İkinci Dünya Savaşı sonrası bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak gelişm... more İkinci Dünya Savaşı sonrası bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak gelişmiş ülkeler birbirleriyle rekabet edebilmek için, gelişmekte olan ülkelerse gelişmiş ülkeleri yakalayabilmek için sınırsız bir büyüme gayreti içerisinde olmuşlardır. Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde bu iyimser gelişim senaryolarının sürdürülebilir olmadığının farkına varılmıştır. Büyüme çabalarının önündeki en büyük engel, ‘Al-üret-at’ şeklinde işleyen doğrusal ekonomik modelin sınır tanımayan doğal kaynak kullanımı ve bunun ortaya çıkardığı çevresel ve ekolojik problemler olmuştur. Kaynakları sınırsız gören doğrusal ekonomik modelin eleştirilmesi döngüsel ekonomik modelin kurgulanmasına neden olmuştur. Bu çalışma, döngüsel ekonomi kavramını kent bağlamında ele almayı amaçlamıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği ile Türkiye’de hazırlanmış lisansüstü tezleri irdelemiştir. YÖK tez merkezinde yer alan döngüsel ekonomi ve döngüsel ekonomi ile bağlantılı olan yeşil ekonomi, mavi ekonomi ve kızıl ekonomi kelimeleri ile hazırlanmış lisansüstü tezler üzerine bir analiz gerçekleştirilmiştir. Elde edilen tarama sonuçlarının ne kadarının kentle bağlantılı olduğu araştırılmıştır.
KAYSEM 12 / TÜRKİYE’DE TOPLUM, YERLEŞİM VE YÖNETİM TARTIŞMALARI, 2018
19. Yüzyılda sanayi devrimi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde, kırsal alanlardan
kentsel ... more 19. Yüzyılda sanayi devrimi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde, kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru hızlı bir göç hareketliliği yaşanmıştır. Bu hareketliliğin sonucunda ise artı ürünün toplumsal ve coğrafi olarak yoğunlaştığı kentsel mekânlar oluşmuştur. Türkiye'de geç sanayileşme hamlesi, kentsel mekân yoğunlaşmasını daha kısa bir zaman dilimine ve kontrolsüz-hızlıyıpratıcı bir forma zorlamıştır. Geç yakalanan sanayileşme hamlesi, Türkiye'de kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru yaşanan göçlerin ve sermayenin yoğunlaşmasının daha yoğun bir şekilde gerçekleşmesi ile sonuçlanmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte gerek dünyada gerekse Türkiye'de üretim ilişkilerine bağlı olarak yaşanan tüm dönüşümlerin sonucu, kentlerde; plansız büyüme, kentsel yerleşim alanlarının sağlıklı yaşam koşullarını yitirmesi, hukuk ve insan hakları konularında ciddi sorunlar ve kent kimliği-hemşerilik bilinci gibi kavramların yeniden sorgulanması gibi bir dizi problem alanını gündeme taşımıştır. Tarihsel süreç içerisinde kentleşme olgusunun giderek artmasıyla, kentsel alanlarda yaşanan sorunların daha da derinleşmesi, bu alanlar için yeni hukuksal ve yönetsel arayışların geliştirilmesini de beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda, Birinci Kuşak Hakların (Klasik Hakların) ve İkinci Kuşak İnsan Haklarının (Sosyal Hakların) tartışılmasının ardından, 1970'lerde Unesco'nun önerisiyle gündeme gelen Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları) kent özelinde farklı bir düzlemde tartışılmaya başlanmıştır. Bu sistemli çabaların sonucunda Avrupa Yerel ve Bölgesel Kongresi'nce Mart 1992'de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentli haklarının tanınmasında önemli bir adım olmuştur. Şart'ta, Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinlerinin sahip oldukları belirtilen yirmi tane hak sayılmıştır. Kaynağını dayanışma haklarından alan kentli hakları, insanların barınma, çalışma, dinlenme ve diğer türden gereksinimlerini karşılamaya yönelik hakları kapsamaktadır. Bu çalışma ''şehir hakkı'' ya da ''kent hakkı'' gibi kavramsal farklılıkları tartışmaksızın kapitalizmin çelişkilerini gidermek için ortaya konan ''kentli hakları'' kavramı üzerinden temellendirilmiştir. Çalışmada, ''Kentli Hakları''nın ülkemiz yasalarındaki yeri ve yansımaları kent ile ilişkili mevzuatlar