Endokrinoloji Alanindaki Kimi Yeni
Gelişmelerin Pratikteki Yans1malar1
Hazım GÖKÇEN*
GiRiŞ
Hayvaniann en önemli veriminin dölverimi oldu~u , et, süt, yapa~ı gibi ekonomik de~erlilik taşıyan öteki verimlerin ancak dölverimiyle elde edilen kuşaklarca
Sirdürulüp geliştirilebilece~i bilinen bir olgudur.
Dölveriminin, dolayısıyla ekonomik önem taşıyan öteki verimlerin artınla
bilmesinin önde gelen koşulunun dölverimiyle sıkı sıkıya ilişkili bulunan dölerimsel
(reproduktif) olguların iyi bilinmesi ve uygulanması oldu~ da bilinmektedir.
Dölerimsel olguların oluşması ve yürütülmesi, öteki etmenlerin yanında, çokluk dölerme hormonlannın etkileri sonucu şekillenmektedir.
Dölermenin honnonal mekanizması üzerindeki bilimsel çalışmalar, son 20-25
yıl içerisinde beklenmedik ve hızlı bir gelişme gösterdi. Yeni ve çok duyarlı yöntemlerin bulunması sonucu hormonlann nice! olarak saptanabilmesi olana~ (Hormonassay, Enzimassay, radioimmunoassay) cinsel gelişme ve dölerme biyolojisinin deği
şik işlev evrelerine ba~lı olarak hormonların yapımı, salgılanması ve çevresel etkinlikleri gibi konulann araştırılmasında öncülük etti. öte yandan, hormonların karşılık
lı olumlu ya da olumsuz etkileşimler (pozitif ve negatif feedback) ve yer aldıkları
endokrin sistem içerisindeki düzenleyici işlevleri konularmda da yeni bilgi ve deneyimler kazanıldı.
özellikle son yıllarda merkezi sinir sisteminin dölerme işlevlerinin yönetimindeki rolü konusunda çalışmalar yo~unlaştı ve " Neuroendokrinoloji" adı verilen
yeni bir bilim dalı gelişti.
*
Doç.Dr.; U. V. Veteriner Fakültesi Doğum ve Reprodüksiyon Hastalıklan Anabilim Dah Bursa/TVRK!YE.
- 113 -
Hormon bilimindeki bu gelişmelere koşut olarak, elde edilen yeni bilgi ve deneyimlerin uygulamada kullanılması konusunda da önemsenecek atılımiara girişildL
özellikle "prostaglandin"lerin bulunması bu atılımlan daha da hızlandırdı. Bu olgu,
insanda ve hayvanlarda hormonal bozukluklann tanısı, sağıtımı ve koruyucu önlemlerin alınmasında " Klinik Endokrinoloji" kavramını geliştirdi. öte yandan, hayvansal üretimde endokrinolojik bilgilerden yararlanma konusu yaygın bir kullanun alanı
buldu. özellikle kızgınlıklarm toplulaşb.nlması (östrus sinkronizasyonu), avipar hayvanlardan çok sayıda ovum elde edilmesi _(Multifollikülasyon ve Süperovulasyon)
ve embriyo transferi gibi dölerimsel biyoteknik uygulamalar dölveriminin ve hayvansal üretimin artırılması konularmda önemli bir çığır açtı.
HORMON YAPAN NÖYRON'LAR
Bundan kısa bir süre öncesine kadar merkezi sinir sisteminin, özellikle de hipotalamus'un hormon salgılanması ve dölerme olgulannın oluşması konusundaki
rolü bilinmiyor, sadece hipofiz hormonlanndan söz ediliyordu. Oysa ki, son yıllarda
yapılan yoğun bilimsel çalışmalar merkezi sinir sisteminin bir bölümünü oluşturan
ve beynin diensefalon'unun tabanında yer alan hipotalamus'un endokrin bir organ
olarak görev yaptığını, kimi hormonlan (oksitosin ve vazopressin) veya hormon serbestleştirici faktörleri (releasing faktör) ya da hormonlarm salgılanmasını durdurucu faktörleri (inhibiting faktör) salgıladığını yadsınamaz bir biç imde ortaya koymuştur.
