Assistant Professor of International Relations at Turkish Naval Academy/ Dr. Öğr. Üyesi, Milli Savunma Üniversitesi, Deniz Harp Okulu, Uluslararası İlişkiler
Avrupa'da din, hanedan rekabeti ve bölgesel genişleme çatışmalarının zirvesini temsil eden Otuz Y... more Avrupa'da din, hanedan rekabeti ve bölgesel genişleme çatışmalarının zirvesini temsil eden Otuz Yıl Savaşları hem askerî hem de siyasi sonuçları itibariyle bir dönüm noktasıdır. Her biri kendi hedef ve stratejilerine sahip birden çok aşamayı barındıran karmaşık çatışmalar Avrupa kıtası üzerinde yıkıcı etkiler bırakmıştır. Tarafların paralı askerlik uygulamasına sıklıkla başvurduğu Otuz Yıl Savaşları, piyade, süvari ve topçuların hayati roller oynadığı meydan savaşlarına sahne olmuştur. Çatışmalar ilerledikçe dini farklılıkların yarattığı gerilimin ötesine geçerek değişen ittifaklarıyla modern devletler, egemenlik ile daimî ordulara dair yapı ve algıları etkileyecek siyasi ve bölgesel üstünlük mücadelesi yaşanmıştır. Bu makalenin amacı, siyasal sonuçları itibariyle karşıt fikirlere kaynaklık eden Otuz Yıl Savaşları'nın askerî ile politik boyutunu analiz etmektir. Makalede bu savaşlar sonrasında avantajlı konumda olan aktörler olsa da iktidar rekabetinin son bulmadığı, ortaya çıkan kısıtlı seçenekler nedeniyle Avrupa'da askerî güç dengesi politikalarının devam ettiği gösterilmektedir. Bu çerçevede Otuz Yıl Savaşlarının öne çıkan askerî rolü, daimî orduların sistemdeki etkisinin artması, bu nedenle de sonraki aşamada büyük güçlerin öne çıkmasına yol açmasıdır. Öncelikle çatışmalara yol açan nedenler üzerinde durulacak, tarafların çatışmalara katılma durumlarına göre savaşların seyri dönemin siyasi ve askerî stratejik unsurları üzerinden tahlil edilecektir. Son olarak, savaşların geçtiği dönemin uzun vadeli etkileriyle birlikte toplumsal sonuçları değerlendirilecektir.
Bu makalenin amacı, Türkiye'nin istikrar, denge ve meşruiyet temelli geleneksel dış politikasının... more Bu makalenin amacı, Türkiye'nin istikrar, denge ve meşruiyet temelli geleneksel dış politikasının cumhuriyetin başından itibaren gelişen deniz güvenliği stratejisi ile uyumunu tartışmaktır. Geleneksel dış politika ilkelerinin Türkiye'nin deniz güvenliği stratejisiyle ne derece örtüştüğü sorgulanırken daha iyi bir deniz güvenliği yönetişimi için uygun stratejiler değerlendirilecektir. Gerçek ve potansiyel gücü üzerinden ele alınması gereken Türk donanmasının hem bölgesinde güçlü olması hem de diğer ülkelerin donanmalarıyla rekabet edebilmesinin şartı uzun dönemli, bütüncül ve esnek deniz güvenliği stratejilerine bağlı olduğu dile getirilmektedir. Bu çerçevede Türkiye'nin meşru deniz yetki alanlarını kapsayan, boğazları ile limanlarının tehdit ve risklerden uzak olmasını sağlayacak koordineli deniz güvenliği stratejileri inşa edilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Ayrıca uluslararası sistemin dinamikleri ile zamanın koşullarını dikkate alan uzun dönemli deniz güvenliği stratejisi, Türk Deniz Kuvvetleri'nin uluslararası politikada Türkiye'nin hak ve menfaatlerini daha güçlü biçimde savunmasını sağlayacaktır. Bu doğrultuda makale ilk olarak, denizlerde stratejik planlamanın önemine binaen stratejinin temel belirleyici unsurlarını ele alan bir kavramsal çerçeve sunacaktır. Ardından Cumhuriyetin başından itibaren Türk dış politikasının tarihsel seyri, denizde güvenlik ve strateji odaklı pencereden aktarılacaktır. Nihayetinde Türkiye özelinde deniz güvenliği stratejisinin dış politikada daha etkili olabilmesi için gerekli altyapı doğrultusunda öneriler sunulacaktır.
Siyasi ve ideolojik amaçlarla bilinçli şiddet kullanarak korku yay- makla özdeşleşen terörizm, na... more Siyasi ve ideolojik amaçlarla bilinçli şiddet kullanarak korku yay- makla özdeşleşen terörizm, nadir de olsa denizler ve limanlardaki hedeflere yönelebilmektedir. Bu bağlamda petrol tankerleri ve kimyasal tankerler, konteyner ve kuru yük gemileri gibi ticari gemiler, yolcu ve diğer sivil ge- miler ya da savaş gemileri, deniz altı kabloları, denizden geçen enerji boru hatları veya kıyı tesisleri hedef olabilmektedir. Ayrım gözetmeden deniz ve limanlardaki hedeflere dönük gemilere saldırı ve sabotaj, güverteye çık- ma, gemiyi kaçırma gibi terör eylemleri, deniz üzerinden seyahat edenlere, deniz çevresine, küresel deniz ticareti ile taşımacılığının akışına ve ulusla- rarası deniz güvenliğine ciddi tehdittir. Çalışmada bu tehditlere karşı ulus- lararası topluluğun küresel güvenliği sağlamak adına şimdiye kadar yasal zeminde aldığı önlemlerin yeterliliği değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda denizde terörizm eylemleri geleneksel terörizmden siyasi ve ideolojik bağı koparılmadan; ancak aynı zamanda denizlerin kendine özgü koşullarına göre değerlendirildiği takdirde hukuki tedbirlerin etkili olacağı vurgulan- maktadır. Anahtar Kelimeler: Denizde Şiddet, Denizde Terörizm, Deniz Güvenliği, Küresel Güvenlik, Hukuki Kurallar
Deniz Hukuku ve Güvenliği-Seçkin Yayıncılık-Kitap Bölümü, 2022
Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu:
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliği... more Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu:
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliğini artırmak ile deniz çevresini korumak için alınan tedbirler ve oluşturulan kurallar devletlerarasında siya-si, ekonomik ve askerî ilişkilerden bağımsız değildir. Deniz hukuku ve deniz güvenliğinin uluslararası niteliğe sahip konularla ilgili olması denizcilik faali-yetlerinin düzenlenmesi ve uygulanmasına ilişkin kolektif girişimlerin de bu boyutlar çerçevesinde anlamlandırılmasını gerekli kılmaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütünün Misyonu:
Birleşmiş Milletler (BM) özel uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization-IMO) denizcilik faa-liyetlerinin düzenlenmesi, deniz güvenliğinin temin edilmesi ve deniz çev-resinin korunmasıyla yetkili kılınmış bir örgüttür. Diğer BM özel uzmanlık kuruluşlarının gördüğü işleve benzer şekilde kendisinden beklenen teknik alanda faaliyet göstermektedir. BM ile koordineli çalışmasının yanında ken-di tüzel kişiliğine sahip olarak denizcilikle ilgili karar, kod, kılavuz ve sözleşmeleri oluşturmaktan sorumludur.
Makalede, karşılıklı önyargılarla biçimlenen Türkiye-Yunanistan ilişkileri çerçevesinde Ege Deniz... more Makalede, karşılıklı önyargılarla biçimlenen Türkiye-Yunanistan ilişkileri çerçevesinde Ege Denizi'nde deniz yetki alanlarının paylaşımıyla ilişkili karasuları sorunu uluslararası hukuk bağlamında incelenmektedir. Bu çerçevede Ege Denizi'nde karasuları anlaşmazlığının ikili ilişkilerde kıta sahanlığı başta olmak üzere diğer sorunları da etkileyen merkezi niteliğine dikkat çekilmektedir. Bu varsayım doğrultusunda Yunanistan'ın karasuları üzerinden Türkiye'nin deniz yetki alanını daraltarak sadece Ege'de değil, Doğu Akdeniz de dâhil olmak üzere uluslararası hukukun Türkiye'ye tanıdığı denizin altındaki enerji kaynaklarına erişim hakkını kısıtlamak gibi bir strateji izlediği ileri sürülmektedir. Makalede öncelikle, karasular hakkındaki uluslararası hukuk kuralları üzerinde durulacaktır. Daha sonra sorunun tarihsel geçmişine yer verilerek tarafların uluslararası platformlarda konu hakkında öne sürdüğü hukuki ve siyasi tezler masaya yatırılacaktır.
Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, 2021
Bu çalışmada, deniz ve limanlarda görülen doğal ve insani tehditleri kontrol altına alarak, küres... more Bu çalışmada, deniz ve limanlarda görülen doğal ve insani tehditleri kontrol altına alarak, küresel ticaretin kolaylaştırılması, seyir özgürlüğünün sağlanması ve ekolojik dengenin sürdürülmesini içeren "deniz güvenliği" çerçevesinde Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından alınan hukuki tedbirler analiz edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası çapta alınan bu tedbirler, küresel ağların oluşumunu destekleyecek şekilde denizlere belli bir güvence getirip nizam kazandırmıştır. Bununla birlikte yerel aktörler, denizlerdeki risk ve tehditler karşısında küresel ağlara bağlı olmak yerine, kendi başlarına daha kısıtlı tedbirlerle yetinmişlerdir. Bu bağlamda, deniz güvenliği tedbirlerinin uluslararası politikadaki güç dinamiklerden etkilendiği; bu tedbirlere aynı duyarlılığı göstermeyen aktörlerin küresel deniz güvenliğine katkılarının farklılaştığına dikkat çekilmektedir.
