International Journal of Public Administration, 2024
The present article aims to explain how the reform phenomenon is understood by the Turkish public... more The present article aims to explain how the reform phenomenon is understood by the Turkish public bureaucracy, making use of the experiences of senior public administrators. In the article, phenomenological research design was adopted, and the data collection process was conducted with a qualitative survey and in-depth interview methods. Then, 19 senior public administrators were contacted by using the snowball method; the statements were analyzed by making use of the descriptive content analysis method and then divided into themes that namely reform perception, reasons for the difficulty of the reforms, the internalization of reform, the origin of reform, the outcome of reform, and the must-list of reform.
Balkanistica, the Journal of Balkan and southeast European studies, 2025
Balkanistica 38 (2025) on all of the goals or intentions of the parties to the treaty. In this ar... more Balkanistica 38 (2025) on all of the goals or intentions of the parties to the treaty. In this article, the processes that shaped the treaty articles will be examined and discussed and additional light will be shed on the treaty.
Beytulhikme : An International Journal of Philosophy, 2022
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states' successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
Marmara üniversitesi siyasal bilimler dergisi, Mar 15, 2017
Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "... more Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "referandum" tartışmaları, salt ve sınırlayıcı hukuk anlayışının ötesinde siyaset teorisi etrafında şekillenmiştir. Halkın kendi kendini yönetmesi olan demokrasi, kurucu iktidarı, yani egemenliği halka ait görmektedir. Fakat genel görüşün aksine Türkiye' deki tartışmalar, anayasa hukukunun siyasal yönünün göz ardı edildiği ve bu yüzden vesayetçi bir yaklaşımla anti-demokratik ve statükocu yönü ağır basan bir seyir içerisine girmiştir. Kendilerini kurucu değerlerin muhafızları olarak gören vesayetçi elitlerin başını çektiği bu görüş, kimi hukukçular tarafından da desteklenmiştir. Demokratik yollarla ve halkın talepleri doğrultusunda yeni bir anayasa oluşturmak da dâhil, tüm anayasal düzenlemeler bu elitler tarafından gayrimeşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak başta referandum ve diğer demokratik kanallarla soyut bir kavram olan kurucu iktidar olgusunun, halkın temsilcileriyle somutlaşmasının demokrasinin asli unsurlarından olduğu unutulmuştur. Bu doğrultuda hem devletin hukuki statüsünü belirleyen hukuki bir belge, hem de devletin asli organlarını ve aralarındaki ilişkiyi belirleyen kurucu bir siyaset belgesi niteliğinde olan anayasanın, sadece olağanüstü ve hukuk-dışı ortamların bir ürünü olmadığı, demokratik ve barışçıl yollarla da yeni bir anayasa oluşturulabileceği, hatta bu yöntemin demokratik olması açısından diğerine göre daha meşru olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Marmara üniversitesi siyasal bilimler dergisi, 2018
Cumhuriyet idaresinde, Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, "azınlık sorunu" önemli bir günde... more Cumhuriyet idaresinde, Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, "azınlık sorunu" önemli bir gündem maddesi olarak varlığını korumuştur. Cumhuriyet idaresi, Osmanlı' dan farklı olarak, yeni bir ulus inşa etme politikasını benimsemiştir. Bu politika, azınlıkların demografik ve ekonomik yapısı, Lozan'la verilen hakları, dini, eğitsel ve kültürel kurumları üzerinde önemli ölçüde etki etmiştir. Devletin azınlıklara ilişkin politikaları, Lozan Barış Antlaşmasında belirlenen çerçevede, Tek Parti döneminden günümüze kadar ana hatlarıyla dönemsel olarak incelenmiştir. Çalışmanın ampirik araştırma kısmında, gayrimüslim azınlıklar üzerinde uygulanan politikalar, temsilcileriyle yapılan derinlemesine mülakat yöntemiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda Rum-Ortodoks, Ermeni ve Yahudi cemaat temsilcileriyle mülakat gerçekleştirilmiş ve sorunlar eğitim, vakıf, dış politika, vatandaşlık ve cemaat yönetimi olmak üzere beş ana grupta toplanmıştır. Yapılan mülakat sonucunda, 2000'li yıllarda demokratikleşme ve Avrupa Birliği ile uyum süreci reformlarıyla bir takım olumlu gelişmelerin sağlandığı, ancak yetersiz kaldığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, 2000'li yılların başından itibaren açılan yeni politikalar vadisinde, ilişkilerin dini bağlamından uzaklaşarak hukuki temele oturtulması yönünde önemli bir aşamaya geçilmekte olduğu; bu sürecin diğer toplum kesimleri üzerinde olduğu gibi gayrimüslim azınlıklar özelinde de vakıflar ve temel haklar noktasında önemli gelişmelerin yaşanmasına fırsat sağladığı değerlendirilmiştir.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiy... more 1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states' successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki a... more Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmıştır. Madde bağımlılığı tarihsel olarak daha eskilere dayanırken, davranış bağımlılığı (madde-dışı bağımlılıklar), psikolojik ve psikiyatrik açıdan, nispeten yeni bir araştırma alanıdır. Davranışsal bağımlılık oldukça geniş bir bağımlılık listesine sahiptir. Davranışsal bağımlılık içerisinde yer alan bağımlılıklar, yaygınlıklarına göre ayrılarak, detaylı bir inceleme konusu yapılmıştır. Bundan dolayı teknoloji ve internet bağımlılığı gibi esasında davranış bağımlılığı olan türler ile yaygınlık düzeyleri oldukça düşük olan bağımlılık türleri, inceleme dışında bırakılmıştır. Kaleme alınan bölüm; “davranışsal bağımlılık”, “davranışsal bağımlılık türleri” ve “davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” şeklinde üç ana başlıktan meydana gelmektedir. Davranışsal bağımlılık başlığında; davranış, bağımlılık ve davranışsal bağımlılık kavramları açıklanmış, davranışsal bağımlılığın ana karakteristiği ve ayırt edici özellikleri verilmiştir. Davranışsal bağımlılık türleri başlığında ise kumar, alışveriş, yeme, seks ve egzersiz bağımlılıkları; tanımı, belirtileri-sonuçları ve tedavisi şeklinde üç kriter çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Son başlık olan “Davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” başlığındaysa davranışsal bağımlılık türlerinin “fiziksel veya görülebilen” ile “ruhsal veya gözlemlenebilen” olmak üzere iki sınıfa ayrılması önerilmiştir. Bu sınıflandırma önerisi, doğru ve etkin bir kamu politikası oluşturulabilmesi için yapılmıştır. Psikoloji ve psikiyatri literatürüne yeni bir sınıflandırma kazandırma amacı gütmeyen bu sınıflandırmanın, kamu politikaları için yararlı olacağı ve işlevsel bir katkıda bulunacağı umulmaktadır.
When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personne... more When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personnel regime. However, before the New Public Management approach, it would not be correct to say that the concept of performance means something for public administration. Performance and performance management, which dates back to much earlier times in business management, is a neglected concept in the Traditional Public Management tradition based on Weber's rational bureaucracy model. It can even be said that the personnel system in Weber's management theory is diametrically opposed to performance management and is located in front of it. From another point of view, performance corresponds to a characteristic element for New Public Management, just as bureaucracy corresponds to a characteristic element for Traditional Public Administration. In a simpler expression, performance management comes to mind first when New Public Management is mentioned, just as the concept of bureaucracy comes to mind when we say Traditional Public Management. Therefore, besides other basic principles, it is essential that performance and performance management, which has a very important place in the construction of identity in the face of Traditional Public Administration, be regarded as much as the concept of bureaucracy and developed theoretically and functionally. In this study, the concept of performance, which has an important role in the gene codes that give shape to New Public Administration, has been tried to be analyzed in both semantic, theoretical and practical terms. Defining the plain state of the word in a way that eliminates the confusion is very beneficial in terms of putting a solid foundation for discussion. In addition, within the framework of the definition made, what is sufficient or good performance and what is insufficient or bad performance is as important as defining the word. Because the word ultimately carries an adjective feature as it emphasizes the nature of "actions". This brings together the evaluation criteria and stages to be clearly stated.
Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı v... more Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı var olmuştur. Modern/bilimsel yönetim anlayışının ortaya çıkmasıyla da dış-iç ayrımı olmaksızın denetim faaliyeti somut ve sistemli olarak bilim insanları tarafından yönetim süreçleri içerisinde ele alınmıştır. Bu çalışmada iç denetimin Türk idari sistemindeki etkinliği ele alınacaktır. Etkinliğin tespit edilebilmesi için denetimin ve iç denetimin tüm yönleriyle ele alınıp ortaya koyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda öncelikle denetim-yönetim ilişkisi konu edinmiştir. Taylor, Fayol ve Weber özelinde ilk bilimsel yaklaşım olan klasiklerin görüşleri verilmiş, denetimin ne olduğu, yönetime nasıl dâhil olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Genel bir giriş niteliğindeki denetim-yönetim ilişkisinin ardından Türk kamu yönetiminde iç denetime bakılmıştır. Bu noktada denetimin tarihsel süreci ve günümüzdeki iç denetim ayrı ayrı okuyucuya aktarılmıştır. Tarihsel süreçte özellikle teftiş kurullarına değinilmiştir. İç denetim ve iç denetimin kapsamında ise 5018 sayılı kanun başta olmak üzere mevzuat ağırlıklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Son başlıktaysa iç denetimde karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara karşı üretilen çözüm önerilerine değinilerek, mevzuat ve uygulama üzerinden yöneltilen eleştiriler açık bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. İzlenilen bu sırayla öncelikle kavramsal uzlaşının sağlanması ardından da bu uzlaşıyla ortaya çıkan sorunların doğru tespit edilmesi amaçlanmıştır.
