Zorluklar Karşısında
Bir Yeniliğin
Öyküsü: Eriha
Lorenzo Nigro
Görsel 1: Tell es-Sultan arkeolojik alanı, antik Eriha,
güneyden Gabal al-Quruntul’un (Ayartma Dağı)
eteklerinde. Site, Eriha Vahası’nda yer almaktadır.
Tell es-Sultan, günümüzde “antik
Eriha” olarak bilinen yerleşim yeridir. Deniz seviyesinin 250 metre altında, Ölü Deniz’in kuzey kıyısının
yaklaşık 9 km kuzeyinde ve Ürdün
Nehri’nin 7 km batısında, güney Ürdün Vadisi’ndeki Judean Çölü’nün
en yüksek dağı olan Gabal al-Quruntul’un (Ayartma Dağı veya Tecrübe
Dağı) eteklerinde yer almaktadır. Filistin’e giden ilk hacılar ve seyyahlara
geç antik dönemde Tell es-Sultan’ın
İncil’deki Eriha olduğu söylenmiştir.
Kesin tanımlama E. Robinson ve E.
Smith tarafından 1841 ve 1856 yıllarında ve C. R. Conder ve H. H. Kitchener tarafından 1883 Batı Filistin
Araştırması’nda yapılmıştır.
Jeriho/Jerecho1 ismi muhtemelen
Filistin’de tapınılan bir Kenan tanrısını ifade eden ve ay anlamına gelen
eski Kenan (Batı Sami) kelimesi jerach’tan türemiştir. Ancak bu terim
aynı zamanda şehrin modern Arapça adı olan ve “koku” ya da “parfüm”
olarak çevrilebilecek ar-Riha ile de
ilişkili olabilir ki bu da vahanın çiçeklerine ya da Sami dilinde “rüzgâr”, “ruh” anlamına gelen köke gönderme yapıyor olabilir.
1. Eriha (Jericho), Filistin Ulusal Yönetimi’nin
Batı Şeria bölgesinde Ürdün Nehri yanında
yer alan bir yerleşim yeridir. Eriha, Osmanlı
Dönemi’nde Riha adıyla bilinirken, İbranicede
Yeriho olarak adlandırılmaktadır. (e.n)
4
| 110
İsmin Kökeni ve Sitenin
Konumu
Orta Tunç Çağı’na (Mısır’da 13. Hanedan zamanına) ait bir prens mezarından çıkarılan hiyeroglif oymalı
bir bokböceği, muhtemelen bölgenin
eski Kenan adını (Ruha, hem ay hem
de koku anlamına gelebilir) taşımaktadır. Bunula birlikte Eriha hükümdarlarının eski Mısır’daki adjmer
(kanalların kâhyası) unvanıyla ilişkilendirilmektedir. Her halükarda,
Arapça isim Eski Kenan dilinden de
türetilmiş olabilir, bu durumda aynı
anlama gelecektir.
Alanın bulunduğu jeomorfolojik ko-
num gerçekten dikkate değerdir: Tell
es-Sultan, yemyeşil bir vahayı besleyen tatlı su kaynağı ‘Ain es-Sultan’ın
yanında kurulmuştur (Görsel 1). Su,
Ürdün Nehri’nin alüvyon yatağının
kıyısında (antik Eriha’nın devasa
nekropolünün bulunduğu) bir kireçtaşı platosunun üzerinde yükselmektedir. Antik alan kuzey-güney ekseninde yaklaşık 400 metre, doğu-batı
ekseninde ise yaklaşık 180 metre
uzunluğundadır. Yaklaşık 7,2 hektarlık bir alanda on bin yıl öncesine
dayanan etkileyici bir dizi yerleşimin
kalıntıları bulunmaktadır. Tunç Çağı’nda antik kent, su kaynağının etrafında inşa edilen ve alanın toplam
büyüklüğünü 10 hektara çıkaran bir
aşağı kenti de içermektedir.
