http://dergikaradeniz.com
Yıl / Year / Год: 2023 Received: May 19, 2023
Sayı / Issue / Номер: 58 Accepted: Jun 4, 2023
Uluslararası Bilimsel Dergi
Research Article
KÜLTÜR TAŞIYICISI OLARAK ÂŞIKLARIN DİLİNDE MUTFAK KÜLTÜRÜ
(DEVELİLİ ÂŞIK ALİ ÇATAK ÖRNEĞİ)*
CUISINE CULTURE IN THE SPEECH OF MINSTRELS AS A CARRIER OF
CULTURE (THE EXAMPLE OF MINSTREL ALİ ÇATAK FROM DEVELI)
КУЛЬТУРА КУХНИ НА ЯЗЫКЕ АШУГОВ, КАК НОСИТЕЛЕЙ КУЛЬТУРЫ
(ПРИМЕР АШУГ АЛИ ЧАТАК ИЗ ДЕВЕЛИ)
Ahmet Şükrü SOMUNCU**
ÖZ
Yemek yeme eylemi insan hayatı için vazgeçilmezdir. Hayatını idame ettirmek için sadece
insan değil diğer canlılar da yeme eyleminde bulunur. İnsan hayatında ise bu eylemin bir de
kültürel boyutu vardır. Bir noktadan sonra yemek, insanın damak zevki için bir ihtiyaç
haline gelmekte ve etrafında bir kültür oluşturmaktadır. Aynı zamanda içinde bulunulan
toplumun kültürü de söz konusu yiyeceklere / içeceklere yansımaktadır. İnsan yaşamındaki
önemli günlerde ve geçiş dönemlerinde yemek ve mutfak kültürüne ait unsurlar her zaman
yer almıştır. Mutfak kültürüne ait ögeler, konusunu insandan alan edebiyat ürünlerinde de
yer almaktadır. “Türk Âşık Sanatı” dairesinde ürünler oluşturan âşık edebiyatı temsilcileri
de eserlerinde mutfak kültürünü, yiyecek ve içecekleri konu edinmişlerdir. İlk örneklerine
14. yüzyılda rastlanan yemek konulu şiirlere cumhuriyet devri âşıklarında da sıkça
rastlanılır. Daha çok yemek destanları olarak oluşturulan bu eserlerde yemeklerin kökeni,
yapılışı, lezzeti gibi konulara değinilir ve çoğunlukla mizahî bir üslup sezilir. Bu çalışmada
da Develili Âşık Ali Çatak’ın Pastırma, Mantı Destanı ve Yemekler Geçidi başlıklı üç şiiri
esas alınarak ve başka şiirlerinden de bazı örnekler sunularak âşık edebiyatında mutfak
kültürünün yansımaları incelenmiştir. Bu sırada yemek, yiyecek-içecek kültürü ve mutfak
kültürü kavramları üzerinde de durulmuş bunların kültür dünyamız üzerindeki etkileri ve
yeri tartışılmıştır. İnceleme sonucunda âşıkların kültür taşıyıcı rolleri bir kez daha
Bu makale, NEVÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim dalında
Prof. Dr. Bayram Durbilmez’in danışmanlığında hazırlanmakta olan “Develili Âşık Ali
Çatak'ın Hayatı, Sosyo-Kültürel Çevresi, Âşık Edebiyatındaki Yeri ve Şiir Sanatı
(İnceleme-Metin)” adlı doktora tezinden üretilmiştir.
**
ORCID: 0000-0001-6177-8842, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Türk Dili
ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, somuncu777@hotmail.com
Kaynak Gösterim / Citation / Цитата: Somuncu, A. Ş. (2023). KÜLTÜR TAŞIYICISI
OLARAK ÂŞIKLARIN DİLİNDE MUTFAK KÜLTÜRÜ (DEVELİLİ ÂŞIK ALİ
ÇATAK ÖRNEĞİ). Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, (58), 143-157. DOI:
10.17498/kdeniz.1299405
*
143
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
dikkatlere sunulmuştur. Mutfak kültürüne ait ögelerin âşıklarca işlenmesi kültür aktarımına
uygun bir örnek teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Âşıklık geleneği, âşık edebiyatı, mutfak kültürü, Develili Âşık Ali
Çatak.
ABSTRACT
Eating is an indispensable part of human life. Not only human beings but also other living
creatures do this act of eating to sustain their lives. In human life, this act also has a cultural
dimension. At some point, food becomes a basic need for the human taste buds and creates
a culture around it. Also, the culture of the society is reflected in the food/drinks in
question. Items belonging to food and culinary culture have always taken place on special
occasions and transitional periods in human life. Items belonging to culinary culture are
also included in literary products that take their subject from human beings. The
representatives of minstrel literature, who created works within the circle of "Turkish
Minstrel Art", also dealt with culinary culture, food, and beverages in their works. Poems
on food, the first examples of which were observed in the 14th century, are also frequently
encountered in the minstrels of the Republican era. In these works, which are mostly
created as food epics, topics such as the origin, preparation, and taste of food are addressed
and a humoristic style is often perceived. In this study, based on three poems of Minstrel
Alı̇ Çatak From Develi titled Pastırma (Bacon), Mantı Destanı (Manti Saga), and Yemekler
Geçidi (Food Parade) and by presenting some examples from other poems, the reflections
of cuisine culture in minstrel literature are analyzed. In the meantime, the concepts of food,
catering culture, and culinary culture have been emphasized and their effects and place on
our cultural world have been discussed. Consequently, the role of minstrels as culture
carriers was once again presented to the attention. The processing of the elements of
culinary culture by minstrels constitutes a proper example of cultural transfer.
Keywords: Minstrelsy tradition, Minstrel literature, Cuisine culture, Minstrel Ali Çatak
from Develi.
АННОТАЦИЯ
Приём пищи необходим для существования человека. Чтобы выжить, не только
люди, но и другие живые существа участвуют в процессе получения пищи. В какойто момент еда становится необходимостью для человеческого вкуса и создает вокруг
неё культуру. В то же время культура общества отражается в еде/напитке. Элементы
еды и кулинарной культуры всегда имели своё место и переходные периоды в жизни
человека. Элементы кулинарной культуры включены и в литературные
произведения, сюжет которых берёт начало от человека. Представители ашугской
литературы, создающие продукцию “Турецкого ашугского искусства”, в своих
прочзведениях также акцентировали внимание на кулинарной культуре, еде и
напитках. Стихи о еде, первые образцы которых встречаются в 14 в., часто
встречаются и у ашугов республиканской эпохи. В этих произведениях, которые в
основном созданы как кулинарные эпопеи, упоминаются такие темы, как
происхождение, приготовление и вкус блюд, наряду с этим часто воспринимается
юмористический стиль. В нижеследующем исследовании отражаются части
кулинарной культуры из произведении ашугов. Они рассматриваются на основе трех
стихотворений ашуга Девели Али Чатака: “Пастырма”, “Манти Дестани” и “Йемек
Гечиди”, а также путём представления некоторых примеров из других его
стихотворений. Тем временем, также обсуждаются концепции еды, культуры еды и
напитков и кулинарной культуры, а также их влияние и место в турекой культуре. В
144
Ahmet Şükrü SOMUNCU
результате исследований ещё раз было обращено внимание на культурноносительную роль ашугов. Обработка элементов кулинарной культуры ашугами
представляет собой подходящий пример культурного трансфера.
Ключевые слова: традиция ашугов, литература ашугов, кулинарная культура, Ашик
Али Чатак Девели.
Giriş
Köken olarak kam-şaman ve ozan-baksı geleneğine dayanan âşık edebiyatı, Türk
edebiyatı içinde önemli bir geleneğe sahiptir. Bu edebiyatın ürünlerini ortaya koyan
sanatçıya âşık, halk şairi, ozan,1 saz şairi gibi adlar verilse de genellikle âşık denilmektedir.
Ürünlerini oluştururken bireysel duygu ve birikimlerinden de hareket eden âşık, toplumun
sözcüsü ve gözcüsü konumunda bir sanatçı olduğu için daha çok toplumun duygularını dile
getirmektedir (Durbilmez 2020a: 27). Bireysel olarak üretilen âşık tarzı ürünler böylece
toplumsallaşmaktadır. Bu âşık tarzı ürünlerden meydana gelen âşık edebiyatı özü itibariyle
geleneklerden oluşmaktadır. Bu geleneklerin en önemlileri; saz çalma (Durbilmez 2010:
148-158; 2018a: 166-168), mahlas alma (Durbilmez 2018a: 168-178), usta-çırak ilişkisi
(Durbilmez 2018a: 178-185; 2020a: 74), bade içme/rüya motifi (Günay 2011, Durbilmez
2018a: 185-188), atışma (Durbilmez 2018a: 188-192; 2020a: 82-83; 2020b: 41-44), usta
malı söyleme (Durbilmez 2020b: 48-53, Kaya 2010: 743) , hikâye tasnif etme / anlatma
(Alptekin 2019, Altınkaynak 2019: 36-45, Çetin 2020, Durbilmez 2017a: 19-58; 2020a: 83;
2020b: 45) olarak sıralanabilir. Bu geleneklerin her biri sayesinde âşıklar kültür ögelerini
gelecek nesillere aktarmaktadırlar. Nitekim âşık, sadece manzum / mensur ürün söyleyen /
yazan bir kişi değil, üzerinde birçok görevi de toplayabilen bir sanatçı ve sosyal varlıktır.