çerçevesinde irdelenmesi ve uygulanabilirliği üzerine bir tartışma yapılması amaçlanmaktadır. İki binli yıllarda ülkemizde başlayan kamu yönetimi ve yerel yönetim anlayışlarındaki reform çabaları devlet yönetim anlayışına da uzanmıştır. Bu çabalar, Haziran 2018'den sonra Türkiye'de etkili ve verimli bir şekilde çalışacak olan yeni bir mekanizma oluşturan yeni bir sisteme geçişe kadar uzandı. Kentli hakları konusunun ele alınması; büyüyen ve metropolleşmeye doğru ilerleyen, sakinini ''kentli'' olarak tanımlayan ve kırsal alanları kentin parçası olarak düzenlemeyi öngören yönetim anlayışı içerisinde bir gereklilik olarak düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kentli Hakları, Avrupa Kentsel Şartları
İkinci Dünya Savaşı sonrası bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak gelişm... more İkinci Dünya Savaşı sonrası bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak gelişmiş ülkeler birbirleriyle rekabet edebilmek için, gelişmekte olan ülkelerse gelişmiş ülkeleri yakalayabilmek için sınırsız bir büyüme gayreti içerisinde olmuşlardır. Ancak 1970’li yıllara gelindiğinde bu iyimser gelişim senaryolarının sürdürülebilir olmadığının farkına varılmıştır. Büyüme çabalarının önündeki en büyük engel, ‘Al-üret-at’ şeklinde işleyen doğrusal ekonomik modelin sınır tanımayan doğal kaynak kullanımı ve bunun ortaya çıkardığı çevresel ve ekolojik problemler olmuştur. Kaynakları sınırsız gören doğrusal ekonomik modelin eleştirilmesi döngüsel ekonomik modelin kurgulanmasına neden olmuştur. Bu çalışma, döngüsel ekonomi kavramını kent bağlamında ele almayı amaçlamıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği ile Türkiye’de hazırlanmış lisansüstü tezleri irdelemiştir. YÖK tez merkezinde yer alan döngüsel ekonomi ve döngüsel ekonomi ile bağlantılı olan yeşil ekonomi, mavi ekonomi ve kızıl ekonomi kelimeleri ile hazırlanmış lisansüstü tezler üzerine bir analiz gerçekleştirilmiştir. Elde edilen tarama sonuçlarının ne kadarının kentle bağlantılı olduğu araştırılmıştır.
KAYSEM 12 / TÜRKİYE’DE TOPLUM, YERLEŞİM VE YÖNETİM TARTIŞMALARI, 2018
19. Yüzyılda sanayi devrimi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde, kırsal alanlardan
kentsel ... more 19. Yüzyılda sanayi devrimi sonrasında yaşanan gelişmeler neticesinde, kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru hızlı bir göç hareketliliği yaşanmıştır. Bu hareketliliğin sonucunda ise artı ürünün toplumsal ve coğrafi olarak yoğunlaştığı kentsel mekânlar oluşmuştur. Türkiye'de geç sanayileşme hamlesi, kentsel mekân yoğunlaşmasını daha kısa bir zaman dilimine ve kontrolsüz-hızlıyıpratıcı bir forma zorlamıştır. Geç yakalanan sanayileşme hamlesi, Türkiye'de kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru yaşanan göçlerin ve sermayenin yoğunlaşmasının daha yoğun bir şekilde gerçekleşmesi ile sonuçlanmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte gerek dünyada gerekse Türkiye'de üretim ilişkilerine bağlı olarak yaşanan tüm dönüşümlerin sonucu, kentlerde; plansız büyüme, kentsel yerleşim alanlarının sağlıklı yaşam koşullarını yitirmesi, hukuk ve insan hakları konularında ciddi sorunlar ve kent kimliği-hemşerilik bilinci gibi kavramların yeniden sorgulanması gibi bir dizi problem alanını gündeme taşımıştır. Tarihsel süreç içerisinde kentleşme olgusunun giderek artmasıyla, kentsel alanlarda yaşanan sorunların daha da derinleşmesi, bu alanlar için yeni hukuksal ve yönetsel arayışların geliştirilmesini de beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda, Birinci Kuşak Hakların (Klasik Hakların) ve İkinci Kuşak İnsan Haklarının (Sosyal Hakların) tartışılmasının ardından, 1970'lerde Unesco'nun önerisiyle gündeme gelen Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları) kent özelinde farklı bir düzlemde tartışılmaya başlanmıştır. Bu sistemli çabaların sonucunda Avrupa Yerel ve Bölgesel Kongresi'nce Mart 