Uluslararası denizcilik gündeminde giderek yaygınlık kazanan bir kavram olan deniz güvenliği (mar... more Uluslararası denizcilik gündeminde giderek yaygınlık kazanan bir kavram olan deniz güvenliği (maritime security), limanlar ve açık denizlere uzanan denizcilik faaliyetlerinin yarattığı doğal ve insanî tehditler ile tehdit algısından uzak olunmayı ifade etmektedir. Bu çerçevede denizlerde tehditlerin kontrol altına alınarak güvenli bir alanda düzenin sağlanması, ticaretin kolaylaştırılması, ekolojik dengenin sürdürülmesi hedeflenmektedir. Hedefleri gerçekleştirebilmek için de denize kıyısı olan devletler arasında teknik bilgi-beceri gerektiren tedbirlere ihtiyaç, deniz güvenliğini küresel ağların oluşumunu destekleyecek biçimde iş birliği ve iş bölümü yapılması gereken bir alana dönüştürmektedir.
Savunma ile güvenlik başta olmak üzere faaliyet gösterdiği sahalarda dış politika karar verici ve... more Savunma ile güvenlik başta olmak üzere faaliyet gösterdiği sahalarda dış politika karar verici ve uygulayıcılarına tavsiye niteliğinde bilgiler sunan Türk Deniz Kuvvetleri, ihtiyacı olan subayların yetiştirilmesinde Uluslararası İlişkiler disiplininin kuram ve yaklaşımlarından yararlanması oldukça önemlidir. Türk Donanmasının ilgili birimlerinde görev yapacak kişilerin beşerî realitenin parçası olan uluslararası ilişkilerin analizi üzerine yeterli birikimi olmadığı takdirde oluşacak boşluğun hatalı dış politik önerilere dönüşebilme riski bulunmaktadır. Bu doğrultuda makalede, önce Uluslararası İlişkiler disiplininin dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimine dair bilgiler sunulacak, daha sonra Türk Deniz Kuvvetleri mensupları ile onun bileşenlerine olası katkıları tartışılacaktır.
(AB) kurumları, tüm dünyayı tehdit eden öldürücü nitelikteki Covid-19 salgınının yükselmeye başla... more (AB) kurumları, tüm dünyayı tehdit eden öldürücü nitelikteki Covid-19 salgınının yükselmeye başladığı ilk anda krizle başa çıkma bakımından yetersiz kaldıkları yönünde bir izlenim verdiler. Her ne kadar Avrupa Komisyonu daha sonraki süreçte virüsün yayılmasını kontrol etmek, hayatları kurtarmak, ulusal sağlık sistemlerini desteklemek, sosyo-ekonomik etkileri zayıflatmak üzere önlemler paketi açıklamış olsa da salgın karşısındaki AB'nin gösterdiği performans konusunda ilk izlenim çok da yanıltıcı değildi. Krizden ağır biçimde etkilenen İtalya ve İspanya başta olmak üzere virüsle mücadele yönteminin hazırlıksızlığı, krizi atlatabilmek için ortak önlemler için geç kalınması ciddi eksikliklere işaret etti.AB üyeleri, vatandaşlarını güvence altına alma refleksiyle kendi içlerine yönelik tedbirler alırken aynı zamanda iş birliği, iş bölümü, dayanışma içeren ortak pazar yükümlülükleri ile Schengen sistemi gibi mekanizmaları geçici olarak askıya alıyorlardı.
Bu çalışmada 1958 yılında Mısır ve Suriye’nin “Pan-Arabizm” ideolojisi temelinde oluşturdukları v... more Bu çalışmada 1958 yılında Mısır ve Suriye’nin “Pan-Arabizm” ideolojisi temelinde oluşturdukları ve 1961’e kadar sürdürdükleri Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) eksenindeki gelişmeler analiz edilecektir. Bu kapsamda öncelikle pan-milliyetçiliğin kavramsal olarak ele alınış biçimlerine odaklanılacak, daha sonra bu zemin üzerinden Pan-Arabizm ideolojisinin gelişimi ile birlikte BAC’ın siyasal ve ekonomik temelli başarısızlıkları tarihsel çerçevede değerlendirilecektir. Çalışmada pan-milliyetçi hareketlerin, kendi farklı iç dinamiklerini uyumlulaştırma bağlamında farklılıkları dışlaması ve çıkar çatışmaları nedeniyle uygulamaya geçirilmesinin zor olduğu, mevcut sınırları değiştirmeyi hedefleyen bir politikayı içermesi nedeniyle cari uluslararası sistemin kabul edebileceği bir yöneliş olmadığı varsayılmaktadır. Bu doğrultuda pan-milliyetçi hareketlerin iç ve dış yapısal açmazlarından ötürü BAC deneyiminin başarısız olduğu iddia edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Pan-milliyetçilik, Pan-Arabizm, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Suriye, Mısır.
A FAILED PAN-NATIONALIST INITIATIVE: THE UNITED ARAB REPUBLIC
Abstract
In this study, the developments on the axis of the United Arab Republic (UAR) which was formed by Egypt and Syria on the basis of the Pan-Arabism ideology in 1958 and continued until 1961, will be analyzed. In this context, first, how pan-nationalism was handled as a concept will be stressed, later on this ground Pan-Arabism’s development and UAR’s political and economic based failures will be evaluated in the historical framework. This study assumes that pan-nationalist movements are difficult to achieve due to conflict of interests their excluding difierences in the context of harmonizing their internal dynamics. It also assumes that these movements are not accepted by the current international system due to their involving policies which aim to change present borders. Accordingly, it will be claimed that the UAR experience failed because of these internal and external predicaments of those pan-nationalist movements.
Keywords: Pan-nationalism, Pan-Arabism, United Arabic Republic, Syria, Egypt.
Неудачная Паннационалистическая Инициатива: Объединенная Арабская Республика
Резюме Данная статья посвящена анализу событий, произошедших на фоне объявленной в 1958 году Египтом и Сирией на основе идеологии «пан-арабизма» и просуществовавшей до 1961 года Объединенной Арабской Республики (ОАР). В связи с этим, в первую очередь особое внимание уделяется видам паннационализма как научного понятия, далее рассматривается развитие на этой основе идеологии пан-арабизма, политические и экономические неудачи ОАР и их оценка в историческом контексте. В исследовании выдвинута идея о том, что паннационалистические движения не могут быть приняты существующей мировой системой из-за их отрицания различий в рамках развития собственной непохожей внутренней динамики и столкновения интересов, а также из-за стремления данной политики изменить существующие границы. Данное исследование объясняет, что паннационалистические движения по своим внутренним и внешним структурным противоречиям делают идею ОАР неудачной. Ключевые слова: паннационализм, пан-арабизм, Объединенная Арабская Республика, Сирия, Египет.
Bu çalışmanın amacı, bütünleşme kavramının uluslararası ilişkiler disiplini çalışmaları içerisind... more Bu çalışmanın amacı, bütünleşme kavramının uluslararası ilişkiler disiplini çalışmaları içerisinde ulusal ve uluslararası düzey ayrımı yapılmadan kullanımında ortaya çıkan analiz düzeyi meselesini tartışmaktır. Bu doğrultuda bü-tünleşme kavramının söz konusu disiplin içerisinde ele alınış biçimleri masaya yatırılarak, işlevsel bir şekilde tanımlanabilmesi için bu ayrımlar arasındaki sınırlar çizilecektir. Makalede toplumsal yaşamın farklı katmanlarını kapsa-yan karmaşık bir süreç olarak bütünleşme olgusunun ulusal ve uluslararası olmak üzere iki düzeyde analiz edilmesiyle tanım ve analiz düzeyi sorunları-nın aşılabileceği iddia edilmektedir. Anahtar kelimeler: Bütünleşme, Analiz Düzeyi, Ulusal Bütünleşme, Uluslararası Bütünleşme.
Analysis Level Of Integration Phenomenon
The purpose of this study is to discuss the level of analysis problem emerging from use of the concept of integration within the International Relations discipline without distinction between national and international levels. Accordingly , it will discuss the ways by which the concept of integration is handled in the discipline, drawing the lines between these distinctions to come up with a functional definition. The paper will argue that, with regards to the concept of integration, a complex process incorporating various layers of the societal life, the problems of definition and level of analysis will be overcome through a two-level analysis, i.e. national and international.
1990’lı yılların başında Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) dağılması Orta Asy... more 1990’lı yılların başında Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) dağılması Orta Asya’daki cumhuriyetler üzerinde büyük bir değişim ve dönüşüme yol açtı. Bu gelişmeyle Orta Asya cumhuriyetleri milliyetçi rejimler altında Sovyetler Birliği yıkıntısı üzerinde bağımsız devletler olarak ortaya çıktılar. Orta Asya’nın modern tarihinde, bu cumhuriyetlerin ulus-devletlere tam olarak nasıl dönüştüğü sorusunun yanıtı oldukça önemli ve sorgulanmaya değerdir. Bu dönüşümün nasıl gerçekleştiği ile tarihsel arka planı, günümüzün Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkileri sağlıklı bir düzlemde değerlendirebilmek ve buradaki gelişmeler hakkında öngörülerde bulunabilmek için etraflıca bilinmesi gereken konulardır. Arap dünyası ve İslam konuları başta olmak üzere, Orta Asya hakkında geniş bir birikime sahip olan antropolog Olivier Roy, “Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi” adlı eserinde Orta Asya’da Sovyetler Birliği öncesi ve sonrasında ulus oluşturma süreçlerini analiz etmeyi ve sözü edilen dönüşümü açıklamayı amaçlamaktadır.
