DERLEME
Biyoaktif Bileşenlerin
Prostat Kanserindeki Rolü
Tuba YALÇIN,a
Ezgi BELLİKCİ KOYUa
Beslenme ve Diyetetik Bölümü,
Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi,
Ankara
a
Yazışma Adresi/Correspondence:
Tuba YALÇIN
Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi,
Beslenme ve Diyetetik Bölümü,
Ankara, TÜRKİYE
tuba.yalcinordu@hacettepe.edu.tr
ÖZET Prostat kanseri dünyada erkekler arasında insidansı en yüksek olan ikinci kanser türüdür.
Hastalığın insidansının ve mortalite oranının yüksek olması, hastalığı önlemek ve tedavi etmek için
yeni stratejiler geliştirmeyi gerektirmektedir. Epidemiyolojik veriler, biyoaktif bileşenlerden zengin diyet tüketen toplumlarda prostat kanser riskinin daha düşük olduğuna işaret etmektedir. Biyoaktif bileşenler, kanser gelişim sürecinin farklı basamaklarını hedef alarak kemopreventif özellik
gösterebilirler. Son yıllarda bu konuda yapılan çalışmalarda ciddi bir artış söz konusudur. Bu derlemede bazı biyoaktif bileşenlerin (likopen, resveratrol, kurkumin, ellajik asit ve kateşin) prostat
kanseri ile ilişkisi güncel literatür ışığında değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Prostat kanseri; likopen; kurkumin; resveratrol; ellajik asit
ABSTRACT Prostate cancer is the second most frequently diagnosed cancer worldwide among men.
High incidence and mortality rate of prostate cancer requires to develop new strategies for the prevention and treatment of illness. Epidemiological evidence shows lower prostate cancer risk in populations with higher consumptions of bioactive components in diets. Bioactive components can
exhibit their chemopreventive properties by targeting different stage of cancer development. In
recent years, there has been a great increase on the articles about this issue. In this review, the relationship between some bioactive components (lycopene, resveratrol, curcumin, ellagic acid, catechins) and prostate cancer was evaluated under the light of current literature.
Key Words: Prostat cancer; lycopene; curcumin; resveratrol; ellagic acid
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1):1-9
Copyright © 2014 by Türkiye Klinikleri
rostat kanseri dünyada erkekler arasında insidansı en yüksek olan
ikinci kanser türüdür ve erkeklerde kansere bağlı ölümler içerisinde
altıncı sırada yer almaktadır.1 Prostat kanseri genellikle 50 yaş üzerindeki erkek bireylerde, çoğunlukla da hastalığın ileri aşamalarında saptanmaktadır.2 Hastalığın teşhisindeki gecikme hastalıkla ilişkili morbidite,
mortalite ve yaşam kalitesi üzerinde önemli derecede etkilidir. Hastalığın
gelişimi ve ilerlemesi aşamalarının altında yatan mekanizmalar tam olarak
anlaşılamamıştır; ancak yaş, ırk, beslenme, androjen hormonlar ve aktifleşmiş onkogenlerin hastalığın patogenezinde rol aldığı düşünülmektedir.3 Bununla birlikte, epidemiyolojik ve klinik çalışmalardan elde edilen veriler
oksidatif stres ve DNA hasarının da prostat kanseri oluşumunda önemli rolü
olduğunu ortaya koymaktadır. Hücre metabolizması sırasında hücre içeri-
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
1
Tuba YALÇIN ve ark.
sinde oluşan reaktif oksijen türlerinin lipitlerle ve
proteinlerle reaksiyona girerek sitotoksisiteye aracılık ettiği düşünülmektedir.4,5 Yapılan son araştırmalar, diyetin antioksidan içeriği ile prostat
kanseri arasında ilişki olduğunu göstermektedir.
Antioksidan özelliği olan biyoaktif bileşenlerden
zengin diyet tüketen toplumlarda prostat kanseri
insidansının daha düşük olduğu saptanmıştır.3 Ayrıca bu faktörlerin sadece prostat kanseri oluşumunda değil aynı zamanda prostat kanserinin
gelişim ve ilerleyiş evrelerinde de etkili olabileceği
bilinmektedir. Hastalığın insidansı yüksek olduğu
için, hastalığın gelişimini önlemeye yardımcı ajanların geliştirilmesi, hastalıkla ilişkili mortaliteyi,
morbiditeyi ve maliyeti azaltabilmek açısından son
derece önemlidir. Biyoaktif bileşenler de bu alanda
umut vaat eden, toksisite riski düşük ve etkin maliyetli bileşenler olarak dikkat çekmektedir. Bu
alanda yapılan çalışmaların sayısı her geçen gün artarak devam etmektedir. Bu derlemede bu konuda
sıklıkla araştırılan bazı biyoaktif bileşenlerin (likopen, resveratrol, kurkumin, kateşinler ve ellajik
asit) prostat kanseri ile ilişkisi güncel literatür ışığında değerlendirilmiştir.
LİKOPEN
Likopen karotenoit ailesinde yer alan, bitkiler
ve mikroorganizmalar tarafından sentezlenen kırmızı renkli bir pigmenttir. Likopenin en fazla bulunduğu besinler domates ve domates ürünleri
(domates suyu, domates salçası, ketçap vb) ile karpuz, kayısı, kırmızı greyfurt gibi meyvelerdir. Günlük diyetimizde likopen alımının çoğunluğunu
domates ve ürünleri oluşturmaktadır. Likopenin
kimyasal formülü β-karoten ile aynı olup β-iyonon
halkasının bulunmayışı ve açık zincir yapısına
sahip olması ile β-karotenden ayrılır. Yapısındaki
bu farklılıklar nedeniyle pro-vitamin A aktivitesi
göstermez.6 Oldukça lipofilik yapıda olan likopen
su, etanol ve metanolde neredeyse hiç çözünmemektedir.7 Bu nedenle diyette domates ve ürünlerine yer verirken aynı öğünde bir miktar yağ
tüketmek, likopen biyoyararlılığı açısından önemlidir. Likopenin lipofilik yapıda olması insan vücudunda bazı özel dokularda birikmesine de neden
olmaktadır. Likopenin vücutta en fazla bulunduğu
2
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
dokular adrenal bezler, testisler, karaciğer ve prostat bezidir.6 Yakın zamanda yapılan epidemiyolojik çalışmalarda domates ve domates ürünlerinden
zengin diyet tüketimi ile prostat kanser riskinde
azalma olabileceği gösterilmiş ve bu ilişki büyük ölçüde likopen ile açıklanmıştır.8,9 Likopenin prostat
bezinde birikmesi de prostat biyolojisindeki olası
etkilerini desteleyecek bir bulgu olarak öne sürülmüştür. İlerleyen dönemlerdeki çalışmalarda,
düzenli olarak yüksek miktarlarda likopen tüketenlerde prostat hasarının daha düşük olduğu ve likopenin prostat kanser tedavisinde de etkili
olabileceği gösterilmiştir.10
Likopenin prostat kanser gelişimindeki rolünü
açıklayan birçok farklı mekanizma mevcuttur.