Bu görevler zaman içinde bazı ayrışmalara giderek toplumdaki başka kişilerce
paylaşılmıştır. Zaten eski Türk Kam-Baksılarının toplumsal iş bölümü sonucu daha
sınırlandırılmış bir alanda görev yaptıkları; büyük merkezlerde şairliği, bakıcılığı,
müneccimliği, büyücülüğü farklı kişilerin yapmaya başladığı bilinmektedir (Köprülü 2004:
78). Âşıklar için de aynı durum geçerlidir. Âşık, toplumun beklentisine göre yeri geldiğinde
halk hekimliği, halk ekonomisi, halk takvimi gibi çeşitli konularda da kendini sorumlu
hissedebilmektedir. Fakat günümüze yaklaştıkça bu gibi görevleri de yapabilen âşıkların
azaldığı, toplumsal iş bölümünün çok belirgin hale geldiği görülmektedir.
Geçmişten günümüze değişmeyen bir olgu vardır ki âşıklar gelenek tarafından
adeta kültür taşıyıcısı olarak görevlendirilmiştir. Hatta âşık, içinde yaşadığı toplumun tanığı
ve vakanüvisti olarak da tanımlanmaktadır (Kızıldağ; Kızıldağ 2019: 286). Sözlü tarih
(Durbilmez 2000; 2007; 2013) milli mücadele ve destanlar (Durbilmez 1999; 2014; 2021)
savaşlar (Güvenç 2014), depremler (Özsoy ve diğ. 1992), salgın hastalıklar (Gürçayır Teke
2020), toplumsal eleştiri (Arı 2015), siyasi konular (Bekki 2016) âşıklarca işlendiği gibi
halk kültürüyle ilgili çeşitli unsurlar, mutfak ve yemek kültürü (Çınar 1990; 1991; 2005,
Halıcı 1990) de âşıklar tarafından işlenmiş ve böylece bunlara ait ögeler kültürel bir
yolculuğa çıkarılmıştır. Bu yolculuk şiirin okuyucu / dinleyiciye iletilmesiyle bitmemekte
nesiller boyu devam etmektedir. Çünkü âşıklar kültürel aktarımı sağlamakta ve kültürün
devamlılığına katkıda bulunmaktadırlar.
Bu çalışmada da Develili Âşık Ali Çatak’ın şiirlerindeki mutfak kültürüne ait
ögeler tespit edilerek çözümlenmeye çalışılacaktır. İncelemeye geçmeden önce Âşık Ali
Çatak hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır:
Ozan kavramı için bk. Durbilmez 2019a: 39-62. Ayrıca bu terimler hakkında geniş bilgi
ve görüşler için bk. Sakaoğlu 2014: 99-102.
1
145
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
1. ÂŞIK ALİ ÇATAK’IN HAYATI
Ali Çatak 1924 yılında Kayseri ilinin Develi ilçesinde (Fenese mahallesi)
doğmuştur. Babası Derviş Hocalardan Derviş Çavuş, annesi ise Müderris Abdullah
Efendi’nin kızı Fatma Hanım’dır. Çatak, ilkokulu ve ortaokulu Develi ilçesinde bitirmiştir.
1940 yılında çalışmak için Ankara’ya gitmiş ve inşaat kalfalığı yapmıştır. Bu yıllarda
Sabiha Hanım ile evlenmiştir. 13 Mart 1946’da vatani görevini yapmak üzere Erzurum’a
giden Çatak, Kars 153. Ağır Top Taburunda gözetleme çavuşu olarak askerliğini 1949’da
tamamlamıştır. Sonrasında Ankara’ya dönerek çalışmaya devam etmiştir. Bu sırada ilk
eşinden ayrılıp 1954 yılında ikinci evliliğini Fatma Hanım ile yapmıştır. Bu evlilikten
Derviş, Şükrü ve Ayşegül adında üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Çatak’ın asıl mesleği
sıvacılıktır. Sıvacılık dışında da genel olarak inşaat işleriyle meşgul olmuştur. 1975 yılında
eşi vefat etmiş ve Çatak 1985 yılında memleketi Develi’ye dönmüştür. Develi’de bir süre
yeğeninin evinde kalmış, 1992 yılından vefat ettiği 1996 yılına kadar ilçesindeki bir
fabrikanın misafirhanesinde ikamet etmiştir. 1996 yılında vefat eden Çatak’ın mezarı
Develi şehir mezarlığındadır.
Çatak, çocukluğundan beri zorluk ve sıkıntılar yaşamış, bunlar da onun âşıklığa
yönelmesinde etkili olmuştur. 1939 yılındaki Erzincan depremi sırasında dolu içtiği bilinen
Çatak ilk şiirini de bu tarihte söylemiştir. Şiirlerinde Âşık Çatak, Çatak mahlaslarını
kullanmıştır. Sazsız bir âşık olsa da sazlı ortamlarda bulunduğu, ezgili şiir söylediği
bilinmektedir. Çatak, bir usta-çırak ilişkisi içinde yetişmemiş ama Seyranî’yi manevi usta
kabul etmiştir. Ali Çatak’ın görüştüğü / etkilendiği âşıklar arasında Âşık Veysel Şatıroğlu
(Durbilmez 1999b: 155-179), Kemali Bülbül (Köktürk 2011), Meydanî (Durbilmez 2000b),
Sefil Selimî (Kaya 1996), Murat Çobanoğlu (Durbilmez 2014b, Somuncu: 2022: 189-205),
Ozantürk (Erol 2019, Özsoy vd. 1992: 222), Samimi (Özsoy vd. 1992: 199-200),
Türkmenoğlu (Durbilmez 1998), Feymanî (Artun 1996), Gürbüz Değer (Durbilmez 2007b)
gibi sanatçılar da bulunmaktadır. Fiili olarak bir çırak yetiştirmemiş ama bazı âşıklara
mahlas vermiştir. Sözgelimi Develili Âşık Güzinî’nin mahlasını, Âşık Sezinî’nin mahlasını
o vermiştir (Durbilmez 2020b: 99). Çatak, Develi yöresindeki âşıklar tarafından manevi
usta kabul edilmektedir.
Ali Çatak âşıklığı yanında araştırmacı kimliğiyle de bilinmektedir. Özellikle
Seyranî üzerine çok sayıda derleme ve araştırma yapmış, bunları Bütün Yönleriyle Seyrani
(1992) adlı kitabıyla da yayınlamıştır.2 Ayrıca Çatak kendi şiirlerini de Erciyes’ten
Anadoluma (1974), Derdin Derdim Anadolu (1985) adlı iki kitabıyla yayımlamıştır. Çatak
Develi yöresinde başarılı bir âşık ve Türk halkbilimine katkılar sunan bir araştırmacı olarak
tanımlanabilir.3
2. ÂŞIK ALİ ÇATAK’IN ŞİİRLERİNDE MUTFAK KÜLTÜRÜ
Yemek yeme, insanoğlu için hayati bir eylemdir. Hayatını idame ettirebildikten
sonra imkanlar açısından sıkıntısı olmayan insan için yemek yeme eylemi bir zevk haline
gelmektedir. İnsan fizyolojik özellikleriyle yemekle doğrudan ilgilidir ve aynı zamanda
sosyal yönüyle de içinde yaşadığı kültürün etkisi altında kalarak bir yemek anlayışına sahip
olmaktadır (Beşirli 2010: 161). İster hayatta kalabilmek için ister damak zevkini tatmin
etmek için olsun yemek yeme eylemi içinde bulunduğu toplumun kültürünü yansıttığı gibi
Çatak’ın çalışmaları şöyle zikredilebilir: Çatak 1980a, 1980b, 1981, 1983a, 1983b, 1992.
Âşık Ali Çatak’ın hayatı hakkında bilgiler için bkz. Özsoy ve diğ. 1992; Erol 2016;
Şengül 1997, 2018/URL1. Ayrıca Çatak’ın hayatı ve sanatıyla ilgili hakkında yapılan şu
çalışmalara da bakılabilir: Gürlek 2009, Singil 2002, Tatar 1996, İvgin 1983, Kalkan 2015,
Özen 2003a; 2003b, Satoğlu 1982.