Yöntem Kuram Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları, 2013
Uluslararası İlişkiler disiplini, sosyal bilimlerin diğer disiplinlerine oranla kısa bir geçmişe ... more Uluslararası İlişkiler disiplini, sosyal bilimlerin diğer disiplinlerine oranla kısa bir geçmişe sahiptir. Uluslararası İlişkilerin, kendi araştırma yöntemi, terminolojisi ve kuramsal birikimiyle bağımsız bir alan olmasına yönelik çalışmalar da yine yakın bir zamanın ürünü. Batı'daki gelişmelere paralel, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplini 20. yüzyıl ortalarından itibaren birtakım adımlarla gelişmeye başladı. Ancak henüz Türkiye'de Uluslararası İlişkilerin tam olarak nasıl bir çalışma alanı olması, diğer disiplinler karşısında sınırlarının belirlenmesi, bir Uluslararası İlişkiler akademisyeninin çalışmalarında yöntemsel olarak nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin konularda yeterli olgunluğa eriştiği söylenemez. Türkiye'de bu yöndeki öğretimin nasıl daha işlevsel olacağı, kuramsal nitelikteki çalışmaların nasıl artırılacağı ve hatta alana katkıda bulunacak özgün yaklaşımların geliştirilmesi konuları da yeterince irdelenerek çalışılmadı. Gelinen aşama itibariyle Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin gelişmesinde oldukça önemli olan kimliksel, yöntemsel, kuramsal ve öğretimsel sorunlar varlığını sürdürerek, hâlâ daha fazla çalışmaya ihtiyaç duymaktadır. Sözü edilen eksikliklere yönelik bir tartışma başlatmak amacıyla Uluslararası İlişkiler alanında uzun yıllardır faaliyet gösteren üç akademisyen tarafından kaleme alınan " Yöntem, Kuram, Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları " , isimli çalışma, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin kuramsal azgelişmişliğinin bir uzantısı olarak meydana gelen epistemolojik ve metodolojik sorunlar bağlamında Uluslararası İlişkiler alanın önündeki makro engelleri konu edinmektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplindeki kuramsal çalışmaların eksikliğinin nedenleri, bunun disiplin üzerindeki etkileri ve sonuçları epistemoloji ve yöntem sorunu olarak ele alınılmaktadır.
Kıbrıs sorunu, 1950’li yıllardan günümüze değin varlığını sürdürmektedir. Bu yönüyle uzun süre Tü... more Kıbrıs sorunu, 1950’li yıllardan günümüze değin varlığını sürdürmektedir. Bu yönüyle uzun süre Türk dış politikasını meşgul etmiştir. Bununla birlikte özellikle son dönemde Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde de zaman zaman bir engel olmaya devam etmektedir. Kıbrıs, hâlâ ikiye bölünmüş durumda ve siyasi bir çözümü bekleyerek belirsizliğini korumaktadır. Günümüze kadar gelen süreçte Uluslararası İlişkiler disipliniyle uğraşanların, tarihçilerin, sosyologların bu soruna ve adada yaşanan gelişmelere yönelik gereken ilgiyi gösterdikleri söylenebilir. Konuyla ilgili oluşmuş hacimli bir literatür de bunu kanıtlar niteliktedir. Bu literatür, genelde sorunun çözümüne yönelik çeşitli yaklaşımlar üzerinde yoğunlaşmakta ve olaylara tarihsel bir çevreden bakılan analizleri kapsamaktadır. Konuya ilişkin ideolojik ve manipülatif değerlendirmelerin bolca yer aldığı da görülmektedir. Bunlara karşın Kıbrıs’ta yaşayan toplulukların kimlik ve aidiyet duyguları, yaşananların bu topluluklar üzerindeki psikolojik etkileri ve bir arada yaşamın ortaya çıkardığı durumların psikolojisi bakımından yapılan bir analiz olması nedeniyle Prof. Dr. Vamık D. Volkan’ın çalışması ayrı bir yerde durmaktadır. Başka bir ifadeyle Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki ilişkilerinin psikolojik anlatımı ve yorumu Kıbrıs’la ilgili çalışmalar açısından bu esere özgünlük kazandırmaktadır.
Savaşların meşru zeminde gerekçelendirilmesi ve adil biçimde yürütülen temellere oturulmasına yön... more Savaşların meşru zeminde gerekçelendirilmesi ve adil biçimde yürütülen temellere oturulmasına yönelik düşüncelerin tarihi ve felsefi kökleri oldukça eskidir. Bu türden etik meselelere modern teorik bir yaklaşım geliştirmeyi deneyen bir çalışma, siyaset teorisyeni ve entelektüel Michael Walzer’e aittir. Walzer’in karşıtı olduğu ABD’nin Vietnam müdahalesi sırasında savaşlara ilişkin geliştirdiği düşünceleri, “Just and Unjust Wars: A Moral Argument With Historical Illustrations” adıyla sistematik halde ilk kez 1977 yılında İngilizce yayımlanmıştır. Bu eser, “Haklı Savaş, Haksız Savaş: Tarihten Örnekleler Desteklenmiş Ahlaki Bir Tez” adıyla 2006 yılında Türkçeye çevrilmiştir.
Avrupa'da din, hanedan rekabeti ve bölgesel genişleme çatışmalarının zirvesini temsil eden Otuz Y... more Avrupa'da din, hanedan rekabeti ve bölgesel genişleme çatışmalarının zirvesini temsil eden Otuz Yıl Savaşları hem askerî hem de siyasi sonuçları itibariyle bir dönüm noktasıdır. Her biri kendi hedef ve stratejilerine sahip birden çok aşamayı barındıran karmaşık çatışmalar Avrupa kıtası üzerinde yıkıcı etkiler bırakmıştır. Tarafların paralı askerlik uygulamasına sıklıkla başvurduğu Otuz Yıl Savaşları, piyade, süvari ve topçuların hayati roller oynadığı meydan savaşlarına sahne olmuştur. Çatışmalar ilerledikçe dini farklılıkların yarattığı gerilimin ötesine geçerek değişen ittifaklarıyla modern devletler, egemenlik ile daimî ordulara dair yapı ve algıları etkileyecek siyasi ve bölgesel üstünlük mücadelesi yaşanmıştır. Bu makalenin amacı, siyasal sonuçları itibariyle karşıt fikirlere kaynaklık eden Otuz Yıl Savaşları'nın askerî ile politik boyutunu analiz etmektir. Makalede bu savaşlar sonrasında avantajlı konumda olan aktörler olsa da iktidar rekabetinin son bulmadığı, ortaya çıkan kısıtlı seçenekler nedeniyle Avrupa'da askerî güç dengesi politikalarının devam ettiği gösterilmektedir. Bu çerçevede Otuz Yıl Savaşlarının öne çıkan askerî rolü, daimî orduların sistemdeki etkisinin artması, bu nedenle de sonraki aşamada büyük güçlerin öne çıkmasına yol açmasıdır. Öncelikle çatışmalara yol açan nedenler üzerinde durulacak, tarafların çatışmalara katılma durumlarına göre savaşların seyri dönemin siyasi ve askerî stratejik unsurları üzerinden tahlil edilecektir. Son olarak, savaşların geçtiği dönemin uzun vadeli etkileriyle birlikte toplumsal sonuçları değerlendirilecektir.
Bu makalenin amacı, Türkiye'nin istikrar, denge ve meşruiyet temelli geleneksel dış politikasının... more Bu makalenin amacı, Türkiye'nin istikrar, denge ve meşruiyet temelli geleneksel dış politikasının cumhuriyetin başından itibaren gelişen deniz güvenliği stratejisi ile uyumunu tartışmaktır. Geleneksel dış politika ilkelerinin Türkiye'nin deniz güvenliği stratejisiyle ne derece örtüştüğü sorgulanırken daha iyi bir deniz güvenliği yönetişimi için uygun stratejiler değerlendirilecektir. Gerçek ve potansiyel gücü üzerinden ele alınması gereken Türk donanmasının hem bölgesinde güçlü olması hem de diğer ülkelerin donanmalarıyla rekabet edebilmesinin şartı uzun dönemli, bütüncül ve esnek deniz güvenliği stratejilerine bağlı olduğu dile getirilmektedir. Bu çerçevede Türkiye'nin meşru deniz yetki alanlarını kapsayan, boğazları ile limanlarının tehdit ve risklerden uzak olmasını sağlayacak koordineli deniz güvenliği stratejileri inşa edilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Ayrıca uluslararası sistemin dinamikleri ile zamanın koşullarını dikkate alan uzun dönemli deniz güvenliği stratejisi, Türk Deniz Kuvvetleri'nin uluslararası politikada Türkiye'nin hak ve menfaatlerini daha güçlü biçimde savunmasını sağlayacaktır. Bu doğrultuda makale ilk olarak, denizlerde stratejik planlamanın önemine binaen stratejinin temel belirleyici unsurlarını ele alan bir kavramsal çerçeve sunacaktır. Ardından Cumhuriyetin başından itibaren Türk dış politikasının tarihsel seyri, denizde güvenlik ve strateji odaklı pencereden aktarılacaktır. Nihayetinde Türkiye özelinde deniz güvenliği stratejisinin dış politikada daha etkili olabilmesi için gerekli altyapı doğrultusunda öneriler sunulacaktır.
