Asst. Prof. Kalam and Islamic Sects, Ordu University.(İslâm Düşüncesi, Klasik İslâm Mezhepleri (Mu'tezile), Mu'tezile Kelâmı ve Kâdî Abdülcebbâr’ın Kelâm Düşüncesi üzerine yoğunlaşmaktadır...) (Focuses on Classical Islamic Thought and Sects (Mu'tazilah), Theology of Mu'tazilah and Theological Thought of Qadi Abd al-Jabbar...)
Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin ye... more Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin yer aldığı bilinmektedir. İslâm düşünce tarihine bakıldığında kader ile ilgili bazı yaklaşım farklılıklarının siyasî ve itikâdî zemine çekilerek tartışma konusu edildiği görülmektedir. Bu tartışma ortamında da Müslümanlar arasında karşılıklı fikir alışverişi ve anlayıştan ziyade derin ayrılıklar vuku bulmuştur. Halen Müslümanlar birtakım yanlış kader algılarının sebep olduğu sorunlu uygulamalara ve düşüncelere yönelmektedir. Bu durumun kuşaktan kuşağa aktarılması noktasında sorunlu alanları mercek altına almak gerekmektedir. Bu kapsamda bireylerin kader inancını ve algılarını aile ve okul gibi ortamlardan etkilenerek aldığı düşünüldüğünde örgün eğitim kurumlarında din eğitimi veren öğretmenlerin kader inancına yönelik yaklaşım ve tutumlarının öğrenciler üzerinde belirleyici ve etkili olduğu düşünülmektedir. Öğretmenlerin kader algılarının ne gibi neticeler verdiği, nasıl şekillendiği ve meseleye dair ne tür bir hazır bulunuşluk içinde olduklarının incelenmesi, çalışmamızın konusunu ve amacını teşkil etmektedir. Milli Eğitim bakanlığında görev yapan öğretmenlerden oluşan bir örneklem grubuyla yapılan bu araştırmada İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, çeşitli sosyo-demografik değişkenler ve araştırmacı tarafından hazırlanan sorular aracılığıyla test edilmiştir. İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, birbirinden farklı, aralarındaki korelasyonun güçlü ve anlamlı tutulmaya çalışıldığı sorulardan oluşan anket yöntemiyle ölçülmüştür. Neticede elde edilen bulgulara göre örneklem grubu içerisinde mezhebî aidiyet, dinî bilgi, dinin temel referans kaynaklarını doğru yorumlayabilme, kader ile ilgili temel kavram ve yaklaşımları bilme ve bunları doğru kullanabilme gibi sorulara verilen cevapların yoğunluğu dikkate alındığında bazı problemli alanlar olduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte örneklem grupta yaş değişkenine bağlı olarak bazı mezhebî konulara yaklaşımlarda anlamlı farklılaşma tespit edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki bu ve benzeri çalışmalar neticesinde, İslâm inanç esasları otantik yapısına uygun bir şekilde ele alınmalı ve din ile dinî yorumun arasındaki doğal farklılık muhafaza edilmelidir. Bu çalışmayla birlikte din ile mezhebin nasıl anlaşılması gerektiği gibi bazı yöntemsel hassasiyetlerin önemi daha da artmış görünmektedir.
Kâdî Abdülcebbâr Abbâsîler’in zayıflayıp Büveyhîler’in siyaseten yükselişe geçtiği bir dönemde ön... more Kâdî Abdülcebbâr Abbâsîler’in zayıflayıp Büveyhîler’in siyaseten yükselişe geçtiği bir dönemde önemli siyasî görevleri icrâ eden ve Mu‘tezilî düşüncenin önde gelen kelâmcıları arasında yer almaktadır. Bundan dolayı hem siyasî hem de kelâmî görüşleri aynı zamanda ekolünü de temsil etmektedir. Bu durumu destekleyen bir başka veri de elimizdeki Mu‘tezilî kaynakların önemli bir kısmının kendisine ait eserler oluşudur. Böylelikle Mu‘tezilî düşünce üzerine konuşurken bir yönüyle Kâdî Abdülcebbâr’ın eserlerinin çerçevesi ve ufku kadar hareket edilebilmektedir. Hal böyleyken Kâdî Abdülcebbâr’ı ve eserlerini anlamak büyük oranda mezhebini anlamak olacakken kendisinin ancak ulaşılabilen görüşleri de Mu‘tezile’nin yeni ufukları olarak görülebilir. Kâdî Abdülcebbâr’ın son yıllarda tahkîk edilerek bilim dünyasına sunulan ve Hadis ilmine dâir te’lif etmiş olduğu el-Emâlî adlı eseri bu çalışmanın ana kaynağı mesabesindedir. Bu eser dikkatle incelendiğinde Kâdî’nın hem ilmî kişiliği hem de kelâmî metodolojisine yönelik farklı bakış açıları barındırdığı anlaşılabilecektir. Elinizdeki çalışmada el-Emâlî’den olası birçok yönüyle değil özellikle de tasavvuf düşüncesini temerküz etmiş zühd kavramı ve bununla ilişkili bazı hadislerin yorumlarına odaklanılmaktadır. Bu ameliye esnasında da Kâdî Abdülcebbâr’ın hadisçi yönünden ziyâde mütekellim kişiliğine vurgu yapılacaktır. Mu‘tezilî düşüncenin ve Kâdî Abdülcebbâr’ın zühd hakkındaki bazı görüşleri el-Emâlî’de yer verdiği hadislerle irtibatlandırılmış ve kısaca açıklanmıştır. Bu açıklamalardan da yola çıkarak Kâdî Abdülcebbâr’ın Emr bi’l-Ma‘rûf ve Nehiy ani’l-Münker prensibinin ahlâkî boyutuna katkı verebilecek bazı yaklaşımları da kavranabilecektir.
