At, Türk yaşam tarzının önemli bir ögesi olmuştur. En eski Türk
yazıtlarından günümüze kadar at e... more At, Türk yaşam tarzının önemli bir ögesi olmuştur. En eski Türk yazıtlarından günümüze kadar at etrafında geniş bir söz varlığı meydana geldiği görülmektedir. 6000 yıl öncesinde evcilleştirildiği düşünülen at, hem sütünden hem de etinden yararlanılan bir gıda kaynağı, hem de taşımacılıkta ve savaşta kullanılan bir araçtır. Afanesyevo kültüründen çıkan buluntular bölgede yaşayan Türklerin atve deveyi evcilleştirdiğini göstermektedir. MÖ 2700-1700 yılları arasında etkisi görülen kültür alanından at gemleri bulunmuştur. Avrasya’nın çeşitli yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda at ile gömülen savaşçı mezarlarına rastlanmaktadır.Eski Türk kültüründe at etrafında çok sayıda sözcük kullanılmıştır. Atın rengi, cinsi,giysisi, at ile kullanılan araç ve gereçler ayrı ayrı sözcüklerle karşılıklarını bulmuştur. Bu yazıda Türkiye Türkçesinde kısrak diye adlandırdığımız atın dişisi için kullanılan sözcüklerin Türk lehçe, şive ağızlarındaki görünümleri üzerinde durulacaktır
Gösterge, dilin anlatım birimidir. Dil çeşitli ölçekteki birimlerden oluşur. Bu birimler yoluyla ... more Gösterge, dilin anlatım birimidir. Dil çeşitli ölçekteki birimlerden oluşur. Bu birimler yoluyla konuşucu meramını tamamlar ve muhatabına ulaşır. Evrende sayısız nesneye karşılık gelebilecek temsilî sözcük ve dilbilgisel her bir birim gösterge olarak adlandırılır. Bu göstergelerin kendi içlerindeki çeşitli ilişkiler, dil dediğimiz büyük varlığı oluşturur. İnsanoğlu var olduğundan bu yana sürekli olarak bu ögeleri birbiriyle yanyana getirerek çeşitli ifade yolları bulmuş, oluşturulan yeni yapılar başka yapıların hazırlayıcısı haline gelmiştir. Atasözü ve atalar sözü terimi nispeten yeni sayılır. Başlangıçta sav sonraki dönemlerde mesel, metel, darb-ı mesel olarak karşılanan bu söz öbeği, temelde halkın uzun hayat tecrübelerini ve tespitlerini yansıtan öğüt niteliğindeki anonim sözler olarak anlaşılır. Elbette her atasözünün bir ilk söyleyeni bulunsa da kaynak kişi geri plana itilmiş halkın genel yargılarının bir ferdi haline gelmiştir. Bu andan itibaren veciz yani özlü bireysel söylemler, müşterek kültürün parçası olurlar. Hayatın insana tanıştırdığı pek çok durum vardır. İnsan karşılaştığı bu durumlara çeşitli yorumlar getirdiği gibi, yinelenmesi halinde kişiyi sıkıntıya sokabilecek halleri uygun bir lisanla sakındıran, önceki tecrübelere dayanan ve dinleyenlerin de onayını kazanabilencek özlü sözler icat eder. Bu sözler, toplumun bir ferdi olan kişinin genel kabule uygun düşen ifadelerdir. Genellikle kesin yargı biçiminde söylenen bu sözler, çoğunlukla birbirini destekleyen paralel ögelerle donatılmıştır. Kimi zaman zıt ögeler de işin içerisine girer. Bütün kültürlerde ve dillerde zıtlık ve parallelik dünyayı anlama ve kavrama için uygun anlam ve biçim özellikleridir. Böylelikle söz adî bir söz olmaktan çıkar, sanatlı ve müzikal bir forma kavuşur. İçerdiği kesin ve keskin anlam, bu unsurlarla bezendiğinden halkın genel kabulüne
Article is about a newly found copy of Kitab-ı Güzide, a famous Turkish classic at the field of l... more Article is about a newly found copy of Kitab-ı Güzide, a famous Turkish classic at the field of literature. The question of Olga-Bolga is an important part of the topic. The author gives a general picture of the question which occurred at the 12th, 13th and 14th centuries in the Central Asian Turkish Lands, and presents a copy of the original text of Kitab-ı Güzide.