Siyasi ve ideolojik amaçlarla bilinçli şiddet kullanarak korku yay- makla özdeşleşen terörizm, na... more Siyasi ve ideolojik amaçlarla bilinçli şiddet kullanarak korku yay- makla özdeşleşen terörizm, nadir de olsa denizler ve limanlardaki hedeflere yönelebilmektedir. Bu bağlamda petrol tankerleri ve kimyasal tankerler, konteyner ve kuru yük gemileri gibi ticari gemiler, yolcu ve diğer sivil ge- miler ya da savaş gemileri, deniz altı kabloları, denizden geçen enerji boru hatları veya kıyı tesisleri hedef olabilmektedir. Ayrım gözetmeden deniz ve limanlardaki hedeflere dönük gemilere saldırı ve sabotaj, güverteye çık- ma, gemiyi kaçırma gibi terör eylemleri, deniz üzerinden seyahat edenlere, deniz çevresine, küresel deniz ticareti ile taşımacılığının akışına ve ulusla- rarası deniz güvenliğine ciddi tehdittir. Çalışmada bu tehditlere karşı ulus- lararası topluluğun küresel güvenliği sağlamak adına şimdiye kadar yasal zeminde aldığı önlemlerin yeterliliği değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda denizde terörizm eylemleri geleneksel terörizmden siyasi ve ideolojik bağı koparılmadan; ancak aynı zamanda denizlerin kendine özgü koşullarına göre değerlendirildiği takdirde hukuki tedbirlerin etkili olacağı vurgulan- maktadır. Anahtar Kelimeler: Denizde Şiddet, Denizde Terörizm, Deniz Güvenliği, Küresel Güvenlik, Hukuki Kurallar
Deniz Hukuku ve Güvenliği-Seçkin Yayıncılık-Kitap Bölümü, 2022
Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu:
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliği... more Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu:
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliğini artırmak ile deniz çevresini korumak için alınan tedbirler ve oluşturulan kurallar devletlerarasında siya-si, ekonomik ve askerî ilişkilerden bağımsız değildir. Deniz hukuku ve deniz güvenliğinin uluslararası niteliğe sahip konularla ilgili olması denizcilik faali-yetlerinin düzenlenmesi ve uygulanmasına ilişkin kolektif girişimlerin de bu boyutlar çerçevesinde anlamlandırılmasını gerekli kılmaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütünün Misyonu:
Birleşmiş Milletler (BM) özel uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization-IMO) denizcilik faa-liyetlerinin düzenlenmesi, deniz güvenliğinin temin edilmesi ve deniz çev-resinin korunmasıyla yetkili kılınmış bir örgüttür. Diğer BM özel uzmanlık kuruluşlarının gördüğü işleve benzer şekilde kendisinden beklenen teknik alanda faaliyet göstermektedir. BM ile koordineli çalışmasının yanında ken-di tüzel kişiliğine sahip olarak denizcilikle ilgili karar, kod, kılavuz ve sözleşmeleri oluşturmaktan sorumludur.
Makalede, karşılıklı önyargılarla biçimlenen Türkiye-Yunanistan ilişkileri çerçevesinde Ege Deniz... more Makalede, karşılıklı önyargılarla biçimlenen Türkiye-Yunanistan ilişkileri çerçevesinde Ege Denizi'nde deniz yetki alanlarının paylaşımıyla ilişkili karasuları sorunu uluslararası hukuk bağlamında incelenmektedir. Bu çerçevede Ege Denizi'nde karasuları anlaşmazlığının ikili ilişkilerde kıta sahanlığı başta olmak üzere diğer sorunları da etkileyen merkezi niteliğine dikkat çekilmektedir. Bu varsayım doğrultusunda Yunanistan'ın karasuları üzerinden Türkiye'nin deniz yetki alanını daraltarak sadece Ege'de değil, Doğu Akdeniz de dâhil olmak üzere uluslararası hukukun Türkiye'ye tanıdığı denizin altındaki enerji kaynaklarına erişim hakkını kısıtlamak gibi bir strateji izlediği ileri sürülmektedir. Makalede öncelikle, karasular hakkındaki uluslararası hukuk kuralları üzerinde durulacaktır. Daha sonra sorunun tarihsel geçmişine yer verilerek tarafların uluslararası platformlarda konu hakkında öne sürdüğü hukuki ve siyasi tezler masaya yatırılacaktır.
Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, 2021
Bu çalışmada, deniz ve limanlarda görülen doğal ve insani tehditleri kontrol altına alarak, küres... more Bu çalışmada, deniz ve limanlarda görülen doğal ve insani tehditleri kontrol altına alarak, küresel ticaretin kolaylaştırılması, seyir özgürlüğünün sağlanması ve ekolojik dengenin sürdürülmesini içeren "deniz güvenliği" çerçevesinde Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından alınan hukuki tedbirler analiz edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası çapta alınan bu tedbirler, küresel ağların oluşumunu destekleyecek şekilde denizlere belli bir güvence getirip nizam kazandırmıştır. Bununla birlikte yerel aktörler, denizlerdeki risk ve tehditler karşısında küresel ağlara bağlı olmak yerine, kendi başlarına daha kısıtlı tedbirlerle yetinmişlerdir. Bu bağlamda, deniz güvenliği tedbirlerinin uluslararası politikadaki güç dinamiklerden etkilendiği; bu tedbirlere aynı duyarlılığı göstermeyen aktörlerin küresel deniz güvenliğine katkılarının farklılaştığına dikkat çekilmektedir.
Uluslararası denizcilik gündeminde giderek yaygınlık kazanan bir kavram olan deniz güvenliği (mar... more Uluslararası denizcilik gündeminde giderek yaygınlık kazanan bir kavram olan deniz güvenliği (maritime security), limanlar ve açık denizlere uzanan denizcilik faaliyetlerinin yarattığı doğal ve insanî tehditler ile tehdit algısından uzak olunmayı ifade etmektedir. Bu çerçevede denizlerde tehditlerin kontrol altına alınarak güvenli bir alanda düzenin sağlanması, ticaretin kolaylaştırılması, ekolojik dengenin sürdürülmesi hedeflenmektedir. Hedefleri gerçekleştirebilmek için de denize kıyısı olan devletler arasında teknik bilgi-beceri gerektiren tedbirlere ihtiyaç, deniz güvenliğini küresel ağların oluşumunu destekleyecek biçimde iş birliği ve iş bölümü yapılması gereken bir alana dönüştürmektedir.
Savunma ile güvenlik başta olmak üzere faaliyet gösterdiği sahalarda dış politika karar verici ve... more Savunma ile güvenlik başta olmak üzere faaliyet gösterdiği sahalarda dış politika karar verici ve uygulayıcılarına tavsiye niteliğinde bilgiler sunan Türk Deniz Kuvvetleri, ihtiyacı olan subayların yetiştirilmesinde Uluslararası İlişkiler disiplininin kuram ve yaklaşımlarından yararlanması oldukça önemlidir. Türk Donanmasının ilgili birimlerinde görev yapacak kişilerin beşerî realitenin parçası olan uluslararası ilişkilerin analizi üzerine yeterli birikimi olmadığı takdirde oluşacak boşluğun hatalı dış politik önerilere dönüşebilme riski bulunmaktadır. Bu doğrultuda makalede, önce Uluslararası İlişkiler disiplininin dünyadaki ve Türkiye’deki gelişimine dair bilgiler sunulacak, daha sonra Türk Deniz Kuvvetleri mensupları ile onun bileşenlerine olası katkıları tartışılacaktır.
(AB) kurumları, tüm dünyayı tehdit eden öldürücü nitelikteki Covid-19 salgınının yükselmeye başla... more (AB) kurumları, tüm dünyayı tehdit eden öldürücü nitelikteki Covid-19 salgınının yükselmeye başladığı ilk anda krizle başa çıkma bakımından yetersiz kaldıkları yönünde bir izlenim verdiler. Her ne kadar Avrupa Komisyonu daha sonraki süreçte virüsün yayılmasını kontrol etmek, hayatları kurtarmak, ulusal sağlık sistemlerini desteklemek, sosyo-ekonomik etkileri zayıflatmak üzere önlemler paketi açıklamış olsa da salgın karşısındaki AB'nin gösterdiği performans konusunda ilk izlenim çok da yanıltıcı değildi. Krizden ağır biçimde etkilenen İtalya ve İspanya başta olmak üzere virüsle mücadele yönteminin hazırlıksızlığı, krizi atlatabilmek için ortak önlemler için geç kalınması ciddi eksikliklere işaret etti.AB üyeleri, vatandaşlarını güvence altına alma refleksiyle kendi içlerine yönelik tedbirler alırken aynı zamanda iş birliği, iş bölümü, dayanışma içeren ortak pazar yükümlülükleri ile Schengen sistemi gibi mekanizmaları geçici olarak askıya alıyorlardı.
Bu çalışmada 1958 yılında Mısır ve Suriye’nin “Pan-Arabizm” ideolojisi temelinde oluşturdukları v... more Bu çalışmada 1958 yılında Mısır ve Suriye’nin “Pan-Arabizm” ideolojisi temelinde oluşturdukları ve 1961’e kadar sürdürdükleri Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) eksenindeki gelişmeler analiz edilecektir. Bu kapsamda öncelikle pan-milliyetçiliğin kavramsal olarak ele alınış biçimlerine odaklanılacak, daha sonra bu zemin üzerinden Pan-Arabizm ideolojisinin gelişimi ile birlikte BAC’ın siyasal ve ekonomik temelli başarısızlıkları tarihsel çerçevede değerlendirilecektir. Çalışmada pan-milliyetçi hareketlerin, kendi farklı iç dinamiklerini uyumlulaştırma bağlamında farklılıkları dışlaması ve çıkar çatışmaları nedeniyle uygulamaya geçirilmesinin zor olduğu, mevcut sınırları değiştirmeyi hedefleyen bir politikayı içermesi nedeniyle cari uluslararası sistemin kabul edebileceği bir yöneliş olmadığı varsayılmaktadır. Bu doğrultuda pan-milliyetçi hareketlerin iç ve dış yapısal açmazlarından ötürü BAC deneyiminin başarısız olduğu iddia edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Pan-milliyetçilik, Pan-Arabizm, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Suriye, Mısır.