1992'de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentli haklarının tanınmasında önemli bir adım olmuştur. Şart'ta, Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinlerinin sahip oldukları belirtilen yirmi tane hak sayılmıştır. Kaynağını dayanışma haklarından alan kentli hakları, insanların barınma, çalışma, dinlenme ve diğer türden gereksinimlerini karşılamaya yönelik hakları kapsamaktadır. Bu çalışma ''şehir hakkı'' ya da ''kent hakkı'' gibi kavramsal farklılıkları tartışmaksızın kapitalizmin çelişkilerini gidermek için ortaya konan ''kentli hakları'' kavramı üzerinden temellendirilmiştir. Çalışmada, ''Kentli Hakları''nın ülkemiz yasalarındaki yeri ve yansımaları kent ile ilişkili mevzuatlar çerçevesinde irdelenmesi ve uygulanabilirliği üzerine bir tartışma yapılması amaçlanmaktadır. İki binli yıllarda ülkemizde başlayan kamu yönetimi ve yerel yönetim anlayışlarındaki reform çabaları devlet yönetim anlayışına da uzanmıştır. Bu çabalar, Haziran 2018'den sonra Türkiye'de etkili ve verimli bir şekilde çalışacak olan yeni bir mekanizma oluşturan yeni bir sisteme geçişe kadar uzandı. Kentli hakları konusunun ele alınması; büyüyen ve metropolleşmeye doğru ilerleyen, sakinini ''kentli'' olarak tanımlayan ve kırsal alanları kentin parçası olarak düzenlemeyi öngören yönetim anlayışı içerisinde bir gereklilik olarak düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kentli Hakları, Avrupa Kentsel Şartları
Uploads
Papers by Nilüfer Negiz
Bu çalışma, döngüsel ekonomi kavramını kent bağlamında ele almayı amaçlamıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği ile Türkiye’de hazırlanmış lisansüstü tezleri irdelemiştir. YÖK tez merkezinde yer alan döngüsel ekonomi ve döngüsel ekonomi ile bağlantılı olan yeşil ekonomi, mavi ekonomi ve kızıl ekonomi kelimeleri ile hazırlanmış lisansüstü tezler üzerine bir analiz gerçekleştirilmiştir. Elde edilen tarama sonuçlarının ne kadarının kentle bağlantılı olduğu araştırılmıştır.
kentsel alanlara doğru hızlı bir göç hareketliliği yaşanmıştır. Bu hareketliliğin sonucunda ise artı
ürünün toplumsal ve coğrafi olarak yoğunlaştığı kentsel mekânlar oluşmuştur. Türkiye'de geç
sanayileşme hamlesi, kentsel mekân yoğunlaşmasını daha kısa bir zaman dilimine ve kontrolsüz-hızlıyıpratıcı
bir forma zorlamıştır. Geç yakalanan sanayileşme hamlesi, Türkiye'de kırsal alanlardan
kentsel alanlara doğru yaşanan göçlerin ve sermayenin yoğunlaşmasının daha yoğun bir şekilde
gerçekleşmesi ile sonuçlanmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte gerek dünyada gerekse Türkiye'de üretim
ilişkilerine bağlı olarak yaşanan tüm dönüşümlerin sonucu, kentlerde; plansız büyüme, kentsel
yerleşim alanlarının sağlıklı yaşam koşullarını yitirmesi, hukuk ve insan hakları konularında ciddi
sorunlar ve kent kimliği-hemşerilik bilinci gibi kavramların yeniden sorgulanması gibi bir dizi
problem alanını gündeme taşımıştır.
Tarihsel süreç içerisinde kentleşme olgusunun giderek artmasıyla, kentsel alanlarda yaşanan
sorunların daha da derinleşmesi, bu alanlar için yeni hukuksal ve yönetsel arayışların geliştirilmesini
de beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda, Birinci Kuşak Hakların (Klasik Hakların) ve İkinci Kuşak
İnsan Haklarının (Sosyal Hakların) tartışılmasının ardından, 1970'lerde Unesco'nun önerisiyle
gündeme gelen Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları) kent özelinde farklı bir düzlemde
tartışılmaya başlanmıştır. Bu sistemli çabaların sonucunda Avrupa Yerel ve Bölgesel Kongresi'nce
Mart 1992'de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentli haklarının tanınmasında önemli bir adım
olmuştur. Şart'ta, Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinlerinin sahip oldukları belirtilen yirmi
tane hak sayılmıştır. Kaynağını dayanışma haklarından alan kentli hakları, insanların barınma,
çalışma, dinlenme ve diğer türden gereksinimlerini karşılamaya yönelik hakları kapsamaktadır.