Evliya Çelebi bölgeyi 1655 yılında ziyaret etmiştir. Çelebi karılaştığı türlü insanın kültüre... more Evliya Çelebi bölgeyi 1655 yılında ziyaret etmiştir. Çelebi karılaştığı türlü insanın kültürel, etnografik ve dilsel özelliklerine dikkat eder. Bu yazıda 1655 yılında bölgeyi gezen Evliya Çelebi’ye göre bölgedeki Türklerin varlığı ve dil özellikleri gösterilmek istenmiştir.
Ölçü ve birimler, hayatın her alanında karşımıza çıkan, nesne ve olguları bir kalıp, bir süreç ve... more Ölçü ve birimler, hayatın her alanında karşımıza çıkan, nesne ve olguları bir kalıp, bir süreç veya bir uzunlukta anlamamızı sağlayan bir anlatım yoludur. Günümüzde belli alanlarda standart hale gelen ölçüler, dilin türlü imkânlarıyla kurulan, türlü yollarla mevcudu kavramaya çalıştığımız evreni somutlaştırma sürecidir. Eski Türkçe metinlerden günümüz gelinceye değin Türklerin çevresindeki olay, olgu ve varlıları kavrayışı, onları belli düzenler içinde gösterme yolları dil araştırmaları için önemli bir çalışma alanıdır. Türkler bunu gerçekleştirirken başka ulusların değerlendirme usullerini kabul ettiği gibi kendilerine özgü yollar da bulmuşlardır. Karşılaştırma yaptıkları her bir şey ya içine girdiği nesneyle ya da zihnî bazı yakıştırmalarla o şeyin daha rahat anlaşılmasına imkân tanıyacaktır. Günümüzde uluslararası belli standartlara dönüşen birim ve ölçüler olsa da bunların dışında da bulunmuş, kabul görmüş ölçüler vardır. Bu tip kullanımları, günümüzde ölçü olarak pek algılamasak da burada mevcut durumu veya olguyu temelde bir kalıba sokma ihtiyacını görmek gerekir. Konuya böyle yaklaşıldığında birbirinden farklı yollarla bulunmuş birimlendimelerden söz edebiliriz. Bu bildiride Türkçenin ölçü ve birimlendirme yolları yeni ve eski örneklerden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Kutadgu Bilig eski Türk devlet yapısı hakkında bilgi veren kaynaklardan birisidir. Türk ordu teri... more Kutadgu Bilig eski Türk devlet yapısı hakkında bilgi veren kaynaklardan birisidir. Türk ordu terimleri çok eski tarihlere kadar gider. Yûsuf Has Hâcib eserinde kâmil insanı ortaya koymak ister. Bu kitap; iyi bir hükümdarın, iyi bir vezirin ve komutanın nasıl olması gerektiğini anlatır. Ordu komutanlığı önemli bir mevkidir. Bu makalede bir ordunun ve onun komutanının iyi ve kötü özellikleri üzerinde durulmuştur.
Bu çalışmada Türk Dil Kurumunca ilk önce 1932-34 yıllarında altı cilt olarak, 1952-59
yıllarında ... more Bu çalışmada Türk Dil Kurumunca ilk önce 1932-34 yıllarında altı cilt olarak, 1952-59 yıllarında da önceki derlemeyle birleştirilen ve 12 cilde çıkarılan “Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü”nde (D.S.) yer alan Van’dan derlenmiş sözcüklerin 2006 yılında yayınladığımız “Van Gölü Çevresi Ağızları Sözlüğü”ndeki (V.G.Ç.A.S.) anlam ve ses değişmelerini belirlemek.