Dakikada 4000 ila 5000 litre tatlı su
sağlayan ‘Ayn es-Sultan pınarı, hayvancılık ve tarımın erken dönemde
başlamasına, koyun, keçi ve sığırların evcilleştirilmesine, tahıl ve bahçe
ürünlerinin yetiştirilmesine olanak
sağlamıştır. Bu durum Eriha’yı Bereketli Hilal’in batı ucunda Neolitik
Devrim olarak adlandırılan sürecin
en gelişmiş merkezlerinden biri hâline getirmiştir.
Doğa, su konusunda ne kadar cömert
davrandıysa (Asya ve Afrika’nın birleştiği Ölü Deniz’deki jeolojik açıdan
dengesiz fay nedeniyle) depremler
konusunda o kadar cömert davranmıştır. Buradaki ilk yerleşimler sürekli olarak depremlerin yarattığı
sorunlarla mücadele etmek zorunda
kalmıştır. Tarih öncesi Eriha toplumunda su ve toprak üzerindeki hakimiyet, sınıfların oluşumunu teşvik
etmiştir. Bunun yanı sıra deprem riski de sosyo-kültürel gelişimi güçlü bir
şekilde etkilemiştir. Tarım, hayvancılık ve hammadde (Ölü Deniz’den tuz,
bitüm) tedariki ve değişimi, Eriha’nın
ekonomik büyümesini kolaylaştırmıştır. Henüz Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de bir “proto-şehir”in
boyutlarını ve kültürel özelliklerini
kazanmasını sağlamıştır. Eriha, bu
özellikleri tam üç bin yıl korumuştur
– bir kıyas yapılacaksa Mısır’daki firavunlar kadar ve Roma İmparatorluğu’ndan daha fazla bir süre.
Yenilikçi Bir Topluluk:
Neolitik Öncesi Dönem
ve Çanak Çömleksiz
Neolitik Dönem A
Mezolitik dönemde (MÖ 105009000; Sultan 0), avcı-toplayıcı gruplar
ilk olarak ‘Ain es-Sultan su kaynağının üzerindeki kireçtaşı platosuna
yerleştiler. Beslenmek için Ürdün Vadisi’nde oldukça yaygın olan dağ ceylanlarını (Gazella gazella, L.) avladılar; çadır veya kulübelerde yaşadılar
ve daha ziyade topladıkları tahılları
110 |
5
tüketmeye başladılar.
Neolitik Dönem’de (MÖ 9000-8500; Sultan Ia) yerleşke
yavaş yavaş tarımla uğraşan bir köye dönüşmüş ve Çanak
Çömleksiz Neolitik Dönem’de (MÖ 8500-6000) kültürel
açıdan zirveye ulaşmıştır: Erken Tunç Çağı’nın daha
sonraki şehir surlarının sınırlarının ötesine bile uzanan,
yerleşik bir topluluğun bulunduğu büyük bir köy ortaya
çıkmıştır (Görsel 2). Bugüne kadar Bereketli Hilal’de bulunan en eski kamu binaları burada inşa edilmiştir: bir
şehir suru ve 8 metre yüksekliğinde yuvarlak bir gözetleme kulesi.
Görsel 2: Tell es-Sultan'ın Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'deki yerleşimin kapsamını ve ana özelliklerini gösteren planı.
ERİHA
Tell es-Sultan Çanak
Çömleksiz Neolitik Çağ
(MÖ 8500-6000)
mesken ve ana unsurlar
6
| 110
Tüm yerleşimi çevreleyen en eski sur duvarı, 1,5 kilometre uzaklıktaki vadiden gelen büyük kireçtaşı bloklarından oluşuyordu. Bu durum, blokların çıkarılması
ve kızaklarla taşınması için çok sayıda işçi tutulduğunu
göstermekteydi. Duvar 1,50-2 m genişliğinde ve 4-5 m
yüksekliğindeydi. Duvarın önündeki kayaya bir hendek
oyulmuştu. Surun içinde, kaynağın üzerindeki kaya çıkıntısının en yüksek noktasında, 8 metre yüksekliğinde,
tabanı 9,50 metre, tepesi 8 metre çapında yuvarlak ve
sivrilen bir kule bulunuyordu (Görsel 3). Kuleye doğu
tarafındaki bir zemin kapağından girilebilmekte, bunun
arkasında neredeyse dikey bir merdivenle (3,40 m genişliğinde ve 7 m yüksekliğinde, 22 basamaklı) düz çatıya
çıkılmaktaydı. Yapı, kulenin omurgası olarak işlev gören
merdivenin etrafına katmanlar hâlinde dizilmiş düzenli kesilmiş, büyük, dikdörtgen taş levhalardan oluşan
bir göbek ile farklı boyutlardaki taşlardan oluşuyordu.