Beynin bu bölümünde bir neurosekresiyonun varlığı ve hipofiz ile hipotalamus
konusundaki bilgiler henüz çok yenidir. Neuro-Humoral
olay olarak ta adlandırılan bu hipotalamo-hipofizeal sisternin aydınlığa kavuşturul
masıyladır ki, hormon biliminde o güne değin hiç bilinmeyen ya da çözünerneyen
kimi sorunlar, o arada hormon serbestleştirici ya da hormonların salgılanmasım durdurucu faktörlerin varlığı ortaya konulabilmiş tir.
Bugiinkü bilgilerirnize göre, hipotalamus'ta siklik ovaryum işlevlerini düzenleyen başlıca iki merkez vardır. Bunlardan birincisi Chiuma optikuro'un üzerinde yer
alır ve Nukleus supraoptikus'la Nukleus paraventrikülaris'ten oluşur. Hipotalamus'ta
hormon salgılama işlevini neurosekresiyon yapan nöyronlar üstlenmişlerdir. Bu nöyronlan beynin öteki nöyronlanndan ayıran başlıca özellik, neurosekresiyon yapan
hücrelerin aksonlannın öteki hücrelerle sinapsis yapmamalan, bilakis serbest olarak
hipofizin arka lobunda veya Eminentia merliana'da sonlanmalarıdır. Bu suretle beynin bu bölümünde bulunan kari damarianna kadar uzarurlar. Bunun dışında, neuro·
sekresyon yapan hücrelerde küçük ve fakat yoğun olarak boyanan granüller saptan·
nu ştır. Bu granüllere perikaryon adıda verilir ve hücrelerde nukleusun yanında bulu·
nurlar. Bağlantı proteinlerinden oluşan bu granüller, aksonlar boyunca hipofızin
arka lobuna ve Eminentia merliana'daki kapillar damarlara kadar uzanırlar. Granüller içerisinde neurohormonlar depo edilir. Neurosekresyon yapan nöyronlar hipotalamus'un nükleuslannda gruplar halinde toplanmışlardır.
arasındaki ilişkinin niteliği
Hipotalamus'taki diğer merkez Erninentia mediarıa adını alır ve Nukleus
infundibularis ile nukleus ventromedialis'ten oluşur. Eminentia merliana'daki neurosekresyon yapan nöyronlar çokluk bu nukleuslarda toplanmışlardır ve hormon ser-
- 114 -
1'1\lkJ.fU$
PARA'IENI~ik'UL~it
"LI"U·US
~ uPJıılOI'Tik"US
Şekil: ı
Hipotalam us ile hipofiz arasında ki ilişki .
bestleştinci ya da hormonlann salgılanmasını durdurucu faktörler salgılarlar. Aksonlar vasıtasıyla Eminentia merliana'da yo~un olarak bulunan porta! damar sistemine
ulaştırılan bu faktörler, kan dolaşımı yoluyla hipofizin ön lobuna gelip buradaki
her bonnona özgü hücreyi uyarmak suretiyle hipofiz ön lobu hormonlannın salgı
lanmasını doğururlar. Hipofiz ön lobu hormonları arasında dölermeyi yakından
ilgilendirenleri hipofiz gonadotropinleri (FSH ve LH) ve Prolakti n (LTH)'dir. Hipofiz gonadotropinlerinden FSH follikülleri geliştirme , LH ovulasyonu oluşturma ve
C.luteum'un gelişmesine katkıda bulunma gibi önemli işlevlere sahiptirler. LTH ise
çokluk sütün salgılanması ve C.luteum'un oluşması üzerine etkilidir.