The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positio... more The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positions of political leadership and / or political leaders in governmental systems. Thanks to these strong positions, leadership profiles show that some leaders bring system transformations and some leaders only make the current system better. We can say that the system discussions, which became the most important topic of the country's agenda recently, have emerged at this point. The Transformational profile of President Recep Tayyip Erdogan has also dragged Turkey into the presidential system in an inevitable and irreversible way with the impact of the conjuncture. İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasal liderlerin hükümet sistemlerindeki konumlarını giderek güçlendirmiştir. Güçlenen bu konumlarının sayesinde liderlik profillerine göre kimi liderlerin sistem dönüşümlerini beraberinde getirdikleri kimi liderlerin ise yalnızca mevcut sistemi daha iyi hale getirdikleri görülmüştür. Son zamanlarda ülke gündeminin en önemli konusu haline gelen sistem tartışmalarının tam da bu noktada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dönüşümcü Liderlik (Transformational) profili, konjonktürün de etkisiyle Türkiye’yi kaçınılmaz ve geri dönülmesi güç bir şekilde başkanlık sistemine doğru sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir.
16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hüküm... more 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin anayasal zeminini oluşturmuştur. Hükümet sistemindeki bu keskin dönüşüm kabaca başbakanlık kurumunu ve bakanlar kurulunu ortadan kaldırmış, bunlara ait yetkileri Cumhurbaşkanına devretmiştir. Kısaca parlamenter sistemden başkanlık sistemine bir geçiş gerçekleşmiştir. Türkiye’nin şahit olduğu bu dönüşüm makro düzeyde olduğu gibi daha alt düzeyde de değişimlere neden olmuştur. “Denetim” alanı da değişim gösteren alt düzey içerisinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri de bunu açıkça göstermektedir. Mevcut hali ile denetim konusunda gerçekleşen dönüşümlerin merkezi nitelik taşıdığı söylenebilir. Yerel düzeyde gerçekleşen denetimin bir dönüşüme uğradığını söylemek için ise şuan çok erken olacaktır. Kaleme alınan bu çalışma ayrı ayrı merkezi ve yerel denetimi ele almanın yanında, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki denetim ilişkisini de ele almaktadır. Böylece halkın ihtiyaçlarına ve Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun denetim mekanizmasının nasıl tesis edilmesi gerektiğine dair tavsiyeler sunulmuş olacaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışma, yönetsel alanda denetime genel bir bakış ile başlamakta, kamu yönetimi ve denetim ilişkisini genel hatlarıyla vermektedir. Ardından Türk kamu yönetiminde denetim, merkezi ve yerel olmak üzere iki başlık üzerinden ele alınmış, mevcut denetim düzeni ve sistemi (sorun ve çözüm önerilerinin net olarak anlaşılabilmesi için) okuyucuya aktarılmıştır.
Ottoman Empire ruled its subjects based on grouping them around their confessions and through gra... more Ottoman Empire ruled its subjects based on grouping them around their confessions and through granting them autonomy in their internal affairs. This minority management system is called, the Millet system, yet the system went though some changes throughout. In this thesis, the conditions of the three dominant confessional groups – Greek-Orthodox, Armenian, and Jews –, upon which this millet system was built, in the Ottoman Empire and later in Turkey have been studied. In the Lausanne Peace Treaty, despite Turkey’s efforts for legally continuing treating these historical confessional groups according to the millet system thus through making them subject to their own civic law, the agreement legally gave an end to the millet system, which is also followed by the confessional groups’ willingly giving up from such privileges. In the Republican period, during the nation-building process, there occurred some adverse developments regarding the minorities emanated from external factors. Nonetheless, with the European Union harmonization process, there appeared several improvements and recovery with regard to minority rights and management. Today, the non-Muslim confessional groups request to be treated as constitutionally equal citizens, through going beyond the status acknowledged in Lausanne. In the interviews with non-Muslims suggest that having been treated as second class citizens throughout the Republican governments the recent developments have been found promising.
Cumhuriyet idaresinde, Osmanlinin son donemlerinde oldugu gibi, “azinlik sorunu” onemli bir gund... more Cumhuriyet idaresinde, Osmanlinin son donemlerinde oldugu gibi, “azinlik sorunu” onemli bir gundem maddesi olarak varligini korumustur. Cumhuriyet idaresi, Osmanli’dan farkli olarak, yeni bir ulus insa etme politikasini benimsemistir. Bu politika, azinliklarin demografik ve ekonomik yapisi, Lozan’la verilen haklari, dini, egitsel ve kulturel kurumlari uzerinde onemli olcude etki etmistir. Devletin azinliklara iliskin politikalari, Lozan Baris Antlasmasinda belirlenen cercevede, Tek Parti doneminden gunumuze kadar ana hatlariyla donemsel olarak incelenmistir. Calismanin ampirik arastirma kisminda, gayrimuslim azinliklar uzerinde uygulanan politikalar, temsilcileriyle yapilan derinlemesine mulakat yontemiyle belirlenmeye calisilmistir. Bu dogrultuda Rum-Ortodoks, Ermeni ve Yahudi cemaat temsilcileriyle mulakat gerceklestirilmis ve sorunlar egitim, vakif, dis politika, vatandaslik ve cemaat yonetimi olmak uzere bes ana grupta toplanmistir. Yapilan mulakat sonucunda, 2000’li yillarda demokratiklesme ve Avrupa Birligi ile uyum sureci reformlariyla bir takim olumlu gelismelerin saglandigi, ancak yetersiz kaldigi tespit edilmistir. Bununla birlikte, 2000’li yillarin basindan itibaren acilan yeni politikalar vadisinde, iliskilerin dini baglamindan uzaklasarak hukuki temele oturtulmasi yonunde onemli bir asamaya gecilmekte oldugu; bu surecin diger toplum kesimleri uzerinde oldugu gibi gayrimuslim azinliklar ozelinde de vakiflar ve temel haklar noktasinda onemli gelismelerin yasanmasina firsat sagladigi degerlendirilmistir.
Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "... more Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "referandum" tartışmaları, salt ve sınırlayıcı hukuk anlayışının ötesinde siyaset teorisi etrafında şekillenmiştir. Halkın kendi kendini yönetmesi olan demokrasi, kurucu iktidarı, yani egemenliği halka ait görmektedir. Fakat genel görüşün aksine Türkiye' deki tartışmalar, anayasa hukukunun siyasal yönünün göz ardı edildiği ve bu yüzden vesayetçi bir yaklaşımla anti-demokratik ve statükocu yönü ağır basan bir seyir içerisine girmiştir. Kendilerini kurucu değerlerin muhafızları olarak gören vesayetçi elitlerin başını çektiği bu görüş, kimi hukukçular tarafından da desteklenmiştir. Demokratik yollarla ve halkın talepleri doğrultusunda yeni bir anayasa oluşturmak da dâhil, tüm anayasal düzenlemeler bu elitler tarafından gayrimeşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak başta referandum ve diğer demokratik kanallarla soyut bir kavram olan kurucu iktidar olgusunun, halkın temsilcileriyle somutlaşmasının demokrasinin asli unsurlarından olduğu unutulmuştur. Bu doğrultuda hem devletin hukuki statüsünü belirleyen hukuki bir belge, hem de devletin asli organlarını ve aralarındaki ilişkiyi belirleyen kurucu bir siyaset belgesi niteliğinde olan anayasanın, sadece olağanüstü ve hukuk-dışı ortamların bir ürünü olmadığı, demokratik ve barışçıl yollarla da yeni bir anayasa oluşturulabileceği, hatta bu yöntemin demokratik olması açısından diğerine göre daha meşru olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2022
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states’ successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
The 1980s were years of great changes in public administration. In this study, the
changes in Tu... more The 1980s were years of great changes in public administration. In this study, the
changes in Turkey are examined from a perspective that puts Turgut Özal in the
center. Because the fact that the New Public Management reforms were mainly put
into practice during Özal’s active years and were interrupted by his death shows
that Özal was the main actor. In the study, it was seen that Özal reshaped the New
Public Management reforms according to the needs of Turkey, and in this respect,
the reforms in Turkey were significantly different from other countries such as UK
and US. Based on this, it is claimed that the New Public Management does not
impose a one-size-fits-all model, and can shape reforms according to the unique
needs of countries. In order to support this claim, Özal’s practices and major reform
policies such as privatization and localization in the United States and England
have been compared. As a result, it has been understood that not only Turkey, but
also UK and US differ from each other in that period.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
Despite the deep analytical legacy on political Islam movements in Turkey, this paper agrees in t... more Despite the deep analytical legacy on political Islam movements in Turkey, this paper agrees in the absence of the impact of civil society on the journey of political Islam movements in the literature. This paper examines the political Islam movement in Turkey from the perspective of Ibn Khaldun on changes in the political system of a community. The Bedouin-Hadara struggle is at the core of this examination in the first section, and this article first explains how the bedouin-hadara struggle shapes the political system of that community and the cycling effect of the political system on this struggle. The second section tries to integrate civil society into the journey of political parties. This effort opens a new perspective on political Islam studies such as the connectedness between political Islam and non-political daily life. The third section reveals the re-reading of the journey of political Islam by integrating civil society with the help of Ibn Khaldun's Cyclical Theory. Lastly, the article concludes.
“Hak” kavramı bir insanın isteyebileceği, öne sürebileceği ve eylemli olarak kullanabileceği bir ... more “Hak” kavramı bir insanın isteyebileceği, öne sürebileceği ve eylemli olarak kullanabileceği bir durumu anlatır. Sanayileşme neticesinde artan kentleşme olgusu beraberinde kentli haklarını gündeme getirmiş ve en önemli hak grupları arasında ilk sıralara yerleştirmiştir. Bireylerin yaşamının büyük bir oranında yer almasına karşın özellikle Türkiye’de kentli haklarının tam olarak bilindiği söylenemez. Yurttaşların sahip oldukları haklardan gerçekten yararlanabilmesi için bu hakların öznesinin, konusunun, sınırlarının, uyuşmazlıkların nasıl çözüleceğinin, hangi durumlarda yararlanılabileceklerinin ve hangi eylemlerin cezai müeyyide gerektirdiğinin bilinmesi şarttır. Kentli haklarında temel gaye, kentlilere insan onuruna yakışan bir yaşamın sağlanmasıdır. Kentlerde yaşamın artmasıyla önemi daha da artan kentli hakları birçok uluslararası belgelerde yer aldığı gibi Türk hukuk sistemi içerisinde de yer almaktadır. Bu çalışmada bir kentli hakkı olarak “katılım hakkı”, ulusal ve uluslararası mevzuat karşılaştırılarak incelenmiştir. Yerelleşen günümüz dünyasında demokrasi yalnızca ulusal düzeydeki mekanizmalarda değil, yerel düzeydeki mekanizmalarda da sağlanmak istenmektedir. Çalışma hem yerel mevzuatın ne denli uluslararası mevzuat ile uyumlu olduğunu, hem de yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve yerel demokrasiyi ne denli gerçekleştirdiğini göstermeyi amaçlamıştır. Yapılan incelemenin sonucunda yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve demokrasi bağlamında kent sakinlerine -uluslararası mevzuata uygun- belli başlı haklar verdiği, ancak kent sakinlerinin kentli haklarını bilmedikleri ve yerel düzeyde tam anlamıyla bir katılımın gerçekleşmediği görülmüştür.
