Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi / Journal of Balkan Research Institute
Cilt/Volume 13, Sayı/Number 1, Temmuz/July 2024, ss. 305-311.
Geliş - Received: 01.04.2024
Kabul - Accepted: 20.05.2024
DOI: 10.30903/Balkan.1505902
KİTAP DEĞERLENDİRME – BOOK REVIEW
Ratomir Milikić, Државни удари у историји Србије (Sırbistan
Tarihindeki Darbeler), Čigoja Yayınevi, Belgrad 2022, 369 Sayfa, ISBN:
978-86-531-0819-9.
Enes TURBIC
Sırbistan Tarihindeki Darbeler
(Državni udari u istoriji Srbije /
Државни удари у историји
Србије) kitabı, bizi Sırbistan’ın ve
eski
Yugoslavya’nın
siyasi
tarihine yaklaştırmaya çalışan Sırp
tarihçi Ratomir Milikić’in eseridir.
Kitapta, 1835 yılında Sretenj
Anayasası’nın kabul edilmesinden
2000 yılına kadar olan süre ve o
yıllarda
yaşanan
hükümet
değişikliği Sırbistan’ın siyasi
tarihi
ayrıntılı
olarak
anlatılmaktadır. Belgrad merkezli
Çağdaş Tarih Enstitüsü’nün (ISI)
öğretim üyesi olan Ratomir
Milikić,
Sırbistan
ve
Yugoslavya’nın siyasi tarihini
araştıran bir tarihçi ve diplomattır
(yüksek lisansı Kral Aleksandar
Obrenović Döneminde Darbeler
başlıklı çalışmayla bitirmiştir; doktora unvanı ise Yugoslavya ve Avrupa
Konseyi [1949-2003] başlıklı çalışmasıyla almıştır). Sırbistan Tarihindeki
Darbeler kitabı 2022 yılında Belgrad’da yayımlanmıştır. 369 sayfalık bu
kitap, Čigoja Yayınevinde basılmış, Sırpça - Kiril harfleriyle- yazılmıştır.
Dr. Öğr. Üyesi, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü, Balkan Tarihi Anabilim
Dalı, Edirne, ORCID: orcid.org/0000-0003-2871-9044, E-posta: enesturbic@trakya.edu.tr
OPEN ACCESS
© Copyright 2024 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi
305
ENES TURBIC
Yazar, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olarak Sırbistan
başlıklı ilk bölümde 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyılın başlarında Sırbistan’ın
siyasi ve hukuki tarihini tanıtmaktadır. Bu bağlamda yazar, Sırbistan’ın hukuk
tarihini yedi anayasal döneme ayırmakta: 1. Karađorđe / Karayorgi ve
Miloš’un İdari Güçlerini Yaratması Dönemi (1804-1830) 2. Anayasa
Savunucuları’nın Bürokratik Oligarşisi Dönemi (1842-1858), 3. Prens
Mihailo’nun Rejimi Dönemi, 4. Anayasacılık Dönemi (1869-1889) 5.
Parlamentarizm Dönemi (1889-1893) 6. Gericilik Dönemi (1893-1903) 7.
Yeniden Parlamentarizm Dönemi (1903-1914). Kitapta, Birinci Sırp
Ayaklanması sırasında Karayorgi’nin genç Sırp Devleti’nin anayasal düzenin
önemini anladığını; dolayısıyla 1805’te İdari Konseyin kurulduğu
belirtilmektedir. Bu konsey, liderin yanında merkezi bir otorite olarak
tasarlanmıştır. Yazar, Sırbistan Prensliğini teşkilatlandırmayı o dönemin
Avrupa ülkelerinde yer alan yasal müktesebata uygun olarak düzenlenmesi
konusunda ısrar eden yerel liderler tarafından baskı altında tutulan Prens
Miloš’un olaylara boyun eğmesinden dolayı 1835 yılında çıkan Mileta
İsyanı’nı vurgulamaktadır. Ayrıca yazar Miloš’un bu baskılar altında kalarak
Sırp Devleti’nin ilk modern anayasası olan hukuk tarihinin (Sretenj
Anayasası) taslağının hazırlanmasını kabul ettiğini belirtmektedir. Bu anayasa
ilk ve tam Sırp anayasasını temsil etmektedir. Yazar okuyuculara Sretenj
Anayasası’nın yazarı Dimitrije Davidović hakkında ve kısa süre aktif
kullanılan fakat ülke için önemli olan bu anayasa hakkında ayrıntılar
vermektedir.