Ordu üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Jul 31, 2019
Klasik donem Islâm mezhepleri/firkalari zamanin ruhuna gore yeniden ele alinabilir mi? Klasik mez... more Klasik donem Islâm mezhepleri/firkalari zamanin ruhuna gore yeniden ele alinabilir mi? Klasik mezheplerin gerek dusunce yapisi gerekse sosyolojik birikimi bugune nasil tasinabilir? Neler soyler? Klasik Islâm dusunce ekolleri bugune tam anlamiyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazari birikimin farkliligi nasil ifade edilmelidir? Bu gibi sorularin modern donemlerde Islâm dusuncesinin nerelerine tekâbul ettigini ortaya koymak ve bugunun sorun ve soylemlerini asirlar oncesinin birikimiyle ozdeslestirmek daha baska acmazlari da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadigi ve surekli akis icinde oldugu asikârdir. Bu gercege aykiri cikarimlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarina davetiye cikarmak demektir. Bu konuda yapilan calismalarin dikkat cektigi bazi hususlar oldugu gibi eksik ve gozden kacan onemli noktalar da mevcuttur. Orneklem olarak aldigimiz Neo Mu’tezile soylemini, zikrettigimiz sorular etrafinda dusunmek, tarih sahnesinden cekilmis bir klasik dusunce okulu olan Mu’tezile’nin bu modern soylemle bazi yonler uzerinden irtibatinin kurulmasi tarihi ve nazari yonden birtakim problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada dusunce ekollerinin fikri birikimlerinin tarihsel bir surec icinde ve o gunun sartlarinda degerlendirilmesi oldukca muhim bir yerde durmaktadir. Her ne kadar klasik donemin dusunce ekolleri tarihten cekilmis olsa da zihniyet ve ruh olarak baska sekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karsilastirmali zihniyet analizlerine tarihi bakis acilarini da dikkate alarak yogunlasmak gerekir. Calismamizda, modern zamanlarin bazi cikarimlarindan yola cikilarak yapilan “Akilci-Islâmi” yorumlarin Mu’tezile dusunce gelenegiyle irtibatlandirilip “Neo Mu’tezile” adiyla yeniden sunulmasinin bazi sakincali ve karmasik yonlerine dikkat cekip, bu durumun yanlis okumalara sebebiyet vermemesi noktasinda onerilerimizi sunacagiz. Islâm Dusunce Ekolleri Gelenegini bir butun olarak okuma, anlayici-aciklama ve tasviri-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini calismamizda on planda tutmaya gayret gosterecegiz.
Öz İslâm düşüncesini incelerken bazı yapısal zorluklara okuma ve anlamlandırma biçimlerindeki boz... more Öz İslâm düşüncesini incelerken bazı yapısal zorluklara okuma ve anlamlandırma biçimlerindeki bozukluklar da eklenebilir. Düşünceyi meydana gelip geliştiği doğasından kopuk ele almak ne kadar eksikse, aniden ölüp yok olan bir nesne gibi algılamak da o denli yanlıştır. Düşüncenin tarihini sadece bir ekol veya şahsın etrafında düşünmek ne kadar yanlıysa, sadece bir devlete veya hanedana ithaf etmek de o derecede yanıltıcıdır. Siyasî tarihin başarılarını düşüncenin tarihine yormak ne kadar bütünlükten uzak bir bakış açısıysa, siyasî tarihin başarısızlıklarından ötürü düşünceyi mahkûm etmek de o kadar sorgulanmaya açıktır. Bu yaklaşımlar ışığında ele alınan Kâdî Abdülcebbâr, Mu‘tezilî düşüncenin en önemli temsilcilerindendir. Kendisi Büveyhîlerin sarayında etkin görevlerde bulunduğu gibi ekolünün düşünsel serüveninde başat isimler-dendir. Bu makale, kendisinin görüşlerini yansıtan eserlerini yazdığı serencamı siyasî ilişkiler üzerinden aydın-latmaya çalışmaktadır. Bu vesileyle hem Kâdî Abdülcebbâr hem de Mu‘tezile kelâm düşüncesi üzerindeki bazı soru işaretleri giderilmeye çalışılmıştır. Böylelikle Kâdî Abdülcebbâr üzerinden oluşan fikirler dünyasına farklı perspektifler sunulabilecektir.
Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin ye... more Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin yer aldığı bilinmektedir. İslâm düşünce tarihine bakıldığında kader ile ilgili bazı yaklaşım farklılıklarının siyasî ve itikâdî zemine çekilerek tartışma konusu edildiği görülmektedir. Bu tartışma ortamında da Müslümanlar arasında karşılıklı fikir alışverişi ve anlayıştan ziyade derin ayrılıklar vuku bulmuştur. Halen Müslümanlar birtakım yanlış kader algılarının sebep olduğu sorunlu uygulamalara ve düşüncelere yönelmektedir. Bu durumun kuşaktan kuşağa aktarılması noktasında sorunlu alanları mercek altına almak gerekmektedir. Bu kapsamda bireylerin kader inancını ve algılarını aile ve okul gibi ortamlardan etkilenerek aldığı düşünüldüğünde örgün eğitim kurumlarında din eğitimi veren öğretmenlerin kader inancına yönelik yaklaşım ve tutumlarının öğrenciler üzerinde belirleyici ve etkili olduğu düşünülmektedir. Öğretmenlerin kader algılarının ne gibi neticeler verdiği, nasıl şekillendiği ve meseleye dair ne tür bir hazır bulunuşluk içinde olduklarının incelenmesi, çalışmamızın konusunu ve amacını teşkil etmektedir. Milli Eğitim bakanlığında görev yapan öğretmenlerden oluşan bir örneklem grubuyla yapılan bu araştırmada İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, çeşitli sosyo-demografik değişkenler ve araştırmacı tarafından hazırlanan sorular aracılığıyla test edilmiştir. İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, birbirinden farklı, aralarındaki korelasyonun güçlü ve anlamlı tutulmaya çalışıldığı sorulardan oluşan anket yöntemiyle ölçülmüştür. Neticede elde edilen bulgulara göre örneklem grubu içerisinde mezhebî aidiyet, dinî bilgi, dinin temel referans kaynaklarını doğru yorumlayabilme, kader ile ilgili temel kavram ve yaklaşımları bilme ve bunları doğru kullanabilme gibi sorulara verilen cevapların yoğunluğu dikkate alındığında bazı problemli alanlar olduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte örneklem grupta yaş değişkenine bağlı olarak bazı mezhebî konulara yaklaşımlarda anlamlı farklılaşma tespit edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki bu ve benzeri çalışmalar neticesinde, İslâm inanç esasları otantik yapısına uygun bir şekilde ele alınmalı ve din ile dinî yorumun arasındaki doğal farklılık muhafaza edilmelidir. Bu çalışmayla birlikte din ile mezhebin nasıl anlaşılması gerektiği gibi bazı yöntemsel hassasiyetlerin önemi daha da artmış görünmektedir.
