Aziz Amand Yilligi kesin olarak bilinmemekle birlikte 8.-9. yuzyillarda, ayni adli manastirda yaz... more Aziz Amand Yilligi kesin olarak bilinmemekle birlikte 8.-9. yuzyillarda, ayni adli manastirda yazilmis bir yilliktir. Yilliklarin tarihi arastirmalarda basvurulan kaynaklardan olmalari verdikleri bilgileri son derece onemli kilmaktadir. Bu acidan degerlendirildiginde Aziz Amand yilligi dikkate degerdir. Yapilan askeri seferlerden, saldirilara, toplanan meclislerden insa edilen yapilara, verilen cezalardan dogal afetlere kadar pek cok acidan bilgi veren yillik, donemin anlasilmasina katki saglamaktadir. Frank Imparatoru Charlemagne`in istisareye ve sadakate verdigi onemi, zamaninin cogunu seferlerde gecirdigini belirtmesi de ayrica degerlidir. Diger bir onemi ise kucuk Frank yilliklarinin en eskisi olmasidir. Tum bu nedenlerle Latince aslindan tercume edilerek Turkce`ye kazandirilmistir.
Turkish Abstract: Piskoposluk makami kilise icerisindeki en ust makamdir ve bu makama erisebilmek... more Turkish Abstract: Piskoposluk makami kilise icerisindeki en ust makamdir ve bu makama erisebilmek icin cesitli vasiflara sahip olmanin yani sira bazi egitimleri almis olmak gerekmektedir. Piskoposlar hem onemli gorevlere hem de genis yetkilere sahiptirler. Dolayisiyla bu makama erismek dini sinifa mensup herkes icin cok onemlidir. Bu nedenle piskopos secimlerinde Ortacagin iki buyuk gucu olan kilise ve devlet anlasmazliga dusmustur. Lyon`lu Diyakoz Florus bu kisa eserde piskopossecimlerinin olmasi gerektigi sekli tarihsel orneklerle irdelemektedir.English Abstract: Bishopric is the highest authority in church and to attain to this authority must be taken some educations alongside to have various qualifications. Bishops have both important tasks and broad powers. Hence to attain to this authority is very important for all who belonging to religious rank. Therefore chuch and state that two major power of the Middle Ages conflict in relation to episcopal elections. Deacon Florus of Lyo...
Have been looked at the Medieval European History, we meet the strong structure of Peninsula of B... more Have been looked at the Medieval European History, we meet the strong structure of Peninsula of Briatin. In this study, the King AEthelred was the kiing of the Northumbria region in Britain. He is a person or king whose people didn’t search about himself in the medieval European History. There were a little data about him in the sources. One of the data is the letter that was written by Alcuin to AEthelred. These letters had got facilities that can be accepted both praise and preaching and these letters had been sent to tthe other kings of Briatin by Alcuin. This letter was very important because of its original. In this paper, we will study to interpret by translating from Latin text to Turkish.
Aziz Amand Yilligi kesin olarak bilinmemekle birlikte 8.-9. yuzyillarda, ayni adli manastirda yaz... more Aziz Amand Yilligi kesin olarak bilinmemekle birlikte 8.-9. yuzyillarda, ayni adli manastirda yazilmis bir yilliktir. Yilliklarin tarihi arastirmalarda basvurulan kaynaklardan olmalari verdikleri bilgileri son derece onemli kilmaktadir. Bu acidan degerlendirildiginde Aziz Amand yilligi dikkate degerdir. Yapilan askeri seferlerden, saldirilara, toplanan meclislerden insa edilen yapilara, verilen cezalardan dogal afetlere kadar pek cok acidan bilgi veren yillik, donemin anlasilmasina katki saglamaktadir. Frank Imparatoru Charlemagne`in istisareye ve sadakate verdigi onemi, zamaninin cogunu seferlerde gecirdigini belirtmesi de ayrica degerlidir. Diger bir onemi ise kucuk Frank yilliklarinin en eskisi olmasidir. Tum bu nedenlerle Latince aslindan tercume edilerek Turkce`ye kazandirilmistir.
Turkish Abstract: Piskoposluk makami kilise icerisindeki en ust makamdir ve bu makama erisebilmek... more Turkish Abstract: Piskoposluk makami kilise icerisindeki en ust makamdir ve bu makama erisebilmek icin cesitli vasiflara sahip olmanin yani sira bazi egitimleri almis olmak gerekmektedir. Piskoposlar hem onemli gorevlere hem de genis yetkilere sahiptirler. Dolayisiyla bu makama erismek dini sinifa mensup herkes icin cok onemlidir. Bu nedenle piskopos secimlerinde Ortacagin iki buyuk gucu olan kilise ve devlet anlasmazliga dusmustur. Lyon`lu Diyakoz Florus bu kisa eserde piskopossecimlerinin olmasi gerektigi sekli tarihsel orneklerle irdelemektedir.English Abstract: Bishopric is the highest authority in church and to attain to this authority must be taken some educations alongside to have various qualifications. Bishops have both important tasks and broad powers. Hence to attain to this authority is very important for all who belonging to religious rank. Therefore chuch and state that two major power of the Middle Ages conflict in relation to episcopal elections. Deacon Florus of Lyo...