Bunların en önemlilerinden biri antioksidan özelliğidir. Bu özelliği ile hücre lipitlerini ve DNA’yı
oksidasyona karşı koruyarak kanser gelişimini
engelleyebilir.11,12 Chen ve ark. tarafından yürütülen klinik bir çalışmada prostat adenokarsinomu
olan 32 hastaya prostatektomi öncesi 3 hafta süreyle günlük 30 mg likopen içerecek şekilde domates soslu makarna verilmiştir. Müdahale
sonrasında bireylerin lökosit ve prostat DNA’larındaki oksidatif hasarın ve serum prostat spesifik
antijen (PSA) düzeylerinin anlamlı şekilde azaldığı saptanmıştır.10 İn vitro olarak yürütülen bir
çalışmada likopenin antioksidan özelliğinin yanı
sıra detoksifikasyonda görevli bazı proteinlerin
sentezini arttırarak da DNA hasarına karşı koruyucu etki gösterebileceği belirtilmiştir.13 Bununla
birlikte bazı hücre kültürü çalışmalarında yüksek
konsantrasyondaki likopenin prooksidan etki gösterebileceği de kaydedilmiştir.14 DNA hasarına
karşı koruyuculuğunun dışında likopenin prostat
kanser gelişimini engelleyici etkileri, tümör hücre
çoğalması ve gelişimini baskılaması, hücre siklusu
üzerine etkili olması, apoptozu arttırması, insülin
benzeri büyüme faktörünü baskılaması ve integrinlerin ekspresyonunu azaltarak kanser hücrelerinin yayılmasını engellemesi ile gerçekleşmektedir.7
Çeşitli çalışmalarda farklı konsantrasyonlardaki likopenin prostat kanserli hücrelerde sitotoksik etki
göstererek hücrelerin gelişimini baskıladığı gösterilmiştir.15,16 Yang ve ark. tarafından yakın zamanda yapılan bir çalışmada, likopenin hormona
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
duyarlı prostat kanser hücrelerinde (LNCaP) çoğalmasını engelleyici etkisini PPARδ-LXRαABCA1 yolağını aktive ederek gerçekleştirdiği
saptanmıştır.17 Apoptoz ile ilişkili olarak ise, Hantz
ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada 0,3, 1,0 ve
3 µM konsantrasyonlarındaki likopenin, tüm dozlarda LNCaP hücrelerinde mitokondriyal membran
fonksiyonunu azalttığı, ayrıca 1 ve 3 μM dozlarında
mitokondriyal transmembran proteininde de anlamlı bir azalma sağladığı gösterilmiştir.18 Ivanov
ve ark.nın yaptığı bir çalışmada ise likopenin apoptozu özellikle LNCaP hücrelerinde arttırdığı, buna
karşın hormona duyarlı olmayan prostat kanser
hücrelerinin (PC3) apoptoza daha dirençli olduğu
saptanmıştır.19 Likopenin prostat kanser riskine
karşı koruyuculuğunun araştırıldığı randomize
kontrollü klinik çalışmaların bir derlemesi olan
2011 yılında Cochrane kütüphanesinde yayınlanan
bir çalışmada, 154 katılımcıyı içeren 3 makale incelenmiş; ikisinde yüksek yanlılık riski olduğu belirtilmiştir. Çalışmalardan birinde prostat kanser
insidansı araştırılmış diğer ikisinde ise serum PSA
düzeyleri incelenmiştir. İnsidansın araştırıldığı
çalışmada, müdahale grubunda prostat kanser insidansı %10, kontrol grubunda ise %30 olarak
saptanmıştır ancak bu sonuçlar istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır. PSA düzeylerinin incelendiği çalışmalarda da müdahale grubu ile kontrol
grupları arasında fark gözlense de istatistiksel olarak anlamlı olmadığı sonucuna varılmıştır.20 Gözlemsel araştırma sonuçlarının değerlendirildiği
çalışmalarda ise domates ve ürünlerinden zengin
diyet tüketilmesinin veya likopen alımının yüksek
olmasının prostat kanserine karşı ılımlı koruyuculuk sağladığı gösterilmiştir.21,22 Likopenin prostat
kanserinin tedavisindeki etkinliğini değerlendiren
çalışmalar ise henüz çok sınırlı sayıdadır. Ilic ve
Misso tarafından yapılan bir sistematik derleme çalışmada, prostat kanserli hastalara likopen desteği
verilmesinin serum likopen düzeylerini arttırdığı
gösterilmiştir. Aynı yayında, hastaların PSA düzeylerinin belirtildiği iki çalışmanın meta-analizi
de yapılmış ve likopen desteğinin PSA düzeylerini
anlamlı olarak azalttığı saptanmıştır.21
Likopen doğada yaygın olarak bulunması,
düşük maliyetli olması ve yan etkisinin olmayışı ile
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
Tuba YALÇIN ve ark.
iyi bir kemopreventif ajan adayıdır. Ancak güncel
veriler likopenin prostat kanserinin önlenmesi ya
da tedavisindeki rolünü kabul ya da red etmek için
yeterli değildir. In vitro çalışmalarda, hayvan modellerinde ve gözlemsel çalışmalarda likopenin
koruyucu etkisi daha net gözlenebilmekte ancak
randomize kontrollü klinik çalışma verileri daha
çelişkili sonuçlar sunmaktadır. Bununla birlikte
günlük kaç mg/g likopen ile istenen etkinin sağlanabileceği de tartışmalıdır. Bu konudaki en büyük
eksiklik iyi metodolojiye sahip klinik çalışmaların
yetersizliğidir. Yapılacak daha fazla randomize
kontrollü klinik çalışma ile bu konudaki soru işaretlerine yanıt bulunabilecektir.