Our study has aimed to focus on the theological views of Qādī Abd al-Jabbār (d. 415/1025) within ... more Our study has aimed to focus on the theological views of Qādī Abd al-Jabbār (d. 415/1025) within the scope of the differentiation of Mu‘tazilite thought. In this context, Qādī Abd al-Jabbār, whose conception of faith we have examined as an example under the principle of al-manzilah bayna al-manzilatayn of his school, differs from his Salaf scholars in some aspects, and most important of all, he is in the comments that try to restatement his school’s conception of faith. In addition to the books of al-Mughnī, al-Mukhtasar fī Usūl al-Dīn, Fadl al-I‘tizāl, Kitāb Usūl al-Khamsah, Sharh al-Usūl al-Khamsah besides Mutashabih al-Qur’ān and Tanzīh al-Qur’ān ‘an al-Maṭāin whom he wrote about the field of Kalām and while the role of the school of conveying his theological knowledge is obvious, what his work named as al-Amalī, which is referred to himself, but gives weight to the evidence of hadiths in the explanation of his theological views, includes different perspectives. In this context, ...
Klasik Düşünceden Modern Düşünceye, Mu'tezile ve Yeni Mu'tezile Söylemi, 2019
Özet:
Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Kla... more Özet: Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Klasik mezheplerin gerek düşünce yapısı gerekse sosyolojik birikimi bugüne nasıl taşınabilir? Neler söyler? Klasik İslâm düşünce ekolleri bugüne tam anlamıyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazarî birikimin farklılığı nasıl ifade edilmelidir? Bu gibi soruların modern dönemlerde İslâm düşüncesinin nerelerine tekâbül ettiğini ortaya koymak ve bugünün sorun ve söylemlerini asırlar öncesinin birikimiyle özdeşleştirmek daha başka açmazları da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadığı ve sürekli akış içinde olduğu aşikârdır. Bu gerçeğe aykırı çıkarımlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarına davetiye çıkarmak demektir. Bu konuda yapılan çalışmaların dikkat çektiği bazı hususlar olduğu gibi eksik ve gözden kaçan önemli noktalar da mevcuttur. Örneklem olarak aldığımız Yeni/Neo Mu'tezile söylemini, zikrettiğimiz sorular etrafında düşünmek, tarih sahnesinden çekilmiş bir klasik düşünce okulu olan Mu'tezile'nin bu modern söylemle bazı yönler üzerinden irtibatının kurulması tarihî ve nazarî yönden birtakım problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada düşünce ekollerinin fikrî birikimlerinin tarihsel bir süreç içinde ve o günün şartlarında değerlendirilmesi oldukça mühim bir yerde durmaktadır. Her ne kadar klasik dönemin düşünce ekolleri tarihten çekilmiş olsa da zihniyet ve ruh olarak başka şekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karşılaştırmalı zihniyet analizlerine tarihî bakış açılarını da dikkate alarak yoğunlaşmak gerekir. Çalışmamızda, modern zamanların bazı çıkarımlarından yola çıkılarak yapılan "Akılcı-İslâmî" yorumların Mu'tezile düşünce geleneğiyle irtibatlandırılıp "Yeni/Neo Mu'tezile" adıyla yeniden sunulmasının bazı sakıncalı ve karmaşık yönlerine dikkat çekip, bu durumun yanlış okumalara sebebiyet vermemesi noktasında önerilerimizi sunacağız. İslâm Düşünce Ekolleri Geleneğini bir bütün olarak okuma, anlayıcı-açıklama ve tasvîrî-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini çalışmamızda ön planda tutmaya gayret göstereceğiz. Anahtar Kelimeler: İslâm Düşüncesi Ekolleri, Mezhep, Mu'tezile, Çağdaş İslâm Düşüncesi, Yeni/Neo Mu'tezile. Abstract: Is it possible to reconsider the Islamic sects/denominations according to the spirit of time? How can the thought structure and sociological accumulation of classical sects be carried to the present? What does it say? If the classical Islamic schools of thought are not fully transferred to today, how should the differentiation of naming and theoretical accumulation be expressed? Identifying the question of Islamic thought in modern times and identifying today's problems and discourses with the accumulation of centuries ago brings with them other impasses. It is clear that history is not frozen and is in constant flow. This means making inaccurate inferences and comments; anachronism, time-ideas and concept shifts are invitations. There are some points that draw attention to the studies on this subject as well as missing and overlooked important points. As a sample, we think about the Neo Mu'tazilah discourse, the questions around the questions we have mentioned, and the establishment of the connection between Mu'tazilah, which is a classical school of thought, drawn from the stage of history, through some aspects of this modern discourse, which brings about some problems in historical and theoretical terms. At this point, it is important to consider the intellectual accumulations of schools of thought in a historical process and under the conditions of that day. Although the schools of thought of the classical period have been withdrawn from history, they can make themselves felt in other ways as mentality and spirit. This situation should be followed and comparative mindset analyzes should be concentrated considering the historical perspectives. In our study, we will present some suggestions about some objectionable and complex aspects of "Rational-Islamic" interpretations based on some implications of modern times and the re-introduction of the "Neo Mu'tazilah" with the Mu'tazilah thinking tradition and do not give false readings. Reading the tradition of Islamic Thought Schools as a whole and we will try to keep the principles of descriptivity and understanding-explanatory in the foreground in our study.
Akıl-vahiy ilişkisi, aklın vahiyden bağımsız olarak hakikati kavrayıp kavrayamayacağı, aklın sını... more Akıl-vahiy ilişkisi, aklın vahiyden bağımsız olarak hakikati kavrayıp kavrayamayacağı, aklın sınırlarının ne olduğu klasik İslâm düşüncesinin temel tartışma konularından birini teşkil etmektedir. İslam dünyasında fırkalara veya itikadî mezheplere ayrılmanın, farklı ekol ve düşünce akımlarının oluşmasının arka planındaki en önemli etmenlerden biri olarak bu tartışmalar gösterilmektedir. Ehl-i Hadîs âlimler ile bazı sûfîler dışındaki Müslüman düşünürler, Tanrı’nın varlığı ve birliği, nübüvvetin gerekliliği gibi inanç esasları ile ilgili hususların akılla bilinebileceğini ileri sürmüşlerdir. İmanın epistemik temellere dayalı olmasını, yani taklidî değil de tahkikî iman seviyesine yükseltilmesini şart koşmuşlardır. Hatta Mu‘tezilî, Mâtürîdî ve Meşşâî düşünürlerin çoğu akla vahiy karşısında öncelik vererek, bu ikisinin çelişmesi halinde aklın esas alınması gerektiğini söyleyerek rasyonalist bir tavır sergilemişlerdir. Ehl-i Hadîs düşünürleri ile sûfîler ise inanç esaslarının doğruluğunun tespitinde aklın kendi başına bir karara varamayacağını, bu yüzden vahyin aklın da hareket alanlarını belirleyip kontrol altına alarak esas alınması gerektiğini iddia etmişlerdir.
Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin ye... more Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin yer aldığı bilinmektedir. İslâm düşünce tarihine bakıldığında kader ile ilgili bazı yaklaşım farklılıklarının siyasî ve itikâdî zemine çekilerek tartışma konusu edildiği görülmektedir. Bu tartışma ortamında da Müslümanlar arasında karşılıklı fikir alışverişi ve anlayıştan ziyade derin ayrılıklar vuku bulmuştur. Halen Müslümanlar birtakım yanlış kader algılarının sebep olduğu sorunlu uygulamalara ve düşüncelere yönelmektedir. Bu durumun kuşaktan kuşağa aktarılması noktasında sorunlu alanları mercek altına almak gerekmektedir. Bu kapsamda bireylerin kader inancını ve algılarını aile ve okul gibi ortamlardan etkilenerek aldığı düşünüldüğünde örgün eğitim kurumlarında din eğitimi veren öğretmenlerin kader inancına yönelik yaklaşım ve tutumlarının öğrenciler üzerinde belirleyici ve etkili olduğu düşünülmektedir. Öğretmenlerin kader algılarının ne gibi neticeler verdiği, nasıl şekillendiği ve meseleye dair ne tür bir hazır bulunuşluk içinde olduklarının incelenmesi, çalışmamızın konusunu ve amacını teşkil etmektedir. Milli Eğitim bakanlığında görev yapan öğretmenlerden oluşan bir örneklem grubuyla yapılan bu araştırmada İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, çeşitli sosyo-demografik değişkenler ve araştırmacı tarafından hazırlanan sorular aracılığıyla test edilmiştir. İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, birbirinden farklı, aralarındaki korelasyonun güçlü ve anlamlı tutulmaya çalışıldığı sorulardan oluşan anket yöntemiyle ölçülmüştür. Neticede elde edilen bulgulara göre örneklem grubu içerisinde mezhebî aidiyet, dinî bilgi, dinin temel referans kaynaklarını doğru yorumlayabilme, kader ile ilgili temel kavram ve yaklaşımları bilme ve bunları doğru kullanabilme gibi sorulara verilen cevapların yoğunluğu dikkate alındığında bazı problemli alanlar olduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte örneklem grupta yaş değişkenine bağlı olarak bazı mezhebî konulara yaklaşımlarda anlamlı farklılaşma tespit edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki bu ve benzeri çalışmalar neticesinde, İslâm inanç esasları otantik yapısına uygun bir şekilde ele alınmalı ve din ile dinî yorumun arasındaki doğal farklılık muhafaza edilmelidir. Bu çalışmayla birlikte din ile mezhebin nasıl anlaşılması gerektiği gibi bazı yöntemsel hassasiyetlerin önemi daha da artmış görünmektedir.
Kâdî Abdülcebbâr Abbâsîler’in zayıflayıp Büveyhîler’in siyaseten yükselişe geçtiği bir dönemde ön... more Kâdî Abdülcebbâr Abbâsîler’in zayıflayıp Büveyhîler’in siyaseten yükselişe geçtiği bir dönemde önemli siyasî görevleri icrâ eden ve Mu‘tezilî düşüncenin önde gelen kelâmcıları arasında yer almaktadır. Bundan dolayı hem siyasî hem de kelâmî görüşleri aynı zamanda ekolünü de temsil etmektedir. Bu durumu destekleyen bir başka veri de elimizdeki Mu‘tezilî kaynakların önemli bir kısmının kendisine ait eserler oluşudur. Böylelikle Mu‘tezilî düşünce üzerine konuşurken bir yönüyle Kâdî Abdülcebbâr’ın eserlerinin çerçevesi ve ufku kadar hareket edilebilmektedir. Hal böyleyken Kâdî Abdülcebbâr’ı ve eserlerini anlamak büyük oranda mezhebini anlamak olacakken kendisinin ancak ulaşılabilen görüşleri de Mu‘tezile’nin yeni ufukları olarak görülebilir. Kâdî Abdülcebbâr’ın son yıllarda tahkîk edilerek bilim dünyasına sunulan ve Hadis ilmine dâir te’lif etmiş olduğu el-Emâlî adlı eseri bu çalışmanın ana kaynağı mesabesindedir. Bu eser dikkatle incelendiğinde Kâdî’nın hem ilmî kişiliği hem de kelâmî metodolojisine yönelik farklı bakış açıları barındırdığı anlaşılabilecektir. Elinizdeki çalışmada el-Emâlî’den olası birçok yönüyle değil özellikle de tasavvuf düşüncesini temerküz etmiş zühd kavramı ve bununla ilişkili bazı hadislerin yorumlarına odaklanılmaktadır. Bu ameliye esnasında da Kâdî Abdülcebbâr’ın hadisçi yönünden ziyâde mütekellim kişiliğine vurgu yapılacaktır. Mu‘tezilî düşüncenin ve Kâdî Abdülcebbâr’ın zühd hakkındaki bazı görüşleri el-Emâlî’de yer verdiği hadislerle irtibatlandırılmış ve kısaca açıklanmıştır. Bu açıklamalardan da yola çıkarak Kâdî Abdülcebbâr’ın Emr bi’l-Ma‘rûf ve Nehiy ani’l-Münker prensibinin ahlâkî boyutuna katkı verebilecek bazı yaklaşımları da kavranabilecektir.
Ordu üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü sosyal bilimler araştırmaları dergisi, Jul 31, 2019
Klasik donem Islâm mezhepleri/firkalari zamanin ruhuna gore yeniden ele alinabilir mi? Klasik mez... more Klasik donem Islâm mezhepleri/firkalari zamanin ruhuna gore yeniden ele alinabilir mi? Klasik mezheplerin gerek dusunce yapisi gerekse sosyolojik birikimi bugune nasil tasinabilir? Neler soyler? Klasik Islâm dusunce ekolleri bugune tam anlamiyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazari birikimin farkliligi nasil ifade edilmelidir? Bu gibi sorularin modern donemlerde Islâm dusuncesinin nerelerine tekâbul ettigini ortaya koymak ve bugunun sorun ve soylemlerini asirlar oncesinin birikimiyle ozdeslestirmek daha baska acmazlari da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadigi ve surekli akis icinde oldugu asikârdir. Bu gercege aykiri cikarimlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarina davetiye cikarmak demektir. Bu konuda yapilan calismalarin dikkat cektigi bazi hususlar oldugu gibi eksik ve gozden kacan onemli noktalar da mevcuttur. Orneklem olarak aldigimiz Neo Mu’tezile soylemini, zikrettigimiz sorular etrafinda dusunmek, tarih sahnesinden cekilmis bir klasik dusunce okulu olan Mu’tezile’nin bu modern soylemle bazi yonler uzerinden irtibatinin kurulmasi tarihi ve nazari yonden birtakim problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada dusunce ekollerinin fikri birikimlerinin tarihsel bir surec icinde ve o gunun sartlarinda degerlendirilmesi oldukca muhim bir yerde durmaktadir. Her ne kadar klasik donemin dusunce ekolleri tarihten cekilmis olsa da zihniyet ve ruh olarak baska sekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karsilastirmali zihniyet analizlerine tarihi bakis acilarini da dikkate alarak yogunlasmak gerekir. Calismamizda, modern zamanlarin bazi cikarimlarindan yola cikilarak yapilan “Akilci-Islâmi” yorumlarin Mu’tezile dusunce gelenegiyle irtibatlandirilip “Neo Mu’tezile” adiyla yeniden sunulmasinin bazi sakincali ve karmasik yonlerine dikkat cekip, bu durumun yanlis okumalara sebebiyet vermemesi noktasinda onerilerimizi sunacagiz. Islâm Dusunce Ekolleri Gelenegini bir butun olarak okuma, anlayici-aciklama ve tasviri-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini calismamizda on planda tutmaya gayret gosterecegiz.
Öz İslâm düşüncesini incelerken bazı yapısal zorluklara okuma ve anlamlandırma biçimlerindeki boz... more Öz İslâm düşüncesini incelerken bazı yapısal zorluklara okuma ve anlamlandırma biçimlerindeki bozukluklar da eklenebilir. Düşünceyi meydana gelip geliştiği doğasından kopuk ele almak ne kadar eksikse, aniden ölüp yok olan bir nesne gibi algılamak da o denli yanlıştır. Düşüncenin tarihini sadece bir ekol veya şahsın etrafında düşünmek ne kadar yanlıysa, sadece bir devlete veya hanedana ithaf etmek de o derecede yanıltıcıdır. Siyasî tarihin başarılarını düşüncenin tarihine yormak ne kadar bütünlükten uzak bir bakış açısıysa, siyasî tarihin başarısızlıklarından ötürü düşünceyi mahkûm etmek de o kadar sorgulanmaya açıktır. Bu yaklaşımlar ışığında ele alınan Kâdî Abdülcebbâr, Mu‘tezilî düşüncenin en önemli temsilcilerindendir. Kendisi Büveyhîlerin sarayında etkin görevlerde bulunduğu gibi ekolünün düşünsel serüveninde başat isimler-dendir. Bu makale, kendisinin görüşlerini yansıtan eserlerini yazdığı serencamı siyasî ilişkiler üzerinden aydın-latmaya çalışmaktadır. Bu vesileyle hem Kâdî Abdülcebbâr hem de Mu‘tezile kelâm düşüncesi üzerindeki bazı soru işaretleri giderilmeye çalışılmıştır. Böylelikle Kâdî Abdülcebbâr üzerinden oluşan fikirler dünyasına farklı perspektifler sunulabilecektir.
Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin ye... more Dinî düşünüş ve yaşayışın en canlı soruları ve sorunları arasında kader ile ilgili meselelerin yer aldığı bilinmektedir. İslâm düşünce tarihine bakıldığında kader ile ilgili bazı yaklaşım farklılıklarının siyasî ve itikâdî zemine çekilerek tartışma konusu edildiği görülmektedir. Bu tartışma ortamında da Müslümanlar arasında karşılıklı fikir alışverişi ve anlayıştan ziyade derin ayrılıklar vuku bulmuştur. Halen Müslümanlar birtakım yanlış kader algılarının sebep olduğu sorunlu uygulamalara ve düşüncelere yönelmektedir. Bu durumun kuşaktan kuşağa aktarılması noktasında sorunlu alanları mercek altına almak gerekmektedir. Bu kapsamda bireylerin kader inancını ve algılarını aile ve okul gibi ortamlardan etkilenerek aldığı düşünüldüğünde örgün eğitim kurumlarında din eğitimi veren öğretmenlerin kader inancına yönelik yaklaşım ve tutumlarının öğrenciler üzerinde belirleyici ve etkili olduğu düşünülmektedir. Öğretmenlerin kader algılarının ne gibi neticeler verdiği, nasıl şekillendiği ve meseleye dair ne tür bir hazır bulunuşluk içinde olduklarının incelenmesi, çalışmamızın konusunu ve amacını teşkil etmektedir. Milli Eğitim bakanlığında görev yapan öğretmenlerden oluşan bir örneklem grubuyla yapılan bu araştırmada İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, çeşitli sosyo-demografik değişkenler ve araştırmacı tarafından hazırlanan sorular aracılığıyla test edilmiştir. İHL Meslek Dersleri ve DKAB öğretmenlerinin kader algıları, birbirinden farklı, aralarındaki korelasyonun güçlü ve anlamlı tutulmaya çalışıldığı sorulardan oluşan anket yöntemiyle ölçülmüştür. Neticede elde edilen bulgulara göre örneklem grubu içerisinde mezhebî aidiyet, dinî bilgi, dinin temel referans kaynaklarını doğru yorumlayabilme, kader ile ilgili temel kavram ve yaklaşımları bilme ve bunları doğru kullanabilme gibi sorulara verilen cevapların yoğunluğu dikkate alındığında bazı problemli alanlar olduğu gözlenmektedir. Bununla birlikte örneklem grupta yaş değişkenine bağlı olarak bazı mezhebî konulara yaklaşımlarda anlamlı farklılaşma tespit edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki bu ve benzeri çalışmalar neticesinde, İslâm inanç esasları otantik yapısına uygun bir şekilde ele alınmalı ve din ile dinî yorumun arasındaki doğal farklılık muhafaza edilmelidir. Bu çalışmayla birlikte din ile mezhebin nasıl anlaşılması gerektiği gibi bazı yöntemsel hassasiyetlerin önemi daha da artmış görünmektedir.
Our study has aimed to focus on the theological views of Qādī Abd al-Jabbār (d. 415/1025) within ... more Our study has aimed to focus on the theological views of Qādī Abd al-Jabbār (d. 415/1025) within the scope of the differentiation of Mu‘tazilite thought. In this context, Qādī Abd al-Jabbār, whose conception of faith we have examined as an example under the principle of al-manzilah bayna al-manzilatayn of his school, differs from his Salaf scholars in some aspects, and most important of all, he is in the comments that try to restatement his school’s conception of faith. In addition to the books of al-Mughnī, al-Mukhtasar fī Usūl al-Dīn, Fadl al-I‘tizāl, Kitāb Usūl al-Khamsah, Sharh al-Usūl al-Khamsah besides Mutashabih al-Qur’ān and Tanzīh al-Qur’ān ‘an al-Maṭāin whom he wrote about the field of Kalām and while the role of the school of conveying his theological knowledge is obvious, what his work named as al-Amalī, which is referred to himself, but gives weight to the evidence of hadiths in the explanation of his theological views, includes different perspectives. In this context, ...
Klasik Düşünceden Modern Düşünceye, Mu'tezile ve Yeni Mu'tezile Söylemi, 2019
Özet:
Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Kla... more Özet: Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Klasik mezheplerin gerek düşünce yapısı gerekse sosyolojik birikimi bugüne nasıl taşınabilir? Neler söyler? Klasik İslâm düşünce ekolleri bugüne tam anlamıyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazarî birikimin farklılığı nasıl ifade edilmelidir? Bu gibi soruların modern dönemlerde İslâm düşüncesinin nerelerine tekâbül ettiğini ortaya koymak ve bugünün sorun ve söylemlerini asırlar öncesinin birikimiyle özdeşleştirmek daha başka açmazları da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadığı ve sürekli akış içinde olduğu aşikârdır. Bu gerçeğe aykırı çıkarımlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarına davetiye çıkarmak demektir. Bu konuda yapılan çalışmaların dikkat çektiği bazı hususlar olduğu gibi eksik ve gözden kaçan önemli noktalar da mevcuttur. Örneklem olarak aldığımız Yeni/Neo Mu'tezile söylemini, zikrettiğimiz sorular etrafında düşünmek, tarih sahnesinden çekilmiş bir klasik düşünce okulu olan Mu'tezile'nin bu modern söylemle bazı yönler üzerinden irtibatının kurulması tarihî ve nazarî yönden birtakım problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada düşünce ekollerinin fikrî birikimlerinin tarihsel bir süreç içinde ve o günün şartlarında değerlendirilmesi oldukça mühim bir yerde durmaktadır. Her ne kadar klasik dönemin düşünce ekolleri tarihten çekilmiş olsa da zihniyet ve ruh olarak başka şekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karşılaştırmalı zihniyet analizlerine tarihî bakış açılarını da dikkate alarak yoğunlaşmak gerekir. Çalışmamızda, modern zamanların bazı çıkarımlarından yola çıkılarak yapılan "Akılcı-İslâmî" yorumların Mu'tezile düşünce geleneğiyle irtibatlandırılıp "Yeni/Neo Mu'tezile" adıyla yeniden sunulmasının bazı sakıncalı ve karmaşık yönlerine dikkat çekip, bu durumun yanlış okumalara sebebiyet vermemesi noktasında önerilerimizi sunacağız. İslâm Düşünce Ekolleri Geleneğini bir bütün olarak okuma, anlayıcı-açıklama ve tasvîrî-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini çalışmamızda ön planda tutmaya gayret göstereceğiz. Anahtar Kelimeler: İslâm Düşüncesi Ekolleri, Mezhep, Mu'tezile, Çağdaş İslâm Düşüncesi, Yeni/Neo Mu'tezile. Abstract: Is it possible to reconsider the Islamic sects/denominations according to the spirit of time? How can the thought structure and sociological accumulation of classical sects be carried to the present? What does it say? If the classical Islamic schools of thought are not fully transferred to today, how should the differentiation of naming and theoretical accumulation be expressed? Identifying the question of Islamic thought in modern times and identifying today's problems and discourses with the accumulation of centuries ago brings with them other impasses. It is clear that history is not frozen and is in constant flow. This means making inaccurate inferences and comments; anachronism, time-ideas and concept shifts are invitations. There are some points that draw attention to the studies on this subject as well as missing and overlooked important points. As a sample, we think about the Neo Mu'tazilah discourse, the questions around the questions we have mentioned, and the establishment of the connection between Mu'tazilah, which is a classical school of thought, drawn from the stage of history, through some aspects of this modern discourse, which brings about some problems in historical and theoretical terms. At this point, it is important to consider the intellectual accumulations of schools of thought in a historical process and under the conditions of that day. Although the schools of thought of the classical period have been withdrawn from history, they can make themselves felt in other ways as mentality and spirit. This situation should be followed and comparative mindset analyzes should be concentrated considering the historical perspectives. In our study, we will present some suggestions about some objectionable and complex aspects of "Rational-Islamic" interpretations based on some implications of modern times and the re-introduction of the "Neo Mu'tazilah" with the Mu'tazilah thinking tradition and do not give false readings. Reading the tradition of Islamic Thought Schools as a whole and we will try to keep the principles of descriptivity and understanding-explanatory in the foreground in our study.
Akıl-vahiy ilişkisi, aklın vahiyden bağımsız olarak hakikati kavrayıp kavrayamayacağı, aklın sını... more Akıl-vahiy ilişkisi, aklın vahiyden bağımsız olarak hakikati kavrayıp kavrayamayacağı, aklın sınırlarının ne olduğu klasik İslâm düşüncesinin temel tartışma konularından birini teşkil etmektedir. İslam dünyasında fırkalara veya itikadî mezheplere ayrılmanın, farklı ekol ve düşünce akımlarının oluşmasının arka planındaki en önemli etmenlerden biri olarak bu tartışmalar gösterilmektedir. Ehl-i Hadîs âlimler ile bazı sûfîler dışındaki Müslüman düşünürler, Tanrı’nın varlığı ve birliği, nübüvvetin gerekliliği gibi inanç esasları ile ilgili hususların akılla bilinebileceğini ileri sürmüşlerdir. İmanın epistemik temellere dayalı olmasını, yani taklidî değil de tahkikî iman seviyesine yükseltilmesini şart koşmuşlardır. Hatta Mu‘tezilî, Mâtürîdî ve Meşşâî düşünürlerin çoğu akla vahiy karşısında öncelik vererek, bu ikisinin çelişmesi halinde aklın esas alınması gerektiğini söyleyerek rasyonalist bir tavır sergilemişlerdir. Ehl-i Hadîs düşünürleri ile sûfîler ise inanç esaslarının doğruluğunun tespitinde aklın kendi başına bir karara varamayacağını, bu yüzden vahyin aklın da hareket alanlarını belirleyip kontrol altına alarak esas alınması gerektiğini iddia etmişlerdir.
Uploads
Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Klasik mezheplerin gerek düşünce yapısı gerekse sosyolojik birikimi bugüne nasıl taşınabilir? Neler söyler? Klasik İslâm düşünce ekolleri bugüne tam anlamıyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazarî birikimin farklılığı nasıl ifade edilmelidir? Bu gibi soruların modern dönemlerde İslâm düşüncesinin nerelerine tekâbül ettiğini ortaya koymak ve bugünün sorun ve söylemlerini asırlar öncesinin birikimiyle özdeşleştirmek daha başka açmazları da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadığı ve sürekli akış içinde olduğu aşikârdır. Bu gerçeğe aykırı çıkarımlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarına davetiye çıkarmak demektir. Bu konuda yapılan çalışmaların dikkat çektiği bazı hususlar olduğu gibi eksik ve gözden kaçan önemli noktalar da mevcuttur. Örneklem olarak aldığımız Yeni/Neo Mu'tezile söylemini, zikrettiğimiz sorular etrafında düşünmek, tarih sahnesinden çekilmiş bir klasik düşünce okulu olan Mu'tezile'nin bu modern söylemle bazı yönler üzerinden irtibatının kurulması tarihî ve nazarî yönden birtakım problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada düşünce ekollerinin fikrî birikimlerinin tarihsel bir süreç içinde ve o günün şartlarında değerlendirilmesi oldukça mühim bir yerde durmaktadır. Her ne kadar klasik dönemin düşünce ekolleri tarihten çekilmiş olsa da zihniyet ve ruh olarak başka şekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karşılaştırmalı zihniyet analizlerine tarihî bakış açılarını da dikkate alarak yoğunlaşmak gerekir. Çalışmamızda, modern zamanların bazı çıkarımlarından yola çıkılarak yapılan "Akılcı-İslâmî" yorumların Mu'tezile düşünce geleneğiyle irtibatlandırılıp "Yeni/Neo Mu'tezile" adıyla yeniden sunulmasının bazı sakıncalı ve karmaşık yönlerine dikkat çekip, bu durumun yanlış okumalara sebebiyet vermemesi noktasında önerilerimizi sunacağız. İslâm Düşünce Ekolleri Geleneğini bir bütün olarak okuma, anlayıcı-açıklama ve tasvîrî-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini çalışmamızda ön planda tutmaya gayret göstereceğiz.
Anahtar Kelimeler: İslâm Düşüncesi Ekolleri, Mezhep, Mu'tezile, Çağdaş İslâm Düşüncesi, Yeni/Neo Mu'tezile.