1 metre kalınlığındaki duvar kalıbı yapıyı korumuş ve
depreme dayanıklı hâle getirmiştir. Kulenin tepesinden
batıda Ayartma Dağı’nın etekleri, doğuda ise vahanın
bulunduğu kaynak görülebiliyordu (Görsel 4). Kule, en
erken ekilen tahılların tohumlarının depolandığı birkaç
büyük siloyu koruyordu ve bir su deposuyla donatılmıştı. Asıl amacı ise yerleşimi savunmak ve kentin gücünü
sembolize etmekti.
Bu erken yerleşimdeki konutlar (Çanak Çömleksiz Neolitik A, MÖ 8500-7500; Sultan Ib) yuvarlak temellere
sahip geniş kulübelerdi. Bunlar çakıl taşı plakalarından
oluşan bir taban üzerine inşa edilmiş, taş, kil topakları
ve samandan duvarlara sahipti. Üzerlerinde, samanla sıvanmış dalların oluşturduğu bir kubbe bulunuyordu. Bu
yuvarlak yapıların ve kulelerin inşa tarzı sayesinde, Eriha
bölgesinde sık sık meydana gelen depremlere dayanabiliyordu.
Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de bölgenin yaratıcı
nüfusu ‘Ain es-Sultan su kaynağından akan suyu kontrol altına alabilmiştir. Ayrıca, başlangıçta daha çok vahşi
hayvanların (su aygırları dâhil) yaşadığı bir bataklık olan
vahayı sonradan sulayabilmek için bir baraj ve dört kanal
inşa etmişlerdir. Tarım burada tahılların (buğday, mısır,
Görsel 3: Yuvarlak Kule (PPNA, MÖ 8800-7500), İtalyan-Filistin Kazı
Ekibi’nin restorasyonları ile 2019 kazı sezonunda, doğudan.
110 |
7
nut yan yana inşa edilebilmiştir. Bu
durum, çok daha geç bir döneme ait
Erken Tunç Çağı kentinin duvarlarla
çevrili sınırlarının ötesinde, Tell’in
tüm alanına yayılan Çanak Çömleksiz Neolitik B kentinin mekânsal olarak hızlı ve işlevsel bir şekilde gelişmesini sağlamıştır. Evlerin duvarları,
hayvanların, özellikle de fare ve karıncaların, yiyecek depolanan odalara
girmesini engelleyen ince bir kireç
sıvasıyla kaplanmıştır.
Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de
Eriha sakinleri kedi, koyun, keçi,
eşek, inek, güvercin ve arıları başarılı
bir şekilde evcilleştirmiştir. Özellikle
arılarn evcilleştirilmesi, vahadaki subtropikal bitki örtüsü üzerinde büyük
bir etkiye sahip olmuştur.
Görsel 4: K. M. Kenyon tarafından yapılan kazılar
sırasında I. bölümün görünümü. Arka planda Tecrübe Dağı, doğudan görünüm.
arpa), bakliyatın (mercimek, bezelye,
nohut) ve meyve ağaçlarının (incir,
hurma ve nar ağacı) evcilleştirilmesiyle gelişmiştir.
Aynı nüfus; ceylanları ve Asya eşekleri, yaban öküzleri, yaban keçileri,
kuşlar, yaban domuzu, tilki ve tavşan
gibi diğer hayvanları avlamaya devam
etmiştir.
Bu gelişen topluluk, ilk krizini Çanak Çömleksiz Neolitik A’da yaşadı.
Korunaklı yerleşim ve kule, iç çekişmeler nedeniyle ateşe verildi. İsyanlar
sona erdikten sonra kapı kapatılıp on
iki ceset merdiven boşluğuna atıldı.