At, Türk yaşam tarzının önemli bir ögesi olmuştur. En eski Türk
yazıtlarından günümüze kadar at e... more At, Türk yaşam tarzının önemli bir ögesi olmuştur. En eski Türk yazıtlarından günümüze kadar at etrafında geniş bir söz varlığı meydana geldiği görülmektedir. 6000 yıl öncesinde evcilleştirildiği düşünülen at, hem sütünden hem de etinden yararlanılan bir gıda kaynağı, hem de taşımacılıkta ve savaşta kullanılan bir araçtır. Afanesyevo kültüründen çıkan buluntular bölgede yaşayan Türklerin atve deveyi evcilleştirdiğini göstermektedir. MÖ 2700-1700 yılları arasında etkisi görülen kültür alanından at gemleri bulunmuştur. Avrasya’nın çeşitli yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda at ile gömülen savaşçı mezarlarına rastlanmaktadır.Eski Türk kültüründe at etrafında çok sayıda sözcük kullanılmıştır. Atın rengi, cinsi,giysisi, at ile kullanılan araç ve gereçler ayrı ayrı sözcüklerle karşılıklarını bulmuştur. Bu yazıda Türkiye Türkçesinde kısrak diye adlandırdığımız atın dişisi için kullanılan sözcüklerin Türk lehçe, şive ağızlarındaki görünümleri üzerinde durulacaktır
Gösterge, dilin anlatım birimidir. Dil çeşitli ölçekteki birimlerden oluşur. Bu birimler yoluyla ... more Gösterge, dilin anlatım birimidir. Dil çeşitli ölçekteki birimlerden oluşur. Bu birimler yoluyla konuşucu meramını tamamlar ve muhatabına ulaşır. Evrende sayısız nesneye karşılık gelebilecek temsilî sözcük ve dilbilgisel her bir birim gösterge olarak adlandırılır. Bu göstergelerin kendi içlerindeki çeşitli ilişkiler, dil dediğimiz büyük varlığı oluşturur. İnsanoğlu var olduğundan bu yana sürekli olarak bu ögeleri birbiriyle yanyana getirerek çeşitli ifade yolları bulmuş, oluşturulan yeni yapılar başka yapıların hazırlayıcısı haline gelmiştir. Atasözü ve atalar sözü terimi nispeten yeni sayılır. Başlangıçta sav sonraki dönemlerde mesel, metel, darb-ı mesel olarak karşılanan bu söz öbeği, temelde halkın uzun hayat tecrübelerini ve tespitlerini yansıtan öğüt niteliğindeki anonim sözler olarak anlaşılır. Elbette her atasözünün bir ilk söyleyeni bulunsa da kaynak kişi geri plana itilmiş halkın genel yargılarının bir ferdi haline gelmiştir. Bu andan itibaren veciz yani özlü bireysel söylemler, müşterek kültürün parçası olurlar. Hayatın insana tanıştırdığı pek çok durum vardır. İnsan karşılaştığı bu durumlara çeşitli yorumlar getirdiği gibi, yinelenmesi halinde kişiyi sıkıntıya sokabilecek halleri uygun bir lisanla sakındıran, önceki tecrübelere dayanan ve dinleyenlerin de onayını kazanabilencek özlü sözler icat eder. Bu sözler, toplumun bir ferdi olan kişinin genel kabule uygun düşen ifadelerdir. Genellikle kesin yargı biçiminde söylenen bu sözler, çoğunlukla birbirini destekleyen paralel ögelerle donatılmıştır. Kimi zaman zıt ögeler de işin içerisine girer. Bütün kültürlerde ve dillerde zıtlık ve parallelik dünyayı anlama ve kavrama için uygun anlam ve biçim özellikleridir. Böylelikle söz adî bir söz olmaktan çıkar, sanatlı ve müzikal bir forma kavuşur. İçerdiği kesin ve keskin anlam, bu unsurlarla bezendiğinden halkın genel kabulüne
Article is about a newly found copy of Kitab-ı Güzide, a famous Turkish classic at the field of l... more Article is about a newly found copy of Kitab-ı Güzide, a famous Turkish classic at the field of literature. The question of Olga-Bolga is an important part of the topic. The author gives a general picture of the question which occurred at the 12th, 13th and 14th centuries in the Central Asian Turkish Lands, and presents a copy of the original text of Kitab-ı Güzide.