Hipotalamus hormonlarından Gn-RH (Gonadotropik releasing hormon) çokluk do~umdan sonra laktasyona ba~lı anöstruslarda ovulasyonu oluşturmak ve de
doğumla ilk tohumlama arasındaki süreyi kısaltmak amacı yla kullanılmaktadır. Aynca kimi jinekolojik olguların sağıtımında da ba şarıyla uygulanmaktadır. Gn-RH
hayvanlarda muamele sırasındaki endokrin durumuna bağ lı olarak LH'nın artmasını
ve peak yapmasını düzenler. Sü.tçü· sığırlarda doğumdan sonraki 14. günde yapılan
tek bir Gn-RH enjeksiyonu ile ovulasyon gerçekleşmektedir. Gn-RH enjeksiyonu
sütçü sığırlarda doğumdan sonraki 20. günde, etçi sığırlarda da doğumdan sonraki
30. günde ovulasyon öncesi normal LH peakine yol açar. Gn-RH 'nın tek e_njeksiyon
ile 10. ve 14. günlerdeki çift enjeksiyonu ovulasyonu olu şturma bakımından çeli şki
li sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Kimi araştırmacılar her iki enjeksiyonun da ovulasyonu oluşturup doğum sonu arayı kısalttığını, kimi araşt ırmacılar da doğum sonu
aralığa hiçbir etkisinin bulunmadığını bildirmektedirler.
- 115 -
Şekil:
Gn-
2
RH'nın uygulanması .
Şekil: 3
Gn · RH'nın etki mekanizması.
- 116 -
FEED-BACK OLGUSU
Dişllerin önemli fizyolojik işlevlerinden birisini oluşturan kızgınlık ve kızgın
siklusu tümüyle dölenne hormonlarının etkisi altında ve karşılıklı etkileşimleri
(feedback) sonucu şekillenir. Kızgınlık siklusunun başlaması, gönne duyusuyla
retinaya ulaşan herhangibir uyarunın N.optikus vasıtasıyla görme duyusunun baş
langıç sinirsel oluşumunu oluşturan Chiasma optikum kanalıyla hipotalamus'a
iletilmesi sonucunda olmaktadır . Değişik tüıden uyarunlar di şilerde kızgınlık siklusunun başlamasını doğururlar. Bunlar arasında cinsel uyarım ve mevsime bağlı poliöstrik hayvanlarda, örneğin atta ve koyunda gün ışığının etkime süresinin az alması
(Fotoperiyodizm) sayılabilir. Çeşidi ne olursa olsun herhangi bir uyan ın sonucunda
hipotalamus'un Eminentia mediana' sındaki neurosekresiyon yapan sinir hücreleri etkilenmektedir. Neuronlarca salgılanan gonadotropik re leasing ho rmonlar (Gn-RH:
FSH-RH ve LH-RH) sinuzoidal portal damarlar yoluyla adenohipofiz'e (Hipofiz ön
lobu) gelirler. Adenohipofizdeki bazofilik hücrelerin uyarılması sonucunda gonadotıopik komplex hormonları olan FSH ve LH oluşmaktadır. Hipotalamus'la hipofiz
arasındaki bu karşılıklı etkileşim olgusu "Internal Feedback" olarak adlandırılır .
Gonadotropik komplex içerisinde özellikle FSH'nın artan biçimde salgılanması ovaryumdaki folliküler gelişmeyi hızlandırarak, follikülleriiı teka interna ve membrana
granulosa hücreleri tarafından salgılanan follikül sıvısı içerisinde artan ölçülerde
lık
L.H/
C+.
\FSH
(
-)
-)
M
Lb~~
Şekil:
Feed-Back
4
Mekaniz ması
- 11 7 -
ço~alınasmı sa~lar.
