Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu... more Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu çalışmada öncelikle birinci ve ikinci kısımda Türkiye'nin değişen bölgesel vizyonu ve bu bölgesel vizyon bağlamında İran ile ilişkiler analiz edilmiştir. Üçüncü kısımda İran'ın nükleer çalışmaları tarihsel bir perspektifle incelenerek bu çalışmaların İran ve Batı arasında oluşturduğu kriz ve bu krizde Türkiye'nin kendisini nasıl konumlandırdığı ve sorun boyunca hangi esaslarda dış politikasını oluşturmaya çalıştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak Türkiye'nin " nükleer sorun " ve " sıfır sorun " arasında bir ikilemde kaldığına dikkat çekilerek zamanla iki taraf arasında " arabulu-cu " ya da " kolaylaştırıcı " rol oynamasının zorlaştığı fakat Ankara'nın bu sorunda hala devrede kalmaya devam ettiği vurgulanmaktadır. Abstract The study discusses Turkish-Iranian relations with particular reference to the zero problem policy and the nuclear issue. To this end, in the first two sections, the paper analyzes Turkey's changing vision and its bilateral ties with Iran within this context. The third section deals with Iran's nuclear ambitions on a historical perspective, also underlining the crisis that erupted between Iran and the West out of these attempts, how Turkey positioned itself vis-à-vis the crisis and its foreign policy style designed throughout the process. The study concludes that Turkey has been ambivalent between the nuclear issue and the zero problem policy, stressing that it is now less likely for the Turkish foreign policy establishment to play a role of mediation and facilitation. The paper finally recalls that despite these setbacks, Ankara still remains actively involved in the process.
This article attempts to analyze the impact of current international and regional
dynamics on Qat... more This article attempts to analyze the impact of current international and regional dynamics on Qatar’s foreign policy during Arab Spring with a special focus on the period from 2011 to 2013 coincided with former Emir Hamad Bin Khalifa Al-Thani’s leadership. Firstly, this study intends to comprehend Qatar’s inconsistencies and contradictions both in domestic and foreign policy by giving importance to the leading concern of Qatar, namely, the regime survival, and its visible reflections on Qatar’s regional and domestic stance. Subsequently, the article focuses on explaining the shifting position of Qatar toward Arab Spring in a different way, that is, through the concept of state-led change and the reasons behind how a tiny and monarchic country could adopt seemingly active role along with democratic discourse, albeit selective and conditional, toward the people’s uprisings between 2011 and 2013.
Özet Bu çalışma Ortadoğu bölgesinde önemli bir etkisi bulunan şiddet eğilimli devlet dışı aktör (... more Özet Bu çalışma Ortadoğu bölgesinde önemli bir etkisi bulunan şiddet eğilimli devlet dışı aktör (Violent Non-State Actors) Hizbullah'ın (Hezbollah-Alla-hın Taraftarları/Partisi) fikirsel ve örgütsel yapısını analiz etmektedir. Bu oluşum Lübnan'da 1960'lı ve 1970'li yıllarda gelişen Şii radikalizmi sonu-cu yerel bir direniş hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Sonrasında Lübnan ve Ortadoğu politikasında etkili bir aktöre dönüşen Hizbullah, İran'daki İsla-mi yönetime ve Şii aktivizmi fikrine benzer şekilde din adamlarının önem-li politik roller üstlendiği bir oluşumdur. Bu çerçevede, Ortadoğudaki ve Lübnan içerisindeki zaman-mekan koşullu sosyo-politik gelişmelerin şekil-lendirdiği Hizbullah'ın fikirsel ve örgütsel zeminine Kum (İran) ve Necef (Irak) gibi önemli Şii din okullarında (havza) eğitim gören Lübnanlı dini figürler katkı sağlamıştır. İsrail'i " ebedi " düşman olarak gören ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) genel olarak uluslararası ve özel olarak Orta-doğu bölgesindeki hegemonyasına radikal şekilde karşı çıkan İslamcı (Şii) hareket, özellikle oluşumunun ilk yıllarında " canlı bomba " eylemlerini de kapsayan şiddet araçlarına başvurmuştur. Bu çerçevede, bu makale Hiz-bullah oluşumunun fikirsel ve örgütsel temelini hangi aktörlerin, bölgesel ve yerel olayların, tarihsel olayların ve özellikle dini figürlerin etkilediğini tartışmaktadır. Ayrıca, bu çalışma örgütsel zeminin ve önemli bir meşru-laştırma aracı olan fikirsel unsurların bu aktörün eylemleri ve söylemleri üzerindeki etkisini açıklamaya çalışmaktadır.
Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu... more Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu çalışmada öncelikle birinci ve ikinci kısımda Türkiye'nin değişen bölgesel vizyonu ve bu bölgesel vizyon bağlamında İran ile ilişkiler analiz edilmiştir. Üçüncü kısımda İran'ın nükleer çalışmaları tarihsel bir perspektifle incelenerek bu çalışmaların İran ve Batı arasında oluşturduğu kriz ve bu krizde Türkiye'nin kendisini nasıl konumlandırdığı ve sorun boyunca hangi esaslarda dış politikasını oluşturmaya çalıştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak Türkiye'nin " nükleer sorun " ve " sıfır sorun " arasında bir ikilemde kaldığına dikkat çekilerek zamanla iki taraf arasında " arabulu-cu " ya da " kolaylaştırıcı " rol oynamasının zorlaştığı fakat Ankara'nın bu sorunda hala devrede kalmaya devam ettiği vurgulanmaktadır. Abstract The study discusses Turkish-Iranian relations with particular reference to the zero problem policy and the nuclear issue. To this end, in the first two sections, the paper analyzes Turkey's changing vision and its bilateral ties with Iran within this context. The third section deals with Iran's nuclear ambitions on a historical perspective, also underlining the crisis that erupted between Iran and the West out of these attempts, how Turkey positioned itself vis-à-vis the crisis and its foreign policy style designed throughout the process. The study concludes that Turkey has been ambivalent between the nuclear issue and the zero problem policy, stressing that it is now less likely for the Turkish foreign policy establishment to play a role of mediation and facilitation. The paper finally recalls that despite these setbacks, Ankara still remains actively involved in the process.
1971’de bağımsızlığını kazanan ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusu bulunan Körfez’in küçük
fakat etkili... more 1971’de bağımsızlığını kazanan ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusu bulunan Körfez’in küçük fakat etkili ülkesi Katar’ın iç ve dış politikasını şekillendiren temel dinamik, rejimin yani Katar Emirliği’nin güvenliğini sağlamak olmuştur. Bu çerçevede, Hamad Bin Halife El-Tani gibi Katar’ın yeni Emiri Şeyh Tamim bin Hamad bin Halife El-Tani de, devlet-merkezli yürütülen ve ‘çelişkili’ görünmesine rağmen birbirini tamamlayan dış ve iç politika stratejileri izlemiştir.
As the Arab Spring unfolds, a new power configuration
is emerging in the Middle East. Turkey is a... more As the Arab Spring unfolds, a new power configuration is emerging in the Middle East. Turkey is at the center of the new setting, with a fully engaged leadership role that was adopted by the ruling AK Party. In the Levant area, Ankara’s influence is even greater due to Turkey’s full support of the Syrian opposition against the Syrian Baath regime. In this context, it becomes clear that the increasingly involved Turkish role in the region has direct and indirect effects on the stability of countries in the Levant, one of which is Lebanon
Ortadoğuda Devrimler ve Türkiye raporu; Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki halk hareketlerini, bu ha... more Ortadoğuda Devrimler ve Türkiye raporu; Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki halk hareketlerini, bu hareketlerin Türkiyeye etkilerini incelemekte; kültürü, dış politikası ve siyasi sistemi açısından Türkiyenin model ülke olup olamayacağını tahlil etmektedir. Rapor ayrıca uluslararası sistem ve entegrasyon girişimleri perspektiflerinden bölgedeki halk hareketlerinin muhtemel sonuçları üzerinden Türkiye'nin konumunu analiz etmektedir.
Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu... more Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu çalışmada öncelikle birinci ve ikinci kısımda Türkiye'nin değişen bölgesel vizyonu ve bu bölgesel vizyon bağlamında İran ile ilişkiler analiz edilmiştir. Üçüncü kısımda İran'ın nükleer çalışmaları tarihsel bir perspektifle incelenerek bu çalışmaların İran ve Batı arasında oluşturduğu kriz ve bu krizde Türkiye'nin kendisini nasıl konumlandırdığı ve sorun boyunca hangi esaslarda dış politikasını oluşturmaya çalıştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak Türkiye'nin " nükleer sorun " ve " sıfır sorun " arasında bir ikilemde kaldığına dikkat çekilerek zamanla iki taraf arasında " arabulu-cu " ya da " kolaylaştırıcı " rol oynamasının zorlaştığı fakat Ankara'nın bu sorunda hala devrede kalmaya devam ettiği vurgulanmaktadır. Abstract The study discusses Turkish-Iranian relations with particular reference to the zero problem policy and the nuclear issue. To this end, in the first two sections, the paper analyzes Turkey's changing vision and its bilateral ties with Iran within this context. The third section deals with Iran's nuclear ambitions on a historical perspective, also underlining the crisis that erupted between Iran and the West out of these attempts, how Turkey positioned itself vis-à-vis the crisis and its foreign policy style designed throughout the process. The study concludes that Turkey has been ambivalent between the nuclear issue and the zero problem policy, stressing that it is now less likely for the Turkish foreign policy establishment to play a role of mediation and facilitation. The paper finally recalls that despite these setbacks, Ankara still remains actively involved in the process.
This article attempts to analyze the impact of current international and regional
dynamics on Qat... more This article attempts to analyze the impact of current international and regional dynamics on Qatar’s foreign policy during Arab Spring with a special focus on the period from 2011 to 2013 coincided with former Emir Hamad Bin Khalifa Al-Thani’s leadership. Firstly, this study intends to comprehend Qatar’s inconsistencies and contradictions both in domestic and foreign policy by giving importance to the leading concern of Qatar, namely, the regime survival, and its visible reflections on Qatar’s regional and domestic stance. Subsequently, the article focuses on explaining the shifting position of Qatar toward Arab Spring in a different way, that is, through the concept of state-led change and the reasons behind how a tiny and monarchic country could adopt seemingly active role along with democratic discourse, albeit selective and conditional, toward the people’s uprisings between 2011 and 2013.
Özet Bu çalışma Ortadoğu bölgesinde önemli bir etkisi bulunan şiddet eğilimli devlet dışı aktör (... more Özet Bu çalışma Ortadoğu bölgesinde önemli bir etkisi bulunan şiddet eğilimli devlet dışı aktör (Violent Non-State Actors) Hizbullah'ın (Hezbollah-Alla-hın Taraftarları/Partisi) fikirsel ve örgütsel yapısını analiz etmektedir. Bu oluşum Lübnan'da 1960'lı ve 1970'li yıllarda gelişen Şii radikalizmi sonu-cu yerel bir direniş hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Sonrasında Lübnan ve Ortadoğu politikasında etkili bir aktöre dönüşen Hizbullah, İran'daki İsla-mi yönetime ve Şii aktivizmi fikrine benzer şekilde din adamlarının önem-li politik roller üstlendiği bir oluşumdur. Bu çerçevede, Ortadoğudaki ve Lübnan içerisindeki zaman-mekan koşullu sosyo-politik gelişmelerin şekil-lendirdiği Hizbullah'ın fikirsel ve örgütsel zeminine Kum (İran) ve Necef (Irak) gibi önemli Şii din okullarında (havza) eğitim gören Lübnanlı dini figürler katkı sağlamıştır. İsrail'i " ebedi " düşman olarak gören ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) genel olarak uluslararası ve özel olarak Orta-doğu bölgesindeki hegemonyasına radikal şekilde karşı çıkan İslamcı (Şii) hareket, özellikle oluşumunun ilk yıllarında " canlı bomba " eylemlerini de kapsayan şiddet araçlarına başvurmuştur. Bu çerçevede, bu makale Hiz-bullah oluşumunun fikirsel ve örgütsel temelini hangi aktörlerin, bölgesel ve yerel olayların, tarihsel olayların ve özellikle dini figürlerin etkilediğini tartışmaktadır. Ayrıca, bu çalışma örgütsel zeminin ve önemli bir meşru-laştırma aracı olan fikirsel unsurların bu aktörün eylemleri ve söylemleri üzerindeki etkisini açıklamaya çalışmaktadır.
Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu... more Özet Türkiye İran ilişkilerinin " sıfır sorun " ve " nükleer sorun " çerçevesinde tartışıldığı bu çalışmada öncelikle birinci ve ikinci kısımda Türkiye'nin değişen bölgesel vizyonu ve bu bölgesel vizyon bağlamında İran ile ilişkiler analiz edilmiştir. Üçüncü kısımda İran'ın nükleer çalışmaları tarihsel bir perspektifle incelenerek bu çalışmaların İran ve Batı arasında oluşturduğu kriz ve bu krizde Türkiye'nin kendisini nasıl konumlandırdığı ve sorun boyunca hangi esaslarda dış politikasını oluşturmaya çalıştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak Türkiye'nin " nükleer sorun " ve " sıfır sorun " arasında bir ikilemde kaldığına dikkat çekilerek zamanla iki taraf arasında " arabulu-cu " ya da " kolaylaştırıcı " rol oynamasının zorlaştığı fakat Ankara'nın bu sorunda hala devrede kalmaya devam ettiği vurgulanmaktadır. Abstract The study discusses Turkish-Iranian relations with particular reference to the zero problem policy and the nuclear issue. To this end, in the first two sections, the paper analyzes Turkey's changing vision and its bilateral ties with Iran within this context. The third section deals with Iran's nuclear ambitions on a historical perspective, also underlining the crisis that erupted between Iran and the West out of these attempts, how Turkey positioned itself vis-à-vis the crisis and its foreign policy style designed throughout the process. The study concludes that Turkey has been ambivalent between the nuclear issue and the zero problem policy, stressing that it is now less likely for the Turkish foreign policy establishment to play a role of mediation and facilitation. The paper finally recalls that despite these setbacks, Ankara still remains actively involved in the process.
1971’de bağımsızlığını kazanan ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusu bulunan Körfez’in küçük
fakat etkili... more 1971’de bağımsızlığını kazanan ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusu bulunan Körfez’in küçük fakat etkili ülkesi Katar’ın iç ve dış politikasını şekillendiren temel dinamik, rejimin yani Katar Emirliği’nin güvenliğini sağlamak olmuştur. Bu çerçevede, Hamad Bin Halife El-Tani gibi Katar’ın yeni Emiri Şeyh Tamim bin Hamad bin Halife El-Tani de, devlet-merkezli yürütülen ve ‘çelişkili’ görünmesine rağmen birbirini tamamlayan dış ve iç politika stratejileri izlemiştir.
As the Arab Spring unfolds, a new power configuration
is emerging in the Middle East. Turkey is a... more As the Arab Spring unfolds, a new power configuration is emerging in the Middle East. Turkey is at the center of the new setting, with a fully engaged leadership role that was adopted by the ruling AK Party. In the Levant area, Ankara’s influence is even greater due to Turkey’s full support of the Syrian opposition against the Syrian Baath regime. In this context, it becomes clear that the increasingly involved Turkish role in the region has direct and indirect effects on the stability of countries in the Levant, one of which is Lebanon
Ortadoğuda Devrimler ve Türkiye raporu; Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki halk hareketlerini, bu ha... more Ortadoğuda Devrimler ve Türkiye raporu; Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki halk hareketlerini, bu hareketlerin Türkiyeye etkilerini incelemekte; kültürü, dış politikası ve siyasi sistemi açısından Türkiyenin model ülke olup olamayacağını tahlil etmektedir. Rapor ayrıca uluslararası sistem ve entegrasyon girişimleri perspektiflerinden bölgedeki halk hareketlerinin muhtemel sonuçları üzerinden Türkiye'nin konumunu analiz etmektedir.