Bu çalışma ''şehir hakkı'' ya da ''kent hakkı'' gibi kavramsal farklılıkları tartışmaksızın
kapitalizmin çelişkilerini gidermek için ortaya konan ''kentli hakları'' kavramı üzerinden
temellendirilmiştir. Çalışmada, ''Kentli Hakları''nın ülkemiz yasalarındaki yeri ve yansımaları kent ile
ilişkili mevzuatlar çerçevesinde irdelenmesi ve uygulanabilirliği üzerine bir tartışma yapılması
amaçlanmaktadır. İki binli yıllarda ülkemizde başlayan kamu yönetimi ve yerel yönetim
anlayışlarındaki reform çabaları devlet yönetim anlayışına da uzanmıştır. Bu çabalar, Haziran
2018'den sonra Türkiye'de etkili ve verimli bir şekilde çalışacak olan yeni bir mekanizma oluşturan
yeni bir sisteme geçişe kadar uzandı. Kentli hakları konusunun ele alınması; büyüyen ve
metropolleşmeye doğru ilerleyen, sakinini ''kentli'' olarak tanımlayan ve kırsal alanları kentin parçası
olarak düzenlemeyi öngören yönetim anlayışı içerisinde bir gereklilik olarak düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kentli Hakları, Avrupa Kentsel Şartları
Bu çalışma, döngüsel ekonomi kavramını kent bağlamında ele almayı amaçlamıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi tekniği ile Türkiye’de hazırlanmış lisansüstü tezleri irdelemiştir. YÖK tez merkezinde yer alan döngüsel ekonomi ve döngüsel ekonomi ile bağlantılı olan yeşil ekonomi, mavi ekonomi ve kızıl ekonomi kelimeleri ile hazırlanmış lisansüstü tezler üzerine bir analiz gerçekleştirilmiştir. Elde edilen tarama sonuçlarının ne kadarının kentle bağlantılı olduğu araştırılmıştır.
kentsel alanlara doğru hızlı bir göç hareketliliği yaşanmıştır. Bu hareketliliğin sonucunda ise artı
ürünün toplumsal ve coğrafi olarak yoğunlaştığı kentsel mekânlar oluşmuştur. Türkiye'de geç
sanayileşme hamlesi, kentsel mekân yoğunlaşmasını daha kısa bir zaman dilimine ve kontrolsüz-hızlıyıpratıcı
bir forma zorlamıştır. Geç yakalanan sanayileşme hamlesi, Türkiye'de kırsal alanlardan
kentsel alanlara doğru yaşanan göçlerin ve sermayenin yoğunlaşmasının daha yoğun bir şekilde
gerçekleşmesi ile sonuçlanmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte gerek dünyada gerekse Türkiye'de üretim
ilişkilerine bağlı olarak yaşanan tüm dönüşümlerin sonucu, kentlerde; plansız büyüme, kentsel
yerleşim alanlarının sağlıklı yaşam koşullarını yitirmesi, hukuk ve insan hakları konularında ciddi
sorunlar ve kent kimliği-hemşerilik bilinci gibi kavramların yeniden sorgulanması gibi bir dizi
problem alanını gündeme taşımıştır.
Tarihsel süreç içerisinde kentleşme olgusunun giderek artmasıyla, kentsel alanlarda yaşanan
sorunların daha da derinleşmesi, bu alanlar için yeni hukuksal ve yönetsel arayışların geliştirilmesini
de beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda, Birinci Kuşak Hakların (Klasik Hakların) ve İkinci Kuşak
İnsan Haklarının (Sosyal Hakların) tartışılmasının ardından, 1970'lerde Unesco'nun önerisiyle
gündeme gelen Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları) kent özelinde farklı bir düzlemde
tartışılmaya başlanmıştır. Bu sistemli çabaların sonucunda Avrupa Yerel ve Bölgesel Kongresi'nce
Mart 1992'de kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentli haklarının tanınmasında önemli bir adım
olmuştur. Şart'ta, Avrupa yerleşimlerinde yaşayan kent sakinlerinin sahip oldukları belirtilen yirmi
tane hak sayılmıştır. Kaynağını dayanışma haklarından alan kentli hakları, insanların barınma,
çalışma, dinlenme ve diğer türden gereksinimlerini karşılamaya yönelik hakları kapsamaktadır.
Bu çalışma ''şehir hakkı'' ya da ''kent hakkı'' gibi kavramsal farklılıkları tartışmaksızın
kapitalizmin çelişkilerini gidermek için ortaya konan ''kentli hakları'' kavramı üzerinden
temellendirilmiştir. Çalışmada, ''Kentli Hakları''nın ülkemiz yasalarındaki yeri ve yansımaları kent ile
ilişkili mevzuatlar çerçevesinde irdelenmesi ve uygulanabilirliği üzerine bir tartışma yapılması
amaçlanmaktadır. İki binli yıllarda ülkemizde başlayan kamu yönetimi ve yerel yönetim
anlayışlarındaki reform çabaları devlet yönetim anlayışına da uzanmıştır. Bu çabalar, Haziran
2018'den sonra Türkiye'de etkili ve verimli bir şekilde çalışacak olan yeni bir mekanizma oluşturan
yeni bir sisteme geçişe kadar uzandı. Kentli hakları konusunun ele alınması; büyüyen ve
metropolleşmeye doğru ilerleyen, sakinini ''kentli'' olarak tanımlayan ve kırsal alanları kentin parçası
olarak düzenlemeyi öngören yönetim anlayışı içerisinde bir gereklilik olarak düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kentli Hakları, Avrupa Kentsel Şartları