INTERNATIONAL REFEREED JOURNAL OF HUMANITIES AND ACADEMIC SCIENCES, 2022
Amaç: Bu çalışmanın amacı, öğrenciler üzerinde dijital bağımlılığa etki eden bazı demografik ve p... more Amaç: Bu çalışmanın amacı, öğrenciler üzerinde dijital bağımlılığa etki eden bazı demografik ve psikografik etkenlerin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma İstanbul, İzmir, Ankara, Mardin illerini kapsamaktadır. Örneklemini ise belirlenen illerdeki 987 öğrenci oluşturmuştur. Çalışma betimsel tarama modeli niteliğindedir. Çalışmada anket (survey) tekniği kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan ölçek formu araştırmanın yazarları tarafından geliştirilmiş ve hazırlanmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin analizinde SPSS 18.0 yazılımı kullanılmıştır. Ayrıca analiz kapsamında, betimleyici istatistikler, güvenilirlik analizi, bağımsız örneklem t-testi, Anova analizi ve Faktör analizlerinden yararlanılmıştır. Tüm istatistik analizleri 0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. Bulgular ve sonuç: Çalışma sonunda internete yönelik eğilim faktörleri, internet çocuk ve eğitim, internetin çocuklar üzerindeki güven duygusu, internet aile ve çevre ve bireysel internet kullanımı ve internet algısı boyutlarının günlük internet kullanımı, cep telefonu kullanımı, internette yapılan aktiviteler, internet için kullanılan cihaz ve internet için kullanılan yöntemden bağımsız olduğu, genel internet kullanımının ise İnternet aile ve çevre boyutu ile Bireysel internet kullanımı ve internet algısı boyutlarından bağımsız olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
The present study examined the effectiveness of increasing levels of exposure therapy, which is a... more The present study examined the effectiveness of increasing levels of exposure therapy, which is applied for the treatment of maladaptive behaviors and anxiety. A total of 16 sessions were applied to the study group in the experimental group three times a week for 10 weeks. Patients aged ≥18 years whom the referring clinician evaluated as meeting the criteria for the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, fourth edition (DSM-V-TR) Generalized Anxiety Disorder were included in the study. For the control group, demographic characteristics and Spielberger's State-Trait Anxiety Inventory were applied in the first session, followed by Spielberger's State-Trait Anxiety Inventory as a post-test and follow-up. Electroencephalography (EEG) recordings of the study group were obtained at the cortical level. Electrodes for EEG measurements were recorded using the International 10/20 Electrode Placement System. EEG data were obtained using the EEG Analysis Program software. Following the data collection phase, all data were entered into cells based on items using SPSS 25 software. When the findings obtained in the study were examined, it was determined that the increasing levels of exposure and behavioral therapy applied for maladaptive anxiety decreased the anxiety levels compared to those before therapy. This finding can be interpreted as that the cortical function-oriented application method for anxiety effectively reduced the anxiety levels of the study group. However, EEG asymmetry revealed a change in the data before and after the application. These findings demonstrate that the application affects the EEG asymmetry changes at the cortical level.
Bu çalışmanın amacı tinnitus ile depresyon arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örnekle... more Bu çalışmanın amacı tinnitus ile depresyon arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemi rastgele seçilmiş 18-60 yaş arası İstanbul ilinde bulunan kamu hastanelerine başvuran tinnitus tanısı alan bireylerden oluşmaktadır. Katılımcıların depresyon düzeyi, Beck Depresyon Ölçeği ile tinnistus düzeyi ise Tinnitus Derecelendirme indeksi ile ölçülmüştür. Elde edilen bulgular Ki-Kare, Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı Analizi, Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way Anova) doğrultusunda analiz edilip, anlamlı düzeyde farklılık olup olmadığı sınanarak bulgular sıralanmıştır. Araştırma da elde edilen sonuçlara göre; tinnitus ile depresyon arasında olumlu yönde orta düzeyde bir ilişki olduğu görülmüştür. Yapılan t- testi sonucuna göre depresyonu olan tinnituslu bireylerde tinnitus oranı daha yüksektir. Yapılan Tek Faktörlü Varyans analizi sonuçlarına göre katılımcıların demokrafik özelliklerine göre tinnitus değişkenine ilişkin anlamlı fark görülmemiştir.
