SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online) (ss. 197-215)
Makale Geliş Tarihi: 30.07.2022 Makale Kabul Tarihi: 16.12.2022 Çevrimiçi Yayın Tarihi: 16.12.2022
Doi: https://doi.org/10.55978/sobiadsbd.1151340
-ARAŞTIRMA MAKALESİ-
ÇEVRE SORUNLARI VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI*
Necan AYDIN1
Doktorant
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
E-mail: necanaydin@gmail.com
ORCID ID: 0000-0002-7164-6066
Dilek GÖZE KAYA
Doç.Dr.
Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
E-mail: dilekkaya@sdu.edu.tr
ORCID ID: 0000-0003-3477-1877
Öz
Çevresel bozulma ile doğal kaynaklar arasında, artan tüketim ve bu tüketimi
karşılamak için yapılan üretimdeki artış sebebiyle doğrudan bir ilişki bulunur.
İklim değişikliği, küresel ısınma gibi kavramlar çevresel bozulmaların sonuçları
olarak düşünülmekte ve yaşam kalitesi üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Bu sorunların varlığı, insanoğlu için çözüme muhtaç bir hal oluşturmuştur. Bu
çalışmada çevre kavramının genel çerçevesi ile çevre kavramının ekonomi,
toplum ile ilişkisi ele alınmıştır. Ayrıca çevre sorunlarının çözümü için yerelden
* Bu makalede bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerine uyulmuştur.
Bu makale Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Necan AYDIN
tarafından hazırlanan ve Doç. Dr. Dilek Göze KAYA’nın danışmanlığında yürütülen “Çevre
Vergilerinin Çevresel Bozulmalara Olan Etkisinin Ampirik Olarak İncelenmesi: OECD Ülkeleri
Örneği” isimli doktora tezinden türetilmiştir.
1
Sorumlu Yazar: necanaydin@gmail.com
Atıf (APA): Aydın, N. & Göze Kaya, D., (2022), Çevre Sorunları ve Çözüm Arayışları, Sosyal ve
Beşeri Bilimler Dergisi, 14 (2): 197-215., https://doi.org/10.55978/sobiadsbd.1151340.
Lisans: Bu makalenin kullanım izni Creative Commons Attribution-NoCommercial-NoDerivs 3.0
Unported (CC BY-NC-ND3.0) lisansı aracılığıyla bedelsiz sunulmaktadır.
197
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
küresele geçiş süreci detaylandırılmış yapılan toplantılar çerçevesinde gelinen
noktada bir değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çevre, Çevre Sorunları, Çevre Sorunlarına Yönelik Çözümler
Alan Tanımı: Sosyal Bilimler
ENVIRONMENTAL PROBLEMS AND SEARCH FOR SOLUTIONS
ABSTRACT
Increased consumption between environmental degradation and natural
resources and there is a direct relationship due to the increase in production to
meet this consumption. Such concepts as climate change, global warming are
considered to be the consequences of environmental degradation and pose a
serious threat to the quality of life. The existence of these problems creates a
situation that needs a solution for mankind. In this study, the relationship of the
environmental concept with economics and society is discussed. In addition, an
evaluation is made at the point reached within the framework of the meetings held
for the solution of environmental problems.
Key Words: Environment, Environmental Problems, Solutions to Environmental
Problems
JEL Codes: Q56, F64, K32
1.GİRİŞ
1970’li yıllardan itibaren ekonomik büyüme kavramının gerekliliği zamanla,
büyüme ve çevre kalitesini koruma olarak belirginleşmiştir. Çünkü büyüme
amacıyla ülkeler aşırı kaynak tüketimi yapmış bu da çevrenin yıpranmasına sebep
olmuştur. Çevresel sorunları bölgesel olarak düşünmek, çözüm için yanlış
yöntemlere başvurmaya neden olmuştur. Bu yüzden çevresel sorunlar tüm dünya
düzeyinde incelenerek, çözümlerin uluslararası düzeyde aktarılması gerekir.
Yüzyılın son çeyreğinde, çevresel bozulmayı en az düzeyde tutup büyümeyi
sağlamak, uluslararası toplantılarda öne sürülüp tartışılmıştır. Ancak önerilen
çözümlerin hala sınırları ve kanuni süreci oturmamış durumda olduğu
görülmüştür.
Çalışmada, çevre kavramının toplum ve ekonomi ile ilişkisini ele aldıktan sonra
çevre sorunlarının ortaya çıkışını ve sebepleri ele alınmıştır. Çözüm süreçleri
hakkında bilgiler verilmiştir. Çalışma çevre sorunları konu ile ilgili özet
niteliğindedir.
198
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
2.ÇEVRE KAVRAMI VE TOPLUM, EKONOMİ İLE İLİŞKİSİ
Canlı varlıkların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak bir yaşam ilişkisi kurup,
yaşamını sürdürdüğü ortam doğal çevre olarak tanımlanır (Hussen, 2004: 3-4).
Çevreye ayrıca iktisadi üretim faktörlerinden doğal kaynaklar da dahil edilmelidir
(Toros vd., 1997: 38). Canlı varlıklara ek olarak cansız varlıklar da çevre
tanımlamasına katılmıştır. Canlıların yanı sıra, cansız varlıklar ve çevrenin temel
öğesi olarak tüm canlı varlıkların yaptıkları etkileşimlerin bütünü olarak
sayıldığında daha kapsamlı bir tanım elde edilmiştir (Keleş vd., 2015: 33; Terzi,
2017: 22-24).
(Taylor, 2011: 3)‘a göre çevre, canlı türlerinin zaman içinde kendi varlıklarını
devam ettiren, ekolojik ve biyolojik şekilde canlıların birbiri ile aktif bir şekilde
ilişkilerini sürdürdüğü ortam olarak tanımlanmıştır.
Çevre ve toplum arasındaki ilişkinin oluşması insanın varlığı ile ilişkilidir ve hızlı
bir değişim içindedir. Yüz yıllar geçtikçe hızla değişen toplumun tüketim ve
üretim anlayışları, çevre ile toplum ilişkisini değiştirdiği görülmüştür. Bu
sebepten çevre ve toplum arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Doğaya verilen
tahribat, toplum ve doğa arasında doğrudan olumsuz bir ilişkinin varlığına
kanıttır. Tersi olarak korumacılığı ise pozitif ilişkiye yönelik bir örnektir (Kılıç,
2012: 203-205; Ulucak ve Erdem, 2014: 78-81).
İnsanlar teknoloji kullanımında, araçlar geliştirmekte ve her geçen gün bilgi
kapasitesini artırmaktadır. Barınma, ısınma, beslenme gibi temel ihtiyaçların yanı
sıra doğal çevreyi değiştirebilen iletişim, ulaşım ve birçok tüketici ürünlerini ve
hizmetleri için araçlar sağlamıştır. Çevre üzerinde birçok etkisi olan bu
faaliyetlerin ölçeğinin büyüklüğü sebebiyle, teknolojik araçların bu büyük çaptaki
oluşan faaliyetlerin atıklarının önleyemeyecek duruma gelmesi, doğa üzerinde
oluşan tehlike dolayısıyla stres yaratmasına, insanoğlunun müsrif yaşam tarzı ile
doğal kaynaklardan daha fazla yararlanıp tahrip olmasına sebep olmuştur (Elliott,
2003: 3).
