Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
  • Çağın Tanrıverdi Çetin is working as a full-time faculty member at Trakya University - Faculty of Architecture. She r... moreedit
The aim of this study is to investigate potential differences in how students and experts assess creativity in the context of computational design. With this aim, a teaching experiment was conducted in a master level course, namely... more
The aim of this study is to investigate potential differences in how students and experts assess creativity in the context of computational design. With this aim, a teaching experiment was conducted in a master level course, namely Digital Architectural Design and Modelling (DADM). A hybrid methodology on the basis of qualitative and quantitative research techniques was employed. Data were obtained from an open-ended question and a structured online questionnaire. The questionnaire results were evaluated utilizing Statistical Package for Social Sciences (SPSS) software. To evaluate responses of the open-ended question, a three-fold conceptual framework comprising contextualization, actualization, and representation (CAR) was developed based on literature review of the assessment of creativity in architecture, architecture education, and computational design. The results of the comparison between the way students and experts assess creativity provided significant differences. In some criteria, involving quantitative analysis results showing similarity between students and experts in the context of creativity assessment, the developed CAR lenses have potential to reveal structural differences in the way the respondents approach creativity.
Curvature is a centuries-old concept in architecture. Beside experiences as well as improving tools and techniques, tendency to use curvilinear forms has been evolving in parallel with the necessities of the time. This study explores the... more
Curvature is a centuries-old concept in architecture. Beside experiences as well as improving tools and techniques, tendency to use curvilinear forms has been evolving in parallel with the necessities of the time. This study explores the diversity and potentials of the ways and tools used to produce curvature, with the question of whether the direct link between tools and procedure | method may open up a creative ground in the possibilities of curvature in architectural representation. It is claimed that the method of representation is shaped by the means, technology and mentality of the conjuncture in which it is produced. The interaction between the representation tool and method in design education is important because of its impact on the designer's thought process and problem solving approach. The method of the study, which developed as an iterative process including producing, testing and evaluating steps, was determined as research by design. The study aims to gain the habit of seeing the elements that appear in motion and time by investigating the possibilities of instruments that produce curvilinear. The reason for focusing on the curved line is that curvilinearity is seen as a way of discovering and representing new relationships that evoke connectivity, continuity, movement and fluidity by getting out of the boundaries of directness, precision, stability, and the determined. The study, which approaches curvature as an alternative to the normative, rational and fixed, emphasizes that questioning and designing the tools that lead to architectural representation are also included in the design process. In this context, with the support of the theoretical background established in the focus of curvilinear lines and drawing tools, the materials of the “curve workshop”, which was conducted within the scope of the elective course called Alternative Representation in Design (Tasarımda Alternatif Temsil, in Turkish) held at the Faculty of Architecture of the Trakya University in the fall semester of 2021-2022, formed the basis for this study. In this workshop, tools with a mechanical movement were designed to represent curved lines and their prototypes were produced. Curve drawing tools, experienced by video recording, were evaluated together with the reports of each student describing their own work. During the design process, students' ideas, material choices or production methods changed and evolved. In this process, students' understanding of curvature, their criticism, and how they interpreted the curvilinear were factors that nourished representation research as well as their prototypes. In future studies, it may be suggested to consider and investigate the curvilinear in combination with analog and digital environments.