A FAILED PAN-NATIONALIST INITIATIVE: THE UNITED ARAB REPUBLIC
Abstract
In this study, the developments on the axis of the United Arab Republic (UAR) which was formed by Egypt and Syria on the basis of the Pan-Arabism ideology in 1958 and continued until 1961, will be analyzed. In this context, first, how pan-nationalism was handled as a concept will be stressed, later on this ground Pan-Arabism’s development and UAR’s political and economic based failures will be evaluated in the historical framework. This study assumes that pan-nationalist movements are difficult to achieve due to conflict of interests their excluding difierences in the context of harmonizing their internal dynamics. It also assumes that these movements are not accepted by the current international system due to their involving policies which aim to change present borders. Accordingly, it will be claimed that the UAR experience failed because of these internal and external predicaments of those pan-nationalist movements.
Keywords: Pan-nationalism, Pan-Arabism, United Arabic Republic, Syria, Egypt.
Неудачная Паннационалистическая Инициатива: Объединенная Арабская Республика
Резюме Данная статья посвящена анализу событий, произошедших на фоне объявленной в 1958 году Египтом и Сирией на основе идеологии «пан-арабизма» и просуществовавшей до 1961 года Объединенной Арабской Республики (ОАР). В связи с этим, в первую очередь особое внимание уделяется видам паннационализма как научного понятия, далее рассматривается развитие на этой основе идеологии пан-арабизма, политические и экономические неудачи ОАР и их оценка в историческом контексте. В исследовании выдвинута идея о том, что паннационалистические движения не могут быть приняты существующей мировой системой из-за их отрицания различий в рамках развития собственной непохожей внутренней динамики и столкновения интересов, а также из-за стремления данной политики изменить существующие границы. Данное исследование объясняет, что паннационалистические движения по своим внутренним и внешним структурным противоречиям делают идею ОАР неудачной. Ключевые слова: паннационализм, пан-арабизм, Объединенная Арабская Республика, Сирия, Египет.
Bu çalışmanın amacı, bütünleşme kavramının uluslararası ilişkiler disiplini çalışmaları içerisind... more Bu çalışmanın amacı, bütünleşme kavramının uluslararası ilişkiler disiplini çalışmaları içerisinde ulusal ve uluslararası düzey ayrımı yapılmadan kullanımında ortaya çıkan analiz düzeyi meselesini tartışmaktır. Bu doğrultuda bü-tünleşme kavramının söz konusu disiplin içerisinde ele alınış biçimleri masaya yatırılarak, işlevsel bir şekilde tanımlanabilmesi için bu ayrımlar arasındaki sınırlar çizilecektir. Makalede toplumsal yaşamın farklı katmanlarını kapsa-yan karmaşık bir süreç olarak bütünleşme olgusunun ulusal ve uluslararası olmak üzere iki düzeyde analiz edilmesiyle tanım ve analiz düzeyi sorunları-nın aşılabileceği iddia edilmektedir. Anahtar kelimeler: Bütünleşme, Analiz Düzeyi, Ulusal Bütünleşme, Uluslararası Bütünleşme.
Analysis Level Of Integration Phenomenon
The purpose of this study is to discuss the level of analysis problem emerging from use of the concept of integration within the International Relations discipline without distinction between national and international levels. Accordingly , it will discuss the ways by which the concept of integration is handled in the discipline, drawing the lines between these distinctions to come up with a functional definition. The paper will argue that, with regards to the concept of integration, a complex process incorporating various layers of the societal life, the problems of definition and level of analysis will be overcome through a two-level analysis, i.e. national and international.
1990’lı yılların başında Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) dağılması Orta Asy... more 1990’lı yılların başında Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) dağılması Orta Asya’daki cumhuriyetler üzerinde büyük bir değişim ve dönüşüme yol açtı. Bu gelişmeyle Orta Asya cumhuriyetleri milliyetçi rejimler altında Sovyetler Birliği yıkıntısı üzerinde bağımsız devletler olarak ortaya çıktılar. Orta Asya’nın modern tarihinde, bu cumhuriyetlerin ulus-devletlere tam olarak nasıl dönüştüğü sorusunun yanıtı oldukça önemli ve sorgulanmaya değerdir. Bu dönüşümün nasıl gerçekleştiği ile tarihsel arka planı, günümüzün Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkileri sağlıklı bir düzlemde değerlendirebilmek ve buradaki gelişmeler hakkında öngörülerde bulunabilmek için etraflıca bilinmesi gereken konulardır. Arap dünyası ve İslam konuları başta olmak üzere, Orta Asya hakkında geniş bir birikime sahip olan antropolog Olivier Roy, “Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi” adlı eserinde Orta Asya’da Sovyetler Birliği öncesi ve sonrasında ulus oluşturma süreçlerini analiz etmeyi ve sözü edilen dönüşümü açıklamayı amaçlamaktadır.
Yöntem Kuram Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları, 2013
Uluslararası İlişkiler disiplini, sosyal bilimlerin diğer disiplinlerine oranla kısa bir geçmişe ... more Uluslararası İlişkiler disiplini, sosyal bilimlerin diğer disiplinlerine oranla kısa bir geçmişe sahiptir. Uluslararası İlişkilerin, kendi araştırma yöntemi, terminolojisi ve kuramsal birikimiyle bağımsız bir alan olmasına yönelik çalışmalar da yine yakın bir zamanın ürünü. Batı'daki gelişmelere paralel, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplini 20. yüzyıl ortalarından itibaren birtakım adımlarla gelişmeye başladı. Ancak henüz Türkiye'de Uluslararası İlişkilerin tam olarak nasıl bir çalışma alanı olması, diğer disiplinler karşısında sınırlarının belirlenmesi, bir Uluslararası İlişkiler akademisyeninin çalışmalarında yöntemsel olarak nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin konularda yeterli olgunluğa eriştiği söylenemez. Türkiye'de bu yöndeki öğretimin nasıl daha işlevsel olacağı, kuramsal nitelikteki çalışmaların nasıl artırılacağı ve hatta alana katkıda bulunacak özgün yaklaşımların geliştirilmesi konuları da yeterince irdelenerek çalışılmadı. Gelinen aşama itibariyle Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin gelişmesinde oldukça önemli olan kimliksel, yöntemsel, kuramsal ve öğretimsel sorunlar varlığını sürdürerek, hâlâ daha fazla çalışmaya ihtiyaç duymaktadır. Sözü edilen eksikliklere yönelik bir tartışma başlatmak amacıyla Uluslararası İlişkiler alanında uzun yıllardır faaliyet gösteren üç akademisyen tarafından kaleme alınan " Yöntem, Kuram, Komplo: Türk Uluslararası İlişkiler Disiplininde Vizyon Arayışları " , isimli çalışma, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplinin kuramsal azgelişmişliğinin bir uzantısı olarak meydana gelen epistemolojik ve metodolojik sorunlar bağlamında Uluslararası İlişkiler alanın önündeki makro engelleri konu edinmektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler disiplindeki kuramsal çalışmaların eksikliğinin nedenleri, bunun disiplin üzerindeki etkileri ve sonuçları epistemoloji ve yöntem sorunu olarak ele alınılmaktadır.
Kıbrıs sorunu, 1950’li yıllardan günümüze değin varlığını sürdürmektedir. Bu yönüyle uzun süre Tü... more Kıbrıs sorunu, 1950’li yıllardan günümüze değin varlığını sürdürmektedir. Bu yönüyle uzun süre Türk dış politikasını meşgul etmiştir. Bununla birlikte özellikle son dönemde Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde de zaman zaman bir engel olmaya devam etmektedir. Kıbrıs, hâlâ ikiye bölünmüş durumda ve siyasi bir çözümü bekleyerek belirsizliğini korumaktadır. Günümüze kadar gelen süreçte Uluslararası İlişkiler disipliniyle uğraşanların, tarihçilerin, sosyologların bu soruna ve adada yaşanan gelişmelere yönelik gereken ilgiyi gösterdikleri söylenebilir. Konuyla ilgili oluşmuş hacimli bir literatür de bunu kanıtlar niteliktedir. Bu literatür, genelde sorunun çözümüne yönelik çeşitli yaklaşımlar üzerinde yoğunlaşmakta ve olaylara tarihsel bir çevreden bakılan analizleri kapsamaktadır. Konuya ilişkin ideolojik ve manipülatif değerlendirmelerin bolca yer aldığı da görülmektedir. Bunlara karşın Kıbrıs’ta yaşayan toplulukların kimlik ve aidiyet duyguları, yaşananların bu topluluklar üzerindeki psikolojik etkileri ve bir arada yaşamın ortaya çıkardığı durumların psikolojisi bakımından yapılan bir analiz olması nedeniyle Prof. Dr. Vamık D. Volkan’ın çalışması ayrı bir yerde durmaktadır. Başka bir ifadeyle Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki ilişkilerinin psikolojik anlatımı ve yorumu Kıbrıs’la ilgili çalışmalar açısından bu esere özgünlük kazandırmaktadır.