Çevre ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki 50 yılı aşkın bir süredir tartışılmış ve
farklı fikirler öne sürülmüştür. Bu fikirler iki ayrı doğrusal nokta olarak
düşünülürse ilk noktadaki grup ciddi çevre sorunlarına odaklanırken (sadece çevre
odaklı), diğer noktadaki grup yaşam standartlarının gelişmesine (büyüme)
odaklanmıştır. Bu görüşler çevre ile ekonomi arasında yani çevre sorunlarının
çözümü ile refah artışının sağlanmasındaki bağlantının keşfedilmesi için çözüm
önerisi sunmuştur(Pearce ve Turner, 1991: 272-273).
199
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
İklim değişikliğine benzer birçok olumsuzlukların nedenleri ve etkileri; ekonomi
ve çevresel kalite arasındaki ilişkiye dayanır. Ekonomi kavramından kasıt,
büyüme ve kalkınma seviyesinin nasıl yükseltilebileceği, çevre kavramından kasıt
ise çevre kalitesi nasıl korunacağı yönünde olmalıdır. Son yirmi yılda büyüme ve
kalkınmaya odaklanılması dünyamızda geri dönülmesi zor zararlar oluşmasına
sebebiyet vermiştir. Çevre kalitesi ile ilgili endişeleri arttırmıştır (Galeotti ve
Lanza, 2005: 1379). Çevre sorunları genel olarak aşağıdaki gibi incelenmektedir.
3.ÇEVRE SORUNLARINA GENEL BAKIŞ
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çevre sorunları farklılık gösterse de genel
olarak, sera gazı emisyonları, ormansızlaşma, bitki ve hayvan türlerinin yok
olması, ozon tabakasının hasar görmesi, iklim değişikliği, kentleşme, atık
yönetimi vb. gibi göstermek mümkündür (Özsoy ve Dinç, 2016: 37). Çevre
sorunlarının ortaya çıkış nedenleri daha fazla detaylandırılabilir fakat ana nedenler
olarak nüfus artış hızı, kentleşme, sanayileşme, turizm, küreselleşme, yoksulluk
gibi nedenler sıralanabilir (Görmez, 2015: 6).
Nüfus Artışı; Tarihsel sürece bakıldığında nüfus artışı, dünyanın ilk
zamanlarından beri artış göstermiştir. Miladi takvimin ilk yıllarında dünya
nüfusunun 200 milyon olduğu varsayılmaktadır. 1000 yılında 300 milyon olan
dünya nüfusu, 1500 yılında 450 milyon, 2000 yılında ise 6 milyar, 2021 yılında
ise 7 milyar 904 milyon olarak belirlenmiştir. Nüfus artışı sanayi devriminin
başlamış olduğu 1800’lü yıllarda 1 milyara ulaşmıştır. 1900’lü yıllarda ise, 1.6
milyara ulaşmıştır. 2030 yılındaki nüfus tahminleri 8.4 milyar, 2050 yılında 9.5
milyar, 2100 yılında ise 11.2 milyar olacağı yönündedir2. Nüfusta görülen bu aşırı
artışlar insanlar için yeni iş kaynakları, tüketimlerin artması ve üretimin artması,
aynı zamanda çevre kirliliğinde artışına neden olmuştur. Çevre sorunlarının en
temel sorunlarından birisi olarak nüfus artış hızıdır. Genel olarak bakıldığında
nüfus artışı, çevre sınırları sabit kaldığı sürece çevreye olumlu bir katkısı olmadığı
aksine olumsuz yönde etki ettiği ayrıca çevre yönetimini zorlaştırdığı görülmüştür
(Bozkurt, 2013: 11). Nüfus artışının, çok gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde artış
göstermesi bu ülkelerde üretim ve tüketim faaliyetlerinin artmasına neden
olmuştur. Bu durum sonucunda kullanılan doğal kaynakların bilinçsiz bir şekilde
kullanılması çevre kirliliğine sebebiyet vermiştir. Ayrıca bilinçsiz tüketim ve
yeterli doğal kaynak olmaması, doğal kaynakların nüfusun ihtiyaçlarını
karşılayamamasına sebebiyet vermiştir (Görmez, 2015: 6).
2
Kaynak https://www.worldometers.info internet sitesinden alınmıştır.
200
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
Sera Gazı; ısı tutma özelliği olan gazlardan oluşur. Atmosferin dünyamızı
saran bir sera etkisine benzer özellikleri bulunur. Güneşten gelen ışınlar ile
dünyamızı ısınmaktadır. Fakat güneşten gelen ışınlar dünyamıza ulaşmadan önce
atmosferin süzgecinden geçerek ısının bir kısmını tutar ve yeryüzünün ısısını
dengede tutar. Böylece denizler, okyanusların donması veya aşırı ısınıp
buharlaşması gibi sorunlar çözülmüş olunmaktadır. Aslında atmosfer dünyamız
üzerinde bir cam sera etkisine benzer özelliğinden bahsetmek mümkündür (Kılınç
ve Altıparmak, 2020: 217-218)
Atmosferdeki gazlardan en çok ısı tutma özelliğine sahip gaz olan karbondioksit
gazı hava kirliliğine bağlı olarak hızla Dünya’da artmıştır. Sadece karbondioksit
gazının dışında metan, kloroflorokarbon (CFC), ozon gibi sera gazları da ısı tutma
özelliği olan gazlardır ve yoğunlukları artış göstermiştir. CO2 ve ısıyı tutan diğer
gazların miktarındaki artış, atmosferin ısının yükselmesine sebep olmuştur.
Küresel ısınma kavramı da tam olarak bu durumu anlatan bir kavram olarak
karşımıza çıkmıştır. Buzulların erimesi ve okyanusların yükselmesi gibi sorunlar,
küresel ısınma sonucunda meydana gelmiş, iklim değişmelerine yol açması
muhtemel bir durum oluşturmuştur (Manabe, 2019: 1-2).
İklim Değişikliği sebeplerinden küresel emisyonları, azaltma ve kontrol
altına alma çabasına giren politika yapıcılar tarafından en zorlu sorunlardan birisi
olarak görülmüş ve vatandaşlar arasında büyük bir endişe duyulmuştur (MartínezZarzoso ve Maruotti, 2011: 1344).
Kentleşme; (Shahbaz vd., 2013) ’a göre kişi başı gelirin, enerji tüketimi
ve ticarete açıklık, CO2 emisyonları, kentleşme gibi faktörler başta olmak üzere
çevresel bozulma ile nedensel bir ilişki vardır. Çevre kirliliği, önce daha değerli
çıktıların (örneğin, büyüme, istihdam) üretimini sağlamak için artmış, büyüyen
ekonomiyle temiz enerji sektörlerinin genişlemesi bu süreçte bozulan çevrenin
artan sosyal maliyetini azaltmıştır. Buradan anlaşılacağı gibi büyüme sürecinin ilk
safhasında artan çevre kirliliği, büyüme sürecinin sonuna doğru azalmıştır
(Cassou ve Hamilton, 2004: 1052).