Bu araştırmanın konusu mimari tasarım alanında çizim ile ilgilidir. Çizim, tasarım süreci boyunca düşünceler ve üretimler arasında bağlaç görevi görüp sürece yön veren, dönüştürücü ve yaratıcı etkileri olan bir pratiktir. En eski iletişim... more
Bu araştırmanın konusu mimari tasarım alanında çizim ile ilgilidir. Çizim, tasarım süreci boyunca düşünceler ve üretimler arasında bağlaç görevi görüp sürece yön veren, dönüştürücü ve yaratıcı etkileri olan bir pratiktir. En eski iletişim araçlarından biri olan çizim, bedensel ve zihinsel bir etkinlik olarak çizerin kendiyle de bir diyalog zemini kurmasını sağlar. Ayrıca, fiziksel gerçeklikten beslendiği gibi, gerçekleşmesi mümkün olmayan sanal dünyalar tasarlamayı mümkün kılarak yaratıcılığı besler. Mimarlık araştırmalarında önemli bir yer tutan çizim, mimarlığın zanaatkarlıktan ayrı bir disiplin olarak kabul görmesinde anahtar role sahip olup yüzyıllardır mimarlık kavrayışı ve üretim biçimleriyle etkileşim halinde dönüşmektedir. Mimari çizimin tarihsel sürecine bakıldığında, çizimin optik sistemler ve onların ürettiği araçların belirlediği düşünce setleri doğrultusunda nesneleştiği gözlenmektedir. Son yıllarda ise, görsel bir nesne olarak çizim paradigmasından, eylem olarak çizim paradigmasına geçiş olduğu düşünülmektedir. Tasarım sürecinde pasif ve koşullanan yapısıyla nesneleşmiş çizimin araçsallığı, aktif ve koşullayan bir role dönüşmüştür. Bu dönüşüm tezi yönlendiren, "mimari çizimin görselliği ve eylemselliği arasında bir ilişki kurulabilir mi?" sorusunu doğurmuştur. Çizim, görünen ve görünmeyen katmanlar içerir. Görünen katmanlar çizimin fiziksel karşılığı olup görünmeyen katmanların etkisine açıktır. Çizimin görünmeyen içeriği ise gizli, silinmiş izler, yardımcı veya ikincil çizgiler olarak tanımlanabilir. Bir forma bürünerek görünür hale gelen çizim, sabitlenmiş, terk edilmiştir. Bitmişlik, sürekli değişen, dönüşen koşullardan uzaklaşarak çizimin nesneleşmesine sebep olur, ki bu durum çizimin katlarını örterek yüzeyselleşmesine yol açar. Bu bağlamda tez, çizimin eylemsel bir oluşum olduğu savını ortaya koyarak bu eylemselliği çizimin görünmeyen içeriğiyle ilişkilendirmektedir. Eylemsel bir oluşum olarak çizimin görsel dökümanlar üzerinden tanımlanması kendi içinde bir tutarsızlık içermektedir. Bu sebeple tezin amacı, mimari çizimin göz merkezci yapısını eleştirerek, eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yollarını araştırmaktır. Çalışmanın hedefi ise, mimari tasarımda olası yeni çizim kavrayışlarının izini sürerek, çizimin anlamı ve potansiyelini günümüz olanaklarıyla değerlendirmektir. Tezin, mimari çizimin görünen unsurları dışında kalan içeriğine yoğunlaşması noktasında, Stan Allen'ın, mimarlıkta nesne-süreç, görünen-görünmeyen ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına olanak sağlayan "alan kuramı" kuramsal temel oluşturmuştur. Bütünü oluşturan parçaların ilişkileriyle ilgilenen alan kuramı aracılığıyla, tasarımcı ve çizim arasındaki ilişkinin çizgisel anlamda dışavurumu olarak, arka planda kalan, ikincil olan, yardımcı çizgiler veya varsayılan çizgiler olarak kavramsallaştırılabilecek çizim unsurlarının, bir başka deyişle çizimin görünen bileşenlerinin arasında-dışında-arkasında kalan unsurların çizimdeki kurucu etkisi araştırmaya değer bulunmaktadır. Tezin yöntemi, tasarım disiplininin doğrusal olarak birbirini izleyen ilerlemeci bir yapıda olmadığı düşüncesini de göz önüne alarak, Horst Rittel'in öncülüğünü yaptığı tartışmacı yaklaşım olarak belirlenmiştir. Bu yaklaşımda tasarım düşüncesinin, "kötü" (wicked) doğası gereği, eşsiz ve karmaşık olduğu, kesin bir şekilde formüle edilemeyeceği savunulur ve ortaya konulan savın sorgulanması için tartışmaya açılması gerekir (Rittel & Webber, 1973). Buna göre araştırma, tartışmaya dayanan bir süreç olarak görülerek, mantıksal muhakeme, gözlemlerin yorumlanması ve konuya ilişkin yapılan diğer bilimsel çalışmaların oluşturduğu kanıtlama üçgeninden yararlanır (Metcalfe & Powell, 2000). Çizimi kuram ve pratik arasında konumlandıran çalışma, tasarım içeren kuramsal araştırma (design inclusive research) süreci olarak ele alınmıştır. Mimari tasarım sürecine ilişkin olarak, çizim pratiği üzerine kuramsal bir araştırma yapma noktasında bu yaklaşımın katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Buradan yola çıkarak, konuyla ilgili yapılan yazın taraması ve tez kapsamında çizim üzerine yapılan deneysel çalışmaların yorumlanması aracılığıyla, mimari çizimin eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yolları araştırılmakta; günümüz olanaklarıyla çizim kavramı yeniden ele alınmaktadır. Mimari çizime ilişkin yazın incelendiğinde, görme biçimiyle yapma biçiminin çift yönlü bir etkileşim içerisinde olduğu görülmüştür. Bu sebeple ele alınan çalışma, çizimi "yazmak", "görmek" ve "yapmak" olmak üzere üç eksende ele almıştır. Çizimi "yazmak", onun görsel bir dilden alınıp yazılı bir dilin koşullarına çevrilmesi girişimi olarak, çizimi metinselliğin koşullarında yeniden üretmek demektir. Çizimi "görmek", çizimin nasıl ele alındığını / anlamlandığını belirlerken, çizimi "yapmak" ise, çalışmanın odağını çizimin nesnesinden sürecine yöneltmektedir. Çizim sürecinde "yapmak" eylemi,…