Bu durum kuleyi bir mezarlığa dönüştürdü. Kulenin tüm alanı, içinde
beş çocuğun kesik başlarının gömülü
olduğu yuvarlak bir sunak ve kulenin
karşı tarafında dokuz kafatasından
oluşan bir sıra gibi kült yerleştirmelerle bir anıta dönüştürüldü. Tüm bu
8
| 110
bulgular yaşam, ölüm ve topluluğa aidiyetle ilgili dini fikirlerin kavramsallaştırıldığına işaret etmektedir.
Çanak Çömleksiz
Neolitik Dönem B’de
Çöküş ve Yıkım
Çanak Çömleksiz Neolitik A’nın son
evresindeki yangın büyük tahribat
yaratmıştır. Alanın kuzey kesimindeki yoğun erozyonun sonuçları, bir
sonraki çağ olan Çanak Çömleksiz
Neolitik B’ye (MÖ 7500-6000; Sultan
Ic) geçişi işaret etmektedir. Alan hemen yeniden iskân edilmiş ve Eriha
sakinleri, olası depremlerin sonuçlarını en aza indirmek için mimaride
yeni teknikler uygulayarak tepkisel
tutumlarını ortaya koymuşlardır.
Yeni bir 1:3 kil tuğla (“puro şekli”)
icat edilmiştir. Bu, düz duvarlar inşa
etmeyi kolaylaştırmıştır. Tuğlalar çamur, dal ve külden yapılan bir harçla
birbirine yapıştırılmıştır. Evler dikdörtgen hâle geldiğinden, birkaç ko-
Çiftçiler ve çobanların kurduğu ilk
yerleşim yeri büyüyerek devasa bir
şehre dönüştü. Sosyal uyumu sağlamak ve güvenli bir şekilde bir arada
yaşamak için güçlü bir ideolojik aygıta ihtiyaç vardı. Bunu sağlayan, ortaya çıkmakta olan din oldu: ana tanrıça kültü ve ata kültü. Ata kültü, alanın
çeşitli yerlerinde bulunan sıvalı kafataslarıyla simgelenmişti ve muhtemelen bireylerin ilk kez burada tarım
arazisine sahip olmaları ve bunu torunlarına aktarmalarıyla ilgiliydi.
Çanak Çömleksiz Neolitik B yerleşimi, John Garstang tarafından kuzeydoğu açmasında ortaya çıkarılan ve
İngiliz arkeolog tarafından “Taş Devri kutsal alanı” ya da yerleşim planı
nedeniyle “megaron” olarak adlandırılan Eriha’daki en eski tapınağı da
barındırıyordu. Tapınak, cella (Latince “küçük oda”) işlevi gören bir ana
oda, bir giriş odası, bir ön avlu ve biri
Kenyon tarafından kazılan birkaç ek
odadan oluşan genişletilmiş dikdörtgen bir evdi; duvarda kurban edilmiş
iki çocuğun kalıntıları ve birkaç yetişkin kafatası saklıydı. Garstang (Loci
190, 195) tapınağın yakınında, her
biri yaklaşık 1:3 ölçeğinde ince boyalı alçıdan yapılmış bir grup heykel
içeren iki çukur keşfetmiştir. Üretim
tekniği, heykelleri sıvalı kafataslarıy-
Görsel 5: PPNA Yuvarlak Kulesi ile bitişik Şehir
Duvarını tasvir eden suluboya çalışması. Telif hakkı Roma ‘La Sapienza’ Üniversitesi ROSEPAJ.
la ilişkilendirmektedir (bunlardan
biri tapınağın yakınında, on ikisi ise
yuvarlak kule alanında bulunmuştur). Her ikisi de ailenin koruyucuları
olarak ataların özlem dolu ideolojisine atfedilebilir. Heykeller Louvre’da
bulunan parçalar sayesinde yeniden
inşa edilebilmektedir ve Ürdün’deki
‘Ain Ghazal’daki örneklerden bildiğimiz bir eser sınıfına aittir. Bunlardan
en önemlisi, gözleri kabuk kakmalı
düz bir yüze, stilize bir burun ve kulaklara, küçültülmüş bir ağza ve saçlar ile vücudun diğer kısımlarındaki
dövmeleri gösterebilecek boyalı darbelere sahiptir (Görsel 6). Ayağında
altı parmağı vardır, bu da doğaüstü
(belki de ilahi) niteliklere bir gönderme olabilir.