Enerji talebi sürekli arttığı görülmekte, çevresel olarak ciddi sorunlar
oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu zorluklarla mücadele etmek ve CO2
emisyonlarının azaltılmasını teşvik etmek için gerekli düzenlemeleri yapmak,
daha temiz teknolojilerin kullanılmasını sağlamak, gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeler için zamanın bir gereği olarak görülmektedir. Gaz, kömür, ham petrol ve
petrol gibi yenilenemeyen enerji kaynaklarına olan bağımlılığı azaltmak ve
emisyonu azaltmak için daha temiz enerji kullanımı ve üretiminin bir zorunluluk
201
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
olduğunu öne süren çok sayıda literatür mevcut olduğu görülmektedir(Hao vd.,
2021: 2).
Sanayileşme; İlk çağlardan beri insanlar, avcılık, toplayıcılık yaparak
ihtiyaçlarını karşılarlarken daha sonra ateşi keşfetmeleri ve tarımsal faaliyetlerle
ilgilenerek çevreyle etkileşim halinde bulunmuşlardır. Bu zamanlarda da
insanların çevreye verdiği hasarlar bulunmuştur fakat sanayileşme sürecinin
başlamış olduğu 18. Yüzyılda bu hasarların inanılmaz boyutlarda olduğu
görülmüştür (Karabıçak ve Armağan, 204: 204). Her ülke, birçok nedenle
ihracatını teşvik etmeye ve ihtiyatlı olma gereği ihracatlarını çeşitlendirmeye
çalışmıştır. Ticaretin çeşitlendirilmesi, yapılan ticaret hareketliliği ile bağlantılı
oldukları düşünüldüğünde, dünya çapında CO2 emisyonlarını artırma ihtimalini
arttırır. Çevresel bozulmada ticaret çeşitlendirmesinin potansiyel rolünü göz ardı
etmemek gerekir. Çevresel bozulmaların, hızlı bir yayılmaya bir sebep mi yoksa
karbon salınımını azaltmaya yardımcı mı olduğu sorusunun yanıtı literatürde ikiye
ayrılmış ve farklı görüşlerin olduğu görülmüştür (Wang vd., 2020: 2).
Sanayileşme, insanın ekonomik refahını arttırma hususunda oldukça önemli süreci
ifade eder. Sanayileşmenin refah artışı gibi olumlu yanları dışında, üretimde
kullanılan fosil yakıtların kullanımını yoğunlaştırmaktadır. Fosil yakıtların
yanmasıyla birlikte ortaya çıkan sera gazlarının içeriği, %80’i karbondioksit
olarak değişim göstermiştir. Bu durum çevre kirliliğini ve sera gazı
emisyonlarındaki artışı birlikte getirmiştir. Sera gazı bileşikleri olan
Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), Nitröz oksit (N2O), Hidroflorokarbon
(HFC), Perflorokarbon (PFC) ve Kükürt hekzaflorid (SF6) gazları karbon
içerdikleri için yüksek sıcaklıkta oksijenle birleştiğinde ya da yandığında
atmosfere geçmekte ve atmosferin işlevini yerine getirememesine sebep olmuştur
(Kılınç ve Altıparmak, 2020: 218). Bilimsel araştırmalar, sera gazlarının aşırı
düzeye yükselmesi, hava kirliliğinin bozulması ve atık oluşumundaki önemli
artışlar gibi çevre sorunlarını, ekonomik büyümenin çevre üzerindeki olumsuz
etkileri sonucu oluştuğunu işaret etmiştir(Kaika ve Zervas, 2013: 1392). Çevre
kirliliği sorunu gelişmekte olan ekonomilerde büyük bir sorun olarak
görülmektedir(Aytun, 2014: 351).
Aynı gelişmişlik ve gelir seviyesinde olan ülkelerde sektörel olarak farklılıklara
yönelik bile kirlilik seviyesi değişiklik gösterir. Büyük hizmet sektörlerine sahip
ekonomiler daha az kirlilik yarattığı durumlarda ortaya çıkmıştır. Aksine ağır
sanayinin gelişimi ile birlikte kirletici faaliyetlerdeki artışlarla kirlilik çok yüksek
seviyelere ulaşmıştır (Shafik, 1994: 757). Tatil köylerindeki hizmet sektör
ağırlıklı ekonomik yapı ile deri sanayi sektörü ağırlıklı ekonomik yapının aynı
202
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
gelir seviyesinde olsa dahi çevre bozulmasına olan etkisi deri sanayisinin
oluşturduğu atıkların etkisiyle hizmet sektör ağırlıklı faaliyet gösteren ekonomik
yapıdan daha fazla yöndedir. Daha gelişmemiş kalkınma düzeylerinde sanayi
geçişi sağlamadığı için kimyasal atıklar oluşmaz. Düşük kalkınmışlık
düzeylerinde, çevresel tahribatın miktar ve yoğunluğu, ekonomik faaliyetin
kaynağı üzerindeki etkisi sınırlı miktarlarda oluşmuş ve biyolojik olarak
parçalanabilir ve kendiliğinden geri dönüşüme çevrilebilir boyutta olmuştur.
Tarımın yoğunlaşması, yeraltı kaynak çıkarımları ve sanayileşmenin başlamasıyla
ekonomik gelişme hızlandıkça, kaynak tükenme oranları kaynak yenileme
oranlarını aşmaya başlamış ve ağır atık oluşturmuştur. Daha yüksek gelişme
seviyelerinde, bilgi yoğun endüstrilere ve hizmetlere yönelik yapısal değişim,
artan çevresel farkındalık, çevresel düzenlemelerin uygulanması, daha iyi
teknoloji ve daha yüksek çevresel harcamalarla birleştiğinde, çevresel bozulmanın
dengelenmesine ve kademeli olarak azalmasına neden olmuştur (Panayotou, 1993:
1).
Çevresel değişimler genel olarak her şeyi etkilemiştir. Örneğin, San
Francisco'daki bireyler, tarihsel olarak aşırı sıcak hava sonuçlarının nadir
olduğundan dolayı klima kullanımı yaygın değildir. Hava sıcaklığı yıllar itibariyle
artarsa daha fazla klimanın varlığı elektrik üretimi arttıracaktır (Auffhammer,
2018: 38). Bu gibi çevresel değişiklikler tüketim alışkanlıklarını da
değiştirebilmektedir.
Turizm Faaliyetleri; çevreye birçok etkisi bulunur. İnsanoğlu çevrenin
vermiş olduklarının koruması çevrenin devamlılığı açısından önemlidir. Çevrenin
bize verdikleri sonucunda insanlar turizm faaliyetlerini gerçekleştirir. Bundan
dolayı turizm faaliyetlerini gerçekleştirmek için doğanın bize vermiş olduklarının
korunması yönünde faaliyetlerde bulunmalıyız. Tabii ki turizm faaliyetleri
sonucunda çevrenin üzerinde olumsuz etkileri bulunmuştur (Doğan, 2012: 7).
Turizm sektörü doğanın insanlara vermiş olduğu bir gelir kapısı olarak
görüldüğünden dolayı bacasız sanayi faaliyeti olarak görülmüştür. Bacasız sanayi
olan turizm için yapılan tesisler ise turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi için
çevreye verdiği zarar olarak görülmüştür. Turizm faaliyetleri genel olarak turistlik
yörelerde veya bölgelerde gerçekleştirildiği için bu bölgelerde iş fırsatlarının
artmasına, nüfusun bu bölgelerde yoğunlaşmasına, kentleşme ihtiyacının
artmasına ve bunların hepsinin sonucu olarak çevre sorunlarının artmasına neden
olmuştur (Doğan, 2012: 33).
