Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Kapitalist sistem dâhilinde bireyleri tüketime yönlendirme amaçlı olarak, medya en güçlü silah haline gelmiştir. Medya geleneksel değerler üzerinden kişileri irite etmeyecek seviyede değişimler yaratarak 21. Yüzyıl şartlarında gösterime sunmaktadır. Değişimler en temelde insan olgusu üzerinden üretilen cinsiyetlere dairdir. Cinsiyetlere çeşitli roller atfedilmekte ve bu roller aracılığıyla bireyler tüketime geçirilmektedir. Kadın cinsiyetine atfedilen roller; erkek hegemonyasını yeniden üretmekte ve bu üretim dâhilinde yaratılan cinsiyet eşitsizliği yoluyla tüketim empoze edilmektedir. Medyada hedef kitle olarak erkeğin alınmasının bir sonucu olarak; ev kadını, hem evde hem sosyal alanda çalışan kadın, cinsel obje olarak kadın gibi roller yaratılmakta ve bu rollerin sonucunda tüketen kadın kavramı ortaya çıkmaktadır.
İslamcı- muhafazakar aklın, siyasal iktidar ve küresel kapitalist dizgeyle ilişkileri, kadın sorunu üzerinden giderek daha yoğun bir biçimde tartışılıyor. Acaba bu noktada, modernliğin içinden ana- damar modernliğe karşı çıkan, karşı- modern bir modern meydan okuma mı gerçekleşiyor; yoksa ekonomik alanda kapitalist piyasa ilişkilerinin üstünlüğünü onaylamanın acısının, kültürel tepki konarak, azaltılmaya çalışıldığı bir ekonomik asimilasyon mu sergileniyor? Eşik tam da bu noktada düğümleniyor. Zira eğer birinci değil ikinci yorum gerçekleşiyorsa, o zaman sürecin yapı- sökümünde kitle iletişim araçları çerçevesinde, yeniden formatlanan İslamcı muhafazakar kadın imgesi, referansı İslami ahlak yerine liberal ahlak olan, toplumu dönüştürmek yerine kapitalist piyasa ilişkilerinin hakim değerlerince dönüştürülerek sisteme entegre olmayı başarabilen bir modernleşme kopyası haline geliyor. Böylelikle yeni İslamcı muhafazakar kadın imgesi, tarihsel aslının simulakrı (görüngüsü) olarak kalmaya mahkum gibi görünüyor. Dolayısıyla siyasal iktidarını ekonomik sisteme taşıyamayan bir iktidarın nesnesi olarak, “toplumsal –sosyal” bir sunum halinde kalıyor. Bu bağlamda “Ayşecik” tiplemesi ekseninde, muhafazakar aklın en hassas direngi noktalarından birisi olarak görünen müslüman kadın imgesine bakmak mümkün. Makale önce muhafazakarlık- modernizm ilişkisinden başlayarak, hızlıca İslamcı aklın “başörtüsü- saf dindar kadın- piyasa ilişkileri karşısında muhafazakar çözülme aşamalarına” değinecek. Ele alınacak sorular, İslamcı- muhafazakar çözülme süreçlerinin anlaşılabilmesi açısından kaynağını, İslami temalardan alacak. Bununla yapılmak istenen, kapitalizmin İslam’a uyumu gibi vasat konular etrafında dönmekten ziyade, İslamcı- muhafazakar aklın dönüşümünün kendi iç dinamikleri çerçevesinden işlenebilmesi olacaktır.