Tapınağın çevresindeki alanda bulunan diğer önemli buluntular arasında
evcilleştirme ile ilişkili bir dizi hayvan
figürü (köpek, eşek, inek) ve vahadaki erken tarım için böceklerin önemini gösteren büyük bir pişmiş toprak
arı kovanı yer almaktadır.
Son şehir suru (IV) ile çevrili Çanak
Çömleksiz Neolitik B’nin devasa şehri, bir dizi güçlü depremden hasar
almıştır. Kenyon, Çanak Çömleksiz
Neolitik B döneminde Hendek I / D
I, D II, F I kültür katmanlarında iki
büyük doğal afet kaydetmiştir. Bunlardan biri MÖ 7000 civarında, son
şehir surunun (TW. IV) inşasından
önce meydana gelmiştir ve E I katmanındaki XIII.liii evresi ile M katmanındaki XI.lxiv evresinin deprem
kaynaklı yırtılmalarından sorumlu
olabilir. İkinci büyük deprem ise MÖ
6200 ile 6000 yılları arasında Hendek
I’in XXIII-XXIV evresinde meydana
gelmiştir.
Bu korkunç depremler Çanak Çömleksiz Neolitik B yerleşiminin sonunu
getirmiş, zeminde derin çatlaklara yol
açmış ve muhtemelen su kaynağının
kurumasına neden olmuştur. Bölgenin yıkımdan sonra toparlanamamış
olması oldukça dikkat çekicidir. Çanak Çömleksiz Neolitik B’nin Eriha’sı
o kadar ciddi bir kriz yaşamıştır ki
110 |
9
yerleşim bir süreliğine terk edilmiştir.
Çanak Çömlekli
Neolitik: Doğaya ve
İnsana Karşı Dirençlilik
Görsel 6: J. Garstang tarafından kuzeydoğu
açmasında bulunan PPNB kil heykel başı.
Çanak çömleğin kullanılmaya başlandığı bir sonraki dönem (Çanak
Çömlekli Neolitik A, MÖ 6000-5000;
Sultan IIa) Eriha için bir kültürel gerileme evresi olarak kabul edilir. Yeni
yerleşim, bir öncekinin doğrudan bir
devamı değildi. Yeni bir topluluk,
daha önceki yerleşimlerden 12 metre
kadar yüksekte olan Tell’e yerleşmiştir.
Sosyal örgütlenme ve tarımsal üretim
bu dönemde değişmiş ve maddi kültürün çeşitli yönlerini etkilemiştir.
Filistin’deki Neolitik çanak çömleğin
arkeolojik yorumu hâlâ tartışmalıdır
ve Eriha, iki ana yerleşim evresiyle
(Çanak Çömlekli Neolitik A ve Çanak Çömlekli Neolitik B) yorumlanmasında kilit bir rol oynamaktadır.
Çanak Çömlekli Neolitik A’nın yeni
sakinleri bir süre Çanak Çömleksiz
Neolitik B’nin kalıntıları üzerinde çadırlarda yaşamışlardır. Bu dönemin
ardından, Çanak Çömleksiz Neolitik
B’nin daha önceki yerleşim katmanlarını 2 metre derinliğe kadar kazarak
dairesel kulübeler (ortalama 3 metre
çapında) inşa etmişlerdir. Sonuç olarak, Çanak Çömleksiz Neolitik B’nin
sakinlerinin yaşam biçimi temelden
değişmiştir. Bunun sonucunda, yaşam biçimleri Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem sakinlerininkine kıyasla
temelden değişmiştir. Duvarları taş ve
çamurdan yapılmış çukur evler inşa
edilmiştir; çatılar dallar ve çamurla
birbirine bağlanmış düzensiz kubbelerden oluşmuştur; eski yerleşim katmanlarından çok sayıda kerpiç tuğla
bulunmuş ve yeniden kullanılmıştır.