Otizm spektrum bozukluğu, yaşamın erken dönemlerinde başlayan bir beyin bozukluğudur. Sosyal ilet... more Otizm spektrum bozukluğu, yaşamın erken dönemlerinde başlayan bir beyin bozukluğudur. Sosyal iletişimi ve etkileşimi etkiler ve yinelenen ve dar davranış veya ilgi kalıpları eşlik eder. Otizm spektrum bozukluğu, duyusal deneyim ile hafızayı ilişkilendirememeyi içeren bilişsel bir bozukluk olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda, bireyin çevresi hakkında anlamlı duyusal bilgiler elde etmek için alıcı sistemlerini kullanması, otizmin incelenmesi ve tedavisi için kritik bir konu oluşturmaktadır. Görme, işitme, dokunma, tatma ve koku alma gibi duyu reseptörlerinim kullanımı yoluyla birey çevresiyle uyumlu bir etkileşim geliştirir. Otistik bireyin derin uyum sorunları olmakta, reseptör kullanımında işlevsel açıdan sorun yaşmaktadır. Klinik gözlemler, işitme ve görme olarak uzak alıcılardan kaçınıldığını ve dokunma, koku ve tat gibi yakın alıcıların tercih edildiğini kapsamlı bir şekilde bildirmiştir. Bu tarz atipik duyusal temelli davranışlar, otizm spektrum bozukluklarının temel özelli...
Giriş: Disleksi, normal bir zekâ düzeyine sahip olunmasına rağmen okuma, yazma, hesaplama ve dil ... more Giriş: Disleksi, normal bir zekâ düzeyine sahip olunmasına rağmen okuma, yazma, hesaplama ve dil becerilerinde sorunlara neden olan özel öğrenme güçlüğüdür. Dil ve konuşma gelişimindeki gecikme, disleksinin en erken habercilerinden biri olabilir. Amaç: Bu çalışmanın amacı, gelişimsel dil bozukluğu yaşayan çocukları disleksi riski açısından değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 15 erkek, 5 kız olmak üzere toplam 20 çocuk katılmıştır. Çocukların yaşları 48 – 65 ay arasında değişmektedir. Gelişimsel dil bozukluğu olan çocuklara Okul Öncesi Disleksi Belirtileri Testi (O-DİST) uygulandı ve “disleksi olma ihtimali oldukça yüksek”, “disleksi ihtimali var” ve “disleksi ihtimali yok” şeklinde sınıflandırıldı. Bulgular: Çalışmamıza katılan 8 çocukta “disleksi görülme ihtimali oldukça yüksek”, 9 çocukta “disleksi görülme ihtimali var” ve 3 çocukta “disleksi görülme ihtimali yok” şeklinde bir sonuç elde edildi. Sonuç: Elde edilen bulgulara göre gelişimsel dil bozukluğu yaşayan çocukları...
This study aims to examine the evaluation of brain waves through Quantitative Electroencephalogra... more This study aims to examine the evaluation of brain waves through Quantitative Electroencephalography in diagnosing and treating depression and anxiety. For this purpose, the keywords "depression, anxiety, QEEG" were scanned in national and international databases. First, all abstracts, titles, and articles in electronic databases were examined, and 181 studies published between 1988-2021 were reached. According to the PRISMA criteria, the articles included in the research were examined by the systematic review method. Five studies were examined due to the evaluation made due to the research. Inclusion criteria in research; It was determined that the studies were between 1988-2021 and included the keywords "depression, anxiety, QEEG". Exclusion criteria were determined as unofficial websites, newspapers, and conference proceedings. According to the results obtained in the study, it was concluded that Quantitative Electroencephalography is an important method used ...
