in the education system and it is made of contemporary adaptations such as animation. All of these features enter to field studies of applied folklore. Compiled folkloric products, negating the work of applied folklore only in accordance with the theories discussed in academic circles, it is aimed the inclusion of these products in social life. As well as applied studies folklore, from national to local folklore products, it plays a major role in moving from national to international. The main aim of this study, detecting similarities between tales comparing two applied folk tale in terms of popularity in context Tale of Hansel and Gretel is to stand on the reasons of the popular fairy tale.
Toplumsal dinamikleri sağlayan festivaller; hemen her toplumda görülen, çeşitli ritüeller ışığınd... more Toplumsal dinamikleri sağlayan festivaller; hemen her toplumda görülen, çeşitli ritüeller ışığında coşkulu ya da kutsi yapıda, belirli bir gün veya zamanda kutlanan geleneksel uygulamalardır. Türklerde en yaygın kutlanan festivallerden biri olan Hıdırellez, baharın gelişini, başka bir ifade ile yeni yılı kutlama amacını taşır. Hızır ve İlyas adındaki kutsi nitelikler taşıyan iki kardeşin, evlere gelerek bolluk ve bereket getireceğine inanılan bu geleneğe, Türk dünyasının birçok yerinde rastlamak mümkündür. İslamiyet’ten önce de varlığını sürdüren bu gelenek, İslamiyet ile birlikte bazı değişikliklere uğrayarak günümüze kadar ulaşmıştır. Hıdırellez geleneğinin yaygın şekilde kutlandığı Türk boylarından biri de Kafkasya asıllı Karapapak-Terekeme Türkleridir. Türkiye’de genel olarak 5-6 Mayıs’ta kutlanan bu gelenek, Karapapak-Terekeme Türklerinde ocak ayının sonu ile şubat ayının başında kutlanmaktadır. Bu durum Karapapak Türklerinin yaşadığı coğrafyadan kaynaklanmaktadır. Genel itibari ile Şii Azerbaycan coğrafyasına yakın bölgelerde yaşayan Karapapak-Terekeme Türkleri, Sünni bir Türk boyu olmasına rağmen Hıdırellez’i şubat ayında kutlamaktadır. Bu durum ise Karapapak Türklerinin Şii Azerbaycan Türklerinden etkilenmişliklerini göstermektedir. Bununla birlikte Karapapak Türklerinde Hıdırellez’in bir bahar bayramı olmadığı, kutsi nitelikler taşıyan bir bayram olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Hıdırellez geleneğinin Karapapak Türklerinde ocak ayının sonu ile şubat ayının başında kutlanmasının bir diğer nedeni, Karapapak Türklerinin yaşadığı bölgelerdeki sert iklim şartlarıdır.
Festivals providing social dynamics are traditional practices celebrated on a specific day or time, in light of the various rituals enthusiastic or sacred structure, seen in almost every society. Hıdırellez, one of the most widely celebrated festivals by Turks, is intended to celebrate the arrival of spring, in other words, the new year. It possible to come across this tradition which was believed to bring abundance and prosperity to the houses where two brothers named Hızır and İlyas having sacred qualities came, in many parts of the Turkish world. This tradition also existed before Islam has reached the present day undergoing some changes with Islam. One of the Turkish tribes celebrating widely Hıdırellez is Karapapak-Terekeme Turks of Caucasus origin. This tradition is generally celebrated in May 5-6 in Turkey, is celebrated by Karapapak-Terekeme Turks at the beginning of February from the end of January. This situation stems from the regions where Karapapak Turks live. In general, Karapapak-Terekeme Turks who live in areas close to the geography of Shiite Azerbaijan, celebrate in February Hıdırellez, although they are a Sunni Turkish tribe. This situation shows that Karapapak Turks affected by Shiite Azerbaycan Turks. Besides it has been identified that Hıdırellez is not a spring festival celebrated by Karapapak-Terekeme Turks and that is a feast which has sacred qualities. Also, the reason of celebrating the tradition Hıdırellez at the beginning of February from the end of January in Karapapak Terekeme Turks, Karapapak Turks lived in the region harsh climatic conditions.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2014
İnsanlar arası iletişimin temel şartlarından biri olan tanımlama, tanımlanacak ögenin çeşitli öze... more İnsanlar arası iletişimin temel şartlarından biri olan tanımlama, tanımlanacak ögenin çeşitli özeliklerinden yola çıkılarak yapılan adlandırmalardır. Bu adlandırmalar, kimi zaman tarihi süreç içerisinde, farklı bir boyut kazanarak değişik anlam kazanmış ve bunun sonucunda da yanlış kullanımlar ortaya çıkmıştır. Bu tür yanlış kullanımlara halk ağzında ve folklor ürünlerinde de rastlamak mümkündür. Türk halk kültüründeki genel algıda Acem kelimesi ile Farslar kastediliyor olmasına rağmen, kelimenin folklor ürünlerindeki arka planına bakıldığında, Acem kelimesinin aslında Azerbaycan Türkleri için kullanıldığı görülecektir. Özelikle Karagöz ve Orta Oyunu’nda geçen Acem tiplemesi, Fars gibi algılanmış ve tip sınıflandırması yapan bazı araştırmacılar tarafından yabancı tipler arasında gösterilmiştir. Türklerin kendilerinden olmayanlar için kullandıkları “Tat” kelimesi de, bu bağlamda yanlış kullanılan kelimelerden biridir. Türkçede eskiden beri kullanılan Tat kelimesi, bugün Kars ilinde; halk ağzında ve folklor ürünle-rinde Azerbaycan Türkleri için kullanılır olmuştur. Bu çalışmadaki temel amaç, halk kültüründe Acem kelimesi ile Fars olmanın eş değer görülmesine rağmen bu kelime ile hep Azerbaycan Türklerinin kastedildiğini ve yine Tat kelimesinin Azerbaycan Türkleri için kullanımının yanlış olduğunu örnekler üzerinden tartışmaktır. Çalışmada, kelimelerin tarihi seyri izlenip folklor ürünlerindeki kullanımları örneklenerek yanlış algının nedeni ve çıkış noktası üzerinde durulacaktır. Çalışmanın son bölümünde ise, kelimelerin kullanımları ile ilgili önerilere yer verilecektir. ******************************************************************************************************************************************************************************** Identification is one of the basic conditions for communication between people, its nomenclature is made on the basis of several of the features of the item to be defined. This nomenclature sometimes, in the historical process, acquired a different meaning in a different dimension and consequently misuses have emergedhis kind of misuse can be seen at dialects and folklore products for example alt-hough the word Acem means Persian at general perception of Turkish folk cul-ture, the word Acem is employed for the fact that the Azerbaijani Turks looking at the background of the word in folklore products. Especially Karagöz and Orta Oyunu under the Acem typing perceived as a Persian and the type of foreign shown by some researchers who doing type classification. The word Tat use by Turks for non-Turks is also one of the words misused in this context. The word Tat used since time immemorial in Turkish, today, in the province of Kars, has been used for Azerbaijani Turks at dialects and folklore products. The main pur-pose of this study; is to discuss on examples that although Persian and the word Acem is seen to be equivalent in the folk culture, Azerbaijani Turks always meant by the word and that the word Tat is misused for Azerbaijani Turks. In the study reason misperception and the starting point will be discussed giving exam-ples of public-use products, monitoring the course of history of words. In the last part, there will be suggestions related to use of the words
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, May 2014
Doğa, içerisinde yaşanılan bir kavram olarak insanlar arasında önemli bir yere sahiptir. Bu yüzd... more Doğa, içerisinde yaşanılan bir kavram olarak insanlar arasında önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden doğanın korunmasına özen gösterilmiş, doğaya karşı yapılacak tahribatın inançsal açıdan olumsuzluklar getireceğine inanılmıştır. Doğa olayları da kimi zaman iyiye yorumlanırken kimi zaman ise Tanrı’dan gönderilen bir uyarı olarak algılanmıştır. İnsanların böyle bir düşünce içerisinde olması, geçmiş dönemlerde doğa olaylarını yeteri kadar bilimsel açıdan inceleyememesinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda doğa olayları ile ilgili birçok halk inancı ortaya çıkmış, bu halk inançları da birçok uygulamayı beraberinde getirmiştir. Bu inançlar; değişen zaman, coğrafya ve din kavramları ile birlikte çeşitli farklılıklara uğrayarak günümüze kadar süregelmiştir. Türklerdeki halk inançları ise eski inanç sistemleri ile ortaya çıkmış, kimisi İslamiyet ile birlikte yeni karakter kazanmış, kimi ise aynen günümüze ulaşmıştır. Toplumların hayata bakış tarzları, etkilendiği kültürler vb. hakkında ipucu veren halk inançlarını hemen hemen her Türk topluluğunda görmek mümkündür. Biz de çalışmamızda Karapapak-Terekeme Türkleri arasındaki doğa ile ilgili halk inançlarına ve uygulamalarına yer vereceğiz. Karapapak-Terekeme Türklerindeki doğa ile ilgili halk inançlarını Türk dünyasının diğer bölgelerindeki halk inançları ile karşılaştırıp benzerlikleri ve zıtlıkları üzerinde duracağız. Bununla birlikte halk inançlarının çıkış noktasına ve mitolojik boyutuna yer vermeye çalışacağız. Ayrıca çalışmamızda yer verdiğimiz derlemeler, Kars’ın Selim ilçesinde yaşayan Karapapak - Terekeme Türklerinden derlenmiştir. ******************************************************************************************************************************************************************************** Nature has a distinct place among people as a notion that is alive. Therefore, it was protected with great care; and it was believed to bring negativities on people in terms of belief once it was destroyed. While natural events are considered to be beneficent, they are sometimes interpreted as a warning from God. The reason why people have such a belief is that they could not analyze natural events from a scientific perspective sufficiently. Such being the case, many public beliefs occurred about the natural events; and they brought several practices along with them. These beliefs, being metamorphosed by time, geography and various religious notions, have survived until today. As for the belief systems among Turks, it could be said that they occurred within the old belief systems. While some of them were forged by Islam, the others have survived in the same form until today. It is possible to see the public beliefs, which provide some clues about the way societies regard life, the cultures they were affected by and so on, almost in every Turkish community. This study will include the public believes and practices among the Turks of Karapapak and Terekeme. It will analyze the similarities and differences between the understanding of nature and public beliefs of Karapapak- Terekeme Turks and the ones that belong to the other Turks living in different regions. It will also touch upon how the public beliefs came into being and their mythological dimensions. Besides, it should be noted that the compilations taking place in this study were taken from the Karapapak- Terekeme Turks who live in Selim providence of Kars.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2013
Anonim Türk halk şiiri nazım şekillerinden biri olan mâni, bütün Türk dünyasında olduğu gibi Kara... more Anonim Türk halk şiiri nazım şekillerinden biri olan mâni, bütün Türk dünyasında olduğu gibi Karapapak-Terekeme Türkleri arasında da yaygın bir şekilde söylenmektedir. Yapı ve konu bakımdan çeşitlilik gösteren mânilerde, Türk milletinin acılarını, sevinçlerini, sevdalarını kısacası bütün duygularını görmek mümkündür. Mâniler derlendiği yörenin sosyal hayatını, yaşama bakış tarzını ve yöresel kelimelerini içerisinde barındırmaktadır. Bu makalede Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen 150 adet mâni orijinal söyleyişlerine uygun olarak transkripsiyonlu bir şekilde ve tasnifi yapılarak verilmiştir. Burada yer verdiğimiz mânilerin tamamı, sahadan tarafımızca derlenmiştir. Varyant oluşumları ve hece kusurları hakkında bilgiler bulunan çalışmamızda, mânilerin kimden derlendiği tek tek gösterilerek kaynak şahıslar tanıtılmıştır. ************************************************************************************************************************************************************************************** Mani, which is one of an anonymous Turkish folkloric poem rhyme scheme, was common among Karapapak-Terekeme Turks like all the other Turkish people. Mani which has different types in term of subject and structure includes all emotions like love, sorrow, and fun. Manishows social life, point of view of life, and local words of the district that it originates to.In this article 150 Mani, which are taken from Karapapak-Terekeme Turks, is given with their transcription and classification they are also convenient with their original versions. Here, all the them are collected by us.ȱGn this research, which also contains information about different versions of Mani and spelling defects, the people from whom each Mani is taken and the source people are stated and explained.
Gelişen teknoloji ile birlikte, kültür aktarımı konusunda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. ... more Gelişen teknoloji ile birlikte, kültür aktarımı konusunda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Özellikle televizyon, bilgisayar gibi aygıtlar bu değişimi hızlandırmış ve kültür aktarımını farklı bir boyuta taşımıştır. Bunun sonucunda animasyon gibi yapımlar, 21. yüzyılın folklor ürünleri hâline gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle animasyon gibi yapımlar vasıtasıyla gerçekleştirilen kültür aktarımının fakelore (sahte folklor) olup olmadığı tartışılmış ve bu tür bir aktarımın çağın gereklerine uygun olarak sahte folklor oluşturmadığı tespit edilmiştir. Yine çalışmada TRT Çocuk kanalında yayımlanan Dede Korkut Hikâyeleri adlı animasyon film örnek alınarak kültür aktarımı ile animasyon arasındaki ilişki çözümlenmiştir.