Evliya Çelebi bölgeyi 1655 yılında ziyaret etmiştir. Çelebi karılaştığı türlü insanın kültüre... more Evliya Çelebi bölgeyi 1655 yılında ziyaret etmiştir. Çelebi karılaştığı türlü insanın kültürel, etnografik ve dilsel özelliklerine dikkat eder. Bu yazıda 1655 yılında bölgeyi gezen Evliya Çelebi’ye göre bölgedeki Türklerin varlığı ve dil özellikleri gösterilmek istenmiştir.
Ölçü ve birimler, hayatın her alanında karşımıza çıkan, nesne ve olguları bir kalıp, bir süreç ve... more Ölçü ve birimler, hayatın her alanında karşımıza çıkan, nesne ve olguları bir kalıp, bir süreç veya bir uzunlukta anlamamızı sağlayan bir anlatım yoludur. Günümüzde belli alanlarda standart hale gelen ölçüler, dilin türlü imkânlarıyla kurulan, türlü yollarla mevcudu kavramaya çalıştığımız evreni somutlaştırma sürecidir. Eski Türkçe metinlerden günümüz gelinceye değin Türklerin çevresindeki olay, olgu ve varlıları kavrayışı, onları belli düzenler içinde gösterme yolları dil araştırmaları için önemli bir çalışma alanıdır. Türkler bunu gerçekleştirirken başka ulusların değerlendirme usullerini kabul ettiği gibi kendilerine özgü yollar da bulmuşlardır. Karşılaştırma yaptıkları her bir şey ya içine girdiği nesneyle ya da zihnî bazı yakıştırmalarla o şeyin daha rahat anlaşılmasına imkân tanıyacaktır. Günümüzde uluslararası belli standartlara dönüşen birim ve ölçüler olsa da bunların dışında da bulunmuş, kabul görmüş ölçüler vardır. Bu tip kullanımları, günümüzde ölçü olarak pek algılamasak da burada mevcut durumu veya olguyu temelde bir kalıba sokma ihtiyacını görmek gerekir. Konuya böyle yaklaşıldığında birbirinden farklı yollarla bulunmuş birimlendimelerden söz edebiliriz. Bu bildiride Türkçenin ölçü ve birimlendirme yolları yeni ve eski örneklerden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Kutadgu Bilig eski Türk devlet yapısı hakkında bilgi veren kaynaklardan birisidir. Türk ordu teri... more Kutadgu Bilig eski Türk devlet yapısı hakkında bilgi veren kaynaklardan birisidir. Türk ordu terimleri çok eski tarihlere kadar gider. Yûsuf Has Hâcib eserinde kâmil insanı ortaya koymak ister. Bu kitap; iyi bir hükümdarın, iyi bir vezirin ve komutanın nasıl olması gerektiğini anlatır. Ordu komutanlığı önemli bir mevkidir. Bu makalede bir ordunun ve onun komutanının iyi ve kötü özellikleri üzerinde durulmuştur.