Savaşların meşru zeminde gerekçelendirilmesi ve adil biçimde yürütülen temellere oturulmasına yön... more Savaşların meşru zeminde gerekçelendirilmesi ve adil biçimde yürütülen temellere oturulmasına yönelik düşüncelerin tarihi ve felsefi kökleri oldukça eskidir. Bu türden etik meselelere modern teorik bir yaklaşım geliştirmeyi deneyen bir çalışma, siyaset teorisyeni ve entelektüel Michael Walzer’e aittir. Walzer’in karşıtı olduğu ABD’nin Vietnam müdahalesi sırasında savaşlara ilişkin geliştirdiği düşünceleri, “Just and Unjust Wars: A Moral Argument With Historical Illustrations” adıyla sistematik halde ilk kez 1977 yılında İngilizce yayımlanmıştır. Bu eser, “Haklı Savaş, Haksız Savaş: Tarihten Örnekleler Desteklenmiş Ahlaki Bir Tez” adıyla 2006 yılında Türkçeye çevrilmiştir.
Ortak kimliğe yapılan vurgu doğrultusunda güvenliğe ilişkin sorunların çözülebileceğini ileri sür... more Ortak kimliğe yapılan vurgu doğrultusunda güvenliğe ilişkin sorunların çözülebileceğini ileri süren Demokratik Barış Teorisi'nin (Demokratik Peace Theory) öngördüğü biçimiyle demokrasiler barışa garanti oluşturabilir mi? Uluslararası alanda demokrasinin yaygınlaşması, barış ve güvenlik açısından pozitif etkiler doğurabilir; ancak salt demokrasi, savaşları önlemek ve barışı sağlamak açısından yeterli değil.
" Nobody's ever given peace a complete chance. Gandhi tried, Martin Luther King tried it, but the... more " Nobody's ever given peace a complete chance. Gandhi tried, Martin Luther King tried it, but they were shot (Hiç kimse barışa tam olarak bir şans vermedi. Gandhi denedi, Martin Luther King denedi ama ikisi de vuruldu.) " John Lennon Savaş, ahlaki olarak kabul edilsin ya da edilmesin, savaşanlar etik davransın ya da davranmasın bir gerçekliktir. Felsefi açıdan bakıldığında sürekli barışı hedefleyenler olduğu gibi savaşı savunan veya ahlaki bir sıkıntı olarak görmeyen görüşlere rastlamak mümkün. Bu derece önemli iki kavram üzerine eğilen bu değerlendirme kapsamında öncelikle savaş ve barış kavramlarının kuramsal olarak ele alınış biçimlerine bakılacak ve somut olarak devletlerarası ilişkilere yansıyan türleri üzerinde durulacaktır. Savaşın değişen doğasının da vurgulanacağı ve özellikle savaşın ortadan kaldırılması konusunda geleneksel olarak Realistlerin güç dengesi hipotezlerinin geçerliliği de irdelenecektir. Burada Soğuk Savaş sonrasında biçim değiştiren savaşların savaşa ve barışa ilişkin algılamaları dönüşüme uğrattığı noktasından hareket edilmektedir. Bu yeni tür savaşların ortadan kaldırılması önündeki en büyük engelin savaşların barışı sağlamaktan daha az maliyetli olması nedeniyle kendi içinde " rasyonel " olarak adlandırılan bir tercihin sonucu olarak algılandığı savunulmaktadır.
1960 yılının hemen başında uluslararası ilişkilerde analiz düzeyi meselesine ilişkin olarak Singe... more 1960 yılının hemen başında uluslararası ilişkilerde analiz düzeyi meselesine ilişkin olarak Singer tarafından yazılan " The Level-of-Analysis Problem in International Relations " adlı makale sunduğu açıklamalar ve yaptığı sınıflandırmalarla klasikleşmiş önemini korumaktadır.
Kitaptaki bölümler, Türkiye'yi çevreleyen denizlere dair tartışmaların yanı sıra boğazlar, çevre ... more Kitaptaki bölümler, Türkiye'yi çevreleyen denizlere dair tartışmaların yanı sıra boğazlar, çevre düzeni, göç, enerji, siber tehditler ve liman güvenliğine dair temel hukuki ve güvenlik sorunlarını tespit etmeyi, Türkiye'nin denizcilik vizyonu kapsamında deniz hukuku, deniz ticareti, taşımacılık, dış politika, savunma ile denizlerdeki hak ve çıkarlarını ilgilendiren gelişmeleri nesnel biçimde değerlendirmeyi, makro düzeyde Türkiye'nin deniz gücü ve denizcilik politikalarına ilişkin tartışmaları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Deniz hukuku ve güvenliği alanındaki güncel tartışmalara odaklanılan kuramsal çalışmalar yanında Ege, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Türk Boğazlarını içeren hukuk ve güvenlik odaklı konular, kitabın temel çatısını oluşturmaktadır. Bu çerçevede kuramsal bilgi üretiminin yanı sıra ortak terminolojinin kurulmasına da özen gösterilmiştir.
Değerli yazarlarımızın kalemlerinden çıkan çalışmalar şu başlıklardan oluşmaktadır: Türk Dış Politikasının Deniz Güvenliği Stratejisi, Türkiye Denizcilik idaresinin Tarihsel Gelişimi, 21. Yüzyılda Türk Deniz Kuvvetlerinin Operasyonel Yeteneği, Türk Deniz Kuvvetlerinin Modernizasyonu, Türk Boğazlan ve Montrö Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Deniz Güvenliği Politikaları ve Türkiye Yansıması, Türkiye'nin Denizdeki Enerji Güvenliği, Türkiye'nin Çevresindeki Denizlerde Kirlilik, Türkiye'nin Liman Güvenliği, Türkiye'nin Deniz Güvenliği Açısından insansız Deniz Araçlarının Kullanımı, Denizel Siber Güvenlikle Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi: Türkiye Örneği, Stratejik Açıdan Türk Boğazlan Deniz Alanı Önemi ve Geçiş Güvenliği, Doğu Akdeniz Güvenliği ve Türkiye: Stratejiler, Engellemeler, Öneriler, Doğu Akdeniz'de Hidrokarbon Kaynakları Çerçevesinde Enerji Güvenliği, Ege Denizinde Karasularının Genişliği Sorunu, Ege Denizinde Hava Sahası Genişliği Sorunu, Deniz İşletmeciliği Açısından Ege Adaları ve Türkiye-Yunanistan Kara ve Deniz Sınırının Düzensiz Göç Bağlamında Mekânsal incelemesi, Karadeniz'de Deniz Güvenliği ve Türkiye.
Deniz hukuku ve güvenliği, pratikte yüzlerce yıllık geçmişe sahip olmasına rağmen, son yıllarda e... more Deniz hukuku ve güvenliği, pratikte yüzlerce yıllık geçmişe sahip olmasına rağmen, son yıllarda ekonomik, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerle birçok araştırmacı tarafından daha sistematik biçimde ele alınmaya başlanmıştır.
Kitapta; yazarlarının görüşlerini yansıtan bölümlerin her biri kendi özgün konuları çerçevesinde denizlerdeki gelişmeler kapsamında deniz hukuku ve güvenliğine farklı bir pencereden bakmaktadır. Ele alınan konular uluslararası hukuktan politikaya, denizdeki ekonomik faaliyetlerden deniz bilimlerine, deniz işletmeciliğinden küresel deniz taşımacılığına, denizde enerji güvenliğinden deniz kirliliğine, deniz kazalarından denizdeki siber risklere, küresel ve bölgesel örneklerden Türkiye özelindeki gelişmelere uzanmakta; “Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu Çerçevesinde Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün Misyonu ve Çalışma Usulleri”, “Türk Boğazları Konusunda Uluslararası Denizcilik Örgütü’ndeki Çalışmalar”, “Deniz Emniyeti Kavramından Deniz Güvenliğine Geçiş ve 11 Eylül Sonrası Gelişmeler”, “Deniz Bilimlerinin Deniz Hukuku ve Uluslararası Denizcilik Sözleşmeleri Üzerindeki Etkisi”, “Deniz Güvenliği Harekatlarında Kuvvet Kullanımı Meselesi: Deniz Kuvvetleri Unsurları için İlgili Hukuk Rejiminin Kısa bir Tasviri”, “Denizde Ekonomik Faaliyetler ve Enerji Güvenliği”, “Küresel Deniz Ticareti ve Deniz Taşımacılığı”, “Deniz Kazalarının Hukuki Çerçevesi”, “Uluslararası Denizcilik Kural ve Düzenlemeleri Çerçevesinde Deniz Kirliliği”, “Denizcilikte Siber Güvenlik Risk Yönetimi”, “Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliği Perspektifinden Antarktika” konu başlıkları altında incelenmektedir.
Kitapta lisans ve lisans-üstü öğrencilerin yararlanabileceği biçimde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmaya çalışılmış, denizciliğin teknik terimlerinin açıklamalarına değinilmiştir. Bunların yanında kitap, genel araştırmacı ve okuyuculara da hitap etmektedir.
Bu kitapta İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da somutlaşan ulus-üstü bütünleşme sürecinin, milli... more Bu kitapta İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da somutlaşan ulus-üstü bütünleşme sürecinin, milliyetçilik ideolojisiyle gerçekleştirilen ulusal bütünleşme süreçlerine kıyasla farklılıkları ve benzerlikleri kavramsal-kuramsal çerçevede sunulmaktadır. Bu bağlamda ulusal bütünleşme süreçlerinin sonucu ulus-devletlerin milliyetçilik ideolojisi aracılığıyla inşa ettiği uluslar ile buna dayalı ulusal egemenlik ve kimlik anlayışlarından farklı, yeni bir egemenlik ve kimlik anlayışının Avrupa’daki ulus-üstü bütünleşme süreciyle yaratılıp yaratılamadığı tartışılmaktadır.