Sretenj Anayasası sonraki anayasanın ilk taslağı, Eylül 1838’de Bâbı Âli tarafından İngiliz diplomasisinin yardımıyla hazırlanmıştır. Yeni
anayasa, tüm gücün hükümdarın elinde toplanması temeline dayandığı için,
prens Miloš’un yeni sisteme oldukça olumlu baktığını belirtmek gerekir. 1838
tarihli Sırp literatüründe Türk Anayasası ve Četvrti hatišerif olarak da bilinen
bu anayasa, Sretenj Anayasası’ndan farklı olup, Sırbistan Prensliğinin yasal
düzenlemesini bağımsız olarak çıkarabileceği yönündeki tutumu konusunda
önemli bir değişiklik olduğu anlamına gelmektedir. Öte yandan yazar,
Sırbistan’ın Osmanlı Devleti’nin anayasasını doğrudan İstanbul’dan alan ilk
Avrupa özerk vilayeti olduğuna dikkat çekmektedir. Bu anayasa, Sırp anayasa
tarihindeki en kısa anayasayı temsil etmektedir (yalnızca 66 maddesi vardı).
Ancak bu anayasa, 1868’de Prens Mihailo’nun öldürülmesinin ardından
naiplik kurulana kadar resmen yürürlükte kalmıştır. 1857’de modern Sırbistan
tarihindeki ilk darbe girişimi gerçekleşmiştir: Tenka Darbesi. Bu darbe
sırasında Danıştay’ın birkaç üyesi Prens Aleksandar Karađorđević’in
öldürülmesini organize etmeye çalıştığına dair dikkat eden yazar, bütün bu
306
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
KİTAP DEĞERLENDİRME / BOOK REVIEW
olayların doruğa ulaştığı üç gün boyunca (10, 11 ve 12 Aralık 1858) Meclisin
önemli bir rol oynadığı bir tür devrimin yaşandığına dikkat çekmektedir.
Yazar bunun kan dökülmeden başlayan bir devrim olduğunu da
belirtmektedir. İlk bölümde aynı zamanda Prens Miloš Obrenović’in kısa olan
ikinci hükümdarlığını (1859-1860) ve Obrenović hanedanının tekrardan tahta
dönüşüne de dikkat çekiliyor. Yazar ayrıca, Mihailo Obrenović suikastını
araştırmanın önemini vurgulamaktadır. Bunun aynı zamanda modern Sırp
tarihinde bir hükümdara düzenlenen ilk suikast olduğunu eklemek gerekir.
Mihailo’ya yönelik olan suikast, modern Sırp hukuk tarihinde o zamana kadar
yaşanmayan bir olaya yol açmıştır: askeri darbe.
Parlamentolar ve Sırbistan Krallığı başlıklı ikinci bölümde yazar,
Merkez Kilisesi’ndeki suikastın ayrıntılarını vermektedir. Kral Milan’a
yönelik yapılan en büyük suikast girişimi 1882’de gerçekleşmiştir. Kral Milan
bu suikasttan sağ kurtulmuş, bunu Radikal parti üyelerinin komplosu olarak
kamuoyuna da sunmaya çalışmıştır. Milan, bu başarısız suikastın ardından
başarısız suikastı Radikal üyelerle başa çıkmak için kullanmak istemiş, fakat
o zaman bunu başaramamıştır. Ancak Milan, Ulusal Meclis olmadan kişisel
bir rejim kurarak, bir tür darbe gerçekleştirmiştir. Daha sonra Milan,
Avusturya-Macaristan Monarşisinin isteği üzerine, Bosna Hersek
topraklarındaki kilise faaliyetleri ve Sırp ajitasyonu nedeniyle Ekim 1881’de
Sırbistan Metropoliti ve Belgrad Başpiskoposu Mihailo’yu görevden aldığı
için eleştirilerin hedefi olmuştur. Yazar, Sırbistan’ın Belgrad, Niş, Pirot ve
Vranje arasındaki ilk demiryolunu inşa eden Fransız şirketinin iflasının ve bu
olaya bağlı olan skandalın (Fransız şirketinin Sırbistan’da bıraktığı borç
skandalı) Sırbistan Krallığının ilanına katkıda bulunduğunu belirtmektedir.
Devletin, kamuoyunun dikkatini çekmek ve siyasi partilerin eleştirilerini
prensin bizzat karıştığı skandaldan uzak tutmak için böyle bir harekete geçtiği
anlaşılmaktadır.