RESVERATROL
Resveratrol ağır metaller, güneş ışığı, ozon, iklim
değişiklikleri gibi çevresel strese yanıt olarak
bitkide üretilen; antioksidan, antiinflamatuar, antiproliferatif, proapoptotik ve antianjiyojenik
özellikleri olduğu öne sürülen bitkisel kaynaklı bir
polifenoldür. Resveratrol, üzümün yanı sıra ahududu, yaban mersini, dut gibi meyvelerde bulunmaktadır. Piyasada besin takviyesi olarak da
satılmaktadır.23 Pek çok çalışmada resveratrolün
antioksidan etkisi gösterilmiş; aynı zamanda son
yapılan araştırmalarda olası kemopreventif fonksiyonu üzerinde durulmuş ve karsinojenik süreçleri
engellediği gösterilmiştir. Bu özellikleri ile prostat
kanserinin önlenmesi veya ilerlemesinin geciktirilmesinde önemli rol oynayabileceği düşünülmektedir.3 Prostat kanserli hücre kültürü modelleri
kullanılarak yapılan çalışmalarda, resveratrolün
prostat kanserinin gelişimini ve ilerlemesini hangi
mekanizmalarla engellediği açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda, resveratrolün özellikle
hücre içi düzenleyici proteinleri ve hücre metabolizmasını etkilediği ortaya konulmuştur. Buna ek
olarak, apoptozu indüklemedeki ve hücre döngüsünün yönetimindeki işlevleri de araştırılmıştır.
Farklı prostat kanser hücreleri ile yapılan çalışmalar, genel olarak resveratrolün, survivin proteininin ekspresyonunu baskılayarak ve apoptozu
artırarak hücre büyümesini engellediğini ortaya
koymaktadır.24 Tüm bu işlevler reseptör fonksiyonlarının, transdüksiyon yollarının ve transkrip3
Tuba YALÇIN ve ark.
siyon faktör aktivasyonunun dahil olduğu bir dizi
karmaşık hücresel sürecin düzenlenmesiyle gerçekleşmektedir.25
İnflamasyonun, oksidatif hasarı başlatarak ve
kanserli hücrenin büyümesini hızlandırarak, kanserin gelişimi ve ilerlemesi aşamalarında önemli bir
faktör olduğu düşünülmektedir.26 Bu nedenle inflamatuar yanıtın düzenlenmesi bu süreçte önemli
bir strateji olabilir. Resveratrolün ise antiinflamatuar etkisinin olduğu yapılan çalışmalarla ortaya
konmuştur.27
Prostat kanserinde androjen hormonlar da kritik rol oynamaktadır ve bu nedenle resveratrolün
steroid hormonlar ve hormon reseptörleri üzerindeki etkisine olan ilgi artmaktadır. Resveratrolün
androjen reseptörünün (AR) hücreye translokasyonunu inhibe edebildiği ve böylece AR’nin transkripsiyonel aktivitesini engelleyerek reseptörlerin
işlevlerini etkileyebildiği gösterilmiştir.28 Wang ve
ark.nın yaptığı bir çalışmada resveratrolün prostat
kanserli olgularda in vivo ve in vitro koşullarda
farklı etkiler gösterdiği bildirilmiştir. Resveratrolün steroid bağımlı hormon yolağını da içeren pek
çok mekanizma yoluyla prostat kanserli hücrelerin
büyümesini önleyici etkisi olduğu gösterilmiştir.
Bununla birlikte, in vivo çalışmalarda resveratrolün başlangıçta tümör gelişimini geciktirdiği; ancak
daha uzun süre resveratrole maruziyet sonucunda
anjiyogenezi artırdığı ve apoptozu inhibe ettiği
rapor edilmiştir.26
Kemoterapi, cerrahi ve hormonal tedaviye ek
olarak radyoterapi, prostat kanserinin tedavisinde
kullanılan bir yöntemdir. Radyoterapi, prostat kanserinin tedavisinde sınırlı bölgede tümörü küçültmek ve tümörle ilişkili semptomları iyileştirmek
amacıyla kullanılmaktadır. Radyoterapinin etkinliği büyük ölçüde tümörün radyasyona duyarlılığına bağlıdır. Ne yazık ki, prostat kanser hücreleri
ışın tedavisine dirençli olan hücrelerdir.29 Radyoterapide uygulanan yüksek radyasyon dozu, rektal
semptomlar, üriner disfonksiyon ve impotans gibi
ciddi yan etkilere neden olabilmektedir. Düşük doz
ışın tedavisinin ise kanserli hücreler üzerindeki
etkisi yok denecek kadar azdır. Bu nedenle uygulanan radyasyon dozunu ve olası yan etkileri azaltacak ve hücrenin radyasyona duyarlılığını
4
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
artıracak güvenli ve etkili bir aracıya ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan bir çalışmada resveratrolün
prostat kanserli hücrelerde radyoterapiye duyarlılık üzerindeki etkisi incelenmiş ve çalışmanın
sonucunda resveratrolün kanserli hücrelerde radyoterapinin etkisini arttırarak hücre çoğalmasını
inhibe ettiği gösterilmiştir.30
Özetle, resveratrolün etki mekanizmalarını
anlamaya yönelik pek çok in vitro ve in vivo çalışma yapılmış ve prostat kanserinin hem tedavisinde hem de önlenmesinde etkili olabileceği
gösterilmiştir. Ancak prostat kanseri üzerindeki terapotik etkilerine ilişkin yapılmış klinik çalışma
yoktur. Dolayısıyla preklinik çalışmalardaki umut
verici sonuçlara rağmen, resveratrolün insanlarda
prostat kanseri üzerindeki etkilerine ilişkin yeterince veri bulunmamaktadır.
KURKUMİN
Kurkumin (diferuloilmetan), Curcuma longa L. bitkisinin sarı renkli esas pigmentidir. Ülkemizde zerdeçal, zerdeçöp ya da hint safranı olarak bilinen bu
bitkinin rizomları Hindistan’da yemeklere aroma
katmak ve sarı rengiyle yemeklerin görünümünü
güzelleştirmek için baharat olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra bu bitki tarih boyunca özellikle Asya’da tıbbi amaçlı olarak da kullanılmıştır.
Birçok inflamatuar ve kronik hastalıkların geleneksel yöntemlerle tedavisinde (Ayurveda, Geleneksel Çin Tıbbı vb.) yer almıştır. Halk arasındaki
bu kullanımı zamanla bilim dünyasının ilgisini çekmiş ve geleneksel özelliklerinin birçoğu hücre ve
hayvan modellerinde deneysel olarak da gösterilmiştir.31 Bitkinin rizomlarından ekstre edilen fenolik yapıdaki kurkumin molekülünün ve aktif
metabolitlerinin antikanserojen ve antiinflamatuar
özellikleri günümüzde de yaygın olarak çalışılmakta ve kemopreventif bir ajan olarak umut vaat
etmektedir. Kolon kanseri, pankreas kanseri, safra
kesesi kanseri ve oral kanserler gibi farklı kanser
türleri ve Alzheimer, ülseratif kolit, diyabet, obezite ve epilepsi gibi çeşitli hastalıklarla olan ilişkisi
klinik çalışmalarda da incelenmiştir.32-34 Prostat
kanseri üzerine olan etkisi ve etki mekanizmaları
da in vitro ve in vivo çalışmalarda sıkça araştırılmıştır. Yapılan çalışmalarda kurkuminin diğer biTurkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
yoaktif bileşenlerde olduğu gibi kanser gelişimini
farklı basamaklarda etkileyebileceği gösterilmiştir.
Kurkuminin büyüme faktörlerini, adezyon moleküllerini, apoptozla ilişkili genleri, anjiyogenez düzenleyicilerini ve hücresel sinyal moleküllerini
etkileyerek metabolizmada birçok yolakta işlev
gösterebileceği saptanmıştır. Prostat kanserli hücrelerde de; AR’yi azaltarak regüle ettiği, hücre çoğalmasını, hücre döngüsünü etkilediği, kanser
invazyonunu ve metastazını engellediği ve inflamatuar yanıtı düzenlediği bildirilmiştir.35 Ayrıca
kurkuminin hem androjen bağımlı hem de androjene bağımlı olmayan prostat kanser hücrelerinde
apoptozu tetiklediği bildirilmiştir.36
Yapılan çalışmalarda, kurkuminin prostat
marker proteinlerinin ekspresyonunu etkilediği
gösterilmiştir. Kurkumin tedavisinin LNCaP hücrelerinde AR ve bununla ilişkili kofaktörlerin
ekspresyonunu baskıladığı; ayrıca AR bağlanma
aktivitesini etkilediği gösterilmiştir.37,38 AR ekspresyonunu baskılanması ve DNA’ya bağlanma
aktivitesini değişmesi, NKX3.1 homeobox geninin
down regülasyonuna neden olabilmektedir. Bu
gen normal prostat organogenezi ve karsinogenezinde önemli rol oynadığı düşünülen androjen tarafından düzenlenen edilen bir gendir.39
Tuba YALÇIN ve ark.
azalttığı gösterilmiştir. Aynı zamanda kurkumin
tedavisi ile tümör hacminde azalma da meydana
gelmiştir. Çalışmanın in vivo olarak yürütülen
kısmında da kurkumin ile tedavi edilen grupta
metastatik nodüllerin daha az olduğu saptanmıştır.42
Kurkuminin inflamatuar yanıt üzerinde de
önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Kurkuminin
nükleer faktör kappa B (NF-κB) aktivasyonunu ve
siklooksigenaz-2 (COX-2) ekspresyonunu azalttığı
ve interlökin-6 (IL-6), interlökin-8 (IL-8), tümör
nekrozis faktör-α (TNF-α) üretimini baskıladığı
bildirilmiştir.16,17 İn vivo olarak yapılan çalışmalarda da kurkuminin inflamatuar göstergelerin
aktivasyonunu ve ekpresyonunu düzenleyerek
apoptozu arttırdığı, hücre çoğalmasını engellediği
ve metastazı teşvik eden faktörleri azalttığı gösterilmiştir.43
Kurkuminin hücre çoğalması üzerine etkisinin
araştırıldığı bir çalışmada, LNCaP ve PC-3 hücrelerinde kurkumin uygulamasının epidermal büyüme faktör reseptör (EGFR) sinyalinin potansiyel
bir inhibitörü olduğu, bu inhibisyonu da EGFR
ekpresyonunu baskılayarak ve EGFR tirozin
kinaz aktivitesini engelleyerek gerçekleştirdiği
gösterilmiştir.40 Dorai ve ark. tarafından yapılan
in vivo bir çalışmada 6 hafta süreyle %2 kurkumin
içeren diyetin, LNCaP hücreleri enjekte edilen farelerde tümör hücre çoğalmasını azalttığı ve apoptozu anlamlı şekilde arttırdığı gösterilmiştir.41
Kurkuminin in vitro ve in vivo olarak çok
sayıda çalışması mevcut olmakla birlikte, klinik
çalışmalarına yakın zamanda başlanmıştır. Farmakokinetiğini incelemeye yönelik Faz 1 ve Faz 2
klinik çalışma sonuçlarına göre kurkuminin iyi tolere edilebilen, güvenilir bir molekül olduğu belirtilmiştir. İleri düzey kolorektal kanseri olan 15 kişi
ile yapılan bir çalışmada 4 aya kadar günde 180 mg
kurkumin verilmesinin iyi tolere edilebildiği gösterilmiştir.44 Bununla beraber insanlarda biyoyararlılığının düşük olduğu kaydedilmiştir. Cheng ve
ark.nın yaptığı bir çalışmada da kurkuminin 3 ay
süreyle 8 grama kadar kullanımının güvenilir olduğu bildirilmiştir.45 Pankreas kanseri olan 21 hastayla yapılan bir Faz II çalışmada günde 8 gram
kurkuminin 18 aya kadar kullanılmasının herhangi
bir toksisite göstermediği belirlenmiştir. Bu çalışmada da kurkuminin biyoyararlılığının düşük olduğu, buna karşın biyolojik aktivitesinin mevcut
olduğu bildirilmiştir.46
Kurkuminin tümör invazyonu ve metastazı
üzerine olan etkisi de çeşitli in vitro ve in vivo çalışmalarda araştırılmıştır. Hang ve ark. tarafından
yapılan çalışmada tümör invazyonu ve metastazı
için önemli olan matrix metalloproteinleri (MMP)
incelenmiştir. Çalışmada, kurkuminin prostat kanser hücrelerinde MMP2 ve MMP9 aktivitelerini
Kurkuminin prostat kanseri ile ilişkini inceleyen yayınlar henüz çok sınırlıdır. Randomize çift
kör kontrollü olarak yürütülen bir araştırmada soya
izoflavonları ve kurkuminin serum PSA düzeylerine olan etkisi araştırılmıştır. Yüksek PSA düzeyleri sebebiyle prostat biyopsisi olan ancak prostat
kanser sonuçları negatif çıkan kişiler ile yürütülen
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
5
Tuba YALÇIN ve ark.
bu çalışmada 85 kişi randomize olarak iki gruba
ayrılmıştır. Altı ay süreyle, 43 katılımcıya 100 mg
kurkumin ve 40 mg izoflavon, 42 katılımcıya ise
plasebo verilmiştir. PSA değerleri 10 mcg/ml’nin
üzerinde olan kişiler için alt grup oluşturularak,
çalışmanın başlangıç ve sonundaki PSA düzeyleri
kıyaslanmıştır. PSA değerleri 10 mcg/ml’nin üzerinde olup kurkumin ve izoflavon takviyesi alan
grupta PSA seviyelerinin azaldığı gösterilmiştir.
Buradan yola çıkarak izoflavon ve kurkuminin
serum PSA seviyelerini düzenlemede rolü olabileceği ve kurkuminin bu etkiyi izoflavonlar ile sinerjistik olarak gerçekleştirebileceği sonucuna
varılmıştır.47
Klinik çalışma aşamasına henüz yeni geçilmiş
olsa da in vitro ve in vivo sonuçlar ile klinik farmakokinetik verilerine dayanarak kurkuminin toksisitesi düşük, güvenilir ve etkili bir molekül olarak
umut vaat ettiği söylenebilir. Kurkuminin, şu an
için klinikte kullanımına ilişkin en büyük handikap, suda az çözünmesi, yarı ömrünün kısa olması
ve düşük biyoyararlılığa sahip olmasıdır. Bu sorunu
çözmeye yönelik kurkuminin yüksek biyoyararlılığa sahip yeni formları geliştirilmekte ve bunlara
ilişkin farmakokinetik çalışmalar yapılmaktadır.48
Bundan sonraki aşama randomize kontrollü klinik
çalışmaların yapılmasıdır. Böylece, kurkuminin
prostat kanserinin önlemesi ve tedavisindeki yeri
ve rolü netleşebilecektir.
ÇAY KATEŞİNLERİ
Çay, Camellia sinensis bitkisinin yapraklarının
kurutulmasıyla elde edilen, kanseri önleme gibi
sağlık yararları olduğu bilinen ve sağlık üzerindeki etkilerine ilişkin pek çok çalışma yapılan
yaygın tüketilen bir içecektir. Çay dünya nüfusunun sudan sonra en fazla tükettiği içecek olduğundan bu çalışmalar dikkate değerdir. Çay
birçok popülasyonda diyetteki polifenollerin en
önemli kaynağıdır. Kateşinler, çay polifenollerinin başlıca bileşenleridir. Deneysel çalışmaların
çoğunluğunda çay kateşinlerinin antioksidan
özellikleri ile serbest radikal oluşumunu önlediği,
apoptozu başlattığı ve hücre büyümesini durdurduğu gösterilmiştir.49
6
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
Çayların üretim sürecine bağlı olarak yeşil (fermente edilmemiş) ve siyah çay (fermente edilmiş)
olmak üzere başlıca iki türü vardır. Siyah çay teaflavin ve tearubigin gibi polimerik polifenollerce
zengindir. Bu bileşikler, çay yapraklarının fermentasyonu sırasında kateşinlerden meydana gelmektedir ve antikanserojenik etkiye sahiptir.50 Yapılan
hücre çalışmalarında teaflavin ve tearubiginlerin
prostat kanser hücrelerinin çoğalmasını inhibe ettiği gösterilmiştir.51 Diyetle flavonoid alımının ve
siyah çay tüketiminin prostat kanseri riski ile ilişkisini araştıran bir prospektif kohort çalışmanın sonucunda düşük miktarda (≤1 kupa/gün) siyah çay
içen erkek bireylere kıyasla fazla miktarda (≥5
kupa/gün) siyah çay tüketen erkeklerde ileri evre
prostat kanser riskinin azaldığı gösterilmiştir.52
Yeşil çayın kateşin içeriğinin siyah çaya kıyasla daha fazla olması, kanseri önlemede daha
etkin rol oynamasına neden olmaktadır. Bu nedenle çalışmaların çoğunda odak noktası yeşil çaydır. Yeşil çayın başlıca kateşinleri; epigallokateşin 3
gallat (EGCG), epigallokateşin (EGC), epikateşin 3
gallat (ECG) ve epikateşindir. Yeşil çay kateşin içeriğinin %50-80’ini oluşturan epigallokateşin 3 gallat’ın, prostat kanser hücreleri üzerinde büyümeyi
önleyici özelliği vardır. Çeşitli hayvan çalışmalarında da yeşil çay ve siyah çay özlerinin prostat
kanser hücrelerinin büyümesini engelleyici etkisi
olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmaların çoğunda saflaştırılmış epigallokateşin-3-gallat veya yeşil çaydan izole edilmiş polifenolik fraksiyonlar
kullanılmıştır.53 Prostat kanseri ile siyah çay (11 çalışma) ve yeşil çay tüketimi (7 çalışma) arasındaki
ilişkiyi inceleyen çalışmaları içeren bir meta analizde, yeşil çayın (siyah çay değil) prostat kanserine
karşı koruyucu özelliğinin olabileceği rapor edilmiştir. Yeşil çay ile ilgili çalışmaların çoğunluğunun Asya toplumunda yürütüldüğü bildirilmiştir.54
Yeşil çay tüketimi yüksek olan Asya’da prostat
kanser insidansının düşük olmasının, kısmen yeşil
çayın etkisine bağlı olduğu düşünülmektedir. Yeşil
çayın prostat kanserine karşı koruyucu etkisi pek
çok laboratuvar çalışmasında bildirilmiş olmasına
rağmen tüm çay çeşitleri veya sadece yeşil çayın
prostat kanseri üzerindeki etkilerini inceleyen epidemiyolojik çalışmaların sonuçları çelişkilidir.55
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
Tuba YALÇIN ve ark.
Çin’in güney doğu bölgesinde yapılan bir vakakontrol çalışmasında prostat kanseri riskinin doza
bağımlı şekilde yeşil çay tüketimindeki artışla
ilişkili olarak azaldığı rapor edilmiştir.56 Benzer
şekilde, Kanadalı erkekler ile yürütülen bir vakakontrol çalışmasında genel olarak çay tüketiminin
artması ile prostat kanseri riskinin azaldığı bildirilmiştir.57 Bu sonuçların aksine, İtalya, Utah ve Kanada’da yapılan diğer vaka kontrol çalışmalarında
ise genel olarak çay tüketenler ve tüketmeyenler
arasında prostat kanser riski açısından anlamlı bir
fark olmadığı görülmüştür.58-60
ELLAJİK ASİT
Ellajik asit nar, çilek, böğürtlen, ahududu gibi meyvelerde bulunan bununla birlikte ellajitanenlerin
(punikalaginler) barsak mikroflorasında metabolize
olmasıyla da ortaya çıkan antikarsinojenik ve antioksidan özelliği bilinen fenolik bir bileşiktir. Ellajitanenler ve bunların hidroliz ürünü olan
ellajik asit içeriği yüksek nar ekstraktının antiproliferatif ve proapoptotik özelliklerinin değerlendirildiği bir çalışmada, ellajik asidin hem hücre
büyümesini inhibe ederek hem de doza bağımlı şekilde PC3 hücrelerinin apoptozuna neden olarak
prostat kanseri üzerinde kemopreventif ve kemoteropatik etki gösterdiği rapor edilmiştir.61 Bir
başka çalışmada ise in vitro koşullarda ellajik asidin, insan prostat kanser hücrelerini, kaspaz enzimini aktive ederek, inhibe ettiği belirlenmiştir.62
Hayvan çalışmalarında ellajik asitin apoptozu sağladığı ve antitümorejenik aktivite gösterdiği belirlenmiş; in vitro çalışmalarda prostat kanserinde
umut verici olduğu gösterilmiş olsa da ellajik asit
ve ellajitanenlerin biyoyararlılığını inceleyen yeterli sayıda insan çalışması bulunmamaktadır.4
SONUÇ
Prostat kanserinin epidemiyolojisi ile ilgili çalışmalar, hastalığın hem genetik hem de çevresel faktörlerin rol aldığı karmaşık bir süreç olduğunu
düşündürmektedir. Genetik faktörlerin prostat
kanserinde önemli bir yeri olduğuna dair net veriler olmakla birlikte, son yıllarda besinlerimizde ya
da bitkilerde bulunan çeşitli biyoaktif bileşenlerin
prostat kanserine karşı koruyucu olabileceklerine
ya da prostat kanserinin tedavisinde rol alabileceklerine yönelik kapsamlı bilgi birikimi oluşmaya
başlamıştır. Bu çerçevede likopen, kurkumin, resveratrol, ellajik asit ve kateşinlerin yukarıda da
bahsedildiği gibi kanser gelişiminin çeşitli basamaklarına etki ederek prostat kanserine karşı potansiyel olarak koruyucu olabileceği gösterilmiştir.
İn vitro çalışmalarda farklı hücre hatlarının kullanılması, farklı kültür ortamlarının oluşturulması,
biyoaktif bileşenin kaynağı ve konsatrasyonu çalışma sonuçlarında farklılıklara neden olmaktadır.
Bu nedenle çalışmalar değerlendirilirken bu parametreler göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun
yanı sıra ne yazık ki incelenen tüm biyoaktif bileşenler için randomize klinik çalışmalar henüz yetersiz düzeydedir. Bu bileşiklerinin etkinliklerinin
belirlenebilmesi için biyoyararlılık ve konsantrasyon gibi etmenlerin de detaylı şekilde ortaya
konulması gerekmektedir. Bu nedenle bu ajanların tedavideki ve korunmadaki etkinliğine ilişkin
net yorumlar yapmak ve toplum sağlığı için pratik
öneriler geliştirmek şu aşamada mümkün değildir.
Yapılacak daha fazla randomize kontrollü klinik
çalışma ile bu alandaki önemli sorulara yanıt bulunabilecek ve karanlıkta kalmış kısımlar aydınlatılabilecektir.
KAYNAKLAR
1.
Jemal A, Bray F, Center MM, Ferlay J, Ward
E, Forman D. Global cancer statistics. CA
Cancer J Clin 2011;61(2):69-90.
2.
Syed DN, Khan N, Afaq F, Mukhtar H. Chemoprevention of prostate cancer through dietary
agents: Progress and promise. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 2007;16(11):2193203.
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
3.
Bommareddy A, Eggleston W, Prelewicz S,
Antal A, Witczak Z, Mccune DF, et al. Chemoprevention of Prostate Cancer by Major
Dietary Phytochemicals. Anticancer Res
2013;33(10):4163-74.
4.
Bell C, Hawthorne S. Ellagic acid, pomegranate and prostate cancer -- a mini review.
J Pharm Pharmacol 2008;60(2):139-44.
5.
Ozmen H, Erulas FA, Karatas F, Cukurovali
A, Yalcin O. Comparison of the concentration
of trace metals (Ni, Zn, Co, Cu and Se), Fe,
vitamins A, C and E, and lipid peroxidation in
patients with prostate cancer. Clin Chem Lab
Med 2006;44(2):175-9.
6.
Rao AV, Rao LG. Carotenoids and human
health. Pharmacol Res 2007;55(3):207-16.
7
Tuba YALÇIN ve ark.
7.
8.
9.
Holzapfel NP, Holzapfel BM, Champ S,
Feldthusen J, Clements J, Hutmacher DW.
The potential role of lycopene for the prevention and therapy of prostate cancer: from molecular mechanisms to clinical evidence. Int J
Mol Sci 2013;14(7):14620-46.
Giovannucci E. Tomatoes, tomato-based
products, lycopene, and cancer: review of the
epidemiologic literature. J Natl Cancer Inst
1999;91(4):317-31.
Stacewicz-Sapuntzakis M, Bowen PE. Role of
lycopene and tomato products in prostate
health. Biochim Biophys Acta 2005;1740(2):
202-5.
10. Chen L, Stacewicz-Sapuntzakis M, Duncan C,
Sharifi R, Ghosh L, van Breemen R, et al. Oxidative DNA damage in prostate cancer patients consuming tomato sauce-based entrees
as a whole-food intervention. J Natl Cancer
Inst 2001;93(24):1872-9.