II. Uluslararası Hitit Güvenlik Çalışmaları Kongresi, 2022
11 Eylül sonrası deniz güvenliğini hedef alan terör faaliyetleri de dahil olmak üzere terörist ey... more 11 Eylül sonrası deniz güvenliğini hedef alan terör faaliyetleri de dahil olmak üzere terörist eylemlere başvuran grupların eylemlerini önceden kestirebilmek epeyce zorlaşmıştır. Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından uygulanmaya başlanan Uluslararası Gemi ve Liman Tesisi Güvenliği Kodu (ISPS Kod) ve Denizde Durumsal Farkındalık (Maritime Domain Awareness) uygulamaları bu tür faaliyetlere karşı deniz güvenliği tedbirleri sıkılaştırılsa da deniz taşımacılığı ve limanlara yönelik yıkıcı terörist saldırılar uzunca bir süredir uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmektedir. Bilgi ve iletişim olanaklarının çeşitlenmesiyle denizde terör faaliyetlerinde bulunanların saldırı planları karmaşıklaşırken; bunların karşısında tedbirler geliştirilmesi için devletlerarası istihbarat paylaşımı da aynı derecede önem kazanmaktadır. Terörist eylemlere ilişkin bilgilerin önceden toplanması, sentezlenmesi ve analiz edilmesi hem savunma planlarının biçimlenmesinde hem de kolektif küresel deniz güvenliği tedbirlerinin daha etkili olmasında kilit rol oynayabilecektir. Bu bildiride öncelikle denizdeki çeşitli terörizm faaliyetlerinin küresel deniz güvenliği açısından yol açtığı tehditler değerlendirilecektir. Daha sonra uluslararası topluluğun bu çerçevede aldığı/alabileceği tedbirlere değinilerek istihbarat paylaşımı konusunda uluslararası mekanizmaların zayıflığına dikkat çekilecektir. Anahtar Kelimeler: Deniz Güvenliği, Denizde Terörizm, İstihbarat, Denizde Durumsal Farkındalık.
Ankara Bilimsel Araştırmalar Kongresi 7 (2-4 Aralık 2022), 2022
The Role of Quantitative Research in International Relations: The Correlates of War Project
ÖZET... more The Role of Quantitative Research in International Relations: The Correlates of War Project
ÖZET
Savaş tarihi üzerine yapılan akademik araştırmalardan biri olan Savaş Korelasyonları (The Correlates of War) projesi, Uluslararası İlişkiler çalışmalarında “Davranışsalcı yaklaşım” kapsamında gündeme gelmiştir. Proje, katı pozitivist bilimsellik temelinde istatistiksel/matematiksel verilerle savaşların nedenleri hakkında kavramsal-kuramsal çerçeve geliştirmeye odaklanmıştır. Ne var ki, projeyi kurgulayanlar hedeflerini tam olarak gerçekleştiremese de 1815’ten itibaren yaşanan savaşlar hakkında genel veri analizi ve stratejik karar verme süreçleri başta olmak üzere sadece temel bilgiler sunan veri tabanları oluşturabilmişlerdir. Nicel araştırma verileri, Uluslararası İlişkilerdeki savaş çalışmaları için önemli olsa da Savaş Korelasyonları deneyiminin gösterdiği üzere doğa bilimlerindeki gibi tümevarım yöntemini kullanan çalışmaların genel bir teori oluşturma olasılığı nispeten zayıftır. Bildiri kapsamında Uluslararası İlişkilerde nicel araştırma verilerinin kullanımının sınırları belirlenmediği takdirde bilimsel çalışmalardaki kuramsal-analitik bakışın da aynı çerçevede eksik kalacağına dikkat çekilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Savaş Korelasyonları, Nicel araştırma, Pozitivizm, Tümevarım yöntemi
ABSTRACT
The Correlates of War, one of the academic research projects on the history of war, came to the fore within the scope of the “Behavioral approach” in International Relations. The project focused on developing a conceptual-theoretical framework about the causes of wars with statistical/mathematical data based on strict positivist scientificity. However, although the project creators could not fully realize their goals, they could create databases that provide only basic information, especially general data analysis and strategic decision-making processes, about the wars that took place since 1815. While quantitative research data is essential for war studies in IR, studies using inductive methods such as those in the natural sciences are relatively unlikely to form a general theory, as the experience of Correlates of War shows. Within the scope of the paper, it is pointed out that if the limits of the use of quantitative research data in International Relations are not determined, the theoretical-analytical perspective in scientific studies will be incomplete within the same framework.
Keywords: The Correlates of War, Quantitative research, Positivism, Inductive method
Uploads
Anahtar Kelimeler: Denizde Şiddet, Denizde Terörizm, Deniz Güvenliği, Küresel Güvenlik, Hukuki Kurallar
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliğini artırmak ile deniz çevresini korumak için alınan tedbirler ve oluşturulan kurallar devletlerarasında siya-si, ekonomik ve askerî ilişkilerden bağımsız değildir. Deniz hukuku ve deniz güvenliğinin uluslararası niteliğe sahip konularla ilgili olması denizcilik faali-yetlerinin düzenlenmesi ve uygulanmasına ilişkin kolektif girişimlerin de bu boyutlar çerçevesinde anlamlandırılmasını gerekli kılmaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütünün Misyonu:
Birleşmiş Milletler (BM) özel uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization-IMO) denizcilik faa-liyetlerinin düzenlenmesi, deniz güvenliğinin temin edilmesi ve deniz çev-resinin korunmasıyla yetkili kılınmış bir örgüttür. Diğer BM özel uzmanlık kuruluşlarının gördüğü işleve benzer şekilde kendisinden beklenen teknik alanda faaliyet göstermektedir. BM ile koordineli çalışmasının yanında ken-di tüzel kişiliğine sahip olarak denizcilikle ilgili karar, kod, kılavuz ve sözleşmeleri oluşturmaktan sorumludur.
Anahtar Kelimeler: Pan-milliyetçilik, Pan-Arabizm, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Suriye, Mısır.
A FAILED PAN-NATIONALIST INITIATIVE:
THE UNITED ARAB REPUBLIC
Abstract
In this study, the developments on the axis of the United Arab Republic (UAR) which was formed by Egypt and Syria on the basis of the Pan-Arabism ideology in 1958 and continued until 1961, will be analyzed. In this context, first, how pan-nationalism was handled as a concept will be stressed, later on this ground Pan-Arabism’s development and UAR’s political and economic based failures will be evaluated in the historical framework. This study assumes that pan-nationalist movements are difficult to achieve due to conflict of interests their excluding difierences in the context of harmonizing their internal dynamics. It also assumes that these movements are not accepted by the current international system due to their involving policies which aim to change present borders. Accordingly, it will be claimed that the UAR experience failed because of these internal and external predicaments of those pan-nationalist movements.
Keywords: Pan-nationalism, Pan-Arabism, United Arabic Republic, Syria, Egypt.
Неудачная Паннационалистическая Инициатива:
Объединенная Арабская Республика
Резюме
Данная статья посвящена анализу событий, произошедших на фоне объявленной в 1958 году Египтом и Сирией на основе идеологии «пан-арабизма» и просуществовавшей до 1961 года Объединенной Арабской Республики (ОАР). В связи с этим, в первую очередь особое внимание уделяется видам паннационализма как научного понятия, далее рассматривается развитие на этой основе идеологии пан-арабизма, политические и экономические неудачи ОАР и их оценка в историческом контексте.
В исследовании выдвинута идея о том, что паннационалистические движения не могут быть приняты существующей мировой системой из-за их отрицания различий в рамках развития собственной непохожей внутренней динамики и столкновения интересов, а также из-за стремления данной политики изменить существующие границы. Данное исследование объясняет, что паннационалистические движения по своим внутренним и внешним структурным противоречиям делают идею ОАР неудачной.
Ключевые слова: паннационализм, пан-арабизм, Объединенная Арабская Республика, Сирия, Египет.
Analysis Level Of Integration Phenomenon
The purpose of this study is to discuss the level of analysis problem emerging from use of the concept of integration within the International Relations discipline without distinction between national and international levels. Accordingly , it will discuss the ways by which the concept of integration is handled in the discipline, drawing the lines between these distinctions to come up with a functional definition. The paper will argue that, with regards to the concept of integration, a complex process incorporating various layers of the societal life, the problems of definition and level of analysis will be overcome through a two-level analysis, i.e. national and international.
Anahtar Kelimeler: Denizde Şiddet, Denizde Terörizm, Deniz Güvenliği, Küresel Güvenlik, Hukuki Kurallar
Soğuk Savaş atmosferinde deniz güvenliğini artırmak ile deniz çevresini korumak için alınan tedbirler ve oluşturulan kurallar devletlerarasında siya-si, ekonomik ve askerî ilişkilerden bağımsız değildir. Deniz hukuku ve deniz güvenliğinin uluslararası niteliğe sahip konularla ilgili olması denizcilik faali-yetlerinin düzenlenmesi ve uygulanmasına ilişkin kolektif girişimlerin de bu boyutlar çerçevesinde anlamlandırılmasını gerekli kılmaktadır.
Uluslararası Denizcilik Örgütünün Misyonu:
Birleşmiş Milletler (BM) özel uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization-IMO) denizcilik faa-liyetlerinin düzenlenmesi, deniz güvenliğinin temin edilmesi ve deniz çev-resinin korunmasıyla yetkili kılınmış bir örgüttür. Diğer BM özel uzmanlık kuruluşlarının gördüğü işleve benzer şekilde kendisinden beklenen teknik alanda faaliyet göstermektedir. BM ile koordineli çalışmasının yanında ken-di tüzel kişiliğine sahip olarak denizcilikle ilgili karar, kod, kılavuz ve sözleşmeleri oluşturmaktan sorumludur.
Anahtar Kelimeler: Pan-milliyetçilik, Pan-Arabizm, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Suriye, Mısır.