The concept of right refers to a situation in which a human being may want, assert, and act. As a result of industrialization, the increasing urbanization phenomenon has brought the city rights to the agenda and placed it among the most important rights groups. Although a large proportion of individuals involved in city life, especially human rights in Turkey do not exactly known. In order for the citizens to benefit from the rights they have, it is necessary to know the subject, subject, limits, disputes, the situations in which they can be used, and what actions require criminal sanctions. The main purpose of city rights is to provide a city with a life worthy of human dignity. City rights, whose importance increases with the increase in life in cities, are included in many international documents as well as in Turkish legal system. In this study, the right to participate as a city right is examined by comparing national and international legislation. In today's localized world, democracy is not only aimed at mechanisms at national level, but also at local level mechanisms. The study aims to show whether the local legislation is in line with the international legislation and the extent to which local legislation implements participation, governance and local democracy. As a result of the investigation, it was seen that local legislation gave the citizens of the city in the context of participation, governance and democracy in accordance with the international legislation, but they did not know the city rights of the city dwellers and no full participation at the local level.
International Journal of Public Administration, 2024
The present article aims to explain how the reform phenomenon is understood by the Turkish public... more The present article aims to explain how the reform phenomenon is understood by the Turkish public bureaucracy, making use of the experiences of senior public administrators. In the article, phenomenological research design was adopted, and the data collection process was conducted with a qualitative survey and in-depth interview methods. Then, 19 senior public administrators were contacted by using the snowball method; the statements were analyzed by making use of the descriptive content analysis method and then divided into themes that namely reform perception, reasons for the difficulty of the reforms, the internalization of reform, the origin of reform, the outcome of reform, and the must-list of reform.
Balkanistica, the Journal of Balkan and southeast European studies, 2025
Balkanistica 38 (2025) on all of the goals or intentions of the parties to the treaty. In this ar... more Balkanistica 38 (2025) on all of the goals or intentions of the parties to the treaty. In this article, the processes that shaped the treaty articles will be examined and discussed and additional light will be shed on the treaty.
Beytulhikme : An International Journal of Philosophy, 2022
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states' successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
Marmara üniversitesi siyasal bilimler dergisi, Mar 15, 2017
Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "... more Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "referandum" tartışmaları, salt ve sınırlayıcı hukuk anlayışının ötesinde siyaset teorisi etrafında şekillenmiştir. Halkın kendi kendini yönetmesi olan demokrasi, kurucu iktidarı, yani egemenliği halka ait görmektedir. Fakat genel görüşün aksine Türkiye' deki tartışmalar, anayasa hukukunun siyasal yönünün göz ardı edildiği ve bu yüzden vesayetçi bir yaklaşımla anti-demokratik ve statükocu yönü ağır basan bir seyir içerisine girmiştir. Kendilerini kurucu değerlerin muhafızları olarak gören vesayetçi elitlerin başını çektiği bu görüş, kimi hukukçular tarafından da desteklenmiştir. Demokratik yollarla ve halkın talepleri doğrultusunda yeni bir anayasa oluşturmak da dâhil, tüm anayasal düzenlemeler bu elitler tarafından gayrimeşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak başta referandum ve diğer demokratik kanallarla soyut bir kavram olan kurucu iktidar olgusunun, halkın temsilcileriyle somutlaşmasının demokrasinin asli unsurlarından olduğu unutulmuştur. Bu doğrultuda hem devletin hukuki statüsünü belirleyen hukuki bir belge, hem de devletin asli organlarını ve aralarındaki ilişkiyi belirleyen kurucu bir siyaset belgesi niteliğinde olan anayasanın, sadece olağanüstü ve hukuk-dışı ortamların bir ürünü olmadığı, demokratik ve barışçıl yollarla da yeni bir anayasa oluşturulabileceği, hatta bu yöntemin demokratik olması açısından diğerine göre daha meşru olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Marmara üniversitesi siyasal bilimler dergisi, 2018
Cumhuriyet idaresinde, Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, "azınlık sorunu" önemli bir günde... more Cumhuriyet idaresinde, Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, "azınlık sorunu" önemli bir gündem maddesi olarak varlığını korumuştur. Cumhuriyet idaresi, Osmanlı' dan farklı olarak, yeni bir ulus inşa etme politikasını benimsemiştir. Bu politika, azınlıkların demografik ve ekonomik yapısı, Lozan'la verilen hakları, dini, eğitsel ve kültürel kurumları üzerinde önemli ölçüde etki etmiştir. Devletin azınlıklara ilişkin politikaları, Lozan Barış Antlaşmasında belirlenen çerçevede, Tek Parti döneminden günümüze kadar ana hatlarıyla dönemsel olarak incelenmiştir. Çalışmanın ampirik araştırma kısmında, gayrimüslim azınlıklar üzerinde uygulanan politikalar, temsilcileriyle yapılan derinlemesine mülakat yöntemiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda Rum-Ortodoks, Ermeni ve Yahudi cemaat temsilcileriyle mülakat gerçekleştirilmiş ve sorunlar eğitim, vakıf, dış politika, vatandaşlık ve cemaat yönetimi olmak üzere beş ana grupta toplanmıştır. Yapılan mülakat sonucunda, 2000'li yıllarda demokratikleşme ve Avrupa Birliği ile uyum süreci reformlarıyla bir takım olumlu gelişmelerin sağlandığı, ancak yetersiz kaldığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, 2000'li yılların başından itibaren açılan yeni politikalar vadisinde, ilişkilerin dini bağlamından uzaklaşarak hukuki temele oturtulması yönünde önemli bir aşamaya geçilmekte olduğu; bu sürecin diğer toplum kesimleri üzerinde olduğu gibi gayrimüslim azınlıklar özelinde de vakıflar ve temel haklar noktasında önemli gelişmelerin yaşanmasına fırsat sağladığı değerlendirilmiştir.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiy... more 1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states' successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki a... more Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmıştır. Madde bağımlılığı tarihsel olarak daha eskilere dayanırken, davranış bağımlılığı (madde-dışı bağımlılıklar), psikolojik ve psikiyatrik açıdan, nispeten yeni bir araştırma alanıdır. Davranışsal bağımlılık oldukça geniş bir bağımlılık listesine sahiptir. Davranışsal bağımlılık içerisinde yer alan bağımlılıklar, yaygınlıklarına göre ayrılarak, detaylı bir inceleme konusu yapılmıştır. Bundan dolayı teknoloji ve internet bağımlılığı gibi esasında davranış bağımlılığı olan türler ile yaygınlık düzeyleri oldukça düşük olan bağımlılık türleri, inceleme dışında bırakılmıştır. Kaleme alınan bölüm; “davranışsal bağımlılık”, “davranışsal bağımlılık türleri” ve “davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” şeklinde üç ana başlıktan meydana gelmektedir. Davranışsal bağımlılık başlığında; davranış, bağımlılık ve davranışsal bağımlılık kavramları açıklanmış, davranışsal bağımlılığın ana karakteristiği ve ayırt edici özellikleri verilmiştir. Davranışsal bağımlılık türleri başlığında ise kumar, alışveriş, yeme, seks ve egzersiz bağımlılıkları; tanımı, belirtileri-sonuçları ve tedavisi şeklinde üç kriter çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Son başlık olan “Davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” başlığındaysa davranışsal bağımlılık türlerinin “fiziksel veya görülebilen” ile “ruhsal veya gözlemlenebilen” olmak üzere iki sınıfa ayrılması önerilmiştir. Bu sınıflandırma önerisi, doğru ve etkin bir kamu politikası oluşturulabilmesi için yapılmıştır. Psikoloji ve psikiyatri literatürüne yeni bir sınıflandırma kazandırma amacı gütmeyen bu sınıflandırmanın, kamu politikaları için yararlı olacağı ve işlevsel bir katkıda bulunacağı umulmaktadır.
When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personne... more When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personnel regime. However, before the New Public Management approach, it would not be correct to say that the concept of performance means something for public administration. Performance and performance management, which dates back to much earlier times in business management, is a neglected concept in the Traditional Public Management tradition based on Weber's rational bureaucracy model. It can even be said that the personnel system in Weber's management theory is diametrically opposed to performance management and is located in front of it. From another point of view, performance corresponds to a characteristic element for New Public Management, just as bureaucracy corresponds to a characteristic element for Traditional Public Administration. In a simpler expression, performance management comes to mind first when New Public Management is mentioned, just as the concept of bureaucracy comes to mind when we say Traditional Public Management. Therefore, besides other basic principles, it is essential that performance and performance management, which has a very important place in the construction of identity in the face of Traditional Public Administration, be regarded as much as the concept of bureaucracy and developed theoretically and functionally. In this study, the concept of performance, which has an important role in the gene codes that give shape to New Public Administration, has been tried to be analyzed in both semantic, theoretical and practical terms. Defining the plain state of the word in a way that eliminates the confusion is very beneficial in terms of putting a solid foundation for discussion. In addition, within the framework of the definition made, what is sufficient or good performance and what is insufficient or bad performance is as important as defining the word. Because the word ultimately carries an adjective feature as it emphasizes the nature of "actions". This brings together the evaluation criteria and stages to be clearly stated.
Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı v... more Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı var olmuştur. Modern/bilimsel yönetim anlayışının ortaya çıkmasıyla da dış-iç ayrımı olmaksızın denetim faaliyeti somut ve sistemli olarak bilim insanları tarafından yönetim süreçleri içerisinde ele alınmıştır. Bu çalışmada iç denetimin Türk idari sistemindeki etkinliği ele alınacaktır. Etkinliğin tespit edilebilmesi için denetimin ve iç denetimin tüm yönleriyle ele alınıp ortaya koyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda öncelikle denetim-yönetim ilişkisi konu edinmiştir. Taylor, Fayol ve Weber özelinde ilk bilimsel yaklaşım olan klasiklerin görüşleri verilmiş, denetimin ne olduğu, yönetime nasıl dâhil olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Genel bir giriş niteliğindeki denetim-yönetim ilişkisinin ardından Türk kamu yönetiminde iç denetime bakılmıştır. Bu noktada denetimin tarihsel süreci ve günümüzdeki iç denetim ayrı ayrı okuyucuya aktarılmıştır. Tarihsel süreçte özellikle teftiş kurullarına değinilmiştir. İç denetim ve iç denetimin kapsamında ise 5018 sayılı kanun başta olmak üzere mevzuat ağırlıklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Son başlıktaysa iç denetimde karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara karşı üretilen çözüm önerilerine değinilerek, mevzuat ve uygulama üzerinden yöneltilen eleştiriler açık bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. İzlenilen bu sırayla öncelikle kavramsal uzlaşının sağlanması ardından da bu uzlaşıyla ortaya çıkan sorunların doğru tespit edilmesi amaçlanmıştır.
The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positio... more The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positions of political leadership and / or political leaders in governmental systems. Thanks to these strong positions, leadership profiles show that some leaders bring system transformations and some leaders only make the current system better. We can say that the system discussions, which became the most important topic of the country's agenda recently, have emerged at this point. The Transformational profile of President Recep Tayyip Erdogan has also dragged Turkey into the presidential system in an inevitable and irreversible way with the impact of the conjuncture. İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasal liderlerin hükümet sistemlerindeki konumlarını giderek güçlendirmiştir. Güçlenen bu konumlarının sayesinde liderlik profillerine göre kimi liderlerin sistem dönüşümlerini beraberinde getirdikleri kimi liderlerin ise yalnızca mevcut sistemi daha iyi hale getirdikleri görülmüştür. Son zamanlarda ülke gündeminin en önemli konusu haline gelen sistem tartışmalarının tam da bu noktada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dönüşümcü Liderlik (Transformational) profili, konjonktürün de etkisiyle Türkiye’yi kaçınılmaz ve geri dönülmesi güç bir şekilde başkanlık sistemine doğru sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir.
16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hüküm... more 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin anayasal zeminini oluşturmuştur. Hükümet sistemindeki bu keskin dönüşüm kabaca başbakanlık kurumunu ve bakanlar kurulunu ortadan kaldırmış, bunlara ait yetkileri Cumhurbaşkanına devretmiştir. Kısaca parlamenter sistemden başkanlık sistemine bir geçiş gerçekleşmiştir. Türkiye’nin şahit olduğu bu dönüşüm makro düzeyde olduğu gibi daha alt düzeyde de değişimlere neden olmuştur. “Denetim” alanı da değişim gösteren alt düzey içerisinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri de bunu açıkça göstermektedir. Mevcut hali ile denetim konusunda gerçekleşen dönüşümlerin merkezi nitelik taşıdığı söylenebilir. Yerel düzeyde gerçekleşen denetimin bir dönüşüme uğradığını söylemek için ise şuan çok erken olacaktır. Kaleme alınan bu çalışma ayrı ayrı merkezi ve yerel denetimi ele almanın yanında, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki denetim ilişkisini de ele almaktadır. Böylece halkın ihtiyaçlarına ve Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun denetim mekanizmasının nasıl tesis edilmesi gerektiğine dair tavsiyeler sunulmuş olacaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışma, yönetsel alanda denetime genel bir bakış ile başlamakta, kamu yönetimi ve denetim ilişkisini genel hatlarıyla vermektedir. Ardından Türk kamu yönetiminde denetim, merkezi ve yerel olmak üzere iki başlık üzerinden ele alınmış, mevcut denetim düzeni ve sistemi (sorun ve çözüm önerilerinin net olarak anlaşılabilmesi için) okuyucuya aktarılmıştır.
Ottoman Empire ruled its subjects based on grouping them around their confessions and through gra... more Ottoman Empire ruled its subjects based on grouping them around their confessions and through granting them autonomy in their internal affairs. This minority management system is called, the Millet system, yet the system went though some changes throughout. In this thesis, the conditions of the three dominant confessional groups – Greek-Orthodox, Armenian, and Jews –, upon which this millet system was built, in the Ottoman Empire and later in Turkey have been studied. In the Lausanne Peace Treaty, despite Turkey’s efforts for legally continuing treating these historical confessional groups according to the millet system thus through making them subject to their own civic law, the agreement legally gave an end to the millet system, which is also followed by the confessional groups’ willingly giving up from such privileges. In the Republican period, during the nation-building process, there occurred some adverse developments regarding the minorities emanated from external factors. Nonetheless, with the European Union harmonization process, there appeared several improvements and recovery with regard to minority rights and management. Today, the non-Muslim confessional groups request to be treated as constitutionally equal citizens, through going beyond the status acknowledged in Lausanne. In the interviews with non-Muslims suggest that having been treated as second class citizens throughout the Republican governments the recent developments have been found promising.
Cumhuriyet idaresinde, Osmanlinin son donemlerinde oldugu gibi, “azinlik sorunu” onemli bir gund... more Cumhuriyet idaresinde, Osmanlinin son donemlerinde oldugu gibi, “azinlik sorunu” onemli bir gundem maddesi olarak varligini korumustur. Cumhuriyet idaresi, Osmanli’dan farkli olarak, yeni bir ulus insa etme politikasini benimsemistir. Bu politika, azinliklarin demografik ve ekonomik yapisi, Lozan’la verilen haklari, dini, egitsel ve kulturel kurumlari uzerinde onemli olcude etki etmistir. Devletin azinliklara iliskin politikalari, Lozan Baris Antlasmasinda belirlenen cercevede, Tek Parti doneminden gunumuze kadar ana hatlariyla donemsel olarak incelenmistir. Calismanin ampirik arastirma kisminda, gayrimuslim azinliklar uzerinde uygulanan politikalar, temsilcileriyle yapilan derinlemesine mulakat yontemiyle belirlenmeye calisilmistir. Bu dogrultuda Rum-Ortodoks, Ermeni ve Yahudi cemaat temsilcileriyle mulakat gerceklestirilmis ve sorunlar egitim, vakif, dis politika, vatandaslik ve cemaat yonetimi olmak uzere bes ana grupta toplanmistir. Yapilan mulakat sonucunda, 2000’li yillarda demokratiklesme ve Avrupa Birligi ile uyum sureci reformlariyla bir takim olumlu gelismelerin saglandigi, ancak yetersiz kaldigi tespit edilmistir. Bununla birlikte, 2000’li yillarin basindan itibaren acilan yeni politikalar vadisinde, iliskilerin dini baglamindan uzaklasarak hukuki temele oturtulmasi yonunde onemli bir asamaya gecilmekte oldugu; bu surecin diger toplum kesimleri uzerinde oldugu gibi gayrimuslim azinliklar ozelinde de vakiflar ve temel haklar noktasinda onemli gelismelerin yasanmasina firsat sagladigi degerlendirilmistir.
Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "... more Kıta Avrupası ve Anglo-sakson ülkelerinde çıkıp olgunlaşan "kurucu iktidar", "kurucu meclis" ve "referandum" tartışmaları, salt ve sınırlayıcı hukuk anlayışının ötesinde siyaset teorisi etrafında şekillenmiştir. Halkın kendi kendini yönetmesi olan demokrasi, kurucu iktidarı, yani egemenliği halka ait görmektedir. Fakat genel görüşün aksine Türkiye' deki tartışmalar, anayasa hukukunun siyasal yönünün göz ardı edildiği ve bu yüzden vesayetçi bir yaklaşımla anti-demokratik ve statükocu yönü ağır basan bir seyir içerisine girmiştir. Kendilerini kurucu değerlerin muhafızları olarak gören vesayetçi elitlerin başını çektiği bu görüş, kimi hukukçular tarafından da desteklenmiştir. Demokratik yollarla ve halkın talepleri doğrultusunda yeni bir anayasa oluşturmak da dâhil, tüm anayasal düzenlemeler bu elitler tarafından gayrimeşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak başta referandum ve diğer demokratik kanallarla soyut bir kavram olan kurucu iktidar olgusunun, halkın temsilcileriyle somutlaşmasının demokrasinin asli unsurlarından olduğu unutulmuştur. Bu doğrultuda hem devletin hukuki statüsünü belirleyen hukuki bir belge, hem de devletin asli organlarını ve aralarındaki ilişkiyi belirleyen kurucu bir siyaset belgesi niteliğinde olan anayasanın, sadece olağanüstü ve hukuk-dışı ortamların bir ürünü olmadığı, demokratik ve barışçıl yollarla da yeni bir anayasa oluşturulabileceği, hatta bu yöntemin demokratik olması açısından diğerine göre daha meşru olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2022
With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a politica... more With the emergence of nation-states, it is seen that Muslims have started to establish a political union under the roof of Islam, as well. These initiatives brought along the debates on the applicability of the Islamic state. It is understood that these debates, which have been compatible with the search for indigenous administration models, and which have recently been a very lively subject in the public administration literature, are not based on the principles of Islam, but on the historical experience of Muslim states. The fact that historical practices were placed on the foundations of the nation-state instead of Islamic principles directly led to the misconception that theory and practice conflict. However, Muslim states’ successful practices arise from their ability to interpret the requirements of the era they live in and the relationship between Islam and the government. In this essay, is suggested that it is necessary to review the current Islamic state debates in line with this perspective.