Abstract:
Is it possible to reconsider the Islamic sects/denominations according to the spirit of time? How can the thought structure and sociological accumulation of classical sects be carried to the present? What does it say? If the classical Islamic schools of thought are not fully transferred to today, how should the differentiation of naming and theoretical accumulation be expressed? Identifying the question of Islamic thought in modern times and identifying today's problems and discourses with the accumulation of centuries ago brings with them other impasses. It is clear that history is not frozen and is in constant flow. This means making inaccurate inferences and comments; anachronism, time-ideas and concept shifts are invitations. There are some points that draw attention to the studies on this subject as well as missing and overlooked important points. As a sample, we think about the Neo Mu'tazilah discourse, the questions around the questions we have mentioned, and the establishment of the connection between Mu'tazilah, which is a classical school of thought, drawn from the stage of history, through some aspects of this modern discourse, which brings about some problems in historical and theoretical terms. At this point, it is important to consider the intellectual accumulations of schools of thought in a historical process and under the conditions of that day. Although the schools of thought of the classical period have been withdrawn from history, they can make themselves felt in other ways as mentality and spirit. This situation should be followed and comparative mindset analyzes should be concentrated considering the historical perspectives. In our study, we will present some suggestions about some objectionable and complex aspects of "Rational-Islamic" interpretations based on some implications of modern times and the re-introduction of the "Neo Mu'tazilah" with the Mu'tazilah thinking tradition and do not give false readings. Reading the tradition of Islamic Thought Schools as a whole and we will try to keep the principles of descriptivity and understanding-explanatory in the foreground in our study.
Klasik dönem İslâm mezhepleri/fırkaları zamanın ruhuna göre yeniden ele alınabilir mi? Klasik mezheplerin gerek düşünce yapısı gerekse sosyolojik birikimi bugüne nasıl taşınabilir? Neler söyler? Klasik İslâm düşünce ekolleri bugüne tam anlamıyla transfer olamazsa, isimlendirme ve nazarî birikimin farklılığı nasıl ifade edilmelidir? Bu gibi soruların modern dönemlerde İslâm düşüncesinin nerelerine tekâbül ettiğini ortaya koymak ve bugünün sorun ve söylemlerini asırlar öncesinin birikimiyle özdeşleştirmek daha başka açmazları da beraberinde getirmektedir. Tarihin donmadığı ve sürekli akış içinde olduğu aşikârdır. Bu gerçeğe aykırı çıkarımlar ve yorumlar yapmak demek; anakronizme, zaman-fikir ve kavram kaymalarına davetiye çıkarmak demektir. Bu konuda yapılan çalışmaların dikkat çektiği bazı hususlar olduğu gibi eksik ve gözden kaçan önemli noktalar da mevcuttur. Örneklem olarak aldığımız Yeni/Neo Mu'tezile söylemini, zikrettiğimiz sorular etrafında düşünmek, tarih sahnesinden çekilmiş bir klasik düşünce okulu olan Mu'tezile'nin bu modern söylemle bazı yönler üzerinden irtibatının kurulması tarihî ve nazarî yönden birtakım problemleri beraberinde getirmektedir. Bu noktada düşünce ekollerinin fikrî birikimlerinin tarihsel bir süreç içinde ve o günün şartlarında değerlendirilmesi oldukça mühim bir yerde durmaktadır. Her ne kadar klasik dönemin düşünce ekolleri tarihten çekilmiş olsa da zihniyet ve ruh olarak başka şekillerde kendini hissettirebilir. Bu durumun takip edilmesine ve karşılaştırmalı zihniyet analizlerine tarihî bakış açılarını da dikkate alarak yoğunlaşmak gerekir. Çalışmamızda, modern zamanların bazı çıkarımlarından yola çıkılarak yapılan "Akılcı-İslâmî" yorumların Mu'tezile düşünce geleneğiyle irtibatlandırılıp "Yeni/Neo Mu'tezile" adıyla yeniden sunulmasının bazı sakıncalı ve karmaşık yönlerine dikkat çekip, bu durumun yanlış okumalara sebebiyet vermemesi noktasında önerilerimizi sunacağız. İslâm Düşünce Ekolleri Geleneğini bir bütün olarak okuma, anlayıcı-açıklama ve tasvîrî-betimleyicilik (descriptivity) ilkelerini çalışmamızda ön planda tutmaya gayret göstereceğiz.
Anahtar Kelimeler: İslâm Düşüncesi Ekolleri, Mezhep, Mu'tezile, Çağdaş İslâm Düşüncesi, Yeni/Neo Mu'tezile.
Abstract:
Is it possible to reconsider the Islamic sects/denominations according to the spirit of time? How can the thought structure and sociological accumulation of classical sects be carried to the present? What does it say? If the classical Islamic schools of thought are not fully transferred to today, how should the differentiation of naming and theoretical accumulation be expressed? Identifying the question of Islamic thought in modern times and identifying today's problems and discourses with the accumulation of centuries ago brings with them other impasses. It is clear that history is not frozen and is in constant flow. This means making inaccurate inferences and comments; anachronism, time-ideas and concept shifts are invitations. There are some points that draw attention to the studies on this subject as well as missing and overlooked important points. As a sample, we think about the Neo Mu'tazilah discourse, the questions around the questions we have mentioned, and the establishment of the connection between Mu'tazilah, which is a classical school of thought, drawn from the stage of history, through some aspects of this modern discourse, which brings about some problems in historical and theoretical terms. At this point, it is important to consider the intellectual accumulations of schools of thought in a historical process and under the conditions of that day. Although the schools of thought of the classical period have been withdrawn from history, they can make themselves felt in other ways as mentality and spirit. This situation should be followed and comparative mindset analyzes should be concentrated considering the historical perspectives. In our study, we will present some suggestions about some objectionable and complex aspects of "Rational-Islamic" interpretations based on some implications of modern times and the re-introduction of the "Neo Mu'tazilah" with the Mu'tazilah thinking tradition and do not give false readings. Reading the tradition of Islamic Thought Schools as a whole and we will try to keep the principles of descriptivity and understanding-explanatory in the foreground in our study.