4 Eylül 1876’da Rus General Chernyaev, Prens Milan’ı Sırp kralı ilan
etmiştir; Chernyaev, Osmanlı Devleti’nin Sırbistan’ın bağımsızlığını kabul
etmeyeceğine inandığı için savaşın devamını sağlamak amacıyla bunu
yapmaya karar vermiştir. Büyük güçlerin yoğun baskısı altında kalan Prens
Milan, bunları reddetmiştir. Yazar, Milan’ın hükümdarlığı sırasında meydana
gelen iki büyük isyana da dikkat çekmektedir: 1. Osmanlı Devleti’yle savaşın
başlamasından önce yaşanan, bazı astsubayların Karayorgi’nin geri
dönmesini istemesi üzerine çıkan Topola İsyanı (Kasım 1877) ve 2. Kral ve
radikaller arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle çıkan Timok İsyanı (1883). 204
maddelik 1888 anayasasını yazar, Sırp anayasa tarihinde büyük bir ilerleme
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
307
ENES TURBIC
olarak sunmaktadır. Bunu Kral Milan ile Radikal Parti arasındaki uzlaşmanın
sonucu olarak gösteren yazar, Sırbistan’da 1888 anayasasının kabul
edilmesiyle Alman tipi anayasal monarşinin terk edildiğini, yerine halkın
yönetimi fikrine daha uygun olduğu düşünülen İngiliz anayasal modelinin
kabul edildiğini belirtmektedir. Bu anayasayla Sırbistan modern bir seçim
yöntemine kavuşmuştur. Hukuk uzmanları, 1888 Anayasası’nın
Sırbistan’daki anayasa meselelerini en geniş şekilde temsil ettiği ve krallığın
tam siyasi, kültürel ve sosyal gelişimi sağladığı konusunda hemfikirlerdir.
Yazarın ele aldığı bir diğer konu ise 1894 darbesidir. Kral Aleksandar
Obrenović ve babası Milan’ın fikri olan bu darbeyle, 9 Mayıs 1869 Anayasası
geri getirilmiş ve bu anayasa ile ilgili yasalar yeniden canlandırılmıştır.
Böylece Sırbistan bir kez daha Alman tipi anayasal monarşiye dönüşmüştür.
Tüccarların protestosunun ardından Belgrad’da 23 Mart 1903’te yeni bir
darbe gerçekleşmiştir. Bunun kendisine yönelik bir saldırıya
dönüşebileceğine dair isimsiz ihbarlardan korkan Kral, Belgrad yönetiminden
protestonun engellenmesini istemiştir. Mart 1901 protestoları önemli bir
gerçeği göstermiştir: Hükümette dört general olmasına rağmen ordu,
Kraliyetin sıkı bir destekçisi değildi. Ordudaki mali sıkıntılar, geciken maaşlar
ve bütçe kesintileri, 1903 Mayıs Ayaklanmasına dönüşen büyük
memnuniyetsizliğin artmasına neden olmuştur. Obrenović Sırp kraliyet
soyunun son Kralı Aleksandar Obrenović, Sırp tarihinde derin bir iz bırakmış,
ancak ataları Miloš ve Mihajlo gibi devlet kurumları inşa etmemiş, devleti tek
bir büyük güce (Avusturya-Macaristan) bağlayan, Sırp ordusunu örgütlemeye
ve güçlendirmeye adayan bir hükümdar olup bu konuda atalarını taklit
etmemiştir. Liderlik ettiği üç savaşta büyük zaferlere ulaşmamış, ancak
güneye doğru topraklarını genişletmiştir.
1903 Darbesinden sonra Avakumović hükümeti 29 Mayıs 1903 tarihli
bildirisiyle yasaları 25 Mart 1903’e kadar geçerli olan 6 Nisan 1901
Anayasası’na göre hareket ederek, Petar Karađorđević’in Sırbistan’ın yeni
kralı olarak seçildiğini duyurmuştur. Petar Karađorđević, Birinci Sırp
Ayaklanmasının liderinin torunu olarak değil, İsviçre vatandaşı olarak Sırp
kralı olarak önerilmiştir. Buradan hareketle Karađorđević hanedanının
kurucusunun Karađorđe / Karayorgi değil, Petar Karađorđević olduğu tezi
ortaya atılmıştır. Bu bakış açısı bazı hukukçular tarafından kabul edilirken,
bazı hukukçular (çoğunlukla eski Radikaller) reddetmiştir. Kitapta ayrıca,
Sırbistan’ın yavaş yavaş iki partililiğe doğru ilerlediği, İngiliz modeline
yaklaştığı belirtilmektedir.
