Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happi... more Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happiness of people, has become one of the most important social problems especially in America and Europe. This fact led to the establishment of a ministry responsible for loneliness in England, and this research comprises loneliness as one of the main research topics, to comprehend the level of loneliness among university students who are representatives of a young generation in Turkey. This study was conducted on a 416 students sample from different faculties of the University of Ordu. In the questionnaire form; UCLA loneliness scale, religious coping and life satisfaction scales were used. In addition, questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achieveme...
Kisilik Gelisimindeki Kritik Donemlerin Din Egitimi Acisindan Degerlendirilmesi Kiside istenilen ... more Kisilik Gelisimindeki Kritik Donemlerin Din Egitimi Acisindan Degerlendirilmesi Kiside istenilen yonde davranis degisikligini hedefleyen egitimin, bunun yollarini ve imkânini psikoloji biliminin sagladigi verilerden elde etmesi gerekmektedir. Egitimin ihtiyac duydugu sey, arastirma kanitlarina ve test edilmis teoriye dayanan bir dizi bilimsel olarak gecerli ogretim metodudur. Bu ihtiyacin karsilanmasinda yardim, tam da psikolojinin sunmasi gereken verilerden gelmektedir. Psikoloji biliminin sagladigi veriler, belli davranislarin belli donemlerde kazanilmasi gerektigini ortaya koymaktadir. Zira insan hayatinda bazi uyaricilarin etkisinin en guclu oldugu zaman dilimleri bulunmaktadir. Bireyin gelisim surecinde belli donemlerinin karakterine uygun olusturulacak etkiler, gelecekteki gelisim uzerinde oldukca onemli olacaktir. Bu donemlerin oncesinde ve sonrasinda olusan etkiler ise bireyin gelisimine katki sunmayacagi gibi zaman zaman olumsuz sonuclar da doguracaktir. Farkli psikanalistl...
Inanc turizmi, insanlik tarihinde en eski turizm bicimlerinden biridir. Kisi, manevi tatmin, ic h... more Inanc turizmi, insanlik tarihinde en eski turizm bicimlerinden biridir. Kisi, manevi tatmin, ic huzur bulma arzusuyla cesitli inanc merkezlerine ziyarette bulunur. Insanlari boyle bir tecrubeyi yasamaya yonelten bazi etkenler bulunmaktadir. Iste bu calisma, insanlari inanc turizmine yonelten etkenleri anlamayi, Dogu Karadeniz bolgesinin inanc turizmi bakimindan yerine belirlemeyi ve Dogu Karadeniz’de inanc turizmi potansiyelini artirmaya yonelik politikalara katki sunacak oneriler sunmayi amaclamaktadir. Dogu Karadeniz bolgesi, ilk caglardan itibaren yerlesim yeri olarak kullanilmistir. Bu bakimdan bircok inanc ve kulture ev sahipligi yapan Dogu Karadeniz, bu kultur ve inanclara ait bircok eseri de bunyesinde barindirmaktadir. Bu yonuyle Karadeniz bolgesinin, cesitli inanc ve kulturler acisindan onemli bir inanc turizmi potansiyeline sahip oldugu soylenebilir. Essiz dogal guzelligi yaninda tarihi, sanatsal ve mistik degere sahip eserleri barindiran bu bolge, gelecekte onemli bir ina...
Bu arastirmanin amaci cevreye yonelik tutumlari olcmeye yonelik, gecerlik ve guvenirligi saglanmi... more Bu arastirmanin amaci cevreye yonelik tutumlari olcmeye yonelik, gecerlik ve guvenirligi saglanmis yeni bir olcek gelistirmektir. Olcek gelistirme surecinde cevreye yonelik tutumlar uzerinde etkili olacagi dusunulen degiskenler kontrol edilmistir. 2020 yili Nisan ayinda Google form olarak tasarlanan anket ile veriler toplanmistir. Arastirmaya toplam 170 denek katilmistir. Verilerin analizinde SPSS ve AMOS programlarindan yararlanilmistir. Acimlayici faktor analizi sonucu bes faktorlu bir yapi elde edilmistir. KMO ,845 olarak hesaplanmistir. Olcek faktorlerinin varyansin %67,293’unu acikladigi tespit edilmistir. Olcekte bes faktor altinda yer alan 20 madde icin hesaplanan Cronbach's Alpha degeri ise ,845’dir. AMOS programiyla yurutulen dogrulayici faktor analizi sonuclarina gore olcegin uygunluk degerlerinin kabul edilebilir araliklarda oldugu tespit edilmistir. X2= 286,535; Df= 160; X2/df= 1,791; GFI= ,869; AGFI= ,828; NFI= ,853; RFI= ,826; IFI= ,930; TLI= ,915; CFI= ,928; SRMR=...