203
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
4.ÇEVRE SORUNLARI VE ÇEŞİTLERİ
Çeşitli ihtiyaçları karşılamak amacıyla insan, çevre ile sürekli etkileşim
içerisindedir. Bu süreçte hem insan hem de çevre birbirinden etkilenmiş ve
insanoğlu çevreye bilinçli-bilinçsiz birçok zarar vermiştir. Bu zarar ilk zamanlarda
ufak çapta olduğu için bir çevre sorunu hale gelmemiş fakat sanayileşme,
kentleşme, fosil yakıtların aşırı kullanımı sonrasında çevre sorunları neredeyse
çözülemez boyutlara ulaşmıştır (Bilgili ve Firidin, 2017: 127).
İnsanoğlunun, kaynakların sonu gelmeyecek gibi kullanıp hayatını sürdürmeye
devam etmiştir. Çoğu insanın, üreten, tüketen ve bu faaliyetlerinden dolayı çevre
sorunlarının en büyüğü olan küresel iklim değişikliğine götürmesi sera gazı
üretimi gibi çeşitli şekillerde zararlar meydana getirmiştir. Sera gazı salınımları
kimi zaman Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kömürlü termik santrallerden kimi
zaman Avrupa’daki dizel otobüslerden yada Asya’daki pirinç tarlalarından, Güney
Amerika’daki tropikal ormanların yakılması gibi sebeplerden dolayı oluşmuştur
(Joseph ve Robert, 2009: 1). Dünyamız, biyoçeşitlilik kayıpları, su kıtlığı, kirlilik
ve iklim değişikliği gibi sorunlar sebebiyle sürdürülemez bir yolda ve tehdit
altındadır (UNEP, 2012: 196-198).
Tükenebilir kaynaklar ve tükenebilen bu kaynakların kullanımı, çevre, çevrenin
kalitesi ve gelecek nesillerin yaşam kalitesi adına oldukça önem teşkil etmiştir
(Baumal ve Oates, 1988: 8-9). Bir diğer esas problemlerden biride, çevre
hakkında karar verici devletlerin, “laissez-faire” yani bırakınız yapsınlar sistemli
işleyişi olarak görülmüştür. Devletler, kendi sınırları içerisinde, çevre üzerindeki
takdir yetkisini sürekli kullanmalıdır aksi bir durumda çevre aşırı tahrip olacaktır
(Birnie vd., 2009: 2).
Temiz bir çevre elde etme arzusu gelirle doğru orantılı olarak arttığı görülmüştür.
Fakat özellikle gelişmekte olan ülkelerde temiz bir çevre elde etme çabası ihtiyaç
sıralamasında gelir elde etme endişesinden sonra gelmiştir (Keleş ve Hamamcı,
1997: 138). Gelir etme arzusunda olan bireyler, kendi yaşam kalitesini her zaman
yükseltmek adına bazı kararlar vererek; yatırımlar, tüketimler, tasarruflar
yapmıştır. Verilen bu kararların bireylerin bulunduğu, hatta uzağında olan çevreye
bazı etkileri olmuştur. İnsanların aldıkları kararların etkileri hemen ortaya
çıkmamakta bazen yıllar sonra, hatta insanın yaşam süresinin bile yetmediği
sürelerde ortaya çıkmaktadır. Duyarlı insanlar, yaşam kalitesini sürdürmek veya
arttırmak amacıyla, biyolojik kaynakları yönetmek, çevre sorunlarını çözmek veya
önüne geçmek, ekonomik, politik ve sosyal düşüncelerini ekolojik ilkeler
doğrultusunda akıllıca kararlar uygular (Ricklefs, 2017: 2).
204
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
Çevre sorunlarını yönetmek için en iyi politikalar, ekolojik sistemin işleyişinin ve
sorunların kaynağının tam olarak anlaşılmasını gerektirir (Ricklefs, 2017: 20).
Çevre sorunları sanayi devriminin başlamasıyla birlikte ortaya çıkan bir süreçtir.
Sanayi devriminden sonra ortaya çıkan çevre sorunları 2. Dünya Savaşı ile
artmaya başlamıştır. Sonrasında süreç önü alınamaz bir boyutta büyümüştür.
Sanayi devrimi başladığında ülkeler kalkınma sürecinden vazgeçemedikleri için
çevre sorunlarını geri plana atmıştır. Fakat bu sorunlar ülkeler tarafından
alışkanlık haline getirilmiş ve çözüm noktasında herhangi bir faaliyette
bulunmamıştır. Önü alınamaz bir şekilde artış gösteren çevre sorunları, ülkeler
tarafından kalkınma ve büyüme sürecine zarar vermeyecek şekilde önlem
alınmasının gerekliliğini göstermiştir (Kaypak, 2011: 19-20).
Sanayi devriminin başlangıç noktası olarak gösterilen Batı Avrupa ülkeleri aynı
zamanda çevre sorunlarının başladığı nokta olarak da gösterilmiştir. Çevre
sorunları günümüzde sadece Avrupa ülkelerini etkileyen bir sorun değil küresel
bir sorun haline gelmiştir. Dünya üzerinde ortaya çıkan ilk çevre sorunu ise su
kaynaklarında ortaya çıkan sorundur. Sanayi kuruluşlarının atıklarını su
kaynaklarına bırakmaları sadece insanları değil aynı zamanda doğada yaşayan her
canlıyı etkilemiştir (Bozkurt, 2013: 7). Çevre sorunları aynı zamanda
sürdürülebilir kalkınmanın da temel konularından biri olarak ele alınmıştır.
Sürdürülebilir kalkınma gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde farklı bir şekilde
algılanmış ve bu durumun sonucunda çevre sorunları küresel anlamda halen daha
çözülememiştir. Gelişmiş ülkelerde sürdürülebilir kalkınma çevre sorunlarının
azaltılması, sosyal sürdürülebilirlik kavramının arttırılması olarak görülür.
Gelişmekte olan ülkelerde ise sürdürülebilirlik kavramının arttırılması eğitim,
sağlık gibi sosyal durumların iyileştirilmesi olarak amaçlandığından dolayı çevre
sorunları geri planda bırakılmıştır (Kaypak, 2011: 20).
İnsanoğlunun çevre yapısındaki bozulma üzerinde nasıl etkisi olduğunun kanıtı
olarak COVID-19 salgınında uygulanan sokağa çıkma yasağı süreci örnek
gösterilebilir. Sokağa çıkma yasağı uygulanmasıyla çevre kendini toparlayarak
düzeltme eğilimi göstermiştir. (UNEP, 2020) raporunda COVID-19 salgını
sebebiyle zararlı gazların emisyonunda azalma meydana geldiği görülmüştür.3 Bu
süreç kısa vadeli olduğu unutulmamalı ve gerekli tedbirlerin alınmaya devam
etmesi gerektiği vurgulanmıştır (IPCC, 2022: 2529-2530).
Euronews’in Covid-19 pandemisinin çevre üzerine etkisi oldu mu? Başlıklı haberinin içeriğinde
Sntinel-5P uydusundan alınan görüntüler Fransa ve İtalya’da nitrojen dioksit hava kirliliği
seviyelerinin nasıl düştüğünü gösterdiği belirtmektedir. https://tr.euronews.com/embed/1062790 ,
Erişim 01.03.2022.