2
3
146
Ahmet Şükrü SOMUNCU
etrafında da bir kültür oluşturmaktadır. Yemek eyleminin gerekliliğinden sonra karşımıza
yemek pişirme eylemi çıkmaktadır. Yemek pişirmenin birçok karışık aşamaları (kapkacak,
pişirme ve bazı yapılanlar) hem sosyal hem kültürel bazı mesajları aktarır (Goode 2005:
172). Geçmişten beri süregelen bazı törenlerin / ritüellerin içinde yemek ve mutfak
kültürüne ait ögeler yerleşmiştir. İnsanın doğumundan ölümüne kadarki sürecin her
aşamasında ve geçiş noktalarında yemek kültürünün izleri dikkat çekmektedir. Sözgelimi
çocuk doğduğu zaman konuklara ikram edilenler, lohusa annenin yediği yemekler, kırk
çıkınca yenilen yemekler; düğün, asker eğlencesi, doğum günü kutlaması, özel günler,
kandillerde yenilen / ikram edilen her türlü gıdanın geçmişe ait kültür ögelerini ve geleneği
yansıttığı söylenebilir. İnsan hayatındaki önemli zamanların ve süreçlerin içinde her zaman
yemeğin yer aldığı dikkat çekicidir. Çünkü bireylerin toplumdaki konumlarının tesisinde
yiyeceklerin ve yeme pratikleri/uygulamalarının yeri büyüktür (Beşirli 2011: 150). Aynı
zamanda yemek, toplumsal bir işlevselliğe sahip olarak toplumsal dayanışmayı artırıcı
rolüyle de bilinmektedir (Sağır 2016: 2) Besin maddelerinin bazı sosyal statülerle de
ilişkilendirildiği bilinmektedir (Goode 2005: 173).
Mutfak kültürü milletler arasındaki kültür ayrılığını ifade ettiği gibi bir milletin
ortak kültür değerlerini de etrafında toplar. Sözgelimi Türk Dünyası’nda benzer yeme içme
ritüelleri veya yemek kültürü unsurları ortaklık gösterebilir.4 Hayatın her noktasında ve her
devirde yeri olan mutfak kültürüne ait ögelerin âşıklar tarafından işlenmemesi, şiirlerinde
yer verilmemesi düşünülemezdi. Bu noktada halk edebiyatının manzum ürünleri üzerinden
halkbilimi-halk edebiyatı ilişkisi ortaya çıkmaktadır.5 Âşık edebiyatında yemeklerle ilgili
çok sayıda şiirin ve özellikle yemek destanlarının varlığı bilinmektedir. Yemek kültürüne
ait ögeler mutfak kültürü başlığı altında düşünüldüğünde çok daha fazla malzeme karşımıza
çıkmaktadır. Mutfak, evlerin içinde bulunduğu şekliyle düşünüldüğünde bile kapsamı
geniş, rolü büyük bir alan olarak karşımıza çıkar. Mutfak, aile fertlerinin en fazla vakitlerini
geçirdiği bir mekân olarak kültür kodlarımız açısından önemli yere sahiptir (Oğuz 2020:
43). Edebiyat ürünlerinde de yiyecek içecekler hariç mutfaktaki her eşya-ögenin yer alması
bu yüzdendir. Aslında mutfak kültürü daha kolektif bir düzeyde daha geniş bir şemsiye
altında daha fazla üyesi bulunan bir olgu olarak düşünülebilir, beslenme kültürü ise daha alt
düzey olarak ele alınabilir (Sağır 2016: 4). Bu alt düzey ise yöre kültürleri, grup
davranışları ve kişisel tercihlerle ilgilidir.
Yemekleri konu olarak işleyen ilk manzum ürünler 14. yılda Kaygusuz Abdal ile
görülmektedir. Bunlar Simatiye olarak bilinir.6 Simatiye, yemekler hakkında yazılmış şiir
anlamındadır ve değişik ölçülerde genellikle beyitle söylenir / yazılırlar (Kaya 2008: 77).
Âşık edebiyatındaki yemek destanları içerik bakımından üç grupta toplanmaktadır: Çeşitli
yemek ve gıdaları konu edinenler; sadece bir yemeği, içeceği, tatlıyı veya meyveyi ele
alanlar; mizahî yemek destanları (Kaya 2008: 3). Bu tasnife dördüncü olarak bir yemeğin
hazırlanışını tarif eden destanlar başlığı da eklenebilir. Develili Âşık Ali Çatak’ın bu
çalışmada temel alınan Pastırma ve Mantı Destanı başlıklı destanları ikinci ve dördüncü
gruba, Yemekler Geçidi başlıklı destanı ise birinci ve üçüncü gruba girmektedir. Yemek
destanları veya yemeklerden söz eden şiirler bazı işlevler yüklenmiştir. Milli yemeklerin
neler olduğuna kaynaklık ederler. Günümüzde yapılmayan yemeklerin adını yaşatırlar.
Türk Dünyasında tören ve ritüellerde yer alan yeme içme kültürü veya mutfak kültürü ile
ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bunlardan bazıları: Baldane 2017, Durbilmez 2017b:
21-46, 201-204; Öger 2013;Öger-İnayet 2013; Özdemir 2022; Gönel Sönmez 2022.
5
Halk bilimi-halk edebiyatı disiplinlerinin ilişkisi hakkında geniş bilgi için bk. Durbilmez
2013b; 2019c: 23-34.
6
Simât: Sofra, yemek masası; sofraya gelmiş yemekler; ziyafet (Devellioğlu 2010: 1113).
4
147
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
İçerdikleri yemek adlarıyla Türk diline, ad verme (onomastik) konusunda ise Türk
halkbilimine katkı sunarlar (Kaya 2008: 7-8). Bazı yemekler içerik olarak aynı olsa da
adlarıyla birbirinden farklı olabilir. Değişik bölgelerden âşıklar adları farklı da olsa benzer
yemekleri destanlarında işleyerek ortak hafızayı gün yüzüne çıkarırlar ve farklı olduklarını
düşünen gruplarda “birliktelik ve aynılık” duygusunu uyandırarak milli birliğe hizmet
ederler. Yemek destanları unutulmaya yüz tutan yiyecekleri de işleyerek otantiklik merakı
olan insanların veya kültüre yabancı başka bireylerin dikkatini çekerek hem kültür ögelerini
tanıtırlar hem de yöre turizmine katkı sağlarlar. Bu durum son yıllarda artan gastronomi
turizmi açısından önemlidir.7 Zaten gastronomi kültürünün çıkış noktası da bir anlamda
halk mutfağıdır.
2.1. Âşık Ali Çatak’ın Yemek Destanları Üzerine Genel Bir Değerlendirme
Âşık Ali Çatak’ın şiir varlığında müstakil olarak yemekleri konu edinen üç şiir
bulunmaktadır. Bazı şiirlerin içinde de mutfak kültürüne ait ögeler bulmak mümkündür. Bu
şiirlerin nazım birimi dörtlüktür. Mantı Destanı başlıklı şiiri 11 haneli, Pastırma başlıklı
şiiri 7 haneli, Yemekler Geçidi başlıklı şiiri 8 hanelidir. Destanların üçü de hece ölçüsünün
11’li kalıbıyla oluşturulmuştur. Ayak yapılarında bazı bozukluklar bulunsa da incelenen üç
destanda “yenileme ayak” bulunmaktadır8 (Durbilmez 2020b: 120-121; 138-161).
İncelemede esas alınan üç şiirinin ayak yapısı ve ayak dizeleri tablolar üzerinden şöyle
gösterilebilir:
Tablo 1:
Şiir Başlığı
Ayak Dizeleri
Ayak Sıra Nu:
Eti, tuzu cemi tümü pastırma
1ç
Dilde destan olur gezer pastırma
2ç
Pastırma
Eşe dosta ikram olur pastırma
3ç
Kış günleri hekim olur pastırma
4ç
Çemenlerin iştah açar pastırma
5ç
Lezzetine doyum olmaz pastırma
6ç
Ecel teri döker nice pastırma
7ç
Emri Hak’tan taam seçilmiş mantı
1b
Nice davetlerde içilmiş mantı
1ç
Zarif elle yufka açılmış mantı
2ç
Kıyma döşşemeye geçilmiş mantı
3ç
Kaynar suya yavaş saçılmış mantı
4ç
Mantı
Yoğurt, salça kıymet biçilmiş mantı
5ç
Destanı
Hüsnü afiyetle içilmiş mantı
6ç
Yemeklerde başta seçilmiş mantı
7ç
Yemeklere başkan seçilmiş mantı
8ç
Sanmayın görünce kaçılmış mantı
9ç
Kıymetin çok ağır ölçülmüş mantı
10ç
7
Gastronomi turizmi ve halk mutfağı / yöre kültürü ilişkisi üzerine çok sayıda çalışma
yapılmıştır. Bunlardan bazıları: Fidan-Özcan 2019, Büyükmehmetoğlu-Oktay 2021,
Üzülmez 2021, Fidan-Alibekiroğlu 2022.