Öz İslam dininin temel kaynaklarına faiz kesin bir dille yasaklanmıştır. Bununla birlikte, günümü... more Öz İslam dininin temel kaynaklarına faiz kesin bir dille yasaklanmıştır. Bununla birlikte, günümüz toplumlarında, insanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamak, tasarruflarını değerlendirmek veya ihtiyaç ve beklentilerinin bir kısmını gerçekleştirmek için finansal kurumlara ihtiyaç duyarlar. Bu anlamda, Müslüman bireylerin finansal ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap verebilmek için faizsiz finans hizmeti sunduğunu iddia eden kurumlar, Müslüman toplumlarda yerini almıştır. Bu çerçevede bu araştırmanın amacı, Müslüman bireylerin faiz ve katılım bankaları konusundaki tutumlarını belirlemek, tutumun öğeleri arasında "bilişsel çelişki" yaşayıp yaşamadığı, eğer böyle bir çelişki varsa, bu çelişkiyi ortadan kaldırmaya yönelik ne gibi motivasyonlar kazandığını tespit ve tasvir etmektir. Bu araştırmada yapılandırılmış mülakat formu kullanılmıştır. Form e-posta yöntemi ile gönderilmiş ve katılımcılardan cevapları yine e-posta yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmaya bir devlet üniversitesinde görev yapan farklı unvanlardan toplam 51 kişi katılmıştır. Araştırma nitel desende kurgulanmış, yeri geldiğinde nicelleştirmeler yapılmıştır. Araştırma sonucunda katılımcıların dindarlık algılarının yüksek olduğu, katılımcıların çoğunluğunun faize yönelik olumsuz tutuma sahip olduğu tespit edilmiştir. Bununla beraber, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun katılım bankalarına yönelik de olumlu tutumlarının bulunmadığı, finansal ihtiyaçlarını karşılarken yeri geldiğinde faizli sistemle çalışan finans kuruluşlarına yöneldikleri anlaşılmıştır. Katılımcıların Festinger'in önerdiği "bilişsel çelişki" kuramına uygun olarak inancı ve davranışı arasında ortaya çıkan uyumsuzlukları gidermek ve tekrar iç huzuru yakalamak için bazı güdülenmelere sahip olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Abstarct This research aims to identify and describe the relationships and interactions between O... more Abstarct This research aims to identify and describe the relationships and interactions between Ordu University students' religiosity, self-esteem and self-focused gratifications in social media. This study used a survey model. The questionnaire was applied to 341 students from various faculties and departments of Ordu University. In the questionnaire form, besides the demographic variables, "Religiosity Scale" consisting of 9 questions and two dimensions, "Rosenberg Self-Esteem Scale" and " Self-focused Gratifications on Social Media" composed of 5 factors were used. Research data was analyzed by IBM SPSS program. t-test, ANOVA and Pearson Correlation analyzes were used to test hypotheses. It was found that gender, differences in the religiosity, self aggrendizement and the performing ideal self that dimensions of self-focused gratifications on social media scale. Theology faculty students have a higher average of all dimensions of religiosity than other faculty students. Self-esteem and self-expression were found to be negatively related to self-esteem. There is no relationship between religiosity and sub-dimensions and self-esteem. Moreover, there is no relationship between religiosity and self-focused gratifications on social media. Further research should investigate the social media, which have an important place in society, and its impacting factors to the the society, can provide important contributions to the literature. Especially in virtual environments where anonymity is dominant, understanding of the behavior of the society may be understood and some strategies can be developed to reduce the adverse effects of internet and social media on society life.
Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happi... more Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happiness of people, has become one of the most important social problems especially in America and Europe. This fact led to the establishment of a ministry responsible for loneliness in England, and this research comprises loneliness as one of the main research topics, to comprehend the level of loneliness among university students who are representatives of a young generation in Turkey. This study was conducted on a 416 students sample from different faculties of the University of Ordu. In the questionnaire form; UCLA loneliness scale, religious coping and life satisfaction scales were used. In addition, questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achievement, level of visibility in social media, and the number of social media in use; a positive relationship was found between religiousness and positive religious achievement. It has also been understood that the subjective perception of religiousness does not lead to a difference in gender but leads to a difference in life satisfaction. While a negative relationship between loneliness and positive religious coping, life satisfaction and messaging is detected, a positive satisfaction between life satisfaction and positive religious achievement, the negative relationship between negative religious coping and the presence of interaction was detected. This study is important in that many variables deal with each other and their interactions.