Have been looked at the Medieval European History, we meet the strong structure of Peninsula of B... more Have been looked at the Medieval European History, we meet the strong structure of Peninsula of Briatin. In this study, the King AEthelred was the kiing of the Northumbria region in Britain. He is a person or king whose people didn’t search about himself in the medieval European History. There were a little data about him in the sources. One of the data is the letter that was written by Alcuin to AEthelred. These letters had got facilities that can be accepted both praise and preaching and these letters had been sent to tthe other kings of Briatin by Alcuin. This letter was very important because of its original. In this paper, we will study to interpret by translating from Latin text to Turkish.
Özet Orta Çağ batı için pek çok açıdan olduğu gibi çocukların hayatı açısından da zor bir dönemdi... more Özet Orta Çağ batı için pek çok açıdan olduğu gibi çocukların hayatı açısından da zor bir dönemdir. Bu dönemde çocuklar küçük erişkinler olarak kabul edilmekte ve çok erken yaşlarda büyümüş olmaları beklenmektedir. Dönemin yetersiz tıp anlayışının yanı sıra zayıf bağışıklık sistemine sahip olan çocukların birçoğu beş yaşına gelmeden ölürken, ancak üçte ikisi yirmi yaşına gelebilmektedir. Cinsiyetler arası büyük bir ayrımın yaşandığı bu dönemde kız çocuklar evde klasik ev işleriyle uğraşırken, erkekler ya tarlalarda ve zanaatkârların yanında çalışmakta, ya asker olmayı seçmekte ya da dini bir hayata adım atmaktadırlar. Çocukların maruz kaldıkları bir diğer çıkmaz erken evliliklerdir. Erkeklerin evlilik yaşı on dört iken, kızların sadece on ikidir. Daha çocuk denecek yaşta yapılan bu evlilikler çoğunlukla bir anlaşmadan kaynaklanmakta, bir dizi doğumu ve çocuk ölümünü de beraberinde getirmektedir. Sonuçta Orta Çağ'da yaşayan çocuklar bugünkü çocuklardan çok farklı, bir dizi kısıtlanma içinde yaşayan küçük insanlar topluluğudur. Abstract The medieval age for west is an unpleasant period for the lives of children as is the case with many other aspects. During the period, children were considered as younger adults and expected to have grown at very early ages. With the inadequate understanding of medicine of the period, many of the children with weak immune systems were dying before the age of five, while only two third of them could reach up to the age of twenty. In this period when a great discrimination between genders had been experienced, girls
Şarlman, akla gelebilecek her alanda Orta Çağ Avrupası’nın en önemli hükümdarlarındandır. Ülkesin... more Şarlman, akla gelebilecek her alanda Orta Çağ Avrupası’nın en önemli hükümdarlarındandır. Ülkesinde adalet ve istikrarı tesis etmiş, kültür ve medeniyeti canlandırmıştır. Karolenj Rönesansı adı verilen, kelimeler arasına boşluk koyma, küçük harflerle yazma, noktadan sonra büyük harfle başlama gibi bugün kullandığımız pek çok yazım kuralını getiren kültürel uyanış, bizzat onun çabalarıyla başlamıştır. Şarlman’ın yakın arkadaşlarından olan Einhard, imparatorun hizmetinde geçirdiği yıllarda, pek çok şeye tanık olmuş, resmî belgelere ulaşmış, olayların kahramanlarıyla görüşmüştür. Şarlman’ın hayatını kaleme almayı görev edinerek Büyük Karolus’un Hayatı (Vita Karoli Magni) adlı eseri yazmıştır. Bu eser Avrupa tarihinde din adamı olmayan biri tarafından yazılmış ilk biyografi olmasının yanı sıra Orta Çağ edebiyatının en ünlü eserlerindendir. Dönemin tarih yazımını derinden etkileyen eser, XVI. yüzyıldan itibaren yayımlanmaya başlanmış, ulus dillere tercüme edilmiş ve sayısız kez yorumlanarak en çok okunan tarihi biyografilerden biri olmuştur. Birleşik Avrupa/Avrupa Birliği fikrinin babası Şarlman’ın siyasi başarıları, askerî stratejisi, dış ve iç politikaları, dostları, düşmanları, kişisel alışkanlıkları ve özel hayatı hakkında başka yerde bulunmayan dikkat çekici bilgiler sunan eser, destansı bir özellik de taşımaktadır. Özlem Genç’in Latince aslından yaptığı çevirisine ek olarak açıklamalar ve değerlendirmelerle zenginleştirdiği Şarlman: Avrupa’nın Büyük Hükümdarı (Vita Karoli Magni), Kronik Klasikler Serisi’nin yeni kitabı…