8
Ayak hakkında yapılan tartışmalar, görüşler ve geniş bilgi için şu çalışmalara bakılabilir:
Durbilmez 2018b; 2020a: 85-145; 2020b: 118-161, Günay 1990, Özarslan 2001: 145-159.
148
Ahmet Şükrü SOMUNCU
Yemekler
Geçidi
Diyardan diyara uçulmuş mantı
11ç
Onun da taşını seçmek isterim
Sofrayı terk edip kaçmak isterim
Onu da kökünden biçmek isterim
Onun da suyundan içmek isterim
Bu anda kendimden geçmek isterim
Bununla hududu geçmek isterim
Yalnız yağlıca yemek isterim
Bunların yanından geçmek isterim
İçimden bir sitem seçmek isterim
1b
1ç
2ç
3ç
4ç
5ç
6ç
7ç
8ç
İncelenen üç destanın dörtlüklerinde yarım, tam ve zengin kafiyelere rastlanır
(Durbilmez 2019b: 109).
Develili Âşık Ali Çatak şiirlerinde yerel sözcük ve söyleyişlere çok yer
vermiştir. Bu durum, geleneğe uygun bir üslûbunun olduğunu göstermektedir. Çünkü
âşıklar, bireysel özelliklerinden daha çok ortak kültürün özelliklerini temsil ederler
(Durbilmez 2016: 14). Âşık Ali Çatak da doğup büyüdüğü ve yetiştiği ilçenin dil
özelliklerinden bağımsız değildir. Âşığın bu tutumu dinleyici / okuyucu ile arasındaki
iletişimi güçlendirmektedir. Çünkü dinleyici / okuyucu kitle âşıkta kendinden kesitler
bulmakta ve işlenen konu ilgisini çekmese bile işleyiş tarzına ilgi gösterebilmektedir. Kaldı
ki Çatak’ın işlediği konular da yereldeki kitlenin ve geleneğin uzak olduğu konular
değildir. Bu bilgilerden yola çıkılarak Âşık Ali Çatak’ın üslûp açısından başarılı bir
temsilci olduğu düşünülmektedir. Şiirlerinden örnekler verilerek konu pekiştirilebilir:
Kimyonun ilminden terbiye alır / Uzun müddet cerde asılı kalır / Yüzüne baktıkça aklımı
alır / Kış günleri hekim olur pastırma. Bu dörtlükte cer sözcüğü yerel bir kullanım
örneğidir. Pastırmanın yapımından bahsedilen bu dörtlükte pastırmanın kurutulması
sırasında ağaç bir çubuğa/değneğe asıldığı söylenmektedir. Yörede buna cerek de
denilmektedir. Cer, derleme sözlüğünde (DS II, 2009: 883) ağacın meyveli dalı olarak
geçmektedir. Kıyma döşşemeye geçilmiş mantı dizesinde ise döşe- fiilindeki ş sesi
ikizleşerek döşşe- hâline gelmiştir. Bu da yerel kullanımın yansımasıdır. Aynı ağız özelliği
şu dizede de görülmektedir: Beş on dakka dinlenmeye verilir. Fasulye sözcüğü de şu dizede
yerel ağızdaki kullanımıyla yer almaktadır: Yemekler içinde hastır fasulya. On bir lira acı
soğan / Pişman anasından doğan / Eflasiyon bizi boğan / Gel de yaşa be hey kardaş. Bu
dörtlükte de eflasiyon olarak kullanılan enflasyon sözcüğü dikkat çekmektedir. Ayrıca
eleştirel bir üslûp takınıldığı da görülmektedir. Yürü- fiili de şu dizede yörü- biçimindedir:
Türkmenleri göçü çekip yörüdü.
2.2. Destanlarda Mutfak Kültürüne Ait Unsurlar (İçerik Çözümlemesi)
Pastırma, dana etinden yapılan ve çeşitli aşamalardan geçirilerek üretilen
baharatlı ve acı bir yiyecektir. Kayseri ile özdeşleşen bu ürün Sivas ve Kastamonu gibi iller
ile de anılmaktadır. Kayseri Pastırması aynı zamanda Coğrafi işaretli bir kültür ögesidir.9
Âşık bu baharatları muteber bulmaktadır: Şu beş baharattır bizce muhteber / Çemen, tarçın,
kimyon, sarımsak, biber (Gürlek 2004: 83). Dillerde efsaneleşmiş Lokman Hekim ile de
Kayseri Pastırması, Kayseri Ticaret Odası tarafından 2002 yılında pastırma / işlenmiş ve
işlenmemiş et kategorisinde tescil ettirilmiştir (URL2).
9
149
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
pastırmayı ilişkilendirir: Lokmanın ruhundan getirir haber. (Gürlek 2004: 83). Pastırma,
her şeyiyle şifa kaynağıdır: Eti, tuzu cemi tümü pastırma. (Gürlek 2004: 83).
Pastırmanın yapılışı temel olarak sekiz aşamaya dayanmaktadır.10 Bu aşamalar
âşığın dilinin çevikliğiyle şöyle özetlenmektedir: Bunlar macun olur kıvama girer / Usta
bunu etin yüzüne sürer / Satışa arz olur kıymete erer / Dilde destan olur gezer pastırma.
(Gürlek 2004: 83). Görüldüğü gibi pastırmanın yapım aşamasından bahsedilmiş ve
ekonomik değerinden ve kıymetinden söz edilmiştir. Pastırmanın geçmişi çok eskilere
dayanmaktadır. Fakat bunu kesin bir tarihe dayandırmak şimdilik mümkün
görünmemektedir. Özkan, pastırma adlı bir yiyeceğe 16. yüzyıl kaynaklarında rastlandığını
aktarmaktadır (2013: 47).11 Âşık da pastırmanın bu kadimliğinden haberdardır: Tarihin
bilen yok uzun aşama. (Gürlek 2004: 83). Pastırma acı olduğu için iştah açıcı özelliğiyle
bilinmektedir: Baharatı iştah verir yaşama (Gürlek 2004: 83). Pastırma günümüzde olduğu
gibi geçmişte de kıymetli bir yiyecek olmuştur. Evliya Çelebi şunları söylemektedir: “lahmı kadîd (kurutulmuş et) nâmıyle şöhret bulan kimyonlu ve bahârlı sığır pasdırması ve
mümessek (misk kokulu) et sucuğu rub’-ı meskûnda (yeryüzünde) yokdur. Pâdişâhlara
hedâyâ gider.” (1999: III/108’den akt. Özkan 2013: 50). O devirde de padişahlara hediye
götürülecek kadar değerli olan bu yiyecekten Âşık Çatak da benzer biçimde bahsetmiştir:
Kahvaltıda ağa, beye paşama / Eşe dosta ikram olur pastırma (Gürlek 2004: 83)
Pastırmada bulunan her baharatın aslında bir işlevi vardır. Kimisi lezzet verir kimisi
bozulmasını geciktirir kimisi de eti yumuşatır. Âşık, kimyonun eti terbiye ettiğini söyler ve
cer adı verilen ağaç çubuğa asılarak kurutulduğunu anlatır. Bu sırada pastırmaya bir övgüde
de bulunarak aklı baştan alıcı olduğunu söyler: Kimyonun ilminden terbiye alır / Uzun
müddet cerde asılı kalır / Yüzüne baktıkça aklımı alır / Kış günleri hekim olur pastırma
(Gürlek 2004: 83). Pastırma yapımında kullanılan etin seçimi önemlidir. Dananın her
bölgesinden pastırmaya uygun et çıkmaz. Daha çok yumuşak olan bölgelerin seçilmesi
pastırmanın daha yumuşak olması için gereklidir. Âşık bunu da hatırlatmaktadır: Kuş
gömünden12 olur bunun alası (Gürlek 2004: 83). diyerek iyi pastırmanın tarifini yapar.