11. Rao AV, Agarwal S. Bioavailability and in vivo
antioxidant properties of lycopene from tomato
products and their possible role in the prevention of cancer. Nutr Cancer 1998;31(3):
199-203.
12. Pool-Zobel BL, Bub A, Muller H, Wollowski I,
Rechkemmer G. Consumption of vegetables
reduces genetic damage in humans: first
results of a human intervention trial with
carotenoid-rich foods. Carcinogenesis 1997;
18(9):1847-50.
13. Goo YA, Li Z, Pajkovic N, Shaffer S, Taylor G,
Chen J, et al. Systematic investigation of lycopene effects in LNCaP cells by use of novel
large-scale proteomic analysis software. Proteomics Clin Appl 2007;1(5):513-23.
14. Lowe GM, Booth LA, Young AJ, Bilton RF.
Lycopene and beta-carotene protect against
oxidative damage in HT29 cells at low concentrations but rapidly lose this capacity at
higher doses. Free Radic Res 1999;30(2):14151.
15. Tang L, Jin T, Zeng X, Wang JS. Lycopene inhibits the growth of human androgen-independent prostate cancer cells in vitro and in
BALB/c nude mice. J Nutr 2005;135(2):28790.
16. Kotake-Nara E, Kushiro M, Zhang H, Sugawara T, Miyashita K, Nagao A. Carotenoids
affect proliferation of human prostate cancer
cells. J Nutr 2001;131(12):3303-6.
17. Yang CM, Lu IH, Chen HY, Hu ML.
Lycopene inhibits the proliferation of androgen-dependent human prostate tumor
cells through activation of PPARgammaLXRalpha-ABCA1 pathway. J Nutr Biochem
2012;23(1):8-17.
18. Hantz HL, Young LF, Martin KR. Physiologically attainable concentrations of lycopene induce mitochondrial apoptosis in LNCaP
human prostate cancer cells. Exp Biol Med
(Maywood) 2005;230(3):171-9.
8
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
19. Ivanov NI, Cowell SP, Brown P, Rennie PS,
Guns ES, Cox ME. Lycopene differentially induces quiescence and apoptosis in androgenresponsive and -independent prostate cancer
cell lines. Clin Nutr 2007;26(2):252-63.
type 2 diabetes. Diabetes Care 2012;35(11):
2121-7.
20. Ilic D, Forbes KM, Hassed C. Lycopene for the
prevention of prostate cancer. Cochrane Database Syst Rev 2011;(11):CD008007.
34. Mohammadi A, Sahebkar A, Iranshahi M,
Amini M, Khojasteh R, Ghayour-Mobarhan M,
et al. Effects of supplementation with curcuminoids on dyslipidemia in obese patients: a
randomized crossover trial. Phytother Res
2013;27(3):374-9.
21. Ilic D, Misso M. Lycopene for the prevention
and treatment of benign prostatic hyperplasia
and prostate cancer: a systematic review. Maturitas 2012;72(4):269-76.
35. Teiten MH, Gaascht F, Eifes S, Dicato M,
Diederich M. Chemopreventive potential of
curcumin in prostate cancer. Genes Nutr
2010;5(1):61-74.
22. Etminan M, Takkouche B, Caamano-Isorna
F. The role of tomato products and lycopene
in the prevention of prostate cancer: a metaanalysis of observational studies. Cancer
Epidemiol Biomarkers Prev 2004;13(3):3405.
36. Guo H, Xu YM, Ye ZQ, Yu JH, Hu XY. Curcumin induces cell cycle arrest and apoptosis
of prostate cancer cells by regulating the expression of IkappaBalpha, c-Jun and androgen receptor. Pharmazie 2013;68(6):431-4.
23. Catalgol B, Batirel S, Taga Y, Ozer NK.
Resveratrol: French paradox revisited. Front
Pharmacol 2012;3:141.
24. Fang Y, DeMarco VG, Nicholl MB. Resveratrol enhances radiation sensitivity in prostate
cancer by inhibiting cell proliferation and promoting cell senescence and apoptosis. Cancer Sci 2012;103(6):1090-8.
25. Jasinski M, Jasinska K, Ogrodowczyk M.
Resveratrol in Prostate Diseases-a Short
Review. Cent Eur J Urol 2013;66(8):144-9.
26. Wang TT, Hudson TS, Wang TC, Remsberg
CM, Davies NM, Takahashi Y, et al. Differential effects of resveratrol on androgen-responsive LNCaP human prostate cancer cells in
vitro and in vivo. Carcinogenesis 2008;29(10):
2001-10.
27. de la Lastra CA, Villegas I. Resveratrol as an
anti-inflammatory and anti-aging agent: mechanisms and clinical implications. Mol Nutr
Food Res 2005;49(5):405-30.
28. Harada N, Murata Y, Yamaji R, Miura T, Inui
H, Nakano Y. Resveratrol down-regulates the
androgen receptor at the post-translational
level in prostate cancer cells. J Nutr Sci Vitaminol (Tokyo) 2007;53(6):556-60.
29. Leith JT. In vitro radiation sensitivity of the
LNCaP prostatic tumor cell line. Prostate
1994;24(3):119-24.
30. Garg AK, Buchholz TA, Aggarwal BB.
Chemosensitization and radiosensitization of
tumors by plant polyphenols. Antioxid Redox
Signal 2005;7(11-12):1630-47.
31. Aggarwal BB, Sundaram C, Malani N,
Ichikawa H. Curcumin: the Indian solid gold.
Adv Exp Med Biol 2007;595:1-75.
32. Hatcher H, Planalp R, Cho J, Torti FM, Torti
SV. Curcumin: from ancient medicine to
current clinical trials. Cell Mol Life Sci 2008;
65(11):1631-52.
33. Chuengsamarn S, Rattanamongkolgul S,
Luechapudiporn R, Phisalaphong C, Jirawatnotai S. Curcumin extract for prevention of
37. Nakamura K, Yasunaga Y, Segawa T, Ko D,
Moul JW, Srivastava S, et al. Curcumin downregulates AR gene expression and activation
in prostate cancer cell lines. Int J Oncol
2002;21(4):825-30.
38. Tsui KH, Feng TH, Lin CM, Chang PL, Juang
HH. Curcumin blocks the activation of androgen and interlukin-6 on prostate-specific antigen expression in human prostatic carcinoma
cells. J Androl 2008;29(6):661-8.