In the new millenium, living styles have been more diversified than before. This change has been a relatively new phenomena observed in the "worlds cities" . The paper attempts to inquire into the new dwelling and settlement... more
In the new millenium, living styles have been more diversified than before. This change has been a relatively new phenomena observed in the "worlds cities" . The paper attempts to inquire into the new dwelling and settlement formations, namely the "residences" or "condominiums" at the central city by examining the local socio-cultural factors, global economics, new actors in the urban markets, international interests for investments in a world city in order to develop an understanding of the user profile and their housing preferences. Ultimately such an exploration will contribute to the literature on the link between the world cities and the gated communities by informing the urban planners and architects, as well as the local authorities, of the residential trends and to project their decisions for the future urban development plans and housing types. The approach of the inquiry will be based on a new "residence" quarter created and occupied...
Research Interests:
Globalization and effects of changes in life-style on urban environment; in parallel with incessantly increasing rate of migration, have led to some problems such as unmethodical expansion of cities and merger of peripheral areas to urban... more
Globalization and effects of changes in life-style on urban environment; in parallel with incessantly increasing rate of migration, have led to some problems such as unmethodical expansion of cities and merger of peripheral areas to urban ones. Social, economic, cultural and technological changes in cities have changed housing pattern and its customers. Peripheral areas faced this rapid alteration and transformation especially after 1980. Turkey, as a developing country, experienced these remarkable changes in the process of globalization and the mentioned problems are entrenched patterns in Istanbul. In consequence, problem of housing with regard to the its social and cultural aspects should be investigated. This study aims at scrutinizing the changes of relation between houses and their users in Ikitelli region, a popular suburban area attracting enterprisers, in Istanbul after 1980. This paper mainly focuses on the changes of quarters in the vicinity of mass housing projects and ...
Research Interests:
This research instrumentalizes the deliberation on drawing in architectural representation, in order to criticize the way of seeing that is dominated by recent media technologies and power relations. This paper intends to search how the... more
This research instrumentalizes the deliberation on drawing in architectural representation, in order to criticize the way of seeing that is dominated by recent media technologies and power relations. This paper intends to search how the drawing, in particular line-making, is affected in this environment, and how to respond to it via alternative, manipulative, and creative tactics of vision considering drawing as a critical act. The dependency of line on visuality is criticized by alternative drawing practices of contemporary line-makers. Consequently, imaginative, creative and layered qualities of design thinking, representation and production can be uncovered. Originality in architecture lies in its virtual, hidden , unseen and unnoticed properties. Methodology selected is nourished by an argumentative method that is based on a system theory approach. A dialectical discussion is conducted utilizing some concepts such as visual-nonvisual, physical virtual , material-immaterial, and temporal-permanent. Following a qualitative approach, unbinding the concept of line changing on a similar axis with digital mediums and tools, the conceptualization process of drawing from a historical point of view, questioning the new concepts that it relates to, and discussing the interaction of changes in line tools and representations constitute the path of this research. As a consequence, it may be proposed that prioritizing the unseen, minor or secondary characteristics of design issues and their dynamic relationships may reveal an alternative line-making practice.