The 1980s were years of great changes in public administration. In this study, the
changes in Tu... more The 1980s were years of great changes in public administration. In this study, the
changes in Turkey are examined from a perspective that puts Turgut Özal in the
center. Because the fact that the New Public Management reforms were mainly put
into practice during Özal’s active years and were interrupted by his death shows
that Özal was the main actor. In the study, it was seen that Özal reshaped the New
Public Management reforms according to the needs of Turkey, and in this respect,
the reforms in Turkey were significantly different from other countries such as UK
and US. Based on this, it is claimed that the New Public Management does not
impose a one-size-fits-all model, and can shape reforms according to the unique
needs of countries. In order to support this claim, Özal’s practices and major reform
policies such as privatization and localization in the United States and England
have been compared. As a result, it has been understood that not only Turkey, but
also UK and US differ from each other in that period.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
Despite the deep analytical legacy on political Islam movements in Turkey, this paper agrees in t... more Despite the deep analytical legacy on political Islam movements in Turkey, this paper agrees in the absence of the impact of civil society on the journey of political Islam movements in the literature. This paper examines the political Islam movement in Turkey from the perspective of Ibn Khaldun on changes in the political system of a community. The Bedouin-Hadara struggle is at the core of this examination in the first section, and this article first explains how the bedouin-hadara struggle shapes the political system of that community and the cycling effect of the political system on this struggle. The second section tries to integrate civil society into the journey of political parties. This effort opens a new perspective on political Islam studies such as the connectedness between political Islam and non-political daily life. The third section reveals the re-reading of the journey of political Islam by integrating civil society with the help of Ibn Khaldun's Cyclical Theory. Lastly, the article concludes.
“Hak” kavramı bir insanın isteyebileceği, öne sürebileceği ve eylemli olarak kullanabileceği bir ... more “Hak” kavramı bir insanın isteyebileceği, öne sürebileceği ve eylemli olarak kullanabileceği bir durumu anlatır. Sanayileşme neticesinde artan kentleşme olgusu beraberinde kentli haklarını gündeme getirmiş ve en önemli hak grupları arasında ilk sıralara yerleştirmiştir. Bireylerin yaşamının büyük bir oranında yer almasına karşın özellikle Türkiye’de kentli haklarının tam olarak bilindiği söylenemez. Yurttaşların sahip oldukları haklardan gerçekten yararlanabilmesi için bu hakların öznesinin, konusunun, sınırlarının, uyuşmazlıkların nasıl çözüleceğinin, hangi durumlarda yararlanılabileceklerinin ve hangi eylemlerin cezai müeyyide gerektirdiğinin bilinmesi şarttır. Kentli haklarında temel gaye, kentlilere insan onuruna yakışan bir yaşamın sağlanmasıdır. Kentlerde yaşamın artmasıyla önemi daha da artan kentli hakları birçok uluslararası belgelerde yer aldığı gibi Türk hukuk sistemi içerisinde de yer almaktadır. Bu çalışmada bir kentli hakkı olarak “katılım hakkı”, ulusal ve uluslararası mevzuat karşılaştırılarak incelenmiştir. Yerelleşen günümüz dünyasında demokrasi yalnızca ulusal düzeydeki mekanizmalarda değil, yerel düzeydeki mekanizmalarda da sağlanmak istenmektedir. Çalışma hem yerel mevzuatın ne denli uluslararası mevzuat ile uyumlu olduğunu, hem de yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve yerel demokrasiyi ne denli gerçekleştirdiğini göstermeyi amaçlamıştır. Yapılan incelemenin sonucunda yerel mevzuatın katılım, yönetişim ve demokrasi bağlamında kent sakinlerine -uluslararası mevzuata uygun- belli başlı haklar verdiği, ancak kent sakinlerinin kentli haklarını bilmedikleri ve yerel düzeyde tam anlamıyla bir katılımın gerçekleşmediği görülmüştür.
The concept of right refers to a situation in which a human being may want, assert, and act. As a result of industrialization, the increasing urbanization phenomenon has brought the city rights to the agenda and placed it among the most important rights groups. Although a large proportion of individuals involved in city life, especially human rights in Turkey do not exactly known. In order for the citizens to benefit from the rights they have, it is necessary to know the subject, subject, limits, disputes, the situations in which they can be used, and what actions require criminal sanctions. The main purpose of city rights is to provide a city with a life worthy of human dignity. City rights, whose importance increases with the increase in life in cities, are included in many international documents as well as in Turkish legal system. In this study, the right to participate as a city right is examined by comparing national and international legislation. In today's localized world, democracy is not only aimed at mechanisms at national level, but also at local level mechanisms. The study aims to show whether the local legislation is in line with the international legislation and the extent to which local legislation implements participation, governance and local democracy. As a result of the investigation, it was seen that local legislation gave the citizens of the city in the context of participation, governance and democracy in accordance with the international legislation, but they did not know the city rights of the city dwellers and no full participation at the local level.
Kamu Yönetimi: Yerel Yönetimler, Yerel Demokrasi ve Kentleşme, 2022
Bu çalışmada bürokrasi hem kavramsal bağlamda hem de kamu yönetimi ile olan ilişkisi bağlamında d... more Bu çalışmada bürokrasi hem kavramsal bağlamda hem de kamu yönetimi ile olan ilişkisi bağlamında değerlendirilmiştir. Bunun yanında tüm olumsuzluklarına ve ona karşı oluşlara rağmen, bürokrasinin günümüzde giderek artan gücü ve önemi ele alınmıştır. Kavramsal boyut incelenirken tarihsel süreç takip edilmiştir. Çalışmada bürokrasi kavramının yalnızca dilbilimsel incelemesi yapılmamış, bürokrasinin antik çağlardan modern çağlara kadar nasıl bir evrim geçirdiği ve bu tarihsel süreç içerisinde nasıl algılandığı da açıkça ifade edilmeye çalışılmıştır. Daha sonraysa, bürokrasi fenomeninin, kamu yönetiminde nasıl bir işleve sahip olduğu anlatılmıştır. Çalışmada ayrıca, gerekli ve hatta bazı durumlarda ise zorunlu bir örgütlenme tarzı olan bürokrasinin işlevsel ve olumlu taraflarının yanında olumsuz taraflarının da üzerinde durulmuş, etkin denetim ve kontrol mekanizmalarının önemine vurgu yapılmıştır.
Sessiz Gemi: Prof. Dr. Bilal Eryılmaz’a Armağan 1. Cilt, 2021
Günümüzde vakıflarla eğitim kurumları arasında bir ilişkinin var olduğu düşüncesi ilk anda akla
g... more Günümüzde vakıflarla eğitim kurumları arasında bir ilişkinin var olduğu düşüncesi ilk anda akla gelen bir durum değildir. Vakıflar denildiğinde genelde sosyal yardımlaşma ve dayanışma akla gelmektedir. Fakat Osmanlı Devleti’nde vakıflar bu dar anlamının dışında oldukça geniş bir faaliyet alanına ve çeşitliliğine sahip olmuştur. Tanzimat Dönemi’ne kadar eğitimin, devletin bir görevi sayılmaması sebebiyle, vakıflar eğitimin can damarı haline gelmiştir. Bu durum, Müslümanların aksine, Lozan Antlaşması ile gayrimüslim ekalliyetler (Rum, Ermeni, Yahudi) için Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam etmiştir. Bilhassa 1930 ilâ 1980 yılları arasında ulus-devlet ideolojisi çerçevesinde gayrimüslim “unsurlara” karşı dışlayıcı politikalar uygulanmıştır. Bunun neticesinde gayrimüslimlerin sayısında ve ekonomik güçlerinde önemli bir azalış gerçekleşmiştir. Eğitim kurumları, dışlayıcı politikaların başında gelmese de (hatta belirgin bir politika olmasa da) ekalliyetlerin aleyhine gerçekleştirilen tüm eylemler eğitim kurumlarını da olumsuz etkilemiştir. Kültürün ve dolayısıyla ekalliyetlerin yaşatılabilmesi için hayatî önem arz eden eğitim kurumlarının ayakta durabilmesi, geçmişte olduğu gibi vakıfların sağladığı sürekli ve tutarlı gelire bağlı görünmektedir.
Kamuda Performans Yönetimi: Kavram, Kuram ve Uygulama, 2020
When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personne... more When considered in terms of management, performance is a concept directly related to the personnel regime. However, before the New Public Management approach, it would not be correct to say that the concept of performance means something for public administration. Performance and performance management, which dates back to much earlier times in business management, is a neglected concept in the Traditional Public Management tradition based on Weber's rational bureaucracy model. It can even be said that the personnel system in Weber's management theory is diametrically opposed to performance management and is located in front of it. From another point of view, performance corresponds to a characteristic element for New Public Management, just as bureaucracy corresponds to a characteristic element for Traditional Public Administration. In a simpler expression, performance management comes to mind first when New Public Management is mentioned, just as the concept of bureaucracy comes to mind when we say Traditional Public Management. Therefore, besides other basic principles, it is essential that performance and performance management, which has a very important place in the construction of identity in the face of Traditional Public Administration, be regarded as much as the concept of bureaucracy and developed theoretically and functionally. In this study, the concept of performance, which has an important role in the gene codes that give shape to New Public Administration, has been tried to be analyzed in both semantic, theoretical and practical terms. Defining the plain state of the word in a way that eliminates the confusion is very beneficial in terms of putting a solid foundation for discussion. In addition, within the framework of the definition made, what is sufficient or good performance and what is insufficient or bad performance is as important as defining the word. Because the word ultimately carries an adjective feature as it emphasizes the nature of "actions". This brings together the evaluation criteria and stages to be clearly stated.