3
205
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
5.ÇEVRE SORUNLARI ORTAYA ÇIKIŞI VE NEDENLERİ
Çevre sorunlarının nedenlerinin araştırıldığında aslında hepsinin insan kaynaklı
oldukları görülmüştür. Çevresel bozulma ve kaynakların aşırı kullanımı ile ilgili
endişelerin yaygınlaştığı 1970'lerin başından bu yana elli yılı aşkın süre geçmiştir.
Çevre kirliliğinin ortaya çıkışının temeli üretim ve tüketim faaliyetlerinden
oluşmuştur (Pearce ve Turner, 1991: 80).
Çevre sorunları genel olarak bakıldığında her geçen gün artış gösteren nüfusun
temel ihtiyaçlarının karşılanması yönünde yapılan üretim faaliyetleri ve bu
durumun sonucunda ortaya çıkan tüketim faaliyetlerinin sonucu olarak ortaya
çıkmıştır. Tüketime dayalı büyüme sonucunda ülkelerin doğal kaynakları bilinçsiz
bir şekilde tüketmesi ve bunun sonucunda çevreye verilen zararın azaltılması
yönünde çalışmalar yapılmaması çevre sorunlarının artış göstermesine doğrudan
etkide bulunmuştur. Fosil yakıtların kullanımının artması sonucunda atmosferde
biriken sera gazı emisyonu; biyolojik çeşitliliğin azalmasına, iklim
değişikliklerine, kuraklık sel, fırtına gibi doğa olaylarının oluşmasına neden
olmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların az olması aşırı
tüketim sonucunda bu kaynakların yetersiz kalmasında etkili olmuştur. Kurulan
sanayi tesislerinin üretimleri sonucunda ortaya çıkan zehirli atıkların göl, nehir ve
deniz gibi su kaynaklarına bırakılması ekolojik dengede meydana getirdiği
değişiklik ve bu tesislerin denetim altına alınmaması da çevre sorunlarının
nedenleri şeklinde karşımıza çıkmıştır (Barlas, 2013: 229).
6.ÇEVRE SORUNLARININ ÇÖZÜM ARAYIŞLARINDA YERELDEN
KÜRESELE GEÇİŞ
Ormanların zarar görmesi, ozon tabakasının incelmesi, hava, su ve toprak
alanlarındaki bozulmalar, küresel ısınma ve iklim değişikliği, bitki çeşitliliğinde
azalmalar gibi çevresel sorunlar artık küresel olarak tüm dünyayı etkilemektedir.
Sorunları önleyici veya oluşan sorunların çözümü için yapılan telafi çalışmaları
dahilindeki çevre politikaları bölgesel yapıldığı için çoğu zaman yetersiz
kalmıştır. Ülke bazında veya uluslararası düzeyde oluşturulan politikalar, insan
yaşamını, besin güvenliğini, su, toprak, hava gibi yaşam alanlarının zarar görmesi
gibi sorunlar karşısında daha iyi sonuçlar gösterir (Biyan ve Gök, 2014: 282).
Katı atık, çöp vb. gibi çevre sorunları geleneksel olarak yerel sorunlar olarak
görülmüş ve bu çevre sorunlarının yönetimi birincil sorumluluk belediyeler
tarafından üstlenilmiştir. Yerel yönetimler bu anlamda çevre sorunlarını çözmek
için yerel çözümler üretmeye çalışmıştır. Fakat tüm çevre sorunları yerel kabul
etmek ve çözümünü de yerel yönetimlere bırakmak doğru bir yönetim şekli olarak
206
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
görülmemiştir. Örneğin, hava kirliliği genellikle bölgesel veya ulusal ve hatta ülke
sınırlarını aşıp, uluslararası etkiye sahip bir çevre sorunu olarak karşımıza
çıkmıştır (Field ve Field, 2013: 7). Çevre sorunları, dünyanın her yerinde eşit
olarak karşımıza çıkmasa da her geçen gün daha yıkıcı, geri dönüşü zor ve çözüm
maliyeti daha da artarak karşımıza çıkar. Orman, deniz, hava, toprak vb. gibi
kaynakları ile doğa, insanlık var olduğundan bu yana, insanoğluna sürekli bir
şekilde hizmet vermiştir (Freeman III vd., 2014: 2).
7.ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR VE TOPLANTILAR
1968 UNESCO Konferansında katılımcılar, her bir eğitim seviyesi için çevreyi
incelemeye ilişkin müfredat materyallerinin geliştirilmesi, teknik eğitimin teşvik
edilmesi ve çevre sorunları konusunda küresel farkındalığın teşvik edilmesi
çağrısında bulunmuştur (Palmer, 2002: 5-6).
Çevre ve ekonominin karşılıklı bağımlılıkları kalkınma planlarında ele alınması
ile ilgili ilk detaylı öneriler 1972 yılında Roma Kulübü’nün (Club of Rome)
“Büyümenin Sınırları” raporunda değinilmiştir (Keleş, 2006: 693–694).
Ekonomi ve doğal çevrenin sıkı bir ilişki içinde olması gerekliliği, Birleşmiş
Milletler Çevre Konferansı’nda (1972), kalkınma ve çevre ilişkisi birlikte ele
alınmış, sürdürülebilir kalkınma kavramları oluşturulmaya başlandığı
görülmüştür. Ancak sürdürülebilir kalkınma kavramının etkili bir biçimde ele
alınması ve etkili olması 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi’nde
gerçekleşmiştir. 1992 Rio Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, ülkelerin kendi
biyolojik miraslarındaki mülkiyet menfaatlerini kabul etmiş ve tıbbi ürünler gibi
kullanımlar için yerel bitki ve hayvanların sömürülmesi gibi sorunlar için ücretler
ve telif ücretlerini garanti etmiştir. İklim değişikliği konusundaki sera gazının
salınımını sınırlamak için tasarlanmış bir anlaşma olan Kyoto Protokolü işlevini
yerine tam olarak yerine getirmemiş görünse bile, sınırlamanın ilk taahhüdü
olarak görülmüştür (Connelly, 2015:200-201; Ricklefs, 2017:20). Bu nedenle, bu
zorluklarla mücadele etmek ve hava kirliliği oluşturan emisyonlarının
azaltılmasını teşvik etmek için daha temiz teknolojilerin kullanılması, hem
gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için zamanın bir gereğidir (Hao vd.,
2021: 2).
Serüvenine yerel olarak başlayıp, küreselleşen ve birçok ülkenin dahil olmasıyla
gelişen bir kavram olan çevresel sürdürülebilirliğin rolü, yukarıda belirtilen
eylemlerde, planlarda, toplantılarda, zirvelerde belirlenmeye ve planlara eklenip
uygulanabilir hale getirilmiştir. Buna çabaların takdirine rağmen bir eleştiri
207
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
olarak, sürdürülebilirlik politikası, bazı kesimlere fayda sağlayan ilkeler sebebiyle
politikaların yavaşladığı izlenmiştir (Kirikkaleli ve Sowah, 2020: 30298).
Çevre sorunlarının çözümünde yerel olarak hareket edebilmek yetersiz
kalabilmiştir. Bunun en önemli sebebi, sera gazı salınımlarından örnek verilecek
olunursa, karbon monoksit gibi sera gazı salınımının Dünya’mızda sürekli
dolaşım halinde olması, bir ülkede yapılan sera gazı salınımının başka bir ülkenin
hava kalitesini etkilediği görülmesidir. Bu sebeple uygulanacak politikalara,
sadece şehir, ülke, kıta bazında değil, tüm ülkeleri kapsayıcı bir blok oluşturarak,
tüm ülkeleri dahil ederek daha olumlu sonuçlar elde edilecektir (Barker vd., 2007:
6281).