Uploads
Papers by Mustafa Yetim
dynamics on Qatar’s foreign policy during Arab Spring with a special focus on
the period from 2011 to 2013 coincided with former Emir Hamad Bin Khalifa
Al-Thani’s leadership. Firstly, this study intends to comprehend Qatar’s inconsistencies
and contradictions both in domestic and foreign policy by giving importance
to the leading concern of Qatar, namely, the regime survival, and its visible
reflections on Qatar’s regional and domestic stance. Subsequently, the article
focuses on explaining the shifting position of Qatar toward Arab Spring in a
different way, that is, through the concept of state-led change and the reasons
behind how a tiny and monarchic country could adopt seemingly active role
along with democratic discourse, albeit selective and conditional, toward the
people’s uprisings between 2011 and 2013.
fakat etkili ülkesi Katar’ın iç ve dış politikasını şekillendiren temel dinamik, rejimin yani
Katar Emirliği’nin güvenliğini sağlamak olmuştur. Bu çerçevede, Hamad Bin Halife El-Tani
gibi Katar’ın yeni Emiri Şeyh Tamim bin Hamad bin Halife El-Tani de, devlet-merkezli yürütülen
ve ‘çelişkili’ görünmesine rağmen birbirini tamamlayan dış ve iç politika stratejileri
izlemiştir.
kitap incelemesi by Mustafa Yetim
Commentary by Mustafa Yetim
is emerging in the Middle East. Turkey is at the center of the new
setting, with a fully engaged leadership role that was adopted by
the ruling AK Party. In the Levant area, Ankara’s influence is
even greater due to Turkey’s full support of the Syrian opposition
against the Syrian Baath regime. In this context, it becomes clear
that the increasingly involved Turkish role in the region has direct
and indirect effects on the stability of countries in the Levant, one
of which is Lebanon
Report by Mustafa Yetim
dynamics on Qatar’s foreign policy during Arab Spring with a special focus on
the period from 2011 to 2013 coincided with former Emir Hamad Bin Khalifa
Al-Thani’s leadership. Firstly, this study intends to comprehend Qatar’s inconsistencies
and contradictions both in domestic and foreign policy by giving importance
to the leading concern of Qatar, namely, the regime survival, and its visible
reflections on Qatar’s regional and domestic stance. Subsequently, the article
focuses on explaining the shifting position of Qatar toward Arab Spring in a
different way, that is, through the concept of state-led change and the reasons
behind how a tiny and monarchic country could adopt seemingly active role
along with democratic discourse, albeit selective and conditional, toward the
people’s uprisings between 2011 and 2013.
fakat etkili ülkesi Katar’ın iç ve dış politikasını şekillendiren temel dinamik, rejimin yani
Katar Emirliği’nin güvenliğini sağlamak olmuştur. Bu çerçevede, Hamad Bin Halife El-Tani
gibi Katar’ın yeni Emiri Şeyh Tamim bin Hamad bin Halife El-Tani de, devlet-merkezli yürütülen
ve ‘çelişkili’ görünmesine rağmen birbirini tamamlayan dış ve iç politika stratejileri
izlemiştir.
is emerging in the Middle East. Turkey is at the center of the new
setting, with a fully engaged leadership role that was adopted by
the ruling AK Party. In the Levant area, Ankara’s influence is
even greater due to Turkey’s full support of the Syrian opposition
against the Syrian Baath regime. In this context, it becomes clear
that the increasingly involved Turkish role in the region has direct
and indirect effects on the stability of countries in the Levant, one
of which is Lebanon