INTERNATIONAL REFEREED JOURNAL OF HUMANITIES AND ACADEMIC SCIENCES, 2022
Amaç: Bu çalışmanın amacı, öğrenciler üzerinde dijital bağımlılığa etki eden bazı demografik ve p... more Amaç: Bu çalışmanın amacı, öğrenciler üzerinde dijital bağımlılığa etki eden bazı demografik ve psikografik etkenlerin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma İstanbul, İzmir, Ankara, Mardin illerini kapsamaktadır. Örneklemini ise belirlenen illerdeki 987 öğrenci oluşturmuştur. Çalışma betimsel tarama modeli niteliğindedir. Çalışmada anket (survey) tekniği kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan ölçek formu araştırmanın yazarları tarafından geliştirilmiş ve hazırlanmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin analizinde SPSS 18.0 yazılımı kullanılmıştır. Ayrıca analiz kapsamında, betimleyici istatistikler, güvenilirlik analizi, bağımsız örneklem t-testi, Anova analizi ve Faktör analizlerinden yararlanılmıştır. Tüm istatistik analizleri 0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. Bulgular ve sonuç: Çalışma sonunda internete yönelik eğilim faktörleri, internet çocuk ve eğitim, internetin çocuklar üzerindeki güven duygusu, internet aile ve çevre ve bireysel internet kullanımı ve internet algısı boyutlarının günlük internet kullanımı, cep telefonu kullanımı, internette yapılan aktiviteler, internet için kullanılan cihaz ve internet için kullanılan yöntemden bağımsız olduğu, genel internet kullanımının ise İnternet aile ve çevre boyutu ile Bireysel internet kullanımı ve internet algısı boyutlarından bağımsız olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
The present study examined the effectiveness of increasing levels of exposure therapy, which is a... more The present study examined the effectiveness of increasing levels of exposure therapy, which is applied for the treatment of maladaptive behaviors and anxiety. A total of 16 sessions were applied to the study group in the experimental group three times a week for 10 weeks. Patients aged ≥18 years whom the referring clinician evaluated as meeting the criteria for the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, fourth edition (DSM-V-TR) Generalized Anxiety Disorder were included in the study. For the control group, demographic characteristics and Spielberger's State-Trait Anxiety Inventory were applied in the first session, followed by Spielberger's State-Trait Anxiety Inventory as a post-test and follow-up. Electroencephalography (EEG) recordings of the study group were obtained at the cortical level. Electrodes for EEG measurements were recorded using the International 10/20 Electrode Placement System. EEG data were obtained using the EEG Analysis Program software. Following the data collection phase, all data were entered into cells based on items using SPSS 25 software. When the findings obtained in the study were examined, it was determined that the increasing levels of exposure and behavioral therapy applied for maladaptive anxiety decreased the anxiety levels compared to those before therapy. This finding can be interpreted as that the cortical function-oriented application method for anxiety effectively reduced the anxiety levels of the study group. However, EEG asymmetry revealed a change in the data before and after the application. These findings demonstrate that the application affects the EEG asymmetry changes at the cortical level.
Bu çalışmanın amacı tinnitus ile depresyon arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örnekle... more Bu çalışmanın amacı tinnitus ile depresyon arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemi rastgele seçilmiş 18-60 yaş arası İstanbul ilinde bulunan kamu hastanelerine başvuran tinnitus tanısı alan bireylerden oluşmaktadır. Katılımcıların depresyon düzeyi, Beck Depresyon Ölçeği ile tinnistus düzeyi ise Tinnitus Derecelendirme indeksi ile ölçülmüştür. Elde edilen bulgular Ki-Kare, Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı Analizi, Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way Anova) doğrultusunda analiz edilip, anlamlı düzeyde farklılık olup olmadığı sınanarak bulgular sıralanmıştır. Araştırma da elde edilen sonuçlara göre; tinnitus ile depresyon arasında olumlu yönde orta düzeyde bir ilişki olduğu görülmüştür. Yapılan t- testi sonucuna göre depresyonu olan tinnituslu bireylerde tinnitus oranı daha yüksektir. Yapılan Tek Faktörlü Varyans analizi sonuçlarına göre katılımcıların demokrafik özelliklerine göre tinnitus değişkenine ilişkin anlamlı fark görülmemiştir.
Otizm spektrum bozukluğu, yaşamın erken dönemlerinde başlayan bir beyin bozukluğudur. Sosyal ilet... more Otizm spektrum bozukluğu, yaşamın erken dönemlerinde başlayan bir beyin bozukluğudur. Sosyal iletişimi ve etkileşimi etkiler ve yinelenen ve dar davranış veya ilgi kalıpları eşlik eder. Otizm spektrum bozukluğu, duyusal deneyim ile hafızayı ilişkilendirememeyi içeren bilişsel bir bozukluk olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda, bireyin çevresi hakkında anlamlı duyusal bilgiler elde etmek için alıcı sistemlerini kullanması, otizmin incelenmesi ve tedavisi için kritik bir konu oluşturmaktadır. Görme, işitme, dokunma, tatma ve koku alma gibi duyu reseptörlerinim kullanımı yoluyla birey çevresiyle uyumlu bir etkileşim geliştirir. Otistik bireyin derin uyum sorunları olmakta, reseptör kullanımında işlevsel açıdan sorun yaşmaktadır. Klinik gözlemler, işitme ve görme olarak uzak alıcılardan kaçınıldığını ve dokunma, koku ve tat gibi yakın alıcıların tercih edildiğini kapsamlı bir şekilde bildirmiştir. Bu tarz atipik duyusal temelli davranışlar, otizm spektrum bozukluklarının temel özelli...