1-Orta Çağ Avrupası dilsel olarak Roma'nın devamı mıydı hocam ya da Roma'dan sonra Orta Çağ'a geç... more 1-Orta Çağ Avrupası dilsel olarak Roma'nın devamı mıydı hocam ya da Roma'dan sonra Orta Çağ'a geçtiğimizde Avrupa'da dilsel olarak nasıl bir ortam vardı? Aslında evet, devamıydı. Roma İmparatorluğu'na baktığımızda kullanılan dilin Latince olduğunu görüyoruz ancak her yerde aynı Latince konuşulmuyordu. Şehir, kasaba ve eyaletlerde farklı Latinceler konuşuluyordu, hiçbir zaman standart bir Latince yoktu. Orta Çağ Avrupası'na geldiğimizde erken dönemde, her alanda olduğu gibi, dilde de bir karmaşa ile karşılaşıyoruz. Roma vatandaşı olan halk yaşadıkları yerde kalmaya devam ederken onları yöneten güçler değişmişti. Kendileri Latince konuşuyor yazıyordu ama yeni komşuları başka dilleri, kendi yerel dillerini konuşuyorlardı. İki tarafın bir arada yaşayabilmesi için dil olarak anlaşmaları gerekiyordu. Cermenler zaten Roma kültürüne hayranlardı dolayısıyla Latince öğrenmek onlar için sorun yaratmadı ama bunun için kendi yerel dillerinde Latince öğreten gramer kitaplarına ihtiyaçları vardı. Başka bir açıdan bakacak olursak Latincenin de yeniden yazılması gerekiyordu çünkü Hıristiyanlığın hâkim olduğu Erken Orta Çağ'da, antik dönemden kalma gramer kitapları pagan unsurlar barındırdığı için dönem âlimleri tarafından istenmiyordu. Ayrıca bahsi geçen kitaplar ana dili Latince olanlara ya da Latince konusunda az da olsa bilgi sahibi olanlara hitaben yazılmıştı oysa şimdi Latinceyi hiç bilmeyen insanlara hitap edilmesi gerekiyordu. Son olarak Latince öğrenmek kutsal kitapları anlamak için de gerekliydi. 2-Cermen dilleri hakkında bilgimiz var mı?
1-Antik dönem ile başlayalım hocam, hırsızlık nasıl algılanıyordu? Hırsızlığın var oluşu insanın ... more 1-Antik dönem ile başlayalım hocam, hırsızlık nasıl algılanıyordu? Hırsızlığın var oluşu insanın varoluşuna kadar geri gider diye düşünüyorum. Ben Eski Çağ uzmanı değilim ama antik dönem yasalarının günümüze gelen kısımları bu konuda bizi aydınlatıyor. Örneğin Eşnunna kanunlarında hırsızlığın cezasının ölüm olduğunu ama çalınan şey köle ise sadece geri verilmesi gerektiğini görüyoruz. Asurlular hırsızları hapsediyorlardı. Hammurabi kanunlarında hırsızlık yapan ve yakalanan kişinin öldürüleceği yazmaktadır. Batı'ya geldiğimizde Eski Yunan'da hırsızlara kleptai adı veriliyordu, kliptomani ismi buradan gelmektedir. Burada gasp hırsızlık kapsamında görülmüyordu, kahramanlık ve beceri örneği idi. Roma hukukunda hırsızlık anlamında kullanılan "furtum" kavramı çok kapsamlıdır. Dolandırıcılık, zimmet gibi suçları da kapsamaktadır. 12 Levha Kanunları'ndan itibaren suçüstü yakalanan kişi bir de köleyse ölüm cezası verilebiliyordu, değilse köle statüsüne düşürülebiliyor ya da çaldığı malın iki katını ödeyebiliyordu. Genel olarak suçüstü yakalanan hırsız öldürülmemişse çalınan malın değerinin 4-5 katını ödemeye mahkûm ediliyordu. Romalı bir işveren hırsızlık yapan çalışanlarını sanki kölesiymiş gibi cezalandırabiliyordu. 2-Peki Orta Çağ'a geçtiğimizde Cermenler hırsızlığı nasıl algılıyordu? Cermen halklarda hırsızlık çok ciddi bir suçtu çünkü bu insanlar ölümle yaşam arasında sınırda yaşayan insanlardı ve sahip oldukları her şey onlar için çok değerliydi. Hırsızlık kişiye karşı yapılmış bir eylem olarak görüldüğünden ölüm cezasıyla cezalandırılabiliyordu hatta genelde bu ceza veriliyordu çünkü onlar için özel mülkiyet ihlal edilemez bir unsurdu ve en ağır cezayı gerektiriyordu. 798'de Narbonnaise'de cinayetin cezası bir miktar para iken hırsızlığın cezası ölümdü. Franklarda hırsızlığın ne denli önemi olduğu ilk yazılı yasaları olan Pactus Legis Salicae'daki 70 maddenin en az 22'sinin az ya da çok bu suçla ilgili olmasından anlayabiliriz. Onlarda hırsızlık yapan köleler çoğu kez kamçılansa da hadım da edilebiliyordu. Hırsızlığı yapan köle ise sahibi para cezasını ödüyor, köle bedensel cezayı çekiyordu. Başka bir örnekte Burgondları verebilirim. Gerçi Burgond yasasında 105 maddeden sadece 13'ü bu suçla ilgiliydi ama avcı kuşlar tüm Cermenler için çok önemliydi. Burgondlarda doğan çalan birinin suçu, çaldığı doğanın hırsızın göğsünden 5 onsluk bir kırmızı et parçası yemesiydi. Bu halk için hırsızlık sıradan bir suçtu, cezası da genelde çok azdı. Sakson yasasında çalınan malın değeri 3 solidustan (yaklaşık 4.5 gr ağırlığında altın para) azsa, hazineye ödediği cezanın yanı sıra, mal sahibine 9 katını ceza olarak ödenmeliydi. 3-Hristiyanlık hırsızlığa nasıl bakıyordu?