Bu çalışmada Türk Dil Kurumunca ilk önce 1932-34 yıllarında altı cilt olarak, 1952-59
yıllarında ... more Bu çalışmada Türk Dil Kurumunca ilk önce 1932-34 yıllarında altı cilt olarak, 1952-59 yıllarında da önceki derlemeyle birleştirilen ve 12 cilde çıkarılan “Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü”nde (D.S.) yer alan Van’dan derlenmiş sözcüklerin 2006 yılında yayınladığımız “Van Gölü Çevresi Ağızları Sözlüğü”ndeki (V.G.Ç.A.S.) anlam ve ses değişmelerini belirlemek.
Uluslararası Türk Dünyası Yunus Emre Sempozyumu (24-27 Mayıs), 2021
The formation of each written language depends on different reasons and conditions. When the Oghu... more The formation of each written language depends on different reasons and conditions. When the Oghuzs came to Transoxiana and Anatolia, they had not yet developed a written language. Probably, he must have adopted the correspondence ways of other Turkish states, which are more rooted and powerful than themselves. The Oghuzes were a community among the Köktürks, Khazars, Karakhanids and Ghaznavids who were pushed to other lands. Oghuz is mentioned in Kaşgarlı's Divânü Lugati't-Türk as a different dialect of the Turkish language. In this paper, the formation conditions of Oghuz Turkish, its becoming a written language, the Turkish language pattern of poets and writers working in the Anatolian field, the areas where Turkish is used, the areas of dominance of Persian and Arabic, nomadic and settled, Turkish, Turkic Turkmen terms, olga-bolga problem and Karamanlıoğlu Mehmet Various intertwined issues such as the edict of the .
Türklerin İslam dini ile tanışmaları bu dinin ilk yayıldığı yıllara rastlasa da bu dinin kültür, ... more Türklerin İslam dini ile tanışmaları bu dinin ilk yayıldığı yıllara rastlasa da bu dinin kültür, dil vb ögelerinin öğrenilmesi, öğretilmesi ve yaşanması 9. yy.dan sonra hız kazanmış, 11. yy.da dinî öğretilerin kök salması, eğitimi ve yayılımı artık Araplardan çok Müslüman Türklerin henüz Müslüman olmayan Türklere istikametinde biçim almıştır. Tamgaç Buğra Han İbrahim’in 1046- 1067’de Semerkant’ta kurduğu medrese, erken dönemlerde Arap dilinin ve yazı sisteminin Türklerce öğretildiğini gösterir. Karahanlılar Kur’anî bilgilerin öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda başlangıçta ikili alfabe üzerinden eğitim vermiş olmalıdır. Uygur alfabesi daha uzun bir süre işlerliğini koruyacaktır. Bunun hemen yanında Arap alfabesi ileride yerini alacağı Uygur yazı sisteminin gölgesinde özellikle medrese çevrelerinde hayat bulacak, Kur’anın Arapça inmesinden aldığı güçle neredeyse bütün Türk yurtlarında bilgi aktarımın vazgeçilmez bir aracı olacaktır. Kur’an’ın indiği yıllarda henüz gelişmiş bir Arap yazı sistemi yoktu. Yanlış okumaya bağlı yanlış anlamlandırmalar İslam’ın ilk yüzyılında sorun olarak görülmeye başlamış, yazının ıslahı için çeşitli nokta ve işaretlerin konulması zarureti gündeme gelmiş, Ebul Esved ed-Düeli tarafından, başlangıçta yalnız kelime sonlarına nokta konulması uygun görülmüştür. Ardından yazı sistemi biraz daha aşama kaydederek H. II. yüzyılın ortalarında Halil bin Ahmed tarafından bugünkü nokta ve hareke sistemi ortaya çıkmıştır. Türkler bu yazı sistemiyle tanıştıklarında hareke sistemini de almışlardır. İslam’ın kabulüyle birçok teknik sözcük, başlangıçta