östrojen bonnonu kanda belli bir düzeye ulaştı~ında , adenohipofiz'e olumlu, hipotalamus'a ise olumsuz geri etkimeyle (Pozitif ve Negatif Feedback) bir yandan adenohipofizden gonadotropik komplex içerisinde yer alan LH'nm salgılanmasını uyanrken, öte yandan da hipotalamus'tan FSH-RH salgısmı engeller. Böylece FSH'nm saJgılanması azalırken, gpnadotropik komplex içeriside artan
ölçülerde salgılanan LH graaf follikiillerini etkileyerek ovulasyonun oluşmasını sa~
lar. Graaff folliküii patladıktan sonra yerinde oluşan çukurlukta LH ve L1H'nın
birlikte etitimesi sonucu C. luteuro periyodikuro şekillenir ve yeni oluşan bu organ
progesteron salgılamaya başlar. Giderek artan ölçillerde salgılanan progesteron horınonu bu kez östrojenlerin tam karşıtı olarak adenohipofize olumsuz, hipotaıamus 'a
olumlu geri etkimeyle gonadotropik komplex içerisinde FSB'nın salgılanmasını durdurarak yeni follikiillerin oluşmasını ve gelişmesini engellemektedir. östrojenlerin
etkisi sonucu oluşan kızgınlık esnasında dişi hayvan do~al ya da yapay yolla tohumlanmaz veya tohumlanap ta gebe kalmazsa C. luteuro'un gelişmesi ve progesteron
üretimine başlamasıyla yeni bir kızgınlık siklusu oluşarak önceki olaylar yeniden
tekrarlanır. Siklusun ortalanna do~ru prostaglandin hormonunun da etkisiyle C.
luteuro periyodicum'un luteolizisi sonucu progesteron salgısının azalması nedeniyle, progesteron'un adenohipofiz üzerindeki olumsuz geri etitimesi kalkac~ından
FSH salgılanmaya başlar ve follikiillerin gelişimi yeniden hızlanır. FoRikilllerde oluşan östrojen hormonunun etkisi sonucunda yeni bir kızgınlık şekiilenerek siklus
tamamlanmış olur.
ORGANİlMAYI PROSTAGLANDINLER Mİ YÖNEliYOR?
Endokrinoloji alanında son yılların en büyük buluşu prostaglandin'lerdir. Yerel olarak etitimesi nedeniyle hormon olup olmadı~ı bile tartışılan prostaglandinler
organizmarun hemen tüm organ ve dokularında sentezlenmekte ve sayılamayacak
kadar çok özel etkiler oluşturmaktadırlar. Jinekolojik sa~ıtım yöntemlerinden tutun da, kızgınlı~ın toplulaştırılmasına, vücuttaki ateşin düşürülmesinden spermatozoitlerin genital kanalda taşınmalarına kadar varan çok çeşitli etkilere sahiptirler.
Organizmada do~al olarak bulunan esenşiyel ya~ asitlerinden türeyen ve ilk kez
1930 da insanın prostat sıvısında saptandıklarandan bu adla anılan prostaglandin'lerin ilginç bir etkime mekanizması da vardır. Dölerme ile ilgili olgularda görev alan
bir prostaglandin türevi olan Prostaglandin F 2 a 'uterus endometrium'undan salgı
lanmaktadır. Uterus venası yoluyla kan dolaşımına katılan PGF 2 a uterus venası ile
ovarium arterinin üst üste geldi~i temas yüzeyinden diffuzyonla ovarium arterine
geçmekte ve bu yolla ovarium'a gelerek siklusun belli bir döneminde c. luteum'u
eritmektedir. Ancak bu hormonun salgılanması ve etki mekanizması konusunda hala
bilinmeyen ve aydınlatılması gereken hususlar bulunmaktadır. Kızgınlık siklusunun
belli bir döneminde hormonun salgılanma emrini nereden aldı~ı konusu hala tartışıl
makta, henüz kesin bir yargıya varılamamaktadır.
Günümüzde Dinoprost tromethamin (Lutalyze) ve Coloprostenol adlı iki sentetik türevi bulunan PGF 2 a'ya kimi jinekolojik olgulann sa~ıtımı dışında, özellikle
hayvan yetiştiricili~inde kızgınh~ın toplulaştırılınasında (östrus sinkronizasyonu)
sıkça başvurulmaktadır.
