Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

Barış Çalışmaları

2018, Barış Çalışmaları, Ankara, Adres Yay., 760 p.

21. yüzyılın başında olduğumuz bu dönemde, insanlık olarak acilen öğrenmemiz ve geliştirmemiz gereken en önemli kabiliyetlerden biri, savaşa ve şiddete dair zihniyetimizi, düşünce tarzımızı radikal bir şekilde değiştirmek; bireysel, toplumsal, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere her bağlamda ve her düzeyde sorunların, uyuşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçı araçlarla çözülmesi yollarını bilimsel ve çok-disiplinli yöntemlerle öğrenmek ve öğretmek olmalıdır. Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddetten nasıl ve neden kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir. Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi, tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış Çalışmalarıdır. Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN

Büyükakıncı, Erhan (editör) Barış Çalışmaları Adres Yayınları® / 51 1. Baskı: Mayıs 2018 ISBN: 978-975-250-056-3 © 2018, Adres Yayınları® Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası, hiçbir şekilde fotokopiyle veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Yayınevimiz bunu yapanlar ve buna teşebbüs edenler hakkında kanunî takibat yaptırma hakkına sahiptir. Yayın Editörü: Hasan Yücel Başdemir İç Tasarım: Emre Turku Kapak Tasarımı: Mesut Koçak Kapak Fotoğrafı: Erhan Büyükakıncı, Chand Baori (Basamaklı Kuyu) ve Kuşlar, Abhaneri - Racastan, Hindistan (2012) Baskı: Tarcan Matbaası Adres: İvedik Cad. Mercan 2 Plaza, No: 417, Yenimahalle, Ankara Telefon: (312) 384 34 35-36 | Faks: (312) 384 34 37 | Sertiika No: 25744 Adres: GMK Bulvarı No: 108/16, 06570 Maltepe, Ankara Telefon: (312) 230 87 03 | Faks: (312) 230 80 03 E-mail: info@liberte.com.tr | Web: www.liberte.com.tr Sertiika No: 16438 Adres Yayınları® Liberte Yayın Grubu’nun tescilli bir markasıdır. Erhan BÜYÜKAKINCI İstanbul’da doğan Erhan Büyükakıncı, orta öğrenimini Saint-Benoît Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktora eğitimini Paris II (Panthéon-Assas) Üniversitesi’nde tamamladı ve halen akademik kariyerini 1994’ten beri çalışmakta olduğu Galatasaray Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde sürdürmektedir. 2002 yılında Uluslararası İlişkiler doçenti, 2008 yılında da aynı anabilim dalında profesör oldu. İstanbul, Marmara, İstanbul Bilgi, Brüksel Hür, Avrupa Barış (Stadtschlaining) Üniversiteleri ile Bişkek AGİT Akademisi, NATO Barış İçin Ortaklık Programı, TSK Harp Akademileri’nde dersler ve seminerler vermiş ve buralardaki araştırmaları desteklemiş olan Erhan Büyükakıncı, akademik çalışmalarını Uluslararası İlişkiler kuramları, dış politika analizi, uluslararası çatışmalar ve savaş çalışmaları ile Sovyet sonrası coğrafya, özellikle de Rus dış politikasına dair konularda yoğunlaştırdı. Değişen Dünyada Rusya ve Ukrayna (2005), Sovyetler Birliği’nin Dağılmasından Yirmi Yıl Sonra Rusya Federasyonu: Türk Dilli Halklar ve Türkiye ile İlişkiler (2012 – Doç. Dr. Eyüp Bacanlı ile birlikte) ve Savaş Kuramları: Temel Düşünürler ve Yaklaşımlar (2015) başlıklı edisyon kitaplarının yanı sıra, Rusya, Ukrayna, Türk Dış Politikası, Orta Avrupa ve Orta Asya cumhuriyetleri ile savaş kuramlarına ilişkin birçok makale çalışması bulunmaktadır. Füsun TÜRKMEN Faruk SÖNMEZOĞLU Faruk YALVAÇ Prof. Dr. - İstanbul Üniversitesi Emekli öğretim üyesi Prof. Dr. - Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim üyesi Nimet BERİKER Burak GÜLBOY Havva KÖK ARSLAN Reşat BAYER Prof. Dr. - Emekli Öğretim üyesi Prof. Dr. - İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. - Koç Üniversitesi Öğretim üyesi Cem KARADELİ Doğa Ulaş ERALP Öner AKGÜL Bilgehan ALAGÖZ Doç. Dr - Ufuk Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. - American Üniversitesi Washington D.C. Öğretim üyesi Dr. Öğretim üyesi - Ahi Evran Üniversitesi Dr. Öğretim üyesi - Marmara Üniversitesi Prof. Dr. - Galatasaray Üniversitesi Öğretim üyesi M. Ercan YILMAZ Prof. Dr. - Uludağ Üniversitesi Öğretim üyesi Fatma AKKAN GÜNGÖR Sezgin MERCAN Ayça EMİNOĞLU Dr. Öğretim üyesi - Karadeniz Teknik Üniversitesi Dr. Öğretim üyesi - Başkent Üniversitesi Dr. Öğretim üyesi - Karadeniz Teknik Üniversitesi Gizem AYTAÇ BİLGİN Kıvılcım ROMYA BİLGİN Aslıhan TURAN ZARA Bilgehan EMEKLİER Dr. Öğretim üyesi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dr. Öğretim üyesi - Başkent Üniversitesi Dr. Öğretim üyesi Okan Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hasan Deniz PEKŞEN Sidar BOZKUR Ufuk TÖRÜN Tolga BİLENER Öğr. Görevlisi - Okan Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi doktora adayı Öğr. Görevlisi Mardin Artuklu Üniversitesi Öğr. Gör. - Rumeli Üniversitesi Marmara Üniversitesi doktora adayı Arş. Gör. - Galatasaray Üniversitesi Grenoble Üniversitesi doktora adayı Aylin YARDIMCI Neyran AKYILDIZ M. Furkan YILMAZ Can DONDURAN Koç Üniversitesi doktora adayı Galatasaray Üniversitesi doktora adayı Arş. Gör. - Ufuk Üniversitesi - TOBB ETÜ Lisansüstü öğrencisi Arş. Gör. - İstinye Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi doktora adayı M. Evren EKEN N. Buğra DEMİRTAŞ Hüseyin ORUÇ Londra Üniversitesi Royal Holloway Koleji doktora adayı T.C. Dışişleri Bakanlığı mensubu - Galatasaray Üniversitesi doktora adayı ASBÜ Uluslararası İlişkiler lisansüstü öğrencisi Akademik çevirmen İÇİNDEKİLER SUNUŞ GİRİŞ IX 1 I. KIsIm Aydınlanma ve Savaş 42 Ahlak ve Sİyasal Felsefesİ 44 Ebedi Barış 48 Sonuç Yerİne 53 Kaynakça 56 KLASİK DÜŞÜNÜRLERDEN BARIŞ KAVRAMINA BAKIŞ10 II. KIsIm Düşünürün Hayatı 13 20. YÜZYIL BAŞINDA İDEALİST DÜŞÜNCE VE BARIŞ KAVRAMI . . .. . .. . .. 60 Rousseau’nun Devletlerarası İlişkilerle İlgili Yazıları 15 3. 1. JEAN-JACQUEs ROUssEAU 12 Faruk YALVAÇ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. .13 WOODROW WILsON 62 Amour de SoI /Amour Propre: Rousseau ve Hobbes 18 Füsun TÜRKmEN.. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 63 Genel İrade ve Toplum 23 Siyasetçi-Düşünürün Yaşamı 63 DevletlerArası İlişkiler 25 Akademisyenlikten Siyasetçiliğe 64 Saint-Pierre’in Barış Planı 28 Başkan Wilson 65 Adalet Olarak Barış 30 Dış Politika Yaklaşımı 66 Kaynakça 36 Gönülsüz Savaşçı 68 On Dört İlke 69 Paris Barış Konferansı ve Milletler Cemiyeti’nin Kuruluşu 71 Faruk YALVAÇ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 39 Bir Düşünce Akımı Olarak Wilsonculuk 76 Giriş 39 Wilsonculuğun Kökenleri 78 Düşünürün Hayatı 41 Wilson’un Düşünce Dünyası 79 2. ImmANUEL KANT 38 I Wilsonculuğun Temel Bileşenleri 81 Dünden Bugüne Wilsonculuk ve İzdüşümleri 82 Kaynakça 84 4. 86 NORmAN ANGELL Kavramını Sorgulama Barış İçin İletişimin Önemi: Biz Olma Duygusu 119 121 Güvenlik Topluluğu Kavramından Barışçıl Değişime 127 Sonuç Yerine 133 Kaynakça 135 Burak GÜLBOY . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. 87 Düşünürün Hayatı ve Kariyeri: Küreselleşen Dünyanın Farkında Olmak 87 6. Angell’in Düşüncesini Hazırlayan Uluslararası Yapıdaki Dönüşüm sezgin mERCAN .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . ..139 90 Küreselleşen Dünyada Devletlerin Başındaki İktidarların Büyük Yanılgısı 92 Büyük Yanılgının İzdüşümleri: Savaşa Karşı Duruş ile Barışa Atıf Arasındaki Paradoks 97 Serbest Ticaretin Barış İçin Önemi Eleştirel Bakışlar 99 105 Sonuç Yerine: I Dünya Savaşı Sonrasında Norman Angell 108 Kaynakça 110 III. KIsIm DAVID mITRANY 138 Düşünürün Hayatı ve Düşüncesini Şekillendiren Dönem 139 Mitrany’ye Göre İşlevselcilik ve Barış 141 Uluslararası Örgütlenmeler Üzerine Düşünmek 148 Ulus-Devlet Aktörü ve Barış Olanakları 150 Mitrany ve İşlevselciliğin Sosyal Boyutu: Bütünleşme 155 Bir Barış Projesi Olarak Avrupa Birliği ve İşlevselciliğin Dönüşümü 158 Sonuç Yerine: Değerlendirme ve Eleştiriler 163 Kaynakça 168 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI IV. KIsIm SONRASI BÜTÜNLEŞMECİ BARIŞ ÇALIŞMALARINA KURAMLAR VE BARIŞ TEMASI . . .. . .. . .. . .. . .. . 112 GİRİŞ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . 172 5. KARL W. DEUTsCH 7. JOHAN GALTUNG 174 Erhan BÜYÜKAKINCI . .. . .. . .. . .. . .. . ..115 Kıvılcım ROmYA BİLGİN . .. . .. . .. . .. . ..175 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 115 Düşünürün Hayatına ve Akademik Kariyerine Bakışlar Milliyetçiliğe Karşı Duruş ve Ulus II 114 175 Galtung’un Yayın Haritası 181 Galtung’u Anlamak İçin Anahtar Kavramlar 183 Şiddeti Tanımlamak 184 Negatif ve Pozitif Barış Anlayışı 186 Şiddet, Barış ve Din 190 Çatışmanın Yapısı 191 Aktörü Tartışmak 194 Amaçları Ele Almak 196 Uyuşmazlıklara Bakış 198 9. Amaçların Peşinden Koşmak 199 Neyran AKYILDIZ. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 237 Çatışmanın Yaşam Döngüsü 200 Çatışmaları Dönüştürme 201 Hayatı, Akademik Kariyeri ve Temel Eserleri 237 Sonuç Yerine: Galtung’un Mirası 204 Boulding’in Araştırma Metodolojisi 240 Kaynakça 205 Boulding’in Kuramsal Yaklaşımı: İstikrarlı Barış 241 8. CHADWICK ALGER 208 Buğra DEmİRTAŞ . . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 209 Düşünürün Hayatı ve Akademik Çerçevesi 209 Alger’ın gözünden Barış Çalışmaları 210 Tarihsel Perspektiften Birleşmiş Milletler212 Barışı Koruma Operasyonları 223 İnsancıl Müdahale Tartışmaları 225 Self-Determinasyon İlkesinin Yeniden Ele Alınması 226 Önleyici Diplomasi ve “Barış İçin Bir Gündem” 230 Sonuç: Eleştiriler ve Genel Değerlendirme 231 Kaynakça KENNETH E. BOULDING Boulding’in Güç Kavramı 233 236 243 İktisadi Perspektiler: Barış Ekonomisi ve Savaş Endüstrisi 246 Çatışma Yönetimine Bütüncül Bakışlar: Savaş ve Ekonomi İlişkisi 251 Sonuç Yerine 256 Kaynakça 257 Birleşmiş Milletler ve Barışı Tesis Etme Araçları 214 EK OLARAK: ELISE BOULDING: BARIŞ KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK . .. . .. . .. . . 259 1950’den Bugüne BM ve Barış Çabaları 216 Neyran AKYILDIZ BM’nin Yeniden Yapılanması Tartışmaları: Sivil Toplum ve Dünya Halklarının Katılımı 218 BM Sistemi ve Kurumların Rollerinin Tartışılması 220 Çatışma Çözümü ve Barışı Koruma Operasyonları 221 Barışın Araçları ve BM İlkeleri 221 Kaynakça 263 EK OLARAK: ANATOL RAPOPORT VE BARIŞ ÇALIŞMALARINA KATKILARI 264 Erhan BÜYÜKAKINCI Kaynakça 267 III V. KIsIm Düşünürün Hayatı ve Kariyeri 319 UYUŞMAZLIK ANALİZİ VE ÇÖZÜMÜ YAKLAŞIMLARI 268 Druckman’ın ICAR Kariyeri 323 Uyuşmazlık Çözümü ve Analizi Çalışma Alanı 324 Druckman’ın Uyuşmazlık Analizi Alanına Yöntemsel Katkıları 326 Sonuç Yerine 330 Reşat BAYER & Aylin YARDImCI . . .. . ..271 Kaynakça 332 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 271 EK OLARAK: LOUIS KRIESBERG . .. . .. . . 335 Avustralya’dan Dünya Politikasına Bakmak Doğa Ulaş ERALP 273 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 335 Uluslararası İlişkiler Teorisine Katkısı: Dünya Toplumu ve Barışa Bakış 274 Syracuse Yılları: Çatışma Çözümleri Alanındaki Katkıları 337 İnsani İhtiyaçlar Teorisi 278 Kaynakça 340 10. JOHN W. BURTON 270 Çözüm Üretme Çalıştayları ve Kontrollü İletişim: Fırsatlar ve Sınırlar 281 Sonuç Yerine 286 Kaynakça 288 11. HERBERT C. KELmAN 292 342 Can DONDURAN .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 343 Düşünürün Yaşamı, Kariyeri ve Başlıca Çalışmaları 343 Bilgehan ALAGÖZ . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 293 Uyuşmazlık Çözümünde Müzakere ve Arabuluculuk 348 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 293 Arabuluculuğun İkilemleri 350 Savaş ve Barış Çalışmalarına Davranışsalcı Perspektiften Bakmak 296 Olgunluk Teorisi: İlkeler ve Koşullar 352 359 Sosyal Psikolojik Tartışmalar 299 Olgunluk Teorisi Üzerine Eleştiriler ve Yeni Çalışmalar Etkileşimli Sorun Çözümü 303 Sonuç Olarak 367 İsrail-Filistin Çalıştayları 306 Kaynakça 372 Sonuç 311 Kaynakça 314 12. DANIEL DRUCKmAN 318 Nimet BERİKER & sidar BOZKUR . .. . ..319 IV 13. IRA WILLIAm ZARTmAN VI. KIsIm BARIŞ VE ÇATIŞMA ÇALIŞMALARI . .. . .. . .. . 376 14. PETER WALLENsTEEN 378 TAPRI - TAMPERE Barış Araştırmaları Enstitüsü 414 mehmet Furkan YILmAZ & Cem KARADELİ & Erhan BÜYÜKAKINCI 379 UCDP - Upsala Çatışma Verileri Programı (Uppsala Conlict Data Program) 415 Düşünürün Hayatı ve Çalışma Alanları 379 Sonuç Yerine İskandinav Okulu ve Diplomasi Geleneği: Akademik Çerçevelerden Mesleki Tecrübelere 380 15. mICHAEL W. DOYLE İlk Aşamada Çatışma Kavramını Tanımlamak 382 Çatışma Biçimleri 384 Çatışmaların Çözümü 385 Uyumsuzluklar ve Farklılıklarla Beraber Yaşamak 387 416 418 Öner AKGÜL & Aslıhan TURAN ZARA ..419 Düşünürün Hayatı ve Akademik Geçmişi 419 Doyle ve Kantçılık 421 Doyle Liberalizmi: Liberal Barış Kavramının Düşünsel Temelleri 422 Demokratik Barış Teorisi ve Metodolojisi Üzerine 429 Çatışma Çözümünde Uluslararası Toplulukların Rolü 394 Çatışmaları Önlemek 395 Uluslararası Hukuk, Koruma Sorumluluğu ve Barış 434 Uluslararası Sistem ve Barış Anlaşmaları 399 Başarısız Devletler ve Barış İnşası Üzerine 437 Uluslararası Yaptırımların Rolü 400 Uluslararası Müdahale ve Şartları 440 Barışın İnşası ve Kalitesi 401 Barış Operasyonlarını Tartışmak 444 Genel Bir Değerlendirme 404 Sonuç Yerine 447 Kaynakça 406 Kaynakça 448 TEMA OLARAK: İSKANDİNAV EKOLÜ VE BARIŞ ARAŞTIRMALARINDA UZMANLAŞMIŞ KURUMLAR . . .. . .. . .408 TEMA OLARAK: BARIŞ OPERASYONLARI .. . .. . .. . .. . . 450 Cem KARADELİ & Erhan BÜYÜKAKINCI Aslıhan TURAN ZARA & Erhan BÜYÜKAKINCI Giriş: İskandinav Ekolünü Tanımlamak 408 İskandinav Ekolünün Önde Gelen Araştırma Kurumları 411 DIIS – Danimarka Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü 411 PRIO - OSLO Barış Araştırmaları Enstitüsü SIPRI - Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü 412 413 Giriş 450 Barış Operasyonlarında Temel Kavramlar 453 Barışı Koruma Operasyonları 455 İnsancıl Müdahale Kavramından Koruma Sorumluluğuna 459 BM Dışındaki Barış Operasyonları Girişimleri 464 V Barış İnşasında Piramit Modeli 467 Kaynakça 469 Barış İnşası Uygulayıcılığı ve Arabuluculuk: Sahadaki Tecrübelerden Çıkarılacak Dersler 522 Ekler 470 Sonuç Yerine 528 Kaynakça 530 16. GENE sHARP 476 muzafer Ercan YILmAZ. .. . .. . .. . .. . ..477 18. WOLFGANG DIETRICH Düşünürün Yaşam Öyküsü ve Kariyeri 477 Hüseyin ORUÇ & Havva KÖK ARsLAN 533 Güç Kuramını Tanımlamak 480 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 533 Şiddetsizlik ve Barış İlişkisi 481 Şiddetsizliğin Aktivizmi 486 Dietrich’in Çalışmalarındaki Metodolojik Girdiler 534 Transrasyonel Barış Kuramına Genel Bir Bakış 536 Dietrich’ın Temel Kavramları: Çoklu Barış (Many Peaces) 540 Bütünsel Barış Anlayışı – Ahenkten Doğan Barış 541 Tanrısal (Moral) Barış Anlayışı – Adaletten Doğan Barış 543 Modern Barış Anlayışı – Güvenlikten Doğan Barış 545 Pratik Tartışmalar: Şiddet-Dışı Yöntemlerin Başarısı 489 Şiddetsizliğe Yönelik Eleştiriler 491 Sonuç Yerine 493 Kaynakça 495 TEMA OLARAK: MAHATMA GANDHİ VE MARTIN LUTHER KING: GÜÇSÜZLÜĞÜN ETKİSİ YA DA PASİFİZMİN YUMUŞAK GÜCÜ .. . .. . . 497 Faruk sÖNmEZOĞLU 532 Giriş 497 Postmodern Barış Anlayışı – Hakikatten Doğan Barış 546 Gandhi’nin Pasiist Yolculuğu 500 Açığa Çıkartıcı Çatışma Dönüşümü 547 Martin Luther King’e Bakış 502 Sonuç Yerine 550 Kaynakça 504 Kaynakça 551 17. JOHN PAUL LEDERACH 506 Tolga BİLENER & Erhan BÜYÜKAKINCI 507 Düşünürün Hayatı ve Kariyeri 507 Barış Yolunda İnançtan Esinlenmek: Uzlaşıya Yolculuk 510 Çatışma Dönüşümü Yoluyla Barış İnşası 516 VI 519 Güvenlik Konseyi İçerisindeki Rekabetler: Barış Operasyonlarının Başarı Sınırları TEMA OLARAK: BARIŞIN SEMBOLLEŞTİRİLMESİ . . .. . .. . .. . .. . . 552 Ufuk TÖRÜN Giriş 552 Mitler ve Semboller 553 Barışın Sembolleştirilmesi 554 Başlıca Barış Sembolleri 557 CND Sembolü (Nükleer Silahsızlanma Kampanyası) 557 Kurumlar ve Müfredat: Eğitimin Teknik Boyutu 609 Beyaz Güvercin 559 Sonuç Yerine: Türkiye İçin Öneriler 610 Zeytin Dalı 560 Tavsiye Kaynakça 612 Pace Gökkuşağı Bayrağı 563 V Hari Barış Sembolü 564 Beyaz Gelincik 565 Kırık Tüfek 566 Sonuç Yerine 567 Kaynakça 568 19. DAVID HELD 570 Hasan Deniz PEKŞEN . .. . .. . .. . .. . .. . ..571 Düşünürün Hayatı ve Kariyeri 571 Held’in Temel Eserlerine Bakış 573 Küreselleşme: Kozmopolitan Demokrasiye Uzanan Köprü 574 Küreselleşmenin İç Dinamikleri: Sosyo-Ekonomik Şartlar ve Hukukun Dönüşümü 579 20. CAROL COHN 614 Gizem BİLGİN AYTAÇ . .. . .. . .. . .. . .. . ..615 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 615 Feminist Güvenlikten Feminist Barışa 616 Barışın ve Gündelik Politikanın Kadın Hali 625 Uluslararası Örgütlerin Gözünden Kadın ve Barış İlişkisi 628 İnsan Güvenliği Politikaları: Toplumsal Cinsiyeti Merkeze Koymak 632 Sonuç Yerine 634 Kaynakça 635 21. RICHARD A. FALK 638 Bilgehan EmEKLİER.. . .. . .. . .. . .. . .. . . 639 Kozmopolitanizme Güncel Katkılar 582 Düşünürün Yaşamı ve Akademik Kariyeri 639 Kozmopolitanizm: İlkeler ve Alanlar 589 Akademik Bakış ve Kuramsal Zeminler 640 Kutlu Vatandaşlık Yaklaşımı 641 Eşitsizlik, Şiddet, Çatışma ve Savaşın Kaynağı: Vestfalya Düzeni 644 Irak Savaşından Yola Çıkarak Dünya Düzenine Eleştiriler 648 TEMA OLARAK: BARIŞ EĞİTİMİ: OLANAKLAR VE SINIRLAR . .. . .. . .. . .604 Yeni Bir Düzen Arayışı: Dünya Düzeni Modelleri Projesi ve Falk 650 Hasan Deniz PEKŞEN Falk’un Barış Yaklaşımı: İnsani Küresel Yönetişim ve Siyaseten Faal Ruhanilik 654 Sonuç Yerine 658 Kaynakça 660 Kozmopolitanizm İçin Uygulama Önerileri ve Eleştiriler 594 Sonuç Yerine: Barış Projesi Adına Küresel Sosyal Demokrasi Önermesi 599 Kaynakça 601 Öğrenilmiş Çaresizlikten Çözüm Üretimine: Barış Eğitimine Giden Yol 604 İlkeleri Hedelere Dönüştürmek: Barış Eğitiminin Arka Planı 608 VII 22. TERRY NARDIN 662 Fatma AKKAN GÜNGÖR & Evren EKEN 663 Siyaset Bilimcinin Hayatı ve Düşünsel Ortamı 663 Yöntem Olarak Antropolojinin Önemi 687 Liberal Barışa Giriş: Metodolojik Sınırlar 689 Uluslararası İlişkiler Teorileri ve Barış 689 Liberal Barışın Bileşenleri 693 Nardin’de Barış Düşüncesi 665 Nardin’in Düşüncelerinde Oakeshott Etkisi Liberal Barış Kapsamında Sınılandırmalar 702 668 Küresel Yönetişim ve Liberal Barış 707 Uluslararası Toplum ve Müdahalecilik: Devlet Aktörü - İnsan Hakları İlişkisi 669 Kimlik ve Liberal Barış 710 Liberal Barış Eleştirisi 711 Nardin ve Uluslararası Siyaset Teorisi: Barış Adına İnsancıl Müdahalenin Ahlaki Temelleri Post-Liberal Barış Tartışmaları 713 671 Liberal Barış İnşasının Sınırları 714 Küresel Adalet ve İnsan Hakları 674 Uluslararası Adalet İçin Etik Çerçeve 675 Liberal Barışın Dönüşümü: Yetersizlik Eleştirileri 715 Sonuç 680 Yerel Direnişler 716 Kaynakça 682 Güç ve Dış Müdahaleler Kapsamında Barış Oluşumu 718 Sonuç Yerine 720 Kaynakça 722 İNDEKs 725 23. OLIVER RICHmOND 684 Ayça EmİNOĞLU .. . .. . .. . .. . .. . .. . .. . . 685 Düşünürün Hayatı ve Akademik Kariyeri 685 Çalışma Alanları ve Yöntem Tartışmaları 686 VIII SUNUŞ NEDEN BARIŞ ÇALIŞMALARI? 2 0. yüzyıl, bir utanç abidesi olarak dünya tarihinin bugüne kadar en kanlı yüzyılı oldu ne yazık ki! Etnik, dini, siyasi, devrimci vb. içerikli sayısız çatışma, terörizm ve soykırım gibi vahşet örneklerine şahit olduk hep birlikte. Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı bloklarının sahip olduğu kitle imha silahları bütün bir insanlığı ortadan kaldıracak düzeydeydi. Evet, insan oğlu ve kızı olarak, Aydınlanma döneminden beri elde edilen ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda çok ileri aşamalar kaydetmiş olsak da, çatışma yönetimi, çatışma/uyuşmazlık çözümü, çatışmaların barışçıl dönüşümü konusunda hâlâ bir arpa boyu ilerleme kaydedememiş olduğumuz gerçeği ile karşı karşıyayız. Her ne kadar barış ve savaş temaları tarih boyunca tüm din, kültür ve etik tartışmalarının esas ilgi alanı olsa da, konunun sistematik ve bilimsel olarak ele alınmasının I. Dünya Savaşı’nın sonunda gündeme geldiğini görüyoruz. Çatışma/Uyuşmazlık Çözümü veya Barış Çalışmaları adı altında akademik bir disiplin haline gelmesi ve üniversitelerde ders olarak okutulması ise, II. Dünya Savaşı’ndan sonrasından sonra olanaklı olmuştur. Bu durumda bile, ilk lisans ve yüksek lisans ders programlarının müfredatları daha çok savaşlar ve bunlar sonucunda oluşan vahşet ve yıkımın sebep olduğu hasarın tespitini, tazminini ve savaş sonrası düzenin normatif boyutlarını ele alacak şekilde oluşturulmuştu. Araştırmacılar, ancak zamanla, Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra savaşın, şiddetin ve baskının nedeni ve nasıl ortadan kaldırılacağına ilişkin konulara ağırlıklı olarak yönelmeye başlamışlardır. Artık savaşa ve fiziksel şiddete yol açan şartların neler olduğuna ilişkin araştırmalar her geçen gün artmaktadır. 21. yüzyılın başında olduğumuz bu dönemde, insanlık olarak acilen öğrenmemiz ve geliştirmemiz gereken en önemli kabiliyetlerden biri, savaşa ve şiddete dair zihniyetimizi, düşünce tarzımızı radikal bir şekilde değiştirmek; bireysel, toplumsal, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere her bağlamda ve her düzeyde sorunların, uyuşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçı araçlarla çözülmesi yollarını bilimsel ve çok-disiplinli yöntemlerle öğrenmek ve öğretmek olmalıdır. Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği IX ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddeten nasıl ve neden kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir. Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi, tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış Çalışmalarıdır. Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN X GİRİŞ BARIŞA GİDEN YOLLARI ELE ALMAK “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, ama hiç kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor.” L. Tolstoy (Savaş ve Barış) “Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.” Martin Luther King, 1964 yılındaki konuşmasından. “ Ölüler konuşabilselerdi, daha fazla savaş olmazdı” diye yazmış ünlü Alman yazarı Heinrich Böll, II. Dünya Savaşı’nın ardından. Ölüler; savaşlardan, çatışmalardan, fiziki şiddeten, soykırımlardan, siyasal kırımlardan, açlıktan ve yokluktan yaşamlarını kaybedip gidenler. Bazıları gönüllü, heyecanlı, istekli, bazıları başına geleceklerden habersiz, bazıları da kendi ve sevdiklerinin kurbanlıklarını canlı canlı izleyenler… Siyah bir perdenin ardından bizi izleyenler. Kim bilir herkesin ne kadar çok anlatacağı var bu dünyada yaşanılanlara dair. İnsanlık var olalı beri hep çatışma ve şiddet ile dolu yaşamış, sadece hemcinsine ya da karşı cinsine, küçüğüne ya da büyüğüne karşı değil, hata doğaya, tüm canlılara, en savunmasız olanlara dek. İnsanoğlunun aydınlanması, aklını kullanabilmesi ya da yaratıcı gücün adaletine olan inancını güçlendirmesi ile bu şiddetin biteceği düşüncesi ya da beklentisi doğmuş bazı düşünürlerde, ama bilgi dünyası ve teknoloji ilerledikçe daha da acımasız, daha da aç ve ne yazık ki hep heyecanlı olmuş insanlık. Yokluk sonrasında paylaşmayı değil, daha da daha da çok demeye başlamış. Geçmişin kötü tecrübelerinin tekrar tekrar ya1 şanması insanın doğasından mı kaynaklanıyor yoksa toplumun kontrol edilemeyen devingenliğinden mi? Buna kafa yormuş birçok düşünür, bilim ve din adamları; kuramlar üretmişler ve tartışmışlar yüzyıllar boyu bitmemecesine. Bu derleme çalışmasına dair harekete geçmemiz işte burada başlıyor; bizler de onların sözcüsüyüz, aktarıcılarıyız. Tatlı bir güneşin ısıtığı güzel bir Eylül sabahında, Ankara Maltepe’de bir kafede, Liberte Yayınları’nın başarılı editörü ve değerli meslektaşım Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir ve yayınevi çalışanlarıyla kahvaltı vesilesiyle bir araya gelmiştik. Çok sevgili dostum Cem Karadeli bana eşlik ediyordu. Bu buluşmamızda Savaş Kuramları kitabını çıkarmamızı kutlamak ve daha henüz basılmış kitaplarımıza heyecanla ve hep beraber sıcağı sıcağına dokunmak istemiştik. Bu kahvaltıda Hasan Yücel hocamız bizlere çalışmamızdan dolayı duyduğu memnuniyetini dile getirirken, savaş kuramlarını tamamlamak adına bir de barış ile ilgili bir çalışma yapıp yapamayacağımızı sormuştu. Zaten hacimli olan savaş kuramları çalışmasının yanında barışa ilişkin çalışmaların azlığından şikâyet ederek ve bunun önemli bir gereksinim olduğunu ifade ederek, bu teklife hafif bir gülümsemeyle karşılık vermiştim ve böyle bir çalışmanın hacmi herhalde bir parmak kalınlığını geçmez diye düşünmüştüm. Cem ile bakışmıştık ve “neden olmasın, bir bakalım deneyelim” demiştik Hasan Yücel hocamıza. 2015 Eylül sonunda yeni basılmış kitabımızın heyecanıyla başlayan Barış Çalışmaları alanındaki derleme girişimleri ve çalışmaları 2017 Aralık ayına kadar sürdü ve bu aşamada o teklifi aldığım zaman aklıma gelen ilk tepkim nedeniyle hem çok utandım hem de mutluluk ve heyecanla bu yolda umutlandım, çünkü yıllardır vermekte olduğum ve ülkemizde gelişmesine emek verdiğim Savaş Kuramları dersi ve literatürü genelinde kullandığımız kuramsal tartışmaların ve ampirik verilerin sonsuzluğu ve derinliği barış kavramını küçümsememize ve sınırlı görmemize yol açmıştı. Önemsiz görünmekten ve sınırlı tartışılmaktan öteye barış kavramı, tarihsel ve pratik gerçeklik temeli daha çok olan savaş ve çatışma olgularıyla karşılaştırıldığında, daha ütopik, daha kısa vadeli, daha az pratik temeli olan bir gerçeklik olarak ele alınmaktaydı, çünkü ekonomi, hukuk, ahlak, inançlar gibi hep ek alanlardan desteğe ihtiyaç duyuyor gibiydi ve doğa durumu içerisinde doğrudan var olan bir yapı değildi sanki ya da öyle yansıtılmaktaydı. Sun Tzu, Clausewitz gibi savaş kuramlarının en klasik, Quincy Wright, Raymond Aron, J. David Singer gibi modern kuramcıların karşısında, hem siyaset bilimi hem de uluslararası ilişkilerde barışı doğrudan ele alıp tartışan klasik düşünürlerin sayısının sınırlı oluşu ve bu değerlendirmelerin ağırlıklı olarak ideolojik ve tarihsel çerçeveler ve beklentilerle sınırlı kalması ve doğrudan pratikten yoksun olması söz konusuydu. Öte yandan insan doğasının çatışmacı, egoist, faydacı ve rekabetçi yapısına ilişkin gelenekselci ana akım kuramların tümdengelim ağırlıklı ve devlet aktörü odaklı yaklaşımları nedeniyle uluslararası ilişkiler disiplininde alan ve tema çalışmalarında ağırlıklı olarak uluslararası güvenlik, çatışma, siyasi şiddet, savaş hukukundan esinlenmiş bir uluslararası hukuk tanımlanması gibi akademik üretimleri yoğunlukla gördük ve görmeye de devam ediyoruz; hepsi de egemen birim, şiddet tekeli, anarşik sistem içerisinde denge oyunları gibi temel aktörlere ve düzeylere dayandırılmış çalışmalardır. Hata barışı çatışmacı sürecin ayrılmaz bir parçası olarak görmekteydiler; diplomasi, ekonomik yaptırımlar gibi çatışmanın doğrudan var olmadığı rekabetçi ortamları sürdürebilmek adına. Çatışma kültürünü araştırmak, araştırmacılara hem daha heyecanlı ve tutkulu görünüyor olmalı hem de somut aktörlere, açıklanabilir nedenlere ve var olan ya da öngörülebilir sonuçlara dayandırılması konusunda daha kolaylık sunuyor olmalı. Bir de ne yazık ki bu çatışmacı süreçlerden toplumların, bireylerin nasıl etkilendiklerini tartışmak güç kavramını yadsımak ya da eleştirmek olarak algılanmakta. Bu çerçeveden bakıldığında, barışı aramak ve düşlemek daha çok akıl ve inançlar düzeyinde karşımıza çıkan, yoksunluğuyla ihtiyaç duyulup sorgulanan bir olgu, çaba olsa gerek. Barışı kendi dina2 mikleri ve süreciyle sui generis bir kavram olarak tartışan bir düşünür ya da din adamı bulmak neredeyse olanaksız gibi; bu kavramı en iyimser şekilde içeriklendirenlerin hepsi de, çatışma ve şiddetin önlenmesi ya da sonrasında ne yapılabileceği noktalarından hareket etmekte. Hata burada en acımasız tanımlama olarak bile, Raymond Aron’un başyapıtı olan Paix et Guerre entre nations (Uluslar Arasında Barış ve Savaş) adlı kitabındaki şu ünlü sözlerini hatırlamakta fayda var: “Geçmiş savaşların gölgesinde ve gelecekteki savaşların korkusu ya da beklentisiyle […], barış bize bugüne kadar siyasi birimler arasındaki rekabetin şiddet biçimlerinin, uzun ya da kısa vadeli de olsa, askıya alınması olarak görünmüştü” (Aron, 1984: 158). Barış çalışmaları kitabımızı hazırlarken hangi açılardan hareketle yola çıkacağımızı gerek Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü dâhilinde gerekse uzman hocalarımızın görüşleriyle olgunlaştırmaya çalışırken, 2016 Mayıs’ında İzmir-Çeşme’de düzenlenen Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin VII. Uluslararası İlişkiler Araştırmaları ve Eğitimi Kongresi kapsamında barış çalışmaları ve araştırmaları konulu iki panel düzenleyerek, bu kitabın hazırlığına ön değerlendirmeler almak istedik. Bu kongre çerçevesinde sunduğum “Barış Antolojisi” başlıklı bildirimde şu saptamaları aktarmaktaydım. Savaş kavramı hem tarihsel hem de ampirik açılardan somut olaylardan ve realitelerden yola çıkılarak tanımlandığı ve tartışıldığı halde, barış kavramında aynı kaynaklardan somut veriler elde etmek çok kolay değildi ve barışın soyut çerçevede ele alınması daha çok idealler ve inançlar dünyası bağlamında gelişmekteydi. Barışın rasyonel araçlarla tanımlanması birçok sübjektif etmene de çarpmaktaydı ve uzun vadeli uygulanabilirliği çok kolay olamıyordu. Dolayısıyla bu kavramın düşünce dünyasındaki tartışmasını belirli akımlar ya da yaklaşımlarla ele almak, Uluslararası İlişkiler disiplininin hâli hazırdaki yapısında henüz tam net değildir. Barışı salt bir düşünsel ya da ampirik olgu olarak mı ele almak, yoksa savaşın, çatışmanın ve şiddetin antitezi olarak mı yorumlamak ve çözümlemeye çalışmak ve bunlardan yola çıkarak da platonik yapıları kurgulama arayışında bulunmak mı? İşte kitabımızı hazırlarken karşımıza çıkan ilk en önemli sorunsal bu oldu. Bunları birbirinden keskin çizgilerle ayırmanın çok kolay bir tercih olmadığını belirtmek isterim. İkincil olarak klasik ve modern düşünceyi beraber incelemek istediğimizde devasa tartışmalarla karşılaşıyoruz. Antik Çağlara kadar uzanan bir metot tartışmasına bağlı olarak kavramlar dünyası bizlere eşsiz bir hazine sunuyor, ancak Uluslararası İlişkiler disiplininin geçmişi itibariyle baktığımızda bu hazinenin daha pragmatik, hata bazı açılardan daha fırsatçı kullanıldığını görüyoruz; klasik düşüncenin sunduğu saf içerikteki cazibeli kavramların inşacı ya da yapıbozumcu (dekonstrüktif) açılardan gerçek anlamlarından saptırılarak kullanıldığına, hata araçsallandırılmasına tanık oluyoruz. O nedenle bu kitabımızı daha çok Uluslararası İlişkiler disiplininin kuramsal çerçevesine en uygun zaman sınırlaması yapmak amacıyla 20. yüzyıl odaklı olma kararını aldık. Ancak modern kuramlar ve yaklaşımlar dâhilinde en çok kullanılan, ele alınan ve tartışılan büyük düşünürleri klasikler çerçevesinde değerlendirmek istedik. Barış dendiğinde akademik olarak Kant ve Rousseau’suz konuşmak mümkün değil; toplumsal barış adına onların bizlere armağan etikleri eşitlik, özgürlük, işbirliği, adalet, hak kavramlarını kullanmadan barışı nasıl ele alabiliriz? Dolayısıyla kitabımıza felsefi giriş mâhiyetinde onları ele almak istiyoruz. Tabii ki Kant ve Rousseau’nun dışında Erasmus’tan Grotius’a, Abbé de Saint-Pierre’den John Locke’a birçok klasik düşünürün bu kavramın geliştirilmesindeki katkılarını unutmamak lazım, ancak onları ele almak da başka bir kitabın konusu olarak geliştirilebilir. Üçüncü bir argüman olarak şunun altını çizmekte fayda var; her ne kadar Uluslararası İlişkiler disiplini altyapı olarak daha çok II. Dünya Savaşı sonrası gelişmiş bir kuramsal zemine sahip olsa da, bu savaş öncesindeki süreçlerden oldukça beslenmektedir. Özellikle Avrupa Uyumu dengesiyle başlayan olgular ve süreçlerin I. Dünya Savaşı’na kadar gelişmesi ve 1919-39 İki savaş arası dönemle de farklı trendlere geç3 mesi söz konusudur. Bu dönemlerde karşımıza çıkan ve bugünkü disiplinimizin bilinçaltını besleyen bu olgu ve süreçler olmadan modern ve çağdaş dönemleri anlamak sınırlı olur. Milliyetçilik, güçler dengesi, silahlanma, ulus-devletlerin yaygınlaşması, sömürgeciliğin sona ermesi, toplumların da savaş ve barış öznesi olarak kabul edilmesi, bilim ve teknolojinin hızlı gelişimi gibi birçok olgu ve politika, savaş ve barışın sadece yaşanılan bir süreç olmadığını, bunun belirli vadeli sonuçlarının ve etkilerinin olabileceği bilincini ve sorumluluğunu doğurmaktadır ve bu yük alanımızın önde gelen düşünür ve araştırmacılarının omzuna binmektedir. Bu bilinç oluşturma ve sorumluluğu yerine getirme durumu, tabii ki her insanın hayat tecrübesinden edindikleriyle de karşımıza çıkar. Yaralı bir belleğin sorumluluk duyması ve idealleri için arayışa girişmesi, mücadele etmesi, o kötü tecrübeyi hiç yaşamamış olanlara göre daha gerçekçi ve akılcıdır aslında; hata doğuracağı olası sonuçları açısından da daha mantıklıdır. O yüzden 20. yüzyılımızı kana bulayan iki büyük dünya savaşı barış arayışlarının ve girişimlerinin en önemli odak noktalarıdır. Her nasıl tarihi veri ya da argüman olarak kullanmayan ya da değerlendirmeyen bir kuram sonuç itibariyle başarısızlığa ya da çürümeye mahkûm ise, Türkçe akademik literatürümüze temel kazandırmak iddiasındaki bu derleme çalışmamızda dönemsel konjonktürü göz önünde bulundurmadan hareket etmeyi tercih etmedik. Tüm düşünce insanları yaşadıkları konjonktürün bir sonucudur, tepkimesidir, yansımasıdır diyebiliriz. Tabii ki düşünsel aydınlanmanın ve özgürleşmenin olması bu bilinç sorgulamasının ve ideallerin peşinde koşmanın en önemli koşuludur. 