1-Orta Çağ Avrupası'nda kadına karşı olumsuz bir tutum olduğunu biliyoruz peki kadın anatomisine ... more 1-Orta Çağ Avrupası'nda kadına karşı olumsuz bir tutum olduğunu biliyoruz peki kadın anatomisine bakış nasıldı hocam, dinin etkisi burada da var mıydı? Evet, kesinlikle vardı hatta neredeyse tamamen teolojik temelli değerlendiriliyordu. Çağın başlangıcında konuyla ilgili anlatıların çoğu kilise babalarının metinlerinden alınıyordu, Yunan ve Roma etkisi şüphesiz vardı ama bu etkiyi dinin öğretileriyle harmanlayıp sunuyorlardı. Orta Çağ Avrupası'nda kadın anatomisi deyince dikkate alınan tek şey kadının asli görevi olan üreme idi. Onunla ilgili her şey üremeye yönelikti. Genel olarak bakıldığında kadın iç organları ve özellikle de üreme organları tarafından yönetilen bir varlık olarak görülüyordu. Temel üreme organı olan rahim vücutta bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu ve bu hareketlilik kadınların psikolojik durumunu çok etkiliyordu. Histeri denilen duygu durum bozukluğunun sebebi de bu idi ve rahim yerine oturduğunda sonlanıyordu. Bunun için tütsüler kullanmak yaygındı. Çağın tamamına hâkim olan kadın düşmanlığı, kadın anatomisinin doğru anlaşılmasına da engel oluyordu. Kadının bir erkeğe ihtiyaç duymadan doğurabileceğine inananlar bile vardı. Ayrıca kadın anatomisini açıklamak için hayvanlardan da yararlanıyorlardı. Örneğin domuzların üreme anatomisinin kadınlarınkiyle aynı olduğuna inanılıyordu. 2-O zaman kadın hastalıkları ve doğum/jinekoloji konusunda çok yazmışlardır değil mi? Aslında yazmışlar ama bunlar konuya ilişkin müstakil kitaplar değiller. Genelde her tıp kitabı zor doğum, rahim sarkması ve doğum sonrası ile ilgili birkaç bölüm içeriyordu. Doğum yönetimiyle ilgili ayrıntılı talimatlar ise yalnızca iki metinde vardır. İlki 5-6. yüzyılda Muscio/Moschion tarafından, 2. yüzyılda yaşayan Efesli Doktor Soranus'un Yunanca metninden (Gynaikeia) tercüme dilerek yazılan Gynaecia (MS 1. yüzyıl) idi. İyi bir ebenin özellikleri ve normal doğum hakkında bilgiler içermektedir. İkincisi Ebul Kasım El-Zehravi tarafından 10. yüzyılda yazılan bir metindir. Fetüsün hatalı görünümlerini, ölü fetüsü çıkarmayı ve doğum sonrasını ele almaktadır. Bu iki metin Geç Orta Çağ'da cerrahlar arasında kullanılmıştır. Salernolu hekimlerden ya da ebelerden biri olan Trota'nın Kadınların Tedavileri adlı eseri hariç bilinen tüm Orta Çağ jinekolojik metinleri-ki bunlar 150'den fazladır-kesin olarak ya da büyük ihtimalle erkek yazarlara aittir. Sayısız tıp eseri de jinekolojiye değinmektedir. Çoğu, erkekler tarafından okunup kullanılmıştır. Yazılanlara örnek vermem gerekirse ilk dönemlerde rahmin çift boynuzlu bir organ olduğuna inanılıyordu. Arapça metinlerde daha akla yakın ifadeler vardı. Rahmin mesaneye benzediği, cenin geliştikçe genişlemesi için lifli kaslardan oluştuğu ve cenini tutmak için içinin tüylü olduğu bunlardan bazılarıydı.