Geleneksel bir yer sofrası tasvirinde bulunup pastırmanın nasıl yenmesi gerektiğini ve nasıl
daha güzel hazırlandığını dile getirir: Yumurtayla olur güzel tavası / Bağdaş kurup seni
yesem doyası / Çemenlerin iştah açar pastırma (Gürlek 2004: 83). Âşık, teşbih sanatından
yararlanmış, pastırmayı allı geline benzetmiştir: Allı gelin gibi vitrinin süsü (Gürlek 2004:
84). Bu teşbihten kasıt yine pastırmanın değerini ortaya koymak içindir. Âşık anlatımına bir
de kutsiyet katmak istemiş, pastırmayı mübarek olarak nitelendirmiştir: Mübareğin pek hoş
olur pidesi / Lezzetine doyum olmaz pastırma (Gürlek 2004: 84).
Âşık, Pastırma başlıklı şiirinin bitiriş dörtlüğünde pastırmayı methettiğini, her
türlü derde deva olduğunu söylemiştir: Âşık Çatak methin ederse bir de / Devadır mübarek
her türlü derde (Gürlek 2004: 84). Pastırmanın acılı bir yiyecek olmasını da mübalağa
sanatı üzerinden ifade etmiştir: Doya doya yesem bulduğum yerde / Ecel teri döker nice
pastırma (Gürlek 2004: 84).
Âşık Ali Çatak’ın bir şiiri de Mantı Destanı başlıklıdır. Mantı, Türk kültürünün
özgün ve kadim yemeklerindendir. Türk Dünyası’nda mantıyı bazı değişikliklerle de olsa
ortak bir kültür ögesi olarak bulmak mümkündür. Türkiye’de ise bu kültür ögesi bazı illerle
özdeşleşmiştir. Sözgelimi Kayseri Mantısı, Sinop Mantısı ülke genelinde ün yapmıştır.
Bu aşamalar hakkında geniş bilgi için bk Özkan 2013: 50-51.
Pastırmanın bu devirlerde yer aldığı kaynaklar ve geniş bilgi için bk. And 2011: 159-177.
12
Pastırmanın fileto bölümü (URL3).
10
11
150
Ahmet Şükrü SOMUNCU
Nitekim Kayseri Mantısı Türk Patent Kurumu’ndan mahreç işareti almıştır. 13 Bir kültür
ögesinin çeşitli iller ve bölgelerce daha çok sahiplenilmesi o ürün için de kültür açısında da
olumlu bir durumdur. Çünkü şehirler arasında bir rekabet oluşmakta ve ürünün kalitesi her
zaman korunmaya ve hatta daha da artırılmaya çalışılmaktadır. Kültür açısından da söz
konusu ürün ortak hafızaya daha iyi kazındığı ve uluslararası platformlarda adını daha çok
duyurduğu için olumluluk ifade eder. Bir kültür ürününün birden çok şehir tarafından
sahiplenilmesi kültür içi rekabet ve kültürel sahiplenme olarak adlandırılabilir. Ali Çatak da
bu kültürel sahiplenmeyi Mantı Destanı başlıklı şiiriyle göstermektedir. Dinlen dostlar bir
mantının methini / Emri Hak’tan taam seçilmiş mantı / Gez ara bul süt danası etini / Nice
davetlerde içilmiş mantı (Tatar 1996: 43). Âşık, dinleyiciye / okuyucuya seslenerek şiirin
giriş bendine başlamaktadır. Mantı yemeğine bir kutsiyet katma çabası dikkat çekicidir.
Allah katında seçilmiş bir yemek olduğu söylenerek buna işaret edilmiştir. Daha sonra
mantının yapılış sürecini en başından anlatmaya koyulmuştur: Kunduraya yumurtalar
kırılır / Geniş kabda emek verip yuğrulur / Bezi14 olur oklavaya sarılır / Zarif elle yufka
açılmış mantı. (Tatar 1996: 43). Hamuru hazırlanıp yufkalar halinde açıldıktan sonraki
aşama ise şöyle anlatılır: Yufka hemen bir tahtaya serilir / Kare kare sıra kesmeye gelir /
Mahir olan onu kesmeyi bilir / Kıyma döşşemeye geçilmiş mantı (Tatar 1996: 43). Mantı, el
emeği ve ustalık isteyen bir yemektir: Usta eller sıkma yapar dürülür / Beş on dakka
dinlenmeye verilir (Tatar 1996: 43). Mantının kıymalı, peynirli, patatesli gibi çeşitleri
vardır. Bunların her biri de içinde başka ürünlerle harmanlanarak hazırlanır. Daha sonra da
pişmeye hazır hale getirilir: Olanca navale gelir derilir / Kaynar suya yavaş saçılmış mantı
(Tatar 1996: 43). Yöreden yöreye mantının sunum şekli farklılık gösterebilmektedir.
Kayseri yöresinde çoğunlukla sarımsaklı, yoğurtlu ve salçalı olarak tercih edilmektedir.
Âşık Çatak’ın şu dizeleri de bu yönde bilgiler vermektedir: Pişme kıvamına tamam gelince
/ Tencereden tabaklara bölünce / Sarımsak döğülür kayet iyice / Yoğurt, salça kıymet
biçilmiş mantı (Tatar 1996: 43). Âşık şu dizelerde de kendi tercihlerini ve damak zevkini de
ekleyerek mantıya katılan başka ürünlerden bahsetmekte ve bunların lezzetini herkesin
anlayamayacağını iddia etmektedir: Karabiber, sumak tuzu ekilir / Süslenir tabakla sofraya
gelir / Mantıdan anlayan lezzetin bilir / Hüsnü afiyetle içilmiş mantı. (Tatar 1996: 43).
Âşık şu dizelerde mantıyı överken başka yiyeceklerle kıyas yoluna başvurmakta, mantının
mübarek olduğunu yinelemekte ve mantıya ayrıcalık vermektedir: Mübarek tahama kıymet
biçilmez / Bal kaymak gelse de ondan geçilmez / Yemeklerde başta seçilmiş mantı (Tatar
1996: 43). Kültür unsurlarının aktarılmasında törenlerin ve törensel yemeklerin yeri
büyüktür (Beşirli 2011: 139). Bu durum özel günler için de geçerlidir. Mantıyı da bu
bağlamda düşünmek aktarılan bir kültür ögesi ve geleneğin aktarılmasını sağlayan bir unsur
olarak ele almak gerekir. Âşığa göre mantı, Düğün, bayram her davete ulaşır (Tatar 1996:
44).
Hakiki Kayseri mantısının bir kaşığa 40 tane sığması gerektiği düşünülür. 15 Bu
düşünce bir kaşığa üç-beş mantının sığması şeklinde de tezahür edebilir. Âşık da şu
dizesinde söz konusu anlayışı işaret etmiş olabilir: Üçünü, beşini bir kaşık taşır (Tatar
1996: 44). Yemeklerin lideri olarak gördüğü mantıyı kişileştirmiş ve teşhis sanatından
böylece yararlanmıştır: Yemeklere başkan seçilmiş mantı (Tatar 1996: 44). Mantının
Kayseri Mantısı, Kayseri Ticaret Odası tarafından 2009 yılında Mantı / Yemekler ve
Çorbalar kategorisinde tescil ettirilmiştir (URL4).
14
Yufka açmadan önce, hamurun ayrıldığı toparlakların her biri (DS I 2009: 649).
15
Bu düşünce ise şundan kaynaklanmaktadır: Geçmiş yıllarda Kayseri’de kaynanalar gelin
adayı olarak gördükleri birinden mantı hazırlamasını istermiş. Şayet hazırlanan mantılar bir
kaşığa 40 adet sığacak şekildeyse gelin adayı başarılı bulunurmuş (Akkor 2019: 63-64).
13
151
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
çeşitlerini sayan âşık burada yine mantıya kutsiyet yüklemeye çalışmaktadır. Mantının
ustası ve piri olarak Havva ana adı anılmaktadır. Böylece mantının kökenini çok daha
eskilere dayandırmış olmaktadır: Kıymalı, peynirli nice türü var / Yemekler yanında başta
yeri var / Havva ana gibi usta piri var / Sanmayın görünce kaçılmış mantı (Tatar 1996:
44). Âşık buraya kadar yaptığı övgülere bir başka boyut katmakta ve mantıyı bir jürinin
bulunduğu masaya getirmektedir. Bu masada eğer söz sahibi olursa mantının kıymetini çok
ağır biçimde ölçeceğini ifade etmiştir: Türlü yemek bir masaya derilse / Jüri teşkil olsa
karar verilse / Şansıma gereken ödev gelirse / Kıymetin çok ağır ölçülmüş mantı (Tatar
1996: 44).Mantı, âşığa göre çok kıymetli, yemeklerin çeşnisi ve her diyarda şöhretli bir
yemektir: Âşık Çatak mantı eyledi methin / Vezine vurulsa ağır kıymetin / Yemeklere çeşni
adın şöhretin / Diyardan diyara uçulmuş mantı (Tatar 1996: 44).