Türkçe karşılıklarla gösterilmeye çalışılmış, özellikle Uygur medeniyetinin ürettiği söz varlığı üzerinden yeni dinin öğretileri verilmek istenmiştir. Yalavaç, savcı, elçi, teŋri, çalab, uġan bayat, kirtü, kirtgünç, igidmiş, idi gibi terimler Uygur dil geleneği içinden bulunmuş karşılıklardır. Bu terimler yanında Kur’an harflerinin ve bu harflerle yazılmış olan metinlerin okunmasını kolaylaştıran esre, ötre ve üstün terimleri de mevcut Uygur söz varlığı üzerinde yeni anlamlarına kavuşacaktır. Yabancı sözcüklerin yerli karşılıkları aranırken -ilk başta- dilde mevcut bir yakın anlamlı karşılığını değerlendirmek ilk tercih yolu olabilir. Kimi zaman nesnenin veya olgunun bizdeki algı biçimi başka karşılıkların aranmasına neden olabilir. Esre/asra harekenin aşağıda olmasıyla, üstün yukarıda olmasıyla ilişkilidir. Ötre/ ötürü ise biraz daha zahmetli bir araştırma süreciyle anlaşılabilir. Ebul Esved ed-Düeli’nin talimatıyla ortaya çıkan fetha, kesre ve zammenin özgün dildeki anlam alanlarının bize ne kadar uygun düştüğü hususu, araştırmamızın konusudur. Arap harflerinin yazımında okutucu işaretlerden olan kesre, zamme ve fethanın Türkçe karşılığı olarak kullanılagelen esre, ötre ve üstünün kullanımı ve oluşturulma süreçleri üzerine -bir iki değinmeyi bir kenara bırakırsak- bütünlüklü bir çalışma yoktur. Tecvit kitaplarında da görebildiğimiz bu terimlerin malum anlamlandırmalarının -teorik olarak-en az 11. yy.a kadar bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür. Bu bildiride en eski yazılı kaynaklarımızdan günümüze kadar adı geçen terimlerin kullanım biçimleri, anlam alanları, Arapça karşılıklarına hangi yönden yakıştırıldığı üzerinde durulacaktır.
Uploads
Papers by Bedri SARICA
yazıtlarından günümüze kadar at etrafında geniş bir söz varlığı meydana geldiği görülmektedir. 6000 yıl öncesinde evcilleştirildiği düşünülen at, hem sütünden hem de etinden yararlanılan bir gıda kaynağı, hem de taşımacılıkta ve savaşta kullanılan bir araçtır. Afanesyevo kültüründen çıkan buluntular bölgede yaşayan Türklerin atve deveyi evcilleştirdiğini göstermektedir. MÖ 2700-1700 yılları arasında etkisi
görülen kültür alanından at gemleri bulunmuştur. Avrasya’nın çeşitli yerlerinde
yapılan arkeolojik kazılarda at ile gömülen savaşçı mezarlarına rastlanmaktadır.Eski Türk kültüründe at etrafında çok sayıda sözcük kullanılmıştır. Atın rengi, cinsi,giysisi, at ile kullanılan araç ve gereçler ayrı ayrı sözcüklerle karşılıklarını bulmuştur. Bu yazıda Türkiye Türkçesinde kısrak diye adlandırdığımız atın dişisi için kullanılan sözcüklerin Türk lehçe, şive ağızlarındaki görünümleri üzerinde durulacaktır
anlamamızı sağlayan bir anlatım yoludur. Günümüzde belli alanlarda standart hale gelen ölçüler, dilin türlü imkânlarıyla kurulan, türlü yollarla mevcudu kavramaya çalıştığımız evreni somutlaştırma sürecidir. Eski Türkçe metinlerden günümüz gelinceye değin Türklerin çevresindeki olay, olgu ve varlıları kavrayışı, onları belli düzenler içinde gösterme yolları dil araştırmaları için önemli bir çalışma alanıdır. Türkler bunu gerçekleştirirken başka ulusların değerlendirme usullerini kabul ettiği gibi kendilerine özgü yollar da bulmuşlardır. Karşılaştırma yaptıkları her bir şey ya içine girdiği nesneyle ya da zihnî bazı yakıştırmalarla o şeyin daha rahat anlaşılmasına imkân tanıyacaktır.