Uluslararası düzeyde birçok çevresel konulu toplantı veya konferanslar
yapılmıştır. Genel olarak çevre ile ilgili toplantıların kararlarına bakıldığında
çevre sorunlarının çözümüne ilişkin ülkeleri bağlayıcı tedbirlerden ziyade
bağlayıcı olmayan çözüm önerileri sunulmuştur (Vehmas vd., 1999: 344).
Büyüme ve çevre arasında bir çatışma olmaması gerektiği fikrini savunanlar,
ekonomik büyüme çevrenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması için gerekli
olarak görülür. Ekonomik büyüme, çevresel hedeflerin ulaşılmasını
gerçekleştirmek gerektiğine vurgu yapan yazarlar, çevre politikalarının ekonomik
büyümeyi engelleyebileceğini düşünmüş ve çevre politikalarında ekonomik
sınırlar koymak yerine büyüme odaklı politikaların desteklenmesi gerektiği
görüşünü savunmuştur (Ekins, 1997: 806).
Dünya çapında küresel ısınma endişesinin en yüksek seviyesine ulaştığı bu
zamanlarda, düşük karbonlu topluma doğru ilerlemek zor bir mücadeleyi
gerektirmektedir. Enerji verimliliği, hangi enerji yoğunluğu kullanılmasına ve
yaşam tarzlarının bu süreçte önemli bir rol oynamasına bağlıdır (Roy vd., 2017:
2265).
Politikacılar tarafından çevrenin korunması, günümüzde kilit konularından biri
olarak görülmekte, uluslararası düzeyde toplantılara, seminerlere konu olmakta ve
güncelliğini korumaya devam etmektedir. Çevre sorunlarının gün geçtikçe daha
büyümesi, ülke sınırlarını aşması uluslararası düzeyde işbirliği ve uyumlu bir
aksiyon almayı zorunlu kılmıştır (Sarıkaya, 2004: 1).
Çevre ile insan sürekli etkileşim içinde bulunmaktadır. Çevreyle insanın birlikte
uyumun sağlanması bazı politika araçlarının, politikalar içinde kararlılıkla
uygulanmasıyla mümkündür. İnsan, canlı varlıklar içerisinde bu uyumu hem
bozabilecek tek canlı özelliği taşırken hem de bu uyumun devamını
208
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
sağlayabilecek ve daha da iyileştirebilecek bir varlık olarak görülmüştür. Bu
uyumun sağlanması, insan davranışlarını sınırlayıcı veya kontrol altına alması ile
mümkün olabilmiştir. Çevre ve toplum arasındaki ilişkilerdeki davranışlarda
insanlara bireysel olarak görevler düştüğü gibi devletler de bu süreçte oldukça
önemli görevler üstlenmiştir. Devlet bu süreci yönetirken uygulayacağı
politikalarda çevre-büyüme arasında öncelikli bir tercihe yönelmemesi gerekir
(Çataloluk, 2014: 22).
İklim değişikliğini durdurmaya yönelik yıllardır yapılan çözüm arama çabaları
genelde yeşil büyüme şeklinde de bilinen hem ekonomik büyüme ve kalkınmayı
gerçekleştirme hem de çevresel bozulmaları ortadan kaldırma çabalarına orta ve
uzun vadede uyum sağlanması, ülkelerin rekabet edebilirlik endekslerindeki
derecelerini yükselterek süreçten karlı çıkabilecekleri bir ortam sağlayacaktır.
Çevre politikaları konusunda artan farkındalık ile ülkeler ve şirketlerin iklim
değişikliğine karşı oluşturulan politikaların da bu ortak amaç doğrultusunda
uygulamalarının artmasına yol açmıştır(Sümer, 2016: 79).
Gelişmekte olan ve gelişmiş birçok ülkenin katılımıyla yapılan Paris İklim
Değişikliği Konferansında, yeni bir iklim anlaşması kabul edilip, insanlığın en
büyük sorunlarından olan çevre sorunlarının çözümüne yönelik ülkelere yönelik
tavsiyeler ve görevler verilmiştir (Savaresi, 2016: 16-17). Paris antlaşması ile
katılım sağlayan ülkeler bir takım taahhütlerde bulunmuştur. Bu taahhütler
raporlamalar ile belli şeffaflık halinde siyasi baskı yaratmıştır (Horowitz, 2016:
740). Paris antlaşması Kyoto protokolünün yerini alıp, 2020 yılında uygulanmaya
başlanmıştır (Seo, 2017: 128).
8.SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
İnsanoğlu var olduğundan bu yana çevre ile etkileşim halinde olmasına rağmen,
çevre sorunları ilk olarak sanayi devriminden sonra başlayan bir süreç olarak
karşımıza çıkmıştır. Çevre sorunları artış gösterirken 2. Dünya Savaşı’nın
başlaması ile çevre sorunları engellenemez boyutlarda artış göstermiştir. Sanayi
devrimini uygulayan ülkeler kalkınmanın ilk aşamasında çevreye verilen zararları
göz ardı edilmiştir. Önü alınamaz bir şekilde artış gösteren çevre sorunları, ülkeler
tarafından kalkınma ve büyüme sürecine zarar vermeyecek bir şekilde kontrol
altına alınmasına gerekir.
İnsanlar, doğal kaynakları hiçbir zaman bitmeyecek gibi kullanıp hayatını
sürdürmeye yüzyıllardır devam etmektedir. Bu felsefede yaşayan, üreten ve
tüketen insanoğlu, bu yaptıklarından dolayı çevre sorunlarına neden olmuş ve
çevre sorunlarının en büyük sorunlarından biri olan küresel iklim değişikliğine,
209
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
sera gazı üretimi ve katı atıkların çevreyi kirletmesi gibi çeşitli şekillerde çevresel
sorunlara neden olmuştur. Sera gazı salınımları küresel bir sorun olduğu için tüm
ülkelerin ve insanların etkisi bulunmaktadır. Çevre sorunları hiçbir zaman sadece
bir ülke ya da bir toplumun neden olduğu bir sorun olarak gösterilemez.
Çevre insanoğlunun yaşamını sürdürmesi için gerekli olan, ısı ve faaliyetler için
enerji, konut ve kâğıt ürünleri için ahşap ve sağlıklı yaşam için besleyici gıda ve
temiz su gibi temel gereksinimlerini sürekli bir tedarik ile sağlamıştır. Bundan
dolayı insanoğlu çevreye bağımlıdır. Yemek yerken, bir şeyler içerken ve nefes
alırken çevre ile sürekli etkileşim halinde enerji ve madde alış verişi sağlanır.
Ayrıca doğa verdiklerinin yanı sıra atıklarımızı dönüştürmekte ve iklim
istikrarıyla birlikte ultraviyole radyasyondan korunma gibi yaşam destek
hizmetleri sunmaktadır.