Âşık Ali Çatak’ın Yemekler Geçidi başlıklı destanı içinde birçok yeme-içme
ögesi barındıran yer yer de mizahi üslûpla bunları işleyen bir şiirdir. Âşık tarzı destancılık
geleneğinde mizaha ait konulara veya çeşitli konuların mizahi bir üslûpla işlenmesine sık
rastlanmaktadır.16 Bu durum yemek destanlarında da görülmektedir. Çatak’ın mizahi üslûbu
destanın başlama dörtlüğünde hemen göze çarpmaktadır: Yemekler içinde hastır fasulya /
Onun da taşını seçmek isterim / Bulgur pilavı da çıktığı zaman / Sofrayı terk edip kaçmak
isterim (Çatak 1974: 65). Dörtlüğünde âşığın fasulye yemeğini ne kadar sevse de içinden
taş çıkmasından şikâyetçi olduğu anlaşılmaktadır. Bulgur pilavını tercih etmemesini ise
sofradan kaçma isteğini belirterek mizahi bir üslûpla dile getirmektedir. Aynı üslûbu şu
dörtlükte de sürdürür: Karnabahar yiyen döner şaşkına / Soğan çıkarmayın Allah aşkına /
Benim kahrım şu ıspanak düşküne / Onu da kökünden biçmek isterim (Çatak 1974: 65).
Börülceyi yerel söyleyişle kullanan âşık, fasulye ile börülceyi akraba ilişkisine sokması,
patatesten bahsederken argoya başvurması da mizah yaratmada âşığı başarılı kılmakta
denilebilir: Nerde kaldı bürücenin iyisi, / Eşek fasulyası onun dayısı / Çağırttırın şu patates
deyusu / Onun da suyundan içmek isterim (Çatak 1974: 65). Âşık sevmediği veya tercih
etmediği yemekleri sıralarken mübalağa sanatına başvurarak sözü kuvvetlendirmek
istemiştir: Sevilmeyen varsa o da papara17 / Görünce içerim hep olur yara / Kesede
kalmadı, metelik para / Bu anda kendimden geçmek isterim (Çatak 1974: 66). Ayrıca bu
dörtlükte maddi bir sıkıntıdan bahsedildiği görülmektedir. Âşık, destanında sevmediği
yemekleri söylediği gibi sevdiği veya daha çok tercih ettiği yemekleri de dile getirir.
Pilavın, âşığın sevdiği bir yemek olarak yer almakta ve âşık pilavı bir şartla istemekte ve bu
yolla mizah yaratmaktadır: Her gün çıkarsalar pirinç pilavı / Sakının hoşafsız olmasın yanı
/ Kıymalı makarna eratın canı / Bununla hududu geçmek isterim (Çatak 1974: 66). Âşık,
destanın bundan sonraki kısmında ekonomik sıkıntılardan daha çok bahsetmektedir.
Sözgelimi şu dörtlükte şekere insan özelliği yükleyerek teşhis sanatını ortaya koymakta
aslında şekerin zor bulunduğunu işaret etmektedir. Âşık maddi konulardan dertli olduğunu
kast ederken yemek yeme isteğini de sürdürmektedir: Şeker küsmüş bize kileri gezer /
Bulama eratın canını ezer / Daha bu kalemim çok dertler yazar / Yalnız yağlıca yemek
isterim (Çatak 1974: 66). Şu dörtlükte artık ekonomik darlığın etkileri yoğunlaşmıştır.
Âşık, zeytinden yoksun olunduğunu ve çorbada tane bile bulunamadığını dile
getirmektedir: Selâm vermez oldu zeytin tanesi / Bundan iyi biraz kaşar hanesi / Yokladım
Âşık şiirinde ve âşık tarzı destanlarda mizahın yansıması ve gelenek-mizah ilişkisi
hakkında geniş bilgi için bk. Alay 2019, Güvenç 2015, Şahin 2014, Sevindik 2017.
17
Papara veya Popara (Ekmek makarnası, Ekmek mantısı) Türkiye ve diğer bazı Balkan
ülkelerinde geleneksel olarak yapılan bir yemek çeşididir. Batı Marmara'da papara, doğu
Marmara'da ve batı Karadeniz'de ekmek makarnası olarak adlandırılır (URL5).
16
152
Ahmet Şükrü SOMUNCU
yokmuş çorbanın tanesi / Bunların yanından geçmek isterim (Çatak 1974: 66). Her ne
kadar yaşadığı devirden ve şartlardan şikayet etse de âşık burada gönlü geniş bir üslûba
yönünü çevirmiştir. Düşmanlar boşa sevinmesin, yeter ki millet var olsun anlayışıyla şiirini
bitiren âşık şiir boyunca söylediklerinden ötürü gülünmesini de istememektedir:
Düşmanlarım muradına ermesin / Allah milletime zeval vermesin / Çatağ’ın sözüne kimse
gülmesin / İçimden bir sitem seçmek isterim (Çatak 1974: 66). Genel olarak bu destan
değerlendirildiğinde âşık çeşitli yiyeceklerden bahsetmiş yeri geldiğinde eleştirel bir tavırla
devrindeki zorluklara değinmiş ve hemen hemen her dörtlükte de mizahi bir üslûp ortaya
koymaya çalışmıştır. Yemek destanlarında bu üslûp karakteristik bir özellik denilse yeridir.
Âşık Ali Çatak’ın yemek destanı olarak nitelenen üç şiiri dışında başka konuları
işlediği bazı şiirlerinde de mutfak / yemek kültürü ögelerine rastlamak mümkündür.
Sözgelimi ekonomiden ve hayat pahalılığından şikâyet ettiği bir şiirinde soğanın fiyatını
söyler: On bir lira acı soğan (Tatar 1996: 13). Aynı şiirde pırasayı dahi alamadığından
şöyle yakınır: Selam vermez hiç pırasa (Tatar 1996: 13). Şu dörtlükte bir doğa tasviri
yapılmakta ve son dizede dağlarda kendiliğinden yetişen yörede yemlik olarak bilinen
bitkiden söz edilmektedir. Doğal köy yaşamı betimleyici bir anlatımla özendirilmeye
çalışılmaktadır. Yemlikten sonra ekmek ve balı da sıralamıştır: Elvan çiçek reha kokar
kırında / Nice hikmet vardır Hakk’ın sırrında / Köylüm arpa, bostan eker durumda / İştah
çeker yemlik, ekmek, bal şimdi (Çatak 1985: 26). Aynı şiirin bitiriş dörtlüğünde de yine
yörede yetişen pezik adlı sebze, domates, bakla, pilav, ayran ve yeşil soğan gibi yiyecekler
zikredilmektedir: Yollara düşerler erken sabahla / Eker sebze, pezik, domates, bakla / Çok
bahar geçirdin Âşık Çatakla / Pilav, ayran, yeşil soğan bol şimdi (Çatak 1985: 26). Bunlar
üzerinden de eskiye özlem ve otantiklik ilgisi sezilmektedir.
SONUÇ
İnsan için vazgeçilmez ve hayati öneme sahip olan yemek yeme eylemi etrafında
geniş bir kültür oluşmuştur. Bu kültüre ait ögelerin edebiyat ürünlerinde yer aldığı
bilinmektedir. Âşık edebiyatının temsilcileri de yüzyıllardan beri eserlerinde yiyecekiçecekleri ve bunlar etrafında oluşan kültür ögelerini işlemişlerdir. Develili Âşık Ali
Çatak’ın şiirlerinde de mutfak kültürü / yiyecek-içecek kültürüne ait unsurlar
bulunmaktadır. Bu çalışmada Çatak’ın yemek kültürüyle ilgili şiirlerinden örnekler
verilerek müstakil olarak yiyecek-içeceklerden bahsettiği üç şiiri ayrıntılı olarak
incelenmiştir. Bu şiirler destan biçiminde söylenmiş / yazılmıştır ve yemek destanı olarak
kabul edilmelidir. Söz konusu destanlardan ikisi Kayseri’ye özgü olan yiyeceklerden, mantı
ve pastırma konuludur. Bunların kökenleri, yapılış aşamaları, nasıl yendikleri, hangi
zamanlarda yendikleri ve kimler tarafından hazırlandığı gibi pek çok husus bu şiirlerde yer
almaktadır. Buradan hareketle âşıkların kültür taşıyıcısı kimlikleri bir kez daha
anlaşılmaktadır. Bu yiyeceklerle ilgili kültür ögeleri gelecek nesillere âşık şiiriyle de
aktarılmaktadır. Âşık Ali Çatak’ın şiirlerinde bir yönüyle tarihe vesika olabilecek
unsurların olduğu söylenebilir. İşlediği konularda kullandığı mizahi üslûp da söz konusu
bilgilerin ve kültürel ögelerin en doğal haliyle şiirde yer almasını sağlamıştır. Bu yüzden
belki de başka yazılı kaynaklarda bulunmayan veya az bulunan birtakım bilgiler ilerde bu
şiirlerden elde edilebilir. Bu dikkatle âşık edebiyatı çalışmalarında yemek kültürü ve başka
konular bu bakış açısıyla incelenmeli aynı zamanda üslûp çalışmalarıyla da âşıkların
işlediği konular arasındaki her ayrıntı ortaya çıkarılmalıdır. Bu çalışma sonucunda Develi
yöresi âşıklık geleneğinin önemli bir temsilcisi olan Âşık Ali Çatak’ın şiirlerinde mutfak
kültürünü nasıl işlediği ortaya konmuştur.