1-Orta Çağ Avrupası'nda çocuklara dair yazılmış mı hocam, örneğin sağlık durumları hakkında bilgi... more 1-Orta Çağ Avrupası'nda çocuklara dair yazılmış mı hocam, örneğin sağlık durumları hakkında bilgimiz var mı? Öncelikle bilgilerimizin çoğunun geç döneme ve üst sınıfa mensup kişilere ait olduğunu söyleyelim. Orta Çağ'da, tıpkı Eski Çağ'da olduğu gibi, alt sınıfların ya da halkın hayatı önemsenmediği için yazılmamıştır. Sosyal hayata dair bilgilerimizin çoğu, durumu daha iyi olanlara aittir. Diğerlerine ilişkin bilgileri kırıntılar halinde bulabilmekteyiz. Bildiğimiz kadarıyla Orta Çağ Avrupası'nda yaşayan çocuklar çok çeşitli beslenemedikleri için zayıf bir bağışıklık sistemleri vardı, hastalık oranı da çok yüksek olduğundan çoğu yetişkinliğe varamadan ölüyordu. 13. yüzyılda çocukların ancak üçte ikisi 20 yaşına kadar yaşayabiliyordu. Onları en çok etkileyen hastalık veba idi. 1361 salgını "çocukların salgını" olarak bilinmekteydi çünkü yetişkinden çok çocuk ölmüştü. 2-Kız ya da erkek çocuk ayrımı var mıydı? Evet, kesinlikle vardı. Tahmin edeceğiniz üzere kız çocukları daha az isteniyordu. Buna sebep olarak kız çocukların küçük yaşta evlenip evden ayrılması ve eve faydasının dokunmaması, babaya fazladan yük olması gösterilebilir. Ayrıca erkek çocuk soyun devamı için gerekliydi, varis demekti. Ailenin ismini gelecek kuşaklara aktaracak olan da oydu. Günümüzden çok da farklı değil sanırım. 3-Sütanne kavramı o zaman da var mıydı? Kazançları nasıldı? Neden çocuklar sütanneye veriliyorlardı? Evet vardı. Çocuğun ilk altı yılı neredeyse tamamen annesinin yanında geçiyordu. Bunun ilk iki yılı biyolojik gereksinimdi ve hayvan sütü potansiyel tehlike olarak görüldüğünden çocuğu beslemenin tek yolu emzirmekti ancak süt daima annenin bizzat kendisinden sağlanmamış, birçok zengin aile çocuklarına sütanne tutmuştur. Bu sütanneler sıklıkla zenginlerin evlerinde onlarla birlikte yaşamışlar ancak diğer taraftan aileler çocuklarını uzağa da göndermişler ve zaman zaman görmeye gitmişlerdir. Çocuk ölüm oranı çok fazla olduğundan beslenmesi gereken çocuktan çok sütanne vardır. Kazandıkları para oldukça iyiydi. Örneğin 1350'lerde Fransa'da bir hizmetçinin maaşı yıllık 30 solidus (altın para) iken, sütanneler 50 ya da 100 solidus alabiliyorlardı. Orta Çağ'da üretken bir kadın genellikle her 18 ayda bir doğum yapıyordu ve hamile iken emziremiyordu. Bunun bebeğe zarar vereceği düşünülüyordu. Bu durumda küçük çocuğu sütanneye vermekten başka çare yoktu. Bu tüm sosyal sınıflarda yaygın olan bir uygulamaydı.
1-Orta Çağ Avrupası'nda yaşayan insanlar hayvanlar hakkında ne düşünüyorlardı hocam?
2-Hayvanla... more 1-Orta Çağ Avrupası'nda yaşayan insanlar hayvanlar hakkında ne düşünüyorlardı hocam? 2-Hayvanlara karşı kilisenin tutumu nasıldı? 3-O zaman Orta Çağ'da hayvanlar bir tür güç gösterisi olarak kullanılıyordu. 4- Hayvanların isimleri 5. Hayvanların yargılanması
1-Çan kullanımı ne kadar eskiye dayanmaktadır hocam?
2-Dini metinlerde çanlardan bahsediliyor mu... more 1-Çan kullanımı ne kadar eskiye dayanmaktadır hocam? 2-Dini metinlerde çanlardan bahsediliyor mu? 3- Çan vaftizi 4- Çanların isimlendirilmesi
1-Orta Çağ Avrupası'nda yaşlı sayılabilecek bir yaş eşiği var mıydı hocam? Antik Çağ'da, 4. yüzyı... more 1-Orta Çağ Avrupası'nda yaşlı sayılabilecek bir yaş eşiği var mıydı hocam? Antik Çağ'da, 4. yüzyılda yazılmış olan Sapientia artis medicinae adlı eser insan ömrünü 4'e bölüyor ve yaşlılığı 42 yaşında başlatıyor. Orta Çağ'da ise bu konuda kesin bir şey söyleyemiyoruz. Bunun birkaç gerekçesi var. Öncelikle bu konuda yazı yazan kişi sayısı çok az, yazanlar ise hayatlarının ileriki döneminde yazsalar bile yaşlılığa ya hiç değinmemişler ya da farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Örneğin Hippolu Augustinus'a göre hayat kesin sınırlarla belirlenemez, iç içe geçmiş durumdadır. Macrobius, Cantimpreli Thomas ve Sevillalı Isidore 50 yaşında, 13. yüzyılda yaşayan Sienalı Aldebrandin 60 yaşında yaşlılık başlar diyordu. Gordon/Gourdonlu Bernard, Liber de conservatione vitae humanae adlı eserinde aykırı bir görüş olarak 35 yaşını verir. Genel olarak bakıldığında verilen yaşlar 35, 40, 45, 50, 58, 60 ve 72'dir. Yaşlılık Latince senectus demekti ve her yazarda aynı anlama gelmiyordu. 