Bu araştırmanın konusu mimari tasarım alanında çizim ile ilgilidir. Çizim, tasarım süreci boyunca düşünceler ve üretimler arasında bağlaç görevi görüp sürece yön veren, dönüştürücü ve yaratıcı etkileri olan bir pratiktir. En eski iletişim... more
Bu araştırmanın konusu mimari tasarım alanında çizim ile ilgilidir. Çizim, tasarım süreci boyunca düşünceler ve üretimler arasında bağlaç görevi görüp sürece yön veren, dönüştürücü ve yaratıcı etkileri olan bir pratiktir. En eski iletişim araçlarından biri olan çizim, bedensel ve zihinsel bir etkinlik olarak çizerin kendiyle de bir diyalog zemini kurmasını sağlar. Ayrıca, fiziksel gerçeklikten beslendiği gibi, gerçekleşmesi mümkün olmayan sanal dünyalar tasarlamayı mümkün kılarak yaratıcılığı besler. Mimarlık araştırmalarında önemli bir yer tutan çizim, mimarlığın zanaatkarlıktan ayrı bir disiplin olarak kabul görmesinde anahtar role sahip olup yüzyıllardır mimarlık kavrayışı ve üretim biçimleriyle etkileşim halinde dönüşmektedir. Mimari çizimin tarihsel sürecine bakıldığında, çizimin optik sistemler ve onların ürettiği araçların belirlediği düşünce setleri doğrultusunda nesneleştiği gözlenmektedir. Son yıllarda ise, görsel bir nesne olarak çizim paradigmasından, eylem olarak çizim paradigmasına geçiş olduğu düşünülmektedir. Tasarım sürecinde pasif ve koşullanan yapısıyla nesneleşmiş çizimin araçsallığı, aktif ve koşullayan bir role dönüşmüştür. Bu dönüşüm tezi yönlendiren, "mimari çizimin görselliği ve eylemselliği arasında bir ilişki kurulabilir mi?" sorusunu doğurmuştur. Çizim, görünen ve görünmeyen katmanlar içerir. Görünen katmanlar çizimin fiziksel karşılığı olup görünmeyen katmanların etkisine açıktır. Çizimin görünmeyen içeriği ise gizli, silinmiş izler, yardımcı veya ikincil çizgiler olarak tanımlanabilir. Bir forma bürünerek görünür hale gelen çizim, sabitlenmiş, terk edilmiştir. Bitmişlik, sürekli değişen, dönüşen koşullardan uzaklaşarak çizimin nesneleşmesine sebep olur, ki bu durum çizimin katlarını örterek yüzeyselleşmesine yol açar. Bu bağlamda tez, çizimin eylemsel bir oluşum olduğu savını ortaya koyarak bu eylemselliği çizimin görünmeyen içeriğiyle ilişkilendirmektedir. Eylemsel bir oluşum olarak çizimin görsel dökümanlar üzerinden tanımlanması kendi içinde bir tutarsızlık içermektedir. Bu sebeple tezin amacı, mimari çizimin göz merkezci yapısını eleştirerek, eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yollarını araştırmaktır. Çalışmanın hedefi ise, mimari tasarımda olası yeni çizim kavrayışlarının izini sürerek, çizimin anlamı ve potansiyelini günümüz olanaklarıyla değerlendirmektir. Tezin, mimari çizimin görünen unsurları dışında kalan içeriğine yoğunlaşması noktasında, Stan Allen'ın, mimarlıkta nesne-süreç, görünen-görünmeyen ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına olanak sağlayan "alan kuramı" kuramsal temel oluşturmuştur. Bütünü oluşturan parçaların ilişkileriyle ilgilenen alan kuramı aracılığıyla, tasarımcı ve çizim arasındaki ilişkinin çizgisel anlamda dışavurumu olarak, arka planda kalan, ikincil olan, yardımcı çizgiler veya varsayılan çizgiler olarak kavramsallaştırılabilecek çizim unsurlarının, bir başka deyişle çizimin görünen bileşenlerinin arasında-dışında-arkasında kalan unsurların çizimdeki kurucu etkisi araştırmaya değer bulunmaktadır. Tezin yöntemi, tasarım disiplininin doğrusal olarak birbirini izleyen ilerlemeci bir yapıda olmadığı düşüncesini de göz önüne alarak, Horst Rittel'in öncülüğünü yaptığı tartışmacı yaklaşım olarak belirlenmiştir. Bu yaklaşımda tasarım düşüncesinin, "kötü" (wicked) doğası gereği, eşsiz ve karmaşık olduğu, kesin bir şekilde formüle edilemeyeceği savunulur ve ortaya konulan savın sorgulanması için tartışmaya açılması gerekir (Rittel & Webber, 1973). Buna göre araştırma, tartışmaya dayanan bir süreç olarak görülerek, mantıksal muhakeme, gözlemlerin yorumlanması ve konuya ilişkin yapılan diğer bilimsel çalışmaların oluşturduğu kanıtlama üçgeninden yararlanır (Metcalfe & Powell, 2000). Çizimi kuram ve pratik arasında konumlandıran çalışma, tasarım içeren kuramsal araştırma (design inclusive research) süreci olarak ele alınmıştır. Mimari tasarım sürecine ilişkin olarak, çizim pratiği üzerine kuramsal bir araştırma yapma noktasında bu yaklaşımın katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Buradan yola çıkarak, konuyla ilgili yapılan yazın taraması ve tez kapsamında çizim üzerine yapılan deneysel