153
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
KAYNAKÇA
Akkor, Y.E. (2019). Geçmişten Geleceğe Kayseri Mutfağı, Kayseri: Kayseri Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları.
Alay, O. (2019). “Mizah Ve Halk Şiiri Mizahın Türk Halk Şiirindeki Yansıması”, Türk
Dili, C.117, S.809, s.84-92.
Alptekin, A.B. (2019). Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı, Ankara: Akçağ Yayınları.
Altınkaynak, E. (2019). Anlatımlara-Derlemelere Dayalı Halk Kültürü Makaleler, Ankara:
Kültür Ajans Yayınları.
And, M. (2011). 16. Yüzyılda İstanbul Kent – Saray – Günlük Yaşam, İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Arı, B. (2015). “Âşık Şiirinde Toplumsal Eleştiri”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.12, S.32, s.262-284.
Artun, E. (1996). Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymanî,
Adana: İl Kültür Müdürlüğü.
Baldane, O. (2017). “Türkler Nasıl Yemek Tarifi Verir? “ Türk Dünyası İncelemeleri
Dergisi, 17 (2) , 265-278.
Bekki, S. (2016). “1980 Sonrası Âşık Şiirinde Siyasi Söylemler”, Journal of Turkish
Language and Literature, Volume:2, Issue: 1, Winter 2016, s.51-66.
Beşirli, H. (2011). “Türk Kültüründe Güç, İktidar, İtaat Ve Sadakatin Yemek Sembolizmi
Esasında Değerlendirilmesi”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Veli Araştırma
Dergisi, S.58 s.139-152.
Beşirli, H. (2010). "Yemek, Kültür ve Kimlik". Milli Folklor, 11/87, 159-169.
Büyükmehmetoğlu, N. - Oktay, K. (2021). “Yöresel Mutfağın Turistik Ürün Olarak
Pazarlanması: Kastamonu Örneği”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Turizm Fakültesi Dergisi, 24 (2) , 241-259.
Çatak, A. (1980a). “Seyranî’den Derlemeler”, Erciyes, yıl.3, s.35.
Çatak, A. (1980b). “Âşık Derviş Osman” Erciyes, yıl.3, s.30-31.
Çatak, A. (1981). “Erkiletli Âşık Hasan’ın Destan-ı Kebiri Değil, Develi’li Seyranî’nin
İnsanlığın Yaradılış İlm-i Hikmet Destanı” Erciyes, yıl.4, s.8.
Çatak, A. (1983a). “Seyranî” Üzerine Derleme ve Toplamalar”, Erciyes, yıl.6, s.65.
Çatak, A. (1983b). “İncili Çavuş Hakkında”, Erciyes, yıl.6, s.63.
Çatak, A. (1992). Bütün Yönleriyle Seyrani, İstanbul: Bayrak Yayıncılık.
Çatak, A. (1974). Erciyes’ten Anadolu’ma, Ankara: Fon Matbaası.
Çatak, A. (1985). Derdin Derdim Anadolu, (Hzl. Abdullah Satoğlu), Osmanlı Matbaası.
Çetin, İ. (2020). Türk Halk Hikâyeciliği-Türkiye Sahası, Ankara: Nobel Yayın.
Çınar, A. A. (2005). Halil İbrahim Sofrası (Yemek, Yiyecek ve İçecek Üzerine Halk Şiirleri
İnceleme-Metin), İstanbul: Kitabevi.
Çınar, A.A. (1990). “Yiyeceklerle İlgili Bazı Şiirlerde Davranışlar ve Tercihler”, Türk Halk
Kültürü Araştırmaları, 1990/1, Türk Mutfağı Özel Sayısı, Kültür Bakanlığı, s.55.
Çınar,
A. A. (1991). “Yiyecek Ve İçeceklerle İlgili Halk Şiirleri”
Türk Halk
Kültüründen Derlemeler, Ankara: Kültür Bakanlığı Halk Kültürü Araştırma
Dairesi Yayınları, s.45-51.
Devellioğlu, F. (2010). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitabevi
Yayınları.
Durbilmez, B. (1998). Taşpınarlı Halk Şairleri, Kayseri: Geçit Yayınları.
Durbilmez, B. (1999). Kayserili Halk Şairlerinin Şiirlerinde Kıbrıs, Kayseri: Geçit
Yayınları.
154
Ahmet Şükrü SOMUNCU
Durbilmez, B. (1999b). “Âşık Veysel'in Kayserili Ozanlara Etkileri”, Folklor / Edebiyat,
5/19, 155-179.
Durbilmez, B. (2000). “Tarihî Olay-Edebî Metin İlişkileri Bağlamında Kıbrıs Konulu Âşık
Tarzı Şiirler Üzerine Bir Değerlendirme” Proceedings of the Third Internatioal
Congress for Cyprus Studies, Volume:2 Linguistics & Literature. Doğu Akdeniz
Üniversitesi Yayınları, 87-105.
Durbilmez, B. (2000b). Âşık Meydânî, Hayatı- Sanatı- Şiirlerinden Örnekler, Kayseri:
Laçin Yayınları.
Durbilmez, B. (2007). “Âşık Tarzı Şiirlerde Sözlü Tarih (Kayserili ve Yozgatlı Âşıkların
Şiirlerinden Örneklerle)”. II. Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi
Şöleni (10-12 Nisan 2006)- Bildiriler, Kayseri, 299-317.
Durbilmez, B. (2007b). Ozan Gürbüz Değer, Hayatı- Sanatı- Şiirlerinden Örnekler,
Ankara: Kültür Ajans Yayınları.
Durbilmez, B. (2010), “Âşıklık Geleneklerinde Saz”, Millî Folklor, 11 / 85, s.148-158.
Durbilmez, B. (2013). “Tarihȋ Gerçeklerin Âşık Edebiyatına Yansıması Bağlamında Türk
Mukavemet Teşkilatı ve Kıbrıs Mücahitleri”. Folklor/Edebiyat, 76, 173- 193.
Durbilmez, B. (2013b). “Halk Bilimi Araştırmalarının 100. Yılında: "Halk Bilimi" ile
"Edebiyat"ın Ortak Alanları ve "Halk Edebiyatı" Üzerine Bir Değerlendirme”.
Millî Folklor, 99, 101-112.
Durbilmez, B. (2014). “Yozgatlı Halk Şairlerinin Diliyle Kıbrıs”, Prof. Dr. Ali Çelik
Armağanı, (Haz. C. Gökşen,), Akçağ Yayınları, 139-266.
Durbilmez, B. (2014b). Karslı Âşık Murat Çobanoğlu/ Hayatı, Sanatı ve Eserleri, Kayseri:
Kardeşler Matbaası.
Durbilmez, B. (2016), Âşık Hasretî’nin Atışma Sanatı Üzerine Bir İnceleme, Ankara: Lâçin
Yayınları / Bizim Büro Matbaası.
Durbilmez, B. (2017a), Gelenekli Türk Anlatıları-1, İstanbul: Ötüken Yayınları.
Durbilmez, B. (2017b). Türk Dünyası Kültürü -1, İstanbul: Ötüken Yayınları.
Durbilmez, B. (2018a), Âşık Edebiyatı ve Taşpınarlı Halk Şairleri, Ankara: Akçağ
Yayınları.
Durbilmez, B. (2018b), “Türkiye Sahası Âşık Edebiyatında ‘Ayak’ Terimleri, Sorunlar ve
Öneriler”, Yeni Türkiye / Türk Dili Özel Sayısı-I, 24/99, s.155-165.
Durbilmez, B. (2019a). Türk Dünyası Kültürü -2, İstanbul: Ötüken Yayınları.
Durbilmez, B. (2019b). Derviş Tarzı Türk Edebiyatı ve Sıdkı Baba Dîvânı, İstanbul: Bilge
Kültür Sanat Yayınları.