13. yüzyılda Haçlı askerleri 60 yaşında askeri hizmetten muaf olurken, Giovanni Villani'ye göre 14. yüzyıl Floransası'nda bu yaş 70 idi. Pek çok yerde yönetimden ve kamu görevlerinden çekilme yaşı 70 idi. 1349 tarihli İngiliz İşçi Kanunu 60 yaş üzerindekilerin tarım, ticaret ya zanaat ile meşgul olamayacaklarını belirtmektedir. 2-Orta Çağ yazarları yaş belirtmemişler, peki yaşlılıkla ilgili neler yazmışlar? Aslında genel olarak baktığımızda yaşlılığa karşı bir tutarsızlık görmekteyiz. Pek çoğu yaşlılığın tanımını yapmış, belirtilerini sıralamıştır. Bunu yaparken de büyük oranda antik literatürden, özellikle de Cicero ve Seneca'dan etkilenmişlerdir. Bildiğiniz üzere Cicero'nun Yaşlılık Üzerine adlı eseri sayın Çiğdem Dürüşken hocamız tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu eser yanılmıyorsam, yaşlılığa adanmış tek Latince eserdir. Orta Çağ yazarları yaşlılığı insan bedenindeki zihinsel ve fiziksel zayıflık olarak görüyorlardı. 1102'de Liber decem capitulorum adlı 10 ciltlik eserinin 5. cildin bu konuya ayıran Rennes Piskoposu Marbod, yaşlılıktan bahsederken kişilik özelliklerini temel almakta ve yaşlı insanı huysuz, açgözlü ve cimri olarak tanımlamaktadır. 13. yüzyılda yazan Segnalı Boncompagno, De malo senectutis et senii adlı eserinde yaşlılığın iyi ve yararlı bir şey olmadığını belirtmektedir. Bu görüş Cicero'nun aksini iddia eder. Sevillalı Isidore yaşlılığın avantaj ve dezavantajları olduğunu belirtir. Ona göre insanlar yaşlandıkça zeka yetilerini kaybederler. Güçten düşerler ve aksi olurlar. Öte yandan cinsel iktidarsızlık nedeniyle, cinsel isteğin zorlayıcılığından kurtulurlar, daha bilge olurlar, daha olgun fikirler verirler. Tıbbi, bilimsel metinler yaşlılığın zihinsel ve fiziksel analizini yapıp, sağlığın nasıl korunacağını ve vücudun güçten düşmesini nasıl azaltacaklarını incelerken, ahlaki metinler yaşlıların nasıl davranması gerektiğine değinmektedir. Dini metinlerde yaşlılarla ilgili hep ölüme, öbür dünyaya, ruhun kurtuluşuna hazırlanmaları gerektiği yazılmıştır. Ayrıca çoğunda yaşlılığın, kıtlık, deprem, depresyon ve kâbuslar gibi insan hayatındaki büyük kötülüklerden biri olduğu belirtilmiştir. 3-Orta Çağ yazarlarına göre yaşlılığın belirtileri nelerdi? Belirtiler hangi özellikleri temel aldıklarına göre değişiyordu. Roger Bacon'a göre beyaz saç, solgun ten, derinin buruşması, salya artışı, pis balgam, göz iltihabı, duyu organlarında zayıflama, kanın azalması, nefes almada ve hareket etmede zayıflık, güçten düşme, uykusuzluk, zihinsel huzursuzluk, sinirlilik ve
1-Orta Çağ Avrupası'nda halkın hac kavramına bakışı nasıldı hocam? Neden hacca gidiyorlardı? Orta... more 1-Orta Çağ Avrupası'nda halkın hac kavramına bakışı nasıldı hocam? Neden hacca gidiyorlardı? Orta Çağ Avrupası'nda yaşayan halk dinin her alanda hâkim olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Hac Hristiyanlık için de bir ibadet şeklidir ve günahların bağışlanmasına vesiledir. Dolayısıyla dönem insanı hacca gitmeyi çok önemsemiş, gidebilmek için elinden geleni yapmıştır. Hacca gitmelerinin pek çok sebebi vardı. İlk sebep günahlarından kurtulmaktı. Türbelerin onlara aracı olacağına inanıyorlardı. Hasta olanlar, engelli olanlar (kör, dilsiz, felç vb.), mahkûmiyeti bitenler de gidenler arasındaydı. Mahkûmiyeti bitenler adaklarını yerine getirmek için gidiyorlardı. Kadınların sebepleri arasında annelik ve hasta çocuklarına şifa bulmak en yaygın olanıydı. Hiçbir sebebi olmadığı