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Uluslararası Öğrenci Memnuniyet Araştırması, Dec 2019
Araştırmanın temel amacı; Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ne eğitim görmeye gele... more Araştırmanın temel amacı; Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ne eğitim görmeye gelen uluslararası öğrencilerin Üniversite’ye yönelik algı ve beklentilerini değerlendirmektir. Böylelikle memnun oldukları durum-ların, karşılaştıkları sorunların neler olduğu belirlenerek, Üniversite’nin olumlu yönlerini arttırıp, olumsuz yönlerini bertaraf ederek daha tanınır ve öğrenci için cazip bir Üniversite haline getirebilmek amaçlanmaktadır. Bu kapsamda uluslararası öğrencilerin memnuniyet düzeylerine dair fikir edinebilmeye yönelik bir takım sorulara cevap aranmıştır. Söz konusu sorular farklı boyutları içermiş olup, üniversite imajı, Üniversite’yi tercih nedenleri, akademik danışmanlık hizmetleri, kampüs olanakları, eğitim kalitesi, akademik başarı, sosyal yaşam, dil öğrenme süreci, gibi başlıklar altında ele alınmıştır.
The main purpose of the research is; To evaluate the perceptions and expectations of international students coming to study at Recep Tayyip Erdoğan University. In this way, it is aimed to identify the situations they are satisfied with, what problems they encounter, increase the positive aspects of the University, eliminate the negative aspects, and make it a more attractive and attractive university for the student. In this context, answers to some questions were sought in order to get an idea about the satisfaction levels of international students. These questions included different dimensions, and the image of the university was discussed under the topics such as reasons for choosing the university, academic consultancy services, campus facilities, quality of education, academic success, social life, language learning process.
Yeni Sistemde Yerel Yönetimler: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Merkezi İdare ve Yerel Yönetimlerin Geleceği, 2018
16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını
atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hüküm... more 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye büyük bir dönüşümün somut adımını atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin anayasal zeminini oluşturmuştur. Hükümet sistemindeki bu keskin dönüşüm kabaca başbakanlık kurumunu ve bakanlar kurulunu ortadan kaldırmış, bunlara ait yetkileri Cumhurbaşkanına devretmiştir. Kısaca parlamenter sistemden başkanlık sistemine bir geçiş gerçekleşmiştir. Türkiye’nin şahit olduğu bu dönüşüm makro düzeyde olduğu gibi daha alt düzeyde de değişimlere neden olmuştur. “Denetim” alanı da değişim gösteren alt düzey içerisinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri de bunu açıkça göstermektedir. Mevcut hali ile denetim konusunda gerçekleşen dönüşümlerin merkezi nitelik taşıdığı söylenebilir. Yerel düzeyde gerçekleşen denetimin bir dönüşüme uğradığını söylemek için ise şuan çok erken olacaktır. Kaleme alınan bu çalışma ayrı ayrı merkezi ve yerel denetimi ele almanın yanında, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki denetim ilişkisini de ele almaktadır. Böylece halkın ihtiyaçlarına ve Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun denetim mekanizmasının nasıl tesis edilmesi gerektiğine dair tavsiyeler sunulmuş olacaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışma, yönetsel alanda denetime genel bir bakış ile başlamakta, kamu yönetimi ve denetim ilişkisini genel hatlarıyla vermektedir. Ardından Türk kamu yönetiminde denetim, merkezi ve yerel olmak üzere iki başlık üzerinden ele alınmış, mevcut denetim düzeni ve sistemi (sorun ve çözüm önerilerinin net olarak anlaşılabilmesi için) okuyucuya aktarılmıştır.
Bir Kamu Politikası Olarak Bağımlılıkla Mücadele, Dec 1, 2018
Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki a... more Bağımlılık, ilgili literatürlerde madde bağımlılığı ve madde-dışı bağımlılıklar olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmıştır. Madde bağımlılığı tarihsel olarak daha eskilere dayanırken, davranış bağımlılığı (madde-dışı bağımlılıklar), psikolojik ve psikiyatrik açıdan, nispeten yeni bir araştırma alanıdır. Davranışsal bağımlılık oldukça geniş bir bağımlılık listesine sahiptir. Davranışsal bağımlılık içerisinde yer alan bağımlılıklar, yaygınlıklarına göre ayrılarak, detaylı bir inceleme konusu yapılmıştır. Bundan dolayı teknoloji ve internet bağımlılığı gibi esasında davranış bağımlılığı olan türler ile yaygınlık düzeyleri oldukça düşük olan bağımlılık türleri, inceleme dışında bırakılmıştır. Kaleme alınan bölüm; “davranışsal bağımlılık”, “davranışsal bağımlılık türleri” ve “davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” şeklinde üç ana başlıktan meydana gelmektedir. Davranışsal bağımlılık başlığında; davranış, bağımlılık ve davranışsal bağımlılık kavramları açıklanmış, davranışsal bağımlılığın ana karakteristiği ve ayırt edici özellikleri verilmiştir. Davranışsal bağımlılık türleri başlığında ise kumar, alışveriş, yeme, seks ve egzersiz bağımlılıkları; tanımı, belirtileri-sonuçları ve tedavisi şeklinde üç kriter çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Son başlık olan “Davranışsal bağımlılığın sınıflandırılması” başlığındaysa davranışsal bağımlılık türlerinin “fiziksel veya görülebilen” ile “ruhsal veya gözlemlenebilen” olmak üzere iki sınıfa ayrılması önerilmiştir. Bu sınıflandırma önerisi, doğru ve etkin bir kamu politikası oluşturulabilmesi için yapılmıştır. Psikoloji ve psikiyatri literatürüne yeni bir sınıflandırma kazandırma amacı gütmeyen bu sınıflandırmanın, kamu politikaları için yararlı olacağı ve işlevsel bir katkıda bulunacağı umulmaktadır.
Kamu Mali Yönetimi Kapsamında Mali Denetim Üzerine Seçme Konular, Jul 1, 2018
Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı v... more Denetim, tarihin ilk çağlarından bu yana çeşitli formatlarla da olsa yönetimle birlikte devamlı var olmuştur. Modern/bilimsel yönetim anlayışının ortaya çıkmasıyla da dış-iç ayrımı olmaksızın denetim faaliyeti somut ve sistemli olarak bilim insanları tarafından yönetim süreçleri içerisinde ele alınmıştır. Bu çalışmada iç denetimin Türk idari sistemindeki etkinliği ele alınacaktır. Etkinliğin tespit edilebilmesi için denetimin ve iç denetimin tüm yönleriyle ele alınıp ortaya koyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda öncelikle denetim-yönetim ilişkisi konu edinmiştir. Taylor, Fayol ve Weber özelinde ilk bilimsel yaklaşım olan klasiklerin görüşleri verilmiş, denetimin ne olduğu, yönetime nasıl dâhil olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Genel bir giriş niteliğindeki denetim-yönetim ilişkisinin ardından Türk kamu yönetiminde iç denetime bakılmıştır. Bu noktada denetimin tarihsel süreci ve günümüzdeki iç denetim ayrı ayrı okuyucuya aktarılmıştır. Tarihsel süreçte özellikle teftiş kurullarına değinilmiştir. İç denetim ve iç denetimin kapsamında ise 5018 sayılı kanun başta olmak üzere mevzuat ağırlıklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Son başlıktaysa iç denetimde karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara karşı üretilen çözüm önerilerine değinilerek, mevzuat ve uygulama üzerinden yöneltilen eleştiriler açık bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. İzlenilen bu sırayla öncelikle kavramsal uzlaşının sağlanması ardından da bu uzlaşıyla ortaya çıkan sorunların doğru tespit edilmesi amaçlanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Kamu Yönetiminde Değişim, Jun 27, 2018
The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positio... more The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positions of political leadership and / or political leaders in governmental systems. Thanks to these strong positions, leadership profiles show that some leaders bring system transformations and some leaders only make the current system better. We can say that the system discussions, which became the most important topic of the country's agenda recently, have emerged at this point. The Transformational profile of President Recep Tayyip Erdogan has also dragged Turkey into the presidential system in an inevitable and irreversible way with the impact of the conjuncture.
İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasal liderlerin hükümet sistemlerindeki konumlarını giderek güçlendirmiştir. Güçlenen bu konumlarının sayesinde liderlik profillerine göre kimi liderlerin sistem dönüşümlerini beraberinde getirdikleri kimi liderlerin ise yalnızca mevcut sistemi daha iyi hale getirdikleri görülmüştür. Son zamanlarda ülke gündeminin en önemli konusu haline gelen sistem tartışmalarının tam da bu noktada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dönüşümcü Liderlik (Transformational) profili, konjonktürün de etkisiyle Türkiye’yi kaçınılmaz ve geri dönülmesi güç bir şekilde başkanlık sistemine doğru sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir.