çalışmaların yorumlanması aracılığıyla, mimari çizimin eylemsel niteliğini açığa çıkarmanın yolları araştırılmakta; günümüz olanaklarıyla çizim kavramı yeniden ele alınmaktadır. Mimari çizime ilişkin yazın incelendiğinde, görme biçimiyle yapma biçiminin çift yönlü bir etkileşim içerisinde olduğu görülmüştür. Bu sebeple ele alınan çalışma, çizimi "yazmak", "görmek" ve "yapmak" olmak üzere üç eksende ele almıştır. Çizimi "yazmak", onun görsel bir dilden alınıp yazılı bir dilin koşullarına çevrilmesi girişimi olarak, çizimi metinselliğin koşullarında yeniden üretmek demektir. Çizimi "görmek", çizimin nasıl ele alındığını / anlamlandığını belirlerken, çizimi "yapmak" ise, çalışmanın odağını çizimin nesnesinden sürecine yöneltmektedir. Çizim sürecinde "yapmak" eylemi, çizim düzleminde vücut bulup nesneleşmiş ve dondurulmuş bir düşüncenin, içsel ilişkilerini açığa çıkararak onu canlı, değişime açık, düşünsel derinliği olan bir varlığa dönüştürür. Bu açıdan çizim, eylem ile ilgili olup, düşünme ve yapma arasında bütünleştirici bir lehim olarak iş görür. Eylemler arasındaki her arakesit yeni bir ilişki açığa çıkarır. Çizimi diri tutan, sürekli güncelleyen, oluş halinde bir varlığa dönüştüren, bu ilişkiler olmaktadır. Bu sorgulamalar aracılığıyla, çizimin eylemselliğinin tüm bedensel duyular gibi, görselliği de ilgilendirdiği, ancak "eylem olarak çizimin" görünenden / gösterilenden fazlasını içeren bir potansiyeli olduğu sonucuna varılmıştır. Çizim, noktalar ve çizgiler gibi çizim düzlemindeki izler aracılığıyla vücut buluyor olsa da, bu unsurlar çizim sürecinin yalnızca bir bölümüne işaret eder. Çizimin görünmeyen içeriği, farklı zihinsel yapılanmaları, gerçeklikleri, çağrışımları ve henüz cisimleşmemiş tezahürleri açığa çıkarır. Bu yönüyle, mimari çizim aracılığıyla görünmeyeni fark etmeye çalışmak başlı başına eleştirel bir eylemdir. Bu bağlamda, günümüz koşullarında mimari çizimin görünen-görünmeyen ilişkilerinin yeniden ele alınması, mimari çizim alanında yaratıcı sonuçlar açığa çıkarabilir.
Globalization and effects of changes in life-style on urban environment; in parallel with incessantly increasing rate of migration, have led to some problems such as unmethodical expansion of cities and merger of peripheral areas to urban... more
Globalization and effects of changes in life-style on urban environment; in parallel with incessantly increasing rate of migration, have led to some problems such as unmethodical expansion of cities and merger of peripheral areas to urban ones. Social, economic, cultural and technological changes in cities have changed housing pattern and its customers. Peripheral areas faced this rapid alteration and transformation especially after 1980. Turkey, as a developing country, experienced these remarkable changes in the process of globalization and the mentioned problems are entrenched patterns in Istanbul. In consequence, problem of housing with regard to the its social and cultural aspects should be investigated. This study aims at scrutinizing the changes of relation between houses and their users in Ikitelli region, a popular suburban area attracting enterprisers, in Istanbul after 1980. This paper mainly focuses on the changes of quarters in the vicinity of mass housing projects and how they are affected by these new housing patterns. Housing characteristics, user profile, changes in the region, and expectations of users in Ikitelli are the main parameters to be studied. Ikitelli was situated in outside part of İstanbul in 1960s; where concentration of central business district (CBD) in city center and movement of industrial estate to this area caused a rapid increment in its population. Due to the fact that the area is open to improvement, it is a matter of paramount importance to evaluate the future housing allocation planning, considering today’s conditions. The study is supported by interviews with residents of the district. It was revealed that the changes in the region cannot keep the pace with existing urban transformation project and it is rather people-oriented since it is clear that where people cannot adopt themselves to the mandatory social, economic and cultural alterations, this may lead to further changes and problems in their urban life, particularly from the point of social relations.

Keywords: Housing, Change, Social Relations, Urbanization, Istanbul
Research Interests:
Research Interests: