Büyükakıncı, Erhan (editör)
Barış Çalışmaları
Adres Yayınları® / 51
1. Baskı: Mayıs 2018
ISBN: 978-975-250-056-3
© 2018, Adres Yayınları®
Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası, hiçbir şekilde fotokopiyle veya başka
yöntemlerle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Yayınevimiz bunu yapanlar ve buna teşebbüs
edenler hakkında kanunî takibat yaptırma hakkına sahiptir.
Yayın Editörü: Hasan Yücel Başdemir
İç Tasarım: Emre Turku
Kapak Tasarımı: Mesut Koçak
Kapak Fotoğrafı: Erhan Büyükakıncı, Chand Baori (Basamaklı Kuyu) ve Kuşlar,
Abhaneri - Racastan, Hindistan (2012)
Baskı: Tarcan Matbaası
Adres: İvedik Cad. Mercan 2 Plaza, No: 417, Yenimahalle, Ankara
Telefon: (312) 384 34 35-36 | Faks: (312) 384 34 37 | Sertiika No: 25744
Adres: GMK Bulvarı No: 108/16, 06570 Maltepe, Ankara
Telefon: (312) 230 87 03 | Faks: (312) 230 80 03
E-mail: info@liberte.com.tr | Web: www.liberte.com.tr
Sertiika No: 16438
Adres Yayınları® Liberte Yayın Grubu’nun tescilli bir markasıdır.
Erhan BÜYÜKAKINCI
İstanbul’da doğan Erhan Büyükakıncı, orta öğrenimini Saint-Benoît Fransız Lisesi’nde tamamladıktan
sonra 1992 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu.
Yüksek lisans ve doktora eğitimini Paris II (Panthéon-Assas) Üniversitesi’nde tamamladı ve halen akademik kariyerini 1994’ten beri çalışmakta olduğu Galatasaray Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde sürdürmektedir. 2002 yılında Uluslararası İlişkiler doçenti, 2008 yılında da aynı anabilim dalında
profesör oldu. İstanbul, Marmara, İstanbul Bilgi, Brüksel Hür, Avrupa Barış (Stadtschlaining) Üniversiteleri ile Bişkek AGİT Akademisi, NATO Barış İçin Ortaklık Programı, TSK Harp Akademileri’nde dersler
ve seminerler vermiş ve buralardaki araştırmaları desteklemiş olan Erhan Büyükakıncı, akademik çalışmalarını Uluslararası İlişkiler kuramları, dış politika analizi, uluslararası çatışmalar ve savaş çalışmaları ile
Sovyet sonrası coğrafya, özellikle de Rus dış politikasına dair konularda yoğunlaştırdı. Değişen Dünyada
Rusya ve Ukrayna (2005), Sovyetler Birliği’nin Dağılmasından Yirmi Yıl Sonra Rusya Federasyonu:
Türk Dilli Halklar ve Türkiye ile İlişkiler (2012 – Doç. Dr. Eyüp Bacanlı ile birlikte) ve Savaş Kuramları: Temel Düşünürler ve Yaklaşımlar (2015) başlıklı edisyon kitaplarının yanı sıra, Rusya, Ukrayna,
Türk Dış Politikası, Orta Avrupa ve Orta Asya cumhuriyetleri ile savaş kuramlarına ilişkin birçok makale
çalışması bulunmaktadır.
Füsun TÜRKMEN
Faruk SÖNMEZOĞLU
Faruk YALVAÇ
Prof. Dr. - İstanbul
Üniversitesi Emekli
öğretim üyesi
Prof. Dr. - Orta Doğu
Teknik Üniversitesi
Öğretim üyesi
Nimet BERİKER
Burak GÜLBOY
Havva KÖK ARSLAN
Reşat BAYER
Prof. Dr. - Emekli
Öğretim üyesi
Prof. Dr. - İstanbul
Üniversitesi Öğretim
üyesi
Prof. Dr. - Ankara
Sosyal Bilimler
Üniversitesi Öğretim
üyesi
Doç. Dr. - Koç
Üniversitesi Öğretim
üyesi
Cem KARADELİ
Doğa Ulaş ERALP
Öner AKGÜL
Bilgehan ALAGÖZ
Doç. Dr - Ufuk
Üniversitesi Öğretim
üyesi
Dr. - American
Üniversitesi Washington D.C.
Öğretim üyesi
Dr. Öğretim
üyesi - Ahi Evran
Üniversitesi
Dr. Öğretim
üyesi - Marmara
Üniversitesi
Prof. Dr. - Galatasaray
Üniversitesi Öğretim
üyesi
M. Ercan YILMAZ
Prof. Dr. - Uludağ
Üniversitesi Öğretim
üyesi
Fatma AKKAN GÜNGÖR
Sezgin MERCAN
Ayça EMİNOĞLU
Dr. Öğretim üyesi
- Karadeniz Teknik
Üniversitesi
Dr. Öğretim
üyesi - Başkent
Üniversitesi
Dr. Öğretim üyesi
- Karadeniz Teknik
Üniversitesi
Gizem AYTAÇ BİLGİN
Kıvılcım ROMYA BİLGİN
Aslıhan TURAN ZARA
Bilgehan EMEKLİER
Dr. Öğretim üyesi İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi
Dr. Öğretim
üyesi - Başkent
Üniversitesi
Dr. Öğretim üyesi Okan Üniversitesi
Öğr. Gör. Dr. Manisa Celal Bayar
Üniversitesi
Hasan Deniz PEKŞEN
Sidar BOZKUR
Ufuk TÖRÜN
Tolga BİLENER
Öğr. Görevlisi - Okan
Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi
doktora adayı
Öğr. Görevlisi Mardin Artuklu
Üniversitesi
Öğr. Gör. - Rumeli
Üniversitesi Marmara Üniversitesi
doktora adayı
Arş. Gör. - Galatasaray
Üniversitesi Grenoble
Üniversitesi doktora
adayı
Aylin YARDIMCI
Neyran AKYILDIZ
M. Furkan YILMAZ
Can DONDURAN
Koç Üniversitesi
doktora adayı
Galatasaray
Üniversitesi doktora
adayı
Arş. Gör. - Ufuk
Üniversitesi - TOBB
ETÜ Lisansüstü
öğrencisi
Arş. Gör. - İstinye
Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi
doktora adayı
M. Evren EKEN
N. Buğra DEMİRTAŞ
Hüseyin ORUÇ
Londra Üniversitesi
Royal Holloway
Koleji doktora adayı
T.C. Dışişleri Bakanlığı
mensubu - Galatasaray
Üniversitesi doktora
adayı
ASBÜ Uluslararası
İlişkiler lisansüstü
öğrencisi Akademik çevirmen
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ
GİRİŞ
IX
1
I. KIsIm
Aydınlanma ve Savaş
42
Ahlak ve Sİyasal Felsefesİ
44
Ebedi Barış
48
Sonuç Yerİne
53
Kaynakça
56
KLASİK DÜŞÜNÜRLERDEN
BARIŞ KAVRAMINA BAKIŞ10 II. KIsIm
Düşünürün Hayatı
13
20. YÜZYIL BAŞINDA
İDEALİST DÜŞÜNCE VE
BARIŞ KAVRAMI . . .. . .. . .. 60
Rousseau’nun Devletlerarası İlişkilerle
İlgili Yazıları
15
3.
1.
JEAN-JACQUEs ROUssEAU 12
Faruk YALVAÇ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. .13
WOODROW WILsON
62
Amour de SoI /Amour Propre: Rousseau
ve Hobbes
18
Füsun TÜRKmEN.. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 63
Genel İrade ve Toplum
23
Siyasetçi-Düşünürün Yaşamı
63
DevletlerArası İlişkiler
25
Akademisyenlikten Siyasetçiliğe
64
Saint-Pierre’in Barış Planı
28
Başkan Wilson
65
Adalet Olarak Barış
30
Dış Politika Yaklaşımı
66
Kaynakça
36
Gönülsüz Savaşçı
68
On Dört İlke
69
Paris Barış Konferansı ve Milletler
Cemiyeti’nin Kuruluşu
71
Faruk YALVAÇ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 39
Bir Düşünce Akımı Olarak Wilsonculuk
76
Giriş
39
Wilsonculuğun Kökenleri
78
Düşünürün Hayatı
41
Wilson’un Düşünce Dünyası
79
2.
ImmANUEL KANT
38
I
Wilsonculuğun Temel Bileşenleri
81
Dünden Bugüne Wilsonculuk ve
İzdüşümleri
82
Kaynakça
84
4.
86
NORmAN ANGELL
Kavramını Sorgulama
Barış İçin İletişimin Önemi: Biz Olma
Duygusu
119
121
Güvenlik Topluluğu Kavramından Barışçıl
Değişime
127
Sonuç Yerine
133
Kaynakça
135
Burak GÜLBOY . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 87
Düşünürün Hayatı ve Kariyeri:
Küreselleşen Dünyanın Farkında Olmak 87
6.
Angell’in Düşüncesini Hazırlayan
Uluslararası Yapıdaki Dönüşüm
sezgin mERCAN .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . ..139
90
Küreselleşen Dünyada Devletlerin
Başındaki İktidarların Büyük Yanılgısı 92
Büyük Yanılgının İzdüşümleri: Savaşa
Karşı Duruş ile Barışa Atıf Arasındaki
Paradoks
97
Serbest Ticaretin Barış İçin Önemi
Eleştirel Bakışlar
99
105
Sonuç Yerine: I Dünya Savaşı Sonrasında
Norman Angell
108
Kaynakça
110
III. KIsIm
DAVID mITRANY
138
Düşünürün Hayatı ve Düşüncesini
Şekillendiren Dönem
139
Mitrany’ye Göre İşlevselcilik ve Barış
141
Uluslararası Örgütlenmeler Üzerine
Düşünmek
148
Ulus-Devlet Aktörü ve Barış Olanakları 150
Mitrany ve İşlevselciliğin Sosyal
Boyutu: Bütünleşme
155
Bir Barış Projesi Olarak Avrupa Birliği
ve İşlevselciliğin Dönüşümü
158
Sonuç Yerine: Değerlendirme ve
Eleştiriler
163
Kaynakça
168
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
IV. KIsIm
SONRASI BÜTÜNLEŞMECİ
BARIŞ ÇALIŞMALARINA
KURAMLAR VE BARIŞ
TEMASI . . .. . .. . .. . .. . .. . 112 GİRİŞ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . 172
5.
KARL W. DEUTsCH
7.
JOHAN GALTUNG
174
Erhan BÜYÜKAKINCI . .. . .. . .. . .. . .. . ..115
Kıvılcım ROmYA BİLGİN . .. . .. . .. . .. . ..175
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 115
Düşünürün Hayatına ve Akademik
Kariyerine Bakışlar
Milliyetçiliğe Karşı Duruş ve Ulus
II
114
175
Galtung’un Yayın Haritası
181
Galtung’u Anlamak İçin Anahtar
Kavramlar
183
Şiddeti Tanımlamak
184
Negatif ve Pozitif Barış Anlayışı
186
Şiddet, Barış ve Din
190
Çatışmanın Yapısı
191
Aktörü Tartışmak
194
Amaçları Ele Almak
196
Uyuşmazlıklara Bakış
198
9.
Amaçların Peşinden Koşmak
199
Neyran AKYILDIZ. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 237
Çatışmanın Yaşam Döngüsü
200
Çatışmaları Dönüştürme
201
Hayatı, Akademik Kariyeri ve Temel
Eserleri
237
Sonuç Yerine: Galtung’un Mirası
204
Boulding’in Araştırma Metodolojisi
240
Kaynakça
205
Boulding’in Kuramsal Yaklaşımı: İstikrarlı
Barış
241
8.
CHADWICK ALGER
208
Buğra DEmİRTAŞ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 209
Düşünürün Hayatı ve Akademik
Çerçevesi
209
Alger’ın gözünden Barış Çalışmaları
210
Tarihsel Perspektiften Birleşmiş Milletler212
Barışı Koruma Operasyonları
223
İnsancıl Müdahale Tartışmaları
225
Self-Determinasyon İlkesinin Yeniden Ele
Alınması
226
Önleyici Diplomasi ve “Barış İçin Bir
Gündem”
230
Sonuç: Eleştiriler ve Genel Değerlendirme 231
Kaynakça
KENNETH E. BOULDING
Boulding’in Güç Kavramı
233
236
243
İktisadi Perspektiler: Barış Ekonomisi
ve Savaş Endüstrisi
246
Çatışma Yönetimine Bütüncül Bakışlar:
Savaş ve Ekonomi İlişkisi
251
Sonuç Yerine
256
Kaynakça
257
Birleşmiş Milletler ve Barışı Tesis Etme
Araçları
214
EK OLARAK: ELISE BOULDING: BARIŞ
KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK . .. . .. . .. . . 259
1950’den Bugüne BM ve Barış Çabaları 216
Neyran AKYILDIZ
BM’nin Yeniden Yapılanması Tartışmaları: Sivil Toplum ve Dünya Halklarının
Katılımı
218
BM Sistemi ve Kurumların Rollerinin
Tartışılması
220
Çatışma Çözümü ve Barışı Koruma
Operasyonları
221
Barışın Araçları ve BM İlkeleri
221
Kaynakça
263
EK OLARAK: ANATOL RAPOPORT VE
BARIŞ ÇALIŞMALARINA KATKILARI 264
Erhan BÜYÜKAKINCI
Kaynakça
267
III
V. KIsIm
Düşünürün Hayatı ve Kariyeri
319
UYUŞMAZLIK ANALİZİ VE
ÇÖZÜMÜ YAKLAŞIMLARI 268
Druckman’ın ICAR Kariyeri
323
Uyuşmazlık Çözümü ve Analizi
Çalışma Alanı
324
Druckman’ın Uyuşmazlık Analizi
Alanına Yöntemsel Katkıları
326
Sonuç Yerine
330
Reşat BAYER & Aylin YARDImCI . . .. . ..271
Kaynakça
332
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 271
EK OLARAK: LOUIS KRIESBERG . .. . .. . . 335
Avustralya’dan Dünya Politikasına
Bakmak
Doğa Ulaş ERALP
273
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 335
Uluslararası İlişkiler Teorisine Katkısı:
Dünya Toplumu ve Barışa Bakış
274
Syracuse Yılları: Çatışma Çözümleri
Alanındaki Katkıları
337
İnsani İhtiyaçlar Teorisi
278
Kaynakça
340
10. JOHN W. BURTON
270
Çözüm Üretme Çalıştayları ve Kontrollü
İletişim: Fırsatlar ve Sınırlar
281
Sonuç Yerine
286
Kaynakça
288
11. HERBERT C. KELmAN
292
342
Can DONDURAN .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 343
Düşünürün Yaşamı, Kariyeri ve Başlıca
Çalışmaları
343
Bilgehan ALAGÖZ . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 293
Uyuşmazlık Çözümünde Müzakere ve
Arabuluculuk
348
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 293
Arabuluculuğun İkilemleri
350
Savaş ve Barış Çalışmalarına
Davranışsalcı Perspektiften Bakmak 296
Olgunluk Teorisi: İlkeler ve Koşullar
352
359
Sosyal Psikolojik Tartışmalar
299
Olgunluk Teorisi Üzerine Eleştiriler ve
Yeni Çalışmalar
Etkileşimli Sorun Çözümü
303
Sonuç Olarak
367
İsrail-Filistin Çalıştayları
306
Kaynakça
372
Sonuç
311
Kaynakça
314
12. DANIEL DRUCKmAN
318
Nimet BERİKER & sidar BOZKUR . .. . ..319
IV
13. IRA WILLIAm ZARTmAN
VI. KIsIm
BARIŞ VE ÇATIŞMA
ÇALIŞMALARI . .. . .. . .. . 376
14. PETER WALLENsTEEN
378
TAPRI - TAMPERE Barış Araştırmaları
Enstitüsü
414
mehmet Furkan YILmAZ & Cem
KARADELİ & Erhan BÜYÜKAKINCI 379
UCDP - Upsala Çatışma Verileri Programı
(Uppsala Conlict Data Program)
415
Düşünürün Hayatı ve Çalışma Alanları 379
Sonuç Yerine
İskandinav Okulu ve Diplomasi
Geleneği: Akademik Çerçevelerden
Mesleki Tecrübelere
380
15. mICHAEL W. DOYLE
İlk Aşamada Çatışma Kavramını
Tanımlamak
382
Çatışma Biçimleri
384
Çatışmaların Çözümü
385
Uyumsuzluklar ve Farklılıklarla Beraber
Yaşamak
387
416
418
Öner AKGÜL & Aslıhan TURAN ZARA ..419
Düşünürün Hayatı ve Akademik Geçmişi 419
Doyle ve Kantçılık
421
Doyle Liberalizmi: Liberal Barış
Kavramının Düşünsel Temelleri
422
Demokratik Barış Teorisi ve
Metodolojisi Üzerine
429
Çatışma Çözümünde Uluslararası
Toplulukların Rolü
394
Çatışmaları Önlemek
395
Uluslararası Hukuk, Koruma
Sorumluluğu ve Barış
434
Uluslararası Sistem ve Barış
Anlaşmaları
399
Başarısız Devletler ve Barış İnşası
Üzerine
437
Uluslararası Yaptırımların Rolü
400
Uluslararası Müdahale ve Şartları
440
Barışın İnşası ve Kalitesi
401
Barış Operasyonlarını Tartışmak
444
Genel Bir Değerlendirme
404
Sonuç Yerine
447
Kaynakça
406
Kaynakça
448
TEMA OLARAK: İSKANDİNAV EKOLÜ
VE BARIŞ ARAŞTIRMALARINDA
UZMANLAŞMIŞ KURUMLAR . . .. . .. . .408
TEMA OLARAK:
BARIŞ OPERASYONLARI .. . .. . .. . .. . . 450
Cem KARADELİ & Erhan BÜYÜKAKINCI
Aslıhan TURAN ZARA & Erhan
BÜYÜKAKINCI
Giriş: İskandinav Ekolünü Tanımlamak 408
İskandinav Ekolünün Önde Gelen
Araştırma Kurumları
411
DIIS – Danimarka Uluslararası
Çalışmalar Enstitüsü
411
PRIO - OSLO Barış Araştırmaları
Enstitüsü
SIPRI - Stockholm Uluslararası Barış
Araştırmaları Enstitüsü
412
413
Giriş
450
Barış Operasyonlarında Temel
Kavramlar
453
Barışı Koruma Operasyonları
455
İnsancıl Müdahale Kavramından
Koruma Sorumluluğuna
459
BM Dışındaki Barış Operasyonları
Girişimleri
464
V
Barış İnşasında Piramit Modeli
467
Kaynakça
469
Barış İnşası Uygulayıcılığı ve Arabuluculuk:
Sahadaki Tecrübelerden Çıkarılacak
Dersler
522
Ekler
470
Sonuç Yerine
528
Kaynakça
530
16. GENE sHARP
476
muzafer Ercan YILmAZ. .. . .. . .. . .. . ..477
18. WOLFGANG DIETRICH
Düşünürün Yaşam Öyküsü ve Kariyeri 477
Hüseyin ORUÇ & Havva KÖK ARsLAN 533
Güç Kuramını Tanımlamak
480
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 533
Şiddetsizlik ve Barış İlişkisi
481
Şiddetsizliğin Aktivizmi
486
Dietrich’in Çalışmalarındaki
Metodolojik Girdiler
534
Transrasyonel Barış Kuramına Genel
Bir Bakış
536
Dietrich’ın Temel Kavramları:
Çoklu Barış (Many Peaces)
540
Bütünsel Barış Anlayışı – Ahenkten
Doğan Barış
541
Tanrısal (Moral) Barış Anlayışı –
Adaletten Doğan Barış
543
Modern Barış Anlayışı – Güvenlikten
Doğan Barış
545
Pratik Tartışmalar: Şiddet-Dışı
Yöntemlerin Başarısı
489
Şiddetsizliğe Yönelik Eleştiriler
491
Sonuç Yerine
493
Kaynakça
495
TEMA OLARAK: MAHATMA GANDHİ
VE MARTIN LUTHER KING:
GÜÇSÜZLÜĞÜN ETKİSİ YA DA
PASİFİZMİN YUMUŞAK GÜCÜ .. . .. . . 497
Faruk sÖNmEZOĞLU
532
Giriş
497
Postmodern Barış Anlayışı – Hakikatten
Doğan Barış
546
Gandhi’nin Pasiist Yolculuğu
500
Açığa Çıkartıcı Çatışma Dönüşümü
547
Martin Luther King’e Bakış
502
Sonuç Yerine
550
Kaynakça
504
Kaynakça
551
17. JOHN PAUL LEDERACH
506
Tolga BİLENER & Erhan BÜYÜKAKINCI 507
Düşünürün Hayatı ve Kariyeri
507
Barış Yolunda İnançtan Esinlenmek:
Uzlaşıya Yolculuk
510
Çatışma Dönüşümü Yoluyla Barış İnşası 516
VI
519
Güvenlik Konseyi İçerisindeki
Rekabetler: Barış Operasyonlarının
Başarı Sınırları
TEMA OLARAK: BARIŞIN
SEMBOLLEŞTİRİLMESİ . . .. . .. . .. . .. . . 552
Ufuk TÖRÜN
Giriş
552
Mitler ve Semboller
553
Barışın Sembolleştirilmesi
554
Başlıca Barış Sembolleri
557
CND Sembolü (Nükleer Silahsızlanma
Kampanyası)
557
Kurumlar ve Müfredat:
Eğitimin Teknik Boyutu
609
Beyaz Güvercin
559
Sonuç Yerine: Türkiye İçin Öneriler
610
Zeytin Dalı
560
Tavsiye Kaynakça
612
Pace Gökkuşağı Bayrağı
563
V Hari Barış Sembolü
564
Beyaz Gelincik
565
Kırık Tüfek
566
Sonuç Yerine
567
Kaynakça
568
19. DAVID HELD
570
Hasan Deniz PEKŞEN . .. . .. . .. . .. . .. . ..571
Düşünürün Hayatı ve Kariyeri
571
Held’in Temel Eserlerine Bakış
573
Küreselleşme: Kozmopolitan
Demokrasiye Uzanan Köprü
574
Küreselleşmenin İç Dinamikleri:
Sosyo-Ekonomik Şartlar ve Hukukun
Dönüşümü
579
20. CAROL COHN
614
Gizem BİLGİN AYTAÇ . .. . .. . .. . .. . .. . ..615
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 615
Feminist Güvenlikten Feminist Barışa
616
Barışın ve Gündelik Politikanın Kadın Hali 625
Uluslararası Örgütlerin Gözünden
Kadın ve Barış İlişkisi
628
İnsan Güvenliği Politikaları:
Toplumsal Cinsiyeti Merkeze Koymak 632
Sonuç Yerine
634
Kaynakça
635
21. RICHARD A. FALK
638
Bilgehan EmEKLİER.. . .. . .. . .. . .. . .. . . 639
Kozmopolitanizme Güncel Katkılar
582
Düşünürün Yaşamı ve Akademik Kariyeri 639
Kozmopolitanizm: İlkeler ve Alanlar
589
Akademik Bakış ve Kuramsal Zeminler 640
Kutlu Vatandaşlık Yaklaşımı
641
Eşitsizlik, Şiddet, Çatışma ve Savaşın
Kaynağı: Vestfalya Düzeni
644
Irak Savaşından Yola Çıkarak Dünya
Düzenine Eleştiriler
648
TEMA OLARAK: BARIŞ EĞİTİMİ:
OLANAKLAR VE SINIRLAR . .. . .. . .. . .604
Yeni Bir Düzen Arayışı: Dünya Düzeni
Modelleri Projesi ve Falk
650
Hasan Deniz PEKŞEN
Falk’un Barış Yaklaşımı: İnsani
Küresel Yönetişim ve Siyaseten
Faal Ruhanilik
654
Sonuç Yerine
658
Kaynakça
660
Kozmopolitanizm İçin Uygulama
Önerileri ve Eleştiriler
594
Sonuç Yerine: Barış Projesi Adına Küresel
Sosyal Demokrasi Önermesi
599
Kaynakça
601
Öğrenilmiş Çaresizlikten Çözüm
Üretimine: Barış Eğitimine Giden Yol 604
İlkeleri Hedelere Dönüştürmek:
Barış Eğitiminin Arka Planı
608
VII
22. TERRY NARDIN
662
Fatma AKKAN GÜNGÖR & Evren EKEN 663
Siyaset Bilimcinin Hayatı ve Düşünsel
Ortamı
663
Yöntem Olarak Antropolojinin Önemi
687
Liberal Barışa Giriş: Metodolojik Sınırlar 689
Uluslararası İlişkiler Teorileri ve Barış
689
Liberal Barışın Bileşenleri
693
Nardin’de Barış Düşüncesi
665
Nardin’in Düşüncelerinde Oakeshott
Etkisi
Liberal Barış Kapsamında
Sınılandırmalar
702
668
Küresel Yönetişim ve Liberal Barış
707
Uluslararası Toplum ve Müdahalecilik:
Devlet Aktörü - İnsan Hakları İlişkisi 669
Kimlik ve Liberal Barış
710
Liberal Barış Eleştirisi
711
Nardin ve Uluslararası Siyaset Teorisi:
Barış Adına İnsancıl Müdahalenin
Ahlaki Temelleri
Post-Liberal Barış Tartışmaları
713
671
Liberal Barış İnşasının Sınırları
714
Küresel Adalet ve İnsan Hakları
674
Uluslararası Adalet İçin Etik Çerçeve
675
Liberal Barışın Dönüşümü:
Yetersizlik Eleştirileri
715
Sonuç
680
Yerel Direnişler
716
Kaynakça
682
Güç ve Dış Müdahaleler Kapsamında
Barış Oluşumu
718
Sonuç Yerine
720
Kaynakça
722
İNDEKs
725
23. OLIVER RICHmOND
684
Ayça EmİNOĞLU .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 685
Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 685
Çalışma Alanları ve Yöntem Tartışmaları 686
VIII
SUNUŞ
NEDEN BARIŞ ÇALIŞMALARI?
2
0. yüzyıl, bir utanç abidesi olarak dünya tarihinin bugüne kadar en kanlı yüzyılı oldu ne yazık ki!
Etnik, dini, siyasi, devrimci vb. içerikli sayısız çatışma, terörizm ve soykırım gibi vahşet örneklerine
şahit olduk hep birlikte. Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı bloklarının sahip olduğu kitle imha
silahları bütün bir insanlığı ortadan kaldıracak düzeydeydi. Evet, insan oğlu ve kızı olarak, Aydınlanma
döneminden beri elde edilen ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda çok ileri aşamalar kaydetmiş
olsak da, çatışma yönetimi, çatışma/uyuşmazlık çözümü, çatışmaların barışçıl dönüşümü konusunda hâlâ
bir arpa boyu ilerleme kaydedememiş olduğumuz gerçeği ile karşı karşıyayız.
Her ne kadar barış ve savaş temaları tarih boyunca tüm din, kültür ve etik tartışmalarının esas ilgi alanı olsa da, konunun sistematik ve bilimsel olarak ele alınmasının I. Dünya Savaşı’nın sonunda gündeme
geldiğini görüyoruz. Çatışma/Uyuşmazlık Çözümü veya Barış Çalışmaları adı altında akademik bir disiplin haline gelmesi ve üniversitelerde ders olarak okutulması ise, II. Dünya Savaşı’ndan sonrasından sonra
olanaklı olmuştur. Bu durumda bile, ilk lisans ve yüksek lisans ders programlarının müfredatları daha çok
savaşlar ve bunlar sonucunda oluşan vahşet ve yıkımın sebep olduğu hasarın tespitini, tazminini ve savaş
sonrası düzenin normatif boyutlarını ele alacak şekilde oluşturulmuştu. Araştırmacılar, ancak zamanla,
Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra savaşın, şiddetin ve baskının nedeni ve nasıl ortadan kaldırılacağına
ilişkin konulara ağırlıklı olarak yönelmeye başlamışlardır. Artık savaşa ve fiziksel şiddete yol açan şartların
neler olduğuna ilişkin araştırmalar her geçen gün artmaktadır.
21. yüzyılın başında olduğumuz bu dönemde, insanlık olarak acilen öğrenmemiz ve geliştirmemiz
gereken en önemli kabiliyetlerden biri, savaşa ve şiddete dair zihniyetimizi, düşünce tarzımızı radikal bir
şekilde değiştirmek; bireysel, toplumsal, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere her bağlamda ve her düzeyde sorunların, uyuşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçı araçlarla çözülmesi yollarını bilimsel ve
çok-disiplinli yöntemlerle öğrenmek ve öğretmek olmalıdır.
Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma
konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti
ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete
veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği
IX
ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddeten nasıl ve neden
kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir.
Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi,
tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli
kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış
Çalışmalarıdır.
Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN
X
GİRİŞ
BARIŞA GİDEN YOLLARI ELE ALMAK
“Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, ama hiç kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor.”
L. Tolstoy (Savaş ve Barış)
“Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.”
Martin Luther King, 1964 yılındaki konuşmasından.
“
Ölüler konuşabilselerdi, daha fazla savaş olmazdı” diye yazmış ünlü Alman yazarı Heinrich Böll, II.
Dünya Savaşı’nın ardından. Ölüler; savaşlardan, çatışmalardan, fiziki şiddeten, soykırımlardan, siyasal kırımlardan, açlıktan ve yokluktan yaşamlarını kaybedip gidenler. Bazıları gönüllü, heyecanlı,
istekli, bazıları başına geleceklerden habersiz, bazıları da kendi ve sevdiklerinin kurbanlıklarını canlı canlı
izleyenler… Siyah bir perdenin ardından bizi izleyenler. Kim bilir herkesin ne kadar çok anlatacağı var bu
dünyada yaşanılanlara dair.
İnsanlık var olalı beri hep çatışma ve şiddet ile dolu yaşamış, sadece hemcinsine ya da karşı cinsine,
küçüğüne ya da büyüğüne karşı değil, hata doğaya, tüm canlılara, en savunmasız olanlara dek. İnsanoğlunun aydınlanması, aklını kullanabilmesi ya da yaratıcı gücün adaletine olan inancını güçlendirmesi ile
bu şiddetin biteceği düşüncesi ya da beklentisi doğmuş bazı düşünürlerde, ama bilgi dünyası ve teknoloji
ilerledikçe daha da acımasız, daha da aç ve ne yazık ki hep heyecanlı olmuş insanlık. Yokluk sonrasında
paylaşmayı değil, daha da daha da çok demeye başlamış. Geçmişin kötü tecrübelerinin tekrar tekrar ya1
şanması insanın doğasından mı kaynaklanıyor yoksa toplumun kontrol edilemeyen devingenliğinden mi?
Buna kafa yormuş birçok düşünür, bilim ve din adamları; kuramlar üretmişler ve tartışmışlar yüzyıllar
boyu bitmemecesine. Bu derleme çalışmasına dair harekete geçmemiz işte burada başlıyor; bizler de onların sözcüsüyüz, aktarıcılarıyız.
Tatlı bir güneşin ısıtığı güzel bir Eylül sabahında, Ankara Maltepe’de bir kafede, Liberte Yayınları’nın
başarılı editörü ve değerli meslektaşım Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir ve yayınevi çalışanlarıyla kahvaltı
vesilesiyle bir araya gelmiştik. Çok sevgili dostum Cem Karadeli bana eşlik ediyordu. Bu buluşmamızda
Savaş Kuramları kitabını çıkarmamızı kutlamak ve daha henüz basılmış kitaplarımıza heyecanla ve hep
beraber sıcağı sıcağına dokunmak istemiştik. Bu kahvaltıda Hasan Yücel hocamız bizlere çalışmamızdan
dolayı duyduğu memnuniyetini dile getirirken, savaş kuramlarını tamamlamak adına bir de barış ile ilgili
bir çalışma yapıp yapamayacağımızı sormuştu. Zaten hacimli olan savaş kuramları çalışmasının yanında
barışa ilişkin çalışmaların azlığından şikâyet ederek ve bunun önemli bir gereksinim olduğunu ifade ederek, bu teklife hafif bir gülümsemeyle karşılık vermiştim ve böyle bir çalışmanın hacmi herhalde bir parmak kalınlığını geçmez diye düşünmüştüm. Cem ile bakışmıştık ve “neden olmasın, bir bakalım deneyelim”
demiştik Hasan Yücel hocamıza.
2015 Eylül sonunda yeni basılmış kitabımızın heyecanıyla başlayan Barış Çalışmaları alanındaki derleme girişimleri ve çalışmaları 2017 Aralık ayına kadar sürdü ve bu aşamada o teklifi aldığım zaman aklıma
gelen ilk tepkim nedeniyle hem çok utandım hem de mutluluk ve heyecanla bu yolda umutlandım, çünkü
yıllardır vermekte olduğum ve ülkemizde gelişmesine emek verdiğim Savaş Kuramları dersi ve literatürü
genelinde kullandığımız kuramsal tartışmaların ve ampirik verilerin sonsuzluğu ve derinliği barış kavramını küçümsememize ve sınırlı görmemize yol açmıştı. Önemsiz görünmekten ve sınırlı tartışılmaktan
öteye barış kavramı, tarihsel ve pratik gerçeklik temeli daha çok olan savaş ve çatışma olgularıyla karşılaştırıldığında, daha ütopik, daha kısa vadeli, daha az pratik temeli olan bir gerçeklik olarak ele alınmaktaydı,
çünkü ekonomi, hukuk, ahlak, inançlar gibi hep ek alanlardan desteğe ihtiyaç duyuyor gibiydi ve doğa
durumu içerisinde doğrudan var olan bir yapı değildi sanki ya da öyle yansıtılmaktaydı. Sun Tzu, Clausewitz gibi savaş kuramlarının en klasik, Quincy Wright, Raymond Aron, J. David Singer gibi modern
kuramcıların karşısında, hem siyaset bilimi hem de uluslararası ilişkilerde barışı doğrudan ele alıp tartışan
klasik düşünürlerin sayısının sınırlı oluşu ve bu değerlendirmelerin ağırlıklı olarak ideolojik ve tarihsel
çerçeveler ve beklentilerle sınırlı kalması ve doğrudan pratikten yoksun olması söz konusuydu. Öte yandan insan doğasının çatışmacı, egoist, faydacı ve rekabetçi yapısına ilişkin gelenekselci ana akım kuramların tümdengelim ağırlıklı ve devlet aktörü odaklı yaklaşımları nedeniyle uluslararası ilişkiler disiplininde
alan ve tema çalışmalarında ağırlıklı olarak uluslararası güvenlik, çatışma, siyasi şiddet, savaş hukukundan
esinlenmiş bir uluslararası hukuk tanımlanması gibi akademik üretimleri yoğunlukla gördük ve görmeye
de devam ediyoruz; hepsi de egemen birim, şiddet tekeli, anarşik sistem içerisinde denge oyunları gibi temel aktörlere ve düzeylere dayandırılmış çalışmalardır. Hata barışı çatışmacı sürecin ayrılmaz bir parçası
olarak görmekteydiler; diplomasi, ekonomik yaptırımlar gibi çatışmanın doğrudan var olmadığı rekabetçi
ortamları sürdürebilmek adına. Çatışma kültürünü araştırmak, araştırmacılara hem daha heyecanlı ve tutkulu görünüyor olmalı hem de somut aktörlere, açıklanabilir nedenlere ve var olan ya da öngörülebilir sonuçlara dayandırılması konusunda daha kolaylık sunuyor olmalı. Bir de ne yazık ki bu çatışmacı süreçlerden toplumların, bireylerin nasıl etkilendiklerini tartışmak güç kavramını yadsımak ya da eleştirmek olarak
algılanmakta. Bu çerçeveden bakıldığında, barışı aramak ve düşlemek daha çok akıl ve inançlar düzeyinde
karşımıza çıkan, yoksunluğuyla ihtiyaç duyulup sorgulanan bir olgu, çaba olsa gerek. Barışı kendi dina2
mikleri ve süreciyle sui generis bir kavram olarak tartışan bir düşünür ya da din adamı bulmak neredeyse
olanaksız gibi; bu kavramı en iyimser şekilde içeriklendirenlerin hepsi de, çatışma ve şiddetin önlenmesi
ya da sonrasında ne yapılabileceği noktalarından hareket etmekte. Hata burada en acımasız tanımlama
olarak bile, Raymond Aron’un başyapıtı olan Paix et Guerre entre nations (Uluslar Arasında Barış ve
Savaş) adlı kitabındaki şu ünlü sözlerini hatırlamakta fayda var: “Geçmiş savaşların gölgesinde ve gelecekteki
savaşların korkusu ya da beklentisiyle […], barış bize bugüne kadar siyasi birimler arasındaki rekabetin şiddet
biçimlerinin, uzun ya da kısa vadeli de olsa, askıya alınması olarak görünmüştü” (Aron, 1984: 158).
Barış çalışmaları kitabımızı hazırlarken hangi açılardan hareketle yola çıkacağımızı gerek Galatasaray
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü dâhilinde gerekse uzman hocalarımızın görüşleriyle olgunlaştırmaya çalışırken, 2016 Mayıs’ında İzmir-Çeşme’de düzenlenen Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin VII.
Uluslararası İlişkiler Araştırmaları ve Eğitimi Kongresi kapsamında barış çalışmaları ve araştırmaları konulu iki panel düzenleyerek, bu kitabın hazırlığına ön değerlendirmeler almak istedik. Bu kongre çerçevesinde sunduğum “Barış Antolojisi” başlıklı bildirimde şu saptamaları aktarmaktaydım. Savaş kavramı
hem tarihsel hem de ampirik açılardan somut olaylardan ve realitelerden yola çıkılarak tanımlandığı ve
tartışıldığı halde, barış kavramında aynı kaynaklardan somut veriler elde etmek çok kolay değildi ve barışın soyut çerçevede ele alınması daha çok idealler ve inançlar dünyası bağlamında gelişmekteydi. Barışın
rasyonel araçlarla tanımlanması birçok sübjektif etmene de çarpmaktaydı ve uzun vadeli uygulanabilirliği
çok kolay olamıyordu. Dolayısıyla bu kavramın düşünce dünyasındaki tartışmasını belirli akımlar ya da
yaklaşımlarla ele almak, Uluslararası İlişkiler disiplininin hâli hazırdaki yapısında henüz tam net değildir. Barışı salt bir düşünsel ya da ampirik olgu olarak mı ele almak, yoksa savaşın, çatışmanın ve şiddetin
antitezi olarak mı yorumlamak ve çözümlemeye çalışmak ve bunlardan yola çıkarak da platonik yapıları
kurgulama arayışında bulunmak mı? İşte kitabımızı hazırlarken karşımıza çıkan ilk en önemli sorunsal bu
oldu. Bunları birbirinden keskin çizgilerle ayırmanın çok kolay bir tercih olmadığını belirtmek isterim.
İkincil olarak klasik ve modern düşünceyi beraber incelemek istediğimizde devasa tartışmalarla karşılaşıyoruz. Antik Çağlara kadar uzanan bir metot tartışmasına bağlı olarak kavramlar dünyası bizlere eşsiz
bir hazine sunuyor, ancak Uluslararası İlişkiler disiplininin geçmişi itibariyle baktığımızda bu hazinenin
daha pragmatik, hata bazı açılardan daha fırsatçı kullanıldığını görüyoruz; klasik düşüncenin sunduğu saf
içerikteki cazibeli kavramların inşacı ya da yapıbozumcu (dekonstrüktif) açılardan gerçek anlamlarından
saptırılarak kullanıldığına, hata araçsallandırılmasına tanık oluyoruz. O nedenle bu kitabımızı daha çok
Uluslararası İlişkiler disiplininin kuramsal çerçevesine en uygun zaman sınırlaması yapmak amacıyla 20.
yüzyıl odaklı olma kararını aldık. Ancak modern kuramlar ve yaklaşımlar dâhilinde en çok kullanılan, ele
alınan ve tartışılan büyük düşünürleri klasikler çerçevesinde değerlendirmek istedik. Barış dendiğinde
akademik olarak Kant ve Rousseau’suz konuşmak mümkün değil; toplumsal barış adına onların bizlere
armağan etikleri eşitlik, özgürlük, işbirliği, adalet, hak kavramlarını kullanmadan barışı nasıl ele alabiliriz?
Dolayısıyla kitabımıza felsefi giriş mâhiyetinde onları ele almak istiyoruz. Tabii ki Kant ve Rousseau’nun
dışında Erasmus’tan Grotius’a, Abbé de Saint-Pierre’den John Locke’a birçok klasik düşünürün bu kavramın geliştirilmesindeki katkılarını unutmamak lazım, ancak onları ele almak da başka bir kitabın konusu
olarak geliştirilebilir.
Üçüncü bir argüman olarak şunun altını çizmekte fayda var; her ne kadar Uluslararası İlişkiler disiplini altyapı olarak daha çok II. Dünya Savaşı sonrası gelişmiş bir kuramsal zemine sahip olsa da, bu savaş
öncesindeki süreçlerden oldukça beslenmektedir. Özellikle Avrupa Uyumu dengesiyle başlayan olgular
ve süreçlerin I. Dünya Savaşı’na kadar gelişmesi ve 1919-39 İki savaş arası dönemle de farklı trendlere geç3
mesi söz konusudur. Bu dönemlerde karşımıza çıkan ve bugünkü disiplinimizin bilinçaltını besleyen bu
olgu ve süreçler olmadan modern ve çağdaş dönemleri anlamak sınırlı olur. Milliyetçilik, güçler dengesi,
silahlanma, ulus-devletlerin yaygınlaşması, sömürgeciliğin sona ermesi, toplumların da savaş ve barış öznesi olarak kabul edilmesi, bilim ve teknolojinin hızlı gelişimi gibi birçok olgu ve politika, savaş ve barışın
sadece yaşanılan bir süreç olmadığını, bunun belirli vadeli sonuçlarının ve etkilerinin olabileceği bilincini
ve sorumluluğunu doğurmaktadır ve bu yük alanımızın önde gelen düşünür ve araştırmacılarının omzuna
binmektedir. Bu bilinç oluşturma ve sorumluluğu yerine getirme durumu, tabii ki her insanın hayat tecrübesinden edindikleriyle de karşımıza çıkar. Yaralı bir belleğin sorumluluk duyması ve idealleri için arayışa
girişmesi, mücadele etmesi, o kötü tecrübeyi hiç yaşamamış olanlara göre daha gerçekçi ve akılcıdır aslında; hata doğuracağı olası sonuçları açısından da daha mantıklıdır. O yüzden 20. yüzyılımızı kana bulayan
iki büyük dünya savaşı barış arayışlarının ve girişimlerinin en önemli odak noktalarıdır. Her nasıl tarihi
veri ya da argüman olarak kullanmayan ya da değerlendirmeyen bir kuram sonuç itibariyle başarısızlığa ya
da çürümeye mahkûm ise, Türkçe akademik literatürümüze temel kazandırmak iddiasındaki bu derleme
çalışmamızda dönemsel konjonktürü göz önünde bulundurmadan hareket etmeyi tercih etmedik. Tüm
düşünce insanları yaşadıkları konjonktürün bir sonucudur, tepkimesidir, yansımasıdır diyebiliriz. Tabii ki
düşünsel aydınlanmanın ve özgürleşmenin olması bu bilinç sorgulamasının ve ideallerin peşinde koşmanın en önemli koşuludur.
1986 Nobel Barış Ödülü sahibi ünlü düşünür ve yazar Elie Wiesel’in şu sözlerini okursak; “Hatırlıyorum: Dün veya sonsuzluk kadar önceydi. Genç bir Yahudi çocuk, karanlığın krallığını keşfetmişti. Onun şaşkınlığını, ıstırabını hatırlıyorum. Çok çabuk olup bitmişti. Geto, sürgün, mühürlenmiş sığır arabası. Halkımızın
tarihinin ve insanoğlunun geleceğinin kurban edileceği ateşli sunak. […] Hatırlıyorum, çocuk babasına sordu:
“ Bu gerçek olabilir mi?” Yirminci yüzyıldayız, ortaçağda değiliz, bu tür suçların işlenmesine kim izin verebilir? Dünya nasıl sessiz kalabilir? Ve şimdi çocuk bana dönüp, “Söyle bana” diye soruyor. “Benim geleceğime ne
yaptın? Hayatına ne yaptın?”Ve ona denediğimi söylüyorum, anısını yaşatmaya çalıştığımı, unutacaklara karşı
mücadele etiğimi söylüyorum. Çünkü eğer unutursak suçlu oluruz, suç ortakları oluruz.[…] Ve sonra ona ne
kadar naif olduğumuzu, tüm dünyanın bildiğini ve sessiz kaldığını anlatım. Ve bu yüzden insanlar nerede ve
ne zaman acı çekerse, aşağılanırsa asla sessiz kalmayacağıma yemin etim. Her zaman taraf tutmalıyız. Tarafsızlık, hep zulüm edene yardımcı olur, asla zulüm görene değil. Sessizlik işkence edene cesaret verir, asla işkence
görene değil. Bazen müdahale etmeliyiz. İnsan hayatı tehlike altında olduğunda, insan haysiyeti risk altında
olduğunda ulusal sınırlar ve hassasiyetler önemsizleşir. Erkek ve kadın, her nerede ırkı, dini veya siyasi görüşü
nedeniyle zulme uğruyorsa, orası -o anda- evrenin merkezi haline gelmelidir.”
Dördüncü ve son bir argüman olarak da şu noktanın altını çizmekte fayda var. Barış çalışmaları dendiğinde dar kapsamda ya da daha alt-disipliner bir alan olarak tanımlamak gerekirse, ünlü Norveçli düşünür Johan Galtung ile başlayan bir açılım karşımıza çıkıyor ve onunla başlayan tartışmaların yaratığı
hem kuramsal hem de akademik araştırma merkezleriyle birlikte kurumsal bir yapılanma söz konusu. Bu
derleme kitabımızın merkezine Galtung’u ve onun ortaya çıktığı dönem olan II. Dünya Savaşı’nın hemen
akabinde cereyan eden akademik tartışmaları tabii ki alıyoruz, ancak uyuşmazlık analizi ve çözümü, barış
ve çatışma çalışmaları, bütünleşmeci yaklaşımlar olmadan da olmadan da karşılaştırmalı ve bütünlükçü
açılardan bu ilk antolojik çalışmanın yetersiz kalacağını düşündük. Ülkemizde bu tarz bir çalışmanın bir
ilk adım olması nedeniyle okuyucularımıza ve araştırmacılarımıza barışla ilgili olabildiğince kapsamlı ve
karşılaştırmalı bir çerçeve sunmak arzusundayız.
4
Öte yandan bu uğurda yaşamlarını vakfeden düşünce insanlarının yanı sıra barışa dair bazı olgular da
söz konusudur: Barış eğitiminden sembollerine, barış araştırma kurumlarından uluslararası örgütlerin barış adına operasyonlarına değin birçok tema da karşımıza çıkmıştır. Onları ek temalar olarak kitabımızda
değerlendirmek istedik.
Barışı nasıl tanımlamalıyız? Savaş ile mi ya da onsuz mu? Kendi içinde dönüşen, evirilen bir yapı mı?
Yoksa dışardan müdahalelere açık bir süreç mi? Gerçek aktörleri kimler? Salt devletler mi yoksa toplumsuz, bireysiz barış olur mu? Barış bir haklar dünyası doğurur mu? Doğurursa hangi aktörler için? Demokrasi, kimlikler arası eşitlik, insan hakları barış ile eşanlamlı mıdır? Tüm dinlerin ve inançların ardındaki
insanın Yaradan/Tanrı’ya ulaşma çabası kendi içsel huzuru uğruna mı yoksa toplumsa barış için midir?
Toplumların yaratıkları kurumlar olarak kimlikler, devletler barışa nasıl bir göreli anlam yükler? Barış
sadece devletlerin aralarında çatışma sonrasında imzaladıkları bir kağıt parçası mıdır? Bunun ekonomik
açılımı, sosyo-psikolojik altyapısı, sembolleri, sanatı var mıdır? Askeri okullarda ve harp akademilerinde
savaş ve çatışma yönetimine dair eğitim ve stratejiler varken, barışın eğitimi hangi yaş grupları için nasıl
kurumsallaşır? Barış adına var olan düzeni eleştirmek hak mıdır? Barış sadece pozitif bir algılama, idealler
kurgulama ya da beklentilerde olmak mıdır? Barışın negatif çerçevesi de olabilir mi? Bunlar gibi yüzlerce
soru düşünce insanlarının, araştırmacıların ve bizler gibi gündelik yaşamın koşturmasıyla hayatını idame
eden insanların karşına çıkıyor. İnsanoğlu bunlardan ders alıyor mu, kendisini değiştirebiliyor mu?
Ünlü Portekizli yazar José Saramago’nun bir konuşmasından sizlere bir paragraf aktarmak istiyoruz:
“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bundan tam 50 yıl önce bugün imzalandı. Kutlama törenleri hâlâ sürüyor.
Ama bilirsiniz, ilgi zamanla azalır. Ortaya ciddi konular çıkarsa, toplumun ilgisi olayın henüz ertesi gününde
bile azalabilir. Yine de bu anma törenlerine karşı değilim. Ben de birçoğuna en ılımlı halimle katıldım. Eğer uygunsuz, demode ya da tedbirsiz bulmayacaksanız, buna birkaç şey daha ekleyebilirim. Bu 50 yılda, hükümetler
ahlaken yapmaları gereken her şeyi yapmadılar elbete. Haksızlıklar çoğaldı, eşitsizlikler artı, cehalet büyüdü ve
mutsuzluk yayıldı. Kayaların yapısını incelemek için başka bir gezegene araçlar gönderebilecek kapasitede olan
bu şizoren insanlık, milyonlarca insanın açlık nedeniyle ölmesinden fütursuzca bahsedebiliyor. Mars’a gitmek,
komşuya gitmekten daha kolay görünüyor. Kimse kendi görevini yerine getirmiyor. Hükümetler de. Çünkü bilmiyorlar ya da yapamıyorlar veya istemiyorlar. Ya da dünyaya gerçekten hükmedenler onlara izin vermiyorlar.
Dünyaya hükmeden bu çok-uluslu ve çok-kıtalı şirketlerin tartışmasız bir şekilde anti-demokratik olan güçleri,
ideal demokrasiden geriye kalan her şeyi yok eti. Biz vatandaşlar da kendi görevlerimizi yerine getirmiyoruz.
İnsan haklarının gerektirdiği görevler simetrik dağılmadan, bu haklar varlık gösteremez. Hükümetlerin bunu
önümüzdeki 50 yılda başarması da beklenmiyor. Bu yüzden vatandaşlar olarak sesimizi yükseltmeliyiz. Haklarımızı talep ederken nasıl coşkunsak, yine aynı şekilde, görevlerimizin sorumluluğunu almalıyız. Belki bu sayede,
dünya biraz daha iyi bir yer haline gelir.”
Çatışma ve şiddet kavramlarından yola çıkarak barışı ele almak, kurgulamak, ilkeler ve normlar üretmek ve bunların uygulanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini tartışmak, sadece siyaset bilimi ve uluslararası
ilişkiler disiplinlerine ait bir sorun ya da sorumluluk değildir, aynı zamanda tüm sosyal ve doğa bilimleri
branşlarının alanına giren bir çeşitlilik arz etmektedir. Barışı sadece devlet aktörleri arasında görmek konumuzu hem sınırlandırır hem de ele alınmasını tam olarak etkili kılmaz. Psikolojiden sosyal psikolojiye,
antropolojiden siyasal tarihe, sosyolojiden hukuka, felsefeden teolojiye, biyolojiden tıbba değin birçok
alanda barış için aynı sözcük kullanılmasa da benzer ya da yakın içeriğe ve hedelere sahiptir: Huzur, istikrar, (içsel, dışsal, ruhsal) denge, uyum (ahenk), mutluluk, refah, süreklilik, vs. Hep kaybedilen şeylerin ardından değerinin, anlamının ve yokluğunun anlaşılması gibi, birçok anlamı kendi kapsamında barındıran
5
barış olgusu ne yazık ki hep bir gereksinim durumu olarak tartışılmış ve kurgulanmıştır. Var olan huzur ve
istikrar dönemini geliştirmek ve sürdürülebilir kılmak, dondurulmuş ya da bastırılmış çatışmaların çözülmesine çabalamak yerine başta silah ve savunma sanayi, nükleer araştırmalar gibi bilimsel ve teknolojik
üstünlüklere dayanan sektörlerin küresel kapitalizm ve uluslararası ticaret ile iç içe geçmesi, egemen aktörler arasındaki güvenlik ikileminin her daim sıcak tutulması durumundan da faydalanmalarını gerektiriyor. İşte bu nokta temel sorunsal karşımıza çıkıyor: Kimin için ve kiminle barış? Barışı sadece egemen
ve siyasal birimler için değil, halklar, toplumlar, sosyal gruplar ve bireyler için de tartışmamız gerekiyor
ve işte bu noktada siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinleri yetersiz kalıyor. Savaşın, çatışmanın,
silahlanmanın ve bunlara bağlı ekonomik araçların direksiyonundakiler iktidardaki yöneticiler ve karar
alıcılardır, onların aldıkları riskler, izledikleri stratejiler ve hissetikleri heyecanlardır; ancak bunların yükünü, ceremesini sırtlananlar, bizzat yaşayanlar; kaybını, acısını hissedenler; gözyaşı dökenler, yalvaranlar
ve bağrına taş basıp susanlar kimlerdir? İktidardakiler mi yoksa onların yönetikleri mi? Karar sürecine
dâhil edilmedikleri halde ve nedenleri ve sonuçları doğrudan paylaşılmayan bir çatışma sürecinin asıl ve
canlı yaşayanları ve ölüsüyle dirisiyle gerçek kurbanları, toplumdaki herkestir, bireylerdir. Bu realiteyi anlatmak, konuşmak, sonu gelmeyecek bir destandır, anlatanına, yüceltenine göre. Bu böyle gider kuşaklardan kuşaklara.
2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık bulunan Beyaz Rus yazar ve gazeteci Svetlana Aleksiyeviç’in ödül kabul konuşmasından birkaç paragraf alıntıyı (Nigâr Hacızade’nin çevirisiyle) sizlere aktarmak
istiyoruz:
“Sevgili dostlar, bu kürsüde tek başıma durmuyorum. Etrafımda sesler var, yüzlerce ses… Sesler her zaman
benimle, çocukluğumdan beri. Çocukken köyde yaşıyordum. Biz çocuklar sokakta oynamayı seviyorduk, ama
akşamları, yorgun argın ninelerin oturduğu banklar, mıknatıslıymış gibi bizi kendilerine çekerdi. Hiçbirinin kocası, babası, erkek kardeşi yoktu. Savaştan sonra köyümüzde erkek olduğunu hatırlamıyorum. Savaş sırasında
her dört Beyaz Rustan biri, cephede veya partizanların yanında savaşırken öldü.
Savaştan sonraki çocuk dünyamız, kadınların dünyasıydı. Her şeyden çok aklımda kalan, kadınların ölümden değil, sevgiden bahsetmesiydi. O en son gün sevdikleriyle nasıl vedalaştıklarını anlatırlardı; onları bir zamanlar nasıl beklediklerini, nasıl hâlâ da bekliyor olduklarını… Yıllar geçmişti artık, onlar hâlâ bekliyorlardı.
“Bırak, kolsuz, bacaksız dönsün. Ben onu kollarımda taşırım, kolsuz da, bacaksız da…” Ben galiba sevginin ne
demek olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum. […]
Yaşadığım ülkede, bize çocukluktan ölmeyi öğretiler. Ölümü öğretiler. Bize, insan kendini feda etmek, yanmak, kurban gitmek için vardır dediler. Silahlı insanı sevmeyi öğretiler. Başka bir ülkede büyümüş olsaydım,
bu yoldan geçemezdim. Kötülük amansızdır, aşısını olmak gerekir. Ancak biz cellatlar ve kurbanlar arasında
büyüdük. Korku içinde yaşayan ailelerimiz, bizlere hiçbir şey anlatmazdı, ama hayatlarımızın havasında bile
hissedilirdi bu zehir. Kötülüğün gözü sürekli üzerimizdeydi. […]
Ama savaşın gündelik hali müthiş ihtişamlı. Silahların meğer ne güzel şeyler olduğunu keşfetmiştim – tüfekler, mayınlar, tanklar. İnsan, başka insanları en iyi nasıl öldürebileceği üzerine ne çok kafa yormuş. Hakikat
ve güzellik arasındaki ebedi münakaşa… Bana yeni bir İtalyan mayını gösterdiler. Benim “kadınca” tepkim
şu oldu: “Güzelmiş. Niye böyle güzel peki?” Askeri bir dille açıkladılar; bu mayının üzerinden geçen veya şu
köşesinden ya da bu kenarından basan insandan geriye sadece yarım kova et kalır. Burada anormal olandan
normalmiş gibi bahsediliyor, her şeyin kendince mantığı var. Savaştayız ya sonuçta… Bu görüntüler kimseye
aklını kaçırtmıyor. Yerde bir insan yatıyor mesela, onu öldüren ne bir doğa olayı ne de alın yazısı; onu öldüren
bir başka insan.”
6
Barış adına özellikle edebiyat alanında savaşla karışık devasa bir dağarcık karşımıza çıkmakta, ancak
uluslararası ilişkiler disiplini çerçevesinde barışın ele alınmasında farklı motivasyonlar söz konusu olmuştur. Raymond Aron, Uluslar Arasında Barış ve Savaş başlıklı ünlü teori kitabının en büyük ilham kaynağının ünlü Rus yazarı Lev Tolstoy’un başyapıtı olan Savaş ve Barış kitabı olduğunu söyler ve onun
savaş-barış düzeneğindeki soyutlamasını kendi içinde yaşadığı Soğuk Savaş döneminin nükleer rekabetli
realitesinde tersine çevirmeye çalışır: Barış ve savaş. Birbirinden ayrılamayan ve sonsuza dek döngüsel
olarak birbirini izleyecek olan iki olgu. Güçlü ve kazanan için farklı, zayıf ve mağdur için farklı anlamda
ve sırada.
Bu sorgulamalar ve tartışmalar neticesinde Barış Çalışmaları kitabımızı altı ana kısımda hazırlamayı
uygun bulduk. Antik çağlardan başlamak yerine modern çağlardan hareket etmeyi tercih etik, çünkü barış
düşüncesini ele almış birçok ismi Ortaçağ’dan Rönesans ve Hümanizmaya, İslam’ın Altın Çağ döneminden Doğu’nun kadim kültürlerine dek görmek ve ele almak mümkün. Ancak bu çalışmamızda uluslararası
ilişkiler disiplinin çağdaş ve güncel kapsamlarına ve tartışmalarına odaklanmayı tercih etik. Dolayısıyla
tüm barış tartışmalarımızda her daim temel klasikler olarak karşımıza çıkan Jean-Jacques Rousseau ve Immanuel Kant haricindeki düşünürlerimizi tamamen 20. ve 21. yüzyılların düşünce ve aktivizm kişilikleri
arasından seçmeyi uygun bulduk; bazıları çağlarına tanık olup dönemlerinin sorunlarını çözmek adına
bunlara kafa yorup moto’ya uygun düşünsel üretimlerde bulunan isimlerdi; bazıları da, ütopik olmak,
eleştirilmek pahasına, içinde yaşadıkları çağlarının önünde, ötesinde koşarak yaratıcı, cesur düşünceler
sergileyen ve hâlâ günümüzde tartışılan isimler. Nitekim barışın doğasında hem çatışma ve şiddet sonrası
düzen görüngüsünü sorgulamak hem de huzur, istikrar ve mutluluk beklentileriyle düşler kurmak var.
Barış düşüncesine katkıda bulunmuş isimlerin seçimini yaparken barış düşüncesine dair farklı epistemolojik kategorilerle karşılaştık. Burada ilk olarak 20. yüzyıl içerisinde yaşanılan iki büyük dünya savaşının
etkisini vurgulamak gerekir, çünkü her bir topyekûn / büyük ölçekli savaştan sonra güçler dengesi altüst
olmakta ve uluslararası sistemi yönlendiren ana akım düşünceler de yön ve içerik değiştirebilmektedir. Nitekim günümüzün uluslararası ilişkiler disiplini de II. Dünya Savaşı sonrası konjonktürün önemli bir akademik ürünüdür demek tamamen yanlış olmaz; hata teknolojinin ve iletişim araçlarının geliştiği bir süreçte
bu disiplinin de kuramsal altyapısının ve ampirik vakalarının da bunlara paralel evirildiğini unutmayalım.
Bu aşamalardan hareketle, klasik düşünürlere ayrılmış olan giriş kısmını takiben ikinci kısımda uluslararası ilişkiler disiplininin kurucu akımlarından olan İdealizmden hareket etmemiz gerekiyordu. Gerek
19. yüzyıl sonundaki ulus-devletleşme, emperyalizm ve milliyetçilik akımlarının rekabetlerin hız kazanması gerekse teknolojik ve bilimsel gelişmeler ve entelektüel aydınlanmayla insanlar arasındaki fiziksel sınırların kalkması ile hükümetler ve onlara bağlı ordular arasındaki çatışmalar ve onların daha büyük ölçeği
olan savaşların anlamı ve önemi artık farklılaşmıştı: Toplumlar da artık savaşın en temel aktörü konumuna gelmişti ve aynı zamanda da savaşlar tek başlarına toplumların temel ihtiyaçlarına cevap vermiyordu.
Dünya halkları aralarında uzlaşı, anlaşma, huzur ve istikrar istiyorlardı. Silahlanma yarışının toplumların
doğrudan çıkarına hizmet etmediği, sadece küçük bir zümrenin yararına olduğu gerçeği, toplumlar katında belirli siyasi aktivizm hareketlerinin oluşturulmasına yol açmıştır. İşte I. Dünya Savaşı öncesi, sırası
ve sonrasındaki dönemlerin düşünce altyapısını anlamak açısından bu çok önemli bir argümandır. Bu
çerçevede 20. yüzyıl başında barış temasını farklı açılardan tartışan düşünürlerin I. Dünya Savaşı sırası ve
iki savaş arası dönemde doğdukları ve yaşam tecrübelerini edindiklerini görüyoruz.
Derlememizin üçüncü kısmını, II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde tartışılmaya başlanan işlevselci
ve bütünleşmeci yaklaşımlara ayırmak istedik. Büyük savaşlardan ders alarak Batı dünyası içerisinde ge7
lişen yeni bir savaşı önleme ve milliyetçilikleri bastırma amacındaki girişimlerin siyaset düşüncesindeki
yansımaları burada söz konusudur. İdealizmde gördüğümüz uluslararası evrensel örgütler ideası burada
yerini bölgesel bütünleşme ve işlevsel güvenlik kurumlarına bırakır. Barış düşüncesi aslında itifaklar ya
da yeni iletişim modelleriyle bir denge arayışı olarak telakki edilir, ama bunun yapısal bir çaba olduğu da
unutulmamalıdır.
Dördüncü kısımda ele aldığımız yaklaşımlar, aslında Uluslararası ilişkiler disiplinin en popüler ve
alt-disiplin alanı olarak en kabul gören bölümü olarak karşımıza çıkıyor. Barış çalışmaları terminolojisinin
düşünce ve aktivizm öncüsü Johan Galtung’tan hareketle bu kavramı ele almak başlı başına özel ve özgün
bir çaba. Artık burada disiplinlerarası bir dünyada olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. II. Dünya Savaşı’nın travmasını yaşayan düşünürlerin barışı bir özlem olarak değil de bir gerçeklik olarak tartışmaları
bu yeni temanın sağlam temeller üzerine oturmasını sağlıyor. Dördüncü kısımda Galtung yanı sıra ele
aldığımız ve onunla aynı dönemde akademik katkı yapmış düşünürlerimiz ve araştırmacılarımız kendi
uzmanlık alanlarında çığır açan kişilikler oldular: Uluslararası örgütler, ekonomi, nükleer araştırmalar gibi
yan alanlarda barışın ele alınması farklı elementer çerçevelerin de değerlendirilmesini gerekli kılıyordu.
Ülkemizde literatür olarak henüz sınırlı ve bazı açılardan yeni bir alan olan Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü konusu olmadan barış çalışmaları derlemesi eksik kalacaktı. Beşinci kısmı bu alanın önde gelen düşünür ve araştırmacılarına ayırdık. Öncelikleri tamamen ampirik araştırma odaklı olan ve bunlardan yola
çıkarak barış yolundaki araçları tartışan Uyuşmazlık çözümü kuramcıları ve yöntemcilerini, kitabımızın
en önemli zenginlik kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Diplomasinin sadece devlet aktörleri ve bürokratları
arasında bir araç ve süreç olmadığı, aydınların ve toplumun da bu aşamaya doğrudan katkı vermesinin
kaçınılmaz olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz artık.
Altıncı ve son kısmı ise, disiplinin içerisinde artık genel kabul görmüş olan bir alt-disiplin alanı bağlamında değerlendirmek istiyoruz: Barış ve çatışma çalışmaları. Savaşın ve barışın birbirinden kolayca
ayrıştırılamadığı, insan hakları, demokrasi, özgürlükler, toplumsal cinsiyet, inançlar gibi alanlarda barışın
tartışılmasını ele almak arzusundayız. Bu noktada tekrar disiplinlerarası çoğulculuk ile ideal dünyanın
hem yapıcı hem de eleştirel açılardan ele alınması söz konusu. Tabii ki ampirik karşılaştırma çalışmalarıyla
barışı tartışarak çok büyük bir düşünce hazinesini bizlere sunuyorlar. Bu kısma giren düşünürlerimiz ve
araştırmacılarımızın çoğu Soğuk Savaş’ın son dönemleri ve sonrasını kapsadığı için tamamen çağdaş ve
güncel sorgulamaları bizlere aktarmaktalar. Günümüz dünyasının karmaşıklığını anlamak ve izlemek adına onların değerlendirme çeşitliğini saptamak bizler için şaşırtıcı olmasa gerek.
Barış çalışmalarına dair derlememizi hazırlarken ülkemizde bu konularda çalışan değerli ve kıdemli
hocalarımızı ve yeni ufuklara açık, heyecanlı genç akademisyenlerimizi ve araştırmacılarımızı bir araya
getirmeyi arzu etik. İstanbul’dan Ankara’ya, Trabzon’dan Mardin’e, Kırşehir’den Bursa’ya, hata ABD’den
ve ülkemizin farklı üniversitelerinden ve kurumlarından çok kıymetli meslektaşlarımız ve başarılı genç
araştırmacı arkadaşlarımız bu sürece büyük özveri ve sabırla katkıda bulundular. Onların yol göstermelerine, gayretli akademik çalışmalarına, bizlere gösterdikleri sonsuz ve dostane sabırlarına ve gönülden
desteklerine sonuna kadar müteşekkirim. Yeri geldi kafa kafaya verip tartıştık, fikirlerimizi çarpıştırdık,
birbirimizden bu uğurda yeni şeyler öğrendik ve yeni keşfetiğimiz bilgilerle zenginleştik. Barışı akademik çalışma ortamındaki işbirliğimizle de yaşadık, havasını soluduk. Burada özellikle sevgili dostlarım ve
meslektaşlarım Doç. Dr. Cem Karadeli ile Prof. Dr. Havva Kök Arslan’a teşekkürlerimi iletmek isterim. Bu
yayın teklifini aldığımda Cem dostum yanımdaydı, gelişim sürecine destek verdi ve kitabı elime aldığım
zaman onun yine yanı başımda olacağına eminim. Ülkemizde barış araştırmaları ve çalışmaları alanında
8
hem bireysel girişimleri hem de kurumsal çabalarıyla çok takdir etiğim sevgili Havva arkadaşımın da bu
derlemenin hazırlık ve seleksiyon sürecinde fikirlerinden çok yararlandım ve onun sayesinde olabildiğince
doğru, ölçülü ve yeterli bir istikamete ilerlemiş olduğumuzu gördüm; kitabımız kapsamında ele aldığımız
yazarlar haricinde tabii ki barış çalışmaları alanında birçok önemli düşünür, akademisyen, araştırmacının
adını daha sayabilir ve tartışabiliriz. Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü alanındaki hazırlık için Prof. Dr. Nimet Beriker hocamıza da teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Barışı tartışmanın farklı bir ayağını da onunla
keşfetim ve sağladığı fikirlerle de çalışmamızın en önemli bölümlerinden biri ortaya çıktı. Ülkemizde bu
alanın daha da gelişmesi gerekiyor; umarım bu açıdan bir pencere açmış oluruz.
Ülkemizde Barış çalışmaları literatürüne bir nebze de olsa katkıda bulunabilirsek bizler için ne mutlu.
Muhakkak ki bu çeşit teorik konular ve tartışmalar başka perspektilerle ve yöntemlerle de ele alınabilir,
yeter ki akademik literatür nesnel yollardan çeşitlensin ve zenginleşsin. Son olarak Liberte Yayınları bağlamında teknik ve düşünsel açılardan bizlere her türlü çalışma olanağını sağlamış olan, hata bu kitabın ortaya çıkmasındaki en büyük ilhamı veren değerli meslektaşım Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir ile Özlem
Çağlar Yılmaz’a, dizgi aşamasında başarılı çalışmalarıyla Emre Turku ve konumuzu en güzel şekilde yansıtan kapak tasarımıyla Mesut Koçak arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler. Sizlerin desteği ve çalışmaları
olmasaydı, barış için atığımız adımlarımızı, verdiğimiz nefesleri bu noktalara getiremezdik.
2017 Nobel Barış Ödülü’ne layık bulunan ICAN (Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya) adına törene katılıp konuşmaya yapan kampanya öncülerinden Japon kökenli Kanada
vatandaşı Setsuko (Nakamura) hurlow’un şu sözleriyle yazımızı bitirmek istiyoruz. Kendisi, henüz 13
yaşındayken, ABD’nin Hiroşima’ya atığı atom bombasının düştüğü yere yaklaşık 2 km ötedeki okulunun
enkazı altında kalmış, sonrasında toprağı kazıyarak hayata tutunmuş ve sağ kurtarılmış. Atom bombası
saldırısında tüm okul arkadaşlarıyla ailesinin büyük bölümünü kaybetmiş. İşte 2017 Nobel Barış Ödülü
takdim töreninde Setsuko hurlow’un dile getirdiği sözler:
“Bu salonda ve tüm dünyada, beni dinleyenlere sesleniyorum. Hiroşima’daki kalıntıların içerisinde duyduğum şu sözleri tekrarlamak istiyorum: Vazgeçmeyin ve ışığı görene kadar ilerlemeye devam edin.”
Erhan BÜYÜKAKINCI
1 Mayıs 2018 / Dünya Emek Günü - Cihangir
“Sadece Tanrı’dan diliyorum;
Acıya kayıtsız kalmayayım,
Elimden geleni henüz yapamadan,
Kuru ölüm beni bulmasın, boş ve yalnız.
Sadece Tanrı’dan diliyorum;
Adaletsizliğe kayıtsız kalmayayım,
Pençeler bu kaderi yüzüme çizerken
Diğer yanağıma tokat atmasınlar.
Sadece Tanrı’dan diliyorum;
Savaşa kayıtsız kalmayayım,
O büyük bir canavar ve acımasızca yürür,
O zavallı insanların masumiyetini çiğneyerek.
Sadece Tanrı’dan diliyorum;
İhanete kayıtsız kalmayayım,
Tek bir hain binlercesinden daha fazlasını yapsa bile,
Ardından onu kolayca unutmasınlar.
Sadece Tanrı’dan diliyorum;
Geleceğe kayıtsız kalmayayım,
Başka bir kültürde yaşamaya giden
Uzaktaki insanlar gibi, umutsuzca.”
Ünlü Arjantinli şarkıcı Mercedes Sosa’nın
“Solo le Pido a Dios” başlıklı şarkısından
9
I. KISIM
KLASİK DÜŞÜNÜRLERDEN BARIŞ
KAVRAMINA BAKIŞ
JEAN-JACQUES ROUSSEAU
1. BÖLÜM
Faruk YALVAÇ
“Daimi barışın tesis edilmesi tamamen ülkelerin anlaşmasına bağlıdır.
Daimi barışın tesisi tüm ülkeler için yarar sağlar. Barış adına uluslararası
bir federasyon oluşturulduğunda bu kurum uzun süre yürürlükte
kalabilir ve barışı gerçekleştirebilir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI
1712-1778 yılları arasında yaşamış olan Jean-Jacques Rousseau’nun görüşleri uluslararası ilişkiler kuramı açısından büyük önem taşımasına rağmen, onun savaş ve barış kuramı üzerine az şey yazılmıştır. Rousseau’nun toplum felsefesinin uluslararası
ilişkiler kuramında hak etiği ölçüde yankı bulmamasının bir
nedeni, toplumsal ve felsefi yazılarıyla uluslararası ilişkiler konusunda yazdıkları arasında doğrudan bağlantı kurulamaması
yanı sıra, uluslararası ilişkiler konularının onun çeşitli eserlerinde dağınık içeriklerle yer almasıdır. Rousseau’nun toplum
felsefesi ile devletlerin savaş durumu üzerine yazdıklarının bir
bütün olarak değerlendirilmesi, hem uluslararası siyaset kuramına yaptığı ancak henüz tam olarak değerlendirilememiş
katkılarını anlamak açısından önemlidir. Geleneksel realist/
idealist ayrımı Rousseau’nun uluslararası ilişkiler, savaş ve barış konusundaki görüşlerini anlamak için yetersizdir (Yalvaç,
2008; Aiko, 2006). Rousseau’yu yeniden okumak ve görüşlerini siyasal düşünceler tarihinin gelişimi göz önünde bulundurularak yeni bir temele oturtmak, bu yazıda ileri sürüldüğü gibi
savaş ve barış kuramına eleştirel yaklaşımlar içinde değerlendirebileceğimiz yeni bir yaklaşımı da mümkün kılmaktadır.
Rousseau 28 Haziran 1712’de İsviçre’de Cenevre’nin Kalvinist bir bölgesinde doğdu. Babası Isaac Rousseau bir saat tamir-
Görsel 1.1: J. J.
Rousseau
13
cisiydi. Annesi Suzanne onun doğumundan dokuz gün gibi kısa bir süre sonra öldü.
Onu babası yetiştirdi ve ona Platonculardan Plutarkhos’un Yunanlılar ile Romalıların
hayatıyla ilgili eserlerini okutu. Ancak babası hapisten kaçıp uzaklaşmak için Rousseau’yu 1722’de henüz on yaşındayken terk etmek zorunda kaldı. Sonraki yıllarda Kalvinist geçmişini bırakıp Roma Katolik Kilisesi’ne katıldı. Hayatının önemli bir kısmını
Fransa’da geçirmesine rağmen kendisini hep bir Cenevre vatandaşı olarak tanımlamıştır, ancak 1764 yılında buranın kanton vatandaşlığından çıkmış ve Fransız tabiyetine
geçmiştir. 1742 yılında Paris’e yerleşip öğretmenlik yaptı. 1743-1744 yıllarında Venedik’teki Fransız Büyükelçiliğinde çalışırken siyasete olan ilgisi artı. Doğal hukukçuların ve Voltaire ve Montesquieu gibi philosophes’ların tersine, devletlerin oluşumunun
insanların doğası değil, insanların doğasını kendi yönetimlerinin belirtiği sonucuna
vardı (Aiko, 1996: 100-101). Bunun üzerine “Institutions Politiques” çalışmasını yazmaya başladı ancak bitiremedi. Yayımlanan kısmı ise bugünkü ünlü eseri olan Toplum
Sözleşmesi olarak bilinmektedir.
Rousseau, Paris’te daha sonraki hayatında önemli bir yer tutacak olan Denis Diderot (1713-1784) ile tanıştı. Diderot bu dönemde Encyclopédie’nin editörüydü.
Diderot Rousseau’ya ünlü Economie politique maddesini (1755) yazmasını sağlar ancak daha sonra araları bozulur. Rousseau, 1750 yılında Dijon Akademisi’nde açılan
bir yarışmaya katıldı ve burada “Bilimler ve Sanatlar Üstüne Konuşma” (Discours sur
les Sciences et les Arts) (Birinci Söylev) başlıklı çalışmasını sundu. Rousseau bu yazısında insanlığın Antik Çağ’dan başlayarak bilim ve sanata sürekli olarak ahlaki ve siyasal
bir ilerleme içinde olduğuna ilişkin Aydınlanma görüşünü eleştirir. 1754 yılında Cenevre’ye geri dönmüş, Kalvinizmi yeniden benimsemiş ve vatandaşlık haklarını geri
almıştır. Aynı dönemde, 1749’da Montesquieu’nün Kanunların Ruhu (De l’Esprit
de Loi) (1963), 1750’de Voltaire’in “XIV Louis Yüzyılı” başlıklı çalışmaları yayımlanmıştır. Rousseau 1755’de yine Dijon Akademisi’nin açtığı yarışmaya ününü pekiştiren
ve kendi kendine yeterli bir ekonominin yıkılarak toplumsal işbölümü ve eşitsizliğin
ortaya çıkışı ve ahlakın toplumsal kökenlerini incelediği “İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı” (2004a) (Discours sur l’origine et les fondements de l’inégalité) adlı eseri
ile katılmıştır. Rousseau bu ikinci söylevinde hükümetlerin zenginler tarafından fakirleri yasalara ve siyasal düzene uymaya ikna etikleri bir araç olduğunu söylüyordu.
“Ekonomi Politik Üzerine Söylem” (1991a; 2005) (Discours sur l’économie politique)
(Üçüncü Söylev) de aynı yılda yayımlanmıştır. 1758 yılında uluslararası ilişkilerle
yakından ilgilendiren ve Hobbes ve Hobbesçu anlayışın parlak bir eleştirisini sunan
“Savaş Durumu” (L’état de Guerre) çalışmasını yazdı (2008a). 1761 yılında küçük ideal toplumu övdüğü ünlü romanı Yeni Héloïse (1999) (Julie ou la Nouvelle Héloïse)’i yayımlandı; bu kitap Fénélon’un 1699 yılında yayımlanmış olan Telemachus,
Son of Ulysses isimli kitabından beri en çok satan kitaplar arasına girdi. 1762 yılında
Rousseau’nun en ünlü ancak en talihsiz iki eseri, Toplum Sözleşmesi: Siyasal Hakkın İlkeleri (2004b) (Du Contrat Social - Principes du droit politique) (2004b) ve
Émile veya Eğitim Üzerine (Émile ou de l’Éducation) başlıklı çalışmaları (1979)
yayımlandı. Rousseau, adaletin gerçekleşebileceği ve her bir üyesinin özgürlüğünün
14
BARIŞ ÇALIŞMALARI
nasıl sağlanacağını düşündüğü bir siyasal anayasa modelini Toplum Sözleşmesi’nde
geliştirdi. Ancak her iki kitap da yakıldı ve Rousseau’ya karşı dinsizlik suçlamasıyla
tutuklama emri çıkarıldı. “Dağdan Yazılan Mektuplar”da Hıristiyanlığın iyi bir insan
ancak kötü bir vatandaş yaratığını ileri sürmüştür. Rousseau sonunda Cenevre vatandaşlığından tamamen ayrıldı ve vaktini bir süre Korsika için bir anayasa yazmakla
geçirdi. David Hume’un daveti üzerine bir süre İngiltere’de yaşadıktan sonra hérèse
Levasseur ile evlendi ve ondan İtiralar’da (1998-1999) (Confessions) belirtiğine
göre hepsini hastanede bıraktığı beş çocuk yaptı. Bu ünlü kitabı gitikçe onun zamanını daha çok almaya başladı ve zaman zaman farklı bölümleriyle aristokratik salon’larda okundu. 1772’de Polonya’nın Prusya, Avusturya ve Rusya arasında paylaşılmasını
engelleyebilme çabası içinde “Polonya Hükümeti Üzerine Düşünceler” (Considérations sur le gouvernement de Pologne) (1991d) çalışmasını kaleme aldı. Rousseau: Juge
de Jean-Jacques (Rousseau: Jean-Jacques’ın Yargıcı) ve Les Rêveries du promeneur solitaire (1777) başlıklı çalışmalarında itiralarına devam eti. Burada şu ünlü
cümleleri kullanıyordu: “İşte ben burdayım; dünyada yalnız, artık kendinden başka
ne bir kardeşi, ne komşusu, ne arkadaşı ne de toplumu olan ben.” Rousseau 2 Temmuz
1778’de aniden öldü ve cenazesi Panthéon’a Voltaire’in mezarının karşısına taşındı.
Bütün çağların en büyük düşünürlerinden biri olarak anılmaktadır.
ROUSSEAU’NUN DEVLETLERARASI İLİŞKİLERLE
İLGİLİ YAZILARI
Rousseau doğrudan doğruya uluslararası ilişkilerle ilgilenmemiştir. Rousseau’nun
uluslararası ilişkilerle ilgili görüşlerinin önemli bir kısmı Vestfalya Barışı sonucu Avrupa sisteminde ortaya çıkan güç mücadelesi üzerindeki düşüncelerini kapsar. Gerek
1648 Vestfalya barışı ile 1714 Utrecht Antlaşması gerekse de 1815 Viyana Kongresi,
Avrupa’da Habsburg hanedanının hegemonik emellerini bir daha canlandıramayacak bir güç dengesi sistemi kurmayı amaçlamıştır. 1661’den 1771’e kadar Fransa’yı
yöneten XIV. Louis’nin Vestfalya ruhuna aykırı olarak hegemonik emeller beslemesi,
onu takip eden dönemde güç dengesi politikalarının önemini daha da ön plana çıkarmıştır. Rousseau Avrupa’daki güç dengesi mücadeleleriyle ilgili görüşlerini savaş
ve barış konularında birer referans belgesi hâline gelmiş olan Abbé de Saint-Pierre’in
Ebedi Barış Projesinin Özeti (Extrait du Project de Paix Perpétuelle de Monsieur l’Abbé
de Saint-Pierre) (1756) (2008b) ve Ebedi Barış Üzerine Yargı (Jugement sur la Paix
Perpétuelle) (1756) (2008c) adlı eserlerinde özetlemiştir. Her ne kadar 1756 yılında
yazılmış olmalarına rağmen, bu iki çalışmanın yayımlanmaları arasında 20 yıl gibi
bir süre vardır. Özet yazısı 1761’de, Yargı ise ölümünden sonra, 1782 yılında yayımlanmıştır. Aradan geçen 21 yıl nedeniyle, Rousseau’nun bu iki yazıda ileri sürdüğü
fikirler arasındaki bağlantı bazen tam olarak anlaşılmadan üstünkörü geçiştirilmiştir.
Rousseau Özet’de bir Avrupa Federasyonu yoluyla barışın nasıl gerçekleşebileceği konusunda Saint-Pierre’in düşüncelerine övgüler sunar. Yargı’da ise böyle bir federasyonu kurmanın niçin bir hayal olduğunu açıklamaya çalışır. Bir başka deyişle, Özet’te
JEAN-JACQUES ROUSSEAU | Faruk Yalvaç
15
IMMANUEL KANT
2. BÖLÜM
Faruk YALVAÇ
“Fota volentem ducunt, nolentem trahunt.”
“İnsanların kendi iradeleriyle yapmayı istemediklerini yapmaya
zorlaması için şeylerin doğasına güveniyorum.”
GİRİŞ
1724-1804 yılları arasında yaşamış olan Immanuel Kant, sadece Batı felsefesinin değil,
uluslararası siyasal düşüncenin de en önemli filozolarındandır. Siyasal düşünceler tarihinde liberalizmin, Uluslararası ilişkiler disiplininde ise idealizmin temsilcisi olarak
bilinir. 18. yüzyıl Aydınlanma döneminin düşünürlerinden olup Alman felsefesinin
kurucularındandır. Hayatı döneminde Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776) ilan edilmiş, Fransız Devrimi (1789) mutlakiyetçi
eski rejimi (Ancien régime) yıkmış ve devrimin olduğu yıl İnsan ve
Yurtaş Hakları Bildirgesi yayımlanmıştır. Felsefesinin oluşumu ve
esas temaları bu olaylardan etkilenmiştir. Felsefesinin temel unsuru insanın özgürlüğü ve buna dayalı eşitliğidir. J. Locke ve C.L.
de Montesquieu ile birlikte sivil burjuva özgürlüklerinin, liberal
demokrasinin, parlamentarizmin ve güçler ayrımının teorisyeni
olarak yer etmiştir. Politika anlayışında sözleşmeci geleneğe uluslararasını da içeren yeni bir boyut kazandırmıştır. Liberal felsefesi
çerçevesinde devlet, devletlerarası ilişkiler ve bütün insanları kapsayan kozmopolit (ancak nihai olarak Avrupa merkezli) bir dünya
ideali ortaya koyar. En çok devletler arasında ebedi barışın nasıl
gerçekleşebileceğine ilişkin görüşleriyle bilinir. Devletler arasında
savaşların kaçınılmazlığı genel kabul görmüş bir fikirken, barışın
vazgeçilmezliği temasına vurgu yapıp savunan ender siyasal düşünürlerdendir. Bu nedenle de Kant’ın savaşın nedenleri, devlet
otonomisi, uluslararası hukuk ve etik üzerine görüşleri uluslarara-
Görsel 2.1: I. Kant
39
II. KISIM
20. YÜZYIL BAŞINDA İDEALİST
DÜŞÜNCE VE BARIŞ KAVRAMI
Barış Çalışmaları kitabımızın ikinci kısmını I. Dünya Savaşı öncesinde ortaya çıkan ve akabinde iki savaş arası dönemin konjonktürüyle de gelişen ve popülarite
kazanan, Uluslararası ilişkilerin ana akımlarından idealizmin önemli temsilcilerine
ayırmak istiyoruz. Dünyamız ilk kez bu kadar büyük ölçekli bir savaş yaşarken, bu
çatışmacı sürecin aslında bir rastlantı olmadığı, 1870’lerden beri süregelen rekabetler ve silahlanma yarışıyla birlikte hazırlandığının bilincindeydi ve Lahey Barış Konferansları ile birlikte idealist tartışmaların kökenlerini görmek mümkündü. Ancak
I. Dünya Savaşı sonrasındaki barış antlaşmalarıyla idealizm kendi düşüncelerinin
gerçekleşebileceği zeminleri bulmuştur. Bu çerçevede barışı normatif ve örgütsel bir
düzen olarak kurgulamak adına hem entelektüel hem de siyasal çabalarını geliştiren
ABD Başkanı ve Siyaset Bilimi akademisyeni Woodrow Wilson ile başlamak kaçınılmazdı. İdealizmin temel düşünür ve uygulayıcıları arasından yer alan Wilson ile ancak günümüzdeki uluslararası örgütler ve normatif barış girişimleri somut bir anlam
kazanmaktadır.
Her ne kadar Wilson içinde bulunduğu dönemin karar alıcısı ve siyaset uygulayıcısı
bir şahsiyet olarak tartışılsa da, aynı döneme hem eleştirel hem de ütopyacı yaklaşan,
Avrupa siyasi kültüründeki tartışmaları ele alan, serbest ticaret ile barış arasında bağlantı kuran ünlü Britanyalı düşünür Norman Angell’i de bu çerçevede ele almak çalışmamızı zenginleştirecektir. Her ikisini düşünceleri ve siyasi aktivizmleriyle değerlendirdiğimizde, onların ampirik realitelerden yola çıkarak, onları kâh değerlendirerek
kâh eleştirerek, gerektiğinde de onlarla bizzat mücadele ederek, hata ütopyacı olarak değerlendirilecek kadar kendi idealleriyle barış düzenini tartışmaya açmaları ve
bu çabalarıyla Nobel Barış Ödüllerine layık bulunmaları açısından, II. Dünya Savaşı
öncesi dönem çağdaş zamanlar için çok önemli bir laboratuvar olmuştur.
WOODROW WILSON
3. BÖLÜM
Füsun TÜRKMEN
“Amerika’nın barış modeli sadece çatışmamak amacından değil,
barışın - çatışmanın aksine - dünya üzerindeki iyileştirici ve yüceltici
etkisinden kaynaklanan bir model olmalıdır…”
SİYASETÇİ-DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI
Woodrow Wilson’un gerek Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikası, gerek uluslararası ilişkiler üzerindeki uzun vadeli etkisi, kendisinin 20. yüzyılın en önemli siyasi
figürlerinden biri olduğu görüşünü doğrulayacak niteliktedir. ABD’nin 28. Başkanı,
14 İlke’nin mimarı, Milletler Cemiyeti’nin kurucusu ve 1919 Nobel Barış Ödülü’nün
sahibi olan Woodrow Wilson, siyasetçi ve düşünürler tarafından Wilsonculuk (Wilsonianism) olarak adlandırılan düşünce akımının da babasıdır. Siyasi kişiliğinin düşünsel boyutunda - tarihçi ve siyaset bilimci olarak
- bilim adamı geçmişi şüphesiz belirleyici bir rol oynamıştır. Lakin olağandışı kariyeri, tüm bu başarılarının yanı sıra büyük yenilgi ve düş kırıklıklarıyla sonuçlanmış, birçok tarihi şahsiyet gibi
kıymeti ölümünden sonra daha çok anlaşılıp takdir edilmiştir.
28 Aralık 1856 tarihinde Virginia eyaletinin Staunton kentinde dünyaya gelen homas Woodrow Wilson, İngiliz asıllı bir
annenin ve Protestan kilisesinin Presbiteryen mezhebine mensup
rahip bir babanın oğludur. Duygusal açıdan annesine çok bağlı
olmakla birlikte, babasının idealist ve güçlü kişiliğinden çok etkilenmiş ve kitlelere hitap etmekteki yeteneği başta olmak üzere,
liderlik özelliklerini ondan almıştır. Amerikan İç Savaşı’nın patlak vermesiyle kesintiye uğrayan ilk ve orta öğrenimini babasının
denetiminde tamamladıktan sonra, önce Kuzey Carolina eyaletindeki Davidson Koleji’ne daha sonra adı Princeton Üniversitesi
Görsel 3.1: Woodrow
Wilson
63
14 İLKE
2- Denizlerin uluslararası sözleşmeler gereğince bütünüyle ya da kısmen uluslararası girişim sonucunda
kapatılması dışında, savaşta ve barışta, karasuları dışındaki bütün denizlerde mutlak seyrüsefer serbestliği
sağlanmalıdır.
3- Barışı onaylayan ve sürdürülmesi için işbirliği yapan ulusların arasındaki ekonomik engeller mümkün
olduğu ölçüde kaldırılmalı ve aralarında ticaret eşitliği
şartları sağlanmalıdır.
4- Her ülkede ulusal silahlanmanın iç güvenliği sağlamaya yetecek asgari düzeye indirilmesi yönünde yeterli güvenceler karşılıklı olarak verilmelidir.
8 Ocak 1918 tarihinde Başkan Woodrow Wilson’un ABD
Kongresi önünde yaptığı konuşmada yer aldığı şekliyle
14 ilke ya da noktayı şöyle sıralayabiliriz (http://avalon.
law.yale.edu/20th_century/wilson14.asp):
1- Tam bir açıklık ve şefalık içinde varılmış barış
antlaşmalarından sonra hiçbir türden uluslararası gizli
anlaşmalar yapılmamalı ve diplomasi her zaman kamuoyunun gözü önünde iyi niyet temelinde icra edilmelidir.
5- Sömürgelerin tüm talepleri serbest, açık görüşlü
ve tamamen tarafsız bir yaklaşımla ele alınmalı, bu tür
egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların çıkarlarıyla egemenliği tartışılan devletin adil talepleri eşit
ağırlık taşımalıdır.
6- Rusya’ya ait topraklardan çekilinmesi ve Rusya’yı ilgilendiren tüm sorunların kendi ulusal gelişimini
ve ulusal politikasını engelsizce belirlemesi dünyanın
öbür uluslarının en iyi ve özgür biçimde gerçekleştirecekleri işbirliğiyle sağlanmalı, Rusya kendi belirleyeceği
kurumsal yapılar çerçevesinde özgür uluslar topluluğuna kabul edilmeli ve bunun ötesinde isteyebileceği
veya ihtiyaç duyabileceği her türlü yardım kendisine
oluşturduğu he Inquiry (Araştırma) adlı ve dış politika danışmanı Edward M. House ile felsefeci Sidney Mezes’in yönetim ve denetimlerindeki 150 akademisyenden
oluşan bir çalışma grubu tarafından hazırlanmıştır. Belgenin ilk beş maddesi Yeni
dünya düzeninde geçerli olması gereken temel prensipleri, altıncı maddesi Rusya
topraklarından çekilme zorunluluğunu, yedinciden on üçüncüye kadar olanlar savaş
sonrası ülke sınırlarının belirlenme şartlarını, on dördüncüsü ise ulusal egemenlik ve
toprak bütünlüklerini güvence altına alacak bir uluslararası örgütün kurulması önerisini kapsamaktaydı.
Wilson Kongre’nin Senato ve Temsilciler Meclisi’ni bir araya getiren ortak oturumunda yaptığı bu tarihi konuşmasına şu ifadelerle son vermiştir: “Ana hatlarını
çizmiş olduğum bütün bu programda tek bir belirgin prensip vardır, o da tüm halklar ve
uluslar için adalet ve ister güçlü ister zayıf olsunlar, birbirleriyle eşit özgürlük ve güvenlik
şartları içinde yaşama haklarıdır...” (14 İlke Konuşması, PWW, C.45: 538).
Teslim olmaktan başka çaresi kalmamış olan Almanya’nın hızla, daha sert şartlar ileri sürülmesini isteyen İtifak Devletlerinin ise çekimserlikle kabul etikleri 14
İlke, ABD’de Cumhuriyetçi Parti tarafından eleştirilmiş ve Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olmasına dayalı cezalandırıcı barış (punitive peace) kavramı, 1918 Kongre
70
BARIŞ ÇALIŞMALARI
yapılmalıdır. Gelecek aylar içerisinde kardeş ulusların
Rusya’ya karşı tavırları iyi niyetlerinin, Rusya’nın ihtiyaçlarını kendi çıkarlarının ötesinde anlayabilmelerinin
ve akılcı ve bencillikten uzak yaklaşımlarının kesin göstergesi olacaktır.
7- Tüm dünya hemikirdir ki, Belçika topraklarından çekilinmeli ve bu ülke tüm diğer özgür uluslar gibi
egemenliğine hiçbir sınırlama olmaksızın kavuşmalıdır.
Hiçbir girişim ulusların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla koydukları kurallara yeniden güven
kazanmalarını bunun kadar sağlayamaz. Bu telâi
yapılmadan uluslararası hukukun yapısı ve geçerliliği
ebediyen zarar görmüş olacaktır.
8- Tüm Fransız toprakları özgürlüğüne kavuşmalı
ve işgal edilmiş olan kesimleri geri verilmelidir. 1871’de
Alsace-Lorraine konusunda Fransa’ya Prusya tarafından yapılmış olan ve neredeyse elli yıl boyunca dünya
barışını altüst eden bu haksızlık, herkesin çıkarına olan
barışın yeniden güvence altına alınabilmesi için düzeltilmelidir.
9- İtalya’nın sınırları, açıkça belirlenmiş vatandaşlık
sınırları temelinde yeniden çizilmelidir.
10- Uluslar içindeki yerlerinin güvence altına alındığını görmek istediğimiz Avusturya-Macaristan halklarına, özerk gelişmelerini en özgür biçimde gerçekleştir-
me olanağı tanınmalıdır.
11- Romanya, Sırbistan ve Karadağ’dan çekilinmeli,
işgal edilen topraklar geri verilmeli, Sırbistan’ın denize serbest ve güvenli erişimi sağlanmalı, çeşitli Balkan
ülkeleri arasındaki ilişkiler dostluk ve tarihsel olarak
belirlenmiş bağlılık ve milliyetlere göre belirlenmeli, Balkan devletlerinin siyasal ve ekonomik bağımsızlıkları
ile toprak bütünlüklerine ilişkin uluslararası güvenceler
anlaşmada yer almalıdır.
12- Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik, lakin Türk yönetimindeki öbür uluslara da tartışmasız yaşam güvencesi ve
hiçbir müdahale olmadan özerk gelişme imkânı tanınmalı, Çanakkale Boğazı gemilerin özgürce geçişine ve
uluslar arasındaki ticarete uluslararası güvencelerle
sürekli açık tutulmalıdır.
13- Tartışmasız olarak Polonyalı nüfusun yaşadığı toprakları içeren, denize serbest ve güvenli erişimi
sağlanmış, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı ile toprak
bütünlüğü uluslararası sözleşmeyle güvence altına
alınmış bağımsız bir Polonya devleti kurulmalıdır.
14- Büyük ve küçük devletlerin siyasal bağımsızlık ve
toprak bütünlüklerini özgül anlaşmalarla karşılıklı olarak güvence altına almak amacıyla bütün ulusları içine
alan bir birlik oluşturulmalıdır.”
seçimlerinde Demokrat Parti karşıtlarının temel savlarından birini oluşturmuştur.
Nitekim seçimlerin sonucunda Kongre’nin her iki meclisinde de çoğunluğu Cumhuriyetçi Parti’nin muhafazakâr kanadı almış ve dış politikada son derece etkin bir
rol oynayan Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun başkanlığına Wilson’un en güçlü
siyasi rakibi Senatör Henry Cabot Lodge getirilmiştir. Bu konjonktür Başkan’ın dış
politika konusunda zamanla tamamen izole olmasına yol açarak, Milletler Cemiyeti
projesinin bizzat ABD Kongresi’nce akamete uğratılmasına neden olacaktır.
PARİS BARIŞ KONFERANSI VE MİLLETLER
CEMİYETİ’NİN KURULUŞU
Woodrow Wilson, Paris Barış Konferansı’na gidecek olan Amerikan heyetine bizzat
başkanlık edeceğini 18 Kasım 1918 tarihinde açıklamıştır. Heyete dış politika danışmanı Albay E.M. House, Dışişleri Bakanı Robert Lansing, General Tasker H. Bliss ve
tek Cumhuriyetçi olarak Büyükelçi Henry White’ın yer almasını kararlaştıran Başkan, hem Konferans’a bizzat katılma isteği, hem de Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolünde olan - ve bilahare antlaşmayı onaylayacak olan - Senato’dan hiç kimseyi heyete
WOODROW WILSON | Füsun Türkmen
71
NORMAN ANGELL
4. BÖLÜM
Burak GÜLBOY
“…(Savaş) bizim için artık geçmişte kalmış bir gelişim evresine ait bir
olgudur. Bir insan topluluğunun ticareti ve endüstrisi artık onun politik
sınırlarıyla belirlenmemektedir ve politik ve ekonomik sınırlar artık kesin
bir biçimde birbiriyle kesişmemektedir. Askeri güç sosyal ve ekonomik
anlamda bir zorunluluk değildir ve onu kullananların kendi refahları
söz konusu olduğunda alakasızdır. Bir ulusun bir başkasının refahına
ve ticaretine el koyarak, kendini zenginleştirmesi imkânsızdır. Kısacası
savaş, zaferle sonuçlansa dahi, insanların uğrunda çaba gösterdikleri
amaçları gerçekleştirmek konusunda yetersizdir.”
Görsel 4.1: Norman
Angell
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ:
KÜRESELLEŞEN DÜNYANIN FARKINDA
OLMAK
Kraliçe Victoria saltanatının altın yılları sayılabilecek bir dönemde, 26 Aralık 1872 yılında Britanya’nın Lincolnshire bölgesinin
güneyinde yer alan Holbeach kasabasında ailesinin altı çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Ralph Norman Angell Lane, daha
sonradan Angell ismini soyadı olarak benimseyerek kullanacaktı. Kendisinin daha çocukluk evresinde entelektüel birikimlere
ulaştığı açıktır. Angell, ablası Carrie’nin etkisiyle Voltaire, Charles
Darwin, Herbert Spencer gibi düşünürlerin akademik üretimleriyle daha genç yaşlarda tanışmıştır; bu çerçevede ilk kez 12 yaşında karşılaşmış olduğu John Stuart Mill’in Essay on Liberty adlı
eserinin ilerleyen yıllarda kendi bilinci üzerinde büyük bir etki
yaratığını vurgulamıştır.
İlk eğitimine Britanya’da başlamasına karşılık, orta öğretimini
Fransa’da ve kısa süre de tekrar Londra’da tamamladıktan sonra
87
III. KISIM
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI
BÜTÜNLEŞMECİ KURAMLAR VE
BARIŞ TEMASI
Kitabımızın üçüncü kısmında doğrudan II. Dünya Savaşı realitesinden hareket eden
ve burada barış adına çatışmayı önlemek ve işbirliği zeminlerini işlevsel araçlarla yaratmak arayışındaki düşünürleri ele almak istedik. Savaş sonrasında siyasal realizmin
kuramsal yükselişi ile barış sadece güçlü olanın elinde sert güç ya da diplomasi araçlarıyla sağlanan bir düzen olarak sunulmaktaydı ve bu sadece güçlü olanın istemlerine karşılık verebilecek bir yaklaşımdı. Buna paralel olarak II. Dünya Savaşı’nın
bitirilmesine (ne yazık ki) kolaylık sağlayan atom bombaları ile insanoğlu kendi karşısında şu soruyu da görmekteydi: Bilim ve teknoloji, insanlığı mı yok edilişine mi
hizmet ediyor? Nitekim nükleer silahsızlanma tartışmaları bu savaş ertesi dönemin
en önemli tartışma konusu olmuştur uluslararası aydınların nezdinde. 1950’lerden
itibaren Bertrand Russell’ın öncülüğünde gelişen bu toplumsal aktivizm daha çok
Avrupa merkezli dünyada tartışılmaya başlanmış ve Albert Einstein gibi ünlü bilim
insanları ve şahsiyetlerden destek almışken 1960’lardan beri ABD’de de ses bulmaya
başlamıştır. İşte bu dönemde bir daha küresel ve bölgesel nitelikte savaş yaşamamak
adına NATO ile Avrupa Toplulukları gibi kurumların ortaya çıkışı, uluslararası örgütlerin evrensel değil daha işlevsel ve sınırlı çerçevelerde ele alınması tartışmasını
da başlatmıştır.
Çalışmamızın 3. kısmını oluşturan bütünleşmeci yaklaşımlar işte bu dönemin en
önemli çıkış noktalarından birisidir. Üzerinde anlaşılabilecek ve çıkar ortaklığı yapılabilecek alanlarda itifaklar ya da işbirliği yapılarını kurgulamak ve bunlardan istikrar, güvenlik ve toplumsal refah sağlama düşüncesi, aslında büyük güç odaklı realist
yaklaşımları da eleştirmek ve onlara yapıcı alternatiler sunmayı amaçlıyordu. Bu
kısım dahilinde II. Dünya Savaşı ile heba olan idealizmin yeri alan davranışsalcı (bilimselci) okulun en önemli temsilcilerinden K.W. Deutsch ve bütünleşmeci kuramların öncülerinden D. Mitrany’yi ele almayı tercih ediyoruz. Onlarla birlikte onların
görüşlerinin modern versiyonlarını da bu çerçeve dâhilinde tartışmayı amaçlıyoruz.
KARL W. DEUTSCH
5. BÖLÜM
Erhan BÜYÜKAKINCI
“Toplumsal bir kurum olan savaşı ortadan kaldırmak adına halklar
birlikte hareket etmeyi öğrenmelidir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
Uluslararası ilişkiler disiplinin ana akım kurucu babaları arasında yer alan Karl Wolfgang Deutsch, diğer alandaş akademisyenlerin hayatları ve kariyerleriyle karşılaştırılmayacak düzeyde dolu bir yaşam çizgisiyle dikkatleri çekmektedir. Akademik
dünyada Uluslararası ilişkiler disiplinin artık Siyaset Bilimi’nden
ayrışmasının belirginleştiği ve yöntemsel çoğulculuğun kabul
edildiği 1950’lerden itibaren davranışsalcı (bilimsel) devrimin
önde gelen isimlerinden Deutsch, alan içinde disiplinlerarası çalışmalarının önemi her zaman vurgulamış ve yaptığı çalışmalarda
bunu hayata geçirmiştir. Sibernetikten simülasyon çalışmalarına,
sosyal psikolojiden ekonometrik modellendirmelere değin, birçok alanda yeni kavramların tanımlanmasında ve tartışılmasında
kuramsal bir öncü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatının getirdiği çizgilerle beraber uluslararası bir kimliğe sahip olan Deutsch,
bu karakterini hem akademik anlayışına doğrudan yansıtmış hem
de bilimin sınırsızlığını çok iyi vurgulamıştır. Bu açıdan bakıldığında, II. Dünya Savaşı sonrası kuşakların önde gelen ve Avrupa’nın derin kültüründen destek alarak ABD’nin yükselen değerlerini belirleyen en seçkin entelektüelleri arasında yer almaktadır.
21 Temmuz 1912 tarihinde, o dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan Prag’da (ünlü yazar Franz Kaka gibi) Almanca konuşan bir Yahudi ailenin ferdi
olarak dünyaya gelen Karl W. Deutsch’un babası optisyen, annesi
Görsel 5.1: Karl W.
Deutsch
115
DAVID MITRANY
6. BÖLÜM
Sezgin MERCAN
“İşlevsel yaklaşım, bütün ulusların çıkarlarının ve varlıklarının adım
adım bütünleşmesini sağlayan uluslararası faaliyetler ve kuruluşlar ağı
aracılığıyla siyasi bölünmelerin önüne geçmektedir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE DÜŞÜNCESİNİ
ŞEKİLLENDİREN DÖNEM
David Mitrany 1888 yılında Bükreş’te doğmuştur. Yaşamı, 19. yüzyılın sonu ve 20.
yüzyılın başı, dünyada sömürgecilik ile rekabetçiliğin hızla yükseldiği, buna ulusal
birliklerin sağlanmasının ve büyük imparatorlukların çöküşünün
eklendiği yıllara karşılık gelmiştir. Mitrany’nin eğitim hayatı Romanya’da geçmiştir. Askerlik hizmetinden sonra eğitimini devam
etirmek için Romanya’dan ayrılmıştır. Bu ayrılışının arkasında, o
dönemde Romanya’da Yahudilerin yükseköğrenim hakkının kısıtlanması yer almaktaydı. 1908-1911 yılları arasında Almanya’da
Hamburg’da yaşamış, sonrasında Britanya’ya geçmiş ve 1912’de
London School of Economics’de Leonard T. Hobhouse ve Graham
Wallas ile sosyoloji alanında çalışmaya başlamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Londra’daki Romanya Büyükelçiliği’nde Dışişleri
ve Savaş Bakanlıkları istihbarat görevlisi olarak çalışmıştır; dolayısıyla kariyer hayatı Britanya’da şekillenmiştir. Kendisini hiçbir
siyasi parti ve ideolojiyle bağlı görmemiş, ancak 1919’dan 1931’e
kadar geçen 12 yıllık sürede İşçi Partisi’nin dış politika danışmanları kurulunda yer almıştır. Buradan hareketle liberal sol ya
da merkez sol olarak tanımlanabilecek bir siyasi duruşa sahip
olduğu çıkarımına ulaşmak mümkündür. Ayrıca he Guardian
gazetesinde 1922’ye kadar dış politika yazılarıyla yer almıştır.
Görsel 6.1: David
Mitrany
139
IV. KISIM
BARIŞ ÇALIŞMALARINA GİRİŞ
Çalışmamızın dördüncü kısmı aslında kitabımızın en merkezi bölümünü oluşturmakta, çünkü akademik literatürde barış etütleri dendiğinde aklımıza gelen kavram
olarak Barış çalışmaları ve araştırmaları (Peace studies / Peace research) alanı ve bunun öncü kuramcısı Johan Galtung’un ele alınması, ne yazık ki ülkemizde çok sınırlı
kaynaklarla mümkün olabilmiştir. Siyaset Bilimi ile uluslararası ilişkilerin ana akım
kuramlarından yola çıkmadan ya da doğrudan onlardan beslenmeksizin, kendisine
özgü düşünce altyapısıyla barışı toplumsal düzlem ve süreçlerle tanımlamaya çalışması söz konusudur. Barış kavramına ve gerçekleştirilebilirliğine dair onun mantığını ana hatlarıyla etüt etmeye çalışacağız. Galtung ile beraber bu kısımda inceleyeceğimiz tüm düşünürler disiplinler arası geçişkenliği çalışmalarıyla ispatlamaya çalışan
çoğulcu isimlerdir.
Bu kısımda yine II. Dünya Savaşı’nın akabinde disiplinin ana kuramsal çerçevesinden
bağımsız davranan ve izledikleri yöntemlerle transdisipliner çalışmalara da destek veren düşünürleri ele almak niyetindeyiz. Galtung’un yanı sıra Kenneth Boulding ve
Chadwick Alger kendi hareket noktalarından itibaren özgün tartışmaları başlatmışlardır. Boulding ile ekonomi ve barış ilişkisi, sürdürülebilir barışın sosyal bilimlerin
çoğulculuğu içerisinde değerlendirilmesi söz konusu iken, Alger’da ise Birleşmiş Milletler Sistemi’ne dair barış düzenini inşa etme inancını görmekteyiz.
II. Dünya Savaşı sonrası dönem birçok inançlı ve heyecanlı akademisyenin idealleri çerçevesinde bilimsel yöntemler kullanarak ileri sürdükleri tartışmalarla zenginleşmiştir. Yukarıda adlarını andıklarımızın yanı sıra Walter Isard, Harold Guetzkow
gibi barışı daha çok bilimsel yöntemlerle modellendirmek ve bunu açıklayabilmek
için sorunsallara dayalı tartışmalar yaratmak çabasında olan değerli akademisyenleri
görüyoruz. İşte bu çerçevede Anatol Rapoport’un çalışmaları da çok büyük anlam
kazanmaktadır.
JOHAN GALTUNG
7. BÖLÜM
Kıvılcım ROMYA BİLGİN
“Barış düşmanlarınızla yapabileceğiniz bir şeydir, dostlarınızla değil.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATINA VE AKADEMİK KARİYERİNE
BAKIŞLAR
Barış çalışmaları alanının kurucusu olarak kabul edilen Profesör Johan Galtung, bu
unvanı sadeliğine rağmen çatışmaların çözümündeki işlevselliğiyle kendine yer bulan kapsamlı çalışmaları ve uluslararası düzeydeki çabalarıyla hak etmiştir. Barış çalışmalarının yanı sıra insan hakları,
sürdürülebilir kalkınma stratejileri, temel insan ihtiyaçları,
uygarlık tarihi, küreselleşme, sosyoloji, çevrebilim ve gelecek çalışmalarına katkılarıyla da disiplinlerarası bir bakış
açısına sahip olduğunu gösteren Galtung, bu sayede barış
çalışmalarındaki yerini sağlamlaştırmıştır.
Galtung’u barış çalışmalarında kendinden sonra gelenlere ilham veren biri olarak tanımlamak mümkündür. Anita
Kemp, 1985 yılında dünyanın dört bir yanında çalışan 133
barış araştırmacısı arasında yürütüğü çalışmasında Galtung’un insanlara verdiği ilhamı ortaya koymuştur. Kemp’in
araştırmasında barış araştırmacılarına sorduğu “Hayata ya
da ölü, düşünme şeklinizi en çok kim etkilemiştir?” sorusuna,
barış araştırmacılarının % 44’ü Galtung cevabını vermiştir (1985: 129-140). Galtung’un bu ilham verici gücünün
arkasında 1957 yılından bu yana yaptığı çalışmalar bulunmaktadır. Dünyanın dört bir yanında 150’den fazla çatışmada arabulucu olarak rol oynayan Galtung’un, 156 kitabı
Görsel 7.1: Johan
Galtung
175
CHADWICK ALGER
8. BÖLÜM
Buğra DEMİRTAŞ
“Günümüzdeki BM Örgütler Sistemi, en kayda değer barış
laboratuvarımız olarak, kuruluşundan beri bizlere çok önemli bir öğrenme
süreci sunuyor. Bir çeşit caydırıcılık biçimi olan kolektif güvenliğin,
başarısız olması halinde,diğer caydırıcılık stratejilerinden daha tehlikeli
olduğunu öğrendik.“
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK ÇERÇEVESİ
1924-2014 yılları arasında yaşamış olan Chadwick Alger uluslararası örgütler, uluslararası sorunların çözümü için hükümetlerarası işbirliği, barışı koruma ve çatışma
çözümü konularında pek çok kitap ve yüzün üzerinde makale
üretmiş olan Amerikalı bir akademisyendir. 1943-1946 yılları
arasında Amerikan ordusunda Pasifik bölgesinde görev yapan
Alger, bu görevi sırasında uluslararası ilişkilere ilgi duymaya
başladığını ifade eder (Alger, 2014: 3). Ülkesine döndükten
sonra Ursinus College’da Siyaset Bilimi üzerine lisans eğitimini tamamlamış ve sonrasında Johns Hopkins Üniversitesi School of Advanced International Studies Enstitüsü’nden yüksek
lisans derecesini almıştır. Lisansüstü eğitimi sonrasında dört
yıl (1950-1954) Savunma Bakanlığı’nın Deniz İstihbarat Dairesi’nde çalışmıştır. Doktorasını da Princeton Üniversitesi’nde
tamamlayan Alger, 1958-1971 yılları arasında Northwestern
Üniversitesi’nde ve 1971-2014 yılları arasında ise Ohio Eyalet
Üniversitesi’nde akademik görevler üstlenmiştir. Aynı zamanda International Peace Research Association (IPA)’nın genel
sekreterliğini ve Uluslararası İlişkiler Derneği (International
Studies Association) – ISA’nın başkanlığını yürütmüştür.
Görsel 8.1: Chadwick
Alger
209
Alger, uzun kariyeri boyunca özellikle Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının
işleyişi ve bu kurumların barışa olan katkısı üzerine çalışmıştır. Bu çalışmaları sırasında sık sık New York ve Cenevre’deki BM merkezlerinde bulunmuş, Genel Kurul
ve Güvenlik Konseyi görüşmelerini gözlemci olarak takip etmiş, devlet temsilcileri
ve BM sekretarya temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir. Alger barış konusuna
hep BM sistemi çerçevesinden bakmış ve bu çatı altında geliştirilecek devletlerarası
mekanizmaların uluslararası çatışmaların önlenmesi ve barışın sağlanmasında öncelik taşıdığını ileri sürmüştür. Bu bağlamda, hem BM kurumlarının değişen uluslararası politikanın dinamiklerine nasıl uyum sağlayabileceği hem de örgütün çatısı
altında barışın korunması ve yayılmasında hangi araçların etkin olabileceğine ilişkin
akademik çalışmalar yürütmüştür.
Johan Galtung’un pozitif ve negatif barış ayrımını (Galtung, 1969) benimseyen
ve BM’nin pozitif barış hedefi için temel platform olduğunu düşünen Alger, devletler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin bu örgütün kurumlarıyla gerçekleştirilecek reformlarla ortadan kaldırılmasının uzun vadede barışın sağlanması için
belirleyici olacağını savunmuştur. Bunun yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarının hükümetlerarası örgütlerin çalışmalarına dâhil edilmelerinin, bu örgütlerin temsiliyet
kapasitesini artıracağını ve daha efektif ve başarılı biçimde uluslararası barışı mümkün kılacağını ileri sürmüştür.
ALGER’IN GÖZÜNDEN BARIŞ ÇALIŞMALARI
Alger, Barış Çalışmaları alanının, 1960’lardan 2000’lere uzanan süreçte, savaş ve çatışmanın sebepleri, önleyici tedbirler, uzun vadeli barışı inşa stratejileri konularında
yapılan çalışmalar sonucunda büyük ilerleme kaydetiğini ve başlı başına bir disiplin
niteliğine kavuştuğunu vurgulamıştır. Ona göre bu ilerlemenin başlıca sebepleri, üniversiteler ve barış enstitüleri tarafından yürütülen araştırmalar ve sahada çatışmanın
önlenmesi için çalışan örgütlerdir. Bununla birlikte Alger, barış çalışmalarının daha
ileriye gidebilmesi için disiplinlerarası bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğinin altını
çizer (Galtung, 2007: 300). Ona göre, bu yaklaşımın ampirik düzlemi ise gerçek dünya laboratuvarı olarak adlandırdığı uluslararası politikanın kendisini oluşturur.
Alger, disiplin içerisinde önemli etkiye sahip olan çalışmalara atıla, barış çalışmaları alanının giderek farklı disiplinlere dayalı analizleri de kapsama eğiliminde olduğu tespitini yapmaktadır. I. William Zartman, H.-W. Jeong, McDonald (Zartman,
2006; Jeong, 2000; McDonald, 1996) gibi araştırmacıların ortaya koydukları analizler, barış çalışmalarının askeri gücün kontrolü, çatışma çözümü ve yönetimi, insan
hakları, kalkınma, çevre politikaları, küresel düzen ve yönetişim gibi farklı alanların kesiştiği bir disiplin haline geldiğini göstermektedir (Webel & Galtung, 2007:
307). Alger, bu bağlamda barış çalışmalarında ortaya çıkan yeni araştırma alanlarının
barışı korumada sivil toplumun rolü, çatışma sonrası barış inşası, uzun vadeli önleyici barış inşası, devletlerin içerisindeki yerel çatışmalar olduğunu belirtmektedir
(Webel & Galtung, 2007: 315). Galtung’un Aşkın yaklaşım (Transcend approach)
210
BARIŞ ÇALIŞMALARI
HAROLD GUETZKOW
Chadwick Alger’ın Northwestern Üniversitesi’ndeki
yıllarında hem hocası hem de çalışma arkadaşı olan
Harold Guetzkow, onun entelektüel gelişimi üzerinde
önemli etkiler bırakmıştır. 14 yıl boyunca birlikte çalışan
ikilinin dostluğu Guetzkow’un 2008 yılındaki ölümüne
kadar devam etmiştir (Alger, 2011: 295).
Guetzkow 1915 yılında ABD’nin Milwaukee eyaletinde
doğdu. Henüz 15 yaşındayken babasının hastalığı nedeniyle Avrupa’ya yaptığı ziyaret sırasında Kuzey Fransa’da I. Dünya Savaşı’nın gerçekleştiği cepheleri ve
mezarlıkları gezen Guetzkow’un burada gördüğü izler
ve savaşın yıkıcı sonuçları onu ilerleyen yıllarda savaşı
ortaya çıkaran karar alma süreçlerine ilgi duymaya yöneldi. Bunun sonucunda ailesinin sahip olduğu şirketi
satmış ve Chicago Üniversitesi’ne devam etmiştir. Guetzkow savaşa etik ve ahlaki gerekçelerle karşı çıkmış
ve 1940 yılında vicdani ret gerekçesiyle askerlik hizmetini cephe gerisinde sivil hizmet bölüğünde yapmıştır (http://www.hawaii.edu/intlrel/pols635f/Guetzkow/
hg.html). Savaş sonrasında Minnesota Üniversitesi’nde altı ay boyunca savaşın siviller üzerindeki psikolojik
etkilerini anlamak amacıyla çalışmalar gerçekleştirmiş
ve burada çalışmalarına Michigan Üniversitesi psikoloji doktora programında devam etmiştir. Doktorasını
tamamladıktan sonra bir süre Carnegie Mellon Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Guetzkow, 1957
yılında Northwestern Üniversitesi’ne geçmiş ve aynı yıl
burada doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaya
başlayan Chadwick Alger ile tanışmıştır. Bu dönemde Northwestern Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler
bölümünün başında bulunan Richard C. Snyder bölümün disiplinlerarası bir niteliğe kavuşması için çaba
harcamaktaydı. 1956 yılında Stanford Üniversitesi’nde
misair araştırmacı olarak çalışan Guetzkow, burada
Snyder ile tanışmış, onun daveti üzerine Northwestern
Üniversitesi’ne geçmiş ve burada Sosyoloji, Psikoloji ve
Siyaset Bilimi bölümlerinde ders vermeye başlamıştır.
Snyder ve Guetzkow bu dönemde etkinlik kazanmakta
olan Uluslararası ilişkilerin davranışsalcı ekolünü bölüm içerisinde birlikte uygulamaya başlamışlardır. Bu
kapsamda özellikle uluslararası ilişkilerde karar alma
süreçlerini incelemek üzere simülasyon laboratuvarlarında çalışmalar yürütmüşlerdir. Alger’ın da bir araştırmacı olarak dâhil olduğu bu çalışmalar onun özellikle
uluslararası ilişkiler disiplininin bütününe dair ikirlerini
önemli ölçüde etkilemiştir (Alger, 2011: 295-296).
Guetzkow, 1963 yılında doktora öğrencileriyle birlikte
Simulation in International Relations: Developments
for Research and Teaching kitabını hazırlamıştır. Bu
kitapta Alger’ın da “Use of Inter-Nation Simulation in
Undergraduate Teaching” başlıklı bir makalesi bulunmaktadır. Alger, akademik kariyerinin daha sonraki
yıllarda Birleşmiş Milletler üzerinde yoğunlaşmasında
da Guetzkow’un teşviki ve yardımlarının etkili olduğunu
vurgular (Alger, 2011: 297). Guetzkow, 1985 yılında Northwestern Üniversitesi’nden emekli olmuş ve çalışmalarını 2008 yılındaki vefatına kadar özellikle International Studies Association çatısı altında sürdürmüştür.
adını verdiği ve barış çalışmalarının şiddet ve çatışmanın önce teşhisinin (diagnosis
and prognosis) ardından ise tedavisinin (prescription and therapy) gerçekleştirilmesini
öneren yaklaşımı etrafında, Alger teşhis ve tedavi sürecinde uluslararası örgütlerin
rolüne odaklanır (Webel & Galtung, 2007: 15). Bu bağlamda Alger, Galtung’un barış çalışmalarına getirdiği yeni yaklaşımı desteklediği ve kendi kurum merkezli bakış
açısını barış çalışmaları içerisindeki değişimlere adapte etmeyi başardığı söylenebilir (Alger, 2007: 534). Alger, Galtung’un editörlüğünde 2007 yılında çıkarılan bir
derleme çalışmasında barış çalışmalarının zaman içerisinde kazandığı disiplinleraCHADWICK ALGER | Buğra Demirtaş
211
KENNETH E. BOULDING
9. BÖLÜM
Neyran AKYILDIZ
“Barışın belki de en baş düşmanı, sıkıcı olarak algılanmasıdır.”
HAYATI, AKADEMİK KARİYERİ VE TEMEL ESERLERİ
Kenneth Ewart Boulding barış çalışmalarının ve daha genel olarak sosyal bilimlerin
20. yüzyıldaki önemli düşünürlerindendir. Boulding’in barış çalışmalarına uzanan
akademik yolculuğu, başta iktisat olmak üzere sosyal bilimlerde geniş bir yelpazeyi içine alan farklı dallardan beslenmiştir.
Kenneth Boulding ve eşi Elise, hayatlarının başlıca odağı olan
Barış ve Çatışma Çözümü etütlerinin kurucuları arasında yer
alırlar. 1960’larda ortaya çıkan Uluslararası Barış Araştırmaları hareketinin kurucuları olarak da Boulding’lerden daha fazla
adı geçen pek az kişi vardır.
Kenneth E. Boulding, 18 Ocak 1910’da Büyük Britanya’nın Liverpool kentinde dünyaya geldi. Kimya bursu ile Oxford New College’e devam ederken politika, felsefe ve ekonomi alanına geçiş yaptı. 1931’de ekonomi dalından birincilikle
mezun oldu. Aynı yıl ikame maliyeti hakkında yazdığı makalesi John Maynard Keynes tarafından İktisat Dergisi’nde yayımlanmaya layık görüldü. Bu ilk makalesi, bundan sonraki çalışmalarının karakteristik özellikleri olan özgünlük, netlik ve
gerçeği bulmada titiz yaklaşımının sinyallerini vermekteydi.
Doktora sonrası Oxford’da bir yıllık çalışmasının ardından,
Commonwealth bursuyla Chicago ve Harvard Üniversiteleri’nde çalışmalar yaptı. Edinburgh Üniversitesi’nde asistanlık
döneminin ardından (1934-1937) kesin olarak ABD’ye yer-
Görsel 9.1: Kenneth E.
Boulding
237
önemli bir takas unsuru barındırır. Zorunlu askerlik ya da zorunlu vergi gibi tehdit
barındıran yanları ağırlıklı görünse de siyasi-askeri güçte bu takas unsuru da önemli
bir yer tutar. Sevgi gücü de siyasi-askeri güçte en azından kabullenme/saygı duyma
anlamında yer bulmaktadır. Yöneticilerin geniş çaplı tehdit sistemleri kurabilmesi
ve sürdürebilmesi, devrimler ve darbeler tarihinde de görüldüğü gibi, sevgi gücü
unsuruna muhtaçtır. Boulding ekonomi kurumlarının (hane halkı, şirketler, bankalar, sigorta şirketleri, sermaye piyasaları vb.) güçlerini ağırlıklı olarak üretici güç ve
takas sisteminden aldığını, buna karşılık içlerinde tehdit unsurunu da barındırdığını vurgular. Tehdit unsuru tarihsel olarak kölelik düzeninde, hata bir anlamda tüm
mülkiyet ilişkilerinde bulunur. Hukuki yaptırımlar mevcut mülkiyet haklarını tanımayanlara karşı tehditir. Ekonomik güçte bütünleştiricilik/kabullenme de önemli
bir etkendir. Mevcut ekonomik kurumlar meşru kabul edilmedikçe iyi çalışmalarına
imkân yoktur. Sosyal güçte başta aile olmak üzere, dini cemaatler, hayırseverlik kuruluşları, uluslararası hükümet-dışı kuruluşlar, aktivist ve reformist organizasyonları
söz konusudur. Boulding, sosyal gücün temel kaynağını bütünleştirici (integrative)
kurumlar olarak ifade eder; bu kurumlar varlıklarını kendilerine gönülden bağlı
olan üyelerinin tek taralı hibeleri sayesinde sürdürebilirler. Yine de bütünleştirici
kurumlarda bir miktar tehdit unsuru yer alabilir. Dini cemaatler ahiret/cehennem
korkusunu, seküler kurumları reddetme, utandırma ve topluluktan dışlamayı tehdit
olarak kullanabilir. Boulding, aşağıdaki tabloda bu üç güç kategorisinin içerisindeki
sistemleri orantısal olarak özetlemiş ve görselleştirmiştir.
Tablo 9.1 - Gücün Kategorileri
Siyasi-Askeri
Tehdit
Ekonomik
Tehdit
Sosyal
Tehdit
Takas
Takas
Takas
Sevgi
Sevgi
Sevgi
Soğuk Savaş döneminde oldukça popüler olan Caydırıcılık teorisi, tehdidin gücünü temel almaktadır. Buna karşın, Boulding’e göre, tehdidin gücü ekonomik ve
kapsayıcı güç ile desteklenmezse etkili olamaz. Boulding, herhangi bir silahın caydırıcılık taşıması için mutlaka kullanılması gereğinin altını çizer. Ona göre, “hiç kullanılmayan bir silahın caydırıcılığı da olamaz”. Dolayısıyla barışa ulaşmak için silahlı
bir güç dengesi kurmak yerine silahsızlandırmaya yönelik politikalar uygulanması
gerektirir. Boulding uluslararası perspektite gücü değerlendirmesinde, bir dünya
hükümetinin zorlayıcı/yıkıcı gücüne (coercive power) şüpheyle yaklaşmakta, ama bütünleştirici / kapsayıcı (integrative) güce şans tanımaktadır.
KENNETH E. BOULDING | Neyran Akyıldız
245
WALTER IsARD VE BARIŞ BİLİmİ
rak anılan dalın oluşmasına katkıda bulunmuş (Isard
& Smith, 1982) ve ölümüne kadar bu alanda çalışmalar
yapmıştır. Barış biliminin Hindistan, Endonezya gibi kalkınmakta olan ülkeleri ele almasına çaba harcamıştır
(Chatterji, 2014). 1963’te Malmö - İsveç’te bir grup akademisyen ile Peace Research Society – Barış Araştırmaları Topluluğu’nu kurmuştur. Topluluk Chicago’daki
ilk konferansında Kenneth Boulding, Anatol Rapoport
gibi alanın önde gelen temsilcilerini bir araya getirmiştir; günümüzde de Peace Science Society International olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 1993 yılında
Isard’ın öncülüğünde yayımlanmaya başlayan ve barış
ekonomisi alanındaki önemli makaleleri içeren Peace
Economics, Peace Science and Public Policy dergisi,
günümüzde Raul Caruso’nun editörlüğü altında çalışmalarını sürdürmektedir.
1919-2010 yılları arasında yaşamış olan ve farklı bakış açılarıyla ABD’deki Barış bilimi çalışmaları kapsamındaki katkılarıyla bilinen Walter Isard, üniversite
eğitimini Temple Üniversitesi Matematik bölümünde,
yüksek lisansını ise Harvard Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladı. Kariyerinin ilk yıllarında bölgesel
araştırmalara ağırlık verdi. Çalışmalarında kalkınma
sorunsalı ile ekonomik faaliyetlerin lokasyonu arasındaki ilişkiye odaklandı. Endüstriyel lokasyon teorisine
duyduğu ilgi ile hem doktorasını bu alanda yaptı hem
de ünlü iktisatçı W. Leontief’in araştırma grubunda yer
aldı. Harvard Üniversitesi tarihinde lokasyon teorisi ve
bölgesel kalkınma ile ilgili ilk dersi verdi. Bölge bilimi
(Region science) alanı Isard’ın ilk göz ağrısı olsa da,
ikinci çalışma alanı olarak kariyerinin ilerleyen yıllarında sosyal bilimlerde Barış bilimi (Peace science) ola-
Isard, insanlık tarihini, medeniyetlerin yükselişi ve çöküşünü başlı başına ele alan bir çatışma tarihi olarak
kabul eder. Çatışma insan tüm etkinliklerinde mevcuttur ve yaşamın her alanına yayılmıştır. Isard, böylesi çatışma gerçekliğiyle bezeli bir dünyada bilimsel
analizin, çeşitli disiplinlerin nicel ve nitel tekniklerinden
yararlanarak daha iyi bir politika yapım sürecine ve
dolayısıyla da küresel anlamda daha olumlu sonuçlara yol açacağını düşünmektedir. Bir ülkedeki kültürel
özelliklerin ve toplumsal yapının ekonomik faaliyetleri
büyük ölçüde etkilediğinden yola çıkar ve bireylerin ve
toplulukların davranışlarını öngörmede Oyun teorisini
kullanır. Bunun yanı sıra, bilişsel, psikolojik ve sosyolojik
yaklaşımlardan da destek almıştır. Müzakere ve arabuluculuğu ise çatışma çözümünde önemli niteliksel
yöntemlerden biri olarak incelemiştir. Çalışmalarında,
1981 yılındaki ABD-İran Krizi (Rehineler Krizi), Panama
Kanalı ve Camp David müzakerelerini örnek vakalar
olarak ele almış ve Çatışma Yönetimi Prosedürü (CMP)
olarak tanımladığı niteliksel teknikler daha fazla kullanıldığında çözüme daha rahat ulaşılacağını iddia etmiştir (Isard,1992).
İKTİSADİ PERSPEKTİFLER: BARIŞ EKONOMİSİ VE
SAVAŞ ENDÜSTRİSİ
Ekonomi disiplininin çatışmaların sonuçlarını anlama çabası neredeyse iktisadi döngüleri anlama çabası kadar eskidir. John Maynard Keynes, iktisadi döngüler üzerine
çalışmalarla özdeşleşmiş bir isim olsa da aslında he Economic Consequences of
Peace (Barışın İktisadi Sonuçları) adlı 1919 tarihli çalışması ile barış ekonomisine
eğilen ilk ekonomistlerdendir. Barış ekonomisi devletler, bölgeler ya da topluluklar
246
BARIŞ ÇALIŞMALARI
EK OLARAK….
ELISE BOULDING: BARIŞ KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK
Neyran AKYILDIZ
“Evini çekip çeviren her kadın aslında fütüristtir.”
1920 yılında Norveç’in başkenti Oslo’da doğan Elise Boulding 20. yüzyılın en etkili barış aktivistlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Henüz küçük bir çocukken ailesiyle
ABD’ye göç etmiş ve bugün Rutgers Üniversitesi’nin bir parçası olan Douglas College’den mezun olmuştur. Genç bir barış aktivisti olarak, Kenneth Boulding’i tanımasına da vesile olacak Religious Society of Friends (Quakers) adlı bir inanç grubuna katıldı.
1941’de Kenneth Boulding ile hayatını birleştirdi. Beş çocuk yetiştirmenin yanı sıra barış
araştırmaları ve barış eğitimine yönelik pek çok çalışmayı karı koca beraber gerçekleştirdiler. Evliliklerinin 25 yılı bir yana, hayatı Kenneth Boulding’in akademik çalışmaları
için yaptığı seyahatlere uyum göstermekle geçti. Bu süreçte Elise Boulding sosyal ağlar
oluşturma yeteneğiyle tanındı. 1940’larda Tennessee’de yaşadıkları dönemde Quaker
aktivistlerini bir araya getiren bir dergi çıkartı ve başını çektiği bir başka yayınla da kadınları nükleer denemelere karşı çıkmaya çağırmaktaydı. Elise Boulding, sosyoloji alanında yüksek lisans derecesini Iowa Eyalet Üniversitesi’nden aldı. Çocukları büyümüş
ve en küçüğü onlu yaşlara gelmişken, 1969 yılında oldukça geç sayılabilecek bir yaşta,
Michigan Üniversitesi’nden sosyoloji doktoru unvanını elde eti.
Kariyerinin ilk döneminde çatışma araştırmaları kapsamında II. Dünya Savaşı’na
yol açan siyasi yanlışları anlamak ve muhtemel bir savaşın önlenmesi için yapılabilecekleri saptamak üzerinden yola çıkmıştır. Bu dönemde Fred Polak’ın bin yıllık Avrupa
tarihini incelediği he Image of the Future (1951) isimli
kitabından çok etkilenmiştir. Barışa ulaşmanın bir barış kültürü (peace culture) oluşturulması ve bunun korunması için
çaba gösterilmesiyle mümkün olabileceğine inandı. Her fırsata kadınların barışın sağlanmasındaki rolünün önemini
savundu. Boulding barış kültürünün aynı zamanda sorun
çözme kabiliyetini de içermesi sebebiyle küçüklükten başlayan bir eğitim programı yürütülmesi gereğini vurguladı.
İnsanlığın mutlu bir gelecek oluşturmasında ailenin rolünün ve çocukların küçük yaşlarda sorunları barışçı yollarla
çözmeyi öğrenmelerinin en önemli temel taşlar olduğunun
altını çizmiştir. Bu bağlamda Elise Boulding, eşiyle birlikte
fütürizmin de önemli temsilcileri arasında anılmaktadır.
Görsel 9.3: Elise
Boulding
ELISE BOULDING: BARIŞ KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK | Neyran Akyıldız
259
V. KISIM
UYUŞMAZLIK ANALİZİ VE
ÇÖZÜMÜ YAKLAŞIMLARI
JOHN W. BURTON
10. BÖLÜM
Reşat BAYER & Aylin YARDIMCI
“Dünyanın görünümünü hangisi daha iyi temsil etmektedir? Kıtalar,
adalar ve devletlerden oluşan bir dünya mı, yoksa etkileşimlerden oluşan
bir dünya mı?”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
John Wear Burton uyuşmazlık çözümleri teorisine kayda değer katkıda bulunmuş bir
araştırmacı ve düşünürdür. Burton’un uyuşmazlık çözümleri yazınına yapmış olduğu
iki temel katkıdan bahsetmek mümkündür. Bunlar günümüzde İkinci kanal diplomasi (second track diplomacy) çerçevesinde anılan sorun
çözme çalıştaylarının (problem solving workshops) gelişimine katkısı ve
İnsani ihtiyaçlar teorisi (Human needs theory) olarak sıralanabilir. Burton’un uluslararası uyuşmazlık çözümleri yazınına yaptığı bu katkıları birbirinden bağımsız olarak düşünmek mümkün olmakla birlikte,
uyuşmazlıkların çözümü proaktif engelleme yaklaşımı (provention)
şemsiyesi altında düşünülebilir. Bu yaklaşım esasen bir siyasi felsefe
olarak sunulmuştur (Burton, 1993a): Bir sosyal kuram (social theory)
olarak insani ihtiyaçlar teorisi ve onun praksisi olarak sunulan İkinci kanal diplomasi ve sorunlara çözüm üretme çalıştayları. Günümüz akademisyenlerinin hâlâ Burton’un temel çalışmalarına geri dönüp onları
ele alıp eleştiriyor olmaları, bu çalışmaların konuyla ilgilenen araştırmacıları ve okuyucuları halen düşünmeye sevk etiğini göstermektedir. İnsani ihtiyaçlar teorisine ve çalıştaylara nasıl vardığını anlamak için
ilk olarak Avustralya dış politikasının gelişimine katkısını ve uluslararası ilişkilerin temel yaklaşımlarından olan realizm (veya realpolitik)
ekolüne karşı sunduğu alternatifi anlamak gerekmektedir.
Görsel 10.1: John W.
Burton
271
HERBERT C. KELMAN
11. BÖLÜM
Bilgehan ALAGÖZ
“Uyuşmazlık, taraların birbirleriyle ilişki ve etkileşim halinde olmalarına
bağlı olarak değişen, interaktif bir süreçtir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
Herbert C. Kelman, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1927’de Avusturya’nın başkenti
Viyana’da doğmuştur. Nazi Almanya’sının Anschluss politikasıyla Avusturya’yı ilhak ettiği yıl henüz on bir yaşında olan Kelman’ın akademik kariyer çizgisinin şekillenmesinde çocukluk döneminde yaşadıklarının oldukça etkisi olmuştur. Zira Nazi baskısından
kaçan ailesi önce Belçika’ya geçmiş ve orada sığınmacı olmuştur. 1940 yılında ailesi
ABD’den vize almış, Almanların Belçika’yı işgal etmesinden sadece birkaç hata önce
New York’a kaçmıştır. Lisans derecesini İngiliz dili ve Psikoloji dallarında Brooklyn
College’dan (1947), yüksek lisans ve doktora derecelerini Psikoloji dalında Yale Üniversitesi’nden (1951) almıştır. Günümüzde Harvard Üniversitesi’nden emekli öğretim üyesi olan Kelman, Uluslararası ilişkiler
alanındaki en önemli akademik dernek olan Uluslararası İlişkiler Derneği ISA (International Studies Association), International
Society of Political Psychology, Interamerican Society of Psychology
gibi çeşitli akademik birlik ve örgütlerin başkanlığında da bulunmuştur. Aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra, American Association
for the Advancement of Science tarafından 1956 yılında verilen
Sosyal psikoloji ödülü, Kurt Lewin Memorial ödülü (1973),
American Psychological Association tarafından verilen Kamu Yararına Psikolojik Katkı ödülü (1981), Avusturya Bilimler Akademisi onur ödülünü (1998) sayabiliriz.
Kelman’ın akademik çizgisine baktığımızda dikkati çeken
birkaç dönüm noktası olduğu görülmektedir. 1954 yılında
Görsel 11.1: Herbert C.
Kelman
293
BARIŞ ARAŞTIRmALARINDA ÖNEmLİ AKADEmİK sÜRELİ YAYINLAR
II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde disiplinlerarası
bir saha olarak ortaya çıkan barış çalışmalarının gelişiminde akademik dergilerinin yeri oldukça önemlidir.
Bu bağlamda, 1950’lerin başında hem Avrupa’da hem
Kuzey Amerika’da önemli süreçler söz konusu olmuştur. Barış araştırmaları alanında uyuşmazlık çözümüne
dair ABD’deki ilk derginin temelleri, Herbert Kelman ve
Arthur Gladstone’un American Psychologist dergisine 1951 ve 1952’de iki mektup yazmalarıyla atılmıştır.
Söz konusu mektuplarda dış politika bağlamında barış
araştırmalarını konu edinen özel bir yayına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekmişler, böylelikle bu alanda bir ilki
teşkil eden Bulletin of the Research Exchange on the
Prevention of War 1952’de yayınlanmıştır. Bunu takiben
Michigan Üniversitesi bünyesindeki Center for Conflict Resolution merkezi tarafından 1957’de çatışma
çözümleri alanının ilk dergisi Journal of Conlict Resolution yayınlanmaya başlamıştır. Derginin ilk sayısında
editörler yayın gerekçesini şu şekilde ifade etmişlerdir: “İnsan ırkının günümüzde karşı karşıya kaldığı en
önemli sorun küresel savaşın önlenmesi hususudur.
Bu alanda entelektüel bir ilerleme sağlanması, uluslararası ilişkilerin disiplinler arası bir çalışma olması ile
mümkün olacaktır ve bunun için sosyal bilimlerin tüm
dallarından istifade edilmesi gerekmektedir.” (Journal
of Conlict Resolution, I/I, 1957: 3)
İlk sayının yazarlarına bakmak bile derginin amacının
ve alana hangi noktalardan katkıda bulunmak istediğinin ipucunu vermektedir. Bu ilk sayıda uluslararası
ilişkiler ve uluslararası hukuk konusunda özellikle de
savaş kavramı üzerine çalışmış olan Quincy Wright,
ekonomi ve dış politika konusunda çalışmış olan Thomas C. Schelling, psikoloji disiplinine önemli katkıları
olan Daniel J. Levinson, etik konusundaki çalışmalarıyla ön plana çıkan siyaset bilimci Harold Guetzkow gibi
sosyal bilimlerin farklı dallarında çalışmaları olan ama
ortak noktası barış kavramı olan akademisyenler yer
almıştır. Bu da göstermektedir ki, dergi barış kavramına
sosyal bilimlerin farklı disiplinlerini bir araya getirerek
yaklaşmayı ve nihai olarak çözüm sunmayı hedelemektedir. Derginin elli yıllık geçmişinde barış araştırmalarına olan katkısı en üst düzeydedir. Hakemli ve disiplinlerarası bir dergi olup, günümüzde SSCI endeksince
taranmaktadır. 2016 verilerine göre siyaset bilimi ala-
nındaki yüz atmış beş dergi içinde etki gücü itibariyle
on birinci sırada, uluslararası ilişkiler alanındaki seksen
altı dergi içinde beşinci sıradadır. Derginin günümüzdeki editörü Maryland Üniversitesi’nden Paul Huth’tur
(https://uk.sagepub.com/en-gb/eur/journal-of-conlict-resolution/journal200764).
Barış araştırmalarında göreceli olarak daha yeni,
ancak kısa zamanda önemli hale gelen bir dergi vardır ki, o da Peace And Conlict: Journal of Peace Psychology’dir. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle dünyada yeni
bir siyasi iklim doğacağı düşünülse de 1990’ların yerel
çatışmaların yoğun olduğu bir dönem olmasının etkisiyle dergi Amerikan Psikoloji Derneği’nin bünyesinde
1995 yılında yayınlanmaya başlamıştır. Derginin odak
noktası barış psikolojisi alanıdır. İlk sayısının giriş bölümünde Milton Schwebel dergiyi çıkarma amaçlarını
açıklarken bir taraf tuttuklarını belirtmiştir; Schwebel’e
göre, her ne kadar kanlı bir yirminci yüzyıl yaşansa da
bunlar yaşanırken barış taraftarı kitleler giderek artmış,
şiddet ve çatışma kültürü karşısında barışçıl amaçları
ön plana çıkaranlar, sosyal adaletten yana olanlar ve
bu şekilde kurgulanacak bir dünya düzenini amaç edinenler yok sayılamayacak kadar çoğalmıştı. İşte Peace
And Conlict: Journal of Peace Psychology dergisinin
hedei de buydu: Savaş karşısında barış koşullarının
gelişimine hizmet amaçlı her türlü bireysel ve sosyal
bilinci artırmak ve buna dair evrensel ve akademik bir
vizyon (Milton, 1995: 1-2). O günden bu yana izlediği yayın politikasıyla psikoloji disiplini ve barış araştırmalarını bir araya getiren derginin odak noktası bireyden topluma her düzeyde barış, çatışma ve karşılıklı etkileşim
konularına odaklanmak ve bu noktada barış psikolojisi
kavramını geliştirmek olmuştur. Hakemli ve endeksli bu
derginin şu anki editörü Georgetown Üniversitesi’nden
Fathali M. Moghaddam’dır.
Son olarak belirtmek gerekir ki barış araştırmaları konusunda Avrupa’da da önemli dergiler söz konusudur;
Security Dialogue, Journal of Peace Research, Arms
and Disarmement gibi Avrupa menşeili dergiler bu anlamda alana önemli katkılar sağlamaktadır. Bunların
ortak noktası, uluslararası ilişkiler disiplini ana çatısı
altında buluşmaları ve bunun yanı sıra yayın politikası
olarak disiplinlerarası bir bakış açısını sürdürmeleridir
(Collins, 2007: 55-56).
HERBERT C. KELMAN | Bilgehan Alagöz
295
BARIŞ PsİKOLOJİsİ
Barış psikolojisi, psikolojinin bir yan dalıdır. Bunun temel sebebi, psikologların savaş ve barış kavramlarını
anlamaya yönelik kaygı ve çabalarından ileri gelmektedir. Bu bağlamda psikolojinin ABD’deki kurucularından
William James aynı zamanda ilk barış psikoloğu olarak
da kabul edilmektedir. James, I. Dünya Savaşı’ndan
çok kısa bir süre önce yaptığı bir konuşmada askeri
dürtüler, esasen insanın tabiatından kaynaklanmaktadır; dolayısıyla toplumların öncelikli olarak ihtiyaçlarına yönelik tatminsizliği
verimli yönlere kaydırmayı
öğrenmesi gerekmektedir.
Psikologlar James’in bu
tavsiyesini
dinlememiş,
aksine I. Dünya Savaşı’nda askeri ilişkilere eklemlenmişlerdir. Keza II. Dünya Savaşı’na çok daha
yoğun bir şekilde dahil
olmuşlar, savaş politikalarının önemli bir parçası
olmuşlardır. Benzer durum
Soğuk Savaş döneminde
de oluşmuş, 1950’lerde
sayıları giderek artan psikolog grupları orduya ve
federal hükümete, destek
olmaya başlamış, bu kapsamda kamuoyunun atomik savaşa bakış açısını
değiştirmeye yönelik çalışmaların içinde yer almış,
askerlerin korkularını azaltmaya ve nükleer çalışmalarda yer almaya yönelik dirençlerini kırmaya yardımcı
olmuşlardır. 1960’lar ve 1970’lerde bu durum tersine gelişmeye başlamış, nihayetinde 1980’lerin sonuna doğru
psikologlar savaş kavramından ziyade barış kavramına
odaklanan ve bu yönde katkı sunmaya çalışan kişilere dönüşmüşlerdir. İşte bu bağlamda, barış psikolojisi,
1980’lerden itibaren psikoloji disiplininin bir yan branşı
olarak ortaya çıkmıştır.
Barış psikolojisinin odak noktasını barış, çatışma,
300
BARIŞ ÇALIŞMALARI
şiddet ve savaş kavramları oluşturur. Bu bağlamda
dört önemli ayağı vardır, bunlar araştırma eğitim, uygulama ve müdafaadır. Barış psikolojisi, psikoloji model
ve yöntemlerini kullanır. Bu bağlamda normatiftir. Sürdürülebilir barışın tesisi idealine sahiptir. Barış psikolojisinin yaklaşımına göre gerçek anlamda bir barış için
doğrudan şiddet ve savaşın eksik olması yeterli değildir; yapısal ve kültürel anlamda şiddetin de ortadan
kalkması gerekmektedir. Ayrıca temel insan hakları bilincinin içselleştirilmiş olması gerekir. Barış psikolojisi
araştırmaları, barışı analiz
etmeye odaklanarak analitik bir şekilde konuya yaklaşabileceği gibi barışı tesis
etmeye çalışarak normatif
olarak gerçekleşebilir. Ancak ister analitik, ister normatif olsun, barış psikolojisi
araştırmalarının
eksenini
çatışmaların oluşumu, tırmanması, düşüşe geçmesi
ve çözüme kavuşmasındaki
psikolojik boyutlar ilgilendirir.
Buradan hareketle sürdürülebilir barış için gerekli olan
psikolojik etkenlerin neler
olduğuna odaklanır. Tüm bu
süreçte birey, grup, toplum,
devlet düzeylerinden konu
ele alınır.
Barış psikoloji üzerine
çalışmalar yapan çeşitli kurum ve kuruluşlar vardır. Bu
bağlamda ABD’de Amerikan Psikoloji Derneği’ne bağlı
Society for the Study of Peace, Conlict, and Violence
/ Division 48 (Barış, Çatışma ve Şiddet Araştırmaları
Derneği - 48. Departman) ve Psychologists for Social
Responsibility (Sosyal Sorumluluk için Psikologlar) en
aktif olanlarıdır. Almanya, Finlandiya Avusturya gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde de etkin olan barış psikolojisi dernekleri mevcuttur. (Christie, Wagner, & Winter, 2001: 1-25)
DANIEL DRUCKMAN
12. BÖLÜM
Nimet BERİKER & Sidar BOZKUR
“Bizler bir nedenden ötürü sosyal bilimci oluruz. Ben önyargılarla
mücadele etmek için sosyal bilimci oldum. Ben büyürken etrafımda
önyargılar hiç eksik olmadı, ailemde, arkadaşlarımda, okuduğum
okullarda... Önyargı hakkında ne bulduysam okudum. Daha sonra etnik
merkezcilik konusu ilgimi çekti. Bu meslekteki pek çoğumuz gibi, ana
motivasyonum dünyanın iyi yönde değişmesine katkı sağlamak oldu.
Hem içeride hem dışarıda, uluslararası konularda.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ
Daniel Druckman, Uyuşmazlık analizi ve çözümü (UAÇ) çalışma alanına sayısız katkıda bulunmuş çok yönlü, çok özellikli bir akademisyendir. Daniel Druckman’ın birincil kimliği barış çalışmaları alanında bir düşünür ya da fikir insanı olmasından çok,
barışı ilgilendiren konularda sistematik bilginin peşinden koşan, üretken
ve yaratıcı bir bilim insanı olmasıdır. Bunun da ötesinde, yaptığı çalışmalarla aslında UAÇ çalışma alanının bilimsel sınırlarını ısrarla yoklayan,
sınayan ve yeniden çizen bir uç beyidir. Sadece akademik verimlilik açısından ele aldığımızda, Druckman bugüne kadar müzakereler, arabuluculuk, milliyetçilik, UAÇ araştırma yöntemleri gibi, barış ve çatışma çözümü alanını ilgilendiren konularda yaklaşık yirmi kadar kitap yayınladı,
kırktan fazla akademik dergide iki yüzden fazla makale ve kitap bölümü
yazdı; sekseni aşkın yazarla ortak çalıştı, düzinelerce öğrenciye danışmanlık yaptı ve onlarca ödül kazandı.
Burada hemen belirtmek gerekir ki Druckman’ın salt bilimsel üretkenliğine yapmış olduğumuz bu vurgu onun UAÇ ve barış çalışmalarına
yaptığı katkıları tam olarak yansıtmaz. Çalışmalarının içeriğine bakıldığında Druckman’ın UAÇ literatürüne kazandırdığı veya kazandırılmasına katkıda bulunduğu önemli kavramlarla karşılaşırız. Bunlar arasında
Görsel 12.1: Daniel
Druckman
319
müzakerelerde dönüm noktaları (turning points), durumsallık ve etkenleri (situational
levers), müzakerede esneklik (negotiating lexibility), değerler (value diferences) ve uluslararası müzakerelerde adalet (justice in international negotiations) kavramlarını sayabiliriz. Bu kavramları Druckman, Oslo Anlaşmaları, Lozan Barış Antlaşması, GAT
ve Dünya Ticaret Örgütü’nün serbest ticaret anlaşmalarına dair müzakereler, Orta
Menzilli Nükleer Güçler - INF (Intermediate Range Nuclear Forces) müzakereleri,
(geçmişi M.Ö. 14. yüzyıla uzanan Antik Mısır dönemi) tarihi Amarna mektupları,
ABD’nin İspanya ve Yunanistan’daki askeri üs müzakereleri, Dağlık Karabağ ile Mozambik’teki çatışmalar gibi çeşitli bağlamlarda ele almıştır. Bu alanda Druckman’ı
istisnai kılan asıl özelliği ise, bu meseleleri incelerken disiplinler ve yöntemler arası
çalışmış olması, dağınık literatürden sentezler oluşturması ve kavramsal modeller
geliştirmesi, mikro düzeyde (birey bazlı) çalışmalar ile makro (toplum ölçekli) yaklaşımları birbiriyle ilişkilendirmesi ve UAÇ’de kuram ve pratik arasındaki geçirgenliği sistematik olarak gösterebilmesidir. Bütün bu çalışmaların arkasındaki ana motivasyonu, barış çalışmalarında güvenilir ve inceltilmiş bilginin üretilmesi hedefidir;
çünkü güvenilir bilgiye dayanan barış müdahaleleri ancak insanlığı yıkıcı savaşlardan
ve çatışmalardan koruyabilir.
Kısaca, Druckman’ın çok yönlü ve çok özellikli bir akademisyen olması, kendisinin UAÇ çalışma alanına sunmuş olduğu kazanımları değişik açılardan değerlendirebilmemizi mümkün kılar. Ancak bu donanımlı bilim insanının niteliklerine daha
ayrıntılı odaklanmadan önce hayat hikâyesine kısaca göz atalım.
Daniel Druckman 14 Aralık 1939’da New York’ta doğdu. İktisat okumak için
gitiği Michigan Eyalet Üniversitesi’nde bölüm değiştirip 1957-1961 yılları arasında Psikoloji alanında lisans eğitimi aldı. Daha sonra aynı kurumda psikoloji yüksek
lisans eğitimine başlayan Druckman, asıl ilgisi alanının sosyoloji olduğunu fark eti
ve aldığı bir bursla Duke Üniversitesi’nin sosyoloji bölümünde doktora eğitimine
başladı. Bu bölümde bir yıl doktora öğrencisi olarak devam etikten sonra sosyal psikoloji okumak üzere Northwestern Üniversitesi’ne geçiş yaptı ve doktora eğitimini
1962-1965 yılları arasında burada sosyal psikoloji alanında tamamladı.
Ayrıca Druckman’ın Northwestern Üniversitesi’ndeyken Siyaset Bilimi konularında araştırma asistanlığı yaptığını ve araştırma donanımını zenginleştirmek
amacıyla Michigan Üniversitesi’nde araştırma yöntemleri yaz kurslarına katıldığını
hemen ekleyelim. Kısacası çoklu yöntemle araştırma yapmak ve disiplinlerarası eğitim henüz moda değilken, Druckman’ın aldığı eğitim tam anlamıyla bu özellikleri
içeriyordu. Bu durum ömür boyu onun bilim insanlığının belirleyici niteliği oldu.
Bir konuşmasında Druckman bu özelliğini post-pozitivist bir duruşun gereği olarak
tanımlamakta ve bunu kendisini yetiştiren bilim insanlarının, hocalarının özellikleri
ile açıklamaktadır.
“Donald Campbell’dan bilimsel keşilerin farklı şekillerde yapılabileceğini ve bilginin
farklı yollarla aranılabileceğini öğrendim […] Northwestern Üniversitesi’ndeki psikoloji profesörü hocalarımın yolunu takip edip, laboratuvar deneyleri (daha sonra da meta
analizler) yaparak mezun oldum. Sonra ise çalıştığım Mathematica adlı şirkete ‘formel
320
BARIŞ ÇALIŞMALARI
modellemeler’ ile uğraşarak, daha geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden vaka çalışmaları yaptım. Yine aynı yerde, uluslararası ilişkiler geleneği içinden süzülen, karşılaştırmalı
vaka analizleri yaparak araştırma yöntemlerini mümkün olduğunca geniş bir yelpazede
uygulamaya çalıştım.”
“[…] Harold Guetzkow’dan araştırma alanlarının büyük resmini çekebilmek ve sentezler sunabilmek için kavramsal çerçevelerin, simülasyonların değerini öğrendim. Benzer
şekilde milliyetçilik ve grup bağlılıkları üzerine çalışmanın önemini kavradım. Bunların
yanı sıra, bir sosyal psikoloğun uluslararası siyasi kurumlar çerçevesinde sosyal psikolojik
süreçleri çalışarak nasıl siyaset bilimine geçebileceğini görmüş oldum. Uyuşmazlık çözümü üzerine olan birikimimin büyük bölümü de bu formatadır.”
[…] Aynı zamanda doktora danışmanım olan Win Hill’den davranışsal perspektilerin değerlerini, özellikle de çatışmayı çözmek ve öğrenmeyi geliştirmek amacıyla durumların tasarlanabileceğini öğrendim. Durumsal manivelalar (situational levers) üzerine yaptığım araştırma ve 12 yıl geçirdiğim Ulusal Araştırma Konseyi’ndeki (National Academy
of Sciences) insan performansını geliştirmek için yöntemler konusundaki çalışmam, bu
yaklaşımın yansımalarıdır.” (IACM, 2016, Panel konuşması.)
Pek çok bilim insanının tersine Druckman’ın araştırma kariyerinin asıl başlangıcı üniversite ortamı olmamıştır. Druckman Northwestern Üniversitesi’nden mezun olduktan sonraki bir yıllık hocalık deneyiminin ardından, 1966’dan 2001 yılına
kadar özel sektör ile kamu alanında birçok araştırma ve danışmanlık kuruluşunda
görev yapmıştır. Druckman’ın tam zamanlı akademik hayatı, ancak 1997 yılında 56
yaşındayken, George Mason Üniversitesi’nde, o zamanki adıyla Institute for Conlict
Analysis and Resolution (ICAR) olan araştırma kurumunda başlamıştır. Druckman’ın
ICAR kariyeri bizi yakından ilgilendirse de, daha önce özel ve devlete ait araştırma
kuruluşlarında yapmış olduğu çalışmaları burada mercek altına almakta yarar görüyoruz. Zira Druckman’ın kariyeri özelinde, ABD’de – Türkiye’de koşulları henüz
bulunmayan – kuvvetli bir akademi dışı araştırma altyapısının varlığını ve fırsatlarını
gözlemlemekteyiz; öyle ki, söz konusu bilim insanı 56 yaşına kadar akademide tam
zamanlı statüde çalışmadan da, bir akademisyenden çok daha fazla bilimsel üretim
yapabilecek araştırma ortamları bulabilmiştir.
Druckman’ın çalıştığı akademi dışı kurumlar arasında, Institute for Juvenile
Research (1966-1975), Mathematica Inc. (1980-1982), Booz, Allen & Hamilton
(1982-1985), he International Institute for Applied Systems Analysis (1991-1992)
ve National Research Council (1987-2000) sayılabilir. Kendisinin bu kurumlarda
gerçekleştirdiği araştırma projelerine yakından bakıldığında kariyerinin farklılığı ve
zenginliği ile ilgili ilk ipuçlarına ulaşıyoruz.
Druckman, 1966-1975 yılları arasında Institute for Juvenile Research’da Sosyal Psikoloji ve Çatışma Yönetimi Programı’nın akademik yöneticiliği ve enstitü yürütme
kurulu üyeliği görevlerini üstlenmiştir. Burada diyaloğun sosyal psikolojisi (the social
psychology of dialogue); değer uyuşmazlığı ve çıkar çatışması (value dissensus and conflict of interest); çıkar çatışması durumlarında pazarlık yapma davranışı (bargaining
behavior in conlict of interest situations); iki taralı tekel ve kaynak dağılımı (bilateral
DANIEL DRUCKMAN | Nimet Beriker & Sidar Bozkur
321
EK OLARAK…
LOUIS KRIESBERG
Doğa Ulaş ERALP
“Minimalist açıdan barışa ulaşmak şiddetli çatışmaların bitmesi
anlamına gelir, ancak adalet adına yeni hak iddialarına da yol açabilir:
Şiddeti uygulayanların cezalandırılması, geçmiş hasarların tazmin
edilmesi ve eşitlik ve haysiyet üzerine ilişkilerin yeniden düzenlenmesi.
İşte bu aşamada barış anlaşmalarının önünde iki seçenek vardır: Eski
adaletsizliklere göreli anlamlar yükleyerek bağlı kalmak ya da adaleti
güçlendirmek ve yeni adaletsizliklerin önüne geçmek adına gelecekteki
ilişkileri hedef almak.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
1926 doğumlu olan Louis Kriesberg’in yaşamı ve akademik kariyeri çatışma çözümlemesinin düşünsel tarihinin bir özeti denilebilir. Yaşamına Çarlık Rusya’sından
ABD - Chicago’ya göç eden Yahudi bir anne-babanın çocuğu olarak başlayan Kriesberg ağırlıklı olarak işçi sınıfının yaşadığı bir mahallede büyüdü. Kendi anlatımına
göre, çocukluğunda Çin’deki Japon yayılmacılığı ve İspanya İç Savaşı fotoğralarını
kesip biriktiren Kriesberg, radyoda Adolf Hitler’in konuşmalarını dinlediğini anlatır
ve özellikle 1930’lu yılların anti-Semitist tartışmalarından etkilenir. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte savaşlara karşı bir girişimde bulunma düşüncesinin
kendisine hâkim olduğundan bahseder. İlk ve ortaöğretimini Chicago’da
bitiren Kriesberg lisans öğrenimini de Chicago Üniversitesi’nde tamamlamıştır; sosyoloji alanındaki lisans bitirme tezini anne ve babasının beraber işletikleri kürkçü dükkânından aldığı ilhamla yazmıştır. Tezinde
Karl Marx ve Karl Mannheim’ın kuramlarını kullanarak toplumsal çevrenin bireylerin düşünce biçimleri üzerine olan etkisini kendi aile işletmesi özelinde inceledi. Kriesberg, bu ilk tezinde değişen siyasal, ekonomik ve toplumsal yapıların perakende kürk işinde olanların güvenlik ve
başarı algısına nasıl bir etkisi olduğunu anlamaya çalışmıştı.
Kendi anlatımına göre, ilk tutkusu resim yapmaktı ve o nedenle Chicago Sanat Enstitüsü’nün genç öğrencilere yönelik programlarına katıldı. 1945-53 yılları arasında Chicago Üniversitesi’nde yükseköğrenimine
devam eden Kriesberg, Edward Shils gibi sosyolojinin tanınmış simalarıyla beraber çalışma fırsatını buldu. Üniversite yıllarında Kriesberg’i
Herbert Mead’in sembolik etkileşimcilik yaklaşımı çok etkilemiş ve daha
sonraki akademik çalışmalarında belirginleşen toplumsal olaylara aşağı-
Görsel 12.4: Louis
Kriesberg
LOUIS KRIESBERG | Doğa Ulaş Eralp
335
dan yukarı (botom up) inceleme yöntemini o dönemde benimsemiştir. Yine o dönemde oldukça moda olan yapısal işlevselcilik Chicago Üniversitesi’nde pek rağbet
görmediği için, Kriesberg bu modanın dışında kaldığını ifade etmektedir.
Üniversite yıllarında Kriesberg’i etkileyen diğer düşünürler de Georg Simmel
(1858-1914), Kurt Lewin (1890-1947), Pitirim Sorokin (1889-1968) gibi toplumsal çatışmaların işlevleri üzerine kafa yoran isimler oldu. Öğrenciliği sırasında ABD
içinde ve dışında yalnız başına gezilere çıkan Kriesberg, Meksika’da ressam olarak
yasayan ağabeyini ziyaret ederken sınırın güneyinde yaşayan insanların Amerikan
tarihi ve toplumu hakkında sınırın kuzeyindekilere göre ne denli farklı algılara sahip
olduğuna tanık olmuştur. Benzer bir biçimde 1950 yılında henüz duvarla tam olarak
bölünmemiş olan Berlin’i ziyarete gitmiş ve burada II. Dünya Savaşı sonrası Doğu ve
Batı kamplarına bölünme sürecine girmiş Alman toplumunun yapısını yerinde inceleme fırsatı edinmiştir. Örneğin, Federal Almanya hükümetinin Marshall yardımından aktarılan kaynaklarla Çekoslovakya’dan göçmek zorunda kalan Sudet Almanları
için inşa etiği sığınmacı konutlarının yapımında gönüllü olarak çalışmış olduğunu
anılarında aktarır. Almanya’da bulunduğu süre zarfında Doğu Avrupa kökenli Yahudi
mültecilerin bulunduğu kampları da ziyaret etmeyi unutmamış (Kriesberg, 2016).
Savaş sonrası Avrupa’daki deneyimlerinin etkisiyle Chicago’ya geri döndüğünde
çatışma sosyolojisi konusuna ağırlık vermeye karar vermiş ve doktora tezini Kore
Savaşı’nın bölgedeki etnik milliyetçi söylemlere etkisi üzerine inşa etmiştir. Doktora
tezinde Kriesberg, Kore’deki savaş ile derinleşen milliyetçi söylemler ile o dönemde Amerikan oto sanayine hâkim olan, el altından piyasaya ucuz çelik süren karaborsacıların düşünce biçimleri arasındaki etkileşimi incelemiştir. Doktora tezindeki
kuramsal tartışma, bireysel ve toplumsal eğilimlerinin egemen çevrelerden nasıl etkilendiklerini ele alırken, ortaya çıkan eğilimlerin de bireysel ve toplumsal eylemleri
hangi seviyelerde etkilediğine değinmektedir.
1953 yılında Chicago Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra New
York’taki Columbia Üniversitesi’nden iş teklifi alan Kriesberg, 1956 yılına kadar burada çalıştı. 1956-57 yıllarında kazanmış olduğu Fullbright araştırma bursuyla gitiği
Batı Almanya - Köln Üniversitesi’nde Avrupa Birliği’nin yapıtaşı olan Avrupa Kömür
Çelik Birliği’nin kuruluş aşamasında toplumsal süreçlerin bu siyasi gelişmelerden
nasıl etkilendiğini inceledi. 1957-58 öğretim yılında Ford Vakfı’ndan almış olduğu
araştırma fonuyla mezunu olduğu Chicago Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi bünyesinde hukuk ve sosyal bilimler arasındaki bağın nasıl güçlendirilebileceğine dair
çalışmalar da bulundu. 1959 yılında gene aynı kuruma bağlı olan çalışan Ulusal Kamuoyu Araştırma Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Burada
geçirdiği üç yıllık zaman diliminde Kriesberg, tıp sektörüne odaklanarak önleyici
diş bakım ile akıl sağlığı hizmetlerine yönelik ulusal kamuoyundaki hâkim eğilimleri
incelemiştir. İncelemelerinin sonucunda hâlihazırda mevcut olan kamuya yönelik
diş bakımı, akıl sağlığı hizmetleriyle ilgili Amerikan kamuoyundaki eğilimlerin oluşmasında bireysel ihtiyaçlardan çok sosyoekonomik koşulların etkili olduğu ortaya
çıkmaktadır. Kriesberg halk sağlığı hizmetlerinin kamuoyunda nasıl algılandığına
336
BARIŞ ÇALIŞMALARI
IRA WILLIAM ZARTMAN
13. BÖLÜM
Can DONDURAN
“Arabulucu olarak müdahil olmayı kendi çıkarına uygun gören üçüncü
taralar, olgunluğa ilişkin kendi değerlendirmeleriyle işe başlamalıdırlar;
eğer değerlendirmenin sonucu olumluysa, bu gerçeği çatışan taralara
ifade etmeli ve bunu algılamalarına yardımcı olmalıdırlar.”
DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI, KARİYERİ VE BAŞLICA
ÇALIŞMALARI
1932 yılında ABD’nin Pennsylvania eyaletinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen I. William Zartman, yüksek lisans eğitimini 1952 yılında Johns Hopkins
Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra doktorasını 1956 tarihinde Yale Üniversitesi’nden almıştır. Ardından Güney Carolina Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Fakültesi’nde 1960-65 yılları arasında eğitim veren Zartman, bunu takiben New York
Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü olarak görev almıştır (1965-80). 19921993 yıllarında Birleşik Devletler Barış Enstitüsü’nde görevler üstlenen
araştırmacı, 1994 yılında Birleşik Devletler Donanma Akademisi’nde ve
1994-1997 arasında Paris Siyaset Bilimi Enstitüsü’nde çalışmaya devam
etmiştir. Bütün bunların yanı sıra, Mısır’dan İsrail’e, Fas’tan Kamerun’a,
Çin’den Zaire’ye kadar birçok farklı ülkede farklı üniversitelerde dersler
veren Zartman, günümüzde, Uluslararası Örgütler ve Çatışma Çözümü
alanında Jacob Blaustein emeritus profesörü unvanına sahiptir. Halen aktif
akademik görevde bulunduğu Johns Hopkins Üniversitesi Paul H. Nitze
Uluslararası Çalışmalar Okulu çatısı altında Çatışma Yönetimi ve Arika
Çalışmaları Programı’nın müdürü olarak da görev yapmıştır. Bunlara ek
olarak, Zartman, Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Clingendael)
bünyesindeki Uluslararası Müzakere Süreçleri Yürütme Komitesi üyeli-
Görsel 13.1: Ira
William Zartman
343
KUZEY AFRİKA’DA GÜNCEL sORUNLAR
Libya, Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir’i kapsayan Kuzey
(Mağribi) Afrika, günümüzde farklı nitelikler ve yoğunluktaki birçok sorunla boğuşurken, sadece bölgesel
değil küresel düzeyde de istikrar ve güvenliğe tehdit
oluşturmaktadır. Arap Baharı dalgasının ortaya çıktığı
bölge olan Kuzey Afrika’daki ülkeler - Fas ve Cezayir
bu dalgadan nispeten az etkilenmiş olsa da - bu ayaklanmaların etkisiyle sarsılmış, İslamcı muhafazakâr
yönetimlerin başa gelmesiyle etkisini yitiren halk hareketleri, bölgenin geleceğine dair birçok soru işaretini de beraberinde getirmiştir (Ennaji, 2014: 1). Libya’da
Muammer Kaddai’nin diktatörlüğüne son veren İtalya
ve Fransa önderliğindeki NATO müdahalesi sonrasında oluşan kaos ve belirsizlik durumu günümüzde bile
halen sürerken, Mısır’da meydan olayları sonrasından
iktidara gelen Müslüman Kardeşler - İhvan Hareketi
hükümetini deviren askeri darbenin ardından bu ülkenin geleceği de bilinmeze doğru yol almaya başlamış
durumdadır.
Ancak bölgede çözüm bekleyen sorunlar, yalnızca
Arap Baharı sonrasında ortaya çıkanlar değildir. Bu
sorunların başında, kuşkusuz, kökeni sömürge sonrası
yönetimlerin kurulduğu döneme kadar uzanan, günümüzde BM’nin kendini idare edemeyen (yönetemeyen)
topraklar (non-self-governing territories) listesinde yer
alan Afrika’daki tek yer olan Batı Sahra’da egemenliğe
ilişkin olarak, Fas ve POLISARIO arasında süren anlaşmazlık, gelmektedir (Damis, 2015). 1975’te, sömürgeci
güç konumundaki İspanya’nın çekilmesi ile doğan sorun, 1976 yılında POLISARIO Cephesi tarafından Sah-
ra Demokratik Arap Cumhuriyeti (SDAC) kurulmasıyla
bir egemenlik problemi halini almıştır. Moritanya’nın
1979’da haklarından vazgeçmesiyle birlikte, Fas’ın egemenlik iddialarına karşılık POLISARIO’nun self-determinasyon vurgusu, 1991’e kadar sürecek çatışmalara
yol açmıştır. 1990’lı yılardan itibaren BM nezdindeki çözüm arayışları hız kazanırken, taraların uzlaşmaz pozisyonları ve katı tutumları, ön müzakerelerin (pre-negotiations) başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmıştır
(Zoubir, 1996). Devam eden BM girişimleri sonucunda,
2007 yılında Manhasset’te (New York) ön koşulsuz olarak başlayan doğrudan müzakereler, ilk etapta umut
verici bir adım gibi görülse de sorunun çözümü adına katkı sunmaktan uzak kalmıştır. İnsani, ekonomik
ve politik açıdan oldukça büyük bir maliyet yaratan
Batı Sahra anlaşmazlığının (International Crisis Group,
2007) çözümü konusunda müzakerelerdeki güç asimetrisi, önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır
(Aallaoui, 2017). POLISARIO’nun, Fas’a kıyasla, yeterli uluslararası desteği alamamasıyla somutlaşan bu
dengesizliğin en net göstergelerinden birisi, şüphesiz,
yakın zamanda ortaya çıkan, Fas’ın bu konuda lobi
faaliyetleri için 2007 yılından bu yana 20 milyon dolar
harcamış olduğu bilgisidir (Barclay & Chick, 2014). Çözüme kavuşturulmayı bekleyen bu sorun, halen, taraflar dışında diğer bölge ülkelerini de etkileyen bölgesel
bir istikrarsızlık kaynağı olarak sürmektedir.
Bunun yanında, başta Cezayir olmak üzere bölgedeki ülkeleri yakından ilgilendiren bir diğer sorun da
azınlıklarla ilişkilidir (Eyadat, 2014; Mundy, 2014). Berberi
azınlıkla birlikte bağımsızlık sonrası Cezayir’deki çeşitli
etnik ve toplumsal grupların konumları önemli bir sorun
teşkil eder hale gelirken, söz konusu kitlelerin hak ve
kimlik mücadeleleri, tam anlamıyla beklenen noktada
bir başarıya ulaşmış değildir (Lloyd, 2003). Ancak, Arap
Baharı sonrası, bölgede ortaya çıkan bu yöndeki toplumsal taleplere yönelik olumlu bakışın da etkisiyle hem
Cezayir özelinde hem de genel olarak bölgesel ölçekte,
bu sorunla karşı karşıya bulunan Fas gibi diğer ülkelerde görece bir istikrarın ve toplumsal mutabakatın yakalandığı gözlemlenmektedir (Kymlicka & Pföstl, 2014).
Bütün bu gelişmelere rağmen, Batı Sahra, azınlık
hakları, demokratik kurumların oluşturulması ve çok
kültürlü yaşamın adil prensipler üzerine inşa edilmesi
gerekliliği gibi sorunlar ne bölgenin ne de uluslararası toplumun gündeminden tam olarak çıkmış değildir.
Bunlara, kalkınma ve refah problemleri de eklendiğinde, Kuzey Afrika’nın daha uzun yıllar, söz konusu problemlerle boğuşması kaçınılmaz olarak değerlendirilmektedir (Barakat, 2015).
IRA WILLIAM ZARTMAN | Can Donduran
347
BİRİNCİ (REsmİ) VE 1.5. KULVAR (ONE-AND-A-HALF TRACK) DİPLOmAsİ
Birinci kulvar ya da resmi diplomasi kavramı, resmi
organlar aracılığıyla devletler arasında yürütülen diplomatik faaliyetleri işaret etmektedir. Devlet ya da devlet
benzeri oluşumların resmi temsilcileri arasında gerçekleştirilen görüş ve bilgi alışverişine vurgu yapan, kökeni
Antik Yunan’a kadar uzanan bu kavram, günümüzde
Vatikan ve BM gibi aktörlerin yanı sıra Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Arap Ligi gibi bölgesel ve ekonomik oluşumların içerisinde yer aldığı geniş bir perspektifte ele alınmaktadır (De Magalhaes, 1988; Mapendere, 2005; Nan,
2003). Diğer kulvarlardan farklı olarak sadece devletlerarası seviyedeki faaliyetleri kapsayan bu kulvar, diplomatın (veya yetkili temsilcinin) sahip olduğu olanaklar açısından bakıldığında diğerlerine göre daha güçlü
görünürken; her zaman hesaba katılması gereken kısa
vadeli siyasal çıkar kaygıları, resmi diplomasinin zayıf
noktasını oluşturmaktadır. Ayrıca diplomatik misyonların çatışmanın en şiddetli olduğu
dönemlerde genellikle kapatılması ve
karşı tarala diplomatik ilişkilerin kesilmesi de yine bu anlamda önemli bir
zayılık olarak karşımıza çıkmaktadır.
(Mapendere, 2005: 67-68).
yaratmaktır (Mapendere, 2005; Nan, 2005). Bir başka
ifadeyle, resmi temsilciler arasındaki resmi olmayan
görüşmeler olarak ifade edilebilecek bir alanı kapsayan
bu kulvar, birinci ve ikinci kulvarın arasındaki boşluğu
doldurmayı, her iki kulvarın sahip olduğu zayılıkları bertaraf ederek, ele alınan sorunun çözümünü kolaylaştırmayı hedelemektedir. Kapsamı içerisinde yer alan güvenilir, siyasi bağlılıktan uzak üçüncü taralar sayesinde
bu kulvar, çatışma taraları arasındaki güven sorununu
aşarken politik risklerin görece azalması olanağını sunar. Bu kulvardaki faaliyetlerin sağlıklı yürütülebilmesi
adına, görev alan kişilerin, ulusal ve uluslararası alanda
güven uyandıran, saygın, kayda değer akademik ve/
veya siyasi bilinirliği olan ve sürecin devamı için gerekli kaynaklara sahip bireyler olması oldukça önemlidir
(Mapendere, 2005; 70-71).
Bu çerçevede son dönemde ortaya
çıkan bir diğer kavram da 1,5. kulvar
diplomasidir. Çatışma taralarının resmi temsilcilerinin gayri resmi üçüncü
taralarca bir araya getirildiği diplomatik girişimleri tanımlamak için kullanılan bu kavram, kamuoyuna açık
ya da gizli biçimde gerçekleştirilen
müzakereleri kapsamaktadır. Temel
amaç, taraların karar alıcı kesiminin
çatışmaya karşı takındığı tutum ya
da aldığı pozisyonda etkili bir değişim
yamayan müzakerelerin altını çizen yazar, uygun şartların oluşması yerine, bunun
taralar tarafından kavranabilmesine yoğunlaşarak, olgunluk kavramını, bu süreci de
kapsayan biçimde genişletmiştir. Landon Hancock, olgunluk teorisinin yaklaşımına
oldukça farklı bir bakış getirerek, esas sorulması gereken “ne zaman müdahale edilmesi gerektiği değil; farklı zamanlarda nasıl müdahale edilmesi gerektiği” (Hancock, 2001:
195) sorusundan hareketle analizini yoğunlaştırmıştır; bu çerçevede, olgunluğu iki
aşamalı olarak ele almak suretiyle ilk etapta, kavramın nesnel ve öznel öğelerine daha
sistematik bir biçimde yaklaşır. Bunun ardından, Hancock, I. ve II. kulvar diplomasi
kapsamında sürece dâhil olan aktörler arasındaki uyum ve iş birliğinin güçlü bir biçimde sağlanmasının, olgunluğun bir şartan hedefe dönüşmesi için kritik önemde
360
BARIŞ ÇALIŞMALARI
VI. KISIM
BARIŞ VE ÇATIŞMA
ÇALIŞMALARI
Günümüzde Barış çalışmaları dendiğinde Galtung merkezli etüt alanının dışında direkt olarak tartışılan ve akademik programlar olarak kurumsallaşmış Barış ve çatışma çalışmaları (Peace and conlict studies) alanı kitabımızın en önemli kısımlarından
birisini oluşturmaktadır. Özellikle 1970’lerden itibaren çağdaş dünyanın çoğulcu
tartışma trendleri ve yöntem olanakları içerisinde farklı disiplinlerden ve düşünce
odaklarından beslenen bu alanın çıkış noktası, savaş/çatışma ve barış temalarının
birlikteliği sorunsalına dayanır. Birbirlerinin tez ve anti-tezi olarak ele aldığımızda
çatışmaları çözümlemek ve çözmek iddiası ve temennisiyle barışın araştırılması, yapılandırılması ve kurumsallaştırılması burada söz konusudur. Bunlar için yan argümanlara da araç olarak ihtiyaç duyulmaktadır: İnançlar, öz benlik ve direniş, kendini
adama, demokrasi, uluslararası örgütler, adalet, etik, birey hak ve özgürlükleri ve özgürleşme, vs. Bu alandaki tartışmalarda artık toplum ve birey aktörlerinin de devletler gibi değerlendirilmesi ön plana çıkmaktadır. Barış burada artık onların gözünden
tanımlanan ve öncelikleşen bir utku, bir amaçtır. Bu çerçevede ilk olarak İskandinav
ekolü ve onun en önemli temsilcilerinden P. Wallensteen’i ele almak istedik; (Galtung başta olmak üzere) İskandinav coğrafyası düşünürleri, araştırmacıları ve diplomatları, uluslararası barış tartışmalarında çok özgün bir konuma sahiptirler.
Johan Galtung ile beraber barış kavramının siyasal aktivizm içerisinde yeşermesine ve gelişmesine öncülük etmiş en önemli isimlerden Gene Sharp ile barışın inanç
ve uzlaşı kültürü çerçevesinde çözümlenmesini sağlayan John Paul Lederach, bu
konuların en başat düşünürleri olarak günümüz literatüründe artık klasikleşmişlerdir. Birey merkezli inançlar ve barışın sorgulanması, özgün çalışmalarıyla İnnsbruck
ekolü ve onun öcüsü Wolfgang Dietrcih ile karşımıza çıkmaktadır. Demokratik barış
dendiğinde akla gelen en önemli düşünür ve araştırmacılardan Michael Doyle, barışı
uluslararası örgütlerin ve müdahalelerin kapsamında tartışmaya çalışırken, kozmopolitanizm ve demokratikleşme tartışmaları adına David Held, toplumsal cinsiyet
bakışıyla Carole Cohn, liberal yaklaşımların en önemli eleştirmeni ve aktivist söylemcisi konumundaki Richard Falk toplum katında barışın yapılandırılması literatürüne katkıda bulunmaktalar. Barışın etik ve adalet çerçevesinde değerlendirilmesi
Terry Nardin ile karşımıza çıkarken, son dönem liberal ve post-liberal barış tartışmalarında en popüler düşünür ve araştırmacı Oliver Richmond bu kısmın en çağdaş
sorgulamalarını bizlere aktarmaktadırlar.
Gandhi’den Martin Luther King Jr ve Nelson Mandela’ya, barış sembollerinden barış eğitimine, uluslararası barış operasyonlarından demokratik barış tartışmalarına
değin birçok yan temayı da bu kısmımızın derinliklerinde ele almak ve bu bağlamda
akademik bir tartışma zemini yaratmak istedik.
PETER WALLENSTEEN
14. BÖLÜM
Mehmet Furkan YILMAZ
Cem KARADELİ
Erhan BÜYÜKAKINCI
“Kaliteli Barış kavramını sunarken, bir daha savaşların ortaya
çıkmayacağı bir dünyada uyuşmazlıkların doğrudan çözümlenebileceği
şartları bulmak amacımızdır. Artık bu zaman eski Hobbesçu kavramların
yerine “savaş”ın yerini “barış”ın aldığı bir modern versiyona geçme
zamanı. Burada mottomuz şudur: Omnium Inter Omnes – Hepimize hep
beraber barış!”
Görsel 14.1: Peter
Wallensteen
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE ÇALIŞMA ALANLARI
29 Haziran 1945’te İsveç’te doğmuş Peter Wallensteen, İskandinav ekolü barış ve çatışma araştırmaları alanının önde gelen bilim
insanlarındandır. Doktora derecesini 1973 yılında Uppsala Üniversitesi’nden “Yapı ve Savaş: 1920-1968 arası Uluslararası İlişkiler
Üzerine” başlıklı teziyle almıştır. 1972-1999 yılları arasında Uppsala Üniversitesi Barış ve Çatışma Araştırmaları Bölümü’nün başkanlığını yapmış ve ilk aşamalarda uluslararası yaptırımlar üzerindeki
çalışmalarıyla bilim dünyasında tanınmıştır. Bu bağlamda Uppsala
Üniversitesi’nde Uluslararası Yaptırımlar Çalışmaları Özel Programı
- Special Program for the Study of International Sanctions SPITS’nin direktörlüğü yanı sıra, 1979 yılından itibaren Uppsala Çatışma Veri Programı’nın (Uppsala Conlict Data Program, UCDP) yöneticisi olarak da
barış ve çatışma çalışmaları alanına çok önemli katkılarda bulunmaktadır. UCDP Programı, kuruluşundan bu yana dünya üzerindeki silahlı çatışmalar hakkında verilerin biriktirilmesi ve bunları incelemesiyle barış
ve çatışma çalışmaları alanında çok iyi bilinen bir programdır. UCDP
379
MICHAEL W. DOYLE
15. BÖLÜM
Öner AKGÜL & Aslıhan TURAN ZARA
“Etkin bir barış inşa süreci, iyi bir strateji ile kaynakların yeterli
kullanılabilirliğine bağlıdır.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK GEÇMİŞİ
1948 yılında ABD’de (Hawaii) Honolulu kentinde doğan Michael W. Doyle, Amerikan uluslararası ilişkiler disiplininde liberalizm ve Demokratik barış teorisinin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Siyaset bilimi üzerine yaptığı uzun bir akademik kariyerini hukuk gibi bir teknik alanla da takviye etmiştir; bu açılım ona kuramsal bakış
açılarında ve profesyonel kariyerinde normatif bir zemin kazandırmıştır. ABD’deki
pek çok uluslararası ilişkiler kuramcısından farklı olarak Doyle, hem bilimsel alanda araştırmalar üretmiş hem de pratikte (Amerikan silahlı kuvvetleri,
Birleşmiş Milletler’in çeşitli organları olmak üzere) birçok akademik
ve diplomatik kurumda teknokrat görevlerde bulunmuştur. Barış çalışmalarının başta liberalizm ve demokrasi kuramları gibi alt dallarında da
akademik literatüre temel katkıları olmuştur.
İlk ve orta öğrenim dönemlerinde İsviçre ve Fransa’da bulunan Doyle, lise diplomasını Florida’nın Tampa kentindeki Cizvit Koleji’nden
almış, liseden sonra iki yıl Amerikan Hava Harp Akademisi’nde çalışmış, hata Fort Benning’de paraşütçü brövesini almıştır. Massachusets
Hava Ulusal Muhafız Teşkilatı’nda askeri görevlerini tamamladıktan
sonra, 1970 yılında Harvard Üniversitesi’nden lisans derecesi alan Doyle, aynı kurumda 1972’de yüksek lisans ve 1977’de doktora derecelerini
tamamlamıştır. Daha henüz lisans öğrencisi iken yüksek prestijli Detur
Ödülü’nü almış ve John Harvard Scholar unvanını kazanmıştır. Mezun
olduğunda ise Atherton Ödülü ile onurlandırılacaktır.
Görsel 15.1: Michael
W. Doyle
419
GENE SHARP
16. BÖLÜM
Muzafer Ercan YILMAZ
“Bilinenin aksine, totaliter diktatörlükler bile hükmettikleri
nüfuslara ve toplumlara bel bağlar.”
DÜŞÜNÜRÜN YAŞAM ÖYKÜSÜ VE KARİYERİ
Gene Sharp’ın yaşam öyküsü, şiddetsizliğin (nonviolence) teorisini ve pratiğini harmanlayan bir karakteristiğe sahiptir. Sharp, 1928 yılında ABD’nin Ohio eyaletinin
Kuzey Baltimore kasabasında dünyaya gelmiştir. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden
1949 yılında Sosyal Bilimler lisansına sahip olarak mezun olmuş ve aynı üniversiteden sosyoloji alanında da 1951 yılında yüksek lisans derecesi almıştır. Genç Sharp,
o yıllarda cereyan eden Kore Savaşı’na karşı gösteriler ve etkinliklere katılmış ve bu gerekçeyle 1953-1954 yılları arasında dokuz ay cezaevinde
yatmıştır. Akabinde Sharp, acı ama kendisini ideali için mutlu eden bu
tecrübesini dönemin ünlü bilim insanlarından Albert Einstein ile paylaşmış, hata bu paylaşım sonucunda Einstein’ın kendisine yazdığı bir yazı
Sharp’ın 1960 basımlı Gandhi: Wields the Weapon of Moral Power
başlıklı ilk kitabının önsözü olarak karşımıza çıkmaktadır.
1950’li yılların ilk yarısında Sharp, geçimini sağlamak amacıyla bir
fabrikada işçi olarak çalışmış ve o yıllarda arta kalan zamanında dönemin ünlü Amerikan pasifistlerinden A.J. Muste’nin sekreterliğini de yapmıştır. Muste ile olan bu yakın ilişkisi, onun düşünceleri üzerinde derin
izler bırakmıştır. Sharp’ın gelecek yıllarda sivil itaatsizlik başlığı altında
toplayacağı eylem türlerinin pek çoğu bu ilişkinin eserleri olarak ortaya
çıkacaktır.
1950’lerin ikinci yarısında Sharp, ABD’den ayrılarak Avrupa’ya gitmiş ve burada bir kariyer edinmeye çalışmıştır. 1955-1958 arasında
Londra merkezli pasifist bir hatalık dergi olan Peace News isimli dergi-
Görsel 16.1: Gene
Sharp
477
ALBERT EINsTEIN (1879-1955) VE BARIŞ AKTİVİZmİ
1879 yılında Alman İmparatorluğu sınırları içerisinde
Ulm kentinde dünyaya gelen Albert Einstein yüksek
eğitimini İsviçre’de Zürih’te tamamlamış, burada akademisyenliğe adım atmış, 1914 yılında Max Planck’ın
çağrısıyla ülkesine dönerek Berlin Humboldt Üniversitesi’nde fotoelektrik etkiler üzerine çalışmaya başlamış
ve 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür.
Henüz gençliğinde Almanların militarist görüşlerine
tepki vermiş ve bu nedenle yükseköğrenimi döneminde İsviçre vatandaşlığına geçmiştir. 1933 yılında
Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle ülkesini terk
etmiş, ABD’ye (Princeton) yerleşmiş ve daha sonra bu
ülke vatandaşlığına geçmiştir. Görelilik kuramıyla atom
iziği ve nükleer teknoloji alanında dünyanın en önemli
bilim adamları arasında kabul edilen Einstein, II. Dünya Savaşı döneminde siyaseten aktif bir kişilik haline
gelmiştir. Bir grup bilim adamıyla beraber Başkan F.D.
Roosevelt’e yazdığı ve Nazilerin atom bombası araştırmaları konusunda uyarılar içeren mektupla ABD’de
nükleer çalışmaların başlamasına ön ayak olsa da,
sonrasında savaş karşıtı bir bilim insanı olarak görüşlerini söylemekten sakınmayacak ve uluslararası
kamuoyunca özel bir şahsiyet olarak kabul edilecektir.
Nitekim bu mektupla ilgili pişmanlığı daha sonra anılarında dile getirmiştir.
Ünlü Britanyalı düşünür-matematikçi-tarihçi Bertrand Russell ile beraber nükleer silahlara karşı manifestoya imza atanların başında yer almıştır. 9 Temmuz
1955 tarihinde Bertrand Russell’ın Londra’da kamuoyuna okuduğu bildiri metnine Einstein yanı sıra Niels
Bohr, Frédéric Juliot-Curie dâhil olmak üzere 20 kadar
bilim adamı imza atmıştı. Burada bildiriden bir kısım
aktaralım: “İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu trajik durumda, bilim insanlarının kitle imha silahlarının geliştirilmesi sonucunda ortaya çıkan tehlikeleri değerlendirmek üzere bir konferansta bir araya gelmesi ve ekteki
taslağın ruhuna uygun bir kararı tartışması gerektiğini
düşündük. Biz burada bugün; o veya bu ulusun, kıtanın veya inancın üyeleri olarak değil, birer insan olarak,
varlığının devamı şüpheye düşen İnsan türünün üyeleri
olarak konuşuyoruz. Dünya çatışmalarla dolu ve tüm
küçük çatışmaların üzerinde Komünizm ile Komünizm
karşıtları arasındaki o büyük mücadele var. Siyasi bir
bilinci olan hemen herkes bu konuların biri veya daha
fazlası hakkında kuvvetli ikirlere sahiptir; ancak sizden, yapabilirseniz şayet, söz konusu düşünceleri bir
kenara koyup kendinizi dikkate değer bir geçmişi bulunan ve yok oluşunu hiçbirimizin arzu etmeyeceği biyolojik türün üyeleri olarak düşünmenizi istiyoruz.”
Dünya toplumu ve hükümeti düşüncelerine gönülden inanan Einstein, Soğuk Savaş’ın başlamasını eleştiren kişilerden birisiydi. ABD’deki komünist avcılığına
da eleştirel yaklaşan Einstein’ın sosyalizme sempatiyle
bakan görüşleri söz konusudur. “Barış, kuvvet zoruyla
sağlanamaz, ancak ve ancak karşılıklı anlayış ile başarılabilir” sözüyle Einstein bugün barış aktivizminin en
önemli simge kişilikleri arasında yer alır.
nin yardımcı editörü olarak görev almış ve böylece yazım hayatına da ilk adımlarını
atmıştır. Bunu izleyen iki yıl ise Sharp, Oslo’da Norveçli ünlü pasifist Arne Naess ile
çalışmış ve bu dönemde bir diğer tanınmış pasifist olan Johan Galtung ile birlikte
Mohandas Gandhi’nin yazılarını derlemiştir.
Teorik ve pratik birikimini eğitim yaşamında da üst düzeye taşımaya karar veren
Sharp, Oxford Üniversitesi’nde doktora programına başlamış ve 1968 yılında bu üniversiteden Siyaset kuramı alanında doktor unvanı elde etmiştir. Ardından ülkesine
478
BARIŞ ÇALIŞMALARI
ALBERT EINsTEIN KURUmU (ALBERT EINsTEIN INsTITUTION)
1983 yılında ünlü izikçi Albert Einstein adına Boston
– Massachusetts’de kurulan bu kurum, çatışmalar karşısında pasif direniş yöntemlerini ele almak amacıyla
çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşudur. Kurucusu olan Gene Sharp’ın şiddetsizlik ve pasif direniş
üzerine yazdıklarından hareketle, kamuoyunu bu konularda bilgilendirmek ve akademik bilgileri paylaşmak,
araştırma projeleri üretmek, çalıştaylar ve konferanslar
düzenlemek gibi etkinlikleri misyon olarak benimsemiştir. Pasiist bir kişilik olan Albert Einstein adını alan
bu kurum, şiddetsizlik (sivil itaatsizlik ve pasif direniş)
eylemleriyle özgürlüğün, demokrasinin korunması ve
siyasi şiddetin azaltılması hedeini taşımaktadır. Venezuela gibi ülkelerde karşıt değerlendirmelerle eleştirilen ve CIA yanlısı, müdahaleci gibi gösterilen kurum
2000’lerde ABD’de patlak veren siyasal bir tartışmanın
merkezine oturmuş ve aralarında Noam Chomsky’nin
de bulunduğu bir dizi aydın imza attıkları bir bildiriyle
pasif direniş ve şiddetsizliği destek platformunun yaygınlaşmasına öncülük ettiği için bu kurumun yanında
yer almışlardır.
dönmüş ve 1972 yılından bu yana Massachusets Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler
profesörü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Harvard Üniversitesi’nde de
Uluslararası ilişkiler alanında araştırmalar yapan Sharp, 1983 yılında Albert Einstein
Kurumu’nu (Albert Einstein Institution) kurarak şiddetsizlik düşüncesini ve pratiğini dünya çapında yaygınlaştırmayı kendisine hedef edinmiştir. Söz konusu kurum,
aralarında Ford Vakfı (Ford Foundation), Demokrasi İçin Ulusal Bağış (National Endowment for Democracy), AND Corporation gibi mali kapasitesi yüksek pek çok
özel kurum ve kişiden destek almakta olup, Amerikan yönetimimin de yakın ilgisi
altında faaliyetlerini yürütmektedir. Ancak bu durum, Einstein Kurumu’nun gerçekte Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’in güdümünde faaliyet gösterdiğine
dair kimi spekülatif iddiaların ortaya atılmasına da sebep olmuştur. Bununla birlikte,
şu ana kadar bu iddiaların doğruluğunu ortaya koyan somut bulgulara ulaşılabilmiş
değildir, ancak buna dair akademik tartışmalar süregitmektedir.
Sharp’ın eserleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kendi yaşam öyküsünün
bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha bir fabrika işçisi olarak çalışırken
Sharp, organize olamamış emeğin kolayca sömürülebileceğini fark etmiş, ancak organizasyonun şiddete dayalı eylemelerle bezenmesinin hem sonuca ulaşma bağlamında anlamsız hem de meşruiyet açısından sorunlu olduğunu kavramıştır. Yapılması gereken tek şey, işbirliğini çekmek ve bu yolla karşı tarafın güç potansiyelini
ortadan kaldırmaktır.
GENE SHARP | Muzafer Ercan Yılmaz
479
JOHN PAUL LEDERACH
17. BÖLÜM
Tolga BİLENER & Erhan BÜYÜKAKINCI
“Her sabah gazeteyi “kim bilir dün neler oldu” diye korkarak elime
alıyorum. Dünya bu haldeyken, uzlaşma üzerine kalem oynatmak için ya
kör olmak ya da çelik gibi sinirlere sahip olmak lazım… Belki de inanç ve
umuda.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ
1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana eyaletinde dünyaya gelen John
Paul Lederach, çatışma dönüşümü (conlict transformation) yaklaşımı ile Protestanlık
felsefesinden beslenerek barışın inançlar temelinde inşa edilmesi (faith-based peacebuilding) girişimleriyle barış ve çatışma çalışmaları alanının önemli
kuramcılarından ve uygulayıcılarındandır. Halen ABD – Indiana eyaletinde bulunan ve Katolik Kilisesi’ne bağlı Notre Dame Üniversitesi Joan
B. Kroc Uluslararası Barış Etütleri Enstitüsü’nde uluslararası barış inşası
alanında çalışmakta ve aynı zamanda Virginia eyaletindeki Doğu Mennonit Üniversitesi’nde dersler vermektedir. Bu üniversite bünyesindeki Çatışma Dönüşümü Programı (Program of Conlict Transformation) ile Barış
İnşası Enstitüsü’nü da kurmuştur.
1980 yılında Tarih ve Barış Etütleri diploması alarak Bethel College’dan mezun olan Lederach, hemen ardından Mennonit Kilisesi’nin
misyoneri olarak İspanya’nın Barselona kentinde beş yıl geçirmiştir. Ardından Colorado Üniversitesi’nde toplumsal çatışmalar üzerine doktora
eğitimine başlamış ve sosyoloji doktoru unvanını 1988’de elde etmiştir.
1975-1996 arasındaki dönemde akademik faaliyetlerine ek olarak Mennonit Merkez Komitesi bünyesindeki Mennonit Uzlaştırma Ofisi’nin yöneticiliği görevini üstlenmiş ve ayrıca aynı komiteye bağlı Uluslararası
Uzlaştırma Ofisi’nin de kuruluşuna ön ayak olmuştur.
Görsel 16.1: John
Paul Lederach
507
mENNONİT KİLİsEsİ
Protestanlığın Anabaptist koluna yakın ve Barış Kiliseleri olarak bilinen bir gruba dahil olan Mennonitler, adlarını
1496-1561 yılları arasında yaşamış, barışçı Anabaptistlerin ilk önderi Felemenk rahip Menno Simonszoon’dan
alır. Dünyadaki sayıları yaklaşık 2 milyondur; çoğunluğu
Afrika ve Latin Amerika’da yaşarken, bunların 400 bin
kadarı da ABD’de hayatlarını sürdürmektedir.
1520’lerden itibaren Kuzey Avrupa’daki Anabaptistleri toplayarak kendi adıyla anılan bir cemaat kuran
Rahip Menno, şiddete koşulsuz karşı olduğu için, baskı
altında kaldıkları her
durumda kilise üyelerini direnmeye değil
göç etmeye teşvik
ediyordu. 1574’te Felemenk’te
özgürlüklerini elde eden
Mennonitler, birçok
mesleğe
girmeleri
yasalarla
önlendiği
için ticarete yöneldiler ve kısa zamanda
zengin, kentsoylu bir
sınıfa dönüştüler. Yaşanan bir takım ilahiyat tartışmaları, Mennonitler içinden bazı
grupların zamanlar ayrılıp kendi bağımsız cemaatlerini
kurmalarına yol açtı. Bunların en tanınmışı, modern hayatın teknolojik olanaklarını reddeden Amişlerdir.
Mennonitler 18. yüzyılda Aydınlanma’nın ilkelerine
sahip çıktılar; sanatçı ve yazar bir cemaat olarak ünlendiler. Aynı dönemde İsviçre’de uğradıkları katliamlar,
onları Avrupa’dan ABD’ye göç etmeye itti. Mennonitler, 19. yüzyıl Kuzey Amerikası’nda yarı kapalı cemaatler halinde kırsal bölgelerde, basit tarım ekonomisi ile
yaşamlarını sürdürdüler. Amerikan İç Savaşı sırasında
bizzat savaşmak yerine kendi yerlerine savaşan paralı
askerler tuttular.
Uzun tarihleri boyunca kendilerini koruma kaygısıyla içe kapanık bir yaşam süren Mennonitler, II. Dünya
Savaşı yıllarında da vicdani retçi olarak silah altına
alınmayı reddettiler, ancak savaş yıllarında itfaiye eri
ve hastabakıcılık gibi hizmetlerde bulunarak savaş
faaliyetlerine lojistik destek verdiler. Savaş yıllarında
edindikleri bu deneyim, Mennonitlerin kapalı cemaat
yapısından çıkarak ulusal ve uluslararası gündemlerle
daha fazla ilgilenmelerini sağladı; onların uluslararası
plandaki barış inşa faaliyetlerine katkıda bulunmaları
da, bunun bir sonucu olarak, nispeten yakın zamanlarda başlamıştır.
Mennonitler, şiddeti tek başına reddetmenin
şiddet
gerçeğini
ortadan
kaldırmadığını, esas
olanın şiddeti doğuran temel nedenler
üzerine düşünmek
olduğunu
zamanla kabul etmişlerdir. Arabuluculuk ve
uzlaştırıcılığın kendi
inanç
sistemleriyle uyuştuğunu düşünen Mennonitler
arasından çıkmış olan bilim insanları ve araştırmacılar,
bu yüzden barış çalışmalarına yönelmişler, 1979 yılında
da Mennonit Merkez Komitesi, Mennonit Uzlaştırma
Oisi’ni (MCS) oluşturarak ABD içinde çatışma çözümü hizmeti vermeye başlamıştır. 1989 yılında da John
Paul Lederach’ın önerisi üzerine ve onun başkanlığında
Uluslararası Uzlaştırma Oisi (ICS) kurulmuştur. Lederach’ın önderliğinde Mennonitler, çatışma çözümünden ziyade çatışmayı dönüştürme kavramını ön plana
çıkartmışlardır.
da Otawa’daki Saint-Paul Üniversitesi kendisine Uluslararası Etütler alanında fahri
doktor unvanını takdim etmiştir.
Eğitimi sırasında Barselona’da yaşadığı dönemden hâkim olduğu İspanyolca ve
bu kültürün etkisiyle Lederach, çatışma dönüşümü alanındaki saha çalışmalarını
Latin Amerika’dan başlamış, 1990 yılında Somali’de bulunmuş, ardından Kuzey İrlanda, (İspanya) Bask Bölgesi, Kenya, Etiyopya, Tacikistan, Birmanya başta olmak
üzere pek çok ülkede çalışmalar gerçekleştirmiştir. 2010’lu yıllarda ise çalışma mesaJOHN PAUL LEDERACH | Tolga Bilener & Erhan Büyükakıncı
509
sOmALİ’DE İÇ sAVAŞLAR sÜRECİ
Somali’deki iç savaş sürecini 1991-2006; 2006-2009
ve 2009 sonrası olmak üzere üç aşamada ele alabiliriz. 1991 yılında Siad Barre’nin askeri cunta yönetimine
karşı başlatılan üç muhalif hareketin isyan eylemlerinin
başarıya ulaşmasının ve Barre yönetimini devirmesinin
ardından, ülkenin güney bölümünde patlak veren güç
boşluğu büyük çatışmaların patlak vermesine yol açtı.
1992 yılında BM kararlarıyla bölgeye gönderilen UNOSOM-1 misyonuyla askeri gözlemciler ve barış güçleri insancıl müdahale açısından sivillere destek olmayı
amaçlıyordu. Ancak çatışmaların büyüyerek genişlemesi ve merkezi hükümetin boşluğuyla ülkenin başarısız
devlet yapısına mahkûm olması, ülkede birbirinden bağımsız bölgesel hükümetlerin ve din/mezhep çatışmalarının ortaya çıkmasına neden oldu. Nitekim 1995 yılında BM Barış güçleri ülkeden çekilmek zorunda kaldılar.
1998 yılı sonrasında haileyen çatışmaların ardından
2000 yılında geçiş dönemini yönetmek adına ulusal
hükümet kurulmuş ve 2004’te ise bunu Kenya’nın başkenti Nairobi’de kurulan geçici federal hükümet takip
etmiştir. Bu süreçte barışın ülkeye tamamen gelmesi
mümkün olmasa da, kuzeyde nispeten şiddetini kaybeden silahlı çatışmalar daha çok güneyde yoğunlukla
yaşanmaktaydı. 2004 sonrasındaki karışıklıklar nedeniyle başkent Mogadişu’nun İslamcı güçlerinin (İslami
Mahkemeler Birliği Hareketi) eline
geçmesi üzerine 2006 yılında ABD
destekli Etiyopya askeri güçlerinin
ülkenin güneyini işgal etmesi üzerine savaş ikinci aşamaya girmiş
oldu. İslamcı güçlerin yanlarına Eritre’yi almaya çalışmasıyla 2006 Aralık ayında ülkedeki Etiyopya güçleriyle büyük çatışmalar yaşanmıştır.
2009 Ocak ayında Cibuti’de imzalanan barış anlaşmasıyla beraber
geçici federal hükümet ile İslamcı
ve tüm muhalif gruplar uzlaşıya
varmışlardır. Milli Meclisin oluşturulmasının ardından
Şeyh Ahmet’in devlet başkanlığında yeni yönetimin
devreye girmesiyle İslamcılar silahlarını bırakmışlar,
ülkeden çekilen Etiyopyalı askerlerin yerine Afrika Birliği’nin AMİSOM barış güçleri devreye girmiştir. Ancak
2009 sonrasında barış anlaşmasını tanımayan İslamcı
gruplar kendi aralarında El-Şebab adlı radikal bir muhalif grup oluşturmuşlardır. İşte 2009 yılından itibaren
El-Şebab güçlerinin başkent Mogadişu’daki etkinliklerini artırarak kontrolü ele geçirmeye çalışmalarıyla iç
savaş üçüncü aşamaya geçmiştir. Bu sefer Amerikan
güçlerinin devreye girerek hava saldırılarıyla merkezi
hükümete destek olması 2010 yılından itibaren söz konusu olmuştur. Aynı zamanda Kenyalı askeri birliklerin
Güney Somali’ye girerek tampon bölge oluşturma girişimlerinin (Linda Nchi Operasyonu) ardından bölgede
çokuluslu güçlerin yerleştirilmesine başlandı ve merkezi hükümetin güçlendirilmesi amaçlandı. 2014 yılında merkezi hükümetin başlattığı Hint Okyanusu Operasyonu ile El-Şebab güçleriyle mücadele günümüze
kadar silahlı çatışmalar şeklinde sürmektedir. Amerikan askeri güçleri de lojistik ve teknolojik desteklerle
merkezi hükümetin askeri kapasitelerini güçlendirmeyi
sürdürmektedir. 2007 yılında göreve başlayan ve BMGK’dan destek alan AMISOM misyonu günümüzde 22
binden fazla askeri güçle görevini devam etmektedir.
Lederach’ın 1990 yılında Somali’de yaşadıklarına dair başka bir tanıklığı da bu çerçevede ele alabiliriz. Ülkedeki çatışan taraların liderleriyle ayrı ayrı görüşen araştırmacı, her liderin kendi haklılığından ne kadar emin olduğunu gözlemlemiş, hata bu
liderler kendisini etkilemeye çalışmış ve “Git ve kendi hükümetini [ABD’yi] bize silah
vermesi için ikna et” demişlerdir. Bu sözler karşısında Lederach, ülkede 1,5 milyon kişinin açlık tehlikesi altında olduğunu ve savaşı sona erdirmek dururken neden hâlâ daha
fazla silah istediklerini sormuş, ancak muhatap aldığı silahlı liderler ise bunu hiç umursamaz karşılamıştır. Bu durumu “onların haklılık algısına tosladım” diye açıklamaktadır.
512
BARIŞ ÇALIŞMALARI
WOLFGANG DIETRICH
18. BÖLÜM
Hüseyin ORUÇ & Havva KÖK ARSLAN
“Bugün dünyamız kendilerini örgütlemeye kapasitesi olan somut
toplumlar ve topluluklar için birden çok barışa ihtiyaç duymaktadır.
Barışlar, herkesin birbirini anladığı an itibariyle karşılıklı olarak geçerli
olmaz, ancak herkes kendi barışını kendi içinde yaşar, diğerlerine kendi
akrabalarıymış gibi davranır ve kendilerini anlamasalar bile onlara saygı
duyarlarsa bu barışlar mümkün olabilir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
13 Eylül 1956 Avusturya’nın Tirol bölgesinde dünyaya gelen Wolfgang Dietrich’in,
Barış ve Çatışma Çalışmaları alanında kurucusu olduğu Transrasyonel Barış Kuramı’nın özgün ve çoğulcu temellerini çok disiplinli eğitim ve akademik çalışma geçmişine borçlu olduğunu söyleyebiliriz. İlk doktorasını 1980’de İnnsbruck Üniversitesi’nde tarih ve edebiyat alanlarında tamamladıktan
sonra, 1984 yılında ise aynı üniversitede hukuk doktoru unvanını
elde eti. Akademik kariyerini aynı üniversitede geliştirerek 2001
yılında Barış Çalışmaları Yüksek Lisans Programı’nın kurucu direktörü olarak barış ve çatışma çalışmaları alanında İnnsbruck / Avusturya Okulu olarak tanınmış kuramsal yaklaşımın temellerini atı. 2008
yılından bu yana da yine İnnsbruck Üniversitesi’nde UNESCO Barış Çalışmaları Kürsüsü’nün başkanlığını yürütmektedir. Uluslararası araştırmalara ve öğretim üyesi yetiştirme desteğine de açık olan
bu kürsü ve yüksek lisans programı hakkında detaylı bilgiler için
bkz. (www.uibk.ac.at/peacestudies/)
Dietrich’in Transrasyonel Barış Kuramı, sadece tarih, sosyoloji,
psikoloji, siyaset bilimi, felsefe, teoloji ve uluslararası ilişkiler alanındaki yoğun eleştirel okumalara değil, aynı zamanda onlarca yıl
Görsel 18.1: Wolfgang
Dietrich
533
süren ve çok farklı coğrafyalara yayılmış olan saha çalışmalarına da dayanmaktadır.
Dietrich, 1980’li yılların büyük bölümünü Orta Amerika’da yaptığı saha araştırmalarıyla geçirmiş ve 1989-91 arası ise Uluslararası Af Örgütü’nün Avusturya ofisinin
başkanlığını üstlenmiştir. 1990’lı yıllarda ise Latin Amerika, Karayipler, Hindistan,
Doğu Afrika ve Güneydoğu Asya bölgelerinde kendi özgün çatışma dönüşümü ve
barış araştırmaları yaklaşımını güçlendireceği saha araştırmalarında bulunmuştur. 1995-98 döneminde Avrupa Barış Üniversitesi’nin, 1995-2007 döneminde ise
Avusturya Latin Amerika Enstitüsü’nün direktörlüğünü yapmıştır. Halen İnnsbruck
Üniversitesi Barış ve Çatışma Çalışmaları Bölümü’nün başkanlığını sürdürmektedir.
Aralarında Türkiye’den Hacetepe Üniversitesi’nin de bulunduğu, Brezilya’dan
İsveç’e, Hindistan’dan Polonya’ya yirmiden fazla üniversitede misafir öğretim üyesi
ve araştırmacı görevlerinde bulunmuş olan Dietrich, akademik çalışmaları yanı sıra
uluslararası örgütler ve siyasal düzeylerde de önemli görevler üstlenmiştir. UNESCO, Avrupa Birliği, Erasmus, Avusturya Dışişleri Bakanlığı, danışmanlık, vb. görevler üstlendiği resmi kurumlardan sadece birkaçıdır.
Dietrich’in anılan kuramsal ve saha çalışmalarının ürünleri olan iki yüzü aşkın
akademik eseri İngilizce, Almanca, İspanyolca, Fransızca, Rusça, Portekizce ve
Farsça gibi pek çok farklı dilde yayımlamıştır. Kuşkusuz bu eserlerin en önemlileri
Transrasyonel barış kuramının detaylarıyla açıklandığı bir üçleme olarak yayına hazırlanmış ve henüz Türkçeye tercüme edilmemiş olan Interpretations of Peace in History and Culture, Elicitive Conlict Transformation and the Transrational Shit
in Peace Politics ve Elicitive Conlict Mapping adlı eserleridir.
DIETRICH’İN ÇALIŞMALARINDAKİ METODOLOJİK
GİRDİLER
Dietrich’in barış ve çatışma çalışmaları alanında çığır açan Transrasyonel Barış Kuramı’nın temel dinamiklerini ortaya koymadan önce, bu yaklaşımın inşasında kullanılan yöntemin özgünlükleri üzerine genel bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. Zira Dietrich’in kendi kuramını inşa yöntemi, sadece henüz bir disiplin olma
çabası içinde olan barış ve çatışma çalışmaları açısından değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi ve hata genel olarak sosyal bilimler açısından önemli
etkileri olabilecek bir dizi yeniliği ve özgünlüğü kendi içinde barındırmaktadır. Bu
açıdan Dietrich’i besleyen kaynakları öncelikle disiplinlerarası yaklaşım, kültürlerarası bakış ve ilerlemeci tarih açılarından ele almak doğru olur.
Mitolojiden teolojiye, sosyolojiden siyaset bilime, antropolojiden etnografyaya, tarihten kadın çalışmalarına ve iktisatan psikolojiye uzanan bu disiplinlerarası
yaklaşım, özellikle kuantum fiziğinden esinlendiği temalarla sosyal bilimler ile doğa
bilimleri arasında örülmüş olan duvarları dahi zorlamaktadır. Dietrich’in kullandığı
ve Louis Althusser’den Samir Amin’e, Roland Barthes’tan, Henri Bergson’a, Joseph
Campbell’den Elias Caneti’ye, Gilles Deleuze’den Michel Foucault’ya, Sigmund
Freud’dan Emma Goldman’a, Jürgen Habermas’tan homas Hobbes’a, Immanuel
534
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Kant’tan Friedrich Nietzsche’ye, Jean-Jacques Rousseau’dan Karl Marx’a
ve Immanuel Wallerstein’dan Ken Wilber’a dek uzanan bu bibliyografik
çerçeve, aynı zamanda bu çok-disiplinli yaklaşımın somut bir göstergesi
niteliğindedir. Bu nedenle, Dietrich’in barış ve çatışma çalışmaları alanına
felsefenin soluğunu taşıdığını söyleyebiliriz. Fakat asıl önemlisi ve Dietrich’in disiplinlerarası yaklaşımını diğerlerinden ayırt eden unsur, onun insan ile toplum, altyapı kurumları ile üstyapı kurumları ve nihayet madde
ile düşünce arasındaki ilişkilere klasik indirgemeci/determinist yaklaşımları aşan bir etkileşim mantığı ile yaklaşmasıdır ve Açığa çıkartıcı çatışma dönüşümü (elicitive conlict transformation) modelinde kullandığı örümcek ağı
benzeri bir ilişkisellik (relationality) metodolojisini burada ileri sürer. Çatışmabilim (conlictology) gibi, ben (ego) ve öteki (alter) arasındaki ilişkinin
sadece toplumsal değil aynı zamanda bireysel düzlemlerde de önem taşıdığı bir alanı ele almak adına, determinizme değil etkileşime dayalı bir ilişkisellik metodolojisi ihtiyacı ve uygulanması hayati öneme sahip görünmektedir.
Kültürlerarası bakış ile ele aldığımızda, Dietrich’in insan ve doğa arasındaki ilişkiye salt evrimsel bir perspektiten ziyade tinselliği de kapsayan
bütüncül bir açıdan yaklaştığını görmekteyiz. Nefesi ve dolayısıyla soluma
eylemini, ben ile dış dünya (ötekiler) arasında vuku bulan gündelik bir alışveriş eylemi, hata insan ile çevresindeki doğa düzeni arasındaki bir bütünlüğün her gün ortaya çıkan yeniden üretimi olarak görmesi ve bunlara özel bir anlam
atfetmesi bu bütüncüllüğün en çarpıcı örneklerinden biri olarak görülebilir. Aynı
bütüncüllük arayışı, onun kültürlerarası yaklaşımının da temelini oluşturmaktadır.
Onun Batılı entelektüellerin Avrupa ve Batı kültürü merkezli yaklaşımları eleştirmesi yeni bir durum olarak değerlendirilmemeli. Ancak onun gibi bir batılı entelektüelin bu eleştiriyi yaparken kendi kuramsal çerçeve avadanlığına Doğu kültürlerinin
kadim metinlerinden hareketle onların derin felsefelerini de ekleme çabası ve bu
metinleri Batı’nın düşünsel ürünleriyle etkileşim ve bütünlük içinde metinlerarası
(intertextual interpretation) bir açıdan okumaya çalışması pek sık tanık olunan bir
yöntem değil. Dietrich’e göre, tasavvufi veya Tantrik metinler, sadece Doğu kültürleri
anlatılırken oryantalist bir yaklaşımla okunabilecek ve geçmişte kalmış Doğu’ya dair
göstergeler olarak ele alınmamalı, aynı zamanda insanlığın tümel tarihinin bugüne
de ışık tutan kılavuz belgeleri olarak değerlendirilmelidir.
Öte yandan, Dietrich’in kültürleri belirli bir tarihsel izlek içinde okuduğunu ve
çoklu barış (Many peaces) yorumları arasında saydığı Bütünsel-enerjetik Barış, Ahlaki Barış, Modern Barış, Postmodern Barış ve nihayet Transrasyonel Barış kavramlarını birbirini izleyen belli ölçülerdeki bir tarihsellik içinde ele aldığını söyleyebiliriz.
Ancak bu tarihsel izlek argümanı Dietrich’in kendine özgü zaman kavrayışıyla okunduğu içindir ki ilerlemeci tarih anlayışı düz ve ileriye doğru (kronolojik) bir çizgi
halindeki yaklaşımıyla kesinlikle örtüşmez. Zira Dietrich zamanı, geçmiş, bugün ve
gelecek arasına kesin çizgiler koyan bir olgu olarak görmez. Nasıl ki makro-kozmos
mikro-kozmosun içinde yer alıyor ise, zaman da geçmişi, bugünü ve geleceğiyle be-
Görsel 18.2: Kitap
kapağı
WOLFGANG DIETRICH | Hüseyin Oruç & Havva Kök Arslan
535
DAVID HELD
19. BÖLÜM
Hasan Deniz PEKŞEN
“Bir geçiş döneminde bulunuyoruz. (…) Bu dönemde eski ideolojilerimiz
nerdeyse ilas noktasında. (…) Egemen devlet anlayışının 17.-20. yüzyıllar
arası dönemi şekillendirmesi gibi, kozmopolit demokrasi olgusu (…)
günümüzde oluşan yeni ilişkileri ve yapıları biçimlendirecektir.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ
David Held, uzunca bir birikimin ardından küresel sosyal demokrasi başlıklı teorik yaklaşımı kapsamındaki akademik dünyada üretiği araştırma çalışmaları ve pratik hayata giriştiği radikal demokratik projeler olarak bilinen toplumsal projeleriyle, Soğuk
Savaş sonrası dönemde demokratik araçlarla küresel düzlemde barışı geliştirmeye
çalışan isimlerin önde gelenlerinden birisi olmayı başarmıştır (Prichard, 2010: 86). Adının “radikal demokratik projelerin, etik ve politik kozmopolitanizmin savunuculuğu ile eş anlamlı olarak anılmasını”
(Prichard, 2010: 86) sağlayacak olan bu çalışmalar ve etkinlikler,
kendisini sadece barışın teorisiyle uğraşan bir kuramcı/araştırmacı
değil, aynı zamanda konuyu çeşitli alanlarda pratiğe dökmeye çalışan, çok yönlü bir aktör haline getirmiştir şüphesiz. Yazmış ve derlemiş olduğu onlarca kitap, kitap bölümü ve makaleleriyle siyaset
bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında günümüzde Büyük Britanya’nın en çok atıf alan, dünyada ise bu alandaki ilk on beş çok atılı
akademisyeni arasında bulunan Held (Durham University, 2016),
yöneticisi olduğu enstitüler, yayın kuruluşları ve forumlar aracılığıyla söz konusu teorik perspektife katkıda bulunmaya ve bulunanları
da desteklemeye devam etmektedir.
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi soykırımından kaçarak Londra’ya
yerleşen Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1951 yılında Britanya’da
Görsel 19.1: David
Held
571
CAROL COHN
20. BÖLÜM
Gizem BİLGİN AYTAÇ
“Kadınlar, hem savaşı önleyen hem savaşı başlatanlar, Onlar, savaşın
politik savunucuları ya da protestocuları, Kadınlar, tecavüz edilen,
işkenceye uğrayan, sakatlanan ve öldürülenler, Onlar, dullar, beslediklerini
şiddet sonucu kaybedenler, Ama aynı zamanda bu şiddeti üreten
orduların ve silahlı grubun parçaları...”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
Carol Cohn, Toplumsal Cinsiyet, Güvenlik ve İnsan Hakları Konsorsiyumu’nun kurucu yöneticisi ve halen Boston’daki Massachusets Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. Özellikle silahlı çatışmaların cinsiyetler üzerindeki etkileri, toplumsal cinsiyet
rollerinin savaş ve barış kuramlarındaki dönüşümü, ABD dış politika yapıcılarının cinsiyet söylemleri üzerine çalışmaları yoğunlaşmaktadır. 1987 yılında yayımladığı “Sex and Death in the Rational
World of Defense Intellectuals” başlıklı önemli makale çalışmasına
imza atarak, savunma alanındaki profesyonellerin (askerler, yüksek
karar mercileri, militer karar mekanizmaları) söylemlerine odaklanmaktadır. 2000 yılından itibaren üretiği akademik çalışmalarda,
Birleşmiş Milletler kapsamındaki barışı koruma operasyonlarını,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1325 numaralı kararıyla toplumsal cinsiyet merkezli olarak düzenleyen uygulamaları, devletler ve ordular içindeki toplumsal cinsiyet algılarını ve
bunların normlara yansıtılmasını incelemiştir.
Kitle imha silahları üzerine feminist etik temelli seri konferanslar düzenlemiş ve raporlar yayımlamıştır. 2013’te yayımlanan
Women and Wars isimli derleme çalışması, patriyarkanın alanlarını, militerleşme olgularını, teorik çerçeve, politik ekonomi, cinsel
Görsel 20.1: Carol Cohn
615
şiddet, göçler, politik aktivizm, ordu, devlet-dışı aktörler, çatışma sonrası koşullar
barış üzerinden değerlendiren örnekler içerir. Uluslararası politikada feminizmin
en önemli isimlerinden, onu düşünsel olarak etkilemiş olan Cyntia Enloe ile beraber erillik (masculinism) ve militarizm üzerine birçok ortak çalışma yapmıştır. Hükümet-dışı bir örgüt olan Kadınlar, Barış ve Güvenlik Çalışma Grubu’nun (NGO
Working Group on Women, Peace and Security) çalışmalarına 2001 yılından beri aktif
olarak katılmaktadır.
FEMİNİST GÜVENLİKTEN FEMİNİST BARIŞA
Feminist kuram içerisinde barış ve çatışma çalışmalarına eğilen birçok düşünür ve
araştırmacıyla karşılaşabiliriz; bu literatüre önemli katkı yapmış bilim kadınları olarak karşımıza öncelikle Jean Bethke Elshtain, Ann Tickner ve Cynthia Enloe çıkmaktadır, ancak onların çalışmaları daha çok çatışma kültürünün analizinden hareketle
feminizmi tartıştığından, barış eksenli bu çalışmada Carol Cohn’dan yola çıkarak
onun akademik katkılarını diğerleriyle beraber değerlendirmeye çalışacağız. Çatışmacılık zihniyeti ile erillik arasındaki bağı değerlendirerek, güç olgusunun daha
çok erkekler dünyasına ait bir realite olarak açıklanması, yukarıda zikredilen önemli
isimlerin çalışmalarının temel sorunsalını oluşturmaktadır.
Bu bölümün amacı, Carol Cohn’un feminist barış kuramları üzerine yaptığı çalışmaları, küresel politika ve güvenlik çalışmalarından ayrıştırmanın yanında, savaş
ve barış kavramlarının küresel aktörlerin gözünde, özellikle de cinsiyet farklıları çerçevesinde nasıl tanımlandığını ele almak ve tartışmaktır. Barış çalışmaları içinde feminist yaklaşım, küresel politikada cinsiyet kimliklerine atfedilen toplumsal rolleri
gözlemler ve bu rollere eleştirel bir bakış açısı getirir. Toplumsal cinsiyet merkezli
güvenlik teorileri içinde, kadının barışı yaratmak, talep etmek ve savaşın etkilerini
sınırlandırmak açısından gösterdiği önemli tarihi mücadele, feminist hareketin tarihi
ile paraleldir. Kadınların, değişen savaş barış kavramlarıyla koşut, toplumsal hareketliliği son yüzyılda önemli sonuçlar vermektedir. 1980’ler sonrasındaki ikinci dalga
feminizm, kadın ve erkeğin temsili ve eşitlik sorunu dışında doğrudan güç ve özel
kavramını sorgulamıştır. Ataerkil sistemdeki düzen, ayrıcalıklı konumda olan -cinsiyet kimliği- erkeklik cinsiyetinin kabullendiği rollerle bunların kadınlara ve LGBTİ bireylere dayatığı güçle oluşmaktadır. Küresel politikada bu yapı, devletlerin
realpolitik algılarıyla gerçekleşmektedir. Nitekim bu algılar mutlak şekillerde cinsiyet rollerini de dönüştürür, doğrudan kişilerin özel alanlarına politik müdahalelerde
bulunur ve politik bir tavırla özel alanı kendine göre tanımlar. Özel alan, aile ilişkileri,
cinsel yönelim, üreme ve sağlık politikaları, evlilik, miras gibi son derece kişisel, ancak toplumun inşasında çok önemli bir alanı kapsar. Nitekim Cynthia Enloe küresel
politikada ikinci dalga feminizmin önerdiği “özel olan politiktir” söylemini “özel olan
uluslararasıdır” söylemine taşımıştır (Enloe, 2003). Bunun anlamı, sadece devlet iç
politikadaki müdahalelerle özel alan olarak belirlediğimiz bireysel ve toplumsal ilişkilere müdahale etmez, devletler diğer devletlere, silahlı ekonomik, birçok araçla
616
BARIŞ ÇALIŞMALARI
CYNTHIA ENLOE
1938 yılında New York’ta doğan Cynthia Enloe, 1960 yılında
Connecticut Üniversitesi’nden
lisans mezunu olduktan sonra
lisansüstü unvanlarını Berkeley
– Kaliforniya Üniversitesi’nden
elde etmiştir. Feminist uluslararası ilişkiler kuramcısı olarak
akademik kariyerini ağırlıklı olarak Worcester’daki (Massachusetts) Clark Üniversitesi’nde
Siyaset Bilimi bölüm başkanı
ve Kadın Çalışmaları Programı
direktörü sıfatıyla gerçekleştirmiştir. Doktorasını Berkeley Üniversitesi’nde yaparken, kendisini
feminist politik aktivizmin içinde
bulmuştur. Vietnam Savaşı’yla
birlikte oluşan savaş karşıtı hareket içinde bir feminist aktivist
olarak yer almıştır. Doktora sonrasında akademik kariyerine başlarken etnik ve ırk çalışmalarına yönelmiş ve
saha araştırmalarına odaklanmış, bu aşamada özellikle ABD’nin askeri müdahalelerini çalışırken militarizmin kadın hayatına etkisi konusu ilgisini çekmiş ve
bu durum onun Vietnamlı kadınların gözünden savaşı
incelemesine neden olmuştur. En önemli çalışmaları toplumsal cinsiyet teorileri ve militarizm üzerinedir.
Bananas, Beaches and Bases (Muzlar, Plajlar ve
Askeri Üsler) ve Maneuvers (Manevralar) başlıklı en
ünlü eserleriyle Türkçemizde de tanınmaktadır. Uluslararası ilişkilerin yukardan indirmeci (top-down) değerlendirmelerine eleştirel yaklaşımlar sunarak küresel
problemlerin karmaşıklığını eril ve
modernist ideolojilerin çöküşüyle
açıklama çabasına odaklanmakta ve çok farklı bir okuma biçimini
okuyuculara sunmaktadır. Bunu
yaparken, sosyal açılardan farklı
kadın gruplarından (asker eşleri,
hemşireler, hayat kadınları, savunma sektörü işçileri, vs.) yola çıkarak sosyo-ekonomik hayat ile askeri kurumların patriyarkal yapısı
arasında karşılaştırmalar yapmaya çalışmaktadır. GÖRSEL 20.A
Enloe, uluslararası ilişkilerin feminist perspektii çerçevesinde
militarizmin hem devletler açısından hem de milliyetçi hareketler
açısından nasıl kullanıldığını gözlemlemiştir; ABD’nin askerileşme
politikaları çerçevesinde kadınların rolünü ele alırken, özellikle iziksel şiddetin kurbanı
kadınlar temasına yoğunlaşmıştır. Soğuk Savaş sonrası artan güvensizliğin kadınların hayatlarına etkilerini
daha güçlü bir şekilde vurgulamaya devam etmiş, iki
bloklu dünya sonrasını incelediği Morning After eseri
çok önemli bir çalışma olmuştur. Barış ve Özgürlük İçin
Uluslararası Kadın Ligi üyesi olmasının yanı sıra, Union College (2005), SOAS (2009), Connecticut College
(2010) ve Lund Üniversitesi’nden (2012) fahri doktora
unvanları bulunmaktadır. Signs ve International Feminist Journal of Politics dergilerinde editör olarak çalışmıştır.
müdahale etiği anda aslında kişilerin özel alanlarında bir müdahale oluşur. İşte bu
müdahale, bir cebir siyasetine ve güce dayalıdır ve özellikle cinsiyet rolleri açısından
hiyerarşik etkiler doğurur.
Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte küresel politik kuramlar ve bunun kapsamı altındaki uluslararası güvenlik ve barış çalışmaları iki önemli kırılma yaşamıştır. Birincisi
iki kutuplu ve kitle imha silahlarının caydırıcılığı iddiasıyla dengede durduğu kabul
edilen süreç artık sona ermiştir. Etnik çatışmaların yoğunluğu artmış, bölgesel krizlerle soğuk çatışmazlık hali ortadan kalkmıştır. Bu dönemi, barış süreci olarak nitelemek zordur. Soğuk Savaş’ın bloklar arasındaki gerilimli çatışmazlığın sebebi büyük
ölçüde nükleer silahların gölgesinde olmuştu. Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı gibi
birçok sıcak çatışma üzerinden iki kutuplu siyaset yürütülmüştü; Güney Asya’da,
Ortadoğu’da ve Afrika’da askeri müdahaleler yaşanmıştı. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle
CAROL COHN | Gizem Bilgin Aytaç
617
RICHARD A. FALK
21. BÖLÜM
Bilgehan EMEKLİER
“Dünyayı dost ve düşman medeniyetlere göre çizgilerle bölen anlayış,
içeride kendini tahrip eden bir otoriterliğe ve dışarıda ise savaşlara
neden olur. Küresel imparatorluğun görkemli görüntüsünün ardındaki
kâbus senaryolarının yerine ‘insani yönetişim’ arayışına dayanan,
yaratıcılıkta sürdürülebilir bir coğrafya inşa etmek için hayal gücümüz,
bilgeliğimiz ve gücümüz olacak mı?”
DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI VE AKADEMİK KARİYERİ
Richard Anderson Falk asimile olmuş Musevi bir ailenin çocuğu olarak 13 Kasım
1930 yılında New York’ta doğmuştur. 1952’de Pennsylvania Üniversitesi Ekonomi
bölümünden mezun olduktan sonra hukuk alanına yönelmiş ve bu alandaki lisans
eğitimini 1955 yılında Yale Üniversitesi’nde, hukuk doktorasını da 1962 yılında Harvard Üniversitesi’nde tamamlamıştır.
Akademik kariyerine 1950’lerin sonlarında Ohio Eyalet Üniversitesi ile Harvard Üniversitesi’nde başlayan Falk, 1961’de
artık onun akademik yuvası olacak Princeton Üniversitesi’ne
geçmiş ve 1965’te de Uluslararası Hukuk bölümüne profesör
olarak atanmıştır. Ayrıca Stockholm, Stanford ve Kaliforniya
Üniversiteleri’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmış ve
kırk yıldır görev yaptığı Princeton Üniversitesi’nden 2001’de
emekli olduktan sonra buradaki derslerine devam etmiştir.
2002’den itibaren Kaliforniya Üniversitesi Orfalea Küresel ve
Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ndeki “Küresel İklim Değişikliği, İnsan Güvenliği ve Demokrasi” başlıklı projesini
Mayıs 2014’ten beri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
Komiserliği Ofisi’nde Gıdaya Ulaşma Hakkı özel raportörlüğü
Görsel 21.1: Richard
Falk
639
Görsel 21.4 Küresel
Apartheid’ı sorgulamak
656
reselleşme (globalization rom above) hâkimdir. Tepeden inme küreselleşme maddeci ve
elitist bir refaha katkıda bulunmak üzere teknolojiye ve iktisadi büyümeye dayanarak
(Falk, 2001a: 120), Kuzey ile Güney arasındaki eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştiren ve bazı aktörlerin sistemdeki ayrıcalıklı konumunu pekiştiren küresel Apartheid
(global Apartheid) rejiminin tesis edilmesine yol açmıştır (Falk, 2001b: 16-21). Küresel Apartheid’in en etkili ve somut tezahürünü, Kuzeyin zenginliğine odaklı küresel
ekonomi-politiğin yapısında ve başta BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi ve İsrail
olmak üzere bazı imtiyazlı devletlerin meydana getirdiği nükleer Apartheid rejiminde
net bir şekilde görmek mümkündür (Falk, 2001b: 113-119).
Bu olumsuz tabloya karşın tepeden inme küreselleşme süreciyle iç içe geçen, gerilimler yaşayan ve de sürecin olumlu boyutunu teşkil eden bir başka küreselleşme
biçimi daha yaşanmaktadır: Sosyal hareketler, vatandaş dernekleri, gayri resmi ağlar,
normatif ve ruhani enerjiler momentumundan oluşan tabandan gelen küreselleşme
(globalization rom below) (Falk, 2001a: 120). Tabandan gelen küreselleşme; savaş ve
siyasal şiddetin azaldığı, silahsızlanmanın teşvik edildiği, iktisadi refahın sağlandığı,
insan haklarının gözetildiği, insancıl yönetimin desteklendiği, çevre çeşitliliğinin korunduğu, sağlığın ve yenilenebilen kaynakların garanti altına alındığı pozitif küreselleşmeyi (positive globalization) simgelerken, tepeden inme küreselleşme ise savaş, fakirlik,
ırkçılık, çevre tahribi, zulüm, kaos ve suç oranı gibi sorunların hâkim olduğu negatif
küreselleşmeyi (negative globalization) resmeder (Falk, 2001b: 90-92). Bu sebeple tepeden inme ve negatif küreselleşmenin dayatmasıyla ortaya
çıkan gayri insani küresel yönetim ve gayri meşru düzenin
tabandan gelen ve pozitif küreselleşmenin hâkimiyetinde
inşa edilecek insani bir küresel yönetişim (humane global
governance) ve meşru bir düzene dönüşmesi gerekir, ki
bu noktada Falk yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen
geleceğe ilişkin umudunu ve iyimserliğini yitirmez; zira
materyalizm ve seçkinciliğe dayalı tepeden inme küreselleşme modernist bilincin en son aşamasıyken, ahlaki kaygıları ve insan kaderine ilişkin ruhani yorumları vurgulayan
normatif ve çoğulcu tabandan gelen küreselleşme, yeniden
inşacı postmodernizmin keşif aşamasıdır (Falk, 2001a:
120).
Falk, küreselleşme ve Soğuk Savaş sonrası düzene
ilişkin analizlerini modernizm eleştirisiyle birlikte ele
alarak düşüncelerine epistemolojik bir derinlik kazandırır. Ona göre modern dönem Batı’da bir sona yaklaşmaktadır ve modernitenin felsefi arka planı olan Aydınlanma
düşüncesinin akıl, bilim ve ilerleme motosuna ilişkin güven ve iyimserlik gitikçe azalmaktadır. Modernite kriz
içindedir ve küreselleşen dünyada sekülarizmin geçerliliği oldukça sınırlıdır; nitekim modernist medeniyetin
BARIŞ ÇALIŞMALARI
olduğu için belki ilk etapta hayata geçirilmesi mümkün olan böylesi bir arayış yerine, örneğin Nobel Barış Ödülü’nü kazananlardan oluşacak bir jüri heyetine, ahlaki
ve normatif niteliklerine bakarak (dış politikada şiddeten kaçınma, sürdürülebilir
bir dünya arayışında bulunma, iktisaden zayıf konumda olma, ekolojik açıdan tahrip
edilmiş, vs.) kendi kanaatlerine göre en iyi ahlaki geçmişe sahip olan bir devleti beş
yıl süreliğine daimi üye olarak seçme yetkisi verilebilir. Hata bu heyete, gücünü saldırgan bir biçimde kullanan ya da sahip olduğu kitle imha silahlarını yok etme çabası
göstermeyen daimi bir üyenin oy hakkını askıya alma yetkisi dahi tanınabilir (Falk,
2001a: 109-110). Böylece BM günümüz küresel sisteminin sorunlarını çözebilecek
ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir dinamizm, potansiyel ve kinetiğe sahip olabilir;
çünkü uygulanabilirliği tartışmalı dahi olsa siyaseten faal ruhanilik yaklaşımı gündelik/güncel reformların çok ötesinde yapısal ve kalıcı bir çözüm sunmaktadır.
SONUÇ YERİNE
Görsel 21.5 Küresel sivil
toplum ideasına doğru
658
Uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler uzmanı kimliğiyle sosyal olay ve olgulara eleştirel ve disiplinlerarası perspektilerden farklı ve çok-boyutlu bakabilen Falk,
teorisyenliği ile pratisyenliğini bütünleştirebilen bir akademisyen olarak barış çalışmalarına önemli bir katkı sunmuştur. Falk’un barış yaklaşımını iki düzeyde ele almak mümkündür. Birincisi, Körfez Savaşı sırasında ortaya koyduğu ancak uygulama
imkânı bulamadığı siyaseten faal ruhanilik/ruhani müdahale projesi, çatışma/savaşı
önleme ya da durdurma girişimi olarak barış yaklaşımı şeklinde yorumlanabilir. Söz
konusu barış projesinin kriz, çatışma ya da savaş dönemlerinde yerel veya bölgesel
odaklı, çatışma çözümüne yönelik ve barışa ilk adım niteliğinde biraz daha konjonktürel olduğu söylenebilir. Falk’un ikinci düzey yaklaşımı ise barışı kalıcı ve yapısal
hale dönüştürme çabası olarak ifade edilebilir ki bu düzey, düzen veya sistem eleştirisi
ve inşası üzerinde ayrıntılı olarak duran küresel bir barış arayışıdır. Bu kapsamda düşünür, başta BM olmak üzere Vestfalya düzeninin hem kurumsal hem de yapısal bakımdan sağlıklı işlemediğini, tabandan gelen pozitif küreselleşme çerçevesinde insani küresel yönetişime dayalı yeni
bir meşru düzenin inşa edilmesi gerektiğini ileri sürer.
Bu çerçevede Falk’un 21. yüzyılın geçmişten gelen
ve çözülemeyen sorunlarını içeren normatif öncelikleri,
barışı sürdürülebilir kılmak ve dünyayı daha yaşanılabilir
hale dönüştürmek için sunduğu küresel bir barış reçetesi gibidir: a) Seçici ve ayrımcı bir silahsızlanma rejimine
karşı çıkarak, radikal bir nükleer silahsızlanma ve topyekûn bir silahsızlanmanın tercih edilmesi; b) küresel ortaklıkların korunması (ihtiyatlılık ilkesinin uygulanması,
“kirleten öder” prensibi çerçevesinde zararın her türlü biçimine uzanan sıkı bir sorumluluk yaklaşımının benimsenmesi, yüksek riskli teknolojiler ile jeo-mühendislik
BARIŞ ÇALIŞMALARI
TERRY NARDIN
22. BÖLÜM
Fatma AKKAN GÜNGÖR & Evren EKEN
“Diyaloğun en önemli zorluklarından biri de, başkalarının kendi
argümanlarını izah etmelerini, inandıklarını, varsayımlarını ve
sadakatlerini dile getirmelerini dinlemektir.”
SİYASET BİLİMCİNİN HAYATI VE DÜŞÜNSEL ORTAMI
1942 doğumlu Amerikalı siyaset bilimci Terry Nardin, halen National University of
Singapore’daki (NUS) Siyaset Bilimi Bölümü’nün başkanıdır. Bu bölüm kadrosuna
katılmadan önce Wisconsin-Milwaukee Üniversitesi’nde uluslararası siyaset dersleri
vermiştir. Lisans öğrenimini Chicago ve New York üniversitelerinde felsefe alanında
tamamlamış ve Northwestern Üniversitesi’nde siyaset bilimi dalında
doktor unvanını kazanmıştır. Rockefeller Foundation Humanities Fellow’da araştırmacı olarak bulunmuş, Princeton Üniversitesi’nde Institute of Advanced Studies - Siyaset Bilimi Okulu ile Yeni Zelanda’da
Christchurch’daki University of Canterbury’de misafir öğretim üyesi
olarak görevler üstlenmiştir.
Law, Morality and the Relations of States (1983) he Ethics
of War and Peace (1996) ve he Philosophy of Michael Oakeshot
(2011) ve Rationality in Politics and Its Limits (2015) başlıklı temel eserlerim yazarı ve editörü olan Nardin, Uluslararası ilişkiler
kuramlarında İngiliz Okulu’nun temsilcilerinden ve normativizmin
önde gelen isimlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. İngiliz
Okulu’nun önemli kavramlarından olan uluslararası toplum ile ilgili
olarak pratik olmaktan çok amaca dönük devletler topluluğuna dayalı
çoğulcu bir düşünce modeli ortaya koymuştur.
Nardin, Soğuk Savaş döneminde yetişen birçok Uluslararası İlişkiler akademisyeni gibi nükleer silahların varlığı ve döneme hâkim
Görsel 22.1:Terry
Nardin
663
OLIVER RICHMOND
23. BÖLÜM
Ayça EMİNOĞLU
“Barışın ne olduğunu bildiğimizi iddia ediyorsak, bu afedilmez.”
DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ
1969 yılında Britanya’da doğan Oliver Richmond, 1991 yılında Kent Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Lisans yıllarında klasik tarih üzerine çalışan
Richmond, özellikle Antik Yunan ve Roma ile ilgilenmiş ve bu dönemlere ait tüm
temel eserleri titizlikle incelemiştir. Lisans eğitimi sonrasında Yunanistan’a giderek
Atina’da yaşamış ve sonrasında da Kıbrıs’ta bulunmuştur. Burada bulunduğu dönemde Kıbrıs sorununa yeni mezun bir öğrenci olarak ilgi duyan Richmond, taraflar arasındaki müzakerelere de dolaylı olarak katılmıştır. Böylece
çatışma çözümü literatürüyle ilgilenmeye başlamıştır. Britanya’ya
geri döndüğünde, Kent Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını
sürdürmüş ve burada John Burton’un çatışma/uyuşmazlık çözümü
alanı üzerine kurduğu merkezde onunla birlikte çalışma olanağı
bulmuştur. Richmond, 1997 yılında tamamladığı ve “Birleşmiş
Milletler’in Arabuluculuğu” üzerine yaptığı doktora tezinde Kıbrıs uyuşmazlığının yanı sıra dünyadaki başka çatışma alanlarını
da incelemiştir. O dönemde oldukça popüler bir akademik alan
olarak kabul edilen çatışma çözümü alanındaki literatürle de yine
bu aşamada yakından ilgilenmiştir. Doktora çalışmalarını gerçekleştirdiği yıllarda Güney Kıbrıs’ta Nicosia Üniversitesi’nde ve aynı
dönemlerde he Economist Intelligence Unit dergisinin haber biriminde araştırmacı/yazar olarak çalışmıştır. Ülkesine döndükten
sonra farklı üniversitelerde de çalışmalarını sürdürmüştür.
Görsel 23.1: Oliver
Richmond
685
Görsel 23.2: Kitap
kapağı
690
ve bu akitler bozulmadığı sürece de barış oluşmaktadır. Genel olarak
barış, savaşlar arasındaki süre ya da zaman dilimi olarak görülmektedir
(Richmond, 2008a: 9, 154; 2005: 201). Ancak tarihsel süreçte barış
ve savaş realistler tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Realizmin öncülerinden homas Hobbes, Leviathan adlı eserinin yedinci
bölümünde savaş ve barışa dair şöyle bir ifade kullanmaktadır: “Her
devlet için savaş tüm diğer devletlere karşı aralıksız ve ömür boyu devam
eden bir süreçtir. Birçoğunun barış olarak adlandırdığı süreç, sadece bir
isimden ibaretir. Gerçekte, doğası gereği tüm devletler, diğerlerine karşı
resmi olmayan bir savaşla meşguldür.” (Hobbes, 1998).
Hobbes’un bu ifadesi, realizmde olduğu üzere, güvensizliğin
uluslararası ilişkilerin temel sorunu olduğunu teyit etmektedir. Bu
sorun, Hobbes’da egemenlik, korku ve geçersiz hale gelen sözleşmeyle çerçevelendirilmiştir. Ona göre doğa durumu, sözleşmelerin
tesisine dayanan bir barış arayışını gerektirmektedir. Söz konusu
sözleşmeleri geçersiz hale getirecek olan doğal dürtüye engel olmak
yerine, sosyal sözleşmeyle korunacak egemen bir otoriteye dayalı ve
varlığını Leviathan’ın ceza korkusuyla sağlamaya çalışan bir cumhuriyet kurulmalıdır. Hobbes’un İngiliz İç Savaşı’na dair yazılarında iç
barışın gerekliliğine, sosyal sözleşmeye dair tartışmalara ve cumhuriyet ideasına yer verilmektedir (Hobbes, 1998: Bölüm 7).
Realizmin barış anlayışı çerçevesinde Michael Doyle da dört temel görüşe vurgu yapmaktadır. Bu görüşler özünde Machiavelli’den köktencilik (fundamentalism),
Tukidides’ten kompleks (complex), Rousseau’dan anayasal (constitutional) ve Hobbes’dan yapısal (structural) formunu almaktadır. Köktenciliğe göre, tüm insanlar ve
devletler güç hırsıyla hareket etmekte; yapısalcılıkta ise tüm devletlerin benzer amaçları olduğu ancak farklı kapasitelere sahip oldukları savunulmaktadır. Anayasal versiyonda kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal değişimlerle de ilgilenilmektedir. Bu değişimler, ahlaki konulara (Tukidides) bir öneri getirmezken; emperyal genişlemenin
olasılığına (Machiavelli), hayata kalmak ya da en iyi ihtimalle kısa dönem dengeleyici itifakları tercih eden rasyonel ve üniter devletlere (Hobbes), genel savaş durumunu azaltabilecek sosyal sözleşme, ulusal çıkar, izolasyon, savunma ve demokrasinin
bir kombinasyonuna (Rousseau) dair öneriler getirmektedir (Doyle, 1997: 49-160).
Uluslararası ilişkiler teorilerinden İdealizm ve ütopyacılık ise ulusal ve uluslararası
çevreleri kapsayan sosyal, siyasal ve ekonomik uyumu içeren gelecekteki ve tamamlanmış bir barıştan söz etmektedir. İdealizm, barışın pozitif epistemolojisi olarak uyum ve
işbirliği mantığının, insanın ve devletin/toplumların doğasında bulunduğunu ve ahlaki
uyumun ütopik ontolojisini öneren, silahsızlanma, pasifizm, uluslararasıcılık gibi konularda uluslararası kurumlara (kurumsal ve sivil barış ideasına) dayandığını savunmaktadır. Bu süreç, toplumsal hareketler ve devletler tarafından yürütülmektedir. Barış,
şiddetin hiçbir türünün olmadığı durumları temsil etmektedir. Bu tür barış, arzu edilen
ancak ulaşılması zor ve ideal olanıdır (Richmond, 2008a: 154, 2008b: 464, 2005: 200).
BARIŞ ÇALIŞMALARI
ÇATIŞmA ÇÖZÜmÜ ÇALIŞmALARINA sON KATKILARDAN…
OLIVER RAMSBOTHAM
Oliver Ramsbotham, 1991 yılından beri Bradford Üniversitesi’nde çatışma çözümü alanında emekli profesör
olarak görev yapmaktadır. 1992 yılından itibaren Centre For Conlict Resolution’da (Çatışma Çözümü Merkezi) araştırma müdürü olarak çalışan Ramsbotham,
aynı zamanda 2007 yılından 2013 yılına kadar Oxford
Research Group – ORG’nin Ortadoğu programı danışmanlığını da yapmıştır. Temel çalışma alanları özellikle
insancıl müdahale ve insani yardım bağlamında çatışma çözümü teorisi, barış ahlakı ve temel dini akımların
(özellikle İslam ve Hıristiyanlık) barış ve çatışma ikir ve
söylemleridir. Kendisinin “Radikal anlaşmazlık” olarak
tanımladığı müzmin çatışmaları yönetme konusunda
orijinal yaklaşımlar getirmektedir.
ğı Contemporary Conflict Resolution: the Prevention,
Management and Transformation of Deadly Conflict başlıklı çalışması da 2011 yılında yayımlanmıştır. Bu
eseri günümüz çatışma çözümü alanında yöntemsel
bir araştırma niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda uzun
zamandır süren araştırma alanını ve kapsamlı çatışma
çözümü teorisini de yansıtmaktadır. Tom Woodhouse
ile birlikte yazdığı Encylopedia of International Peacekeeping Operations başlıklı çalışma (1999) barışı
koruma alanında günümüz ve geçmiş girişimleri tüm
boyutlarıyla ele alan bir kaynak kitap niteliğindedir. Bu
eserinde yayın tarihine kadar olan tüm barış koruma
operasyonlarının kapsamlı bir analizi yapılmıştır.
60’ın üzerinde makalesi bulunan Ramsbotham’ın, ORG programı kapsamında üç temel
alanda eserleri yayımlanmıştır. Bunlar nükleer
caydırıcılık, alternatif savunma seçenekleri ve
sürdürülebilir güvenlik kapsamında barış inşasıdır. Ayrıca diyalog ve Ortadoğu’da radikal anlaşmazlıkların yönetimi konusunda da Transforming Violent and Conflict: Dialogue and
Survival başlıklı kitabı 2010 yılında; aynı zamanda
Tom Woodhouse ve Hugh Miall ile birlikte yazdı-
TOM WOODHOUSE
Halen Bradford Üniversitesi’nde profesör olarak görev
yapan Tom Woodhouse, yüksek lisans eğitimini 1971 yılında, Doktora eğitimini de 1983 yılında Leeds Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1990 yılında Bradford Üniversitesi bünyesinde kurulan Centre for Conlict Resolution
araştırma merkezinin kurucuları arasında bulunan Woodhouse, 1990-2000 yılları arasında bu merkezin kurucu direktörlüğünü de yapmıştır. Çalışma alanları barış,
çatışma çözümü, barış ve popüler kültürdür.
Profesör Adam Curle’e araştırma görevlisi olarak
atandığı 1974 yılından itibaren Barış çalışmaları bölümünde görev yapan Woodhouse, 1980’li yıllarda çatışma çözümü eğitimi ve araştırma tekniklerini geliştiren ilk kişi olması açısından önem taşımaktadır. 1999
Mart’ında Adam Curle kürsüsünde profesör unvanını
almış ve sonrasında kendi kürsüsünü kurmuştur. En
son çalışması olan Contemporary Conflict Resolution başlıklı kitabını (2011) Oliver Ramsbotham ve Hugh
Miall ile birlikte yazmıştır. Çalışmalarında büyük oranda
barışı koruma ve çatışma çözümü arasındaki ilişkinin
açıklanmasıyla ilgilenmiştir.
egemenlik uygulamalarının radikal reform yoluyla ortadan kaldırılması gerektiği konusunda hemfikirdir. Bununla birlikte, halen barışın ideal formuna ulaşılabileceğine
dair güçlü bir algı bulunmaktadır (Richmond, 2006b: 307; 2008a: 10, 154-155).
İngiliz Okulu ise, hem realizm hem de idealizm/liberalizmin barış konusundaki
görüşlerinden yararlanmıştır. Bu yaklaşıma göre, uygar/liberal devletler istikrarlı bir
uluslararası toplum oluşturmaktadır. Bu toplumun, yerel ve uluslararası düzenleme692
BARIŞ ÇALIŞMALARI
İNDEKS
11 Eylül 434, 435, 464, 621, 624, 670
14 İlke 63, 67, 69, 70, 74, 76
1325 nolu BMGK kararı 615, 628, 629, 632,
633, 634, 635
Alger, C. 209, 210, 211, 212, 213, 214, 216, 217,
218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225,
226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233,
234, 283, 713
A
Abhazya 466, 472
Almanya 67, 68, 69, 70, 72, 74, 89, 91, 92, 93,
96, 97, 102, 105, 106, 109, 116, 119, 132,
133, 134, 139, 140, 176, 177, 181, 252,
253, 265, 293, 300, 336, 380, 385,
398, 478, 483, 508, 572, 597, 657, 695
Açığa çıkartıcı çatışma dönüşümü yaklaşımı
535, 549
Amerika 63, 64, 66, 67, 69, 74, 75, 76, 77, 78,
79, 80, 81, 82, 88, 97, 109
Adalet 42, 47, 48, 54, 55, 56, 335, 339, 350,
513, 516, 518, 574, 591, 592, 598, 599,
641, 642, 646, 651, 652, 691, 694, 695,
700, 702, 703, 707, 713, 718, 720
Amerika Birleşik Devletleri 63, 64, 67, 68, 69,
70, 71, 72, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82,
83, 88, 89, 92, 102, 105, 115, 116, 117,
120, 127, 129, 131, 132, 140, 155, 176,
178, 181, 196, 204, 205, 219, 228, 237,
238, 243, 251, 252, 254, 255, 259, 264,
265, 272, 273, 293, 295, 297, 300, 310,
320, 321, 323, 330, 335, 336, 337, 338,
339, 340, 343, 346, 349, 361, 363,
368, 380, 381, 395, 397, 400, 404, 419,
427, 428, 430, 434, 435, 441, 449, 464,
465, 468, 477, 478, 479, 483, 484, 488,
489, 494, 498, 500, 502, 503, 504,
507, 508, 509, 512, 527, 558, 563, 572,
596, 615, 617, 619, 621, 623, 626, 640,
641, 643, 646, 647, 648, 649, 650, 653,
654, 655, 661, 664, 670, 675, 678, 679,
696, 702, 707, 708, 709, 711, 715, 717
Addams, J. 67, 186, 206
Adler, E. 122, 130, 131, 136
Adorno, T.W. 331, 332
Afganistan 435, 464, 472, 621, 629, 630, 632,
648, 670, 678, 693, 694, 702, 706, 707,
715, 716, 718
Afrika 79, 228, 230, 343, 344, 345, 346, 347,
358, 434, 450, 465, 471, 474, 508, 509,
512, 523, 527, 528, 617, 627, 628, 632,
649
Afrika Birliği 346, 360, 464, 465, 474, 699
AGİT/ AGİK - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı / Konferansı 176, 180, 252,
399, 707
Ahlak 14, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 27,
31, 33, 35, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47,
48, 52, 53, 80, 243, 255, 645, 667, 674,
675, 677, 679, 692
Ahtisaari, M. 382
Aile faktörü 244, 245, 251, 260, 616, 619, 621,
622, 624, 625
Albert Einstein Kurumu 479, 485
Amerikan İç Savaşı 63, 79, 509
Amerikan Kongresi 64, 67, 68, 69, 70, 71, 74
Amin, S. 534, 649
Angell, N. 87, 88, 89, 90, 92, 93, 94, 95, 96,
97, 98, 99, 100, 101, 105, 106, 107, 108,
109, 110
Angola 181, 223, 442, 452, 470, 706, 707
Annan, K. 283, 420, 461, 463, 698
Antik Mısır 559, 561
725
Antik Yunan 360, 560, 561, 583
Azerbaycan 559
Antropoloji 298, 687, 688
Az gelişmişlik 704, 706
Apartheid politikası 388, 656
Azınlık hakları 82, 141, 145
Aquinolu Thomas 459
Aziz Augustinus 44, 459
Arabuluculuk 175, 180, 181, 204, 214, 220,
223, 241, 251, 255, 283, 285, 319, 324,
338, 344, 346, 348, 349, 352, 356,
357, 358, 361, 363, 364, 368, 380, 381,
382, 404, 408, 415, 447, 509, 510, 522,
523, 524, 525, 686, 716
Bağımlılık 26, 490, 491, 495
Arafat, Y. 310, 313, 314
Bağlamsal sosyal psikoloji
301, 312
Arap Baharı 344, 347, 369, 370, 463, 494, 564
Bağlantısızlar Hareketi 572, 598
Arap-İsrail çatışmaları 310, 339, 361
Baker, G. 563, 564
Archibugi, D. 580, 583, 587, 588, 591, 601
Baker, J. 349, 350, 373
Arjantin 89, 284, 487, 558, 628
Balfour Deklarasyonu 643
Asya 66, 230, 272, 273, 450, 466, 523, 528,
659
Balkanlar 144, 226, 523, 622, 694, 702, 706
Aşağıdan yukarıya yöntemi 336, 369, 696,
703, 720
Bandung Konferansı 274
Ataerkillik 618, 624, 625, 632
Ban, Ki-Moon 468, 606, 655, 698
Ateşkes 223, 450, 520, 522
Barış aktivizmi 328, 478
Avrupa 15, 28, 29, 30, 64, 66, 68, 69, 72, 74,
77, 80, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 97,
105, 107, 109, 140, 141, 146, 149, 152,
157, 158, 160, 162, 168, 170, 176, 180,
204, 212, 214, 220, 228, 252, 254, 255,
273, 295, 297, 300, 477, 482, 483, 488,
489, 509, 534, 535, 545, 626, 641, 644,
645, 646, 647, 654, 665, 668, 686, 705,
714
Barış anlaşmaları 388, 394, 398, 399, 401,
403, 411, 443, 444, 446, 512, 517, 520,
528
Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu 132, 146
Avrupa Birliği 131, 132, 152, 160, 162, 336,
360, 398, 400, 402, 403, 413, 417, 435,
465, 534, 576, 587, 593, 595, 633, 686,
698, 707, 715
294, 296, 297,
Baltık ülkeleri 243
Bangladeş 391, 467, 623, 671
Barış araştırmaları 176, 266, 294, 295, 312,
408, 411, 412, 413, 414
Barış Bilimi Derneği 265, 425
Barış çalışmaları 175, 176, 177, 178, 179, 181,
183, 186, 204, 205, 210, 211, 231, 237,
238, 253, 260, 264, 265, 298, 319,
324, 330, 331, 332, 397, 411, 508, 510,
528, 604, 605, 611, 665
Barış eğitimi 222, 259, 604, 606, 607, 608,
609, 610, 611
Avrupa bütünleşmesi 141, 146, 158, 160, 162
Barış ekonomisi 246, 247, 256
Avrupa Konseyi 633
Barış Enstitüsü (ABD) - USIP 339, 343, 381
Avrupa Kömür Çelik Topluluğu 127, 129, 132,
252, 336
Barış güçleri 223, 224
Avustralya 271, 272, 273, 297, 323, 380, 466
Barışı koruma 190, 209, 216, 221, 222, 223,
224, 225, 230, 232, 422, 441, 443, 444,
450, 451, 452, 453, 454, 455, 457, 458,
459, 461, 462, 463, 464, 465, 466, 467,
468, 469, 615, 629, 631, 686, 692
Avusturya 15, 265, 293, 300, 314, 330, 533,
534
Barış İçin Gündem (Agenda for Peace) 190,
230
Avusturya-Macaristan
89,115, 116, 330
Barış inşası 83, 151, 178, 190, 204, 210, 212,
221, 252, 380, 401, 402, 412, 414, 437,
438, 439, 442, 443, 444, 445, 446, 507,
508, 509, 510, 511, 514, 515, 516, 517,
518, 519, 520, 521, 522, 523, 524, 525,
526, 529, 530, 610, 628, 641, 644, 647,
Avrupa merkezlilik 125, 130, 686
Avrupa Uyumu 90, 91, 212, 214
İmparatorluğu
Axelrod, R 266, 267
Aydınlanma Çağı 14, 18, 39, 41, 42, 43, 48, 56,
481, 509, 583, 656
726
B
BARIŞ ÇALIŞMALARI
655, 659, 686, 688, 692, 694, 695,
696, 699, 701, 702, 703, 704, 705, 706,
707, 708, 709, 711, 712, 713, 714, 715,
716, 717, 718, 719, 720, 721
Barış kültürü 259, 260, 261, 606, 607
Barış operasyonları 223, 224, 380, 402, 413,
414, 421, 422, 429, 434, 439, 442, 444,
445, 446, 452, 464, 466, 633
Barış Vaadi Birliği - PPU 565, 566
Barış ve çatışma çalışmaları 256, 337, 338,
379, 380, 382, 404, 405, 447, 533, 534,
535, 610, 613, 680, 686, 687
458, 459, 461, 462, 463, 464, 465, 467,
468, 470, 471, 472, 473, 474, 512, 562,
572, 583, 587, 591, 594, 595, 596, 597,
599, 606, 607, 608, 609, 610, 611, 615,
624, 628, 629, 630, 631, 632, 633,
634, 639, 640, 642, 643, 646, 647,
648, 649, 650, 652, 653, 654, 655, 657,
658, 661, 665, 672, 679, 696, 697, 698,
699, 700, 701, 702, 707, 708, 709, 714,
715, 717
Birleşmiş Milletler Sistemi 210, 212, 214, 219,
220, 222, 226, 232, 233, 380
Bask Bölgesi 509, 525
Birleşmiş Milletler Şartı 200, 214, 218, 221,
223, 225, 229, 230, 436, 441, 444, 459,
608, 647, 679
Baskı grupları 124, 491, 495
Birmanya 509
Başarısız devletler 228, 427, 437, 512, 624,
686
Bismarck, O. von 90, 91
Batı Avrupa 91, 117, 132, 157, 410
Bloch, I. 98, 110, 111
Batı dünyası 39, 56, 57, 129, 130, 499, 535,
537, 550, 553, 641, 643, 644, 646, 647,
651, 653, 654, 656, 686, 701, 705, 712,
715, 721
BM Çevre Programı - UNEP 609, 613
Barnett, M. 130, 131, 136
Batı merkezlilik 641, 653, 669
Belçika 293, 344, 555
Bentham, J. 101, 689
Bercovitch, J. 324, 332, 333, 334, 348, 372,
373
Beriker, N. 273, 289, 319, 323, 325, 327, 328,
332, 333
Bernadotte, B. 382, 406
Bertalanfy, L. von 252, 265
Beyaz gelincik sembolü 555, 557, 565, 568
Beyaz güvercin sembolü 556, 557, 559, 560,
564, 568
Beyaz Kasklılar 224, 466
Birinci Dünya Savaşı 66, 67, 68, 69, 90, 106,
108, 109, 139, 140, 146, 148, 176, 220,
227, 251, 300, 369, 499, 555, 564, 566,
625
Blair, T. 575, 577
BM Kadınlar Birimi - UN Women 631, 633
BM Kalkınma Programı - UNDP 222, 280,
287, 631, 632, 696, 709, 715
Bolivya 181, 487
Bolşevikler 67, 385
Booth, K. 618, 625, 632, 635
Bosna-Hersek 84, 221, 223, 310, 350, 437,
441, 442, 443, 452, 465, 467, 472, 693,
694, 701, 705, 706, 707, 708, 715, 716,
718
Boulding, E. 224, 234, 237, 238, 259, 260, 261,
262, 263, 410, 527
Boulding, K. 181, 204, 205, 206, 237, 238, 239,
240, 241, 242, 243, 244, 245, 247, 248,
249, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257,
258, 259, 264, 265, 286, 527
Boutros-Ghali, B. 190, 230, 441, 451, 452, 469
Bölgesel kurumlar 154, 380, 454, 455
Bölgeselleşme 578, 594, 595
Brahimi Raporu 467
Birinci kulvar diplomasi 360, 361, 362, 369
Bremer, S. 123, 136
Birleşmiş Milletler 29, 40, 82, 116, 148, 149,
157, 176, 180, 181, 190, 200, 209, 210,
212, 213, 214, 216, 217, 218, 219, 220,
221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228,
229, 230, 231, 232, 233, 249, 252, 254,
273, 283, 287, 311, 313, 345, 346, 347,
360, 380, 381, 382, 392, 394, 395,
398, 400, 402, 408, 409, 413, 414, 419,
420, 422, 429, 434, 435, 436, 437, 438,
439, 440, 441, 442, 443, 444, 446, 447,
450, 451, 452, 453, 454, 455, 456, 457,
Brezilya 89, 181, 467, 487, 657
Briand-Kellogg Paktı 251
Britanya 65, 67, 68, 72, 74, 78, 79, 80, 87, 88,
89, 91, 92, 93, 96, 97, 101, 102, 105, 107,
109, 116, 127, 132, 139, 140, 176, 177,
219, 226, 228, 237, 239, 255, 272, 273,
276, 283, 284, 285, 365, 380, 410, 420,
430, 481, 483, 486, 488, 489, 498,
499, 501, 502, 527, 555, 557, 558, 565,
İNDEKS
727
571, 572, 575, 685, 696, 698, 707, 708,
709
Brüksel Antlaşması (1948) 132
Cumhuriyetçi Parti (ABD) 65, 67, 70, 71, 74,
76
Curle, A. 523, 524, 527, 530, 531
Budizm 190, 202
Bulgaristan 69, 487
Bull, H. 134, 135, 666, 669
Burke, E. 669
Burma 487
Burton, J.W. 134, 271, 272, 273, 274, 276, 277,
278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285,
286, 287, 288, 289, 290, 303, 304,
312, 314, 316, 323, 324, 327, 328, 333,
351, 373, 685, 686
Burundi 223
Bush, G.H.W. 83, 653, 661, 670, 715
Bush, G.W. 83, 84, 434, 435, 449, 621
Buzan, B. 412
Bütünleşme (entegrasyon) 117, 118, 125, 126,
127, 128, 129, 130, 133, 141, 144, 145,
146, 147, 148, 151, 153, 155, 157, 160,
162, 163, 167, 168, 410
Bütünsel barış 536, 537, 541, 542, 543, 544,
545, 546, 550
Büyük Yanılgı 88, 90, 93, 95, 96, 98, 105, 106,
109
C
Campbell, D.T. 320, 328, 330
Camp David Antlaşması 465, 694, 696
Carr, E.H. 106, 110, 590, 602
Caydırıcılık 243, 245, 247
Cenevre Sözleşmeleri 460, 461, 469
Centilmenlik anlaşmaları 254
Cezayir 228, 347
Chandler, D. 686, 708, 722
Chomsky, N. 479, 488
Churchill, W. 564, 611
Clark, G. 654, 655
Clinton, B. 83, 84, 675
Çalıştaylar 271, 276, 277, 282, 283, 284, 285,
287, 294, 303, 304, 305, 306, 307, 309,
311, 312, 313, 322, 610, 686
Çatışma 16, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 31, 47, 52,
91, 92, 93, 95, 96, 108, 178, 183, 184,
185, 188, 190, 191, 192, 193, 194, 195,
196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 204,
205, 259, 261, 275, 276, 277, 278, 282,
294, 295, 297, 300, 302, 303, 305,
306, 319, 322, 323, 324, 325, 326,
328, 332, 335, 336, 337, 338, 340,
344, 345, 358, 351, 352, 353, 354, 355,
358, 360, 361, 365, 367, 370, 380, 381,
382, 383, 384, 385, 386, 387, 390,
391, 392, 395, 396, 399, 400, 402,
403, 404, 405, 413, 415, 421, 425, 427,
437, 439, 507, 509, 510, 513, 514, 515,
516, 517, 518, 519, 522, 523, 524, 525,
526, 527, 528, 529, 530, 533, 534, 536,
547, 548, 549, 550, 644, 649, 657, 658,
685, 686, 687, 689, 692, 693, 696,
704, 705, 708, 709, 711, 712, 713, 716,
717, 718, 719, 720, 721, 722, 723
Çatışma çözümü 82, 175, 178, 201, 204, 209,
210, 217, 232, 239, 256, 350, 351, 352,
361, 362, 367, 370, 371, 385, 386, 387,
392, 400, 404, 405, 411, 414, 417, 509,
518, 519, 523, 524, 685, 686, 692
Çatışma dönüşümü 190, 337, 507, 509, 510,
515, 516, 518, 519, 523, 526, 528, 530,
610, 712
Çatışmaların önlenmesi
395, 400, 415
210, 221, 230, 380,
Çatışma yönetimi 251, 252, 255, 322, 325,
337, 350, 692
Çekoslovakya 83, 116, 336, 481, 487, 558
Çevre politikaları ve sorunları 210, 252, 252,
255, 261, 413, 488, 582, 583, 593, 597,
606, 608, 610, 691, 710, 720
Cohn, C. 615, 616, 618, 619, 622, 625, 626, 627,
628, 629, 630, 631, 632, 634, 635, 636
Çin 67, 79, 83, 181, 196, 205, 274, 335, 343,
385, 404, 414, 428, 487, 596, 646, 649,
655, 697
COPRI 410, 411, 413
Çocuklar 259, 260, 261, 619
COW Projesi 380, 382, 411, 415
Çoğulculuk 116, 118, 128, 129, 130, 133, 134,
140, 157, 160, 583, 585, 663, 675, 677,
678, 700
CND sembolü 553, 557, 558, 568
Cumhuriyetçilik 40, 41, 50, 51, 52, 53, 54, 56,
700
728
Ç
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Çokuluslu şirketler 450, 464, 465, 466, 512,
574, 580, 588
D
130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137,
266, 294
Devlet aktörü 416, 666, 667, 668, 669, 671,
672, 673, 674, 675, 676, 678
Dağıtımsal adalet 279, 675, 677, 711, 720
Devlet-dışı aktörler 387, 394, 397, 400, 415,
416, 581, 582, 597, 616
Dağlık Karabağ 320, 380, 382
Devlet-içi çatışmalar 345, 348, 351, 451, 454
Dahl, R.A. 585, 586, 602
Devlet inşası 686, 688, 689, 697, 702, 708,
712, 714, 715, 716, 718, 719, 720, 721
Dalai Lama 523, 657
Danimarka 29, 265, 408, 409, 410, 411, 412,
413
Devletler hukuku 44, 50, 52
Dewey, J. 42, 118
Darby, J. 528, 531
Dış politika 295, 298, 299, 305
Darfur Krizi 346, 382, 465, 471, 474
Diamond, L. 362, 374
Darwin, C. 87, 95, 110
Diderot, D. 14
Darwincilik 88, 89, 93, 95, 97, 98, 107
Dietrich, W. 533, 534, 535, 536, 537, 538, 539,
540, 541, 542, 543, 544, 545, 546, 547,
548, 549, 550, 551
Davidson, W. 361, 373
Davranışsalcılık 115, 117, 118, 124, 134, 264,
265, 266, 294, 297, 299, 321, 324, 331,
337, 410, 416, 429
Dayton Antlaşması 443
Dekolonizasyon 216, 222, 228, 274
Demokrasi 22, 25, 27, 67, 69, 76, 81, 82, 83,
84, 131, 145, 148, 151, 160, 255, 339,
340, 410, 419, 420, 425, 426, 427, 428,
435, 439, 452, 455, 458, 484, 490, 491,
494, 571, 572, 573, 574, 575, 582, 584,
585, 587, 590, 591, 599, 600, 608, 610,
621, 641, 652, 653, 654, 690, 695, 696,
698, 699, 700, 706, 710, 713, 716, 717,
718, 721
Demokratik barış 53, 54, 55, 425, 427, 428,
429, 431, 432, 433, 434, 443, 447, 695,
700
Demokratik rejimler 40, 53, 54, 55, 80, 81,
131, 392, 393, 424, 426, 431, 432, 433,
434, 437, 447, 679
Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Zaire) 343,
345
Din 78, 79, 80, 177, 185, 189, 190, 191, 202,
245, 339, 481, 508, 510, 514, 515, 520,
527, 528, 562, 568, 642, 652, 657, 689,
692, 694, 695
Diplomasi 27, 133, 241, 260, 266, 271, 276,
282, 284, 287, 304, 360, 361, 362, 368,
395, 447, 499, 659, 689, 703, 719
Diplomatlar 327, 381, 382
Diyalog 190, 202, 282, 321, 324, 356, 357, 358,
369, 370, 371, 388, 398, 654, 657, 692
Doğa durumu 16, 18, 19, 20, 22, 26, 33, 43, 47,
51, 690, 691
Doğal hukuk 19, 22, 24
Doğu Afrika 631, 670
Doğu Almanya 481, 487
Doğu Avrupa 74, 130, 336, 338
Doğu kültürleri 534, 535, 540, 544, 550
Doğu Timor 181, 437, 442, 443, 472, 558, 630,
686, 694, 697, 701, 704, 705, 706, 707,
708, 715, 718, 723
Demokrat Parti (ABD) 65, 71
Doyle, M.W. 40, 53, 54, 55, 57, 419, 420, 421,
422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429,
430, 431, 432, 433, 434, 436, 437, 438,
439, 440, 441, 442, 443, 444, 445, 446,
447, 448, 449, 467, 469, 690, 691, 712,
723
Descartes, R. 546
Dretnot yarışı 89, 93, 105
Despotizm 40, 81
Detant dönemi 132, 133, 337
Druckman, D. 318, 319, 320, 321, 322, 323,
324, 325, 326, 327, 328, 329, 330,
332, 333, 334, 366, 372, 374
Deutsch, K.W. 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121,
122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129,
Dünya Bankası 219, 252, 398, 580, 696, 702,
709, 711, 715
Demokratikleşme
572, 573
151, 422, 435, 447, 487,
Demokratikleştirme 435, 716
Demokratik olmayan devletler 54, 55
İNDEKS
729
Dünya hükümeti düşüncesi 48, 50, 583, 587,
673
Dünya Federalist Hareketi 644, 652, 655
Emperyalizm 101, 103, 107, 109, 185, 240, 420,
423, 426, 448, 689
Dünya Kadınlar Konferansı 630, 633
Endonezya 181, 273, 274, 283, 472, 701
Dünya Ticaret Örgütü 320, 428, 489, 580,
583, 669, 711
Engels, F. 21, 26, 34, 36
Dünya toplumu yaklaşımı 214, 276, 281, 286
Enloe, C. 616, 617, 618, 619, 621, 622, 623, 624,
634, 635, 636
Dünya vatandaşlığı 42, 583, 593, 642
Erasmus, D. 583
E
Erillik 616, 617, 618, 619, 620, 621, 622, 623,
625, 626, 627
Eritre 512
Easton, D. 122, 124
Ermenistan 181
Ebedi barış düşüncesi 15, 40, 41, 42, 48, 49,
50, 52, 53, 56, 57
Estonya 487, 493
Egemenlik 70, 84, 91, 97, 106, 124, 147, 149,
151, 155, 160, 218, 228, 229, 232, 439,
440, 441, 442, 463, 468, 575, 576, 578,
579, 580, 581, 584, 598, 600, 646,
648, 654, 657, 659, 666, 667, 669, 673,
678, 690, 692, 710
Einstein, A. 477, 478, 479, 484, 485, 495, 496,
652
Eisenhower, D. 565
Ekolojik denge 213, 214, 216, 217, 222, 232,
650, 651, 653, 657, 658, 665
Ekonomik araçlar 116, 118, 131, 140, 141, 143,
145, 147, 237, 238, 239, 240, 244, 245,
246, 247, 346, 347, 354, 356, 360, 688,
690, 691, 693, 694, 695, 700, 705, 708,
709, 710, 711, 712, 713, 715, 716, 717, 719,
721
Ekonomik bütünleşme 160, 162, 168
Ekonomik faktörler 383, 384, 385, 390, 391,
396, 400, 401, 403
Ekonomik güç 92, 102, 105
Ekonomik kalkınma 92, 122, 125, 213, 214,
217, 222, 232, 251, 280, 287, 443, 446,
610
Ekonomik ve Sosyal Konsey (BM) - ECOSOC
214, 218, 219, 220, 222, 628, 629, 630,
652
Ekvador 181, 183
Eleştirel teori 40, 41, 43, 410, 416, 616, 617,
618, 620, 625, 626, 640, 651, 658, 686,
687, 691, 693, 700, 702, 706, 711, 712
Eşitlik 20, 21, 31, 33, 34, 153, 527, 610, 644,
645, 666, 675, 676, 678, 691, 698, 710
Eşitsizlik 14, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 27,
30, 34, 35, 36, 37, 98, 641, 644
Etik 39, 44, 422, 436, 440, 448, 486, 490, 492,
494, 571, 583, 615, 621, 645, 650, 651,
664, 665, 669, 670, 675, 676, 678, 680,
681
Etiyopya 467, 471, 509, 512
Etnik çalışmalar 617, 619, 624
Etnik faktörler 347, 365, 435, 436, 439, 440,
445, 446, 642
Etzioni, A. 169
Evrensel barış 52, 426
F
Falkland Adaları 283
Falk, R.A. 587, 639, 640, 641, 642, 643, 644,
645, 646, 647, 648, 649, 650, 651, 652,
653, 654, 655, 656, 657, 658, 659, 660,
661
Fas 228, 343, 344, 345, 347, 370
Federalizm 147, 160
Federasyon düşüncesi 13, 16, 28, 29, 42, 50,
147, 150, 152, 153
Feminist kuram 616, 617, 618, 619, 620, 625,
626, 633, 634, 635, 636
Feminizm 616, 619, 621, 625, 635, 653
Fetih 18, 29, 31, 242
Eliasson, J. 381, 382, 413
Fetihçilik 94, 96, 97, 105, 106
El Salvador 421, 430, 437, 442, 443, 448, 481,
670
Fichte, J.G. 42
Elshtain, J.B. 616, 618, 619, 620, 621, 625,
626, 635
730
Empati 190, 200, 202
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Filipinler 430, 481, 487, 503, 528
Filistin 181, 183, 296, 306, 307, 309, 310, 311,
312, 313, 338, 368, 373, 380, 642, 643,
649
Grotius, H. 35, 44, 134, 689
Guatemala 452, 471, 481
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) 310, 313, 368
Guetzkow, H.S. 212, 233, 234, 295, 321, 328,
333
Finlandiya 300, 380, 382, 408, 409, 410, 414
Gurr, T.R. 286, 289, 664
Fisher, R. 283, 284, 285, 289, 604, 612
Güç kavramı 117, 122, 123, 124, 132, 133, 188,
199, 200, 273, 276, 280, 284, 285, 286,
299, 303, 305, 310, 312, 479, 480, 489,
490, 491, 492, 493, 495, 497, 498, 499,
500, 502, 504, 512, 514, 616, 618, 619,
620, 622, 623, 624, 626, 628, 632,
665, 671, 672, 676, 679, 681, 686, 687,
688, 690, 695, 697, 698, 701, 712, 718,
720
Foucault, M. 534, 686
Fransa 14, 15, 29, 30, 41, 67, 69, 74, 87, 88, 89,
90, 92, 102, 177, 181, 226, 346, 347, 419,
430, 483, 488, 572, 697
Fransız Devrimi 39, 488
Frenkel-Brunswik, E. 328, 330, 331, 332
Freud, S. 534, 538
G
G7 - G8 291, 489
Galtung, J. 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 183,
184, 185, 186, 188, 189, 190, 191, 192,
193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200,
201, 202, 204, 205, 206, 210, 211, 212,
233, 234, 277, 286, 289, 380, 381, 397,
406, 410, 411, 412, 478, 530, 604, 606,
612, 649, 650, 654, 661, 710, 723
Güçler dengesi 127, 130, 132, 133, 243, 245,
443, 666, 681, 689
Gümrük birliği 155, 160
Güney Afrika 88, 297, 339, 353, 363, 388,
501, 502, 503, 523, 631, 654, 657, 694
Güney Asya 617, 631
Güneydoğu Asya 273, 697
Güney Kıbrıs 563, 685
Güney Kore 430, 487
Gürcistan 223, 466, 472
Gana 228
Güven inşası 230, 360, 361, 365, 398, 450
Gandhi, M. 178, 205, 477, 478, 481, 482, 483,
485, 489, 494, 495, 496, 497, 498, 499,
500, 501, 502, 504, 652
Güvenlik 96, 105, 109, 117, 118, 121, 122, 125,
127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134,
144, 145, 148, 149, 152, 273, 274, 279,
305, 480, 492, 546, 615, 616, 618, 620,
626, 631, 643, 648, 649, 650, 654,
688, 689, 692, 694, 699, 700, 701, 713,
715, 718, 719
Gbowee, L.R. 628
Gelenekselci yaklaşımlar 394
Gellner, E. 121
Genel irade 16, 17, 23, 24, 25, 30, 31, 34
Genel Kurul (BM) 210, 218, 219, 221, 227, 228,
273, 436, 440, 442, 443, 596, 606,
609, 630, 647, 649, 652, 655, 678, 701
Genel Sekreterlik (BM) 216, 219, 230, 451,
454, 455, 456, 461, 463, 468, 630, 698
George, A. 241, 243
Giddens, A. 573, 577, 578, 579, 580, 602
Gladstone, W. 78
Gleditsch, N.P. 380, 397, 404, 405, 410
Güvenlik Konseyi (BM) 210, 217, 219, 220,
221, 225, 226, 230, 273, 311, 392, 400,
440, 441, 443, 451, 452, 454, 455, 457,
458, 459, 461, 462, 463, 464, 466, 467,
468, 512, 597, 615, 628, 629, 631, 632,
633, 634, 646, 647, 649, 652, 655, 656,
657, 698, 701
Güvenlik toplulukları 117, 118, 121, 122, 127,
128, 129, 130, 131, 134
Güvensizlik 19, 20, 22, 25, 26, 27, 617, 618, 619,
624, 625, 627, 632, 634, 690
Goldman, E. 488, 534
Gorbaçov, M. 338, 573
H
Göçler 82, 273, 616
Gökkuşağı sembolü 553, 555, 556, 557, 563,
564
Haas, E. 131, 136, 154, 155, 156, 157, 160, 167,
169, 170
Greenpeace 527
Habermas, J. 42, 57, 534, 573, 577, 584, 585,
586, 602, 686
Griiths, M. 640, 641, 644, 661, 667, 668, 669,
670, 675, 676, 683
Haiti 452, 471, 472, 474, 487
İNDEKS
731
Hakemlik 242, 255
Hükümetlerarası kurumlar 210, 583, 587, 677
Hakikat 513, 516, 522
Hz. İsa 508, 527, 559, 562
Hakkaniyet unsuru 675
Haklı savaş kavramı 440, 459, 499, 664, 671,
672, 676, 678, 679
I
Halk hareketleri 347, 369
IMF - Uluslararası Para Fonu 219, 252, 580
Hamas 310, 643
Irak 205, 223, 382, 392, 434, 435, 461, 473,
619, 621, 630, 632, 634, 641, 648, 649,
657, 661, 670, 679, 693, 694, 702, 707,
714, 715, 716
Hammarskjöld, D. 380, 382
Hayırlı Cuma Anlaşması 365, 373
Hazır olma teorisi 363, 364
Hegel, F.W. 41, 42, 58, 673