Günümüzde uluslararası belli standartlara dönüşen birim ve ölçüler olsa da bunların dışında da bulunmuş, kabul görmüş ölçüler vardır. Bu tip kullanımları, günümüzde ölçü olarak pek algılamasak da burada mevcut durumu veya olguyu temelde bir kalıba sokma ihtiyacını görmek gerekir. Konuya böyle yaklaşıldığında birbirinden farklı yollarla bulunmuş birimlendimelerden söz edebiliriz. Bu bildiride Türkçenin ölçü ve birimlendirme yolları yeni ve eski örneklerden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
yıllarında da önceki derlemeyle birleştirilen ve 12 cilde çıkarılan “Türkiye’de Halk Ağzından
Derleme Sözlüğü”nde (D.S.) yer alan Van’dan derlenmiş sözcüklerin 2006 yılında yayınladığımız “Van Gölü Çevresi Ağızları Sözlüğü”ndeki (V.G.Ç.A.S.) anlam ve ses
değişmelerini belirlemek.
yazıtlarından günümüze kadar at etrafında geniş bir söz varlığı meydana geldiği görülmektedir. 6000 yıl öncesinde evcilleştirildiği düşünülen at, hem sütünden hem de etinden yararlanılan bir gıda kaynağı, hem de taşımacılıkta ve savaşta kullanılan bir araçtır. Afanesyevo kültüründen çıkan buluntular bölgede yaşayan Türklerin atve deveyi evcilleştirdiğini göstermektedir. MÖ 2700-1700 yılları arasında etkisi
görülen kültür alanından at gemleri bulunmuştur. Avrasya’nın çeşitli yerlerinde
yapılan arkeolojik kazılarda at ile gömülen savaşçı mezarlarına rastlanmaktadır.Eski Türk kültüründe at etrafında çok sayıda sözcük kullanılmıştır. Atın rengi, cinsi,giysisi, at ile kullanılan araç ve gereçler ayrı ayrı sözcüklerle karşılıklarını bulmuştur. Bu yazıda Türkiye Türkçesinde kısrak diye adlandırdığımız atın dişisi için kullanılan sözcüklerin Türk lehçe, şive ağızlarındaki görünümleri üzerinde durulacaktır
anlamamızı sağlayan bir anlatım yoludur. Günümüzde belli alanlarda standart hale gelen ölçüler, dilin türlü imkânlarıyla kurulan, türlü yollarla mevcudu kavramaya çalıştığımız evreni somutlaştırma sürecidir. Eski Türkçe metinlerden günümüz gelinceye değin Türklerin çevresindeki olay, olgu ve varlıları kavrayışı, onları belli düzenler içinde gösterme yolları dil araştırmaları için önemli bir çalışma alanıdır. Türkler bunu gerçekleştirirken başka ulusların değerlendirme usullerini kabul ettiği gibi kendilerine özgü yollar da bulmuşlardır. Karşılaştırma yaptıkları her bir şey ya içine girdiği nesneyle ya da zihnî bazı yakıştırmalarla o şeyin daha rahat anlaşılmasına imkân tanıyacaktır.
Günümüzde uluslararası belli standartlara dönüşen birim ve ölçüler olsa da bunların dışında da bulunmuş, kabul görmüş ölçüler vardır. Bu tip kullanımları, günümüzde ölçü olarak pek algılamasak da burada mevcut durumu veya olguyu temelde bir kalıba sokma ihtiyacını görmek gerekir. Konuya böyle yaklaşıldığında birbirinden farklı yollarla bulunmuş birimlendimelerden söz edebiliriz. Bu bildiride Türkçenin ölçü ve birimlendirme yolları yeni ve eski örneklerden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.
yıllarında da önceki derlemeyle birleştirilen ve 12 cilde çıkarılan “Türkiye’de Halk Ağzından
Derleme Sözlüğü”nde (D.S.) yer alan Van’dan derlenmiş sözcüklerin 2006 yılında yayınladığımız “Van Gölü Çevresi Ağızları Sözlüğü”ndeki (V.G.Ç.A.S.) anlam ve ses
değişmelerini belirlemek.