halde sırf kutsal bir mekânı ziyaret etmek için yani dindarlığından dolayı gidenler de vardı. Din adamları daha çok litürjik uygulamaları öğrenmek, kitaplar edinmek ve rölikler yani kutsal emanetler getirmek için gidiyorlardı. Hac bazen verilen bir cezanın yerine de yapılabiliyordu. Bu uygulama İrlandalılar ve Anglosaksonlar arasında başlamıştır. Geç Orta Çağ'da mahkemeler tövbe eden kişinin gönderildiği türbeden haccın yapıldığına dair bir belge getirmesini isterdi. Bir piskopos kendi topraklarında kaçak avlanan veya başka türlü bir hak ihlali yapanlara böyle bir ceza verebilirdi. Haccın mesafesi, sıklığı ve zorluğu suçla orantılı olurdu. 2-Hacca gitmek kolay mıydı? Hayır değildi. Hac, tıpkı diğer seyahatlerde olduğu gibi, tehlikeli, zaman alıcı ve pahalıydı. Örneğin Kudüs'e gitmek isteyen bir kişi bir yılını gözden çıkarmalıydı. Bu sürede para kazanamayacağı için edeceği zarara ek olarak bu süreyi yollarda geçirecekti ve yollar çok tehlikeliydi. Hırsızlık çok yaygındı. Bu nedenle genelde kalabalık halde seyahat edilirdi. Taşıt kullanımı çok sınırlıydı. Genelde yaya, bazen de atla ve gemiyle gidiliyordu. Hac ziyaretleri en çok yolların güvenliğinin sağlandığı Karolenj hâkimiyeti döneminde gerçekleşmiştir. Tam tersi ise Yüzyıl Savaşları döneminde yaşanmıştır. Hacılar bazen korunmak için hayvan sürülerinin arasına ya da mezarlıklara sığınırlardı. Hac sırasında ölmek nadir rastlanan bir olay değildi. Hacca gitmek pahalıydı çünkü hac için ödeme yapmaları gerekiyordu. Yemek, konaklama, kişisel hijyen, giyim ve ayakkabılar, yol-köprü geçiş ücretleri, izinler, ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak sadakalar için para gerekliydi. Bazıları çok az parayla yola çıkıyor, yolda çeşitli işler bularak para kazanıyor ve öyle devam ediyorlardı. Bazıları yakınlarından destek alıyordu. Çoğu yanlarında değerli eşyalar götürüyor ve yolda satıyorlardı. Ticaret ve hac içiçe geçmişti. Hacca gitmek isteyen herkesin, feodal lord, bölge kilisesi rahibi, başrahip, başpiskopos ya da eşinden/babasından izin alması zorunluydu.
1-Günümüzde reklam çok önemli, Orta Çağ Avrupa'sında da reklama önem veriliyor muydu hocam?
2-O ... more 1-Günümüzde reklam çok önemli, Orta Çağ Avrupa'sında da reklama önem veriliyor muydu hocam? 2-O halde Orta Çağ Avrupa'sında yaşayan insanlar çoğunlukla Roma medeniyetini örnek almış olmalılar. Roma dönemindeki reklamlarla başlayalım mı hocam? 3-Bu direkler sonraki dönemlerde de kullanıldı mı?
1-Kitap kapakları nasıldı ya da kenarları? Kitap kapakları ve ciltleri çoğunlukla dana ve domuz d... more 1-Kitap kapakları nasıldı ya da kenarları? Kitap kapakları ve ciltleri çoğunlukla dana ve domuz derisinden yapılıyordu. Kitap kaplanan diğer malzeme kumaştı ama dayanıksız olduğu için az kullanılıyordu. Deri kullanılmasının amacı sert olduğu için kitabı korumasıydı. Su geçirmiyordu. Bu önemliydi çünkü manastırlarda kitapların tutulduğu koridorlar açık havada olabiliyor, dolayısıyla nemlenebiliyor, ıslanabiliyordu. Ayrıca deri üzerine şekil ve desenler yapılabiliyordu. Bu anlamda günümüze gelen en eski kitap 7. yüzyılda İngiltere'nin kuzeydoğusunda yazılan St. Cuthbert İncili'dir. Keten iplikle dikilmiştir ve Erken Orta Çağ deri kaplamalarının ne kadar güzel olduğunu gösterir. Bu elyazması azizin 687'deki ölümünden kısa süre sonra tabutuna yerleştirilmiş ve Durham Katedrali'ndeki mezarı 1104'te yeni tapınağına yerleştirilmek için açılınca keşfedilmiştir. Ön ve Arka Kapak Kitapların kapaklarına kitabın adı, yazarı ve içindeki konularla ilgili tanıtıcı bilgiler yazılabiliyordu. Yalnız bu kolay bir şey değildi. Kapağı kaplayan derinin yapısı kaba olabilirdi ya da yazılacak yüzey pürüzlü olabilirdi. Derinin rengi koyuysa da siyah yazı görünmeyebilirdi. Bu gibi durumlarda kapağa sonradan bir parşömen parçası yapıştırılıyor ve yazı onun üzerine yazılıyordu. Modern etiket gb.