1986 Nobel Barış Ödülü sahibi ünlü düşünür ve yazar Elie Wiesel’in şu sözlerini okursak; “Hatırlıyorum: Dün veya sonsuzluk kadar önceydi. Genç bir Yahudi çocuk, karanlığın krallığını keşfetmişti. Onun şaşkınlığını, ıstırabını hatırlıyorum. Çok çabuk olup bitmişti. Geto, sürgün, mühürlenmiş sığır arabası. Halkımızın tarihinin ve insanoğlunun geleceğinin kurban edileceği ateşli sunak. […] Hatırlıyorum, çocuk babasına sordu: “ Bu gerçek olabilir mi?” Yirminci yüzyıldayız, ortaçağda değiliz, bu tür suçların işlenmesine kim izin verebilir? Dünya nasıl sessiz kalabilir? Ve şimdi çocuk bana dönüp, “Söyle bana” diye soruyor. “Benim geleceğime ne yaptın? Hayatına ne yaptın?”Ve ona denediğimi söylüyorum, anısını yaşatmaya çalıştığımı, unutacaklara karşı mücadele etiğimi söylüyorum. Çünkü eğer unutursak suçlu oluruz, suç ortakları oluruz.[…] Ve sonra ona ne kadar naif olduğumuzu, tüm dünyanın bildiğini ve sessiz kaldığını anlatım. Ve bu yüzden insanlar nerede ve ne zaman acı çekerse, aşağılanırsa asla sessiz kalmayacağıma yemin etim. Her zaman taraf tutmalıyız. Tarafsızlık, hep zulüm edene yardımcı olur, asla zulüm görene değil. Sessizlik işkence edene cesaret verir, asla işkence görene değil. Bazen müdahale etmeliyiz. İnsan hayatı tehlike altında olduğunda, insan haysiyeti risk altında olduğunda ulusal sınırlar ve hassasiyetler önemsizleşir. Erkek ve kadın, her nerede ırkı, dini veya siyasi görüşü nedeniyle zulme uğruyorsa, orası -o anda- evrenin merkezi haline gelmelidir.” Dördüncü ve son bir argüman olarak da şu noktanın altını çizmekte fayda var. Barış çalışmaları dendiğinde dar kapsamda ya da daha alt-disipliner bir alan olarak tanımlamak gerekirse, ünlü Norveçli düşünür Johan Galtung ile başlayan bir açılım karşımıza çıkıyor ve onunla başlayan tartışmaların yaratığı hem kuramsal hem de akademik araştırma merkezleriyle birlikte kurumsal bir yapılanma söz konusu. Bu derleme kitabımızın merkezine Galtung’u ve onun ortaya çıktığı dönem olan II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde cereyan eden akademik tartışmaları tabii ki alıyoruz, ancak uyuşmazlık analizi ve çözümü, barış ve çatışma çalışmaları, bütünleşmeci yaklaşımlar olmadan da olmadan da karşılaştırmalı ve bütünlükçü açılardan bu ilk antolojik çalışmanın yetersiz kalacağını düşündük. Ülkemizde bu tarz bir çalışmanın bir ilk adım olması nedeniyle okuyucularımıza ve araştırmacılarımıza barışla ilgili olabildiğince kapsamlı ve karşılaştırmalı bir çerçeve sunmak arzusundayız. 4 Öte yandan bu uğurda yaşamlarını vakfeden düşünce insanlarının yanı sıra barışa dair bazı olgular da söz konusudur: Barış eğitiminden sembollerine, barış araştırma kurumlarından uluslararası örgütlerin barış adına operasyonlarına değin birçok tema da karşımıza çıkmıştır. Onları ek temalar olarak kitabımızda değerlendirmek istedik. Barışı nasıl tanımlamalıyız? Savaş ile mi ya da onsuz mu? Kendi içinde dönüşen, evirilen bir yapı mı? Yoksa dışardan müdahalelere açık bir süreç mi? Gerçek aktörleri kimler? Salt devletler mi yoksa toplumsuz, bireysiz barış olur mu? Barış bir haklar dünyası doğurur mu? Doğurursa hangi aktörler için? Demokrasi, kimlikler arası eşitlik, insan hakları barış ile eşanlamlı mıdır? Tüm dinlerin ve inançların ardındaki insanın Yaradan/Tanrı’ya ulaşma çabası kendi içsel huzuru uğruna mı yoksa toplumsa barış için midir? Toplumların yaratıkları kurumlar olarak kimlikler, devletler barışa nasıl bir göreli anlam yükler? Barış sadece devletlerin aralarında çatışma sonrasında imzaladıkları bir kağıt parçası mıdır? Bunun ekonomik açılımı, sosyo-psikolojik altyapısı, sembolleri, sanatı var mıdır? Askeri okullarda ve harp akademilerinde savaş ve çatışma yönetimine dair eğitim ve stratejiler varken, barışın eğitimi hangi yaş grupları için nasıl kurumsallaşır? Barış adına var olan düzeni eleştirmek hak mıdır? Barış sadece pozitif bir algılama, idealler kurgulama ya da beklentilerde olmak mıdır? Barışın negatif çerçevesi de olabilir mi? Bunlar gibi yüzlerce soru düşünce insanlarının, araştırmacıların ve bizler gibi gündelik yaşamın koşturmasıyla hayatını idame eden insanların karşına çıkıyor. İnsanoğlu bunlardan ders alıyor mu, kendisini değiştirebiliyor mu? Ünlü Portekizli yazar José Saramago’nun bir konuşmasından sizlere bir paragraf aktarmak istiyoruz: “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bundan tam 50 yıl önce bugün imzalandı. Kutlama törenleri hâlâ sürüyor. Ama bilirsiniz, ilgi zamanla azalır. Ortaya ciddi konular çıkarsa, toplumun ilgisi olayın henüz ertesi gününde bile azalabilir. Yine de bu anma törenlerine karşı değilim. Ben de birçoğuna en ılımlı halimle katıldım. Eğer uygunsuz, demode ya da tedbirsiz bulmayacaksanız, buna birkaç şey daha ekleyebilirim. Bu 50 yılda, hükümetler ahlaken yapmaları gereken her şeyi yapmadılar elbete. Haksızlıklar çoğaldı, eşitsizlikler artı, cehalet büyüdü ve mutsuzluk yayıldı. Kayaların yapısını incelemek için başka bir gezegene araçlar gönderebilecek kapasitede olan bu şizoren insanlık, milyonlarca insanın açlık nedeniyle ölmesinden fütursuzca bahsedebiliyor. Mars’a gitmek, komşuya gitmekten daha kolay görünüyor. Kimse kendi görevini yerine getirmiyor. Hükümetler de. Çünkü bilmiyorlar ya da yapamıyorlar veya istemiyorlar. Ya da dünyaya gerçekten hükmedenler onlara izin vermiyorlar. Dünyaya hükmeden bu çok-uluslu ve çok-kıtalı şirketlerin tartışmasız bir şekilde anti-demokratik olan güçleri, ideal demokrasiden geriye kalan her şeyi yok eti. Biz vatandaşlar da kendi görevlerimizi yerine getirmiyoruz. İnsan haklarının gerektirdiği görevler simetrik dağılmadan, bu haklar varlık gösteremez. Hükümetlerin bunu önümüzdeki 50 yılda başarması da beklenmiyor. Bu yüzden vatandaşlar olarak sesimizi yükseltmeliyiz. Haklarımızı talep ederken nasıl coşkunsak, yine aynı şekilde, görevlerimizin sorumluluğunu almalıyız. Belki bu sayede, dünya biraz daha iyi bir yer haline gelir.” Çatışma ve şiddet kavramlarından yola çıkarak barışı ele almak, kurgulamak, ilkeler ve normlar üretmek ve bunların uygulanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini tartışmak, sadece siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinlerine ait bir sorun ya da sorumluluk değildir, aynı zamanda tüm sosyal ve doğa bilimleri branşlarının alanına giren bir çeşitlilik arz etmektedir. Barışı sadece devlet aktörleri arasında görmek konumuzu hem sınırlandırır hem de ele alınmasını tam olarak etkili kılmaz. Psikolojiden sosyal psikolojiye, antropolojiden siyasal tarihe, sosyolojiden hukuka, felsefeden teolojiye, biyolojiden tıbba değin birçok alanda barış için aynı sözcük kullanılmasa da benzer ya da yakın içeriğe ve hedelere sahiptir: Huzur, istikrar, (içsel, dışsal, ruhsal) denge, uyum (ahenk), mutluluk, refah, süreklilik, vs. Hep kaybedilen şeylerin ardından değerinin, anlamının ve yokluğunun anlaşılması gibi, birçok anlamı kendi kapsamında barındıran 5 barış olgusu ne yazık ki hep bir gereksinim durumu olarak tartışılmış ve kurgulanmıştır. Var olan huzur ve istikrar dönemini geliştirmek ve sürdürülebilir kılmak, dondurulmuş ya da bastırılmış çatışmaların çözülmesine çabalamak yerine başta silah ve savunma sanayi, nükleer araştırmalar gibi bilimsel ve teknolojik üstünlüklere dayanan sektörlerin küresel kapitalizm ve uluslararası ticaret ile iç içe geçmesi, egemen aktörler arasındaki güvenlik ikileminin her daim sıcak tutulması durumundan da faydalanmalarını gerektiriyor. İşte bu nokta temel sorunsal karşımıza çıkıyor: Kimin için ve kiminle barış? Barışı sadece egemen ve siyasal birimler için değil, halklar, toplumlar, sosyal gruplar ve bireyler için de tartışmamız gerekiyor ve işte bu noktada siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinleri yetersiz kalıyor. Savaşın, çatışmanın, silahlanmanın ve bunlara bağlı ekonomik araçların direksiyonundakiler iktidardaki yöneticiler ve karar alıcılardır, onların aldıkları riskler, izledikleri stratejiler ve hissetikleri heyecanlardır; ancak bunların yükünü, ceremesini sırtlananlar, bizzat yaşayanlar; kaybını, acısını hissedenler; gözyaşı dökenler, yalvaranlar ve bağrına taş basıp susanlar kimlerdir? İktidardakiler mi yoksa onların yönetikleri mi? Karar sürecine dâhil edilmedikleri halde ve nedenleri ve sonuçları doğrudan paylaşılmayan bir çatışma sürecinin asıl ve canlı yaşayanları ve ölüsüyle dirisiyle gerçek kurbanları, toplumdaki herkestir, bireylerdir. Bu realiteyi anlatmak, konuşmak, sonu gelmeyecek bir destandır, anlatanına, yüceltenine göre. Bu böyle gider kuşaklardan kuşaklara. 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık bulunan Beyaz Rus yazar ve gazeteci Svetlana Aleksiyeviç’in ödül kabul konuşmasından birkaç paragraf alıntıyı (Nigâr Hacızade’nin çevirisiyle) sizlere aktarmak istiyoruz: “Sevgili dostlar, bu kürsüde tek başıma durmuyorum. Etrafımda sesler var, yüzlerce ses… Sesler her zaman benimle, çocukluğumdan beri. Çocukken köyde yaşıyordum. Biz çocuklar sokakta oynamayı seviyorduk, ama akşamları, yorgun argın ninelerin oturduğu banklar, mıknatıslıymış gibi bizi kendilerine çekerdi. Hiçbirinin kocası, babası, erkek kardeşi yoktu. Savaştan sonra köyümüzde erkek olduğunu hatırlamıyorum. Savaş sırasında her dört Beyaz Rustan biri, cephede veya partizanların yanında savaşırken öldü. Savaştan sonraki çocuk dünyamız, kadınların dünyasıydı. Her şeyden çok aklımda kalan, kadınların ölümden değil, sevgiden bahsetmesiydi. O en son gün sevdikleriyle nasıl vedalaştıklarını anlatırlardı; onları bir zamanlar nasıl beklediklerini, nasıl hâlâ da bekliyor olduklarını… Yıllar geçmişti artık, onlar hâlâ bekliyorlardı. “Bırak, kolsuz, bacaksız dönsün. Ben onu kollarımda taşırım, kolsuz da, bacaksız da…” Ben galiba sevginin ne demek olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum. […] Yaşadığım ülkede, bize çocukluktan ölmeyi öğretiler. Ölümü öğretiler. Bize, insan kendini feda etmek, yanmak, kurban gitmek için vardır dediler. Silahlı insanı sevmeyi öğretiler. Başka bir ülkede büyümüş olsaydım, bu yoldan geçemezdim. Kötülük amansızdır, aşısını olmak gerekir. Ancak biz cellatlar ve kurbanlar arasında büyüdük. Korku içinde yaşayan ailelerimiz, bizlere hiçbir şey anlatmazdı, ama hayatlarımızın havasında bile hissedilirdi bu zehir. Kötülüğün gözü sürekli üzerimizdeydi. […] Ama savaşın gündelik hali müthiş ihtişamlı. Silahların meğer ne güzel şeyler olduğunu keşfetmiştim – tüfekler, mayınlar, tanklar. İnsan, başka insanları en iyi nasıl öldürebileceği üzerine ne çok kafa yormuş. Hakikat ve güzellik arasındaki ebedi münakaşa… Bana yeni bir İtalyan mayını gösterdiler. Benim “kadınca” tepkim şu oldu: “Güzelmiş. Niye böyle güzel peki?” Askeri bir dille açıkladılar; bu mayının üzerinden geçen veya şu köşesinden ya da bu kenarından basan insandan geriye sadece yarım kova et kalır. Burada anormal olandan normalmiş gibi bahsediliyor, her şeyin kendince mantığı var. Savaştayız ya sonuçta… Bu görüntüler kimseye aklını kaçırtmıyor. Yerde bir insan yatıyor mesela, onu öldüren ne bir doğa olayı ne de alın yazısı; onu öldüren bir başka insan.” 6 Barış adına özellikle edebiyat alanında savaşla karışık devasa bir dağarcık karşımıza çıkmakta, ancak uluslararası ilişkiler disiplini çerçevesinde barışın ele alınmasında farklı motivasyonlar söz konusu olmuştur. Raymond Aron, Uluslar Arasında Barış ve Savaş başlıklı ünlü teori kitabının en büyük ilham kaynağının ünlü Rus yazarı Lev Tolstoy’un başyapıtı olan Savaş ve Barış kitabı olduğunu söyler ve onun savaş-barış düzeneğindeki soyutlamasını kendi içinde yaşadığı Soğuk Savaş döneminin nükleer rekabetli realitesinde tersine çevirmeye çalışır: Barış ve savaş. Birbirinden ayrılamayan ve sonsuza dek döngüsel olarak birbirini izleyecek olan iki olgu. Güçlü ve kazanan için farklı, zayıf ve mağdur için farklı anlamda ve sırada. Bu sorgulamalar ve tartışmalar neticesinde Barış Çalışmaları kitabımızı altı ana kısımda hazırlamayı uygun bulduk. Antik çağlardan başlamak yerine modern çağlardan hareket etmeyi tercih etik, çünkü barış düşüncesini ele almış birçok ismi Ortaçağ’dan Rönesans ve Hümanizmaya, İslam’ın Altın Çağ döneminden Doğu’nun kadim kültürlerine dek görmek ve ele almak mümkün. Ancak bu çalışmamızda uluslararası ilişkiler disiplinin çağdaş ve güncel kapsamlarına ve tartışmalarına odaklanmayı tercih etik. Dolayısıyla tüm barış tartışmalarımızda her daim temel klasikler olarak karşımıza çıkan Jean-Jacques Rousseau ve Immanuel Kant haricindeki düşünürlerimizi tamamen 20. ve 21. yüzyılların düşünce ve aktivizm kişilikleri arasından seçmeyi uygun bulduk; bazıları çağlarına tanık olup dönemlerinin sorunlarını çözmek adına bunlara kafa yorup moto’ya uygun düşünsel üretimlerde bulunan isimlerdi; bazıları da, ütopik olmak, eleştirilmek pahasına, içinde yaşadıkları çağlarının önünde, ötesinde koşarak yaratıcı, cesur düşünceler sergileyen ve hâlâ günümüzde tartışılan isimler. Nitekim barışın doğasında hem çatışma ve şiddet sonrası düzen görüngüsünü sorgulamak hem de huzur, istikrar ve mutluluk beklentileriyle düşler kurmak var. Barış düşüncesine katkıda bulunmuş isimlerin seçimini yaparken barış düşüncesine dair farklı epistemolojik kategorilerle karşılaştık. Burada ilk olarak 20. yüzyıl içerisinde yaşanılan iki büyük dünya savaşının etkisini vurgulamak gerekir, çünkü her bir topyekûn / büyük ölçekli savaştan sonra güçler dengesi altüst olmakta ve uluslararası sistemi yönlendiren ana akım düşünceler de yön ve içerik değiştirebilmektedir. Nitekim günümüzün uluslararası ilişkiler disiplini de II. Dünya Savaşı sonrası konjonktürün önemli bir akademik ürünüdür demek tamamen yanlış olmaz; hata teknolojinin ve iletişim araçlarının geliştiği bir süreçte bu disiplinin de kuramsal altyapısının ve ampirik vakalarının da bunlara paralel evirildiğini unutmayalım. Bu aşamalardan hareketle, klasik düşünürlere ayrılmış olan giriş kısmını takiben ikinci kısımda uluslararası ilişkiler disiplininin kurucu akımlarından olan İdealizmden hareket etmemiz gerekiyordu. Gerek 19. yüzyıl sonundaki ulus-devletleşme, emperyalizm ve milliyetçilik akımlarının rekabetlerin hız kazanması gerekse teknolojik ve bilimsel gelişmeler ve entelektüel aydınlanmayla insanlar arasındaki fiziksel sınırların kalkması ile hükümetler ve onlara bağlı ordular arasındaki çatışmalar ve onların daha büyük ölçeği olan savaşların anlamı ve önemi artık farklılaşmıştı: Toplumlar da artık savaşın en temel aktörü konumuna gelmişti ve aynı zamanda da savaşlar tek başlarına toplumların temel ihtiyaçlarına cevap vermiyordu. Dünya halkları aralarında uzlaşı, anlaşma, huzur ve istikrar istiyorlardı. Silahlanma yarışının toplumların doğrudan çıkarına hizmet etmediği, sadece küçük bir zümrenin yararına olduğu gerçeği, toplumlar katında belirli siyasi aktivizm hareketlerinin oluşturulmasına yol açmıştır. İşte I. Dünya Savaşı öncesi, sırası ve sonrasındaki dönemlerin düşünce altyapısını anlamak açısından bu çok önemli bir argümandır. Bu çerçevede 20. yüzyıl başında barış temasını farklı açılardan tartışan düşünürlerin I. Dünya Savaşı sırası ve iki savaş arası dönemde doğdukları ve yaşam tecrübelerini edindiklerini görüyoruz. Derlememizin üçüncü kısmını, II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde tartışılmaya başlanan işlevselci ve bütünleşmeci yaklaşımlara ayırmak istedik. Büyük savaşlardan ders alarak Batı dünyası içerisinde ge7 lişen yeni bir savaşı önleme ve milliyetçilikleri bastırma amacındaki girişimlerin siyaset düşüncesindeki yansımaları burada söz konusudur. İdealizmde gördüğümüz uluslararası evrensel örgütler ideası burada yerini bölgesel bütünleşme ve işlevsel güvenlik kurumlarına bırakır. Barış düşüncesi aslında itifaklar ya da yeni iletişim modelleriyle bir denge arayışı olarak telakki edilir, ama bunun yapısal bir çaba olduğu da unutulmamalıdır. Dördüncü kısımda ele aldığımız yaklaşımlar, aslında Uluslararası ilişkiler disiplinin en popüler ve alt-disiplin alanı olarak en kabul gören bölümü olarak karşımıza çıkıyor. Barış çalışmaları terminolojisinin düşünce ve aktivizm öncüsü Johan Galtung’tan hareketle bu kavramı ele almak başlı başına özel ve özgün bir çaba. Artık burada disiplinlerarası bir dünyada olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. II. Dünya Savaşı’nın travmasını yaşayan düşünürlerin barışı bir özlem olarak değil de bir gerçeklik olarak tartışmaları bu yeni temanın sağlam temeller üzerine oturmasını sağlıyor. Dördüncü kısımda Galtung yanı sıra ele aldığımız ve onunla aynı dönemde akademik katkı yapmış düşünürlerimiz ve araştırmacılarımız kendi uzmanlık alanlarında çığır açan kişilikler oldular: Uluslararası örgütler, ekonomi, nükleer araştırmalar gibi yan alanlarda barışın ele alınması farklı elementer çerçevelerin de değerlendirilmesini gerekli kılıyordu. Ülkemizde literatür olarak henüz sınırlı ve bazı açılardan yeni bir alan olan Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü konusu olmadan barış çalışmaları derlemesi eksik kalacaktı. Beşinci kısmı bu alanın önde gelen düşünür ve araştırmacılarına ayırdık. Öncelikleri tamamen ampirik araştırma odaklı olan ve bunlardan yola çıkarak barış yolundaki araçları tartışan Uyuşmazlık çözümü kuramcıları ve yöntemcilerini, kitabımızın en önemli zenginlik kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Diplomasinin sadece devlet aktörleri ve bürokratları arasında bir araç ve süreç olmadığı, aydınların ve toplumun da bu aşamaya doğrudan katkı vermesinin kaçınılmaz olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz artık. Altıncı ve son kısmı ise, disiplinin içerisinde artık genel kabul görmüş olan bir alt-disiplin alanı bağlamında değerlendirmek istiyoruz: Barış ve çatışma çalışmaları. Savaşın ve barışın birbirinden kolayca ayrıştırılamadığı, insan hakları, demokrasi, özgürlükler, toplumsal cinsiyet, inançlar gibi alanlarda barışın tartışılmasını ele almak arzusundayız. Bu noktada tekrar disiplinlerarası çoğulculuk ile ideal dünyanın hem yapıcı hem de eleştirel açılardan ele alınması söz konusu. Tabii ki ampirik karşılaştırma çalışmalarıyla barışı tartışarak çok büyük bir düşünce hazinesini bizlere sunuyorlar. Bu kısma giren düşünürlerimiz ve araştırmacılarımızın çoğu Soğuk Savaş’ın son dönemleri ve sonrasını kapsadığı için tamamen çağdaş ve güncel sorgulamaları bizlere aktarmaktalar. Günümüz dünyasının karmaşıklığını anlamak ve izlemek adına onların değerlendirme çeşitliğini saptamak bizler için şaşırtıcı olmasa gerek. Barış çalışmalarına dair derlememizi hazırlarken ülkemizde bu konularda çalışan değerli ve kıdemli hocalarımızı ve yeni ufuklara açık, heyecanlı genç akademisyenlerimizi ve araştırmacılarımızı bir araya getirmeyi arzu etik. İstanbul’dan Ankara’ya, Trabzon’dan Mardin’e, Kırşehir’den Bursa’ya, hata ABD’den ve ülkemizin farklı üniversitelerinden ve kurumlarından çok kıymetli meslektaşlarımız ve başarılı genç araştırmacı arkadaşlarımız bu sürece büyük özveri ve sabırla katkıda bulundular. Onların yol göstermelerine, gayretli akademik çalışmalarına, bizlere gösterdikleri sonsuz ve dostane sabırlarına ve gönülden desteklerine sonuna kadar müteşekkirim. Yeri geldi kafa kafaya verip tartıştık, fikirlerimizi çarpıştırdık, birbirimizden bu uğurda yeni şeyler öğrendik ve yeni keşfetiğimiz bilgilerle zenginleştik. Barışı akademik çalışma ortamındaki işbirliğimizle de yaşadık, havasını soluduk. Burada özellikle sevgili dostlarım ve meslektaşlarım Doç. Dr. Cem Karadeli ile Prof. Dr. Havva Kök Arslan’a teşekkürlerimi iletmek isterim. Bu yayın teklifini aldığımda Cem dostum yanımdaydı, gelişim sürecine destek verdi ve kitabı elime aldığım zaman onun yine yanı başımda olacağına eminim. Ülkemizde barış araştırmaları ve çalışmaları alanında 8 hem bireysel girişimleri hem de kurumsal çabalarıyla çok takdir etiğim sevgili Havva arkadaşımın da bu derlemenin hazırlık ve seleksiyon sürecinde fikirlerinden çok yararlandım ve onun sayesinde olabildiğince doğru, ölçülü ve yeterli bir istikamete ilerlemiş olduğumuzu gördüm; kitabımız kapsamında ele aldığımız yazarlar haricinde tabii ki barış çalışmaları alanında birçok önemli düşünür, akademisyen, araştırmacının adını daha sayabilir ve tartışabiliriz. Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü alanındaki hazırlık için Prof. Dr. Nimet Beriker hocamıza da teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Barışı tartışmanın farklı bir ayağını da onunla keşfetim ve sağladığı fikirlerle de çalışmamızın en önemli bölümlerinden biri ortaya çıktı. Ülkemizde bu alanın daha da gelişmesi gerekiyor; umarım bu açıdan bir pencere açmış oluruz. Ülkemizde Barış çalışmaları literatürüne bir nebze de olsa katkıda bulunabilirsek bizler için ne mutlu. Muhakkak ki bu çeşit teorik konular ve tartışmalar başka perspektilerle ve yöntemlerle de ele alınabilir, yeter ki akademik literatür nesnel yollardan çeşitlensin ve zenginleşsin. Son olarak Liberte Yayınları bağlamında teknik ve düşünsel açılardan bizlere her türlü çalışma olanağını sağlamış olan, hata bu kitabın ortaya çıkmasındaki en büyük ilhamı veren değerli meslektaşım Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir ile Özlem Çağlar Yılmaz’a, dizgi aşamasında başarılı çalışmalarıyla Emre Turku ve konumuzu en güzel şekilde yansıtan kapak tasarımıyla Mesut Koçak arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler. Sizlerin desteği ve çalışmaları olmasaydı, barış için atığımız adımlarımızı, verdiğimiz nefesleri bu noktalara getiremezdik. 2017 Nobel Barış Ödülü’ne layık bulunan ICAN (Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya) adına törene katılıp konuşmaya yapan kampanya öncülerinden Japon kökenli Kanada vatandaşı Setsuko (Nakamura) hurlow’un şu sözleriyle yazımızı bitirmek istiyoruz. Kendisi, henüz 13 yaşındayken, ABD’nin Hiroşima’ya atığı atom bombasının düştüğü yere yaklaşık 2 km ötedeki okulunun enkazı altında kalmış, sonrasında toprağı kazıyarak hayata tutunmuş ve sağ kurtarılmış. Atom bombası saldırısında tüm okul arkadaşlarıyla ailesinin büyük bölümünü kaybetmiş. İşte 2017 Nobel Barış Ödülü takdim töreninde Setsuko hurlow’un dile getirdiği sözler: “Bu salonda ve tüm dünyada, beni dinleyenlere sesleniyorum. Hiroşima’daki kalıntıların içerisinde duyduğum şu sözleri tekrarlamak istiyorum: Vazgeçmeyin ve ışığı görene kadar ilerlemeye devam edin.” Erhan BÜYÜKAKINCI 1 Mayıs 2018 / Dünya Emek Günü - Cihangir “Sadece Tanrı’dan diliyorum; Acıya kayıtsız kalmayayım, Elimden geleni henüz yapamadan, Kuru ölüm beni bulmasın, boş ve yalnız. Sadece Tanrı’dan diliyorum; Adaletsizliğe kayıtsız kalmayayım, Pençeler bu kaderi yüzüme çizerken Diğer yanağıma tokat atmasınlar. Sadece Tanrı’dan diliyorum; Savaşa kayıtsız kalmayayım, O büyük bir canavar ve acımasızca yürür, O zavallı insanların masumiyetini çiğneyerek. Sadece Tanrı’dan diliyorum; İhanete kayıtsız kalmayayım, Tek bir hain binlercesinden daha fazlasını yapsa bile, Ardından onu kolayca unutmasınlar. Sadece Tanrı’dan diliyorum; Geleceğe kayıtsız kalmayayım, Başka bir kültürde yaşamaya giden Uzaktaki insanlar gibi, umutsuzca.” Ünlü Arjantinli şarkıcı Mercedes Sosa’nın “Solo le Pido a Dios” başlıklı şarkısından 9 I. KISIM KLASİK DÜŞÜNÜRLERDEN BARIŞ KAVRAMINA BAKIŞ JEAN-JACQUES ROUSSEAU 1. BÖLÜM Faruk YALVAÇ “Daimi barışın tesis edilmesi tamamen ülkelerin anlaşmasına bağlıdır. Daimi barışın tesisi tüm ülkeler için yarar sağlar. Barış adına uluslararası bir federasyon oluşturulduğunda bu kurum uzun süre yürürlükte kalabilir ve barışı gerçekleştirebilir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI 1712-1778 yılları arasında yaşamış olan Jean-Jacques Rousseau’nun görüşleri uluslararası ilişkiler kuramı açısından büyük önem taşımasına rağmen, onun savaş ve barış kuramı üzerine az şey yazılmıştır. Rousseau’nun toplum felsefesinin uluslararası ilişkiler kuramında hak etiği ölçüde yankı bulmamasının bir nedeni, toplumsal ve felsefi yazılarıyla uluslararası ilişkiler konusunda yazdıkları arasında doğrudan bağlantı kurulamaması yanı sıra, uluslararası ilişkiler konularının onun çeşitli eserlerinde dağınık içeriklerle yer almasıdır. Rousseau’nun toplum felsefesi ile devletlerin savaş durumu üzerine yazdıklarının bir bütün olarak değerlendirilmesi, hem uluslararası siyaset kuramına yaptığı ancak henüz tam olarak değerlendirilememiş katkılarını anlamak açısından önemlidir. Geleneksel realist/ idealist ayrımı Rousseau’nun uluslararası ilişkiler, savaş ve barış konusundaki görüşlerini anlamak için yetersizdir (Yalvaç, 2008; Aiko, 2006). Rousseau’yu yeniden okumak ve görüşlerini siyasal düşünceler tarihinin gelişimi göz önünde bulundurularak yeni bir temele oturtmak, bu yazıda ileri sürüldüğü gibi savaş ve barış kuramına eleştirel yaklaşımlar içinde değerlendirebileceğimiz yeni bir yaklaşımı da mümkün kılmaktadır. Rousseau 28 Haziran 1712’de İsviçre’de Cenevre’nin Kalvinist bir bölgesinde doğdu. Babası Isaac Rousseau bir saat tamir- Görsel 1.1: J. J. Rousseau 13 cisiydi. Annesi Suzanne onun doğumundan dokuz gün gibi kısa bir süre sonra öldü. Onu babası yetiştirdi ve ona Platonculardan Plutarkhos’un Yunanlılar ile Romalıların hayatıyla ilgili eserlerini okutu. Ancak babası hapisten kaçıp uzaklaşmak için Rousseau’yu 1722’de henüz on yaşındayken terk etmek zorunda kaldı. Sonraki yıllarda Kalvinist geçmişini bırakıp Roma Katolik Kilisesi’ne katıldı. Hayatının önemli bir kısmını Fransa’da geçirmesine rağmen kendisini hep bir Cenevre vatandaşı olarak tanımlamıştır, ancak 1764 yılında buranın kanton vatandaşlığından çıkmış ve Fransız tabiyetine geçmiştir. 1742 yılında Paris’e yerleşip öğretmenlik yaptı. 1743-1744 yıllarında Venedik’teki Fransız Büyükelçiliğinde çalışırken siyasete olan ilgisi artı. Doğal hukukçuların ve Voltaire ve Montesquieu gibi philosophes’ların tersine, devletlerin oluşumunun insanların doğası değil, insanların doğasını kendi yönetimlerinin belirtiği sonucuna vardı (Aiko, 1996: 100-101). Bunun üzerine “Institutions Politiques” çalışmasını yazmaya başladı ancak bitiremedi. Yayımlanan kısmı ise bugünkü ünlü eseri olan Toplum Sözleşmesi olarak bilinmektedir. Rousseau, Paris’te daha sonraki hayatında önemli bir yer tutacak olan Denis Diderot (1713-1784) ile tanıştı. Diderot bu dönemde Encyclopédie’nin editörüydü. Diderot Rousseau’ya ünlü Economie politique maddesini (1755) yazmasını sağlar ancak daha sonra araları bozulur. Rousseau, 1750 yılında Dijon Akademisi’nde açılan bir yarışmaya katıldı ve burada “Bilimler ve Sanatlar Üstüne Konuşma” (Discours sur les Sciences et les Arts) (Birinci Söylev) başlıklı çalışmasını sundu. Rousseau bu yazısında insanlığın Antik Çağ’dan başlayarak bilim ve sanata sürekli olarak ahlaki ve siyasal bir ilerleme içinde olduğuna ilişkin Aydınlanma görüşünü eleştirir. 1754 yılında Cenevre’ye geri dönmüş, Kalvinizmi yeniden benimsemiş ve vatandaşlık haklarını geri almıştır. Aynı dönemde, 1749’da Montesquieu’nün Kanunların Ruhu (De l’Esprit de Loi) (1963), 1750’de Voltaire’in “XIV Louis Yüzyılı” başlıklı çalışmaları yayımlanmıştır. Rousseau 1755’de yine Dijon Akademisi’nin açtığı yarışmaya ününü pekiştiren ve kendi kendine yeterli bir ekonominin yıkılarak toplumsal işbölümü ve eşitsizliğin ortaya çıkışı ve ahlakın toplumsal kökenlerini incelediği “İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı” (2004a) (Discours sur l’origine et les fondements de l’inégalité) adlı eseri ile katılmıştır. Rousseau bu ikinci söylevinde hükümetlerin zenginler tarafından fakirleri yasalara ve siyasal düzene uymaya ikna etikleri bir araç olduğunu söylüyordu. “Ekonomi Politik Üzerine Söylem” (1991a; 2005) (Discours sur l’économie politique) (Üçüncü Söylev) de aynı yılda yayımlanmıştır. 1758 yılında uluslararası ilişkilerle yakından ilgilendiren ve Hobbes ve Hobbesçu anlayışın parlak bir eleştirisini sunan “Savaş Durumu” (L’état de Guerre) çalışmasını yazdı (2008a). 1761 yılında küçük ideal toplumu övdüğü ünlü romanı Yeni Héloïse (1999) (Julie ou la Nouvelle Héloïse)’i yayımlandı; bu kitap Fénélon’un 1699 yılında yayımlanmış olan Telemachus, Son of Ulysses isimli kitabından beri en çok satan kitaplar arasına girdi. 1762 yılında Rousseau’nun en ünlü ancak en talihsiz iki eseri, Toplum Sözleşmesi: Siyasal Hakkın İlkeleri (2004b) (Du Contrat Social - Principes du droit politique) (2004b) ve Émile veya Eğitim Üzerine (Émile ou de l’Éducation) başlıklı çalışmaları (1979) yayımlandı. Rousseau, adaletin gerçekleşebileceği ve her bir üyesinin özgürlüğünün 14 BARIŞ ÇALIŞMALARI nasıl sağlanacağını düşündüğü bir siyasal anayasa modelini Toplum Sözleşmesi’nde geliştirdi. Ancak her iki kitap da yakıldı ve Rousseau’ya karşı dinsizlik suçlamasıyla tutuklama emri çıkarıldı. “Dağdan Yazılan Mektuplar”da Hıristiyanlığın iyi bir insan ancak kötü bir vatandaş yaratığını ileri sürmüştür. Rousseau sonunda Cenevre vatandaşlığından tamamen ayrıldı ve vaktini bir süre Korsika için bir anayasa yazmakla geçirdi. David Hume’un daveti üzerine bir süre İngiltere’de yaşadıktan sonra hérèse Levasseur ile evlendi ve ondan İtiralar’da (1998-1999) (Confessions) belirtiğine göre hepsini hastanede bıraktığı beş çocuk yaptı. Bu ünlü kitabı gitikçe onun zamanını daha çok almaya başladı ve zaman zaman farklı bölümleriyle aristokratik salon’larda okundu. 1772’de Polonya’nın Prusya, Avusturya ve Rusya arasında paylaşılmasını engelleyebilme çabası içinde “Polonya Hükümeti Üzerine Düşünceler” (Considérations sur le gouvernement de Pologne) (1991d) çalışmasını kaleme aldı. Rousseau: Juge de Jean-Jacques (Rousseau: Jean-Jacques’ın Yargıcı) ve Les Rêveries du promeneur solitaire (1777) başlıklı çalışmalarında itiralarına devam eti. Burada şu ünlü cümleleri kullanıyordu: “İşte ben burdayım; dünyada yalnız, artık kendinden başka ne bir kardeşi, ne komşusu, ne arkadaşı ne de toplumu olan ben.” Rousseau 2 Temmuz 1778’de aniden öldü ve cenazesi Panthéon’a Voltaire’in mezarının karşısına taşındı. Bütün çağların en büyük düşünürlerinden biri olarak anılmaktadır. ROUSSEAU’NUN DEVLETLERARASI İLİŞKİLERLE İLGİLİ YAZILARI Rousseau doğrudan doğruya uluslararası ilişkilerle ilgilenmemiştir. Rousseau’nun uluslararası ilişkilerle ilgili görüşlerinin önemli bir kısmı Vestfalya Barışı sonucu Avrupa sisteminde ortaya çıkan güç mücadelesi üzerindeki düşüncelerini kapsar. Gerek 1648 Vestfalya barışı ile 1714 Utrecht Antlaşması gerekse de 1815 Viyana Kongresi, Avrupa’da Habsburg hanedanının hegemonik emellerini bir daha canlandıramayacak bir güç dengesi sistemi kurmayı amaçlamıştır. 1661’den 1771’e kadar Fransa’yı yöneten XIV. Louis’nin Vestfalya ruhuna aykırı olarak hegemonik emeller beslemesi, onu takip eden dönemde güç dengesi politikalarının önemini daha da ön plana çıkarmıştır. Rousseau Avrupa’daki güç dengesi mücadeleleriyle ilgili görüşlerini savaş ve barış konularında birer referans belgesi hâline gelmiş olan Abbé de Saint-Pierre’in Ebedi Barış Projesinin Özeti (Extrait du Project de Paix Perpétuelle de Monsieur l’Abbé de Saint-Pierre) (1756) (2008b) ve Ebedi Barış Üzerine Yargı (Jugement sur la Paix Perpétuelle) (1756) (2008c) adlı eserlerinde özetlemiştir. Her ne kadar 1756 yılında yazılmış olmalarına rağmen, bu iki çalışmanın yayımlanmaları arasında 20 yıl gibi bir süre vardır. Özet yazısı 1761’de, Yargı ise ölümünden sonra, 1782 yılında yayımlanmıştır. Aradan geçen 21 yıl nedeniyle, Rousseau’nun bu iki yazıda ileri sürdüğü fikirler arasındaki bağlantı bazen tam olarak anlaşılmadan üstünkörü geçiştirilmiştir. Rousseau Özet’de bir Avrupa Federasyonu yoluyla barışın nasıl gerçekleşebileceği konusunda Saint-Pierre’in düşüncelerine övgüler sunar. Yargı’da ise böyle bir federasyonu kurmanın niçin bir hayal olduğunu açıklamaya çalışır. Bir başka deyişle, Özet’te JEAN-JACQUES ROUSSEAU | Faruk Yalvaç 15 IMMANUEL KANT 2. BÖLÜM Faruk YALVAÇ “Fota volentem ducunt, nolentem trahunt.” “İnsanların kendi iradeleriyle yapmayı istemediklerini yapmaya zorlaması için şeylerin doğasına güveniyorum.” GİRİŞ 1724-1804 yılları arasında yaşamış olan Immanuel Kant, sadece Batı felsefesinin değil, uluslararası siyasal düşüncenin de en önemli filozolarındandır. Siyasal düşünceler tarihinde liberalizmin, Uluslararası ilişkiler disiplininde ise idealizmin temsilcisi olarak bilinir. 18. yüzyıl Aydınlanma döneminin düşünürlerinden olup Alman felsefesinin kurucularındandır. Hayatı döneminde Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776) ilan edilmiş, Fransız Devrimi (1789) mutlakiyetçi eski rejimi (Ancien régime) yıkmış ve devrimin olduğu yıl İnsan ve Yurtaş Hakları Bildirgesi yayımlanmıştır. Felsefesinin oluşumu ve esas temaları bu olaylardan etkilenmiştir. Felsefesinin temel unsuru insanın özgürlüğü ve buna dayalı eşitliğidir. J. Locke ve C.L. de Montesquieu ile birlikte sivil burjuva özgürlüklerinin, liberal demokrasinin, parlamentarizmin ve güçler ayrımının teorisyeni olarak yer etmiştir. Politika anlayışında sözleşmeci geleneğe uluslararasını da içeren yeni bir boyut kazandırmıştır. Liberal felsefesi çerçevesinde devlet, devletlerarası ilişkiler ve bütün insanları kapsayan kozmopolit (ancak nihai olarak Avrupa merkezli) bir dünya ideali ortaya koyar. En çok devletler arasında ebedi barışın nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin görüşleriyle bilinir. Devletler arasında savaşların kaçınılmazlığı genel kabul görmüş bir fikirken, barışın vazgeçilmezliği temasına vurgu yapıp savunan ender siyasal düşünürlerdendir. Bu nedenle de Kant’ın savaşın nedenleri, devlet otonomisi, uluslararası hukuk ve etik üzerine görüşleri uluslarara- Görsel 2.1: I. Kant 39 II. KISIM 20. YÜZYIL BAŞINDA İDEALİST DÜŞÜNCE VE BARIŞ KAVRAMI Barış Çalışmaları kitabımızın ikinci kısmını I. Dünya Savaşı öncesinde ortaya çıkan ve akabinde iki savaş arası dönemin konjonktürüyle de gelişen ve popülarite kazanan, Uluslararası ilişkilerin ana akımlarından idealizmin önemli temsilcilerine ayırmak istiyoruz. Dünyamız ilk kez bu kadar büyük ölçekli bir savaş yaşarken, bu çatışmacı sürecin aslında bir rastlantı olmadığı, 1870’lerden beri süregelen rekabetler ve silahlanma yarışıyla birlikte hazırlandığının bilincindeydi ve Lahey Barış Konferansları ile birlikte idealist tartışmaların kökenlerini görmek mümkündü. Ancak I. Dünya Savaşı sonrasındaki barış antlaşmalarıyla idealizm kendi düşüncelerinin gerçekleşebileceği zeminleri bulmuştur. Bu çerçevede barışı normatif ve örgütsel bir düzen olarak kurgulamak adına hem entelektüel hem de siyasal çabalarını geliştiren ABD Başkanı ve Siyaset Bilimi akademisyeni Woodrow Wilson ile başlamak kaçınılmazdı. İdealizmin temel düşünür ve uygulayıcıları arasından yer alan Wilson ile ancak günümüzdeki uluslararası örgütler ve normatif barış girişimleri somut bir anlam kazanmaktadır. Her ne kadar Wilson içinde bulunduğu dönemin karar alıcısı ve siyaset uygulayıcısı bir şahsiyet olarak tartışılsa da, aynı döneme hem eleştirel hem de ütopyacı yaklaşan, Avrupa siyasi kültüründeki tartışmaları ele alan, serbest ticaret ile barış arasında bağlantı kuran ünlü Britanyalı düşünür Norman Angell’i de bu çerçevede ele almak çalışmamızı zenginleştirecektir. Her ikisini düşünceleri ve siyasi aktivizmleriyle değerlendirdiğimizde, onların ampirik realitelerden yola çıkarak, onları kâh değerlendirerek kâh eleştirerek, gerektiğinde de onlarla bizzat mücadele ederek, hata ütopyacı olarak değerlendirilecek kadar kendi idealleriyle barış düzenini tartışmaya açmaları ve bu çabalarıyla Nobel Barış Ödüllerine layık bulunmaları açısından, II. Dünya Savaşı öncesi dönem çağdaş zamanlar için çok önemli bir laboratuvar olmuştur. WOODROW WILSON 3. BÖLÜM Füsun TÜRKMEN “Amerika’nın barış modeli sadece çatışmamak amacından değil, barışın - çatışmanın aksine - dünya üzerindeki iyileştirici ve yüceltici etkisinden kaynaklanan bir model olmalıdır…” SİYASETÇİ-DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI Woodrow Wilson’un gerek Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikası, gerek uluslararası ilişkiler üzerindeki uzun vadeli etkisi, kendisinin 20. yüzyılın en önemli siyasi figürlerinden biri olduğu görüşünü doğrulayacak niteliktedir. ABD’nin 28. Başkanı, 14 İlke’nin mimarı, Milletler Cemiyeti’nin kurucusu ve 1919 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi olan Woodrow Wilson, siyasetçi ve düşünürler tarafından Wilsonculuk (Wilsonianism) olarak adlandırılan düşünce akımının da babasıdır. Siyasi kişiliğinin düşünsel boyutunda - tarihçi ve siyaset bilimci olarak - bilim adamı geçmişi şüphesiz belirleyici bir rol oynamıştır. Lakin olağandışı kariyeri, tüm bu başarılarının yanı sıra büyük yenilgi ve düş kırıklıklarıyla sonuçlanmış, birçok tarihi şahsiyet gibi kıymeti ölümünden sonra daha çok anlaşılıp takdir edilmiştir. 28 Aralık 1856 tarihinde Virginia eyaletinin Staunton kentinde dünyaya gelen homas Woodrow Wilson, İngiliz asıllı bir annenin ve Protestan kilisesinin Presbiteryen mezhebine mensup rahip bir babanın oğludur. Duygusal açıdan annesine çok bağlı olmakla birlikte, babasının idealist ve güçlü kişiliğinden çok etkilenmiş ve kitlelere hitap etmekteki yeteneği başta olmak üzere, liderlik özelliklerini ondan almıştır. Amerikan İç Savaşı’nın patlak vermesiyle kesintiye uğrayan ilk ve orta öğrenimini babasının denetiminde tamamladıktan sonra, önce Kuzey Carolina eyaletindeki Davidson Koleji’ne daha sonra adı Princeton Üniversitesi Görsel 3.1: Woodrow Wilson 63 14 İLKE 2- Denizlerin uluslararası sözleşmeler gereğince bütünüyle ya da kısmen uluslararası girişim sonucunda kapatılması dışında, savaşta ve barışta, karasuları dışındaki bütün denizlerde mutlak seyrüsefer serbestliği sağlanmalıdır. 3- Barışı onaylayan ve sürdürülmesi için işbirliği yapan ulusların arasındaki ekonomik engeller mümkün olduğu ölçüde kaldırılmalı ve aralarında ticaret eşitliği şartları sağlanmalıdır. 4- Her ülkede ulusal silahlanmanın iç güvenliği sağlamaya yetecek asgari düzeye indirilmesi yönünde yeterli güvenceler karşılıklı olarak verilmelidir. 8 Ocak 1918 tarihinde Başkan Woodrow Wilson’un ABD Kongresi önünde yaptığı konuşmada yer aldığı şekliyle 14 ilke ya da noktayı şöyle sıralayabiliriz (http://avalon. law.yale.edu/20th_century/wilson14.asp): 1- Tam bir açıklık ve şefalık içinde varılmış barış antlaşmalarından sonra hiçbir türden uluslararası gizli anlaşmalar yapılmamalı ve diplomasi her zaman kamuoyunun gözü önünde iyi niyet temelinde icra edilmelidir. 5- Sömürgelerin tüm talepleri serbest, açık görüşlü ve tamamen tarafsız bir yaklaşımla ele alınmalı, bu tür egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların çıkarlarıyla egemenliği tartışılan devletin adil talepleri eşit ağırlık taşımalıdır. 6- Rusya’ya ait topraklardan çekilinmesi ve Rusya’yı ilgilendiren tüm sorunların kendi ulusal gelişimini ve ulusal politikasını engelsizce belirlemesi dünyanın öbür uluslarının en iyi ve özgür biçimde gerçekleştirecekleri işbirliğiyle sağlanmalı, Rusya kendi belirleyeceği kurumsal yapılar çerçevesinde özgür uluslar topluluğuna kabul edilmeli ve bunun ötesinde isteyebileceği veya ihtiyaç duyabileceği her türlü yardım kendisine oluşturduğu he Inquiry (Araştırma) adlı ve dış politika danışmanı Edward M. House ile felsefeci Sidney Mezes’in yönetim ve denetimlerindeki 150 akademisyenden oluşan bir çalışma grubu tarafından hazırlanmıştır. Belgenin ilk beş maddesi Yeni dünya düzeninde geçerli olması gereken temel prensipleri, altıncı maddesi Rusya topraklarından çekilme zorunluluğunu, yedinciden on üçüncüye kadar olanlar savaş sonrası ülke sınırlarının belirlenme şartlarını, on dördüncüsü ise ulusal egemenlik ve toprak bütünlüklerini güvence altına alacak bir uluslararası örgütün kurulması önerisini kapsamaktaydı. Wilson Kongre’nin Senato ve Temsilciler Meclisi’ni bir araya getiren ortak oturumunda yaptığı bu tarihi konuşmasına şu ifadelerle son vermiştir: “Ana hatlarını çizmiş olduğum bütün bu programda tek bir belirgin prensip vardır, o da tüm halklar ve uluslar için adalet ve ister güçlü ister zayıf olsunlar, birbirleriyle eşit özgürlük ve güvenlik şartları içinde yaşama haklarıdır...” (14 İlke Konuşması, PWW, C.45: 538). Teslim olmaktan başka çaresi kalmamış olan Almanya’nın hızla, daha sert şartlar ileri sürülmesini isteyen İtifak Devletlerinin ise çekimserlikle kabul etikleri 14 İlke, ABD’de Cumhuriyetçi Parti tarafından eleştirilmiş ve Almanya’nın kayıtsız şartsız teslim olmasına dayalı cezalandırıcı barış (punitive peace) kavramı, 1918 Kongre 70 BARIŞ ÇALIŞMALARI yapılmalıdır. Gelecek aylar içerisinde kardeş ulusların Rusya’ya karşı tavırları iyi niyetlerinin, Rusya’nın ihtiyaçlarını kendi çıkarlarının ötesinde anlayabilmelerinin ve akılcı ve bencillikten uzak yaklaşımlarının kesin göstergesi olacaktır. 7- Tüm dünya hemikirdir ki, Belçika topraklarından çekilinmeli ve bu ülke tüm diğer özgür uluslar gibi egemenliğine hiçbir sınırlama olmaksızın kavuşmalıdır. Hiçbir girişim ulusların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla koydukları kurallara yeniden güven kazanmalarını bunun kadar sağlayamaz. Bu telâi yapılmadan uluslararası hukukun yapısı ve geçerliliği ebediyen zarar görmüş olacaktır. 8- Tüm Fransız toprakları özgürlüğüne kavuşmalı ve işgal edilmiş olan kesimleri geri verilmelidir. 1871’de Alsace-Lorraine konusunda Fransa’ya Prusya tarafından yapılmış olan ve neredeyse elli yıl boyunca dünya barışını altüst eden bu haksızlık, herkesin çıkarına olan barışın yeniden güvence altına alınabilmesi için düzeltilmelidir. 9- İtalya’nın sınırları, açıkça belirlenmiş vatandaşlık sınırları temelinde yeniden çizilmelidir. 10- Uluslar içindeki yerlerinin güvence altına alındığını görmek istediğimiz Avusturya-Macaristan halklarına, özerk gelişmelerini en özgür biçimde gerçekleştir- me olanağı tanınmalıdır. 11- Romanya, Sırbistan ve Karadağ’dan çekilinmeli, işgal edilen topraklar geri verilmeli, Sırbistan’ın denize serbest ve güvenli erişimi sağlanmalı, çeşitli Balkan ülkeleri arasındaki ilişkiler dostluk ve tarihsel olarak belirlenmiş bağlılık ve milliyetlere göre belirlenmeli, Balkan devletlerinin siyasal ve ekonomik bağımsızlıkları ile toprak bütünlüklerine ilişkin uluslararası güvenceler anlaşmada yer almalıdır. 12- Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik, lakin Türk yönetimindeki öbür uluslara da tartışmasız yaşam güvencesi ve hiçbir müdahale olmadan özerk gelişme imkânı tanınmalı, Çanakkale Boğazı gemilerin özgürce geçişine ve uluslar arasındaki ticarete uluslararası güvencelerle sürekli açık tutulmalıdır. 13- Tartışmasız olarak Polonyalı nüfusun yaşadığı toprakları içeren, denize serbest ve güvenli erişimi sağlanmış, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı ile toprak bütünlüğü uluslararası sözleşmeyle güvence altına alınmış bağımsız bir Polonya devleti kurulmalıdır. 14- Büyük ve küçük devletlerin siyasal bağımsızlık ve toprak bütünlüklerini özgül anlaşmalarla karşılıklı olarak güvence altına almak amacıyla bütün ulusları içine alan bir birlik oluşturulmalıdır.” seçimlerinde Demokrat Parti karşıtlarının temel savlarından birini oluşturmuştur. Nitekim seçimlerin sonucunda Kongre’nin her iki meclisinde de çoğunluğu Cumhuriyetçi Parti’nin muhafazakâr kanadı almış ve dış politikada son derece etkin bir rol oynayan Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun başkanlığına Wilson’un en güçlü siyasi rakibi Senatör Henry Cabot Lodge getirilmiştir. Bu konjonktür Başkan’ın dış politika konusunda zamanla tamamen izole olmasına yol açarak, Milletler Cemiyeti projesinin bizzat ABD Kongresi’nce akamete uğratılmasına neden olacaktır. PARİS BARIŞ KONFERANSI VE MİLLETLER CEMİYETİ’NİN KURULUŞU Woodrow Wilson, Paris Barış Konferansı’na gidecek olan Amerikan heyetine bizzat başkanlık edeceğini 18 Kasım 1918 tarihinde açıklamıştır. Heyete dış politika danışmanı Albay E.M. House, Dışişleri Bakanı Robert Lansing, General Tasker H. Bliss ve tek Cumhuriyetçi olarak Büyükelçi Henry White’ın yer almasını kararlaştıran Başkan, hem Konferans’a bizzat katılma isteği, hem de Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolünde olan - ve bilahare antlaşmayı onaylayacak olan - Senato’dan hiç kimseyi heyete WOODROW WILSON | Füsun Türkmen 71 NORMAN ANGELL 4. BÖLÜM Burak GÜLBOY “…(Savaş) bizim için artık geçmişte kalmış bir gelişim evresine ait bir olgudur. Bir insan topluluğunun ticareti ve endüstrisi artık onun politik sınırlarıyla belirlenmemektedir ve politik ve ekonomik sınırlar artık kesin bir biçimde birbiriyle kesişmemektedir. Askeri güç sosyal ve ekonomik anlamda bir zorunluluk değildir ve onu kullananların kendi refahları söz konusu olduğunda alakasızdır. Bir ulusun bir başkasının refahına ve ticaretine el koyarak, kendini zenginleştirmesi imkânsızdır. Kısacası savaş, zaferle sonuçlansa dahi, insanların uğrunda çaba gösterdikleri amaçları gerçekleştirmek konusunda yetersizdir.” Görsel 4.1: Norman Angell DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ: KÜRESELLEŞEN DÜNYANIN FARKINDA OLMAK Kraliçe Victoria saltanatının altın yılları sayılabilecek bir dönemde, 26 Aralık 1872 yılında Britanya’nın Lincolnshire bölgesinin güneyinde yer alan Holbeach kasabasında ailesinin altı çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Ralph Norman Angell Lane, daha sonradan Angell ismini soyadı olarak benimseyerek kullanacaktı. Kendisinin daha çocukluk evresinde entelektüel birikimlere ulaştığı açıktır. Angell, ablası Carrie’nin etkisiyle Voltaire, Charles Darwin, Herbert Spencer gibi düşünürlerin akademik üretimleriyle daha genç yaşlarda tanışmıştır; bu çerçevede ilk kez 12 yaşında karşılaşmış olduğu John Stuart Mill’in Essay on Liberty adlı eserinin ilerleyen yıllarda kendi bilinci üzerinde büyük bir etki yaratığını vurgulamıştır. İlk eğitimine Britanya’da başlamasına karşılık, orta öğretimini Fransa’da ve kısa süre de tekrar Londra’da tamamladıktan sonra 87 III. KISIM İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI BÜTÜNLEŞMECİ KURAMLAR VE BARIŞ TEMASI Kitabımızın üçüncü kısmında doğrudan II. Dünya Savaşı realitesinden hareket eden ve burada barış adına çatışmayı önlemek ve işbirliği zeminlerini işlevsel araçlarla yaratmak arayışındaki düşünürleri ele almak istedik. Savaş sonrasında siyasal realizmin kuramsal yükselişi ile barış sadece güçlü olanın elinde sert güç ya da diplomasi araçlarıyla sağlanan bir düzen olarak sunulmaktaydı ve bu sadece güçlü olanın istemlerine karşılık verebilecek bir yaklaşımdı. Buna paralel olarak II. Dünya Savaşı’nın bitirilmesine (ne yazık ki) kolaylık sağlayan atom bombaları ile insanoğlu kendi karşısında şu soruyu da görmekteydi: Bilim ve teknoloji, insanlığı mı yok edilişine mi hizmet ediyor? Nitekim nükleer silahsızlanma tartışmaları bu savaş ertesi dönemin en önemli tartışma konusu olmuştur uluslararası aydınların nezdinde. 1950’lerden itibaren Bertrand Russell’ın öncülüğünde gelişen bu toplumsal aktivizm daha çok Avrupa merkezli dünyada tartışılmaya başlanmış ve Albert Einstein gibi ünlü bilim insanları ve şahsiyetlerden destek almışken 1960’lardan beri ABD’de de ses bulmaya başlamıştır. İşte bu dönemde bir daha küresel ve bölgesel nitelikte savaş yaşamamak adına NATO ile Avrupa Toplulukları gibi kurumların ortaya çıkışı, uluslararası örgütlerin evrensel değil daha işlevsel ve sınırlı çerçevelerde ele alınması tartışmasını da başlatmıştır. Çalışmamızın 3. kısmını oluşturan bütünleşmeci yaklaşımlar işte bu dönemin en önemli çıkış noktalarından birisidir. Üzerinde anlaşılabilecek ve çıkar ortaklığı yapılabilecek alanlarda itifaklar ya da işbirliği yapılarını kurgulamak ve bunlardan istikrar, güvenlik ve toplumsal refah sağlama düşüncesi, aslında büyük güç odaklı realist yaklaşımları da eleştirmek ve onlara yapıcı alternatiler sunmayı amaçlıyordu. Bu kısım dahilinde II. Dünya Savaşı ile heba olan idealizmin yeri alan davranışsalcı (bilimselci) okulun en önemli temsilcilerinden K.W. Deutsch ve bütünleşmeci kuramların öncülerinden D. Mitrany’yi ele almayı tercih ediyoruz. Onlarla birlikte onların görüşlerinin modern versiyonlarını da bu çerçeve dâhilinde tartışmayı amaçlıyoruz. KARL W. DEUTSCH 5. BÖLÜM Erhan BÜYÜKAKINCI “Toplumsal bir kurum olan savaşı ortadan kaldırmak adına halklar birlikte hareket etmeyi öğrenmelidir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ Uluslararası ilişkiler disiplinin ana akım kurucu babaları arasında yer alan Karl Wolfgang Deutsch, diğer alandaş akademisyenlerin hayatları ve kariyerleriyle karşılaştırılmayacak düzeyde dolu bir yaşam çizgisiyle dikkatleri çekmektedir. Akademik dünyada Uluslararası ilişkiler disiplinin artık Siyaset Bilimi’nden ayrışmasının belirginleştiği ve yöntemsel çoğulculuğun kabul edildiği 1950’lerden itibaren davranışsalcı (bilimsel) devrimin önde gelen isimlerinden Deutsch, alan içinde disiplinlerarası çalışmalarının önemi her zaman vurgulamış ve yaptığı çalışmalarda bunu hayata geçirmiştir. Sibernetikten simülasyon çalışmalarına, sosyal psikolojiden ekonometrik modellendirmelere değin, birçok alanda yeni kavramların tanımlanmasında ve tartışılmasında kuramsal bir öncü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatının getirdiği çizgilerle beraber uluslararası bir kimliğe sahip olan Deutsch, bu karakterini hem akademik anlayışına doğrudan yansıtmış hem de bilimin sınırsızlığını çok iyi vurgulamıştır. Bu açıdan bakıldığında, II. Dünya Savaşı sonrası kuşakların önde gelen ve Avrupa’nın derin kültüründen destek alarak ABD’nin yükselen değerlerini belirleyen en seçkin entelektüelleri arasında yer almaktadır. 21 Temmuz 1912 tarihinde, o dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan Prag’da (ünlü yazar Franz Kaka gibi) Almanca konuşan bir Yahudi ailenin ferdi olarak dünyaya gelen Karl W. Deutsch’un babası optisyen, annesi Görsel 5.1: Karl W. Deutsch 115 DAVID MITRANY 6. BÖLÜM Sezgin MERCAN “İşlevsel yaklaşım, bütün ulusların çıkarlarının ve varlıklarının adım adım bütünleşmesini sağlayan uluslararası faaliyetler ve kuruluşlar ağı aracılığıyla siyasi bölünmelerin önüne geçmektedir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE DÜŞÜNCESİNİ ŞEKİLLENDİREN DÖNEM David Mitrany 1888 yılında Bükreş’te doğmuştur. Yaşamı, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı, dünyada sömürgecilik ile rekabetçiliğin hızla yükseldiği, buna ulusal birliklerin sağlanmasının ve büyük imparatorlukların çöküşünün eklendiği yıllara karşılık gelmiştir. Mitrany’nin eğitim hayatı Romanya’da geçmiştir. Askerlik hizmetinden sonra eğitimini devam etirmek için Romanya’dan ayrılmıştır. Bu ayrılışının arkasında, o dönemde Romanya’da Yahudilerin yükseköğrenim hakkının kısıtlanması yer almaktaydı. 1908-1911 yılları arasında Almanya’da Hamburg’da yaşamış, sonrasında Britanya’ya geçmiş ve 1912’de London School of Economics’de Leonard T. Hobhouse ve Graham Wallas ile sosyoloji alanında çalışmaya başlamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Londra’daki Romanya Büyükelçiliği’nde Dışişleri ve Savaş Bakanlıkları istihbarat görevlisi olarak çalışmıştır; dolayısıyla kariyer hayatı Britanya’da şekillenmiştir. Kendisini hiçbir siyasi parti ve ideolojiyle bağlı görmemiş, ancak 1919’dan 1931’e kadar geçen 12 yıllık sürede İşçi Partisi’nin dış politika danışmanları kurulunda yer almıştır. Buradan hareketle liberal sol ya da merkez sol olarak tanımlanabilecek bir siyasi duruşa sahip olduğu çıkarımına ulaşmak mümkündür. Ayrıca he Guardian gazetesinde 1922’ye kadar dış politika yazılarıyla yer almıştır. Görsel 6.1: David Mitrany 139 IV. KISIM BARIŞ ÇALIŞMALARINA GİRİŞ Çalışmamızın dördüncü kısmı aslında kitabımızın en merkezi bölümünü oluşturmakta, çünkü akademik literatürde barış etütleri dendiğinde aklımıza gelen kavram olarak Barış çalışmaları ve araştırmaları (Peace studies / Peace research) alanı ve bunun öncü kuramcısı Johan Galtung’un ele alınması, ne yazık ki ülkemizde çok sınırlı kaynaklarla mümkün olabilmiştir. Siyaset Bilimi ile uluslararası ilişkilerin ana akım kuramlarından yola çıkmadan ya da doğrudan onlardan beslenmeksizin, kendisine özgü düşünce altyapısıyla barışı toplumsal düzlem ve süreçlerle tanımlamaya çalışması söz konusudur. Barış kavramına ve gerçekleştirilebilirliğine dair onun mantığını ana hatlarıyla etüt etmeye çalışacağız. Galtung ile beraber bu kısımda inceleyeceğimiz tüm düşünürler disiplinler arası geçişkenliği çalışmalarıyla ispatlamaya çalışan çoğulcu isimlerdir. Bu kısımda yine II. Dünya Savaşı’nın akabinde disiplinin ana kuramsal çerçevesinden bağımsız davranan ve izledikleri yöntemlerle transdisipliner çalışmalara da destek veren düşünürleri ele almak niyetindeyiz. Galtung’un yanı sıra Kenneth Boulding ve Chadwick Alger kendi hareket noktalarından itibaren özgün tartışmaları başlatmışlardır. Boulding ile ekonomi ve barış ilişkisi, sürdürülebilir barışın sosyal bilimlerin çoğulculuğu içerisinde değerlendirilmesi söz konusu iken, Alger’da ise Birleşmiş Milletler Sistemi’ne dair barış düzenini inşa etme inancını görmekteyiz. II. Dünya Savaşı sonrası dönem birçok inançlı ve heyecanlı akademisyenin idealleri çerçevesinde bilimsel yöntemler kullanarak ileri sürdükleri tartışmalarla zenginleşmiştir. Yukarıda adlarını andıklarımızın yanı sıra Walter Isard, Harold Guetzkow gibi barışı daha çok bilimsel yöntemlerle modellendirmek ve bunu açıklayabilmek için sorunsallara dayalı tartışmalar yaratmak çabasında olan değerli akademisyenleri görüyoruz. İşte bu çerçevede Anatol Rapoport’un çalışmaları da çok büyük anlam kazanmaktadır. JOHAN GALTUNG 7. BÖLÜM Kıvılcım ROMYA BİLGİN “Barış düşmanlarınızla yapabileceğiniz bir şeydir, dostlarınızla değil.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATINA VE AKADEMİK KARİYERİNE BAKIŞLAR Barış çalışmaları alanının kurucusu olarak kabul edilen Profesör Johan Galtung, bu unvanı sadeliğine rağmen çatışmaların çözümündeki işlevselliğiyle kendine yer bulan kapsamlı çalışmaları ve uluslararası düzeydeki çabalarıyla hak etmiştir. Barış çalışmalarının yanı sıra insan hakları, sürdürülebilir kalkınma stratejileri, temel insan ihtiyaçları, uygarlık tarihi, küreselleşme, sosyoloji, çevrebilim ve gelecek çalışmalarına katkılarıyla da disiplinlerarası bir bakış açısına sahip olduğunu gösteren Galtung, bu sayede barış çalışmalarındaki yerini sağlamlaştırmıştır. Galtung’u barış çalışmalarında kendinden sonra gelenlere ilham veren biri olarak tanımlamak mümkündür. Anita Kemp, 1985 yılında dünyanın dört bir yanında çalışan 133 barış araştırmacısı arasında yürütüğü çalışmasında Galtung’un insanlara verdiği ilhamı ortaya koymuştur. Kemp’in araştırmasında barış araştırmacılarına sorduğu “Hayata ya da ölü, düşünme şeklinizi en çok kim etkilemiştir?” sorusuna, barış araştırmacılarının % 44’ü Galtung cevabını vermiştir (1985: 129-140). Galtung’un bu ilham verici gücünün arkasında 1957 yılından bu yana yaptığı çalışmalar bulunmaktadır. Dünyanın dört bir yanında 150’den fazla çatışmada arabulucu olarak rol oynayan Galtung’un, 156 kitabı Görsel 7.1: Johan Galtung 175 CHADWICK ALGER 8. BÖLÜM Buğra DEMİRTAŞ “Günümüzdeki BM Örgütler Sistemi, en kayda değer barış laboratuvarımız olarak, kuruluşundan beri bizlere çok önemli bir öğrenme süreci sunuyor. Bir çeşit caydırıcılık biçimi olan kolektif güvenliğin, başarısız olması halinde,diğer caydırıcılık stratejilerinden daha tehlikeli olduğunu öğrendik.“ DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK ÇERÇEVESİ 1924-2014 yılları arasında yaşamış olan Chadwick Alger uluslararası örgütler, uluslararası sorunların çözümü için hükümetlerarası işbirliği, barışı koruma ve çatışma çözümü konularında pek çok kitap ve yüzün üzerinde makale üretmiş olan Amerikalı bir akademisyendir. 1943-1946 yılları arasında Amerikan ordusunda Pasifik bölgesinde görev yapan Alger, bu görevi sırasında uluslararası ilişkilere ilgi duymaya başladığını ifade eder (Alger, 2014: 3). Ülkesine döndükten sonra Ursinus College’da Siyaset Bilimi üzerine lisans eğitimini tamamlamış ve sonrasında Johns Hopkins Üniversitesi School of Advanced International Studies Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesini almıştır. Lisansüstü eğitimi sonrasında dört yıl (1950-1954) Savunma Bakanlığı’nın Deniz İstihbarat Dairesi’nde çalışmıştır. Doktorasını da Princeton Üniversitesi’nde tamamlayan Alger, 1958-1971 yılları arasında Northwestern Üniversitesi’nde ve 1971-2014 yılları arasında ise Ohio Eyalet Üniversitesi’nde akademik görevler üstlenmiştir. Aynı zamanda International Peace Research Association (IPA)’nın genel sekreterliğini ve Uluslararası İlişkiler Derneği (International Studies Association) – ISA’nın başkanlığını yürütmüştür. Görsel 8.1: Chadwick Alger 209 Alger, uzun kariyeri boyunca özellikle Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının işleyişi ve bu kurumların barışa olan katkısı üzerine çalışmıştır. Bu çalışmaları sırasında sık sık New York ve Cenevre’deki BM merkezlerinde bulunmuş, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi görüşmelerini gözlemci olarak takip etmiş, devlet temsilcileri ve BM sekretarya temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir. Alger barış konusuna hep BM sistemi çerçevesinden bakmış ve bu çatı altında geliştirilecek devletlerarası mekanizmaların uluslararası çatışmaların önlenmesi ve barışın sağlanmasında öncelik taşıdığını ileri sürmüştür. Bu bağlamda, hem BM kurumlarının değişen uluslararası politikanın dinamiklerine nasıl uyum sağlayabileceği hem de örgütün çatısı altında barışın korunması ve yayılmasında hangi araçların etkin olabileceğine ilişkin akademik çalışmalar yürütmüştür. Johan Galtung’un pozitif ve negatif barış ayrımını (Galtung, 1969) benimseyen ve BM’nin pozitif barış hedefi için temel platform olduğunu düşünen Alger, devletler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin bu örgütün kurumlarıyla gerçekleştirilecek reformlarla ortadan kaldırılmasının uzun vadede barışın sağlanması için belirleyici olacağını savunmuştur. Bunun yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarının hükümetlerarası örgütlerin çalışmalarına dâhil edilmelerinin, bu örgütlerin temsiliyet kapasitesini artıracağını ve daha efektif ve başarılı biçimde uluslararası barışı mümkün kılacağını ileri sürmüştür. ALGER’IN GÖZÜNDEN BARIŞ ÇALIŞMALARI Alger, Barış Çalışmaları alanının, 1960’lardan 2000’lere uzanan süreçte, savaş ve çatışmanın sebepleri, önleyici tedbirler, uzun vadeli barışı inşa stratejileri konularında yapılan çalışmalar sonucunda büyük ilerleme kaydetiğini ve başlı başına bir disiplin niteliğine kavuştuğunu vurgulamıştır. Ona göre bu ilerlemenin başlıca sebepleri, üniversiteler ve barış enstitüleri tarafından yürütülen araştırmalar ve sahada çatışmanın önlenmesi için çalışan örgütlerdir. Bununla birlikte Alger, barış çalışmalarının daha ileriye gidebilmesi için disiplinlerarası bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğinin altını çizer (Galtung, 2007: 300). Ona göre, bu yaklaşımın ampirik düzlemi ise gerçek dünya laboratuvarı olarak adlandırdığı uluslararası politikanın kendisini oluşturur. Alger, disiplin içerisinde önemli etkiye sahip olan çalışmalara atıla, barış çalışmaları alanının giderek farklı disiplinlere dayalı analizleri de kapsama eğiliminde olduğu tespitini yapmaktadır. I. William Zartman, H.-W. Jeong, McDonald (Zartman, 2006; Jeong, 2000; McDonald, 1996) gibi araştırmacıların ortaya koydukları analizler, barış çalışmalarının askeri gücün kontrolü, çatışma çözümü ve yönetimi, insan hakları, kalkınma, çevre politikaları, küresel düzen ve yönetişim gibi farklı alanların kesiştiği bir disiplin haline geldiğini göstermektedir (Webel & Galtung, 2007: 307). Alger, bu bağlamda barış çalışmalarında ortaya çıkan yeni araştırma alanlarının barışı korumada sivil toplumun rolü, çatışma sonrası barış inşası, uzun vadeli önleyici barış inşası, devletlerin içerisindeki yerel çatışmalar olduğunu belirtmektedir (Webel & Galtung, 2007: 315). Galtung’un Aşkın yaklaşım (Transcend approach) 210 BARIŞ ÇALIŞMALARI HAROLD GUETZKOW Chadwick Alger’ın Northwestern Üniversitesi’ndeki yıllarında hem hocası hem de çalışma arkadaşı olan Harold Guetzkow, onun entelektüel gelişimi üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. 14 yıl boyunca birlikte çalışan ikilinin dostluğu Guetzkow’un 2008 yılındaki ölümüne kadar devam etmiştir (Alger, 2011: 295). Guetzkow 1915 yılında ABD’nin Milwaukee eyaletinde doğdu. Henüz 15 yaşındayken babasının hastalığı nedeniyle Avrupa’ya yaptığı ziyaret sırasında Kuzey Fransa’da I. Dünya Savaşı’nın gerçekleştiği cepheleri ve mezarlıkları gezen Guetzkow’un burada gördüğü izler ve savaşın yıkıcı sonuçları onu ilerleyen yıllarda savaşı ortaya çıkaran karar alma süreçlerine ilgi duymaya yöneldi. Bunun sonucunda ailesinin sahip olduğu şirketi satmış ve Chicago Üniversitesi’ne devam etmiştir. Guetzkow savaşa etik ve ahlaki gerekçelerle karşı çıkmış ve 1940 yılında vicdani ret gerekçesiyle askerlik hizmetini cephe gerisinde sivil hizmet bölüğünde yapmıştır (http://www.hawaii.edu/intlrel/pols635f/Guetzkow/ hg.html). Savaş sonrasında Minnesota Üniversitesi’nde altı ay boyunca savaşın siviller üzerindeki psikolojik etkilerini anlamak amacıyla çalışmalar gerçekleştirmiş ve burada çalışmalarına Michigan Üniversitesi psikoloji doktora programında devam etmiştir. Doktorasını tamamladıktan sonra bir süre Carnegie Mellon Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Guetzkow, 1957 yılında Northwestern Üniversitesi’ne geçmiş ve aynı yıl burada doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaya başlayan Chadwick Alger ile tanışmıştır. Bu dönemde Northwestern Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünün başında bulunan Richard C. Snyder bölümün disiplinlerarası bir niteliğe kavuşması için çaba harcamaktaydı. 1956 yılında Stanford Üniversitesi’nde misair araştırmacı olarak çalışan Guetzkow, burada Snyder ile tanışmış, onun daveti üzerine Northwestern Üniversitesi’ne geçmiş ve burada Sosyoloji, Psikoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde ders vermeye başlamıştır. Snyder ve Guetzkow bu dönemde etkinlik kazanmakta olan Uluslararası ilişkilerin davranışsalcı ekolünü bölüm içerisinde birlikte uygulamaya başlamışlardır. Bu kapsamda özellikle uluslararası ilişkilerde karar alma süreçlerini incelemek üzere simülasyon laboratuvarlarında çalışmalar yürütmüşlerdir. Alger’ın da bir araştırmacı olarak dâhil olduğu bu çalışmalar onun özellikle uluslararası ilişkiler disiplininin bütününe dair ikirlerini önemli ölçüde etkilemiştir (Alger, 2011: 295-296). Guetzkow, 1963 yılında doktora öğrencileriyle birlikte Simulation in International Relations: Developments for Research and Teaching kitabını hazırlamıştır. Bu kitapta Alger’ın da “Use of Inter-Nation Simulation in Undergraduate Teaching” başlıklı bir makalesi bulunmaktadır. Alger, akademik kariyerinin daha sonraki yıllarda Birleşmiş Milletler üzerinde yoğunlaşmasında da Guetzkow’un teşviki ve yardımlarının etkili olduğunu vurgular (Alger, 2011: 297). Guetzkow, 1985 yılında Northwestern Üniversitesi’nden emekli olmuş ve çalışmalarını 2008 yılındaki vefatına kadar özellikle International Studies Association çatısı altında sürdürmüştür. adını verdiği ve barış çalışmalarının şiddet ve çatışmanın önce teşhisinin (diagnosis and prognosis) ardından ise tedavisinin (prescription and therapy) gerçekleştirilmesini öneren yaklaşımı etrafında, Alger teşhis ve tedavi sürecinde uluslararası örgütlerin rolüne odaklanır (Webel & Galtung, 2007: 15). Bu bağlamda Alger, Galtung’un barış çalışmalarına getirdiği yeni yaklaşımı desteklediği ve kendi kurum merkezli bakış açısını barış çalışmaları içerisindeki değişimlere adapte etmeyi başardığı söylenebilir (Alger, 2007: 534). Alger, Galtung’un editörlüğünde 2007 yılında çıkarılan bir derleme çalışmasında barış çalışmalarının zaman içerisinde kazandığı disiplinleraCHADWICK ALGER | Buğra Demirtaş 211 KENNETH E. BOULDING 9. BÖLÜM Neyran AKYILDIZ “Barışın belki de en baş düşmanı, sıkıcı olarak algılanmasıdır.” HAYATI, AKADEMİK KARİYERİ VE TEMEL ESERLERİ Kenneth Ewart Boulding barış çalışmalarının ve daha genel olarak sosyal bilimlerin 20. yüzyıldaki önemli düşünürlerindendir. Boulding’in barış çalışmalarına uzanan akademik yolculuğu, başta iktisat olmak üzere sosyal bilimlerde geniş bir yelpazeyi içine alan farklı dallardan beslenmiştir. Kenneth Boulding ve eşi Elise, hayatlarının başlıca odağı olan Barış ve Çatışma Çözümü etütlerinin kurucuları arasında yer alırlar. 1960’larda ortaya çıkan Uluslararası Barış Araştırmaları hareketinin kurucuları olarak da Boulding’lerden daha fazla adı geçen pek az kişi vardır. Kenneth E. Boulding, 18 Ocak 1910’da Büyük Britanya’nın Liverpool kentinde dünyaya geldi. Kimya bursu ile Oxford New College’e devam ederken politika, felsefe ve ekonomi alanına geçiş yaptı. 1931’de ekonomi dalından birincilikle mezun oldu. Aynı yıl ikame maliyeti hakkında yazdığı makalesi John Maynard Keynes tarafından İktisat Dergisi’nde yayımlanmaya layık görüldü. Bu ilk makalesi, bundan sonraki çalışmalarının karakteristik özellikleri olan özgünlük, netlik ve gerçeği bulmada titiz yaklaşımının sinyallerini vermekteydi. Doktora sonrası Oxford’da bir yıllık çalışmasının ardından, Commonwealth bursuyla Chicago ve Harvard Üniversiteleri’nde çalışmalar yaptı. Edinburgh Üniversitesi’nde asistanlık döneminin ardından (1934-1937) kesin olarak ABD’ye yer- Görsel 9.1: Kenneth E. Boulding 237 önemli bir takas unsuru barındırır. Zorunlu askerlik ya da zorunlu vergi gibi tehdit barındıran yanları ağırlıklı görünse de siyasi-askeri güçte bu takas unsuru da önemli bir yer tutar. Sevgi gücü de siyasi-askeri güçte en azından kabullenme/saygı duyma anlamında yer bulmaktadır. Yöneticilerin geniş çaplı tehdit sistemleri kurabilmesi ve sürdürebilmesi, devrimler ve darbeler tarihinde de görüldüğü gibi, sevgi gücü unsuruna muhtaçtır. Boulding ekonomi kurumlarının (hane halkı, şirketler, bankalar, sigorta şirketleri, sermaye piyasaları vb.) güçlerini ağırlıklı olarak üretici güç ve takas sisteminden aldığını, buna karşılık içlerinde tehdit unsurunu da barındırdığını vurgular. Tehdit unsuru tarihsel olarak kölelik düzeninde, hata bir anlamda tüm mülkiyet ilişkilerinde bulunur. Hukuki yaptırımlar mevcut mülkiyet haklarını tanımayanlara karşı tehditir. Ekonomik güçte bütünleştiricilik/kabullenme de önemli bir etkendir. Mevcut ekonomik kurumlar meşru kabul edilmedikçe iyi çalışmalarına imkân yoktur. Sosyal güçte başta aile olmak üzere, dini cemaatler, hayırseverlik kuruluşları, uluslararası hükümet-dışı kuruluşlar, aktivist ve reformist organizasyonları söz konusudur. Boulding, sosyal gücün temel kaynağını bütünleştirici (integrative) kurumlar olarak ifade eder; bu kurumlar varlıklarını kendilerine gönülden bağlı olan üyelerinin tek taralı hibeleri sayesinde sürdürebilirler. Yine de bütünleştirici kurumlarda bir miktar tehdit unsuru yer alabilir. Dini cemaatler ahiret/cehennem korkusunu, seküler kurumları reddetme, utandırma ve topluluktan dışlamayı tehdit olarak kullanabilir. Boulding, aşağıdaki tabloda bu üç güç kategorisinin içerisindeki sistemleri orantısal olarak özetlemiş ve görselleştirmiştir. Tablo 9.1 - Gücün Kategorileri Siyasi-Askeri Tehdit Ekonomik Tehdit Sosyal Tehdit Takas Takas Takas Sevgi Sevgi Sevgi Soğuk Savaş döneminde oldukça popüler olan Caydırıcılık teorisi, tehdidin gücünü temel almaktadır. Buna karşın, Boulding’e göre, tehdidin gücü ekonomik ve kapsayıcı güç ile desteklenmezse etkili olamaz. Boulding, herhangi bir silahın caydırıcılık taşıması için mutlaka kullanılması gereğinin altını çizer. Ona göre, “hiç kullanılmayan bir silahın caydırıcılığı da olamaz”. Dolayısıyla barışa ulaşmak için silahlı bir güç dengesi kurmak yerine silahsızlandırmaya yönelik politikalar uygulanması gerektirir. Boulding uluslararası perspektite gücü değerlendirmesinde, bir dünya hükümetinin zorlayıcı/yıkıcı gücüne (coercive power) şüpheyle yaklaşmakta, ama bütünleştirici / kapsayıcı (integrative) güce şans tanımaktadır. KENNETH E. BOULDING | Neyran Akyıldız 245 WALTER IsARD VE BARIŞ BİLİmİ rak anılan dalın oluşmasına katkıda bulunmuş (Isard & Smith, 1982) ve ölümüne kadar bu alanda çalışmalar yapmıştır. Barış biliminin Hindistan, Endonezya gibi kalkınmakta olan ülkeleri ele almasına çaba harcamıştır (Chatterji, 2014). 1963’te Malmö - İsveç’te bir grup akademisyen ile Peace Research Society – Barış Araştırmaları Topluluğu’nu kurmuştur. Topluluk Chicago’daki ilk konferansında Kenneth Boulding, Anatol Rapoport gibi alanın önde gelen temsilcilerini bir araya getirmiştir; günümüzde de Peace Science Society International olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 1993 yılında Isard’ın öncülüğünde yayımlanmaya başlayan ve barış ekonomisi alanındaki önemli makaleleri içeren Peace Economics, Peace Science and Public Policy dergisi, günümüzde Raul Caruso’nun editörlüğü altında çalışmalarını sürdürmektedir. 1919-2010 yılları arasında yaşamış olan ve farklı bakış açılarıyla ABD’deki Barış bilimi çalışmaları kapsamındaki katkılarıyla bilinen Walter Isard, üniversite eğitimini Temple Üniversitesi Matematik bölümünde, yüksek lisansını ise Harvard Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladı. Kariyerinin ilk yıllarında bölgesel araştırmalara ağırlık verdi. Çalışmalarında kalkınma sorunsalı ile ekonomik faaliyetlerin lokasyonu arasındaki ilişkiye odaklandı. Endüstriyel lokasyon teorisine duyduğu ilgi ile hem doktorasını bu alanda yaptı hem de ünlü iktisatçı W. Leontief’in araştırma grubunda yer aldı. Harvard Üniversitesi tarihinde lokasyon teorisi ve bölgesel kalkınma ile ilgili ilk dersi verdi. Bölge bilimi (Region science) alanı Isard’ın ilk göz ağrısı olsa da, ikinci çalışma alanı olarak kariyerinin ilerleyen yıllarında sosyal bilimlerde Barış bilimi (Peace science) ola- Isard, insanlık tarihini, medeniyetlerin yükselişi ve çöküşünü başlı başına ele alan bir çatışma tarihi olarak kabul eder. Çatışma insan tüm etkinliklerinde mevcuttur ve yaşamın her alanına yayılmıştır. Isard, böylesi çatışma gerçekliğiyle bezeli bir dünyada bilimsel analizin, çeşitli disiplinlerin nicel ve nitel tekniklerinden yararlanarak daha iyi bir politika yapım sürecine ve dolayısıyla da küresel anlamda daha olumlu sonuçlara yol açacağını düşünmektedir. Bir ülkedeki kültürel özelliklerin ve toplumsal yapının ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde etkilediğinden yola çıkar ve bireylerin ve toplulukların davranışlarını öngörmede Oyun teorisini kullanır. Bunun yanı sıra, bilişsel, psikolojik ve sosyolojik yaklaşımlardan da destek almıştır. Müzakere ve arabuluculuğu ise çatışma çözümünde önemli niteliksel yöntemlerden biri olarak incelemiştir. Çalışmalarında, 1981 yılındaki ABD-İran Krizi (Rehineler Krizi), Panama Kanalı ve Camp David müzakerelerini örnek vakalar olarak ele almış ve Çatışma Yönetimi Prosedürü (CMP) olarak tanımladığı niteliksel teknikler daha fazla kullanıldığında çözüme daha rahat ulaşılacağını iddia etmiştir (Isard,1992). İKTİSADİ PERSPEKTİFLER: BARIŞ EKONOMİSİ VE SAVAŞ ENDÜSTRİSİ Ekonomi disiplininin çatışmaların sonuçlarını anlama çabası neredeyse iktisadi döngüleri anlama çabası kadar eskidir. John Maynard Keynes, iktisadi döngüler üzerine çalışmalarla özdeşleşmiş bir isim olsa da aslında he Economic Consequences of Peace (Barışın İktisadi Sonuçları) adlı 1919 tarihli çalışması ile barış ekonomisine eğilen ilk ekonomistlerdendir. Barış ekonomisi devletler, bölgeler ya da topluluklar 246 BARIŞ ÇALIŞMALARI EK OLARAK…. ELISE BOULDING: BARIŞ KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK Neyran AKYILDIZ “Evini çekip çeviren her kadın aslında fütüristtir.” 1920 yılında Norveç’in başkenti Oslo’da doğan Elise Boulding 20. yüzyılın en etkili barış aktivistlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Henüz küçük bir çocukken ailesiyle ABD’ye göç etmiş ve bugün Rutgers Üniversitesi’nin bir parçası olan Douglas College’den mezun olmuştur. Genç bir barış aktivisti olarak, Kenneth Boulding’i tanımasına da vesile olacak Religious Society of Friends (Quakers) adlı bir inanç grubuna katıldı. 1941’de Kenneth Boulding ile hayatını birleştirdi. Beş çocuk yetiştirmenin yanı sıra barış araştırmaları ve barış eğitimine yönelik pek çok çalışmayı karı koca beraber gerçekleştirdiler. Evliliklerinin 25 yılı bir yana, hayatı Kenneth Boulding’in akademik çalışmaları için yaptığı seyahatlere uyum göstermekle geçti. Bu süreçte Elise Boulding sosyal ağlar oluşturma yeteneğiyle tanındı. 1940’larda Tennessee’de yaşadıkları dönemde Quaker aktivistlerini bir araya getiren bir dergi çıkartı ve başını çektiği bir başka yayınla da kadınları nükleer denemelere karşı çıkmaya çağırmaktaydı. Elise Boulding, sosyoloji alanında yüksek lisans derecesini Iowa Eyalet Üniversitesi’nden aldı. Çocukları büyümüş ve en küçüğü onlu yaşlara gelmişken, 1969 yılında oldukça geç sayılabilecek bir yaşta, Michigan Üniversitesi’nden sosyoloji doktoru unvanını elde eti. Kariyerinin ilk döneminde çatışma araştırmaları kapsamında II. Dünya Savaşı’na yol açan siyasi yanlışları anlamak ve muhtemel bir savaşın önlenmesi için yapılabilecekleri saptamak üzerinden yola çıkmıştır. Bu dönemde Fred Polak’ın bin yıllık Avrupa tarihini incelediği he Image of the Future (1951) isimli kitabından çok etkilenmiştir. Barışa ulaşmanın bir barış kültürü (peace culture) oluşturulması ve bunun korunması için çaba gösterilmesiyle mümkün olabileceğine inandı. Her fırsata kadınların barışın sağlanmasındaki rolünün önemini savundu. Boulding barış kültürünün aynı zamanda sorun çözme kabiliyetini de içermesi sebebiyle küçüklükten başlayan bir eğitim programı yürütülmesi gereğini vurguladı. İnsanlığın mutlu bir gelecek oluşturmasında ailenin rolünün ve çocukların küçük yaşlarda sorunları barışçı yollarla çözmeyi öğrenmelerinin en önemli temel taşlar olduğunun altını çizmiştir. Bu bağlamda Elise Boulding, eşiyle birlikte fütürizmin de önemli temsilcileri arasında anılmaktadır. Görsel 9.3: Elise Boulding ELISE BOULDING: BARIŞ KÜLTÜRÜ VE AİLE OLMAK | Neyran Akyıldız 259 V. KISIM UYUŞMAZLIK ANALİZİ VE ÇÖZÜMÜ YAKLAŞIMLARI JOHN W. BURTON 10. BÖLÜM Reşat BAYER & Aylin YARDIMCI “Dünyanın görünümünü hangisi daha iyi temsil etmektedir? Kıtalar, adalar ve devletlerden oluşan bir dünya mı, yoksa etkileşimlerden oluşan bir dünya mı?” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ John Wear Burton uyuşmazlık çözümleri teorisine kayda değer katkıda bulunmuş bir araştırmacı ve düşünürdür. Burton’un uyuşmazlık çözümleri yazınına yapmış olduğu iki temel katkıdan bahsetmek mümkündür. Bunlar günümüzde İkinci kanal diplomasi (second track diplomacy) çerçevesinde anılan sorun çözme çalıştaylarının (problem solving workshops) gelişimine katkısı ve İnsani ihtiyaçlar teorisi (Human needs theory) olarak sıralanabilir. Burton’un uluslararası uyuşmazlık çözümleri yazınına yaptığı bu katkıları birbirinden bağımsız olarak düşünmek mümkün olmakla birlikte, uyuşmazlıkların çözümü proaktif engelleme yaklaşımı (provention) şemsiyesi altında düşünülebilir. Bu yaklaşım esasen bir siyasi felsefe olarak sunulmuştur (Burton, 1993a): Bir sosyal kuram (social theory) olarak insani ihtiyaçlar teorisi ve onun praksisi olarak sunulan İkinci kanal diplomasi ve sorunlara çözüm üretme çalıştayları. Günümüz akademisyenlerinin hâlâ Burton’un temel çalışmalarına geri dönüp onları ele alıp eleştiriyor olmaları, bu çalışmaların konuyla ilgilenen araştırmacıları ve okuyucuları halen düşünmeye sevk etiğini göstermektedir. İnsani ihtiyaçlar teorisine ve çalıştaylara nasıl vardığını anlamak için ilk olarak Avustralya dış politikasının gelişimine katkısını ve uluslararası ilişkilerin temel yaklaşımlarından olan realizm (veya realpolitik) ekolüne karşı sunduğu alternatifi anlamak gerekmektedir. Görsel 10.1: John W. Burton 271 HERBERT C. KELMAN 11. BÖLÜM Bilgehan ALAGÖZ “Uyuşmazlık, taraların birbirleriyle ilişki ve etkileşim halinde olmalarına bağlı olarak değişen, interaktif bir süreçtir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ Herbert C. Kelman, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1927’de Avusturya’nın başkenti Viyana’da doğmuştur. Nazi Almanya’sının Anschluss politikasıyla Avusturya’yı ilhak ettiği yıl henüz on bir yaşında olan Kelman’ın akademik kariyer çizgisinin şekillenmesinde çocukluk döneminde yaşadıklarının oldukça etkisi olmuştur. Zira Nazi baskısından kaçan ailesi önce Belçika’ya geçmiş ve orada sığınmacı olmuştur. 1940 yılında ailesi ABD’den vize almış, Almanların Belçika’yı işgal etmesinden sadece birkaç hata önce New York’a kaçmıştır. Lisans derecesini İngiliz dili ve Psikoloji dallarında Brooklyn College’dan (1947), yüksek lisans ve doktora derecelerini Psikoloji dalında Yale Üniversitesi’nden (1951) almıştır. Günümüzde Harvard Üniversitesi’nden emekli öğretim üyesi olan Kelman, Uluslararası ilişkiler alanındaki en önemli akademik dernek olan Uluslararası İlişkiler Derneği ISA (International Studies Association), International Society of Political Psychology, Interamerican Society of Psychology gibi çeşitli akademik birlik ve örgütlerin başkanlığında da bulunmuştur. Aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra, American Association for the Advancement of Science tarafından 1956 yılında verilen Sosyal psikoloji ödülü, Kurt Lewin Memorial ödülü (1973), American Psychological Association tarafından verilen Kamu Yararına Psikolojik Katkı ödülü (1981), Avusturya Bilimler Akademisi onur ödülünü (1998) sayabiliriz. Kelman’ın akademik çizgisine baktığımızda dikkati çeken birkaç dönüm noktası olduğu görülmektedir. 1954 yılında Görsel 11.1: Herbert C. Kelman 293 BARIŞ ARAŞTIRmALARINDA ÖNEmLİ AKADEmİK sÜRELİ YAYINLAR II. Dünya Savaşı’nın hemen akabinde disiplinlerarası bir saha olarak ortaya çıkan barış çalışmalarının gelişiminde akademik dergilerinin yeri oldukça önemlidir. Bu bağlamda, 1950’lerin başında hem Avrupa’da hem Kuzey Amerika’da önemli süreçler söz konusu olmuştur. Barış araştırmaları alanında uyuşmazlık çözümüne dair ABD’deki ilk derginin temelleri, Herbert Kelman ve Arthur Gladstone’un American Psychologist dergisine 1951 ve 1952’de iki mektup yazmalarıyla atılmıştır. Söz konusu mektuplarda dış politika bağlamında barış araştırmalarını konu edinen özel bir yayına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekmişler, böylelikle bu alanda bir ilki teşkil eden Bulletin of the Research Exchange on the Prevention of War 1952’de yayınlanmıştır. Bunu takiben Michigan Üniversitesi bünyesindeki Center for Conflict Resolution merkezi tarafından 1957’de çatışma çözümleri alanının ilk dergisi Journal of Conlict Resolution yayınlanmaya başlamıştır. Derginin ilk sayısında editörler yayın gerekçesini şu şekilde ifade etmişlerdir: “İnsan ırkının günümüzde karşı karşıya kaldığı en önemli sorun küresel savaşın önlenmesi hususudur. Bu alanda entelektüel bir ilerleme sağlanması, uluslararası ilişkilerin disiplinler arası bir çalışma olması ile mümkün olacaktır ve bunun için sosyal bilimlerin tüm dallarından istifade edilmesi gerekmektedir.” (Journal of Conlict Resolution, I/I, 1957: 3) İlk sayının yazarlarına bakmak bile derginin amacının ve alana hangi noktalardan katkıda bulunmak istediğinin ipucunu vermektedir. Bu ilk sayıda uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk konusunda özellikle de savaş kavramı üzerine çalışmış olan Quincy Wright, ekonomi ve dış politika konusunda çalışmış olan Thomas C. Schelling, psikoloji disiplinine önemli katkıları olan Daniel J. Levinson, etik konusundaki çalışmalarıyla ön plana çıkan siyaset bilimci Harold Guetzkow gibi sosyal bilimlerin farklı dallarında çalışmaları olan ama ortak noktası barış kavramı olan akademisyenler yer almıştır. Bu da göstermektedir ki, dergi barış kavramına sosyal bilimlerin farklı disiplinlerini bir araya getirerek yaklaşmayı ve nihai olarak çözüm sunmayı hedelemektedir. Derginin elli yıllık geçmişinde barış araştırmalarına olan katkısı en üst düzeydedir. Hakemli ve disiplinlerarası bir dergi olup, günümüzde SSCI endeksince taranmaktadır. 2016 verilerine göre siyaset bilimi ala- nındaki yüz atmış beş dergi içinde etki gücü itibariyle on birinci sırada, uluslararası ilişkiler alanındaki seksen altı dergi içinde beşinci sıradadır. Derginin günümüzdeki editörü Maryland Üniversitesi’nden Paul Huth’tur (https://uk.sagepub.com/en-gb/eur/journal-of-conlict-resolution/journal200764). Barış araştırmalarında göreceli olarak daha yeni, ancak kısa zamanda önemli hale gelen bir dergi vardır ki, o da Peace And Conlict: Journal of Peace Psychology’dir. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle dünyada yeni bir siyasi iklim doğacağı düşünülse de 1990’ların yerel çatışmaların yoğun olduğu bir dönem olmasının etkisiyle dergi Amerikan Psikoloji Derneği’nin bünyesinde 1995 yılında yayınlanmaya başlamıştır. Derginin odak noktası barış psikolojisi alanıdır. İlk sayısının giriş bölümünde Milton Schwebel dergiyi çıkarma amaçlarını açıklarken bir taraf tuttuklarını belirtmiştir; Schwebel’e göre, her ne kadar kanlı bir yirminci yüzyıl yaşansa da bunlar yaşanırken barış taraftarı kitleler giderek artmış, şiddet ve çatışma kültürü karşısında barışçıl amaçları ön plana çıkaranlar, sosyal adaletten yana olanlar ve bu şekilde kurgulanacak bir dünya düzenini amaç edinenler yok sayılamayacak kadar çoğalmıştı. İşte Peace And Conlict: Journal of Peace Psychology dergisinin hedei de buydu: Savaş karşısında barış koşullarının gelişimine hizmet amaçlı her türlü bireysel ve sosyal bilinci artırmak ve buna dair evrensel ve akademik bir vizyon (Milton, 1995: 1-2). O günden bu yana izlediği yayın politikasıyla psikoloji disiplini ve barış araştırmalarını bir araya getiren derginin odak noktası bireyden topluma her düzeyde barış, çatışma ve karşılıklı etkileşim konularına odaklanmak ve bu noktada barış psikolojisi kavramını geliştirmek olmuştur. Hakemli ve endeksli bu derginin şu anki editörü Georgetown Üniversitesi’nden Fathali M. Moghaddam’dır. Son olarak belirtmek gerekir ki barış araştırmaları konusunda Avrupa’da da önemli dergiler söz konusudur; Security Dialogue, Journal of Peace Research, Arms and Disarmement gibi Avrupa menşeili dergiler bu anlamda alana önemli katkılar sağlamaktadır. Bunların ortak noktası, uluslararası ilişkiler disiplini ana çatısı altında buluşmaları ve bunun yanı sıra yayın politikası olarak disiplinlerarası bir bakış açısını sürdürmeleridir (Collins, 2007: 55-56). HERBERT C. KELMAN | Bilgehan Alagöz 295 BARIŞ PsİKOLOJİsİ Barış psikolojisi, psikolojinin bir yan dalıdır. Bunun temel sebebi, psikologların savaş ve barış kavramlarını anlamaya yönelik kaygı ve çabalarından ileri gelmektedir. Bu bağlamda psikolojinin ABD’deki kurucularından William James aynı zamanda ilk barış psikoloğu olarak da kabul edilmektedir. James, I. Dünya Savaşı’ndan çok kısa bir süre önce yaptığı bir konuşmada askeri dürtüler, esasen insanın tabiatından kaynaklanmaktadır; dolayısıyla toplumların öncelikli olarak ihtiyaçlarına yönelik tatminsizliği verimli yönlere kaydırmayı öğrenmesi gerekmektedir. Psikologlar James’in bu tavsiyesini dinlememiş, aksine I. Dünya Savaşı’nda askeri ilişkilere eklemlenmişlerdir. Keza II. Dünya Savaşı’na çok daha yoğun bir şekilde dahil olmuşlar, savaş politikalarının önemli bir parçası olmuşlardır. Benzer durum Soğuk Savaş döneminde de oluşmuş, 1950’lerde sayıları giderek artan psikolog grupları orduya ve federal hükümete, destek olmaya başlamış, bu kapsamda kamuoyunun atomik savaşa bakış açısını değiştirmeye yönelik çalışmaların içinde yer almış, askerlerin korkularını azaltmaya ve nükleer çalışmalarda yer almaya yönelik dirençlerini kırmaya yardımcı olmuşlardır. 1960’lar ve 1970’lerde bu durum tersine gelişmeye başlamış, nihayetinde 1980’lerin sonuna doğru psikologlar savaş kavramından ziyade barış kavramına odaklanan ve bu yönde katkı sunmaya çalışan kişilere dönüşmüşlerdir. İşte bu bağlamda, barış psikolojisi, 1980’lerden itibaren psikoloji disiplininin bir yan branşı olarak ortaya çıkmıştır. Barış psikolojisinin odak noktasını barış, çatışma, 300 BARIŞ ÇALIŞMALARI şiddet ve savaş kavramları oluşturur. Bu bağlamda dört önemli ayağı vardır, bunlar araştırma eğitim, uygulama ve müdafaadır. Barış psikolojisi, psikoloji model ve yöntemlerini kullanır. Bu bağlamda normatiftir. Sürdürülebilir barışın tesisi idealine sahiptir. Barış psikolojisinin yaklaşımına göre gerçek anlamda bir barış için doğrudan şiddet ve savaşın eksik olması yeterli değildir; yapısal ve kültürel anlamda şiddetin de ortadan kalkması gerekmektedir. Ayrıca temel insan hakları bilincinin içselleştirilmiş olması gerekir. Barış psikolojisi araştırmaları, barışı analiz etmeye odaklanarak analitik bir şekilde konuya yaklaşabileceği gibi barışı tesis etmeye çalışarak normatif olarak gerçekleşebilir. Ancak ister analitik, ister normatif olsun, barış psikolojisi araştırmalarının eksenini çatışmaların oluşumu, tırmanması, düşüşe geçmesi ve çözüme kavuşmasındaki psikolojik boyutlar ilgilendirir. Buradan hareketle sürdürülebilir barış için gerekli olan psikolojik etkenlerin neler olduğuna odaklanır. Tüm bu süreçte birey, grup, toplum, devlet düzeylerinden konu ele alınır. Barış psikoloji üzerine çalışmalar yapan çeşitli kurum ve kuruluşlar vardır. Bu bağlamda ABD’de Amerikan Psikoloji Derneği’ne bağlı Society for the Study of Peace, Conlict, and Violence / Division 48 (Barış, Çatışma ve Şiddet Araştırmaları Derneği - 48. Departman) ve Psychologists for Social Responsibility (Sosyal Sorumluluk için Psikologlar) en aktif olanlarıdır. Almanya, Finlandiya Avusturya gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde de etkin olan barış psikolojisi dernekleri mevcuttur. (Christie, Wagner, & Winter, 2001: 1-25) DANIEL DRUCKMAN 12. BÖLÜM Nimet BERİKER & Sidar BOZKUR “Bizler bir nedenden ötürü sosyal bilimci oluruz. Ben önyargılarla mücadele etmek için sosyal bilimci oldum. Ben büyürken etrafımda önyargılar hiç eksik olmadı, ailemde, arkadaşlarımda, okuduğum okullarda... Önyargı hakkında ne bulduysam okudum. Daha sonra etnik merkezcilik konusu ilgimi çekti. Bu meslekteki pek çoğumuz gibi, ana motivasyonum dünyanın iyi yönde değişmesine katkı sağlamak oldu. Hem içeride hem dışarıda, uluslararası konularda.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ Daniel Druckman, Uyuşmazlık analizi ve çözümü (UAÇ) çalışma alanına sayısız katkıda bulunmuş çok yönlü, çok özellikli bir akademisyendir. Daniel Druckman’ın birincil kimliği barış çalışmaları alanında bir düşünür ya da fikir insanı olmasından çok, barışı ilgilendiren konularda sistematik bilginin peşinden koşan, üretken ve yaratıcı bir bilim insanı olmasıdır. Bunun da ötesinde, yaptığı çalışmalarla aslında UAÇ çalışma alanının bilimsel sınırlarını ısrarla yoklayan, sınayan ve yeniden çizen bir uç beyidir. Sadece akademik verimlilik açısından ele aldığımızda, Druckman bugüne kadar müzakereler, arabuluculuk, milliyetçilik, UAÇ araştırma yöntemleri gibi, barış ve çatışma çözümü alanını ilgilendiren konularda yaklaşık yirmi kadar kitap yayınladı, kırktan fazla akademik dergide iki yüzden fazla makale ve kitap bölümü yazdı; sekseni aşkın yazarla ortak çalıştı, düzinelerce öğrenciye danışmanlık yaptı ve onlarca ödül kazandı. Burada hemen belirtmek gerekir ki Druckman’ın salt bilimsel üretkenliğine yapmış olduğumuz bu vurgu onun UAÇ ve barış çalışmalarına yaptığı katkıları tam olarak yansıtmaz. Çalışmalarının içeriğine bakıldığında Druckman’ın UAÇ literatürüne kazandırdığı veya kazandırılmasına katkıda bulunduğu önemli kavramlarla karşılaşırız. Bunlar arasında Görsel 12.1: Daniel Druckman 319 müzakerelerde dönüm noktaları (turning points), durumsallık ve etkenleri (situational levers), müzakerede esneklik (negotiating lexibility), değerler (value diferences) ve uluslararası müzakerelerde adalet (justice in international negotiations) kavramlarını sayabiliriz. Bu kavramları Druckman, Oslo Anlaşmaları, Lozan Barış Antlaşması, GAT ve Dünya Ticaret Örgütü’nün serbest ticaret anlaşmalarına dair müzakereler, Orta Menzilli Nükleer Güçler - INF (Intermediate Range Nuclear Forces) müzakereleri, (geçmişi M.Ö. 14. yüzyıla uzanan Antik Mısır dönemi) tarihi Amarna mektupları, ABD’nin İspanya ve Yunanistan’daki askeri üs müzakereleri, Dağlık Karabağ ile Mozambik’teki çatışmalar gibi çeşitli bağlamlarda ele almıştır. Bu alanda Druckman’ı istisnai kılan asıl özelliği ise, bu meseleleri incelerken disiplinler ve yöntemler arası çalışmış olması, dağınık literatürden sentezler oluşturması ve kavramsal modeller geliştirmesi, mikro düzeyde (birey bazlı) çalışmalar ile makro (toplum ölçekli) yaklaşımları birbiriyle ilişkilendirmesi ve UAÇ’de kuram ve pratik arasındaki geçirgenliği sistematik olarak gösterebilmesidir. Bütün bu çalışmaların arkasındaki ana motivasyonu, barış çalışmalarında güvenilir ve inceltilmiş bilginin üretilmesi hedefidir; çünkü güvenilir bilgiye dayanan barış müdahaleleri ancak insanlığı yıkıcı savaşlardan ve çatışmalardan koruyabilir. Kısaca, Druckman’ın çok yönlü ve çok özellikli bir akademisyen olması, kendisinin UAÇ çalışma alanına sunmuş olduğu kazanımları değişik açılardan değerlendirebilmemizi mümkün kılar. Ancak bu donanımlı bilim insanının niteliklerine daha ayrıntılı odaklanmadan önce hayat hikâyesine kısaca göz atalım. Daniel Druckman 14 Aralık 1939’da New York’ta doğdu. İktisat okumak için gitiği Michigan Eyalet Üniversitesi’nde bölüm değiştirip 1957-1961 yılları arasında Psikoloji alanında lisans eğitimi aldı. Daha sonra aynı kurumda psikoloji yüksek lisans eğitimine başlayan Druckman, asıl ilgisi alanının sosyoloji olduğunu fark eti ve aldığı bir bursla Duke Üniversitesi’nin sosyoloji bölümünde doktora eğitimine başladı. Bu bölümde bir yıl doktora öğrencisi olarak devam etikten sonra sosyal psikoloji okumak üzere Northwestern Üniversitesi’ne geçiş yaptı ve doktora eğitimini 1962-1965 yılları arasında burada sosyal psikoloji alanında tamamladı. Ayrıca Druckman’ın Northwestern Üniversitesi’ndeyken Siyaset Bilimi konularında araştırma asistanlığı yaptığını ve araştırma donanımını zenginleştirmek amacıyla Michigan Üniversitesi’nde araştırma yöntemleri yaz kurslarına katıldığını hemen ekleyelim. Kısacası çoklu yöntemle araştırma yapmak ve disiplinlerarası eğitim henüz moda değilken, Druckman’ın aldığı eğitim tam anlamıyla bu özellikleri içeriyordu. Bu durum ömür boyu onun bilim insanlığının belirleyici niteliği oldu. Bir konuşmasında Druckman bu özelliğini post-pozitivist bir duruşun gereği olarak tanımlamakta ve bunu kendisini yetiştiren bilim insanlarının, hocalarının özellikleri ile açıklamaktadır. “Donald Campbell’dan bilimsel keşilerin farklı şekillerde yapılabileceğini ve bilginin farklı yollarla aranılabileceğini öğrendim […] Northwestern Üniversitesi’ndeki psikoloji profesörü hocalarımın yolunu takip edip, laboratuvar deneyleri (daha sonra da meta analizler) yaparak mezun oldum. Sonra ise çalıştığım Mathematica adlı şirkete ‘formel 320 BARIŞ ÇALIŞMALARI modellemeler’ ile uğraşarak, daha geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden vaka çalışmaları yaptım. Yine aynı yerde, uluslararası ilişkiler geleneği içinden süzülen, karşılaştırmalı vaka analizleri yaparak araştırma yöntemlerini mümkün olduğunca geniş bir yelpazede uygulamaya çalıştım.” “[…] Harold Guetzkow’dan araştırma alanlarının büyük resmini çekebilmek ve sentezler sunabilmek için kavramsal çerçevelerin, simülasyonların değerini öğrendim. Benzer şekilde milliyetçilik ve grup bağlılıkları üzerine çalışmanın önemini kavradım. Bunların yanı sıra, bir sosyal psikoloğun uluslararası siyasi kurumlar çerçevesinde sosyal psikolojik süreçleri çalışarak nasıl siyaset bilimine geçebileceğini görmüş oldum. Uyuşmazlık çözümü üzerine olan birikimimin büyük bölümü de bu formatadır.” […] Aynı zamanda doktora danışmanım olan Win Hill’den davranışsal perspektilerin değerlerini, özellikle de çatışmayı çözmek ve öğrenmeyi geliştirmek amacıyla durumların tasarlanabileceğini öğrendim. Durumsal manivelalar (situational levers) üzerine yaptığım araştırma ve 12 yıl geçirdiğim Ulusal Araştırma Konseyi’ndeki (National Academy of Sciences) insan performansını geliştirmek için yöntemler konusundaki çalışmam, bu yaklaşımın yansımalarıdır.” (IACM, 2016, Panel konuşması.) Pek çok bilim insanının tersine Druckman’ın araştırma kariyerinin asıl başlangıcı üniversite ortamı olmamıştır. Druckman Northwestern Üniversitesi’nden mezun olduktan sonraki bir yıllık hocalık deneyiminin ardından, 1966’dan 2001 yılına kadar özel sektör ile kamu alanında birçok araştırma ve danışmanlık kuruluşunda görev yapmıştır. Druckman’ın tam zamanlı akademik hayatı, ancak 1997 yılında 56 yaşındayken, George Mason Üniversitesi’nde, o zamanki adıyla Institute for Conlict Analysis and Resolution (ICAR) olan araştırma kurumunda başlamıştır. Druckman’ın ICAR kariyeri bizi yakından ilgilendirse de, daha önce özel ve devlete ait araştırma kuruluşlarında yapmış olduğu çalışmaları burada mercek altına almakta yarar görüyoruz. Zira Druckman’ın kariyeri özelinde, ABD’de – Türkiye’de koşulları henüz bulunmayan – kuvvetli bir akademi dışı araştırma altyapısının varlığını ve fırsatlarını gözlemlemekteyiz; öyle ki, söz konusu bilim insanı 56 yaşına kadar akademide tam zamanlı statüde çalışmadan da, bir akademisyenden çok daha fazla bilimsel üretim yapabilecek araştırma ortamları bulabilmiştir. Druckman’ın çalıştığı akademi dışı kurumlar arasında, Institute for Juvenile Research (1966-1975), Mathematica Inc. (1980-1982), Booz, Allen & Hamilton (1982-1985), he International Institute for Applied Systems Analysis (1991-1992) ve National Research Council (1987-2000) sayılabilir. Kendisinin bu kurumlarda gerçekleştirdiği araştırma projelerine yakından bakıldığında kariyerinin farklılığı ve zenginliği ile ilgili ilk ipuçlarına ulaşıyoruz. Druckman, 1966-1975 yılları arasında Institute for Juvenile Research’da Sosyal Psikoloji ve Çatışma Yönetimi Programı’nın akademik yöneticiliği ve enstitü yürütme kurulu üyeliği görevlerini üstlenmiştir. Burada diyaloğun sosyal psikolojisi (the social psychology of dialogue); değer uyuşmazlığı ve çıkar çatışması (value dissensus and conflict of interest); çıkar çatışması durumlarında pazarlık yapma davranışı (bargaining behavior in conlict of interest situations); iki taralı tekel ve kaynak dağılımı (bilateral DANIEL DRUCKMAN | Nimet Beriker & Sidar Bozkur 321 EK OLARAK… LOUIS KRIESBERG Doğa Ulaş ERALP “Minimalist açıdan barışa ulaşmak şiddetli çatışmaların bitmesi anlamına gelir, ancak adalet adına yeni hak iddialarına da yol açabilir: Şiddeti uygulayanların cezalandırılması, geçmiş hasarların tazmin edilmesi ve eşitlik ve haysiyet üzerine ilişkilerin yeniden düzenlenmesi. İşte bu aşamada barış anlaşmalarının önünde iki seçenek vardır: Eski adaletsizliklere göreli anlamlar yükleyerek bağlı kalmak ya da adaleti güçlendirmek ve yeni adaletsizliklerin önüne geçmek adına gelecekteki ilişkileri hedef almak.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ 1926 doğumlu olan Louis Kriesberg’in yaşamı ve akademik kariyeri çatışma çözümlemesinin düşünsel tarihinin bir özeti denilebilir. Yaşamına Çarlık Rusya’sından ABD - Chicago’ya göç eden Yahudi bir anne-babanın çocuğu olarak başlayan Kriesberg ağırlıklı olarak işçi sınıfının yaşadığı bir mahallede büyüdü. Kendi anlatımına göre, çocukluğunda Çin’deki Japon yayılmacılığı ve İspanya İç Savaşı fotoğralarını kesip biriktiren Kriesberg, radyoda Adolf Hitler’in konuşmalarını dinlediğini anlatır ve özellikle 1930’lu yılların anti-Semitist tartışmalarından etkilenir. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte savaşlara karşı bir girişimde bulunma düşüncesinin kendisine hâkim olduğundan bahseder. İlk ve ortaöğretimini Chicago’da bitiren Kriesberg lisans öğrenimini de Chicago Üniversitesi’nde tamamlamıştır; sosyoloji alanındaki lisans bitirme tezini anne ve babasının beraber işletikleri kürkçü dükkânından aldığı ilhamla yazmıştır. Tezinde Karl Marx ve Karl Mannheim’ın kuramlarını kullanarak toplumsal çevrenin bireylerin düşünce biçimleri üzerine olan etkisini kendi aile işletmesi özelinde inceledi. Kriesberg, bu ilk tezinde değişen siyasal, ekonomik ve toplumsal yapıların perakende kürk işinde olanların güvenlik ve başarı algısına nasıl bir etkisi olduğunu anlamaya çalışmıştı. Kendi anlatımına göre, ilk tutkusu resim yapmaktı ve o nedenle Chicago Sanat Enstitüsü’nün genç öğrencilere yönelik programlarına katıldı. 1945-53 yılları arasında Chicago Üniversitesi’nde yükseköğrenimine devam eden Kriesberg, Edward Shils gibi sosyolojinin tanınmış simalarıyla beraber çalışma fırsatını buldu. Üniversite yıllarında Kriesberg’i Herbert Mead’in sembolik etkileşimcilik yaklaşımı çok etkilemiş ve daha sonraki akademik çalışmalarında belirginleşen toplumsal olaylara aşağı- Görsel 12.4: Louis Kriesberg LOUIS KRIESBERG | Doğa Ulaş Eralp 335 dan yukarı (botom up) inceleme yöntemini o dönemde benimsemiştir. Yine o dönemde oldukça moda olan yapısal işlevselcilik Chicago Üniversitesi’nde pek rağbet görmediği için, Kriesberg bu modanın dışında kaldığını ifade etmektedir. Üniversite yıllarında Kriesberg’i etkileyen diğer düşünürler de Georg Simmel (1858-1914), Kurt Lewin (1890-1947), Pitirim Sorokin (1889-1968) gibi toplumsal çatışmaların işlevleri üzerine kafa yoran isimler oldu. Öğrenciliği sırasında ABD içinde ve dışında yalnız başına gezilere çıkan Kriesberg, Meksika’da ressam olarak yasayan ağabeyini ziyaret ederken sınırın güneyinde yaşayan insanların Amerikan tarihi ve toplumu hakkında sınırın kuzeyindekilere göre ne denli farklı algılara sahip olduğuna tanık olmuştur. Benzer bir biçimde 1950 yılında henüz duvarla tam olarak bölünmemiş olan Berlin’i ziyarete gitmiş ve burada II. Dünya Savaşı sonrası Doğu ve Batı kamplarına bölünme sürecine girmiş Alman toplumunun yapısını yerinde inceleme fırsatı edinmiştir. Örneğin, Federal Almanya hükümetinin Marshall yardımından aktarılan kaynaklarla Çekoslovakya’dan göçmek zorunda kalan Sudet Almanları için inşa etiği sığınmacı konutlarının yapımında gönüllü olarak çalışmış olduğunu anılarında aktarır. Almanya’da bulunduğu süre zarfında Doğu Avrupa kökenli Yahudi mültecilerin bulunduğu kampları da ziyaret etmeyi unutmamış (Kriesberg, 2016). Savaş sonrası Avrupa’daki deneyimlerinin etkisiyle Chicago’ya geri döndüğünde çatışma sosyolojisi konusuna ağırlık vermeye karar vermiş ve doktora tezini Kore Savaşı’nın bölgedeki etnik milliyetçi söylemlere etkisi üzerine inşa etmiştir. Doktora tezinde Kriesberg, Kore’deki savaş ile derinleşen milliyetçi söylemler ile o dönemde Amerikan oto sanayine hâkim olan, el altından piyasaya ucuz çelik süren karaborsacıların düşünce biçimleri arasındaki etkileşimi incelemiştir. Doktora tezindeki kuramsal tartışma, bireysel ve toplumsal eğilimlerinin egemen çevrelerden nasıl etkilendiklerini ele alırken, ortaya çıkan eğilimlerin de bireysel ve toplumsal eylemleri hangi seviyelerde etkilediğine değinmektedir. 1953 yılında Chicago Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra New York’taki Columbia Üniversitesi’nden iş teklifi alan Kriesberg, 1956 yılına kadar burada çalıştı. 1956-57 yıllarında kazanmış olduğu Fullbright araştırma bursuyla gitiği Batı Almanya - Köln Üniversitesi’nde Avrupa Birliği’nin yapıtaşı olan Avrupa Kömür Çelik Birliği’nin kuruluş aşamasında toplumsal süreçlerin bu siyasi gelişmelerden nasıl etkilendiğini inceledi. 1957-58 öğretim yılında Ford Vakfı’ndan almış olduğu araştırma fonuyla mezunu olduğu Chicago Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi bünyesinde hukuk ve sosyal bilimler arasındaki bağın nasıl güçlendirilebileceğine dair çalışmalar da bulundu. 1959 yılında gene aynı kuruma bağlı olan çalışan Ulusal Kamuoyu Araştırma Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Burada geçirdiği üç yıllık zaman diliminde Kriesberg, tıp sektörüne odaklanarak önleyici diş bakım ile akıl sağlığı hizmetlerine yönelik ulusal kamuoyundaki hâkim eğilimleri incelemiştir. İncelemelerinin sonucunda hâlihazırda mevcut olan kamuya yönelik diş bakımı, akıl sağlığı hizmetleriyle ilgili Amerikan kamuoyundaki eğilimlerin oluşmasında bireysel ihtiyaçlardan çok sosyoekonomik koşulların etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Kriesberg halk sağlığı hizmetlerinin kamuoyunda nasıl algılandığına 336 BARIŞ ÇALIŞMALARI IRA WILLIAM ZARTMAN 13. BÖLÜM Can DONDURAN “Arabulucu olarak müdahil olmayı kendi çıkarına uygun gören üçüncü taralar, olgunluğa ilişkin kendi değerlendirmeleriyle işe başlamalıdırlar; eğer değerlendirmenin sonucu olumluysa, bu gerçeği çatışan taralara ifade etmeli ve bunu algılamalarına yardımcı olmalıdırlar.” DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI, KARİYERİ VE BAŞLICA ÇALIŞMALARI 1932 yılında ABD’nin Pennsylvania eyaletinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen I. William Zartman, yüksek lisans eğitimini 1952 yılında Johns Hopkins Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra doktorasını 1956 tarihinde Yale Üniversitesi’nden almıştır. Ardından Güney Carolina Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Fakültesi’nde 1960-65 yılları arasında eğitim veren Zartman, bunu takiben New York Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü olarak görev almıştır (1965-80). 19921993 yıllarında Birleşik Devletler Barış Enstitüsü’nde görevler üstlenen araştırmacı, 1994 yılında Birleşik Devletler Donanma Akademisi’nde ve 1994-1997 arasında Paris Siyaset Bilimi Enstitüsü’nde çalışmaya devam etmiştir. Bütün bunların yanı sıra, Mısır’dan İsrail’e, Fas’tan Kamerun’a, Çin’den Zaire’ye kadar birçok farklı ülkede farklı üniversitelerde dersler veren Zartman, günümüzde, Uluslararası Örgütler ve Çatışma Çözümü alanında Jacob Blaustein emeritus profesörü unvanına sahiptir. Halen aktif akademik görevde bulunduğu Johns Hopkins Üniversitesi Paul H. Nitze Uluslararası Çalışmalar Okulu çatısı altında Çatışma Yönetimi ve Arika Çalışmaları Programı’nın müdürü olarak da görev yapmıştır. Bunlara ek olarak, Zartman, Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Clingendael) bünyesindeki Uluslararası Müzakere Süreçleri Yürütme Komitesi üyeli- Görsel 13.1: Ira William Zartman 343 KUZEY AFRİKA’DA GÜNCEL sORUNLAR Libya, Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir’i kapsayan Kuzey (Mağribi) Afrika, günümüzde farklı nitelikler ve yoğunluktaki birçok sorunla boğuşurken, sadece bölgesel değil küresel düzeyde de istikrar ve güvenliğe tehdit oluşturmaktadır. Arap Baharı dalgasının ortaya çıktığı bölge olan Kuzey Afrika’daki ülkeler - Fas ve Cezayir bu dalgadan nispeten az etkilenmiş olsa da - bu ayaklanmaların etkisiyle sarsılmış, İslamcı muhafazakâr yönetimlerin başa gelmesiyle etkisini yitiren halk hareketleri, bölgenin geleceğine dair birçok soru işaretini de beraberinde getirmiştir (Ennaji, 2014: 1). Libya’da Muammer Kaddai’nin diktatörlüğüne son veren İtalya ve Fransa önderliğindeki NATO müdahalesi sonrasında oluşan kaos ve belirsizlik durumu günümüzde bile halen sürerken, Mısır’da meydan olayları sonrasından iktidara gelen Müslüman Kardeşler - İhvan Hareketi hükümetini deviren askeri darbenin ardından bu ülkenin geleceği de bilinmeze doğru yol almaya başlamış durumdadır. Ancak bölgede çözüm bekleyen sorunlar, yalnızca Arap Baharı sonrasında ortaya çıkanlar değildir. Bu sorunların başında, kuşkusuz, kökeni sömürge sonrası yönetimlerin kurulduğu döneme kadar uzanan, günümüzde BM’nin kendini idare edemeyen (yönetemeyen) topraklar (non-self-governing territories) listesinde yer alan Afrika’daki tek yer olan Batı Sahra’da egemenliğe ilişkin olarak, Fas ve POLISARIO arasında süren anlaşmazlık, gelmektedir (Damis, 2015). 1975’te, sömürgeci güç konumundaki İspanya’nın çekilmesi ile doğan sorun, 1976 yılında POLISARIO Cephesi tarafından Sah- ra Demokratik Arap Cumhuriyeti (SDAC) kurulmasıyla bir egemenlik problemi halini almıştır. Moritanya’nın 1979’da haklarından vazgeçmesiyle birlikte, Fas’ın egemenlik iddialarına karşılık POLISARIO’nun self-determinasyon vurgusu, 1991’e kadar sürecek çatışmalara yol açmıştır. 1990’lı yılardan itibaren BM nezdindeki çözüm arayışları hız kazanırken, taraların uzlaşmaz pozisyonları ve katı tutumları, ön müzakerelerin (pre-negotiations) başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmıştır (Zoubir, 1996). Devam eden BM girişimleri sonucunda, 2007 yılında Manhasset’te (New York) ön koşulsuz olarak başlayan doğrudan müzakereler, ilk etapta umut verici bir adım gibi görülse de sorunun çözümü adına katkı sunmaktan uzak kalmıştır. İnsani, ekonomik ve politik açıdan oldukça büyük bir maliyet yaratan Batı Sahra anlaşmazlığının (International Crisis Group, 2007) çözümü konusunda müzakerelerdeki güç asimetrisi, önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır (Aallaoui, 2017). POLISARIO’nun, Fas’a kıyasla, yeterli uluslararası desteği alamamasıyla somutlaşan bu dengesizliğin en net göstergelerinden birisi, şüphesiz, yakın zamanda ortaya çıkan, Fas’ın bu konuda lobi faaliyetleri için 2007 yılından bu yana 20 milyon dolar harcamış olduğu bilgisidir (Barclay & Chick, 2014). Çözüme kavuşturulmayı bekleyen bu sorun, halen, taraflar dışında diğer bölge ülkelerini de etkileyen bölgesel bir istikrarsızlık kaynağı olarak sürmektedir. Bunun yanında, başta Cezayir olmak üzere bölgedeki ülkeleri yakından ilgilendiren bir diğer sorun da azınlıklarla ilişkilidir (Eyadat, 2014; Mundy, 2014). Berberi azınlıkla birlikte bağımsızlık sonrası Cezayir’deki çeşitli etnik ve toplumsal grupların konumları önemli bir sorun teşkil eder hale gelirken, söz konusu kitlelerin hak ve kimlik mücadeleleri, tam anlamıyla beklenen noktada bir başarıya ulaşmış değildir (Lloyd, 2003). Ancak, Arap Baharı sonrası, bölgede ortaya çıkan bu yöndeki toplumsal taleplere yönelik olumlu bakışın da etkisiyle hem Cezayir özelinde hem de genel olarak bölgesel ölçekte, bu sorunla karşı karşıya bulunan Fas gibi diğer ülkelerde görece bir istikrarın ve toplumsal mutabakatın yakalandığı gözlemlenmektedir (Kymlicka & Pföstl, 2014). Bütün bu gelişmelere rağmen, Batı Sahra, azınlık hakları, demokratik kurumların oluşturulması ve çok kültürlü yaşamın adil prensipler üzerine inşa edilmesi gerekliliği gibi sorunlar ne bölgenin ne de uluslararası toplumun gündeminden tam olarak çıkmış değildir. Bunlara, kalkınma ve refah problemleri de eklendiğinde, Kuzey Afrika’nın daha uzun yıllar, söz konusu problemlerle boğuşması kaçınılmaz olarak değerlendirilmektedir (Barakat, 2015). IRA WILLIAM ZARTMAN | Can Donduran 347 BİRİNCİ (REsmİ) VE 1.5. KULVAR (ONE-AND-A-HALF TRACK) DİPLOmAsİ Birinci kulvar ya da resmi diplomasi kavramı, resmi organlar aracılığıyla devletler arasında yürütülen diplomatik faaliyetleri işaret etmektedir. Devlet ya da devlet benzeri oluşumların resmi temsilcileri arasında gerçekleştirilen görüş ve bilgi alışverişine vurgu yapan, kökeni Antik Yunan’a kadar uzanan bu kavram, günümüzde Vatikan ve BM gibi aktörlerin yanı sıra Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Arap Ligi gibi bölgesel ve ekonomik oluşumların içerisinde yer aldığı geniş bir perspektifte ele alınmaktadır (De Magalhaes, 1988; Mapendere, 2005; Nan, 2003). Diğer kulvarlardan farklı olarak sadece devletlerarası seviyedeki faaliyetleri kapsayan bu kulvar, diplomatın (veya yetkili temsilcinin) sahip olduğu olanaklar açısından bakıldığında diğerlerine göre daha güçlü görünürken; her zaman hesaba katılması gereken kısa vadeli siyasal çıkar kaygıları, resmi diplomasinin zayıf noktasını oluşturmaktadır. Ayrıca diplomatik misyonların çatışmanın en şiddetli olduğu dönemlerde genellikle kapatılması ve karşı tarala diplomatik ilişkilerin kesilmesi de yine bu anlamda önemli bir zayılık olarak karşımıza çıkmaktadır. (Mapendere, 2005: 67-68). yaratmaktır (Mapendere, 2005; Nan, 2005). Bir başka ifadeyle, resmi temsilciler arasındaki resmi olmayan görüşmeler olarak ifade edilebilecek bir alanı kapsayan bu kulvar, birinci ve ikinci kulvarın arasındaki boşluğu doldurmayı, her iki kulvarın sahip olduğu zayılıkları bertaraf ederek, ele alınan sorunun çözümünü kolaylaştırmayı hedelemektedir. Kapsamı içerisinde yer alan güvenilir, siyasi bağlılıktan uzak üçüncü taralar sayesinde bu kulvar, çatışma taraları arasındaki güven sorununu aşarken politik risklerin görece azalması olanağını sunar. Bu kulvardaki faaliyetlerin sağlıklı yürütülebilmesi adına, görev alan kişilerin, ulusal ve uluslararası alanda güven uyandıran, saygın, kayda değer akademik ve/ veya siyasi bilinirliği olan ve sürecin devamı için gerekli kaynaklara sahip bireyler olması oldukça önemlidir (Mapendere, 2005; 70-71). Bu çerçevede son dönemde ortaya çıkan bir diğer kavram da 1,5. kulvar diplomasidir. Çatışma taralarının resmi temsilcilerinin gayri resmi üçüncü taralarca bir araya getirildiği diplomatik girişimleri tanımlamak için kullanılan bu kavram, kamuoyuna açık ya da gizli biçimde gerçekleştirilen müzakereleri kapsamaktadır. Temel amaç, taraların karar alıcı kesiminin çatışmaya karşı takındığı tutum ya da aldığı pozisyonda etkili bir değişim yamayan müzakerelerin altını çizen yazar, uygun şartların oluşması yerine, bunun taralar tarafından kavranabilmesine yoğunlaşarak, olgunluk kavramını, bu süreci de kapsayan biçimde genişletmiştir. Landon Hancock, olgunluk teorisinin yaklaşımına oldukça farklı bir bakış getirerek, esas sorulması gereken “ne zaman müdahale edilmesi gerektiği değil; farklı zamanlarda nasıl müdahale edilmesi gerektiği” (Hancock, 2001: 195) sorusundan hareketle analizini yoğunlaştırmıştır; bu çerçevede, olgunluğu iki aşamalı olarak ele almak suretiyle ilk etapta, kavramın nesnel ve öznel öğelerine daha sistematik bir biçimde yaklaşır. Bunun ardından, Hancock, I. ve II. kulvar diplomasi kapsamında sürece dâhil olan aktörler arasındaki uyum ve iş birliğinin güçlü bir biçimde sağlanmasının, olgunluğun bir şartan hedefe dönüşmesi için kritik önemde 360 BARIŞ ÇALIŞMALARI VI. KISIM BARIŞ VE ÇATIŞMA ÇALIŞMALARI Günümüzde Barış çalışmaları dendiğinde Galtung merkezli etüt alanının dışında direkt olarak tartışılan ve akademik programlar olarak kurumsallaşmış Barış ve çatışma çalışmaları (Peace and conlict studies) alanı kitabımızın en önemli kısımlarından birisini oluşturmaktadır. Özellikle 1970’lerden itibaren çağdaş dünyanın çoğulcu tartışma trendleri ve yöntem olanakları içerisinde farklı disiplinlerden ve düşünce odaklarından beslenen bu alanın çıkış noktası, savaş/çatışma ve barış temalarının birlikteliği sorunsalına dayanır. Birbirlerinin tez ve anti-tezi olarak ele aldığımızda çatışmaları çözümlemek ve çözmek iddiası ve temennisiyle barışın araştırılması, yapılandırılması ve kurumsallaştırılması burada söz konusudur. Bunlar için yan argümanlara da araç olarak ihtiyaç duyulmaktadır: İnançlar, öz benlik ve direniş, kendini adama, demokrasi, uluslararası örgütler, adalet, etik, birey hak ve özgürlükleri ve özgürleşme, vs. Bu alandaki tartışmalarda artık toplum ve birey aktörlerinin de devletler gibi değerlendirilmesi ön plana çıkmaktadır. Barış burada artık onların gözünden tanımlanan ve öncelikleşen bir utku, bir amaçtır. Bu çerçevede ilk olarak İskandinav ekolü ve onun en önemli temsilcilerinden P. Wallensteen’i ele almak istedik; (Galtung başta olmak üzere) İskandinav coğrafyası düşünürleri, araştırmacıları ve diplomatları, uluslararası barış tartışmalarında çok özgün bir konuma sahiptirler. Johan Galtung ile beraber barış kavramının siyasal aktivizm içerisinde yeşermesine ve gelişmesine öncülük etmiş en önemli isimlerden Gene Sharp ile barışın inanç ve uzlaşı kültürü çerçevesinde çözümlenmesini sağlayan John Paul Lederach, bu konuların en başat düşünürleri olarak günümüz literatüründe artık klasikleşmişlerdir. Birey merkezli inançlar ve barışın sorgulanması, özgün çalışmalarıyla İnnsbruck ekolü ve onun öcüsü Wolfgang Dietrcih ile karşımıza çıkmaktadır. Demokratik barış dendiğinde akla gelen en önemli düşünür ve araştırmacılardan Michael Doyle, barışı uluslararası örgütlerin ve müdahalelerin kapsamında tartışmaya çalışırken, kozmopolitanizm ve demokratikleşme tartışmaları adına David Held, toplumsal cinsiyet bakışıyla Carole Cohn, liberal yaklaşımların en önemli eleştirmeni ve aktivist söylemcisi konumundaki Richard Falk toplum katında barışın yapılandırılması literatürüne katkıda bulunmaktalar. Barışın etik ve adalet çerçevesinde değerlendirilmesi Terry Nardin ile karşımıza çıkarken, son dönem liberal ve post-liberal barış tartışmalarında en popüler düşünür ve araştırmacı Oliver Richmond bu kısmın en çağdaş sorgulamalarını bizlere aktarmaktadırlar. Gandhi’den Martin Luther King Jr ve Nelson Mandela’ya, barış sembollerinden barış eğitimine, uluslararası barış operasyonlarından demokratik barış tartışmalarına değin birçok yan temayı da bu kısmımızın derinliklerinde ele almak ve bu bağlamda akademik bir tartışma zemini yaratmak istedik. PETER WALLENSTEEN 14. BÖLÜM Mehmet Furkan YILMAZ Cem KARADELİ Erhan BÜYÜKAKINCI “Kaliteli Barış kavramını sunarken, bir daha savaşların ortaya çıkmayacağı bir dünyada uyuşmazlıkların doğrudan çözümlenebileceği şartları bulmak amacımızdır. Artık bu zaman eski Hobbesçu kavramların yerine “savaş”ın yerini “barış”ın aldığı bir modern versiyona geçme zamanı. Burada mottomuz şudur: Omnium Inter Omnes – Hepimize hep beraber barış!” Görsel 14.1: Peter Wallensteen DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE ÇALIŞMA ALANLARI 29 Haziran 1945’te İsveç’te doğmuş Peter Wallensteen, İskandinav ekolü barış ve çatışma araştırmaları alanının önde gelen bilim insanlarındandır. Doktora derecesini 1973 yılında Uppsala Üniversitesi’nden “Yapı ve Savaş: 1920-1968 arası Uluslararası İlişkiler Üzerine” başlıklı teziyle almıştır. 1972-1999 yılları arasında Uppsala Üniversitesi Barış ve Çatışma Araştırmaları Bölümü’nün başkanlığını yapmış ve ilk aşamalarda uluslararası yaptırımlar üzerindeki çalışmalarıyla bilim dünyasında tanınmıştır. Bu bağlamda Uppsala Üniversitesi’nde Uluslararası Yaptırımlar Çalışmaları Özel Programı - Special Program for the Study of International Sanctions SPITS’nin direktörlüğü yanı sıra, 1979 yılından itibaren Uppsala Çatışma Veri Programı’nın (Uppsala Conlict Data Program, UCDP) yöneticisi olarak da barış ve çatışma çalışmaları alanına çok önemli katkılarda bulunmaktadır. UCDP Programı, kuruluşundan bu yana dünya üzerindeki silahlı çatışmalar hakkında verilerin biriktirilmesi ve bunları incelemesiyle barış ve çatışma çalışmaları alanında çok iyi bilinen bir programdır. UCDP 379 MICHAEL W. DOYLE 15. BÖLÜM Öner AKGÜL & Aslıhan TURAN ZARA “Etkin bir barış inşa süreci, iyi bir strateji ile kaynakların yeterli kullanılabilirliğine bağlıdır.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK GEÇMİŞİ 1948 yılında ABD’de (Hawaii) Honolulu kentinde doğan Michael W. Doyle, Amerikan uluslararası ilişkiler disiplininde liberalizm ve Demokratik barış teorisinin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Siyaset bilimi üzerine yaptığı uzun bir akademik kariyerini hukuk gibi bir teknik alanla da takviye etmiştir; bu açılım ona kuramsal bakış açılarında ve profesyonel kariyerinde normatif bir zemin kazandırmıştır. ABD’deki pek çok uluslararası ilişkiler kuramcısından farklı olarak Doyle, hem bilimsel alanda araştırmalar üretmiş hem de pratikte (Amerikan silahlı kuvvetleri, Birleşmiş Milletler’in çeşitli organları olmak üzere) birçok akademik ve diplomatik kurumda teknokrat görevlerde bulunmuştur. Barış çalışmalarının başta liberalizm ve demokrasi kuramları gibi alt dallarında da akademik literatüre temel katkıları olmuştur. İlk ve orta öğrenim dönemlerinde İsviçre ve Fransa’da bulunan Doyle, lise diplomasını Florida’nın Tampa kentindeki Cizvit Koleji’nden almış, liseden sonra iki yıl Amerikan Hava Harp Akademisi’nde çalışmış, hata Fort Benning’de paraşütçü brövesini almıştır. Massachusets Hava Ulusal Muhafız Teşkilatı’nda askeri görevlerini tamamladıktan sonra, 1970 yılında Harvard Üniversitesi’nden lisans derecesi alan Doyle, aynı kurumda 1972’de yüksek lisans ve 1977’de doktora derecelerini tamamlamıştır. Daha henüz lisans öğrencisi iken yüksek prestijli Detur Ödülü’nü almış ve John Harvard Scholar unvanını kazanmıştır. Mezun olduğunda ise Atherton Ödülü ile onurlandırılacaktır. Görsel 15.1: Michael W. Doyle 419 GENE SHARP 16. BÖLÜM Muzafer Ercan YILMAZ “Bilinenin aksine, totaliter diktatörlükler bile hükmettikleri nüfuslara ve toplumlara bel bağlar.” DÜŞÜNÜRÜN YAŞAM ÖYKÜSÜ VE KARİYERİ Gene Sharp’ın yaşam öyküsü, şiddetsizliğin (nonviolence) teorisini ve pratiğini harmanlayan bir karakteristiğe sahiptir. Sharp, 1928 yılında ABD’nin Ohio eyaletinin Kuzey Baltimore kasabasında dünyaya gelmiştir. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden 1949 yılında Sosyal Bilimler lisansına sahip olarak mezun olmuş ve aynı üniversiteden sosyoloji alanında da 1951 yılında yüksek lisans derecesi almıştır. Genç Sharp, o yıllarda cereyan eden Kore Savaşı’na karşı gösteriler ve etkinliklere katılmış ve bu gerekçeyle 1953-1954 yılları arasında dokuz ay cezaevinde yatmıştır. Akabinde Sharp, acı ama kendisini ideali için mutlu eden bu tecrübesini dönemin ünlü bilim insanlarından Albert Einstein ile paylaşmış, hata bu paylaşım sonucunda Einstein’ın kendisine yazdığı bir yazı Sharp’ın 1960 basımlı Gandhi: Wields the Weapon of Moral Power başlıklı ilk kitabının önsözü olarak karşımıza çıkmaktadır. 1950’li yılların ilk yarısında Sharp, geçimini sağlamak amacıyla bir fabrikada işçi olarak çalışmış ve o yıllarda arta kalan zamanında dönemin ünlü Amerikan pasifistlerinden A.J. Muste’nin sekreterliğini de yapmıştır. Muste ile olan bu yakın ilişkisi, onun düşünceleri üzerinde derin izler bırakmıştır. Sharp’ın gelecek yıllarda sivil itaatsizlik başlığı altında toplayacağı eylem türlerinin pek çoğu bu ilişkinin eserleri olarak ortaya çıkacaktır. 1950’lerin ikinci yarısında Sharp, ABD’den ayrılarak Avrupa’ya gitmiş ve burada bir kariyer edinmeye çalışmıştır. 1955-1958 arasında Londra merkezli pasifist bir hatalık dergi olan Peace News isimli dergi- Görsel 16.1: Gene Sharp 477 ALBERT EINsTEIN (1879-1955) VE BARIŞ AKTİVİZmİ 1879 yılında Alman İmparatorluğu sınırları içerisinde Ulm kentinde dünyaya gelen Albert Einstein yüksek eğitimini İsviçre’de Zürih’te tamamlamış, burada akademisyenliğe adım atmış, 1914 yılında Max Planck’ın çağrısıyla ülkesine dönerek Berlin Humboldt Üniversitesi’nde fotoelektrik etkiler üzerine çalışmaya başlamış ve 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür. Henüz gençliğinde Almanların militarist görüşlerine tepki vermiş ve bu nedenle yükseköğrenimi döneminde İsviçre vatandaşlığına geçmiştir. 1933 yılında Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle ülkesini terk etmiş, ABD’ye (Princeton) yerleşmiş ve daha sonra bu ülke vatandaşlığına geçmiştir. Görelilik kuramıyla atom iziği ve nükleer teknoloji alanında dünyanın en önemli bilim adamları arasında kabul edilen Einstein, II. Dünya Savaşı döneminde siyaseten aktif bir kişilik haline gelmiştir. Bir grup bilim adamıyla beraber Başkan F.D. Roosevelt’e yazdığı ve Nazilerin atom bombası araştırmaları konusunda uyarılar içeren mektupla ABD’de nükleer çalışmaların başlamasına ön ayak olsa da, sonrasında savaş karşıtı bir bilim insanı olarak görüşlerini söylemekten sakınmayacak ve uluslararası kamuoyunca özel bir şahsiyet olarak kabul edilecektir. Nitekim bu mektupla ilgili pişmanlığı daha sonra anılarında dile getirmiştir. Ünlü Britanyalı düşünür-matematikçi-tarihçi Bertrand Russell ile beraber nükleer silahlara karşı manifestoya imza atanların başında yer almıştır. 9 Temmuz 1955 tarihinde Bertrand Russell’ın Londra’da kamuoyuna okuduğu bildiri metnine Einstein yanı sıra Niels Bohr, Frédéric Juliot-Curie dâhil olmak üzere 20 kadar bilim adamı imza atmıştı. Burada bildiriden bir kısım aktaralım: “İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu trajik durumda, bilim insanlarının kitle imha silahlarının geliştirilmesi sonucunda ortaya çıkan tehlikeleri değerlendirmek üzere bir konferansta bir araya gelmesi ve ekteki taslağın ruhuna uygun bir kararı tartışması gerektiğini düşündük. Biz burada bugün; o veya bu ulusun, kıtanın veya inancın üyeleri olarak değil, birer insan olarak, varlığının devamı şüpheye düşen İnsan türünün üyeleri olarak konuşuyoruz. Dünya çatışmalarla dolu ve tüm küçük çatışmaların üzerinde Komünizm ile Komünizm karşıtları arasındaki o büyük mücadele var. Siyasi bir bilinci olan hemen herkes bu konuların biri veya daha fazlası hakkında kuvvetli ikirlere sahiptir; ancak sizden, yapabilirseniz şayet, söz konusu düşünceleri bir kenara koyup kendinizi dikkate değer bir geçmişi bulunan ve yok oluşunu hiçbirimizin arzu etmeyeceği biyolojik türün üyeleri olarak düşünmenizi istiyoruz.” Dünya toplumu ve hükümeti düşüncelerine gönülden inanan Einstein, Soğuk Savaş’ın başlamasını eleştiren kişilerden birisiydi. ABD’deki komünist avcılığına da eleştirel yaklaşan Einstein’ın sosyalizme sempatiyle bakan görüşleri söz konusudur. “Barış, kuvvet zoruyla sağlanamaz, ancak ve ancak karşılıklı anlayış ile başarılabilir” sözüyle Einstein bugün barış aktivizminin en önemli simge kişilikleri arasında yer alır. nin yardımcı editörü olarak görev almış ve böylece yazım hayatına da ilk adımlarını atmıştır. Bunu izleyen iki yıl ise Sharp, Oslo’da Norveçli ünlü pasifist Arne Naess ile çalışmış ve bu dönemde bir diğer tanınmış pasifist olan Johan Galtung ile birlikte Mohandas Gandhi’nin yazılarını derlemiştir. Teorik ve pratik birikimini eğitim yaşamında da üst düzeye taşımaya karar veren Sharp, Oxford Üniversitesi’nde doktora programına başlamış ve 1968 yılında bu üniversiteden Siyaset kuramı alanında doktor unvanı elde etmiştir. Ardından ülkesine 478 BARIŞ ÇALIŞMALARI ALBERT EINsTEIN KURUmU (ALBERT EINsTEIN INsTITUTION) 1983 yılında ünlü izikçi Albert Einstein adına Boston – Massachusetts’de kurulan bu kurum, çatışmalar karşısında pasif direniş yöntemlerini ele almak amacıyla çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşudur. Kurucusu olan Gene Sharp’ın şiddetsizlik ve pasif direniş üzerine yazdıklarından hareketle, kamuoyunu bu konularda bilgilendirmek ve akademik bilgileri paylaşmak, araştırma projeleri üretmek, çalıştaylar ve konferanslar düzenlemek gibi etkinlikleri misyon olarak benimsemiştir. Pasiist bir kişilik olan Albert Einstein adını alan bu kurum, şiddetsizlik (sivil itaatsizlik ve pasif direniş) eylemleriyle özgürlüğün, demokrasinin korunması ve siyasi şiddetin azaltılması hedeini taşımaktadır. Venezuela gibi ülkelerde karşıt değerlendirmelerle eleştirilen ve CIA yanlısı, müdahaleci gibi gösterilen kurum 2000’lerde ABD’de patlak veren siyasal bir tartışmanın merkezine oturmuş ve aralarında Noam Chomsky’nin de bulunduğu bir dizi aydın imza attıkları bir bildiriyle pasif direniş ve şiddetsizliği destek platformunun yaygınlaşmasına öncülük ettiği için bu kurumun yanında yer almışlardır. dönmüş ve 1972 yılından bu yana Massachusets Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler profesörü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Harvard Üniversitesi’nde de Uluslararası ilişkiler alanında araştırmalar yapan Sharp, 1983 yılında Albert Einstein Kurumu’nu (Albert Einstein Institution) kurarak şiddetsizlik düşüncesini ve pratiğini dünya çapında yaygınlaştırmayı kendisine hedef edinmiştir. Söz konusu kurum, aralarında Ford Vakfı (Ford Foundation), Demokrasi İçin Ulusal Bağış (National Endowment for Democracy), AND Corporation gibi mali kapasitesi yüksek pek çok özel kurum ve kişiden destek almakta olup, Amerikan yönetimimin de yakın ilgisi altında faaliyetlerini yürütmektedir. Ancak bu durum, Einstein Kurumu’nun gerçekte Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’in güdümünde faaliyet gösterdiğine dair kimi spekülatif iddiaların ortaya atılmasına da sebep olmuştur. Bununla birlikte, şu ana kadar bu iddiaların doğruluğunu ortaya koyan somut bulgulara ulaşılabilmiş değildir, ancak buna dair akademik tartışmalar süregitmektedir. Sharp’ın eserleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kendi yaşam öyküsünün bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha bir fabrika işçisi olarak çalışırken Sharp, organize olamamış emeğin kolayca sömürülebileceğini fark etmiş, ancak organizasyonun şiddete dayalı eylemelerle bezenmesinin hem sonuca ulaşma bağlamında anlamsız hem de meşruiyet açısından sorunlu olduğunu kavramıştır. Yapılması gereken tek şey, işbirliğini çekmek ve bu yolla karşı tarafın güç potansiyelini ortadan kaldırmaktır. GENE SHARP | Muzafer Ercan Yılmaz 479 JOHN PAUL LEDERACH 17. BÖLÜM Tolga BİLENER & Erhan BÜYÜKAKINCI “Her sabah gazeteyi “kim bilir dün neler oldu” diye korkarak elime alıyorum. Dünya bu haldeyken, uzlaşma üzerine kalem oynatmak için ya kör olmak ya da çelik gibi sinirlere sahip olmak lazım… Belki de inanç ve umuda.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ 1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana eyaletinde dünyaya gelen John Paul Lederach, çatışma dönüşümü (conlict transformation) yaklaşımı ile Protestanlık felsefesinden beslenerek barışın inançlar temelinde inşa edilmesi (faith-based peacebuilding) girişimleriyle barış ve çatışma çalışmaları alanının önemli kuramcılarından ve uygulayıcılarındandır. Halen ABD – Indiana eyaletinde bulunan ve Katolik Kilisesi’ne bağlı Notre Dame Üniversitesi Joan B. Kroc Uluslararası Barış Etütleri Enstitüsü’nde uluslararası barış inşası alanında çalışmakta ve aynı zamanda Virginia eyaletindeki Doğu Mennonit Üniversitesi’nde dersler vermektedir. Bu üniversite bünyesindeki Çatışma Dönüşümü Programı (Program of Conlict Transformation) ile Barış İnşası Enstitüsü’nü da kurmuştur. 1980 yılında Tarih ve Barış Etütleri diploması alarak Bethel College’dan mezun olan Lederach, hemen ardından Mennonit Kilisesi’nin misyoneri olarak İspanya’nın Barselona kentinde beş yıl geçirmiştir. Ardından Colorado Üniversitesi’nde toplumsal çatışmalar üzerine doktora eğitimine başlamış ve sosyoloji doktoru unvanını 1988’de elde etmiştir. 1975-1996 arasındaki dönemde akademik faaliyetlerine ek olarak Mennonit Merkez Komitesi bünyesindeki Mennonit Uzlaştırma Ofisi’nin yöneticiliği görevini üstlenmiş ve ayrıca aynı komiteye bağlı Uluslararası Uzlaştırma Ofisi’nin de kuruluşuna ön ayak olmuştur. Görsel 16.1: John Paul Lederach 507 mENNONİT KİLİsEsİ Protestanlığın Anabaptist koluna yakın ve Barış Kiliseleri olarak bilinen bir gruba dahil olan Mennonitler, adlarını 1496-1561 yılları arasında yaşamış, barışçı Anabaptistlerin ilk önderi Felemenk rahip Menno Simonszoon’dan alır. Dünyadaki sayıları yaklaşık 2 milyondur; çoğunluğu Afrika ve Latin Amerika’da yaşarken, bunların 400 bin kadarı da ABD’de hayatlarını sürdürmektedir. 1520’lerden itibaren Kuzey Avrupa’daki Anabaptistleri toplayarak kendi adıyla anılan bir cemaat kuran Rahip Menno, şiddete koşulsuz karşı olduğu için, baskı altında kaldıkları her durumda kilise üyelerini direnmeye değil göç etmeye teşvik ediyordu. 1574’te Felemenk’te özgürlüklerini elde eden Mennonitler, birçok mesleğe girmeleri yasalarla önlendiği için ticarete yöneldiler ve kısa zamanda zengin, kentsoylu bir sınıfa dönüştüler. Yaşanan bir takım ilahiyat tartışmaları, Mennonitler içinden bazı grupların zamanlar ayrılıp kendi bağımsız cemaatlerini kurmalarına yol açtı. Bunların en tanınmışı, modern hayatın teknolojik olanaklarını reddeden Amişlerdir. Mennonitler 18. yüzyılda Aydınlanma’nın ilkelerine sahip çıktılar; sanatçı ve yazar bir cemaat olarak ünlendiler. Aynı dönemde İsviçre’de uğradıkları katliamlar, onları Avrupa’dan ABD’ye göç etmeye itti. Mennonitler, 19. yüzyıl Kuzey Amerikası’nda yarı kapalı cemaatler halinde kırsal bölgelerde, basit tarım ekonomisi ile yaşamlarını sürdürdüler. Amerikan İç Savaşı sırasında bizzat savaşmak yerine kendi yerlerine savaşan paralı askerler tuttular. Uzun tarihleri boyunca kendilerini koruma kaygısıyla içe kapanık bir yaşam süren Mennonitler, II. Dünya Savaşı yıllarında da vicdani retçi olarak silah altına alınmayı reddettiler, ancak savaş yıllarında itfaiye eri ve hastabakıcılık gibi hizmetlerde bulunarak savaş faaliyetlerine lojistik destek verdiler. Savaş yıllarında edindikleri bu deneyim, Mennonitlerin kapalı cemaat yapısından çıkarak ulusal ve uluslararası gündemlerle daha fazla ilgilenmelerini sağladı; onların uluslararası plandaki barış inşa faaliyetlerine katkıda bulunmaları da, bunun bir sonucu olarak, nispeten yakın zamanlarda başlamıştır. Mennonitler, şiddeti tek başına reddetmenin şiddet gerçeğini ortadan kaldırmadığını, esas olanın şiddeti doğuran temel nedenler üzerine düşünmek olduğunu zamanla kabul etmişlerdir. Arabuluculuk ve uzlaştırıcılığın kendi inanç sistemleriyle uyuştuğunu düşünen Mennonitler arasından çıkmış olan bilim insanları ve araştırmacılar, bu yüzden barış çalışmalarına yönelmişler, 1979 yılında da Mennonit Merkez Komitesi, Mennonit Uzlaştırma Oisi’ni (MCS) oluşturarak ABD içinde çatışma çözümü hizmeti vermeye başlamıştır. 1989 yılında da John Paul Lederach’ın önerisi üzerine ve onun başkanlığında Uluslararası Uzlaştırma Oisi (ICS) kurulmuştur. Lederach’ın önderliğinde Mennonitler, çatışma çözümünden ziyade çatışmayı dönüştürme kavramını ön plana çıkartmışlardır. da Otawa’daki Saint-Paul Üniversitesi kendisine Uluslararası Etütler alanında fahri doktor unvanını takdim etmiştir. Eğitimi sırasında Barselona’da yaşadığı dönemden hâkim olduğu İspanyolca ve bu kültürün etkisiyle Lederach, çatışma dönüşümü alanındaki saha çalışmalarını Latin Amerika’dan başlamış, 1990 yılında Somali’de bulunmuş, ardından Kuzey İrlanda, (İspanya) Bask Bölgesi, Kenya, Etiyopya, Tacikistan, Birmanya başta olmak üzere pek çok ülkede çalışmalar gerçekleştirmiştir. 2010’lu yıllarda ise çalışma mesaJOHN PAUL LEDERACH | Tolga Bilener & Erhan Büyükakıncı 509 sOmALİ’DE İÇ sAVAŞLAR sÜRECİ Somali’deki iç savaş sürecini 1991-2006; 2006-2009 ve 2009 sonrası olmak üzere üç aşamada ele alabiliriz. 1991 yılında Siad Barre’nin askeri cunta yönetimine karşı başlatılan üç muhalif hareketin isyan eylemlerinin başarıya ulaşmasının ve Barre yönetimini devirmesinin ardından, ülkenin güney bölümünde patlak veren güç boşluğu büyük çatışmaların patlak vermesine yol açtı. 1992 yılında BM kararlarıyla bölgeye gönderilen UNOSOM-1 misyonuyla askeri gözlemciler ve barış güçleri insancıl müdahale açısından sivillere destek olmayı amaçlıyordu. Ancak çatışmaların büyüyerek genişlemesi ve merkezi hükümetin boşluğuyla ülkenin başarısız devlet yapısına mahkûm olması, ülkede birbirinden bağımsız bölgesel hükümetlerin ve din/mezhep çatışmalarının ortaya çıkmasına neden oldu. Nitekim 1995 yılında BM Barış güçleri ülkeden çekilmek zorunda kaldılar. 1998 yılı sonrasında haileyen çatışmaların ardından 2000 yılında geçiş dönemini yönetmek adına ulusal hükümet kurulmuş ve 2004’te ise bunu Kenya’nın başkenti Nairobi’de kurulan geçici federal hükümet takip etmiştir. Bu süreçte barışın ülkeye tamamen gelmesi mümkün olmasa da, kuzeyde nispeten şiddetini kaybeden silahlı çatışmalar daha çok güneyde yoğunlukla yaşanmaktaydı. 2004 sonrasındaki karışıklıklar nedeniyle başkent Mogadişu’nun İslamcı güçlerinin (İslami Mahkemeler Birliği Hareketi) eline geçmesi üzerine 2006 yılında ABD destekli Etiyopya askeri güçlerinin ülkenin güneyini işgal etmesi üzerine savaş ikinci aşamaya girmiş oldu. İslamcı güçlerin yanlarına Eritre’yi almaya çalışmasıyla 2006 Aralık ayında ülkedeki Etiyopya güçleriyle büyük çatışmalar yaşanmıştır. 2009 Ocak ayında Cibuti’de imzalanan barış anlaşmasıyla beraber geçici federal hükümet ile İslamcı ve tüm muhalif gruplar uzlaşıya varmışlardır. Milli Meclisin oluşturulmasının ardından Şeyh Ahmet’in devlet başkanlığında yeni yönetimin devreye girmesiyle İslamcılar silahlarını bırakmışlar, ülkeden çekilen Etiyopyalı askerlerin yerine Afrika Birliği’nin AMİSOM barış güçleri devreye girmiştir. Ancak 2009 sonrasında barış anlaşmasını tanımayan İslamcı gruplar kendi aralarında El-Şebab adlı radikal bir muhalif grup oluşturmuşlardır. İşte 2009 yılından itibaren El-Şebab güçlerinin başkent Mogadişu’daki etkinliklerini artırarak kontrolü ele geçirmeye çalışmalarıyla iç savaş üçüncü aşamaya geçmiştir. Bu sefer Amerikan güçlerinin devreye girerek hava saldırılarıyla merkezi hükümete destek olması 2010 yılından itibaren söz konusu olmuştur. Aynı zamanda Kenyalı askeri birliklerin Güney Somali’ye girerek tampon bölge oluşturma girişimlerinin (Linda Nchi Operasyonu) ardından bölgede çokuluslu güçlerin yerleştirilmesine başlandı ve merkezi hükümetin güçlendirilmesi amaçlandı. 2014 yılında merkezi hükümetin başlattığı Hint Okyanusu Operasyonu ile El-Şebab güçleriyle mücadele günümüze kadar silahlı çatışmalar şeklinde sürmektedir. Amerikan askeri güçleri de lojistik ve teknolojik desteklerle merkezi hükümetin askeri kapasitelerini güçlendirmeyi sürdürmektedir. 2007 yılında göreve başlayan ve BMGK’dan destek alan AMISOM misyonu günümüzde 22 binden fazla askeri güçle görevini devam etmektedir. Lederach’ın 1990 yılında Somali’de yaşadıklarına dair başka bir tanıklığı da bu çerçevede ele alabiliriz. Ülkedeki çatışan taraların liderleriyle ayrı ayrı görüşen araştırmacı, her liderin kendi haklılığından ne kadar emin olduğunu gözlemlemiş, hata bu liderler kendisini etkilemeye çalışmış ve “Git ve kendi hükümetini [ABD’yi] bize silah vermesi için ikna et” demişlerdir. Bu sözler karşısında Lederach, ülkede 1,5 milyon kişinin açlık tehlikesi altında olduğunu ve savaşı sona erdirmek dururken neden hâlâ daha fazla silah istediklerini sormuş, ancak muhatap aldığı silahlı liderler ise bunu hiç umursamaz karşılamıştır. Bu durumu “onların haklılık algısına tosladım” diye açıklamaktadır. 512 BARIŞ ÇALIŞMALARI WOLFGANG DIETRICH 18. BÖLÜM Hüseyin ORUÇ & Havva KÖK ARSLAN “Bugün dünyamız kendilerini örgütlemeye kapasitesi olan somut toplumlar ve topluluklar için birden çok barışa ihtiyaç duymaktadır. Barışlar, herkesin birbirini anladığı an itibariyle karşılıklı olarak geçerli olmaz, ancak herkes kendi barışını kendi içinde yaşar, diğerlerine kendi akrabalarıymış gibi davranır ve kendilerini anlamasalar bile onlara saygı duyarlarsa bu barışlar mümkün olabilir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ 13 Eylül 1956 Avusturya’nın Tirol bölgesinde dünyaya gelen Wolfgang Dietrich’in, Barış ve Çatışma Çalışmaları alanında kurucusu olduğu Transrasyonel Barış Kuramı’nın özgün ve çoğulcu temellerini çok disiplinli eğitim ve akademik çalışma geçmişine borçlu olduğunu söyleyebiliriz. İlk doktorasını 1980’de İnnsbruck Üniversitesi’nde tarih ve edebiyat alanlarında tamamladıktan sonra, 1984 yılında ise aynı üniversitede hukuk doktoru unvanını elde eti. Akademik kariyerini aynı üniversitede geliştirerek 2001 yılında Barış Çalışmaları Yüksek Lisans Programı’nın kurucu direktörü olarak barış ve çatışma çalışmaları alanında İnnsbruck / Avusturya Okulu olarak tanınmış kuramsal yaklaşımın temellerini atı. 2008 yılından bu yana da yine İnnsbruck Üniversitesi’nde UNESCO Barış Çalışmaları Kürsüsü’nün başkanlığını yürütmektedir. Uluslararası araştırmalara ve öğretim üyesi yetiştirme desteğine de açık olan bu kürsü ve yüksek lisans programı hakkında detaylı bilgiler için bkz. (www.uibk.ac.at/peacestudies/) Dietrich’in Transrasyonel Barış Kuramı, sadece tarih, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, felsefe, teoloji ve uluslararası ilişkiler alanındaki yoğun eleştirel okumalara değil, aynı zamanda onlarca yıl Görsel 18.1: Wolfgang Dietrich 533 süren ve çok farklı coğrafyalara yayılmış olan saha çalışmalarına da dayanmaktadır. Dietrich, 1980’li yılların büyük bölümünü Orta Amerika’da yaptığı saha araştırmalarıyla geçirmiş ve 1989-91 arası ise Uluslararası Af Örgütü’nün Avusturya ofisinin başkanlığını üstlenmiştir. 1990’lı yıllarda ise Latin Amerika, Karayipler, Hindistan, Doğu Afrika ve Güneydoğu Asya bölgelerinde kendi özgün çatışma dönüşümü ve barış araştırmaları yaklaşımını güçlendireceği saha araştırmalarında bulunmuştur. 1995-98 döneminde Avrupa Barış Üniversitesi’nin, 1995-2007 döneminde ise Avusturya Latin Amerika Enstitüsü’nün direktörlüğünü yapmıştır. Halen İnnsbruck Üniversitesi Barış ve Çatışma Çalışmaları Bölümü’nün başkanlığını sürdürmektedir. Aralarında Türkiye’den Hacetepe Üniversitesi’nin de bulunduğu, Brezilya’dan İsveç’e, Hindistan’dan Polonya’ya yirmiden fazla üniversitede misafir öğretim üyesi ve araştırmacı görevlerinde bulunmuş olan Dietrich, akademik çalışmaları yanı sıra uluslararası örgütler ve siyasal düzeylerde de önemli görevler üstlenmiştir. UNESCO, Avrupa Birliği, Erasmus, Avusturya Dışişleri Bakanlığı, danışmanlık, vb. görevler üstlendiği resmi kurumlardan sadece birkaçıdır. Dietrich’in anılan kuramsal ve saha çalışmalarının ürünleri olan iki yüzü aşkın akademik eseri İngilizce, Almanca, İspanyolca, Fransızca, Rusça, Portekizce ve Farsça gibi pek çok farklı dilde yayımlamıştır. Kuşkusuz bu eserlerin en önemlileri Transrasyonel barış kuramının detaylarıyla açıklandığı bir üçleme olarak yayına hazırlanmış ve henüz Türkçeye tercüme edilmemiş olan Interpretations of Peace in History and Culture, Elicitive Conlict Transformation and the Transrational Shit in Peace Politics ve Elicitive Conlict Mapping adlı eserleridir. DIETRICH’İN ÇALIŞMALARINDAKİ METODOLOJİK GİRDİLER Dietrich’in barış ve çatışma çalışmaları alanında çığır açan Transrasyonel Barış Kuramı’nın temel dinamiklerini ortaya koymadan önce, bu yaklaşımın inşasında kullanılan yöntemin özgünlükleri üzerine genel bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. Zira Dietrich’in kendi kuramını inşa yöntemi, sadece henüz bir disiplin olma çabası içinde olan barış ve çatışma çalışmaları açısından değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi ve hata genel olarak sosyal bilimler açısından önemli etkileri olabilecek bir dizi yeniliği ve özgünlüğü kendi içinde barındırmaktadır. Bu açıdan Dietrich’i besleyen kaynakları öncelikle disiplinlerarası yaklaşım, kültürlerarası bakış ve ilerlemeci tarih açılarından ele almak doğru olur. Mitolojiden teolojiye, sosyolojiden siyaset bilime, antropolojiden etnografyaya, tarihten kadın çalışmalarına ve iktisatan psikolojiye uzanan bu disiplinlerarası yaklaşım, özellikle kuantum fiziğinden esinlendiği temalarla sosyal bilimler ile doğa bilimleri arasında örülmüş olan duvarları dahi zorlamaktadır. Dietrich’in kullandığı ve Louis Althusser’den Samir Amin’e, Roland Barthes’tan, Henri Bergson’a, Joseph Campbell’den Elias Caneti’ye, Gilles Deleuze’den Michel Foucault’ya, Sigmund Freud’dan Emma Goldman’a, Jürgen Habermas’tan homas Hobbes’a, Immanuel 534 BARIŞ ÇALIŞMALARI Kant’tan Friedrich Nietzsche’ye, Jean-Jacques Rousseau’dan Karl Marx’a ve Immanuel Wallerstein’dan Ken Wilber’a dek uzanan bu bibliyografik çerçeve, aynı zamanda bu çok-disiplinli yaklaşımın somut bir göstergesi niteliğindedir. Bu nedenle, Dietrich’in barış ve çatışma çalışmaları alanına felsefenin soluğunu taşıdığını söyleyebiliriz. Fakat asıl önemlisi ve Dietrich’in disiplinlerarası yaklaşımını diğerlerinden ayırt eden unsur, onun insan ile toplum, altyapı kurumları ile üstyapı kurumları ve nihayet madde ile düşünce arasındaki ilişkilere klasik indirgemeci/determinist yaklaşımları aşan bir etkileşim mantığı ile yaklaşmasıdır ve Açığa çıkartıcı çatışma dönüşümü (elicitive conlict transformation) modelinde kullandığı örümcek ağı benzeri bir ilişkisellik (relationality) metodolojisini burada ileri sürer. Çatışmabilim (conlictology) gibi, ben (ego) ve öteki (alter) arasındaki ilişkinin sadece toplumsal değil aynı zamanda bireysel düzlemlerde de önem taşıdığı bir alanı ele almak adına, determinizme değil etkileşime dayalı bir ilişkisellik metodolojisi ihtiyacı ve uygulanması hayati öneme sahip görünmektedir. Kültürlerarası bakış ile ele aldığımızda, Dietrich’in insan ve doğa arasındaki ilişkiye salt evrimsel bir perspektiten ziyade tinselliği de kapsayan bütüncül bir açıdan yaklaştığını görmekteyiz. Nefesi ve dolayısıyla soluma eylemini, ben ile dış dünya (ötekiler) arasında vuku bulan gündelik bir alışveriş eylemi, hata insan ile çevresindeki doğa düzeni arasındaki bir bütünlüğün her gün ortaya çıkan yeniden üretimi olarak görmesi ve bunlara özel bir anlam atfetmesi bu bütüncüllüğün en çarpıcı örneklerinden biri olarak görülebilir. Aynı bütüncüllük arayışı, onun kültürlerarası yaklaşımının da temelini oluşturmaktadır. Onun Batılı entelektüellerin Avrupa ve Batı kültürü merkezli yaklaşımları eleştirmesi yeni bir durum olarak değerlendirilmemeli. Ancak onun gibi bir batılı entelektüelin bu eleştiriyi yaparken kendi kuramsal çerçeve avadanlığına Doğu kültürlerinin kadim metinlerinden hareketle onların derin felsefelerini de ekleme çabası ve bu metinleri Batı’nın düşünsel ürünleriyle etkileşim ve bütünlük içinde metinlerarası (intertextual interpretation) bir açıdan okumaya çalışması pek sık tanık olunan bir yöntem değil. Dietrich’e göre, tasavvufi veya Tantrik metinler, sadece Doğu kültürleri anlatılırken oryantalist bir yaklaşımla okunabilecek ve geçmişte kalmış Doğu’ya dair göstergeler olarak ele alınmamalı, aynı zamanda insanlığın tümel tarihinin bugüne de ışık tutan kılavuz belgeleri olarak değerlendirilmelidir. Öte yandan, Dietrich’in kültürleri belirli bir tarihsel izlek içinde okuduğunu ve çoklu barış (Many peaces) yorumları arasında saydığı Bütünsel-enerjetik Barış, Ahlaki Barış, Modern Barış, Postmodern Barış ve nihayet Transrasyonel Barış kavramlarını birbirini izleyen belli ölçülerdeki bir tarihsellik içinde ele aldığını söyleyebiliriz. Ancak bu tarihsel izlek argümanı Dietrich’in kendine özgü zaman kavrayışıyla okunduğu içindir ki ilerlemeci tarih anlayışı düz ve ileriye doğru (kronolojik) bir çizgi halindeki yaklaşımıyla kesinlikle örtüşmez. Zira Dietrich zamanı, geçmiş, bugün ve gelecek arasına kesin çizgiler koyan bir olgu olarak görmez. Nasıl ki makro-kozmos mikro-kozmosun içinde yer alıyor ise, zaman da geçmişi, bugünü ve geleceğiyle be- Görsel 18.2: Kitap kapağı WOLFGANG DIETRICH | Hüseyin Oruç & Havva Kök Arslan 535 DAVID HELD 19. BÖLÜM Hasan Deniz PEKŞEN “Bir geçiş döneminde bulunuyoruz. (…) Bu dönemde eski ideolojilerimiz nerdeyse ilas noktasında. (…) Egemen devlet anlayışının 17.-20. yüzyıllar arası dönemi şekillendirmesi gibi, kozmopolit demokrasi olgusu (…) günümüzde oluşan yeni ilişkileri ve yapıları biçimlendirecektir.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE KARİYERİ David Held, uzunca bir birikimin ardından küresel sosyal demokrasi başlıklı teorik yaklaşımı kapsamındaki akademik dünyada üretiği araştırma çalışmaları ve pratik hayata giriştiği radikal demokratik projeler olarak bilinen toplumsal projeleriyle, Soğuk Savaş sonrası dönemde demokratik araçlarla küresel düzlemde barışı geliştirmeye çalışan isimlerin önde gelenlerinden birisi olmayı başarmıştır (Prichard, 2010: 86). Adının “radikal demokratik projelerin, etik ve politik kozmopolitanizmin savunuculuğu ile eş anlamlı olarak anılmasını” (Prichard, 2010: 86) sağlayacak olan bu çalışmalar ve etkinlikler, kendisini sadece barışın teorisiyle uğraşan bir kuramcı/araştırmacı değil, aynı zamanda konuyu çeşitli alanlarda pratiğe dökmeye çalışan, çok yönlü bir aktör haline getirmiştir şüphesiz. Yazmış ve derlemiş olduğu onlarca kitap, kitap bölümü ve makaleleriyle siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında günümüzde Büyük Britanya’nın en çok atıf alan, dünyada ise bu alandaki ilk on beş çok atılı akademisyeni arasında bulunan Held (Durham University, 2016), yöneticisi olduğu enstitüler, yayın kuruluşları ve forumlar aracılığıyla söz konusu teorik perspektife katkıda bulunmaya ve bulunanları da desteklemeye devam etmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında Nazi soykırımından kaçarak Londra’ya yerleşen Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1951 yılında Britanya’da Görsel 19.1: David Held 571 CAROL COHN 20. BÖLÜM Gizem BİLGİN AYTAÇ “Kadınlar, hem savaşı önleyen hem savaşı başlatanlar, Onlar, savaşın politik savunucuları ya da protestocuları, Kadınlar, tecavüz edilen, işkenceye uğrayan, sakatlanan ve öldürülenler, Onlar, dullar, beslediklerini şiddet sonucu kaybedenler, Ama aynı zamanda bu şiddeti üreten orduların ve silahlı grubun parçaları...” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ Carol Cohn, Toplumsal Cinsiyet, Güvenlik ve İnsan Hakları Konsorsiyumu’nun kurucu yöneticisi ve halen Boston’daki Massachusets Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. Özellikle silahlı çatışmaların cinsiyetler üzerindeki etkileri, toplumsal cinsiyet rollerinin savaş ve barış kuramlarındaki dönüşümü, ABD dış politika yapıcılarının cinsiyet söylemleri üzerine çalışmaları yoğunlaşmaktadır. 1987 yılında yayımladığı “Sex and Death in the Rational World of Defense Intellectuals” başlıklı önemli makale çalışmasına imza atarak, savunma alanındaki profesyonellerin (askerler, yüksek karar mercileri, militer karar mekanizmaları) söylemlerine odaklanmaktadır. 2000 yılından itibaren üretiği akademik çalışmalarda, Birleşmiş Milletler kapsamındaki barışı koruma operasyonlarını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1325 numaralı kararıyla toplumsal cinsiyet merkezli olarak düzenleyen uygulamaları, devletler ve ordular içindeki toplumsal cinsiyet algılarını ve bunların normlara yansıtılmasını incelemiştir. Kitle imha silahları üzerine feminist etik temelli seri konferanslar düzenlemiş ve raporlar yayımlamıştır. 2013’te yayımlanan Women and Wars isimli derleme çalışması, patriyarkanın alanlarını, militerleşme olgularını, teorik çerçeve, politik ekonomi, cinsel Görsel 20.1: Carol Cohn 615 şiddet, göçler, politik aktivizm, ordu, devlet-dışı aktörler, çatışma sonrası koşullar barış üzerinden değerlendiren örnekler içerir. Uluslararası politikada feminizmin en önemli isimlerinden, onu düşünsel olarak etkilemiş olan Cyntia Enloe ile beraber erillik (masculinism) ve militarizm üzerine birçok ortak çalışma yapmıştır. Hükümet-dışı bir örgüt olan Kadınlar, Barış ve Güvenlik Çalışma Grubu’nun (NGO Working Group on Women, Peace and Security) çalışmalarına 2001 yılından beri aktif olarak katılmaktadır. FEMİNİST GÜVENLİKTEN FEMİNİST BARIŞA Feminist kuram içerisinde barış ve çatışma çalışmalarına eğilen birçok düşünür ve araştırmacıyla karşılaşabiliriz; bu literatüre önemli katkı yapmış bilim kadınları olarak karşımıza öncelikle Jean Bethke Elshtain, Ann Tickner ve Cynthia Enloe çıkmaktadır, ancak onların çalışmaları daha çok çatışma kültürünün analizinden hareketle feminizmi tartıştığından, barış eksenli bu çalışmada Carol Cohn’dan yola çıkarak onun akademik katkılarını diğerleriyle beraber değerlendirmeye çalışacağız. Çatışmacılık zihniyeti ile erillik arasındaki bağı değerlendirerek, güç olgusunun daha çok erkekler dünyasına ait bir realite olarak açıklanması, yukarıda zikredilen önemli isimlerin çalışmalarının temel sorunsalını oluşturmaktadır. Bu bölümün amacı, Carol Cohn’un feminist barış kuramları üzerine yaptığı çalışmaları, küresel politika ve güvenlik çalışmalarından ayrıştırmanın yanında, savaş ve barış kavramlarının küresel aktörlerin gözünde, özellikle de cinsiyet farklıları çerçevesinde nasıl tanımlandığını ele almak ve tartışmaktır. Barış çalışmaları içinde feminist yaklaşım, küresel politikada cinsiyet kimliklerine atfedilen toplumsal rolleri gözlemler ve bu rollere eleştirel bir bakış açısı getirir. Toplumsal cinsiyet merkezli güvenlik teorileri içinde, kadının barışı yaratmak, talep etmek ve savaşın etkilerini sınırlandırmak açısından gösterdiği önemli tarihi mücadele, feminist hareketin tarihi ile paraleldir. Kadınların, değişen savaş barış kavramlarıyla koşut, toplumsal hareketliliği son yüzyılda önemli sonuçlar vermektedir. 1980’ler sonrasındaki ikinci dalga feminizm, kadın ve erkeğin temsili ve eşitlik sorunu dışında doğrudan güç ve özel kavramını sorgulamıştır. Ataerkil sistemdeki düzen, ayrıcalıklı konumda olan -cinsiyet kimliği- erkeklik cinsiyetinin kabullendiği rollerle bunların kadınlara ve LGBTİ bireylere dayatığı güçle oluşmaktadır. Küresel politikada bu yapı, devletlerin realpolitik algılarıyla gerçekleşmektedir. Nitekim bu algılar mutlak şekillerde cinsiyet rollerini de dönüştürür, doğrudan kişilerin özel alanlarına politik müdahalelerde bulunur ve politik bir tavırla özel alanı kendine göre tanımlar. Özel alan, aile ilişkileri, cinsel yönelim, üreme ve sağlık politikaları, evlilik, miras gibi son derece kişisel, ancak toplumun inşasında çok önemli bir alanı kapsar. Nitekim Cynthia Enloe küresel politikada ikinci dalga feminizmin önerdiği “özel olan politiktir” söylemini “özel olan uluslararasıdır” söylemine taşımıştır (Enloe, 2003). Bunun anlamı, sadece devlet iç politikadaki müdahalelerle özel alan olarak belirlediğimiz bireysel ve toplumsal ilişkilere müdahale etmez, devletler diğer devletlere, silahlı ekonomik, birçok araçla 616 BARIŞ ÇALIŞMALARI CYNTHIA ENLOE 1938 yılında New York’ta doğan Cynthia Enloe, 1960 yılında Connecticut Üniversitesi’nden lisans mezunu olduktan sonra lisansüstü unvanlarını Berkeley – Kaliforniya Üniversitesi’nden elde etmiştir. Feminist uluslararası ilişkiler kuramcısı olarak akademik kariyerini ağırlıklı olarak Worcester’daki (Massachusetts) Clark Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölüm başkanı ve Kadın Çalışmaları Programı direktörü sıfatıyla gerçekleştirmiştir. Doktorasını Berkeley Üniversitesi’nde yaparken, kendisini feminist politik aktivizmin içinde bulmuştur. Vietnam Savaşı’yla birlikte oluşan savaş karşıtı hareket içinde bir feminist aktivist olarak yer almıştır. Doktora sonrasında akademik kariyerine başlarken etnik ve ırk çalışmalarına yönelmiş ve saha araştırmalarına odaklanmış, bu aşamada özellikle ABD’nin askeri müdahalelerini çalışırken militarizmin kadın hayatına etkisi konusu ilgisini çekmiş ve bu durum onun Vietnamlı kadınların gözünden savaşı incelemesine neden olmuştur. En önemli çalışmaları toplumsal cinsiyet teorileri ve militarizm üzerinedir. Bananas, Beaches and Bases (Muzlar, Plajlar ve Askeri Üsler) ve Maneuvers (Manevralar) başlıklı en ünlü eserleriyle Türkçemizde de tanınmaktadır. Uluslararası ilişkilerin yukardan indirmeci (top-down) değerlendirmelerine eleştirel yaklaşımlar sunarak küresel problemlerin karmaşıklığını eril ve modernist ideolojilerin çöküşüyle açıklama çabasına odaklanmakta ve çok farklı bir okuma biçimini okuyuculara sunmaktadır. Bunu yaparken, sosyal açılardan farklı kadın gruplarından (asker eşleri, hemşireler, hayat kadınları, savunma sektörü işçileri, vs.) yola çıkarak sosyo-ekonomik hayat ile askeri kurumların patriyarkal yapısı arasında karşılaştırmalar yapmaya çalışmaktadır. GÖRSEL 20.A Enloe, uluslararası ilişkilerin feminist perspektii çerçevesinde militarizmin hem devletler açısından hem de milliyetçi hareketler açısından nasıl kullanıldığını gözlemlemiştir; ABD’nin askerileşme politikaları çerçevesinde kadınların rolünü ele alırken, özellikle iziksel şiddetin kurbanı kadınlar temasına yoğunlaşmıştır. Soğuk Savaş sonrası artan güvensizliğin kadınların hayatlarına etkilerini daha güçlü bir şekilde vurgulamaya devam etmiş, iki bloklu dünya sonrasını incelediği Morning After eseri çok önemli bir çalışma olmuştur. Barış ve Özgürlük İçin Uluslararası Kadın Ligi üyesi olmasının yanı sıra, Union College (2005), SOAS (2009), Connecticut College (2010) ve Lund Üniversitesi’nden (2012) fahri doktora unvanları bulunmaktadır. Signs ve International Feminist Journal of Politics dergilerinde editör olarak çalışmıştır. müdahale etiği anda aslında kişilerin özel alanlarında bir müdahale oluşur. İşte bu müdahale, bir cebir siyasetine ve güce dayalıdır ve özellikle cinsiyet rolleri açısından hiyerarşik etkiler doğurur. Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte küresel politik kuramlar ve bunun kapsamı altındaki uluslararası güvenlik ve barış çalışmaları iki önemli kırılma yaşamıştır. Birincisi iki kutuplu ve kitle imha silahlarının caydırıcılığı iddiasıyla dengede durduğu kabul edilen süreç artık sona ermiştir. Etnik çatışmaların yoğunluğu artmış, bölgesel krizlerle soğuk çatışmazlık hali ortadan kalkmıştır. Bu dönemi, barış süreci olarak nitelemek zordur. Soğuk Savaş’ın bloklar arasındaki gerilimli çatışmazlığın sebebi büyük ölçüde nükleer silahların gölgesinde olmuştu. Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı gibi birçok sıcak çatışma üzerinden iki kutuplu siyaset yürütülmüştü; Güney Asya’da, Ortadoğu’da ve Afrika’da askeri müdahaleler yaşanmıştı. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle CAROL COHN | Gizem Bilgin Aytaç 617 RICHARD A. FALK 21. BÖLÜM Bilgehan EMEKLİER “Dünyayı dost ve düşman medeniyetlere göre çizgilerle bölen anlayış, içeride kendini tahrip eden bir otoriterliğe ve dışarıda ise savaşlara neden olur. Küresel imparatorluğun görkemli görüntüsünün ardındaki kâbus senaryolarının yerine ‘insani yönetişim’ arayışına dayanan, yaratıcılıkta sürdürülebilir bir coğrafya inşa etmek için hayal gücümüz, bilgeliğimiz ve gücümüz olacak mı?” DÜŞÜNÜRÜN YAŞAMI VE AKADEMİK KARİYERİ Richard Anderson Falk asimile olmuş Musevi bir ailenin çocuğu olarak 13 Kasım 1930 yılında New York’ta doğmuştur. 1952’de Pennsylvania Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olduktan sonra hukuk alanına yönelmiş ve bu alandaki lisans eğitimini 1955 yılında Yale Üniversitesi’nde, hukuk doktorasını da 1962 yılında Harvard Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Akademik kariyerine 1950’lerin sonlarında Ohio Eyalet Üniversitesi ile Harvard Üniversitesi’nde başlayan Falk, 1961’de artık onun akademik yuvası olacak Princeton Üniversitesi’ne geçmiş ve 1965’te de Uluslararası Hukuk bölümüne profesör olarak atanmıştır. Ayrıca Stockholm, Stanford ve Kaliforniya Üniversiteleri’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmış ve kırk yıldır görev yaptığı Princeton Üniversitesi’nden 2001’de emekli olduktan sonra buradaki derslerine devam etmiştir. 2002’den itibaren Kaliforniya Üniversitesi Orfalea Küresel ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ndeki “Küresel İklim Değişikliği, İnsan Güvenliği ve Demokrasi” başlıklı projesini Mayıs 2014’ten beri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi’nde Gıdaya Ulaşma Hakkı özel raportörlüğü Görsel 21.1: Richard Falk 639 Görsel 21.4 Küresel Apartheid’ı sorgulamak 656 reselleşme (globalization rom above) hâkimdir. Tepeden inme küreselleşme maddeci ve elitist bir refaha katkıda bulunmak üzere teknolojiye ve iktisadi büyümeye dayanarak (Falk, 2001a: 120), Kuzey ile Güney arasındaki eşitsizliği ve adaletsizliği derinleştiren ve bazı aktörlerin sistemdeki ayrıcalıklı konumunu pekiştiren küresel Apartheid (global Apartheid) rejiminin tesis edilmesine yol açmıştır (Falk, 2001b: 16-21). Küresel Apartheid’in en etkili ve somut tezahürünü, Kuzeyin zenginliğine odaklı küresel ekonomi-politiğin yapısında ve başta BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi ve İsrail olmak üzere bazı imtiyazlı devletlerin meydana getirdiği nükleer Apartheid rejiminde net bir şekilde görmek mümkündür (Falk, 2001b: 113-119). Bu olumsuz tabloya karşın tepeden inme küreselleşme süreciyle iç içe geçen, gerilimler yaşayan ve de sürecin olumlu boyutunu teşkil eden bir başka küreselleşme biçimi daha yaşanmaktadır: Sosyal hareketler, vatandaş dernekleri, gayri resmi ağlar, normatif ve ruhani enerjiler momentumundan oluşan tabandan gelen küreselleşme (globalization rom below) (Falk, 2001a: 120). Tabandan gelen küreselleşme; savaş ve siyasal şiddetin azaldığı, silahsızlanmanın teşvik edildiği, iktisadi refahın sağlandığı, insan haklarının gözetildiği, insancıl yönetimin desteklendiği, çevre çeşitliliğinin korunduğu, sağlığın ve yenilenebilen kaynakların garanti altına alındığı pozitif küreselleşmeyi (positive globalization) simgelerken, tepeden inme küreselleşme ise savaş, fakirlik, ırkçılık, çevre tahribi, zulüm, kaos ve suç oranı gibi sorunların hâkim olduğu negatif küreselleşmeyi (negative globalization) resmeder (Falk, 2001b: 90-92). Bu sebeple tepeden inme ve negatif küreselleşmenin dayatmasıyla ortaya çıkan gayri insani küresel yönetim ve gayri meşru düzenin tabandan gelen ve pozitif küreselleşmenin hâkimiyetinde inşa edilecek insani bir küresel yönetişim (humane global governance) ve meşru bir düzene dönüşmesi gerekir, ki bu noktada Falk yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen geleceğe ilişkin umudunu ve iyimserliğini yitirmez; zira materyalizm ve seçkinciliğe dayalı tepeden inme küreselleşme modernist bilincin en son aşamasıyken, ahlaki kaygıları ve insan kaderine ilişkin ruhani yorumları vurgulayan normatif ve çoğulcu tabandan gelen küreselleşme, yeniden inşacı postmodernizmin keşif aşamasıdır (Falk, 2001a: 120). Falk, küreselleşme ve Soğuk Savaş sonrası düzene ilişkin analizlerini modernizm eleştirisiyle birlikte ele alarak düşüncelerine epistemolojik bir derinlik kazandırır. Ona göre modern dönem Batı’da bir sona yaklaşmaktadır ve modernitenin felsefi arka planı olan Aydınlanma düşüncesinin akıl, bilim ve ilerleme motosuna ilişkin güven ve iyimserlik gitikçe azalmaktadır. Modernite kriz içindedir ve küreselleşen dünyada sekülarizmin geçerliliği oldukça sınırlıdır; nitekim modernist medeniyetin BARIŞ ÇALIŞMALARI olduğu için belki ilk etapta hayata geçirilmesi mümkün olan böylesi bir arayış yerine, örneğin Nobel Barış Ödülü’nü kazananlardan oluşacak bir jüri heyetine, ahlaki ve normatif niteliklerine bakarak (dış politikada şiddeten kaçınma, sürdürülebilir bir dünya arayışında bulunma, iktisaden zayıf konumda olma, ekolojik açıdan tahrip edilmiş, vs.) kendi kanaatlerine göre en iyi ahlaki geçmişe sahip olan bir devleti beş yıl süreliğine daimi üye olarak seçme yetkisi verilebilir. Hata bu heyete, gücünü saldırgan bir biçimde kullanan ya da sahip olduğu kitle imha silahlarını yok etme çabası göstermeyen daimi bir üyenin oy hakkını askıya alma yetkisi dahi tanınabilir (Falk, 2001a: 109-110). Böylece BM günümüz küresel sisteminin sorunlarını çözebilecek ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir dinamizm, potansiyel ve kinetiğe sahip olabilir; çünkü uygulanabilirliği tartışmalı dahi olsa siyaseten faal ruhanilik yaklaşımı gündelik/güncel reformların çok ötesinde yapısal ve kalıcı bir çözüm sunmaktadır. SONUÇ YERİNE Görsel 21.5 Küresel sivil toplum ideasına doğru 658 Uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler uzmanı kimliğiyle sosyal olay ve olgulara eleştirel ve disiplinlerarası perspektilerden farklı ve çok-boyutlu bakabilen Falk, teorisyenliği ile pratisyenliğini bütünleştirebilen bir akademisyen olarak barış çalışmalarına önemli bir katkı sunmuştur. Falk’un barış yaklaşımını iki düzeyde ele almak mümkündür. Birincisi, Körfez Savaşı sırasında ortaya koyduğu ancak uygulama imkânı bulamadığı siyaseten faal ruhanilik/ruhani müdahale projesi, çatışma/savaşı önleme ya da durdurma girişimi olarak barış yaklaşımı şeklinde yorumlanabilir. Söz konusu barış projesinin kriz, çatışma ya da savaş dönemlerinde yerel veya bölgesel odaklı, çatışma çözümüne yönelik ve barışa ilk adım niteliğinde biraz daha konjonktürel olduğu söylenebilir. Falk’un ikinci düzey yaklaşımı ise barışı kalıcı ve yapısal hale dönüştürme çabası olarak ifade edilebilir ki bu düzey, düzen veya sistem eleştirisi ve inşası üzerinde ayrıntılı olarak duran küresel bir barış arayışıdır. Bu kapsamda düşünür, başta BM olmak üzere Vestfalya düzeninin hem kurumsal hem de yapısal bakımdan sağlıklı işlemediğini, tabandan gelen pozitif küreselleşme çerçevesinde insani küresel yönetişime dayalı yeni bir meşru düzenin inşa edilmesi gerektiğini ileri sürer. Bu çerçevede Falk’un 21. yüzyılın geçmişten gelen ve çözülemeyen sorunlarını içeren normatif öncelikleri, barışı sürdürülebilir kılmak ve dünyayı daha yaşanılabilir hale dönüştürmek için sunduğu küresel bir barış reçetesi gibidir: a) Seçici ve ayrımcı bir silahsızlanma rejimine karşı çıkarak, radikal bir nükleer silahsızlanma ve topyekûn bir silahsızlanmanın tercih edilmesi; b) küresel ortaklıkların korunması (ihtiyatlılık ilkesinin uygulanması, “kirleten öder” prensibi çerçevesinde zararın her türlü biçimine uzanan sıkı bir sorumluluk yaklaşımının benimsenmesi, yüksek riskli teknolojiler ile jeo-mühendislik BARIŞ ÇALIŞMALARI TERRY NARDIN 22. BÖLÜM Fatma AKKAN GÜNGÖR & Evren EKEN “Diyaloğun en önemli zorluklarından biri de, başkalarının kendi argümanlarını izah etmelerini, inandıklarını, varsayımlarını ve sadakatlerini dile getirmelerini dinlemektir.” SİYASET BİLİMCİNİN HAYATI VE DÜŞÜNSEL ORTAMI 1942 doğumlu Amerikalı siyaset bilimci Terry Nardin, halen National University of Singapore’daki (NUS) Siyaset Bilimi Bölümü’nün başkanıdır. Bu bölüm kadrosuna katılmadan önce Wisconsin-Milwaukee Üniversitesi’nde uluslararası siyaset dersleri vermiştir. Lisans öğrenimini Chicago ve New York üniversitelerinde felsefe alanında tamamlamış ve Northwestern Üniversitesi’nde siyaset bilimi dalında doktor unvanını kazanmıştır. Rockefeller Foundation Humanities Fellow’da araştırmacı olarak bulunmuş, Princeton Üniversitesi’nde Institute of Advanced Studies - Siyaset Bilimi Okulu ile Yeni Zelanda’da Christchurch’daki University of Canterbury’de misafir öğretim üyesi olarak görevler üstlenmiştir. Law, Morality and the Relations of States (1983) he Ethics of War and Peace (1996) ve he Philosophy of Michael Oakeshot (2011) ve Rationality in Politics and Its Limits (2015) başlıklı temel eserlerim yazarı ve editörü olan Nardin, Uluslararası ilişkiler kuramlarında İngiliz Okulu’nun temsilcilerinden ve normativizmin önde gelen isimlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. İngiliz Okulu’nun önemli kavramlarından olan uluslararası toplum ile ilgili olarak pratik olmaktan çok amaca dönük devletler topluluğuna dayalı çoğulcu bir düşünce modeli ortaya koymuştur. Nardin, Soğuk Savaş döneminde yetişen birçok Uluslararası İlişkiler akademisyeni gibi nükleer silahların varlığı ve döneme hâkim Görsel 22.1:Terry Nardin 663 OLIVER RICHMOND 23. BÖLÜM Ayça EMİNOĞLU “Barışın ne olduğunu bildiğimizi iddia ediyorsak, bu afedilmez.” DÜŞÜNÜRÜN HAYATI VE AKADEMİK KARİYERİ 1969 yılında Britanya’da doğan Oliver Richmond, 1991 yılında Kent Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Lisans yıllarında klasik tarih üzerine çalışan Richmond, özellikle Antik Yunan ve Roma ile ilgilenmiş ve bu dönemlere ait tüm temel eserleri titizlikle incelemiştir. Lisans eğitimi sonrasında Yunanistan’a giderek Atina’da yaşamış ve sonrasında da Kıbrıs’ta bulunmuştur. Burada bulunduğu dönemde Kıbrıs sorununa yeni mezun bir öğrenci olarak ilgi duyan Richmond, taraflar arasındaki müzakerelere de dolaylı olarak katılmıştır. Böylece çatışma çözümü literatürüyle ilgilenmeye başlamıştır. Britanya’ya geri döndüğünde, Kent Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını sürdürmüş ve burada John Burton’un çatışma/uyuşmazlık çözümü alanı üzerine kurduğu merkezde onunla birlikte çalışma olanağı bulmuştur. Richmond, 1997 yılında tamamladığı ve “Birleşmiş Milletler’in Arabuluculuğu” üzerine yaptığı doktora tezinde Kıbrıs uyuşmazlığının yanı sıra dünyadaki başka çatışma alanlarını da incelemiştir. O dönemde oldukça popüler bir akademik alan olarak kabul edilen çatışma çözümü alanındaki literatürle de yine bu aşamada yakından ilgilenmiştir. Doktora çalışmalarını gerçekleştirdiği yıllarda Güney Kıbrıs’ta Nicosia Üniversitesi’nde ve aynı dönemlerde he Economist Intelligence Unit dergisinin haber biriminde araştırmacı/yazar olarak çalışmıştır. Ülkesine döndükten sonra farklı üniversitelerde de çalışmalarını sürdürmüştür. Görsel 23.1: Oliver Richmond 685 Görsel 23.2: Kitap kapağı 690 ve bu akitler bozulmadığı sürece de barış oluşmaktadır. Genel olarak barış, savaşlar arasındaki süre ya da zaman dilimi olarak görülmektedir (Richmond, 2008a: 9, 154; 2005: 201). Ancak tarihsel süreçte barış ve savaş realistler tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Realizmin öncülerinden homas Hobbes, Leviathan adlı eserinin yedinci bölümünde savaş ve barışa dair şöyle bir ifade kullanmaktadır: “Her devlet için savaş tüm diğer devletlere karşı aralıksız ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. Birçoğunun barış olarak adlandırdığı süreç, sadece bir isimden ibaretir. Gerçekte, doğası gereği tüm devletler, diğerlerine karşı resmi olmayan bir savaşla meşguldür.” (Hobbes, 1998). Hobbes’un bu ifadesi, realizmde olduğu üzere, güvensizliğin uluslararası ilişkilerin temel sorunu olduğunu teyit etmektedir. Bu sorun, Hobbes’da egemenlik, korku ve geçersiz hale gelen sözleşmeyle çerçevelendirilmiştir. Ona göre doğa durumu, sözleşmelerin tesisine dayanan bir barış arayışını gerektirmektedir. Söz konusu sözleşmeleri geçersiz hale getirecek olan doğal dürtüye engel olmak yerine, sosyal sözleşmeyle korunacak egemen bir otoriteye dayalı ve varlığını Leviathan’ın ceza korkusuyla sağlamaya çalışan bir cumhuriyet kurulmalıdır. Hobbes’un İngiliz İç Savaşı’na dair yazılarında iç barışın gerekliliğine, sosyal sözleşmeye dair tartışmalara ve cumhuriyet ideasına yer verilmektedir (Hobbes, 1998: Bölüm 7). Realizmin barış anlayışı çerçevesinde Michael Doyle da dört temel görüşe vurgu yapmaktadır. Bu görüşler özünde Machiavelli’den köktencilik (fundamentalism), Tukidides’ten kompleks (complex), Rousseau’dan anayasal (constitutional) ve Hobbes’dan yapısal (structural) formunu almaktadır. Köktenciliğe göre, tüm insanlar ve devletler güç hırsıyla hareket etmekte; yapısalcılıkta ise tüm devletlerin benzer amaçları olduğu ancak farklı kapasitelere sahip oldukları savunulmaktadır. Anayasal versiyonda kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal değişimlerle de ilgilenilmektedir. Bu değişimler, ahlaki konulara (Tukidides) bir öneri getirmezken; emperyal genişlemenin olasılığına (Machiavelli), hayata kalmak ya da en iyi ihtimalle kısa dönem dengeleyici itifakları tercih eden rasyonel ve üniter devletlere (Hobbes), genel savaş durumunu azaltabilecek sosyal sözleşme, ulusal çıkar, izolasyon, savunma ve demokrasinin bir kombinasyonuna (Rousseau) dair öneriler getirmektedir (Doyle, 1997: 49-160). Uluslararası ilişkiler teorilerinden İdealizm ve ütopyacılık ise ulusal ve uluslararası çevreleri kapsayan sosyal, siyasal ve ekonomik uyumu içeren gelecekteki ve tamamlanmış bir barıştan söz etmektedir. İdealizm, barışın pozitif epistemolojisi olarak uyum ve işbirliği mantığının, insanın ve devletin/toplumların doğasında bulunduğunu ve ahlaki uyumun ütopik ontolojisini öneren, silahsızlanma, pasifizm, uluslararasıcılık gibi konularda uluslararası kurumlara (kurumsal ve sivil barış ideasına) dayandığını savunmaktadır. Bu süreç, toplumsal hareketler ve devletler tarafından yürütülmektedir. Barış, şiddetin hiçbir türünün olmadığı durumları temsil etmektedir. Bu tür barış, arzu edilen ancak ulaşılması zor ve ideal olanıdır (Richmond, 2008a: 154, 2008b: 464, 2005: 200). BARIŞ ÇALIŞMALARI ÇATIŞmA ÇÖZÜmÜ ÇALIŞmALARINA sON KATKILARDAN… OLIVER RAMSBOTHAM Oliver Ramsbotham, 1991 yılından beri Bradford Üniversitesi’nde çatışma çözümü alanında emekli profesör olarak görev yapmaktadır. 1992 yılından itibaren Centre For Conlict Resolution’da (Çatışma Çözümü Merkezi) araştırma müdürü olarak çalışan Ramsbotham, aynı zamanda 2007 yılından 2013 yılına kadar Oxford Research Group – ORG’nin Ortadoğu programı danışmanlığını da yapmıştır. Temel çalışma alanları özellikle insancıl müdahale ve insani yardım bağlamında çatışma çözümü teorisi, barış ahlakı ve temel dini akımların (özellikle İslam ve Hıristiyanlık) barış ve çatışma ikir ve söylemleridir. Kendisinin “Radikal anlaşmazlık” olarak tanımladığı müzmin çatışmaları yönetme konusunda orijinal yaklaşımlar getirmektedir. ğı Contemporary Conflict Resolution: the Prevention, Management and Transformation of Deadly Conflict başlıklı çalışması da 2011 yılında yayımlanmıştır. Bu eseri günümüz çatışma çözümü alanında yöntemsel bir araştırma niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda uzun zamandır süren araştırma alanını ve kapsamlı çatışma çözümü teorisini de yansıtmaktadır. Tom Woodhouse ile birlikte yazdığı Encylopedia of International Peacekeeping Operations başlıklı çalışma (1999) barışı koruma alanında günümüz ve geçmiş girişimleri tüm boyutlarıyla ele alan bir kaynak kitap niteliğindedir. Bu eserinde yayın tarihine kadar olan tüm barış koruma operasyonlarının kapsamlı bir analizi yapılmıştır. 60’ın üzerinde makalesi bulunan Ramsbotham’ın, ORG programı kapsamında üç temel alanda eserleri yayımlanmıştır. Bunlar nükleer caydırıcılık, alternatif savunma seçenekleri ve sürdürülebilir güvenlik kapsamında barış inşasıdır. Ayrıca diyalog ve Ortadoğu’da radikal anlaşmazlıkların yönetimi konusunda da Transforming Violent and Conflict: Dialogue and Survival başlıklı kitabı 2010 yılında; aynı zamanda Tom Woodhouse ve Hugh Miall ile birlikte yazdı- TOM WOODHOUSE Halen Bradford Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan Tom Woodhouse, yüksek lisans eğitimini 1971 yılında, Doktora eğitimini de 1983 yılında Leeds Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1990 yılında Bradford Üniversitesi bünyesinde kurulan Centre for Conlict Resolution araştırma merkezinin kurucuları arasında bulunan Woodhouse, 1990-2000 yılları arasında bu merkezin kurucu direktörlüğünü de yapmıştır. Çalışma alanları barış, çatışma çözümü, barış ve popüler kültürdür. Profesör Adam Curle’e araştırma görevlisi olarak atandığı 1974 yılından itibaren Barış çalışmaları bölümünde görev yapan Woodhouse, 1980’li yıllarda çatışma çözümü eğitimi ve araştırma tekniklerini geliştiren ilk kişi olması açısından önem taşımaktadır. 1999 Mart’ında Adam Curle kürsüsünde profesör unvanını almış ve sonrasında kendi kürsüsünü kurmuştur. En son çalışması olan Contemporary Conflict Resolution başlıklı kitabını (2011) Oliver Ramsbotham ve Hugh Miall ile birlikte yazmıştır. Çalışmalarında büyük oranda barışı koruma ve çatışma çözümü arasındaki ilişkinin açıklanmasıyla ilgilenmiştir. egemenlik uygulamalarının radikal reform yoluyla ortadan kaldırılması gerektiği konusunda hemfikirdir. Bununla birlikte, halen barışın ideal formuna ulaşılabileceğine dair güçlü bir algı bulunmaktadır (Richmond, 2006b: 307; 2008a: 10, 154-155). İngiliz Okulu ise, hem realizm hem de idealizm/liberalizmin barış konusundaki görüşlerinden yararlanmıştır. Bu yaklaşıma göre, uygar/liberal devletler istikrarlı bir uluslararası toplum oluşturmaktadır. Bu toplumun, yerel ve uluslararası düzenleme692 BARIŞ ÇALIŞMALARI İNDEKS 11 Eylül 434, 435, 464, 621, 624, 670 14 İlke 63, 67, 69, 70, 74, 76 1325 nolu BMGK kararı 615, 628, 629, 632, 633, 634, 635 Alger, C. 209, 210, 211, 212, 213, 214, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 283, 713 A Abhazya 466, 472 Almanya 67, 68, 69, 70, 72, 74, 89, 91, 92, 93, 96, 97, 102, 105, 106, 109, 116, 119, 132, 133, 134, 139, 140, 176, 177, 181, 252, 253, 265, 293, 300, 336, 380, 385, 398, 478, 483, 508, 572, 597, 657, 695 Açığa çıkartıcı çatışma dönüşümü yaklaşımı 535, 549 Amerika 63, 64, 66, 67, 69, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 88, 97, 109 Adalet 42, 47, 48, 54, 55, 56, 335, 339, 350, 513, 516, 518, 574, 591, 592, 598, 599, 641, 642, 646, 651, 652, 691, 694, 695, 700, 702, 703, 707, 713, 718, 720 Amerika Birleşik Devletleri 63, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 88, 89, 92, 102, 105, 115, 116, 117, 120, 127, 129, 131, 132, 140, 155, 176, 178, 181, 196, 204, 205, 219, 228, 237, 238, 243, 251, 252, 254, 255, 259, 264, 265, 272, 273, 293, 295, 297, 300, 310, 320, 321, 323, 330, 335, 336, 337, 338, 339, 340, 343, 346, 349, 361, 363, 368, 380, 381, 395, 397, 400, 404, 419, 427, 428, 430, 434, 435, 441, 449, 464, 465, 468, 477, 478, 479, 483, 484, 488, 489, 494, 498, 500, 502, 503, 504, 507, 508, 509, 512, 527, 558, 563, 572, 596, 615, 617, 619, 621, 623, 626, 640, 641, 643, 646, 647, 648, 649, 650, 653, 654, 655, 661, 664, 670, 675, 678, 679, 696, 702, 707, 708, 709, 711, 715, 717 Addams, J. 67, 186, 206 Adler, E. 122, 130, 131, 136 Adorno, T.W. 331, 332 Afganistan 435, 464, 472, 621, 629, 630, 632, 648, 670, 678, 693, 694, 702, 706, 707, 715, 716, 718 Afrika 79, 228, 230, 343, 344, 345, 346, 347, 358, 434, 450, 465, 471, 474, 508, 509, 512, 523, 527, 528, 617, 627, 628, 632, 649 Afrika Birliği 346, 360, 464, 465, 474, 699 AGİT/ AGİK - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı / Konferansı 176, 180, 252, 399, 707 Ahlak 14, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 27, 31, 33, 35, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 52, 53, 80, 243, 255, 645, 667, 674, 675, 677, 679, 692 Ahtisaari, M. 382 Aile faktörü 244, 245, 251, 260, 616, 619, 621, 622, 624, 625 Albert Einstein Kurumu 479, 485 Amerikan İç Savaşı 63, 79, 509 Amerikan Kongresi 64, 67, 68, 69, 70, 71, 74 Amin, S. 534, 649 Angell, N. 87, 88, 89, 90, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 105, 106, 107, 108, 109, 110 Angola 181, 223, 442, 452, 470, 706, 707 Annan, K. 283, 420, 461, 463, 698 Antik Mısır 559, 561 725 Antik Yunan 360, 560, 561, 583 Azerbaycan 559 Antropoloji 298, 687, 688 Az gelişmişlik 704, 706 Apartheid politikası 388, 656 Azınlık hakları 82, 141, 145 Aquinolu Thomas 459 Aziz Augustinus 44, 459 Arabuluculuk 175, 180, 181, 204, 214, 220, 223, 241, 251, 255, 283, 285, 319, 324, 338, 344, 346, 348, 349, 352, 356, 357, 358, 361, 363, 364, 368, 380, 381, 382, 404, 408, 415, 447, 509, 510, 522, 523, 524, 525, 686, 716 Bağımlılık 26, 490, 491, 495 Arafat, Y. 310, 313, 314 Bağlamsal sosyal psikoloji 301, 312 Arap Baharı 344, 347, 369, 370, 463, 494, 564 Bağlantısızlar Hareketi 572, 598 Arap-İsrail çatışmaları 310, 339, 361 Baker, G. 563, 564 Archibugi, D. 580, 583, 587, 588, 591, 601 Baker, J. 349, 350, 373 Arjantin 89, 284, 487, 558, 628 Balfour Deklarasyonu 643 Asya 66, 230, 272, 273, 450, 466, 523, 528, 659 Balkanlar 144, 226, 523, 622, 694, 702, 706 Aşağıdan yukarıya yöntemi 336, 369, 696, 703, 720 Bandung Konferansı 274 Ataerkillik 618, 624, 625, 632 Ban, Ki-Moon 468, 606, 655, 698 Ateşkes 223, 450, 520, 522 Barış aktivizmi 328, 478 Avrupa 15, 28, 29, 30, 64, 66, 68, 69, 72, 74, 77, 80, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 97, 105, 107, 109, 140, 141, 146, 149, 152, 157, 158, 160, 162, 168, 170, 176, 180, 204, 212, 214, 220, 228, 252, 254, 255, 273, 295, 297, 300, 477, 482, 483, 488, 489, 509, 534, 535, 545, 626, 641, 644, 645, 646, 647, 654, 665, 668, 686, 705, 714 Barış anlaşmaları 388, 394, 398, 399, 401, 403, 411, 443, 444, 446, 512, 517, 520, 528 Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu 132, 146 Avrupa Birliği 131, 132, 152, 160, 162, 336, 360, 398, 400, 402, 403, 413, 417, 435, 465, 534, 576, 587, 593, 595, 633, 686, 698, 707, 715 294, 296, 297, Baltık ülkeleri 243 Bangladeş 391, 467, 623, 671 Barış araştırmaları 176, 266, 294, 295, 312, 408, 411, 412, 413, 414 Barış Bilimi Derneği 265, 425 Barış çalışmaları 175, 176, 177, 178, 179, 181, 183, 186, 204, 205, 210, 211, 231, 237, 238, 253, 260, 264, 265, 298, 319, 324, 330, 331, 332, 397, 411, 508, 510, 528, 604, 605, 611, 665 Barış eğitimi 222, 259, 604, 606, 607, 608, 609, 610, 611 Avrupa bütünleşmesi 141, 146, 158, 160, 162 Barış ekonomisi 246, 247, 256 Avrupa Konseyi 633 Barış Enstitüsü (ABD) - USIP 339, 343, 381 Avrupa Kömür Çelik Topluluğu 127, 129, 132, 252, 336 Barış güçleri 223, 224 Avustralya 271, 272, 273, 297, 323, 380, 466 Barışı koruma 190, 209, 216, 221, 222, 223, 224, 225, 230, 232, 422, 441, 443, 444, 450, 451, 452, 453, 454, 455, 457, 458, 459, 461, 462, 463, 464, 465, 466, 467, 468, 469, 615, 629, 631, 686, 692 Avusturya 15, 265, 293, 300, 314, 330, 533, 534 Barış İçin Gündem (Agenda for Peace) 190, 230 Avusturya-Macaristan 89,115, 116, 330 Barış inşası 83, 151, 178, 190, 204, 210, 212, 221, 252, 380, 401, 402, 412, 414, 437, 438, 439, 442, 443, 444, 445, 446, 507, 508, 509, 510, 511, 514, 515, 516, 517, 518, 519, 520, 521, 522, 523, 524, 525, 526, 529, 530, 610, 628, 641, 644, 647, Avrupa merkezlilik 125, 130, 686 Avrupa Uyumu 90, 91, 212, 214 İmparatorluğu Axelrod, R 266, 267 Aydınlanma Çağı 14, 18, 39, 41, 42, 43, 48, 56, 481, 509, 583, 656 726 B BARIŞ ÇALIŞMALARI 655, 659, 686, 688, 692, 694, 695, 696, 699, 701, 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 711, 712, 713, 714, 715, 716, 717, 718, 719, 720, 721 Barış kültürü 259, 260, 261, 606, 607 Barış operasyonları 223, 224, 380, 402, 413, 414, 421, 422, 429, 434, 439, 442, 444, 445, 446, 452, 464, 466, 633 Barış Vaadi Birliği - PPU 565, 566 Barış ve çatışma çalışmaları 256, 337, 338, 379, 380, 382, 404, 405, 447, 533, 534, 535, 610, 613, 680, 686, 687 458, 459, 461, 462, 463, 464, 465, 467, 468, 470, 471, 472, 473, 474, 512, 562, 572, 583, 587, 591, 594, 595, 596, 597, 599, 606, 607, 608, 609, 610, 611, 615, 624, 628, 629, 630, 631, 632, 633, 634, 639, 640, 642, 643, 646, 647, 648, 649, 650, 652, 653, 654, 655, 657, 658, 661, 665, 672, 679, 696, 697, 698, 699, 700, 701, 702, 707, 708, 709, 714, 715, 717 Birleşmiş Milletler Sistemi 210, 212, 214, 219, 220, 222, 226, 232, 233, 380 Bask Bölgesi 509, 525 Birleşmiş Milletler Şartı 200, 214, 218, 221, 223, 225, 229, 230, 436, 441, 444, 459, 608, 647, 679 Baskı grupları 124, 491, 495 Birmanya 509 Başarısız devletler 228, 427, 437, 512, 624, 686 Bismarck, O. von 90, 91 Batı Avrupa 91, 117, 132, 157, 410 Bloch, I. 98, 110, 111 Batı dünyası 39, 56, 57, 129, 130, 499, 535, 537, 550, 553, 641, 643, 644, 646, 647, 651, 653, 654, 656, 686, 701, 705, 712, 715, 721 BM Çevre Programı - UNEP 609, 613 Barnett, M. 130, 131, 136 Batı merkezlilik 641, 653, 669 Belçika 293, 344, 555 Bentham, J. 101, 689 Bercovitch, J. 324, 332, 333, 334, 348, 372, 373 Beriker, N. 273, 289, 319, 323, 325, 327, 328, 332, 333 Bernadotte, B. 382, 406 Bertalanfy, L. von 252, 265 Beyaz gelincik sembolü 555, 557, 565, 568 Beyaz güvercin sembolü 556, 557, 559, 560, 564, 568 Beyaz Kasklılar 224, 466 Birinci Dünya Savaşı 66, 67, 68, 69, 90, 106, 108, 109, 139, 140, 146, 148, 176, 220, 227, 251, 300, 369, 499, 555, 564, 566, 625 Blair, T. 575, 577 BM Kadınlar Birimi - UN Women 631, 633 BM Kalkınma Programı - UNDP 222, 280, 287, 631, 632, 696, 709, 715 Bolivya 181, 487 Bolşevikler 67, 385 Booth, K. 618, 625, 632, 635 Bosna-Hersek 84, 221, 223, 310, 350, 437, 441, 442, 443, 452, 465, 467, 472, 693, 694, 701, 705, 706, 707, 708, 715, 716, 718 Boulding, E. 224, 234, 237, 238, 259, 260, 261, 262, 263, 410, 527 Boulding, K. 181, 204, 205, 206, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 247, 248, 249, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 264, 265, 286, 527 Boutros-Ghali, B. 190, 230, 441, 451, 452, 469 Bölgesel kurumlar 154, 380, 454, 455 Bölgeselleşme 578, 594, 595 Brahimi Raporu 467 Birinci kulvar diplomasi 360, 361, 362, 369 Bremer, S. 123, 136 Birleşmiş Milletler 29, 40, 82, 116, 148, 149, 157, 176, 180, 181, 190, 200, 209, 210, 212, 213, 214, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 249, 252, 254, 273, 283, 287, 311, 313, 345, 346, 347, 360, 380, 381, 382, 392, 394, 395, 398, 400, 402, 408, 409, 413, 414, 419, 420, 422, 429, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444, 446, 447, 450, 451, 452, 453, 454, 455, 456, 457, Brezilya 89, 181, 467, 487, 657 Briand-Kellogg Paktı 251 Britanya 65, 67, 68, 72, 74, 78, 79, 80, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 96, 97, 101, 102, 105, 107, 109, 116, 127, 132, 139, 140, 176, 177, 219, 226, 228, 237, 239, 255, 272, 273, 276, 283, 284, 285, 365, 380, 410, 420, 430, 481, 483, 486, 488, 489, 498, 499, 501, 502, 527, 555, 557, 558, 565, İNDEKS 727 571, 572, 575, 685, 696, 698, 707, 708, 709 Brüksel Antlaşması (1948) 132 Cumhuriyetçi Parti (ABD) 65, 67, 70, 71, 74, 76 Curle, A. 523, 524, 527, 530, 531 Budizm 190, 202 Bulgaristan 69, 487 Bull, H. 134, 135, 666, 669 Burke, E. 669 Burma 487 Burton, J.W. 134, 271, 272, 273, 274, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 288, 289, 290, 303, 304, 312, 314, 316, 323, 324, 327, 328, 333, 351, 373, 685, 686 Burundi 223 Bush, G.H.W. 83, 653, 661, 670, 715 Bush, G.W. 83, 84, 434, 435, 449, 621 Buzan, B. 412 Bütünleşme (entegrasyon) 117, 118, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 133, 141, 144, 145, 146, 147, 148, 151, 153, 155, 157, 160, 162, 163, 167, 168, 410 Bütünsel barış 536, 537, 541, 542, 543, 544, 545, 546, 550 Büyük Yanılgı 88, 90, 93, 95, 96, 98, 105, 106, 109 C Campbell, D.T. 320, 328, 330 Camp David Antlaşması 465, 694, 696 Carr, E.H. 106, 110, 590, 602 Caydırıcılık 243, 245, 247 Cenevre Sözleşmeleri 460, 461, 469 Centilmenlik anlaşmaları 254 Cezayir 228, 347 Chandler, D. 686, 708, 722 Chomsky, N. 479, 488 Churchill, W. 564, 611 Clark, G. 654, 655 Clinton, B. 83, 84, 675 Çalıştaylar 271, 276, 277, 282, 283, 284, 285, 287, 294, 303, 304, 305, 306, 307, 309, 311, 312, 313, 322, 610, 686 Çatışma 16, 20, 21, 24, 25, 26, 27, 31, 47, 52, 91, 92, 93, 95, 96, 108, 178, 183, 184, 185, 188, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 204, 205, 259, 261, 275, 276, 277, 278, 282, 294, 295, 297, 300, 302, 303, 305, 306, 319, 322, 323, 324, 325, 326, 328, 332, 335, 336, 337, 338, 340, 344, 345, 358, 351, 352, 353, 354, 355, 358, 360, 361, 365, 367, 370, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 390, 391, 392, 395, 396, 399, 400, 402, 403, 404, 405, 413, 415, 421, 425, 427, 437, 439, 507, 509, 510, 513, 514, 515, 516, 517, 518, 519, 522, 523, 524, 525, 526, 527, 528, 529, 530, 533, 534, 536, 547, 548, 549, 550, 644, 649, 657, 658, 685, 686, 687, 689, 692, 693, 696, 704, 705, 708, 709, 711, 712, 713, 716, 717, 718, 719, 720, 721, 722, 723 Çatışma çözümü 82, 175, 178, 201, 204, 209, 210, 217, 232, 239, 256, 350, 351, 352, 361, 362, 367, 370, 371, 385, 386, 387, 392, 400, 404, 405, 411, 414, 417, 509, 518, 519, 523, 524, 685, 686, 692 Çatışma dönüşümü 190, 337, 507, 509, 510, 515, 516, 518, 519, 523, 526, 528, 530, 610, 712 Çatışmaların önlenmesi 395, 400, 415 210, 221, 230, 380, Çatışma yönetimi 251, 252, 255, 322, 325, 337, 350, 692 Çekoslovakya 83, 116, 336, 481, 487, 558 Çevre politikaları ve sorunları 210, 252, 252, 255, 261, 413, 488, 582, 583, 593, 597, 606, 608, 610, 691, 710, 720 Cohn, C. 615, 616, 618, 619, 622, 625, 626, 627, 628, 629, 630, 631, 632, 634, 635, 636 Çin 67, 79, 83, 181, 196, 205, 274, 335, 343, 385, 404, 414, 428, 487, 596, 646, 649, 655, 697 COPRI 410, 411, 413 Çocuklar 259, 260, 261, 619 COW Projesi 380, 382, 411, 415 Çoğulculuk 116, 118, 128, 129, 130, 133, 134, 140, 157, 160, 583, 585, 663, 675, 677, 678, 700 CND sembolü 553, 557, 558, 568 Cumhuriyetçilik 40, 41, 50, 51, 52, 53, 54, 56, 700 728 Ç BARIŞ ÇALIŞMALARI Çokuluslu şirketler 450, 464, 465, 466, 512, 574, 580, 588 D 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 266, 294 Devlet aktörü 416, 666, 667, 668, 669, 671, 672, 673, 674, 675, 676, 678 Dağıtımsal adalet 279, 675, 677, 711, 720 Devlet-dışı aktörler 387, 394, 397, 400, 415, 416, 581, 582, 597, 616 Dağlık Karabağ 320, 380, 382 Devlet-içi çatışmalar 345, 348, 351, 451, 454 Dahl, R.A. 585, 586, 602 Devlet inşası 686, 688, 689, 697, 702, 708, 712, 714, 715, 716, 718, 719, 720, 721 Dalai Lama 523, 657 Danimarka 29, 265, 408, 409, 410, 411, 412, 413 Devletler hukuku 44, 50, 52 Dewey, J. 42, 118 Darby, J. 528, 531 Dış politika 295, 298, 299, 305 Darfur Krizi 346, 382, 465, 471, 474 Diamond, L. 362, 374 Darwin, C. 87, 95, 110 Diderot, D. 14 Darwincilik 88, 89, 93, 95, 97, 98, 107 Dietrich, W. 533, 534, 535, 536, 537, 538, 539, 540, 541, 542, 543, 544, 545, 546, 547, 548, 549, 550, 551 Davidson, W. 361, 373 Davranışsalcılık 115, 117, 118, 124, 134, 264, 265, 266, 294, 297, 299, 321, 324, 331, 337, 410, 416, 429 Dayton Antlaşması 443 Dekolonizasyon 216, 222, 228, 274 Demokrasi 22, 25, 27, 67, 69, 76, 81, 82, 83, 84, 131, 145, 148, 151, 160, 255, 339, 340, 410, 419, 420, 425, 426, 427, 428, 435, 439, 452, 455, 458, 484, 490, 491, 494, 571, 572, 573, 574, 575, 582, 584, 585, 587, 590, 591, 599, 600, 608, 610, 621, 641, 652, 653, 654, 690, 695, 696, 698, 699, 700, 706, 710, 713, 716, 717, 718, 721 Demokratik barış 53, 54, 55, 425, 427, 428, 429, 431, 432, 433, 434, 443, 447, 695, 700 Demokratik rejimler 40, 53, 54, 55, 80, 81, 131, 392, 393, 424, 426, 431, 432, 433, 434, 437, 447, 679 Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Zaire) 343, 345 Din 78, 79, 80, 177, 185, 189, 190, 191, 202, 245, 339, 481, 508, 510, 514, 515, 520, 527, 528, 562, 568, 642, 652, 657, 689, 692, 694, 695 Diplomasi 27, 133, 241, 260, 266, 271, 276, 282, 284, 287, 304, 360, 361, 362, 368, 395, 447, 499, 659, 689, 703, 719 Diplomatlar 327, 381, 382 Diyalog 190, 202, 282, 321, 324, 356, 357, 358, 369, 370, 371, 388, 398, 654, 657, 692 Doğa durumu 16, 18, 19, 20, 22, 26, 33, 43, 47, 51, 690, 691 Doğal hukuk 19, 22, 24 Doğu Afrika 631, 670 Doğu Almanya 481, 487 Doğu Avrupa 74, 130, 336, 338 Doğu kültürleri 534, 535, 540, 544, 550 Doğu Timor 181, 437, 442, 443, 472, 558, 630, 686, 694, 697, 701, 704, 705, 706, 707, 708, 715, 718, 723 Demokrat Parti (ABD) 65, 71 Doyle, M.W. 40, 53, 54, 55, 57, 419, 420, 421, 422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444, 445, 446, 447, 448, 449, 467, 469, 690, 691, 712, 723 Descartes, R. 546 Dretnot yarışı 89, 93, 105 Despotizm 40, 81 Detant dönemi 132, 133, 337 Druckman, D. 318, 319, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 332, 333, 334, 366, 372, 374 Deutsch, K.W. 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, Dünya Bankası 219, 252, 398, 580, 696, 702, 709, 711, 715 Demokratikleşme 572, 573 151, 422, 435, 447, 487, Demokratikleştirme 435, 716 Demokratik olmayan devletler 54, 55 İNDEKS 729 Dünya hükümeti düşüncesi 48, 50, 583, 587, 673 Dünya Federalist Hareketi 644, 652, 655 Emperyalizm 101, 103, 107, 109, 185, 240, 420, 423, 426, 448, 689 Dünya Kadınlar Konferansı 630, 633 Endonezya 181, 273, 274, 283, 472, 701 Dünya Ticaret Örgütü 320, 428, 489, 580, 583, 669, 711 Engels, F. 21, 26, 34, 36 Dünya toplumu yaklaşımı 214, 276, 281, 286 Enloe, C. 616, 617, 618, 619, 621, 622, 623, 624, 634, 635, 636 Dünya vatandaşlığı 42, 583, 593, 642 Erasmus, D. 583 E Erillik 616, 617, 618, 619, 620, 621, 622, 623, 625, 626, 627 Eritre 512 Easton, D. 122, 124 Ermenistan 181 Ebedi barış düşüncesi 15, 40, 41, 42, 48, 49, 50, 52, 53, 56, 57 Estonya 487, 493 Egemenlik 70, 84, 91, 97, 106, 124, 147, 149, 151, 155, 160, 218, 228, 229, 232, 439, 440, 441, 442, 463, 468, 575, 576, 578, 579, 580, 581, 584, 598, 600, 646, 648, 654, 657, 659, 666, 667, 669, 673, 678, 690, 692, 710 Einstein, A. 477, 478, 479, 484, 485, 495, 496, 652 Eisenhower, D. 565 Ekolojik denge 213, 214, 216, 217, 222, 232, 650, 651, 653, 657, 658, 665 Ekonomik araçlar 116, 118, 131, 140, 141, 143, 145, 147, 237, 238, 239, 240, 244, 245, 246, 247, 346, 347, 354, 356, 360, 688, 690, 691, 693, 694, 695, 700, 705, 708, 709, 710, 711, 712, 713, 715, 716, 717, 719, 721 Ekonomik bütünleşme 160, 162, 168 Ekonomik faktörler 383, 384, 385, 390, 391, 396, 400, 401, 403 Ekonomik güç 92, 102, 105 Ekonomik kalkınma 92, 122, 125, 213, 214, 217, 222, 232, 251, 280, 287, 443, 446, 610 Ekonomik ve Sosyal Konsey (BM) - ECOSOC 214, 218, 219, 220, 222, 628, 629, 630, 652 Ekvador 181, 183 Eleştirel teori 40, 41, 43, 410, 416, 616, 617, 618, 620, 625, 626, 640, 651, 658, 686, 687, 691, 693, 700, 702, 706, 711, 712 Eşitlik 20, 21, 31, 33, 34, 153, 527, 610, 644, 645, 666, 675, 676, 678, 691, 698, 710 Eşitsizlik 14, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 27, 30, 34, 35, 36, 37, 98, 641, 644 Etik 39, 44, 422, 436, 440, 448, 486, 490, 492, 494, 571, 583, 615, 621, 645, 650, 651, 664, 665, 669, 670, 675, 676, 678, 680, 681 Etiyopya 467, 471, 509, 512 Etnik çalışmalar 617, 619, 624 Etnik faktörler 347, 365, 435, 436, 439, 440, 445, 446, 642 Etzioni, A. 169 Evrensel barış 52, 426 F Falkland Adaları 283 Falk, R.A. 587, 639, 640, 641, 642, 643, 644, 645, 646, 647, 648, 649, 650, 651, 652, 653, 654, 655, 656, 657, 658, 659, 660, 661 Fas 228, 343, 344, 345, 347, 370 Federalizm 147, 160 Federasyon düşüncesi 13, 16, 28, 29, 42, 50, 147, 150, 152, 153 Feminist kuram 616, 617, 618, 619, 620, 625, 626, 633, 634, 635, 636 Feminizm 616, 619, 621, 625, 635, 653 Fetih 18, 29, 31, 242 Eliasson, J. 381, 382, 413 Fetihçilik 94, 96, 97, 105, 106 El Salvador 421, 430, 437, 442, 443, 448, 481, 670 Fichte, J.G. 42 Elshtain, J.B. 616, 618, 619, 620, 621, 625, 626, 635 730 Empati 190, 200, 202 BARIŞ ÇALIŞMALARI Filipinler 430, 481, 487, 503, 528 Filistin 181, 183, 296, 306, 307, 309, 310, 311, 312, 313, 338, 368, 373, 380, 642, 643, 649 Grotius, H. 35, 44, 134, 689 Guatemala 452, 471, 481 Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) 310, 313, 368 Guetzkow, H.S. 212, 233, 234, 295, 321, 328, 333 Finlandiya 300, 380, 382, 408, 409, 410, 414 Gurr, T.R. 286, 289, 664 Fisher, R. 283, 284, 285, 289, 604, 612 Güç kavramı 117, 122, 123, 124, 132, 133, 188, 199, 200, 273, 276, 280, 284, 285, 286, 299, 303, 305, 310, 312, 479, 480, 489, 490, 491, 492, 493, 495, 497, 498, 499, 500, 502, 504, 512, 514, 616, 618, 619, 620, 622, 623, 624, 626, 628, 632, 665, 671, 672, 676, 679, 681, 686, 687, 688, 690, 695, 697, 698, 701, 712, 718, 720 Foucault, M. 534, 686 Fransa 14, 15, 29, 30, 41, 67, 69, 74, 87, 88, 89, 90, 92, 102, 177, 181, 226, 346, 347, 419, 430, 483, 488, 572, 697 Fransız Devrimi 39, 488 Frenkel-Brunswik, E. 328, 330, 331, 332 Freud, S. 534, 538 G G7 - G8 291, 489 Galtung, J. 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 183, 184, 185, 186, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 204, 205, 206, 210, 211, 212, 233, 234, 277, 286, 289, 380, 381, 397, 406, 410, 411, 412, 478, 530, 604, 606, 612, 649, 650, 654, 661, 710, 723 Güçler dengesi 127, 130, 132, 133, 243, 245, 443, 666, 681, 689 Gümrük birliği 155, 160 Güney Afrika 88, 297, 339, 353, 363, 388, 501, 502, 503, 523, 631, 654, 657, 694 Güney Asya 617, 631 Güneydoğu Asya 273, 697 Güney Kıbrıs 563, 685 Güney Kore 430, 487 Gürcistan 223, 466, 472 Gana 228 Güven inşası 230, 360, 361, 365, 398, 450 Gandhi, M. 178, 205, 477, 478, 481, 482, 483, 485, 489, 494, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 501, 502, 504, 652 Güvenlik 96, 105, 109, 117, 118, 121, 122, 125, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 144, 145, 148, 149, 152, 273, 274, 279, 305, 480, 492, 546, 615, 616, 618, 620, 626, 631, 643, 648, 649, 650, 654, 688, 689, 692, 694, 699, 700, 701, 713, 715, 718, 719 Gbowee, L.R. 628 Gelenekselci yaklaşımlar 394 Gellner, E. 121 Genel irade 16, 17, 23, 24, 25, 30, 31, 34 Genel Kurul (BM) 210, 218, 219, 221, 227, 228, 273, 436, 440, 442, 443, 596, 606, 609, 630, 647, 649, 652, 655, 678, 701 Genel Sekreterlik (BM) 216, 219, 230, 451, 454, 455, 456, 461, 463, 468, 630, 698 George, A. 241, 243 Giddens, A. 573, 577, 578, 579, 580, 602 Gladstone, W. 78 Gleditsch, N.P. 380, 397, 404, 405, 410 Güvenlik Konseyi (BM) 210, 217, 219, 220, 221, 225, 226, 230, 273, 311, 392, 400, 440, 441, 443, 451, 452, 454, 455, 457, 458, 459, 461, 462, 463, 464, 466, 467, 468, 512, 597, 615, 628, 629, 631, 632, 633, 634, 646, 647, 649, 652, 655, 656, 657, 698, 701 Güvenlik toplulukları 117, 118, 121, 122, 127, 128, 129, 130, 131, 134 Güvensizlik 19, 20, 22, 25, 26, 27, 617, 618, 619, 624, 625, 627, 632, 634, 690 Goldman, E. 488, 534 Gorbaçov, M. 338, 573 H Göçler 82, 273, 616 Gökkuşağı sembolü 553, 555, 556, 557, 563, 564 Haas, E. 131, 136, 154, 155, 156, 157, 160, 167, 169, 170 Greenpeace 527 Habermas, J. 42, 57, 534, 573, 577, 584, 585, 586, 602, 686 Griiths, M. 640, 641, 644, 661, 667, 668, 669, 670, 675, 676, 683 Haiti 452, 471, 472, 474, 487 İNDEKS 731 Hakemlik 242, 255 Hükümetlerarası kurumlar 210, 583, 587, 677 Hakikat 513, 516, 522 Hz. İsa 508, 527, 559, 562 Hakkaniyet unsuru 675 Haklı savaş kavramı 440, 459, 499, 664, 671, 672, 676, 678, 679 I Halk hareketleri 347, 369 IMF - Uluslararası Para Fonu 219, 252, 580 Hamas 310, 643 Irak 205, 223, 382, 392, 434, 435, 461, 473, 619, 621, 630, 632, 634, 641, 648, 649, 657, 661, 670, 679, 693, 694, 702, 707, 714, 715, 716 Hammarskjöld, D. 380, 382 Hayırlı Cuma Anlaşması 365, 373 Hazır olma teorisi 363, 364 Hegel, F.W. 41, 42, 58, 673 Hegemonya 688, 689, 694, 696, 699, 700, 702, 704 Held, D. 571, 572, 573, 574, 575, 577, 578, 579, 580, 581, 582, 584, 585, 586, 587, 588, 589, 590, 591, 592, 593, 594, 595, 596, 597, 598, 599, 600, 601, 602, 603 Irak Dünya Mahkemesi 648, 649, 661 Irak Savaşı 84, 434, 435, 648, 649 Irk ayırımcılığı 82, 297, 484, 486, 498, 502, 504, 656, 664 Irk çalışmaları 617, 697 Isard, W. 204, 247, 257, 258, 264 Helsinki Nihai Senedi 252, 435 İ Heywood, A. 592, 603 Hıristiyanlık 190, 191, 202, 508, 515, 523, 529, 530, 537, 559, 692 Hırvatistan 221, 437, 443, 452, 472, 473, 523 Hindistan 273, 466, 467, 472, 474, 481, 485, 489, 494, 498, 499, 500, 501, 502, 523, 534, 596, 649, 655, 657, 671 Hinduizm 190, 191, 202, 537 Hindular 500, 501, 502 Hiroşima 557, 626 Hitler, A. 335, 385 Hobbesçu görüş 14, 40, 44 Hobbes, T. 14, 16, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 36, 40, 43, 44, 47, 48, 52, 424, 534, 545, 546, 576, 600, 603, 689, 690, 699, 723 Hobhouse, L.T. 139, 142, 143, 169, 170 İdealizm 39, 40, 41, 43, 45, 146, 124, 132, 133, 134, 141, 546, 589, 590, 594, 597, 690, 692, 693 İdeolojik faktörler 384, 385, 394, 640, 647, 652, 694, 701, 716 İkinci Dünya Savaşı 106, 109, 115, 116, 119, 127, 129, 132, 133, 140, 141, 146, 150, 155, 176, 177, 178, 186, 220, 222, 228, 238, 239, 247, 252, 255, 259, 262, 272, 273, 294, 295, 300, 330, 335, 336, 408, 415, 434, 450, 461, 478, 481, 483, 489, 499, 509, 523, 556, 557, 558, 560, 563, 571, 583, 606, 608, 697, 701 Hobsbawn, E. 121 İkinci kulvar diplomasi 271, 282, 284, 287,361, 362, 369 Hobson, J.A. 98, 103, 105, 107, 110 İklim değişikliği 322, 397 Hollanda 72, 273, 274, 343, 398, 508 İkna 337, 351, 357 Holtom, G.H. 557, 558, 568 House, E.M. 68, 70, 71, 449 İletişim 116, 118, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 128, 134 Hukukun üstünlüğü 67, 76, 81, 140, 144, 151, 393, 416, 657, 695, 696, 699 İnançlar 297, 354, 507, 509, 510, 511, 515, 518, 526, 527 Hume, D. 15, 45, 46 İngiliz Okulu 35, 663, 665, 666, 667, 668, 675, 680, 681, 692, 693, 700 Huntington, S. 664, 667 Hükümet-dışı kuruluşlar 245, 454, 455, 466 Hükümet-dışı örgütler 573, 585, 587, 616, 619, 630, 632, 648, 652, 696, 701, 702, 707, 708, 717 732 İç savaşlar 216, 226, 229, 285, 350, 371, 381, 397, 437, 438, 444, 445, 450, 461, 465, 467, 512, 516, 521, 528, 583, 679, 713 BARIŞ ÇALIŞMALARI İnsancıl müdahale 222, 225, 226, 325, 382, 394, 400, 420, 422, 459, 468, 576, 587, 589, 664, 666, 667, 671, 677, 679, 680, 681, 692 İnsan davranışı 297, 298 İnsan doğası 95, 135, 141, 522, 529, 552, 653 İşbölümü 14, 21, 23, 101 İnsan hakları 40, 67, 82, 83, 84, 156, 163, 210, 213, 214, 217, 218, 221, 222, 232, 252, 382, 396, 400, 402, 416, 421, 435, 440, 441, 442, 452, 456, 459, 460, 461, 462, 468, 482, 576, 582, 586, 595, 596, 607, 608, 609, 610, 631, 640, 644, 648, 650, 653, 654, 656, 665, 666, 667, 669, 670, 671, 673, 674, 676, 677, 679, 681, 694, 695, 696, 697, 699, 706, 710, 713, 715, 717, 721 İşçi Partisi (Avustralya) 272 İnsani güvenlik 426, 632, 634, 639, 652, 700, 721 İnsani ihtiyaçlar 141, 155, 175, 183, 204, 271, 276, 277, 278, 280, 285, 287, 303, 328, 351 İnsani yardım 400, 692 İnsan kaybı 384, 397, 426, 439, 445 İnsanlığa karşı suçlar 463, 582, 583, 596 İnşacılık (Konstrüktivizm) 44, 130, 134, 416, 605, 618, 620, 634, 693, 710, 712 İntifada 310, 368 İran 382, 435, 473, 481, 596 İran-Irak Savaşı 382 İşçi Partisi (Britanya) 139, 575 İşçi Partisi (Norveç) 177 İşlevselcilik 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 160, 162, 163, 166, 167, 168 İtaatsizlik 477, 479, 481, 484, 485, 489, 490 İtalya 74, 89, 91, 109, 564 J James, W. 42, 57, 300 Japonya 67, 68, 74, 89, 109, 181, 196, 265, 272, 335, 597, 607, 657, 696, 697, 707, 708 Jaurès, J. 502 Jean-Paul II 657 Jeferson, T. 78, 80 jeopolitik faktörler 384, 426, 432, 643, 644, 646, 647, 648, 649, 650, 654, 659 Johnson-Sirleaf, E. 628 İrlanda 132, 365 İskandinav ekolü 404, 405 K 379, 380, 381, 382, 397, İskandinav ülkeleri 129, 408, 409, 411, 414, 416, 417, 708 İslam 190, 191, 202, 692 İslam dünyası 640, 646 İspanya 88, 89, 181, 320, 397, 507, 509 Kaddai, M. 347, 572, 600 Kadının Statüsü Komisyonu (BM) 630 Kadınlar 222, 259, 260, 262, 527, 615, 616, 617, 618, 620, 621, 622, 623, 624, 626, 627, 628, 629, 630, 631, 632, 633 İspanya İç Savaşı 335, 397, 560 Kaldor, M. 572, 581, 582, 586, 587, 588, 598, 602, 603 İsrail 181, 183, 296, 304, 306, 307, 309, 310, 311, 312, 313, 338, 339, 343, 361, 368, 370, 373, 380, 382, 430, 435, 473, 474, 596, 640, 641, 643, 644, 649, 656, 678 Kalkınma 175, 183, 188, 204, 210, 216, 222, 688, 694, 696, 697, 699, 706, 708, 712, 715, 716, 720 İstikrar 554, 556, 565 İstikrarlı barış 241, 243, 253 İsveç 29, 72, 129, 176, 178, 254, 323, 379, 380, 382, 398, 408, 409, 410, 413, 415, 416 İsviçre 13, 28, 88, 117, 254, 265, 419, 430, 478 İşbirliği 68, 81, 82, 83, 90, 91, 92, 95, 96, 98, 100, 102, 108, 119, 123, 129, 131, 132, 140, 144, 146, 147, 148, 150, 153, 154, 158, 160, 168, 266, 274, 278, 281, 327, 338, 361, 395, 413, 416, 480, 484, 485, 487, 488, 492, 605, 609, 620, 626, 643, 652, 657, 659, 690, 693, 699 İşbirliksizlik 484, 490 Kamboçya 181, 223, 383, 437, 442, 443, 452, 472, 686, 693, 696, 697, 701, 705, 706, 707, 708, 715, 718, 722 Kamerun 343 Kamuoyu 151, 299, 300, 336, 340, 354, 360, 362, 368, 498, 504 Kanada 129, 155, 243, 254, 265, 696, 707, 713 Kantçılık 16, 42, 47, 54, 55, 57, 117, 131, 134, 385, 422, 424, 425, 426, 429, 433, 436, 447, 580, 581, 590, 673, 700 Kant, I. 16, 27, 34, 35, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 133, 251, 420, 423, 424, 429, 431, 437, 440, 447, 448, 481, 496, 535, İNDEKS 733 546, 575, 579, 582, 583, 584, 587, 590, 594, 603, 625, 673, 679, 682, 689, 695 Kapitalizm 18, 22, 23, 96, 98, 249, 504 Karman, T. 628 Karşılıklı bağımlılık 94, 95, 97, 106, 107, 144, 163, 241, 427, 492, 666 Kozmopolit barış 575, 579, 582, 598 Kelman, H.C. 204, 252, 283, 284, 285, 287, 289, 293, 294, 295, 296, 297, 298, 299, 301, 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 324, 333 Körfez Savaşı 392, 473, 657, 658, Kozmopolit yaklaşımlar 274, 580, 581, 582, 590, 599, 700, 710, 717 Kriesberg, L. 335, 336, 337, 338, 339, 340, 341 Kemp, A. 175, 206 Kur’an-ı Kerim 563 Kenya 228, 509, 512 Kurumsalcılık 425, 448, 689, 691, 694 Keohane, R.O. 709, 723 Kutlu vatandaş düşüncesi 650 Keynes, J.M. 78, 237, 246, 695, 723 641, 642, 644, Kıbrıs 181, 283, 284, 285, 287, 303, 310, 361, 380, 413, 437, 474, 685, 686, 697, 698, 715, 719, 722 Kuveyt 461, 473, 657 Kırık tüfekler sembolü 555, 556, 566 Kuzey Afrika 344, 347, 370, 435 Kızıl Kmerler 697 Kuzey Amerika 129, 295, 296, 508, 509, 524, 527, 665 Kimlik faktörü 119, 122, 134, 280, 285, 296, 305, 307, 308, 311, 312, 313, 416, 445, 553, 688, 689, 691, 693, 694, 695, 700, 704, 710, 714, 717, 719, 720 King, M.L. Jr. 483, 484, 486, 494, 497, 498, 500, 502, 503, 504, 558, 652 Kissinger, H. 83, 427 Kitle imha silahları 617, 645, 648, 658 Kolektif güvenlik 144, 214, 216, 221, 223464, 709 Kolombiya 181, 310, 511, 525, 528 Komüniteryanizm 673, 678 Konfederasyon 28, 29, 34, 48 Kongo 705, 706, 715 Kongo Demokratik Cumhuriyeti 474, 629 470, 471, Kuvvet kullanımı 44, 105, 337, 350, 459, 462, 672, 679 Kuzey Atlantik 118, 127, 130, 131, 132 Kuzey İrlanda 283, 310, 363, 365, 367, 509, 523, 528 Küba 670 Kültürel faktörler 120, 131, 280, 297, 305, 327, 354, 499, 501, 511, 516, 520, 524, 525, 646, 650, 652, 653 Kültürlerarası yaklaşım 534, 535, 540 Küresel barış 573, 574, 605, 608, 609, 610, 611, 628, 641, 644 Küreselleşme 96, 175, 183, 204, 212, 213, 217, 428, 489, 568, 572, 574, 575, 576, 577, 578, 579, 581, 582, 583, 584, 586, 587, 590, 593, 597, 601, 602, 603, 622, 627, 648, 655, 656, 658, 659 Küresel sistem 298, 394 Kopenhag Okulu 410, 412 Küresel siyaset 619, 620, 622, 623, 628 Kopernikus, N. 45 Küresel sosyal demokrasi 591, 599 Kore 181 Küresel yönetişim 213, 217, 220, 221, 224, 228, 380, 572, 578, 579, 580, 587, 592, 593, 707, 708, 713 Kore Savaşı 336, 477, 617 Korsika 15, 16, 31 Koruma sorumluluğu 83, 287, 421, 429, 436, 437, 440, 442, 448, 461, 463, 721 Kosova 84, 461, 464, 467, 474, 622, 629, 686, 693, 694, 697, 701, 704, 705, 706, 707, 708, 715 Kosta Rika 609 Kozmopolitan demokrasi 575, 587, 591, 641 734 Kozmopolitanizm 30, 35, 39, 40, 42, 47, 50, 51, 52, 56146, 572, 573, 574, 579, 580, 581, 582, 583, 584, 586, 587, 588, 589, 590, 591, 596, 597, 673, 674, 676, 686, 712 BARIŞ ÇALIŞMALARI L Lahey Barış Konferansları 140, 212, 213 Latin Amerika 66, 82, 92, 397, 508, 509, 649, 711 Lederach, J.P. 339, 506, 507, 508, 509, 510, 511, 512, 513, 514, 515, 516, 518, 519, 520, 521, 522, 523, 524, 525, 526, 528, 529, 530, 531, 547, 548 Malezya 283, 380 Lenin, V.İ. 34, 36 Mandela, N. 389, 654 Letonya 487, 493 Mao, Z. 205 Leviathan 20, 24, 25, 36, 44, 600, 603 Maoz, Z. 428, 432, 449 Levy, J. 54, 57, 58 Marcuse, H. 640 LGBTİ 488, 563, 616, 618, 619, 623, 632 Marksizm 90, 98, 205, 249, 423, 424, 581, 591, 592, 604, 687, 691, 712 Liberal barış 90, 422, 423, 424, 426, 427, 428, 429, 433, 434, 436, 686, 688, 689, 691, 694, 697, 699, 700, 701, 702, 704, 705, 706, 707, 708, 710, 711, 712, 714, 715, 716, 717, 718, 719, 720, 721 Liberal demokrasi 39, 686, 700, 701, 713, 714, 715 Liberalizm 19, 39, 90, 100, 102, 105, 410, 419, 422, 423, 425, 428, 429, 433, 434, 447, 665, 691,692, 693, 700, 713, 714, 715, 717, 720, 721 Liberal Parti (Britanya) 78 Mali 487 Manda yönetimi 72, 227 Marshall, G. 336 Marx, K. 21, 23, 26, 34, 35, 36, 37, 251, 335, 535, 546, 640 Maslow, A. 279, 280, 549 Matematik 116, 264, 265, 266, 298, 312 Mavi bereliler (kasklılar) 223, 224 Mavi kasklılar 464 Meksika 67, 68, 336, 503 Mendlovitz, S. 650, 660 Liberal uluslararasıcılık 76, 82, 695 Mennonitler 252, 507, 508, 509, 510, 511, 518, 526, 528, 530 Liberal yaklaşımlar 139, 142, 143, 153, 154, 286, 437, 488, 489, 490 Meşruluk 385, 387, 580, 581, 585, 673, 688, 709, 718 Liberteryenizm 486, 488, 489, 495 Mezhepsel faktörler 365, 435 Liberteryen Parti (ABD) 489 Mısır 181, 311, 343, 347, 361, 465, 473 Liberya 442, 465, 470, 473, 628 Militarizm 105, 616, 617, 654, 659, 695 Libya 84, 226, 234, 347, 421, 463, 469, 470, 474, 670 Militerleşme 615, 619, 620, 622, 623, 634 Lider aktörleri 390, 512, 517, 519, 520 Lijphart, A. 134, 137 Linklater, A. 42, 48, 58 Litvanya 487, 493 Locke, J. 19, 24, 34, 37, 39, 546, 689, 691 Lozan Antlaşması 320, 327, 698 Lübnan 283, 310, 473, 474 Milletler Cemiyeti 29, 63, 71, 72, 74, 75, 76, 80, 81, 82, 109, 132, 144, 146, 147, 149, 155, 212, 214, 217, 220, 227, 232, 233, 251, 254, 652 Milliyetçilik 17, 31, 88, 105, 109, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 123, 133, 141, 147, 148, 150, 151, 156, 273, 274, 319, 322, 336, 345, 410, 553, 617, 621, 623, 624, 626, 720 Mill, J.S. 87, 101, 421, 422, 436, 437, 440, 447, 449, 678, 689 Mistisizm 500, 501, 504 M Maathai, W. 552 Macaristan 487 Machiavelli, N. 423, 424, 581, 689, 690 Mitler 553, 554 Mitrany, D. 146, 154, 168, 131, 139, 140, 141, 142, 144, 145, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 155, 156, 158, 160, 163, 166, 167, 169, 170 Madagaskar 228, 487 Modern barış 536, 537, 538, 539, 540, 542, 546 Madrid görüşmeleri 310, 349, 368, 370, 373 Moldova 466 Mahan, A.T. 105, 106, 107, 110 Monnet, J. 158, 159, 160 Makarios III 283, 698 Montesquieu, C.L. de 14, 19, 20, 37, 34, 39, 47 Makedonya 452, 472, 473 Montville, J. 361, 373 Mackinder, H. 98, 103, 105, 107 İNDEKS 735 Moravcsik, A. 170 Morgenthau, H.J. 120, 123, 581, 620, 624, 636 Normativizm 141, 163, 166, 299, 300, 304, 663, 688, 700, 702, 708, 715, 719 Moritanya 347 Normlar 666, 694, 701, 715, 717, 718, 719, 720 Mozambik 320, 442, 443, 705, 706 Norveç 129, 176, 177, 178, 181, 238, 259, 262, 323, 397, 408, 409, 410, 412, 413, 417, 696, 707 Müdahale 40, 51, 54, 56, 217, 220, 224, 225, 226, 230, 232, 337, 386, 394, 399, 400, 495, 664, 666, 669, 670, 671, 672, 676, 677, 678, 679, 680, 681, 686, 698, 703, 705, 707, 709, 715, 717, 718 Müdahalecilik 101, 436, 447, 448 Nükleer caydırıcılık 133, 409, 626, 692 Nükleer çalışmalar 300, 413 Nükleer savaş 558, 664 Mülteciler 162, 223, 680 Nükleer silahlanma 117, 126, 218, 266, 274, 38, 478, 626, 641, 654, 656, 658, 663 Mülteciler Yüksek Komiserliği (BM) 609, 611 Nükleer silahsızlanma 266, 610 Müzakere 266, 283, 305, 306, 310, 313, 322, 324, 344, 346, 348, 349, 351, 352, 353, 355, 356, 357, 358, 359, 360, 363, 364, 365, 366, 369, 370, 371, 399, 510, 523, 697, 698 Nye, J. Jr. 420 Myanmar 382, 649 Oakeshott, M.J. 663, 667, 668, 675, 677, 680, 682 O Obama, B. 84 N Nagazaki 557, 626 Namibya 442, 443, 628, 705, 706 OECD 219, 398, 428 Olgunluk teorisi 346, 352, 353, 354, 355, 356, 357, 358, 359, 360, 361, 362, 363, 364, 365, 366, 367, 368, 370, 371 Nardin, T. 45, 57, 58, 663, 664, 665, 666, 667, 668, 669, 670, 671, 672, 673, 674, 675, 676, 677, 679, 680, 681, 682, 683 Oneal, J.R. 425, 427, 428, 433, 449 NATO 129, 130, 131, 132, 339, 347, 350, 408, 410, 435, 443, 464, 465, 669, 699, 713, 715 Orta Afrika Cumhuriyeti 465, 474 Naziler 116, 120, 262, 293, 306, 311, 330, 478, 563, 565, 566, 571, 583 Orta Afrika 230, 345 Orta Amerika 523, 534, 631 Ortadoğu 230, 243, 344, 349, 354, 358, 368, 370, 434, 435, 450, 465, 474, 510, 617, 643, 679, 692, 694, 696, 718 Negatif barış 186, 188, 189, 190, 204, 210, 212, 214, 221, 599, 689, 693, 710, 714, 718 Ortak güvenlik 81, 82, 83 Neoliberalizm 416, 421, 436, 443, 592, 618, 620, 627, 632, 659, 686, 687, 688, 691, 694, 695, 706, 709, 711, 713, 714, 715, 716, 721 Oslo barış süreci 338, 368, 370 Neo-Marksist yaklaşımlar 604 Neorealizm 53, 54, 345, 301, 624 Oslo Anlaşmaları 311, 320, 368, 643 Osmanlı İmparatorluğu 69, 72, 78, 89, 643, 698 Otoriter rejimler 369, 392, 443, 480, 490 Oyun teorisi 256, 264, 265 Nepal 487, 510, 523, 525, 528 Nicel (kantitatif) yöntemler 409, 416, 425, 437, 439, 447, 687 Nietzsche, F. 535, 546 Nijerya 228, 465, 487, 523, 657 Nixon, R. 83, 565 Nobel, A. 409 Nobel Barış Ödülü 63, 67, 109, 180, 186, 247, 262, 266, 409, 413, 466, 493, 504, 527, 552, 628, 654, 658 736 BARIŞ ÇALIŞMALARI Ö Önleyici diplomasi 222, 230, 395, 398 Özel mülkiyet 21, 23, 26, 80, 488 Özgürleşme 618, 625, 632 Özgürleştirme 691, 693, 701, 702, 704, 705, 707, 712, 714, 718, 719, 720 Özgürlük 19, 21, 28, 34, 39, 43, 45, 47, 70, 77, 83, 427, 488, 610, 691 P Page, J.S. 607 Paine, T. 689 Psikolojik etkenler 300, 361, 363 Pugwash Konferansları 252, 266 Putin, V. 339 Pakistan 435, 467, 472, 474, 523, 537, 596, 623 Palme, O. 382, 502 Papua Yeni Gine 380, 381, 404 Q Quaker tarikatı 239, 251, 260, 263, 523, 527, 528 PARC Programı 337, 338, 339 Paris Barış Antlaşmaları 71, 72, 109, 140, 213 R Paris Barış Antlaşması (1991) 696, 697 Paris, R. 400, 402, 686, 697, 712, 713, 723 Rabin, İ. 310, 368 Pasif direniş 479, 481, 493, 494 Ramsbotham, O. 692, 723 Pasiizm 97, 424, 436, 479, 495, 497, 498, 499, 500, 501, 502, 503, 504, 508, 671, 690, 695 Rapoport, A. 134, 204, 252, 264, 266, 267 Patriyarkalizm 617, 618, 619, 620, 626 Pazarlık 276, 277, 321, 322, 325, 327, 392 Peres, Ş. 368 Rasyonalite 279, 286 Rasyonalizm 40, 43, 45, 46, 641 Rawls, J. 42, 44, 58, 675 Reagan, R. 83, 338, 577 Platon 125 Realizm 16, 25, 29, 40, 43, 98, 106, 107, 123, 127, 130, 132, 133, 134, 271, 274, 301, 302, 303, 305, 312, 313, 367, 422, 423, 424, 434, 546, 589, 596, 597, 620, 624, 625, 665, 671, 676, 681, 689, 690, 692, 693, 695, 699, 712 Polonya 15, 16, 17, 29, 31, 176, 338, 481, 487 Reardon, B. 607, 612 Popper, K. 119, 240 Portekiz 29, 701 Refah kavramı 94, 95, 98, 144, 145, 147, 151, 154, 156, 157, 163 Postkolonyal yaklaşımlar 626, 633, 686, 687, 717, 720 Ren Nehri Taşımacılık Örgütü 391 Peru 181, 183 Pettigrew, T. 294, 295, 296, 297, 301, 314, 316 Picasso, P. 556, 558, 560, 564 Postmodern barış 538, 539 Postmodernizm 546, 633, 641, 653, 656, 657, 691, 693 Post-Vestfalya düzeni 640, 655 Pozitif barış 186, 188, 189, 190, 204, 210, 212, 214, 221, 599, 689, 690, 691, 693, 708, 710, 718, 719, 720 Richmond, O. 685, 686, 687, 688, 689, 690, 691, 692, 693, 694, 695, 696, 697, 699, 700, 701, 702, 703, 705, 707, 708, 710, 711, 712, 713, 714, 715, 717, 718, 719, 720, 721, 722, 723 Roma İmparatorluğu 699, 700 572, 576, 582, 685, Romanya 139 Pozitif yaptırımlar 400, 401 Roosevelt, F.D. 478 Pozitivizm 119, 133 Roosevelt, T. 65, 67, 79, 82 PRIO - Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü 179, 382, 397, 404, 408, 410, 411, 412, 413, 415, 416 Rothbard, M. 486, 488, 489, 496 Proaktif önleme yaklaşımı 271, 277, 278 Protestanlık 507, 508, 510, 523, 527, 529, 530 Protesto eylemleri 484, 489, 664 Pruitt, D. 363, 364, 375 Psikoloji 265, 266, 293, 294, 295, 296, 297, 298, 299, 300, 301, 312, 320, 323, 325, 329, 330, 331 Rousseau, Jean-Jacques 13, 14, 15, 17, 18, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36, 37, 43, 44, 46, 47, 48, 52, 57, 58, 59, 251, 535, 689, 690 Ruanda 221, 223, 346, 403, 434, 437, 442, 443, 452, 461, 467, 470, 622, 649, 705, 706, 715 Rubin, J. 344, 348, 351, 372 Ruhanilik 642, 656, 657, 658 Rummel, R.J. 426, 429 İNDEKS 737 Russell, B. 478, 649 Russett, B. 53, 57, 58, 117, 119, 134, 137, 294, 422, 425, 427, 428, 429, 432, 433, 449 Rusya 15, 66, 70, 89, 92, 102, 181, 264, 335, 339, 385, 404, 441, 466, 468, 596, 681 320, 425, 428, 431, 583, 689, 694, 695, 700, 704, 710, 711 Sharp, G. 477, 478, 479, 480, 481, 484, 485, 486, 487, 488, 489, 493, 494, 495, 496 SIPRI 382, 404, 408, 410, 411, 413, 414, 415 Sibernetik 116, 122, 126, 134 Sierra Leone 228, 465, 471, 630, 632, 705, 706, 715, 718 S Sahra-altı Afrika 346, 659, 694 Silahlanma 89, 96, 97, 105, 109, 126, 247, 249, 252, 254, 261, 409, 413, 414, 527, 598 Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti 347 Silahların azaltılması 247, 338, 582 Saint-Pierre, C.I. Castel de - Abbé 15, 16, 28, 29, 30, 36, 48, 689 Silahların kontrolü 81, 214, 413 Saddam Hüseyin 205, 435, 670 Sambanis, N. 421, 437, 438, 439, 444, 445, 446, 447, 448, 449, 467, 469 Silahlı çatışmalar 243, 379, 381, 384, 395, 397, 398, 399, 400, 412, 413, 415, 416, 523, 528, 586, 615, 618, 652 San Francisco Konferansı (BM) 273, 287 Silahsızlanma 68, 81, 82, 179, 214, 245, 249, 256, 413, 425, 656, 658, 690 116, 214, Savaş 13, 14, 15, 16, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36, 37, 40, 43, 44, 47, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 68, 69, 80, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 99, 105, 107, 108, 109, 125, 130, 132, 134, 139, 141, 157, 177, 178, 186, 188, 191, 194, 202, 204, 238, 239, 241, 242, 243, 244, 247, 248, 249, 252, 253, 255, 265, 266, 294, 295, 297, 298, 299, 300, 312, 379, 384, 386, 390, 399, 400, 401, 402, 403, 404, 405, 478, 482, 483, 484, 487, 489, 494, 495, 552, 553, 554, 555, 556, 557, 560, 561, 563, 565, 566, 567, 568, 615, 616, 617, 618, 619, 621, 622, 624, 625, 626, 627, 628, 633, 640, 641, 644, 647, 648, 649, 651, 656, 657, 658, 664, 665, 671, 672, 678, 679 Simülasyon teknikleri 322, 326, 327, 329 Savaş karşıtlığı 117, 338, 556, 564, 565, 567, 664 Sivil toplum kuruluşları 224, 261 Savaş suçları 436, 440, 462, 463 Siyahiler 297, 623, 641, 654 Schelling, T. 134, 295, 664 Siyasal kırım 426, 440 Schuman, R. 158, 160 Siyasal topluluklar 120, 121, 122, 125, 126, 127, 128, 129, 131, 134 Schumpeter, J.A. 423, 424 Sedat, E. 361, 375 Self-determinasyon 67, 81, 82, 140, 144, 154, 202, 214, 217, 218, 220, 222, 226, 228, 229, 308, 309, 347, 440, 442, 643, 659, 695, 698, 714, 720 Seligman, M.E.P. 605, 612 Sembolleştirilme 552, 553, 554, 555, 560, 561 Serbest ticaret 52, 55, 67, 81, 82, 100, 102, 105, 106, 141, 146, 160, 166, 247, 249, 738 BARIŞ ÇALIŞMALARI Singapur 283 Singer, J.D. 117, 135, 265, 294, 380, 382, 411, 415 Sites, P. 279, 290 Sivil barış 700, 703, 706, 707 Sivil haklar 664, 667, 675, 680 Sivil itaatsizlik 485, 487, 489, 490, 501, 502 Sivil toplum 19, 22, 23, 24, 83, 89, 93, 97, 109, 156, 210, 217, 221, 222, 224, 252, 261, 262, 338, 346, 398, 401, 444, 479, 484, 519, 566, 578, 579, 583, 585, 587, 588, 589, 598, 610, 611, 626, 627, 628, 629, 633, 634, 645, 652, 654, 655, 657, 677, 678, 686, 688, 689, 694, 695, 699, 700, 706, 721 124, 210, 217, 218, Siyaset bilimi 115, 116, 117, 118, 122, 123, 134 Siyasi haklar 675, 680 Siyasi İşler Departmanı (BM) 217, 230, 231 Skinner, B.F. 328, 331, 333 Slovenya 487 Smith, A. 53, 100, 101, 107, 110, 111, 251, 255, 546 Soğuk Savaş 40, 53, 82, 83, 118, 130, 133, 134, 230, 232, 243, 245, 252, 295, 300, 312, 313, 338, 339, 340, 345, 348, 367, 384, 388, 390, 394, 395, 398, 399, 400, 404, 408, 410, 412, 414, 422, 433, 441, 443, 450, 451, 452, 461, 463, 467, 478, 493, 571, 573, 574, 575, 582, 588, 596, 598, 617, 623, 627, 650, 651, 653, 654, 656, 663, 670, 694, 699, 702, 705, 708, 710, 713, 714, 715, 716, 719, 720, 721 Somali 181, 221, 223, 346, 437, 441, 442, 443, 452, 465, 467, 470, 509, 512, 521, 525, 693, 702, 705, 706, 707, 715 Sorokin, P. 252, 336 Sorun çözümü 277, 278, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 363 489, 490, 492, 494, 495, 498, 499, 501, 504, 509, 514, 516, 518, 528, 537, 540, 606, 615, 616, 619, 622, 624, 625, 629, 631, 640, 641, 644, 645, 651, 657, 659, 664, 671, 677, 693, 697, 704, 706, 710, 712, 715, 716 Şiddet-dışı yöntemler 484, 487, 490, 491 Şiddet karşıtlığı 484, 500 Şiddetsizlik 190, 256, 477, 479, 480, 481, 483, 484, 486, 487, 489, 490, 491, 492, 493, 494, 495, 607 Şili 89, 181, 430, 487, 631 T Sorun çözme yaklaşımı 302, 303, 304, 305, 309, 311, 689, 719 Sosyal demokrasi 140, 686 Tacikistan 466, 472, 509, 530 Sosyal psikoloji 115, 294, 296, 297, 299, 301, 302, 303, 306, 312, 313, 321, 326, 363, 416, 523, 529 Taft, W.H. 65, 79 Tahkim 214, 223 Sosyal refah 274, 410, 416, 691, 695, 702 Tanrısal barış 536, 537, 538, 539, 540, 543, 544, 546 Sosyoloji 294, 298, 301, 320, 325, 397, 416 Tantracılık 540, 542 Sovyetler Birliği 83, 129, 140, 148, 253, 254, 322, 338, 339, 345, 361, 368, 397, 409, 428, 472, 481, 487, 493, 504, 558, 650, 654, 655, 670, 678, 695, 697, 710 Tanzanya 228, 678 Soykırım 426, 436, 440, 462, 463 Sömürgecilik 31, 82, 83, 139, 150, 185, 226, 273, 275, 344, 345, 346, 370, 645, 646, 688, 701, 709, 716 Taoizm 190, 202 Tavizler 277, 322, 349, 387, 392 Tayland 487 Tayvan 323 Tehdit 240, 244, 245, 247, 249, 302, 305, 312 Sri Lanka 272, 283, 310, 403, 466, 523 Teknoloji 144, 145, 146, 248, 254, 276, 397, 568, 687, 714, 720 Stalin, J. 697 Terörizm 188, 528, 691, 704, 706, 710 Stoacılık 582, 583 Tickner, A. 616, 619, 620, 624, 626, 634, 636 Sudan 382, 670 Timor-Leste 466, 472 Sun Tzu 695 Tolstoy, L. 481, 496, 502 Sun Yat-sen 67 Toplum aktörü 535, 541, 543, 550 Suriye 84, 162, 421, 463, 466, 469, 473, 474, 649, 681 Toplumsal cinsiyet 413, 416, 488, 572, 573, 583, 609, 610, 615, 616, 617, 618, 619, 620, 621, 622, 624, 625, 627, 628, 629, 631, 632, 633, 634, 642, 687 Suriye İç Savaşı 463, 466, 473, 649 Sümerliler 559 Sürdürülebilir barış 300, 516, 518, 522, 524, 526, 529 Ş Şiddet 19, 20, 25, 26, 29, 35, 177, 178, 183, 184, 185, 186, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 200, 202, 204, 277, 286, 324, 350, 351, 359, 369, 385, 386, 397, 399, 412, 414, 426, 444, 479, 480, 481, 484, 486, 487, Toplum sözleşmesi 14, 18, 23, 24, 25, 27, 28, 30, 31, 36, 675, 689, 690, 691, 715 Toprak anlaşmazlıkları 141, 193, 199 Transcend yöntemi 176, 181, 190, 191, 201, 202, 204, 206 Transrasyonel barış yaklaşımı 536, 537, 538, 539, 540, 541, 543, 546, 547, 548 Truman, H. 565 Trump, D. 489 Tukidides 423, 424, 690 İNDEKS 739 Tunus 228, 347 Tutu, D. 657 Türkiye 181, 273, 285, 304, 321, 323, 430, 435, 449, 467, 534, 596, 623, 628, 698 U UCDP 379, 382, 384, 408, 411, 413, 415, 416 Uganda 228, 678 Ukrayna 681 Ulus kavramı 119, 120, 121, 123, 124, 125, 126, 127, 130, 131, 132 Ulusal çıkar 91, 303, 312, 690 Ulusal güvenlik 149, 253, 254, 340 Ulus-aşırıcılık 286, 427, 432, 651, 666, 675, 691, 693, 717 Ulus-devlet aktörü 574, 575, 579, 580, 584, 585, 586, 591, 593, 594, 596, 597, 644, 645, 646, 657 586, 606, 619, 634, 687, 691, 695, 699, 700, 701, 702, 703, 707, 708, 709, 715, 720 Uluslararası Savaş Karşıtları Örgütü - WRI 397, 566 Uluslararası topluluklar 388, 394, 395 Uluslararası toplum 25, 35, 381, 395, 399, 442, 443, 461, 463, 467, 468, 663, 666, 667, 668, 669, 671, 672, 675, 677, 680, 681, 688, 704, 719 Ulus-ötesicilik 163, 400, 578, 579, 584, 585, 587, 593, 649, 650, 651, 653, 655, 677 Ulus-üstü kurumlar 154, 160, 575, 577, 586, 591, 709 UNCTAD - BM Ticaret ve Kalkınma Komisyonu 216, 598 UNESCO 219, 222, 252, 533, 534, 607, 609, 613 UNICEF 609, 610, 613 UNIFEM 629, 630, 631 Uluslararası adalet 673, 675, 676, 680 Uruguay 254, 487 Uluslararası Adalet Divanı 591, 652 Ury, W. 604, 612 Uluslararası Af Örgütü 483, 534 Utrecht Antlaşması 15, 576 Uluslararası aktörler 688, 693, 705, 706, 707, 714, 715, 717, 720 Uygurlar 559, 649 Uluslararası anarşi 26, 28, 54 Uluslararası Ceza Mahkemesi 346, 576, 582, 591, 596 Uluslararasıcılık 691, 715, 717 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 141, 144, 156 Uluslararası güvenlik 408, 412, 413, 414, 421, 425, 427, 440, 442, 581, 598, 617, 618, 619, 665, 673, 713 Uluslararası hukuk 27, 39, 48, 55, 76, 81, 144, 350, 420, 422, 425, 434, 436, 440, 460, 468, 575, 580, 581, 582, 585, 586, 590, 594, 606, 608, 619, 621, 622, 624, 641, 642, 643, 644, 647, 648, 649, 650, 652, 655, 665, 667, 672, 674, 675, 676, 677, 679, 681 Uluslararası kurumlar 573, 585, 645, 687, 688, 690, 693, 695, 696, 699, 700, 706, 707, 715, 719, 720 Uyuşmazlık analizi ve çözümü 319, 320, 324, 325, 326, 327, 328, 332, 340 Uyuşmazlık çözümü 244, 271, 276, 277, 280, 282, 284, 287, 301, 303, 305, 309, 324, 330, 337, 340, 344, 345, 348, 369, 371, 411, 416, 480, 484, 487, 489, 490, 491, 492, 494, 495, 685, 686, 687 Uyuşmazlıklar 192, 194, 198, 242, 274, 295, 296, 311, 344, 345, 346, 348, 351, 359, 362, 369, 371, 382, 387, 390, 391, 398, 412, 450, 451, 454, 480, 484, 485, 489, 490, 491, 493, 494, 495 Uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü 214, 610 Uzlaşma 214, 223, 225, 242, 247, 267, 325, 339, 340, 386, 388, 390, 394, 401, 404, 510, 512, 515, 517, 519, 619, 620, 697, 706, 709, 710, 711, 715, 716, 717, 718, 719 Uzlaştırma 511, 515, 522, 523, 526, 528 Uluslararasılaşma 94, 95, 96, 99 Uluslararası müdahaleler 84, 396, 421, 422, 429, 434, 436, 437, 440, 441, 442, 443, 444, 447, 463, 670, 705, 714 Uluslararası örgütler 80, 140, 141, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 153, 155, 163, 176, 209, 212, 213, 218, 231, 281, 492, 493, 740 BARIŞ ÇALIŞMALARI Ü Üçüncü Dünya 216, 261, 370, 448, 627, 654 Üçüncü taralar 304, 305, 306, 309, 310 Üçüncü Yol söylemi 575, 577 Ürdün 368 Ütopyacılık 16, 29, 34, 106, 107, 108, 600 V Wilson, W. 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 74, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 141, 169, 420 Woodhouse, T. 692, 723 Wright, Q. 252, 295 Van Wagenen, K. 127, 135 Y Vatikan 360 Venezuela 479 Versailles Barış Antlaşması 72, 74, 76, 695 Vesayet Konseyi (BM) 220, 221, 227, 228, 229 Vestfalya düzeni 15, 44, 158, 163, 575, 576, 581, 582, 640, 644, 645, 646, 647, 654, 655, 658, 700, 708, 714 Yabancılaşma 186, 191 Yahudiler 115, 119, 120, 132, 134, 139, 190, 202 Yaptırımlar 74, 141, 144, 337, 379, 380, 381, 400, 401 Yemen 84, 628 Yeni-işlevselcilik 160 Vicdani retçilik 178, 481, 482, 483, 527, 566 Yeni Zelanda 380, 466 Victoria (Kraliçe) 87, 105, 106 Yerel aktörler 150, 416, 686, 687, 688, 692, 693, 694, 695, 696, 697, 700, 701, 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 712, 713, 715, 716, 717, 718, 719, 720, 721 Vietnam 239, 410, 472, 500, 504, 617, 641, 649, 664, 670, 678, 697 Vietnam Savaşı 117, 265, 483, 489, 558, 606, 617, 648, 649, 664, 670 Viyana Kongresi 15, 132, 212 Yönetişim 210, 214, 216, 222, 228, 393, 402, 639, 641, 642, 653, 654, 656, 693, 699, 707, 708, 709, 715, 716, 717 Voltaire, F.M. 14, 15, 87, 251 Yugoslavya 223, 313, 493, 558, 622 V sembolü 553, 557, 564, 565, 568 Yukarıdan aşağıya barış inşası 697, 702, 704, 706, 709 W 688, 696, Yumuşak güç 151, 497, 498, 499, 500, 502, 504 Waever, O. 410, 412 Yunanistan 89, 285, 304, 320, 558, 685, 698 Wallensteen, P. 379, 380, 381, 382, 383, 384, 385, 386, 387, 388, 391, 392, 394, 395, 396, 399, 400, 401, 402, 403, 404, 405, 406, 407, 410, 412, 415 Yüksek politika alanı 620, 626 Waltz, K. 16, 28, 33, 37, 43, 54, 58, 59 Walzer, M. 670, 671, 678, 679, 680, 682, 683 Washington Uzlaşısı 711 Weber, M. 500 Wendt, A. 130, 134, 137 Wiener, N. 116, 122, 123, 126 Wight, M. 35, 40, 59 Wilsonculuk 63, 77, 78, 79, 81, 82, 83, 84, 146, 590, 625 Z Zartman, I.W. 210, 234, 343, 344, 345, 346, 348, 349, 350, 351, 352, 353, 354, 355, 356, 357, 358, 359, 363, 364, 365, 366, 367, 368, 369, 370, 371, 372, 373, 374, 375 Zeytin dalı sembolü 555, 556, 557, 559, 560, 561, 563, 568 Zimbabve 359, 523 Zimmermann, A. 68 Zimmern, A. E. 85 İNDEKS 741