Bu yapı tekniği, Çanak Çömlekli Neolitik A dönemine özgü bölgesel bir
geleneğe karşılık gelmekle birlikte,
şiddetli depremlerin sonuçlarına karşı önleyici bir çözüm olarak da yorumlanabilir.
Litografi ve çanak çömlek, J. Garstang
10
| 110
tarafından ortaya konan artzamanlı
(diyakronik) ayrımı doğrulamaktadır. En erken çanak çömlek (Çanak
Çömlekli Neolitik A) ya oldukça kaba
–kil, kıyılmış saman ve kalın, mat
kahverengimsi silt içeriyordu– ya da
ince, krem rengi zemin üzerine kırmızı boyalı cilalı süslemelere sahipti
ve alttaki kil üzerinde balıksırtı ve
zikzak desenler oluşturan eşkenar
dörtgen ve üçgenler içeriyordu. Çanak Çömlekli Neolitik A dönemine
ait çakmaktaşı ve taş aletler, Çanak
Çömleksiz Neolitik Dönem’e göre
daha kaba ve daha az karmaşık bir
yüzey göstermektedir.
Bir sonraki çağda (Çanak Çömlekli Neolitik B, MÖ 5000-4500; Sultan
IIb), evler dörtgen şeklindeydi (bazen
eğrisel duvarlar ya da yuvarlatılmış
köşelerle) ve yine kerpiç tuğlalar kullanılıyordu ancak farklı bir formatta:
düzlemsel-dışbükey ve çamur harcından yapılmıştı. Bu tuğlalar binalara gerekli esnekliği verecek şekilde
yapılmıştır; muhtemelen duvarlarda ahşap zincirler de kullanılmıştır.
Bu nedenle Çanak Çömlekli Neolitik, doğal ve beşeri faktörlerin Eriha
ekonomisinin bir kez daha tamamen
koyun ve keçi yetiştiriciliği ile ceylan
avcılığına odaklanmasını sağladığı ve
tarımın çok düşük bir üretim seviyesinde olduğu gerileme dönemi olarak
kabul edilir.
Sonraki evrenin çanak çömleği çok
daha az saman içerir ve daha iyi pişirilmiştir; mat kırmızı bir astarla
kaplanmış ve üzeri balıksırtı motiflerle süslenmiştir; kalıplar kavisli
ağız kenarlarıyla karakterize edilmiştir. Çanak Çömlekli Neolitik B
çakmaktaşları esasen Bakır Çağı’nın
Ghassul-Bheersheba kültüründen de
tanıdığımız örnekleri anımsatmaktadır. Bu iki horizon, kesin kronolojik
sınıflandırmaları hâlâ belirsiz olsa da,
bilim insanları tarafından farklı bölgesel gruplar veya kültürel katmanlarla ilişkilendirilmiştir. Özetlemek
gerekirse yerleşimin Çanak Çömlekli
Neolitik Evresinin, bir önceki evresi
olan Çanak Çömleksiz Neolitik’e göre
daha küçük ve daha az gelişmiş olduğu bununla birlikte kültürel açıdan
da bu dönemin gerileyen bir dönem
olduğu kabul edilmektedir.
Çanak Çömlekli Neolitik B’nin sona
ermesi ani bir olayla gerçekleşmiş,
ardından yerleşim yeri uzun bir süre
terk edilmiş ve ıssız kalmıştır. Bin beş
yüz yıldır var olan kırsal yerleşimin
çöküşünden muhtemelen şiddetli bir
deprem sorumlu olmuştur. Güçlü bir
hipoteze göre, Tell es-Sultan’ın MÖ 5.
yüzyılın sonu/4. yüzyılın başında terk
edilmesi, Eriha sakinlerini en önemli kaynaklarından mahrum bırakan
‘Ayn es-Sultan su kaynağının kesilmesi ya da yerinin değiştirilmesinden
kaynaklanmıştır.