Karahanlılar Kur’anî bilgilerin öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda başlangıçta ikili alfabe üzerinden eğitim vermiş olmalıdır. Uygur alfabesi daha uzun bir süre işlerliğini koruyacaktır. Bunun hemen yanında Arap alfabesi ileride yerini alacağı Uygur yazı sisteminin gölgesinde özellikle medrese çevrelerinde hayat bulacak, Kur’anın Arapça inmesinden aldığı güçle neredeyse bütün Türk yurtlarında bilgi aktarımın vazgeçilmez bir aracı olacaktır.
Kur’an’ın indiği yıllarda henüz gelişmiş bir Arap yazı sistemi yoktu. Yanlış okumaya bağlı yanlış anlamlandırmalar İslam’ın ilk yüzyılında sorun olarak görülmeye başlamış, yazının ıslahı için çeşitli nokta ve işaretlerin konulması zarureti gündeme gelmiş, Ebul Esved ed-Düeli tarafından, başlangıçta yalnız kelime sonlarına nokta konulması uygun görülmüştür. Ardından yazı sistemi biraz daha aşama kaydederek H. II. yüzyılın ortalarında Halil bin Ahmed tarafından bugünkü nokta ve hareke sistemi ortaya çıkmıştır. Türkler bu yazı sistemiyle tanıştıklarında hareke sistemini de almışlardır.
İslam’ın kabulüyle birçok teknik sözcük, başlangıçta Türkçe karşılıklarla gösterilmeye çalışılmış, özellikle Uygur medeniyetinin ürettiği söz varlığı üzerinden yeni dinin öğretileri verilmek istenmiştir. Yalavaç, savcı, elçi, teŋri, çalab, uġan bayat, kirtü, kirtgünç, igidmiş, idi gibi terimler Uygur dil geleneği içinden bulunmuş karşılıklardır. Bu terimler yanında Kur’an harflerinin ve bu harflerle yazılmış olan metinlerin okunmasını kolaylaştıran esre, ötre ve üstün terimleri de mevcut Uygur söz varlığı üzerinde yeni anlamlarına kavuşacaktır.
Yabancı sözcüklerin yerli karşılıkları aranırken -ilk başta- dilde mevcut bir yakın anlamlı karşılığını değerlendirmek ilk tercih yolu olabilir. Kimi zaman nesnenin veya olgunun bizdeki algı biçimi başka karşılıkların aranmasına neden olabilir. Esre/asra harekenin aşağıda olmasıyla, üstün yukarıda olmasıyla ilişkilidir. Ötre/ ötürü ise biraz daha zahmetli bir araştırma süreciyle anlaşılabilir. Ebul Esved ed-Düeli’nin talimatıyla ortaya çıkan fetha, kesre ve zammenin özgün dildeki anlam alanlarının bize ne kadar uygun düştüğü hususu, araştırmamızın konusudur.
Arap harflerinin yazımında okutucu işaretlerden olan kesre, zamme ve fethanın Türkçe karşılığı olarak kullanılagelen esre, ötre ve üstünün kullanımı ve oluşturulma süreçleri üzerine -bir iki değinmeyi bir kenara bırakırsak- bütünlüklü bir çalışma yoktur. Tecvit kitaplarında da görebildiğimiz bu terimlerin malum anlamlandırmalarının -teorik olarak-en az 11. yy.a kadar bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür. Bu bildiride en eski yazılı kaynaklarımızdan günümüze kadar adı geçen terimlerin kullanım biçimleri, anlam alanları, Arapça karşılıklarına hangi yönden yakıştırıldığı üzerinde durulacaktır.