308
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
KİTAP DEĞERLENDİRME / BOOK REVIEW
Yugoslavya Krallığı başlıklı üçüncü bölümde yazar, Sırbistan’ın
Birinci Dünya Savaşı’ndan galip olarak çıktığını ancak sınırların net bir
şekilde belirlenmediğini vurgulamaktadır. Yazar, Müttefiklerin Sırbistan’ı
1914 sınırları içerisinde tanıdığını, ancak ülkenin kurtuluşundan sonra Sırp
ordusu birliklerinin Avusturya-Macaristan yönetimi altında Sırp halkının
yaşadığı bölgelerde kurtuluş harekâtına devam ettiğini belirtmektedir. Yazar,
Drina nehrinin batısında yaşayan diğer, Sırp olmayan halklardan ve onların
mücadeleden bahsetmemektedir.
Yazar, SHS Devleti Halk Konseyi delegasyonunun Sırbistan ile
birleşme ve Karađorđević hanedanının kabulüne ilişkin kararı meydana
geldiğinde birleşmenin kısa süre sonra, 1 Aralık 1918’de gerçekleştiğine
dikkat çekmektedir. Belirtilmesi gereken önemli nokta; yazarın yeni kurulan
devlette birleşme sırasında altıya kadar hukuk sisteminin yürürlükte olduğuna
işaret etmesidir (Sırbistan Krallığı, Karadağ Krallığı, Bosna Hersek,
Voyvodina ve Međimurje, Hırvatistan ve Slavonya, Slovenya ve
Dalmaçya’da apayrı sistemler yürürlükte kalmıştır). Yazar, Vidovdan
Anayasası hakkında daha ayrıntılı bilgi vermekte, Vidovdan Anayasasının
SHS Krallığını basit bir ulusal devlet olarak organize etme girişimi olduğuna
dikkat çekmektedir.
Yazar, yeni kurulan ülkedeki siyasi durumun Birinci Dünya Savaşı
öncesindeki Sırbistan’ın siyasi durumundan farklı olduğuna işaret eden
yorumlarda bulunarak önemli bir gözlemde bulunmuştur. Sırbistan’daki
parlamento çatışmalarına alışkın olan Sırp siyasi partileri, ülkenin çeşitli
yerlerinden ve ülkelerinden gelen siyasiler gibi tamamen farklı siyasi
faktörlerle baş etme konusunda hazırlıksız olduklarını kanıtlamıştır.
Radikaller ve Demokratlar, Birinci Dünya Savaşı’na kadar Sırbistan’da
birbirlerinin ana siyasi muhalifleri olmalarına rağmen, Hırvat partilerinin
sürekli federalist ve ayrılıkçı emellerine karşı Sırp cephesinin ortaya
çıkmasıyla işbirliği yaparak, ortak bir payda bulmak zorunda kalmıştır. Eylül
1927’de parlamento seçimlerinin yapıldığına dikkat çeken yazar, Stjepan
Radić cinayetini ve 6 Ocak diktatörlüğüne giden yolu ayrıntılı olarak
anlatmaktadır. 6 Ocak 1929’da Kral Aleksandar Karađorđević’in kişisel
rejimi tanıtılmış, bu darbeyi gerçekleştirecek herhangi bir askeri veya siyasi
birlik olmamıştır; o yüzden Sırbistan tarihinde yaşanan darbelerden farklı
olmuştur.
Yugoslavya Savaşta adlı dördüncü bölümde yazar sürgündeki
Yugoslav hükümetinin durumunu anlatmaktadır. ABD ve İngiltere’nin
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
309
ENES TURBIC
Yugoslavya’ya yönelik politikalarının farklılığını anlatan yazar, ABD’nin
Yugoslav ordusuna (JVuO) yardım ettiğini, İngiltere’nin de Ulusal Kurtuluş
Hareketi’ne (NOP) tam destek sağladığını belirtmektedir. Kitapta,
İngiltere’nin sürgündeki Krallık hükümetinin iç işlerine müdahalesinin çok
derin olduğunu, Churchill’in stratejilerine uymadıkları için kabinelerin
devrildiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda İngiltere, sürgündeki hükümete
hem iç hem de dış politikaları dayatmış, 1942’de hükümetin meşru bir
üyesinin liderliğindeki Yugoslavya ordusu yerine komünist direniş hareketini
desteklemeye başlamıştır. 1944’ün ortalarında kral üzerindeki baskı o kadar
artmış ki; Sırpların çoğunluğunun istememesine rağmen, Haziran ayında yeni
hükümeti kurma görevini Hırvatistan’ın eski yöneticisi Ivan Šubašić’e
devretmiş, kendisi de radikal bir dönüş yaparak Josip Broz Tito ile
buluşmuştur. O zamandan 1945’e kadar, ülkenin kurtarılmış bölgeleri
üzerindeki gerçek güç ve kontrolün Tito’da olduğu, sürgün edilen hükümetin
müttefiklerin gözünde yalnızca güç görünümünde olduğu bir ikili iktidar
dönemi olmuştur.