- 118-
Şekil: 5
Prostaglandin F 2 a 'nın etkime biçimi.
İn ekierde östrus sinkronizasyonu amacıyla si k lu sun 6. ve 17. günlerinde, l l
gün arayla, PGF 2 a analoglarının 25-35 mg' lık çift enjeksiyonundan 2-5 gün sonra
kızgmbk görülerek ovulasyon olmakta, ovulasyonu izleyen 72. ve 96. saatlerde ard
arda yapılan iki tohumlamada yüksek oranda dölverimi elde edilmektedir.
HORMON TAYİNiNDE DUYARU BİR YÖNTEM: RADİOİMMUNOASSAY
Son 20 yıl içerisinde hormon tayini konusunda geliştirilen yöntemler içerisinde en duyarlı olanı kuşkusuz "Radioimmunoassay" yöntemidir.
Bu yöntemin esası şudur. Çok küçük hormon konsantrasyonlarını ölçmek
için, önce sözkonusu hormona ba~lanma özelli~i gösteren bir madde bulunur. Bunun için ço~u kez antikorlar kullanılır. Bu madde elde edildikten sonra, üç ayrı
unsurdan oluşan bir kanşım hazırlanır : (1) Denemenin yapılac~ı hayvana ait vücut
sıvısı (kan, süt), (2) Saptanacak hormona karşı hazırlanmış antikor ve (3) hormon
miktanna yaklaşık olarak eşit olan ve önceden radioaktif bir izotopla i şaretlenmiş
saf hormon. Bu esnada mutlak dikkat edilmesi gereken özel bir durum vardır. Hem
hayvana ait vücut sıvısında, hem de saf preperatta bulunan hormonlada tam olarak
birleşmesi için çok az miktarda antikor mevcut olmalıdır. Böyle likle do~al hormon
ve mdioaktif hormon karşıt cisimci~e ba~lanmaya çalışırlar . Bu ba~lanmayı başara
bilen hormon miktarı hem tabü hem de radioaktif hormon karışımında yo~unlukla
orantılıdır. Ba~lanma tamamlandıktan sonra, antikor-hormon kompleksi çözeltinin
geri kalan kısmından ayrılarak antikara ba~lanan radioaktif hormon miktarı özel radioaktivite sayaçları ile tesbit edilir. E~er ba~lanan radioaktif hormon miktarı çok
fazla ise antikara bağlanan doğal hormon miktan çok az demektir. Tersine, eğer
- 119 -
8
0
0
+
o
o
0
----
-t
-r--
o
0
J\WT&ı5oR
ttA~T\f
~ol.INII
i s Al El L.E,.
*Kiş ~o~
0
&A~\
s~
~Ofl.. Olf
a.UION
Şekil:6
Radioimmunoassay y önteminin işleyiş biç iminin
şe ma tik
o larak göıt erilmesi.
çok az miktarda radioaktif hormon antikoda ba~lantı kurmuşsa, bu işi yapan do~al
hormon miktannın çok fazla oldu~ anlaşılır. Böylece uygun bir standart kalibrasyon e~risi kullanılarak, vücut sıvılarında bulunan hormonlardan büyük bir bölümünün, ne miktarda oldu~unu çok kesin olarak tesbit etmek mümkün olur. Bu yöntemle steroid ve protein hormonların nanogram (10- 9 g) düzeyinde saptanması olanak içerisindedir.
Son yıllarda özenikle Federal Almanya'da hormon laboratuvarları ile veteriner
teşkilatı işbirli~i sonucu sütte progesteron hormonunun tayini suretiyle ineklelde
erken gebelik teşhisi başarıyla uygulanmaktadır. Bu amaç la tohumlamadan beni bir
süre sonra yetiştiricilerce inekten alman süt örnekleri laboratuvara gönderilmekte,
laboratuvarlarda radioimmunoassay yöntemiyle saptanan hormon miktarına göre
tohumlamadan sonraki 19. günden itibaren ineklerde gebeli~in saptanması mümkün
olabilmektedir.
- 120 -