Ekonomik faaliyetler çevreyle ilişkili olarak devamlılık göstermiştir. Ekonomik
faaliyet, çevreye duyarlı bir şekilde yapılması ve ekolojik sistemin kendini
yenilemesi için gereklidir. Çevre sorunları, sanayii üretiminin başlamış olduğu
zamanlarda, ekonomik sistemin faaliyet potansiyeli ile ekolojik sistemin yenileme
arasındaki farkın açılıp artmasından dolayı ortaya çıkmıştır. Çevre kirlenmesine
neden olan üretim ve tüketim faaliyetleri esnasında atıklar ve emisyon salınımının
olumsuz sonuçlarını önlemek veya azaltmak için sorunun kaynağını bilmek
oldukça önem arz etmektedir.
1960’lardan bu yana aranan çözüm arayışları birçok uluslararası toplantı ve
konferanslarda tartışılmıştır. Çevreye verilen bunca zarardan sonra ortaya birçok
çözüm önerileri atılmıştır. Bunlardan biri olan sürdürülebilirlik kavramının temeli
doğal kaynakların kullanılmasında verimliliğin arttırılması, ortaya çıkan atıkların
olabildiğince azaltılması, kullanılan kaynakların geri dönüşümünün sağlanması
bulunmaktadır. Sürdürülebilirlik kavramı 19.yüzyılın başlarına kadar literatüre
girmemiştir ve bu dönemlere kadar insanların çevreye yeterince önem
vermemiştir. Genel olarak sürdürülebilirlik kavramı incelendiğinde ekonomi,
siyasal, politika, sosyal adalet, çevre, hukuk ve işletme alanlarında kullanıldığı
görülmektedir. Bunun yanı sıra demokratik bir yaşam, hak ve özgürlükleri içinde
barındıran bir kavram olarak da tanımlanabilir. Sürdürülebilirlik kavramı
literatüre ilk girdiğinde ilk olarak ekonomik açıdan bakılmıştır.
Genel olarak yapılan toplantılar teorik olarak arzulanan çevre düzeninin nasıl
olması gerektiğini veya çevre sorunları çözümlerinin neler olması gerektiği
hususlarının tartışması ile sınırlı kalmıştır. Çıkan sonuçlar genellikle ülkeleri
bağlayıcı tedbirler yerine alınan yüzeysel kararlar ve öneriler şeklinde sonuç
210
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
vermiştir. Bu tür yüzeysel kararlar çevre sorunlarının çözümünü ötelemekten
başka bir faydası olmamaktadır.
Ülkelerin kendi iç dinamiklerinde oluşturulmuş ve işleyen maliye politikaları
bulunmaktadır. Dünya’nın ortak bir çevre politikası oluşturulması gerekmektedir.
Ortak çevre politikasının araçları objektif bir şekilde belirlenmeli ve yaptırımları
açıkça belirtilmelidir. Yaptırımları olan bir politika, teoride kalmayacaktır. Kabul
etmeyen ülkelere de bu anlamda yaptırımlar yapılmalıdır. Ülkeler bu anlamda
kendi çıkarları etrafında değil çevre çıkarları kapsamında değerlendirme yapması
gerekir. Çevre sorunlarını ilk ele alan ekonomistlerden Caldwell, “Çevre için
yarın için çok geçtir” sözü oldukça önemlidir.
Yerel olarak başlayıp, küreselleşen ve birçok ülkenin dahil olmasıyla gelişen bir
kavram olan çevresel sürdürülebilirliğin rolü, yukarıda belirtilen eylemlerde,
planlarda, toplantılarda, zirvelerde daha net başlıklar halinde netleştirilmesi ve
planlara eklenip uygulanabilir hale getirilmesi sağlanmasıdır. Bu ise ancak ve
ancak yaptırımları olan uluslararası kararlar ile yapılmalıdır.
YAZARLARIN BEYANI
Katkı Oranı Beyanı: Yazarlar çalışmaya eşit oranda katkı sağlamıştır.
Destek ve Teşekkür Beyanı: Çalışmada herhangi bir kurum ya da kuruluştan
destek alınmamıştır.
Çatışma Beyanı: Çalışmada herhangi bir potansiyel çıkar çatışması söz konusu
değildir.
KAYNAKÇA
Auffhammer, M. (2018). Quantifying economic damages from climate change.
Journal
of
Economic
Perspectives,
32(4),
33–52.
https://doi.org/10.1257/jep.32.4.33
Aytun, C. (2014). Gelişen Ekonomilerde Karbondioksit Emisyonu, Ekonomik
Büyüme ve Eğitim Arasındaki İlişki: Panel Veri Analizi. The Journal of
Academic Social Science Studies, 27, 349–362.
Barker, T., Junankar, S., Pollitt, H., ve Summerton, P. (2007). Carbon leakage
from unilateral Environmental Tax Reforms in Europe, 1995-2005. Energy
Policy, 35(12), 6281–6292. https://doi.org/10.1016/j.enpol.2007.06.021
211
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
Baumal, W. J., ve Oates, W. E. (1988). The Theory of Environmental Policy. In
Policy. Cambirige University Press.
Bilgili, M. Y., ve Firidin, E. (2017). Çevre Politikasının Ekonomik ve Mali
Araçları: Çevre Vergileri Üzerine Teorik Bir İnceleme. Journal of Life
Economics,4(2),125–140.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/jlecon/issue/29663/318698
Birnie, P., Boyle, A., ve Redgwell, C. (2009). INTERNATIONAL LAW AND
ENVIRONMENT
(Third
Edit).
Oxford
University
Press.
http://library1.nida.ac.th/termpaper6/sd/2554/19755.pdf
Biyan, Ö., ve Gök, M. (2014). Çevre Politikaları Kapsamında Avrupa Birliği ve
Türkiye’de Çevre Vergilerinin Uygulanışı: Karşılatırmalı Bir Analiz. Hitit
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Enstitüsü
Dergisi,
7(2),
281–310.
https://doi.org/10.17218/husbed.65594
Cassou, S. P., ve Hamilton, S. F. (2004). The transition from dirty to clean
industries: Optimal fiscal policy and the environmental Kuznets curve. Journal of
Environmental
Economics
and
Management,
48(3),
1050–1077.
https://doi.org/10.1016/j.jeem.2003.11.007
Çataloluk, C. (2014). Çevre Sorunlarının Önlenmesinde Vergi Politikası. Turkish
Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of
Turkish or Turkic, 9(8), 21–34.
Connelly, J. (2015). ENVIRONMENTAL POLICY IN THE EUROPEAN
UNION AND THE CONTESTED NOTION OF SUSTAINABLE
DEVELOPMENT. Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü Avrupa
Araştırmaları
Dergisi,
20(1),
199–217.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/maruaad/issue/326/1587
Ekins, P. (1997). The Kuznets curve for the environment and economic growth:
Examining the evidence. Environment and Planning A, 29(5), 805–830.
https://doi.org/10.1068/a290805
Elliott, D. (2003). Energy, Society and Environment. In Contemporary Sociology
(Second Edi, Vol. 12, Issue 5). Routledge Taylor and Francis Group.
https://doi.org/10.2307/2068711
Field, C. B., ve Field, K. F. (2013). Environmental Economics: An Introduction.
In Mc Graw Hill Education (Seventh ed). Mc Graw Hill Education.
https://doi.org/10.1016/B978-0-12-373932-2.00354-9
212
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
Freeman III, A. M., Herriges, J. A., ve Kling, C. L. (2014). The Measurement of
Environmental and Resource Values: Theory and Methods. In RFF Press (Third
Edit). https://doi.org/10.2307/3146972
Galeotti, M., ve Lanza, A. (2005). Desperately seeking environmental Kuznets.
Environmental
Modelling
and
Software,
20(11),
1379–1388.
https://doi.org/10.1016/j.envsoft.2004.09.018
Hao, L. N., Umar, M., Khan, Z., ve Ali, W. (2021). Green growth and low carbon
emission in G7 countries: How critical the network of environmental taxes,
renewable energy and human capital is? Science of the Total Environment, 752,
1–10. https://doi.org/10.1016/j.scitotenv.2020.141853
Horowitz, C. A. (2016). Paris Agreement. International Legal Materials, 55(4),
740–755.
https://www.jstor.org/stable/10.5305/intelegamate.55.4.0740%0AJSTOR
Hussen, A. M. (2004). Principles of Environmental Economics (Second Edi).
Routledge. https://doi.org/10.1017/CBO9780511511455
Joseph, E. A., ve Robert, N. S. (2009). Post-Kyoto International Climate Policy:
Summary for Policymakers. Cambridge University Press.
Kaika, D., ve Zervas, E. (2013). The Environmental Kuznets Curve (EKC)
theory-Part A: Concept, causes and the CO2 emissions case. Energy Policy, 62,
1392–1402. https://doi.org/10.1016/j.enpol.2013.07.131
Keleş, R. (2006). Kentleşme Politikası (2. Baskı).
Keleş, R., ve Hamamcı, C. (1997). Çevrebilim (2. Baskı). İmge Kitabevi
Yayınları.
Keleş, R., Hamamcı, C., ve Çoban, A. (2015). Çevre Politikası. İmge Kitabevi
Yayınları.
Kirikkaleli, D., ve Sowah, J. K. (2020). A wavelet coherence analysis: nexus
between urbanization and environmental sustainability. Environmental Science
and Pollution Research, 27(24), 30295–30305. https://doi.org/10.1007/s11356020-09305-y
Kılıç, S. (2012). Sürdürülebilir Kalkınma Anlayışının Ekonomik Boyutuna
Ekolojik Bir Yaklaşım. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
0(47),
201–226.
https://app.trdizin.gov.tr/publication/paper/detail/TVRRME16ZzBOQT09
213
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
Kılınç, E. C., ve Altıparmak, H. (2020). Çevre Vergilerinin CO2 Emisyonu
Üzerindeki Etkisi Üzerine Bir Uygulama. ODÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1),
217–227.
Manabe, S. (2019). Role of greenhouse gas in climate change. Tellus A: Dynamic
Meteorology
and
Oceanography,
71(1),
1–13.
https://doi.org/10.1080/16000870.2019.1620078
Martínez-Zarzoso, I., ve Maruotti, A. (2011). The impact of urbanization on CO2
emissions: Evidence from developing countries. Ecological Economics, 70(7),
1344–1353. https://doi.org/10.1016/j.ecolecon.2011.02.009
Özdemir, B. (2009). Küresel Kirlenme Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme ve
Çevre
Vergileri.
Maliye
Dergisi,
156,
1–36.
http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/
Özsoy, C. E., ve Dinç, A. (2016). Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekolojik Ayak İzi.
Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar, 53(619), 35–55.
Palmer, J. (2002). Environmental Education in the 21st Century. In Routledge
London and New York. Routledge. https://doi.org/10.4324/9780203012659
Panayotou, T. (1993). Empirical Tests and Policy Analysis of Environmental
Degradation at Different Stages of Economic Development (Issue January).
Pearce, D. W., ve Turner, R. K. (1991). Economics of Natural Resources and the
Environment. Land Economics, 67(2), 272–276. https://doi.org/10.2307/3146419
Ricklefs, R. E. (2017). THE ECONOMY OF NATURE. In The Serengeti Rules
(Sixth edit). Princeton University Press. https://doi.org/10.2307/j.ctvc77k63.5
Roy, M., Basu, S., ve Pal, P. (2017). Examining the driving forces in moving
toward a low carbon society: an extended STIRPAT analysis for a fast growing
vast economy. Clean Technologies and Environmental Policy, 19(9), 2265–2276.
https://doi.org/10.1007/s10098-017-1416-z
Sarıkaya, H. Z. (2004). Avrupa Bı̇ rlı̇ ğı̇ Uyum Sürecı̇ nde Çevre Polı̇ tı̇ kaları ve
Uygulamaları. Su Kirlenmesi Araştırmaları ve Kontrolü Türk Milli Komitesi,
14(1), 1–10.
Savaresi, A. (2016). The Paris agreement: A new beginning? Journal of Energy
and
Natural
Resources
Law,
34(1),
16–26.
https://doi.org/10.1080/02646811.2016.1133983
Seo, S. N. (2017). Beyond the Paris Agreement: Climate change policy
214
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ
Cilt: 14 No: 2 Yıl: 2022 ISSN: 1309-8012 (Online)
negotiations and future directions. Regional Science Policy and Practice, 9(2),
121–140. https://doi.org/10.1111/rsp3.12090
Shafik, N. (1994). Economic Development and Environmental Quality : An
Econometric Analysis. Oxford Economic Papers, 46(Special Issue on
Environmental Economics), 757–773. https://www.jstor.org/stable/2663498
Shahbaz, M., Hye, Q. M. A., Tiwari, A. K., ve Leitão, N. C. (2013). Economic
growth, energy consumption, financial development, international trade and CO2
emissions in Indonesia. Renewable and Sustainable Energy Reviews, 25, 109–
121. https://doi.org/10.1016/j.rser.2013.04.009
Sümer, V. (2016). Yürürlüğe Girmenin Eşiğinde: Paris Antlaşması ve Ortadoğu.
Middle Eastern Analysis/Ortadogu Analiz, 8(77), 77–79.
Taylor, P. W. (2011). Respect for nature: a theory of environmental ethics (25th
anniversary edition). In Respect for Nature: A Theory of Environmental Ethics
(25th Anniversary Edition) (25. Annive). PRINCETON UNIVERSITY PRESS.
Terzi, S. (2017). Sürdürülebı̇ lı̇ r Kalkınma Çerçevesı̇ nde Türkı̇ ye’de Uygulanan
Çevre Polı̇ tı̇ kası Araçlarının Değerlendı̇ rı̇ lmesı̇ .
Ulucak, R., ve Erdem, E. (2014). Çevre - İktisat İlişkisi ve Türkiye’de Çevre
Politikalarının Etkinliği. Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi (AKAD),
4(6), 78–98. https://doi.org/10.20990/AACD.07724
UNEP. (2012). Global Environment Outlook 5 Environment for The Future We
Want.
In
United
Nations
Environment
Programme.
http://www.jstor.org/stable/2807995?origin=crossref
UNEP.
(2020).
Emissions
Gap
Emissions
Gap
Report
https://www.unenvironment.org/interactive/emissions-gap-report/2019/
2020.
Vehmas, J., Kaivo-oja, J., Luukkanen, J., ve Malaska, P. (1999). Environmental
taxes on fuels and electricity - Some experiences from the Nordic countries.
Energy Policy, 27(6), 343–355. https://doi.org/10.1016/S0301-4215(99)00021-X
Wang, L., Chang, H. L., Rizvi, S. K. A., ve Sari, A. (2020). Are eco-innovation
and export diversification mutually exclusive to control carbon emissions in G-7
countries? Journal of Environmental Management, 270(June), 110829.
https://doi.org/10.1016/j.jenvman.2020.110829
215