K. M. Kenyon, I. açmada ve alanın
başka yerlerinde moloz ve çakıl taşlarından oluşan kalın bir erozyon tabakası tespit etmiştir. Rüzgâr ve yağmurun uzun süreli aşındırıcı etkisine
ya da Ayartma Dağı’nın eteklerindeki
seller gibi yıkıcı olaylara atfedilen bu
doğal birikinti, Neolitik Dönem’in
önde gelen yerleşimini bir harabe yığınına dönüştüren bir yerleşim kesintisine tanıklık etmiştir.
Kalkolitik Dönem’de
Su Kaynaklarının
Kuruması ve Ortaya
Çıkan Yerleşik Boşluk
MÖ beşinci binyılın ikinci yarısı ile
dördüncü binyılın ilk yüzyılına denk
düşen Geç Kalkolitik Dönem’de Tell
es-Sultan’da yerleşimin neredeyse
hiç olmaması, muhtemelen Tellurya faaliyetlerinin neden olduğu ‘Ain
es-Sultan su kaynağının kuruması
veya yer değiştirmesinden kaynaklanmaktadır. Vahanın sakinleri, Tell
es-Sultan’ın 1,7 km kuzeydoğusunda,
Vadi en-Nueima’nın doğu kıyısında,
es-Sultan’ın yaklaşık 2,3 km kuzeyindeki ‘Ain Duyuk su kaynağından beslenen Tell el-Mafjar’a, Ayartma Dağı’nın eteklerine yerleşmişlerdir. Bir
başka Geç Kalkolitik yerleşim yeri de
Görsel 7: ‘Ayn es-Sultan’ın 2009-2010 yıllarında gerçekleştirilen rehabilitasyon çalışmalarından
önceki su kaynağı. Telif hakkı Roma ‘La Sapienza’ Üniversitesi ROSEPAJ.
güneydeki büyük bir nehir olan Vadi
el-Qelt üzerinde, Tulul Abu el-‘Alayiq’te bulunuyordu.
Görünüşe göre, Eriha sakinleri en
büyük zorlukları olan (‘Ayn es-Sultan su kaynağının kuruması ya da
yer değiştirmesi nedeniyle) vahadaki
tatlı su eksikliğine, bölgedeki daha
elverişli başka yerlere taşınarak cevap
vermişlerdir.
Ghassul-Bheersheba
kültür gruplarının da esasen Yehud
ve Ürdün Vadisi boyunca uzanan ve
Vadi Feynan’daki bakır madenlerine
bağlanan yeni güzergâhlar üzerinde
yer seçen yeni gelenler olması bu durumu bir ölçüde kolaylaştırmıştır.
Kaynakça:
J. Cauvin. (2000). The Birth of the Gods and
Origins of Agriculture.
J. Garstang. (1935). L’art néolithique à Jéricho,
in Syria 16:353–357.
of Jericho.
K. M. Kenyon. (1957). Digging up Jericho.
Dies., Excavations at Jericho. Volume Three.
The Architecture and Stratigraphy of the Tell
(1981).
L. Nigro. (2014). Aside the Spring: Tell es-Sultan/Ancient Jericho: the Tale of an Early City
and Water Control, in Ancient Palestine, in: T.
Tvedt ve T. Oestigaard (Ed.), A History of Water. Series III. Volume 1: Water and Urbanization, 25–51.
Ders., Beheaded ancestors. Of skulls and statues in Pre-Pottery Neolithic Jericho, in: Scienze
dell‘Antichità 23.3 (2017) 3–30.
Ders., The Italian-Palestinian Expedition to
Tell es-Sultan, Ancient Jericho (1997–2015):
Archaeology andValorisation of Material and
Immaterial Heritage, in: R. T. Sparks / B. Finlayson / B. Wagemakers / J. M. Briffa (Ed.)
(2020). Digging Up Jericho. Past, present and
future, 175–214.
G. O. Rollefson. (2000). The Statuary from Ain
Ghazal, Jordan, in: A. Weyer (Ed.), Saving Cultural Heritage. Projects Around the Mediterranean, Hornemann Institute Series 3, 101–110.
J. Garstang / J.B.E. Garstang. (1948). The Story
110 |
11