Durbilmez, B. (2019c). Türk Kültür Coğrafyası, Halk Bilimi ve Edebiyat Araştırmaları,
İstanbul: Ötüken Yayınları.
Durbilmez, B. (2020a). Âşık Edebiyatında Şiir Sanatı- Hasretî’den Örneklerle, Ankara:
Akçağ Yayınları.
Durbilmez, B. (2020b). Âşık Türkmenoğlu- Hayatı, Sosyo-Kültürel Çevresi, Âşık
Edebiyatındaki Yeri, Şiir Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler (2. Baskı), Ankara:
Akçağ Yayınları.
Durbilmez, B. (2021). Çanakkale Destanları: Yozgatlı Ozanlardan Örnekler Üzerine Bir
İnceleme, Ankara: Ürün Yayınları.
Erol, Y. (2016). Develili Âşık Ali Çatak Hayatı, Şiir Sanatı ve Eserleri, Kayseri: ERÜ SBE
YLT.
Fidan, S.- Özcan F. (2019). “Gastronomi Kenti Gaziantep’te Özel Gün Yemekleri Üzerine
Bir Araştırma”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C12, S.67, s.65-80.
155
Kültür Taşıyıcısı Olarak Âşıkların Dilinde Mutfak Kültürü
Fidan, S.-Alibekiroğlu, S. (2022). “Gastrodiplomasi Ve Hatay Mutfağı: Yaratıcı Şehir
Hatay’ın Gastrodiplomatik İmkânları”, Uluslararası Halk Gastronomisi
Sempozyumu (27-31 Ekim 2022 Hatay), “Halk Gastronomisi”, ed: Aça ve diğ.,
Motif Vakfı Yayınları, İstanbul, s.831-848.
Goode, J. (2005). “Yemek.” Çev. Fatih Mormenekşe. Millî Folklor, 67, 172-176.
Gönel Sönmez, T. (2022). “Uygur Halk Mutfağında Tören Yemekleri”, Uluslararası Halk
Gastronomisi Sempozyumu (27-31 Ekim 2022 Hatay), “Halk Gastronomisi”, ed:
Aça ve diğ., Motif Vakfı Yayınları, İstanbul, s.141-160.
Günay, U. (1990). “Halk Şiirinde «Ayak» Konusunda Düşünceler”, Millî Folklor, I, 2, 8:
32-34.
Günay, U. (2011). Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara: Akçağ
Yayınları.
Gürçayır Teke, S. (2020). “Gerçek Ozan Kimdir Diye Sorarsan/Çağına Tanıklık Eden
Kişidir: Âşıkların Toplumsal Rolleri Açısından Koronavirüs Konulu Şiirleri”,
Millî Folklor, 16 (127), 5-17.
Gürlek, A. (2009). Develili Şairler ve Yazarlar, Kayseri: Vatan Yayınları.
Gürlek, A. (2004). Develi Mutfak Kültürü, Develi:.Develi Belediyesi Kültür Yayınları.
Güvenç, A. Ö. (2014). “Örnekleriyle Âşık Şiirinde Kore Savaşı”, Atatürk Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.53 (Aralık), s.125-162.
Güvenç, A. Ö. (2015). Âşık Tarzı Şiir Geleneğinde Mizahi Destanlar, Ankara: Gece
Kitaplığı.
Halıcı, F. (1990). Halk Şairlerinden Yemek Destanları, Ankara: Güven Matbaası.
İvgin, H. (1983). “Seyranî Delisi Âşık Ali Çatak” Erciyes, yıl.6, s.65.
Kalkan, E. (2015). “Ali Çatak”, Kayseri: Kayseri Ansiklopedisi, Kayseri Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları.
Kaya, D. (1996). Âşık Sefil Selimî- Çobanın Can Pınarı, Sivas: Dilek Matbaası.
Kaya, D. (2008). “Halk Edebiyatında Yemek Destanları”, Motif Akademi Halkbilimi
Dergisi, 1 (1) , 77-90.
Kaya, D. (2010). Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Ankara: Akçağ
Yayınları.
Kızıldağ, H. & Kızıldağ, F. (2019). “İcradan Karikatüre: Âşıklık Geleneği”, Kesit Akademi
Dergisi , (21) , 274-288.
Köktürk, Ş. (2011). Samsunlu Âşık Kemalî Bülbül, Hayatı, Sanatı ve Şiirleri, Samsun:
İlkadım Belediyesi.
Köprülü, M. F. (2004). Edebiyat Araştırmaları 1, Ankara: Akçağ Yayınları.
Oğuz, M.Ö. (2020). Paldır Kültür Kentleşmeler, Ankara: Geleneksel Yayınları.
Öger, A. & İnayet, A. (2013). “Uygur Türklerinde Ölüm İle İlgili İnanış ve Adetler”,
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi , (2) , 49-64.
Öger, A. (2013). Uygur Türklerinde Törenler ve Bayramlar, Ankara: Grafiker Yayınları.
Özarslan, M. (2001). Erzurum Âşıklık Geleneği, Ankara: Akçağ Yayınları.
Özdemir, Ö. (2022). “Türk Dünyası Destanlarındaki Geçiş Dönemi Uygulamalarında
Yeme-İçme Kültürü”, Uluslararası Halk Gastronomisi Sempozyumu (27-31
Ekim 2022 Hatay), “Halk Gastronomisi”, ed: Aça ve diğ., İstanbul: Motif Vakfı
Yayınları, s.207-223.
Özen, K. (2003a).“Âşık Ali Çatak’ın Halk Edebiyatına Hizmetleri” Erciyes, yıl. 26, s.305.
Özen, K. (2003b). “Develi’de Âşıklar Geleneği ve Âşık Ali Çatak”, Bütün Yönleriyle 1.
Develi Bilgi Şöleni (26-28 Ekim 2002), s.193-199, Bütün Yönleriyle Develi,
Develi Belediyesi Kültür Yayınları: 1, Develi-Kayseri.
156
Ahmet Şükrü SOMUNCU
Özkan, N. (2013). “Pastırma Sözü Üzerine, Dil Araştırmaları”, 13 (13), 45-55.
Özsoy, B. S., Aslan, N. Durbilmez, B. (1992). Destanlarla Erzincan, Kayseri: Erciyes
Üniversitesi Yayınları.
Sağır, A. (2016). “Ölüm Sosyolojisi Bağlamında Yemek, Cenaze Ve Ölümün Sofra
Pratikleri Üzerine”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 20 (1) , 271-298.
Sakaoğlu, S. (2014). Âşık Edebiyatı Araştırmaları, Kömen Yayınları, Konya.
Satoğlu, A. (1982). “Develili Âşık Ali Çatak”, Erciyes, yıl.5, s.51.
Sevindik, A. (2017). Türk Halk Kültüründe Mizah Ekolojisi, HÜ SBE DKT, Ankara.
Singil, A. (2002). Develili Âşık Ali Çatak / Hayatı, Sanatı ve Şiirlerinden Örnekler,
Kayseri: ERÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bitirme
tezi.
Somuncu, A. Ş. (2022). “Oluşumsal Yapısalcı Yöntem Işığında Karslı Âşık Murat
Çobanoğlu’nun Şiirleri Üzerine Bir İnceleme”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel
Dergi, S.53, 189-205.
Şahin, H. İ. (2014). “Gelenek, Gülme ve Şaka”, Millî Folklor, S.101, s.237-251.
Şengül, A. (1997). “Bir Delinin Ardından”, Erciyes. 231: 16-17.
Tatar, M. (1996). Develili Âşık Ali Çatak ve Şiirlerinden Seçmeler, Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi
Bölümü, Bitirme tezi.
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, (2009). (2.Cilt) TDK Yayınları, Ankara.
Üzülmez, M. (2021). “Yöresel Mutfak ile Destinasyon ve Gastronomi Turizmi Arasındaki
İlişkiye Yönelik Bir İnceleme”, Journal of Hospitality and Tourism Issues, 3 (1),
23-36.
İnternet Kaynakları
URL1: https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/catak-ali (E.T. : 03.03.2023). Şengül, A.
(2018). “Çatak, Ali (Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)”, Türk
Edebiyatı İsimler Sözlüğü.
URL2: https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/b344d02f-ab5e-4a1f-a720ac490273d9f1.pdf (E.T.:02.03.2023)
URL3:https://sozluk.gov.tr/ (E.T.:02.03.2023)
URL4:https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/113.pdf (E.T.:02.03.2023)
URL5: https://tr.wikipedia.org/wiki/Papara (E.T.:02.03.2023)
URL6: https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/durbilmez-ozanturk-bayram-durbilmez (E.T. :
03.03.2023). Erol, M. (2019).
157