Özet Din, insan yaşantısının merkezinde yer alan, insanın duygu, düşünce ve davranışlarına yön ve... more Özet Din, insan yaşantısının merkezinde yer alan, insanın duygu, düşünce ve davranışlarına yön veren ve insana dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmayı amaçlayan ilahi kanunlar bütünüdür. Dindarlık ise bu ilahi kanunun birey tarafından anlaşılması, yorumlanması, içselleştirilmesi sonucu oluşan bir vasıftır. Bu bağlamda insanların doğru dindarlık algıları oluşturması, dine yönelik doğru tutumlar kazanması, dinin amacına ulaşması anlamına gelecektir. Bunun için de kişilerin yeterli düzeyde doğru ve güvenilir dini bilgiler edinmesi, bu bilgileri içselleştirmesi ve kişiliğine mal etmesi gerekir. Söz konusu İslam olduğunda doğru ve güvenilir din bilgisi ancak dinin temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnetten elde edilebilecektir. Bu nedenle araştırmada, İslam'ın temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'e ve O'nun tefsirine olan ilgi ölçülmeye çalışılmış ve dindarlık ile etkileşimi araştırılmıştır. Alan araştırması yöntemiyle yürütülen bu araştırmanın amacı, katılımcıların dindarlık ve İslam Dininin temel kaynağı olan Kur'an'a yönelik ilgi ve tutumlar arasındaki ilişki ve etkileşimleri ortaya koymaktır. Araştırmaya Ordu Üniversitesinin çeşitli bölümlerinde öğrenim gören 195 kadın, 118 erkekten oluşan toplam 313 öğrenci katılmıştır. Araştırmada demografik değişkenlerin yanında dindarlık ölçeği (Cronbach's Alpha= ,873) ile Kur'an'a Yönelik İlgi Ölçeği (Cronbach's Alpha= ,865) kullanılmıştır. Yapılan araştırma bulguları doğrultusunda; örneklemin dindarlık düzeylerinin ve Kur'an'a yönelik algılarının yüksek olduğu söylenebilir. Kadınların dindarlık ve Kur'an'a yönelik ilgi ortalamalarının erkeklere nazaran daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kur'an'ı Arapçasından okumayı bilmenin dindarlık ve Kur'an'a yönelik ilgiler üzerinde farklılığa yol açan bir faktör olduğu görülmüştür. Katılımcıların dindarlık düzeyleri ile Kur'an'a yönelik ilgi ve tutumları arasında pozitif yönde bir korelasyon olduğu bulgulanmıştır. Katılımcılar ve uygulanan ölçeklerle sınırlı olan bu araştırma, hem Din Psikolojisi hem de Tefsir alanına önemli veriler sunmaktadır. Bu iki alana yönelik farklı örneklem ve çeşitli ölçeklerle yapılacak çeşitli araştırmalar, toplumun İslam Dinin temel kaynağı olan Kur'an'a yönelik tutumları ile dindarlıkları arasındaki ilişki ve etkileşimler yanında toplumun dindarlığına etki eden faktörlerin ve dindarlık yapısının daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır. Kur'an'ı Arapçasından okumayı bilmenin dindarlık üzerinde etkili olduğu bulgusundan hareketle, eğitim kurumlarında ve yaygın dini eğitim kurumu olan Kur'an Kurslarında yapılan eğitim faliyetlerinin niteliğinin artırılması, toplumun dindarlık düzeylerine olumlu tesirler oluşturacaktır. Abstract Religion consists of divine laws, which is at the center of human experience and directs the emotions, thoughts, and behaviors of man and aims to bring happiness to man and the hereafter. Religiosity, on the other hand, is a qualification which is the result of the interpretation, and the internalization of these divine laws by the individual. In this sense, it will come to the point that if people from the right perceptions of religiosity, and they acquire the right attitudes towards the religion, they can reach the purpose of religion. For this reason, it is necessary for people to acquire adequate and accurate religious information and internalize this information. Regarding the Islam, accurate and reliable religious knowledge can only be obtained from the Qur'an and the Sunnah, the basic source of religion. This studt tried to measure the interest to the Qur'an, and the commentary of the main source of Islam, and it's the interaction with religiosity was searched.