A FAILED PAN-NATIONALIST INITIATIVE:
THE UNITED ARAB REPUBLIC
Abstract
In this study, the developments on the axis of the United Arab Republic (UAR) which was formed by Egypt and Syria on the basis of the Pan-Arabism ideology in 1958 and continued until 1961, will be analyzed. In this context, first, how pan-nationalism was handled as a concept will be stressed, later on this ground Pan-Arabism’s development and UAR’s political and economic based failures will be evaluated in the historical framework. This study assumes that pan-nationalist movements are difficult to achieve due to conflict of interests their excluding difierences in the context of harmonizing their internal dynamics. It also assumes that these movements are not accepted by the current international system due to their involving policies which aim to change present borders. Accordingly, it will be claimed that the UAR experience failed because of these internal and external predicaments of those pan-nationalist movements.
Keywords: Pan-nationalism, Pan-Arabism, United Arabic Republic, Syria, Egypt.
Неудачная Паннационалистическая Инициатива:
Объединенная Арабская Республика
Резюме
Данная статья посвящена анализу событий, произошедших на фоне объявленной в 1958 году Египтом и Сирией на основе идеологии «пан-арабизма» и просуществовавшей до 1961 года Объединенной Арабской Республики (ОАР). В связи с этим, в первую очередь особое внимание уделяется видам паннационализма как научного понятия, далее рассматривается развитие на этой основе идеологии пан-арабизма, политические и экономические неудачи ОАР и их оценка в историческом контексте.
В исследовании выдвинута идея о том, что паннационалистические движения не могут быть приняты существующей мировой системой из-за их отрицания различий в рамках развития собственной непохожей внутренней динамики и столкновения интересов, а также из-за стремления данной политики изменить существующие границы. Данное исследование объясняет, что паннационалистические движения по своим внутренним и внешним структурным противоречиям делают идею ОАР неудачной.
Ключевые слова: паннационализм, пан-арабизм, Объединенная Арабская Республика, Сирия, Египет.
Analysis Level Of Integration Phenomenon
The purpose of this study is to discuss the level of analysis problem emerging from use of the concept of integration within the International Relations discipline without distinction between national and international levels. Accordingly , it will discuss the ways by which the concept of integration is handled in the discipline, drawing the lines between these distinctions to come up with a functional definition. The paper will argue that, with regards to the concept of integration, a complex process incorporating various layers of the societal life, the problems of definition and level of analysis will be overcome through a two-level analysis, i.e. national and international.
Değerli yazarlarımızın kalemlerinden çıkan çalışmalar şu başlıklardan oluşmaktadır: Türk Dış Politikasının Deniz Güvenliği Stratejisi, Türkiye Denizcilik idaresinin Tarihsel Gelişimi, 21. Yüzyılda Türk Deniz Kuvvetlerinin Operasyonel Yeteneği, Türk Deniz Kuvvetlerinin Modernizasyonu, Türk Boğazlan ve Montrö Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Deniz Güvenliği Politikaları ve Türkiye Yansıması, Türkiye'nin Denizdeki Enerji Güvenliği, Türkiye'nin Çevresindeki Denizlerde Kirlilik, Türkiye'nin Liman Güvenliği, Türkiye'nin Deniz Güvenliği Açısından insansız Deniz Araçlarının Kullanımı, Denizel Siber Güvenlikle Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi: Türkiye Örneği, Stratejik Açıdan Türk Boğazlan Deniz Alanı Önemi ve Geçiş Güvenliği, Doğu Akdeniz Güvenliği ve Türkiye: Stratejiler, Engellemeler, Öneriler, Doğu Akdeniz'de Hidrokarbon Kaynakları Çerçevesinde Enerji Güvenliği, Ege Denizinde Karasularının Genişliği Sorunu, Ege Denizinde Hava Sahası Genişliği Sorunu, Deniz İşletmeciliği Açısından Ege Adaları ve Türkiye-Yunanistan Kara ve Deniz Sınırının Düzensiz Göç Bağlamında Mekânsal incelemesi, Karadeniz'de Deniz Güvenliği ve Türkiye.
Kitapta; yazarlarının görüşlerini yansıtan bölümlerin her biri kendi özgün konuları çerçevesinde denizlerdeki gelişmeler kapsamında deniz hukuku ve güvenliğine farklı bir pencereden bakmaktadır. Ele alınan konular uluslararası hukuktan politikaya, denizdeki ekonomik faaliyetlerden deniz bilimlerine, deniz işletmeciliğinden küresel deniz taşımacılığına, denizde enerji güvenliğinden deniz kirliliğine, deniz kazalarından denizdeki siber risklere, küresel ve bölgesel örneklerden Türkiye özelindeki gelişmelere uzanmakta; “Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliğinin Uluslararası Boyutu Çerçevesinde Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün Misyonu ve Çalışma Usulleri”, “Türk Boğazları Konusunda Uluslararası Denizcilik Örgütü’ndeki Çalışmalar”, “Deniz Emniyeti Kavramından Deniz Güvenliğine Geçiş ve 11 Eylül Sonrası Gelişmeler”, “Deniz Bilimlerinin Deniz Hukuku ve Uluslararası Denizcilik Sözleşmeleri Üzerindeki Etkisi”, “Deniz Güvenliği Harekatlarında Kuvvet Kullanımı Meselesi: Deniz Kuvvetleri Unsurları için İlgili Hukuk Rejiminin Kısa bir Tasviri”, “Denizde Ekonomik Faaliyetler ve Enerji Güvenliği”, “Küresel Deniz Ticareti ve Deniz Taşımacılığı”, “Deniz Kazalarının Hukuki Çerçevesi”, “Uluslararası Denizcilik Kural ve Düzenlemeleri Çerçevesinde Deniz Kirliliği”, “Denizcilikte Siber Güvenlik Risk Yönetimi”, “Deniz Hukuku ve Deniz Güvenliği Perspektifinden Antarktika” konu başlıkları altında incelenmektedir.
Kitapta lisans ve lisans-üstü öğrencilerin yararlanabileceği biçimde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmaya çalışılmış, denizciliğin teknik terimlerinin açıklamalarına değinilmiştir. Bunların yanında kitap, genel araştırmacı ve okuyuculara da hitap etmektedir.
Awareness) uygulamaları bu tür faaliyetlere karşı deniz güvenliği tedbirleri sıkılaştırılsa da deniz taşımacılığı ve limanlara yönelik yıkıcı terörist saldırılar uzunca bir süredir uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmektedir. Bilgi ve iletişim olanaklarının çeşitlenmesiyle denizde
terör faaliyetlerinde bulunanların saldırı planları karmaşıklaşırken; bunların karşısında tedbirler geliştirilmesi için devletlerarası istihbarat paylaşımı da aynı derecede önem kazanmaktadır. Terörist eylemlere ilişkin bilgilerin önceden toplanması, sentezlenmesi ve analiz edilmesi hem
savunma planlarının biçimlenmesinde hem de kolektif küresel deniz güvenliği tedbirlerinin daha etkili olmasında kilit rol oynayabilecektir. Bu bildiride öncelikle denizdeki çeşitli terörizm faaliyetlerinin küresel deniz güvenliği açısından yol açtığı tehditler değerlendirilecektir. Daha
sonra uluslararası topluluğun bu çerçevede aldığı/alabileceği tedbirlere değinilerek istihbarat paylaşımı konusunda uluslararası mekanizmaların zayıflığına dikkat çekilecektir. Anahtar Kelimeler: Deniz Güvenliği, Denizde Terörizm, İstihbarat, Denizde
Durumsal Farkındalık.
ÖZET
Savaş tarihi üzerine yapılan akademik araştırmalardan biri olan Savaş Korelasyonları (The Correlates of War) projesi, Uluslararası İlişkiler çalışmalarında “Davranışsalcı yaklaşım” kapsamında gündeme gelmiştir. Proje, katı pozitivist bilimsellik temelinde istatistiksel/matematiksel verilerle savaşların nedenleri hakkında kavramsal-kuramsal çerçeve geliştirmeye odaklanmıştır. Ne var ki, projeyi kurgulayanlar hedeflerini tam olarak gerçekleştiremese de 1815’ten itibaren yaşanan savaşlar hakkında genel veri analizi ve stratejik karar verme süreçleri başta olmak üzere sadece temel bilgiler sunan veri tabanları oluşturabilmişlerdir. Nicel araştırma verileri, Uluslararası İlişkilerdeki savaş çalışmaları için önemli olsa da Savaş Korelasyonları deneyiminin gösterdiği üzere doğa bilimlerindeki gibi tümevarım yöntemini kullanan çalışmaların genel bir teori oluşturma olasılığı nispeten zayıftır. Bildiri kapsamında Uluslararası İlişkilerde nicel araştırma verilerinin kullanımının sınırları belirlenmediği takdirde bilimsel çalışmalardaki kuramsal-analitik bakışın da aynı çerçevede eksik kalacağına dikkat çekilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Savaş Korelasyonları, Nicel araştırma, Pozitivizm, Tümevarım yöntemi
ABSTRACT
The Correlates of War, one of the academic research projects on the history of war, came to the fore within the scope of the “Behavioral approach” in International Relations. The project focused on developing a conceptual-theoretical framework about the causes of wars with statistical/mathematical data based on strict positivist scientificity. However, although the project creators could not fully realize their goals, they could create databases that provide only basic information, especially general data analysis and strategic decision-making processes, about the wars that took place since 1815. While quantitative research data is essential for war studies in IR, studies using inductive methods such as those in the natural sciences are relatively unlikely to form a general theory, as the experience of Correlates of War shows. Within the scope of the paper, it is pointed out that if the limits of the use of quantitative research data in International Relations are not determined, the theoretical-analytical perspective in scientific studies will be incomplete within the same framework.
Keywords: The Correlates of War, Quantitative research, Positivism, Inductive method