21. Yüzyılın Eşiğinde başlıklı beşinci bölümde yazar tarafından 1974
Anayasası eleştirilmekte, devletin ancak Tito’nun otoritesi ve cömert dış
krediler sayesinde işlemeye devam ettiğini vurgulamaktadır. Yazara göre, bu
da ülkenin sonunu getirmek demektir. Yazar bu dönemi şu şekilde
yorumluyor: 1974 Anayasası, sallantıda olan federasyonu istikrara
kavuşturmak yerine, Yugoslavya Devleti’nin, özellikle Tito’nun ölümünden
sonra belirginleşecek olan krizini daha da derinleştirdi. Aynı zamanda yazar
bu bölümde askerî darbe girişimini, Milošević’in 5 Ekim 2000’deki iktidardan
düşüşünü de anlatmaktadır.
Yazarın, Belgrad’da gerçekleşen askeri darbeleri ve sonuçlarını analiz
ederken, geniş tarihî kaynak ve çeşitli literatürü kullandığı, 19. yüzyılın
başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Sırbistan tarihini okuyucuya anlatma
amacına yönelik çalıştığı sonucuna varılabilir. Özellikle Sırbistan Devleti’nin
kurulmasına ve hukuki temellerinin oluşturulmasına odaklanan yazar, 1941
yılında Yugoslavya Krallığı’nın Nazi Almanya’sı ile yaptığı dostluk paktının
önemine ayrıntılı olarak yaklaşmaktadır. Bu kitap, Balkan Çalışmaları
programında eğitim alan, Sırbistan ve Balkanlar üzerine çalışan yüksek lisans
ve doktora öğrencilerinin Belgrad’da meydana gelen, Slovenya’dan
Makedonya’ya kadar birçok ülkeyi etkileyen iki Yugoslavya’nın siyasi
süreçlerini anlamalarına kesinlikle yardımcı olabilir. Öte yandan, 1934’te
Kral Aleksandar’a yapılan suikastın arka planının daha derinlemesine
anlatılması okuyucular için oldukça önemli olabilirdi. Ayrıca yazar, İkinci
310
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
KİTAP DEĞERLENDİRME / BOOK REVIEW
Dünya Savaşı sırasında Boşnaklara değil, Sırplara, Yahudilere ve Romanlara
karşı işlenen korkunç suçlara değiniyor. Buna ek olarak yazar, 1999’daki
NATO saldırılarını (bombalamayı) Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ne
yönelik açılan savaş olarak nitelendirmektedir. Aynı zamanda 1941 Nisan
Savaşı öncesindeki gösterilerde Yugoslavya Komünist Partisinin rolünü de
küçümsemektedir. Kiril alfabesiyle kitap basmak kişinin kendi milletinin
yazısını ve dilini koruma çabası olarak yorumlanabilir. Sırbistan’da
Latincenin ve Kiril alfabesinin eşit olarak tanınmasına rağmen, Sırp yazarların
çoğu kitabı Latince yazmaktadır; ancak bu kitabın yazarı kitabında yazı tipi
olarak Kiril alfabesini kullanmıştır. Sonuç olarak yazar, diğer dağılan
Yugoslavya ülkelerinin kaynaklarını bir kenara bırakarak ve Sırp kaynaklarını
kullanarak Sırbistan’ın yakın çağ ve modern tarihini araştırmak açısından
önemli bir eser yazmıştır. Bu çalışma, Balkan tarihi, Yugoslavya tarihi, Sırp
milli tarihi ve genel olarak Balkan çalışmalarıyla ilgilenen araştırmacı ve
öğrencilerin ilgisini çekecektir.
BAED / JBRI, 13/1, (2024), 305-311.
311