TÜRKİYE’DE GELENEKSEL MEDYA VE YENİ MEDYADA KADIN KİMLİĞİ ÜZERİNDEN ÜRETİLEN HABERLERE ELEŞTİREL BAKIŞ
TÜRKİYE’DE GELENEKSEL MEDYA VE YENİ MEDYADA KADIN KİMLİĞİ ÜZERİNDEN ÜRETİLEN HABERLERE ELEŞTİREL BAKIŞ2020 •
Today, thanks to the developments in communication technologies, we learn everything that happens around us incredibly quickly. These instant messages overcome the curiosity of learning what's going on around the people's soul. However, this situation contains a number of different elements with the speed of access to the information provided by new communication technologies. Is every information content that individuals reach so easily correct? or how much do the visuals reflect the truth? how should this transformation of privacy concepts undergo change in an ethical sense? questions such as these are just a few of the issues that require meticulous work in the transformation. In this study, ethical evaluation of women's identity, presentation of instant messages within the changing and developing communication technologies, and those conveyed in the information stack will be carried out ethically on traditional media and news produced in the new media. In this context, the work will be carried out through the presentation of the
İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Dergisi
KİTAP TANITIMI: BİR KADIN FELSEFECİNİN GÖZÜNDEN ARİSTOTELES VE FEMİNİZM2013 •
Yüksek Lisans Tezi
21. YÜZYILDA CİNSİYETLERİN TOPLUMSALLAŞTIRILMASI BAĞLAMINDA MEDYA/SOSYAL MEDYANIN KADIN VE GÖÇ ÜZERİNE ETKİLERİ2019 •
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık günlük hayatın ve toplumun pek çok alanında somut örnekleri ile karşılaştığımız olgulardır. Günümüzde kadın, toplumsal yapının içinde birçok alanda hala ikincil olarak konumlandırılmaktadır. Eril tahakkümün kendini yeniden inşa edebileceği sabitleşmiş organları ile birlikte kadının bu ikincil konumu günden güne kendini yeniden geliştirecek alanlar bulmakta ve bu durum çeşitli kanallar aracılığı ile normalleştirilmektedir. Hem mülteci hem kadın olmak ise günümüzde pek çok anlamda ayrımcılığa maruz kalmak ve ötekileştirilmeye yol açmak için bir sebep olma konumundadır. Mülteci ve kadın özelinde medya ve sosyal medya, eril tahakkümün iktidarını dilden başlayarak sürdürmesine yardımcı olmakla birlikte, ayrımcılığı ve nefret söylemlerini normalleştirmeye, ikincilliğe yol açmaya ve cinsiyetçi dili yeniden üretmeye araç olmaktadır. Mülteci kadınlar, haberlerin ve manşetlerin edilgen ögeleri olarak basit bir dille toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve ayrımcılığa maruz kalmakta, bunun derinlerinde ise aslında kitle iletişim araçları aracılığı ile fiziksel, ekonomik, duygusal ve cinsel şiddete uğramaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, mülteci kadınların medyada nasıl temsil edildiğine yönelik bir eleştirel söylem analizi yapmaktır. Bu çalışmada, gazetelerde ve sosyal medyada yer alan mülteci kadınlarla ilgili haberlerin nasıl ele alındığına yönelik bir inceleme yapılmış, böylelikle literatürde ayrı ayrı incelenmiş olan ‘medya ve kadın’ ile ‘medya ve göç’ konularının nasıl iç içe geçtiği, cinsiyetlerin toplumsallaştırılması bağlamında ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Medya, Göç, Kadın, Cinsiyetçilik, Söylem Analizi, Mülteci, Haber.
ÖZET Filistin'de yeni modern bir ulus-devlet oluşturmaya yönelen Yahudiler, kadın ve erkek bütün unsurları ulus yaratma sürecine dahil etmiştir. Ulus devletlerin inşasına kadınların katılım biçimleri, erkeklerinkinden farklıdır. İsrail, özel olarak Ortadoğu'da ve bütün ataerkil toplumlar arasında kadınların zorunlu askerlik hizmeti gerçekleştirmek suretiyle özgün bir örnektir. Kadınların özel birlikler, koruma muhafızları olarak konumlandırılmasından ötesinde, bütünüyle askerlik görevinin içerisinde yer almaları bu özgünlüğü göstermektedir. Bu bildiride, toplumsal cinsiyet ve milliyetçilik bağlamında ulus devlet ve uluslaşma sürecinde kadınlara yüklenen rollere değinilmiştir. Ülkede kadınların askerlik görevini yerine getirmelerinin ataerkil toplumsal düzeni değiştirmediği vurgulanmıştır. İsrail'de militarizasyonun ülkede yaşayan herkes için üst düzeyde olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, son derece militarize bir toplum olan İsrail'de kadınların askerlik görevini icra etmelerinin ülkede var olan toplumsal cinsiyet rollerini değiştirmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak İsrail'de kadınlar için var olan zorunlu askerlik uygulaması ve orduda profesyonel asker olmak, toplumsal cinsiyet rolünü değiştirmemi; ama toplumun militarizasyonunu pekiştirmiştir. 