İntihal /Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit ... more İntihal /Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. http://dergipark.gov.tr/cuid
Özet Bireyde davranış değişikliğini hedefleyen eğitim biliminin, insan davranışlarını inceleyen p... more Özet Bireyde davranış değişikliğini hedefleyen eğitim biliminin, insan davranışlarını inceleyen psikolojinin verilerini dikkate almadan başarılı sonuçlar elde etmesi düşünülemez. Tam bir işbirliğini gerektiren bu süreç, girdisi ve konusu insan olan eğitimi, psikolojinin sağladığı verileri dikkatle izlemeye itmektedir. Psikoloji bilimi, insan hayatında kritik evrelerin ve dönemeçlerin varlığından söz eder. Öyle ki kişilik gelişiminde oldukça yüksek önemi haiz bu dönemler doğru bir şekilde değerlendirilemezse beklenen gelişimin ve değişimin sağlanabilmesi güçleşecektir. İlk kişilik kuramı olarak kabul edebileceğimiz Psikanaliz de insan hayatındaki kritik evrelere dair önemli veriler sunar. Dokümantasyon yöntemiyle yürütülen bu çalışmanın verileri dikkatle incelendiğinde, din eğitimi açısından gözardı edilmemesi gereken önemli süreçlere işaret ettiği görülecektir. Freud'a göre kişilik gelişimi ilk beş yılda büyük oranda tamamlanmaktadır. Ona göre, beş yaşından sonra kişilikte kayda değer bir değişim yaşanmaz. Adler'in de bu görüşü savunduğu söylenebilir. Sullivan daha iyimser bir yaklaşımla ilk beş yılda yapılan hataların ön ergenlik döneminde telafi edilebileceğine işaret eder. Bu noktada okula büyük görevler düşmektedir. Yaşam boyu gelişimi savunan Erikson'un en önemli vurgusu ergenlik dönemine olmuştur. İdeolojik dönem olarak adlandırdığı bu evre, ergenlerin gelişimlerinde büyük kırılmaların yaşanabileceği bir dönemi ifade eder. Jung'a göre orta yaş dönemi bir takım risk ve fırsatlarla doludur. Yine Erikson yaşlılık dönemindeki benlik bütünlüğünün önemini vurgular. Freud tarafından ortaya atılan bilinçaltı kavramı ve üst-benliğin gelişimi de din eğitimcileri tarafından göz ardı edilmemesi gereken önemli hususlardandır. İlk ve en önemli eğitim kurumu olarak aile başta olmak üzere örgün ve yaygın din eğitimi kurumları eğitim hizmetlerini kişilik gelişimindeki kritik evrelerin hassasiyetlerini dikkate alarak sunmalıdır. Bu evrelerin hassasiyetlerini dikkate almamak, dinî ve ahlakî gelişim açısından fırsatları kaçırmak anlamına gelebileceği gibi, ciddi riskleri de beraberinde getirebilir. Abstract It cannot be thought that academic study of behavioral changes in the individual will yield successful results unless it takes into account the data from psychology examining human behavior. This process, which requires full collaboration, compels education, whose topic and input is the person, to carefully review the data provided by psychology. The science of psychology talks about the existence of critical periods and turning points in a person's life. So much so that if these periods, which are vital in the development of the personality, cannot be evaluated correctly it will become that much harder for the expected development and change to be provided. Psychoanalysis, which we can accept as the first theory of personality, presents us with important data concerning the critical periods in a person's life. It will be seen that this study conducted by the documentation method points out important processes that should not be neglected in terms of religious education when the data are examined carefully. According to Freud, personality development is largely completed in the first five years. No notable change in personality ever takes place after the age of five. It can be said that Adler also advocates this opinion to a large extent. Taking a more optimistic approach, Sullivan points out that mistakes made in the first five years can be made up for in the pre-adolescent period. The onus here largely falls on schools. Advocating lifelong development, Erikson places the greatest importance on the adolescent period. Known as the ideological period, this cycle expresses a period in which major breaks in adolescents' development can take place. According to Jung, the middle-age period is replete with risks and opportunities. Similarly, Erikson states the importance of ego integrity in old age. The concept of the subconscious and the development of the superego as expressed by Freud are important elements that must not be overlooked by religious educators. Organized and widespread religious education institutions, the first and most important of which is the family, must offer educational services by paying attention to the peculiarities of the critical phases in a person's life. Just as
Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happi... more Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happiness of people, has become one of the most important social problems especially in America and Europe. This fact led to the establishment of a ministry responsible for loneliness in England, and this research comprises loneliness as one of the main research topics, to comprehend the level of loneliness among university students who are representatives of a young generation in Turkey. This study was conducted on a 416 students sample from different faculties of the University of Ordu. In the questionnaire form; UCLA loneliness scale, religious coping and life satisfaction scales were used. In addition, questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achieveme...
Kisilik Gelisimindeki Kritik Donemlerin Din Egitimi Acisindan Degerlendirilmesi Kiside istenilen ... more Kisilik Gelisimindeki Kritik Donemlerin Din Egitimi Acisindan Degerlendirilmesi Kiside istenilen yonde davranis degisikligini hedefleyen egitimin, bunun yollarini ve imkânini psikoloji biliminin sagladigi verilerden elde etmesi gerekmektedir. Egitimin ihtiyac duydugu sey, arastirma kanitlarina ve test edilmis teoriye dayanan bir dizi bilimsel olarak gecerli ogretim metodudur. Bu ihtiyacin karsilanmasinda yardim, tam da psikolojinin sunmasi gereken verilerden gelmektedir. Psikoloji biliminin sagladigi veriler, belli davranislarin belli donemlerde kazanilmasi gerektigini ortaya koymaktadir. Zira insan hayatinda bazi uyaricilarin etkisinin en guclu oldugu zaman dilimleri bulunmaktadir. Bireyin gelisim surecinde belli donemlerinin karakterine uygun olusturulacak etkiler, gelecekteki gelisim uzerinde oldukca onemli olacaktir. Bu donemlerin oncesinde ve sonrasinda olusan etkiler ise bireyin gelisimine katki sunmayacagi gibi zaman zaman olumsuz sonuclar da doguracaktir. Farkli psikanalistl...