1-Orta Çağ elyazmaları süslemeleriyle de dikkat çekici, bunları da müstensihler mi yapıyordu hoca... more 1-Orta Çağ elyazmaları süslemeleriyle de dikkat çekici, bunları da müstensihler mi yapıyordu hocam? Bazı elyazmalarının ilk sayfasında tek bir isim bulunması ve bu ismin müstensihe ait olması, müstensihle süsleme yapan kişinin aynı kişi olabileceği fikrini akla getirse de Orta Çağ Avrupa'sında süslemeleri yapan kişiler genelde farklı kişilerdi. Tezhip ustaları genellikle ya ressamlar loncasına ya da metin yazıcıları, ciltçiler, kitap satıcıları gibi kitap ticaretiyle ilgilenen loncalara mensuptular. Orta Çağ sonlarına kadar tezhip ustalarının çoğunun ismi pek bilinmiyor. Yazarların isimleri yazdıkları kitaplarda 6. yüzyıldan itibaren yer alıyordu ama bu tezhipçiler için pek geçerli değildi. 13. yüzyıldan itibaren ise özellikle kitap üretimin yoğun olduğu Bologna, Paris gibi merkezlerde adlarına çok sık rastlanmaktadır. 9. yüzyıldan itibaren tezhip kurallarını içeren kitaplar hazırlanmaya başlandı ve loncalar kuralları belirledi. Eğitim genelde atölyelerde usta çırak ilişkisi ile yapılırdı. Burgondiyalılar ve Flamanlar uzun süre bu işi lider olarak sürdürdüler. 2-Süsleme işinde yöntem nasıldı? Müstensihler süslü baş harflerin yapılacağı yerleri tezhip ustası için boş bırakırlar ve bu harfler için bazı talimatlar yazarlardı. Bazen bu boşluğun yakın bir yerine ya da sayfanın boş yerlerine hangi harfin yazılacağı ve hatta hangi renk boyanacağı da küçük yazılarla not düşülürdü. Rengi belirtmek için o renkte küçük bir leke bırakılması da mümkündü. Rengin adı bazen kenar boşluklarına bazen de tasarımın yapılacağı boş alana da yazılabilirdi. Sayfa süslemelerini yapan kişinin işi yaman metni yazdıktan sonra başlıyordu. Önce resmin taslağını çiziyor, sonra detayları ekliyordu. Altın gibi değerli metallerden yapılan incecik yapraklar süsleme için kullanılacaksa ilk önce onlardan başlanıyordu. Bir altın yaprak parçası bir kâğıttan çok çok daha ince idi. Neredeyse kalınlığı da ağırlığı da yoktu. Önce içinde bir tür yapışkanın da olduğu astar boya yapılıyordu. Üfleyerek bu boya kıvama gelecek kadar kurutuluyor ve ince tabakadan kesilen bir parça üzerine yapıştırılıyordu. Sonra bir fırça yardımıyla yapışkanın dışında kalan yapışmayan kısımlar temizleniyordu. Altınla süslenecek kısımlar bittikten sonra boyama işlemine geçiliyordu. Önce soluk renkler sonra koyu renkler boyanıyordu. Daha sonra siyah çizgiler ve beyaz aydınlatmalar yapılıyordu. Mavi, yeşil, sarı ve beyaz kullanılan ana renklerdi.
Banyoların yapısı, banyoda kullanılan temizlik ürünleri, erkeklere has malzemeler, diş temizliği,... more Banyoların yapısı, banyoda kullanılan temizlik ürünleri, erkeklere has malzemeler, diş temizliği, giysi temizliği, tuvaletler ve su temini...
Uploads
Papers by Özlem Genç
Şarlman’ın yakın arkadaşlarından olan Einhard, imparatorun hizmetinde geçirdiği yıllarda, pek çok şeye tanık olmuş, resmî belgelere ulaşmış, olayların kahramanlarıyla görüşmüştür. Şarlman’ın hayatını kaleme almayı görev edinerek Büyük Karolus’un Hayatı (Vita Karoli Magni) adlı eseri yazmıştır. Bu eser Avrupa tarihinde din adamı olmayan biri tarafından yazılmış ilk biyografi olmasının yanı sıra Orta Çağ edebiyatının en ünlü eserlerindendir. Dönemin tarih yazımını derinden etkileyen eser, XVI. yüzyıldan itibaren yayımlanmaya başlanmış, ulus dillere tercüme edilmiş ve sayısız kez yorumlanarak en çok okunan tarihi biyografilerden biri olmuştur. Birleşik Avrupa/Avrupa Birliği fikrinin babası Şarlman’ın siyasi başarıları, askerî stratejisi, dış ve iç politikaları, dostları, düşmanları, kişisel alışkanlıkları ve özel hayatı hakkında başka yerde bulunmayan dikkat çekici bilgiler sunan eser, destansı bir özellik de taşımaktadır.
Özlem Genç’in Latince aslından yaptığı çevirisine ek olarak açıklamalar ve değerlendirmelerle zenginleştirdiği Şarlman: Avrupa’nın Büyük Hükümdarı (Vita Karoli Magni), Kronik Klasikler Serisi’nin yeni kitabı…
2-Hayvanlara karşı kilisenin tutumu nasıldı?
3-O zaman Orta Çağ'da hayvanlar bir tür güç gösterisi olarak kullanılıyordu.
4- Hayvanların isimleri
5. Hayvanların yargılanması
2-Dini metinlerde çanlardan bahsediliyor mu?
3- Çan vaftizi
4- Çanların isimlendirilmesi
2-O halde Orta Çağ Avrupa'sında yaşayan insanlar çoğunlukla Roma medeniyetini örnek almış olmalılar. Roma dönemindeki reklamlarla başlayalım mı hocam?
3-Bu direkler sonraki dönemlerde de kullanıldı mı?