Dilleri ve Kültürleri Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Toplulukları Konulu 4. Uluslararası Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2013
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2019
ÖZET
Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından... more ÖZET Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Uzun yıllar boyunca uydurma öykü anlamından kurtulamayan mit, özellikle psikanalitik çalışmaları ile bilinçdışını anlamada bir aracı olarak görülmüş ve böylece akademide yer bulmuştur. Günümüzde ise mitin, toplumların hayata bakış tarzını anlamada büyük bir yardımcı görevi gördüğü büyük oranda kabul edilen bir durumdur. Mitin bilimsel bir inceleme konusu olması, birçok farklı disiplinden araştırmacının da inceleme alanına girmesini sağlamıştır. Mit üzerine çalışma yapan kimi araştırmacılar, mitin modernleşme ve kentleşme gibi olgulardan etkilendiğini ve uzak geçmişte kalarak bilinmeyen bir zamandaki olayları anlattığını, dolayısıyla günümüze ulaşmadığını düşünmektedir. Bu çalışma, aslında buradaki görüşlere karşı bir sav geliştirmektedir. Çalışmada öncelikle folklorun dinamikliği üzerinde durulmuş ve değişen zaman şartlarına uygun olarak folklorik bir dönüşümün varlığı örnekler üzerinden açıklanmıştır. Yine çalışmada, UFO’lar ve dünya dışı varlıklar üzerinden oluşan anlatıların, günümüz insanının mit arayışının bir sonucu olduğu üzerinde durulmuştur. Bahsi geçen anlatılar, mitik anlatılarla olay örgüsü, şahıs kadrosu ve motif açısından karşılaştırılmış ve düşünüş olarak aynı noktadan çıktıkları, dolayısıyla UFO anlatılarının, günümüz yaşayan mitlerinin, özellikle kenti merkezine alan bir yönünü oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın bir diğer bölümünde, UFO’lar üzerinden oluşan dinî akımların, esasen diğer dinlerin ve mitlerin argümanlarını, teknoloji ve bilimle birleştirerek günümüze uyarladığı görülmüştür. Yine çalışmanın sonraki alt başlığında UFO’lar tarafından kaçırılan kişilerin yaşadıkları bu tecrübe, kahramanın sonsuz yolculuğu bağlamında incelenmiş ve bahsi geçen tecrübelerin mitik kahramanların yaşadıkları tecrübelerle benzer nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sinema sektörü ile yapılan karşılaştırmalı inceleme sonucu; UFO’ların bilim kurgu ürünü olmadığı, aksine bilim kurgu filmlerinin UFO anlatılarını esas aldığı ve bu sayede anlatılarla sinema sektörü arasında karşılıklı bir ilişki olduğu, bunun da UFO mitlerinin sürekliliğine katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. Son olarak UFO mitlerinin, süreklilik olgusuna uygun bir şekilde, gelişen teknolojinin de etkisiyle, ilerleyen dönemlerde farklı bir boyuta ulaşacağı öngörülmüştür.
ABSTRACT The researchers attributed quite different meanings to the Myth which means ‘false and nonsense word’, in its historical development. The myth which cannot be considered out of its context as ‘made-up story’ for many years has been considered as a means to understand the unconscious by the help of psychoanalytic studies and thus found a place in academy. It is widely accepted that myth serves as a great contributor to understand the societies’ perspective on life. The fact that myth is a subject of scientific study enabled the researchers from many different disciplines to focus on the area of study. Some researchers studying on myth think that myth is affected by facts such modernization and urbanization and that it tells the events of an unknown time by staying in the distant past and that it has not reached the present day accordingly. This study addressed a hypothesis against the abovementioned aspects. The dynamism of folklore was especially emphasized in the study and the existence of a folkloric transformation in accordance with the changing conditions was discussed. Moreover, it has also been emphasized that the narratives about UFOs and extra-terrestrial beings are the results of the search for the myth of modern man. The stated narratives have been compared with mythic narratives in terms of storyline, staff and theme. Furthermore, it has been concluded that they have originated from the same source in terms of mentality and that the UFO narratives constitute a dimension of today’s living myths towards the center of the urban life. In another chapter of the study, it has been seen that the religious movements formed on the basis of UFO’s, adapted the arguments of other religions and myths to today’s world, by combining with technology and science. In the following sub-title of the study, experiences of people kidnapped by UFOs have been examined in the context of hero’s endless journey and it has been concluded that the said experiences are of similar-nature with the experiences of mythic heroes. As a result of the comparative analysis made with the cinema sector; it has been concluded that UFO’s are not science-fiction and the sci-fi movies are based on the UFO’s narratives. Therefore, it has been concluded that there is an interrelationship between the narratives and the cinema industry and that this contributes to the continuity of UFO myths. In conclusion, it is predicted that UFO myths will reach a different dimension with the effect of developing technology in accordance with the continuity fact.
ÖZ
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanı... more ÖZ
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanın zor olduğu varoluş düşüncesi, var olma olgusunu genel olarak karamsar bir tarzda ele alan, felsefe tarihi açısından önemli düşünce akımıdır. Birçok farklı tema etrafında şekillenen varoluş düşüncesini, edebî ve sanatsal akımların yanı sıra bir kültür ekolü olan âşıklık geleneği içerisinde de görmek mümkündür. Çoğu âşık, yaşadığı varoluşsal kaygılara şiirlerinde yer vererek âdeta varoluş düşüncesinin toplumsal niteliğine ışık tutmaktadır. Bu çalışmada Kars âşık ekolünün kurucu âşığı Şenlik’in şiirlerinde yer alan varoluşçu temalar, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla incelemeye tabi tutulmuştur. İnceleme; “yalnızlık ve yabancılaşma”, başkaldırı”, “ölüm”, “hiçlik”, “kaygı-acı çekme” temaları ışığında ele alınmış ve Âşık Şenlik’te varoluş düşüncesinin geniş bir şekilde yer bulduğu tespit edilmiştir. Şenlik’te görülen gurbet kaynaklı yalnızlık, içsel sıkıntılar, sosyal hayata karşı yapılan eleştiriler ve nihayet bir kurtuluş parolası olarak ölüm gibi varoluşsal izler, yaşadığı toplumun bilinçdışının yansıması olarak ortaya çıkmakta ve toplumsal bir boyuta dönüşmektedir. Şenlik’te yer alan varoluşsal kaygıların yaşadığı toplumun düşüncelerine uygun bir şekilde ateist değil teist bir yapıda olduğu görülmektedir. Yine Âşık Şenlik üzerinden, varoluş düşüncesinin toplumsal ve psikolojik boyutunun incelendiği bu çalışmadaki sonuçların, âşık edebiyatına mensup birçok âşık için söylenebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ABSTRACT
The idea of existence is an idea that it is difficult to meet at a common point in terms of definition and quality, as well as its scope and limitations. Existentialism is an important movement of thought in terms of the history of philosophy, which deals with the phenomenon of existence in a generally pessimistic way. It is possible to see the idea of existence shaped around a different theme in the tradition of minstrelsy, which is a culture school as well as literary and artistic movements. Most of the minstrels shed light on the social quality of the idea of existence by including the existential concerns they experienced in their poems. In this study, the existential themes contained in the poems of Şenlik, the founding minstrel of the Kars aşık (minstrel) school, were subjected to examination with their social and psychological dimensions. The review was considered in the light of the themes of “loneliness and alienation”, “rebellion”, “death”, “nothingness”, “anxiety-suffering” and it was found that the idea of existence found a wide place in Âşık Şenlik. The loneliness caused by expatriation seen in Şenlik, internal problems, criticisms against social life and existential traces like death as the motto of salvation emerge as a reflection of the unconscious of the society in which they live and turn into a social dimension. It is seen that the existential concerns in Şenlik are in a theist structure, not atheistic, in accordance with the thoughts of the society in which he lives. It has been concluded that the results of this study, in which the social and psychological dimension of the idea of existence is examined through Âşık Şenlik, can be said for many minstrels belonging to minstrel literature.
Öz
Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili... more Öz Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili alandaki eğilimler ve katkıların yanı sıra eksiklikleri de görmek açısından önemlidir. Bu tür çalışmalardan yola çıkan araştırmacılar, yapacakları akademik çalışmalar için kendilerine yol haritası oluşturabilir ve böylece ilgili alana daha fazla katkı sağlayabilirler. Bahsedilen kazanımlar doğrultusunda hazırlanan bu çalışmada, akademik hayatın önemli bir geçiş evresi olan lisansüstü eğitimler esnasında hazırlanan tezler inceleme konusu olarak seçilmiştir. Çalışmada, Kafkas Üniversitesi özelinde halk bilimi içerikli tezlere yoğunlaşılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanından yapılan aramalarla Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırlanan 885 tez değerlendirilmiş ve bunlardan halk bilimi içerikli olduğu düşünülen 36 tez incelemeye dâhil edilmiştir. Bu tezler önce içerikleri açısından değerlendirilmiş daha sonra yapıldığı yıllara, ana bilim dallarına, danışmanlara ve konularına göre sınıflandırılarak istatistiksel veriler elde edilmiştir. Makaledeki temel çıkarımlar bu veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışma boyunca yer verilen çıkarım ve sonuçların; odak noktasındaki disiplin ile akademisyenlerin çalışmalarında yol gösterici bir niteliğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract Statistical studies prepared within a discipline or within a specific subject are important in terms of seeing the trends and contributions as well as the deficiencies in the relevant field. Based on such studies, researchers can create a roadmap for their academic studies and thus contribute more to the related field. In this study, prepared in accordance with the mentioned achievements, theses prepared during graduate education, which is an important transition phase of academic life, were selected as the subject of examination. In the study focused on folklore theses prepared at Kafkas University. By searching the Ulusal Tez Merkezi (National Thesis Center) database, 885 theses prepared at the Kafkas University Social Sciences Institute were evaluated and 36 theses containing folklore content were included in the review. These theses were first evaluated in terms of their content and then classified according to the years, main branches of science advisors and subjects and statistical data were obtained. The main conclusions in the article are based on this data. It is concluded that the inferences and conclusions made throughout the study are of a guiding nature for academics in the relevant discipline.
ÖZ
Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisin... more ÖZ Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisinde yükselmesine ve toplum üzerine araştırma yapan birçok disiplinin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır. Sosyal bilimler içerisinde, insan ve toplum üzerine araştırma yapan disiplinlerden biri olan halk bilimi, “yok olan kültürü” koruma misyonuyla ortaya çıkmış ve ilk dönem çalışmalarında kültürü derleme yaparak korumaya çalışmıştır. Fakat halk biliminin ilerleyen dönem çalışmaları göstermiştir ki, kültür derlenerek değil yaşatılarak korunabilmektedir. Bu durum halk bilimi çalışmalarında, kültürün korunması açısından yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bahsedilen yaklaşımlardan biri ilk çıkışını İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapan uygulamalı halk bilimi yaklaşımıdır. Halk bilimine dair verilerin sosyal yaşamda aktif bir şekilde kullanılmasını amaçlayan uygulamalı halk bilimi yaklaşımı, yüklendiği misyon ile kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir noktada durmaktadır. Aynı zamanda bu yaklaşımın, halk bilimini toplumsal bir fayda sağlayacak şekilde güncellemeyi amaç edindiğini de söyleyebiliriz. Dolayısıyla uygulamalı halk bilimi çalışmalarını müzik, sinema, hediyelik eşya sektörü, görsel sanatlar vb. birçok farklı alan üzerinden okumak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları bilinçli bir şekilde gerçekleştirilebileceği gibi, bilinçsizce de ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında çağdaş sanatçıların da kimi zaman uygulamalı halk bilimi çalışmalarına örnek oluşturabilecek eserler ürettiği görülmektedir. Çağdaş sanatçıların ürettiği bu eserler hem kendi sanat güçlerine hem de geleneğin popülerleşmesine katkı sağlamaktadır. Bu cümleden yola çıkarak sanatçı, eser ve uygulamalı halk bilimi yaklaşımı arasında, popülarite açısından, karşılıklı bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları ışığında geleneğin popülerleştirilmesini müzik sektörü üzerinden ele alan bu çalışmada, Ayna müzik gurubu örnek olarak seçilmiştir. Çalışmada; Ayna Grubu’na ait toplam 9 albüm ve bu albümlerde yer alan 126 şarkı ile klipler incelenerek yaptığı yorumlarda gelenekten ne şekilde yararlandığı, bunun sonucunda geleneğin popülerleştirilmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bütün bu sürecin uygulamalı halk bilimi çalışmaları ile bağlantısı yorumlanmaktadır. Ayna Grubu eserlerinde kimi zaman folklorik bir ögeyi (türkü), elektrogitar gibi popüler müzik aletleri ile yorumlarken kimi zaman ise bir türkünün müziğinden esinlenerek orijinal bir şarkı üretmektedir. Yine Ayna Grubu kimi şarkılarında bir âşığın sözlerine kendi sözlerini de ekleyerek yeni bir şarkı oluştururken kimi şarkıların da ise Ezo Gelin gibi bir halk hikâyesine atıfla orijinal şarkılar üretebilmektedir. Ayrıca incelenen şarkıların birçoğunda geleneksel hikâye ve kahramanlara da atıf yapıldığı görülmektedir. Ayna Grubu’nun birçok çalışmasında folklorik bir altyapıyı kullanması sanat başarısının artmasını sağlarken bu durum aynı zamanda folklorik ögelerin de popülerleşmesine olanak tanımaktadır. Benzer şekilde Ayna ve müzik sektörü üzerinden yapılan bu yorumları, birçok farklı sanat dalı için de yapmak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi çalışmalarının, geleneğin güncellenerek yaşatılmasında ve genç kuşaklara aktarılmasındaki önemi makalede sıklıkla vurgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
ABSTRACT The increased interest in human along with modernism has allowed the rise of social sciences within the fields of science and the emergence of many disciplines that conduct research on society. Folklore, one of the disciplines that conducts research on people and society within the social sciences, emerged with the mission of protecting the “disappearing culture” and tried to protect the culture by compiling it in its early studies. However, later studies of folklore have shown that culture can be preserved not by compiling, but by keeping it alive. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. One of the approaches mentioned is the applied folklore approach, which made its debut after the Second World War. The applied folklore approach, which aims at the active use of data on folk science in social life, stands at an important point in transferring culture to future generations with the mission it is loaded with. At the same time, we can say that this approach aims to update folklore in a way that provides a social benefit. Therefore, it is possible to study applied folklore studies through many different fields such as music, cinema, souvenir sector, visual arts. Applied folklore approaches can be realized consciously, as well as arise unconsciously. From this point of view, it can be seen that contemporary artists also sometimes produce works that can serve as examples of applied folklore studies. These works produced by contemporary artists contribute to the popularization of both their own artistic powers and of tradition. Proceeding from this sentence, it can be said that there is a mutual relationship between the artist, the work and the applied folklore approach, in terms of popularity. In this study, which considers the popularization of the tradition in the light of applied folklore approaches through the music sector, the Ayna music group was chosen as an example. In the study; A total of 9 albums belonging to Ayna Group and 126 songs and clips in these albums are examined and how he benefited from the tradition in his comments, how it plays a role in popularizing the tradition as a result, and the connection of this whole process with applied folklore studies. While Ayna Group sometimes interprets a folkloric element (folk song) with popular musical instruments such as an electric guitar in its works, and sometimes produces an original song inspired by the music of a folk song. Again, Ayna Group creates a new song by adding its own words to the lyrics of a minstrel in some of its songs, while in some songs it can produce original songs with reference to a folk story such as Ezo Gelin. In addition, it is seen that many of the songs examined also refer to traditional stories and heroes. The fact that the Ayna Group uses a folkloric infrastructure in many of its works increases the success of art, while at the same time allowing the popularization of folkloric elements. Similarly, it is possible to make these comments made through the Ayna and the music sector for many different branches of art. The importance of applied folklore studies in updating the tradition and transferring it to the younger generations is another topic that is often emphasized in the article.