Geçen yüzyılda dünya büyük dönüşümlere ve olaylara sahitlik etmiştir. Bu dönüşüm ve olaylar büyük... more Geçen yüzyılda dünya büyük dönüşümlere ve olaylara sahitlik etmiştir. Bu dönüşüm ve olaylar büyük olmakla birlikte olumlu seyir izlediğini söyleyemeyiz. 19. Yüzyılın sonlarından itibaren işaretlerini göstermeye başlayan bu dönüşüm I. Dünya Savaşı’nın yaşanmasıyla gün yüzüne çıkmıştır. Büyük batılı güçler başta enerji, ham madde ve pazar arayışı olmak üzere pek çok sebeple özellikle Müslüman coğrafyasına karşı savaş açmışlar ve bu toprakları işgal etmişlerdir. İslam’ın özünden uzaklaşılarak değişime ayak uyduramayan ve batı karşısında dezavantajlı konuma düşen İslam ülkeleri, gerçekleşen bu işgaller ve sömürüler silsilesinin ardından daha da geriye gitmişlerdir. II. Dünya Savaşı’nın ve sonrasındaki Soğuk Savaş ortamının neden olduğu kutuplaşma, artan kamu harcamaları v.b. nedenlerle toplumlar hem ekonomik hem de sosyal çöküşün içerisine girmişlerdir. Bu duruma Arap-İsrail Savaşı’nın neden olduğu Petrol Krizi’nin de eklenmesiyle mevcut düzene yani kapitalizme ciddi eleştiriler yükselmiştir. Ancak bu talihsiz durum aynı zamanda “öze dönüş” hareketinin kıvılcımlanmasını da sağlamıştır. Batıya ve Kur’an’a kulaklarını kapayan İslam ülkeleri, yaşananlardan sonra Kur’an ışığında dünyadaki gelişmeleri takip etmeye ve özgün çözümler üretmeye başlamışlardır. Bu dönem aynı zamanda batılı toplumlar için de sürdürülebilir kalkınmanın ne olduğu ve nasıl gerçekleştirilebileceği üzerine uygun tartışma zemini oluşturmuştur. “İslam ve Kalkınma” konusunun incelendiği bu bölüm de genel hatları yukarıda verilen tarihsel sürecin doğrultusunda şekillenmiştir. Bu bölümde, öncelikle kalkınma kavramı teori ve tarihi gelişim itibariyle incelenmekte, daha sonra din ve kalkınma ilişkisi hem teorik hemde uygulama yönleri ile masaya yatırılmaktadır. Bölüm, dünyevi işlere ilişkin hükümler de getiren bir din olarak İslam’ın gelişme ve kalkınma ile ilişkili olabileceği düşünülen hükümleri ile bunların uygulama yöntemleri tarihi bir perspektifle ve farklı boyutları ile ele alınmaktadır. Bu çalışma bir bakıma İslam coğrafyasının geri kalmışlığının nedenlerinin geniş bir perspektiften incelenmesi olarak da okunabilir. Bu çalışmada İslam’ın temel ilkelerinin ve özünün kalkınmaya engel teşkil etmediği ve hatta desteklediği tezi esas alınmaktadır. Bu çalışmanın birincisi batı merkezli ve diğeri İslam merkezli olmak üzere iki ana tema üzerinden şekillendiği söylenebilir. Böyle bir ayrımın ortaya çıkışı hem tarihsel hem de pratik uygulamaların sonucudur. Çünkü, Batı din-devlet ayrımını temel alırken İslam dini değerlerin, toplum, devlet, birey ve ekonomi üzerindeki etkisini vurgulamaktadır.
XVI. Uluslararası Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Nov 13, 2022
Since the Renaissance, Reformation, Enlightenment and Industrial Revolution, the world has underg... more Since the Renaissance, Reformation, Enlightenment and Industrial Revolution, the world has undergone a great transformation and continues to be transformed. "Knowledge" and "technology", which used to be largely separate from each other in the past, have begun to be integrated since the 21st century. This integration has brought about radical changes in the delivery of public services, as in many other areas. At the beginning of these changes is the elimination of the human factor in service delivery to prevent human-induced problems. Apart from this, time, and space constraints, which are other obstacles in the delivery of public service, have been eliminated thanks to the integration of information and technology. In this study, these transformations, which are called e-government, have been tried to be examined in Turkey. In the study, in which the descriptive method was adopted, a general description of the digital transformation was made first and then its historical development both in the world and in Turkey was discussed. In the last part, the current e-government applications in Turkey are focused on. As a result of the evaluations, it has been understood that e-government enables many principles such as equality, efficiency, efficiency, transparency, citizen-customer-beneficiary orientation to be put into practice.
7th International New York Conference on Evolving Trends in Interdisciplinary Research & Practices, 2022
Along with the Tanzimat Period, many changes and transformations were made in the traditional soc... more Along with the Tanzimat Period, many changes and transformations were made in the traditional social structure of the Ottoman Empire. This transformation is not a spontaneous process, but a reform movement initiated by the state, which is made necessary by the regression against the West. The Tanzimat reforms not only changed the military, administrative and financial fields, but also created changes in the traditional structure and mentality of the Ottoman society and revealed new forms of perception. Although some rights were given to the Ottoman subjects by legal regulations, this situation was not effective in changing their social life. Some of these attempts helped to solve some of the problems of the empire; however, some of them, even most of them, were met with public reaction and were not accepted. The main reason for this is that the reforms are prepared with a top-down logic and imposed on the society. While the Ottoman Empire tried to keep up with the innovations required by the new world conditions, it also tried to preserve its traditional structure. In other words, a conservative reform system was preferred. This contradiction, which is tried to be carried out at the same time, has made it difficult to adopt modern institutions and structures. Conservative parties think that the reform demands were an attack on the moral values of the society and believed the traditional structure should continue. With the Tanzimat, the necessity of change was accepted as undisputed, while the changes that could be contrary to traditional norms were limited by the central authority. Therefore, Ottoman reforms can be characterized as traditional/conservative. The state has preferred a conservative modernization and a relative innovation by preserving its traditional structure. For a society that has religious behavior patterns that have permeated all areas of society, it is not easy to liquidate these behavior patterns and values for the sake of modernization. The Ottoman reform movement can be called as a limited modernization movement, which is under the control of the state in many respects. The aim of this study is to reveal the traditional aspect of the reforms carried out in the Ottoman Empire.
ÖZET İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasa... more ÖZET İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasal liderlerin hükümet sistemlerindeki konumlarını giderek güçlendirmiştir. Güçlenen bu konumlarının sayesinde liderlik profillerine göre kimi liderlerin sistem dönüşümlerini beraberinde getirdikleri kimi liderlerin ise yalnızca mevcut sistemi daha iyi hale getirdikleri görülmüştür. Son zamanlarda ülke gündeminin en önemli konusu haline gelen sistem tartışmalarının tam da bu noktada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Dönüşümcü Liderlik (Transformational) profili, konjonktürün de etkisiyle Türkiye'yi kaçınılmaz ve geri dönülmesi güç bir şekilde başkanlık sistemine doğru sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir. ABSTRACT The increasingly widespread and accelerated communication resources have strengthened the positions of political leadership and / or political leaders in governmental systems. Thanks to these strong positions, leadership profiles show that some leaders bring system transformations and some leaders only make the current system better. We can say that the system discussions, which became the most important topic of the country's agenda recently, have emerged at this point. The Transformational profile of President Recep Tayyip Erdogan has also dragged Turkey into the presidential system in an inevitable and irreversible way with the impact of the conjuncture.
Öz Arap Baharının Suriye'de de etkisini göstermesinden çok kısa bir süre sonrasında Türkiye'ye gr... more Öz Arap Baharının Suriye'de de etkisini göstermesinden çok kısa bir süre sonrasında Türkiye'ye gruplar halinde mülteciler gelmiştir. Hükümet 'açık kapı' politikası çerçevesinde can güvenliklerinin tehlike olduğu bu insanları, sayısına bakmadan kabul etmiş ve gerekli insani yardımları yerine getirmiştir. Ancak Birleşmiş Milletler'in Cenevre Sözleşmesi'nde Türkiye'nin coğrafi şerh koşması nedeniyle (mülteci tanımlamasına uymalarına karşın) Suriyeliler mülteci olarak kabul edilmemiş, iç hukukun sağladığı 'sığınmacı' statüsü verilmiştir. Her ne kadar vatandaşlık hariç mültecilik statüsünün verdiği diğer tüm imkânlar verilse de hem bunların aşamalı olarak verilmesi hem de vatandaşlığın beş sene geçmesine rağmen hâlâ verilmemiş olması, Suriyelilerin toplumsal entegrasyonunu geciktirmektedir. Genç ve üretken nüfusa olan ihtiyaç ve Suriyelilerin potansiyeliyle birlikte düşünüldüğünde, gerekli düzenlemelerin yapılmaması durumunda büyük bir fırsat kaçırılacaktır.
In this study, it is aimed to describe the relationship between culture and public administration... more In this study, it is aimed to describe the relationship between culture and public administration reform in a scientific way. For this purpose, New Public Administration reforms were chosen as an exemplary policy set, and its interaction with the national administrative culture was tried to be described using the phenomenology qualitative research design. As data collection techniques, semi-structured interview and open-ended question form methods were used together. Research questions prepared based on Hofstede's national culture research and literature were asked to the elite participant group of 19 people, consisting of middle and senior public administrators, through a standardized questionnaire. While 10 of the participants gave written answers to the questions, 9 of them gave verbal answers. The expressions of the participants were evaluated using the descriptive content analysis method. As a result of the evaluation, 8 sub-dimensions under the main dimension of culture and 6 sub-dimensions under the main dimension of reform were determined. It has been seen that the main dimension of culture is largely similar to Hofstede's national culture research, and to a certain extent the main dimension of reform is similar to the studies in the literature. In the study, it has been understood that the power distance dimension of Hofstede is the equivalent of leadership in Turkey and that the leader-manager has a key role in the reforms. In addition, it has been observed that the cultural characteristics of taking responsibility and taking initiative – going out of routine are distinctive in Turkish administrative culture.
Uploads
Papers by Mücahit BEKTAŞ
changes in Turkey are examined from a perspective that puts Turgut Özal in the
center. Because the fact that the New Public Management reforms were mainly put
into practice during Özal’s active years and were interrupted by his death shows
that Özal was the main actor. In the study, it was seen that Özal reshaped the New
Public Management reforms according to the needs of Turkey, and in this respect,
the reforms in Turkey were significantly different from other countries such as UK
and US. Based on this, it is claimed that the New Public Management does not
impose a one-size-fits-all model, and can shape reforms according to the unique
needs of countries. In order to support this claim, Özal’s practices and major reform
policies such as privatization and localization in the United States and England
have been compared. As a result, it has been understood that not only Turkey, but
also UK and US differ from each other in that period.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
The concept of right refers to a situation in which a human being may want, assert, and act. As a result of industrialization, the increasing urbanization phenomenon has brought the city rights to the agenda and placed it among the most important rights groups. Although a large proportion of individuals involved in city life, especially human rights in Turkey do not exactly known. In order for the citizens to benefit from the rights they have, it is necessary to know the subject, subject, limits, disputes, the situations in which they can be used, and what actions require criminal sanctions. The main purpose of city rights is to provide a city with a life worthy of human dignity. City rights, whose importance increases with the increase in life in cities, are included in many international documents as well as in Turkish legal system. In this study, the right to participate as a city right is examined by comparing national and international legislation. In today's localized world, democracy is not only aimed at mechanisms at national level, but also at local level mechanisms. The study aims to show whether the local legislation is in line with the international legislation and the extent to which local legislation implements participation, governance and local democracy. As a result of the investigation, it was seen that local legislation gave the citizens of the city in the context of participation, governance and democracy in accordance with the international legislation, but they did not know the city rights of the city dwellers and no full participation at the local level.
changes in Turkey are examined from a perspective that puts Turgut Özal in the
center. Because the fact that the New Public Management reforms were mainly put
into practice during Özal’s active years and were interrupted by his death shows
that Özal was the main actor. In the study, it was seen that Özal reshaped the New
Public Management reforms according to the needs of Turkey, and in this respect,
the reforms in Turkey were significantly different from other countries such as UK
and US. Based on this, it is claimed that the New Public Management does not
impose a one-size-fits-all model, and can shape reforms according to the unique
needs of countries. In order to support this claim, Özal’s practices and major reform
policies such as privatization and localization in the United States and England
have been compared. As a result, it has been understood that not only Turkey, but
also UK and US differ from each other in that period.