1. Giriş II. Dünya Savaşı'nın ardından Filistin'de yeni bir devlet oluşturmaya yönelen Yahudi'ler, aslında modern bir ulus-devlet yaratma çabası içerisine girmiştir. Bu süreç toplumu oluşturan kadın ve erkek bütün unsurların bir biçimde uluslaşma sürecine dahil olmasını gerektirmiştir. Ulus devletlerin inşasına kadınların katılım biçimleri üzerine pek çok çalışma mevcuttur. Pek çok ülkede erkekler için zorunlu askerlik uygulaması mevcuttur. Ancak İsrail, özel olarak Ortadoğu'da ve bütün ataerkil toplumlar arasında kadınların zorunlu askerlik hizmeti gerçekleştiriyor olması yönüyle ayrılmaktadır. Kadınlar yalnızca İsrail'de değil; çeşitli Afrika ülkelerinde de askerlik yapmışlardır. 4 Ancak Ortadoğu açısından İsrail'i özgün kılan şey kadınların özel birlikler, koruma muhafızları olarak konumlandırılmasından ziyade, bütünüyle askerlik görevinin içerisinde yer almalarıdır. Ülkenin yaşamakta olduğu sürekli savaş hali, ülke güvenliğinin ne nesnel değerler altında ne de güvenlik güçlerinin ideolojik kalıpları dahilinde bir anlam ifade etmez. Böyle bir toplumda güvenlik; kendini sürekli tehlike üzerinden yeniden üreten, hayatını devam ettirmeyi önceleyen, " korku " yu siyasetin kurucu duygusu olarak ele alan güvenlik siyasetinin varlığına (Çalkıvik, 2011, 24.) işaret eder. 5 Zira ancak böyle bir " güvensizlik " hali, ataerkil bir toplumda kadınların askerlik hizmeti vermesinin önünü açabilir. Burada asıl sorun toplumsal alanda böyle bir işbirliğinin varlığı ülkede kadın ve erkek arasında toplumsal cinsiyet rollerini farklılaşıp farklılaşmadığı üzerinden yeniden düşünülmelidir. Bu doğrultuda bu bildirice şu tür soruların yanıtları aranacaktır: Ulus devletin inşa edilmesinde ve yeniden üretilmesinde çok önemli bir kurum olan ordu da kadınların zorunlu askerlik görevine dahil edilmesinin toplumsal cinsiyet rolleri üzerinde farklılaştırıcı bir etkisi söz konusu mudur? Askerlik yapan kadınlar, diğerlerinden farklı bir kadın olmaya mı evrilir ya da ataerkil düzen ülkede diğer yerlerde olduğu gibi İsrail'de de süregiden bir olgu mudur? İsrailli kadınların askere alınma yoluyla kamusal alana katılmaları onları diğer kadınlardan ayırır mı? Kadınlar ve erkeklerin ordudaki birliktelikleri ulusal projeyi aynı biçimde sahiplenmelerini getirir mi? 4 Bu durumun örneklerini Eritre, Nikaragua ve Libya ordularında da görmek mümkündür. Örneğin Libya Ordusunda Kaddafi'nin özel korumalığını yapan ve 200 kadından oluşan " Amazon Muhafızları " isimli bir tim bulunmaktadır. Ancak bu tim askerliği profesyonel bir meslek olarak olarak icra eden kadınları içerisine alır. 5 Focault, bu güvenlik siyasetini " biyopolitika " olarak isimlendirmektedir.
İnsanoğlunun yaratıldığı ilk günden bu yana kadının statüsünde birtakım değişiklikler meydana gelmiş, bunun neticesinde her toplum kadınlara ve erkeklere farklı roller yüklemiş ve bu roller toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını oluşturmuştur. Söz konusu bu yargılar, kültürün maddi ve manevi ögeleri ile harmanlanarak ve geçen zaman zarfında bazı değişikliklere uğrayarak ana yapısında fazla kırılma olmadan gelecek kuşaklara aktarılabilmiştir. Toplumun yazılı ve sözlü edebiyatı, zengin bir kültür malzemesi olarak inşa edilmiş bu sosyal cinsiyet algısının gelecek dönemlere aktarılmasında bir yansıtıcı görev üstlenmiştir. Bu bağlamda edebiyat eserleri, toplumsal yaşantıda kadının konumuna dair verilerin elde edilmesinde önemli bir kaynak olarak görülmelidir.
Gegenöffentlichkeiten organisieren. Kritisches Management im Kuratieren
Wie können wir zusammen handeln in einer Welt, die uns zunehmend isoliert? Kuratorische Öffentlichkeit unter infrastrukturellen Bedingungen2019 •
L'art de la décolonisation
L'art de la décolonisation. Paris-Dakar (1950-1970)2023 •
Applied Soil Ecology
Forest humus forms as a playground for studying aboveground-belowground relationships: Part 1, theoretical backgrounds2017 •
The Journal of the American Association of Gynecologic Laparoscopists
Laparoscopic management of adnexal postmenopausal masses1995 •
The Astrophysical Journal
Erratum: “An X‐Ray and Optical Study of Matter Distribution in Clusters of Galaxies” (ApJ, 475, 11 [1997])1998 •
Globalisation, Societies and Education
Industry school partnerships: reconstituting spaces of educational governance2009 •
Etudes rurales
Nancy K. Berlage, Farmers Helping Farmers. The Rise of the Farm and Home Bureaus, 1914-19352016 •
2014 •