Inanc turizmi, insanlik tarihinde en eski turizm bicimlerinden biridir. Kisi, manevi tatmin, ic h... more Inanc turizmi, insanlik tarihinde en eski turizm bicimlerinden biridir. Kisi, manevi tatmin, ic huzur bulma arzusuyla cesitli inanc merkezlerine ziyarette bulunur. Insanlari boyle bir tecrubeyi yasamaya yonelten bazi etkenler bulunmaktadir. Iste bu calisma, insanlari inanc turizmine yonelten etkenleri anlamayi, Dogu Karadeniz bolgesinin inanc turizmi bakimindan yerine belirlemeyi ve Dogu Karadeniz’de inanc turizmi potansiyelini artirmaya yonelik politikalara katki sunacak oneriler sunmayi amaclamaktadir. Dogu Karadeniz bolgesi, ilk caglardan itibaren yerlesim yeri olarak kullanilmistir. Bu bakimdan bircok inanc ve kulture ev sahipligi yapan Dogu Karadeniz, bu kultur ve inanclara ait bircok eseri de bunyesinde barindirmaktadir. Bu yonuyle Karadeniz bolgesinin, cesitli inanc ve kulturler acisindan onemli bir inanc turizmi potansiyeline sahip oldugu soylenebilir. Essiz dogal guzelligi yaninda tarihi, sanatsal ve mistik degere sahip eserleri barindiran bu bolge, gelecekte onemli bir ina...
Bu arastirmanin amaci cevreye yonelik tutumlari olcmeye yonelik, gecerlik ve guvenirligi saglanmi... more Bu arastirmanin amaci cevreye yonelik tutumlari olcmeye yonelik, gecerlik ve guvenirligi saglanmis yeni bir olcek gelistirmektir. Olcek gelistirme surecinde cevreye yonelik tutumlar uzerinde etkili olacagi dusunulen degiskenler kontrol edilmistir. 2020 yili Nisan ayinda Google form olarak tasarlanan anket ile veriler toplanmistir. Arastirmaya toplam 170 denek katilmistir. Verilerin analizinde SPSS ve AMOS programlarindan yararlanilmistir. Acimlayici faktor analizi sonucu bes faktorlu bir yapi elde edilmistir. KMO ,845 olarak hesaplanmistir. Olcek faktorlerinin varyansin %67,293’unu acikladigi tespit edilmistir. Olcekte bes faktor altinda yer alan 20 madde icin hesaplanan Cronbach's Alpha degeri ise ,845’dir. AMOS programiyla yurutulen dogrulayici faktor analizi sonuclarina gore olcegin uygunluk degerlerinin kabul edilebilir araliklarda oldugu tespit edilmistir. X2= 286,535; Df= 160; X2/df= 1,791; GFI= ,869; AGFI= ,828; NFI= ,853; RFI= ,826; IFI= ,930; TLI= ,915; CFI= ,928; SRMR=...
Öz İslam dininin temel kaynaklarına faiz kesin bir dille yasaklanmıştır. Bununla birlikte, günümü... more Öz İslam dininin temel kaynaklarına faiz kesin bir dille yasaklanmıştır. Bununla birlikte, günümüz toplumlarında, insanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamak, tasarruflarını değerlendirmek veya ihtiyaç ve beklentilerinin bir kısmını gerçekleştirmek için finansal kurumlara ihtiyaç duyarlar. Bu anlamda, Müslüman bireylerin finansal ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap verebilmek için faizsiz finans hizmeti sunduğunu iddia eden kurumlar, Müslüman toplumlarda yerini almıştır. Bu çerçevede bu araştırmanın amacı, Müslüman bireylerin faiz ve katılım bankaları konusundaki tutumlarını belirlemek, tutumun öğeleri arasında "bilişsel çelişki" yaşayıp yaşamadığı, eğer böyle bir çelişki varsa, bu çelişkiyi ortadan kaldırmaya yönelik ne gibi motivasyonlar kazandığını tespit ve tasvir etmektir. Bu araştırmada yapılandırılmış mülakat formu kullanılmıştır. Form e-posta yöntemi ile gönderilmiş ve katılımcılardan cevapları yine e-posta yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmaya bir devlet üniversitesinde görev yapan farklı unvanlardan toplam 51 kişi katılmıştır. Araştırma nitel desende kurgulanmış, yeri geldiğinde nicelleştirmeler yapılmıştır. Araştırma sonucunda katılımcıların dindarlık algılarının yüksek olduğu, katılımcıların çoğunluğunun faize yönelik olumsuz tutuma sahip olduğu tespit edilmiştir. Bununla beraber, katılımcıların büyük bir çoğunluğunun katılım bankalarına yönelik de olumlu tutumlarının bulunmadığı, finansal ihtiyaçlarını karşılarken yeri geldiğinde faizli sistemle çalışan finans kuruluşlarına yöneldikleri anlaşılmıştır. Katılımcıların Festinger'in önerdiği "bilişsel çelişki" kuramına uygun olarak inancı ve davranışı arasında ortaya çıkan uyumsuzlukları gidermek ve tekrar iç huzuru yakalamak için bazı güdülenmelere sahip olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Abstarct This research aims to identify and describe the relationships and interactions between O... more Abstarct This research aims to identify and describe the relationships and interactions between Ordu University students' religiosity, self-esteem and self-focused gratifications in social media. This study used a survey model. The questionnaire was applied to 341 students from various faculties and departments of Ordu University. In the questionnaire form, besides the demographic variables, "Religiosity Scale" consisting of 9 questions and two dimensions, "Rosenberg Self-Esteem Scale" and " Self-focused Gratifications on Social Media" composed of 5 factors were used. Research data was analyzed by IBM SPSS program. t-test, ANOVA and Pearson Correlation analyzes were used to test hypotheses. It was found that gender, differences in the religiosity, self aggrendizement and the performing ideal self that dimensions of self-focused gratifications on social media scale. Theology faculty students have a higher average of all dimensions of religiosity than other faculty students. Self-esteem and self-expression were found to be negatively related to self-esteem. There is no relationship between religiosity and sub-dimensions and self-esteem. Moreover, there is no relationship between religiosity and self-focused gratifications on social media. Further research should investigate the social media, which have an important place in society, and its impacting factors to the the society, can provide important contributions to the literature. Especially in virtual environments where anonymity is dominant, understanding of the behavior of the society may be understood and some strategies can be developed to reduce the adverse effects of internet and social media on society life.
Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happi... more Loneliness that has spread rapidly today and has adversely affected the quality of life and happiness of people, has become one of the most important social problems especially in America and Europe. This fact led to the establishment of a ministry responsible for loneliness in England, and this research comprises loneliness as one of the main research topics, to comprehend the level of loneliness among university students who are representatives of a young generation in Turkey. This study was conducted on a 416 students sample from different faculties of the University of Ordu. In the questionnaire form; UCLA loneliness scale, religious coping and life satisfaction scales were used. In addition, questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achievement, level of visibility in social media, and the number of social media in use; a positive relationship was found between religiousness and positive religious achievement. It has also been understood that the subjective perception of religiousness does not lead to a difference in gender but leads to a difference in life satisfaction. While a negative relationship between loneliness and positive religious coping, life satisfaction and messaging is detected, a positive satisfaction between life satisfaction and positive religious achievement, the negative relationship between negative religious coping and the presence of interaction was detected. This study is important in that many variables deal with each other and their interactions.
Özet Din, insan yaşantısının merkezinde yer alan, insanın duygu, düşünce ve davranışlarına yön ve... more Özet Din, insan yaşantısının merkezinde yer alan, insanın duygu, düşünce ve davranışlarına yön veren ve insana dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmayı amaçlayan ilahi kanunlar bütünüdür. Dindarlık ise bu ilahi kanunun birey tarafından anlaşılması, yorumlanması, içselleştirilmesi sonucu oluşan bir vasıftır. Bu bağlamda insanların doğru dindarlık algıları oluşturması, dine yönelik doğru tutumlar kazanması, dinin amacına ulaşması anlamına gelecektir. Bunun için de kişilerin yeterli düzeyde doğru ve güvenilir dini bilgiler edinmesi, bu bilgileri içselleştirmesi ve kişiliğine mal etmesi gerekir. Söz konusu İslam olduğunda doğru ve güvenilir din bilgisi ancak dinin temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnetten elde edilebilecektir. Bu nedenle araştırmada, İslam'ın temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'e ve O'nun tefsirine olan ilgi ölçülmeye çalışılmış ve dindarlık ile etkileşimi araştırılmıştır. Alan araştırması yöntemiyle yürütülen bu araştırmanın amacı, katılımcıların dindarlık ve İslam Dininin temel kaynağı olan Kur'an'a yönelik ilgi ve tutumlar arasındaki ilişki ve etkileşimleri ortaya koymaktır. Araştırmaya Ordu Üniversitesinin çeşitli bölümlerinde öğrenim gören 195 kadın, 118 erkekten oluşan toplam 313 öğrenci katılmıştır. Araştırmada demografik değişkenlerin yanında dindarlık ölçeği (Cronbach's Alpha= ,873) ile Kur'an'a Yönelik İlgi Ölçeği (Cronbach's Alpha= ,865) kullanılmıştır. Yapılan araştırma bulguları doğrultusunda; örneklemin dindarlık düzeylerinin ve Kur'an'a yönelik algılarının yüksek olduğu söylenebilir. Kadınların dindarlık ve Kur'an'a yönelik ilgi ortalamalarının erkeklere nazaran daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kur'an'ı Arapçasından okumayı bilmenin dindarlık ve Kur'an'a yönelik ilgiler üzerinde farklılığa yol açan bir faktör olduğu görülmüştür. Katılımcıların dindarlık düzeyleri ile Kur'an'a yönelik ilgi ve tutumları arasında pozitif yönde bir korelasyon olduğu bulgulanmıştır. Katılımcılar ve uygulanan ölçeklerle sınırlı olan bu araştırma, hem Din Psikolojisi hem de Tefsir alanına önemli veriler sunmaktadır. Bu iki alana yönelik farklı örneklem ve çeşitli ölçeklerle yapılacak çeşitli araştırmalar, toplumun İslam Dinin temel kaynağı olan Kur'an'a yönelik tutumları ile dindarlıkları arasındaki ilişki ve etkileşimler yanında toplumun dindarlığına etki eden faktörlerin ve dindarlık yapısının daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır. Kur'an'ı Arapçasından okumayı bilmenin dindarlık üzerinde etkili olduğu bulgusundan hareketle, eğitim kurumlarında ve yaygın dini eğitim kurumu olan Kur'an Kurslarında yapılan eğitim faliyetlerinin niteliğinin artırılması, toplumun dindarlık düzeylerine olumlu tesirler oluşturacaktır. Abstract Religion consists of divine laws, which is at the center of human experience and directs the emotions, thoughts, and behaviors of man and aims to bring happiness to man and the hereafter. Religiosity, on