Giriş: Disleksi, normal bir zekâ düzeyine sahip olunmasına rağmen okuma, yazma, hesaplama ve dil ... more Giriş: Disleksi, normal bir zekâ düzeyine sahip olunmasına rağmen okuma, yazma, hesaplama ve dil becerilerinde sorunlara neden olan özel öğrenme güçlüğüdür. Dil ve konuşma gelişimindeki gecikme, disleksinin en erken habercilerinden biri olabilir. Amaç: Bu çalışmanın amacı, gelişimsel dil bozukluğu yaşayan çocukları disleksi riski açısından değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 15 erkek, 5 kız olmak üzere toplam 20 çocuk katılmıştır. Çocukların yaşları 48 – 65 ay arasında değişmektedir. Gelişimsel dil bozukluğu olan çocuklara Okul Öncesi Disleksi Belirtileri Testi (O-DİST) uygulandı ve “disleksi olma ihtimali oldukça yüksek”, “disleksi ihtimali var” ve “disleksi ihtimali yok” şeklinde sınıflandırıldı. Bulgular: Çalışmamıza katılan 8 çocukta “disleksi görülme ihtimali oldukça yüksek”, 9 çocukta “disleksi görülme ihtimali var” ve 3 çocukta “disleksi görülme ihtimali yok” şeklinde bir sonuç elde edildi. Sonuç: Elde edilen bulgulara göre gelişimsel dil bozukluğu yaşayan çocukları...
This study aims to examine the evaluation of brain waves through Quantitative Electroencephalogra... more This study aims to examine the evaluation of brain waves through Quantitative Electroencephalography in diagnosing and treating depression and anxiety. For this purpose, the keywords "depression, anxiety, QEEG" were scanned in national and international databases. First, all abstracts, titles, and articles in electronic databases were examined, and 181 studies published between 1988-2021 were reached. According to the PRISMA criteria, the articles included in the research were examined by the systematic review method. Five studies were examined due to the evaluation made due to the research. Inclusion criteria in research; It was determined that the studies were between 1988-2021 and included the keywords "depression, anxiety, QEEG". Exclusion criteria were determined as unofficial websites, newspapers, and conference proceedings. According to the results obtained in the study, it was concluded that Quantitative Electroencephalography is an important method used ...
4. ULUSLARARASI İŞ GÜVENLİĞİ VE ÇALIŞAN SAĞLIĞI KONGRESİ 4 INTERNATIONAL CONGRESS ON OCCUPATIONAL SAFETY AND HEALTH, 2019
Çalışanların işletmeye sağladıkları faydalara ilişkin algıların çalışanların tutumlarını etkileme... more Çalışanların işletmeye sağladıkları faydalara ilişkin algıların çalışanların tutumlarını etkilemektedir. Bu noktada çalışan memnuniyeti ve çalışanın kurumundan ne gibi bir fayda beklediği önem taşımaktadır. Ücret algısı çalışanın beklediği faydalardan en önemlisi olmakla birlikte çalışanın iş performansı ile de yakından ilişkilidir. Çalışanın aldığı ücreti haksız olarak algılaması zamanla psikolojisini olumsuz önde etkilemekte, çalışanın örgütsel bağını zayıflatmakta, performansını düşürmekte ve bulunduğu işte çalışmak bir zorunluluğa dönüştüğü için kendini mutsuz hissetmeye başlamaktadır. Çalışanların ücret sisteminden memnun olmaları çalıştıkları işletmede kendilerini daha adaletli ortamda algılamalarından dolayı psikolojik olarak kendilerini güvende hissetmelerine ve işlerine daha bağlı olmalarına katkı sağlamaktadır. Verimlilik ve ücret arasında pozitif bağlantı olmasına rağmen günümüzde çoğu insan artan işsizlik yüzünden hak ettiği maaştan çok daha az ücrete çalışmak zorunda kalmakta ve mutsuz olmaktadır. İşsizlik oranının artması, ekonomik kriz insanları geçim sıkıntısına sürüklemiş, kurumsal olmayan firmalar da bu krizi kendilerince fırsata çevirerek adil olmayan maaş politikalar uygulamaya başlamıştır. Kurumsal olmayan işletmeler nasıl olsa başka eleman bulabiliriz düşüncesiyle çalışanların bu zor durumundan faydalanmaktadır. Bazı çalışanlar ise işlerini artık bir eziyet olarak görmeye başladıkları halde evlerini geçirmek için çalışmak zorunda oldukları için katlanmakta ve psikolojileri bozulmaktadır. Hak ettiği ücreti alamayan çalışanlar zamanla depresif belirtiler göstermekte ve bu durum performanslarını etkilemektedir. Bu çerçevede çalışanlarda ücret algısı ve psikoloji ilişkisi literatürsel açıdan irdelenecektir.
Uploads
Papers by Fatih Bal