Gelişen teknolojiye koşut olarak birçok disiplinin çalışma alanında köklü değişiklikler meydana g... more Gelişen teknolojiye koşut olarak birçok disiplinin çalışma alanında köklü değişiklikler meydana gelmektedir. Özellikle folklor gibi bilim dalları, veri toplama ve inceleme açısından, dijital alanlardan gün geçtikçe daha fazla yararlanmaktadır. Bu bağlamda, teknolojik gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan animasyon gibi türler, içerisinde barındırdığı kültürel ögeler nedeniyle, 21. yüzyılda çağdaş bir “folklor anlatısı” olarak işlev görmektedir. Yaklaşık 100 yıllık bir tarihe sahip olan animasyonun, özellikle Disney Stüdyosu’nun kurulmasıyla folklorik bir alt yapıya sahip olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında animasyonun, kültür aktarımı konusunda da önemli bir işleve sahip olduğu görülmektedir. Bu durumun belirgin bir örneğini Japonya oluşturmaktadır. Batı’dan aldığı tekniklere kendi kültürel unsurlarını katarak oluşturduğu animeler, Japon kültürünün popülerleşmesinde önemli bir aracıdır. Türkiye’de ise yaklaşık 60 yıllık bir tarihe sahip olan animasyon, özellikle TRT Çocuk kanalının kurulması ile büyük bir gelişme göstermiş ve Türk kültürünün bu alanda temsili sağlanmıştır. Son yıllarda animasyona aktarılan Dede Korkut Hikâyeleri ve Keloğlan gibi anlatılar, animasyon ile folklor ilişkisini yansıtan belirgin örneklerdir. Bununla birlikte üniversitelerde açılan animasyon bölümleri, profesyonel animatör yetişmesine olanak tanımıştır. Yine animasyon, yarattığı kültür ekonomisi ile büyük bir sektör durumundadır. Animasyonun bütün bu özellikleri göz önüne alındığında 21. yüzyılın en önemli kültür aktarım kanalından birisi olduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışmada animasyon ve kültür aktarımı arasındaki ilişki, animasyon tarihi üzerinden sorgulanmış ve animasyonun kültür aktarımı konusunda oldukça büyük bir etki gücüne sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract
As a result of technological developments, radical changes have taken place in the field of study of many disciplines. In particular, science branches like folklore are using more and more from digital fields in terms of data collection and analysis. In this context, genres such as animation, which arise due to technological developments, function as a contemporary “folklore narrative” in the 21st century due to the cultural element they contain. The animation, which has a history of about 100 years, has a folkloric infrastructure, especially with the establishment of the Disney Studio. From this point of view, it will be seen that animation also has a great deal of function on culture transfer. A clear example of this is Japan. The animations created by adding their own cultural elements to the techniques they acquire from the West are an important tool in the popularization of Japanese culture. Animation, which has a history of about 60 years in Turkey, has shown a great improvement especially with the establishment of TRT Children’s channel and it has been provided with the representation of Turkish culture. Dede Korkut Stories and Keloğlan, which have been transferred to animation in recent years, are examples that reflect the relationship between animation and folklore. Moreover, the animation departments at the universities allow the professional animator to train. When all these features of the animation are taken into consideration, it is possible to say that it is one of the most important cultural transmission channels of the 21st century. In this study the relationship between animation and culture transfer, was questioned on animation history and it has been concluded that animation has a great influence on cultural transfer.
Keywords: animation, animation history, cartoon, folklore, culture transfer
ÖZ
Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bö... more ÖZ Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bölgesinde varlığını sürdüren mevsimsel ritüelistik kutlamalardandır. Çoğunlukla 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan bu bayramın ismi, Hızır ve İlyas kelimelerinin halk ağzında birlikte söylenmesiyle oluşturulmuştur. İnanışa göre Hızır ve İlyas adında doğaüstü niteliklere sahip iki peygamber, evlere gelerek bolluk ve bereket getirmekte ve zaman zaman insanların yardımına koşmaktadır. Hızır bu görevi karada, İlyas ise denizde yapmaktadır. Hızır ve İlyas senede bir gün, 6 Mayıs tarihinde bir araya gelmekte ve bu birliktelikten kaynaklı olarak da Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır. Tarihi İslamiyet’ten önceki dönemlere uzanan Hıdırellez’in, son zamanlarda özellikle belediyeler tarafından yeniden canlandırılarak şehir merkezlerinde festival havası içerisinde kutlandığı görülmektedir. Çalışmada, bu kutlamalardan biri olan Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi ve Altındağ Belediyesi tarafından organize edilen Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri; fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi kavramları çerçevesinde ele alınmıştır. 2019 yılında dokuzuncusu düzenlenen şenlik, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü akademik personeli ile öğrencilerinin katkıları ve belediyenin desteğiyle Hamamönü’nde bulunan bir parkta 5 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Şenlik esnasında ateşten atlama, tuz ekmek hakkı, âşık çadırı, masal çadırı, orta oyunu, çocuk oyunları, nisan tası gibi birçok uygulamaya yer verilmektedir. İçerisinde, yukarıda bahsedilen ritüelleri barındıran bu tür kutlamalar, kimi zaman beraberinde fakelore tartışmalarını da getirmektedir. Fakelore, İngilizce “fake / sahte” ve “lore / bilgi” kelimelerinden oluşturulan ve sahte folkloru tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Çalışmada Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri, fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi bağlamında; geleneğin kutlanma zamanı, mekânı, ritüelistik özellikleri, işlevi ve katılımcıları açısından incelenmiştir. Şenliğin gelenek temelli olması ve herhangi bir maddi kaygı gözetmemesi, fakelore kavramından ziyade, çağdaş kente uyarlanmış bir uygulamalı halk bilimi örneği olarak ele alınması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur.
ABSTRACT Hıdırellez is one of the seasonal ritualistic celebrations that exist as a spring and abundance festival in many regions of Turkey and the Turkic world. The name of this festival which is mostly celebrated on May 5- 6, has been created by the words Hızır and İlyas together in colloquial speech. According to the belief, the two prophets who have supernatural qualities called Hızır and İlyas bring abundance and fertility coming to the houses and running to help people from time to time. Hızır does this task on land and İlyas on the sea. Hızır and İlyas meet on May 6 once a year. They are made of Hıdırellez celebration due to this meeting. It is seen that Hıdırellez, whose history goes back to the periods before Islam, is celebrated in the festival atmosphere in the city centres, recently revived especially by municipalities. In this study, one of these celebrations, Hamamönü Hıdırellez Festival organized by Ankara Intangible Cultural Heritage Museum and Altındağ Municipality, has been examined within the framework of fakelore, the invention of tradition and applied folklore. The festival, which was held for the ninth time in 2019, was held on May 5 at a park in Hamamönü, with the contributions of the academic staff and the students of Ankara Hacı Bayram Veli University, Department of Turkish Folklore and with the support of the Municipality. During the festival, there are many rituals such as jump from fire, tuz ekmek hakkı (salt and bread distribution), the poet tent, tent of tale, theatre in the round, children's games, nisan tası. Such celebrations, which include the above-mentioned rituals, sometimes bring fakelore discussions with it. Fakelore is a concept created from the words “fake / fake” and “lore / information” in English and is used to describe fake folklore. In the study, Hamamönü Hıdırellez festivals have been studied in terms of the time of celebration of tradition, place, ritualistic features, function and participants in the context of fakelore, tradition of invention and applied folklore. The fact that the festival is tradition-based and does not have any financial concerns has revealed the conclusion that it should be considered as an example of applied folklore adapted to the modern city rather than the concept of fakelore.
Gazi Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
ÖZET
Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Gri... more ÖZET Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Grimm Kardeşlerin derlediği Hansel ve Gratel masalı ile Kafkasya asıllı bir Türk boyu olan Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen Cırtdan masalı arasında çeşitli benzerlikler ve zıtlıklar tespit edilmiştir. Olay örgüsü ve konu bakımından büyük benzerlik gösteren bu iki masaldan, Hansel ve Gratel masalı daha po-pülerdir. Hansel ve Gratel masalının daha popüler olmasının nedeni, eğitim sisteminde yer alması ve animasyon gibi çağdaş uyarlamalarının yapılmasıdır. Bütün bu özellikler, uygulamalı folklorun çalışma alanına girmektedir. Derlenen folklorik ürünlerin, kuramlar doğrultusunda yalnızca akademik çevrelerde tartışılmasını olumsuzlayan uygulamalı folklor çalışmaları, bu ürünlerin toplumsal yaşama dâhil edilmesini de amaç edinir. Bunun yanı sıra uygulamalı folklor çalışmaları, folklorik ürünlerin yerelden ulusala, ulusaldan uluslararasına taşınmasında da büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmadaki temek amaç ise, masallar arasındaki benzerlikleri tespit edip uygulamalı folklor bağlamında iki masalı popülarite açısından karşılaştırarak Hansel ve Gratel masalının popüler olmasının nedenleri üzerinde durmaktır.
ABSTRACT While Cırtdan fairy tale belongs to Turkish folk literature, Hansel and Gratel fairy tale belongs to German folk literature. It is determined that there are a variety of similarities and differences between Hansel and Gratel fairy tale compiled by Grimm Brothers and Cırtdan fairy tale compiled by a Turk tribe called Karapapak-Terekeme Turks with Caucasian origin. Than these two tales showing great similarities in terms of plot and issues, Hansel and Gratel fairy tale is more popular. The reason of is it more popular than the fairy tale Hansel and Gratel, take part in the education system and it is made of contemporary adaptations such as animation. All of these features enter to field studies of applied folklore. Compiled folkloric products, negating the work of applied folklore only in accordance with the theories discussed in academic circles, it is aimed the inclusion of these products in social life. As well as applied studies folklore, from national to local folklore products, it plays a major role in moving from national to international. The main aim of this study, detecting similarities between tales comparing two applied folk tale in terms of popularity in context Tale of Hansel and Gretel is to stand on the reasons of the popular fairy tale.
Toplumsal dinamikleri sağlayan festivaller; hemen her toplumda görülen, çeşitli ritüeller ışığınd... more Toplumsal dinamikleri sağlayan festivaller; hemen her toplumda görülen, çeşitli ritüeller ışığında coşkulu ya da kutsi yapıda, belirli bir gün veya zamanda kutlanan geleneksel uygulamalardır. Türklerde en yaygın kutlanan festivallerden biri olan Hıdırellez, baharın gelişini, başka bir ifade ile yeni yılı kutlama amacını taşır. Hızır ve İlyas adındaki kutsi nitelikler taşıyan iki kardeşin, evlere gelerek bolluk ve bereket getireceğine inanılan bu geleneğe, Türk dünyasının birçok yerinde rastlamak mümkündür. İslamiyet’ten önce de varlığını sürdüren bu gelenek, İslamiyet ile birlikte bazı değişikliklere uğrayarak günümüze kadar ulaşmıştır. Hıdırellez geleneğinin yaygın şekilde kutlandığı Türk boylarından biri de Kafkasya asıllı Karapapak-Terekeme Türkleridir. Türkiye’de genel olarak 5-6 Mayıs’ta kutlanan bu gelenek, Karapapak-Terekeme Türklerinde ocak ayının sonu ile şubat ayının başında kutlanmaktadır. Bu durum Karapapak Türklerinin yaşadığı coğrafyadan kaynaklanmaktadır. Genel itibari ile Şii Azerbaycan coğrafyasına yakın bölgelerde yaşayan Karapapak-Terekeme Türkleri, Sünni bir Türk boyu olmasına rağmen Hıdırellez’i şubat ayında kutlamaktadır. Bu durum ise Karapapak Türklerinin Şii Azerbaycan Türklerinden etkilenmişliklerini göstermektedir. Bununla birlikte Karapapak Türklerinde Hıdırellez’in bir bahar bayramı olmadığı, kutsi nitelikler taşıyan bir bayram olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Hıdırellez geleneğinin Karapapak Türklerinde ocak ayının sonu ile şubat ayının başında kutlanmasının bir diğer nedeni, Karapapak Türklerinin yaşadığı bölgelerdeki sert iklim şartlarıdır.
Festivals providing social dynamics are traditional practices celebrated on a specific day or time, in light of the various rituals enthusiastic or sacred structure, seen in almost every society. Hıdırellez, one of the most widely celebrated festivals by Turks, is intended to celebrate the arrival of spring, in other words, the new year. It possible to come across this tradition which was believed to bring abundance and prosperity to the houses where two brothers named Hızır and İlyas having sacred qualities came, in many parts of the Turkish world. This tradition also existed before Islam has reached the present day undergoing some changes with Islam. One of the Turkish tribes celebrating widely Hıdırellez is Karapapak-Terekeme Turks of Caucasus origin. This tradition is generally celebrated in May 5-6 in Turkey, is celebrated by Karapapak-Terekeme Turks at the beginning of February from the end of January. This situation stems from the regions where Karapapak Turks live. In general, Karapapak-Terekeme Turks who live in areas close to the geography of Shiite Azerbaijan, celebrate in February Hıdırellez, although they are a Sunni Turkish tribe. This situation shows that Karapapak Turks affected by Shiite Azerbaycan Turks. Besides it has been identified that Hıdırellez is not a spring festival celebrated by Karapapak-Terekeme Turks and that is a feast which has sacred qualities. Also, the reason of celebrating the tradition Hıdırellez at the beginning of February from the end of January in Karapapak Terekeme Turks, Karapapak Turks lived in the region harsh climatic conditions.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2014
İnsanlar arası iletişimin temel şartlarından biri olan tanımlama, tanımlanacak ögenin çeşitli öze... more İnsanlar arası iletişimin temel şartlarından biri olan tanımlama, tanımlanacak ögenin çeşitli özeliklerinden yola çıkılarak yapılan adlandırmalardır. Bu adlandırmalar, kimi zaman tarihi süreç içerisinde, farklı bir boyut kazanarak değişik anlam kazanmış ve bunun sonucunda da yanlış kullanımlar ortaya çıkmıştır. Bu tür yanlış kullanımlara halk ağzında ve folklor ürünlerinde de rastlamak mümkündür. Türk halk kültüründeki genel algıda Acem kelimesi ile Farslar kastediliyor olmasına rağmen, kelimenin folklor ürünlerindeki arka planına bakıldığında, Acem kelimesinin aslında Azerbaycan Türkleri için kullanıldığı görülecektir. Özelikle Karagöz ve Orta Oyunu’nda geçen Acem tiplemesi, Fars gibi algılanmış ve tip sınıflandırması yapan bazı araştırmacılar tarafından yabancı tipler arasında gösterilmiştir. Türklerin kendilerinden olmayanlar için kullandıkları “Tat” kelimesi de, bu bağlamda yanlış kullanılan kelimelerden biridir. Türkçede eskiden beri kullanılan Tat kelimesi, bugün Kars ilinde; halk ağzında ve folklor ürünle-rinde Azerbaycan Türkleri için kullanılır olmuştur. Bu çalışmadaki temel amaç, halk kültüründe Acem kelimesi ile Fars olmanın eş değer görülmesine rağmen bu kelime ile hep Azerbaycan Türklerinin kastedildiğini ve yine Tat kelimesinin Azerbaycan Türkleri için kullanımının yanlış olduğunu örnekler üzerinden tartışmaktır. Çalışmada, kelimelerin tarihi seyri izlenip folklor ürünlerindeki kullanımları örneklenerek yanlış algının nedeni ve çıkış noktası üzerinde durulacaktır. Çalışmanın son bölümünde ise, kelimelerin kullanımları ile ilgili önerilere yer verilecektir. ******************************************************************************************************************************************************************************** Identification is one of the basic conditions for communication between people, its nomenclature is made on the basis of several of the features of the item to be defined. This nomenclature sometimes, in the historical process, acquired a different meaning in a different dimension and consequently misuses have emergedhis kind of misuse can be seen at dialects and folklore products for example alt-hough the word Acem means Persian at general perception of Turkish folk cul-ture, the word Acem is employed for the fact that the Azerbaijani Turks looking at the background of the word in folklore products. Especially Karagöz and Orta Oyunu under the Acem typing perceived as a Persian and the type of foreign shown by some researchers who doing type classification. The word Tat use by Turks for non-Turks is also one of the words misused in this context. The word Tat used since time immemorial in Turkish, today, in the province of Kars, has been used for Azerbaijani Turks at dialects and folklore products. The main pur-pose of this study; is to discuss on examples that although Persian and the word Acem is seen to be equivalent in the folk culture, Azerbaijani Turks always meant by the word and that the word Tat is misused for Azerbaijani Turks. In the study reason misperception and the starting point will be discussed giving exam-ples of public-use products, monitoring the course of history of words. In the last part, there will be suggestions related to use of the words
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, May 2014
Doğa, içerisinde yaşanılan bir kavram olarak insanlar arasında önemli bir yere sahiptir. Bu yüzd... more Doğa, içerisinde yaşanılan bir kavram olarak insanlar arasında önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden doğanın korunmasına özen gösterilmiş, doğaya karşı yapılacak tahribatın inançsal açıdan olumsuzluklar getireceğine inanılmıştır. Doğa olayları da kimi zaman iyiye yorumlanırken kimi zaman ise Tanrı’dan gönderilen bir uyarı olarak algılanmıştır. İnsanların böyle bir düşünce içerisinde olması, geçmiş dönemlerde doğa olaylarını yeteri kadar bilimsel açıdan inceleyememesinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda doğa olayları ile ilgili birçok halk inancı ortaya çıkmış, bu halk inançları da birçok uygulamayı beraberinde getirmiştir. Bu inançlar; değişen zaman, coğrafya ve din kavramları ile birlikte çeşitli farklılıklara uğrayarak günümüze kadar süregelmiştir. Türklerdeki halk inançları ise eski inanç sistemleri ile ortaya çıkmış, kimisi İslamiyet ile birlikte yeni karakter kazanmış, kimi ise aynen günümüze ulaşmıştır. Toplumların hayata bakış tarzları, etkilendiği kültürler vb. hakkında ipucu veren halk inançlarını hemen hemen her Türk topluluğunda görmek mümkündür. Biz de çalışmamızda Karapapak-Terekeme Türkleri arasındaki doğa ile ilgili halk inançlarına ve uygulamalarına yer vereceğiz. Karapapak-Terekeme Türklerindeki doğa ile ilgili halk inançlarını Türk dünyasının diğer bölgelerindeki halk inançları ile karşılaştırıp benzerlikleri ve zıtlıkları üzerinde duracağız. Bununla birlikte halk inançlarının çıkış noktasına ve mitolojik boyutuna yer vermeye çalışacağız. Ayrıca çalışmamızda yer verdiğimiz derlemeler, Kars’ın Selim ilçesinde yaşayan Karapapak - Terekeme Türklerinden derlenmiştir. ******************************************************************************************************************************************************************************** Nature has a distinct place among people as a notion that is alive. Therefore, it was protected with great care; and it was believed to bring negativities on people in terms of belief once it was destroyed. While natural events are considered to be beneficent, they are sometimes interpreted as a warning from God. The reason why people have such a belief is that they could not analyze natural events from a scientific perspective sufficiently. Such being the case, many public beliefs occurred about the natural events; and they brought several practices along with them. These beliefs, being metamorphosed by time, geography and various religious notions, have survived until today. As for the belief systems among Turks, it could be said that they occurred within the old belief systems. While some of them were forged by Islam, the others have survived in the same form until today. It is possible to see the public beliefs, which provide some clues about the way societies regard life, the cultures they were affected by and so on, almost in every Turkish community. This study will include the public believes and practices among the Turks of Karapapak and Terekeme. It will analyze the similarities and differences between the understanding of nature and public beliefs of Karapapak- Terekeme Turks and the ones that belong to the other Turks living in different regions. It will also touch upon how the public beliefs came into being and their mythological dimensions. Besides, it should be noted that the compilations taking place in this study were taken from the Karapapak- Terekeme Turks who live in Selim providence of Kars.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2013
Anonim Türk halk şiiri nazım şekillerinden biri olan mâni, bütün Türk dünyasında olduğu gibi Kara... more Anonim Türk halk şiiri nazım şekillerinden biri olan mâni, bütün Türk dünyasında olduğu gibi Karapapak-Terekeme Türkleri arasında da yaygın bir şekilde söylenmektedir. Yapı ve konu bakımdan çeşitlilik gösteren mânilerde, Türk milletinin acılarını, sevinçlerini, sevdalarını kısacası bütün duygularını görmek mümkündür. Mâniler derlendiği yörenin sosyal hayatını, yaşama bakış tarzını ve yöresel kelimelerini içerisinde barındırmaktadır. Bu makalede Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen 150 adet mâni orijinal söyleyişlerine uygun olarak transkripsiyonlu bir şekilde ve tasnifi yapılarak verilmiştir. Burada yer verdiğimiz mânilerin tamamı, sahadan tarafımızca derlenmiştir. Varyant oluşumları ve hece kusurları hakkında bilgiler bulunan çalışmamızda, mânilerin kimden derlendiği tek tek gösterilerek kaynak şahıslar tanıtılmıştır. ************************************************************************************************************************************************************************************** Mani, which is one of an anonymous Turkish folkloric poem rhyme scheme, was common among Karapapak-Terekeme Turks like all the other Turkish people. Mani which has different types in term of subject and structure includes all emotions like love, sorrow, and fun. Manishows social life, point of view of life, and local words of the district that it originates to.In this article 150 Mani, which are taken from Karapapak-Terekeme Turks, is given with their transcription and classification they are also convenient with their original versions. Here, all the them are collected by us.ȱGn this research, which also contains information about different versions of Mani and spelling defects, the people from whom each Mani is taken and the source people are stated and explained.
Gelişen teknoloji ile birlikte, kültür aktarımı konusunda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. ... more Gelişen teknoloji ile birlikte, kültür aktarımı konusunda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Özellikle televizyon, bilgisayar gibi aygıtlar bu değişimi hızlandırmış ve kültür aktarımını farklı bir boyuta taşımıştır. Bunun sonucunda animasyon gibi yapımlar, 21. yüzyılın folklor ürünleri hâline gelmiştir. Bu çalışmada öncelikle animasyon gibi yapımlar vasıtasıyla gerçekleştirilen kültür aktarımının fakelore (sahte folklor) olup olmadığı tartışılmış ve bu tür bir aktarımın çağın gereklerine uygun olarak sahte folklor oluşturmadığı tespit edilmiştir. Yine çalışmada TRT Çocuk kanalında yayımlanan Dede Korkut Hikâyeleri adlı animasyon film örnek alınarak kültür aktarımı ile animasyon arasındaki ilişki çözümlenmiştir.
Dilleri ve Kültürleri Yok Olma Tehlikesine Maruz Türk Toplulukları Konulu 4. Uluslararası Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2013
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2019
ÖZET
Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından... more ÖZET Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Uzun yıllar boyunca uydurma öykü anlamından kurtulamayan mit, özellikle psikanalitik çalışmaları ile bilinçdışını anlamada bir aracı olarak görülmüş ve böylece akademide yer bulmuştur. Günümüzde ise mitin, toplumların hayata bakış tarzını anlamada büyük bir yardımcı görevi gördüğü büyük oranda kabul edilen bir durumdur. Mitin bilimsel bir inceleme konusu olması, birçok farklı disiplinden araştırmacının da inceleme alanına girmesini sağlamıştır. Mit üzerine çalışma yapan kimi araştırmacılar, mitin modernleşme ve kentleşme gibi olgulardan etkilendiğini ve uzak geçmişte kalarak bilinmeyen bir zamandaki olayları anlattığını, dolayısıyla günümüze ulaşmadığını düşünmektedir. Bu çalışma, aslında buradaki görüşlere karşı bir sav geliştirmektedir. Çalışmada öncelikle folklorun dinamikliği üzerinde durulmuş ve değişen zaman şartlarına uygun olarak folklorik bir dönüşümün varlığı örnekler üzerinden açıklanmıştır. Yine çalışmada, UFO’lar ve dünya dışı varlıklar üzerinden oluşan anlatıların, günümüz insanının mit arayışının bir sonucu olduğu üzerinde durulmuştur. Bahsi geçen anlatılar, mitik anlatılarla olay örgüsü, şahıs kadrosu ve motif açısından karşılaştırılmış ve düşünüş olarak aynı noktadan çıktıkları, dolayısıyla UFO anlatılarının, günümüz yaşayan mitlerinin, özellikle kenti merkezine alan bir yönünü oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın bir diğer bölümünde, UFO’lar üzerinden oluşan dinî akımların, esasen diğer dinlerin ve mitlerin argümanlarını, teknoloji ve bilimle birleştirerek günümüze uyarladığı görülmüştür. Yine çalışmanın sonraki alt başlığında UFO’lar tarafından kaçırılan kişilerin yaşadıkları bu tecrübe, kahramanın sonsuz yolculuğu bağlamında incelenmiş ve bahsi geçen tecrübelerin mitik kahramanların yaşadıkları tecrübelerle benzer nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sinema sektörü ile yapılan karşılaştırmalı inceleme sonucu; UFO’ların bilim kurgu ürünü olmadığı, aksine bilim kurgu filmlerinin UFO anlatılarını esas aldığı ve bu sayede anlatılarla sinema sektörü arasında karşılıklı bir ilişki olduğu, bunun da UFO mitlerinin sürekliliğine katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. Son olarak UFO mitlerinin, süreklilik olgusuna uygun bir şekilde, gelişen teknolojinin de etkisiyle, ilerleyen dönemlerde farklı bir boyuta ulaşacağı öngörülmüştür.
ABSTRACT The researchers attributed quite different meanings to the Myth which means ‘false and nonsense word’, in its historical development. The myth which cannot be considered out of its context as ‘made-up story’ for many years has been considered as a means to understand the unconscious by the help of psychoanalytic studies and thus found a place in academy. It is widely accepted that myth serves as a great contributor to understand the societies’ perspective on life. The fact that myth is a subject of scientific study enabled the researchers from many different disciplines to focus on the area of study. Some researchers studying on myth think that myth is affected by facts such modernization and urbanization and that it tells the events of an unknown time by staying in the distant past and that it has not reached the present day accordingly. This study addressed a hypothesis against the abovementioned aspects. The dynamism of folklore was especially emphasized in the study and the existence of a folkloric transformation in accordance with the changing conditions was discussed. Moreover, it has also been emphasized that the narratives about UFOs and extra-terrestrial beings are the results of the search for the myth of modern man. The stated narratives have been compared with mythic narratives in terms of storyline, staff and theme. Furthermore, it has been concluded that they have originated from the same source in terms of mentality and that the UFO narratives constitute a dimension of today’s living myths towards the center of the urban life. In another chapter of the study, it has been seen that the religious movements formed on the basis of UFO’s, adapted the arguments of other religions and myths to today’s world, by combining with technology and science. In the following sub-title of the study, experiences of people kidnapped by UFOs have been examined in the context of hero’s endless journey and it has been concluded that the said experiences are of similar-nature with the experiences of mythic heroes. As a result of the comparative analysis made with the cinema sector; it has been concluded that UFO’s are not science-fiction and the sci-fi movies are based on the UFO’s narratives. Therefore, it has been concluded that there is an interrelationship between the narratives and the cinema industry and that this contributes to the continuity of UFO myths. In conclusion, it is predicted that UFO myths will reach a different dimension with the effect of developing technology in accordance with the continuity fact.
ARKA KAPAK YAZISI
Son zamanlarda üzerinde ilgiyle durulan konulardan bir olan UFO’ların, varlığı ... more ARKA KAPAK YAZISI Son zamanlarda üzerinde ilgiyle durulan konulardan bir olan UFO’ların, varlığı veya yokluğu üzerinden birçok tartışma yürütülmektedir. UFO’lar önceleri gökte görülen bir ışık kümesinden ibaretken daha sonra üzerinden dinî akımlar oluşan büyük bir fenomene doğru dönüşüm geçirmiştir. Bu kitap, UFO fenomeninin varlığı ya da yokluğu üzerine değil, UFO’ların halk bilimsel niteliğiyle ilgili bir çözümleme denemesidir. Kitapta, UFO anlatıları klasik mit anlatılarıyla biçim ve içerik yönüyle karşılaştırılmakta, mitin olgusal sürekliliği geçmişten günümüze kent ortamı üzerinden takip edilmekte, işlevsel açıdan benzerlikler üzerinde durulmaktadır. Ayrıca UFO dinî akımlarının nasıl bir mitik söylem oluşturduğu ve bu anlatıların medya sektörüyle ilişkisi, kitapta sorgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Uploads
Makaleler by Erkan Aslan
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanın zor olduğu varoluş düşüncesi, var olma olgusunu genel olarak karamsar bir tarzda ele alan, felsefe tarihi açısından önemli düşünce akımıdır. Birçok farklı tema etrafında şekillenen varoluş düşüncesini, edebî ve sanatsal akımların yanı sıra bir kültür ekolü olan âşıklık geleneği içerisinde de görmek mümkündür. Çoğu âşık, yaşadığı varoluşsal kaygılara şiirlerinde yer vererek âdeta varoluş düşüncesinin toplumsal niteliğine ışık tutmaktadır. Bu çalışmada Kars âşık ekolünün kurucu âşığı Şenlik’in şiirlerinde yer alan varoluşçu temalar, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla incelemeye tabi tutulmuştur. İnceleme; “yalnızlık ve yabancılaşma”, başkaldırı”, “ölüm”, “hiçlik”, “kaygı-acı çekme” temaları ışığında ele alınmış ve Âşık Şenlik’te varoluş düşüncesinin geniş bir şekilde yer bulduğu tespit edilmiştir. Şenlik’te görülen gurbet kaynaklı yalnızlık, içsel sıkıntılar, sosyal hayata karşı yapılan eleştiriler ve nihayet bir kurtuluş parolası olarak ölüm gibi varoluşsal izler, yaşadığı toplumun bilinçdışının yansıması olarak ortaya çıkmakta ve toplumsal bir boyuta dönüşmektedir. Şenlik’te yer alan varoluşsal kaygıların yaşadığı toplumun düşüncelerine uygun bir şekilde ateist değil teist bir yapıda olduğu görülmektedir. Yine Âşık Şenlik üzerinden, varoluş düşüncesinin toplumsal ve psikolojik boyutunun incelendiği bu çalışmadaki sonuçların, âşık edebiyatına mensup birçok âşık için söylenebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ABSTRACT
The idea of existence is an idea that it is difficult to meet at a common point in terms of definition and quality, as well as its scope and limitations. Existentialism is an important movement of thought in terms of the history of philosophy, which deals with the phenomenon of existence in a generally pessimistic way. It is possible to see the idea of existence shaped around a different theme in the tradition of minstrelsy, which is a culture school as well as literary and artistic movements. Most of the minstrels shed light on the social quality of the idea of existence by including the existential concerns they experienced in their poems. In this study, the existential themes contained in the poems of Şenlik, the founding minstrel of the Kars aşık (minstrel) school, were subjected to examination with their social and psychological dimensions. The review was considered in the light of the themes of “loneliness and alienation”, “rebellion”, “death”, “nothingness”, “anxiety-suffering” and it was found that the idea of existence found a wide place in Âşık Şenlik. The loneliness caused by expatriation seen in Şenlik, internal problems, criticisms against social life and existential traces like death as the motto of salvation emerge as a reflection of the unconscious of the society in which they live and turn into a social dimension. It is seen that the existential concerns in Şenlik are in a theist structure, not atheistic, in accordance with the thoughts of the society in which he lives. It has been concluded that the results of this study, in which the social and psychological dimension of the idea of existence is examined through Âşık Şenlik, can be said for many minstrels belonging to minstrel literature.
Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili alandaki eğilimler ve katkıların yanı sıra eksiklikleri de görmek açısından önemlidir. Bu tür çalışmalardan yola çıkan araştırmacılar, yapacakları akademik çalışmalar için kendilerine yol haritası oluşturabilir ve böylece ilgili alana daha fazla katkı sağlayabilirler. Bahsedilen kazanımlar doğrultusunda hazırlanan bu çalışmada, akademik hayatın önemli bir geçiş evresi olan lisansüstü eğitimler esnasında hazırlanan tezler inceleme konusu olarak seçilmiştir. Çalışmada, Kafkas Üniversitesi özelinde halk bilimi içerikli tezlere yoğunlaşılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanından yapılan aramalarla Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırlanan 885 tez değerlendirilmiş ve bunlardan halk bilimi içerikli olduğu düşünülen 36 tez incelemeye dâhil edilmiştir. Bu tezler önce içerikleri açısından değerlendirilmiş daha sonra yapıldığı yıllara, ana bilim dallarına, danışmanlara ve konularına göre sınıflandırılarak istatistiksel veriler elde edilmiştir. Makaledeki temel çıkarımlar bu veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışma boyunca yer verilen çıkarım ve sonuçların; odak noktasındaki disiplin ile akademisyenlerin çalışmalarında yol gösterici bir niteliğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract
Statistical studies prepared within a discipline or within a specific subject are important in terms of seeing the trends and contributions as well as the deficiencies in the relevant field. Based on such studies, researchers can create a roadmap for their academic studies and thus contribute more to the related field. In this study, prepared in accordance with the mentioned achievements, theses prepared during graduate education, which is an important transition phase of academic life, were selected as the subject of examination. In the study focused on folklore theses prepared at Kafkas University. By searching the Ulusal Tez Merkezi (National Thesis Center) database, 885 theses prepared at the Kafkas University Social Sciences Institute were evaluated and 36 theses containing folklore content were included in the review. These theses were first evaluated in terms of their content and then classified according to the years, main branches of science advisors and subjects and statistical data were obtained. The main conclusions in the article are based on this data. It is concluded that the inferences and conclusions made throughout the study are of a guiding nature for academics in the relevant discipline.
Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisinde yükselmesine ve toplum üzerine araştırma yapan birçok disiplinin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır. Sosyal bilimler içerisinde, insan ve toplum üzerine araştırma yapan disiplinlerden biri olan halk bilimi, “yok olan kültürü” koruma misyonuyla ortaya çıkmış ve ilk dönem çalışmalarında kültürü derleme yaparak korumaya çalışmıştır. Fakat halk biliminin ilerleyen dönem çalışmaları göstermiştir ki, kültür derlenerek değil yaşatılarak korunabilmektedir. Bu durum halk bilimi çalışmalarında, kültürün korunması açısından yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bahsedilen yaklaşımlardan biri ilk çıkışını İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapan uygulamalı halk bilimi yaklaşımıdır. Halk bilimine dair verilerin sosyal yaşamda aktif bir şekilde kullanılmasını amaçlayan uygulamalı halk bilimi yaklaşımı, yüklendiği misyon ile kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir noktada durmaktadır. Aynı zamanda bu yaklaşımın, halk bilimini toplumsal bir fayda sağlayacak şekilde güncellemeyi amaç edindiğini de söyleyebiliriz. Dolayısıyla uygulamalı halk bilimi çalışmalarını müzik, sinema, hediyelik eşya sektörü, görsel sanatlar vb. birçok farklı alan üzerinden okumak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları bilinçli bir şekilde gerçekleştirilebileceği gibi, bilinçsizce de ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında çağdaş sanatçıların da kimi zaman uygulamalı halk bilimi çalışmalarına örnek oluşturabilecek eserler ürettiği görülmektedir. Çağdaş sanatçıların ürettiği bu eserler hem kendi sanat güçlerine hem de geleneğin popülerleşmesine katkı sağlamaktadır. Bu cümleden yola çıkarak sanatçı, eser ve uygulamalı halk bilimi yaklaşımı arasında, popülarite açısından, karşılıklı bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları ışığında geleneğin popülerleştirilmesini müzik sektörü üzerinden ele alan bu çalışmada, Ayna müzik gurubu örnek olarak seçilmiştir. Çalışmada; Ayna Grubu’na ait toplam 9 albüm ve bu albümlerde yer alan 126 şarkı ile klipler incelenerek yaptığı yorumlarda gelenekten ne şekilde yararlandığı, bunun sonucunda geleneğin popülerleştirilmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bütün bu sürecin uygulamalı halk bilimi çalışmaları ile bağlantısı yorumlanmaktadır. Ayna Grubu eserlerinde kimi zaman folklorik bir ögeyi (türkü), elektrogitar gibi popüler müzik aletleri ile yorumlarken kimi zaman ise bir türkünün müziğinden esinlenerek orijinal bir şarkı üretmektedir. Yine Ayna Grubu kimi şarkılarında bir âşığın sözlerine kendi sözlerini de ekleyerek yeni bir şarkı oluştururken kimi şarkıların da ise Ezo Gelin gibi bir halk hikâyesine atıfla orijinal şarkılar üretebilmektedir. Ayrıca incelenen şarkıların birçoğunda geleneksel hikâye ve kahramanlara da atıf yapıldığı görülmektedir. Ayna Grubu’nun birçok çalışmasında folklorik bir altyapıyı kullanması sanat başarısının artmasını sağlarken bu durum aynı zamanda folklorik ögelerin de popülerleşmesine olanak tanımaktadır. Benzer şekilde Ayna ve müzik sektörü üzerinden yapılan bu yorumları, birçok farklı sanat dalı için de yapmak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi çalışmalarının, geleneğin güncellenerek yaşatılmasında ve genç kuşaklara aktarılmasındaki önemi makalede sıklıkla vurgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
ABSTRACT
The increased interest in human along with modernism has allowed the rise of social sciences within the fields of science and the emergence of many disciplines that conduct research on society. Folklore, one of the disciplines that conducts research on people and society within the social sciences, emerged with the mission of protecting the “disappearing culture” and tried to protect the culture by compiling it in its early studies. However, later studies of folklore have shown that culture can be preserved not by compiling, but by keeping it alive. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. One of the approaches mentioned is the applied folklore approach, which made its debut after the Second World War. The applied folklore approach, which aims at the active use of data on folk science in social life, stands at an important point in transferring culture to future generations with the mission it is loaded with. At the same time, we can say that this approach aims to update folklore in a way that provides a social benefit. Therefore, it is possible to study applied folklore studies through many different fields such as music, cinema, souvenir sector, visual arts. Applied folklore approaches can be realized consciously, as well as arise unconsciously. From this point of view, it can be seen that contemporary artists also sometimes produce works that can serve as examples of applied folklore studies. These works produced by contemporary artists contribute to the popularization of both their own artistic powers and of tradition. Proceeding from this sentence, it can be said that there is a mutual relationship between the artist, the work and the applied folklore
approach, in terms of popularity. In this study, which considers the popularization of the tradition in the light of applied folklore approaches through the music sector, the Ayna music group was chosen as an example. In the study; A total of 9 albums belonging to Ayna Group and 126 songs and clips in these albums are examined and how he benefited from the tradition in his comments, how it plays a role in popularizing the tradition as a result, and the connection of this whole process with applied folklore studies. While Ayna Group sometimes interprets a folkloric element (folk song) with popular musical instruments such as an electric guitar in its works, and sometimes produces an original song inspired by the music of a folk song. Again, Ayna Group creates a new song by adding its own words to the lyrics of a minstrel in some of its songs, while in some songs it can produce original songs with reference to a folk story such as Ezo Gelin. In addition, it is seen that many of the songs examined also refer to traditional stories and heroes. The fact that the Ayna Group uses a folkloric infrastructure in many of its works increases the success of art, while at the same time allowing the popularization of folkloric elements. Similarly, it is possible to make these comments made through
the Ayna and the music sector for many different branches of art. The importance of applied folklore studies in updating the tradition and transferring it to the younger generations is another topic that is often emphasized in the article.
Abstract
As a result of technological developments, radical changes have taken place in the field of study of many disciplines. In particular, science branches like folklore are using more and more from digital fields in terms of data collection and analysis. In this context, genres such as animation, which arise due to technological developments, function as a contemporary “folklore narrative” in the 21st century due to the cultural element they contain. The animation, which has a history of about 100 years, has a folkloric infrastructure, especially with the establishment of the Disney Studio. From this point of view, it will be seen that animation also has a great deal of function on culture transfer. A clear example of this is Japan. The animations created by adding their own cultural elements to the techniques they acquire from the West are an important tool in the popularization of Japanese culture. Animation, which has a history of about 60 years in Turkey, has shown a great improvement especially with the establishment of TRT Children’s channel and it has been provided with the representation of Turkish culture. Dede Korkut Stories and Keloğlan, which have been transferred to animation in recent years, are examples that reflect the relationship between animation and folklore. Moreover, the animation departments at the universities allow the professional animator to train. When all these features of the animation are taken into consideration, it is possible to say that it is one of the most important cultural transmission channels of the 21st century. In this study the relationship between animation and culture transfer, was questioned on animation history and it has been concluded that animation has a great influence on cultural transfer.
Keywords: animation, animation history, cartoon, folklore, culture transfer
Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bölgesinde varlığını sürdüren mevsimsel ritüelistik kutlamalardandır. Çoğunlukla 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan bu bayramın ismi, Hızır ve İlyas kelimelerinin halk ağzında birlikte söylenmesiyle oluşturulmuştur. İnanışa göre Hızır ve İlyas adında doğaüstü niteliklere sahip iki peygamber, evlere gelerek bolluk ve bereket getirmekte ve zaman zaman insanların yardımına koşmaktadır. Hızır bu görevi karada, İlyas ise denizde yapmaktadır. Hızır ve İlyas senede bir gün, 6 Mayıs tarihinde bir araya gelmekte ve bu birliktelikten kaynaklı olarak da Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır. Tarihi İslamiyet’ten önceki dönemlere uzanan Hıdırellez’in, son zamanlarda özellikle belediyeler tarafından yeniden canlandırılarak şehir merkezlerinde festival havası içerisinde kutlandığı görülmektedir. Çalışmada, bu kutlamalardan biri olan Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi ve Altındağ Belediyesi tarafından organize edilen Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri; fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi kavramları çerçevesinde ele alınmıştır. 2019 yılında dokuzuncusu düzenlenen şenlik, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü akademik personeli ile öğrencilerinin katkıları ve belediyenin desteğiyle Hamamönü’nde bulunan bir parkta 5 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Şenlik esnasında ateşten atlama, tuz ekmek hakkı, âşık çadırı, masal çadırı, orta oyunu, çocuk oyunları, nisan tası gibi birçok uygulamaya yer verilmektedir. İçerisinde, yukarıda bahsedilen ritüelleri barındıran bu tür kutlamalar, kimi zaman beraberinde fakelore tartışmalarını da getirmektedir. Fakelore, İngilizce “fake / sahte” ve “lore / bilgi” kelimelerinden oluşturulan ve sahte folkloru tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Çalışmada Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri, fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi bağlamında; geleneğin kutlanma zamanı, mekânı, ritüelistik özellikleri, işlevi ve katılımcıları açısından incelenmiştir. Şenliğin gelenek temelli olması ve herhangi bir maddi kaygı gözetmemesi, fakelore kavramından ziyade, çağdaş kente uyarlanmış bir uygulamalı halk bilimi örneği olarak ele alınması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur.
ABSTRACT
Hıdırellez is one of the seasonal ritualistic celebrations that exist as a spring and abundance festival in many regions of Turkey and the Turkic world. The name of this festival which is mostly celebrated on May 5-
6, has been created by the words Hızır and İlyas together in colloquial speech. According to the belief, the two prophets who have supernatural qualities called Hızır and İlyas bring abundance and fertility coming to the houses and running to help people from time to time. Hızır does this task on land and İlyas on the sea. Hızır and İlyas meet on May 6 once a year. They are made of Hıdırellez celebration due to this meeting. It is seen that Hıdırellez, whose history goes back to the periods before Islam, is celebrated in the festival atmosphere in the city centres, recently revived especially by municipalities. In this study, one of these celebrations, Hamamönü Hıdırellez Festival organized by Ankara Intangible Cultural Heritage Museum and Altındağ Municipality, has
been examined within the framework of fakelore, the invention of tradition and applied folklore. The festival, which was held for the ninth time in 2019, was held on May 5 at a park in Hamamönü, with the contributions of the academic staff and the students of Ankara Hacı Bayram Veli University, Department of Turkish Folklore and with the support of the Municipality. During the festival, there are many rituals such as jump from fire, tuz ekmek hakkı (salt and bread distribution), the poet tent, tent of tale, theatre in the round, children's games, nisan tası. Such celebrations, which include the above-mentioned rituals, sometimes bring fakelore discussions with it. Fakelore is a concept created from the words “fake / fake” and “lore / information” in English and is used to describe fake folklore. In the study, Hamamönü Hıdırellez festivals have been studied in terms of the time of celebration of tradition, place, ritualistic features, function and participants in the context of fakelore, tradition of invention and applied folklore. The fact that the festival is tradition-based and does not have any financial concerns has revealed the conclusion that it should be considered as an example of applied folklore adapted to the modern city rather than the concept of fakelore.
Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Grimm Kardeşlerin derlediği Hansel ve Gratel masalı ile Kafkasya asıllı bir Türk boyu olan Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen Cırtdan masalı arasında çeşitli benzerlikler ve zıtlıklar tespit edilmiştir. Olay örgüsü ve konu bakımından büyük benzerlik gösteren bu iki masaldan, Hansel ve Gratel masalı daha po-pülerdir. Hansel ve Gratel masalının daha popüler olmasının nedeni, eğitim sisteminde yer alması ve animasyon gibi çağdaş uyarlamalarının yapılmasıdır. Bütün bu özellikler, uygulamalı folklorun çalışma alanına girmektedir. Derlenen folklorik ürünlerin, kuramlar doğrultusunda yalnızca akademik çevrelerde tartışılmasını olumsuzlayan uygulamalı folklor çalışmaları, bu ürünlerin toplumsal yaşama dâhil edilmesini de amaç edinir. Bunun yanı sıra uygulamalı folklor çalışmaları, folklorik ürünlerin yerelden ulusala, ulusaldan uluslararasına taşınmasında da büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmadaki temek amaç ise, masallar arasındaki benzerlikleri tespit edip uygulamalı folklor bağlamında iki masalı popülarite açısından karşılaştırarak Hansel ve Gratel masalının popüler olmasının nedenleri üzerinde durmaktır.
ABSTRACT
While Cırtdan fairy tale belongs to Turkish folk literature, Hansel and Gratel fairy tale belongs to German folk literature. It is determined that there are a variety of similarities and differences between Hansel and Gratel fairy tale compiled by Grimm Brothers and Cırtdan fairy tale compiled by a Turk tribe called Karapapak-Terekeme Turks with Caucasian origin. Than these two tales showing great similarities in terms of plot and issues, Hansel and Gratel fairy tale is more popular. The reason of is it more popular than the fairy tale Hansel and Gratel, take part in the education system and it is made of contemporary adaptations such as animation. All of these features enter to field studies of applied folklore. Compiled folkloric products, negating the work of applied folklore only in accordance with the theories discussed in academic circles, it is aimed the inclusion of these products in social life. As well as applied studies folklore, from national to local folklore products, it plays a major role in moving from national to international. The main aim of this study, detecting similarities between tales comparing two applied folk tale in terms of popularity in context Tale of Hansel and Gretel is to stand on the reasons of the popular fairy tale.
//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
Festivals providing social dynamics are traditional practices celebrated on a specific day or time, in light of the various rituals enthusiastic or sacred structure, seen in almost every society. Hıdırellez, one of the most widely celebrated festivals by Turks, is intended to celebrate the arrival of spring, in other words, the new year. It possible to come across this tradition which was believed to bring abundance and prosperity to the houses where two brothers named Hızır and İlyas having sacred qualities came, in many parts of the Turkish world. This tradition also existed before Islam has reached the present day undergoing some changes with Islam. One of the Turkish tribes celebrating widely Hıdırellez is Karapapak-Terekeme Turks of Caucasus origin. This tradition is generally celebrated in May 5-6 in Turkey, is celebrated by Karapapak-Terekeme Turks at the beginning of February from the end of January. This situation stems from the regions where Karapapak Turks live. In general, Karapapak-Terekeme Turks who live in areas close to the geography of Shiite Azerbaijan, celebrate in February Hıdırellez, although they are a Sunni Turkish tribe. This situation shows that Karapapak Turks affected by Shiite Azerbaycan Turks. Besides it has been identified that Hıdırellez is not a spring festival celebrated by Karapapak-Terekeme Turks and that is a feast which has sacred qualities. Also, the reason of celebrating the tradition Hıdırellez at the beginning of February from the end of January in Karapapak Terekeme Turks, Karapapak Turks lived in the region harsh climatic conditions.
********************************************************************************************************************************************************************************
Identification is one of the basic conditions for communication between people, its nomenclature is made on the basis of several of the features of the item to be defined. This nomenclature sometimes, in the historical process, acquired a different meaning in a different dimension and consequently misuses have emergedhis kind of misuse can be seen at dialects and folklore products for example alt-hough the word Acem means Persian at general perception of Turkish folk cul-ture, the word Acem is employed for the fact that the Azerbaijani Turks looking at the background of the word in folklore products. Especially Karagöz and Orta Oyunu under the Acem typing perceived as a Persian and the type of foreign shown by some researchers who doing type classification. The word Tat use by Turks for non-Turks is also one of the words misused in this context. The word Tat used since time immemorial in Turkish, today, in the province of Kars, has been used for Azerbaijani Turks at dialects and folklore products. The main pur-pose of this study; is to discuss on examples that although Persian and the word Acem is seen to be equivalent in the folk culture, Azerbaijani Turks always meant by the word and that the word Tat is misused for Azerbaijani Turks. In the study reason misperception and the starting point will be discussed giving exam-ples of public-use products, monitoring the course of history of words. In the last part, there will be suggestions related to use of the words
********************************************************************************************************************************************************************************
Nature has a distinct place among people as a notion that is alive. Therefore, it was protected with great care; and it was believed to bring negativities on
people in terms of belief once it was destroyed. While natural events are considered to be beneficent, they are sometimes interpreted as a warning from God.
The reason why people have such a belief is that they could not analyze natural events from a scientific perspective sufficiently. Such being the case, many
public beliefs occurred about the natural events; and they brought several practices along with them. These beliefs, being metamorphosed by time, geography
and various religious notions, have survived until today. As for the belief systems among Turks, it could be said that they occurred within the old belief
systems. While some of them were forged by Islam, the others have survived in the same form until today. It is possible to see the public beliefs, which
provide some clues about the way societies regard life, the cultures they were affected by and so on, almost in every Turkish community. This study will
include the public believes and practices among the Turks of Karapapak and Terekeme. It will analyze the similarities and differences between the
understanding of nature and public beliefs of Karapapak- Terekeme Turks and the ones that belong to the other Turks living in different regions. It will also
touch upon how the public beliefs came into being and their mythological dimensions. Besides, it should be noted that the compilations taking place in this
study were taken from the Karapapak- Terekeme Turks who live in Selim providence of Kars.
**************************************************************************************************************************************************************************************
Mani, which is one of an anonymous Turkish folkloric poem rhyme scheme, was common among Karapapak-Terekeme Turks like all the other Turkish people. Mani which has different types in term of subject and structure includes all emotions like love, sorrow, and fun. Manishows social life, point of view of life, and local words of the district that it originates to.In this article 150 Mani, which are taken from Karapapak-Terekeme Turks, is given with their transcription and classification they are also convenient with their original versions. Here, all the them are collected by us.ȱGn this research, which also contains information about different versions of Mani and spelling defects, the people from whom each Mani is taken and the source people are stated and explained.
Bildiri by Erkan Aslan
Papers by Erkan Aslan
Thesis Chapters by Erkan Aslan
Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Uzun yıllar boyunca uydurma öykü anlamından kurtulamayan mit, özellikle psikanalitik çalışmaları ile bilinçdışını anlamada bir aracı olarak görülmüş ve böylece akademide yer bulmuştur. Günümüzde ise mitin, toplumların hayata bakış tarzını anlamada büyük bir yardımcı görevi gördüğü büyük oranda kabul edilen bir durumdur. Mitin bilimsel bir inceleme konusu olması, birçok farklı disiplinden araştırmacının da inceleme alanına girmesini sağlamıştır. Mit üzerine çalışma yapan kimi araştırmacılar, mitin modernleşme ve kentleşme gibi olgulardan etkilendiğini ve uzak geçmişte kalarak bilinmeyen bir zamandaki olayları anlattığını, dolayısıyla günümüze ulaşmadığını düşünmektedir. Bu çalışma, aslında buradaki görüşlere karşı bir sav geliştirmektedir. Çalışmada öncelikle folklorun dinamikliği üzerinde durulmuş ve değişen zaman şartlarına uygun olarak folklorik bir dönüşümün varlığı örnekler üzerinden açıklanmıştır. Yine çalışmada, UFO’lar ve dünya dışı varlıklar üzerinden oluşan anlatıların, günümüz insanının mit arayışının bir sonucu olduğu üzerinde durulmuştur. Bahsi geçen anlatılar, mitik anlatılarla olay örgüsü, şahıs kadrosu ve motif açısından karşılaştırılmış ve düşünüş olarak aynı noktadan çıktıkları, dolayısıyla UFO anlatılarının, günümüz yaşayan mitlerinin, özellikle kenti merkezine alan bir yönünü oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın bir diğer bölümünde, UFO’lar üzerinden oluşan dinî akımların, esasen diğer dinlerin ve mitlerin argümanlarını, teknoloji ve bilimle birleştirerek günümüze uyarladığı görülmüştür. Yine çalışmanın sonraki alt başlığında UFO’lar tarafından kaçırılan kişilerin yaşadıkları bu tecrübe, kahramanın sonsuz yolculuğu bağlamında incelenmiş ve bahsi geçen tecrübelerin mitik kahramanların yaşadıkları tecrübelerle benzer nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sinema sektörü ile yapılan karşılaştırmalı inceleme sonucu; UFO’ların bilim kurgu ürünü olmadığı, aksine bilim kurgu filmlerinin UFO anlatılarını esas aldığı ve bu sayede anlatılarla sinema sektörü arasında karşılıklı bir ilişki olduğu, bunun da UFO mitlerinin sürekliliğine katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. Son olarak UFO mitlerinin, süreklilik olgusuna uygun bir şekilde, gelişen teknolojinin de etkisiyle, ilerleyen dönemlerde farklı bir boyuta ulaşacağı öngörülmüştür.
ABSTRACT
The researchers attributed quite different meanings to the Myth which means ‘false and nonsense word’, in its historical development. The myth which cannot be considered out of its context as ‘made-up story’ for many years has been considered as a means to understand the unconscious by the help of psychoanalytic studies and thus found a place in academy. It is widely accepted that myth serves as a great contributor to understand the societies’ perspective on life. The fact that myth is a subject of scientific study enabled the researchers from many different disciplines to focus on the area of study. Some researchers studying on myth think that myth is affected by facts such modernization and urbanization and that it tells the events of an unknown time by staying in the distant past and that it has not reached the present day accordingly. This study addressed a hypothesis against the abovementioned aspects. The dynamism of folklore was especially emphasized in the study and the existence of a folkloric transformation in accordance with the changing conditions was discussed. Moreover, it has also been emphasized that the narratives about UFOs and extra-terrestrial beings are the results of the search for the myth of modern man. The stated narratives have been compared with mythic narratives in terms of storyline, staff and theme. Furthermore, it has been concluded that they have originated from the same source in terms of mentality and that the UFO narratives constitute a dimension of today’s living myths towards the center of the urban life. In another chapter of the study, it has been seen that the religious movements formed on the basis of UFO’s, adapted the arguments of other religions and myths to today’s world, by combining with technology and science. In the following sub-title of the study, experiences of people kidnapped by UFOs have been examined in the context of hero’s endless journey and it has been concluded that the said experiences are of similar-nature with the experiences of mythic heroes. As a result of the comparative analysis made with the cinema sector; it has been concluded that UFO’s are not science-fiction and the sci-fi movies are based on the UFO’s narratives. Therefore, it has been concluded that there is an interrelationship between the narratives and the cinema industry and that this contributes to the continuity of UFO myths. In conclusion, it is predicted that UFO myths will reach a different dimension with the effect of developing technology in accordance with the continuity fact.
Books by Erkan Aslan
Kapsam ve sınırlılıklarının yanı sıra tanım ve niteliği konusunda ortak bir noktada buluşmanın zor olduğu varoluş düşüncesi, var olma olgusunu genel olarak karamsar bir tarzda ele alan, felsefe tarihi açısından önemli düşünce akımıdır. Birçok farklı tema etrafında şekillenen varoluş düşüncesini, edebî ve sanatsal akımların yanı sıra bir kültür ekolü olan âşıklık geleneği içerisinde de görmek mümkündür. Çoğu âşık, yaşadığı varoluşsal kaygılara şiirlerinde yer vererek âdeta varoluş düşüncesinin toplumsal niteliğine ışık tutmaktadır. Bu çalışmada Kars âşık ekolünün kurucu âşığı Şenlik’in şiirlerinde yer alan varoluşçu temalar, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla incelemeye tabi tutulmuştur. İnceleme; “yalnızlık ve yabancılaşma”, başkaldırı”, “ölüm”, “hiçlik”, “kaygı-acı çekme” temaları ışığında ele alınmış ve Âşık Şenlik’te varoluş düşüncesinin geniş bir şekilde yer bulduğu tespit edilmiştir. Şenlik’te görülen gurbet kaynaklı yalnızlık, içsel sıkıntılar, sosyal hayata karşı yapılan eleştiriler ve nihayet bir kurtuluş parolası olarak ölüm gibi varoluşsal izler, yaşadığı toplumun bilinçdışının yansıması olarak ortaya çıkmakta ve toplumsal bir boyuta dönüşmektedir. Şenlik’te yer alan varoluşsal kaygıların yaşadığı toplumun düşüncelerine uygun bir şekilde ateist değil teist bir yapıda olduğu görülmektedir. Yine Âşık Şenlik üzerinden, varoluş düşüncesinin toplumsal ve psikolojik boyutunun incelendiği bu çalışmadaki sonuçların, âşık edebiyatına mensup birçok âşık için söylenebilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ABSTRACT
The idea of existence is an idea that it is difficult to meet at a common point in terms of definition and quality, as well as its scope and limitations. Existentialism is an important movement of thought in terms of the history of philosophy, which deals with the phenomenon of existence in a generally pessimistic way. It is possible to see the idea of existence shaped around a different theme in the tradition of minstrelsy, which is a culture school as well as literary and artistic movements. Most of the minstrels shed light on the social quality of the idea of existence by including the existential concerns they experienced in their poems. In this study, the existential themes contained in the poems of Şenlik, the founding minstrel of the Kars aşık (minstrel) school, were subjected to examination with their social and psychological dimensions. The review was considered in the light of the themes of “loneliness and alienation”, “rebellion”, “death”, “nothingness”, “anxiety-suffering” and it was found that the idea of existence found a wide place in Âşık Şenlik. The loneliness caused by expatriation seen in Şenlik, internal problems, criticisms against social life and existential traces like death as the motto of salvation emerge as a reflection of the unconscious of the society in which they live and turn into a social dimension. It is seen that the existential concerns in Şenlik are in a theist structure, not atheistic, in accordance with the thoughts of the society in which he lives. It has been concluded that the results of this study, in which the social and psychological dimension of the idea of existence is examined through Âşık Şenlik, can be said for many minstrels belonging to minstrel literature.
Bir disiplin özelinde veya belirli bir konu dâhilinde yapılan istatistiksel çalışmalar, ilgili alandaki eğilimler ve katkıların yanı sıra eksiklikleri de görmek açısından önemlidir. Bu tür çalışmalardan yola çıkan araştırmacılar, yapacakları akademik çalışmalar için kendilerine yol haritası oluşturabilir ve böylece ilgili alana daha fazla katkı sağlayabilirler. Bahsedilen kazanımlar doğrultusunda hazırlanan bu çalışmada, akademik hayatın önemli bir geçiş evresi olan lisansüstü eğitimler esnasında hazırlanan tezler inceleme konusu olarak seçilmiştir. Çalışmada, Kafkas Üniversitesi özelinde halk bilimi içerikli tezlere yoğunlaşılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanından yapılan aramalarla Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırlanan 885 tez değerlendirilmiş ve bunlardan halk bilimi içerikli olduğu düşünülen 36 tez incelemeye dâhil edilmiştir. Bu tezler önce içerikleri açısından değerlendirilmiş daha sonra yapıldığı yıllara, ana bilim dallarına, danışmanlara ve konularına göre sınıflandırılarak istatistiksel veriler elde edilmiştir. Makaledeki temel çıkarımlar bu veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışma boyunca yer verilen çıkarım ve sonuçların; odak noktasındaki disiplin ile akademisyenlerin çalışmalarında yol gösterici bir niteliğe sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Abstract
Statistical studies prepared within a discipline or within a specific subject are important in terms of seeing the trends and contributions as well as the deficiencies in the relevant field. Based on such studies, researchers can create a roadmap for their academic studies and thus contribute more to the related field. In this study, prepared in accordance with the mentioned achievements, theses prepared during graduate education, which is an important transition phase of academic life, were selected as the subject of examination. In the study focused on folklore theses prepared at Kafkas University. By searching the Ulusal Tez Merkezi (National Thesis Center) database, 885 theses prepared at the Kafkas University Social Sciences Institute were evaluated and 36 theses containing folklore content were included in the review. These theses were first evaluated in terms of their content and then classified according to the years, main branches of science advisors and subjects and statistical data were obtained. The main conclusions in the article are based on this data. It is concluded that the inferences and conclusions made throughout the study are of a guiding nature for academics in the relevant discipline.
Modernizmle birlikte insana duyulan ilginin artması, sosyal bilimlerin bilim alanları içerisinde yükselmesine ve toplum üzerine araştırma yapan birçok disiplinin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır. Sosyal bilimler içerisinde, insan ve toplum üzerine araştırma yapan disiplinlerden biri olan halk bilimi, “yok olan kültürü” koruma misyonuyla ortaya çıkmış ve ilk dönem çalışmalarında kültürü derleme yaparak korumaya çalışmıştır. Fakat halk biliminin ilerleyen dönem çalışmaları göstermiştir ki, kültür derlenerek değil yaşatılarak korunabilmektedir. Bu durum halk bilimi çalışmalarında, kültürün korunması açısından yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bahsedilen yaklaşımlardan biri ilk çıkışını İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapan uygulamalı halk bilimi yaklaşımıdır. Halk bilimine dair verilerin sosyal yaşamda aktif bir şekilde kullanılmasını amaçlayan uygulamalı halk bilimi yaklaşımı, yüklendiği misyon ile kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir noktada durmaktadır. Aynı zamanda bu yaklaşımın, halk bilimini toplumsal bir fayda sağlayacak şekilde güncellemeyi amaç edindiğini de söyleyebiliriz. Dolayısıyla uygulamalı halk bilimi çalışmalarını müzik, sinema, hediyelik eşya sektörü, görsel sanatlar vb. birçok farklı alan üzerinden okumak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları bilinçli bir şekilde gerçekleştirilebileceği gibi, bilinçsizce de ortaya çıkabilir. Bu açıdan bakıldığında çağdaş sanatçıların da kimi zaman uygulamalı halk bilimi çalışmalarına örnek oluşturabilecek eserler ürettiği görülmektedir. Çağdaş sanatçıların ürettiği bu eserler hem kendi sanat güçlerine hem de geleneğin popülerleşmesine katkı sağlamaktadır. Bu cümleden yola çıkarak sanatçı, eser ve uygulamalı halk bilimi yaklaşımı arasında, popülarite açısından, karşılıklı bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Uygulamalı halk bilimi yaklaşımları ışığında geleneğin popülerleştirilmesini müzik sektörü üzerinden ele alan bu çalışmada, Ayna müzik gurubu örnek olarak seçilmiştir. Çalışmada; Ayna Grubu’na ait toplam 9 albüm ve bu albümlerde yer alan 126 şarkı ile klipler incelenerek yaptığı yorumlarda gelenekten ne şekilde yararlandığı, bunun sonucunda geleneğin popülerleştirilmesinde nasıl bir rol oynadığı ve bütün bu sürecin uygulamalı halk bilimi çalışmaları ile bağlantısı yorumlanmaktadır. Ayna Grubu eserlerinde kimi zaman folklorik bir ögeyi (türkü), elektrogitar gibi popüler müzik aletleri ile yorumlarken kimi zaman ise bir türkünün müziğinden esinlenerek orijinal bir şarkı üretmektedir. Yine Ayna Grubu kimi şarkılarında bir âşığın sözlerine kendi sözlerini de ekleyerek yeni bir şarkı oluştururken kimi şarkıların da ise Ezo Gelin gibi bir halk hikâyesine atıfla orijinal şarkılar üretebilmektedir. Ayrıca incelenen şarkıların birçoğunda geleneksel hikâye ve kahramanlara da atıf yapıldığı görülmektedir. Ayna Grubu’nun birçok çalışmasında folklorik bir altyapıyı kullanması sanat başarısının artmasını sağlarken bu durum aynı zamanda folklorik ögelerin de popülerleşmesine olanak tanımaktadır. Benzer şekilde Ayna ve müzik sektörü üzerinden yapılan bu yorumları, birçok farklı sanat dalı için de yapmak mümkündür. Uygulamalı halk bilimi çalışmalarının, geleneğin güncellenerek yaşatılmasında ve genç kuşaklara aktarılmasındaki önemi makalede sıklıkla vurgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
ABSTRACT
The increased interest in human along with modernism has allowed the rise of social sciences within the fields of science and the emergence of many disciplines that conduct research on society. Folklore, one of the disciplines that conducts research on people and society within the social sciences, emerged with the mission of protecting the “disappearing culture” and tried to protect the culture by compiling it in its early studies. However, later studies of folklore have shown that culture can be preserved not by compiling, but by keeping it alive. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. This situation has allowed the emergence of new approaches in terms of the preservation of culture in folklore studies. One of the approaches mentioned is the applied folklore approach, which made its debut after the Second World War. The applied folklore approach, which aims at the active use of data on folk science in social life, stands at an important point in transferring culture to future generations with the mission it is loaded with. At the same time, we can say that this approach aims to update folklore in a way that provides a social benefit. Therefore, it is possible to study applied folklore studies through many different fields such as music, cinema, souvenir sector, visual arts. Applied folklore approaches can be realized consciously, as well as arise unconsciously. From this point of view, it can be seen that contemporary artists also sometimes produce works that can serve as examples of applied folklore studies. These works produced by contemporary artists contribute to the popularization of both their own artistic powers and of tradition. Proceeding from this sentence, it can be said that there is a mutual relationship between the artist, the work and the applied folklore
approach, in terms of popularity. In this study, which considers the popularization of the tradition in the light of applied folklore approaches through the music sector, the Ayna music group was chosen as an example. In the study; A total of 9 albums belonging to Ayna Group and 126 songs and clips in these albums are examined and how he benefited from the tradition in his comments, how it plays a role in popularizing the tradition as a result, and the connection of this whole process with applied folklore studies. While Ayna Group sometimes interprets a folkloric element (folk song) with popular musical instruments such as an electric guitar in its works, and sometimes produces an original song inspired by the music of a folk song. Again, Ayna Group creates a new song by adding its own words to the lyrics of a minstrel in some of its songs, while in some songs it can produce original songs with reference to a folk story such as Ezo Gelin. In addition, it is seen that many of the songs examined also refer to traditional stories and heroes. The fact that the Ayna Group uses a folkloric infrastructure in many of its works increases the success of art, while at the same time allowing the popularization of folkloric elements. Similarly, it is possible to make these comments made through
the Ayna and the music sector for many different branches of art. The importance of applied folklore studies in updating the tradition and transferring it to the younger generations is another topic that is often emphasized in the article.
Abstract
As a result of technological developments, radical changes have taken place in the field of study of many disciplines. In particular, science branches like folklore are using more and more from digital fields in terms of data collection and analysis. In this context, genres such as animation, which arise due to technological developments, function as a contemporary “folklore narrative” in the 21st century due to the cultural element they contain. The animation, which has a history of about 100 years, has a folkloric infrastructure, especially with the establishment of the Disney Studio. From this point of view, it will be seen that animation also has a great deal of function on culture transfer. A clear example of this is Japan. The animations created by adding their own cultural elements to the techniques they acquire from the West are an important tool in the popularization of Japanese culture. Animation, which has a history of about 60 years in Turkey, has shown a great improvement especially with the establishment of TRT Children’s channel and it has been provided with the representation of Turkish culture. Dede Korkut Stories and Keloğlan, which have been transferred to animation in recent years, are examples that reflect the relationship between animation and folklore. Moreover, the animation departments at the universities allow the professional animator to train. When all these features of the animation are taken into consideration, it is possible to say that it is one of the most important cultural transmission channels of the 21st century. In this study the relationship between animation and culture transfer, was questioned on animation history and it has been concluded that animation has a great influence on cultural transfer.
Keywords: animation, animation history, cartoon, folklore, culture transfer
Hıdırellez, bahar ve bolluk bayramı olarak gerek Türk dünyasında gerekse Türkiye’nin birçok bölgesinde varlığını sürdüren mevsimsel ritüelistik kutlamalardandır. Çoğunlukla 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan bu bayramın ismi, Hızır ve İlyas kelimelerinin halk ağzında birlikte söylenmesiyle oluşturulmuştur. İnanışa göre Hızır ve İlyas adında doğaüstü niteliklere sahip iki peygamber, evlere gelerek bolluk ve bereket getirmekte ve zaman zaman insanların yardımına koşmaktadır. Hızır bu görevi karada, İlyas ise denizde yapmaktadır. Hızır ve İlyas senede bir gün, 6 Mayıs tarihinde bir araya gelmekte ve bu birliktelikten kaynaklı olarak da Hıdırellez kutlamaları yapılmaktadır. Tarihi İslamiyet’ten önceki dönemlere uzanan Hıdırellez’in, son zamanlarda özellikle belediyeler tarafından yeniden canlandırılarak şehir merkezlerinde festival havası içerisinde kutlandığı görülmektedir. Çalışmada, bu kutlamalardan biri olan Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi ve Altındağ Belediyesi tarafından organize edilen Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri; fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi kavramları çerçevesinde ele alınmıştır. 2019 yılında dokuzuncusu düzenlenen şenlik, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü akademik personeli ile öğrencilerinin katkıları ve belediyenin desteğiyle Hamamönü’nde bulunan bir parkta 5 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Şenlik esnasında ateşten atlama, tuz ekmek hakkı, âşık çadırı, masal çadırı, orta oyunu, çocuk oyunları, nisan tası gibi birçok uygulamaya yer verilmektedir. İçerisinde, yukarıda bahsedilen ritüelleri barındıran bu tür kutlamalar, kimi zaman beraberinde fakelore tartışmalarını da getirmektedir. Fakelore, İngilizce “fake / sahte” ve “lore / bilgi” kelimelerinden oluşturulan ve sahte folkloru tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Çalışmada Hamamönü Hıdırellez Şenlikleri, fakelore, geleneğin icadı ve uygulamalı halk bilimi bağlamında; geleneğin kutlanma zamanı, mekânı, ritüelistik özellikleri, işlevi ve katılımcıları açısından incelenmiştir. Şenliğin gelenek temelli olması ve herhangi bir maddi kaygı gözetmemesi, fakelore kavramından ziyade, çağdaş kente uyarlanmış bir uygulamalı halk bilimi örneği olarak ele alınması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur.
ABSTRACT
Hıdırellez is one of the seasonal ritualistic celebrations that exist as a spring and abundance festival in many regions of Turkey and the Turkic world. The name of this festival which is mostly celebrated on May 5-
6, has been created by the words Hızır and İlyas together in colloquial speech. According to the belief, the two prophets who have supernatural qualities called Hızır and İlyas bring abundance and fertility coming to the houses and running to help people from time to time. Hızır does this task on land and İlyas on the sea. Hızır and İlyas meet on May 6 once a year. They are made of Hıdırellez celebration due to this meeting. It is seen that Hıdırellez, whose history goes back to the periods before Islam, is celebrated in the festival atmosphere in the city centres, recently revived especially by municipalities. In this study, one of these celebrations, Hamamönü Hıdırellez Festival organized by Ankara Intangible Cultural Heritage Museum and Altındağ Municipality, has
been examined within the framework of fakelore, the invention of tradition and applied folklore. The festival, which was held for the ninth time in 2019, was held on May 5 at a park in Hamamönü, with the contributions of the academic staff and the students of Ankara Hacı Bayram Veli University, Department of Turkish Folklore and with the support of the Municipality. During the festival, there are many rituals such as jump from fire, tuz ekmek hakkı (salt and bread distribution), the poet tent, tent of tale, theatre in the round, children's games, nisan tası. Such celebrations, which include the above-mentioned rituals, sometimes bring fakelore discussions with it. Fakelore is a concept created from the words “fake / fake” and “lore / information” in English and is used to describe fake folklore. In the study, Hamamönü Hıdırellez festivals have been studied in terms of the time of celebration of tradition, place, ritualistic features, function and participants in the context of fakelore, tradition of invention and applied folklore. The fact that the festival is tradition-based and does not have any financial concerns has revealed the conclusion that it should be considered as an example of applied folklore adapted to the modern city rather than the concept of fakelore.
Cırtdan masalı Türk, Hansel ve Gratel masalı ise Alman halk edebiyatına ait masallardır. Grimm Kardeşlerin derlediği Hansel ve Gratel masalı ile Kafkasya asıllı bir Türk boyu olan Karapapak-Terekeme Türklerinden derlenen Cırtdan masalı arasında çeşitli benzerlikler ve zıtlıklar tespit edilmiştir. Olay örgüsü ve konu bakımından büyük benzerlik gösteren bu iki masaldan, Hansel ve Gratel masalı daha po-pülerdir. Hansel ve Gratel masalının daha popüler olmasının nedeni, eğitim sisteminde yer alması ve animasyon gibi çağdaş uyarlamalarının yapılmasıdır. Bütün bu özellikler, uygulamalı folklorun çalışma alanına girmektedir. Derlenen folklorik ürünlerin, kuramlar doğrultusunda yalnızca akademik çevrelerde tartışılmasını olumsuzlayan uygulamalı folklor çalışmaları, bu ürünlerin toplumsal yaşama dâhil edilmesini de amaç edinir. Bunun yanı sıra uygulamalı folklor çalışmaları, folklorik ürünlerin yerelden ulusala, ulusaldan uluslararasına taşınmasında da büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmadaki temek amaç ise, masallar arasındaki benzerlikleri tespit edip uygulamalı folklor bağlamında iki masalı popülarite açısından karşılaştırarak Hansel ve Gratel masalının popüler olmasının nedenleri üzerinde durmaktır.
ABSTRACT
While Cırtdan fairy tale belongs to Turkish folk literature, Hansel and Gratel fairy tale belongs to German folk literature. It is determined that there are a variety of similarities and differences between Hansel and Gratel fairy tale compiled by Grimm Brothers and Cırtdan fairy tale compiled by a Turk tribe called Karapapak-Terekeme Turks with Caucasian origin. Than these two tales showing great similarities in terms of plot and issues, Hansel and Gratel fairy tale is more popular. The reason of is it more popular than the fairy tale Hansel and Gratel, take part in the education system and it is made of contemporary adaptations such as animation. All of these features enter to field studies of applied folklore. Compiled folkloric products, negating the work of applied folklore only in accordance with the theories discussed in academic circles, it is aimed the inclusion of these products in social life. As well as applied studies folklore, from national to local folklore products, it plays a major role in moving from national to international. The main aim of this study, detecting similarities between tales comparing two applied folk tale in terms of popularity in context Tale of Hansel and Gretel is to stand on the reasons of the popular fairy tale.
//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
Festivals providing social dynamics are traditional practices celebrated on a specific day or time, in light of the various rituals enthusiastic or sacred structure, seen in almost every society. Hıdırellez, one of the most widely celebrated festivals by Turks, is intended to celebrate the arrival of spring, in other words, the new year. It possible to come across this tradition which was believed to bring abundance and prosperity to the houses where two brothers named Hızır and İlyas having sacred qualities came, in many parts of the Turkish world. This tradition also existed before Islam has reached the present day undergoing some changes with Islam. One of the Turkish tribes celebrating widely Hıdırellez is Karapapak-Terekeme Turks of Caucasus origin. This tradition is generally celebrated in May 5-6 in Turkey, is celebrated by Karapapak-Terekeme Turks at the beginning of February from the end of January. This situation stems from the regions where Karapapak Turks live. In general, Karapapak-Terekeme Turks who live in areas close to the geography of Shiite Azerbaijan, celebrate in February Hıdırellez, although they are a Sunni Turkish tribe. This situation shows that Karapapak Turks affected by Shiite Azerbaycan Turks. Besides it has been identified that Hıdırellez is not a spring festival celebrated by Karapapak-Terekeme Turks and that is a feast which has sacred qualities. Also, the reason of celebrating the tradition Hıdırellez at the beginning of February from the end of January in Karapapak Terekeme Turks, Karapapak Turks lived in the region harsh climatic conditions.
********************************************************************************************************************************************************************************
Identification is one of the basic conditions for communication between people, its nomenclature is made on the basis of several of the features of the item to be defined. This nomenclature sometimes, in the historical process, acquired a different meaning in a different dimension and consequently misuses have emergedhis kind of misuse can be seen at dialects and folklore products for example alt-hough the word Acem means Persian at general perception of Turkish folk cul-ture, the word Acem is employed for the fact that the Azerbaijani Turks looking at the background of the word in folklore products. Especially Karagöz and Orta Oyunu under the Acem typing perceived as a Persian and the type of foreign shown by some researchers who doing type classification. The word Tat use by Turks for non-Turks is also one of the words misused in this context. The word Tat used since time immemorial in Turkish, today, in the province of Kars, has been used for Azerbaijani Turks at dialects and folklore products. The main pur-pose of this study; is to discuss on examples that although Persian and the word Acem is seen to be equivalent in the folk culture, Azerbaijani Turks always meant by the word and that the word Tat is misused for Azerbaijani Turks. In the study reason misperception and the starting point will be discussed giving exam-ples of public-use products, monitoring the course of history of words. In the last part, there will be suggestions related to use of the words
********************************************************************************************************************************************************************************
Nature has a distinct place among people as a notion that is alive. Therefore, it was protected with great care; and it was believed to bring negativities on
people in terms of belief once it was destroyed. While natural events are considered to be beneficent, they are sometimes interpreted as a warning from God.
The reason why people have such a belief is that they could not analyze natural events from a scientific perspective sufficiently. Such being the case, many
public beliefs occurred about the natural events; and they brought several practices along with them. These beliefs, being metamorphosed by time, geography
and various religious notions, have survived until today. As for the belief systems among Turks, it could be said that they occurred within the old belief
systems. While some of them were forged by Islam, the others have survived in the same form until today. It is possible to see the public beliefs, which
provide some clues about the way societies regard life, the cultures they were affected by and so on, almost in every Turkish community. This study will
include the public believes and practices among the Turks of Karapapak and Terekeme. It will analyze the similarities and differences between the
understanding of nature and public beliefs of Karapapak- Terekeme Turks and the ones that belong to the other Turks living in different regions. It will also
touch upon how the public beliefs came into being and their mythological dimensions. Besides, it should be noted that the compilations taking place in this
study were taken from the Karapapak- Terekeme Turks who live in Selim providence of Kars.
**************************************************************************************************************************************************************************************
Mani, which is one of an anonymous Turkish folkloric poem rhyme scheme, was common among Karapapak-Terekeme Turks like all the other Turkish people. Mani which has different types in term of subject and structure includes all emotions like love, sorrow, and fun. Manishows social life, point of view of life, and local words of the district that it originates to.In this article 150 Mani, which are taken from Karapapak-Terekeme Turks, is given with their transcription and classification they are also convenient with their original versions. Here, all the them are collected by us.ȱGn this research, which also contains information about different versions of Mani and spelling defects, the people from whom each Mani is taken and the source people are stated and explained.
Boş ve uydurma söz anlamlarına gelen mite, tarihî seyri içerisinde araştırmacılar tarafından oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Uzun yıllar boyunca uydurma öykü anlamından kurtulamayan mit, özellikle psikanalitik çalışmaları ile bilinçdışını anlamada bir aracı olarak görülmüş ve böylece akademide yer bulmuştur. Günümüzde ise mitin, toplumların hayata bakış tarzını anlamada büyük bir yardımcı görevi gördüğü büyük oranda kabul edilen bir durumdur. Mitin bilimsel bir inceleme konusu olması, birçok farklı disiplinden araştırmacının da inceleme alanına girmesini sağlamıştır. Mit üzerine çalışma yapan kimi araştırmacılar, mitin modernleşme ve kentleşme gibi olgulardan etkilendiğini ve uzak geçmişte kalarak bilinmeyen bir zamandaki olayları anlattığını, dolayısıyla günümüze ulaşmadığını düşünmektedir. Bu çalışma, aslında buradaki görüşlere karşı bir sav geliştirmektedir. Çalışmada öncelikle folklorun dinamikliği üzerinde durulmuş ve değişen zaman şartlarına uygun olarak folklorik bir dönüşümün varlığı örnekler üzerinden açıklanmıştır. Yine çalışmada, UFO’lar ve dünya dışı varlıklar üzerinden oluşan anlatıların, günümüz insanının mit arayışının bir sonucu olduğu üzerinde durulmuştur. Bahsi geçen anlatılar, mitik anlatılarla olay örgüsü, şahıs kadrosu ve motif açısından karşılaştırılmış ve düşünüş olarak aynı noktadan çıktıkları, dolayısıyla UFO anlatılarının, günümüz yaşayan mitlerinin, özellikle kenti merkezine alan bir yönünü oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın bir diğer bölümünde, UFO’lar üzerinden oluşan dinî akımların, esasen diğer dinlerin ve mitlerin argümanlarını, teknoloji ve bilimle birleştirerek günümüze uyarladığı görülmüştür. Yine çalışmanın sonraki alt başlığında UFO’lar tarafından kaçırılan kişilerin yaşadıkları bu tecrübe, kahramanın sonsuz yolculuğu bağlamında incelenmiş ve bahsi geçen tecrübelerin mitik kahramanların yaşadıkları tecrübelerle benzer nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sinema sektörü ile yapılan karşılaştırmalı inceleme sonucu; UFO’ların bilim kurgu ürünü olmadığı, aksine bilim kurgu filmlerinin UFO anlatılarını esas aldığı ve bu sayede anlatılarla sinema sektörü arasında karşılıklı bir ilişki olduğu, bunun da UFO mitlerinin sürekliliğine katkı sağladığı sonucuna varılmıştır. Son olarak UFO mitlerinin, süreklilik olgusuna uygun bir şekilde, gelişen teknolojinin de etkisiyle, ilerleyen dönemlerde farklı bir boyuta ulaşacağı öngörülmüştür.
ABSTRACT
The researchers attributed quite different meanings to the Myth which means ‘false and nonsense word’, in its historical development. The myth which cannot be considered out of its context as ‘made-up story’ for many years has been considered as a means to understand the unconscious by the help of psychoanalytic studies and thus found a place in academy. It is widely accepted that myth serves as a great contributor to understand the societies’ perspective on life. The fact that myth is a subject of scientific study enabled the researchers from many different disciplines to focus on the area of study. Some researchers studying on myth think that myth is affected by facts such modernization and urbanization and that it tells the events of an unknown time by staying in the distant past and that it has not reached the present day accordingly. This study addressed a hypothesis against the abovementioned aspects. The dynamism of folklore was especially emphasized in the study and the existence of a folkloric transformation in accordance with the changing conditions was discussed. Moreover, it has also been emphasized that the narratives about UFOs and extra-terrestrial beings are the results of the search for the myth of modern man. The stated narratives have been compared with mythic narratives in terms of storyline, staff and theme. Furthermore, it has been concluded that they have originated from the same source in terms of mentality and that the UFO narratives constitute a dimension of today’s living myths towards the center of the urban life. In another chapter of the study, it has been seen that the religious movements formed on the basis of UFO’s, adapted the arguments of other religions and myths to today’s world, by combining with technology and science. In the following sub-title of the study, experiences of people kidnapped by UFOs have been examined in the context of hero’s endless journey and it has been concluded that the said experiences are of similar-nature with the experiences of mythic heroes. As a result of the comparative analysis made with the cinema sector; it has been concluded that UFO’s are not science-fiction and the sci-fi movies are based on the UFO’s narratives. Therefore, it has been concluded that there is an interrelationship between the narratives and the cinema industry and that this contributes to the continuity of UFO myths. In conclusion, it is predicted that UFO myths will reach a different dimension with the effect of developing technology in accordance with the continuity fact.
Son zamanlarda üzerinde ilgiyle durulan konulardan bir olan UFO’ların, varlığı veya yokluğu üzerinden birçok tartışma yürütülmektedir. UFO’lar önceleri gökte görülen bir ışık kümesinden ibaretken daha sonra üzerinden dinî akımlar oluşan büyük bir fenomene doğru dönüşüm geçirmiştir. Bu kitap, UFO fenomeninin varlığı ya da yokluğu üzerine değil, UFO’ların halk bilimsel niteliğiyle ilgili bir çözümleme denemesidir. Kitapta, UFO anlatıları klasik mit anlatılarıyla biçim ve içerik yönüyle karşılaştırılmakta, mitin olgusal sürekliliği geçmişten günümüze kent ortamı üzerinden takip edilmekte, işlevsel açıdan benzerlikler üzerinde durulmaktadır. Ayrıca UFO dinî akımlarının nasıl bir mitik söylem oluşturduğu ve bu anlatıların medya sektörüyle ilişkisi, kitapta sorgulanan bir başka konu olarak karşımıza çıkmaktadır.