the other hand, is a qualification which is the result of the interpretation, and the internalization of these divine laws by the individual. In this sense, it will come to the point that if people from the right perceptions of religiosity, and they acquire the right attitudes towards the religion, they can reach the purpose of religion. For this reason, it is necessary for people to acquire adequate and accurate religious information and internalize this information. Regarding the Islam, accurate and reliable religious knowledge can only be obtained from the Qur'an and the Sunnah, the basic source of religion. This studt tried to measure the interest to the Qur'an, and the commentary of the main source of Islam, and it's the interaction with religiosity was searched.
İntihal /Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit ... more İntihal /Plagiarism: Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. http://dergipark.gov.tr/cuid
Özet Bireyde davranış değişikliğini hedefleyen eğitim biliminin, insan davranışlarını inceleyen p... more Özet Bireyde davranış değişikliğini hedefleyen eğitim biliminin, insan davranışlarını inceleyen psikolojinin verilerini dikkate almadan başarılı sonuçlar elde etmesi düşünülemez. Tam bir işbirliğini gerektiren bu süreç, girdisi ve konusu insan olan eğitimi, psikolojinin sağladığı verileri dikkatle izlemeye itmektedir. Psikoloji bilimi, insan hayatında kritik evrelerin ve dönemeçlerin varlığından söz eder. Öyle ki kişilik gelişiminde oldukça yüksek önemi haiz bu dönemler doğru bir şekilde değerlendirilemezse beklenen gelişimin ve değişimin sağlanabilmesi güçleşecektir. İlk kişilik kuramı olarak kabul edebileceğimiz Psikanaliz de insan hayatındaki kritik evrelere dair önemli veriler sunar. Dokümantasyon yöntemiyle yürütülen bu çalışmanın verileri dikkatle incelendiğinde, din eğitimi açısından gözardı edilmemesi gereken önemli süreçlere işaret ettiği görülecektir. Freud'a göre kişilik gelişimi ilk beş yılda büyük oranda tamamlanmaktadır. Ona göre, beş yaşından sonra kişilikte kayda değer bir değişim yaşanmaz. Adler'in de bu görüşü savunduğu söylenebilir. Sullivan daha iyimser bir yaklaşımla ilk beş yılda yapılan hataların ön ergenlik döneminde telafi edilebileceğine işaret eder. Bu noktada okula büyük görevler düşmektedir. Yaşam boyu gelişimi savunan Erikson'un en önemli vurgusu ergenlik dönemine olmuştur. İdeolojik dönem olarak adlandırdığı bu evre, ergenlerin gelişimlerinde büyük kırılmaların yaşanabileceği bir dönemi ifade eder. Jung'a göre orta yaş dönemi bir takım risk ve fırsatlarla doludur. Yine Erikson yaşlılık dönemindeki benlik bütünlüğünün önemini vurgular. Freud tarafından ortaya atılan bilinçaltı kavramı ve üst-benliğin gelişimi de din eğitimcileri tarafından göz ardı edilmemesi gereken önemli hususlardandır. İlk ve en önemli eğitim kurumu olarak aile başta olmak üzere örgün ve yaygın din eğitimi kurumları eğitim hizmetlerini kişilik gelişimindeki kritik evrelerin hassasiyetlerini dikkate alarak sunmalıdır. Bu evrelerin hassasiyetlerini dikkate almamak, dinî ve ahlakî gelişim açısından fırsatları kaçırmak anlamına gelebileceği gibi, ciddi riskleri de beraberinde getirebilir. Abstract It cannot be thought that academic study of behavioral changes in the individual will yield successful results unless it takes into account the data from psychology examining human behavior. This process, which requires full collaboration, compels education, whose topic and input is the person, to carefully review the data provided by psychology. The science of psychology talks about the existence of critical periods and turning points in a person's life. So much so that if these periods, which are vital in the development of the personality, cannot be evaluated correctly it will become that much harder for the expected development and change to be provided. Psychoanalysis, which we can accept as the first theory of personality, presents us with important data concerning the critical periods in a person's life. It will be seen that this study conducted by the documentation method points out important processes that should not be neglected in terms of religious education when the data are examined carefully. According to Freud, personality development is largely completed in the first five years. No notable change in personality ever takes place after the age of five. It can be said that Adler also advocates this opinion to a large extent. Taking a more optimistic approach, Sullivan points out that mistakes made in the first five years can be made up for in the pre-adolescent period. The onus here largely falls on schools. Advocating