1980'li yıllar kamu yönetiminde büyük değişimlerin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu çalışmada Türkiye'de yaşanan değişimler Turgut Özal'ın merkeze alındığı bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çünkü Yeni Kamu Yönetimi reformlarının ağırlıklı olarak Özal'ın aktif olduğu yıllarda uygulamaya konulması ve onun vefatıyla da kesintiye uğraması, Özal'ın belirleyici bir aktör olduğunu göstermektedir. Çalışmada, Özal'ın, Yeni Kamu Yönetimi reformlarını Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirdiği ve bu yönüyle İngiltere ve Amerika gibi diğer ülkelerden önemli oranda farklılaştığı görülmüştür. Buradan yola çıkarak Yeni Kamu Yönetimi'nin her şeye uyan tek bir model dayatmadığı, ülkelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına göre reformları şekillendirebildiği anlaşılmaktadır. Bu iddiayı desteklemek için, Özal'ın uygulamaları ile Amerika ve İngiltere'de özelleştirme ve yerelleşme gibi belli başlı reform politikaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yalnızca Türkiye ile değil, İngiltere ve Amerika'nın da kendi aralarında farklılaştıkları anlaşılmıştır.
The concept of right refers to a situation in which a human being may want, assert, and act. As a result of industrialization, the increasing urbanization phenomenon has brought the city rights to the agenda and placed it among the most important rights groups. Although a large proportion of individuals involved in city life, especially human rights in Turkey do not exactly known. In order for the citizens to benefit from the rights they have, it is necessary to know the subject, subject, limits, disputes, the situations in which they can be used, and what actions require criminal sanctions. The main purpose of city rights is to provide a city with a life worthy of human dignity. City rights, whose importance increases with the increase in life in cities, are included in many international documents as well as in Turkish legal system. In this study, the right to participate as a city right is examined by comparing national and international legislation. In today's localized world, democracy is not only aimed at mechanisms at national level, but also at local level mechanisms. The study aims to show whether the local legislation is in line with the international legislation and the extent to which local legislation implements participation, governance and local democracy. As a result of the investigation, it was seen that local legislation gave the citizens of the city in the context of participation, governance and democracy in accordance with the international legislation, but they did not know the city rights of the city dwellers and no full participation at the local level.
gelen bir durum değildir. Vakıflar denildiğinde genelde sosyal yardımlaşma ve dayanışma akla
gelmektedir. Fakat Osmanlı Devleti’nde vakıflar bu dar anlamının dışında oldukça geniş bir faaliyet
alanına ve çeşitliliğine sahip olmuştur. Tanzimat Dönemi’ne kadar eğitimin, devletin bir görevi
sayılmaması sebebiyle, vakıflar eğitimin can damarı haline gelmiştir. Bu durum, Müslümanların
aksine, Lozan Antlaşması ile gayrimüslim ekalliyetler (Rum, Ermeni, Yahudi) için Türkiye
Cumhuriyeti’nde de devam etmiştir. Bilhassa 1930 ilâ 1980 yılları arasında ulus-devlet ideolojisi
çerçevesinde gayrimüslim “unsurlara” karşı dışlayıcı politikalar uygulanmıştır. Bunun neticesinde
gayrimüslimlerin sayısında ve ekonomik güçlerinde önemli bir azalış gerçekleşmiştir. Eğitim kurumları,
dışlayıcı politikaların başında gelmese de (hatta belirgin bir politika olmasa da) ekalliyetlerin
aleyhine gerçekleştirilen tüm eylemler eğitim kurumlarını da olumsuz etkilemiştir. Kültürün
ve dolayısıyla ekalliyetlerin yaşatılabilmesi için hayatî önem arz eden eğitim kurumlarının ayakta
durabilmesi, geçmişte olduğu gibi vakıfların sağladığı sürekli ve tutarlı gelire bağlı görünmektedir.
From another point of view, performance corresponds to a characteristic element for New Public Management, just as bureaucracy corresponds to a characteristic element for Traditional Public Administration. In a simpler expression, performance management comes to mind first when New Public Management is mentioned, just as the concept of bureaucracy comes to mind when we say Traditional Public Management. Therefore, besides other basic principles, it is essential that performance and performance management, which has a very important place in the construction of identity in the face of Traditional Public Administration, be regarded as much as the concept of bureaucracy and developed theoretically and functionally.
In this study, the concept of performance, which has an important role in the gene codes that give shape to New Public Administration, has been tried to be analyzed in both semantic, theoretical and practical terms. Defining the plain state of the word in a way that eliminates the confusion is very beneficial in terms of putting a solid foundation for discussion. In addition, within the framework of the definition made, what is sufficient or good performance and what is insufficient or bad performance is as important as defining the word. Because the word ultimately carries an adjective feature as it emphasizes the nature of "actions". This brings together the evaluation criteria and stages to be clearly stated.
The main purpose of the research is; To evaluate the perceptions and expectations of international students coming to study at Recep Tayyip Erdoğan University. In this way, it is aimed to identify the situations they are satisfied with, what problems they encounter, increase the positive aspects of the University, eliminate the negative aspects, and make it a more attractive and attractive university for the student. In this context, answers to some questions were sought in order to get an idea about the satisfaction levels of international students. These questions included different dimensions, and the image of the university was discussed under the topics such as reasons for choosing the university, academic consultancy services, campus facilities, quality of education, academic success, social life, language learning process.
atmış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin anayasal zeminini oluşturmuştur.
Hükümet sistemindeki bu keskin dönüşüm kabaca başbakanlık kurumunu
ve bakanlar kurulunu ortadan kaldırmış, bunlara ait yetkileri Cumhurbaşkanına
devretmiştir. Kısaca parlamenter sistemden başkanlık sistemine bir geçiş
gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin şahit olduğu bu dönüşüm makro düzeyde olduğu gibi daha
alt düzeyde de değişimlere neden olmuştur. “Denetim” alanı da değişim gösteren
alt düzey içerisinde yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri de
bunu açıkça göstermektedir. Mevcut hali ile denetim konusunda gerçekleşen
dönüşümlerin merkezi nitelik taşıdığı söylenebilir. Yerel düzeyde gerçekleşen
denetimin bir dönüşüme uğradığını söylemek için ise şuan çok erken olacaktır.
Kaleme alınan bu çalışma ayrı ayrı merkezi ve yerel denetimi ele almanın
yanında, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki denetim ilişkisini de
ele almaktadır. Böylece halkın ihtiyaçlarına ve Cumhurbaşkanlığı sistemine
uygun denetim mekanizmasının nasıl tesis edilmesi gerektiğine dair tavsiyeler
sunulmuş olacaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışma, yönetsel alanda denetime
genel bir bakış ile başlamakta, kamu yönetimi ve denetim ilişkisini genel hatlarıyla
vermektedir. Ardından Türk kamu yönetiminde denetim, merkezi ve yerel
olmak üzere iki başlık üzerinden ele alınmış, mevcut denetim düzeni ve sistemi
(sorun ve çözüm önerilerinin net olarak anlaşılabilmesi için) okuyucuya aktarılmıştır.
Etkinliğin tespit edilebilmesi için denetimin ve iç denetimin tüm yönleriyle ele alınıp ortaya koyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda öncelikle denetim-yönetim ilişkisi konu edinmiştir. Taylor, Fayol ve Weber özelinde ilk bilimsel yaklaşım olan klasiklerin görüşleri verilmiş, denetimin ne olduğu, yönetime nasıl dâhil olduğu gösterilmeye çalışılmıştır.
Genel bir giriş niteliğindeki denetim-yönetim ilişkisinin ardından Türk kamu yönetiminde iç denetime bakılmıştır. Bu noktada denetimin tarihsel süreci ve günümüzdeki iç denetim ayrı ayrı okuyucuya aktarılmıştır. Tarihsel süreçte özellikle teftiş kurullarına değinilmiştir. İç denetim ve iç denetimin kapsamında ise 5018 sayılı kanun başta olmak üzere mevzuat ağırlıklı bir yaklaşım benimsenmiştir.
Son başlıktaysa iç denetimde karşılaşılan sorunlar ve bu sorunlara karşı üretilen çözüm önerilerine değinilerek, mevzuat ve uygulama üzerinden yöneltilen eleştiriler açık bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. İzlenilen bu sırayla öncelikle kavramsal uzlaşının sağlanması ardından da bu uzlaşıyla ortaya çıkan sorunların doğru tespit edilmesi amaçlanmıştır.
İletişim kaynaklarının giderek yaygınlaşması ve hızlanması siyasal liderliğin ve/veya siyasal liderlerin hükümet sistemlerindeki konumlarını giderek güçlendirmiştir. Güçlenen bu konumlarının sayesinde liderlik profillerine göre kimi liderlerin sistem dönüşümlerini beraberinde getirdikleri kimi liderlerin ise yalnızca mevcut sistemi daha iyi hale getirdikleri görülmüştür. Son zamanlarda ülke gündeminin en önemli konusu haline gelen sistem tartışmalarının tam da bu noktada ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dönüşümcü Liderlik (Transformational) profili, konjonktürün de etkisiyle Türkiye’yi kaçınılmaz ve geri dönülmesi güç bir şekilde başkanlık sistemine doğru sürüklemiş ve sürüklemeye de devam etmektedir.