39. Zhang HN, Yu CX, Zhang PJ, Chen WW,
Jiang AL, Kong F, et al. Curcumin downregulates homeobox gene NKX3.1 in prostate
cancer cell LNCaP. Acta Pharmacol Sin
2007;28(3):423-30.
40. Dorai T, Gehani N, Katz A. Therapeutic potential of curcumin in human prostate cancer.
II. Curcumin inhibits tyrosine kinase activity of
epidermal growth factor receptor and depletes
the protein. Mol Urol 2000;4(1):1-6.
41. Dorai T, Cao YC, Dorai B, Buttyan R, Katz AE.
Therapeutic potential of curcumin in human
prostate cancer. III. Curcumin inhibits proliferation, induces apoptosis, and inhibits angiogenesis of LNCaP prostate cancer cells in
vivo. Prostate 2001;47(4):293-303.
42. Hong JH, Ahn KS, Bae E, Jeon SS, Choi HY.
The effects of curcumin on the invasiveness
of prostate cancer in vitro and in vivo. Prostate
Cancer Prostatic Dis 2006;9(2):147-52.
43. Killian PH, Kronski E, Michalik KM, Barbieri O,
Astigiano S, Sommerhoff CP, et al. Curcumin
inhibits prostate cancer metastasis in vivo by
targeting the inflammatory cytokines CXCL1
and -2. Carcinogenesis 2012;33(12):2507-19.
44. Sharma RA, McLelland HR, Hill KA, Ireson
CR, Euden SA, Manson MM, et al. Pharmacodynamic and pharmacokinetic study of oral
Curcuma extract in patients with colorectal
cancer. Clin Cancer Res 2001;7(7):1894-900.
45. Cheng AL, Hsu CH, Lin JK, Hsu MM, Ho YF,
Shen TS, et al. Phase I clinical trial of curcumin, a chemopreventive agent, in patients
with high-risk or pre-malignant lesions. Anticancer Res 2001;21(4B):2895-900.
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
BİYOAKTİF BİLEŞENLERİN PROSTAT KANSERİNDEKİ ROLÜ
46. Dhillon N, Aggarwal BB, Newman RA, Wolff
RA, Kunnumakkara AB, Abbruzzese JL, et al.
Phase II trial of curcumin in patients with advanced pancreatic cancer. Clin Cancer Res
2008;14(14):4491-9.
51. Prasad S, Kaur J, Roy P, Kalra N, Shukla Y.
Theaflavins induce G2/M arrest by modulating expression of p21 (waf1/cip1), cdc25C and
cyclin B in human prostate carcinoma PC-3
cells. Life Sciences 2007;81(17-18):1323-31.
47. Ide H, Tokiwa S, Sakamaki K, Nishio K, Isotani
S, Muto S, et al. Combined inhibitory effects
of soy isoflavones and curcumin on the production of prostate-specific antigen. Prostate
2010;70(10):1127-33.
52. Geybels MS, Verhage BA, Arts IC, van
Schooten FJ, Goldbohm RA, van den Brandt
PA. Dietary flavonoid intake, black tea consumption, and risk of overall and advanced
stage prostate cancer. Am J Epidemiol 2013;
177(12):1388-98.
48. Kanai M, Otsuka Y, Otsuka K, Sato M,
Nishimura T, Mori Y, et al. A phase I study investigating the safety and pharmacokinetics
of highly bioavailable curcumin (Theracurmin)
in cancer patients. Cancer Chemother Pharmacol 2013;71(6):1521-30.
49. Kurahashi N, Sasazuki S, Iwasaki M, Inoue M,
Tsugane S, Group JS. Green tea consumption and prostate cancer risk in Japanese
men: a prospective study. Am J Epidemiol
2008;167(1):71-7.
50. Kalra N, Seth K, Prasad S, Singh M, Pant AB,
Shukla Y. Theaflavins induced apoptosis of
LNCaP cells is mediated through induction of
p53, down-regulation of NF-kappa B and mitogen-activated protein kinases pathways. Life
Sciences 2007;80(23):2137-46.
Turkiye Klinikleri J Urology-Special Topics 2014;7(1)
53. Henning SM, Wang P, Heber D. Chemopreventive effects of tea in prostate cancer: green
tea versus black tea. Mol Nutr Food Res
2011;55(6):905-20.
54. Zheng J, Yang B, Huang T, Yu Y, Yang J, Li
D. Green tea and black tea consumption and
prostate cancer risk: an exploratory metaanalysis of observational studies. Nutr Cancer
2011;63(5):663-72.
Tuba YALÇIN ve ark.
57. Jain MG, Hislop GT, Howe GR, Burch JD,
Ghadirian P. Alcohol and other beverage use
and prostate cancer risk among Canadian
men. Int J Cancer 1998;78(6):707-11.
58. La Vecchia C, Negri E, Franceschi S,
D'Avanzo B, Boyle P. Tea consumption and
cancer risk. Nutr Cancer 1992;17(1):27-31.
59. Slattery ML, West DW. Smoking, alcohol, coffee, tea, caffeine, and theobromine: risk of
prostate cancer in Utah (United States). Cancer Causes Control 1993;4(6):559-63.
60. Villeneuve PJ, Johnson KC, Kreiger N, Mao
Y. Risk factors for prostate cancer: results
from the Canadian National Enhanced Cancer Surveillance System. The Canadian Cancer Registries Epidemiology Research
Group. Cancer Causes Control 1999;10(5):
355-67.
55. Adhami VM, Ahmad N, Mukhtar H. Molecular
targets for green tea in prostate cancer prevention. J Nutr 2003;133(7 Suppl):2417S-24S.
61. Malik A, Afaq F, Sarfaraz S, Adhami VM, Syed
DN, Mukhtar H. Pomegranate fruit juice for
chemoprevention and chemotherapy of
prostate cancer. Proc Natl Acad Sci U S A
2005;102(41):14813-8.
56. Jian L, Xie LP, Lee AH, Binns CW. Protective
effect of green tea against prostate cancer: a
case-control study in southeast China. Int J
Cancer 2004;108(1):130-5.
62. Malik A, Afaq S, Shahid M, Akhtar K, Assiri A.
Influence of ellagic acid on prostate cancer cell
proliferation: a caspase-dependent pathway.
Asian Pac J Trop Med 2011;4(7):550-5.
9