Hegemonya 688, 689, 694, 696, 699, 700,
702, 704
Held, D. 571, 572, 573, 574, 575, 577, 578, 579,
580, 581, 582, 584, 585, 586, 587, 588,
589, 590, 591, 592, 593, 594, 595, 596,
597, 598, 599, 600, 601, 602, 603
Irak Dünya Mahkemesi 648, 649, 661
Irak Savaşı 84, 434, 435, 648, 649
Irk ayırımcılığı 82, 297, 484, 486, 498, 502,
504, 656, 664
Irk çalışmaları 617, 697
Isard, W. 204, 247, 257, 258, 264
Helsinki Nihai Senedi 252, 435
İ
Heywood, A. 592, 603
Hıristiyanlık 190, 191, 202, 508, 515, 523, 529,
530, 537, 559, 692
Hırvatistan 221, 437, 443, 452, 472, 473, 523
Hindistan 273, 466, 467, 472, 474, 481, 485,
489, 494, 498, 499, 500, 501, 502,
523, 534, 596, 649, 655, 657, 671
Hinduizm 190, 191, 202, 537
Hindular 500, 501, 502
Hiroşima 557, 626
Hitler, A. 335, 385
Hobbesçu görüş 14, 40, 44
Hobbes, T. 14, 16, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 36,
40, 43, 44, 47, 48, 52, 424, 534, 545,
546, 576, 600, 603, 689, 690, 699, 723
Hobhouse, L.T. 139, 142, 143, 169, 170
İdealizm 39, 40, 41, 43, 45, 146, 124, 132, 133,
134, 141, 546, 589, 590, 594, 597, 690,
692, 693
İdeolojik faktörler 384, 385, 394, 640, 647,
652, 694, 701, 716
İkinci Dünya Savaşı 106, 109, 115, 116, 119, 127,
129, 132, 133, 140, 141, 146, 150, 155,
176, 177, 178, 186, 220, 222, 228, 238,
239, 247, 252, 255, 259, 262, 272, 273,
294, 295, 300, 330, 335, 336, 408,
415, 434, 450, 461, 478, 481, 483, 489,
499, 509, 523, 556, 557, 558, 560, 563,
571, 583, 606, 608, 697, 701
Hobsbawn, E. 121
İkinci kulvar diplomasi 271, 282, 284, 287,361,
362, 369
Hobson, J.A. 98, 103, 105, 107, 110
İklim değişikliği 322, 397
Hollanda 72, 273, 274, 343, 398, 508
İkna 337, 351, 357
Holtom, G.H. 557, 558, 568
House, E.M. 68, 70, 71, 449
İletişim 116, 118, 120, 121, 122, 123, 124, 125,
128, 134
Hukukun üstünlüğü 67, 76, 81, 140, 144, 151,
393, 416, 657, 695, 696, 699
İnançlar 297, 354, 507, 509, 510, 511, 515, 518,
526, 527
Hume, D. 15, 45, 46
İngiliz Okulu 35, 663, 665, 666, 667, 668, 675,
680, 681, 692, 693, 700
Huntington, S. 664, 667
Hükümet-dışı kuruluşlar 245, 454, 455, 466
Hükümet-dışı örgütler 573, 585, 587, 616,
619, 630, 632, 648, 652, 696, 701, 702,
707, 708, 717
732
İç savaşlar 216, 226, 229, 285, 350, 371, 381,
397, 437, 438, 444, 445, 450, 461, 465,
467, 512, 516, 521, 528, 583, 679, 713
BARIŞ ÇALIŞMALARI
İnsancıl müdahale 222, 225, 226, 325, 382,
394, 400, 420, 422, 459, 468, 576, 587,
589, 664, 666, 667, 671, 677, 679, 680,
681, 692
İnsan davranışı 297, 298
İnsan doğası 95, 135, 141, 522, 529, 552, 653
İşbölümü 14, 21, 23, 101
İnsan hakları 40, 67, 82, 83, 84, 156, 163, 210,
213, 214, 217, 218, 221, 222, 232, 252,
382, 396, 400, 402, 416, 421, 435, 440,
441, 442, 452, 456, 459, 460, 461, 462,
468, 482, 576, 582, 586, 595, 596, 607,
608, 609, 610, 631, 640, 644, 648, 650,
653, 654, 656, 665, 666, 667, 669, 670,
671, 673, 674, 676, 677, 679, 681, 694,
695, 696, 697, 699, 706, 710, 713, 715,
717, 721
İşçi Partisi (Avustralya) 272
İnsani güvenlik 426, 632, 634, 639, 652, 700,
721
İnsani ihtiyaçlar 141, 155, 175, 183, 204, 271,
276, 277, 278, 280, 285, 287, 303, 328,
351
İnsani yardım 400, 692
İnsan kaybı 384, 397, 426, 439, 445
İnsanlığa karşı suçlar 463, 582, 583, 596
İnşacılık (Konstrüktivizm) 44, 130, 134, 416,
605, 618, 620, 634, 693, 710, 712
İntifada 310, 368
İran 382, 435, 473, 481, 596
İran-Irak Savaşı 382
İşçi Partisi (Britanya) 139, 575
İşçi Partisi (Norveç) 177
İşlevselcilik 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146,
147, 148, 149, 150, 151, 153, 154, 155,
156, 157, 158, 160, 162, 163, 166, 167,
168
İtaatsizlik 477, 479, 481, 484, 485, 489, 490
İtalya 74, 89, 91, 109, 564
J
James, W. 42, 57, 300
Japonya 67, 68, 74, 89, 109, 181, 196, 265, 272,
335, 597, 607, 657, 696, 697, 707, 708
Jaurès, J. 502
Jean-Paul II 657
Jeferson, T. 78, 80
jeopolitik faktörler 384, 426, 432, 643, 644,
646, 647, 648, 649, 650, 654, 659
Johnson-Sirleaf, E. 628
İrlanda 132, 365
İskandinav ekolü
404, 405
K
379, 380, 381, 382, 397,
İskandinav ülkeleri 129, 408, 409, 411, 414,
416, 417, 708
İslam 190, 191, 202, 692
İslam dünyası 640, 646
İspanya 88, 89, 181, 320, 397, 507, 509
Kaddai, M. 347, 572, 600
Kadının Statüsü Komisyonu (BM) 630
Kadınlar 222, 259, 260, 262, 527, 615, 616, 617,
618, 620, 621, 622, 623, 624, 626, 627,
628, 629, 630, 631, 632, 633
İspanya İç Savaşı 335, 397, 560
Kaldor, M. 572, 581, 582, 586, 587, 588, 598,
602, 603
İsrail 181, 183, 296, 304, 306, 307, 309, 310,
311, 312, 313, 338, 339, 343, 361, 368,
370, 373, 380, 382, 430, 435, 473, 474,
596, 640, 641, 643, 644, 649, 656, 678
Kalkınma 175, 183, 188, 204, 210, 216, 222,
688, 694, 696, 697, 699, 706, 708, 712,
715, 716, 720
İstikrar 554, 556, 565
İstikrarlı barış 241, 243, 253
İsveç 29, 72, 129, 176, 178, 254, 323, 379, 380,
382, 398, 408, 409, 410, 413, 415, 416
İsviçre 13, 28, 88, 117, 254, 265, 419, 430, 478
İşbirliği 68, 81, 82, 83, 90, 91, 92, 95, 96, 98,
100, 102, 108, 119, 123, 129, 131, 132,
140, 144, 146, 147, 148, 150, 153, 154,
158, 160, 168, 266, 274, 278, 281, 327,
338, 361, 395, 413, 416, 480, 484, 485,
487, 488, 492, 605, 609, 620, 626,
643, 652, 657, 659, 690, 693, 699
İşbirliksizlik 484, 490
Kamboçya 181, 223, 383, 437, 442, 443, 452,
472, 686, 693, 696, 697, 701, 705, 706,
707, 708, 715, 718, 722
Kamerun 343
Kamuoyu 151, 299, 300, 336, 340, 354, 360,
362, 368, 498, 504
Kanada 129, 155, 243, 254, 265, 696, 707, 713
Kantçılık 16, 42, 47, 54, 55, 57, 117, 131, 134,
385, 422, 424, 425, 426, 429, 433,
436, 447, 580, 581, 590, 673, 700
Kant, I. 16, 27, 34, 35, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45,
46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56,
57, 58, 59, 133, 251, 420, 423, 424, 429,
431, 437, 440, 447, 448, 481, 496, 535,
İNDEKS
733
546, 575, 579, 582, 583, 584, 587, 590,
594, 603, 625, 673, 679, 682, 689, 695
Kapitalizm 18, 22, 23, 96, 98, 249, 504
Karman, T. 628
Karşılıklı bağımlılık 94, 95, 97, 106, 107, 144,
163, 241, 427, 492, 666
Kozmopolit barış 575, 579, 582, 598
Kelman, H.C. 204, 252, 283, 284, 285, 287,
289, 293, 294, 295, 296, 297, 298,
299, 301, 302, 303, 304, 305, 306,
307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314,
315, 316, 324, 333
Körfez Savaşı 392, 473, 657, 658,
Kozmopolit yaklaşımlar 274, 580, 581, 582,
590, 599, 700, 710, 717
Kriesberg, L. 335, 336, 337, 338, 339, 340,
341
Kemp, A. 175, 206
Kur’an-ı Kerim 563
Kenya 228, 509, 512
Kurumsalcılık 425, 448, 689, 691, 694
Keohane, R.O. 709, 723
Kutlu vatandaş düşüncesi
650
Keynes, J.M. 78, 237, 246, 695, 723
641, 642, 644,
Kıbrıs 181, 283, 284, 285, 287, 303, 310, 361,
380, 413, 437, 474, 685, 686, 697, 698,
715, 719, 722
Kuveyt 461, 473, 657
Kırık tüfekler sembolü 555, 556, 566
Kuzey Afrika 344, 347, 370, 435
Kızıl Kmerler 697
Kuzey Amerika 129, 295, 296, 508, 509, 524,
527, 665
Kimlik faktörü 119, 122, 134, 280, 285, 296,
305, 307, 308, 311, 312, 313, 416, 445,
553, 688, 689, 691, 693, 694, 695,
700, 704, 710, 714, 717, 719, 720
King, M.L. Jr. 483, 484, 486, 494, 497, 498,
500, 502, 503, 504, 558, 652
Kissinger, H. 83, 427
Kitle imha silahları 617, 645, 648, 658
Kolektif güvenlik 144, 214, 216, 221, 223464,
709
Kolombiya 181, 310, 511, 525, 528
Komüniteryanizm 673, 678
Konfederasyon 28, 29, 34, 48
Kongo 705, 706, 715
Kongo Demokratik Cumhuriyeti
474, 629
470, 471,
Kuvvet kullanımı 44, 105, 337, 350, 459, 462,
672, 679
Kuzey Atlantik 118, 127, 130, 131, 132
Kuzey İrlanda 283, 310, 363, 365, 367, 509,
523, 528
Küba 670
Kültürel faktörler 120, 131, 280, 297, 305, 327,
354, 499, 501, 511, 516, 520, 524, 525,
646, 650, 652, 653
Kültürlerarası yaklaşım 534, 535, 540
Küresel barış 573, 574, 605, 608, 609, 610,
611, 628, 641, 644
Küreselleşme 96, 175, 183, 204, 212, 213, 217,
428, 489, 568, 572, 574, 575, 576, 577,
578, 579, 581, 582, 583, 584, 586, 587,
590, 593, 597, 601, 602, 603, 622, 627,
648, 655, 656, 658, 659
Küresel sistem 298, 394
Kopenhag Okulu 410, 412
Küresel siyaset 619, 620, 622, 623, 628
Kopernikus, N. 45
Küresel sosyal demokrasi 591, 599
Kore 181
Küresel yönetişim 213, 217, 220, 221, 224,
228, 380, 572, 578, 579, 580, 587, 592,
593, 707, 708, 713
Kore Savaşı 336, 477, 617
Korsika 15, 16, 31
Koruma sorumluluğu 83, 287, 421, 429, 436,
437, 440, 442, 448, 461, 463, 721
Kosova 84, 461, 464, 467, 474, 622, 629, 686,
693, 694, 697, 701, 704, 705, 706, 707,
708, 715
Kosta Rika 609
Kozmopolitan demokrasi 575, 587, 591, 641
734
Kozmopolitanizm 30, 35, 39, 40, 42, 47, 50,
51, 52, 56146, 572, 573, 574, 579, 580,
581, 582, 583, 584, 586, 587, 588, 589,
590, 591, 596, 597, 673, 674, 676, 686,
712
BARIŞ ÇALIŞMALARI
L
Lahey Barış Konferansları 140, 212, 213
Latin Amerika 66, 82, 92, 397, 508, 509, 649,
711
Lederach, J.P. 339, 506, 507, 508, 509, 510,
511, 512, 513, 514, 515, 516, 518, 519,
520, 521, 522, 523, 524, 525, 526, 528,
529, 530, 531, 547, 548
Malezya 283, 380
Lenin, V.İ. 34, 36
Mandela, N. 389, 654
Letonya 487, 493
Mao, Z. 205
Leviathan 20, 24, 25, 36, 44, 600, 603
Maoz, Z. 428, 432, 449
Levy, J. 54, 57, 58
Marcuse, H. 640
LGBTİ 488, 563, 616, 618, 619, 623, 632
Marksizm 90, 98, 205, 249, 423, 424, 581,
591, 592, 604, 687, 691, 712
Liberal barış 90, 422, 423, 424, 426, 427, 428,
429, 433, 434, 436, 686, 688, 689,
691, 694, 697, 699, 700, 701, 702, 704,
705, 706, 707, 708, 710, 711, 712, 714,
715, 716, 717, 718, 719, 720, 721
Liberal demokrasi 39, 686, 700, 701, 713, 714,
715
Liberalizm 19, 39, 90, 100, 102, 105, 410, 419,
422, 423, 425, 428, 429, 433, 434, 447,
665, 691,692, 693, 700, 713, 714, 715,
717, 720, 721
Liberal Parti (Britanya) 78
Mali 487
Manda yönetimi 72, 227
Marshall, G. 336
Marx, K. 21, 23, 26, 34, 35, 36, 37, 251, 335,
535, 546, 640
Maslow, A. 279, 280, 549
Matematik 116, 264, 265, 266, 298, 312
Mavi bereliler (kasklılar) 223, 224
Mavi kasklılar 464
Meksika 67, 68, 336, 503
Mendlovitz, S. 650, 660
Liberal uluslararasıcılık 76, 82, 695
Mennonitler 252, 507, 508, 509, 510, 511, 518,
526, 528, 530
Liberal yaklaşımlar 139, 142, 143, 153, 154,
286, 437, 488, 489, 490
Meşruluk 385, 387, 580, 581, 585, 673, 688,
709, 718
Liberteryenizm 486, 488, 489, 495
Mezhepsel faktörler 365, 435
Liberteryen Parti (ABD) 489
Mısır 181, 311, 343, 347, 361, 465, 473
Liberya 442, 465, 470, 473, 628
Militarizm 105, 616, 617, 654, 659, 695
Libya 84, 226, 234, 347, 421, 463, 469, 470,
474, 670
Militerleşme 615, 619, 620, 622, 623, 634
Lider aktörleri 390, 512, 517, 519, 520
Lijphart, A. 134, 137
Linklater, A. 42, 48, 58
Litvanya 487, 493
Locke, J. 19, 24, 34, 37, 39, 546, 689, 691
Lozan Antlaşması 320, 327, 698
Lübnan 283, 310, 473, 474
Milletler Cemiyeti 29, 63, 71, 72, 74, 75, 76,
80, 81, 82, 109, 132, 144, 146, 147, 149,
155, 212, 214, 217, 220, 227, 232, 233,
251, 254, 652
Milliyetçilik 17, 31, 88, 105, 109, 116, 117, 118,
119, 120, 121, 123, 133, 141, 147, 148, 150,
151, 156, 273, 274, 319, 322, 336, 345,
410, 553, 617, 621, 623, 624, 626, 720
Mill, J.S. 87, 101, 421, 422, 436, 437, 440, 447,
449, 678, 689
Mistisizm 500, 501, 504
M
Maathai, W. 552
Macaristan 487
Machiavelli, N. 423, 424, 581, 689, 690
Mitler 553, 554
Mitrany, D.
146,
154,
168,
131, 139, 140, 141, 142, 144, 145,
147, 148, 149, 150, 151, 152, 153,
155, 156, 158, 160, 163, 166, 167,
169, 170
Madagaskar 228, 487
Modern barış 536, 537, 538, 539, 540, 542,
546
Madrid görüşmeleri 310, 349, 368, 370, 373
Moldova 466
Mahan, A.T. 105, 106, 107, 110
Monnet, J. 158, 159, 160
Makarios III 283, 698
Montesquieu, C.L. de 14, 19, 20, 37, 34, 39, 47
Makedonya 452, 472, 473
Montville, J. 361, 373
Mackinder, H. 98, 103, 105, 107
İNDEKS
735
Moravcsik, A. 170
Morgenthau, H.J. 120, 123, 581, 620, 624, 636
Normativizm 141, 163, 166, 299, 300, 304,
663, 688, 700, 702, 708, 715, 719
Moritanya 347
Normlar 666, 694, 701, 715, 717, 718, 719, 720
Mozambik 320, 442, 443, 705, 706
Norveç 129, 176, 177, 178, 181, 238, 259, 262,
323, 397, 408, 409, 410, 412, 413, 417,
696, 707
Müdahale 40, 51, 54, 56, 217, 220, 224, 225,
226, 230, 232, 337, 386, 394, 399,
400, 495, 664, 666, 669, 670, 671, 672,
676, 677, 678, 679, 680, 681, 686, 698,
703, 705, 707, 709, 715, 717, 718
Müdahalecilik 101, 436, 447, 448
Nükleer caydırıcılık 133, 409, 626, 692
Nükleer çalışmalar 300, 413
Nükleer savaş 558, 664
Mülteciler 162, 223, 680
Nükleer silahlanma 117, 126, 218, 266, 274,
38, 478, 626, 641, 654, 656, 658, 663
Mülteciler Yüksek Komiserliği (BM) 609, 611
Nükleer silahsızlanma 266, 610
Müzakere 266, 283, 305, 306, 310, 313, 322,
324, 344, 346, 348, 349, 351, 352, 353,
355, 356, 357, 358, 359, 360, 363,
364, 365, 366, 369, 370, 371, 399, 510,
523, 697, 698
Nye, J. Jr. 420
Myanmar 382, 649
Oakeshott, M.J. 663, 667, 668, 675, 677, 680,
682
O
Obama, B. 84
N
Nagazaki 557, 626
Namibya 442, 443, 628, 705, 706
OECD 219, 398, 428
Olgunluk teorisi 346, 352, 353, 354, 355, 356,
357, 358, 359, 360, 361, 362, 363, 364,
365, 366, 367, 368, 370, 371
Nardin, T. 45, 57, 58, 663, 664, 665, 666, 667,
668, 669, 670, 671, 672, 673, 674, 675,
676, 677, 679, 680, 681, 682, 683
Oneal, J.R. 425, 427, 428, 433, 449
NATO 129, 130, 131, 132, 339, 347, 350, 408,
410, 435, 443, 464, 465, 669, 699, 713,
715
Orta Afrika Cumhuriyeti 465, 474
Naziler 116, 120, 262, 293, 306, 311, 330, 478,
563, 565, 566, 571, 583
Orta Afrika 230, 345
Orta Amerika 523, 534, 631
Ortadoğu 230, 243, 344, 349, 354, 358, 368,
370, 434, 435, 450, 465, 474, 510, 617,
643, 679, 692, 694, 696, 718
Negatif barış 186, 188, 189, 190, 204, 210, 212,
214, 221, 599, 689, 693, 710, 714, 718
Ortak güvenlik 81, 82, 83
Neoliberalizm 416, 421, 436, 443, 592, 618,
620, 627, 632, 659, 686, 687, 688, 691,
694, 695, 706, 709, 711, 713, 714, 715,
716, 721
Oslo barış süreci 338, 368, 370
Neo-Marksist yaklaşımlar 604
Neorealizm 53, 54, 345, 301, 624
Oslo Anlaşmaları 311, 320, 368, 643
Osmanlı İmparatorluğu 69, 72, 78, 89, 643,
698
Otoriter rejimler 369, 392, 443, 480, 490
Oyun teorisi 256, 264, 265
Nepal 487, 510, 523, 525, 528
Nicel (kantitatif) yöntemler 409, 416, 425,
437, 439, 447, 687
Nietzsche, F. 535, 546
Nijerya 228, 465, 487, 523, 657
Nixon, R. 83, 565
Nobel, A. 409
Nobel Barış Ödülü 63, 67, 109, 180, 186, 247,
262, 266, 409, 413, 466, 493, 504, 527,
552, 628, 654, 658
736
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Ö
Önleyici diplomasi 222, 230, 395, 398
Özel mülkiyet 21, 23, 26, 80, 488
Özgürleşme 618, 625, 632
Özgürleştirme 691, 693, 701, 702, 704, 705,
707, 712, 714, 718, 719, 720
Özgürlük 19, 21, 28, 34, 39, 43, 45, 47, 70, 77,
83, 427, 488, 610, 691
P
Page, J.S. 607
Paine, T. 689
Psikolojik etkenler 300, 361, 363
Pugwash Konferansları 252, 266
Putin, V. 339
Pakistan 435, 467, 472, 474, 523, 537, 596,
623
Palme, O. 382, 502
Papua Yeni Gine 380, 381, 404
Q
Quaker tarikatı 239, 251, 260, 263, 523, 527,
528
PARC Programı 337, 338, 339
Paris Barış Antlaşmaları 71, 72, 109, 140, 213
R
Paris Barış Antlaşması (1991) 696, 697
Paris, R. 400, 402, 686, 697, 712, 713, 723
Rabin, İ. 310, 368
Pasif direniş 479, 481, 493, 494
Ramsbotham, O. 692, 723
Pasiizm 97, 424, 436, 479, 495, 497, 498, 499,
500, 501, 502, 503, 504, 508, 671, 690,
695
Rapoport, A. 134, 204, 252, 264, 266, 267
Patriyarkalizm 617, 618, 619, 620, 626
Pazarlık 276, 277, 321, 322, 325, 327, 392
Peres, Ş. 368
Rasyonalite 279, 286
Rasyonalizm 40, 43, 45, 46, 641
Rawls, J. 42, 44, 58, 675
Reagan, R. 83, 338, 577
Platon 125
Realizm 16, 25, 29, 40, 43, 98, 106, 107, 123,
127, 130, 132, 133, 134, 271, 274, 301,
302, 303, 305, 312, 313, 367, 422, 423,
424, 434, 546, 589, 596, 597, 620, 624,
625, 665, 671, 676, 681, 689, 690, 692,
693, 695, 699, 712
Polonya 15, 16, 17, 29, 31, 176, 338, 481, 487
Reardon, B. 607, 612
Popper, K. 119, 240
Portekiz 29, 701
Refah kavramı 94, 95, 98, 144, 145, 147, 151,
154, 156, 157, 163
Postkolonyal yaklaşımlar 626, 633, 686, 687,
717, 720
Ren Nehri Taşımacılık Örgütü 391
Peru 181, 183
Pettigrew, T. 294, 295, 296, 297, 301, 314, 316
Picasso, P. 556, 558, 560, 564
Postmodern barış 538, 539
Postmodernizm 546, 633, 641, 653, 656, 657,
691, 693
Post-Vestfalya düzeni 640, 655
Pozitif barış 186, 188, 189, 190, 204, 210, 212,
214, 221, 599, 689, 690, 691, 693, 708,
710, 718, 719, 720
Richmond, O. 685, 686, 687, 688, 689, 690,
691, 692, 693, 694, 695, 696, 697, 699,
700, 701, 702, 703, 705, 707, 708, 710,
711, 712, 713, 714, 715, 717, 718, 719, 720,
721, 722, 723
Roma İmparatorluğu
699, 700
572, 576, 582, 685,
Romanya 139
Pozitif yaptırımlar 400, 401
Roosevelt, F.D. 478
Pozitivizm 119, 133
Roosevelt, T. 65, 67, 79, 82
PRIO - Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü
179, 382, 397, 404, 408, 410, 411, 412,
413, 415, 416
Rothbard, M. 486, 488, 489, 496
Proaktif önleme yaklaşımı 271, 277, 278
Protestanlık 507, 508, 510, 523, 527, 529, 530
Protesto eylemleri 484, 489, 664
Pruitt, D. 363, 364, 375
Psikoloji 265, 266, 293, 294, 295, 296, 297,
298, 299, 300, 301, 312, 320, 323, 325,
329, 330, 331
Rousseau, Jean-Jacques 13, 14, 15, 17, 18,
20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29,
30, 31, 33, 34, 35, 36, 37, 43, 44, 46, 47,
48, 52, 57, 58, 59, 251, 535, 689, 690
Ruanda 221, 223, 346, 403, 434, 437, 442,
443, 452, 461, 467, 470, 622, 649, 705,
706, 715
Rubin, J. 344, 348, 351, 372
Ruhanilik 642, 656, 657, 658
Rummel, R.J. 426, 429
İNDEKS
737
Russell, B. 478, 649
Russett, B. 53, 57, 58, 117, 119, 134, 137, 294,
422, 425, 427, 428, 429, 432, 433, 449
Rusya 15, 66, 70, 89, 92, 102, 181, 264, 335,
339, 385, 404, 441, 466, 468, 596, 681
320, 425, 428, 431, 583, 689, 694,
695, 700, 704, 710, 711
Sharp, G. 477, 478, 479, 480, 481, 484, 485,
486, 487, 488, 489, 493, 494, 495, 496
SIPRI 382, 404, 408, 410, 411, 413, 414, 415
Sibernetik 116, 122, 126, 134
Sierra Leone 228, 465, 471, 630, 632, 705,
706, 715, 718
S
Sahra-altı Afrika 346, 659, 694
Silahlanma 89, 96, 97, 105, 109, 126, 247, 249,
252, 254, 261, 409, 413, 414, 527, 598
Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti 347
Silahların azaltılması 247, 338, 582
Saint-Pierre, C.I. Castel de - Abbé 15, 16, 28,
29, 30, 36, 48, 689
Silahların kontrolü 81, 214, 413
Saddam Hüseyin 205, 435, 670
Sambanis, N. 421, 437, 438, 439, 444, 445,
446, 447, 448, 449, 467, 469
Silahlı çatışmalar 243, 379, 381, 384, 395,
397, 398, 399, 400, 412, 413, 415, 416,
523, 528, 586, 615, 618, 652
San Francisco Konferansı (BM)
273, 287
Silahsızlanma 68, 81, 82, 179, 214, 245, 249,
256, 413, 425, 656, 658, 690
116, 214,
Savaş 13, 14, 15, 16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25,
26, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36,
37, 40, 43, 44, 47, 50, 51, 52, 53, 54, 55,
68, 69, 80, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93,
94, 95, 96, 97, 99, 105, 107, 108, 109,
125, 130, 132, 134, 139, 141, 157, 177,
178, 186, 188, 191, 194, 202, 204, 238,
239, 241, 242, 243, 244, 247, 248, 249,
252, 253, 255, 265, 266, 294, 295, 297,
298, 299, 300, 312, 379, 384, 386,
390, 399, 400, 401, 402, 403, 404,
405, 478, 482, 483, 484, 487, 489, 494,
495, 552, 553, 554, 555, 556, 557, 560,
561, 563, 565, 566, 567, 568, 615, 616,
617, 618, 619, 621, 622, 624, 625, 626,
627, 628, 633, 640, 641, 644, 647, 648,
649, 651, 656, 657, 658, 664, 665, 671,
672, 678, 679
Simülasyon teknikleri 322, 326, 327, 329
Savaş karşıtlığı 117, 338, 556, 564, 565, 567,
664
Sivil toplum kuruluşları
224, 261
Savaş suçları 436, 440, 462, 463
Siyahiler 297, 623, 641, 654
Schelling, T. 134, 295, 664
Siyasal kırım 426, 440
Schuman, R. 158, 160
Siyasal topluluklar 120, 121, 122, 125, 126, 127,
128, 129, 131, 134
Schumpeter, J.A. 423, 424
Sedat, E. 361, 375
Self-determinasyon 67, 81, 82, 140, 144, 154,
202, 214, 217, 218, 220, 222, 226, 228,
229, 308, 309, 347, 440, 442, 643,
659, 695, 698, 714, 720
Seligman, M.E.P. 605, 612
Sembolleştirilme 552, 553, 554, 555, 560, 561
Serbest ticaret 52, 55, 67, 81, 82, 100, 102,
105, 106, 141, 146, 160, 166, 247, 249,
738
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Singapur 283
Singer, J.D. 117, 135, 265, 294, 380, 382, 411,
415
Sites, P. 279, 290
Sivil barış 700, 703, 706, 707
Sivil haklar 664, 667, 675, 680
Sivil itaatsizlik 485, 487, 489, 490, 501, 502
Sivil toplum 19, 22, 23, 24, 83, 89, 93, 97, 109,
156, 210, 217, 221, 222, 224, 252, 261,
262, 338, 346, 398, 401, 444, 479,
484, 519, 566, 578, 579, 583, 585, 587,
588, 589, 598, 610, 611, 626, 627, 628,
629, 633, 634, 645, 652, 654, 655, 657,
677, 678, 686, 688, 689, 694, 695, 699,
700, 706, 721
124, 210, 217, 218,
Siyaset bilimi 115, 116, 117, 118, 122, 123, 134
Siyasi haklar 675, 680
Siyasi İşler Departmanı (BM) 217, 230, 231
Skinner, B.F. 328, 331, 333
Slovenya 487
Smith, A. 53, 100, 101, 107, 110, 111, 251, 255,
546
Soğuk Savaş 40, 53, 82, 83, 118, 130, 133,
134, 230, 232, 243, 245, 252, 295, 300,
312, 313, 338, 339, 340, 345, 348, 367,
384, 388, 390, 394, 395, 398, 399,
400, 404, 408, 410, 412, 414, 422, 433,
441, 443, 450, 451, 452, 461, 463, 467,
478, 493, 571, 573, 574, 575, 582, 588,
596, 598, 617, 623, 627, 650, 651, 653,
654, 656, 663, 670, 694, 699, 702, 705,
708, 710, 713, 714, 715, 716, 719, 720,
721
Somali 181, 221, 223, 346, 437, 441, 442, 443,
452, 465, 467, 470, 509, 512, 521, 525,
693, 702, 705, 706, 707, 715
Sorokin, P. 252, 336
Sorun çözümü 277, 278, 282, 283, 284, 285,
286, 287, 363
489, 490, 492, 494, 495, 498, 499,
501, 504, 509, 514, 516, 518, 528, 537,
540, 606, 615, 616, 619, 622, 624, 625,
629, 631, 640, 641, 644, 645, 651, 657,
659, 664, 671, 677, 693, 697, 704, 706,
710, 712, 715, 716
Şiddet-dışı yöntemler 484, 487, 490, 491
Şiddet karşıtlığı 484, 500
Şiddetsizlik 190, 256, 477, 479, 480, 481, 483,
484, 486, 487, 489, 490, 491, 492, 493,
494, 495, 607
Şili 89, 181, 430, 487, 631
T
Sorun çözme yaklaşımı 302, 303, 304, 305,
309, 311, 689, 719
Sosyal demokrasi 140, 686
Tacikistan 466, 472, 509, 530
Sosyal psikoloji 115, 294, 296, 297, 299, 301,
302, 303, 306, 312, 313, 321, 326, 363,
416, 523, 529
Taft, W.H. 65, 79
Tahkim 214, 223
Sosyal refah 274, 410, 416, 691, 695, 702
Tanrısal barış 536, 537, 538, 539, 540, 543,
544, 546
Sosyoloji 294, 298, 301, 320, 325, 397, 416
Tantracılık 540, 542
Sovyetler Birliği 83, 129, 140, 148, 253, 254,
322, 338, 339, 345, 361, 368, 397, 409,
428, 472, 481, 487, 493, 504, 558, 650,
654, 655, 670, 678, 695, 697, 710
Tanzanya 228, 678
Soykırım 426, 436, 440, 462, 463
Sömürgecilik 31, 82, 83, 139, 150, 185, 226,
273, 275, 344, 345, 346, 370, 645, 646,
688, 701, 709, 716
Taoizm 190, 202
Tavizler 277, 322, 349, 387, 392
Tayland 487
Tayvan 323
Tehdit 240, 244, 245, 247, 249, 302, 305, 312
Sri Lanka 272, 283, 310, 403, 466, 523
Teknoloji 144, 145, 146, 248, 254, 276, 397,
568, 687, 714, 720
Stalin, J. 697
Terörizm 188, 528, 691, 704, 706, 710
Stoacılık 582, 583
Tickner, A. 616, 619, 620, 624, 626, 634, 636
Sudan 382, 670
Timor-Leste 466, 472
Sun Tzu 695
Tolstoy, L. 481, 496, 502
Sun Yat-sen 67
Toplum aktörü 535, 541, 543, 550
Suriye 84, 162, 421, 463, 466, 469, 473, 474,
649, 681
Toplumsal cinsiyet 413, 416, 488, 572, 573,
583, 609, 610, 615, 616, 617, 618, 619,
620, 621, 622, 624, 625, 627, 628, 629,
631, 632, 633, 634, 642, 687
Suriye İç Savaşı 463, 466, 473, 649
Sümerliler 559
Sürdürülebilir barış 300, 516, 518, 522, 524,
526, 529
Ş
Şiddet 19, 20, 25, 26, 29, 35, 177, 178, 183, 184,
185, 186, 188, 189, 190, 191, 192, 193,
200, 202, 204, 277, 286, 324, 350, 351,
359, 369, 385, 386, 397, 399, 412, 414,
426, 444, 479, 480, 481, 484, 486, 487,
Toplum sözleşmesi 14, 18, 23, 24, 25, 27, 28,
30, 31, 36, 675, 689, 690, 691, 715
Toprak anlaşmazlıkları 141, 193, 199
Transcend yöntemi 176, 181, 190, 191, 201,
202, 204, 206
Transrasyonel barış yaklaşımı 536, 537, 538,
539, 540, 541, 543, 546, 547, 548
Truman, H. 565
Trump, D. 489
Tukidides 423, 424, 690
İNDEKS
739
Tunus 228, 347
Tutu, D. 657
Türkiye 181, 273, 285, 304, 321, 323, 430, 435,
449, 467, 534, 596, 623, 628, 698
U
UCDP 379, 382, 384, 408, 411, 413, 415, 416
Uganda 228, 678
Ukrayna 681
Ulus kavramı 119, 120, 121, 123, 124, 125, 126,
127, 130, 131, 132
Ulusal çıkar 91, 303, 312, 690
Ulusal güvenlik 149, 253, 254, 340
Ulus-aşırıcılık 286, 427, 432, 651, 666, 675,
691, 693, 717
Ulus-devlet aktörü 574, 575, 579, 580, 584,
585, 586, 591, 593, 594, 596, 597, 644,
645, 646, 657
586, 606, 619, 634, 687, 691, 695, 699,
700, 701, 702, 703, 707, 708, 709, 715,
720
Uluslararası Savaş Karşıtları Örgütü - WRI
397, 566
Uluslararası topluluklar 388, 394, 395
Uluslararası toplum 25, 35, 381, 395, 399,
442, 443, 461, 463, 467, 468, 663, 666,
667, 668, 669, 671, 672, 675, 677, 680,
681, 688, 704, 719
Ulus-ötesicilik 163, 400, 578, 579, 584, 585,
587, 593, 649, 650, 651, 653, 655, 677
Ulus-üstü kurumlar 154, 160, 575, 577, 586,
591, 709
UNCTAD - BM Ticaret ve Kalkınma Komisyonu 216, 598
UNESCO 219, 222, 252, 533, 534, 607, 609,
613
UNICEF 609, 610, 613
UNIFEM 629, 630, 631
Uluslararası adalet 673, 675, 676, 680
Uruguay 254, 487
Uluslararası Adalet Divanı 591, 652
Ury, W. 604, 612
Uluslararası Af Örgütü 483, 534
Utrecht Antlaşması 15, 576
Uluslararası aktörler 688, 693, 705, 706, 707,
714, 715, 717, 720
Uygurlar 559, 649
Uluslararası anarşi 26, 28, 54
Uluslararası Ceza Mahkemesi 346, 576, 582,
591, 596
Uluslararasıcılık 691, 715, 717
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 141, 144,
156
Uluslararası güvenlik 408, 412, 413, 414, 421,
425, 427, 440, 442, 581, 598, 617, 618,
619, 665, 673, 713
Uluslararası hukuk 27, 39, 48, 55, 76, 81, 144,
350, 420, 422, 425, 434, 436, 440,
460, 468, 575, 580, 581, 582, 585, 586,
590, 594, 606, 608, 619, 621, 622, 624,
641, 642, 643, 644, 647, 648, 649, 650,
652, 655, 665, 667, 672, 674, 675, 676,
677, 679, 681
Uluslararası kurumlar 573, 585, 645, 687,
688, 690, 693, 695, 696, 699, 700,
706, 707, 715, 719, 720
Uyuşmazlık analizi ve çözümü 319, 320, 324,
325, 326, 327, 328, 332, 340
Uyuşmazlık çözümü 244, 271, 276, 277, 280,
282, 284, 287, 301, 303, 305, 309, 324,
330, 337, 340, 344, 345, 348, 369, 371,
411, 416, 480, 484, 487, 489, 490, 491,
492, 494, 495, 685, 686, 687
Uyuşmazlıklar 192, 194, 198, 242, 274, 295,
296, 311, 344, 345, 346, 348, 351, 359,
362, 369, 371, 382, 387, 390, 391, 398,
412, 450, 451, 454, 480, 484, 485, 489,
490, 491, 493, 494, 495
Uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü
214, 610
Uzlaşma 214, 223, 225, 242, 247, 267, 325,
339, 340, 386, 388, 390, 394, 401,
404, 510, 512, 515, 517, 519, 619, 620,
697, 706, 709, 710, 711, 715, 716, 717,
718, 719
Uzlaştırma 511, 515, 522, 523, 526, 528
Uluslararasılaşma 94, 95, 96, 99
Uluslararası müdahaleler 84, 396, 421, 422,
429, 434, 436, 437, 440, 441, 442, 443,
444, 447, 463, 670, 705, 714
Uluslararası örgütler 80, 140, 141, 144, 145,
146, 147, 148, 150, 153, 155, 163, 176,
209, 212, 213, 218, 231, 281, 492, 493,
740
BARIŞ ÇALIŞMALARI
Ü
Üçüncü Dünya 216, 261, 370, 448, 627, 654
Üçüncü taralar 304, 305, 306, 309, 310
Üçüncü Yol söylemi 575, 577
Ürdün 368
Ütopyacılık 16, 29, 34, 106, 107, 108, 600
V
Wilson, W. 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72,
74, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85,
141, 169, 420
Woodhouse, T. 692, 723
Wright, Q. 252, 295
Van Wagenen, K. 127, 135
Y
Vatikan 360
Venezuela 479
Versailles Barış Antlaşması 72, 74, 76, 695
Vesayet Konseyi (BM) 220, 221, 227, 228,
229
Vestfalya düzeni 15, 44, 158, 163, 575, 576,
581, 582, 640, 644, 645, 646, 647, 654,
655, 658, 700, 708, 714
Yabancılaşma 186, 191
Yahudiler 115, 119, 120, 132, 134, 139, 190, 202
Yaptırımlar 74, 141, 144, 337, 379, 380, 381,
400, 401
Yemen 84, 628
Yeni-işlevselcilik 160
Vicdani retçilik 178, 481, 482, 483, 527, 566
Yeni Zelanda 380, 466
Victoria (Kraliçe) 87, 105, 106
Yerel aktörler 150, 416, 686, 687, 688, 692,
693, 694, 695, 696, 697, 700, 701, 702,
703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 712,
713, 715, 716, 717, 718, 719, 720, 721
Vietnam 239, 410, 472, 500, 504, 617, 641,
649, 664, 670, 678, 697
Vietnam Savaşı 117, 265, 483, 489, 558, 606,
617, 648, 649, 664, 670
Viyana Kongresi 15, 132, 212
Yönetişim 210, 214, 216, 222, 228, 393, 402,
639, 641, 642, 653, 654, 656, 693,
699, 707, 708, 709, 715, 716, 717
Voltaire, F.M. 14, 15, 87, 251
Yugoslavya 223, 313, 493, 558, 622
V sembolü 553, 557, 564, 565, 568
Yukarıdan aşağıya barış inşası
697, 702, 704, 706, 709
W
688, 696,
Yumuşak güç 151, 497, 498, 499, 500, 502,
504
Waever, O. 410, 412
Yunanistan 89, 285, 304, 320, 558, 685, 698
Wallensteen, P. 379, 380, 381, 382, 383, 384,
385, 386, 387, 388, 391, 392, 394, 395,
396, 399, 400, 401, 402, 403, 404,
405, 406, 407, 410, 412, 415
Yüksek politika alanı 620, 626
Waltz, K. 16, 28, 33, 37, 43, 54, 58, 59
Walzer, M. 670, 671, 678, 679, 680, 682, 683
Washington Uzlaşısı 711
Weber, M. 500
Wendt, A. 130, 134, 137
Wiener, N. 116, 122, 123, 126
Wight, M. 35, 40, 59
Wilsonculuk 63, 77, 78, 79, 81, 82, 83, 84, 146,
590, 625
Z
Zartman, I.W. 210, 234, 343, 344, 345, 346,
348, 349, 350, 351, 352, 353, 354,
355, 356, 357, 358, 359, 363, 364, 365,
366, 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373,
374, 375
Zeytin dalı sembolü 555, 556, 557, 559, 560,
561, 563, 568
Zimbabve 359, 523
Zimmermann, A. 68
Zimmern, A. E. 85
İNDEKS
741