lifelong development, Erikson places the greatest importance on the adolescent period. Known as the ideological period, this cycle expresses a period in which major breaks in adolescents' development can take place. According to Jung, the middle-age period is replete with risks and opportunities. Similarly, Erikson states the importance of ego integrity in old age. The concept of the subconscious and the development of the superego as expressed by Freud are important elements that must not be overlooked by religious educators. Organized and widespread religious education institutions, the first and most important of which is the family, must offer educational services by paying attention to the peculiarities of the critical phases in a person's life. Just as
Kişilik Gelişiminde Model İnsan ve Üstlendiği Roller, 2018
Model insan, kişiliğiyle, yaşantısıyla topluma örnek olacak bir bireydir. Bu nedenle model insan ... more Model insan, kişiliğiyle, yaşantısıyla topluma örnek olacak bir bireydir. Bu nedenle model insan yetiştirmeye yönelik çaba, çocukluk yaşantılarından itibaren başlamak durumundadır. Ruhsal ve fiziksel bütünlük içinde ele alınması gereken insanın, ruhsal yapısının temelleri ilk doğumu ile birlikte atılır. Bu bağlamda bu çalışmada ilk kişilik teorisi olma özelliği olan ve çocukluk yaşantılarının kişilik üzerindeki önemini vurgulayan psikanalitik ekolün görüşleri ele alınmıştır. Freud, kişiliğin altı yaşına kadar oluştuğunu ileri sürmektedir. Bu yaşa ulaşana kadar oral, anal ve fallik dönemlerinden geçen çocuğun kişiliği şekillenmektedir. Erikson ise kişilik gelişimini hayat boyu devam eden bir süreç olarak değerlendirmektedir. Erikson’un, çocukluk yaşantılarına ilaveten ergenlik dönemine verdiği önem dikkati çekmektedir. Bütün geçmiş dönemlerin bir muhasebesi niteliğinde olan ergenlik dönemi, bireyin yetişkinlik sürecindeki en önemli imtihanlarından biri olarak ifade edilebilir. Çocukluk dönemi ve ergenlikte ebeveynin çocuğa yaklaşımları, tutumları, etkileri, iletişim biçimlerinin yanında model olma sorumlulukları öne çıkmaktadır. Model alarak öğrenme konusunda Bandura’nın çalışmaları ve önerileri önemlidir. Bandura, çocukların birçok bilgiyi gözlemleyerek ve model alarak öğrendiğini ileri sürmektedir. Çocuğun en fazla model aldığı kişi ise annesidir. Gözlemleyerek ve model alarak öğrenme Kur’an’ın da kullandığı yöntemlerden biridir. Allah, kullarına Hz. Peygamberi model olarak sunmaktadır. Hz. Peygamberin de model alarak öğrenme yöntemini kullandığı bilinmektedir. Çocuğun dini inanç ve ibadetleri öğrenme sürecinde de görerek ve model alarak öğrenmenin önemi büyüktür. Nihayetinde, model insan yetiştirmek önemlidir. Çünkü sonraki nesillerin bu model insanlar tarafından yetiştirilecektir. Bu yöndeki çabanın etkileri uzun bir süre devam edecektir.
Uploads
questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achievement, level of visibility in social media, and the number of social media in use; a positive relationship was found between religiousness and positive religious achievement. It has also been understood that the subjective perception of religiousness does not lead to a difference in gender but leads to a difference in life satisfaction. While a negative relationship between loneliness and positive religious coping, life satisfaction and messaging is detected, a positive satisfaction between life satisfaction and positive religious achievement, the negative relationship between negative religious coping and the presence of interaction was detected. This study is important in that many variables deal with each other and their interactions.
questions were asked to determine the participants' perceptions of individual religiousness and social media use. As a result of analyzes made with SPSS statistical program; there is a negative relationship between perception of religiousness and loneliness, negative religious achievement, level of visibility in social media, and the number of social media in use; a positive relationship was found between religiousness and positive religious achievement. It has also been understood that the subjective perception of religiousness does not lead to a difference in gender but leads to a difference in life satisfaction. While a negative relationship between loneliness and positive religious coping, life satisfaction and messaging is detected, a positive satisfaction between life satisfaction and positive religious achievement, the negative relationship between negative religious coping and the presence of interaction was detected. This study is important in that many variables deal with each other and their interactions.